Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Aile Hayatı (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=246)
-   -   Evlilikte Amaç Ne Olmalı (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=30394)

Gönülden 07-30-2008 10:46

Evlilikte Amaç Ne Olmalı
 
Bakkal amcada da hoşgörü kalmışsa tabi...varsa bütün insanlığa önerilir...
Yalçın bey yazı bütünüyle doğruları yazmış diyebilirim...tabi aynı güzerkahta hanımlarında eğer bu yazılanları yapan beyler varsa aynı şekilde yaklaşmaları gerekir..birbirini karşılıklı anlama ile yazılanlar ancak hayatımıza nüfus edebilir kanısındayım..
Keni elimizle kaybettiğimiz hoşgörü, sevgi ve merhamete.. yine muhtaç olup yokluğuna yakınan gene bizleriz...yani güzellikleri yakalamakta kaybetmekte elimizde...
Paylaşım için teşekkürler güzel insan....+1

Akl-ı Selim 08-02-2008 20:40

Evlilikte Amaç Ne Olmalı
 
Tüm dostlara selam olsun Şu ayet kulağımıza küpe olsun lime tegulüne ma la tef'alün

Gönülden 08-05-2008 11:11

Evlilikte Amaç Ne Olmalı
 
Evliliğin sorumluluğunu bilmeden evlenenler hayatlarını eşlerine zindan ederler..
Hep beraber ailece mutlu olmanın yolu varken mala, mevkiye, hırsa kapılıp kendini aslında kendi yalnızlığına iterek mutsuzluğunda kapısını aralarlar...
Rabbin kendine verdiği eş olma, baba olma sıfatlarının bilincinde olan bir erkeğin benlik duygusunun sorumluluğunda, samimiyet, şevkat ve sevgi nimetinden muhakkak nasiplenmesi gerekir..velhasıl öncelikle herkes ruh bedenine uygun olan elbiseyi bulup giymelidir..acı sonuçların olmasını istemiyorsak..
Paylaşım için teşekkürler Yalçın bey....+1

Gönülden 08-18-2008 13:02

Evlilikte Amaç Ne Olmalı
 
Her iki tarafta kendi kabulleriyle hoşgörü bekler...
Dinimiz kadına karşı bu tarz davranışları şiddetle yermiş ve hesabının sorulacağınıda belirtmiştir..
Bu tür davranışlar cahiliye döneminin kalıntılarıdır..
Gönüllerde sevgi önemlidir sevdirme önemlidir...
İslamın kadına verdiği değeri anlamak için gene dinimizin o yüce değerlerini ve emirlerini incelemeliyiz..
Bu güzel paylaşımınızdan dolayı minnet olsun güzel insan...+1

sinancetintas 08-30-2008 09:58

Evlilikte Amaç Ne Olmalı
 
Bu konuyu bastan sona simdi okudum biraz zaman aldi olayin genelcercevi kafamda sekillendi ama ne yapacagimi sasirdim. 1.Evlilik gercekten bu kadar komleks bir muessesemi?

Gönülden 09-09-2008 10:51

Evlilikte Amaç Ne Olmalı
 
Alıntı:

sinancetintas Nickli Üyeden Alıntı
Bu konuyu bastan sona simdi okudum biraz zaman aldi olayin genelcercevi kafamda sekillendi ama ne yapacagimi sasirdim. 1.Evlilik gercekten bu kadar komleks bir muessesemi?

:D :D :D
Biz bu yazıları komleksle şekillenmiş düşüncelerden azda olsa sıyrılmanız için açmıştık ama... :D

AY IŞIĞI 09-09-2008 11:54

Evlilikte Amaç Ne Olmalı
 
Tek kelimeyle mükemmel paylaşımlardı :-* yalçın bey ve gönülden hanıma bizi bu kadar aydınlattıkları için sonsuz teşekkür ederim.Rabbim cümlemize bu düşünce içerisinde yuva kurmayı nasip etsin inşallah.

Gönülden 10-05-2008 19:18

Yine herzamanki gibi benlik duygularının öne sürüldüğü bir evlilik protresi..
Geçmişi oranla günümüzdeki bayanlar için farklı bir bakış açısı ile yanaşmak istesemde malesef günümüz bayanlarının evlilik müessesinde tahammülsüz ve kanaatsiz olduğunu söylemek zorundayım..
Herşeye vakit bulup yemeğini pişirmeyi eşinin gelme vaktine bırakan,eşi çıkacağı vakit gömleğini ütüleyeip veren, ananelerimize uymayan tavırlarla eşini karşılamak bihayli yaykınlaştı ve eşler arasında sorun, hatta boşanma sebebine dönüştü..
Ancak söylediğim gibi erkeklerinde bu konuda mahsum olduğu söylenemez...dışarıda onca bayanın telinden gidip eve gelince bir tahamülsüzlük ve ilgisizlikte hatsafada...eşinin gününün nasıl geçdiğini tahmin etme yerine muhabbetle sormaktan geri kalıp maç'a dalan erkeklerde malum..
Ancak genede bütün bu beklentilerin anne ve baba olma sorumluluğunun bilincinin fertlere aşılanması konusu temel mesele..özeleştiri oklarını herkesin önce kendine çevirmesi çok önemli...evlilik öncesi iki tarafında evlilik ile ilgili kitap okuması vahim...ve tabikide her koşulda kanaatkar ve nefsi duyguların gerisinde durmayı bilip Resulullahı ve zevcelerini rehber edinmek esas..
Paylaşımınız için teşekkürler Yalçın bey...+

afrikan85 10-05-2008 19:29

ben bukadar güzel yorumları birarada görünce ne yazacağımı şaşırdım harika bir konu.
evli birisinin kıldığı namaz bekar olanın kıldığınamazdan 83 kat daha değerliymiş.
hem evlilik ölenekadar değil sonsuza kadar yapılan bir birlikteliktir.
buarada AİLEM dergisine çok teşekkür ediyorum şuan yayında değil ama geçmişte beni çok aydınlatmıştı.(gözüm kapalı + veriyorum)

Gönülden 10-08-2008 10:49


Neden bilmem okurken çok duygulandım...peygamberimizin Rabbiyle başbaşa kalmak isteme hususunda bile eşinin rızasını gözetip gönlünü hoş etme tavrı gerçektenten çok güzel.
Ne güzel Resul, ne güzel eş,ne güzel kul...Rabbim bütün vasıflarıyla onu bize peygamber ve rehber olarak göndermiş..ne kadar şanslıyız...her dara düşdüğümüzde başvuracağımız pahabiçilmez bir klavuzumuz var..
Şükürler olsun ki Mevlam bizi Hz Muhammed'e (sav) ümmet eylemiş..
Bu güzel paylaşım için minnet olsun güzel insan...+
Beğeni verme sorunu yaşıyorum hal olunca beğenilerinizi vereceğim sayılarda artış görmeyince gene yazıpta vermediğimi sanmayın ;1

Gönülden 10-15-2008 17:53

Kendini tanımadan eş bulamazsın!

Evlenmeye karar verdiğinizde, karşınızdakinin uygun kişi olup olmadığını anlamak için
öncelikle kendinizi tanımanız gerekiyor. Nasıl bir kişiliğiniz olduğunu, ihtiyaçlarınızı,
evlilikten beklentilerinizi, hayat görüşünüzü ve ahlaki değerlerinizi tespit etmeniz, karar
verirken işinizi kolaylaştıracaktır. Kendini tanıdıktan sonra, kişinin evlenmeyi düşündüğü
insana da olduğu gibi görünmesi gerekir.

AYNI İNANCA SAHİP OLMAK UYUM ANLAMINA GELMİYOR

Genellikle eşler birbirini tanımadan, biyolojik ve maddi yeterliliğe göre veya yine bu kriterlere
önem veren tanıdıklarının tavsiyesine göre karar veriyor. İnancın kişiliğe getirdiği olumlu
özellikler o kişinin sahip olduğu özelliklerle orantılı. Yani aynı inanca sahip olmak evlilikte
mutlak bir uyumu sağlamayabiliyor.

EVLENİNCE DEĞİŞİLMİYOR

Eş seçiminde mümkün olduğu kadar açık ve dürüst davranmak gerekir. Olduğun gibi görünme
ya da göründüğün gibi olma, önemli bir iç tutarlılık göstergesidir. Mutlu evlilikler aklın ve
duyguların eşdeğerde ortaya konduğu ilişkilerdir. Evlilik kimsenin kişiliğini değiştirmez. ‘Evlenince
ben onu değiştiririm’ mantığı sizi ancak mutsuzluğa götürür.

FİZİKSEL YETERLİLİK VE MADDİYAT MUTLULUĞA YETMEZ


Evlilikte çoğunlukla karşı tarafın fiziksel görüntüsü, maddi gücü ve sosyal becerisi üzerinde durulur.
Bir kişinin belli bir yaşta olması ve parasının olması o kişinin ticarette başarılı olacağı anlamına
gelmezse aynı şekilde sağlıklı bir evlilik için de kişinin belli bir yaşta olması, fiziksel görünümünün
iyi olması ve maddi imkanının olması o kişinin evliliğe uygun olduğu ve evlilik yeterliliğine sahip
olduğu anlamına gelmez.

ailemden

seyda33 10-19-2008 00:19

konusyu başlatan arkadaşımız gönüldene çok tesekür ederim.konu toplumun yapısının ve dolaylı olarakta ülkemiz ve milltimizin geleceğini çopk derinden etkileyecek olan bi konu.aile kurmak çok önemli.bunu sadece 2 kişinin hayatı olarak düşünmek yetersiz.toplum aileden oluşur.günümüzde kurulan aileler o kadar sağlıksız ki durumun farkında olmak insanın yüreğini sızlatıyor.çocuk sahibi olup kendisine bakacak nafaka için evlenen insanların olduğunu bilmeek emin olun canını acıtıyor insanın.biz nerdeydik nerelere geldik böyle.ve bizim kurtuluşumuz nasıl olacak?sorunun cevabı bilinmekte aslında.küreselleşmenin sonuçlarından bi tanesiinin bizlere verdigi hediye.yapmamız gereken bilinçlenip uyuyanları uyandırmak.ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN....amin...

Gönülden 10-25-2008 14:10

Malesef çoğumuzun aldanarak, evlilik gibi kutsi bir olayda duygularımızı ve görselliği ön planda tutup yaşanılacaklara baştan zemin hazırlamak kendimize hazırladığımız hayata birnevim tartışma vesilesi olyor...
Ancak yaşanılan olumsuzluklar karşısında 1sevgi2yi ön planda tutmalıyız....sevgi kainatın mayası insanın özüdür...bizlerde öze bakmaya özen göstermeliyiz...tıpkı bir cevizin dışına değil içine talib olma gibi...bizlerde öze talib olmalıyız..
Sağlam evliliğin temeli maneviyattan geçer diyip işi baştan sağlam tutmalıyız...
Yani bir şirket bir krize düşse elbetteki batmamak için mücadele verecek...ama akıllı olan herdaim şirket batacakmış gibi baştan önlemini almak olsa gerek..yani işi baştan sıkı tutmalı..;1
Paylaşım için teşekkürler Üstat...+(artılar feda olsun tabi verebilirsem :()

Gönülden 11-10-2008 15:42

Evlilik uyumlu olmaktır

Evlilik hayatı başkası veya başkaları için yaşamanın bir başka adıdır. Aslında bunu sadece evlilik hayatına indirgemek de doğru değil. Çünkü insanoğlu toplumsal bir varlık olduğu için genel anlamda başkaları onun hayatında hakim unsurdur. Maddi bağlamda ürettiği şeylerle, tükettiği ya da tüketebileceği şeyler arasındaki mukayese bunu net bir biçimde ortaya koymaktadır. Bir fırıncı düşünün. Hayat boyu ürettiğinin ne kadarını kendisi yemiştir acaba? Bu insanoğlunun kaderidir. Yaratanın zaruri istikamet cinsinden yönlendirdiği, alternatifi olmayan bir yol. Aksi bir durum hayatı belki de çekilmez kılardı. Fedakârlık burada kilit kelime ve kavram. Başkaları için yaşamanın en temel unsuru. Yoksa çocuklu veya çocuksuz o yuvanın devamı imkansız denecek kadar zor.

Kadınıyla–erkeğiyle herkesin evlilik hayatı öncesinde karakteri az–çok belirginleşmiştir. Evlilikten sonra karakter değişimi çok fazla rastlanır şey değildir. Hayat stili belirginleşmiştir artık. Evlilik normal seyrinde süregiden bu hayatı birden başka boyutlara taşır. Hayatın bir anlamda gerçek yüzü ile tanışma fırsatı sağlar çiftlere. Erkek, kadın cinsini ana, nine, hala, teyzeden; kadın da erkeği baba, dede, amca ve dayıdan öte farklı bir vasıf ile tanır; tanır ama kimileri pişman olur “keşke” der, kimileri de “Niye daha önce tanımadım!” diye hayıflanır. Eşleri böyle söyleten aradaki ortak paydalardır. O paydaların çokluğu mutluluğu, azlığı ise aksi neticeyi hasıl eder. Fedakârlık, sorunları kökten çözecek bir iksirdir. “Dediğim dedik, çaldığım düdük” mantığını ele veren inatçı yaklaşımlarla bir yere varılamaz. Dolayısıyla özellikle evliliğin ilk yıllarında, eşlerin birbirlerini tanıma ve yeni hayat düzenlerine alışma zamanlarında bu fedakârlık dediğimiz olguya göre hareket etmeleri şart. Bu kendi değerlerinden, alışkanlıklarından, huylarından taviz verme değildir. Aksine ömür boyu sürecek yeni bir hayat düzenine göre şekil alma çabasıdır. Yeni bir oluşumun ilk adımlarıdır. Boşanmaların altında yatan neredeyse tek neden de budur. Sazını akord eden sanatçıları gördünüz mü? Evlilik bundan çok da farklı değil. Zaman ister. 5 ay, 5 yıl, belki de ömür boyu. Ama, bir belirgin fark var; o da eşlerin birbirlerinin akordlarını ayarlama zorunluluğu.


AHMET KURUCAN

Ahmet Yasin 11-10-2008 15:46

bence aşık olduğun kişiyle evlenilmez evlenilirse aşk biter

evlendiğin kişiye aşık olmak gerek.

Akl-ı Selim 11-18-2008 16:43

ÜSTAT SAOL.............................................. .....

aBİ HİÇ KÜSMEYECEK MİYİZ KIRILMAYACAK MIYIZ BİRBİRİMİZE SEN ÖYLE YAPABİLİYO MUSUN.
İŞİMİZ KİTABİ EVLİLİKLERE Mİ KALDI BU ANLAYIŞIN HAKİM KILINMASI İÇİN DE BİR BASKI GERECEK ONA NE DEMELİ OKU OKU DİYECEĞİZ....

Gönülden 11-18-2008 17:29

Kin zaman içinde ilişkileri törpüleyerek yok eden eğe gibidir..
Karşısındakini dinlememk,sözlerine değer vermemek ilişkileri yıpratacak boyuta getirir...
Söylenilen her sözde ve yapılacak her harekette benim dediğim doğru diyip kendi doğrusunu eşinenin doğrularıyla tercih boyutuna getirmeden, ortak yol bulunmalı...müşterek kararlar alınmalıdır...iki farklı insanın aynı fikre sahip olmadığı bilinciyle, aklın ve şartların gerektirdiği ortak payda da buluşmak en doğru olanı olsa gerek..eşinin hatalarını eleştirip düzeltmek yerine her iki tarafta öz eleştiriyi kendinde yapması alınacak kararlar doğrultusunda daha verimli olacaktır...
Paylaşımınız için teşekkürler

ishakyilmaz 11-18-2008 18:08

Her konuda olduğu gibi bu önemli konuda da rehberimiz yüce dinimiz islam olmalıdır.Çoğu insan mutlu evliliğin formülünü başka yerlerde arar durur,fakat maneviyat ekseni etrafında yoğunlaşmış kalpler her daim mutlu ve mesut olacaktır.Birbirlerini kırmaktan kaçınacakları gibi,sevgileri gün geçtikçe çoğalır.Sevgi,hürmet ve selamlarımla

ishakyilmaz 11-18-2008 18:16

evli olmasakta,işin ehliyiz biliriz,anlarız:)

Gönülden 01-13-2009 16:08

Yalçın üsdadım bu güzel paylaşımınız içim teşekkürler :çiçek:
Konumuzun başlığıyla birebir ilişkili gerçeklere ilişen bir yazı olmuş gerçekten..
Evliliği adım atmadan önce mutluluğu suni şeylerde arayıp görsellik babında düşünmek kendimiz ve ileride kuracağımız ailemiz adına vermiş olduğumuz en kötü karar olsa gerek..
Sevgiden mahrum bir şekilde pertçemlenen hayatımızın bizi sürüklediği ekoistislik duygularımızı evliliğe taşıyınca,eşimizide kendimize değer bulmayıp en ufak şeyde ben bunu haketmedim söylemlerine girebiliyoruz...ve yorum ile anlatmak yerine küçük bir alıntıyla işin özünü anlatmak isterim..


Bunu elbette yadırgamıyoruz. Ancak düşünülmesini istediğimiz bir başka gerçek var. Acaba hangi çeyiz, bir genç kızın ahlâkından daha güzel olabilir, onun güzel hasletlerini gölgeleyecek değere ulaşabilir!? Hangi genç kız, hayat arkadaşına iffetinden daha kıymetli bir dünya malı bulup da götürebilir!?.
Aynı şeyler erkek için de geçerlidir. Ne sunulacak altınlar, ne binilecek araba, ne rengârenk eşya ile donatılan ev, ne de diğer mallar, onun kendi şahsında taşıyacağı iffet duygularından, dürüstlük, mertlik, cesaret, cömertlik, sevgi, merhamet, ilim, irfan sevgisinden, helal lokma şuurundan, hak yolda Rabb'inin istediği gibi yürüme azminden daha kıymetli olabilir!?.
Bunun içindir ki ALLAH Rasûlü(sav);
"Sana kişinin saklayacağı en hayırlı hazineyi haber vereyim mi? Saliha kadın. Ona baktığında gönlüne sürûr verir. Bir şey söylediğinde itaat eder, yerine getirir. Yanında olmadığın zaman, hem malını hem de iffetini korur,"(1) buyurur.
Âişe Vâlidemizden gelen bir hadisi şerifte de;
"Mü'minlerin imanı en olgun olanı, ahlâkı güzel olan ve âilesine hoş muâmelede bulunan, onlara karşı sevgi ve şefkatle davranandır.."(2) buyurulur.
ALLAH Rasûlü'nün buyrukları, irşadları incelendiğinde, âileyle, çocuklarla, yeni yetişecek nesillerle ilgili nice güzellikler, davranışlarında nice incelikler olduğu görülecek ve bu örnek davranışlar bizlere, onun yolunda yürümek isteyenlere, doğruya, himete değer verenlere ışık tutacaktır.
Unutmayınız; gerçek saadet âile yuvalarından dışarıya taşan saadettir. Gerçek hüsran hem kendisini, hem de âilesini hüsrâna sürükleyen insanların uğradığı hüsrandır.

Gönülden 01-20-2009 14:28

Eğer susturmasaydım, yüz değil belki bin tane daha kusurunu sayacaktı eşinin. Mübalağa yaptığımın farkındasınız, yüz, bin derken; ama bir hakikata da parmak basmıyor değil bu mübalağa. Hiddet, nefret, öfke hatta her kelimesinde kendini ele veren kin ile kendinden geçmiş konuşuyordu ki, benim yerimde kim olsaydı ‘yeter' der ve sustururdu muhatabını. Bir sabır imtihanı idi onu dinlemek zira. Makinalı tüfek gibi, nefes dahi almadan yapılan konuşma esnasında, araya sıkıştırılan lanet cümleleri de cabası.

Müthiş bir hafızası var eşin. 10 yıllık evlilik hayatlarında cereyan eden ve onları –tabii ki kendi açısından– bu raddeye getiren hadiselerin en küçük detaylarını dahi unutmaması dikkatimi çeken ilk özellik oldu. İnsan, bu kadar menfi maziye, bu kadar kötü hatıralara sahip olduğu hayat arkadaşı ile nasıl beraber olur diye düşündüm kendi kendime önce. Unutmanın Allah'ın ne kadar büyük bir nimeti olduğunu hatırladım tekrardan. İnanın bana böyle bir hafızaya malik olmadığım için şükrettim Rabbime yana yakıla.

Bana kalırsa insan, bu türlü hadiseler karşısında hafızasını, onları ezberleme, muhafaza etme değil unutma noktasında zorlamalıdır. Bütün semavi dinlerde ısrarla üzerinde durulan ‘affetme, bağışlama'yı kendine şiar edinmelidir. İster haklı, isterse haksız olsun affetsin muhatabını ne kaybeder ki insan? Haklı olan insaflı olur zaten. O bağışlar, unutur, geçer. Haksız olana gelince; asıl affetmesi, af için kendini zorlaması gereken odur.

Kaldı ki, affetmek, Allah'ın bir vasfı değil mi? O bizi affetmeseydi, işlediğimiz günahlar karşısında şu an nefes alıyor olabilir miydik acaba? Hele ahirette rahmet, merhamet ve affı ile bize muamelede bulunmazsa, cennete girebileceğimizi mi zannediyoruz amellerimizle? Hepsinden önemlisi “Allah'ın ahlakı ile ahlaklanmak” bir Peygamber buyruğu değil mi bize, sallallahu aleyhi vesellem?
Hadisenin ikinci önemli, dikkat çeken yanı, söz konusu evliliğin aşk evliliği olmasıymış. Deli gibi aşık imişler birbirlerine bu çift. Ailelerini tehdit etmişler, “vermezseniz kaçarız biz, el-aleme rezil olan siz olursunuz, biz değil” demişler. Neden böyle bir sürece girmişler derseniz; çünkü her iki tarafın ailesi de makul bulmamışlar bu işi. Çocukluk hevesi aşk bile değil– demişler. Denk görmemişler, uygun bulmamışlar bu iki gencin bir yuva kurmasını. Halbuki hangi anne-baba vardır çocuğunun mutlu yuva kurmasını istemeyecek? Evladının sevdiği, aşık olduğu birisi ile aynı yastığa baş koymasına hayır diyecek? Ama hayat tecrübelerini konuşturmuşlar demek ki ve hayır demişler.

Bunu da duyunca, madem “neden” dedim muhatabıma. Verdiği cevap: “Aşkın gözü körmüş. Bu ve benzeri davranışları o zaman da yapıyordu; yapıyordu ama görmüyordum ben onları demek ki! Bakmak ile görmek arasındaki fark derler ya, işte benim durumum buna güzel bir örnek herhalde. Birlikte yaşıyorduk o flört ve nişanlılık dönemini. Dolayısıyla gözümün önünde cereyan ediyordu şimdi beni boşanmanın eşiğine getiren hadiseler; fakat görmüyordum. Dedim ya aşkın gözü!..”

Evlenecek gençlerin anne-babanın da görüşünü alması, alması gerektiği hususunu bir kenara koyarak şu aşkın gözü üzerinde durmak istiyorum. Bence, evlilikte hissiyat çok önemlidir. Eşlerin birbirlerine karşı besledikleri kalbi hisler, yuvanın huzur ve mutluluk ocağı haline gelmesi için vazgeçilmez ve yeri başka bir şeyle doldurulmaz bir şarttır. Eskiler, ‘evvelemirde' derlerdi bu türlü durumları ifade ederken. Evet, ‘evvelemirde', ‘olmazsa olmaz' bir şarttır hissiyat bir yuva için.

Fakat bu demek değildir ki, akıl, mantık, muhakeme hissiyata mağlup olsun. Hayır, olmamalı. Çünkü yuvada his kadar akıl, mantık ve muhakemeye de ihtiyaç var; hem kurulmasında, hem de devamında. Hele devamında, hele devamında. Beraberliğin uzamasına bağlı olarak eşlerin birbirlerine karşı olan hislerinin aşınması tabiidir. Bu durumda yuvayı ayakta tutan akıldır, mantıktır, muhakemedir.
Aşkın gözü kör olmamalı diyorum ben. Tamir ettirelim onu bir tamirciye gidip.

Ya da göz doktoruna götürüp tedavi ettirelim. Ameliyat gerekiyorsa, parasını sağdan soldan bulup mutlaka ameliyat ettirelim onu. Yurt içinde tedavisi mümkün değilse, Avrupa'ya, ABD'ye, ne bileyim uzaya, Mars'a, Venüs'e, Jüpiter'e götürelim aşkı, veya uzmanlar getirelim oradan memleketimize eğer varsa ve mümkünse.

Ya da sosyal bilimcilerin tartışma konusu yapalım. Kitaplar sipariş edelim; uzman kalemler düzeltsinler şu aşkın gözünü. Konferanslar, paneller, sempozyumlar düzenleyelim, şu kör göze neşter vurmak için. Yediden yetmişe toplayalım herkesi futbol stadyumlarına toplandığımız gibi. Gerekirse zor kullanalım, polis, jandarma gücünü devreye sokalım, hariçte bir tek kişinin bile kalmaması için ve dinleyin, öğrenin ve amel edin diyelim o stadyumlarına topladığımız insanlara.

Hukuka, siyasete müracat edelim isterseniz. Mecliste müzakere etsinler saatlerce, günlerce. Komisyonlar kurulsun, kanunlar çıksın, oylamalar yapılsın ve ilan edilsin aşkın kör gözü düzelmiştir diye.

Ve sonra tamircinin tamir, göz doktorunun ameliyat ettiği aşkın kör gözü sağlam olarak iade edilsin vatan sathında nefes alıp veren her kişiye. Ya da sosyal bilimcilerin yaptıkları konferanslarla çözüp, siyaset adamlarının kanunlaştırdığı bu sağlam gözlü aşkın özellikleri bir tamimle duyurulsun her vatan evladına. Evde, arabada, işyerinde her yerde bulundurmak, hatta okumak, ezberlemek mecburi olsun. Özellikle evlilik arefesinde olan gençler iyi okusun bunu. Okusun ki sadece kendi hayatlarını, çocuklarını, ailelerini değil, bütün toplumu ilgilendiren böylesi hayati bir konuda daha dikkatli ve temkinli davransınlar.

Bir ömür boyu aynı yastığa baş koyacak eşlerini seçerken kör gözle değil, sağlam gözle seçsinler. Hissiyatları, akıl ve mantıklarına galebe çalmasın.


AHMET KURUCAN



ishakyilmaz 01-20-2009 14:44

Maneviyat üzerine inşa edilmeyip,inşa edildikten sonra sadık kalınmayıp,sadece nefsi arzuları tatmin için oluşturulan evlilikler birer nikah oyunudur..!

Fasl-ı Gül 01-20-2009 21:34

Evlilik, yoldaşsız başlanılan bir yolda belli bir mesafe katettikten sona, artık iki kişi olarak devam etmektir yolculuğa belki de.. Hayatın toz-pembe renklerden müteşekkil olmadığını bilen her bireyin de, evlilik ile yine hayatın renklerinde bir değişme olmayacağını idrak etmesi gerekir.. Belki değişen sadece hayatı "iki kişi olarak" okumak olacaktır bundan sonra.. Acıya beraber dayanmak, güzellikleri beraber aramak.. Yol dedik ya.. Elbette susuz yada aç kalındığı anlar olacaktır, ama bu sıkıntılar güneşin doğduğunu unutturmayacaktır "eş"lere.. Mihenkleri, yol işaretleri "Kur'an ve onun hayata yansımış şekli olan Peygamberimizin sünneti" olacaktır.. İnşiraha muhtaç olunduğu zamanlarda "ağyara" değil "yar"a sığınılacaktır yine..

Belki "insan"ın gerçek manasını kaybettiği zamanlarda yaşamamızdır bizi korkuya sürükleyen , evliliklerin bir hayal kırıklığı ile neticelenmesi.. Ama anlamımızı bulacağımız mihenkleri hayatımızın odak noktası yaptığımızda her ortamın yaşanılacak mekanlar olduğunu görmek de zor olmayacaktır inşaallah..

Gönülden ablama teşekkürler.. selam ile..

Feride 05-09-2009 01:14

Günümüzde ise, malesef asr-ı saadetin kırıntılarını bile görememekteyiz aile kurmada ve eşler arasındaki diyaloglarda..

İnşeAllah, asr-ı saadet devrinin O nurlu insanları, bizim yolumuzu aydınlatacaklar her daim..Gönülden teşekkürler güzel pylaşım için..

Gönülden 09-12-2009 19:11

Evliliğin bel kemiği 'Biz' duygusudur..
 
Evliliğin belkemiği 'Biz' duygusu
Kadın ve erkeklerin eğilimlerinde farklılık vardır Kadında duygusal kapasite daha güçlüdür. Korkuya direnci azdır. Erkeğe göre daha barışçı özelliklere sahiptir. Genetik biliminin bize sunduğu bilgi böyledir; bu bilgiye uymak da insanın menfaatinedir.

Nitelikli ilişki gelişirken hatalar olur.

Evlenmeden önce tarafların her ikisinin de yeterli duygusal olgunlukta olduğunu söylemek doğru olmaz. Sağlam ve nitelikli ilişki gelişirken hatalar yapılır. Karşılıklı olarak birbirlerinin psikolojik ihtiyaçlarını anlamaya çalışırlar. Yaşanan sorunun nedenini, niteliğini tepkinin zaman ve zeminini ölçü ve şiddetini çoğu zaman kestiremeyiz. Kasıtlı olsun veya olmasın. karşımızdakini psikolojik olarak yaralarız. Azarlayarak, eleştirerek, bağımsızlaşma girişimini engelleyerek, kızmasına izin vermeyerek ruhunda hasarlar oluştururuz.

Eşlerin karşılanmamış ihtiyaçlarıKarşılanmamış ihtiyaçlarımızı haksız yere eşimizden bekleriz. Sorunlar arasında kaygı verici bağlantılar kurarız. Ben merkezci yani bilinçsiz ilişki sorunun büyümesine neden olur. Kendisi üzerine düşmeyen benmerkezci bireyler ilişki sorunlarını yoğun yaşarlar.

Evliliğin belkemiği 'Biz' duygusudur.

Kadın ve erkeklerin eğilimlerinde farklılık vardır. Kadında duygusal kapasite daha güçlüdür .Korkuya direnci azdır. Erkeğe göre daha barışçı özelliklere sahiptir. Erkekte ise evrimsel psikoloji içinde değerlendirilebilecek avcı özelliklerin getirdiği agresif olma, tehlikelere daha çok göğüs germe söz konusudur. Stres oluşturan durumlarda erkek beyninde 'Savaş ve Kaç!' tepkisi ortaya çıkarken, kadında koruma ve korku duygusu ile ilgili alan harekete geçer. Kadınların beynine çocuklarını koruma eğilimi kodlanmıştır. Genetik biliminin bize sunduğu bilgi böyledir; bu bilgiye uymak da insanın menfaatinedir. Kadınlar, zihinsel yatırımlarını 'ev' faktörüne yapıp, daha çok evlerinde mutlu olurlar. Erkeğin hoşuna giden şey ise, dışarıda bulunup üretmektir. Böyle bir paylaşım, insanın psikolojik doğasına da uygundur.

Değişimi atılan adımlar belirler.

Evliliği yönetmek bir şirketi yönetmekten çok farklı değildir .Şirketlerde bir otoriter; bir de demokratik işleyiş vardır. Otoriter işleyişte, 'burada benim sözüm geçer, kararları ben veririm, kuralları ben koyarım' tarzı hâkimdir. Diğer ortakların kendisine uymak zorunda olduğunu düşünür. İnsan, eğer böyle biriyle yaşamak zorundaysa, onun bakış açısını değiştirmesini beklemeyi başarmalıdır. Değişim ise bazı olaylar sonunda atılan adımlarla yaşanır Demokratik işleyişte ortak kararlar alınır, adımlar beraber atılır.

PROF DR NEVZAT TARHAN

Gönülden 09-28-2009 23:37

Kalbine karşılık bir kalp bulmak; manevi frekansları bütünüyle tutan, gönül iletişimini tam kurabilen bir insanı bulmak demektir.
Evliliğin mutluluğa dönüşmesi için, kalplerin uyuşması, anlaşması, kaynaşması gerekir.
Kalpsiz mutluluk olmaz.
Kalp kalbe karşı olmalı…
Kalp kalbe kaybolmalı…

Kalpler bir olmalı, iri olmalı, diri olmalı…
Ölmüş kalpler taşıyan kalıplar, mutlu olabilir mi?
Evet, mesele kalıp değil, kalp meselesidir.
Kalıbına göre kalıp arayanlar; eş arayışını, bedene, kaşa, göze bağlayanlar, mutluluğu yanlış adreste arayanlardır.
Bulmak için, önce böyle birini aramak gerek… Gerçi her arayan bulamaz ama bulanlar hep arayanlardır. Aramadan bulmak mümkün mü?
Bir de arıyormuş gibi yapanlar vardır. Bunlar, her ne kadar evliliğin bir gönül işi ve manevi frekansların uyumu manasına geldiğini kabul etseler de, seçimlerini, hep maddeden, görüntüden yana yaparlar. Yani inandıkları ve düşündükleri gibi davranmazlar.
Bulamayacağı yerde arayanlar da bunlardan sayılmalıdır. Hani Nasreddin Hoca gibi… Evin bodrumunda, kömürlükte kaybettiği yüksüğünü, dışarıda, evin önünde arıyormuş… Sebebini sormuşlar…"Aşağısı çok karanlık" demiş…
Bazı gençler de kalbine karşılık kalbi böyle arıyorlar. Kalp, duygular, sevgi, şefkat, merhamet tamam ama, görüntü, en boy, kaş göz diyorlar… Hatta oralara takılıp kalıyorlar. Gönle değil, gövdeye itibar ediyorlar. Hatta bu insan sana göre değil, diyenlere de "Ben onu değiştiririm" derler. Ya da , "O gördüğünüz gibi değil, aslında çok iyi biri" iddiasında bulunurlar.
Sonra da, iletişimimiz neden kötüleşti, niçin kavga çıktı, geçimsizlik nereden geldi diye şaşırıyorlar.
Atalarımız, İKİ GÖNÜL BİR OLURSA, SAMANLIK SEYRAN OLUR demişler. Ne güzel söylemişler. İki gönül bir olmazsa, yani kalbine karşılık bir kalp yoksa saraylar zindan olur ve tabii ki eşler hayal kırıklığına uğrarlar. Zaten, sadece iki gövdenin bir olması insani bir hal de değildir.
Evliliği maddileştirenler, yalnız ten ve beden isteklerinin tatmini manasına alanlar, çok ayaklılarla aralarındaki farkı ortadan kaldıranlardır.
Bir insanın evlilik anlayışı ve bu husustaki beklentileri onun seviyesini ortaya koyar.
Evlenmeyi düşünen gençlerimiz, kalplerine karşılık bir kalp mi arıyorlar, yoksa kalıplarına karşılık bir kalıp mı arıyorlar?
İnsan, aradığını bulur.
Kalıp arayan kalp bulabilir mi?
Bulsa bile, bulduğunun ne olduğunu idrak edebilir mi?
Evlenecek gençler, önce niyetlerini düzeltmelidir. Kalbe karşı kalp mi arıyorlar, kalıba karşı kalıp mı?
Madde arayanın ruh bulması, gövde arayanın gönül bulması mümkün müdür?
Doğru ölçülerle arayışa geçtikten sonra da, "Rabbim, karşıma iyi olanı; sevebileni, merhamet edebileni çıkar" diye ciddi ve samimi dualarda bulunmalıdır.

* * *
Bazen, evlenmek üzere olan kızlarımıza, oğullarımıza soruyorum:
–Nasıl, evliliğe hazır mısın?
Birçoğunun cevabı, aşağı yukarı hep şöyle oluyor:
–Hocam, hazırlıklar tamam… Ev tuttuk, döşedik, beyaz eşya filan her şey tamam…
Sizce bu cevapta tamam olmayan bir taraf yok mu?
Bana göre, en önemli bir taraf eksik kalmış oluyor. Bu sebeple o gençlere şu soruyu sormaktan kendimi alamam:
–Peki, gönlünüz hazır mı evliliğe?
Sorum, birçok genci şaşırtır, durup düşünürler, genellikle de bir soruyla karşılık verirler:
–O nasıl oluyor?
İşte onun nasıl olduğunu bilmeyenler, Üsküdar vapurunda tanışıp evleniyor, üç gün sonra da, Kadıköy vapurunda da boşanıveriyorlar.
Evliliği, böylesine gönül dışı bir gövde işi zannedenler, Nasreddin Hoca'mızdan almışlar cevabı…
–Bu sizinki, demiş, evlilik değildir.
–Peki, evlilik değilse nedir bu yaptığımız? diye sormuşlar.
–Gündüz çifte hırlama, gece çifte horlamadır… demiş.

* * *
Evlilik, sağlam bir iletişim temeline oturmalı… Bu olmazsa olmaz mutluluk kuralını da tersinden ve hoş bir nükte ile anlatır Hocamız. Eşiyle sağlıklı bir iletişim kuramayanları bakın nasıl uyarır:
–Evliliğiniz nasıl geçiyor? demişler.
Hocamız da anlatmış:
–Evliliğimizin ilk senesi çok güzel geçti… Ben söyledim, hanım dinledi, ben söyledim hanım dinledi… İkinci sene, bizim hanım işi anladı… O söylemeye başladı… O söyledi ben dinledim, o söyledi ben dinledim…"
–Peki, hocam, sonra nasıl oldu, diyenlere de, Hiç sormayın, demiş, sonraki yıllarda da, ikimiz birlikte söyledik, komşular dinledi…
Şimdi eşlerin birlikte söylediklerini, sadece komşuları değil, bütün dünya dinliyor. Aile mahremiyeti içinde kalması gereken her şey, ekran pazarlarına dökülüyor. Sadece kirli çamaşırlar değil; edepsizlikler, iffetsizlikler, kısacası ahlaksızlığın her çeşidi, basın yoluyla toplumun tepesine yağdırılıyor.
İyi ki adına evlilik demiyorlar. Seviyesiz birliktelikler, evlilik olamaz çünkü…

* * *
Evliliği, Allah'ın emri, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti bilenler, örnek aileler kurmak mecburiyetindedirler. Zira başkalarını da saadetlerine imrendiren sağlam ve tutarlı aile yapısı, günümüz dünyasının en çok hasretini çektiği bir güzelliktir.
İnsanlık âlemi, kaybettiği aile hayatını çamla çırayla, yana yakıla aramaktadır.
Aile, dünyevileşmenin getirdiği benlik, bencillik ve maddecilik yüzünden yıkılmaktadır. Bu sebeple, aileyi yeniden diriltmenin yolu, maneviyattan, imandan geçmektedir. Sağlam bir Allah ve ahiret inancı olmaksızın, sağlam bir aile kurmak imkânsızdır.
Aile, daha çok almayı düşünenlerin değil; paylaşmayı, bölüşmeyi, fedakârlığı bilenlerin kurabileceği kutsal bir müessesedir. Ailede mutluluk, almayı hayaline bile getirmeden verebilenlerle sağlanır. Aile mutluluğunun kahramanları, almayı hiç düşünmezler… Ancak verdikleri döner onlara, katlana, çoğala… Bir verip bin alırlar.
Böyle bir mutluluk, ancak iki gönlün bir olmasından doğar.
Çocuklarımız, gençlerimiz gönül ehli mi?
Daha doğrusu gönülden haberdar mı?
Gönülsüz mutluluk olmaz… Ne tek başımıza, ne de evlilik hayatımızda…
Zira aile, iki gönlün tekleşmesiyle kurulur..


Vehbi Vakkasoğlu








Ömer Bekir 11-01-2009 13:20

Bütün erkekler Hz.Talha(r.a) gibi ve bütün hanimlar Rumeysa(r.a) gibi düşünse,dünyada mutsuz huzursuz bir aile kalmaz..Rabb'im onlardaki bu şuurdan bizlerede nasip etsin..

Erhan KARACA 11-01-2009 13:48

Alıntı:

Ömer Bekir Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 682962)
Bütün erkekler Hz.Talha(r.a) gibi ve bütün hanimlar Rumeysa(r.a) gibi düşünse,dünyada mutsuz huzursuz bir aile kalmaz..Rabb'im onlardaki bu şuurdan bizlerede nasip etsin..

Katılıyorum ömer abi.. =) Ben de o yönde Dua ediyorum ama pek birsey çıkacağını sanmıyorum.. =)

Ömer Bekir 11-01-2009 13:58

Alıntı:

Erhan KARACA Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 682977)
Katılıyorum ömer abi.. =) Ben de o yönde Dua ediyorum ama pek birsey çıkacağını sanmıyorum.. =)

Niyetinde halis olursan,isteğin her daîm sana verilecektir kardeşim..Rabb'imiz bir Hadis'i Kûtsi'de;"Kullarım beni nasıl bilirlerse,onlara öyle muamele ederim"buyurmaktadır..

Ömer Bekir 11-01-2009 15:49

Rabb'im sahabe efendilerimize verdiği aynı aklı bizlerede vermiştir..Aramızdaki tek fark,Onlar seçilmiştir..Her ne kadar onların mertebesine ulaşamazsakta;onların yolundan gidebiliriz..

Ak_Kelebek 11-07-2009 17:20

Evliliği, Allah'ın emri, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in sünneti bilenler, örnek aileler kurmak mecburiyetindedirler. Zira başkalarını da saadetlerine imrendiren sağlam ve tutarlı aile yapısı, günümüz dünyasının en çok hasretini çektiği bir güzelliktir.
İnsanlık âlemi, kaybettiği aile hayatını çamla çırayla, yana yakıla aramaktadır.


Ne yazık ki bu sözlere hak vermemek elde değil rabbim bizleri onun yolunda giden ve bizi de ona yönlendirecek insanlar nasip etsin inşALLAH.

Berr Ak 11-07-2009 18:41

Bence amaç hayırlı nesiller yetiştirmek olmalı.



Gönülden 12-07-2009 20:38

Eşinizle iletişimi öfkeyle kapatmayın: Sen beni sevmiyorsun zaten!

Eşinizin geç kalacağını haber vermeden akşam vakti sizi bekletmesine üzüldünüz, hatta merak ettiniz. Geldiğinde öfkeyle karşıladınız ve gerçek sebebi öğrenmeden önce kendinize göre tahminleri sıralamaya başladınız. O da size ters ifadelerle karşılık verdi. İyi bir tartışma sebebi değil mi? Veya hasta olduğunuz bir gün eşinizden size bakmasını, bir şeyi yapmayı unutmanızı anlayışla karşılamasını bekliyordunuz ama olmadı. Hatanızı yüzünüze vurup utandırdı. Siz de ona öfkeyle karşılık verip tartıştınız. Hasta halinizle iyi bir küsme sebebi sayılır. Evliliklerde yaşanan en büyük problem eşler arasındaki iletişimsizliktir. Kimi çiftler, anlaşmazlıklarını hiç konuşmadan olduğu gibi saklayıp gelecekte bir gün hesabını sormak üzere biriktirir. Birçok çift de sorunlar karşısında gerçek duygu ve düşüncelerini ifade etmek yerine öfke duygusuyla hareket eder. En küçük bir yanlış anlaşılma büyük tartışmalara dönüşür ve “sen beni sevmiyorsun zaten” veya “sen beni bir kere bile anlamadın” seviyesine gelir.
Gerçek duyguları öfke ile saklamak daha kolay ve rahat bir ifade biçimidir. Çünkü, üzüntü, hayal kırıklığı, utanma, kırılma, merak etme, endişelenme gibi duyguları doğrudan doğruya söylemek daha zordur. Öfke, hiç utanmadan, sıkılmadan, benliğe çok zarar vermeden ifade edilebiliyor. Benliğimize zarar veren ya da benliğimizin bir başkası tarafından zedelendiğini hissettiğimiz duygularımızı söylemiyoruz. Öfkelenerek, benliğimizin uğradığı zararları kapatmak için karşı tarafın benliğine zarar vermek istiyoruz. Bu yüzden de asıl duygularımız hep geri planda kalıyor. Duygularımızı ifade etmediğimiz için karşı taraf da savunmaya geçiyor ve en baştan iletişim yollarını kapatmış oluyoruz.





KENDİNİZE ‘GERÇEKTEN NE HİSSEDİYORUM?’ DİYE SORUN

Evliliklerde en önemli şey, kişiyi gerçekten ne rahatsız ediyorsa bunu tespit edip sorunu çözmeye çalışmaktır. Ancak bunun için de, öncelikle kişinin kendini tanıması, kendinin farkında olması gerekiyor. “Benim gerçek duygularım, düşüncelerim nedir, bu davranışımın asıl sebebi ne?” sorularına doğru cevapları vermek sorunların çözümünü kolaylaştırıyor. Belirli bir içgörü kazanmış olan kişi, yaşadığı durumun adını koyabilir. Neden sinirlendiğini, hangi duygusunun harekete geçtiğini daha iyi bilir ve ifade eder.







Ukbâ 12-18-2009 11:24

Evlilikte sevgiyi devam ettirmek de emek isterhttp://medya.zaman.com.tr/2009/12/16/aile.jpgEvlilik çok yönlü bir kurum ve ana maddesi sevgi. İki kişi çeşitli şartların sağlanmasıyla evlenmeye karar verdiğinde sevgiye götüren ilk elektriklenme diye tarif edilen çekim olmuşsa, birbirlerine sevgi duyuyor ve iyi anlaşıyorlarsa her şey daha güzel gelişir.

Evlilik hazırlıklarında bir başka heyecan, başka bir mutluluk hemen fark edilir. Sevgiyle ışıldayan gözler, birbirini görmek için can atan, beraber olmak, birlikte konuşmak, gezmek için her fırsatı değerlendiren, sevgilerini ifade etmek için en güzel sözleri, en anlamlı hediyeleri seçen eşler. Pekiyi bu kadar mutlu ve güzel başlayan, her iki tarafın da sevgiyi doya doya hissettikleri, birlikte yaşamak, bir hayatı paylaşmak için kurdukları evlilikte, sevginin aynı şekilde, hatta büyüyerek devam etmesi için ne yapılmalı?
Eşler birbirine yeterince vakit ayırmalı, mümkünse kısa süreli de olsa birlikte tatile çıkmalı, birkaç saatliğine de olsa baş başa zaman geçirmeli, sohbet etmeye, söylenmeden, birbirini suçlamadan konuşmaya önem vermelidir. Sevgi; hediye, güzel söz, emekle ve zevkle hazırlanmış bir yemek, tatlı, birlikte geçirilen zaman ve ailenin devamı için yapılan işler gibi farklı şekillerde ifade edilmeli ve bunu yaparken karşı cinsin beklentilerine de önem verilmelidir.
Yeterince emek sarf edilmediği ve gerekli şartlar yerine getirilmediği için bazı evliliklerde sevgi azalır hatta tamamen yok olurken aralarındaki sevgi ve saygıyı ömür boyu kaybetmeyen eşler de çoktur. Evlilikte birlikte yaşanan, paylaşılan bütün güzellikler sevgiyi canlı tutar. Günlük hayatta ihtiyaçların karşılanması için gösterilen çaba önemli olduğu kadar yapılan şeylerde incelik de önemlidir. Bireyin bu inceliği kazanması kişisel gelişimle mümkündür.
Bazı erkekler eve vaktinde gelmeyi, evin ihtiyacını karşılamayı eşe sevgi gösterisi olarak yeterli sayar. Bazı kadınlar da aynı şekilde ev halkı için güzel yemekler pişirmeyi, evi düzenli tutmayı sevgi gösterisi olarak kabul eder ve karşılık görmemekten yakınır. Halbuki bunların yapılması kadar yaparken söylenen sözler ve davranışlar da önemlidir. İlgisiz davranarak veya kötü sözler sarf ederek yapılan şeyler değerini de kaybeder ve her ne kadar sevgiyle yapılmış olsa da sevgi ifadesi olarak algılanamaz. Pek çok örnekte görürüz ki sevgiyi hissetmek ve heyecanı artırmak için eşlerin birbirine söyleyeceği birkaç tatlı söz birkaç takdir sözü, geçmişte yaşanan bir tatlı anıyı hatırlatmak bile yetecektir. Yine her şeyi problem etmemek, beklentileri ve duyguları karşı tarafı suçlamadan doğru ifade etmek evin huzurlu ortamını gerginlikten koruyacaktır. Eşlerin birbirine güvenmesi ve derin duyguları anlaması, üzüldüklerinde uygun dille teselli etmesi, dışarıdan gelen olumsuz etkileri hafifletecektir. Bunun için eşler birbirine yeteri kadar zaman ayırmalıdır.
İş yoğunluğu, televizyon ve bilgisayara düşkünlük vb. nedenlerle birlikteliğin azalması da eşlerin sevgiyi daha az duymalarında etkilidir. Halbuki eşler birbirlerine ne kadar çok sevgi gösterir, ne kadar birbirinden güç ve destek alırlarsa karşılaştıkları sorunların üstesinden de o kadar kolay gelir, çocuklarına da o kadar huzurlu ve güzel bir eğitim ortamı hazırlamış olurlar.
Zamanla İlişki monotonlaşabilir
Eşiniz için gösterdiğiniz çaba hiç azalmasın. Evlilikten önce bazı eşler birbirini kaybetme kaygısı duyar ve kaybetmemek için çaba harcarlar. Evlendikten sonra ise bu endişe daha az duyulur. Kaybetme endişesinin azalması kişinin sevdiği kişiyi kendisine bağlamak için duyduğu kaygıyı ve buna bağlı gösterilen çabayı bazen azaltır. İlişkiler bir zaman sonra monoton, sıradan hale gelebilir.
Aşırı mükemmeliyetçi olmayın. Bazı kişiler daha heyecanlı ve duygusal yapıya sahip olup mizaçları da değişkendir. Sevmeleri de sevgilerini kaybetmeleri de çok hızlı olurken bazı kişiler de olumsuz özelliklerini daha çok gizli tutabilir. Kusurları görmek mükemmeliyetçi kişilerin sevgisini azaltan nedenler arasındadır. Ailede gerginlikler arttıkça yaptıkları hataları anlarlar ama artık geçimsizlik ve kısır döngüler başlamıştır. Çevrenin olumsuz yorumlarının etkisinde kalmayın. Onay ihtiyacında olan kişiler dış etkenlerin etkisinde daha çok kalır. Aile üyelerinin, çevredeki kişilerin olumsuz yorumları eşler arasındaki sevginin azalmasına veya daha az hissedilmesine sebep olur. ZAMAN

Gönülden 12-18-2009 16:19

Bir saadet bahçesi kurmak istiyorsak güllerin yetişmesi emek vereceğiz ve sabredeceğiz...sulamak,çapalamak,yabani otlardan temizlemek...birçok işi var ama emek vermeden o güzelim güllerin kokusunu almayı bekleyemeyiz..
Gönül bahçemizdeki bu çiçekleri herdaim diri tutmak elimizde olmaklı..yaşanılan gerginliklerde de ümitsiz olmadan çevredekilerin söylemlerne öncelik vermeden yol arkadaşımızın düşüncelerini anlayıp tartmalıyız..açmış bir gül'ümüz varsa onu soldurmamalıyız buna izin vermemeliyiz..yaşanılan nefretleri güzelliklerin önüne koyduğumuzda zaten bir arpa boyu yol alamayız elimizdekinden de oluruz..
Paylaşım için sonsuz minnet olsun sevgili Ukbâ...





Ukbâ 12-19-2009 12:24

Çok Güzel ifade etmişşiniz , yol haritası olarak vereceğiniz koordinatları izlemek yeterli olacaktır.:)

Evlilikte iyi geçinmek nasıl olmalıdır?http://medya.zaman.com.tr/2009/12/19/yuzuk.jpg


İkisi de üniversite mezunu. Beş yıllık evli ve bir kız çocuğuna sahipler. Maddi olarak problemleri yok ama geçinemiyorlar. Bir kez boşanmayı denemişler.
Aileler araya girip vazgeçirmiş. Bir müddet sonra yine sıkıntıya düşmüşler. Şimdilerde bir çıkış yolu arıyorlar. İşin acı tarafı, anlaşamadıkları konu incir çekirdeğini doldurmuyor. Meselâ kadın, eşine telefon ediyor.
"Bu akşam yemeğe gidelim mi?" Eşi itiraz ediyor:
"Hayır, toplantım var."
"Zaten sen, ben ne desem itiraz edersin."
"Sen de olmadık zamanlarda dersin. Kafam zaten yorgun. Bir de seni çekemem." Telefon kapanıyor, kriz başlıyor.
İki tarafın da sinirleri gergin. Erkek, toplantıya sıkıntılı giriyor. Aklı hep "ben eve gidince bunun hesabını sorarım"da. Kadınsa "akşam geldiğinde haddini bildiririm" pozisyonunda.
Gecenin ilerleyen saatinde kırılan kalpler ve yaralanan gönüller...
Sebep, koskocaman bir "hiç".
Kim bilir belki de şu an çoğu kadınlar, "Bir hiç olur mu? Tüm erkekler böyle zaten. Hep toplantı veya iş. Hayatlarında kadınlara yer yok ki!" diyor olabilirler.
Erkeklerin bazıları da, "Şu kadınlar ne anlayışsız. Toplantı bu, işin şakası yok ki? Biz onlara ekmek parası kazanmak için çalışıyoruz. Onlar ne derdindeler?" diye düşünebilirler.
Oysa aynı kadın: "Hayatım çok sıkıldım, acaba bu akşam yemeği dışarıda yiyebilir miyiz? Bir ayranla tost da olabilir." demek nezaketini gösterse. Erkek, "Özür dilerim hayatım, bugün toplantım var. Yarın olur mu?" dese ve akşam evine neşeyle dönse. Kadın da eşini tebessümle karşılasa... Ve o "şiddetli geçimsizlik" denilen şey ortadan kalksa.
Acaba ikinci sahneyi yaşamak çok mu zor? Olumsuzluğu pompalayarak mutluluk atmosferini yok etmeye çalışan şeytanı yenmek bu kadar mı güç? Neden "güzel geçinmenin" yollarını aramak varken benlik ve inat atıyla geçimsizlik vadilerine koşuluyor? Dante, ne güzel söylemiş "küçük kıvılcımlardan büyük yangınlar çıkar". Öyleyse küçük kıvılcımların mutluluk sarayımızı yakıp kül etmesine meydan vermeyelim. Beynimizi güzel düşünmeye ve güzellikleri görmeye alıştıralım.
Hayatı yaşanır kılmak formülü rehberimiz olmalı
Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır. Bunun tersi, kötülükleri gören kötülük düşünür ve hayatını mutsuzluklarla karartır.
Olumlu hareket etmeli ve eşinin menfi yönlerine kafayı takmak yerine biraz da "Bu olayda benim kusurum ne?" diye empati yapmalı.
Eşinin iyi yönlerini ve güzelliklerini görmeli. Aile içinde "ben" "sen" yerine "biz" yaşantısını kurmaya çalışmalı.
Sadece "Ben doğru düşünüyorum. Ben haklıyım. Sen yanlış düşünüyorsun" demek yerine "Ben de yanlış yapabilirim. Sen de haklı olabilirsin." diyebilmeli.
Dış dünyanın streslerine karşı el ele, omuz omuza vererek dayanmalı.
Gurur ve enaniyetini muhabbet ateşiyle yakabilmeli. Hayatta çok önemli vazifeler dururken basit şeylerle hayatı karartmamalı. Kavga sebebi olan şeyleri yok ederek münakaşa ve sıkıntı çekmek yerine huzur ve saadetle yaşamalı. ZAMAN

Ak_Kelebek 12-30-2009 15:25

[COLOR="rgb(255, 0, 255)"]
Ne yazık ki, bu düşünceleri yüreği yerine buz üstüne yazan nice erkekler, eşlerini rahatlıkla terk edebiliyorlar. Değil güzelliklerini kaybetmek, eşlerinden daha güzelini gördüklerinde bile o tarafa meyledebiliyorlar.

İşte biz bu devirde yaşıyoruz ne yazık ki üstad. Bu beyefendi gibi eşi bulmaz inanın çok çok zor bu devirde.Mevlam bize kıymet bilen ve bildiğimiz insanlar nasip etsin.Yazı için teşekkürler Allah razı olsun...Çok duygulandım:ağla::ağla::ağla::ağla:
[/COLOR]

EZEL 12-30-2009 16:49

Amaç nemi olmalıdır ;D

DadaşAkp 12-30-2009 17:52

eskindedi aşklar evlilikler şimdiler internet ortamı yüzünden evlilikler sönüyor evlilik diye aşk gibi sölentiler günümüzün cağında herşey aldatıcı yaklaşımlar olmuştur

Gönülden 01-03-2010 04:39

ELEŞTİRİ:
sen hep böylesin! Zaten beni bir gün bile dinlemedin. Hep bağırıyorsun. Beceriksizsin. Filanın eşinden ibret al. Beni üzmekten zevk alıyorsun! Şeklindeki ifadeler eşi suçlayıcı yargılayıcı ve kırıcı ifadelerdir. Oysa iletişimde ‘’ben’’ dilini kullandığımızda eşimize şöyle diyebiliriz.

—Ben bu sözünden veya davranışından dolayı çok üzüldüm hayal kırıklığı yaşadım. Bu ifade daha yumuşak olduğundan ayrıca kişide oluşturduğu duyguyu olaya yansıttığından eşi olumlu yönde etkileyebilir.

GENELLEME:
‘’Hep böylesin böyle yaparsın. Zaten senden başkacıda beklenmez. Hiç değişmiyorsun. Bu huyunu annenden babandan kapmışsın. Bir günde iyi yanını göremeyecek miyim? Tarzındaki ifadeler eşi bir kalıba sokan ve damgalayan ifadelerdir. Mantıki düşündüğümüzde mademki eşiniz söylediğiniz gibi peki siz ne oranda değiştiniz? İşe kendinizi değiştirmekle başlayın

AKLINI OKUMAK:
Evlilikte ilişki bozulmaya mutsuzluk ortaya çıkmaya başlayınca araya mesafeler girer. Devamlı kavga üzüntü bir noktada çiftleri sessizliğe ve kendi dünyalarına iter. Fakat burada sözlü iletişim yerine sözsüz iletişim yani davranışlardan anlamlar çıkarıp eşi yargılama süreci başlar.’’Hah yine kızdın bakışlarından anladım. Sen öyle demek istemedin. Senin kafanın içinde neler var çok iyi biliyorum!’’ Tarzındaki yaklaşımlar eşin jest ve mimiklerinden hal ve hareketlerinden anlamlar çıkarmaya yöneliktir.

İŞİ YOKUŞA SÜRMEK:
Zamanla eşlerden birinde olumlu değişiklik olmuştur veya gittikleri doktor dinlenilmiş kişi olumsuz davranışından vazgeçmiştir. Diğer eşin ‘’10 yıldır sana söyledim ama beni dinlemezsin sonunda dediğime geldin. Başkası deyince daha mı kıymetli oluyor? Şeklindeki konuşmaların eşi üzen ve geriye döndürebilecek tarzdadır.’’ Oysa bu değişiklikten dolayı çok mutluyum sevinçliyim Gel beraber plan yapalım; başka nelerimizi değiştirebiliriz onları konuşalım! Tarzında diyalog kurulursa olumlu değişiklik pekişir devamı içinde teşvik edilmiş olunur.

GEÇMİŞİ HATIRLATMAK:
Herkesin evliliğinde geçmişte yaşadığı olumsuz hatıra vardır. Aile kavgaları kırılganlıklar ihanetler küçük düşürmeler hayal kırıklıkları… Geçmişte yaşanan kötü hatırayı devamlı gündeme getirmek sıkıntı doğurur ve sıkıntıları pekiştirir.

HEP HAKLI OLMAK:
Hatalar yanlışlıklar iki taraftan da kaynaklandığı halde ‘’Kim daha haklı’’ diye adeta ‘’mahkeme’’ kurulur.’’Evliliğimiz boyunca kavgaları hiç ben başlatmadım. Sen hep bana kötü davrandın beni aşağıladın. Bütün problemler senden kaynaklanıyor’’
Bu tarz kalıp sözler tıkanan evliliklerin klasik sözleridir. Oysa önce kendimize bakmamız.’’Ben nerede hata yapıyorum yanlışım ne olabilir’’diye düşünmemiz gerekir. Hep karşı tarafı haksız görmek işin kolay tarafıdır.

SORUMLULUK:
Aile yükünün tek tarafa yüklenmesi kişiyi aşırı strese sokup gergin ve öfkeli yapabilir. Bu yüzden hiçbir cinsiyet ayrımı gözetmeksizin işleri ortaklaşa yapmaya gayret etmek gerekir.
Diğer yandan ilişkideki bozulmadan dolayı ‘’Sen beni zorluyorsun çıldırtıyorsun bu yüzden öfkeleniyorum’’ yerine ‘’Seninle ilişkimde bazen zorlanıyor ve bazen öfkemi kontrol edemiyorum.’’
Tarzında konuşulsa kişi kendini de ortaya koyuyor ve sorumluluğu paylaşmış oluyor.
Böylece eşi suçlamıyor probleme dikkat çekip üzerinde düşünülmesi gerektiği mesajını veriyor anlamı çıkar.

MANTIKİ YAKLAŞIM:
Ya bana iyi bir sebep göster söylediklerimi çürüt ya da beni kabul et! Yaklaşımı evlilikle iş ilişkisini karıştırma yaklaşımıdır. Evlilikte roller duygular olaylar birçok değişken rol oynar.’’Kendimizi temize çıkarma’’da mantığı ileri sürmek kendi kendimizi aldatmaktan ibarettir.

SÖZÜNÜ KESMEK:
İletişimde en önemli husus konuşanı sonuna kadar dinlemek çok gerekliyse aralara girmektir. Dinlememiz anlamamız kendimizi anlatmamız gerekiyor. Bunun yolu da saygıyla dinlemek ses tonunu yükseltmemektir.

TERAPİST YAKLAŞIMI:
Eş ne kadar bilgili ve tecrübeli olursa olsun kendini doktor yerine koymamalı; çünkü bir şey değişmez eşi kendisini dinlemez dirençle karşılaşır. Bu yüzden iyi bir eş nasıl olursa ona öyle davranmalıdır.







All times are GMT +3. The time now is 02:28.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025