![]() |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye
*Suriyede Osmanlı Dönemi.*24 Ağustos 1516’da başladı Mercidâbık Savaşı’nın en önemli sonucu Eylül 1516’da Şam merkezli Suriye bölgesinin Osmanlı hâkimiyetine alınması oldu. Halep’e, ve Şam’a giren Sultan Selim, Suriye’de Memlük idaresine karışmadı. Şamda Muhyiddin İbnü’l-Arabî Camii ve Türbesi tamamlattırıldı gibi Mısır’da itaat arzeden ve Gazze, Safed, Kudüs, Kerek, Nablus’tan oluşan sancak beyiliğine eski Memlük nâiblerinden Canbirdi Gazâlî 15 Şubat 1518’de Şam beylerbeyiliğine tayin edildi. Canbirdi Gazâlî, Bikāa vadisi aşiret reisi İbn Haneş ve kabile isyanlarını bastırdı hac güzergâhının güvenliğini sağlayıp Memlük beylerini korumaya çalıştı. Sultan Selim’in vefatıyla Ekim 1520 de gönülsüzce bağlandığı Osmanlı Devleti’ne isyan etti. *Sultan selim döneminde kabile reislerinin ve Memlük beylerinin desteğiyle isyan eden canberdi gazali Şam’da hâkimiyeti sağladı. Beyrut ve Trablusşamda önemli şehirleri ele geçirdi Halep’i kuşattı. Osmanlı kuvvetlerine karşı duramayarak Şam’a döndü. adına hutbe okutup para bastırdı Emeviyye Camii’nde “el-melikü’l-eşref” unvanıyla bağımsızlık ilân etti. ulemânın ve esnafın desteğini sağlayamadı. Ferhad Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu 1521 de isyanı bastırdı. Can berdinin yerine şam beylerbeyi olarak Ayas Paşa atandı Sultan Selim Suriye, Filistin, Mısır ve Hicaz bölgelerini Arap vilâyeti adıyla teşkilâtlandırdı. *Sultan selim döneminde Memlüklularda olduğu gibi Şam beylerbeyi Halep’i de içine alan geniş bir bölgeden sorumluydu. 1520’lerde Şam Adana ve Halep olmak üzere Gazze’ye uzanan bölgeyi içeren on beş sancaktan oluşuyordu. Canbirdi isyanından sonra şam teşkilâtlandırıldı, Halep ile Şam ayrı beylerbeyilik oldu. Şam eyaleti Şam’dan Gazze’ye uzanan bölgede merkez sancağıyla birlikte on dört sancaktan oluşuyordu. Trablusşam beylerbeyilik haline getirildi. Suriye Halep, Şam ve Trablusşam eyaletlerine ayrıldı. 1613 te kurulan Sayda eyaleti Abaza Hasan Paşa isyanının bastırılmasının ardından 1660’ta tekrar kuruldu.Osmanlı Devleti, XVI. yüzyıl boyunca Suriye’yi Osmanlı idaresine uygun bir yapıya kavuşturmaya çalıştı. *Suriye Mülkî ve askerî açıdan osmanlı merkezine bağlandıktan sonra dinî ve adlî teşkilâtlanmada Hanefî anlayışı oluşturuldu Sultan Selim Şam’da İbnü’l-Arabî Camiisini Sultan Süleyman 1559 da Mimar Sinan’a Süleymaniye Külliyesi’ni inşa ettirdi. Lala Paşa, Murad Paşa ve Koca Sinan Paşa XVI. yüzyılın güçlü Şam beylerbeyileri camiler, medreseler, hanlar ve kervansaraylar yaptırdı Halep Osmanlı idaresinde büyük bir gelişme gösterdi. Hüsrev Paşa ve Behram Paşa inşa faaliyetlerini sürdürdü. Trablusşam ticarî bir liman şehrine dönüştü.Suriye’de Osmanlı yönetiminin amacı iç güvenliği sağlayarak iktisadî ve ticarî hayatın sürmesi , ve bölgenin dinî ve ticarî hayatı hac kervanının düzenli biçimde Haremeyn’e gidiş ve dönüşünü temin etmekti. *Devlete tehdit oluşturanlar bertaraf edildi devlete bağlı olanlara dokunulmadı. Osmanlılar, hac kervanı önceliğini Şam’a verdiler. hac kervanının güvenliği için Şam Mekke-Medine güzergâhında kale ve burçların sayısı arttırıldı.Gazâlî isyanının ardından Suriye’de XVII. yüzyılda Canbolatoğlu Ali isyanı çıktı Kilis Halep ve Şam’ı ele geçirmeye çalışıldı Canbolatoğlu Ali bölgeyi ele geçirdi hutbe okutup sikke kestirdi yabancı devletlerle bağımsız bir lider olarak temas kurdu. İsyanı 1607’de Kuyucu Murad Paşa bastırdı. 1659’da bastırılan Abaza Hasan isyan çıktı İsyan Halep merkezliydi Şam Valisi Ahmed Paşa ve yeniçeriler tarafından destekleniyordu vilâyetin ilişkilerini etkiledi Osmanlı askerî yapısı yeniden şekillendirildi. Şam’daki yeni Osmanlı ordusu,kuruldu isyana karışanlar Yeniçeri Ocağı’ndan çıkarıldı orduya yerliyye” adı verilen askerî birlikler merkezden gönderilen ve Şam Kalesime yerleştirilen kapıkulu askerlerinden meydana geldi. valilerin en önemli desteği kapıkulu askerî oldu.*XVIII. yüzyılda suriyede önemli değişiklikler oldu sık sık beylerbeyiliği tayinlerinin aksine makamını uzun süre muhafaza eden beylerbeyiler dönemi başladı. Nasuh Paşa zamanında sancak beylerine verilen hac emirliği görevi beylerbeyilerine verildi Osman Paşa’nın beylerbeyiliğinde Trablusşam beylerbeyiliğinden Şam beylerbeyiliğine tayin edilen İsmâil Paşa bölgenin el azm adlı yeni bir hânedana kavuşmasını sağladı. 1720’lerden 1800’lere kadar otuzdan fazla vezir ve beylerbeyi yetiştiren Azmzâdeler XVIII. yüzyılda Şam, Trablusşam ve Sayda Lazkiye ve Hama sancak beyliklerini ellerinde bulundurdular. 1730 da Patrona İsyanı’yla suriyede kargaşa dönemi başladı İsmâil Paşa görevden alındı kardeşi Süleyman Paşa iki dönem 1734-1739, 1741-1743 te Şam beylerbeyiliği yaptı ölünce yerine İsmâil Paşa’nın oğlu Esad Paşa geçti. 1743-1757 de beylerbeyilik ve emîrülhaclık yaptı şamda istikrarı sağladı ticarî ve ekonomik hayat canlandı. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye
*Esad Paşa’dan sonra şamda istikrarsızlık yaşandı Şam, memlüklerinden Osman Paşa’nın 1760’ta beylerbeyiliğe getirilmesiyle istikrara kavuştu. Osman Paşa 1771 te Akkâ ve civarında gücünü arttıran Ruslar’ın ve Mısır Beylerbeyini Ali desteğini alan Zâhir Ömer’e yenilmesiyle azledildi. 1783 te beylerbeyi Azmzâde Mehmed Paşa, Zâhir -Ömerle mücadeleyi sürdürdü. Zâhir Ömer 1775’te vefat etti bu şamda önemli dönüm noktası oldu. Cezzâr Ahmed vezirlik rütbesiyle Sayda valiliğine tayin edildi. 1780 de Şam valisi oldu, bölgeyi Akkâ’dan yönetti Suriye, 1799’da Fransız işgalini Cezzâr Ahmed Paşa’nın savunmasıyla atlattı Fransızlar, Akkâ kuşatmasını sona erdirmek zorunda kaldılar. *Ahmed Paşa’nın gücünden osmanlılar endişe etti bölgedeki gücü ve Vehhâbî tehlikesi dikkate alınarak emîrülhaclık ve valilik görevlerine dokunulmadı. 1804’te vefat ettiğinde bölgenin en önemli meselesi Hicaz, Suriye ve Iraktaki Vehhâbîlik idi.Suriye’nin Vehhâbî tehdidiyle karşılaştı Vehhâbî baskısını Mısır’ın valisi Mehmed Ali Paşa’nın 1811’de bertaraf etdi. Mehmed Ali Paşa, Vehhâbîler’e karşı Suriye’yi korudu 1821’de Akkâ Valisi Abdullah Paşa’nın Osmanlıya karşı olan isyanını bastırdı Lübnan’da Emîr Beşîr’i destekleyerek nüfuzunu arttırdı. 1831’de askerlikten kaçan Mısır köylülerine sahip çıkan Akkâ Valisi Abdullah Paşa ile olan anlaşmazlığı bahane ederek Suriye’yi eline geçirdi. *Mehmed Ali Paşa’nın oğlu İbrâhim Paşa, serasker unvanıyla Suriye eyaletlerini tek bir idarî birime dönüştürdü ve Şam merkezli birimin başına Mısır’dan Şerif Paşa’yı hükümdar unvanıyla sivil yönetici tayin etti Sancaklarda Mısırlı müdürler bulunduruldu şehirlerde meclis oluşturuldu. Suriye’deki Mısır yönetimi askerî yönetimdi İbrâhim Paşa’nın denetimindeydi. Bugünkü Suriyenin temelleri atıldı 1840 da suriyede Mısır yönetiminde gelenekselleşmiş uygulamalara son verildi. Mahallî reislerin gücü kırıldı; Osmanlı Devleti’ne karşı Avrupa desteğini kazanmak amacıyla müslüman-gayri müslim ayırımı kaldırıldı, Kudüs’e giden hıristiyan ve yahudilerden ücret alınmadı, misyonerler serbest bırakıldı; *Suriyede mısır yönetiminde ticarî değeri olan ipek, pamuk ve sabun gibi mallara tekel uygulandı; mahallî isyanların doğurduğu askerî masrafları karşılamak üzere vergiler arttırıldı ve zorunlu askerlik başlatıldı. isyanlar çıktı, ancak sert askerî tedbirlerle bastırıldı. Suriye’yi yönetimine almak isteyen Osmanlı ordusu Nizipte 1839’da bozguna uğratıldı.Avrupa devletleri suriyeye müdahale etmeye başladı yol açtı. Londra Antlaşması’yla 1840’ta Osmanlı Devleti, Mısır yönetiminin ve Akkâ vilâyetini Mehmed Ali Paşa yönetimine devretmeyi kabul etti. Ancak bu şartlar osmanlılarca kabul edilmedi Mehmed Ali Paşa Suriyeden çekilmek zorunda kaldı. Şubat 1841 de Suriye ve Filistin tekrar Osmanlı yönetimine girdi. *Suriyede Tanzimat döneminde Kuzeyde Halep, merkezde Şam ve güneyde Kudüs’ten başlayarak Trablusşam eyaletini içine alan Sayda vilâyetleri oluşturuldu. Sayda vilâyetinin merkezi Beyruttu gayri müslim temsilcilerin de yer aldığı bir meclis kuruldu. Suriyede, istanbulun kararları uygulandı 1864 Vilâyet Nizamnâmesiyle Trablusşam, Sayda ve Şam vilâyetleri Suriye vilâyeti adı altında birleştirildi. tarihte ilk defa Şam merkezli vilâyetin resmî adı Suriye olarak belirlendi. 1872’de Kudüs mutasarrıflığı kuruldu 1888’de Lazkiye, Trablusşam, Akkâ ve Nablus sancaklarından oluşan Beyrut vilâyeti kuruldu Suriye vilâyeti küçüldü 1918 de Osmanlı Devleti suriyeden çekildi *Tanzimatda Suriye üzerindeki Avrupa’nın etkisi arttı.Fransa, İngiltere ve Rusya’nın bölgedeki emelleri mahallî gruplar arasındaki gerginliği arttırdı. Beyrut uluslararası ticaret limanı haline geldi gayri müslimler Avrupa ticaretinde etkin rol oynadılar ekonomik bakımdan zenginleştiler Tanzimat reformlarının azınlıkların konumunu güçlendirdiğini düşünen müslümanlar tepki gösterdiler. 1856 Islahat Fermanı müslüman-gayri müslim eşitliğine vurgu yaptı ve gayri müslimlerin cesur davranmalarına, müslümanların tepkilerine yol açtı. Fransızlar’ın desteğini alan Mârûnîler ile ingilizlerce desteklenen Dürzîler 1860 da Lübnan’da çatıştılar çatışma Şam şehrine sıçradı yüzlerce kişi hayatını kaybetti. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye
*1860 da suriyedeki Çatışmaların önlenmesinde, Cezayir’in Fransa tarafından işgal edilmesiyle 1847’de Suriyedeki Cezayir lideri Emîr Abdülkādir’in katkısı oldu.Fransa 6000 askerle savaş gemilerini Beyrut’a gönderdi. Osmanlı Hariciye Nâzırı Keçecizâde Fuad Paşa’yı bölgeye yollandı. Fuad Paşa, Şam Valisi Müşir Ahmed Paşa ve 200 kişi idam edildi. Abdullah Halebî, Ömer Efendi ve Muhammed Said Bey’in bulunduğu Şam ileri gelenleri sürgüne gönderildi. hızlı iletişim ve müdahale için Suriye ile İstanbul arasında telgraf hattı kuruldu. Beyrut’tan vilâyet merkezi Şam’a şose yol yapıldı.1870’lerde Suriye merkeze bağlı ve İstanbul’daki gelişmeleri takip eden bir vilâyete dönüşmüştü. *Aralık 1876’da Kānûn-ı Esâsî ilân edildi mecliste Suriye dört mebusla temsil edildi. Doksanüç Harbiyle Şubat 1878’de Suriye valiliğine tayin edilen Cevdet Paşa ağır yenilgiyle sarsılan devlet otoritesini tesis etmeye çalıştı binlerce göçmen suriyeye yerleştirildi. Savaşın olumsuz etkileri birkaç yıl sürdü ve 1881 yıllarında Şam, Beyrut ve Trablusşamda Osmanlı aleyhtarı ilânlar görüldü. İlanlarda Suriye valisi Midhat Paşa’nın görevden alınmasının etkisi olmuştu Suriye, 1890’larda Abdülhamide karşı muhalefet merkeziydi muhalefet Arap kültürünü canlandırmaya çalışan ulemâ, Selefîler Tâhir el-Cezâirî, Cemâleddin Kāsımî ve Zehrâvî gibi isimlerdi. *Suriyedeki Muhalif Araplar, abdülhamit hana karşı Jön Türkler’le irtibat kuruyor meşrutiyetle Araplar’ın ilerlemesinin sağlanacağı Arap kültürünün canlandırılacağı ümidini taşıyorlardı. Kādirî tarikatı Azmzâdeler ve Geylânîzâdeler Meşrutiyetçiler’e destek vermekteydi. Suriye’de Meşrutiyet taraftarlığı ve Jön Türk hareketiyle bağlantısı tesbit edilebilenler 1897’ cezalandırıldı.23 Temmuz 1908’ 2. Meşrutiyette Suriye’deki siyasî sürgünler serbest bırakıldı. Orduda ve mülkiyedeki Jön Türk taraftarlarının baskısıyla Şam’da kutlama toplantıları yapıldı. İttihatçılar’ın yönetiminden şikâyetler başladı Şam Arap milliyetçiliğinin en önemli merkezlerinden oldu. Meclis-i Meb‘ûsan’da görev yapan Suriye temsilcilerinin çoğu muhalefetde yer aldı. *Meclis dışında Suriye’de etkin kişilerden Reşîd Rızâ Refîk el-Azm İttihatçılar’a muhalefet etti Bu Kahire’de Hizbü’l-Osmâniyye adlı bir parti kuruldu ve Refîk Bey başkandı. I. Dünya Savaşı’na kadar Suriye bölgesinde gizli şubeler kurdular Osmanlıya reform taleplerini belirlemek üzere Haziran 1913’te Paris’te toplanan Arap Kongresi’nin Suriyeli idi. Kongrede sonuç alınamadan I. Dünya Savaşı başladı Suriye, Osmanlı Devleti’nin önemli cephelerinden birini oluşturdu. I. Dünya Savaşında Bahriye nâzırı ve Dördüncü Ordu kumandanı Cemal Paşa, İngilizler’i Mısır’dan çıkarmak için başarısız Kanal Harekâtı’nı düzenledi. Arap milliyetçiliğine sert tedbirler aldı. Fransa’nın Beyrut ve Şam konsolosluklarındaki belgelere dayanarak Ağustos 1915’te Mayıs 1916’da yirmi bir kişi ayrılıkçı Arap milliyetçisi olduğu ithamıyla askerî mahkemede yargılandı ve idam edildi.Suriye halkının Osmanlı hükümetine yabancılaşmasında Cemal Paşa’nın sert politikalarının ve idamlarının büyük etkisi oldu. *İngiliz ve Fransızlar arasında akdedilen Sykes-Picot Antlaşmasıyla Suriye Fransa’ya terkedildi. İngiltere’nin Mısır komiseri Henry McMahon Mekke Emîri Şerîf Hüseyine Osmanlıya karşı isyan karşılığında Şerîf Hüseyin’e Suriye ve Arap krallığını vaad etmişti. İngilizler’in parasıyla satın alınan bedevîler Haziran 1916’da Şerîf Hüseyin isyanını başlatdı. Osmanlı ordusu 1917 de Kudüs’ten ve 1918 Eylülde Şam’dan çekildi.Ekim 1918’de Şam’a İngiliz askerleri girince halk galeyana geldi. Faysal’ın gelişiyle sükûnet sağlandı. Şam, İngiliz-Arap kuvvetlerince Ekim 1918 de işgal edildi. Ahmed İzzet Paşa kabinesi Suriye ve Arap vilâyetlerine iç işlerinde özerklik vermek istemesi Osmanlıda sevinçle karşılandı; ancak netice değişmedi. Ekim 1918 de Mondros Antlaşmasıyla Suriye’deki Osmanlı yönetimi resmen sona erdi. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye
*Mondros mütarekesinden sonra suriye fransız sömürgesi haline gelmiştir Faysal, ve emir şerif kandırılmıştır Önce Beyrut, Fransızlar tarafından işgal edildi. İngilizler suriyeyi işgal ettikleri işgal topraklarını Lübnan ve Ürdünü bölgelere ayırmıştır suriyeyi İngilizler, ve Fransızlar yöneteceklerdir küçük bir pay Şerîf Hüseyinin ailesine verilecektir Aralık 1918’de İngiliz ve Fransız başbakanları Suriye’nin Fransızlar’a terkedileceğini teyit ettiler. Faysal Avrupa seyahatinde Suriyedeki hâkimiyet iddiasını kabul ettirmeye çalıştı, fakat başaramadı. *Mart 1920’de Şam Kongresi’nde Faysal, Filistin dahil Suriye kralı ilân edildi. İtilâf devletlerinin Nisan 1920 de San Remo Konferansı’nda Suriye’yi Fransız manda yönetimine vermesiyle Arap-Fransız çatışmaları arttı. Temmuz 1920’de Beyrut-Şamda Fransızlar’ın Suriyeliler’i ağır bir yenilgiye uğrattılar Suriye’de Faysal dönemi sona erdi ve sürgüne gönderildi.Suriyedeki Fransız işgali, Milletler Cemiyeti’nin onayıyla manda yönetimine dönüştü. Manda yönetimi olan 1920 ve 1946 da Fransa Trablusşam, Beyrut ve Sayda gibi şehirleri Lübnan’a dahil ederek Osmanlı mutasarrıflık sınırlarını küçülttü Şam ve Halep muhtar bölge belirlendi. 1922’de Lazkiyede Nusayrî ve Alevîlerin yoğun olduğu kuzey bölgesiyle Dürzîler’in Havran bölgesi muhtar bölgeye dönüştürülüp Suriye dört idarî birime ayırıdı. *1924’te Fransızlar Şam, Halep, Hama ve Humus’u birleştirip tek idarede topladılar. Sünnîler’in yoğun olduğu yerlerle Alevîler’in ve Dürzîler’in çoğunluğu oluşturduğu yerler ayrı idarî birimler haline getirildi.Fransız mandası mahallî direnişle karşılaştı. 1925 hareketleri bastırıldı Sultan Atraş Temmuz 1925’te Cebeli dürûz isyanında Fransızları yendi Şam ve Humus’ta isyanlar başladı. Fransızlar, Ekim 1925’te Şam’ı havadan ve karadan bombaladı isyan 1927 baharına kadar sürdü. 1927’de isyan bastırıldığında binlerce kişi hayatını kaybetmiş, evsiz kalmış ve Şam harabeye dönmüştü. İsyanın bastırılmasıyla Fransızlar, Suriye politikalarında yumuşadı el-Kütletü’l-vataniyye adıyla meydana gelen oluşum, millî kimlik sürecinde Fransızlar’la çalışmak zorunda olduğunu kabul ederek diyalog kapısını araladı. *el-Kütletü’l-vataniyye üyeleri Fransızlar’ın bölgeden çekilerek Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasını savunurken güçlerini kaybetmemek ve Fransa çekildikten sonra yönetimi ele geçirmek için çalışıyordu Fransızlar’la uyum kolay olmadı. 1929’da oluşturulan anayasa Fransızlar’ca reddedildi. Fransa kendisinin , manda anayasasını uygulamaya koydu.1936’da Léon Blum liderliğindeki koalisyon Fransa’da hükümeti kurdu Suriye-Fransa ilişkilerinde taslak bir antlaşma imzalandı. Fransa, Suriye’nin savunmasını üstlenmesine, hava ve kara üslerini elinde tutmasına karşılık Suriye bağımsızlık için hazırlıklar yapacak ve Milletler Cemiyeti’ne üye olacaktı. 1936’da Suriye meclisince onaylanan antlaşmayı Fransa onaylamadı Suriye’nin bağımsızlık yolunda ilerleyemedi. 1939’da Fransa ve Türkiye arasında yapılan bir antlaşma ile Hatay Türkiye sınırlarına dahil edildi. *II. Dünya Savaşında Suriye, sıkı kontrol altında tutuldu savaştan olumsuz etkilendi ayaklanmalar çıktı 1941’de açlık gösterileri ve bağımsızlık talepleri meydana geldi. İngilizler’in desteğiyle 1943’te Fransa, anayasasını yürürlüğe koydu seçimlere rıza gösterdi Mayıs 1945’te 2.dünya savaşının sona ermesiyle suriyedeki askeri varlığını arttırdı isyanlar çıktı Fransa, Şam’ı havadan ve karadan bombaladı. İngiltere ateşkes sağladı, Fransa 1946 baharında Suriye’yi terketti Şükrî el-Kuvvetlî liderliğindeki bağımsız Suriye 1945’te oluşturulan Arap Birliğinin kurucu üyeleri arasında yer aldı. 1948’de İsrail ile savaşa girildi. 1949’da Hüsnî Zaîm liderliğinde askerî darbe ile görevden uzaklaştırıldı. *1949 da suriyede Fransızların 1920’de kurduğu Suriye Askerî Akademisi’ etkili oldu siyasî istikrarsızlık başladı. 1949 Ağustos ve Aralığında birincisi Muhammed Sâmî ikincisi Edîb Çiçeklî yönetiminde iki askerî darbe gerçekleşti. Çiçeklî 1954’te askerî darbe ile görevden uzaklaştırıldı.1950’li yıllarda Mısır Irak Arap ülkelerinde ve Suriye’de de Arap milliyetçiliği etkiliydi Hâlid Bektaş’ın liderliğindeki Komünist Partisi ile Mişel Eflâk ve Selâhaddin el-Bîtâr tarafından kurulan sosyalist Baas Partisi güçlenmekteydi. Baas Partisi’nin panarabist söylemleri etkiliydi 1955’te İngiltere’nin öncülüğünde Türkiye’nin üyesi bulunduğu Bağdat Paktı, Suriye üzerinde baskı yaparak Batı karşıtlığını ve arap milliyetçiliğini kuvvetlendirdi. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye
*Şubat 1956’da Sovyetler Suriye’ye silâh satışını başlattı. Haziran 1956’da Mısır cumhurbaşkanı Abdünnâsır’ın sosyalist politikalar izlemesi ve Batı yanlısı Irak’ı etkisizleştirme çabasıyla Şubat 1958’de Mısır ve Suriye Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında birleşti.devletin başkanı Abdünnâsır oldu. Baas nâsır liderliğiyle panarabizmi Arap ülkelerinin birliğe katılacağı umuyordu Baasın kapatılmasıyla Suriyeli politikacılar yönetimden dışlandıklarını düşündüler. Eylül 1961’de Suriye’de askerî ihtilâl gerçekleştirildi Birleşik Arap Cumhuriyeti sona erdi İhtilâlin ardından Baas Partisi büyük bir güç kaybına uğrarken bağımsızlar yönetimi ele geçirdiler ve Nâzım el-Kudsî’yi cumhurbaşkanı yaptılar.*Baas Partisi’nin panarabistleri ve subaylar arasında huzursuzluklar başladı ve 1962’de üç askerî ihtilâl teşebbüsü oldu. Mart 1963’te askerî darbeyle bağımsızların yönetimine son verildi Baas iktidara getirildi. ordunun siyasi etkisi arttı.Sünnî subaylar önemli ve kritik görevlerde bulundu Baasçı Alevî Nusayrî ve Dürzî olmak üzere gayri Sünnî subaylar getirildi. Baasçılarda etnik ve dinî kökenlere göre gruplaşmalar oluyordu.Şubat 1966 ihtilâli ile Salâh Cedîd ve Hâfız Esed iktidara geldi. 1967 Arap-İsrail savaşında İsrail, Suriye’nin su kaynaklarının bulunduğu Golan tepelerini işgal etti. Cedîd’in liderliğindeki Baasçılar’ın sivil kanadı ile Esed liderliğindeki askerî kanatda gerginlik başladı. *Lazkiye’nin Kardaha köyünde bir Alevî çocuğu olarak dünyaya gelen, 1954’te Humus Askerî Akademisi’nden mezun olarak savaş pilotu olan, 1964’te Hava Kuvvetleri kumandanı 1966’da Savunma bakanlığı görevlerini sürdüren General Hâfız Esed, Kasım 1970’te askerî ihtilâlle iktidarı ele geçirdi. Mart 1971’de yedi yıl süreyle ilk cumhurbaşkanlığı görevini üstlendi.1971’den 10 Haziran 2000 tarihinde ölümüne kadar yedişer yıl arayla yapılan her seçimde oyların tamamını alarak cumhurbaşkanı seçilen Hâfız Esed döneminde Baasçı ekonomi anlayışında esneklik sağlanarak özel sektörde siyasî istikrar ve ekonomik büyüme temin edilmeye çalışlıdı. Esed Sünnî müslümanların yönetimdeki etkisini sınırlandırıldı, *Hafız esed suriyede taşra kökenli ve gayri Sünnî bir yönetim kadrosu oluşturdu. Şam, Halep, Hama ve Humusta Müslüman Kardeşler Hama isyanını 1982 de çıkardı Suriye, İsraille mücadelede Lübnan üzerinde etkili oldu. İsraille mücadelede ordunun asker sayısı yükseltildi silâh gücü arttırıldı. Ekim 1973 te İsrail savaşında başarılar elde edildi Golan tepelerindeki İsrail işgali devam etti bölgenin en önemli şehri Kuneytıra, İsrail ordusu tarafından yaşanamaz hale getirildi. Aralık 1981’de İsrail Golan’ı ilhak ettiğini açıkladı. Suriye askerî gücü iç savaşta Lübnanda nüfuzunu kuvetlendirdi. Ancak Suriye’nin desteğiyle gerçekleşen Ekim 1989 Tâif Antlaşması’yla Lübnan’da iç savaşın sona ermesiyle Lübnan Başbakanı Harîrî Şubat 2005’te öldürüldü uluslararası baskıya direnemeyen Suriye Lübnan’daki askerlerini geri çekti. Lübnan siyasetindeki etkisi sürmektedir.Hâfız Esed’in ölümüyle oğlu Beşşâr 2001’de referandumla Suriye cumhurbaşkanı seçildi. 2003’te abd Irak’ı işgal etti suriye Amerikadan uzaklaşarak Türkiye ile yakınlaştı. Suriye 2008 de siyasî istikrar, demokratikleşme ve ekonomik büyümesini arttırmaya çalıştı İsrail ve Amerikaya karşı Türkiye İran Rusya ve Çin ile yakınlaştı |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info
suriye KÜLTÜR ve MEDENİYET *Fetihten Osmanlılar’a Kadar. Eski bir kültür ve medeniyet merkezi olan Suriye, islamdan önce önemini kaybetmişti. Bölgede Bizans’ın vasalı ana dilleri Arapça ve Ârâmîce’yi öğrenen Gassânîler Bizans etkisi ile Hıristiyanlığı kabul etmişlerdi. Suriye’de Hicazda olduğu gibi sadece şiirde gelişme yaşanmış ve şairler sarayca desteklenmiştir. Fetih ordularıyla Suriye’ye gelen sahâbîler İslâm’ın öğretilmesinde ve yayılmasında önemli rol üstlenmiştir. Dımaşk Valisi Yezîd in İslâm’ı öğretecek muallimler istemesiyle Hz. Ömer Muâz Ebü’d-Derdâ ve Ubâde b. Sâmit’i Suriye’ye göndermiştir*Suriye’ye yerleşen sahâbîler İslâm’ın öğretilmesinde büyük rol oynamış, ilk ilim halkaları kurulmuştur. en etkili sahâbî Dımaşk kadısı Derdâ’dır. Ebû Zer Ubeyd öne çıkan diğer isimlerdir. Hz. Osman Dımaşk’a Kur’an okutmak için Mugīreyi görevlendirmiştir. Suriye’deki camilerde ilim halkalarının ilk basamağını küttâb adı verilen, okuma yazmanın öğretildiği mektepler oluşturmaktaydı. İslâm’ın ilk yıllarında ilmî hayat dinî pratiklerle İslâm’ın öğretilmesine yönelik olarak Kur’an, fıkıh, hadis ve siyerdi Arap olmayanların İslâm’ı kabul etmesiyle Kur’an’ın okunması ve Arapça’ya dair çalışmalar başlamış ve giderek artmıştır. *Emevîler döneminde gelişme gösteren kıraat ilminde Suriyeli âlimler önemli yer tutardı Yedi kıraat imamından biri olan İbn Âmir Ebü’d-Derdâ’nın talebesi Atıyye Suriye’de yetişmiştir. ez-Zührî hadis ve siyerde önemli rol oynamıştır. Emevîler devrinde Suriye, tahsilini Medine’de tamamlayan Halife Abdülazîz ve Ebû Müslim büyük fakihlerdir Suriye siyer çalışmalarında Medine’den sonra ikinci bölgedir Hz. Peygamber gazvelerinden bazılarını Suriyede gerçekleştirmiştir Tarih alanındaki ilk çalışmalarda fetihler konusuna önem verilmiştir. *Emevîler suriyede tarih çalışmalarına öncü olmuştur. Halife Abdülazîz, Dımaşkta Katâde’yi Ümeyye Camii’nde siyer ve megāzî anlatmakla görevlendirmiştir. Kelâm ilmini ortaya çıkartan Kaderiyye ve Cebriyye grupları oluşmuştur Dımaşkī ile Dirhem Suriye’de yaşamışlar ve görüşlerini yaymışlardır.Suriye’de tıp, kimya, felsefe astronomi tercümeleri yapılmıştır, Emevîlerin Humus Valisi Hâlid tarafından desteklenmiştir. İskenderiyeli bir rahip olan Maryânos Suriyede kimya, tıp ve astronomiyle ilgili kitaplar yazmış zengin bir kütüphane kurulmuştur Dımaşk’ta rasathânede vardır Halife Velîd cüzzamlılar hastahane yaptırmıştır Medih ve hiciv gelişmiş, şiir siyasî propaganda aracına dönüşmüştür Emevîler devrinde Suriye’de sarayda önemli şairler yetişmiştir. hıristiyan Arap şairi Ahtal ile yönetimi savunan şiirler söyleyen Dımaşkī bunlardandır. *Abbâsîler zamanında Suriye, İslâm’ın merkezi olma niteliğini kaybetmiş ilim seyahatlerinin yapıldığı bir bölge olmuştur. Emevîler’in son dönemiyle Abbâsîler’in ilk döneminde Suriye’de yetişen en önemli âlim Evzâiyye mezhebinin kurucusu fakih Evzâî’dir. Selef itikadının temsilcisi olan Evzâî Kaderiyye ve Cebriyye akımlarına karşı çıkmıştır. Abbâsîler devrinde Suriye’de Şâfiî ve Hanefî mezhepleri yayılmıştır. Suriye’de Şîa inancı Selemiyede öne çıkmaktadır. Evzâî’nin ardından ünlü hadis âlimleri arasında İsmâil b. Ayyâş ve Saîd b. Abdülazîz dikkat çekmektedir. VIII. yüzyılda Suriye’de öne çıkan fakihlerin başında Yahyâ b. Hamza Ebü’l-Muhâcir, Yahyâ el-Gassânî gelmektedir.*Suriyeli pek çok âlim ilim için gittikleri Bağdata yerleşmiştir. Irak, Mısır ve Endülüs’ten âlimler hadis almak üzere hadis âlimleriyle meşhur Suriye’ye gelmiştir. hadis âlimi ez-Zübeydî Dımaşk’ta uzun süre kalmış olan Ebû İshak önemli alimlerdir Abbâsî Devleti’nde şiir ve tarihçiler yetişmiştir. Hamdânîlerde Kuzey Suriye’de edebî hayat gelişmiştir. Bağdat’taki anarşi sebebiyle 941 de Suriye’ye göç eden Türk filozofu Fârâbî ömrünün son yıllarını Hamdânî hâkimiyetindeki Suriye’de geçirmiştir. Halep hatibi Nübâte şair Mütenebbî, ünlü Arap filozofu ve şairi Maarrî, Hamdânîler Suriye’sinin en önemli simalarıdır. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info
suriye KÜLTÜR ve MEDENİYET *Fâtımîler, Kahire’de kurmuş oldukları dârülilmler Dımaşk, Halep gibi şehirlerde tesis etmişler Şîa propagandası yapmışlardır İslâm dünyasında yaygınlaşan medreseler Ehl-i sünnet kültürünü güçlendirmiştir. Suriye Selçukluları Dımaşk’ta ilk Hanefî medresesi Sâdıriyye Medresesi kurulmuştur Böriler sünni inancı devam ettirmiştir Dımaşk’ta beşi Hanefîler’e, biri Şâfiîler’e ait medreseler yaptırılmıştır. Halep’te Selçuklular tarafından 1116 da ilk medresenin inşasına başlanmış ve 1123 de Artuklular zamanında tamamlanmıştır. Sünnî medreseler sayesinde ilim ve fikir canlanmıştır. Halep Selçuklu Meliki Tutuş şehirde Bâtınîler için bir dârüdda yapılmasına izin vermiştir Nûreddin Zengî medrese geleneğini hızlandırmıştır *Nurettin zengi Suriye’de Ehl-i sünneti canlandırmak için medrese yaptırmıştır. Dımaşk’ta ilk dârülhadis Nûriyye Dârülhadisi tıp eğitiminin verildiği ilk hastahane Bîmâristânü’n-Nûrî kurulmuştur Zengî Halep, Humus, Hama ve Ba‘lebek’te medreseler inşa ettirmiştir. Benî Ümeyye Camii, dârülhadis, Bîmâristânü’n-Nûrî ve Halep Ulucamii’nde zengin kütüphaneler oluşturulmuştur. Haçlı seferlerinde Suriye’de zayıflamış olan ilim ve düşünce hayatı Nûreddin Zengî’nin katkılarıyla önemli bir gelişme göstermiştir. medreseler ve vakıflara âlimler ilim adamları Suriye’ye gelmiş,ve yerleşmiştir. Bu Suriye’de yetişen tarihçiler arasında en önemlileri İbnü’l-Kalânisî ve Ebü’l-Kāsım dır *Suriyeye Âlimlerin gelişi Selâhaddîn-i Eyyûbî döneminde hızlanmıştır Selâhaddin’ âlim ve devlet adamlarını korumuştur Eyyûbî, Sünnîliği güçlendirmiştir. Fâtımîlerin Bâtınî mezhepleriyle mücadele için dört Sünnî medreseler kurmuştur. dârülhadis ve dârülkur’an adlı ihtisas medreselerini yaptırmıştır. hankah, ribât ve zâviyelerin sayısı artmıştır. tasavvufî ve ilimler okutulmuştur Suriye’de Eyyûbîlerden sonra da pek çok medrese açılmıştır. Dımaşk’ta Azîziyye, Âdiliyye, Eşrefiyye dârülhadisleriyle ed-Dahvâr’ın tıp medresesi sayılabilir. *sadece Halep’te on beşten fazla fıkıh medresesinin vardı Şehirde kütüphaneler gelişmiştir. Eyyûbîler döneminde vahdet-i vücûd felsefesinin en büyük mümessili Muhyiddin İbnü’l-Arabî, İbnü’l-Hanbelî, önemlidir. Eyyûbîler zamanında Suriye’de tarihçilik gelişmiştir. Eyyûbîler tarihçilere destek vermiştir Felsefe, matematik, astronomi ve tıp alanlarında önemli ilim çalışmaları yapılmıştır İlme büyük destek veren Memlük sultanları, Dımaşk ve Suriyede cami, medrese, hankah ve ribât inşa ettirerek zengin vakıflar kurmuştur dört mezhebe ait fıkıh medreselerinin sayısı büyük rakamlara ulaşmıştır. *Memlükler devrinde özellikle hadis alanında ilmî merkezi Dımaşktır medrese sayısı 150’nin üzerindedir eğitim ve öğretim cami türbe hankah, ribât ve zâviyelerde devam etmiş medreselerde dinî ilimler ve tıb öğretilmiş Halep ilim merkezi haline gelmiştir Moğol istilâsıyla Anadolu, Irak ve İran’da sıkıntılı bir dönem yaşanmıştır Endülüs ve Kuzey Afrika’dan gelen İslâm ulemâsının Suriyeye yerleşmesiyle bölgede ilmî hareket canlanmıştır Memlükler döneminde Suriye’de medreseler yaygınlaşmış ilim çok ileri seviyeye ulaşmıştır din Arap dili ve edebiyatı, tarih ve terâcimde görülmemiş derecede eser telif edilmiş,ilmî harekete en çok katkıda bulunan şehir Dımaşk olmuştur, *Memluk devirinde Suriye’de dinî ilimlerde çok sayıda âlim yetişmiştir. Kıraat alanında Dımaşklı İbnü’l-Cezerî, tarihçi ve müfessir İbn Kesîrdir Suriye’de önemli dilciler yetişmiştir. Nûreddin Zengî’nin yaptırdığı hastahanelere ilâve olarak yeni hastahaneler inşa ettirmiştir. Memlük dönemi Suriye’si Mısır’la birlikte İslâm tarihçiliğinin zirvesini teşkil eder. ansiklopedist veya derlemeci âlimler pek çok eser telif etmiştir. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info
suriye KÜLTÜR ve MEDENİYET *Osmanlılar döneminde Suriye’de ilmî ve fikrî hayatta Memlük dönemi devam ettirilmiştir Arap edebiyatı çöküş devri yaşamıştır Arap bölgelerinin Osmanlı hâkimiyetine geçmesiyle ilim ve kültür hayatı başşehir İstanbul’a kaymıştır Suriye’de ki Suriye’deki Memlük medreseleri eğitim faaliyetini sürdürmüş Osmanlı sultanları ve beylerbeyileri yeni medreseler açmış ve medreselere müdahale edilmemiştir. medreselere Türk yöneticiler tayin edilmiş , müderrisler mahallî ulemâdan seçilmiştir Suriyeli âlimler müderris olarak görev almak ve üst bir görev için İstanbul’a gidiyorlardı. Suriye’ye tayin edilen Türk idarecileri mahallî ulemâ ile dost olmuş derslere katılmışlardır. Osmanlılar döneminde Dımaşk, Halep Suriye’nin büyük şehirleri ve merkezdir*Muhammed el-Makkarî Dımaşkta büyük ilgiyle karşılanmış ve Emeviyye Camii’nde Dımaşk ulemâsıyla dersler vermişti, Suriyeli talebeler ve âlimler İstanbul, Kahire, Bağdat, Mekke ve Medine gibi şehirlere ilim amacıyla gidiyorlardı.XIX. yüzyılda modern eğitim kurumları açılmadan eğitim ve öğretim medrese cami, tekke, hankah ve türbelerle âlimlerin evlerinde yapılıyordu. Camilerdeki dersler halka açıktı. Suriye’nin en saygın ilmî kurumu Dımaşk’taki Emeviyye Camii ile Sultan Süleyman’ın Mimar Sinan’a inşa ettirdiği Süleymaniye Külliyesidir. Medreselerde İslâmî ilimler astronomi, tıp, felsefe matematik okutuluyordu. Osmanlı dönemindeki ünlü medreseler Âdiliyye, Berrâniyye, Fârisiyye, Takviyye, Cevvâniyye, medreseleridir. *Osmanlı âlimleri fıkıh, hadis, tefsir gibi İslâmî ilimlerin yanı sıra tabii bilimlerde bilgi sahibiydi. Şam’da Gazzî ailesi şahsiyet tefsir, kıraat ve fıkıh alimiydi bu ailenin en önemli âlimi Bedreddin el-Gazzî’dir. Çivizâde Mehmed Efendi, Bostanzâde Mehmed Efendi, Şam’a gidip ondan ders almışlardı. Bu durum İstanbul-Şam arasındaki ilmî bağı kuvvetlendirmişdir. Bedreddin el-Gazzî’nin oğlu el-Kevâkibü’s-Berrâniyye Medresesi müderrisi hem de Emeviyye Camii imamıydı. Gazzî ailesi pek çok âlim çıkarmıştır. Nablusî ailesi Şam ulemâsı arasında zikredilmektedir*Osmanlılar döneminde Suriye’de tarih ve terâcimde pek çok âlim yetişmiştir. İslâmî ilimlerde yetişenler padişah tarafından İstanbul’a davet edilerek iltifat görmüş ve çeşitli görevlere tayin edilmiştir. Emeviyye Camii’nde tıp dersleri verilmektedir. Suriyede XVIII. yüzyılda Avrupalılar’ın desteğiyle misyoner okulları ve cemaat mektepleri açılmış hıristiyan halk tarafından kabul görmüştür Bunların ilki Dımaşk’ta hıristiyanlar tarafından 1775’te açılan Lazarist misyoner okuludur. Daha sonra Beyrut Amerikan Üniversitesi’ne dönüşecek olan Suriye Protestan Kolejidir düşünce adamları Osmanlı karşıtı muhalefet hareketine destek vermiştir. 1833-1840 yıllarında İbrâhim Paşa Suriye’de pek çok misyoner okulu açtırmıştır. *1879’da Midhat Paşa’nın el-Cem‘iyyetü’l-hayriyye’yi kurmasıyla on okul açılmış, okullar devlet okuluna dönüştürülmüştür. XIX. yüzyılın sonunda Suriye’de devlet okullarının sayısı artmıştır. dinî eğitim ve tabii bilimler de okutulmuştur medreselerin yanında modern eğitim mektepleri ve misyoner okulları eğitim vermiştir II. Abdülhamid döneminde Suriye, Selefî hareketin merkezidir Selefî âlimleri Suriye’de Osmanlılar’a karşı muhalefet hareketinin mihveri konumundaydı. Suriye’deki en önemli tasavvufî hareket Hânî ailesinden şeyhlerin liderliğindeki Nakşibendîliğin Hâlidiyye koludur. Suriye’de ilk matbaa Halepli hıristiyanlar tarafından XVIII. yüzyılın hemen başlarında kurulmuş Arapça dinî kitaplar yayımlanmıştır.*Mısırlılar’ın hâkimiyetinde Suriye’de matbaalar açılmıştır. 1864 te Osmanlılar Suriye’de ilk matbaayı kurmuştur. Ardından gazeteler Arapça ve Türkçe yayımlanmış matbaalarda pek çok eser basılmıştır. Arap dünyasında yayınlar Mısır’dan sonra ilk defa Suriye’de çıkmış XIX. yüzyılın ikinci yarısında İlk gazeteler misyonerlerce çıkarılmıştır. çoğunlukla Lübnan’da yayımlanmaktaydı. Suriye’de ilk resmî vilâyet gazetesi 1865’te neşir hayatına başlayan Sûriyye’dir. Bunu Halep’teki el-Furât gazetesi takip etmiştir. Halep’te 1867’de yayımlanan diğer gazete Ġadîrü’l-Furât’tır. Aynı yıl Dımaşk’ta eş-Şâm adlı ilk özel gazete çıkmış, bunu 1878’de çıkan ed-Dımaşķ takip etmiştir. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info
suriye KÜLTÜR ve MEDENİYET Abdurrahman b. Ahmed el-Kevâkibî’nin Hâşim Attâr ile birlikte 1877’de neşrettiği eş-Şehbâ Halep’te yayımlanan Arapça ilk gazetedir. II. Meşrutiyette Suriye’de basın yayın genişlemiştir. Bu yayınlardan en meşhuru Kürd Ali’nin 1906’da Mısır’da çıkarıp Şam’da neşrettiği Muķtebes adlı edebiyat dergisidir. Arap milliyetçileri İttihat ve Terakkî, yönetiminde Suriye’de el-Müşkât adında bir gazete çıkarmaktaydı. Cemal Paşa 1916’da eş-Şarķ ı yayınlamıştır. Halep’te Fransız mandası döneminde, el-Mîzân dergilerini çıkarmıştır 1903’te Osmanlılar, Şam Tıp Fakültesi’ni açmış, bunu 1919’da Dımaşk Üniversitesi’nin temelini oluşturan Dımaşk Hukuk Fakültesi izlemiştir. Bu okul Tıp Fakültesi’yle birlikte 1923’te Suriye Üniversitesi’ni oluşturmuş, Suriye Üniversitesi 1958’de Dımaşk Üniversitesi’ne dönüşmüştür. Fransız mandasında devlet okulları ve yabancı okullar varlıklarını sürdürmüştür 1946’da Suriye’nin bağımsızlığını kazanmasıyla millî eğitime önem verilmiştir. Halep Üniversitesi 1958’de açılmış, 1971’de Lazkiye’de Tişrîn, 1979’da Humus’ta Ba‘s Üniversitesi kurulmuştur. 2000 den itibaren liberal Suriye’de devlet üniversiteleri ve özel üniversiteler açılmış gazete ve televizyonlara müsaade edilmiştir. Tâhir el-Cezâirî tarafından Suriye’nin ilk halk kütüphanesi olarak 1881’de kurulan Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyyedir Zâhiriyye’deki el yazmaları 1984’te Dımaşk’ta Suriye Millî Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. Şam’da Kürd Ali başkanlığında 1919’da el-Mecmau’l-ilmiyyü’l-Arabî adıyla oluşturulan ilmî müessese Suriye’de Arap dili ve edebiyatının canlanmasında rol oynamıştır. Bu kurumun çıkardığı Mecelletü Mecma Suriye’nin yayın hayatı devam eden en saygın dergilerindendir. Fransız hâkimiyetinde 1922 de Institut Français kurulmuştur. Suriye XIX. yüzyıl sonları ile XX. yüzyılda şair ve edipler yetiştirmiştir. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info
suriye Mimari.* *Suriye’de iklim ve malzemenin uygunluğundan Eskiçağ’lardan beri yoğun bir yapılaşma görülür. Ugarit Pers , Büyük İskender Sâsânî Roma ve Bizans kültürlerinden kalan anıtsal yapılar İslâm yapılarına örnek olmuştur. Emevîler öncesindeki mimaride Mescid-i Nebevî örnek alınmıştır Dımaşk’ın fethi ve başşehir sanat yönü ağır basan bir bayındırlık faaliyetine girişilmiştir. Büyük paralar sarfedilmiştir Dımaşk’taki Emeviyye Camii ile Tedmür yakınındaki halifelere ait çöl kasırları ilk anıtsal örneklerdir.Suriye’deki antik şehirler İslâmî dönemde de kullanılmıştır. *Emevîler Dımaşk ve çevresinde Abbâsîler, Bağdat ve Irak’a önem vermiş Suriye’de yalnızca Rakka’da varlıklarını sürdürmüşlerdir. Selçuklu Atabekler Eyyûbî, Memlük ve Osmanlı idaresi Dımaşk, Halep, Hama, Humus, Busrâ, Müzeyrib, Kutayfe, İdlîb, Lazkiye gibi yerleşim merkezlerinde sivil yapılar ve vakıf tesis etmiştir. stratejik noktalarda hisar ve kaleler yaptırılmıştır. Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un 772 de kurduğu Râfika şehri Eskiçağ’dan kalan Rakka ile birleşmiş ve bu adla anılmıştır. şehrin etrafı tuğla ve ker***ten surlarla çevrilmiş, hendekle desteklenmiştir. Görkemli kale kapılarından Bağdat Kapısı günümüze ulaşmış, diğer kapılarla sur, kule ve burçların yıkılmıştır. Şehir Selçuklularca yeniden şekillenmiş günümüze gelmiştir *770’li yıllarda yapılan Rakka Ulucamii kulelerle desteklenmiş tuğladan surların çevirdiği avlu ve harim bölümünden oluşmaktadır. Üst örtü ve revaklar yıkılmış olup beden duvarlarıyla harime geçilen kapı kemerleri sağlamdır Silindirik tuğla minaresi avlu içinde inşa edilmiştir. Hârûnürreşîd kazı çalışmalarını tamamlatmış, dört eyvanlı avlulu geleneksel planda tasarlanmış Selçuklu Sarayı restore edilmiştir. Rakka yapılarına ait süsleme örnekleri müzede sergilenmektedir. Suriye’nin başşehri Dımaşk’ın İslâm ve Türk mimarisinde önemli bir yeri vardır *Mimari eserlerin yoğun olduğu şehirlerden biri de Halep’tir. Sur içinde ve çevresindeki tarihî doku, mimari malzeme ile şekillendirilmiştir şehir Osmanlı şehirciliğinin tipik bir örneğini sergiler Sur camilerle kapalı çarşılar, saray ve konaklarıyla halep yaşayan bir müzedir Şehrin anıtsal ve en eski kültür varlığı halep Ulucami’dir Halep Kalesi İslâm döneminde inşa edilmiştir. Arazisi düzdür etrafı üçlü savunma sistemi hendek ve surlarla donatılmıştır. Surlar her dönemde onarılmıştır Surların bir bölümüyle Bâbülhadîd, Bâbünnasr, Bâbüantâkiye ve Bâbükınnesr kapıları günümüze kadar gelebilmiştir kalenin on beş kapısı vardır Eskiçağ’dan kalma bir höyüğün üzerine kurulan iç kaleyi Hamdânî Seyfüddevle yaptırmıştır, *Nûreddin Zengî ve Eyyûbîler halep kalesinin surlarını takviye ederek burç ve kuleler ekletmiştir. Kaleye Son şeklini Memlük Sultanı Kansu Gavri vermiştir iç kalede saray ve hizmet binaları bulunmaktadır. İç kalenin en dikkat çekici bölümü güneybatıdaki büyük burçlarla birleşen ana giriştir Zengî döneminin eseridir iki burç arasına yerleştirilen giriş kapısıyla rampalı bir köprüden oluşur. Kale içindeki yapılar saray, iki cami, iki hamam, Osmanlı kışlası, yöneticilerin ve muhafız askerlerin kaldığı değişik plan ve boyutta çok sayıda oda yer almaktadır.*Halep’teki Nûreddin Zengî Bîmâristanı, Nûreddin Zengî tarafından 1154 te tıp mektebi ve araştırma hastahanesi olarak kurulmuştur Büyük avlulu ve eyvanlıdır Selçuklu üslûbunda tasarlanmıştır çok sayıda oda ve değişik mekânlarıyla anıtsal bir mimariye sahiptir. Düzgün kesme taşla örülmüş duvarları, kitâbe kuşakları, taçkapı ve pencerelerle donatılmış görkemli cepheleriyle dikkati çeker terkedilmiş ve kapalı durumdadır. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info
suriye Mimari.* *Ulucami’nin kuzeyindeki Selçuklu Sarayı XIII. yüzyılda yapılmış, ve kullanılmıştır. Osmanlılar zamanında Adalet Sarayı olarak hizmet veren yapıya günümüzde el-Matbahu’l-Acemî denilmektedir. Ortası havuzlu, dört eyvanla çevrilmiştir, üzeri kubbe ile örtülüdür büyük bir taht salonu, farklı büyüklükte oda ve salonlarıyla klasik Türk saray geleneğinde tasarlanmıştır. Ana eyvanın batısındaki geniş mekân mescid olarak düzenlenmiş, hamam, mutfak, kiler, gibi hizmet birimleri sarayın kuzeyine alınmıştır. Harem yıkılmışdır. Duvarlar ve mermer, çini ve kalem işi süslemelerle bezenmiştir. Saray müze olarak kullanılmaktadır.*Halep’in anıtsal yapılarından biri de 1235 tarihli Medresetü’l-Firdevs’tir. Eyyûbîler döneminde dikdörtgen bir planla iki bölüm tasarlanmıştır. Avlunun ortasında bir havuz, kıble yönünde üç kubbeli bir mescidle iki kapalı oda, doğu ve batı kanatlarında üçer kubbeli mekânlar mevcuttur. Eyvanların birleştiği batı köşesine küçük bir minare yerleştirilmiştir. Düzgün taş malzemeden oluşturulmuş sağlam mimarisi renkli mermer süslemeleriyle dikkat çeken medrese, planı, kemer kurgusu, örtü sistemi ve mekân tasarımıyla Selçuklu sanatının en güzel örneğidir *Zâhiriyye medreseleri Halep’te Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin oğlu Melik Gāzî adına yaptırılmıştır. Firdevs mahallesinde sur içindeki medrese Berrâniyye 1219 da sur dışındaki Cevvâniyye medresesi 1223 te yaptırılmıştır Cevvâniye Medresesi eyvanlı, revaklı avlululudur Selçuklu medresesidir Güney kanadı mesciddir yapı türbesi, anıtsal taçkapısı ve eyvanı ile dikkat çeker Hayır Bey Türbesi Şeyh Ali Türbesi diye anılmaktadır. Memlükler’den Halep nâibi Hayır Bey tarafından 1514 te yaptırılmıştır. Ortada bir eyvanla yanlarda kapalı iki mekândan oluşur. kare planlı tasarlanmıştır. kıble duvarına mihrap nişi açılmış, üstleri kubbeyle örtülmüştür. renkli taş çerçeveli pencereler yazı kuşağı Memlük ustalarına özgüdür *Bâbükınnesrîn mahallesinde bulunan Hammâmü’l-Cevherî, Memlükler’in Halep nâibi Emîr Alâeddin tarafından 1384 te inşa ettirilmiştir. Klasik hamam şemasında tasarlanan yapının en gösterişli bölümü soyunmalık kısmıdır. Memlük sanatının tüm unsurlarını üzerinde taşımakta, cephe düzeni, kitâbesi ve renkli mermer süslemeleriyle dikkat çekmektedir. Mimar Sinan’ın tasarladığı Hüsrev Paşa Külliyesi 1546 da Vali Hüsrev Paşa tarafından yaptırılmıştır Ahmediyye Medresesi mescid, türbe ve medreseden oluşan küçük ölçekli zarif bir eserdir 1752 de kütüphane olarak kullanılan yapı günümüzde terkedilmiştir Avlusunun hazîre haline getirilmiştir. Hazîrede İstanbul üslûbunda işlenmiş mezar taşları mevcuttur. *Kapalı çarşı içindeki Gümrük Hanı Vali Mehmed Paşa tarafından 1574 te inşa ettirilmiştir. Geniş bir avlu ile eyvan ve iki katlı odalardan oluşmaktadır. Avlu üzerine mukarnaslı kubbe kasnağı oturtulmuş, kubbe örülmemiştir. Ortasında mescid bulunmaktadır. Mukarnaslı taçkapısı ile renkli taş süslemeleri Memlük geleneğini sürdürmektedir. Beytü’l-Gazâle XVII. yüzyılda vali konağı olarak yapılmıştır. Geniş bir avlu iki ve üç katlı mekânlarla terastan meydana gelmektedir. Yapı boyunca yükselen ana eyvan mimari kurgusu kadar ahşap ve kalem işi süslemeleriyle dikkat çeker Suriye’deki konak türü konut mimarisinin tipik bir örneğidir selâmlık, harem, dinlenme ve çalışma odaları, hamam, mutfak, depo ve hizmetli odalarıyla devleti temsil edebilecek bir donanıma sahiptir. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye*
*Eyyûbî ve Memlük camileri, revaklı bir avlu ile enine dikdörtgen planlı, mihrap önü kubbe ile, tonozla örtülü bir harimden oluşmaktadır. Osmanlı yapılarında, revaklı avlu ile birlikte son cemaat yeri ve mekânın tamamını kapatan tek kubbe dikkati çekmektedir. Memlükler’in kare kaideli, sekizgen gövdeli minarelerine karşılık Osmanlılar’ın silindirik ve çokgen gövdeli zarif minareleri şehrin görüntüsüne Osmanlı şehri imajını vermektedir. Halep’teki medreselerin çoğu avlulu eyvanlı şemalarıyla Selçuklu üslûbunda bağımsız olarak şekillendirilmiştir. Osmanlı medreseleri külliye içinde genellikle başka yapılarla ortak bir avlunun etrafında yer almıştır. *Şehir hanları ile saray, konak gibi sivil yapılara dinî yapılar kadar önem verilmiştir. Anıtsal mimari boyutları ve zengin süslemeleriyle Halep zenginleştirilmiştir Halep mimarisinde halepin kaliteli kalker taşı kullanılmıştır. Anıtsal yapılarda cephe* taçkapı , avlu-eyvan Selçuklu geleneğini yansıtır Sivri kemer ve mukarnas süslemeler Memlük döneminde her yapıda yer alan kabartmalı yazı kuşakları Halep mimarisinin ana özelliklerdir. Süslemede mermer ve kalker taşı doğrudan işlendiği gibi mozaik tekniğinde kakma ve kaplama* kullanılmıştır. avlu zeminleriyle mihrapların yer aldığı kıble duvarları ve eyvan* çok renkli mermer süslemeciliği Dımaşk yapıları kadar Halep’te de yoğunluk kazanmıştır. *Kale kapıları ile surlardaki ejder ve aslan kabartmaları Türk şehirlerinde görülen ana motiflerdir. Avlusu veya avlu* girişlerinde havuz-şadırvan gibi bir su mimarisi mevcuttur Selçuklu, Eyyûbî, Memlük ve Osmanlı dönemlerinde imar edilen Hama, depremlere ve diğer yıkımlara rağmen Türk dönemi karakterini yitirmemiştir. Yığma bir tepe üzerine kurulan şehrin iç kalesinden günümüze hiçbir mimari örnek ulaşmamıştır. Surlar ortadan kaldırılarak park ve mesire haline getirilmiştir. Ulucami gibi Nûreddin Zengî Külliyesi şehrin önemli yapılarındandır Cami, medrese, bîmâristan ve hamamdan oluşan külliye, 1172 de Nûreddin* Zengî tarafından yaptırılmıştır. Âsi nehri kenarındadır yalnız cami kullanılır durumdadır. *Ebü’l-Fidâ Camii ve Türbesi ünlü tarih bilgini ve devlet adamı Ebü’l-Fidâ’ya aittir ve 1327 de yapılmıştır. Birkaç defa geçirilip onarılmıştır sağlam ve kullanılır durumdadır. Dikdörtgen planlı bir iç avlu ile* harimden oluşmaktadır kuzeybatı köşede minarenin önünde türbe yer alır Âsi nehri kıyısında bulunan Ubeysî Camii’nin kitâbesinde 1636 yılında Mustafa Ubeysî tarafından inşa edildiği yazılıdır Memlük dönemlerine aittir Etrafı başka yapılarla sarılmış, iç kısım yenilenmiştir.* Kendirciler Çarşısı, Uzunçarşı hamada tanınmış Türk kültür varlıklarıdır. Hama’nın en büyük hanı olan Gümrük Hanı sağlam değildir Giriş cephesi dışında kalan kısımları yıkılarak okul yapılmıştır. Girişi* Esad Paşa Hamamı zengin süslemeleriyle ünlüdür. *Şam Valisi Esad Paşa, Hama’da 1752 de Kasrü’l-azm adıyla muhteşem bir hükümet konağı yaptırmıştır. Yapı, tahribata rağmen özgün şeklini korumaktadır. Bina müze haline getirilmiştir. Osmanlı Hicaz Demiryolu şebekesinin (1901-1905) bir halkasını oluşturan Hama Tren İstasyonu kısmen zamanımıza kadar gelebilmiştir. Hama mimarisindeki taş işçiliği* abartılı bir* süsleme içerir avlu döşemeleri, fıskıyeli havuz sistemleri, mihrap ve duvar kaplamalarında renkli mermer süslemeleri Selçuklular’dan Osmanlılara* kadar kullanılmıştır. Dinî mimaride cami ve mescidlerin Osmanlı öncesinde* enine dikdörtgen planlı, tek veya iki sahanlı bir harimden oluştuğu görülür.* tonozlar geniş kemerlerle desteklenmiştir *Hama, Halep-Dımaşk kervan yolunda* birçok han inşa edilmiş şehir ticaret merkezi haline getirilmiştir. Kale tipinde sağlam bir mimariye sahip* ticaret hanları şadırvanlı bir avlu iki katlı,* revaklı odalardan oluşmaktadır. avlunun ortasında bir mescid yer almaktadır. hanlar çarşılar özellikle Osmanlı döneminde şehrin sosyal ve ekonomik yapısını diri tutmuştur Memlük döneminden günümüze kadar varlığını* sürdüren su* kemerleri,* Hama’nın sembolüdür Hama yakınındaki Selemiye kasabası Şümeymis Kalesi Osmanlı yapısıdır Bir tepe üzerinde toprakla yükseltilmiş kale uzaklardan kartal yuvasına benzemektedir. Hisar niteliğindeki yapının yalnızca surlarından bazı bölümler günümüze ulaşmıştır. Selemiye’deki İsmâiliyye Cami ve Türbesi sağlam ve kullanılır, hamam ise metrûk durumdadır. |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye*
*Konum ve mimarisiyle Suriye’deki en görkemli savunma tesislerinden olan Hama’daki Kal‘atü’l-Hısn, Sultan Baybars’ın eseridir. Haçlı işgali ve Osmanlı dönemlerinde eklemeler yapılmıştır. İç kalesi, müstahkem burç ve kuleleri, sarayı, camisi, kilise, depo, dehliz ve koridorlarıyla kitâbe, arma ve damgayı üzerinde taşıyan muhteşem bir mimarlık âbidesidir. Aynı adla Baybars tarafından yaptırılan külliyede cami, bîmâristan, türbe ve zâviye yer almaktadır. Yapıları yıkılmışdır. Humus’ta Memlük Sultanı Baybars’ın yaptırdığı Hâlid b. Velîd Camii, II. Abdülhamid tarafından 1898 de yenilenmiş, 1973’te Suriye Vakıflar Bakanlığı’nca restore edilmiştir. Kemerleri iki renkli taşlarla çatılmış revaklı iç avluya açılan cami* Batılılaşma dönemi Osmanlı mimari üslûbunu yansıtmaktadır. Dört ayak üzerine oturtulmuş merkezî örtü sistemine sahiptir. aydınlatma yöntemi gotik katedralleri hatırlatmaktadır. Zengin süslemeli mihrap ve minberi dikkati çeken unsurlardır. Ahşap türbe kapısı Memlük döneminden kalmadır. *Fezâil Camii Sirâc Camii ve Osmânî Hamamı, Paşa Hamamı, Tren İstasyonu Humus’ta ilk Osmanlı eserleridir. Eyyûbî eseri ulucami yenilenmiştir. Humus’un kapalı çarşısı ve sokakları ile evleri tarihî dokusu Osmanlı mimarisidir Âsi nehri kenarında yükselen kayalık üzerine kurulmuş hisar niteliğindeki Şeyzer Kalesi harabedir Hama-yolundaki Kal‘atü’l-Madîk ise* sağlamdır. Aynı yol güzergâhında Nebke’de Sinan Paşa Camii ve Hanı Osmanlı Sarayı, Madîk Kalesi Lazkiye-Halep yolu üzerinde Eriha’da Kara Mehmed Mescidi, İdlîb’de Beşir Ağa Camii Osmanlı mimarisinin temsilcileridir. Madîk’teki Osmanlı Camii enine dikdörtgen planlı, mihrap önü kubbeli, girişinde üç gözlü son cemaat yeri olan sağlam bir yapıya sahiptir. *Kızlarağası Mehmed Ağa’nın 1563 te yaptırdığı Osmanlı Hanı büyük ölçekli, tek katlı hol ve büyük odalardan oluşan bir plan şeması gösterir. Akdeniz sahilinde bir liman şehri olan Lazkiye, Osmanlı döneminde gelişmiştir. Çarşı ve hanlarıyla* Osmanlı üslûbu hâkimdir. Mağribî Camii Lazkiye’nin cuma camilerindendir. Geniş bir avlunun önündeki cami* kesme taşla örülmüş, güney cephesi süsleme ve kuşatma kemerleriyle hareketlendirilmiştir. Kuzeyinde revaklı abdest mahalli ile hücreler, bitişiğinde türbe* yer almaktadır. Çok kubbeli yapılar grubunda büyük ölçekli bir plan şemasına sahip Cedîd Camii 1727 de Süleyman Paşa’nın eseridir. dört sütun ve kemerlere yaslanan altı kubbe ve iki tonozlu örtü sistemiyle Osmanlının Suriye’deki temsilcisidir *Pazar Camii Şeyh Zâhir Camii* lazkiedeki mütevazi* camilerdir* Lazkiye’deki cami minareleri çokgen veya silindirik gövdeleriyle Osmanlı tarzını yansıtır Cebele ve Lazkiye’deki yapıların iç mekânlarında süslemeye yer verilmemiş, taş yapılar sıvanarak kireçle badana edilmiştir. Lazkiye’deki sivil mimari* Suriye’nin diğer şehirlerinden farklıdır Sahil şehri oluşu yanında Fransızlar’ın işgal yıllarında mimari dokuya müdahale etmeleri konutlarla ticaret merkezlerinin görüntüsünü değiştirmiştir.Tartus’ta İbrâhim Adî Türbesi kare planlı dilimli kubbe örtülü, Osmanlı makam türbesidir. Osmanlı Hamamı* yenilenmiştir. Lazkiye’ye 35 km. uzaklıkta Behlûliye’deki Selâhaddin Kalesi, Suriye’deki en büyük ve görkemli Eyyûbî eseri olup, bölgeye hâkim yüksek dağ silsilesi üzerine kurulmuştur. *Hama-Lazkiye yolu üzerinde Masyâf Kalesi, Kadmûs Kalesi, sahilde Bâniyâs’taki Merkab Kalesi hisar türünde askerî amaçla yapılmış müstahkem savunma tesisleridir. Cebele’de Sultan İbrâhim (İbrâhim Edhem) Külliyesi 1350* Memlük eseridir; Osmanlılar ve Suriye tarafından yenilenmiştir. Cami zâviye, imaret, türbe ve idare binalarından oluşur büyük* bir yapıdır. Güneydoğu köşesi İbrâhim Edhem için türbe olarak düzenlenmiştir. Cebele’deki Hamevî ve Mansûrî camileri de Memlük eseridir.Güney Suriye’de Antikçağ’ın ünlü şehirlerinden Busrâ’da İslâm dönemi eserleri* kalıntıların üzerine kurulmuş Yapı duvarlarında bazalt cinsi taş tercih edilmiş, mekânlar kemer ve konsollara yaslanan düz levha şeklindeki taş dizilerinden oluşan bir tür çatı ile örtülmüştür. *Fâtıma (Fâtımî) Camii X. yüzyıl sonunda yapılmış, 1208 de Eyyûbîlerce genişletilmiştir. Dört köşe minaresi ve bazalt taşıyla örülmüş sağlam mimarisiyle günümüze kadar gelmiştir. Busrâ’nın en büyük camisi Ömerî Camii Câmiu’l-Arûs antik eserler üzerine Emevî döneminde 721 de yapılmıştır. Kare gövdeli yüksek bir minare revaklı iç avlu ile önde kıbleye paralel iki sahanlı harimden oluşmaktadır. Cami 1112 de yenilenmiştir. Busrâ’da Hz. Muhammed’in konakladığı yerde ona hürmeten 1136 da yapılan Gümüştegin Medresesi’nin mimarlık tarihinde önemli bir yeri vardır. Selçuklu medreselerinin ilk örneklerindendir antik malzemeler ve yöresel bazalt taşı kullanılmıştır |
Kaynak tdv islam ansiklopedisi.info suriye* *
*Busrâda antik mimari egemendir 1134 tarihli Hızır Camii Gümüştegin’in eseridir. Yâkūt Camii, Ebü’l-Fidâ Medresesi ve Mencek Hamamı Eyyûbî, Osmanlı* Mescidi ise 1903 Osmanlı döneminden kalmadır. Busrâ* minareleri kare planlı, dört köşe kalın gövdeleri, içte spiral merdivenleri, ikiz pencere şeklinde dört yöne açılan müezzinlikleriyle aynı özelliği taşır. Romalılar’ın yaptığı Birketü’l-hâc denilen* su sarnıcı birkaç defa onarılmış ve günümüze kullanılmıştır. Baybars’ın 1277 de tamir ettirdiği Erîhâ Ulucamii bir avlu önünde enine dikdörtgen planlı iki sahanlı şeması, mihrap önü kubbe, diğer kısımları çapraz tonoz örtülü taş mimarisi ve kare gövdeli minaresiyle tipik bir Türk eseridir. *Erîhâ’daki Kara Mehmed Mescidi* küçük ölçekte ele alınmıştır. İdlib Ulucamii Câmi-i Kebîr çok kubbeli Osmanlı camileri grubunda tasarlanmıştır* Beşir Ağa Camii, Suriye’deki geleneksel Osmanlı* mimarisini yansıtır. minaresi sekizgen gövdelidir. Halep yakınlarında Bâb’daki el-Câmiu’l-Kebîr* bir Selçuklu eseridir ve Memlükler döneminde 1343 te* yenilenmiştir. Revaklı avlunun ortasındaki şadırvan Osmanlı döneminde eklenmiştir. Menbicteki* Necm Kalesi IX. yüzyılda kurulmuş, Melik Zâhir zamanında 1216 da ilâve edilmiştir. Hisar türünde, yolları kontrol etmek amacıyla yapılan askerî tesislerden biridir. Şam-Der‘â yolu üzerindeki Müzeyrib Kalesi, Sultan Selim tarafından inşa ettirilmiştir. Kale meskûn mahaldir ve harabedir *II. Abdülhamid’in 1901-1905 te yaptırdığı Hicaz Demiryolu hattı Suriye topraklarından geçer Tren istasyonları* birçok yapı ile birlikte tasarlanmıştır. istasyonlarda idare binası, yolcu bekleme salonları misafirhaneler, lojmanlar, tuvalet ve su depoları, hangar ve eşya depoları yer almaktadır. Hicaz* hattı terkedilince mimari eserlerin çoğu harabe haline gelmiştir. Der‘â, Hırbetü’l-Gazâle, İzra‘ ve Mehacce tren istasyonları Der‘â-Şam arasındaki Hicaz Demiryolu hattına* önemli örneklerdir. Der‘â’daki Sûku’l-atîk de tren istasyonu ile birlikte yaptırılmış ticaret merkezidir. Suriye’deki hanlar menzil* ve şehir içi hanları olmak üzere iki grupta toplanır. Menzil hanları mimari yapılardır. Yol hanları kale tipinde inşa edilmiştir *Şam-Hama yolundaki Arus Hanı ile Dennûn Hanı yeni restore edilen menzil hanlarıdır. Şam-Humus yolunun Bağdat kavşağındaki Ayaş Hanı bir menzil hanıdır Şam-Humus yolu üzerinde Kutayfe’deki Sinan Paşa Külliyesi han, hamam, mescid, imaret ve zâviyeden oluşan menzil külliyesidir. Küçük ölçekte ve kare planlıdır Girişinde Osmanlı mimarisinde son cemaat yeri mevcuttur. Mihrap ve minberi taştan yapılmıştır, iç mekân kireçle sıvanmıştır. Sekizgen gövdeli minarenin şerefesi ahşap siperlikle kapatılmıştır. hamam terkedilmiştir külliyenin askerî tesis olarak kullanılmaktadır. Şam-Palmira yolundaki Türâb Hanı, Menkûre Hanı ve Nâsıriye yakınındaki Utne Hanı harabe halindedir *Hama-Halep karayolu üzerindeki Hân-ı Şüyûh* büyük bir menzil külliyesidir. çevresinde bir kasaba vardır külliyenin avlu cami, tekke, zâviye, hamam, köşk, konak ve bedesteni mevcuttur. II. Abdülhamid zamanında 1907’de tamiratı yapılan külliye yıkılmıştır. Hama-Halep yolundaki Maarretünnu‘mân’daki Murad Paşa Hanı XVII. yüzyılda büyük ölçekte tasarlanmıştır. eyvan, oda ve hollerden oluşur revaklı avlusunun ortasına mescid-tekke yerleştirilmiştir. imaret, fırın, hamam gibi yapıları vardır. Günümüzde döşeme mozaikleriyle mimari elemanların sergilendiği müze durumundadır. Maarretünnu‘mân’da ayrıca Selçuklu dönemi eseri ulucami* Nebî Yûşâ Mescidi ve Makam Türbesi Maarre Kalesi gibi anıtsal* yapılar bulunmaktadır. Sebil Hanı ve Camii önemli Türk mimari eserleridir.*Ca‘ber Kalesi Tabya Barajı suları altında kalmış, yakınındaki Süleyman Şah Türbesi 1974’te yüksek bir alana taşınmıştır. Kalenin konumu ile müstahkem surları ve savunma tesisleri, Fırat nehrindeki* ulaşımı koruyacak nitelikte askerî* mimarlık âbidesidir. İçindeki yapılar yıkılmış, yalnızca Kale Camii’nin minaresi ayakta kalmıştır. Mezarların taşınması ile üzerine yapılan yeni Süleyman Şah Türbesi modern bir mimari tasarımla şekillendirilmiştir. İçinde üç sanduka vardır |
Kaynak huzursayfası.com İlayı Kelimetullah Nedir
*İ'LÂY-I KELİMETULLAH Allah'ın adını yüceltmek için Allah'ı inkar edenlere karşı savaşmaktır Allah'ın adını İslâm dininin tevhid akîdesini şanına uygun bir biçimde yüceltip yaymaktır cihattır İslâm, bütün insanlığadır. hayrın insanlara yetişmesi insanlık ile hayrın arasına hiçbir engelin girmemesi, Allah Teâlâ'nın* yücelmesi ilahi kelimetullahtır İslâm nimetinin* insanlığı kuşatmasına yayılmasına karşı çıkanlar, insanla hayrın arasına girmiş Allah'ın kelimesine saldıran bir mütecavizdir* engelleyici güçleri ortadan kaldırmak için yapılacak mücadele, Allah'ın kelimesini yüceltmeye çalışmak ilahi kelimetullahtır*mücadele ve savaş insanlara zorla İslâmı kabul ettirmek için değil, onlara fikir ve vicdan hürriyeti vererek doğru yolu bulma imkanını elde etmeleri için yapılır. İslâm dini, hiç kimseyi* inanmaya zorlamaz. Ancak, İslâm'ın yolunu tıkayanları etkisiz hâle getirerek hidayete erdirir İslâm, adalet ve doğruluktur ona saldıranlar, zâlimlerdir müslümanlar Allahı yüceltmek için savaşmalıdır allahtan uzaklaşanları -kılıca sarılmak pahasına- tekrar O'na bağlamak gerekir. i'lây-i kelimetullah görevi;* adalettir tecavüz ve düşmanlığın önlenmesidir* şu ayeti zikredelim "Eğer müminler* savaşırlarsa aralarını düzeltiniz; saldıranlarla Allah'ın buyruğuna dönmelerine kadar savaşınız; dönerlerse aralarını adaletle bulunuz, adil davranınız; şüphesiz Allah adil davrananları sever" (el-Hucûrât, 49/9). *İslâm'da cihad ilâyı kelimetullah uğrunda ve İslâm yolunda gayret göstermektir. cihat i meşrû müdafaa malın, ırzın, hayatın müdafaası ve tehditi ortadan kaldırmak, dinî korumak* İslâm toplumunu korumaktır Allah'ın hâkimiyeti ve emirleri için yapılan çalışma ilahi kelimetullahtır müslümanlar kesinlikle savaşı ve düşmanı sevmez, savaş söz konusu olduğunda ellerinden gelen gayreti sarfederler. Allah Teâlâ, saldırgan tarafın barış isteğinin kabul edilmesini müslümanlardan şu ayet ile ister: onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş* Allah'a güven. O şüphesiz işitir ve bilir" (el-Enfâl).* hadis-i şerif de Düşmanla karşılaşmaya* istekli olmayın, Allah'tan selamet dileyin. onlarla karşılaşırsanız sebat edip sabırlı olun. Cennet kılıçların gölgesi altındadır" (Buhârı, Cihad). *İnsanoğlunun yeryüzüne gönderiliş ve yaratılış gayesi, Allah'ın hakimiyetini ve hükümdarlığını kurmak, O'na kul olmak ve ibadettir. İnsanı* gayesinden saptıran, Allah'a kul olmaktan çıkarıp kula kulluk eden güçler, Cenâb-ı Hakk'ın hakimiyetine kafa tutmuş, inanç* hürriyetini gasp etmiş ve toplumu fesat çukuruna sürüklemişlerdir. "hak, kendilerine apaçık belli olduktan sonra, içlerindeki çekememezlikten inananları, imandan küfre döndürme hevesindedirler kendi dinlerine uyuncaya kadar asla dindarlardan hoşnut olmazlar ve güçleri yetse müslümanları dinlerinden döndürünceye kadar savaş ederler işte bu inkârcıların fitne ve fesatlarına engel olmak, insanları kişilere kul olmaktan kurtarıp Allah'a kulluğu ve O'nun hakimiyetini kurmaya çalışmak, Allah Teâlâ'nın insanlara emridir. *Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din Allah'ın oluncaya kadar savaşın. vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur" (el-Bakara).* İslâm dindar olduğunu iddia eden kendini ehl-i kitaba nisbet eden müşriklere* Allah'ın güç ve otoritesine karşı çıkan şirkte bulunanlara cihat ilân edecek ve bunu mukaddes bir görev bilecektir.Kur'an-ı Kerîm'de i'lây-ı kelimetullah için,* cihat edenlerden şu şekilde* bahsedilir: "İnananlardan oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihat edenler eşit değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihat edenleri, mertebe yönüyle* üstün kılmıştır. cenneti vadetmiştir, -Nisâ, *Allah için cihat edenlere ödül olarak verilecekler ayetlerle bildirilir: "Ey inananlar! Sizi can yakıcı* azaptan kurtaracak kazançlı yolu göstereyim mi? Allah'a ve peygamberine inanır, Allah yolunda canlarınızla, mallarınızla cihat ederseniz; bu en iyi yoldur. Allah günahlarınızı içlerinde ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerine koyar. Büyük kurtuluş budur" (es-Saff); "Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Tevrat, İncil ve Kur'an'da söz verilmiş bir hak olarak Cennete karşılık satın almıştır. Verdiği sözü Allah'tan çok tutan kim vardır? yaptığınız alış verişe sevinin; bu büyük bir başarıdır" (et-Tevbe). |
Kaynak huzursayfası.com İlayı Kelimetullah Nedir
*Allah Teâlâ, müslümanları her an cihada hazır isteyerek söyle buyurur: düşmanlara karşı gücünüzün yettiği kadar her türlü kuvvet ve cihat için, bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, Allah düşmanını, korkutasınız. Allah yolunda ne harcarsanız,sevabı eksiksiz ödenir asla haksızlığa uğratılmazsınız" (el-Enfâl).Cihadın ve savaşın süresi için ayet-i kerime şu hükmü ortaya koyar: kitap verilenlerden, Allah'a ve ahirete inanmayan, Allah'ın ve Peygamberin haram ettiğini haram tanımayan hak dinini din edinmeyen kimselerle; cizye verinceye kadar savaşınız" (et- Tevbe,). i'lây-ı kelimetullah veya cihat konusu hadislerde de ele alınmıştır:*Efendimiz, Allah uğrunda cihat eden için şöyle buyurmuştu: "Sadece Allah'ın adı yüce olsun diye cihat eden kişi Allah yolundadır"Fazilet yönüyle üstün olan"canıyla, malıyla Allah yolunda savaşan mümindir Hz. Peygamber Allah yolunda cihat edenin şehit olması halinde Allah'ın inâyeti ile hesapsız ve azapsız derhal Cennete gideceğini, şehit düşmeyip evine sağ salim döndüğü takdirde, ecir ve sevapla hem de ganimetle döneceğini"* bildirir.Allah'ın adını yüceltmek için yola çıkıldığında Allah'ın yardımının olacağını, değişik niyetlerle değil sadece Allah için cihat edilmesi gerektiğini, böyle müminlerin dünyada ve ahirette Allah'ın koruması altında bulunacağını bildirmektedir. *Her kim Allah uğrunda gaza edecek bir askerin, sefer için eşyasını tedârik edip hazırlarsa, gaza etmişçesine sevaba nail olur. her kim Allah yolunda gaza eden bir askerin, geride bıraktığı işlerine ve ailesine namuslu bir şekilde gözetirse da gaza etmiş gibi olur İslâm devleti* iman ve cihad* kuvveti hazırlamak, ve geliştirmekle sorumludur. Amaç hidayete ve Hakk'a götürmektir Bu devlet yeryüzünün en büyük kuvveti olmalı, batıl güçler titremeli, yeryüzünün en icra köşesinde islam hissedilmelidir. Hiç kimsede* millette İslâm yurduna saldırma gücü kalmamalı, herkes Allah'ın saltanatına sığınmalı, hiç kimse İslâm davetine karşı çıkmamalı, insanları bu davete icabetten hiçbir şey alıkoymamalıdır* din, sadece Allah'ın olmalıdır . cihat bütün müslümanlara farzdır. Müslüman savaş alanına, yalnız Allah'ın kelimesinin yücelmesi ve O'nun hakimiyetinin sağlanması için çıkar. |
Kaynak turanbozkurt.worldpress.com
İLAYI KELİMETULLAH *Allah uğrunda hakkıyla cihad edin. O sizi seçti ve üzerinize güçlük yüklemedi. Babanız İbrahim’in dinine uyun. Allah sizi hem daha önce hem de* Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi Peygamber size şahit ve örnek olsun, siz de insanlara şahit ve örnek olasınız. namazı kılın, zekatı verin Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip, ne güzel yardımcıdır!” [Hac,] Yüce kitabımızda açıkça belirtilmiştir; Türkler sonradan Müslüman olmamışlardır. “Allah sizi hem daha önce hem de bu Kur’an’da Müslüman diye isimlendirdi” denilerek Allah’ın kırbacı Türkler’in görevi açıklanmıştır. *Yüce dinin peygamberini (haşa) vasıfsız, korkak ve ürkek gösteren batıl günün* sahipleri, Hz. Adem’i cennetten yaprak ile gelen ve elbisesiz, edep yerleri açık tasvir eden ve de bizi bunlara inandıranlardır İlayı Kelimetullah’ı anlamak için öncelikle tüm yanlışları kafalardan silmek lazımdır ancak bu şekilde Allah kelamı berrak, sade ve doğru anlaşılabilir…Oğuz Türk’leri için Kızılelma, üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan uzaklaşıkça* cazibesi artan idealler ve hayallerdir. ulaşılmak istenen” ülküdür İstanbul’un Fethi’nden sonra, Kızılelma Roma’daki Saint-Pierre Kilisesinin mihrabındaki altın toptur sultan Fatih, İstanbul’un fetihinden sonra, İstanbul’daki pislik, şirk ve zulümü Roma’ya kovmuş haçlılar, kin ve nefretine buradan devam etmişlerdir. *Sultan Fatih erken ölmeseydi Costantine’ye İstanbul dedirttiği gibi; Roma’ya da Türkeli dedirtecekti…Türk’ler Müslüman olmadan öncesi Şamanizm gibi hurafeler ve batıllarla dolu dinlere değil değil tek bir tanrıya gök tanrıya inanmışlardır Örneğin; “Tanrı irade ettiği için tahta oturdum; dört yandaki milletleri nizama soktum” diyen Oğuz Kağan anlatılmaktadır. Türklerin İslamiyete geçmeleri kolay oldu çünkü inandıkları Gök Tanrı İslamiyete benzer özelliklere sahipti.Türkler namaz kıldı oruç tuttu kurban kesti ve hacca gitti* ilk atalarından beri Allah’ın dini* islama uydu Türklerin İlk Atalarından biri; Hz. Nuh’tur… Kur’an’da, tufanın ardından gemisi Cudi Dağına yerleşmiştir *Allah tarafından denildi ki: “Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! sular çekildi. Emir yerine geldi Gemi de Cudi dağına oturdu. O zalim kavme dünyadan uzak olun denildi.“ [Hud] Cudi dağı Mezopotamya ve Konya’ya yakındır. ilk yerleşmeler bu bölgelere olmuştur. gizlenen gerçeklerden biri de Türklerin öz yurtlarının sadece Orta Asya değil, Avrasya* Avrupa ve Asya’nın kapsandığı topraklardır…Hz Nuh’un oğulları; Sam, Ham ve Yafes’dir. Hz Nuh’un oğlu Sam’dan Asur ve Araplar; Ham’dan İsrail, Hint-Avrupa Milletleri; Yafes’ten Türk’lerin türediği söylenmektedir *Yafes’in oğullarından biri Tarşiş’dir. Türkçe özellikler taşımaktadır Yafes’in bir diğer oğlu, Mogog bir Türk devleti ismini akıllara getiriyor… Yafes’in torunu Togarmi’dir… Togarmi’nin oğulları Togarmi’nin oğulları ise Uygur, Tiras, Avar, Hun,* Bulgar, Sabir’dir…türk soyu hz nuha dayanır Sümer, Gog, Mogog, Gur, Guz, Oğuz, Macar…gibi isimler hz nuhun soy ağacına dayanır Türklerin ilk atalarından beri Müslümandır* peygamber torunudur milletin inançlarını yalancı tarihçiler değiştirmiş ve “Siz önceleri Müslüman değildiniz” iftirasını atmışlardır Oğuz Kağan’ın dediği gibi* “Titre! Kendine Dön!..” İslam ilk insandan son insana kadar vardır… Öncesi sonrası yoktur… İslam’dan önce Türk tarihi, İslam’dan sonra Türk tarihi gibi bir ayrıma da gidilemez… |
Kaynak turanbozkurt.worldpress.com
İLAYI KELİMETULLAH *İlayı Kelimetullah dünya bitmeden gerçekleşecektir bir bilim kurgu veya hayal değil gerçekleşecek bizzat Allah tarafından vaat edilen bir mutluluktur.İla’y-ı Kelimetullah, Allah’ın Kelimesidir… Allah ismini duyurmak, zikretmek ve yüceltmektir Allah adını inkar edenle Allah yolunca savaşmaktır İslam dini tüm dünyaya gelmiştir. Türkler, İslamı yaymak ve gönüllere nakşetmek amacı ile İlayı Kelimetullahın işçileridir cihat insanlara zorla İslamı kabul ettirmek için değil, onlara fikir ve vicdan hürriyeti vererek doğruyu bulma imkanını elde etmeleri için yapılır. *İslam dini, inanmaya zorlamaz. İslam’ın yolunu tıkayanları etkisizleştirerek insanlara yardımcı olur. Tarihten Türk adını silmeye çalışanlar Hz. Muhammed(sav)’in elçilerinin, atlar üzerinde kilometrelerce mesafeleri gönüllü olarak geçen, kurak topraklara ve vahşi atlara alışkın olan Türkler olduğunu saklamaktadırlar.Fitne ve fesat çoğalıpta kan gövdeyi götürdüğünde Allah bümmete bir ordu gönderecektir; onlar ata binmede üstün ve silah kullanmada çok mahirdirler. İşte Allah (c.c.) dini onlarla yeniden güçlendirecektir.” Hz. Muhammed İslam dini savaşı, zulmü emretmez.ancak İslama engel olanlarla savaşılmalıdır. savaş, bilim ve teknik ile olacaktır. bilim ve teknik Müslümanlarca yitirilmiştir *İlayı Kelimetullah’ın tersine çalışan, ve düşmanlık edenlerle savaşılmalıdır Yeryüzünde fitne kalmayıncaya ve din Allah’ın oluncaya kadar savaşın. vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur.” [ Bakara,] İlayı Kelimetullahtan bahsetmeyen, uyuşuk beyinler namazını kıl, gerisine karışma” şeklinde Müslümanı benliğinden uzaklaştırmaktadırlar ve sabretmenin mücadele etmek olduğunu bilmeyen kişiler ortaya çıkarmak çabasındadırlar. Müslüman ibadetlerini yaparken; namazını kılar ve orucunu tutarken, Allah’ın en sevdiği ibadet olan İlayı Kelimetullah için de mücadele etmelidir *İman edenlerden oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler eşit değildir. Allah, mal ve canlarıyla cihad edenleri, oturanlardan üstün kılmıştır. cenneti vaad etmiştir, Allah cihad edenleri, oturanlara; büyük ecirler, dereceler, mağfiret ve rahmetle üstün kılmıştır.”[Nisa] bir insan namaz için camiye yürürken başına bir iş gelse ve ölse, namaz kılındı olarak işlenir… Öyleyse bizler İlayı Kelimetullah ülküsü için kendimizi feda etmeliyiz, başarısızlık ve kaybetmek Allah’tan yana olanlar için değildir. Bunca zaman “kanımız aksa da zafer İslam’ındır” dedik… Şimdi ise “Kanımız aksa da akmasa da zafer İslam’ındır…diyoruz *mücadele için ne kadar süre mücadele edeceğimizi tahmin edemeyiz ama ömrümüz sona ermeden Kızıl Elma’ya ulaşacağımızı biliyor ve iman ediyoruz… Çünkü İlayı Kelimetullah davası için büyük bir yardımcımız var… Allah var!.. Türk İslam Ülküsü denildiğinde, İslamiyet denildiğinde tüm müslüman milletleri kapsar Türklük sadece İslamiyet’i kabul eder. İslamiyet dışında farklı bir inanç, Türk’ün vücuduna uymaz, hata verir, yara bere olur… Bu yüzden Türk Birliği kurulmalı Turan evlatları İlayı Kelimetullah’ın dede emaneti olduğunu anlamalıdır Türk’ün ödevi bellidir Türk Başbuğlarının kimisi İlayı Kelimetullah’a çok yaklaştı kimisi de gerçekleştirecek askerler yetiştirdi… *İlayı Kelimetullah tüm dünya yüreklerine Allah adını nakşetme ülküsüdür. Dev betonlara Bilge Kağan “Ben Tanrının dünyadaki askeriyim” diye yazarken, Çin sarayını basarken Kürşad’ın aklındaki, gemiler karadan ilerlerken Fatih’in aklındaki, Nutuk’u kelime kelime arkadaşlarına okurken Mustafa Kemalin aklındaki hep buydu… Başbuğ Alparslan Türkeş’in bir siyasi liderin de ötesinde Başbuğ oluşunun sırrı bu idi…İlayı Kelimetullah… Saklanan gerçekler ve Türk İslam Ülküsü buydu… Şimdi sen de haberdarsın… Allah’ın en sevdiği ibadeti yerine getirirken bu işin çok güç olduğunu düşünmeye gerek bile yok…Çünkü bir yardım eden var… Allah var!… |
Selim Gürbüzer - İ’lay-ı Kelimetullah Davası
*İ’lây-ı Kelimetullah, Allah adını yüceltmektir hem iç, hem de dış dünyada Lafza-i Celâl Allah lafzını zikrini sıkça anmaktır İç dünyada Allah zikrinden yoksun gönüller, İ’lây-ı Kelimetullahtan uzak kalmaya mahkûmdurlar. Kalp Allah’ı zikretmeyince, âlem felah bulamaz. Allah’ın zikri. Ve O’nu anmak bir ömre bedel ab-ı hayattır.*İ’lây-ı Kelimetullah’ın mana ve ruhunu bilebilsek, istikamete varmış olacağız. Türkler İslâm’dan önce cihan için uğruna savaşırken, İslâm’dan sonra İ’lây-ı Kelimetullah için Nizam-ı âlem ülküsü ve cihat için savaşmıştır. Türkler, İslâm uğurunda can vermeyi şeref bilmişlerdir. *Neydi şeref?** Hiç kuşkusuz canından aziz bilip gözünü kırpmadan seve seve uğruna feda edeceği ülküydü İ’lây-ı Kelimetullah âleme nizam verme Allah adını, iç ve dış âlemde yüceltmek kulvi bir dava yoktur* bu duygu selinin alternatifi yoktur Yeryüzünde Allah diyen bulundukça kıyamet kopmayacaktır”* Dün İslam’ı silmek için Haçlı ittifakı kurulmuşsa bugün aynı örgütler devam ediyorlar. Çeçenistan, Bosna, Irak, Filistin, Mısır, işte Suriye bunun en hazin örnekleridir. yaşanan tüm acıya rağmen Hıristiyan batı, bm sırra kadem basıp sessizliğe bürünmüşlerdir. insanlıktan bihaber halde olaylara seyirci kalmakta tüm acıyı seyretmişlerdir *Söğüt’te başlayan İlây-i Kelimetullah davamız, Viyana kapılarına dayanmıştır ülke ayağa kalkarsa, ne Bosna, ne Çeçenistan, ne Filistinde gözü yaşlı analara, yürekleri dağlanan babalara şahit olmayacağız mazlumların gök kubbeyi inleten yakarışları Allah indinde karşılık bulacaktır. Osmanlı gittiği yerlerde kan, zulüm, kin ve nefret ekmedi. herkesi adaletle yönetti. azınlıklar kendi krallarından görmediği insani muameleyi, İslâm ile yaşamışlardır. Devlet-i Aliyye’nin kuruluşunda sevgi hamuru vardır, zulmedemeyiz.* Söğüt’te Osman Gazi ve Şehy Edebali’nin ektiği ulu çınar tohumu tutmuş ulu çınar etrafında Orhan Gazi, Yıldırım Bayezid, Murat Hüdavendigar,* Fatih Sultan Mehmed, gibi nice yüce padişahlarımız sıralanmıştır* *Söğütteki koca çınardan serpilen bin bir lezzette meyve ve çiçekler açtıkça insanlık soluk almıştır.* insanlığa soluk aldıran leziz meyveler* “Ordu-Medrese-Tekke”* teşkilatlanmasındır* Ne var ki soylu ağaç kuruyup yaprakları solmuş meyve vermez olmuştur.*medreselerimizi dergâhlarımızı,* ordumuzu unuttuk Osmanlı gerileyince alafrangalaşmaya başladık alafrangalaştıkça dura kaldık. eski ihtişamımızı kaybettik şimdi dirilmeye ihtiyacımız dünya islamın ve türkiyenin dirilişinden çekinmekte. Aliya “Türkiye ayağa kalkarsa, dünya ayağa kalkar” sözleri haçlıları kuşkulandırıyor ancak korkunun ecele faydası yok,*Allah ismi anıldıkça kıyamet kopmayacaktır. *İsmi azam bütün Esma-i İlahiye’yi kuşatıyor ve tüm insanlık güzel isimlerinin yüzü suyu hürmetine hayatını idame edebiliyor.*kalpte Allah adını sıkça anıp Esmâ’ül Hüsna’nın mânâ ve ruhuna sadık kalmak gerekir. Resûlallah (s.a.v.): “Bedende bir et parçası vardır, düzelirse bedenin hepsi düzelir, bozulursa beden bozulur. Dikkat edin o kalptir” buyurmuştur.* Şah-ı Hazne (k.s.)* Kalp’te 70 küsur şube vardır. Nefsinde 70 küsur başı vardır. Kalp kuvvet bulursa nefs kendini geriye çeker. Kalpte zikir yoksa nefs hücum eder”* kalbin gıdası İlây-i Kelimetullahtır demiştir. Gavs-ı Bilvanisi kalbin ruhani yüreğe bağlı bir hakikati camia olduğunu, et parçasının onun aynası olduğunu beyan etmişlerdir. *ruhun aynası kalp, kalbin aynası yürek,* kalbin vasıtası akl-ı selimdir. bütün mesele kalbte gizlidir. kalbi “Lafza-i Celâl” zikri ile beslersek İlây-i iksiri iç, ve dış âlemimizde gerçekleşebilir. Aksi takdirde kalp gaflet içinde karanlığa mahkûm kalıp, iç ve dış âlemimiz tarumar olacaktır. Evliyaullah, kalbin iki yüzü olduğunu, birinci yüzünün cesede baktığını, ikinci yüzünün de ruha baktığını buyurmuşlar bedenin arşı “kalp”* ruhun arşı da “Âlem-i emr”’ olduğunu belirtmişlerdir.*Allah (c.c.) Kur’an-ı Kerim’de; “Gerçek müminler Allah anıldığı zaman kalpleri titrer” buyurmaktadır. Peygamberimiz Allah’ım korkmayan kalpten sana sığınırım” niyazında bulunup kalbin ehemmiyetini ortaya koymuştur |
Selim Gürbüzer - İ’lay-ı Kelimetullah Davası
*kalpler ancak İ’lây-ı Kelimetullah zikriyle aydınlanabilir İ’lây-ı Kelimetullah davası ulvi bir davadır dünya onu satın alamaz. Dava Allah’ı çokça anmak, pirüpak örnek bir mümin olabilmektir. Allah’ı zikiriyle hayatımızı renklendirmemiz icab eder. renklendirebilirsek Allah Teâlâ’nın buyurduğu; “Onların ticaretleri, alışverişleri, Allah’ı hatırlamalarına mani olmaz” ayeti kurtuluşumuz olacaktır. Bahauddin Nakşibend (k.s.) Mina pazarındayken bir genç elli bin altın civarında alış veriş yapıyordu.*Fakat gencin kalbi “Allah, Allah...” diyordu Kâbe’nin eşiğinde aksakallı bir yaşlı ağlıyordu Kâbede Allah için ağlanırdı oysaki ihtiyarın kalbi Allah’tan dünyalık istiyordu*zahirimiz* halkla, batınımız Hakk’la olmalıdır arifler bu hale “Halvet der halk içinde bir şeylerle meşgul olsak bile iç dünyamızda Allah adını yüceltmek insana “Eşref-i mahlûkat”* özelliği kazandıracaktır.kalp ile tasdik, dille ikrar ilmi tevhid’dir. İnsanın bu ölçüde yaşaması ise ameli tevhiddir İ’lây-ı Kelimetullah tevhid şuuruyla mana kazanıp Kelime-i Şehadet’le taçlanır. cennet anahtarı Kelime-i Şahadet ihlâs, teslimiyet ve muhabbettir Bu üç unsurun açamayacağı kapı yoktur.* Kelime-i Şehadet kurtuluş anahtarımızdır İhlâs, Allah’a kullukta samimiyettir . Teslimiyet, tevhid sancağına râm olmaktır. Muhabbet tevhid meşalesine can-ı gönülden sevgi duymaktır. *Resulü Ekrem şöyle buyurdular: “enbiyanın en hayırlı kelimesi Lâilahe İllallah’tır. yedi kat gök ve yedi kat yerin terazisinin bir kefesine, Kelime-i Tevhid bir kefesine la ilahe illallah konsa la ilahe illallah kelimesi ağır gelir.” zikrin en yücesi Kelime-i Tevhid zikridir Bir kere yola çıkmışsak niyetimizi halis tutmak mecburiyetindeyiz. niyet hayır, akıbet hayırdır.* insan kalbini günahlardan korumalı niyetini sağlam tutup Lafza-i Celal zikrine devam etmelidir. Resulümüz Kul günah işlediği zaman, kalbinde siyah bir nokta olur” buyurmuştur kirlenmeye en etkili ilaç, Allah adını kalpte yüceltmektir.*İ’lây-ı Kelimetullah adını yüceltmek için dava özde etki etmelidir Allah adını kalpte anmak gerekir.* *Allah adını sürekli zikretmelidir öyle Allah adı âlem-i emirle kalbe sirayet etmelidir allah zikrini vücudun her zerresine yaymak gerekir Ki; kelime-i tevhid zikrine erişebilelim.*zikre erişildiğinde İ’lây-ı Kelimetullah’ın mana ve ruhuna erişilir Allah’ın Kur ‘an-ı Kerim’de Öyle adamlar vardırlar ki onları ne ticaret ne alışveriş, Allah’ı zikretmekten, namaz kılmaktan, zekâtı vermekten alıkoyamaz” müjdesine erişilir. Allah Resulü yüce mertebeyi şöyle müjdeler; “Kıyamet gününde en büyük derece Allah’ı çokça ananlardır.”*ne mutlu o insanlara İlay-i Kelimetullah iksiri ile huzura eriyorlar. |
Selim Gürbüzer - İ’lay-ı Kelimetullah Davası
*Allah adı ve Habib’inin adı ezan sedalarıyla her saniye cümle âlemde yankılanır Şair diyor ya, bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, aynen öyle dünyanın her yerinde okunan Ezan-ı Muhammediye sayesinde, İ’lây-ı Kelimetullah meşalesi ebediyen sönmez de. İnşirah Suresinde Allah Habib’i için; “Senin ismini şarkta, garbda yer kürenin her yerinde yükseltirim”* buyuruyor. garba gidilince namaz dört dakika gecikiyor. her 28 kilometre gidişte ezan birer dakika aralıklarla okunmaktadır. Böylece dünyada Ezan-ı Muhammediye’nin okunmadığı bir an yoktur. Böylece 24 saat içerisinde tüm kâinat Ezan sesleriyle yankılanır. İ’lây-ı Kelimetullah meşalesinden cümle âlem nasiplenir *İ’lây-ı Kelimetullah davası o kadar kutsi bir davadır, Osmanlı’da Kelime-i Şehadet getiren bütün hukuki ve siyasi haklara kavuşabiliyordu. Devletin en üst kademelerine yükselme imkânı sağlanıyordu. vezir-i azamın etnik kökeni farklıydı.esas olan Kelime-i Şehadet getirmektir. Dünyada hiçbir millet Osmanlılar kadar kendi dilinden, dininden ve ırkından olmayan insanlara adaletle muamele etmemiştir. 1848 Macar ihtilalında Ruslar Hıristiyan Macarları kılıçtan geçirirken binlerce mülteciyi bağrına basan tek devlet Osmanlı olmuştur.* Osmanlı’yı merhamet ve adalet kılıcı yapan sır; İ’lây-ı kelimetullah davasıdır *İ’lây-ı Kelimetullah davasıyla sekiz asır önce İspanyada adaletle hükmederken İspanya’da tek bir Müslüman bırakılmamışdır. İşte İ’lây-ı Kelimetullah’ın ile haçlı ruhu arasındaki fark budur.*İ’lây-ı Kelimetullahdan uzak kalmak perişanlıktır. Bu ideali mutlaka kalbimize işlemeliyiz. Rasûlallah (s.a.v.) Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza değil kalplerinize ve amellerinize bakar” buyuruyor. Müminin niyeti amelinden hayırlıdır, kâfirin niyeti ise amellerinden şerlidir”* beyan buyurarak niyetimizi halis kılmamıza dikkat çekmiştir.*iç âlemimizi İ’lây-ı Kelimetullah idealiyle donatmadıkça dış âlemimiz nizam bulamaz. |
ÇANAKKALE ZAFERİMİZ MÜBAREK,AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN RUHLARI ŞAD OLSUN..
*Ey Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah’ım! Bizleri var ettin, varlığından haberdar ettin, sevgini gönlümüze nakşettin ve bizleri rahmet ve merhametinle huzuruna kabul ettin! Sana sonsuz hamdü senalar olsun Allah’ım! Hz. Adem’den itibaren alemlere rahmet müjdeleyici gönderdiğin ve insanları hidayete ve nura çıkarmak için ömürlerini seferber eden Peygamberlerin güzel ahlakıyla insanlığa rehber kıldığın Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam aline, ashabına,ehli beytine salatü selam tahıyyatü ikram olsun Allah’ım!*Allah’ım tüm samimiyetimizle, gönüllerimizi ve ellerimizi açtık, dua ve niyazda bulunuyoruz. Kabul eyle Allah’ım! Okunan Kur’an-ı kerimleri, Hatmi şerifleri Enbiyanın, evliyanın, ulemanın, şühedanın aziz ruhlarına bağışlıyoruz. Kabul eyle Allah’ım! Ürpermeyen kalpten, yaşarmayan gözden, doymayan nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınıyoruz. Nefislerimizin kötü isteklerinden, heveslerimizin peşinde koşmaktan, şeytanın şerrinden sana sığınıyoruz. Bizleri himaye et sevdiğin kullar zümresine dâhil eyle.Ümmeti Muhammedi her türlü felaket ve tehlikeden muhafaza eyle. Ülkemizi ve İslam beldelerini rahmet, ve bereketle mamur eyle. Ehli imana, biladı İslama huzur, emniyet ve güveni ihsan eyle! *Allah’ım! Bizleri ayrılıklardan, fitne ve fesattan uzaklaştır. Maddi ve manevi güçlerimizi birleştir. dayanışmayı güçlendir. İstiklal ve istikbalimize pranga vurmaya çalışan düşmanlara karşı bizi mansur ve muzaffer eyle Allah’ım Ey merhametlilerin en merhametlisi Allah’ım! Dünya’nın neresinde olursa olsun ezilen, açlık, kıtlık ve sefalet çeken mazlumlara ve biçarelere yardım eyle.Allah’ım! Gencecik bedenlerini vatanlarına siper eden, canlarını din-ü devlet, mülk-ü millet uğrunda feda eden, istiklal ve istikbalimiz uğrunda ruhunu sana armağan eden şehitlerimizin hüznü ile sana yalvarıyoruz. Ellerimizi boş çevirme Allah'ım. Vatan için, millet için, barış için, huzur için, din için, mukaddesat için, hürriyetimiz ve geleceğimiz için can veren bütün şehitlerimizi rahmetinle kucakla *Allah'ım.Gelen acı haberlerle yürekleri dağlanan annelere, babalara, eşlere, evlatlara sabr-ı cemil ihsan eyle Allah'ım.Yüce kitabında ‘şehitlere ölüler demeyin’ buyuruyorsun Allah'ım, şehitlerimizi peygamberlerle, şehitlerle, salihlerle birlikte haşr-ü cem eyle. Şehitlerimizi Bedir ve Uhud şehitleriyle, Çanakkale, Malazgirt, Sakarya şehitleriyle birlikte cennette buluştur Allah’ım! Efendimiz, 'şehitlik makamı peygamberlikten sonraki en büyük makamdır' buyuruyor. Şehitlerimizi yüce makamlara eriştir Allah'ım. Birliğimize, dirliğimize göz dikenlere, izzetimize, şerefimize kurşun sıkanlara fırsat verme Allah’ım.Dinimizin, milletimizin bekasını sarsacak her türlü dâhili ve harici fitnelerden fesatlardan milletimizi memleketimizi halas eyle Allah'ım. *Tarih boyunca nice saldırıya mertçe, yiğitçe karşı durmuş milletimize cinayetler karşısında metanetli, ferasetli, soğukkanlı ve iradeli olmayı lütfeyle Allah'ım. Milletimizin huzur, barış ve kardeşliğine kasteden, tuzak kuranlara fırsat verme Allah’ım!Onların tuzaklarını başlarına çevir. Sana inanan bu necip milletin ismetini hiçe sayanları sen zelilü, kahru perişan eyle Allah’ım Terör şebekelerinin fitnesinden, şerrinden, milletimizi muhafaza eyle Allah'ım.milletimizi haktan, hukuktan, adaletten, merhametten bir an bile olsa ayırma Allah'ım.Batısıyla Doğusuyla, Kuzeyiyle, Güneyiyle, dilleri, ırkları, renkleri ne olursa olsun; bütün mazlumların, mağdurların umut bağladığı cennet vatanımızı her türlü sıkıntıdan, kederden bertaraf eyle Allah’ım! |
ÇANAKKALE ZAFERİMİZ MÜBAREK,AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN RUHLARI ŞAD OLSUN..
*İstiklal ve istikbalimiz uğrunda can veren şehitlerimize engin rahmetinle muamele eyle Allah’ım! Annelerine babalarına, eş ve çocuklarına, kardeşlerine milletimize sabrı cemil ihsan eyle Allah’ım. Gazilerimize acil şifalar lütfü ihsan eyle Allah’ım Umudumuzu ve huzurumuzu bozmak isteyenlere fırsat verme. Dinimizin, devletimizin, milletimizin bekasını sarsacak bizleri halas eyle. Biz sırtımızı sana dayadık, sana güvendik, gücümüzü imandan aldık. Yıkılmamıza ve dağılmamıza izin verme Allah’ım. İntikam hırsıyla adaletten şaşan, öfkesine kurban olup hakkaniyetten uzaklaşan, mağrur olup haddi aşan kullarından sana sığınırız.Sen milletimizin soylu direnişini adalet ve hakkaniyet direnişi olarak muzaffer eyle Allah’ım. *Enbiya, evliya, suleha ve şüheda hürmetine dua ve niyazlarımızı kabul eyle Allah’ım! Bizleri bağışla Allah’ım! Birlik ve beraberliğimizi, huzur ve sükûnetimizi, dirlik ve düzenliğimizi daim eyle Allah’ım Bizi sana ve sevgine layık eyle. Bizleri affolunanlar zümresine ilhak eyle. Sana açılan ellerimizi, sevginle dolan gönüllerimizi, rahmet ve inayetini gözleyen yüreklerimizi boş çevirme Allah’ım Allah’ım! Bize dünyada ve ahirette iyilik ve güzellikler ihsan eyle. Bizi iyilerle ve iyilerden eyle. Bizi cennet ve cemalinle müşerref eyle Allah’ım! Senin vaadin haktır ve senin her şeye gücün yeter. Âmin. Amin. Ve selamün alelmurselin velhamdulillahi Rabbil alemine el – Fatiha….****************************************** ************************************************** **** |
Afrinde ne olacak abdullah ağar **********************************************
*Zeytin Dalı Harekatı'nın 58. gününde TSK ve ÖSO güçleri Afrinde kontrolü sağladı. bundan sonra EYP ve tuzaklar imha edilecek Afrinde kontrol sağlandı çatışmalar var. Ancak YPG - PKK direnemedi ve TSK ve ÖSO'nun kararlılık ve kudretiyle teröristler kaçtılar İHTİYATLI CÜMLELER KURMAK ihtiyatlı davranmak gerekiyor Üç gün önce bir gazimiz Mithat Dunca. Şehit oldu. Afrin zaferimizi Afrin şehitlerimize armağan etmemiz gerek. Ve zafer çok anlamlı bir günde geldi Harekatın 57'nci günü, Çanakkale'de bütün 57'nci alay şehit olmuştu ve afrin zaferi Çanakkale zaferinin yıl dönümüdür *PKK 84'ten beri bize kaybettirmeyi. Hedefliyordu terör ile mücadelede ekonomik kayıp 800 milyar dolar 55 binden fazla insan hayatını kaybetti teröristler bölgede düşmanlık tohumları ektiler. "PKK TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ ZAYİAT VERDİ" Afrin kırsalında işe PKK. Türkiye'yi yenmek istedi. muazzam bir zayiat verdi. PKK dağ kadrosu teröristlerle, karşımıza çıktı. Kazanma hırsıyla en büyük zayiatını verdi. PKK'nın takati kalmadı Tsk afrinde büyük bir başarı kazandı afrinde Teröristler gizlenip saklandılar tünel, menfezler hazırladılar. Teröristler gizlendikleri yerden savaşmak isteyebilirler gizli bubi tuzakları EYP'ler, ve mayınlar... Afrinde saklanmıştır ve afrinde son derece dikkat edilmelidir*Afrindeki YPG ve PYD bubi tuzak ve mayınlarının temizliği sürecektir tünel ve menfezler edilmelidir EYP'NİN ETKİSİZ HALE GETİRİLMESİ 7-8 SAAT SÜREBİLİYOR" afrinde riskli işler var işimiz kolay değil |
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
Sevgili Çanakkaleliler, değerli kardeşlerim, sizi en kalbi duygularımla selamlıyorum. kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum.103. Yıl dönümünde tüm şehit ve gazilerimizi, Gazi Mustafa Kemal ile birlikte yad ediyoruz. şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. kardeşlerim, İstiklal Mücadelesi eşsiz bir destandır. Çanakkale Zaferi, Kurtuluş Savaşımızda Osmanlı'nın filizlenmesine sebep olmuştur. Dün Çanakkale'de bizi esir etmeye çalışanlara derslerini vermiştik, bugün sınırlarımızdaki terör devletiyle istiklalimiz ve istikbalimize göz dikenlere aynısını yapıyoruz. Elbette Çanakkale'deki mücadele ile sınır ötesi operasyonlarımız karşılaştırılamaz ama amaç aynı amaçtır, ruh aynı ruhtur, iman aynı imandır. 3603 terörist etkisiz hale getirildi. O tünellerden çıkan silahları İşe yaramadı 15 Temmuzdada yaramadı. 251 şehit verdik 2193 gazimiz oldu ama devletimizi namussuzlara kaptırmadık. Çanakkale iftihar vesilesidir ilham ve güç kaynağıdır. Çanakkale demek yokluklar ve zorluklar karşısında yılmamaktır. Onca vahşete rağmen insanlık ve adaletten vazgeçmemek demektir. Çanakkale Türk milleti olarak vatan ve hürriyetimize bağlılığımızın timsalidir. Türk milleti 'Ya İstiklal Ya Ölüm' diyerek geleceğine koşmuştur. tüm vatandaşlarımızın Çanakkale'ye gelmesini istiyorum. Çanakkale ilham kaynağımızdır |
Abdullah ağar afrin operasyonu
*Terör ve güvenlik uzmanı Abdullah Ağar öldürülen terörist sayısı esmi rakamlardan çok daha fazladır mücadelenin içinden gelmiş biri olarak; "TSK bu konuda hassas davranıyor TSK'nın etkisiz hale getirdiği terörist sayısı gerçeğin çok altında. Çünkü TSK sadece tespit ettiği ve delillendirdiği terörist rakamlarını açıklıyor.YPG/PKK'nın Zeytin Dalı Harekatındaki kaybı çok daha fazladır YPG/PKK cesetleri kaçırmaya çalışıyor. sivil süsü verilmiş araçlarla köyün içinden ceset ve yaralı kaçırıyor. YPG/PKK TERÖRİST KAYIPLARINI AZ GÖSTERMEK İÇİN TALİMAT YAYINLADI! *YPG/PKK ise terörist kayıplarını az göstermek için sayısız talimat yayınlamış cesetlerin geride bırakılmasını istemiyor. ve kayıpları gizlemek gibi de bir derdi var. cesetleri tünellerin-kuyuların-dehlizlerin-menfezlerin içine saklayıp uçurumlardan aşağı attığı, kaya çatlaklarına sıkıştırıp.cesetleri parçalayarak kaçırıyorlar AFRİN MERKEZDE HER GÜN 20-35 TERÖRİST GÖMÜLÜYOR örgüt liderleri terörist cesetlerinin Afrin'e götürülmemesini ve cesetlerin yok edilmesi talimatını veriyor YPG/PKK'NIN ZAYİATLARI RESMİ RAKAMLARDAN DAHA FAZLA Peki bu kadar büyük bir zayiatın temel nedeni nedir Terör hiçbir zaman kazanamaz, *terörle mücadelede Türkiye'nin bu kaybı "55 bin can, 800 milyar dolar para ve geleceğe ekilen düşmanlık tohumlarıdır YPG/PKK Afrin'de terörist ülkelerce desteklenmiştir kendisine himaye, yığınak, sağlanmıştır afrine mekanik engel- mayın tarlası ve patlayıcı sistemleri inşa ettirilmiştir bölgedeki 11 bin terörist silah sistemleriyle birlikte konuşlandırmıştır. BÜYÜK İHTİRAS AFRİN KARASALINDA*SONUN BAŞLANGICI OLMUŞTUR..."YPG/PKK'nın gerilla harbine dayalı terörünü, TSK çökertmiştir TSK, sadece YPG/PKK'nın terör doktrinini değil, binlerce teröristi ezip geçmiştir.*YPG/PKK'nın terörü büyük bir kayıp yaşamıştır Şimdi de afrinde engel ve patlayıcılarla Sivilleri canlı kalkan ve bubi tuzak olarak kullanarak" Sivillerin arkasına saklanarak" Afrin merkezde tutunmak istemektedir. |
Kaynak tgrthaber.com
*Kızıl Elma'' Türk milliyetçiliğinin sembolüdür Türk devletlerinin amacı ve hedefidir Afrin operasyonunda Mehmetçik "İstikamet neresi" sorusuna "Kızıl elma" cevabını vermiş Cumhurbaşkanı bizim kızıl elmamız var. Demiştir Peki Kızıl Elma ülküsü nedir? Kızıl Elma Türk devletlerinin hedefi ve amacıdır fetihtir gereken devlet kurma ideali cihan hakimiyeti Türk birliğidir Kızıl Elma Osmanlılar döneminde Batı memleketlerine yürütülen cihadın sembolüdür yeniçerilerin savaş azmidir*Mehmetçik,için istikamet Kızıl Elmadır 2053 vizyonumuz kızıl elmamızdır Kızılelma, Türk milletinin tarihî ülküsüdür Türk ülkücülüğü için Kızılelma ülkü kavramıdır. Her dönemin kültürüdür hedefe varıldığında Kızılelma ele geçirilmiş olmaz. Kızılelma bu defa, ilerideki hedefe gider: Ona ulaşılamaz. Kızılelma hasreti hırsı, ülküsü her zaman kendini yenileyerek toplumu ileri sevk eder. Türk milletinin yükselişi cihan hâkimiyeti ve ülküsü Kızılelmadır Kızılelma’nın ilk göründüğü yer İstanbul’dur. Ayasofya’nın önündeki sütunda Justinyanus heykelinde, Bizans imparatorunun elinde kızıl bir küre bir altın top varmış. top Ayasofya’nın kubbesinde dünya hâkimiyetini temsil edermiş. XIV. yüzyılda heykelin yıkılması ve kürenin düşmesi, Bizans egemenliğinin sonu ve kapıların Türklere açıldığı şeklinde yorumlanmıştır *Ayasofya daki justinianus heykelinin yüzü Anadolu’ya dönükmüş ve Justin, “Beni yıkacak olanlar buradan gelecek” diyerek, Anadolu’yu gösterirmiş .Evliya Çelebi’ye göre Hazreti Muhammed’in doğumu ile Ayasofya’nın kubbesi çökmüş ve Kızılelma yere düşmüştür. Ziya Gökalp’ın şiir ve yazılarında Kızılelma, Büyük Türk Birliğidir bir ülküdür; Turan ülküsüdür. Türk köylüsü Kızılelma’yı tahayyül ederken, gözünün önüne Türk ilhanlıkları gelir. Turan mefkûresi mâzide bir hayal değil, bir gerçektir Kızılelma Türk Dil Kurumu'nda Osmanlılar tarafından Roma ve Viyana şehirleri için kullanılan sembolik addır Kızılelma Yeryüzündeki bütün Türkleri birleştirip büyük bir imparatorluk kurmayı amaç alan ülküdür Turandır*Kızıl Elmanın tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl çıktığı bilinmez Osmanlı ile birlikte tarihe mal olmuştur, Osmanlılar döneminde Batıya doğru yürütülen cihadın sembolüdür Kızıl Elma yeniçerilerin savaş azmini yüksek tutmak için kullanılmıştır Ziya Gökalp, bu imgeyi Turan Ülküsü ile birleştirmiştir *Cumhurbaşkanı Erdoğan, afrin operasyonu için şöyle konuştu Hainlerin hedefi Türkiyedir anlamamak için aptal olmak gerekir. Bu ülkede kimse saf ve aptal değil.Afrinde vatandaşlarımız çok büyük destek veriyor. Camilerde dualar, yolda Mehmetçik'i öpenler, nice güzel hadiseye şahit oluyoruz. Diyor ya 'Nereye gidiyorsun' sorusuna cevap 'Kızıl Elmaya gidiyoruz' evet, bizim bir kızıl elmamız var. *Biz hedefe doğru gidiyoruz. kahraman askerlerimizi Akif'in şiiri ile selamlıyorum.Kızılelma Sonsuzluktur, Sonsuzluğa Yürüyoruz"yürümeye devam edeceğiz. Son nokta Allah’ın izniyle şahadettir. sıkıntılı anda bizler Başkomutan olarak beraber yürüyeceğiz" Ölü dünya dirilmeyi bekliyor’ |
Kaynak ahaber.com Bordo Bereliler'
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin göz bebeği bordo bereliler, son yıllarda yaşanan operasyonlar ile adından sıkça söz ettiriyor. Peki kimdir bordo bereliler? Bordo bereli nasıl olunur,Bordo Bereliler' TSK'nın en elit birliğidir.Asıl ismi Özel Kuvvetler Komutanlığı olan Bordo Bereliler Tsk nın değişik rütbelerdeki subay, astsubay ve uzmandan oluşan, iç ve dış tehditlere karşı her türlü arazi ve iklimde görev yapabilecek üst düzey eğitimle yetiştirilmiş özel askerlerdir.Gönüllülük esasıyla özel kuvvetler personelinden seçilen profesyonel askerlerdir 1992 yılında Tugay olarak kurulmuştur Genelkurmaya bağlıdır Bordo Bereli olmak için komando kursu ve askerin 6 ay komando ihtisas kursu görülmelidir 3 yıla yakın balık adam, paraşut, bomba imha keskin nişancılık, kurslarından geçirilirler. Herkes bereli olamaz, fiziksel özellik şarttır Genellikle 1.75-1.90 boylarında olurlar. gözler cok saglam olmalıdır gözlük kullananlar bordo bereli olamaz. Askerlik mesleğine en üst derecede bağlanmışlardır. Aldıkları eğitim ve fizikleri çok üstündür insan psikolojisini alt üst edebilecek durumlardan çok kolay çıkabilirler. İnanılmaz baskı altında doğru kararlar verirler. Asıl amaç güç kontrolü ve çevikliktir pratiktir çok hızlı karar verirler üst düzey eğitimli kişilerdir. Bu özellikleriylr diğer askerlerden ayırılırlar 'Bordo Bereliler' Zeka ve fiziğin mükemmel birleşimidirler. Hepsinin tıbbi bilgisi bulunur. Kullandıkları silahlar amerikan piyade tüfeği M-16 (bomba atarlı) ,Bora (keskin nişançı tüfeği, RPG 7 (roket atar ) Biksi makineli tüfek, tabanca, bıçak gibi silahlardır. Basit silahları bile bir savaşçı gibi imha araci olarak kullanabilirler Aralarındaki ilişkisinden cok abi-kardeş ilişkisi gibidir. Doğrudan Genelkurmaya bağlıdırlar askeri birimlerden emir almazlar ve komutasına girmezler.telsiz görüşmeleri kendilerine özgüdür ve kendi kodlarını belirlerler |
Kaynak vikipedi.com Türk Özel Kuvvetleri
Özel Kuvvetler Komutanlığı*ya da Bordo Bereliler*ve eski adıyla*Özel Harp Dairesi,*Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değişik sınıf ve rütbelerdeki*subay,*astsubay*ve*uzman erbaşlardan oluşur görevleri, tehdit ve terörü yoketmektir edilmesine karşı her türlü arazi ve iklim şartlarında görev yaparlar üst düzey eğitimlidirler özel*askerlerdir önemli kara kuvvetlerindendir. Fırat Kalkanı ve afrin fatihidirler Kaynak haber7.com Bordo Bereliler Bordo Bereliler devlet büyüklerinin yakın koruma görevini de yerine getirirler. Dünyanın en iyi askeri özel timidir 2004 te Almanya'da Özel Kuvvetler yarışmasında birincilik performansına sahiptirler Yurtiçi, yurtdışı ve ihtisas eğitimi olmak üzere 3 ayrı dalda 47 ayrı ders eğitimi gören "bordo bereliler", 3.5 yılda yetişmektedir.Yurtiçinde 72 hafta süreli kurslar gören elit askerler yurtiçi ve yurtdışında ihtisas eğitimi alırlar, ihtisas süreleri 10 ila 52 haftadır 3.5 yıl sonunda aday, gerçek bir "bordo bereli" olur Yurtiçinde; savaş beden eğitimi, özel harekat, yakın muharebe, teşhis-tanıma, uzak mesafeli keşif ve devriye, sızma, yaşamı sürdürme eğitimi.İhtisas kurslarında eğitimi görürler |
Kaynak tarihiolaylar.com bordo bereliler
*“Zoru hemen başarırız imkânsız ise biraz zaman alır.” Bordo Bereliler Özel Kuvvetler Komutanlığı Bordo Bereliler, Tsk nın gözbebeği ve gurur kaynağıdır özel harekat uzmanıdırlar. TSK’da görev yapan subay ve astsubaylardan gönüllülük esasına göre seçilirler yurtiçi ve yurtdışında 3,5 yıllık bir eğitimden geçerler. eğitime normal erbaşın dayanması olanaksızdır. zorlu eğitimle kara, hava ve denizde üstün savaş gücüyle ve düşmanı bozguna uğratmak için güçlendirilmiştir. Bubi tuzağı kurmakta ve 200 metre gibi mesafelerde nokta atışı yapmakta uzmandırlar. Onlar savaşmak için yaratılmışlardır. *Bordo bereliler tek bir ideal için savaşır terörü yok etmek Tek kuralları emre mutlak itaattir verilen emirle bölgeyi tehditten ve yasadışı unsurlardan temizlerler Şemdin Sakık’ın Kuzey Irak’tan; PKK elebaşı Öcalan’ın Kenya’dan getirilmesinde görev yapmışlardır Bordo Bereliler, karakol baskınına gönderilir Sınır ötesi operasyonlarda sığınak ve stratejik noktaları imha ederler. Bordo Berelilerin üstün savaş yetenekleri defalarca*NATO*tarafından yapılan Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda kanıtlanmıştır. bu yarışmalarda 4 kez üst üste birinci olunca NATO, yarışmayı 5. senesinde kaldırmıştır.Bordo Bereliler; sızma, göğüs göğse muharebe yeteneklerine sahiptir. en zor koşullarda hayatta kalabilirler. Kişisel savunma ve bubi tuzağında çok yeteneklidirler. *operasyon bölgesinde gerilla savaşı, kaçıp kurtulma, tahrip, paraşütle atlama ve sualtı eğitimi almaktadırlar. Bordo Bereliler iyi paraşütçüdür ve ikiden fazla yabancı dili konuşabilirler. saldırı ve savunma odaklı bir özel birimdir. PKK ve yasadışı örgütlerin korkulu rüyası olmuştur Delta Force, Amor ve diğer ülkelerin özel birliklerini susturmuşlardır. Hiç bir askeri birlik Fakat Bordo Berelilerin seviyesine ulaşamamışdır. en önemli özellikleri hedeflere ulaşırken hızlı ve sessiz olmalarıdır. 200 metreden nokta atışı yaparlar özel kilitleri 7 saniyede açarlar emre mutlak itaat ederler Eğitimde duygusallığa yer yoktur. Gerekirse kendilerini ve bölgeyi imha edebilirler. G-3, Bixi, MG-3, MP-5 muharebe silahlarını kullanmak Bereliler için çocuk oyuncağıdır. *evinizin kapısını açmak için anahtarı bulana kadar askerler M-16’yı söküp takarlar. Ölümden korkmazlar ve çatışmanın tam ortasına bırakılırlar. Ve şu manşet atılır Bordo Bereliler sınır ötesine sızdılar”*Dünyada “Güven Atışı” Yapan Tek Özel Birliktir güven atışında İki Bordo Bereli karşı karşıya gelir. Aynı timden ve yakın arkadaşlardır. biri başına bir hedef tutar ve diğer arkadaşı gerçek mermilerle hedefe ateş eder. tabancaları bacağının arasına alarak hedefe ateşe devam eder. Kurşunlar biter roller değişir. Bu atış her gün yapılır. bu özel birlikte her asker bir ordu gücündedir birbirlerine kenetlenmişlerdir Askerlerin birbirine olan güveni Bordo Berelilerde esastır.Bordo Bereliler PKK’ya Korku Salmışlardır Bir gün PKK sığınağı birçok yaşam malzemesi, Rus Kaleşnikof ve mühimmatı ele geçirilir. Örgütün sözde dağ kadrosunun mağarada derslik kurmuşlardır. Mağara duvarında aynen şunlar yazmaktadır:-Eğer bir asker sizi gördüğünde durmadan ateş ediyorsa o acemidir. Kurşununun bitmesini bekleyin ve kafasına sıkın, Eğer bir asker sizi gördüğünde ateş ediyor, saklandığınızda duruyorsa bilin ki o komandodur. Kaçın canınızı kurtarın, bir asker sizle karşılaştığında aniden kaybolmuşsa o bir Bordo Berelidir. Merak etmeyin o sizi bulur. *PKK’nın dağ kadrosundan kaçan teröristler ele geçirilirler. militan Tür askerine şöyle bir yanıt vermiştir: Bir asker çatışmada şarjörü üstümüze boşaltırsa o asker acemidir Diğer bir asker yarım şarjör mermi ile başlarsa çatışmaya o bir komandodur,Bordo Berelilerle çatıştığımızı ise sadece şöyle anlarız “Takkk” tek kurşun sesi... |
Kaynak tarihiolaylar.com bordo bereliler
Bordo Berelilerin Komutanı olan Tümgeneral Aksakallı, Azerbaycan’da Azeri askerlere moral için cepheye gitti Aksakallı ziyaretini “Türkiye her zaman Azerbaycan’ın arkasında olacaktır” sözleri ile sonlandırdı.Suriye’de Bulunan Süleyman Şah Türbesi, Bordo Bereliler Tarafından Korundu ve Taşındı IŞİD ve YPG arasındaki çatışmalarda 38 Bordo Bereli asker, TSK’ya kriptolu bir mesaj göndererek her an saldırıya uğrayabilecekleri ilettiler. Komuta çok gizli bir şekilde Suriye hattına sızmak ve askerlerin kurtarılması için düğmeye bastılar.Yirmi gün süren incelemelerde türbenin Türkiye’ye 200 km uzaklıkta bulunan ve temiz bir bölge olan Eşme’ye naklinde karar kılındı. Bordo Bereliler Suriye sınırına 3 gün önceden sığarak bölgeyi güvene aldılar. Sızan birlikler mayın ve çatışma riskini tespit ettiler cumartesi gecesi saat 21:00’da operasyon kararı alındı. Operasyon toplam 9 saat sürdü. Öso ya haber haber verildi. TSK gece operasyonda gövde gösterisi yaptı. Bu, şu anlamdaydı Evet, biz operasyon düzenleyebilecek, gece saldırısı yapabilecek bir askeri teçhizat ve kabiliyete sahibiz.Süleyman Şah’ın naaşı, Kur’an’ı Kerim okunarak çıkartıldı ve Türk bayrağına sarılarak nakledildi. karakolun imha edildi. Yapılan operasyon uluslararası hukuka uygundu Bordo Bereliler süleyman şah operasyonunu layıkı ile yerine getirdiler. |
Kaynak timetürk.com
Bir askerin Hakkari anıları ve altüst olan bir hayat! *Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde bulunan Aktütün Karakolu'nda askerlik yapan Esat Yüksel, gizlenen ve üzeri örtülen bu savaş gerçekliğinin bir kurbanı. 20 yaşında sağlık ve hayat dolu bir genç olarak gittiği askerlikten yaşamdan umudu olmayan, kendisine zarar veren, ölmeyi düşünen bir genç haline geldi. *Esat Yüksel askerlikte yaşadıklarını ve nasıl bu hale geldiğini anlattı.*Paramparça olmuş asker cenazelerini gösteriyorlardı'2010 da Hatay Serinyol'da 75 günlük acemi eğitiminden sonra Hakkari’nin Şemdinli İlçesi'nde Aktütün Jandarma Sınır Karakolu'na gönderildim bambaşka bir yerdi. batıya benzemiyordu. 15 gün taburda kaldık. Bize çatışma ve PKK baskınlarını izlettirdiler. Şehit askerlerimizin görüntülerini izledik. Bize uyursanız ölürsünüz. Aç kalacaksınız, susuz kalacaksınız ama uyumayacaksınız. Uykusuzluktan ölünmez. Evinize gitmek istiyorsanız uyumayacaksınız' diyorlardı" Şemdinli taburunda 15 gün kaldık timdeki 16 arkadaşla Aktütün Jandarma Karakolu'na gönderildik *16 kişilik tim olarak Aktütün Karakolu'nun güvenliğini sağlayan Bayraktepe üssüne çıktık. komutanlarımız Aktütün'de yaşanan çatışmaları ve baskınları izletti. Görüntülerde paramparça olmuş türk askeri vardı cesetlerin gövdesi kafası bacağı ve kolu yoktu Ölüm korkusundan 12 ay boyunca günde 18 saat görev yaptım' Parçalanmış ceset görüntülerinden etkilendik birçok asker psikolojik sorunlar yaşadı beyin olarak bittik yıkıldık, toparlayamadık kendimizi. geceler görüntüler rüyama giriyordu 12 ay boyunca 18 saat uyumadan görev yaptım. üzerimde korku oluştu. Acaba yatarsam bende ceset mi olurum? Parça parça mı giderim? Nasıl bir ölümle karşılaşırım? Diye düşündüm bir arkadaşımın resmen şuuru gitti çürük aldı. *Asker arkadaşımla görüşüyorum kendisini toparlayamıyor. Hayattan beklentisi kalmamış. 20 yaşındaki askerimiz çok genç hedefinin ne olduğunu savaşta neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. Eline silah veriyorlar ve sen 'kahramansın, yapacan' deniliyor. Ancak 20 yaşındasın ailenden kopup farklı bir yere gidiyorsun ve hayatın bilincinde değilsin Bayraktepe üs bölgesinde bir buçuk ay kaldık sıkılmaya başladık telefon yok, televizyon yok, müzik yok, doğru düzgün yemek yok. ölüm korkusu vardı. Hayattan elimizi ve ayağımızı çektik Kendimizi dağlara saldık. evimiz yuvamız burası dedik. Askerlik ve doğu anlatılmaz görüp yaşamak lazım. Savaş var ne zaman ne olacağı belli değil. Neyle karşılaşacağını bilmiyorsun. *askerlerle birlikte ölüm korkusundan yatamıyorduk. keşke üzerimize bomba düşse de ölsek eziyeti çekmesek' diyorduk. Nöbetteyken aha geldiler' diyorduk. Ağaç kıpırdamasında kelimeyi şahadet getiriyorduk, ağaca saldırıyorduk. ağacı hedef görüyorduk her akşam ölüm korkusuyla karşılaşıyorduk. Bir hayvan sesi geldiğinde aha geldiler. diyip sallıyorduk mermiyi el bombasını atıyorduk Korkudan kendimizi tutamıyorduk. Çünkü can ya bu başka bir şey değil. Yaşadıklarımdan dolayı Van Askeri Hastanesi'nde psikolojik tedavi gördüm İnsan hayatı bu kadar basit mi?'* Kimi askerler soğuktan kimisi kayadan düşüp ölüyordu. El uzatacak, kimse yoktu. Allah ile baş başaydık |
Kaynak timetürk.com
Bir askerin Hakkari anıları ve altüst olan bir hayat! *Bir süreden sonra ailemizi düşünmedik.ağlayan, gece korkuyla yataktan zıplayan askerler vardı. intihar eden psikolojisi bozulan askerler oluyordu. Psikolojisi bozulan askerleri komutanlarımız oğlum arkadaşınız çürük aldı kafayı kırdı. Dayanamadı gitti. görevinizi yapın çekip gidin diyorlardı. askerlerin yaşam şartları gerçekten çok zor! Basın askerlik yaptığımız yeri anlatıyor. şehitlerimizi anlatıyor oldu bu kadar PKK'lılar vuruldu diyor. Doğuda yaşananları göstermiyorlar insanlarımız öldüler şehitlerimiz oldu basın insanımızın nasıl öldüğünü göstermiyor insanlar bombalarla parçalanarak ölüyor. 2008 de Aktütün baskınında Yataklarda kan izleri vardı *Şehit kardeşlerimiz için Biz insanız insan hayatı bu kadar basit mi? diye soruyorduk" Ben yaşadım kimse yaşamasın istiyorum'*Terhis olduğum 2011 yılından bu yana askerde yaşadıklarımı unutamadım psikolojik sorunlar yaşadım kendimi toparlayamıyorum. birileri ölüyor birileri bedel ödüyor. şehir hayatında herkes kendi hayatında sanki hiç bir şey olmamış hiç bir şey yaşanmamış hiç bir şey insanların umurunda değil ailem sivile alıştığımı zannediyor kendime zarar veriyorum. Gece yatamıyorum beynim gidiyor. Acaba arkadaşlar benim yaşadığımı yaşıyor mu? Acaba ne zaman ölecekler diye düşünüyorum. mücadele veriyorum beyinim gidiyorum vücudum ve beynim yoruluyor. Askerden geldikten sonra sivile alışamadım yaşadığımız ağır şeyler *Yaşadığım psikolojik sorunlar nedeniyle hastaneye gittim doktorların ilaç tedavisi uyguladılar bir çözüm yolu bulamadım" Hatay Askeri Hastanesi'nde komutan yapacak bir şeyimiz yok. Askerliğini yapmış. Onun gibi binlerce kişi var. Başka yere götürün' dediğinde kalbim parçalandı. keşke askere gitmeseydim. Ben askere gitmeden bu halde değildim. Hayat şartlarım iyiydi sağlığım yerindeydi. Yaşama bakışım böyle değildi. Neden kim için gittim. Ben sizin için gittim sınırda durdum' siz Beni oradan kovdunuz hastaneye gidecek imkanım yok, sosyal güvencem yok" Mecburen Manisa Ruh Hastalıkları Hastanesi'ne gitmek zorunda kaldım"15 gün kaldım. insanları görünce psikolojim daha çok bozuldu. *Hastanedekilerin hepsi askerdi. Hepsi Hakkari ve Şırnak bölgesinde askerlik yapmıştı. İçlerinde binbaşı vardı. Onların bu durumunu gördüm halime şükrettim. askerlerin ailesine Allah sabır versin hepsinin yardımcısı olsun. savaşın önü kesilmesi lazım Artık kimse ölmesin doğuda gidip savaşmak önemli değil. Orada insan psikolojisi ölüyor Allah herkesin yardımcısı olsun. Gerek asker, gerek polis, ben kimsenin ölmesini istemiyorum. Hiç kimse zorlukları yaşamasın. Herkes vicdanıyla Allah korkusuyla ne gerekiyorsa yapsın, kimse ölmesin, ölümler olmasın. Basit bir şey değil, insanız. Bir neslin bu hale gelmesi bir trajedi' *Kardeşinin yaşadığı rahatsızlıkla ilgili konuşan Murat Yüksel, kardeşimin rahatsızlığını fark etmediler Kardeşimi sapasağlam askere gönderdik Askerden sonra konuşmuyordu, kendisine zarar veriyordu. annem hasta oldu yataklara düştü. kardeşimin sağlığı için çalışıyoruz. maddi ve manevi imkanlarımızı seferber ettik. Kardeşimin sosyal güvencesi yok. askeri hastanede yardımcı olmadılar. Askerlik zor bir meslek herkes üstesinden gelemiyor insanlar ve ailelerin psikolojisi bozuluyor. savaşın bitmesi kanın durması, gerekiyor*Vietnam Sendromu; savaş sonrası er ve subaylarda ortaya çıkan, halüsinasyon veya sürekli kabus görmedir, herkesi düşman sanma, aşırı kuşkuculuktur en sevdiklerine ve topluma karşı şiddete yönelme ve mutsuzluk halidir çatışmalarda yaşadığı dehşet dolu saatleri unutamama ve bu anıları yeniden yaşamaktır ruh bozukluğudur. Vietnam Sendromu, dünyada savaş ve çatışmaya girmiş ruhsal dengesi bozulan asker ya da savaşçılara konulan teşhise bu isim verilmiştir Tıp dilinde Vietnam Sendromu olarak bilinen psikolojik rahatsızlık Türkiye'de özellikle doğuda PKK ile savaşan askerlerde görülüyor. Askerlerde savaş sonrası uyum bozukluğu oluşuyor Vietnam Sendromu Türkiye’de PKK ile savaşan askerlerde görüldüğü için bu sendroma "PKK sendromu" deniliyor.* |
Kaynak tarihiolaylar.com Türk Akıncıları
*Akıncıların temelini Osman Gazi ve Köse Mihal atmıştır. Orhan Gazi zamanında düzenli piyade ve süvarilerin oluşturulmasına kadar akıncılar çarpışmıştır. Osmanlı’nın bir uç beyliğinden devlet haline gelmesi ve toprakların genişlemesinde akıncıların katkısı büyüktür. Akıncı ocağında Evrenos Bey’in* katkısı büyüktür. İlk akıncılar Osman Gazi’nin yoldaşlarıdır ülkeye katkıları ve yetkileri yüksektir. Divan-ı Humayun, Akıncı* atamalarına karışmazdı. Akıncılar, fedai serdengeçti, deli, azap, gönüllü, gibi* isimler alırdı. 16. yüzyılda* 40 bin olan akıncı mevcudu, daha sonraları düzenli birliklere dönüşle azalmıştır *akınların başı Akıncı Beyi, emirleri padişahtan alırdı. devlet için canını feda ettiklerinden* subaşından* imtiyazlıydılar. düzenli birliklere dahil değildiler. Rumeli Akıncıları düşmana* ani taarruzlar yaparak yıpratırdı.Akıncıların teçhizatları kale kuşatmasına uygun olmadığı için kale kuşatmalarında düzenli birlikler kullanılırdı. Fakat kalenin düşmesiyle Serdengeçtiler” düşmanın en içine dalardı. Akıncılığa kabul* çok zordu. gönül rızası gerekliydi. kötü bir akıncı, birliğin yenilmesine* yok olmasına neden olabilirdi. Çok süratli hareket ederler, çok iyi at binme becerisine cenk* ve kılıç yeteneğine sahiptiler devrin en sarsılmaz askeri gücüydü . Akıncı olabilmenin* şartı Türk olmaktı. *Devşirmelerin,* yabancı kökenli azınlıklar devletin her kademesinde görev alabiliyorken akıncı olamazlardı akıncı olmak isteyen bir Türk’ün dürüst bir kefil göstermesi gerekiyordu. Akıncıların atları hızlı, dayanıklı ve süratliydi sefere beş at götürür yorulan atları konakta bırakırlardı at yetiştiriciliğinin durması akıncılığın zayıflama nedenidir Akıncılık* babadan oğla geçerdi, akıncılar öncü birliklerdi, ilk önce düşman bölgesine sızar düşmanın zayıf anını kollar* bilgi toplardı. Akıncılar keşifte birliklere ayrılır öncü akıncılara arkadaki akıncılar destek verirdi. Akınlar, akıncı sayısına göre isimler alırdı. 100 kişiden azsa çete”, 100’den fazla ise haramilik”, gibi Akıncı Beyinin taarruzları akın” olarak adlandırılırdı.*Akıncılar düzensiz birliklerdi komuta kademelerine ayrılmışlardı. akıncı beyi komuta ederdi bir seferin “Akın” sayılabilmesi için akını Akıncı Beyinin komuta etmesi şarttı. Her on akıncıya onbaşı; yüz akıncıya subaşı; bin akıncıyı da binbaşı komuta ederdi. Mihaloğlu, Evrenosoğlu, Turhanoğlu, ve Malkoçoğlu ünlü akıncı aileleriydi Mihaloğlu Sofya’da; Evrenosoğlu Arnavutluk’ta; Turhanoğulları Mora’da; Malkoçoğulları Silistrada* bulunurdu Sınır boylarında ocaklarda yaşayan akıncılar ailelerinin adlarıyla anılırlardı. Akıncılar, Türklere has bir askeri sınıftı.Akıncılar, orduların beş günlük mesafe ilerisinde yol alırlardı.* savaş çıkmadan düşmanı yıpratır ve düşmana baskınlar düzenler ve düşman saflarına dalar Düşmana aman vermezlerdi *akıncı birliklerinin, ne zaman nerede ortaya çıkacakları belli olmazdı omlar efsaneydi Devlet tarafından akıncı defteri tutulurdu. defterler merkezde eyalet ve uç beyliği kadılarında muhafaza edilirdi. akıncıların seçiminde yolsuzluğa izin verilmezdi. Akıncılar topraklara sahipti savaş ganimetinim 1/5 ini devlete humus vergisi olarak öderdi savaşta ölen akıncıların yerine, genç ve dayanıklı gençler ocağa kaydedilirdi. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı ilerle! bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle *Akıncılar, kendi aralarında* isimlerle anılırdı.isimler akıncı gruplarının savaşada gösterdikleri kahramanlıklar ve büyük cesaret* taarruzlarından alınırdı Deli” adı verilen akıncılar 15. yüzyıldan itibaren kurularak akınlara başlamışlardır. Önceleri sadece Avrupa’da kullanılan deliler, “bayrak” adı altında 60’ar kişilik ocaklara ayrılırdı. Başlarındaki kumandana “delibaş” denirdi. Delibaşın altında komuta kademesi olarak gönüllü ağası ve bölük ağası gibi zabitler bulunurdu. Deli süvarisi cesaretiyle kendini kanıtlamak zorundaydı. 16. yüzyılda kurt, sırtlan, pars, gibi vahşi hayvanların derilerini giyen delilerin atları* çevik ve dayanıklıydı. Delilerin silahları kılıç, kalak, mızrak, balta ve bozdoğandı.*Akıncıların en yiğitleri “dalkılıç” ve “serdengeçtilerdi fedailerin düşman içine dalmak kuşatılmış kaleye girmek gibi çok zor görevleri vardı. yiğitlerin çoğu şehit olmuştu dalkılıç olmak için gönüllülük esastı* Büyük yetenek isteyen fedailik savaşlarda büyük bir güç kazandırırdı düşmanın maneviyatını azaltırdı. 16. yüzyılda sayıları azalan akıncılar, geri hizmetlerde kullanıldı. Akıncıların yerini bu Kırım* Tatarları aldı Akıncılar 1826 da resmen ortadan kalkmıştır. |
Kaynak vikipedi.com Akıncı
Akıncı Osmanlı İmparatorluğu'nda düşmana akınlar, baskınlar tertipleyerek yıpratma harekâtında bulunan hafif*süvari*birlikleridir. “Akıncı” sözü*Türkçe*kökenlidir.*Ak-*“akmak” fiilinden gelişen sözün yapısında fiilden isim yapım eki akın etmek, hücum etmek anlamlarından kurulmuştur.Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk yıllarında gaza amacıyla saldırılar düzenleyen "Gaziler" akıncılara dönüşmüştür. ön saflarda yer alarak düşman birliklerini bozguna uğratırdı Osmanlı akıncılarının kumandanları vardı. Bin kişinin kumandanına binbaşı, yüz kişinin kumandanına yüzbaşı, on kişinin kumandanına onbaşı denirdi. Akıncılar,*Avrupa'da korku uyandıran gözüpek savaşçılardı.Arnavutluk*ve*Dalmaçya'da Gazi Evrenos ,*Mora*ve*Yunanistan'da Gazi Turhan Bey Bulgaristan'da*Gazi Mihal Bey*Bosnada *Malkoçoğlu ailesi*gibi akıncı aileleri babadan oğula akıncılığı sürdürmüşlerdir.edebiyattada akıncılık konuları işlenmiştir. Savaş, akın ve kahramanlıkla örülü akıncı tarzı halk edebiyatı ve efsane olmuştur. Osmanlı halk edebiyatında çok sayıda akıncı. Serhat türküleri vardır* Estergon Kalası bunlara örnektir. Türk şair*Yahya Kemal Beyatlı'nın "Akıncı" adlı bir şiiri bulunmaktadır |
Kaynak tdv islamansiklopedisi.info AKINCI
*Osmanlı hafif süvari birlikleridir Temeli Osman Gazi zamanında Köse Mihal tarafından atılmıştır Orhan Bey zamanında dâimî piyade ve süvari teşkilatına kadar hep bunlar kullanılmıştır, Osmanlı uç beyliğinin devletleşmesinde katkıları vardır . Akıncı ocağında Evrenos Bey’in büyük emeği geçmiştir. I. Murad devrinde Yeniçeri Ocağı kurulunca akıncıların görevleri sadece sınır boylarında sınırlı kalmıştır Akıncılar sürekli orduya mensup değillerdi;* Rumeli’de serhad boylarında oturur düşmana akın yaparlardı. Devlet akıncılara kışla tahsis etmez, maaş vermez, silâh sağlamazdı. Akıncılar silâhlarını kendileri temin ederler ve ganimetle geçinirlerdi. vergiden muaf tutulurdu*Akıncılar güçlü ve genç yiğitlerden seçilirdi. dürüst birini kefil gösterirdi akıncı defterleri serhad kadılığında, ve merkezde saklanırdı.Akıncı beyini devlet tayin ederdi. Mihal, Evrenos, Turhan ve Malkoçoğlu meşhur akıncı aileleriydi Akıncılar kumandanların adlarıyla anılırdı.Evrenos Bey Arnavutluk’ta, Turhanoğulları Mora’da, Mihaloğulları Sofya’da, Malkoçoğulları ise Silistrede bulunurdu on akıncıya onbaşı, yüz akıncıya subaşı, bin kişiye binbaşı kumanda ederdi. Akıncıların sayısı devletin gücüyle orantılıydı akıncılara* dirlik tahsis edilince akıncıların timarlı kısmı ortaya çıkmıştır Küçük rütbeli akıncı zâbitlerine toyca veya taviçe denirdi. *Akıncı başı barışta çeribaşı, seferde ise alay beyleridir. Akıncılar barışda kendi işleriyle meşgul olur binicilik yüzme, sarp yerleri aşma ve at üstünde silâh kullanma* gibi çeşitli tâlimler yaparlardı. Savaşa ise birkaç gün önden giderler, keşifde bulunurlar, ordunun geçeceği yolu emniyete alırlardı. düşmana engel olurlar, bilgi* iletirlerdi.Akıncıların* üç çeşit akını vardı. 100 kişiden azsa çete 100’den fazlaysa* harâmilik, bizzat akıncı kumandanının idaresindekine ise akın denilirdi. Harâmilik ve akında alınan esirlerin beşte birini, acemi oğlanı yapılmak üzere* devlet alırdı. Akıncılar, Avrupalılar’ın iddia ettikleri gibi, çapul için düşmana saldıran başı bozuk serseriler değil Akını iyi bilen emir ve kumandanlardı** *Türk olan akıncıların oğulları da akıncı adayı idi. düşmana kitle halinde girer ve bölüklere ayrılırlardı. Silâh ve teçhizatları uygun olmadığından kale muhasarasıyla meşgul olmazlardı. akıncı* fedaileri serdengeçtiler kuşatılmış kaleye girerler, dalkılıçlar düşmana dalarlardı. geriye dönemez şehid olurlardı. Akıncıların silâhları kılıç, kalkan, pala, mızrak ve bozdoğan denilen topuzdu yanlarında yedek atlar da bulundurur ganimetleri bunlarla taşırlardı.Akıncılar,* Rumeli’de serhad boylarında bulunurlardı* Fâtih, II. Bayezid ve I. Selim devirinde Anadolu’nun doğusunda kullanılmıştır. Fetihler döneminin sona ermesiyle duraklama devri* başlamış eski akınlar görülmez olmuş, akıncıların sayısı azalmıştır. *Osmanlılar’da akıncılık 1595 yılına kadar* 250 sene devam etmiştir. vezîriâzam Koca Sinan Paşa’nın Eflak’da Prens Mihal’e yenilmesi üzerine Tuna’nın öte yakasında kalan akıncıların pek azı kurtulabilmiş ve 100.000 akıncı atı telef olmuştur.* akın atlarının yetiştirilememesi, teşkilâtın zayıflama sebebidir. XVII. yüzyıldan itibaren sayıları azalan akıncılar geri hizmetlerde kullanılır olmuş, yerlerini sınır kalelerindeki serhad kulları almıştır. Kırım Tatarlarından faydalanılmıştır. Akıncı adı, 1826’da resmen ortadan kalkmış türkülere ve destanlara konu olmuştur Millî Mücadelede Demirci Kaymakamı İbrâhim Edhem’in kurduğu birliklere de “akıncı müfrezeleri” denilmiştir. Büyük Taarruz arefesinde Batı Anadolu’da işgal altındaki topraklarda düşmana büyük kayıplar verdirmiştir bu kuvvetler zaferden sonra dağılmıştır. |
Kaynak ihvanlar.net Akıncılar Kimlerdir?
*Osmanlı Devletinde sınır bölgelerinde düşman memleketlerine ânî baskınlarda bulunan hafif süvari grupları olan.*Akıncılar,yağma* ve talanla hayatlarını geçiren serseriler *değildir*usta savaşçılardır Avrupa ve balkan dillerini bilirler düşnana akın yapar düşmanın durumunu, bildirir istihbarat görevini de yerine getirirlerdi. kânunları vardı.Türk ırkındandı. Devşirme, Arnavut ve Boşnak kavimler alınmazdı. Akıncı olmak için Osmanlı Türkü olmak şarttı. akıncı beyleri Osman Gâzi’nin yoldaşlarıydı Akıncı beyleri, istediklerini ocağa alır, ve çıkarırlardı. Dîvân-ı hümâyûn karışmazdı. Akıncı beyleri fevkalâde selâhiyetlere sâhibti doğrudan sultandan emir alırlardı. *Akıncı beyinin Rütbesi sancak beyi derecesindeydi. Akıncı eri, canını yüzlerce defa* ortaya koyduğu subaylardan imtiyazlıydı. akıncılara*“fedaî, dalkılıç, serdengeçti, deli”gibi isimler verilirdi. Akıncılığa kabul edilmek çok zordu. bey’in rızâsı gerekliydi. kötü bir akıncı, birliğin mahvına sebeb olabilirdi.* süvarilik,* silâhşorluk vasıfları olmayan, akıncılığa kabul edilmezdi. Şimdiki* komandoya benzeyen akıncılık,* babadan oğula geçerdi. Akıncılar düşman arazisinde, orduya yol açarlar pusuları bozarlardı. Düşman topraklarınfa* bölüme ayrılırlardı. İlk kuvvete arkadaki kuvvet yardım ederdi. Hücumları âni ve sertti düşmanı dağıtırdı. düşmandan haber toplar yolları emniyette* tutmak vazifeleri idi. Akıncılar genellikle ordudan 4-5 gün önden giderler vazifelerini yerine getirirlerdi. *Akıncı atları akıncıların hayatlarına uygun, dayanıklı ve sür’atli olurdu. Sefere 4-5 at götürür ve yorulan atları konakta değiştirirlerdi Akıncı birliklerinde on akıncıya*onbaşı, yüz akıncıya*subaşı, bin akıncıya da*binbaşı*kumanda ederdi. kumanda zincirinin başı akıncı beyiydi.Akıncılar sınır boylarında ocaklar hâlinde teşkîlâtlanırdı. akıncılar sülâle ismiyle anılırdı. en meşhurları Malkoçoğlu Turhanlı Mihalli akıncılarıydı. Malkoçoğlu Silistre’de, Turhanlı Mora’da, Mihalli Sofya ve Semendrede bulunurdu. ilk akıncı beyi Evranos Bey’dir. Akıncıların en önemlileri*dalkılıç*ve*serdengeçti fedaîydi. düşman içine dalmak ve kaleye girmek gibi çok zor görevleri vardı ve geri dönme ihtimâlleri çok azdı. Onların Allah yolunda cihâd yapma arzusu vardı *Bir düşman ordusuna dalmak gerektiği zaman vazifeyi yapanlar ordudan ayrılır, düşmanı sağ, sol ve arka cihetden kuşatır kadar düşmanı bozguna uğratır maneviyâtı bozardı Napolyon bu Osmanlı askerini dalkılıç olmağa mecbur edecek kadar sıkıştırmak elvermez, dalkılıç olmayı göze almış yüz adam meydana çıkarsa, mağlûb olmamak mümkün değildir.” Kalelere girmek gerektiğinde* gece vakti merdivenle kaleye girilir ve bu kalenin ele geçirilmesini sağlanırdı.Düşmanı alt üst ederek, savaşı kazanan akıncıların tekniği şöyle idi: Akıncı ordusu* bölümlere ayrılır, küçük birliklerle yola devam edilirdi. ele geçirilecek şehir ve kararlaştırılırdı. Dönüşte birlikler birleşirler* tek bir ordu hâline gelip Türk topraklarına dönerlerdi. düşmanı korku içinde bırakırdı. *Yıldırımlar ve kasırgalar gibi esip geçen akıncıların nerede ve ne zaman bulundukları bilinmezdi Devlet tarafından akıncıların isimleri, tımara sâhib listelerde tutulurdu. Defterler iki nüshaydı biri merkez Defterhânesinde, diğeri akıncıların eyâlet veya sancaklarında muhafaza edilirdi* yolsuzluğa meydan verilmezdi. Her akın sonunda şehîd ve mâlül olanların yerine çevik, ve kuvvetli gençler akıncı seçilirdi.Akıncıların maaşı yoktu. ganimetin 1/5’ini*pençlik vergisi verir* kalanla geçimlerini te’min ederlerdi* Bâzılarının* tımarları vardı. Seferde düşman hududuna kadar yiyecek verilir, daha sonrasını kılıçlarıyla te’min ederlerdi. *Akıncılarda kıdemli ve seferlerde yararlılık gösteren Tımarlı*ve*Tavcılar* bulunurdu. Tavcılar çerilerin başıydılar. sefer emri gelince, akına katılırlardı.akıncıların sayısı* onbeşinci asırda* 40.000 di Birinci Kosova Savaşı’nda akıncı mevcudu 20.000 di Türk târihinin en büyük akını 1479 Erdel akınıdır 43.000 akıncı katılmıştır. Bölgedeki altın ve gümüş mâdenlerinin hedef alan akında, akıncıların başında* on İki akıncı beyi bulunmuştur. 43,000 akıncıdan 20.000’i Macar ovasının zümrüt renkli topraklarında şehîd oldu. Macarlar vahşette bulundular. Şehîdlerin cesetlerini parçalayarak dans etmek gibi zulüm yaptılar.1559 senesinde Turhanlı akıncılarının sayısı 7000 civârındadır Sultan Süleymân Han’ın Budin ve Avusturya seferlerindeki Mihallı akıncılarının sayısı 50.000 dir |
Kaynak ihvanlar.net Akıncılar Kimlerdir?
*Osmanlı ordusunun öncü kuvveti* akıncılar, 1595 de sadrâzam Sinân Paşa’nın Eflaktaki hatâsına kadar güçlerini korumuşlardı. Sinân Paşa devlete isyân eden Romanya voyvodası Mihail üzerine 100.000 kişi ile sefere çıktı. Mihail geri çekildi. Sinân Paşa isyânı bastırdığını zan ederek geri döndü. Mihail, Osmanlı ordusunun hareketlerini haber alıyor, ve tâkib ediyordu. 1595 te Targovişte’ye girip, şehri savunan üç bin beş yüz Türk’ten Ali Paşa, Koçu Bey ve subayları ateşte pişirdikten sonra yiyen Mihail ve Türkleri kazığa oturttular. Sinân Paşa Tuna’nın kuzeyindeydi Ordusuyla karşıya geçmesi üç gün sürecekti. *akıncılar köprüyü geçerek köprüyü havaya uçurdular Mihail, köprüden akıncılara, top ateşi açtırdı. Akıncıların can vermeden silâhlarını teslim etmemeyeceklerini bilen voyvoda Mihail akıncıları Tuna sularına dökmek istiyordu. top mermisi köprüye isabet edince binlerce akıncı, Tuna dalgalarına gömüldüler. karşıya geçemeyen akıncılar şehîd oldular. Türk akıncı ocağı, voyvoda mihale karşı büyük bir darbe yedi. devlet* kaleleri serhat kulu teşkilâtına vermiş, Kırım ordusundan akınlarda faydalanmıştır Kırımlılar, Osmanlı akıncı ruhuna sâhib olamadıkları için, başarılı olamamışlardır.Akıncı kânununa göre, akıncı beyi şehri fethederse, gayrimenkuller pâdişâha âid olurdu. Beylere* bölgenin köyleri tımar* dağıtılırdı. *akıncı beyleri de tımardan elde ettikleri gelirleri, hayır müesseselerine vakfederlerdi.silâhları hareketlerine mâni olmayacak şekildeydi. En çok kullandıkları silâhlar, kılıç, kalkan, pala, mızrak ve bozdoğan denilen başı yuvarlak kısa saplı topuzdu. zırh kullananları azdır. |
Kaynak ihvanlar.net Akıncılar Kimlerdir?
FİLEK KALESİNİN FETHİ!.. *Macaristan’ın Budin vâlilerinin en meşhuru, Sokullu Paşa’nın amcası oğlu olan Mustafa Paşa’dır. akıncı yiğitleri arasında Paşa Baba diye meşhur olmuştur. Kapısında bine yakın şehbaz yiğit beslerdi. Bir bora, bir kasırgaya benzeyen serdengeçtiler, bir çok kale fethetmişdi. Filek kalesinin fethi eşsiz bir kahramanlık destanıdır.Filek kalesi, yüksek ve kayalık bir tepenin üstünde kartal yuvası gibiydi. top ile yıkmak, taarruzla almak mümkün değildi. Mustafa Paşa’nın akıncılarında Demirbaş Hasan isimli yirmi beş yaşlarında tığ gibi bir delikanlı vardı.* Demirbaş Hasan, kırk akıncısıyla Filek kalesini fethe çıktı. *Gece kale önlerine varan kırk akıncı, kaleye tırmandı merdiveni kuşakları ve iplerle* bağlıyarak uzattılar. En önde Demirbaş Hasan vardı. Mazgal deliğinin namlusu tıkanmıştı. Topun ağırlığı sekiz yüz okka* idi. Demirbaş Hasan Allahü teâlâya sığınarak, besmele çekti. pençeleri ile mazgala* yapıştı, göğsünü top namlusuna dayadı. Ayaklarını merdivene basıp, kollarıyla sekiz yüz okkalık topu ittirdi. Birinci hamlede, topun namlusu girmişti. Demirbaş Hasan namluya başını dayayarak, koca topu uzaklaştırdı. Açılan mazgal deliğinden Demirbaş ve kırk akıncı kaleye girdiler. Türk akıncılarını karşısında gören kâfirler,* kendilerine gelemedi akıncılar, “Allah Allah!” nidaları ile kaleyi fethettiler. Bu, cihânda eşine rastlanmayan bir kahramanlık vak’asıdır. Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle… Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan; Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan. Birgün dolu dizgin boşanan atlarımızla, Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla. Cennet’te bugün gülleri açmış görürüz de, Hâlâ o kızıl hâtıra titrer gözümüzde. *************************************** Yahyâ Kemâl |
Kaynak masivatürk.com Türk Akıncıları
*Türk Akıncıları Osmanlı denilince akla ilk gelen birliklerdir Osmanlının en seçkin askeri gücüdür kuruluşdan, 16. yüzyıla kadar Rumeli ve Avrupa fetihlerinde Bir uç beyliğinin devlet,ve imparatorluk hâline gelmesinde büyük katkıları vardır . Osmanlı'nın sınır boylarındaki gaza gücü Gazilerdir temelleri, Osman Gazi ve, Köse Mihal tarafından atılmıştır. akıncı beyleri, Osman Gazinin yoldaşlarıdır Akıncı ocağının kurulmasında Orhan Gazi ve, Gazi Evrenos Bey'in büyük bir emeği geçmiştir. Gazi Evrenos Bey 129 yaşına kadar yaşamış ve dört Osmanlı padişahına hizmet etmiştir. 1396 da 108 yaşındayken Niğbolu savaşına, Eflak seferlerine katılmış, at üstünde kılıç sallamış efsane bir Akıncı beyiydi. *akıncılık, Osmanlının Avrupa'daki fetihlerinde büyük önem arz etmiştir. Akıncılar, Rumeli'de ve sınır boylarında teşkilatlanırlar. Padişah, tarafından atanırdı. Her mıntıkanın akıncı beyi farklıydı sülale isimleriyle anılırdı. Akıncılık, babadan oğula yetkileri çok genişti. Akıncı beyleri istediğini ocağa alır, ve çıkarabilirdi. Devlet tarafından oldukça güvenilen akıncı beyleri büyük yetkilere sahipti. emirleri yalnızca padişahtan alırdı.Türklere has askeri bir sınıftı. En meşhur akıncı aileleri Mihaloğlu, Evrenosoğlu, Malkoçoğlu ve Turhanoğluydu Akıncılıkta en önemli şart, Türk olmaktı. Türk olmayan akıncı olamazdı. Devşirmeler devletin her kademesinde, yer alırdı sadrazamlığa bile olurken, akıncı olmaları imkansızdı. *Akıncılar Osmanlı ordusunun öncü kuvvetiydi vazifesi, beylerinin önderliğinde sınırları korumaktı. saldırılara ve tehditlere karşı caydırıcı bir güçtü. Rumelinde sınır boylarında yaşayan akıncılar, düşmana ani baskınlar tertipleyerek yıpratırdı düşman hakkında bilgi toplardı savaşta düşman topraklarına 4-5 günlük önden girerler ve orduya yol açar, ve pusuları bozardı Savaşta gerilla taktikleriyle düşmanı bozguna ugratırdı Sefer yeri kararlaştırılır ve saldırılırdı düşman korku içinde kalırdı. Düşmanı Kasırgalar gibi ezip geçen akıncılar gölge gibiydi, ortaya çıkacakları zaman ve mekan belli olmaz, düşman ne yapacağını bilemezdi. Âdeta bir kabus gibi düşmanı alt üst ederlerdi *Akıncılar, savaşta önemli rol oynarlardı. erzakları korur istihbarat toplarlardi Bindikleri atlar, hızlı ve özel akın atlarıydı. Akıncılar sefere 4-5 at götürür yorulan atları konakta bırakırlardı En çok kullandıkları silahlar; kılıç, kalkan, mızrak, pala ve bozdoğan denilen, kısa saplı, başı yuvarlak bir topuzdu. Zırh kullanan azdı. Sefere çıkarken yiyecek alırlar, daha sonrasını kılıçla temin ederlerdi. Akıncı kanunlarında eğer akıncı beyi şehri fethederse, gayrimenkuller devlete ait olurdu. Akıncı beylerine tımar dağıtılırdı. Akıncılar barış zamanında toprakla uğraşır sefere emrinde toplanıp, hücum bölgesine yola koyulurlardı. Geçimlerini maaşla değil, ganimet ve yağmadan pay alarak temin ediyorlardı. akın onlar için tek geçim kapısıydı. |
All times are GMT +3. The time now is 15:17. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025