![]() |
Sen Kaybından Olacak Sonum
Vakit gece yarısı Hüzün kar beyaz iniyor gökyüzünden kimsesizliğimin üstüne İç çekişlerimden buğulanmış gözlerimin ardından insanlar geçiyor,telaşlı… ...Ömrümün en derin uçurumunun kıyısındayım bu gece Ve ölüm bir “ayrılık” ötemde Yürüyorum… Her adımda kentin ayaza durmuş nefesi işliyor içime Hadi yâr tut gözlerimden… (d)üşüyorum! Neredesin? Gittiğinden beri gelmeyişlerinin kapı eşiklerinde nöbet tutuyor gözlerim Ve hiç tanımadığım çocukların isimsizliğinde arıyorum seni Belki hâlâ aynı şehrin sokaklarını tüketmekteyiz Az önce yanımdan geçip gittin belki de! Kim bilir? Yâhut binlerce kilometre var aramızda Ve bir yerlerde bana benzemeyen birini beklemektesin Ama sen bil…! “Bülbül gülce,ben sence konuşuyorum nicedir…” Unuttun mu? Birbirine koşan cümlelerimiz vardı Dudaklarımızın kelepçe yüklü şehirlerinden kaçan Ne vakit aşk düşse geceye; Mısra mısra sevda damlardı parmaklarımızdan Ve kafiyeler dökülürdü uykusuzluğumuzun üstüne… Karanlığa sarılır,ağlardık… Sonra kelimelerimiz öpüşürdü aşkın parantez içlerinde Biz utanır,susardık…. Söylesene kandırdın mı beni? Yüreğinin tüm acılarını içime saldın ve benliğimi çalıp gittin mi benden? Öyleyse sen de yalancı çıktın yâr! Sen de aşkı “var” zannettirdin bana ve gittin Sonrası hiçlik,sonrası acı,sonrası bir yokluğun başlangıcı… Yoksun! El ele yürüdüğümüz tüm yokuşları devirdim dilimin üstüne ve sustum! Sesim yokluğunun ayak izinde gömülü durur şimdi Ve yüzümde kırılgan gülümseyişleri çocukların… Var mı haberin? Parmaklarım ellerine dokunamamış olmaktan dargın öylece kayıp giderken Şehirlerarası hüzün taşıyan bir trenin tozlu camında Yüreğimde müebbete hüküm giydi adın! Adın ki dilimin ucunda küf tutmuş altı kurşun Adın ki her harfinde uçurumlarından düşüyorum Ama bil ve unutma! Kan kaybından değil “SEN” KAYBINDAN OLACAK SONUM…! Vakit yokluğunun ilkbaharı Umudu sende kalmış yarınlara göçüyorum Ceplerimde yağmurlarla boyanmış düşlerim var Ve ellerimde yalanlara batırılmış parmaklarının izi… Bu gece bir “ben” daha tükettim tütünlerin gölgesinde Ve bir gün daha tükendim gözlerinsiz Tükenmiş zamanların zemherisinde kayıbım şimdi Takvimler benden,ben gözlerinden habersiz… Kentin üşüyen sokaklarını soluklarımla ısıtarak yürüyorum sensizliğe Bir çift ayak izinden ibaret yas karası istasyonlara bırakabildiğim Ben zaten hep kendimi uğurluyorum tren garlarının veda sahnelerinde Hep kendimden gidiyorum Ve en çok düşlerimden vuruluyorum İstanbul’un eteklerinde Kimse bilmiyor; tükeniyorum! Sen-sizce ölüyorum gözlerimin önünde Ve sessizce karışıyorum aşka boyanmış gül rengince toprağın bedenine Öylece kayıp giderken ellerimden bir adım bile atamıyorum kendime İçime işleyen sevdanın raylara mimlenmiş intihar eylemlerinden kurtaramıyorum yüreğimi Ve vagonları yokluğunla dolu trenlere ezdiriyorum ben (siz) liğimi Biliyorum çaresi yok bu hastalığın Biliyorum yokluğum yokluğuna vurgun Ve anladım ki alfabesi yok yokluğun Susuyorum! Dönmeyeceksen ateşe ver senli düşlerimi Ve ört üstüme geceyi Uyuyacağım! Yolum çok, çook uzun… Ve yine söylüyorum; Kan kaybından değil “SEN” KAYBINDAN OLACAK SONUM…! |
http://img03.blogcu.com/images/s/i/i...1245307383.jpg |
Olabilir bir aşkın hem kolaylığına aldanıp en aşkı yaşayamamak hem de olmazlığıyla karşılaşıp, aşkın en asil yüzüne küfür etmemek için seni sevdim! Korkak cesaretine her yol tehlikesiz görünür ve tehlike denilen, korkak için cesurluğunu göstereceği bir kürsüdür!
Ben, kahraman olmak için seni sevdim! Yeterince imkansızdın, çokça tehlikeliydin ve senin için yaşamayı başardığımda ölümsüz olacaktım. Ben, seni sevmemek için neden aradıkça ve “neden”ler buldukça, seni daha çok sevdim! Şimdi! Var mısın? Kalalım sen ve ben ve bu öykünün tüm yel değirmenleriyle savaşalım, bir Donkişot şizofrenisiyle… Hangimizin Cervantes, hangimizin Donkişot olduğunun ne önemi var? Tekimizin sanrısına, “biz” gücüyle karşı koyarız. Kalem kimin elinde, kim kahraman? Bilinse ne değişir ki? Kazansak da hayal ürünü, kaybetsek de… Sayfalar arasındaki aynı tarafta saf tutmuş bizliğimizin resmi, bakarsın güzel durur! Bakarsın, yakışır yan yanyanalığımız birbirimize. Evetse, siper et düşlerini, gerçeklerin keskinliğine… Hayırsa, bir daha sus! sus! http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-..._6110776_n.jpg SUSACAK VAR isimli romanından |
Gözlerini gözlerime çakıp içime daldı.
Baktığıydım ama gördüğü değildim... susacak var'dan |
Kaç bahar oldu..
Neden Yoksun ? Bir yıldız sağanağı ve bir yanım veda.. Bir ateşin içinden gülümseyebiliyorum sana.. Çünkü senden öğrendiğim aşk bende bir sadakat.. Tanıdığım bir şey bu bulutlar,ulvi bir el tarafından ağlayabiliyorsa.. Beni de ağlat demeliyim.. Her an birden bire bir sadakatle gelecekmişsin gibi.. Yüzümdeki hazana bak sonbaharın son gününde doğmuşum gibi.. Neden yoksun..Neden parmaklarında kavizler çizmiyorsun artık.. Bilmiyor musun artık bütün eşyalar benimle alay eder oldu.. Bütün sevdiklerimi başucumda görme isteğim bile suç.. Yoksun..Ve perdeleri siyaha soyunan bir günle karşılaşıyorum yok oluşunu.. Şehrin ilk simidini ben yedim..Bütün karlar suskunluğumun ve sensizliğimin üzerine beyaz yalnızlıklar örtüyor.. İlk çayını ben içtim bu şehrin..Sen yoksun.. Yitik bir şehrin korkularını emziren bütün gecelerini buğulu bir camdan seyrediyorum.. Sonun nerede olduğunu bilmeden ve zahir bir hayata feryatlar bırakarak aşikar cümlelerle sinsi ızdırapların ardına ismini kazıyorum.. Bu yüzden anımsadığım Zühre ve bu yüzden adına zahir cümleler bırakmam.. Bir adın kaldı dayanabildiğim hüzünlerden.. Neden Yoksun ? Kimi zaman gidenler unutmaz geride kalanları beni avutan.. Kimi zaman evet son kez git ve bir daha dönme kalbimi yıkan.. Dokunduğun yürek aynı marur bakışlarınla izliyorsun bu şehri.. Yüreğinde yas diye tasvir ettiğin ayrılıkların bir gün nefesini senden alacağını hiç düşünmedin.. Adımlarını ne de çabuk sıklaştırdın gitmek için ve neden acele ettin haykırışlarını çığlıklarına adamak için.. Gözlerim kan dolu izliyorum seni.. Bir yerlerde hala varsın biliyorum.. Sen yoksan bu şehri ölümler kuşatır ve bazen bekleyenler değişir adını haykırmak için.. Sonra adın mor mürekkeplerle kazınır vaktin dar ağacına.. Ama her şeyden önce yalnızızdır bilirsin gitsen de yalnızız kalsan da yalnız.. Bu şehir özlediğim bir çift göz için ayakta sanki.. Sanki müptelası olduğum puslu bir gökyüzünde gözlerin.. Sanki bir uçurum düşüyor avuçlarından.. http://img220.imageshack.us/img220/6...inedbyshp5.jpg Kaç bahar oldu söylermisin.. Bir sığınma duygusuyla sana topladığım güller gideli kaç bahar oldu.. Ebediyen ölmeyecek ruhumun bir şehri var sende.. Kahraman Tazeoğlu |
sustumsa vardır bir bilmediğim
şöyle kurulup oturamadım kelimelerinin döşüne gramerinden devrilen zarf sürülerinden düştüm hep ...kime bölündüm sessizliğin sırtında bilme sırra kalem basmadım sustumsa vardır bir bilmediğim Kahraman Tazeoğlu |
Bana kalbini ver.
Avuçlarımda tutacağım mayınların yerine. Acele giden gece zamanlarında çarpacağım bir duvar emniyetinde gülüşünü ver bana. Düşerken dibe, soluklanacağım ama asla tutmayacağım ellerini ver bana. Tercüme edilmemiş öfkeler seyrelsin ömründe. Yüksek sesler alçakça dinlenir. Bana usul sessizliğini ver. Lütuflar karşılık ve karışıklık için sunuluyor hayatın asil isimlerince. Adının anlamını ver bana. Telaffuzunda özlemlerin dindiği adını ver bana. Başkaları, bu aşkı oyalamak için var olur. Ne kadar durdururlarsa nefesini, o kadar hızlanırlar. Bana kendini ver. Her şeyden ayıkladığın kendini… En iyi ölüm berbat bir yaşamın kıyısında bekler. Seninle gerçeklerin intizamlı duruşunda yalanlar yumağını çözmek için varım. Bana gücünü ver. Yaralar değil canı yakan. İzin tendeki çirkinliği ve merhemin kabadayı yardımseverliği… Yaralarını göster ve bana izlerini ver. Günün bütün aynaları beni gösterdi aksinde. Baktıkça seni gördüm. Bana var oluşunun sırrını ver. Günbatımlarında gözümün değdiği yerlere kurul. Senden olma güneşlere kamaşsın bakışım. Bana zamanını ver. Atlardan daha hızlı koş oraya. Soluk soluğa kaldıkça koş… Yarını ertelediğim geçmişin geçmezliğine inat, vaktinde yetişmek için bana, bir kez olsun yok et geç kalışını ve durmadan koş oraya. Bana verdiklerinle bekliyorum seni. Düşsüz ve sonuna kadar gerçekli bir aşkın içinde… Kuşlara takılmasın ayakların. Takatini zorla ve koş… Oraya… Kent soysuzlarının, aşk eşkıyalarının, gurur kırmak için hendek kazanların, dokunuşun esrarından acizlerin, kontrol edilmeyen sevilerin, intiharla harlanmayan yaşamların olmadığı oraya… Koş… Ben bütün gemileri uğurladım. Gitmeyeceğim. İçilmiş yeminleri kustum şehrin meydanına. Yıldız sağanağına bağır açmış bir yeryüzündeyim. Yazılmış sözleri susuyorum. Konuşarak, yazılmamışları siliyorum. Bana hecelerini ver. Yarım kalan öykülerimin noktası olmaktan vazgeç. Bana başlangıçlara yeter hevesini ver. “Susacak var” edilen bir yemin, sözle tutulamayan. Bana yüzünden çizgiler ver, gülüşünle belirginleşen ve hiçbir gamzeye yer açmayan. Suya yazılmaktan kurudu kelimeler… Bana bir cevap ver! KAHRAMAN TAZEOĞLU |
Oysa bilmeliydin; bütün bir hayatı ürpererek yaşama cesaretiydi aşk.
Ve yola çıkıldığında göze alınmalıydı aşkın adressizliği.. Kahraman Tazeoğlu |
Alıntı:
|
../Yitik bir aşkta uyuyakalmış, Kırıp kırıp büyüttüğün yüreğim. Meğer aşkı yazıp yazıp satırlara sıkıştırmışım. Öyle durulup durulup. Oysa ölmek ve düşmek ne güzeldi, ...Yârin gözleriyle vurulup… |
../Her çoğul kavgada yerini buldu yaralı geçmişimiz. Unutma özürlü hafızalarımız içimize aşk oldu, dışımıza kin! Bizi küskünlükler bağladı, aşk ayırdı. Seni seviyorum’lar düştü dilimize her bağırışın ardından. Seni seviyorum’lar düştü dilimizden, ellerimiz ellerimizdeyken... Kahraman Tazeoglu susacak var romanından... |
..vazgeçmeler vazgeçmekten vazgeçti söyle saçlarında öldüğüm bir geri gidiş kaç günde gelirdi../ |
Kahraman TAZEOĞLU - Unutabilirsin Beni Yeryüzünün bütün hüznü karşımda. Ayrılık uçurumlarına sürükleniyor ruhum. Bahanelerinin hükmü sarkıyor yüzünden. ......Boğazıma dolanan aşk nameleri hicranımı kaldırıyor yerinden, karalıyorum son sayfaları gözlerimde büyüttüğüm bütün çığlıkları… Suskun bir duvar aksediyor, eşgalim kafeste nöbetçi. Aşk gece zemherisinde korunaksız tuttuğum fotoğrafta sadece sen ve ben; bizliğimiz adını ters düz ettiğim gün bitmişti zaten ; yaralı geçmişim istanbulun ayakları altında! Eksik kalmışım aşk adına mihribat korusuna. Hecelerim sessiz keskin bir suskunluk var içimde… İçim içinden çekip gitmiş. Anlamsız mürekkepler lekesi olup düştün mısralarıma. Ellerimi tutmaya aciz. Konuştuklarıma ecnebi kaldın, yaprakları tutuşturup saçlarıma. Vedasız gidecek kadar uzaktın bana. Sancıdan başka birşey bulamazsın adının geçtiği satırlarda. Kapat gözlerini ve bigane kal. Gelip geçilecek yer değildir ömrüm! İlk gülümseme , ilk bakış, ilk aşk, ilk baharı çoktan geçtim ”YAGRUT”!!! Kanımın değdiği yerde acı var. Ufak tefek terkedilişlerle büyüttüm içimde koca bir terk ediş. Topla sevdanı kırık yüzümün hüznünden. Astım aşkı ve defnettim kalbime koca bir haykırışı. Yazıldığın kadarsın ne biraz az ne biraz fazla… İsyanlarımın ortasında rutin kaldım aşka ama sen yazacak söz bırakmadın düşücek yaprak kalmadı. Hem ölü hem yaralı var avuçlarımda. Ceset gibi düşsende ardıma bakmam ihanete yüz çevirmiş adama… Ağlayanın gitti!!! Sessiz bir nefes vermek istiyorum şimdi. Bitti. Unutabilirsin beni , bitti!!! burdan dinleyebilirsiniz.. |
[Kesinlikle dinlenilmeli] GİT --- Şimdi gidiyorsun Git Oysa senden tek bir damla istemiştim Sana kocaman bir deniz sunmak için Şimdi gidiyorsun Git Ne zaman başladı bu hikaye Anımsamak zor Gençtim Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım Komazdı öyle üç-beş nöbetleri Geceler içimi acıtmazdı böyle Bir insan bu kadar eksilebilir mi Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı Bu şehrin biryerlerinde Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin O adam bendim unuttun mu Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu Seni unutamadı İşin kolayına kaçmadım Uğruna ölmedim yani Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep Sen bunu da bilmedin Ben bir bakışına bin anlam yükledim Sen aşka kestirmeden gittin Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma Şimdi gidiyorsun Git Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden Bütün ışıklarımı söndürüyorsun Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun Yazıklar olsun yazıklar olsun Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor Hani sen sevdiğini Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin Uzun lafın kısası yoktur Anlatacağım çok şey var Hoyrat bir rüzgar gibi geldin Aklımı hayatımı dağıttın Şimdi gidiyorsun Git Daha ayrılığa bile çarpmadan Aşk bize döndü Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil Ama sana dokunmak da yasak bana Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır Sen var ya sen Allah kahretsin Yani şimdi Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı Yani şimdi başkaları mı sevecek seni Ben saçlarını okşadığım zaman Ellerin öksüz kalırdı Şimdi gidiyorsun git Kahraman Tazeoğlu |
Beni benden ayıran, beni bana ayartan sevgili! Henüz karşıma çıkmadan, karşı çıkmadan, kayıp gittin, kaybedip gittin. Küfür gibi kanayan bu yaradan yangın doğuyor. Alev alev sönüyor, cayır cayır susuyorum. Sana ait ne varsa yakıp yıksaydım keşke diyorum. Ne çare gücüm yetmiyor. En büyük sevgiler geçiyor yanımdan, bakamıyorum. 'Kendini... intihardır bu' diyorlar, diyenlere de bakamıyorum. |
Teşekkürler sevgili Buz-ul emeğine sağlık güzeldi ;1
|
Alıntı:
|
Sakince dokunup bahçendeki çiçeklere anlatmak isterdim sana hangi topraktan söküldüğümü. İsterdim ki al beni koynunda kurut ucuk renkli bir gül gibi... Sonra baharın ılık nefesi kesilirken çocukluğumdan başla yırtmaya sana dokuduğum düşleri. |
../fırtınalar kopuyor demişsin yüreğinin en rüzgarsız yerlerinde oysa ben bin mevsim sana fırtınalandım sen bilmedin ...gittiğine inansam dönmeni beklerdim... |
'Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi'nden...
Aşkın,kendini öldürebilecek kadar cesur olmalı sevdiğim. Her nakaratta yeniden hatırlayacağın,cepleri boş bir gidişi bırakıyorum sana! Enkazı kaldırılmamış çocuk yüzümle. Beni şakaklarımdaki sonbahardan tut. Birazdan utancını bırakacağım sana bu aşkın. Bu gidiş beni de bitirecek biliyorum ama kaçsam ağlamaklı oluyor omuz başlarım. Yaslansam uçurumsun… Her gidişime yenilip her dönüşüme güçleniyorum. Nedir bu ters denklem? K.T |
Her gidişime yenilip her dönüşüme güçleniyorum. Nedir bu ters denklem? çok hoş . teşekkürler paylaşım için. + |
Eğer insan unutmak istemezse, bir günü bile hatırlar on yıl sonra...
Ve unutmak isteyen, bir günde unutur on yılı... susacak var romanından... |
Hemen Gitme Unutmuşum aşkta söylenenleri Nasılsını bile bir başkaydı.. Hemen gitme ! Böyle tenhalaşmışım ya Durup halini hatırını soruyorum gölgemin Sanki yüzgöz olmuşum hüzünlerle Kalbim diyorum ellerim çıkıp geliyor Kovamıyorum da Hemen gitme ! Sana bir yaprak kadar solgunum desem, rüzgar çeler aklımı Dallanıp budaklanır içimdeki boşluk Bahara karın tokluğuna gelen ağaçlar gibi olurum Hemen gitme, bu kente bir sokak daha gelse Söyle kim arar seni Kırılır gülümsemelerin bir bir içime düşer ve Bir gülü uyandırıp uygarlığından kırmızılığı ne kadar Kim götürür seni Ahh neydi ki suçum Gençliğimi ve terketmelerini kayırmaktan başka Alıp başını gidiyorsun benden Hemen gitme ! Sana diyorum bir ağlasam, üşüsem derin bir kuyu gibi Omuzlarından başlayıp yıkılsam önüne Utanır sevinçlerim insan içine çıkamayan toprak gibi olur Hemen gitme ! Anla beni ben bu yalnızlıkla geçinemem Geçinemem terkedilmiş bir yürekle Ama yinede sen sen herşeysin işte Hayata açılan pencerem Sevinçlerimi büyüten odalarım Hemen gitme ! Terkedilmiş evler gibi olurum Hemen gitme.. Kahraman Tazeoğlu |
All times are GMT +3. The time now is 19:29. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025