![]() |
Ülkücüler de barış sürecini destekliyor!
http://img716.imageshack.us/img716/5733/adnanbaran.jpg Anayasa referandumu öncesinde “Evet” çağrısı yaparak özellikle İç Anadolu'daki ülkücü seçmen üzerinde etkili olan Bağımsız Ülkücü Hareket Platformu'ndan, şimdi de barış ve çözüm süreciyle ilgili ezber bozan açıklamalar yapılıyor. MHP'nin, Kürt sorununun çözümüne yönelik girişimlere karşı takındığı tutumu eleştiren platformda, hükümetin başlattığı çözüm sürecine destek olunması görüşü ağırlık kazanıyor. Platformun kurucularından ve ileri gelenlerinden ülkücü hareketin tanınmış ismi Adnan Baran, önlerine koydukları hedefleri Taraf'a anlattı. HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMALI 30 yıldır akan kanın Türkler ve Kürtler arasında yaşanan bir sorundan kaynaklanmadığını belirten Adnan Baran, her şeyden önce sorunun Türkiye'deki bütün farklı kimlikleri ezen egemen sistemdenden kaynaklandığının altını çiziyor. Baran şunları söylüyor: “Bu zamana kadar çözüm adına yapılanlar hiçbir problemi çözemediği gibi aksine çözümsüzlüğün kaynağı oldu. İktidar büyük bir risk alarak şimdiye kadar denenmemiş bir şeyi yapmaya çalışıyor. Hiçbir siyasi kaygı taşımadan akan kanın durması adına herkes üzerine düşeni yapmalıdır.” ÜLKE BÖLÜNMEYECEKSE RAZIYIZ PKK ve Abdullah Öcalan Türkiye'de ülkücü hareket açısından en hassas olunan konuların başında geliyor. Dolayısıyla ülkücülerin Abdullah Öcalan'la yapılan görüşmeler konusunda ikna olması kolay değil. Bağımsız Ülkücü Hareket Platformu da çözüme katkı sunarken bu hassasiyetin üzerinde dikkatle duruyor. Adnan Baran bu konuda şunları söylüyor: “İlkesel olarak herkes bu sorun bitsin istiyor. 30 yıldır ‘bebek katili' denilen kişinin muhatap alınması, özellikle ülkücü tabanda çok da olumlu karşılanmıyor. Neticede ülke bölünmeyecek, akan kan duracak, birlik ve beraberlik sağlanacaksa, ‘eh buna da razıyız' diyenlerinin oranı hiç de küçümsenecek gibi değil.” Bağımsız Ülkücü Hareket Platformu bugüne kadar MHP'de Devlet Bahçeli yönetimine yönelik pek çok eleştiride bulundu. Bu eleştirilerin başında “statükoculuk” geliyor. Adnan Baran, MHP'nin akan kanı durduracak çözüm sürecinde yine aynı tavrı sergilediğini belirterek şunları söylüyor: “Sayın Bahçeli ve ekibinin siyasi söylemi yıllardır hep terör üzerinden olmuştur. Terörün çözümü konusundaki önerilerinin ne olduğunu pek kimse bilmez. Zaten bu konuda somut tek bir önerileri de yok. Ama çözümsüzlük konusunda kimse bunlarla yarışamaz. Sorunları sümen altı etmenin çözüm olmadığını anlamış değiller. Bu ve benzeri söylemler Anadolu insanında pek de karşılık bulmuyor. Olmazını söylediğin bir şeyin olurunu söyleyemiyorsan kimse seni ciddiye almaz. Halkını tehdit gören bu sistem korkutarak ayakta kalmış. PKK da bu düzenin ürünüdür. Barış ve kardeşlik ikliminin yeşerdiği yerde ulusalcı elitlerin de etkinlikleri sona erecektir. Ne acı ki, milletin savunucusu olan MHP basiretsiz yöneticiler eliyle çözüm konusunda sorumlu değil sorunlu bir yerde duruyor.” PKK VE BDP İÇİN SINAV Sistemin ceberrut uygulamalarının PKK'nın yaptığı eylemleri meşru göstermeyeceğini belirten Baran, PKK ve BDP için de şunları söylüyor: “Bize göre ister devlet eliyle isterse örgüt eliyle yapılsın zulüm zulümdür. Bu süreç aynı zamanda PKK ve BDP için bir samimiyet testi de olacaktır. Eğer gerçekten amaç Kürt halkının hakları ise bu süreci provoke etmemeleri gerekir. Öncelikle silahları bırakıp meşru yoldan mücadele etme konusunda samimi olduklarını görmek gerekiyor. Ondan sonra af, anadilde eğitim de dâhil olmak üzere her şey medeni ölçüler içerisinde özgürce konuşulup tartışılmalı.” Baran, anayasadaki vatandaşlık tanımıyla ilgili de, “Türklük bir ırka mensup insanların ortak tanımı. Bu tanım ülke insanının tamamı tarafından içselleştirilmediği için önemli bir problem. Mevlana'nın dediği gibi yeni şeyler söylemek lazım cancağzım” diyor. Kaynak Haber 7 15.03.2013 |
Alıntı:
Dilin kemiği yok. Senin yaptığın gibi yapıp sana da her türlü şeyi söyleyebilirler; en ağır hakaretleri yapıp en ağır küfürleri edebilirler. Bunlar doğru şeyler değil. Önemli olan şey söylediklerimizin doğru olmasıdır. Söylemiş olduğun yalanlarını ve atmış olduğun iftiralarını, forumumuzda yazmış olduğum bazı önceki mesajlarımı buraya alıntılayarak apaçık ve reddedilemez gerçeklikle kesin olarak çürüteyim inşaallah. Terennüm'ün Mülahazalarım başlıklı konusunda yazmış olduğum bazı mesajlarım şunlardır: 27.07.2012 tarihli ve 17:52 zamanlı mesajım: Alıntı:
27.07.2012 tarihli ve 18:12 zamanlı mesajım: Alıntı:
Alıntı:
Yukarıdaki alıntılardan son alıntı yaptığım mesajımın son cümlesinde şunları yazmışım: "PKK'ya destek veren vatan haini Kürtçüler vatandaşlıktan çıkartılıp sınır dışı edilmelidirler." Ben böyle diyorum, sen de kalkmış bana saçma sapan sözlerle kuru iftiralar atıyorsun. Yukarıdaki mesajlarımı ve AK Parti Forum'da bu konuyla ilgili olarak yazmış olduğum diğer pek çok mesajlarımı okuyunca, yalan ve iftira olduğu apaçık ve kesin olan sözlerin için üzüntü duymalısın. Evet, bu sürece barış süreci denilmesi çözüm süreci denilmesinden çok daha yakışmaktadır ve çözüm süreci başarıya ulaşırsa inşaallah bu durum devletimizin Kürt Halkı'yla barışması anlamına gelecektir. Barış, terör örgütü PKK'yla olmayacak; barış, meşru hakları gasp edilmiş olan Kürt Halkı'yla olacaktır. Kürt Halkı millete değil ama devlete küsmüştür. Çünkü CHP Zihniyeti'nin baskı ve zulümleri sebebiyle Kürt Halkı'nın kimliği yok sayılmış; Kürtlük reddedilmiş ve Kürtler Türklük altında asimile edilmeye çalışılmışlardır. AK Parti, 100 yıllık yanlışa son vererek Kürtlüğü reddeden; ret, inkâr ve asimilasyon politikalarına son verdi. Son 10 yılda Kürt kardeşlerimize pek çok haklar verildi şükürler olsun. Şimdi ise sıra bu meselenin tamama erdirilmesine ve devletin Kürt Halkı'yla barışmasına geldi. Asıl meselemiz PKK meselesi değildir; asıl meselemiz CHP Zihniyeti tarafından Kürtlerin haklarının gasp edilmiş olması sonucunda yaşamakta olduğumuz Kürt meselesidir. Bataklık, Kürt sorunudur; PKK ise Kürt sorunu bataklığında üremiş olan sivrisinek topluluğudur. Kürt sorunu büyük oranda çözüme ulaştırılırsa (bataklık kurutulursa) böylelikle PKK terör örgütü de ya tamamen etkisiz hâle getirilecek ya da onun etkinliği minimize edilmiş (bataklık kurutulduğu için sivrisinekler de doğal olarak ortadan kalkmış) olacaktır inşaallah. Asıl meseleyi PKK meselesi olarak görenler ya hiç tarih bilmeyen ve bu yüzden bu konuda bilgisiz olanlar ya da akılsız kimselerdir. Çünkü PKK, 1984'ten sonra çatışmalı süreci başlatmış bir örgüttür ve PKK'dan önce de pek çok Kürt isyanı yaşanmıştır. Kürt sorununu çözmeden sadece PKK'yı bitirmenin palyatif bir tedbir olduğu ve yarınlarda yine Kürt sorunundan kaynaklanan bir isyanın patlak vermesi kuvvetle muhtemeldir. Yeryüzünde biraz siyaset bilip, biraz da bu konunun tarihi geçmişini bilip de, "Asıl mesele PKK'dır; PKK'yı yok edelim o zaman her şey yoluna girecek ve 10 sene sonra 20 sene sonra PKK benzeri bir terör örgütüyle karşılaşmayacağız." diyebilecek aklı başında 1 insan gösteremezsin. Çünkü aklı olup da Kürt sorununun tarihini az çok bilenler Kürt sorununu çözmeden PKK'yı bitirmenin sadece kirleri halının altına süpürmek anlamında palyatif bir tedbir olduğunu bilirler. Diğer yorumlarına da cevap vereceğim inşaallah. |
http://c1303.hizliresim.com/17/k/l5gty.jpg
Valla bravo barış ve kardeşlik tohumlarınınz gayette başarılı artık APO kardeşinizde daha bir mutlu mesut yaşarsınız. |
Alıntı:
Merakımdan soruyorum şu yapılanlar ile düşmanlığın dahada artacağına mı yoksa barışın mı geleceğine inanıyorsunuz siz binlerce insanın katiline özgürlük derseniz tek bir etnik kökene ayrı statü verelim derseniz nasıl barış gelir nasıl kardeşlik gelir şu resmi görüpte samimiyetle rahatsız olmuyorum aksine sonuna kadar desteklerim diyorsanız diyebileceğim hiç ama hiçbirşey yok. |
Mesele orda başlıyor işte hükümet diyor ki bebek katili şerefsize af veya özgürlük söz konusu olamaz ama barış görüşmesi(sözde) yapılan güruhta öcalana özgürlük kürtlere statü verilmeden barış gelmez diyor hatta bunu sadece bdp liler değil bazı Akp lilerde söylüyor peki bu işin içinden nasıl çıkmayı düşünüyor insanlar ?
|
Alıntı:
1- Kürt Sorununun Tespiti: Nasıl ki İngiltere'nin İrlandalı sorunu ve İskoç sorunu, İspanya'nın Katalan sorunu ve Basklı sorunu, Fransa'nın Korsikalı sorunu, Sri Lanka'nın Tamil sorunu ve dünyanın diğer bazı ülkelerinde de çoğunlukta olan etnik kimliklerinin azınlıkta olan etnik kimlikleriyle yaşadıkları sorunlar olduğu gibi, Kürt sorunu da Türkiye'nin bir etnik sorunudur. Kürt kimliği ve Kürt Halkı reddedilemeyeceği gibi Kürt sorunu da reddedilemez. 2- Kürt Sorununun Çözümü: Nasıl ki İngiltere, İrlandalı sorununu demokratikleşmeyle büyük oranda çözüme ulaştırdıysa, nasıl ki İspanya, Katalan sorununu ve Basklı sorununu demokratikleşmeye büyük oranda çözüme ulaştırdıysa, nasıl ki Fransa, Korsikalı sorununu demokratikleşmeyle büyük oranda çözüme ulaştırdıysa, Türkiye de Kürt sorununu demokratikleşmeyle büyük oranda çözüme ulaştıracaktır inşaallah. Türkiye'nin önünde Kürt sorununun çözümünde 2 yol yoktur; 1 yol vardır. Türkiye; Çin Komünist Diktatörlüğü, Kuzey Kore Komünist Diktatörlüğü türü komünist ve faşist bir diktatörlük değildir. Türkiye, demokratik ve özgürlükçü bir ülkedir. Türkiye ve Türk Milleti, demokrasiyi ve özgürlüğü benimsemektedir. Bu yüzden Kürt sorunu faşizan yöntemlerle Kürtleri bastırarak, öldürerek çözümsüzlüğe itilmeyecek, elden gelen tüm çaba gösterilerek demokrasinin ve özgürlüğün arttırılmasıyla bu soruna barışçı bir çözüm getirilecektir inşaallah. |
Cihannur bunu hakaret olarak algılama ama senin vereceğin hiçbir cevabın benim nezlimde bir değeri yok çünkü hep aynı laflar hep aynı metinler hep aynı kelamlar bazen acaba botlarla mı tartışıyorum diye düşünmüyor değilim Adamlar ülkenin 4 bir yanında bölücübaşı itinin resimleri altında gösteri yaptılar statü verilmezse öcalan iti serbest kalmaz ise barış sekteye uğrar diye meydan okudular devlete sen gelmiş hala barış diyosun kardeşlik diyosun tamil diyosun korsika diyosun bask diyosun içimden sadece He Cihannur He demek geçiyor bilesin.
Sadece şu resimlerden şu durumlardan öcalan adisinin,şerefsizinin git gide nelson mandela vari bir kahramana akil adama dönüştürülme çabasından rahatsız değilseniz sözüm yok artık çünkü söz bitti artık yaşayıp görme vakti , günü gelince gerekirse hesap verme ve hesap sorma zamanını beklemekten ibaret artık herşey. |
Alıntı:
Mademki Türkiye'de on yıllar boyunca varlıkları reddedilmiş, hakları gasp edilmiş olan Kürtler ve Kürt Halkı var, öyleyse nasıl ki İngiltere'nin İrlandalı sorunu ve İskoç sorunu, İspanya'nın Katalan sorunu ve Basklı sorunu, Fransa'nın Korsikalı sorunu, Sri Lanka'nın Tamil sorunu ve dünyanın diğer bazı ülkelerinde de çoğunlukta olan etnik kimliklerinin azınlıkta olan etnik kimlikleriyle yaşadıkları sorunlar olduğu gibi, Türkiye'nin de bir Kürt sorunu vardır. Ne yaparsan yap Kürt sorunu gerçekliğini fikren aklî ve mantıkî olarak reddedemezsin. Kürt sorunu gerçekliğini kabul ettikten sonra Türkiye'nin önünde bu sorunu çözmek için sadece 1 yol kalıyor o yol da demokratikleşmedir. Türkiye; Çin Komünist Diktatörlüğü, Kuzey Kore Komünist Diktatörlüğü gibi komünist ve faşist bir diktatörlük değildir. Komünist ve faşist bir diktatörlük olmadığımıza göre, İngiltere gibi, Fransa gibi, İspanya gibi demokratik bir ülke olduğumuza göre, onlar nasıl ki kendi etnik sorunlarını demokratikleşmeyle büyük oranda çözdülerse, biz de kendi etnik sorunumuz olan Kürt sorununu demokratikleşmeyle çözeceğiz inşaallah. |
Sezen Aksu'nun Gözyaşları Çözüm İçin Aktı
http://img580.imageshack.us/img580/6848/sezenaksu.jpg Siyaset sahnesinde Kürt sorununa çözüm sürecinin konuşulduğu Ankara'da, sanat sahnesinde ise Sezen Aksu'nun gözyaşları konuştu. Sezen Aksu, Ermeni Ara Dinkjiyan'ın udu eşliğinde Ahmet Kaya'nın 'Ağladıkça' isimli şarkısını seslendirirken gözyaşlarını tutamadı. Aksu, şarkıyı bölen hıçkırıklarının sebebini, "Hâlâ bu kadar ilkel olduğumuza ağlıyorum. İnsanı insandan bu kadar ayırabildiğimiz için, kanı kandan üstün tuttuğumuz için, günahlarımıza ağlıyorum. Allah affetsin hepimizi." şeklinde açıkladı. Sezen Aksu, 4. Avea Sıradışı Müzik Konserleri kapsamında dün Ankara'da, müzik hayatının farklı dönemlerde ortak çalışmalar yaptığı piyanist/besteci Fahir Atakoğlu ve Ermeni Ara Dinkjian ile ilk defa aynı sahneyi paylaştı. Aksu sahneye çıkmadan önce, birlikte ortak eserleri bulunan Fahir Atakoğlu ve Ara Dinkjian, Ankaralı sanatseverlere bol alkış alan mini bir konser verdiler. "KOCAMAN BİR AİLEYİZ DİYE ŞÜKREDİYORUM" Alkışlar altında sahneye çıkan Sezen Aksu ise seyircilere teşekkür ederek, "Biz, Fahir, Ara bu şarkıları zaten hep bir araya geldiğimizde seslendiriyoruz; ama sizlerin karşısında bu şarkıları söylemek bana, bize çok iyi geliyor. Hatta öyle iyi geliyor ki, Allah'a her gün, iyi ki varsınız diye şükrediyorum. Bu ilişki benim hayatımı, yani herkes için zor olan bu hayatı başkalarına nazaran daha kolay atlatmamı sağladı. Her şeye rağmen ayakta durmamı sağladı. O yüzden sizlere büyük bir şükran besliyorum. Büyük bir şefkat de besliyorum. Birbirimize el veriyoruz, birbirimizin sırtını sıvazlıyoruz. Sizlerle, hiç kimsenin dayatması olmadan, kan bağı olmadan oluşmuş kocaman bir aileyiz. Ben daha ne yapayım, her gün şükredeceğim, başka yapacak bir şey yok." dedi. "UMARIM, CİĞERİNİZİ SÖKEN AŞKLAR YAŞARSINIZ" Şarkılarının arasında seyircilerle sohbet eden Sezen Aksu, hayatına en anlam katan duygunun 'Aşk' olduğunu söyledi. Aşıkken evlat sevgisi kadar yüce duygular yaşadığını, bazen de aşk yüzünden çok acı çektiğini anlatan Aksu, "Özellikle Allah, sevdiklerimi aldığında öyle büyük acılar yaşadım ki... Tabi biz o küçücük aklımızla öyle sorguluyoruz neden diye, arkasındaki büyük sebebi göremiyoruz; ama onca acıya rağmen ben bu büyük aşkları yaşadığım için hep şükrettim Allah'a. Umarım sizler de böyle uğruna canınızı verebileceğiniz, aşktan ciğerinizin söküldüğünü hissettiğiniz, sizi âdeta süründüren büyük aşklar yaşarsınız." sözleriseyircilerin hem kahkahasına hem de alkışına sebep oldu. ESPRİ ÜZERİNE ESPRİ Aksu'nun, annesi ile babasının bu sene evliliklerinin 60'ıncı yıldönümünü kutlayacağını belirterek, "Bense, tamam, belki bir yastıkta aynı kocayla 60 yılı dolduramadım; ama toplamda 60 yıla varabilirim." sözleri de salonu kahkahalarla doldurdu. Annesinin fizikçi olduğunu anımsatan Aksu, "Dünyayı var eden moleküler yapı 16 milyar yıl önce var edildi. Fizikte yoktan hiçbir şey var olmaz, var olan şey de yok olmaz prensibine göre, yeni doğan bir bebekle aynı şartlara sahibim. İkimizin de hücreleri 16 milyar yıllık." diyerek, "Bunu yazın bir yere, hepinize iyi gelecek." diye konuştu. "VİCDAN, İLAHİ BİR TAKİPTİR" Konserini sürdüren Aksu, "Tanrı'nın Gözyaşları" isimli şarkısının, "Her insan meyillidir ihanete, cinayete. Her insan merhametli ve zalimdir. Bir yandan gücün suç ortaklığında. Bir yandan sızlar vicdan, ilahi bir takiptir" şeklindeki sözlerini de şiir olarak okudu. "AĞLADIKÇA'YI AĞLAYARAK SESLENDİRDİ" Programında kendi eserlerinin yanı sıra farklı sanatçıların şarkılarını da seslendiren Aksu, Ahmet Kaya'nın, "Ağladıkça" isimli eserini, Fahir Atakoğlu ve Ermeni Ara Dinkjiyan ile seslendirirken gözyaşlarına hâkim olamadı. Ahmet Kaya'nın "Ağladıkça" isimli eserini seslendiren Sezen Aksu, gözyaşları nedeniyle şarkının sözleri arasında, sık sık Fahir Atakoğlu'nun piyano solosunun doldurduğu aralar vermek zorunda kaldı. Şarkının sonunda, "Sahnede hiç bu denli kontrolünü kaybetmediğini" belirten Aksu, "Ama neden ağladığımı açıklamak istiyorum. Ay'a gittik, Mars'a, oraya buraya... hâlâ bu kadar ilkel olduğumuza, bu kadar zaaflarımıza yenik düştüğümüze ağlıyorum. İnsanı insandan bu kadar ayırabildiğimiz için, kanı kandan üstün tuttuğumuz için. Allah yaratmış işte yahu. Sen istesen de istemesen de herkes var. Herkes var ve herkes olmalı. Günahlarımıza ağlıyorum valla, Allah affetsin hepimizi." dedi. Aksu'nun bu sözleri üzerine seyircilerin birçoğu ayakta alkışa kalkarken, salonda Sezen Aksu ile birlikte birlikte gözyaşı döküldü. Uzun bir süre devam eden alkışların arasından bazı seyirciler, "Sen Ağlama Sezen" diye bağırdılar. Gözyaşlarını silen Aksu, "Anlamıyorum ben de. İnsanın yüzde 70'i su derler, ama benim yüzde yüzüm 100 herhalde, boşalttım boşalttım bitmiyor. Böyle sudan müteşekkil bir insanım ben." diye yanıt verdi. Gözyaşlarını silen Sezen Aksu, hâlen kendini alkışlayan seyircilere, "Gelip de bunu dışarıda anlatırsanız, sizinle selamı sabahı keserim valla. Hepinizi keşfederim. Benim adım Sezen, kapı kapı gezer hepinizi hissederim. Kim dışarıda konuşursa onu bulurum evinde." deyince, salonu bu kez kahkahalar doldurdu. SARİ GYALİN Sezen Aksu, programının sonuna doğru Sarı Gelin türküsünün bir nakaratını da Ermenice, "Sari Gyalin" şeklinde seslendirdi. Aksu'ya Ermeni udi sanatçı Ara Dinkjiyan da eşlik etti. Türkçe ve Ermenice seslendirilen halk türküsüseyircilerden bol alkış aldı. Kaynak Sabah 20.03.2013 |
|
Öcalan: İslam Kardeşliği, Halkların Birlik ve Beraberliği ve Demokratik Modernite
"Silahlı unsurlar dışarı çıksın!"
http://img818.imageshack.us/img818/8...ekirnevruz.jpg Diyarbakır'da büyük bir coşkuyla kutlanan Nevruz'da, İmralı adasında tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecine yönelik mesajı okundu. Öcalan, mektubunda 'İslami demokratik kardeşlik' vurgusu yaptı. "Bugün milyonların şahitliğinde yeni bir dönem başlatacağım. Silah değil siyaset. Silahlı güçlerimiz sınır dışına çekilsin." dedi. İşte Öcalan'ın mektubunun tam metni: "SELAM OLSUN" Merhaba. Nevruz kutlu olsun. Mazlumların özgürlük ve Newroz'u kutlu olsun. Selam olsun bu uyanış canlanış ve diriliş günü olan Nevruz'u kutlayan Ortadoğu ve Ortaasya'ya selam olsun. Selam olsun bu uyanış, canlanış ve diriliş günü olan Newrozu en geniş katılım ve ittifakla kutlayan Ortadoğu ve Orta Asya Halklarına… Selam olsun yeni bir dönemin miladı ve gün ışığı olan Newrozu büyük bir coşkuyla ve demokratik bir hoşgörüyle kutlayan kardeş halklara… Selam olsun demokratik hakları özgürlük ve eşitliği rehber edinen bu büyük yolun yolcularına… Zağros ve Toros dağ eteklerinden, Fırat ve Dicle nehir vadilerine; kutsal Mezopotamya ve Anadolu topraklarından tarım, köy ve şehir uygarlıklarına ANAlık eden halkların en eskilerinden olan Kürtler sizlere selam olsun... "DİCLE İLE FIRAT, SAKARYA VE MERİÇ'İN KARDEŞİDİR" Binlerce yıllık bu büyük medeniyeti farklı ırklarla, dinlerle, mezheplerle kardeşçe ve dostça birlikte yaşayan, birlikte inşa eden Kürtler için Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır. Bu büyük medeniyet, bu kardeş topluluklar, siyasi baskılarla harici müdahalelerle grupsal çıkarlarla birbirlerine düşürülmeye çalışılmış; hakkı, hukuku, eşitliği ve özgürlüğü esas almayan düzenler inşa edilmeye çalışılmıştır. Son iki yüz yıllık fetih savaşları batılı emperyalist müdahaleler baskıcı ve inkarcı anlayışlar, Arabi, Türki, Farisi, Kürdi toplulukları ulus devletçiklere, sanal sınırlara suni problemlere gark etmeye çalışmıştır. Sömürü rejimleri, baskıcı ve inkârcı anlayışlar artık miadını doldurmuştur. Ortadoğu ve Orta Asya halkları artık uyanıyor. Kendine ve aslına dönüyor. Birbirlerine karşı kışkırtıcı ve köreltici savaşlara ve çatışmalara dur diyor. "MİLYONLAR 'ARTIK BARIŞ' DİYOR" Newroz ateşiyle yüreği tutuşan, meydanları hınca hınç dolduran yüz binler, milyonlar artık barış diyor, kardeşlik diyor, çözüm istiyor. İçinde doğduğumuz çaresizliğe, bilgisizliğe, köleliğe karşı bireysel isyanımla başlayan bu mücadele her türlü dayatmaya karşı bir bilinci, bir anlayışı, bir ruhu oluşturmayı amaçlıyordu. Bugün görüyorum ki, bu haykırış bir noktaya ulaşmıştır. "BİZİM KAVGAMIZ HİÇBİR IRKA KARŞI OLMAMIŞTIR" Bizim kavgamız hiçbir ırka, dine, mezhebe veya gruba karşı olmamıştır, olamaz. Bizim kavgamız ezilmişliğe, bilgisizliğe, haksızlığa, geri bırakılmışlığa her türlü baskı ve ezilmeye karşı olmuştur. "YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR" Bugün artık yeni bir Türkiye’ye, yeni bir Ortadoğu'ya ve yeni bir geleceğe uyanıyoruz. Çağrımı bağrına basan gençler, mesajımı yüreğine katan yüce kadınlar, söylemlerimi baş-göz üstüne diyerek kabul eden dostlar, sesime kulak kesilen insanlar; Bugün yeni bir dönem başlıyor. Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor. Biz, onlarca yılımızı bu halk için feda ettik, büyük bedeller ödedik. Bu fedakarlıkların, bu mücadelelerin hiçbiri boşa gitmedi. Kürtler özbenliğini, aslını ve kimliğini yeniden kazandı. "SİLAHLI UNSURLAR SINIR DIŞINA ÇIKSIN" “Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun” noktasına geldik. Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Türküne, Kürdüne, Lazına, Çerkezine bakmadan insandan, bu coğrafyanın bağrından akıyor. Ben, bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor, silah değil, siyaset öne çıkıyor. Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Yüreğini bana açan, bu davaya inanan herkesin sürecin hassasiyetlerini sonuna kadar gözeteceğine inanıyorum. "BU BİR SON DEĞİL" Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu, mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır. Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkâr eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır. "İSLAMİ DEMOKRATİK KARDEŞLİK" Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum. Saygıdeğer Türkiye halkı; Bugün kadim Anadolu’yu Türkiye olarak yaşayan Türk halkı bilmeli ki Kürtlerle bin yıla yakın İslam bayrağı altındaki ortak yaşamları kardeşlik ve dayanışma hukukuna dayanmaktadır. Gerçek anlamında, bu kardeşlik hukukunda fetih, inkâr, red, zorla asimilasyon ve imha yoktur, olmamalıdır. "BİZİ AYIRAN KAPİTALİST MODERNİTEDİR" Kapitalist Moderniteye dayalı son yüzyılın baskı, imha ve asimilasyon politikaları; halkı bağlamayan dar bir seçkinci iktidar elitinin, tüm tarihi ve de kardeşlik hukukunu inkâr eden çabalarını ifade etmektedir. Günümüzde artık tarihe ve kardeşlik hukukuna ters düştüğü iyice açığa çıkan bu zulüm cenderesinden ortaklaşa çıkış yapmak için hepimizin Ortadoğu’nun temel iki stratejik gücü olarak kendi öz kültür ve uygarlıklarına uygun şekilde demokratik modernitemizi inşa etmeye çağırıyorum. "ZAMAN HELALLEŞME ZAMANIDIR" Zaman; ihtilafın, çatışmanın, birbirlerini horlamanın değil, ittifakın, birlikteliğin, kucaklaşma ve helalleşmenin zamanıdır. "ÇANAKKALE'DE OMUZ OMUZA ŞEHİT DÜŞTÜK" Çanakkale’de omuz omuza şehit düşen Türkler ve Kürtler; Kurtuluş Savaşı’nı birlikte yapmışlar, 1920 meclisini birlikte açmışlardır. Ortak geçmişimizin önümüze koyduğu gerçek, ortak geleceğimizi de birlikte kurmamız gerektiğidir. TBMM’nin kuruluşundaki ruh, bugün de yeni dönemi aydınlatmaktadır. MİSAK-I MİLLİ VURGUSU Tüm ezilen halkları, sınıf ve kültür temsilcilerini; en eski sömürge ve ezilen sınıf olan kadınları, ezilen mezhepleri, tarikatları ve diğer kültürel varlık sahiplerini, işçi sınıfının temsilcilerini ve sistemden dıştalanan herkesi çıkışın yeni seçeneği olan Demokratik Modernite Sistemi’nde yer tutmaya, zihniyet ve formunu kazanmaya çağırıyorum. Ortadoğu ve Orta Asya kendi öz tarihine uygun bir çağdaş modernite ve demokratik düzen aramaktadır. Herkesin özgürce ve kardeşçe bir arada yaşayacağı yeni bir model arayışı, ekmek ve su kadar nesnel bir ihtiyaç haline gelmiştir. Bu modele yine Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasının, ondaki kültür ve zamanın öncülük etmesi, onu inşa etmesi kaçınılmazdır. Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Milli Kurtuluş Savaşı’nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz. Son doksan yılın tüm hata, eksiklik ve yanlışlıklarına rağmen bir kez daha yanımıza, mağdur edilmiş, büyük felaketlere uğramış halkları, sınıfları ve kültürleri de alarak bir model inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm bu kesimleri; eşitlikçi, özgür ve demokratik ifade tarzının örgütlenmesini gerçekleştirmeye çağırıyorum. Misak-i Milli’ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti’nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkûm edilen Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde kendi gerçeklerini tartışmaya, bilinçlenmeye ve kararlaşmaya çağırıyorum. "ZAMANIN RUHUNU OKUYAMAYAN TARİHİN ÇÖP SEPETİNE GİDER" Bu toprakların tarihselliğinde önemli bir yer tutan “BİZ” kavramının genişliği ve kapsayıcılığı dar, seçkinci iktidar elitleri eliyle “TEK”e indirgenmiştir. “BİZ” kavramına eski ruhunu ve pratiğini vermenin zamanıdır. Bizi bölmek ve çatıştırmak isteyenlere karşı bütünleşeceğiz. Ayrıştırmak isteyenlere karşı birleşeceğiz. Zamanın ruhunu okuyamayanlar, tarihin çöp sepetine giderler. Suyun akışına direnenler, uçuruma sürüklenirler. Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ağaya kalkmak istiyor. Bu Newroz hepimize yeni bir müjdedir. Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed’in mesajlarındaki hakikatler, bugün yeni müjdelerle hayata geçiyor, insanoğlu kaybettiklerini geri kazanmaya çalışıyor. Batının çağdaş uygarlık değerlerini toptan inkâr etmiyoruz. Ondaki aydınlanmacı, eşit, özgür ve demokratik değerleri alıyor kendi varlık değerlerimizle, evrensel yaşam forumlarımızla sentezleyerek yaşamlaştırıyoruz. Yeni mücadelenin zemini fikir, ideoloji ve demokratik siyasettir, büyük bir demokratik hamle başlatmaktır. Selam olsun bu sürece güç verenlere, demokratik-barış çözümünü destekleyenlere! Selam olsun halkların kardeşliği, eşitliği ve demokratik özgürlüğü için sorumluluk üstlenenlere! Yaşasın Newroz, yaşasın halkların kardeşliği! İmralı Cezaevi 21 Mart 2013 Abdullah Öcalan Kaynak Habertürk 21.03.2013 |
Alıntı:
Alıntı:
Böyle sıfatlandırma olmaz.Ya demokrasi ki o zaten her ülkede var. İslam adaletinin yani şeiatın bu ülkede olması şarttır. bu olmalıdır.Biz demokrasi değil İslam kardeşliği istiyoruz.Demokrasi, kemalistlerin veya laikçilerin olsun.İslam adaleti olsaydı bu kafir teröristin ve onun yandaşlarının hepsinin kellesi giderdi.Lakin demokrasi ile bunlar devletimiz tarafından hapislerde beslenmektedir.İslam asla terörizme geçit vermez.Tek yol İslam ve İslam kardeşliğidir.Çözüm yolu budur. MİLLİYETÇİLİK VEYA IRKÇILIK TAMAMEN ÜLKEMİZDEN UZAK TUTULMALIDIR.ÜMMETÇİLİK KADAR GÜZEL BİR BİRLİK VE BERABERLİK YOKTUR.MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR.MİLLİYETÇİ VEYA ÜLKÜCÜ GEÇİNENLERE DUYURULUR. |
"Bize göre de silahın zamanı geçmiştir"
http://img51.imageshack.us/img51/569...tkarayilan.jpg Murat Karayılan, Kandil'e giden Hasan Cemal'e konuştu. Gazeteci Hasan Cemal, Kandil'de Murat Karayılan'la görüşerek çok çarpıcı bir röportaja imza attı. T24 internet sitesinde yayınlanan röportajda Karayılan; Öcalan'ın mesajından çekilme sürecine, ateşkes ilanından yeni Anayasa'ya kadar birçok konuda 'ana karargâh'ın çözüm sürecine bakış açısını anlattı. "GERİ ÇEKİLME EN ERKEN SONBAHARDA" Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarında Öcalan’ın “Silahlar sussun, fikirler konuşsun. Silahlı unsurlar sınır dışına çekilsin." çağrısından iki gün sonra gerçekleştirilen röportajda Murat Karayılan,en çarpıcı mesajlarından birini 'Geri çekilme' konusunda veriyor. Karayılan'a görePKK ne kadar hızlı davranırsa davransın sınır dışına çekilme sürecinin tamamlanması sonbahara kadar sarkar. "SİLAHIN ZAMANI GEÇTİ" Ve en çok merak edilen konulardan biri... Kandil için de silahlı dönem sona erdi mi? Karayılan net cevap veriyor: "Bize göre de silahın zamanı geçmiştir. Öcalan'ın 'Yeni dönemde artık silah değil, siyaset öne çıkıyor; silahlı mücadeleden demokratik mücadeleye geçiliyor.' sözlerine katılıyorum; ama bunun için de aşamalar var katedilmesi gereken, süreçler var geçilmesi gereken." Kaynak Habertürk 24.03.2013 |
Çağlayan: Kürt’üm diyemedim
http://img20.imageshack.us/img20/9069/zafercaglayan.jpg Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, terör sorununun çözümü sürecinin sabotaj edilmek istendiğini söyledi. Kürt olduğunu yıllarca dile getiremediğini belirten Çağlayan, “Kafatası milliyetçiliğinin mutlaka önüne geçmek gerek. Eski Ülkücü olarak bunları söylüyorum.” dedi. İki ülke arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla temaslarda bulunmak üzere beraberindeki Türk ihracatçı ve girişimcilerle Suudi Arabistan'ın Cidde kentine gelen Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, gazetecilerle sohbet toplantısı düzenledi. Bazı kesimlerin daha başlangıçta barış sürecini sabote etmeye çalıştıklarını vurgulayan Çağlayan, herkesin sürece destek vermesi gerektiğini söyledi. ''Yıllardır Kürt olduğunu söyleyememiş biriyim.'' diyen Bakan Zafer Çağlayan, şunları kaydetti: ''Sayın Başbakanımızın cesareti bugüne kadar görülmemişti. Böyle bir barış süreci çok ciddi kazanımlar getirecek. Türkiye'nin büyümesini, gelişmesini istemeyen birilerinin pek hoşlanmadığı bir süreç. Çomak sokmaya devam edecekler. Bu işi çözebilecek sayın Başbakanımın iradesi; Türkiye'de sürekli bu tür problemin olmasını isteyen odakları rahatsız edecektir. Daha başlangıçta bu süreci sabote etmeye çalışıyorlar. Görüşlerde çok fazla bir değişiklik yok, daha farklı davranış ve tutumlar da olabilecektir. Sımsıkı sarılırsak bu sürece, Türkiye bu sorunların üstesinden gelecektir. İnşallah bu süreci bozmak isteyenlerin elinde patlayacak. İnşallah muhalefet popülist politikalara kurban etmez bu süreci. Bu süreci sabote edecek eylemler olabilecektir. Durmak yok gaza devam, kafatası milliyetçiliğinin mutlaka önüne geçmek gerek. Eski Ülkücü olarak bunları söylüyorum.'' Kaynak Ntvmsnbc 03.03.2013 |
|
Ortaylı: Birileri Kürt'üm Diyecek Diye Türklük'ten Çıkmam
http://img823.imageshack.us/img823/9...berortayli.jpg İlber Ortaylı'nın çıkışları sürüyor: "Birileri Kürt'üm diyecek diye Türklük'ten çıkamam." Aralarında akademisyen, siyasetçi ve emekli askerlerin bulunduğu 300'ü aşkın imzası bulunan "Türk Milleti'ne Çağrı" adlı bildiri konuşulmaya devam ediyor. "Atatürk'ün kurduğu milli devlet yapısı ortadan kaldırılamaz" ve "Türk kelimesi anayasadan çıkarılamaz" şeklinde kampanya yürüten grupta imzası bulunan tarihçi İlber Ortaylı "Atilla Güner'le Akşam Postası"na konuk oldu. "Türkiyeli" gibi bir kavramın kabul edilemeyeceğini vurgulayan Ortaylı, "Birileri ben Kürt'üm diyecek diye ben Türklük'ten çıkamam." dedi. İşte Ortaylı'nın o açıklamaları ''KENDİ KİMLİĞİNE SAHİP OL, AMA ÖBÜRÜNÜN KİMLİĞİNİ KALDIRMASINI İSTEME'' Güner, İlber Ortaylı'ya ''Türk kelimesi olmayan bir Türkiye'nin olmayacağını vurguladınız. Türk yerine Türkiyeli sözcüğü karşılığı olmayan bir sözcük mü oluyor?'' diye sordu. Ortaylı soru üzerine: ''Coğrafyayla kimlik edinilmez. Mesela Fransa memleketin adıdır. Hiç kimseye Fransa'dan türeme bir isim verilmez. Bizim adımızın da Türkiye'den mülhem olması şart değil. Türkiye bir memleketin adıdır. "Türkler'in ülkesi" demektir. Eskiden Türkmen de denildiği için Anadolu'ya "Türkmenya" , "Turkia" veya "Türkmeniya" diye 12.asrın İtalyanları ad koymuştur. Bu coğrafyadaki etnik grupların kendi kimliklerini, dillerini, kültürlerini yaşatmak haklarıdır. Tabii bunu yapmak için de bilhassa onların münevverlerinin çok gayretli ve çalışkan olmaları gerekir. Önemli olan bu değil. Mühim mesele herkes kendi kimliğine sahip olur, kendi adını söyler, kendi dilini öğrenir, kendi kültürüne sahip olmaya çalışır. Fakat siz kalkıp da bu yüzden öbürünün kimliğini kaldırmasını isteyemezsiniz. Bu gülünç olur, mantık dışıdır bir kere.'' dedi. ''O KÜRT DİYE BEN TÜRKLÜK'TEN Mİ ÇIKACAĞIM'' Atilla Güner'in, ''Kendini Kürt olarak ifade eden o zaman ne diyecek? Ben Türkiyeli Kürdüm mü desin?'' sorusu üzerine ise Ortaylı, ''Türkiye'de yaşayıp 'ben Türk değil Kürt'üm' diyebilir, ne var bunda. Şimdi o Kürt oldu diye ben mi Türklük'ten çıkacağım. Öyle bir şey olabilir mi? Ne kadar anlamsız bir çıkış bu ve bunu çıkartan da maalesef birkaç tane orijinal olmak isteyen münevverler. Coğrafya bilmiyorlar, hiçbir şey bilmiyorlar ve aslında kimliğini saklamak isteyen belki de rahatsız olan adamlar bunlar. Önce kendi kimliğine kendisi sahip çıksın o zaman zaten mesele kalmaz. ''RUSLARLA DİDİŞEN AZERBAYCANLI GÖRDÜN MÜ'' Siz hiç Ruslarla didişen bir Azerbaycanlı ya da Kazan'lı bir Tatar gördünüz mü o coğrafyada? Kendi milliyetini inşa etmek içini başkasına saldıran var mı? Varsa da bu sağlıklı bir davranış değildir. Sloganımız başka kültürleri sevin ya da sevmeyin ama saygı duymak zorundasınız. Bu saygıyı da Türkler de bekliyor. Bütün mesele bu.'' dedi. Kaynak En Son Haber 02.04.2013 İlber Ortaylı: Birileri Kürdüm Diyecek Diye Türklük'ten Çıkmam - Video İlber Ortaylı: Türklük Anayasa'dan Çıkmasın!
|
Alev Alatlı: Türklük bir kul hakkıdır
http://img705.imageshack.us/img705/7906/alevalatli.jpg Alev Alatlı, Anayasa'dan Türklük maddesinin kaldırılmasını "kul hakkını çiğnemek" olarak nitelendirdi. Son çıkardığı kitabı Beyaz Türkler Küstüler ile ses getiren düşünür-yazar Alev Alatlı, Veyis Ateş'in hazırlayıp sunduğu Habere Bakış'a konuk oldu. Kitapta öne çıkan başlıkları ve gündemle ilgili düşüncelerini paylaşan Alev Alatlı, Anayasa'dan Türklük maddesinin kaldırılmasını "kul hakkını çiğnemek" olarak nitelendirdi. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül'ü de sert ifadelerle eleştiren Alatlı, Sarıgül için, "Beni nasıl görmek istiyorsanız ben oyum tipolojisi." ifadelerini kullandı. İşte Alatlı'nın o açıklamaları "SİYASET HİÇ BU KADAR KALİTESİZLEŞMEMİŞTİ" Kitapta Mustafa Sarıgül'e hayli yükleniyorsunuz. Neden? Bu yeni bir şey değil zaten, Viva La Muerte'den beri dikkatimi çeken bir tipolojidir. Beni nasıl görmek istiyorsanız oyum tipolojisi. Ve çok korkutucu bir tipoloji. Siyak ve sibakı ortadan kaldırdığınızda böyle bir tip ortaya çıkar. Hangi boyayı uygun görürse onu sürünür. 1989'da ilk dikkatimi çekmişti. O günden beri takip ederim. Bu tipoloji benim canımı çok yakıyor. Bu tavır kimseye yaramaz. Hangi noktada nereye döneceğine karar veremezsiniz. Siyaset hiçbir zaman bu boyutlarda kalitesizleşmemişti. TÜRKLÜK BİR ÜST KİMLİKTİR, KALDIRIRSANIZ BU İŞ PARÇALANIR Anayasa'dan Türklüğün kaldırılması kul hakkıdır. Ben Rumeliliyim. Türk olduğum için konuşmuyorum. Türklük bir üst kimliktir. Üst kimliği kaldırırsanız bu iş parçalanır. Bu ülkenin ve Osmanlı'nın ve Selçuklu'nun kurucusu... Kurucu hakkı vardır. Bu yüzden kul hakkıdır diyorum. Ben bir Müslümanım ve ben biliyorum ki Baybars'ı, Kılıçarslan'ı olmasaydı Mekke, Medine' de kalmazdı. En azından bu hakka saygı için o isim orada kalmalı. Kaynak En Son Haber 11.04.2013 Alev Alatlı - Türklük Bir Kul Hakkıdır
|
Türkiye'nin En Az % 80'ini Temsil Eden Siyasi Partiler Kürt Sorununun Demokrasi Temelinde Çözümünden Yanadırlar
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grubu bulunan ve son genel seçim olan 2011 Genel Seçiminde toplamda % 80'in üzerinde oy almış (AK Parti: % 50, CHP: % 26 ve Bağımsız BDP'liler % 5-% 6 civarında) olan siyasi partiler; AK Parti, CHP ve BDP, Kürt sorununun çözümünden yanadırlar. AK Parti'nin, Kürt sorununun çözümünden yana olduğuna dair delil: AK Parti'nin Kurucu Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kürt sorunu hakkkındaki açıklaması: "İlla her soruna bir ad koymak da gerekmez. Çünkü sorunlar hepimizindir. Ama illa 'ad koyalım' diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorudur. Benim de sorunumdur. Sorunların parça parça adresi olmaz. Bütün sorunlar Türk olsun, Kürt olsun, Çerkez olsun, Abaza olsun, Laz olsun bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ortak sorunudur. Çünkü güneş herkesi ısıtır, çünkü yağmur herkes için rahmettir. Çünkü herkes aynı toprağın insanıdır, insanıyız; millet olmak işte budur. Türkiye ne kadar Ankara ise, İstanbul ise, ne kadar Konya, Samsun, Erzurum ise, o kadar da Diyarbakır'dır. Bunu böyle biliniz. Bu ülkenin her yerinin kokusu, rengi, sesi, musikisi, farklı bir lezzete sahiptir, bunu böyle bilmenizi istiyorum. Şuna inanıyorum: Geçmişle yüzleşerek geleceğe yürürken geçmişin davaları ile geleceği ipotek altına almamak mümkündür. Çünkü gelecek, aydınlık yarınlarla doludur. Ben bir şiir okudum diye cezaevinde yattığım günlerde milletime şu mesajı göndermiştim: 'Asla ve asla devletime kızgın ve küskün değilim. Bu devlet, bu bayrak, bu vatan hepimizindir.' demiştim. 'Bir gün gelir bu hatalar düzelir.' Evet, bu mesajı cezaevinden göndermiştim sizlere. O nedenle bayrağımızın dalgalandığı her yerde herkesin birinci sınıf vatandaş olması, ülkemizde özgürlüklerin tam hâkim olması, hukuk devletinin bu coğrafyada misafir değil, mülk sahibi olması ve çocuklarımızın geleceğe umutla bakması benim ve arkadaşlarımın aşkı, sevdası ve rüyasıdır." AK Parti Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2005 Yılında Diyarbakır'da Yaptığı Konuşmadan. Başbakan Erdoğan'ın 2005 Yılında Diyarakır'da Yapmış Olduğu Konuşmadan
|
CHP'nin, Kürt sorununun çözümünden yana olduğuna dair deliller:
"CHP PM Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun Başkanlığında olağanüstü toplandı ve Başbakan’ı sorumlu davranmaya çağırarak uyardı. http://img547.imageshack.us/img547/3100/halukkoc.jpg CHP Sözcüsü Prof.Dr. Haluk Koç PM toplantısından sonra yapılan değerlendirmeleri ve alınan kararları şöyle açıkladı; “Kürt sorunu” ve ona bağlı olarak ortaya çıkan terör sorunu, onbinlerce yurttaşımızın hayatına mal olmanın yanında; Türkiye’nin kalkınma hedeflerini ve hamlelerini; bölgesel ve küresel ölçekte üstleneceği rolleri ve çağdaş uygarlık seviyesine ulaşma ülküsünü de otuz yıldır bloke etmiştir. Gerçekçi, kalıcı ve sağlıklı bir çözüm bulunmaması halinde, sorunun, Türkiye’nin geleceğini de karartacağı açıktır. Ülke adına sorumluluk üstlenenler, yaşananlara “üç-beş çapulcunun işi” diyerek, kafalarını kuma gömerken; 1989 da soruna en doğru teşhisi koyan ve bu sorunun ancak barış ve özgürlükçü- çoğulcu demokrasi temelinde çözüleceğini savunanlar Cumhuriyet Halk Partililer olmuştur. Sosyal demokrat siyaset, Kürt sorununun parlamento çatısı altında çözümü için en radikal adımı atan, risk alan ve bedel ödeyen tek siyasi harekettir. Sosyal Demokrat Hareketin Türkiye’ye sunduğu barış imkânı ne yazık ki değerlendirilememiştir. Hal böyleyken ve CHP’nin barışa katkıda bulunma taahhüdü “senin kredine ihtiyacım yok” diye geri çevrilmişken; Yürüttükleri süreçle ilgili halkı bilgilendirme ve toplumdaki endişeleri giderme sorumluluğu taşıyanlar, hem kendileri susuyor, hem de herkesi susturuyorken; Bazı çevrelerin CHP’yi suskunlukla suçlamaları abesle iştigaldir. Bugün geldiğimiz yeni aşamada; Halkımızın yüksek kardeşlik duygularından ve birbirine olan derin bağlılığından beslenen barış ve çözüm beklentilerinin yeni hayal kırıklıklarıyla sonuçlanmaması için, Sayın Başbakan’ı sorumlulukları konusunda bir kez daha uyarma ihtiyacı doğmuştur. Bu zorunlu uyarma, Sayın Başbakan’ın kendisi, ortaklık yaptığı muhatabı ve birkaç arkadaşı dışındaki toplumun hiçbir kesiminin ve devletin hiçbir kurumunun bilgi sahibi olmadığı ve amacının barış olduğuna dair şüphelerin bile derinleştiği bir sürecin doğal sonucudur. Bu maksatla Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclisi olarak Sayın Başbakanı; Samimiyet ve dürüstlüğün asgari gereklerini yerine getirmeye; Türkiye Cumhuriyetini hukuk kuralları dışına çıkartmamaya; Kişisel ihtiraslarının belirlediği bir gizli kişisel ajandasının var olduğuna ve Millete izah edemeyeceği angajmanlara girdiğine dair toplumdaki yaygın kuşkuları ortadan kaldırmaya; Millete karşı ödemesi beklenen “şeref” borcunun gereği olarak açık ve şeffaf olmaya ve doğruları biran önce açıklamak için konuşmaya davet ediyor; Aksi takdirde yaşanacak yeni hayal kırıklıklarının ve çözümsüzlüğün bedelinin ağır olacağı hususunda, kendisini Millet ve tarih bir kez daha önünde ikaz ediyoruz. Kaynak CHP 16.03.2013" "CHP çözüm sürecinin parçası olacak http://img824.imageshack.us/img824/8...serenonanc.jpg CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, partilerinin tabanının % 65'inin çözüm sürecini desteklediğini söyledi. Parti tabanlarının çözüm sürecini desteklediğini söyleyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, "Bütün örgütlerimiz bu sürecin birer parçası da olacaktır." diye konuştu. Onanç, CHP Malatya İl Başkanlığında partililerle yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında, yerel seçimlerin startını vermek üzere Malatya'ya geldiğini belirtti. Kamuoyunun beklentileri doğrultusunda politika yaptıklarını dile getiren Onanç, "Belediye başkanlarıyla, ilçe başkanlarıyla, kadın ve gençlik örgütüyle değerlendirmeler yaptık. 2014 yerel seçimlerinde 'daha çok belediyeyi nasıl kazanabiliriz' üzerine stratejiler geliştiriyoruz." dedi. ÇÖZÜM SÜRECİ AÇIKLAMALARI Çözüm sürecine değinen Onanç, şunları söyledi: "CHP, bir sosyal demokrat parti olarak prensipleri gereği Kürt sorununu sahiplenmiş ve soruna çözüm yolları üreten bir partidir. Bunu parti politikası olarak oluşturmuş ve iktidarları çeşitli yasa teklifleriyle yönlendirmiştir. Özellikle 21 Mart nevruzundan bugüne kadar geçen süreci en azından önemli bir başlangıç olarak algılıyoruz. Silahların susmasıyla başlayan süreci çok önemli bir başlangıç olarak algılıyoruz. Bundan sonra çok önemli şekilde demokratikleşme süreci yaşanması gerektiğine inanıyoruz. Burada da parlamentonun en güçlü, en etkin organ olması gerektiğine inanıyoruz." SÜRECİN PARÇASI OLACAĞIZ Parlamentonun ülkeyi demokratik bir reform sürecine sokmasını istediklerini belirten Onanç, "Kürt sorununa çözüm sürecini tüm parlamentonun katılacağı, parlamentoda kurulacak bir komisyonun, Akil İnsanlar Heyeti'nin götürmesini hedeflemiştik; ancak durum böyle gitmiyor. Çözüm süreci şu anda iki parti arasında ve bir bilinmezlikle devam ediyor. Bu sürece desteğimizi devam ettireceğiz. Bütün örgütlerimiz bu sürecin birer parçası da olacaktır." diye konuştu. Bir gazetecinin, "Malatya'da barış süreciyle ilgili ne tür tespitlerde bulundunuz?" şeklindeki sorusuna Onanç, "Malatyalıların barış süreciyle ilgili olumlu tepkileri var. Cumhuriyet Halk Partisi'nin tabanının yani 'CHP'ye oy verdim' diyenlerin % 65'i barış sürecini destekliyor. Bu çok önemli bir orandır. Sürecin neler içerdiğini bilmediği halde bu sürecin barışa evrilmesi gerektiğine inanan bir CHP var. Bunun da CHP'nin sosyal demokrat tabanının barışa açlığının bir göstergesi olduğuna inanıyorum." yanıtını verdi. Kaynak En Son Haber 12.04.2013" |
BDP'nin, Kürt sorununun çözümünden yana olduğuna dair delil: Siyasetini büyük oranda Kürt sorunu üzerine kurmuş ve genelde Kürt sorunu temelinde siyaset yapan BDP de Kürt sorununun demokrasi temelinde çözüme ulaştırılmasından yanadır.
|
Türk Milleti'nin, Kürt sorununun çözümü olan çözüm sürecine desteği; ulusalcıların, laikçilerin ve faşistlerin tüm kara propaganda, yalan ve iftiralarına rağmen % 64 oranındadır ve milletimizin bu sürece verdiği destek oranı önümüzdeki zaman diliminde daha da yükselecektir inşaallah.
"Çözüm sürecine yüzde 64 destek ‘Çözüm süreci’ kapsamında partisinin Akdeniz Bölgesi milletvekilleriyle bir araya gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, vatandaşların sürece desteğinin % 64 olduğunu söyledi. Başbakan’ın, “Eyalet sistemi güçlü devletlere zarar vermez. 2023’te ben olsam bu konuşulabilir, tartışılabilir.” dediği belirtildi. Daha önce partisinin Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Karadeniz ve Orta Anadolu Bölgesi milletvekilleri ve parti teşkilatı üyeleriyle bir araya gelen Erdoğan, dün de AK Parti Genel Merkezi’nde; Akdeniz Bölgesi milletvekilleri, partinin il başkanları, gençlik ve kadın kolları başkanlarıyla buluştu. Edinilen bilgiye göre 3 saat süren toplantıda Erdoğan, çözüm sürecinde muhalefetin tavrına rağmen vatandaşların desteğinin artarak devam ettiğini söyledi. Erdoğan, “Çözüm süreci gayet iyi ilerliyor. Ülke genelinde destek giderek yükseliyor. Spekülasyonlara kulak asmadan çalışmaları halka iyi anlatın. Vatandaşlarımızın % 56’sı süreci destekliyor. Kararsızları dağıtınca bu oran % 64’ü buluyor. Nevruz sonrası bu destek daha da arttı.” diye konuştu. Milletvekillerini ‘akıncı erleri’ diye tanımlayan Erdoğan, çözüm süreciyle AK Parti’nin oylarının arttığını, CHP ve MHP'nin oylarının düşüşte olduğunu söyledi. Başbakan’ın konuşmasında dikkat çeken önemli mesajlardan birinin de ‘eyalet sistemi’ ile ilgili olduğu kaydedildi. 2023’te konuşulabilir Muhalefet partilerinin sert eleştirisine neden olan Büyükşehir Yasası ile ilgili bilgi veren Başbakan, muhalefetin yasanın eyalet sistemini getirdiğini söylediğini, bunun gerçeği yansıtmadığını belirtti. Başbakan, “Buradaki amaç eyalet sistemine geçiş değil, daha iyi hizmet. Esasen, eyalet sistemi güçlü devletlere de zarar vermez, yarar da sağlar. ABD bunun örneği. Osmanlı’da bir güçlü devlet olarak eyalet sistemi vardı. 2023’te ben olsam bu konuşulabilir, tartışılabilir.” dedi. Bölge vekilleri, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin memleketi olan Osmaniye ve Adana’nın Yörük köylerinde dahi sürecin ‘umutla’ takip edildiği söylediler. Kaynak Radikal 28.03.2013" |
Referandum veya Seçim olmadan tüm beyanatlar havada kalır boşa güdümleme yapmak nafile..Hele ülkedeki bazı idiot zihniyetlilerin olduğu şu dönemde eyalet sistemi pek mantıklı değil.Şahsen Eyalet sistemine karşı değilim ama adaletin olmadığı yerde faşizanlığın demokratik hak sayıldığı devletçiliğin milliyetçiliğin ayak altı olduğu yerde eyalet sistemi olmaz.
|
Çözüm sürecini destekliyoruz tabi ki ama anket başlığının sorusu çanak olmuş sanki..
|
Alıntı:
Şöyle izah edeyim: Çözüm sürecine karşı çıkıp Kürt sorununun çözümüne karşı olup da sadece PKK'nın bitirilmesinden yana olanlar bilerek ya da bilmeyerek, "Hayır, Kürt sorunu da bu sorundan kaynaklanan etnik terör de bitirilmesin, düşük yoğunluklu savaş sürsün, insanlar ölmeye ve analar ağlamaya devam etsinler." demektedirler. Çünkü PKK denilen örgüt 5.000 civarında teröristen oluşur. PKK'ya eleman sağlayan kitle ise Türkiye'deki milyonlarca Kürtçüdür. Farzedelim ki bugün 5.000 civarındaki PKK'lı teröristi öldürdük ve PKK'yı bitirdik; böyle bir durumda akan kan durmuş olacak mı? Hayır, elbette ki akan kan durmuş olmayacak. Milyonlarca Kürtçü, PKK yerine büyük ihtimalle başka bir terör örgütü kuracaklar ve çatışmalı süreç devam edecektir. Çünkü meselenin temeli Kürtlerin yok sayılıp reddedilmeleri ve haklarının gasp edilmeleri sebebiyle oluşmuş olan Kürt sorunudur. Kürt sorunu büyük oranda çözüme ulaştırıldığında, Kürt sorunundan kaynaklanan PKK terör örgütü de ya tamamen bitirilmiş ya da onun etkinliği minimize edilmiş olunacaktır inşaallah. |
Bencede anket sorunlu başlıklardan oluşuyor.
Kısacası "Çözüm sürecine destek veriyor musunuz" diye sorulsaydı daha iyi olurdu. Evet, bu Çözüm Sürecini bütün içtenliğimle destekliyorum. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gerçek liderliğini ortaya koyup Bugünden itibaren tarihe geçmiştir. Şimdi bu tarihi konumu demokrasi ile taçlandırmanın sırası gelmiştir. Erdoğan olmasaydı Türklerin büyük bir kısmı Öcalan olmasaydı Kürtlerin önemli bir kısmı bu sorunu Bu şekildeki çözülmesini desteklemezdi... |
Benimde ankete bir önerim var Evet çözüm sürecini destekliyorum sonuç olarak başarısız olsa bile her halükarda kaybeden biz yani devlet olmayacak gibi bir şıkda olmalı .
Bu süreçte PKK yoldan dönerse Öcalan'ın talimatına rağmen silah bırakmaz ise PKK Türkiyedeki tabanını belkide tamamen kaybedecektir Türkiyedeki Kürtler Öcalanın sözünü dinlemeyen PKK'yı dışlayacaktır diye düşünüyorum . Bu durumda Türkiyede taban desteği olmayan PKK ile mücadele eskiye göre daha kolay olacaktır yani her şekilde Devlet bu işten zararla sıyrılmaz diye düşünüyorum. NOT : Ankette kürt sorunu denmiş lütfen terör sorunu olarak değiştirin . |
Bülent Arınç'ın Çekilme Süreci için
"Cehenneme kadar gitsinler" sözü çok yakışıksızdır. Sevmek zorunda değilsin, saygı göstermek zorunda değilsin Ancak şu hassas Barış ve Çözüm sürecine katkıda bulunmak istiyorsan Böyle bir dili kullanmamalısın.. Bizim bildiğimiz Arınç böyle biri değildir. Herhalde üst üste gelen bir takım sorulardan çok rahatsız olmuş ve bu cümleyi kullanmıştır. Umarız öyledir... |
Kesinlikle terör bitmeli,Pkk etkisizleştirilmeli.Türkiye 30 yıl kaybetti bu sorun yüzünden.Binlerce insanımız öldü,300 milyar $ paramız silah tüccarlarının cebine girdi.Çok yazık...
|
PKK, tabiiki bitmeli. Bi süreç umarım olumlu devam eder.
|
uzun adam işini bilir
|
Çözüm için attıkları adımlara bakalım; yakalanan tüm terör örgütü yandaşlarını serbest bırakmak! Arınç kendi ağzıyla
https://www.youtube.com/watch?v=K1BjqBdWGec Böyle çözüm mözüm olmaz, zaten olmayacak. Bu süreçten pkk en güçlü haliyle çıkmş olacak ve çıktıda. |
Ülkemiz toprağından veya kişi haklarından taviz verilmeden sonuca ulaşılmalı bu süreçte. PKK bitirilecek diye de taviz verilmemeli. Kolay kazanılmayan bu toprakları bir terör örgütünün isteğine göre yeniden belirlemeyiz. Bu ülkenin her bir karış toprağı değerlidir kimse bunu bölemez. Kimse özerkliğini ilan edemez.
|
Yakalanan terör örgütü mensuplarını yandaşlarını önceki cumhurbaşkanı ahmet necdet sezerde serbest bırakmıştı hasta diye ve sayısız genç çocuk şehit oldu.
Bugünde terör örgütü yandaşları serbest ve pkk tarihinin en güçlü döneminde, istediğini yapıyor yol kesiyor halk içinde astsubay şehit ediyor ve hiçbirşey yapılmıyor. Yakalananlar salıverliyor, üstte arınç sözleri alttada buna bakın http://www.haberler.com/eski-hakkari...571819-haberi/ http://www.haberdokuz.com/2015/01/28...a-devam-ediyor Hepsi bir yana efkan ala ile ağrı valisinin arasında gençtiği söylenen telefon kaydına göre resmen pkk kullanılarak önceden olduğu gibi mehmetçikler bilerek tezgah kurularak şehit ettiriliyor oy için! Asrın münafıklarının olduğu yerde çözüm mözüm olmaz. Asrın en büyük zararı olur. |
Alıntı:
|
Kula kulluk olunmaz.
PKK'ya yar olunmaz Barış marış hikayedir Maksat meram teranedir. Şeriat olmayınca eşkiya kol gezer. Feraset sahibi olan bunu zaten sezer Taksim meydanında darağacı çekilmeli PKK'lıların ipi gerilmeli Onlar bu vatana çok zarar verdiler Nice askerlerimizi yediler... Çare;tek bayrak, tek vatan, tek ümmet Edilmez nanköre hiç bir zaman himmet... Terörist başına "İmralı" adı verdiler Anlayın artık aramayın artık bunda hikmet.. |
Kürt sorununun çözümü,
Demokratikleşme ve müzakerelelerle olur, Demokratikleşmeyi ve müzakereleri reddetmek, Kanlar aksın, insanlar ölsün demek anlamına gelir. Dünyadaki demokratik ülkeler, Etnik meselerlerini demokratikleşmeyle, Büyük oranda çözüme ulaştırırlar. Türkiye de demokratik bir ülke olarak, İşte bunu yapmalıdır. Kürt sorununu çözmek için, Müzakerelere ve demokratikleşmeye devam edelim, Güzel ülkemiz Türkiye hepimize yeter. Taraflar ciddiyetli ve iyi niyetli olsunlar, Çözümden, anlaşmadan yana olsunlar, Meseleyi çözmek için elimizden geleni yapalım, Demokratikleşme ve müzakereler sonucunda, Kürt sorununu büyük ölçüde çözüme ulaştıralım. Böylelikle bu anlamsız savaş sona ersin, Hepimiz birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşayalım, Bahar gelen ovasında, dağlarında memleketimin, Hep birlikte huzur ve barış içinde yaşayalım. |
Alıntı:
Ağrıdaki şu soruları akitler sabahlar yenişafaklar sormaz, ben sorayım sen önce oku sonra cevap ver sonra silersin yorumumu. Cevap veremeyeceğin yorumu siliyorken ne güzel iş! Herşeyi paralele bağlayıp kurtulunmaz! -Baharın gelmesiyle birlikte doğu ve güneydoğuda onlarca yerde şenlikler yapılıyor. Fidan dikme etkinliğinde nasıl bir güvenlik sorunu olabilir? -Aynı yerde geçen yıl da şenlik yapıldı ama asker gitmedi. Geçen yıl neden gidilmedi de bu sene gidildi? -Olay anında orada olan DBP İl Başkanı Necmettin Efe, ilk ateşin asker tarafından açıldığını iddia etti. Doğru mu? -Kim güvenlik talebinde bulundu da asker bölgeye gitti? -Bölgede PKK’lıların olduğu daha önce de biliniyordu. 2 yıldır neden operasyon yapılmadı da şimdi yapıldı? -Şenliğin yapıldığı yerde sadece 45 seçmen var. PKK’lılar 45 kişiye propaganda için mi alana indi? PKK’nın dağ kadrosundan silahlı militanlar niye ağaç dikim şenliğine geldi? -Operasyonla ilgili ilk açıklamayı neden Efkan Ala yaptı? İçişleri Bakanlığı’ndan ayrılan, milletvekili bile olmayan Efkan Ala, en kritik gelişmeleri nasıl biliyor? Operasyonu Ala mı planlayıp yönetti? İkinci açıklama ise çatışmalar sürerken Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. Neden hükümet üyeleri, başbakan, içişleri bakanı değil de Ala ve Erdoğan açıklama yaptı? Hükümetin olaydan haberi ne zaman oldu? -Yaralı askerleri kurtarmaya çalışan sivillere ateş açıldı mı? -1993 yılında Bingöl’de 33 askerin şehit edilmesi, 2011 seçimleri öncesinde Diyarbakır Silvan’da 3 günden beri arazide olan yorgun askerlerin PKK’lıların önüne atılması gibi bir olay mı planlandı? -Genelkurmay Başkanlığı’nın açıklamasında operasyonun valinin talimatıyla gerçekleştirildiği belirtildi. Bugüne kadar asker ve polise operasyon izni vermeyen valiler, terörle mücadeleyi seçime 2 ay kala mı hatırladı? -Yaralı askerlerin siviller tarafından kurtarılması neden gizlendi? HDP’liler fotoğraf ve görüntü çekip paylaşmasa olay gizli mi tutulacaktı? -Seçim öncesinde şiddet ve kaos ortamı oluşturularak siyasi sonuçlar elde edilmesi mi hedeflendi? -Valilik, askerlerin koruma amacıyla bölgeye gittiğini, Genelkurmay ise ihbar üzerine müdahale amacıyla gidildiğini duyurdu. Hangisi doğru? -İki yıldır çözüm süreci gerekçesiyle PKK’ya toz kondurmayan kesimler, seçime iki ay kala söylemlerini değiştirdi. Daha düne kadar ‘sivil toplum örgütü’ muamelesi yaptıkları PKK’ya neden aniden terör örgütü demeye başladılar? Efkan ala ile ağrı valisi konuşması şimdi iyi anlaşılıyor. Yada siz paralele bağlayın gitsin. |
Alıntı:
Cevap veremeyeceğim yorumlar yazabilirsiniz, onları silmem merak etmeyin. Fakat hakaret içeren ya da algı operasyonu yapan haber ve yorumlara müsaade etmemizi beklemeyin. |
tabiki kürt türk sorunu denilen şeyin bitmesi gerekiyor ama bunun kolay olacağı görüşünde değilim ben daha kısa bir süre önce kürtler ile iç içe yaşayan bir dadaştım her ne kadar türklüğü birkaç kişiye sevdirmeyi başardım ve doğru anlattım ise de yine de bazı insanlar Türk üm demeyi veya bu bayrak benimdir demeyi kendine bir türlü yediremedi ki böyle düşünen insanın çocuğu da en azından 18 yaşına kadar öyle düşünecektirki bu nesilden nesile devam edecek bence . Ha çözüm istiyor isek eğer sayın Reisimize biraz daha zaman vererek beklememiz gerekecektir bence.
|
Bu anlamsız savaş yüzünden insanlarımız öldü sayın başbakanımız savaşı durdursun pkk yı bitirsin analar ağlamasın!
|
All times are GMT +3. The time now is 07:36. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025