Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Yalan Rüzgarı (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=439)
-   -   Kartel Basınının Yalan ve Çirkef Haberler Arşivi (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=31620)

Hüdaverdi 06-09-2008 20:13

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Cumhuriyet, yalan ve hakaretten mahkum olan kitabı yeni diye sundu

http://img386.imageshack.us/img386/7814/aaik9.jpg

Cumhuriyet gazetesi yazarı Deniz Som, Fethullah Gülen hakkında '8 yıl önce yazılan ve tazminata mahkum edilen' bir kitabı yeni yazılmış ve içinde yeni bilgiler varmış gibi sundu.

Som, dün köşe yazısında daha önce adı Akın Birdal suikastına da karışmış, Türk İntikam Tugayı isimli örgütün kurucuları arasında yer alan Semih Tufan Gülaltay'ın 'Fethullah müslüman mı?' başlıklı kitabını konu etti. Gülaltay, milliyetçi söylemler geliştirmesiyle biliniyor. Ancak kitabı sol görüşleriyle tanınan Türk Solu Dergisi'ni de çıkaran İleri Yayınları arasında 2000 yılında çıkmıştı. Fethullah Gülen'i Bahai olmakla itham eden kitap hakkında Beyoğlu 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde, "kitapta yer alan iddiaların gerçek dışı olduğu ve Gülen'in kişilik haklarının ihlal edildiği" nedeniyle manevi tazminat davası açıldı. Yargılama 7 yıl sürdü. Bu süreçte Gülaltay, yalanlarına bazı kurumları da alet etmek istedi. Mahkeme iddiaların araştırılması için Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatına yazı yazarak, "Fethullah Gülen'in gizli soruşturmalarda Bahai olup olmadığı, dinlerarası diyalog adı altında Tevrat ittifakını yaratma çabası içinde olup olmadığı yönündeki bilgileri ve Bahai dini ve bu dine mensup kişilerle ilişkileri konusunda bilgi ve belgeleri" istedi. Her üç kurum da Bahai inancıyla ya da dinlerarası diyalog adı altında Tevrat ittifakını yaratma çabası içinde olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı yönünde cevap verdi. "Bilirkişi raporunda Fethullah Gülen'in Bahai olduğunu ispat için gösterilen verilerin ilmi izahtan uzak olduğu, kitabın Fethullah Gülen'in kişilik haklarına saldırı sözcükleri ve ana fikrini içerdiği, basının haber verme, bilgilendirme, kamu yararı, güncellik kriterlerini aşan kişisel haklara tecavüz ağırlıklı olduğu belirtilmiş" denilen mahkeme kararına göre, Şemsettin Gülaltay ve kitabı basan İleri Yayıncılık Reklamcılık Ltd. Şti. 5 bin YTL manevi tazminata mahkum edildi. Cumhuriyet gazetesi yazarı Deniz Som'un "Bahailik, çarpıcı bir konu... İlginç bir araştırma... Ayrıntılı bir çalışma... Sonunda, uzmanlarca uzun uzadıya tartışılacak bir kitap ortaya çıkmış: Fethullah Müslüman mı ?" diyerek gündeme getirdiği kitap hakkında mahkumiyet kararı bulunmasına ve 8 yıl önceki bir hadise olmasına rağmen bu günlerde gündeme getirilmesi manidar bulunuyor.

zaman gzt.18 Nisan 2008, Cuma

Hüdaverdi 06-09-2008 20:16

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Hürriyet İnternet'e tepki yağıyor

Galatasaraylı Milli Futbolcu Hakan Şükür'ün 'Kutlu Doğum haftasına yakışan bir derbi olsun' cümlesi üzerine Hürriyet'in internet sitesi bir yayın kampanyasına başladı.



Kutlu Doğum gibi manevi değeri çok yüksek bir geceyi centilmenlik şekli sayan oyuncu hakkında ağır eleştiriler yönelten siteye okurlar, "Hürriyet internet sitesi din düşmanı mı, Kutlu Doğum bu siteyi niçin bu kadar rahatsız ediyor?" diye tepki gösteriyor.
İşte Hakan Şükür'ün centilmenlik çağırısını içeren sözleri....
Fenerbahçe ile oynayacakları derbinin Kutlu Doğum Haftası'na denk geldiğini hatırlatan Galatasaray kaptanı Hakan Şükür, sokaklara hakim olan bayram havasının tribünlere de sirayet etmesini istedi: "Taraftarlar stada kesici aletlerle değil, güllerle gelsin."

G.Saray ve Türk futbolunun rekortmen yıldızı Hakan Şükür, pazar günü Sami Yen'de F.Bahçe ile yapacakları derbi müsabakasının birçok anlamda farklı olacağını söyledi. İçinde bulunduğumuz 'Kutlu Doğum Haftası'na vurgu yapan tecrübeli kaptan, taraftarları hoşgörüye davet ederken, "Bu derbiyi kazanıp şampiyonluğa ulaşırsak bugüne kadar elde ettiklerimizin en anlamlısı olacak." dedi.
Fenerbahçe ile Galatasaray, Süper Lig'in son üç haftasına girilirken, şampiyonluk yarışını puan puana sürdürüyor. Türk futbolunun iki önemli çınarının mutlu sona ulaşmak için verdiği nefes kesen mücadelede, düğümün hafta sonunda Ali Sami Yen'de çözülme ihtimali yüksek görünüyor. Dünyanın sayılı derbileri arasında gösterilen bu maçlarda, alınan tüm önlemlere rağmen her sezon mutlaka bir tatsızlık yaşanıyor. Bıçakların, satırların, küfürlerin ürpertisi, tribünlerin masum insanlarını endişeye sevk ediyor. Daha geçen yılın 19 Mayıs'ında Ali Sami Yen'de oynanan ve su savaşları olarak tarihe geçen derbi, hafızalardaki tazeliğini koruyor.

G.Saray'ın ve Türk futbolunun efsane yıldızı Hakan Şükür, utanç tablolarının yaşanmaması için derbi öncesi önemli mesajlar verdi. İçinde bulunduğumuz 'Kutlu Doğum Haftası'na vurgu yapan rekortmen golcü, sokaklara hakim olan bayram havasının, hafta sonunda Ali Sami Yen'in tribünlerine de sirayet etmesi temennisinde bulundu. Taraftarların, stada kesici, delici aletlerle değil, güllerle gelmesini istedi.
Türkiye Diyanet Vakfı'nca tertip edilen ilim ve kültür bayramı şenlikleri şeklinde değerlendirilen kutlamaların gayesinin, milli birlik ve bütünlüğü sağlamak, hoşgörüyü toplumun her kesimine yaymak olduğunu dile getiren Hakan Şükür, derbi müsabakasında da böylesi önemli bir haftaya yakışır tutum içinde olunması gerektiğini söyledi.


'Kutlu Doğum'a layık davranalım

Derbi müsabakasının şiddetten uzak şekilde başlayıp neticelenmesini arzu ettiğini belirten tecrübeli futbolcu, "Futbolda alınan sonuçlar, kimilerine göre önemli, kimilerine göre hayati önem taşıyabilir. Fakat biz öyle güzel bir haftanın içinde bulunuyoruz ki, bunun kıymetini bilmek durumundayız. 'Kutlu Doğum Haftası' içindeyiz ve ona layık olmalıyız. Peygamberimiz'e layık olmalıyız. Çocuklarımızı, gençlerimizi de Peygamberimiz'in hoşgörüsü etrafında hayata hazırlamalı, yaşantılarımızı ona göre şekillendirmeliyiz. Hafta sonunda F.Bahçe ile önemli bir derbi müsabakası oynayacağız. Herkesin bu maçta içinde bulunulan haftanın atmosferi içinde hareket etmesini temenni ediyorum. Dostça ve centilmence mücadele etmeliyiz. Herkes dürüstçe elinden geleni yapmalı. Allah kime nasip ederse o kazansın." açıklamasında bulundu.

Bu sezon mutlu sona ulaşmaları halinde kazanılan şampiyonluğun diğer başarılardan önemli hale geleceğinin altını çizen Hakan Şükür, "Biz F.Bahçe'yi yenmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Kazanamazsak ikili averajda geriye düşeriz ve büyük fırsatı tepmiş oluruz. F.Bahçe'yi yenip şampiyon olursak, bu şimdiye kadar kazandığımız tüm şampiyonluklardan daha anlamlı olur. Ligin bitimine beş hafta kala teknik direktörsüz yoluna devam eden ve şampiyon olan başka bir takım yok. Şampiyonluğu herkesten çok ben istiyorum. Belki de G.Saray'dan şampiyon takımın kaptanı olarak ayrılmanın mutluluğunu yaşayacağım." ifadelerini kullandı. Taraftardan Hakan'a büyük destek Hakan Şükür'ün sözlerini farklı yerlere çeken bazı internet sitelerinde okurlar, golcü futbolcuya büyük destek verdi. Görüşlerden bazıları:
Şiddetten uzak temiz bir müsabaka istemiş. Ne var bunda. En doğrusunu söylemiş. Tebrikler Hakan
Hakan Şükür'ün sözleri, şüphesiz insan olanlaradır. Bunun dışındakiler muhatap olup da ezilmesinler boşuna!
Ülkede kaos peşinde koşanların hiç hoşuna gitmeyecek sözler bunlar.
Sıradan bir futbolcu söylese bu lafları hiç konuşulmaz, Hakan Şükür çok büyük bir topçu olduğu için kıskanıyorlar
Meyve veren ağaç taşlanır.
Hakan Şükür'ün sözlerinde hiçbir yanlış göremiyorum. Gayet güzel ve olumlu bir açıklama.

Hüdaverdi 06-09-2008 20:17

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Tesettürlüye güvenlik kontrolünde ayrım iddiası asılsız çıktı


http://img386.imageshack.us/img386/5167/davetjk7.jpg

Hava limanlarında 'tesettürlü vatandaşlara' yönelik 'pozitif ayrımcılık yapıldığı' yönündeki haberler, TAV Özel Güvenlik tarafından yalanlandı. Yetkililer, 'dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen yolcuların' aynı güvenlik uygulamalarına tabi tutulduğunu açıkladı.

TAV Özel Güvenlik Genel Müdürü Yusuf Acıbiber, çeşitli yayın organlarında yer alan 'hava limanlarındaki güvenlik kontrollerinde tesettürlü vatandaşlara yönelik pozitif ayrım yapıldığı'na ilişkin haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Acıbiber, hava limanlarında uygulanan güvenlik kontrollerinin Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve yürürlükteki mevzuatlar uyarınca Emniyet Güçleri'nin gözetim ve denetiminde Mülki İdare Amiri'nin talimatlarına uygun şekilde yürütüldüğünü söyledi. Özel güvenlik görevlilerinin kural koyucu değil, kuralları uygulayıcı pozisyonda bulunduğuna dikkat çeken Acıbiber, "Amaç, her ne şekilde olursa olsun kontrol noktalarında uçağa binmesi yasaklanmış maddelerin kişilerin üst ve eşyalarında tespit edilmesidir. Uygulamadaki değişiklik, merkezde hava limanlarının güvenliğinden sorumlu otorite Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, hava limanlarında da Mülki İdare Amiri ve Eminiyet Güçleri'nin vereceği talimatla yapılır." dedi.
TAV Özel Güvenlik birimi, İstanbul Atatürk, İzmir Adnan Menderes ve Ankara Esenboğa Hava Limanları'nda özel güvenlik hizmeti sunuyor. Yusuf Acibiber'in verdiği bilgiye göre hava limanlarındaki güvenlik kontrolleri aşağıdaki şekilde gerçekleştiriliyor:
- Dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen kişinin kıyafetleri, kimliğini gizleyecek nitelikte ise yönlendirme görevlisi, kişiyi doğrudan arama kabinine davet ederek kapı detektörünün içinden geçirir. Daha sonra Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na, yolcunun kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.
- Yönlendirme görevlisi, palto, pardösü gibi kıyafetleriyle kontrole gelen dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetli kişilere palto/pardösüsünü, 'çıkartmaya müsait olup olmadığını' sorar. Müsait olanları prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirir.
- Palto/pardösüsünü çıkartmaya müsait olmayanlar, prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirilir. Metal kapı detektörünün tespit edemeyeceği plastik patlayıcı, uyuşturucu madde gibi bu tür kıyafetlerin altına gizlenebilecek tehlikeli ve suç teşkil eden maddelerin tespit edilebilmesi için 'kapı detektörü sinyal vermese dahi' üst tarama işlemi prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılır.
- Kapı detektörünün sinyal vermesi halinde, üst tarama görevlisi tarafından 'üzerindeki metalleri çıkartarak tekrar kapı detektöründen geçmesini sağlaması', 'ikinci geçişinde sinyal versin vermesin' palto, pardösü kontrolü zorlaştırmayacak kıyafetler ise üst tarama işleminin prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılması sağlanır. - Yolcunun ikinci geçişinde de sinyal vermesi halinde, palto, pardösü kalın ve kontrolü zor kıyafetler ise Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

30 Nisan 2008, Çarşamba-zaman gzt-mustafa gün'ün haberi

Hüdaverdi 06-09-2008 20:20

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Hürriyet öyle bir uçtu ki...

Hürriyet'in, 'Mahmut Ustaosmanoğlu 1.7 milyon YTL'ye aldı' dediği evin, üç yıl önce 250 bin YTL'ye alındığı ortaya çıktı.

Hürriyet dün, Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi'nin, Beykoz Çavuşbaşı Beldesi'nde, 1.7 milyon YTL'ye ikiz villa aldığını ileri sürdü. Ancak Mahmut Ustaosmanoğlu'nun oturduğu binanın villa değil mütevazı bir bina olduğu, 2006 yılında 250 bin YTL civarında bir fiyatla alındığı öğrenildi.

Hürriyet'in haberine taşıdığı mahallede araştırma yapan Yeni Şafak muhabiri, habere konu olan evle ilgili bilgilerin 6-7 kat abartıldığını gördü. Mahalle sakinlerinin verdiği bilgiye göre, Hürriyet'in sürmanşetine 'villa' diye çıkardığı ev, ikiz bir villa değil, mütevazı bir bina. 2006 yılında 250 bin YTL'ye alınan ev, Çavuşbaşı'nın villa sitelerine yakın bir bölgede bulunuyor. Çavuşbaşı'nda evin bulunduğu mahallenin sakinleri, evin satın alındığı dönemde fiyatların çok daha düşük olduğunu, 1.7 milyon YTL'lik fiyatın hayal bile edilemeyeceğini söylediler. 3 yıl önce bu bölgede yol bile bulunmadığını belirten emlakçılar, o dönemde fiyatların 250-300 YTL civarında olduğuna dikkat çektiler. Emlakçı Sedat Türkyılmaz, Mahmut Ustaosmanoğlu Hoca'nın evinin bulunduğu yerdeki emlak fiyatlarının, son birkaç yıldır tırmanış gösterdiğini belirterek, “On yıl içinde, çevredeki villa siteleri arttıkça fiyatlar yükseldi. Ancak 1.7 YTL'lik fiyata ulaşması mümkün değil” diye konuştu.

Arslan Emlak'ın sahibi Raşit Arslan da Hocaefendi'nin oturduğu binaların birinin 25 yıllık, diğerinin de en az on yıllık olduğunu söyledi. Arslan, 'Bahsedilen fiyatlar, bu bölge için çok komik. O fiyata Hoca'nın evlerinden 7-8 tane alınır” dedi.



25.Nisan.2008 09:51:06

Kaynak: http://samanyoluhaber.com/haber-99325.html


--------------------


AMAÇLARI DİNDAR İNSANLARA BASKI YAPMAK

İŞTE YALANIN BELGESİ - İZLE
İstanbul Çavuşbaşı'yla ilgili haberlerin çirkin bir komplonun parçası olduğu her gün biraz daha net bir biçimde anlaşılıyor.

Bir gazetede günlerdir devam ettirilen saptırılmış haberler, yayıncılık mesleğinin kötü niyetli kişilerin ellerinde, ne denli tehlikeli bir silaha dönüşebileceğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Çavuşbaşı'nda yaşayan sıradan vatandaşların ağzından çıkan ifadeler, Vatan Gazetesi'nin Türkiye'nin manevi dinamiklerinden Mahmut Ustaosmanoğlu'nun şahsı ve çevresini hedef alarak yaptığı haberlerin hazırlanış süreciyle ilgili çarpıcı ipuçları veriyor.

Hayli ilerleyen yaşı ve rahatsızlığı nedeniyle doktor gözetimi altında havası temiz bir yerde yaşamak durumunda olan Mahmut Ustaosmanoğlu'nun, Beykoz semtinde yerleşmiş olması bazı çevreleri harekete geçiriyor. Ustaosmanoğlu'nun 1 yıl önce kalmaya başladığı ev, yasadışı ve saygıdışı bir biçimde takip altına alınıyor. Birileri bunun adına "gazetecilik" diyor.

Semt sakininin bölgeye gelmesinden çok evvel, caddelere, sokaklara verilen isimlere manalar katılarak bu isimler kendisine atfediliyor ve ilgisiz durumlardan suçlayıcı anlamlar çıkartılmaya çalışılıyor. Haberi masada yazan alanda ise yazdığı senaryoya uygun hikayeler üretmeye çalışan sözde gazetecilerin hemen her iddiası yalan çıkıyor. Tıpkı Mahmut Efendi'nin yaşadığı evin değerinin 1.7 milyon YTL olduğu gibi.

Üretilen bir diğer hikaye ise sokakta bulunan bir duvar yazısı. Kısa bir araştırmayla onun da Mahmut Efendi ve çevresiyle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşılıyor.

Karanlık senaryolarının altını doldurmak için büyük çaba sarf eden provokatörler, amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah sayıyorlar. Olayı gören vatandaşlar çirkin komployu satır satır Samanyolu mikrofonlarına anlatıyorlar.

Provokasyona dayalı ısrarlı yayınların asıl hedefinin, sadece Çavuşbaşı sakinleri olmadığı, buradan hareketle -daha önce pek çok örneği görüldüğü üzere- ülke genelinde inançlı kesimler üzerinde yeni bir baskı dalgası oluşturmak amacını taşıdığı anlaşılıyor.

http://resim.samanyoluhaber.com//hab...0/2/101025.jpg


Not: Çarpıcı gerçekleri izlemek için: http://samanyoluhaber.com/haber-101025.html"]http://samanyoluhaber.com/haber-101025.html[/URL] sayfasını ziyaret ediniz.

09.Mayıs.2008 19:00:57



------------------


MEDYA 79 YAŞINDAKİ MAHMUT USTAOSMANOĞLU HOCAEFENDİ VE SEVENLERİNİ TACİZ EDİYOR

Medyadan Mahmut Efendi'ye huzur yok
Uzun süre tedavi gören Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi, Çavuşbaşı'ndaki evinde istirahat ediyor. Yakınları, medyanın ısrarlı tacizlerine tepki gösteriyor.

Medya, 79 yaşındaki Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi ve sevenlerini tekrar gündemine aldı. Önce, Beykoz Çavuşbaşı'nda ikamet ettiği ev, "Hocaya trilyonluk ikiz villa" başlığıyla manşete taşındı.

Ardından, "Çarşamba'yı bırakıp Çavuşbaşı'na yerleşmeye başladılar" haberi geldi. Bölgeyi adeta çembere alan muhabirlerin bahçe duvarına tırmanıp fotoğraf çekmeye çalışması ise olayı karakola taşıdı. Tartışmanın sebebi bazı gazetecilerin ısrarcı tacizi. Trilyonluk villa olarak gösterilen yerler, dörder katlı iki apartman. Ustaosmanoğlu'nun oturduğu evin kapı numarasına kadar ayrıntılı şekilde haber yapılması da, sevenleri tarafından 'hedef gösterme' olarak nitelendiriliyor. Hayatını İsmailağa Camii'ne yakın mütevazı evinde sürdüren Mahmut Efendi'nin Çavuşbaşı'na yerleşmesi de yeni bir olay değil. Ustaosmanoğlu rahatsızlığı sebebiyle sürekli tedavi görüyor, birçok kez hastaneye kaldırıldı. Doktorların tavsiyesi üzerine geçtiğimiz yıl Çavuşbaşı'ndaki evde istirahate çekildi.

Mahmut Efendi'nin aylarca değişik hastanelerde yattığı zamanlar oldu. Her tedavi sonucunda doktorlar, "Hocayı stres ve gürültüden uzak bir ortamda dinlendirin." tavsiyesinde bulunmuş. Yakınları, doktorların bu uyarılarını dikkate alıyor. 2001'de hastaneden taburcu olduğunda, bir yakınının Üsküdar Çamlıca'daki evinde üç ay istirahat ediyor. 2005 yılında tekrar hastaneye kaldırılan Mahmut Efendi, bu defa bir dostunun Bursa Uludağ'daki evinde üç ay kalarak dinleniyor. 2007 yazında tekrar rahatsızlanan Mahmut Efendi, uzun süreli bir tedavi gördü. Taburcu olmasının ardından da Çavuşbaşı'ndaki eve götürülerek istirahate çekildi.

Mahmut Efendi'nin sevenleri, her yerde kendisini ziyaret etmek istiyor. Çavuşbaşı'nda olduğunun duyulması üzerine sevenleri onu görmek için buraya geliyor. Yakınlarının ziyaret istememesine rağmen değişik illerden gelen dostları, çevrenin de dikkatini çekiyor. Cemaatin önde gelenleri, medyada yer aldığı gibi İsmailağa cemaatinin Çarşamba'yı terk ederek Çavuşbaşı'na yerleşmek üzere olduğu haberlerinin gerçeği yansıtmadığını söylüyor. Mahmut Efendi'nin kaldığı evin kapı numarasına kadar ayrıntılı haber yapılması da 'hedef gösterme' olarak nitelendiriliyor.

Gazetecilerle yaşanan tartışmanın özetine gelince; Vatan Gazetesi muhabirleri, Mahmut Ustaosmanoğlu'nun Beykoz Çavuşbaşı'ndaki evine giderek görüşme talebinde bulunuyor. Ancak Mahmut Efendi'nin yakınlarınca talep kabul edilmiyor. Bunun üzerine muhabirler Mahmut Efendi'nin yaşadığı evi görüntüleme girişiminde bulunuyor. Komşulara göre gazetecilerin ziyareti ilk değil. Bir mahalle sakini, "Gazeteciler buralarda bir iki gün boyunca dolaştı." diyor. Başka bir kişi de kavganın yaşandığı gün gazetecilerin duvara tırmanarak fotoğraf çektiğini söylüyor. Olayın devamında, uyarılara aldırış etmeyen muhabirlerle Mahmut Efendi'nin yakınları arasında arbede yaşanıyor. Tartışmanın büyümesi üzerine gelen jandarma ekibi, aralarında muhabirlerin de bulunduğu 13 kişiyi ifadelerini almak üzere karakola götürüyor. Mahmut Efendi'nin sevenleri, haberin çıktığı gazetenin sahibi dahil olmak üzere kimsenin özel mülkünün, özel hayatının izinsiz istismar edilmesinin doğru olmadığını ifade ediyorlar.

Çıkmaz sokak, caddenin de ismi

Çavuşbaşı Belediyesi'nden yapılan açıklamada da haberlere tepki gösterilerek, belediyenin Cumhuriyet değerlerine bağlı olduğu vurgulandı. Gazete haberinde bir tabeladaki 'Cumhuriyet Çıkmazı' fotoğrafına 'manidar' denilmişti. Beldenin en büyük caddesinin Cumhuriyet isimli olduğu belirtilen açıklamada, buraya bağlı bir çıkmazda da aynı adın bulunduğu aktarıldı. Fatih Caddesi'ne de bağlı Fatih Çıkmazı'nın olduğu, ayrıca beldede Atatürk Bulvarı, Demokrasi Caddesi'nin bulunduğu kaydedildi.

Hukukçular: Özel hayatın gizliliği ihlal ediliyor

Hukukçular, Mahmut Efendi'nin evinin izin verilmemesine rağmen görüntülenmek istenmesinin bir suç olduğuna dikkat çekiyor. Hukukçular Derneği Başkanı Kamil Uğur Yaralı, "Tartışmaya girme yerine hukuki yollara başvurarak gazeteciler önlenmeliydi." diyerek yaşanılan tartışmanın yanlış olmasına vurgu yapıyor. Gazetecilerin huzur ve sükûneti bozma, özel hayatın gizliliğinin ihlal edilmesi suçlarını işlediğine dikkat çeken Yaralı, özel hayatın gizliliğinin ihlâl edilmek istendiğini, bunun sonucunda da o kişilere altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası verilebileceğini belirtiyor. Yaralı, kanunda kişilerin özel hayatına ilişkin görüntünün basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, cezanın yarı oranında artırılacağına vurgu yapıyor.

Hukukçular Derneği basın sözcüsü Av. Cüneyt Toraman da gazetecilerin yaptığının konut dokunulmazlığı ihlali olduğunu dile getiriyor. "Bu bir suçtur. Bir kimsenin evinin, işyerinin ve buna benzer özel mülkiyetine ait yerlerin fotoğraflanabilmesi için mutlaka sahibinden izin alınması gerekiyor." diyen Toraman, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Sırf huzur ve sükûnunu bozmak maksadıyla bir kimseye ısrarla telefon edilmesi, gürültü yapılması ya da aynı maksatla hukuka aykırı başka bir davranışta bulunulması halinde, mağdurun şikâyeti üzerine faile üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir."

ZAMAN


08.Mayıs.2008 07:43:05

Kaynak: http://samanyoluhaber.com/haber-100816.html

Hüdaverdi 06-09-2008 20:25

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
İFTİRA ATILAN İMAM KENDİNİ SAVUNDU
http://resim.samanyoluhaber.com//hab...0/3/101030.jpg
İmama Atatürk rozetiyle iftira
Trabzon'un Beşikdüzü ilçesinde bir vatandaşa Atatürk rozetiyle camiye girme dediği iddia edilen Merkez Camii İmamı Sezai Yaşar, hakkındaki iddiaları yalanladı.

İmam Sezai Yaşar, hakkındaki iddiaları yalanladı. Cemaatin kendi aralarında konuştuğu bir konunun kendisine mal edildiğini söyleyen Yaşar "cemaatine rozetle camiye gelmeyin" demedim dedi. Doğan Haber Ajansı geçtiğimiz günlerde, Trabzon'un Beşikdüzü İlçesi Merkez Camii İmam-Hatibi Sezai Yaşar'ın, yakasında Atatürk rozeti olan bir vatandaşa "rozetle camiye gelme" dediğini iddia etmişti. Bazı televizyon ve gazetelerin iştahlı bir şekilde kullandığı haberde adı geçen imam basının karşısına çıktı.


Merkez Camii İmam-Hatibi Sezai Yaşar, Diyanet-Sen Trabzon Şube Başkanı Ömer Tutuş ile birlikte kameraların karşısına geçerek hakkındaki iddialara cevap verdi. Tutuş, şimdiye kadar rozetli bir çok vatandaşın camiye gelerek ibadetini yaptığını belirterek "Yaşar bu konuda kimseyle rozet polemiğine girmemiştir" dedi.

Kendisinin haberde adı geçen Ömer Atalar ile aralarında kesinlikle böyle bir olayın yaşanmadığını savunan Yaşar, "Benim duyduğuma göre yaklaşık 2 ay önce cemaat arasında böyle bir şey olmuş, konuşulmuş. Bu zaman zaman benim kulağıma da geliyordu. Yani benim dışımda olan bir hadise. Kimler arasında geçtiğini de bilmiyorum ancak kendi aralarında böyle bir mesele konuşulmuş. Benim dışımda olduğu için de, kimlerin arasında geçtiğini araştırma ihtiyacı bile duymadım. Ama belirli bir süredir bu mesele konuşuluyor, olgunlaşıyor ve bir yere doğru yuvarlanıyormuş. Maalesef sonunda bizim başımıza yuvarlandı." dedi.

Görev yaptığı camiye herkesin geldiğini ve rahat bir şekilde ibadetini yaptığını anlatan Yaşar, kendisi için bir komplo mu kurulduğu yönündeki soruya şöyle cevap verdi: "Bizim orada bir sıkıntımız yok. Hem inancımız, hem de felsefem gereği; benim herkesi kucaklayan bir yapım var. İhtimal ki, birileri bundan rahatsız oldu. Belki de o arkadaşımız da bu şekilde tahrik edilmiş olabilir. Herkes arasında bir hüsnü kabulümüz var. Böyle bir ortamda bu durumun yaşanması, şahsımın ve Diyanet camiasının bu şekilde gündeme getirilmesi beni yaraladı ve rencide etti."

Diyanet-Sen Trabzon Şube Başkanı Ömer Tutuş ise, İmam Sezai Yaşar'ın 'rozetle namaz' konusunda cami cemaati ya da halka herhangi bir telkin veya tavsiyesinin olmadığını söyledi. Yaşar'ın aynı zamanda sendikalarına da üye olduğunu belirten Tutuş, 'kurgusal' olduğunu ileri sürdüğü haberle, yargısız infaz yapıldığını ifade etti. Bazı gazete ve internet sitelerinde haberle birlikte kullanılan fotoğrafın da İmam Yaşar'a ait olmadığına dikkat çeken Tutuş, "Bu şekilde ne yapılmak istendiğini de anlayabilmiş değiliz." dedi. Tutuş, hiç kimsenin Atatürk'ün manevi şahsiyeti ile dini değerleri kullanma ya da çatıştırma gayreti içerisinde olmaması gerektiğini sözlerine ekledi.

Öte yandan, konuyla ilgili Trabzon Valiliği'nden dün yapılan açıklamada, yapılan ön incelemede, İmam Sezai Yaşar'ın cami içinde veya dışında adı geçen şahsa veya cami cemaatine bu yönde bir tavsiyede bulunmadığının anlaşıldığı belirtildi.

Geçtigimiz günlerde basına yansıyan haberlerde, Beşikdüzü Merkez Camii İmam-Hatibi Sezai Yaşar'ın, yakasında Atatürk rozetiyle camiye gelen Ömer Atalar'a, yakada rozetle namaz kılmanın dini yönden sakıncası olduğunu ve bu şekilde camiye girmemesini söylediği ileri sürülmüştü. Haberlerde ayrıca, Atalar'ın ağzından, "Yakamda Atatürk'ün rozetini gören imam, 'Bunu takıp da camiye gelmeyin. Resimle camiye gelinmez' dedi." ifadelerine yer verilmişti.

Trabzon Valiliği de yapılan ön incelemede, İmam Sezai Yaşar'ın cami içinde veya dışında adı geçen şahsa veya cami cemaatine bu yönde bir tavsiyede bulunmadığının anlaşıldığını açıkladı. Böylece bir maksatlı haber daha hem resmi kaynaklarca hem de iddiaların muhatabı tarafından yalanlanmış oldu.


09.Mayıs.2008 21:24:48

Kaynak: http://samanyoluhaber.com/haber-101030.html (bu linkten izleyebilirsiniz)

Hüdaverdi 06-09-2008 20:27

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
HAZM EDEMİYORLAR..

yine hürriyet...
Medya, Köylü kadınların kıyafetinden bile 'başörtüsü krizi' çıkardı

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in de katıldığı Kütahya Ticaret Borsası öncülüğünde hayırsever işadamlarının desteğiyle yaptırılan Bölcek İlköğretim Okulu'nun açılış töreni yapıldı.

Töreni izlemeye gelenler arasında Kütahya bölgesinin yöresel kıyafetli 'çar' giyen köylü kadınlar da vardı. Bazı gazetelerin internet siteleri, yöresel kıyafetli kadınları bile 'çağ dışı' şeklinde ifadeler şeklinde sunarak kriz malzemesi yaptı.
Kütahyalılar bu tür kasıtlı haberlere tepki gösterdi. Habere konu olan elbisenin Kütahya bölgesinde kadınlar tarafından günlük hayatta sıklıkka kullanılan bir giysi olduğunu ve bunun çok farklı bir durum gibi sunulduğunu belirttiler.

Vali'den çarpıtma habere tepki: Köylümüzün kıyafeti bu, olay çarpıtılmış
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in önceki gün (Perşembe) açılışını yaptığı okul törenini izlemeye yerel kıyfetli kadınlarla ilgili bazı internet sitelerinde 'Burası Afganistan değil Kütahya' haberleri tepki çekti.
Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in açılışını yaptığı Bölcek İlköğretim Okulu'nun açılış törenine katılan kadınların giydikleri kıyafetlerin yöresel bir kıyafet olduğunu ve bunları her zaman giydiklerini söyledi.
Türkiye'nin farklı bölgelerinde olduğu gibi Kütahya'nın köylerinde bu tür kıyafetlerin giyildiğini bildiren Vali Şükrü Kocatepe, "Bu haberi yapan kişiler Kütahya'nın köylerine gitmemiş ve köylerini görmemişler ise Afganistan'a da benzetebilirler, başka bir yere de benzetebilirler. Niyetleri ne ise ona göre benzetirler." dedi.
Köylü kadınların böyle giyindiğinin altını çizen Vali Kocatepe, "Köylümüze, onları çıkarın da şöyle veya böyle giyinin telkininde bulunamayız. Biz devlet memuruyuz ve devlet böyle şeyler yapmaz. Herkes ne isterse onu giyer. Anadolu ve Kütahya'daki köylümüzün kıyafeti bu. İster beğenelim, ister beğenmeyelim. Herkesin giyim şekli kendine aittir. Kimse onlara o kıyafeti giyin diye zorlamıyor. Bizim köylümüz böyle giyiniyor ve buna herkesin saygı duyması gerekir." diye konuştu.
Kimsenin, kimseye şunu giydin veya bunu giydin deme hakkının olmadığını vurgulayan Kocatepe, "Törene katılan kadınlarımız öğrenci değil ki. Hepsi oradaki öğrencilerin annesi, babası. Bizim köylümüz törene yöresel kıyafeti ile gelmiş. Annesinden, babasından bu kıyafeti görmüş ve bu kıyafet köylümüzün geleneksel kıyafeti. Bu kıyafeti giymelerinde bir maksat veya kasıt yok. Başkalarının kıyafetlerini beğenip, beğenmemesi bizim köylümüzü için hiç önemli değil. Bölcek mahallesinde bir okul açılıyor ve okulun açılışına çocukların anneleri gelmiş. Kendi çocuğunun okulunun açış törenine gelmiş. Bundan doğal ne olabilir. Törene gelen kadınlarımıza bu kıyafetler ithal edilerek zorla giydirilmiş bir kıyafet değil. Her zaman giydikleri kıyafet. Olayın bu şekilde çarpıtılması çok yanlış." dedi.
TİCARET BORSASI BAŞKANI: KADINLARIMIZIN YÖRESEL KIYAFETİNİN AFGANİSTAN'A BENZETİLMESİ BÜYÜK AYIP
Kütahya Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Altınkaya, kendi borsaları tarafından yapılan Bölcek İlköğretim Okulu'nun, açılış törenine katılan kadınların giydikleri kıyafetin tamamen yöresel bir kıyafet olduğunu kaydetti.
Kadınların bu kıyafetleri örf ve adet gereği giydiğini aktaran Altınkaya, "Böyle bir haber yapılmasını çok üzüldük. Çarpıtılmış bir haber. Öğrencilerimizin anneleri gelmiş açılış törenini takip ediyor. Giydikleri kıyafe ise günlük hayatta giydikleri kıyafet. Kadınlarımızın kıyafetleri yüzünden Afganistan'a benzetilmesi çok büyük bir ayıp." dedi.
Kütahya'nın merkeze bağlı köylerinin tamamında bu kıyafetlerin giyildiğinin altını çizen Başkan Altınkaya, "Kimsenin kadınlarımızın kıyafetini değiştirmeye ve eleştirmeye hakkı yok. Bu yapılan haberle insanların dini yaşantılarına zarar verilmeye çalışılıyor. İnsanların giyinişine karışamazsın. Laiklik insanların kendi inanıcını yaşamasıdır. O zaman sen insanların giyinişine niye karışıyorsun? " diye konuştu.
Kütahya merkeze bağlı Bölcek Mahallesi Muhtarı Hüseyin Girgin ise çok üzgün olduklarını ifade etti. Bölcek Mahallesi'nde kadınların üzerindeki kıyafetin Kütahya'nın bütün köylerinde giyildiği bilgisini veren Girgin, "Bizim mahallemiz köydü. Yeni mahalle oldu ve merkeze bağlı. Yöresel kıyafet bizim mahallemizde olduğu gibi diğer bütün köylerde de aynıdır ve değişmez. Bu yöresel kıyafet yüzünden Afganistan'a benzetilmemize çok üzüldük. Sabahtan beri telefon alıyorum. Her arayan bu habere tepki gösteriyor. Böyle bir şey olamaz. Nasıl böyle bir haber yaparlar hala anlayamadım." dedi.
Haberin çarpıtılması yüzünden mahallede çok büyük bir üzüntü yaşandığını dile getiren muhtar Girgin, "Kadınlarımız çocuklarının okuduğu okulun açılış törenine günlük giydikleri yöresel kıyafetleri ile katıldı. Bu da gayet normal. Bunda anormal olan bir durum yok. Haberin böyle verilmesi çok yanlış. Keşke böyle bir şey yapmasalar ve kadınlarımızın giysileri ile uğraşmasalardı." şeklinde konuştu.



----------------------



http://medya.zaman.com.tr/2008/05/21/ortu.jpg

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, Kütahya'daki ilköğretim açılışını çarpıtan medyaya tepki gösterdi. Çelik, bu çevrelerin 'ideolojik bağnazlık' içinde olduğunu savundu.

Kütahya'da ilköğretim açılışı törenine bazı veliler bölgenin geleneksel kıyafeti olan 'çar'ı giyerek katılmıştı. Bazı basın organları bunu, irtica delili olarak sunmuştu. Bu haberleri eleştiren Çelik, Kütahya'da eğitimin resmini çektiklerini, üst düzey idarecilerle sorunları ortaya koyarak çözüm bulmaya çalıştıklarını aktardı. Çelik, "Biz orada önemli bir çalışma yaptık. Çeşitli temeller attık. Bu temel atma törenine katılan bazı öğrenci akrabalarının giydiği yöresel kıyafetler, ön plana çıkartıldı. Bu ideolojik bir bağnazlıktır." diye konuştu. Çelik, Ankara Başkent Öğretmenevi'nde düzenlenen İlköğretim Programları ve Ders Kitaplarının Değerlendirilmesi Çalıştayı'na katıldı. Programa gelişte bir gazetecinin sorusu bakanı kızdırdı. Çelik, 'İstifa edeceğinize yönelik iddialar var.' şeklindeki soruya şu karşılığı verdi: "Biz kulis dedikodularıyla ve edepsizce yalanlarla uğraşmıyoruz." Milli Eğitim Bakanı, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada ise eğitim alanında köklü reformları hayata geçirdiklerini söyledi. Yeni ders programının 3 yıl önce hayata geçirildiğini hatırlatırken; 40 yıllık müfredatın günün gereklerini taşımadığını vurguladı. Yeni müfredatın, 30 üniversiteden 90'ı aşkın akademisyen, öğretmen ve müdürlerin katılımıyla hazırlandığını anlatan Çelik, şöyle devam etti: "Meslek yüksekokulları 'bize öyle öğrenciler geliyor ki 16'dan 7'yi çıkaramıyor' diyor. Biz de onlara dedik ki, "Sizin mezun ettiğiniz bu kişileri öğretmen olarak atıyoruz." Çelik, gelecek yıl açık lise ve açık ilköğretim okullarına da ücretsiz kitap dağıtacaklarını sözlerine ekledi.

Hüdaverdi 06-09-2008 20:31

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
http://www.haberform.com/news_pictur...cumhuriyet.gif

Cumhuriyet´ten bir yalan haber



24.05.2008




Fethullah Gülen´le ilgili olarak yazdığı haberler mahkeme kararlarıyla yalanlanan Cumhuriyet Gazetesi, taktik değiştirdi.

Gazete bu kez bazı bilgileri çarpıtarak haberleştirip Gülen´i kamuoyu önünde suçlu gibi göstermeye çalışıyor. Çarpıtma ve yalan bilgilerden oluşan haberin kimi gazeteciler tarafından alınıp yorumlanması üzerine Gülen´in avukatı Orhan Erdemli, bir açıklama yaptı. Gülen´in yurtdışına çıkmadan önce emekli olduğunu, sigortalı olması sebebiyle devlete fazladan prim ödediğini belirten avukat Erdemli, "Müvekkilim muhterem Gülen, redaktör olarak çalıştığı dönemde yasal düzenleme ve hizmet akdinin gereğini aksatmadan yerine getirmiştir. Bu durum denetim tutanaklarında açık bir şekilde yer almaktadır. Diğer yandan, emekli olan Sayın Fethullah Gülen´in redaktör olarak çalıştığı dönemde sigortalı olması kendisine herhangi bir haksız çıkar sağlamamış, aksine, sigortalı olması sebebiyle fazladan prim ödenmiştir." diye konuştu.
"Yıllar önceki bir olayın çarpıtılarak yeniymiş gibi haber yapılması da art niyeti açıkça ortaya koymaktadır." diyen avukat, "Emekli olduktan sonra redaktörlük işini sürdüren Gülen, sigortalı yapılmamış olsaydı bu sefer vergi kaçırıyor denilecekti. Bu da gösteriyor ki, amaç gerçeğe uygun haber yapmak değil fırsat düşürüp muhterem Gülen´i karalamaktır." ifadelerini kullandı. Sosyal güvenlik uzmanlarına göre bir kişinin emekli olduktan sonra çalışmasının önünde yasal bir engel yok. Emekli maaşı alan biri çalışmaya başladığında bunu SSK´ya bildirip maaşı üzerinden yüzde 30 oranında ´sosyal güvenlik destekleme primi´ ödemesi gerekiyor. Üstelik bu uygulama kişiye değil, devlete para kazandırıyor. Cumhuriyet´in yalanı üzerine yorum yapan bazı yazarlar da, Nil AŞ´nin hizmet alanından biri olan ´ajanda ve defter üretimine´ vurgu yaparak kuşku uyandırmaya çalışıyor. Oysa Nil AŞ bir yayınevi. Gülen´in kitaplarının büyük bir kısmı da bu yayınevi tarafından basıldı. Yapılan yorumlarda bu gerçek göz ardı ediliyor.
Söz konusu haberdeki başka bir çarpıtma ise Fethullah Gülen´in çalıştığına yönelik yazılı sözleşmenin bulunmadığı kısmı oldu. Fakat o dönemki 1475 sayılı İş Kanunu´nun 9. maddesinde, "Yazılı akit yapılmayan durumlarda işveren, işçinin isteği üzerine, kendisine genel ve özel iş şartlarını gösteren ve imzasını taşıyan bir belge vermekle yükümlüdür. Bu belgeler Damga Vergisi ve her çeşit resim ve harçtan muaftır." ifadesi geçiyor. Bir yayınevi için ´redaktörlük´ vazgeçilmez birimler arasında yer alıyor. Bu çerçevede Nil AŞ, yayınladığı bazı eserler için Gülen´den hizmet alıyor. Cumhuriyet´in haberinde yayınevinde ´redaktör´ alarak görev yapan Gülen´in bu işi yurtdışında yapması da suç gibi gösteriliyor. Redaktör olarak çalışanların sabit mesai ve yer şartının olmadığı gerçeği görmezden geliniyor.

İstanbul, Zaman
[/QUOTE]

Hüdaverdi 06-09-2008 20:38

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Baykal-Vatan A.Ş fena çuvalladı

CHP lideri Baykal tarafından ortaya atılan ve Vatan gazetesi tarafından manşete taşınan haber muhatabı tarafından yalanlandı.

Baykal'ın "ATV-Sabah ihalesine girme" şeklinde Başbakan'ın telkinden bulunduğu iddiasıyla gündeme getirdiği Fiba Holding Başkanı Hüsnü Özyeğin'den iddialara cevap geldi.

Fiba Holding A.Ş Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü M. Özyeğin, hiç kimsenin kendilerine "ATV-Sabah ihalesine girme" şeklinde bir telkinde bulunmasının söz konusu olmadığını belirtti.

Özyeğin, bugün günlük bir gazetede yer alan "O iş adamı Hüsnü Özyeğin" başlıklı haberle ilgili yaptığı yazılı açıklamada, 1987 yılında kurduğu Fiba Grubunun, 13 ülkede, 62 şirkette, 46 ulustan 12 bin çalışanı bulunan, finans ve finans dışı alanlarda faaliyet gösteren bir topluluk olduğunu hatırlattı.

Grubun özellikle Finansbank'ın satışı sonrasında aktif olarak yeni yatırım olanaklarını araştırdığını, şu anda dahi masasının üzerinde onlarca yeni proje ve yatırımcılardan gelen tekliflerin değerlendirilmeyi beklediğini ifade eden Özyeğin, şunları kaydetti:

"Sabah-ATV ihalesine girip girmeme konusunda da grubumuzda fikir jimnastiği yapılmıştır. Stratejik ve mali değerlendirmeler sonucunda bu ihaleye girilmemesine karar verilmiştir. İhale şartnamesini dahi almamış olmamız, ihaleye katılım niyetimizin oluşmadığının göstergesidir. Dolayısıyla tarafımıza hiç kimsenin 'ihaleye girme' şeklinde bir telkinde bulunması söz konusu olmamıştır. Ayrıca haberde sayın Baykal'ın bizzat benimle konuşarak gelen duyumların teyidini aldığı iddia edilmektedir. Bu da tamamen gerçek dışıdır. Zira ben sayın Baykal ile en son 6 yıl kadar önce 100 kişinin hazır bulunduğu bir dost yemeğinde el sıkıştım ve o günden bu yana kendisiyle hiç görüşmedik.

Bu arada Türkiye'de en yüksek gelir vergisi ödeyen ikinci iş adamı olarak yılda 1-2 defa sayın Başbakan ile ülke ekonomisindeki gelişmeleri istişare etmemi kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum."

Hüdaverdi 06-09-2008 20:45

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
İKİSİ DE DOĞAN BİRİNİN HABERİ YALAN

http://resim.samanyoluhaber.com//hab...4/8/102481.jpg


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün davetlisi olarak Ankara’da temaslarda bulunan Avusturya Cumhurbaşkanı Heinz Fischer’in ziyaretinde türban krizi çıkardılar!

Doğan Grubuna bağlı iki yayın organından Milliyet'te yayınlanan haberde "türbanıyla Aslanlı Yol yürüyüşüne katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler’in eşi Mehtap Güler’in, mozoleye çıkmaması konusunda uyarıldığı, Güler’in bu uyarının ardından mozoleye çıkmadığı, heyetin mozoleye çelenk bırakılması töreni sırasında Anıtkabir’in girişindeki avluda bekletildiği"

Cnntürk ise manşetten yayınladığı haberinde "Güler, Aslanlı Yol'da yürüdü, mozoleye çelenk konulması sırasında hazır bulundu. Böylelikle türban Anıtkabir'e de ilk kez çıkmış oldu. Yine de Mehtap Güler, protokol uygulamaları açısından dün bir ilke imza attı. Türban ilk kez Anıtkabir protokolüne girdi" dedi.

belirtilirken.... İKİSİNİN DERDİ AYNI: ANITKABİR'E TÜRBAN ÇIKTI MI, ÇIKMADI MI, NASIL ÇIKTI !!! Aynı gruba bağlı iki yayın organında yer alan haberdeki tek fark ise BİRİNİN YALAN YAZMIŞ OLMASI idi...

http://resim.samanyoluhaber.com/resi...mill2205_1.jpg

http://resim.samanyoluhaber.com/resi..._cnn2205_1.jpg[/QUOTE]

Hüdaverdi 06-09-2008 20:46

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
NTV'nin haberi YALAN MI?

Arap kadın kocası yüzüne baktı diye boşanma davası açtı" şeklinde bir haberi NTV dün geçti. Ama haber bir türlü mantıklı gelmiyordu. Sonunda araştırıldı ve...

Türkiye'nin saygın haber portalarından ntvmsnbc, dün saygınlığına yakışmayan asparagas bir haberle çıktı okuyucularının karşısına. Site, İslam düşmanlığıyla bilinen İngiliz gazetesi Daily Mail'in bir yalan haberini araştırmadan okuyucularına aktardı.

Haberde Suudi Arabistan'da 30 yıl boyunca birlikte yaşadığı karısının yüzünü hiç göremeyen bir adamın gece uykudayken eşinin peçesini kaldırıp baktığını bu durumu fark eden kadının da gelenekleri ihlal etiği gerekçesiyle kocasından ayrılmak için mahkemeye başvurduğu iddia ediliyordu.

NTV'nin Daily Mail'den onların da Suudi Arabistan'daki El Riyad gazetesinden tercüme ederek yayınladığı haber, daha önce bir çok benzer yalan haberlere yer veren gazeteler tarafından da NTV kaynak gösterilerek kullanıldı.

HABERİN KAYNAĞININ HABERDEN HABERİ YOK
Haberin kaynağı olarak gösterilen Al Riyadh gazetesinin Genel yayın Yönetmeni Abdulmuhsin Ed Davud, Yeni Şafak Gazetesi'ne yaptığı açıklamada söz konusu haberin tamamen uydurma olduğunu ve kendilerinin asla böyle bir haber yayınlamadıklarını kaydetti. Türk basınının İslam düşmanlığıyla bilinen bir İngiliz gazetesine dayanarak böyle bir haber yapmasına da şaşırdığını belirten Ed Davud, “Bizim gazetemizde böyle bir haber hiçbir zaman yer bulmamıştır. Böyle bir olay yaşanmamıştır” diye konuştu.

NTV'nin haber portalında yer alan yalan haberde, ismi açıklanmayan 50 yaşındaki Suudi kadının, ülkenin güneybatısındaki Hamis Muşayt şehrinde yaşadığı ve o bölgenin adetlerine göre, yüzünü her daim kapalı tutması gerektiğini söylediği belirtiliyordu.

Haber sitesinde kadının kocasıyla yaşadığı sorunla ilgili olarak Al Riyadh gazetesine açıklama yaptığı ve açıklamasında kocası için, “Bunca yıldan sonra bu kadar bu kadar büyük bir hata yapmamalıydı” dediği öne sürüldü. Yalan haberde kadın şu sözleri söylediği iddia edildi. “Kocam defalarca özür diledi ve bir daha yüzüme bakmayacağına söz verdi ama, gene de boşanma isteğinden vazgeçmeyeceğim.”.

Hüdaverdi 06-09-2008 20:49

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Hayasız bir yalan, alçakça bir iftira!

Başbakanlık Basın Merkezi'nden, bugün Vatan gazetesinde yer alan Erdoğan ile Büyükanıt görüşmesinin konu edildiği haberin 'yalan ve iftira' olduğu bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bugünkü Vatan Gazetesi'nde, daha önce Birgün Gazetesi'nde yayınlanan Fikri Sağlar imzalı bir yazıya atfen, Sayın Başbakanımızın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile yaptığı bir görüşmenin içeriği hakkında hayasız bir yalan, alçakça bir iftira yer almıştır.

Söz konusu görüşmeye ilişkin daha önce yapılan Başbakanlık açıklamasında da belirtildiği gibi devlet meselelerinin değerlendirildiği görüşmenin içeriği, yine devlet adap ve geleneklerimizin icabı olarak mahrem tutulmuştur.

Üçüncü kişilerin görüşmenin içeriği hakkında hiçbir şekilde bilgi sahibi olması mümkün değilken yapılan bu yayınlar bir 'kara propaganda' faaliyetinin ürünüdür. Hedefi ve maksadı, milletimizin ve devletimizin menfaatlerine hizmet etme şerefinden başka hiçbir hesabı olmayan Sayın Başbakanımız ile Sayın Genelkurmay Başkanımızı yıpratmak ve karalamaktır.

Daha önce çeşitli açıklamalarımızda da belirtildiği gibi akıl süzgecinden bile göçmeyecek böylesine hayasız yalanları önce yayınlayıp sonra yalanlama gelmezse doğru ilan etmek, basın meslek ilkeleri bakımından büyük bir ahlaksızlıktır.

Sorumlu ve ahlaklı yayıncılıkta aslolan, yayınlamadan önce ilgili taraflar nezdinde bilginin doğruluğunu soruşturmaktır. Söz konusu iftiranın ne doğruluğu soruşturulmuş ne de herhangi bir kaynağa dayandırılma ihtiyacı duyulmuştur.

Bu 'kara propaganda' ürünü iftirayı ortaya atan ve yayınlayanlardan hukuk zemininde hesap sorulacağından kamuoyumuz şüphe duymamalıdır.''


http://resim.samanyoluhaber.com//hab...9/2/101924.jpg

Hüdaverdi 06-09-2008 20:50

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Tesettüre girmedim ama...

Voleybol Milli Takımımızın yıldız oyuncusu Aysun Özbek, dün akşam ve bugün bazı medya organlarında yer alan 'tesettüre girdi' haberi hakkında ilk kez konuştu.

http://www.samanyoluhaber.com/haber-101784.html"]Star Tv Ana Haber, dün akşamki bülteninde Milli voleybolcu Aysun Özbek'in tesettüre girdiğini iddia etmiş ve bunu gerilim dolu bir müzik eşliğinde 'Filenin Sultanları'nda ŞOK' başlığı ile haber yapmıştı.[/URL] -VİDEO-

Star Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan Özbek, basında çıkan "Voleybolu bıraktı, tesettüre girdi" haberlerini yalanladı. Aysun Özbek “ben şu anda tesettüre girmedim, Eski Aysun nasılsa öyleyim. Ama bu kapanmayacağım anlamına gelmez. Hacca gitmeyi kesinlikle istiyorum. Allah izin verirse de gideceğim” dedi.

Halen Voleybol Bayan Milli Takımı’nın ve Vakıfbank Güneş Sigorta’nın oyuncusu olan ve en iyi orta oyuncusu olarak bilinen Aysun voleybolu bırakıp bırakmayacağı konusunda da “Voleybolu bırakma konusunda kesin karar vermedim. Bırakabilirim de, devam da edebilirim. Bunlar benim geleceğimle ilgili vereceğim şahsi kararlar” dedi.

Hüdaverdi 06-09-2008 20:54

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Hürriyet ve Vatan baltayı taşa vurdu!

TRT dün akşam kraliçeye jest olarak “The Queen” filmini yayınladı. Hürriyet'e göre TRT kaş yapayım derken göz çıkardı. Peki gerçek neydi?

Hürriyet'in haberine göre TRT, Kraliçe 2. Elizabeth'in hoşlanmadığı filmi yayına sokarak Kraliçe'yi kızdırmıştı. Oysa gerçekler çok farklıydı. TRT'den yapılan açıklamada İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in ''Kraliçe-The Queen'' adlı filmin TRT'de yayımlanmasından hiçbir şekilde rahatsızlık duymadığı belirtildi.

İşte sözkonusu açıklama...

'Kraliçe-The Queen' adlı film, Prenses Diana'nın ölümünün ardından İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in yaşadıklarını anlatan bir belgesel değil, yaşanılanları öyküleştirerek anlatan bir filmdir. Filmin öyküsü, İngiltere Kraliçesi'ni olumsuz yansıtacak bir anlatıma değil, Kraliçe'nin kamuoyunun yas tutulması ile ilgili talebini karşılamakla, gelenekler arasında sıkışmış bir duygu durumunun dramatize edildiği bir senaryoya dayanmaktadır.

Birçok dalda Oscar'a aday gösterilen filmde, Kraliçe Elizabeth'i canlandıran Helen Mirren, 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında ödül kazanmıştır.

Söz konusu filmin Kraliçe Elizabeth'in ülkemizi ziyareti sırasında yayımlanmış olması bir yayıncılık başarısıdır. Bu filmin gösterim haklarına sahip olan tüm yayın kuruluşları da bizim tercihimizle paralel davranırdı.

Binlerce yıllık demokratik geleneğe sahip İngiltere'nin saygıdeğer kraliçesi, bu filmin TRT'de yayımlanmasından hiçbir şekilde rahatsızlık duymamıştır.

TRT, ayrıca İngiltere Kraliçesi'nin Türkiye gezisinin tüm ayrıntılarını haberleştirmiş ve yayınlarıyla da Türk misafirperverliğini göstermiştir.''

TRT'DEN VATAN GAZETESİNE TEKZİP

Öte yandan, TRT tarafından Vatan Gazetesi'ne ''TRT ve RTÜK'te İlginç Atamalar'' başlıklı haberle ilgili tekzip gönderildi.

Tekzip metninde, ''Çalışanlarımızı zan altında bırakan, kurumumuzu yıpratmaya çalışan bu haberin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı gibi basın meslek ilkelerine uygun olmadığı da çok açıktır'' denildi.

KRALİÇE KUR'AN-I KERİM DİNLEDİ
http://fotogaleri.samanyoluhaber.com/galeri/944/"]http://www.samanyoluhaber.com/images...fotogaleri.jpg[/URL]

KRALİÇE ELIZABETH ÇANKAYA'DA - İLGİNÇ KARELER
http://fotogaleri.samanyoluhaber.com/galeri/941/"]http://www.samanyoluhaber.com/images...fotogaleri.jpg[/URL]

Hüdaverdi 06-09-2008 20:55

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Milliyet, bu defa Ak Parti'yi bitirdi ! :D:D:D

bugünkü Milliyet "Erdoğan'a Adana'da miting alanında şok kalabalık! haberiyle çıktı ama....

Güya gazeteye göre "Başbakan Erdoğan'ın Adana programı, AKP'li Büyükşehir Belediyesi'nin günlerce yürüttüğü seferberliğe rağmen Adanalılar'dan rağbet görmemiş, Erdoğan Seyhan'da yaklaşık 1500 kişiye hitap edebilmişti. Hatta katılanlara dağıtılmak üzere hazırlanan 10 bin şişe su fazla gelince, miting sonunda isteyen istediği kadar alabilmişti."

Peki bu rakam size de tuhaf geldi mi? Tıklayın, farkı görün !

http://fotogaleri.samanyoluhaber.com/galeri/950/"]http://resim.samanyoluhaber.com/resi...n_galeri_1.jpg[/URL]

Doğan grubu gazetelerinden Milliyet bugün Başbakan Erdoğan'ın Adana programını konu alan bir habere imza attı. Aynı haber grubun diğer gazetelerinde ve internet sayfalarında da yayınlandı. Habere göre Başbakan Erdoğan Adana programında kelimenin tam anlamıyla şoka uğramıştı. Çünkü programa katılım oldukça düşüktü. Tek kare fotoğrafın delil olarak gösterildiği fotoğrafa bakanlar da bu haberin doğruluğuna inanacaklardı. Fakat Milliyet Gazetesi’nin gözden kaçırdığı birkaç detay vardı. Adana’daki yetkililerden ve töreni takip eden diğer gazetecilerin de teyidiyle gözden kaçırılan detayları sizlerle paylaşalım istedik.

Peki neydi o birkaç detay:

1-Çekilen fotoğraf iyi incelendiğinde fotoğrafın program başlamadan önce çekildiği hemen anlaşılıyor. Yani Başbakan Erdoğan henüz tören alanında yok.Çünkü vatandaşların sakin bekleyişi ve kimsenin elinde bayrak olmayışından ilk bakışta anlaşılıyor.

2-Yine fotoğraf karesine dikkatlice bakıldığında etraftan gelen insanların ayaklarının yönünün tören alanına doğru olduğu hemen görülmekte.Yani alana katılım tüm hızıyla devam ediyor.

3-Bu tören gazetenin iddia ettiği gibi öyle bir miting filan değil sıradan bir açılış töreni.Ve tören hafta içi yapılıyor. İnsanların çoğu işinde gücünde.

4-Farklı kaynaklar tarafından çekilen fotoğraflara ve görüntülere bakıldığında ise Başbakan Erdoğan’ın tören kendisini karşılamaya gelen insan selinden dolayı ne kadar güçlük içinde tören alanına doğru ilerlediği ve alandaki vatandaşların çokluğu ve coşkusu hemen göze çarpmakta.
Daha da uzatılabilecek şu birkaç ayrıntı bile Milliyet Gazetesi’nin bu haberi hangi amaçla yaptığını gözler önüne sermekte. Amacını ise siz okurlarımızın takdirine bırakıyoruz.


Milliyet Gazetesi'ne tören anında Anadolu Ajansı'nın çektiği görüntüleri de hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyoruz...

Hüdaverdi 06-09-2008 21:00

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Vatan'ın Adnan Hoca haberi de yalan çıktı



http://yenisafak.com.tr/resim/site/g...24a1edabby.jpg

İSTİHBARAT SERVİSİ / İSTANBUL24.05.08 yeni safak

Adnan Oktar'ın 3 yıl pahis cezasına çarptırılmasıyla ilgili 'Aileler, Adnan Hoca'ya cezayı az buldu' başlıklı haber yapan Vatan gazetesine sözkonusu aileleriden yalanlama geldi. Medya kuruluşlarını ziyaret ederek haberin doğru olmadığını anlatan aileler yalanlara kendilerinin alet edildiklerini söylediler. Ayfer Gülnenli, Mürüvvet Aktaş, Zekiye Canan, Aynur Tınar, Huma Babuna ve Eda Babuna, Vatan'ın haberleri maksatlı olarak çarpıttığını söylediler. Vatan Gazetesi'nde 15 Mayıs'ta çıkan haberde 'Adnan Oktar ve 19 kişilik ekibinin 'çıkar amaçlı örgüt kurmak ve yönetmek'ten suçlu bulunup 3 yıl hapis cezasına çarptırılmasına en çok çocukları Adnan Hoca'nın müridi olan aileler sevindi. Ancak cezayı az bulan ailelerin avukatı Rezzan Aydınoğlu cezanın artırılması için temyize gidiyor' şeklinde yazılmıştı. Aileler 'iftira kampanyası' olarak değerlendirdikleri haber için gerekirse yasal yollara baş vuracaklarını söylediler.

Hüdaverdi 06-09-2008 21:01

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Yalan habere fotoğraflı cevap!


İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk, deneme seferine başlayan metrobüsün viraj ve rampalardan dönemediği şeklindeki iddiaları yalanladı.

Akşam gazetesi dünkü haberinde gerçek metrobüsün hizmete başlamayışının nedeninin rampaları dönememesi olduğunu iddia etmişti. Bu iddia üzerine Cevizlibağ'da bulunan durakta bekletilen ve deneme seferlerine başlayan Hollanda'dan gelen metrobüsün rampaları dönüşü uygulamalı olarak basın mensuplarına gösterildi. Metrobüsü gezen İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk, basın mensuplarının konuya ilişkin sorularını yanıtladı. Öztürk, "Metrobüsümüzün virajları rahat dönemediği iddiası asılsızdır. Metrobüsün dönüşü konusunda hiçbir sorun yoktur." dedi. Metrobüslerle son derece tasarruflu ve hızlı ulaşım sağlanacağini belinten Öztürk, "Dizel artı elektrik ile çalışacak olan metrobüsler, yaklaşık 300-350 yolcu taşıma kapasitesine sahip. Bu araçların, 20 yıl yedek parça haricinde bakımları garanti altındadır. Metrobüslerle Yakıt konusunda yüzde 40'lık bir tasarruf sağlanacaktır." şeklinde konuştu.

Daha sonra metrobüs, deneme seferine başladı. Denem seferine basın mensupları da alınarak rampalardan ve virajlardan dönüşler uygulamalı olarak gösterildi.

http://resim.samanyoluhaber.com//hab...1/3/101138.jpg

Hüdaverdi 06-09-2008 22:37

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
http://resim.samanyoluhaber.com//hab...7/2/100729.jpg

G.Saray'dan Vatan'a resmî yalanlama

Galatasaray, 4 Mayıs günü Vatan gazetesinde "Kutlu doğum gafına Anıtkabir tepkisi" başlığıyla yayınlanan haberin gerçeği kesinlikle yansıtmadığını açıkladı.

Kulübün resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, "Ata'mıza ziyaret, Galatasaraylılar Derneği'nin 100. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Galatasaray Spor Kulübü ile birlikte çok önceden 25 Nisan 2008 tarihi için planlanmış, yapılan program değişikliğinin ardından, 3 Mayıs'a alınmıştır. 4 Mayıs'ta deplasmanda oynanacak olan Sivasspor maçının şampiyonluk yolunda büyük önem kazanması ve ligin son haftalarına girilmesi üzerine, Galatasaray Kulübü, görev başında olan yönetim kurulu üyelerimizi temsilen 2. Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Helvacı tarafından temsil edilmiştir." denildi.

Galatasaray'ın birçok şehitler verdiği belirtilen yazıda şunlara yer verildi: "Galatasaray, Mohaç'tan Çanakkale'ye sancağımız ve bayrağımız için şehitler vermiş bir camiadır. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin abide müessesesidir. Galatasaray, bütün kurum ve kuruluşlarıyla bir bütündür. Bunu bölmeye yeltenmek kimsenin haddi ve gücü dahilinde değildir, olamayacaktır. Söz konusu haberin, daha önce yaptığı yalan haberlerden dolayı Galatasaray Spor Kulübü kapıları kapatılan Vatan Gazetesi'nde yer alması son derece manidardır."

Hüdaverdi 06-09-2008 22:38

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Tesettürlüye ayrım YALAN çıktı

Hava limanlarında 'tesettürlü vatandaşlara' yönelik 'pozitif ayrımcılık yapıldığı' yönündeki haberler, TAV Özel Güvenlik tarafından yalanlandı.

Yetkililer, 'dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen yolcuların' aynı güvenlik uygulamalarına tabi tutulduğunu açıkladı.

TAV Özel Güvenlik Genel Müdürü Yusuf Acıbiber, çeşitli yayın organlarında yer alan 'hava limanlarındaki güvenlik kontrollerinde tesettürlü vatandaşlara yönelik pozitif ayrım yapıldığı'na ilişkin haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Acıbiber, hava limanlarında uygulanan güvenlik kontrollerinin Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve yürürlükteki mevzuatlar uyarınca Emniyet Güçleri'nin gözetim ve denetiminde Mülki İdare Amiri'nin talimatlarına uygun şekilde yürütüldüğünü söyledi. Özel güvenlik görevlilerinin kural koyucu değil, kuralları uygulayıcı pozisyonda bulunduğuna dikkat çeken Acıbiber, "Amaç, her ne şekilde olursa olsun kontrol noktalarında uçağa binmesi yasaklanmış maddelerin kişilerin üst ve eşyalarında tespit edilmesidir. Uygulamadaki değişiklik, merkezde hava limanlarının güvenliğinden sorumlu otorite Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, hava limanlarında da Mülki İdare Amiri ve Eminiyet Güçleri'nin vereceği talimatla yapılır." dedi.

TAV Özel Güvenlik birimi, İstanbul Atatürk, İzmir Adnan Menderes ve Ankara Esenboğa Hava Limanları'nda özel güvenlik hizmeti sunuyor. Yusuf Acibiber'in verdiği bilgiye göre hava limanlarındaki güvenlik kontrolleri aşağıdaki şekilde gerçekleştiriliyor:

- Dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen kişinin kıyafetleri, kimliğini gizleyecek nitelikte ise yönlendirme görevlisi, kişiyi doğrudan arama kabinine davet ederek kapı detektörünün içinden geçirir. Daha sonra Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na, yolcunun kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

- Yönlendirme görevlisi, palto, pardösü gibi kıyafetleriyle kontrole gelen dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetli kişilere palto/pardösüsünü, 'çıkartmaya müsait olup olmadığını' sorar. Müsait olanları prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirir.

- Palto/pardösüsünü çıkartmaya müsait olmayanlar, prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirilir. Metal kapı detektörünün tespit edemeyeceği plastik patlayıcı, uyuşturucu madde gibi bu tür kıyafetlerin altına gizlenebilecek tehlikeli ve suç teşkil eden maddelerin tespit edilebilmesi için 'kapı detektörü sinyal vermese dahi' üst tarama işlemi prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılır.

- Kapı detektörünün sinyal vermesi halinde, üst tarama görevlisi tarafından 'üzerindeki metalleri çıkartarak tekrar kapı detektöründen geçmesini sağlaması', 'ikinci geçişinde sinyal versin vermesin' palto, pardösü kontrolü zorlaştırmayacak kıyafetler ise üst tarama işleminin prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılması sağlanır.

- Yolcunun ikinci geçişinde de sinyal vermesi halinde, palto, pardösü kalın ve kontrolü zor kıyafetler ise Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

http://resim.samanyoluhaber.com//hab...0/1/100016.jpg

Hüdaverdi 06-09-2008 22:39

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Hürriyet'in yalanını 2 gazete düzeltti

Hürriyet Gazetesi'nin dış medyadan yaptığı garip alıntılar bu kez CHP'li Onur Öymen'i yaktı. Öymen'i manşetten Vakit ve Yenişafak savundu.

Onur Öymen'in ABD basınında "Başörtüsü faşist gömleği" dediğini Hürriyet haberleştirmişti. Öymen, Hürriyet'i sert biçimde suçlarken Vakit ve Yenişafak Gazetelerine sığınmak zorunda kaldı.

1 - İŞTE ÖYMEN'İN VAKİT'E YAPTIĞI AÇIKLAMA

CHP'nin başörtüsü zaafından yararlanan ABD basını CHP'li Onur Öymen'e mal ederek İslâm'a saldırı niteliğinde sözleri verdi, İslâm karşıtlığı ile ünlü Hürriyet habere anında atladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, türbanı, 'Alman Nazileri'nin kahverengi gömleği ve İtalyan faşistlerinin kara gömleğiyle karşılaştırdı' haberine yer veren ABD basınına ve Hürriyet'e tepki gösterdi. Asla böyle bir söz söylemediğini savunan Öymen, “Bunların amacı ülkemizde gerilim ve karışıklık meydana getirmek. Çok ayıp ve yanlış” dedi.

ABD BASININA VE HÜRRİYET'E KINAMA
ABD basınını ve Hürriyet'i sert sözler ile eleştiren Öymen, Vakit'e yaptığı açıklamada, asla başörtüsü ile ırkçı ülkelerin siyasi simgelerini karşılaştırmadığını aksine ABD'li muhabirin tüm ısrarına rağmen, “Türban bireysel bir özgürlüktür. Türban asla Alman Nazilerin kahverengi gömleği ya da İtalyan faşistlerin kara gömleği olamaz dedim. “Türban takan birçok insanın değişik partilere oy verdiğini hatırlattım. Ancak anlaşılan ülkemizde gerilim meydana getirmek istiyorlar. Türkiye'deki medya grupları ise maalesef bana sormadan çarpıtılan sözlerimi, 'Türban da faşist gömleği' başlığı ile yayınlayarak kaos üretiyor. Bu çok ayıptır. Dış basının oyununa gelinmiştir. Hedef gösterildim. Böyle bir haber elinizde ama neden telefon açmıyorlar. Açıkça Hürriyet başlığı ile benim türbanlı insanlara faşist dediğimi iddia etmiş. Asla bu doğru değildir. Sözlerimi de Hürriyet tırnak içinde vermemiş adeta yorumlamış” diye tepki gösterdi.

“VAKİT ARACILIĞIYLA TEKZİP YAPIYORUM”
“Hürriyet bana telefon açma gereğini bile duymuyor” diyen Öymen, “İşte Vakit olarak siz gazeteciliğin gereğini yaptınız ve beni arayarak 'Sayın Öymen bu sözler size ait mi?' diye sordunuz. Siz de pekâlâ Hürriyet gibi gazetecilik yaparak bana hücum edebilirdiniz. Gazetecilik mesleğinin saygınlığı için muhataba da söz hakkı vermek gerekir. Ben Hürriyet'e ve ABD basınına tekzip gönderme ihtiyacı hissetmiyorum. Tekzibimi size konuşarak yapmış oluyorum” dedi.

GAZETECİ ISRARLA YÖN VERMEK İSTEMİŞ

“Ülkede birileri bilinçli bir şekilde kargaşa meydana getirmek istiyor” diyen Öymen, “Gazeteci bana geldi. Sorularını sordu ve cevaplarını aldı. Ancak gazeteci özellikle bana sorduğu sorular ile yön vermeye çalışıyordu. Kendi kafasına uygun alamadığı cevaplarda ise sürekli araya giriyordu. Amaç şimdi anlaşıldı” diye konuştu.

“HER YAZILANA İNANMAYIN”

Yabancı gazetecinin amacının ülkede kargaşa meydana getirmeye yönelik haberlere imza atmak olduğunu vurgulayan Öymen, “Siyasi simgelerin sadece otoriter ülkelerde olduğunu vurguladım. Türbana karşı olmadığımı da söyledim. Ancak kes - yapıştır taktiği ile haberi farklı bir hale getirmiş. Siyasi simge konusunda söylediğim tek söz, 'biz siyasi simge haline getirilmesine karşıyız' dedim. İnsanların özgürlüğünden yana olduğumu özellikle belirttim. Bu bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Birileri kaşıyarak germek istiyor. Söylediğimiz sözleri çarpıtarak farklı bir hale getirmek bunun göstergesidir. Bir insanın sokakta yürüyerek kıyafetinden partisi anlaşılamaz. Bunu ben gazeteciye söyledim. Anlaşılan her zamankinden daha fazla dikkatli olmamız gerekiyor. Bizler yabancı gazetecilere dikkat ederken, okuyucular da her yazılana inanmamalıdır. Bunu ABD basınının yapmasını anlarım ancak Hürriyet'in durumu özellikle manidardır” dedi.

2 - ÖYMEN'İN YENİŞAFAK'TAKİ YALANLAMASI

Başörtüsüne faşist gömleği demedim
CHP Genel Başkan Yırdımcısı Onur Öymen, ABD'deki McClatchy grubundaki gazetelerde çıkan demecini yalanladı. Haberde, Öymen, başörtüsünü, İtalyan faşistlerin 'kara gömleği' ve Alman nazilerin 'kahverengi gömleği' ile karşılaştırıyordu. Yeni Şafak'a konuşan Öymen, gazeteye gönderdiği bir mektupla söz konusu haberi tekzip ettiğini söyledi. Öymen, “Ben Türkiye'de türbanı inancı nedeniyle takan insanların olduğunu, insanımızın türbanı siyasi bir simge olarak kullanmadığını, ancak Başbakan'ın 'siyasi simge bile olsa' sözünü eleştirdiğimi söyledim. Ne yazık ki bu sözlerim benim türbanı faşist gömleği gibi gördüğüm şeklinde yansıtılmış, bu doğru değil” dedi.

Hüdaverdi 06-09-2008 22:39

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Vatan'ın yalanı çabuk ortaya çıktı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Yıldız Sarayı'nda kendisine çalışma ofisi yaptırdığı şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı bildirildi.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, ''Bir süredir bazı gazetelerimizde yer alan Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'nda kendisine bir çalışma ofisi yaptırdığı şeklindeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır'' denildi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün yeni bir çalışma ofisi kullanmak gibi bir düşüncesi ve niyeti bulunmadığı vurgulanan açıklamada, Tarabya Yerleşkesi'ndeki çalışma ofislerinin ihtiyacı karşıladığı ve kullanıldığı belirtildi.

Yıldız Sarayı'nın, ''İstanbul'u süsleyen en önemli kültürel ve sanatsal yapılardan birisi'' olduğuna işaret edilen açıklamada, sarayın bugünkü haliyle konumuna ve anlamına denk bir işleve sahip olmaksızın farklı kurumlar elinde çok parçalı bir görüntü sergilediği ifade edildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

''Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'na ilgisi sadece göz bebeğimiz gibi korumamız gereken tarihi eserlerimizin harap, virane ve işlevsiz durumda kalmaması, kültürel varlıklarımızın değerlerine uygun şekilde yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması amacına yöneliktir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'nı gezmesi ve ilgi göstermesinin farklı anlamlara çekilmesi ve kendisine ofis yaptırma arzusuna indirgenmesi üzüntü vericidir.''

Hüdaverdi 06-09-2008 22:40

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Köşk'ten Doğan yalanlaması

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi, emekli Orgeneral Çetin Doğan ile ilgili haberleri yalanladı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine bazı basın organlarında yer alan haber ve yorumların gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

Söz konusu üniversitenin, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulduğu ifade edildi. Açıklamada şöyle denildi:

''Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine, bazı basın ve yayın organlarında yayımlanan haber ve yorumlarda gerçek dışı değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir.

Anılan Üniversite, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulmuştur.

Üniversitenin teşkilatı, yönetimi ve eğitim öğretimiyle ilgili hususlar 24 Eylül 1993 tarihli ve 93/4848 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanan İşbirliği Sözleşmesi ile eki tüzükte düzenlenmiştir.

Söz konusu Tüzüğün 4. maddesine göre, başkanı da dahil olmak üzere mütevelli heyeti Üyelerinin 'yüksek seviyeli bürokrat' olmasının gerekmesine ve daha önce yüksek seviyeli bürokrat olarak görev yapmış veya bu görevlerden emekli olmuş kişilerin atanmalarına imkan sağlayan bir hükme yer verilmemesine karşılık, emekli statüsünde bulunan Çetin Doğan'ın, bu statüde iken yüksek seviyeli bürokrat olma şartı bir tarafa kamu görevlisi niteliğini dahi taşımadığı halde, Tüzüğe aykırı olarak Mütevelli Heyeti Başkanlığına atandığı, bir üyenin de adı geçenle aynı durumda bulunduğu ve iki üyenin de atandıktan sonra bu şartı kaybettikleri görülmüştür.

Bu itibarla, milletlerarası andlaşma niteliğindeki Tüzüğe aykırı durumun sona erdirilerek hukuka uygunluğun sağlanması zorunlu hale gelmiş, gerekli nitelikleri taşımayan Çetin Doğan'ın görevden alınması ile yerine Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanı olan Prof. Dr. Osman Horata'nın atanması yoluna gidilmiştir. Mütevelli Heyeti Üyelerinden üçü de tüzük gereğince Bakanlar Kurulu kararıyla görevden alınarak yerlerine gerekli şartları taşıyan yeni üyeler atanmıştır.

Sebep unsuru böyle olan ve oluşumu bu şekilde gerçekleşen görevden alma işlemine karşı, adı geçen tarafından ileri sürülen birtakım iddiaların, bu çerçevede emekli olmadan önceki görevi nedeniyle görevden alındığı yolundaki isnatların gerçeklikle ilgisi bulunmamaktadır.

Söz konusu işlem, kişisel veya siyasi amaç güdülmeden, tamamen kamu yararı gözetilerek, gerekli nitelikleri taşıyan bir kişinin Mütevelli Heyeti Başkanlığına atanarak Tüzüğe uygunluğun sağlanması amacıyla tesis edilmiştir. Bu işlemin sonucunda adı geçenin kişisel menfaatleri zedelendiği için konunun çarpıtıldığı ve henüz Genel Sekreterliğimize tebliğ edilmeyen, ancak adı geçen tarafından açıldığı ifade edilen davada yargı mercilerini etkileme amacının taşındığı kanaati oluşmuştur.''

-''RESMİ ZİYARETTE ÜNİVERSİTENİN SORUNLARI ELE ALINMIŞTIR''

Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi'nin kuruluşunun üzerinden geçen 15 yıllık süre sonunda, kuruluşunda belirlenen misyonundan ve amaçlarından uzaklaştığı yönündeki şikayetler üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 12-15 Aralık 2007 tarihleri arasında Kazakistan'a yaptıkları resmi ziyarette üniversitenin sorunlarının da ele alındığı kaydedildi.

Bu sorunların bir kısmının üniversitenin kurulmasına ilişkin milletlerarası düzenlemelerden, bir kısmının da yönetim zafiyetinden kaynaklandığının tespit edildiğine yer verilen açıklamada, Kazakistan Cumhuriyeti yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, üniversitenin kuruluşunda belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için bu sorunların ortadan kaldırılması gerektiği yönünde görüş birliğinin oluştuğu ve milletlerarası metinlerde yapılacak değişiklikler üzerinde çalışmalara başlanmasının kararlaştırıldığı ifade edildi.

Açıklamada, ''Asılsız ve gerçek dışı iddialarla kamuoyunun yanıltılmaması amacıyla bu açıklamanın kamuoyunun bilgisine sunulması gereği duyulmuştur'' denildi.

AA

Hüdaverdi 06-09-2008 22:41

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
YÖK, bypass haberlerini yalanladı

YÖK, ÜAK'ın, tek başına yapmaya yetkili olup da Yürütme Kurulu'na devredilen hiçbir görevi bulunmadığını bildirdi.

YÖK'ten yapılan yazılı açıklamada; Hürriyet Gazetesi'nin bugünkü baskısında yer alan 'YÖK Başkanı Özcan'dan ÜAK'a bypass' başlıklı haberde YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın ÜAK'ı devre dışı bıraktığı iddiaları hatırlatıldı. Açıklamada, "Haberde Yükseköğretim Genel Kurulu'nun görev alanında bulunan görevlerden, Yürütme Kurulu'na devredilenler sıralanmış ve Yürütme Kurulu'nun bu yöntemle ÜAK'ı devre dışı bıraktığı öne sürülmüştür" denildi.

YÖK Genel Kurulu'nun Yürütme Kurulu'na devredilen görevleri arasında yer alan "Üniversitelerarası Kurul'ca Yükseköğretim Kurulu'na gönderilen işlemler" adlı maddenin; ÜAK'ın Yükseköğretim Kurulu'na yapılması amacıyla iletilen
işlerini ifade ettiği belirtildi. Bu işlerin yapılması sürecinde ÜAK'ın devre dışı bırakılmasının hiçbir şekilde mümkün olmadığı vurgulanan açıklamada, "ÜAK'ın tek başına yapmaya yetkili olup da Yürütme Kurulu'na devredilen hiçbir görevi yoktur" denildi.

YÖK'ten yapılan açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Genel Kurul tarafından Yürütme Kurulu'na devredilen bugünkü işler Yürütme Kurulu'nun daha önce oluşturulduğu yıllarda da yaptığı görevlerdir. Ayrıca, Yükseköğretim Genel Kurulu'nun görevlerinden bir kısmının Yürütme Kurulu'na devredilmesi, ÜAK üyelerinin de katıldığı Genel Kurul toplantısında görüşülmüş ve oybirliği ile karara bağlanmıştır.

Adı geçen gazetede yayınlanan haber, Yürütme Kurulu'na devredilen görevleri kamuoyuna duyurmak gibi bir sorumluluk dışında, zorlama yorumlarla habere sansasyon katmayı amaçlamaktadır."

Hüdaverdi 06-09-2008 22:41

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Birand'a en yetkili ağızdan yalanlama

Kanal D ana haber bülteninde gündeme getirilen bir iddia dün en yetkili kişi tarafından yalanlandı.

Kanal D ana haber sunucusu M.Ali Birand adliye muhabirine dayanarak gazetecilerin telefonlarının dinlendiği iddiasını ortaya atmıştı.Bu iddia üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin,Birand'ı arayarak bu iddianın kesinlikle doğru olmadığını belirtti. Fakat Birand geri adım atmamak adına bültende "Ben muhabirime güveniyorum ama Savcı'ya da inanıyorum" diyerek konuyu kapatmaya çalıştı.

Başsavcı Engin bunun üzerine yazılı bir açıklama yaptı.Engin,
bazı basın organlarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının talimatıyla, Ergenekon Soruşturması ile ilgili haberleri basına sızdıranları tespit etmek amacıyla, bu haberleri yapan basın yayın organlarının mensuplarının telefonlarının dinlenmesi için mahkemeden karar alındığının iddia edildiğini hatırlattı.

''Bu haber tamamen asılsızdır'' diyen Engin, ''İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının gerek adı geçen soruşturma, gerekse diğer soruşturmalarda bizzat hareket ederek karar alma ve soruşturmaya ilişkin diğer işlemleri fiilen yapmak şeklinde bir faaliyeti veya müdahalesinin bulunmadığını'' söyledi.

Başsavcı Engin, soruşturmaların görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca yürütüldüğünü vurgulayarak, soruşturmalarla ilgili tüm işlemlerin de yalnızca soruşturmayı yürütmekle görevli cumhuriyet savcısı tarafından yapıldığını dile getirdi.

Aykut Cengiz Engin, ''Kaldı ki, belirtilen konuda telefon dinleme kararı alınması ve uygulanması da yasalara aykırı bulunmaktadır. Haber üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca yapılan incelemede, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcıları tarafından da bu şekilde bir karar alınması ve uygulanmasının kesinlikle söz konusu olmadığı tespit edilmiştir'' diye konuştu.

SAMANYOLUHABER-AA

Hüdaverdi 06-09-2008 22:45

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Hürriyet yazarının yalan haber özürü

Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Küçükşahin,'YÖK başkanının maaşına yüzde 200 zam' haberinden dolayı özür diledi.

Hürriyet gazetesi yazarı Şükrü Küçükşahin, "Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ın maaşına yüzde 200 zam yapıldı" şeklindeki haberin eksik bilgi içerdiğini kabul etti.

Küçükşahin, bugün gazetedeki 'Yeniden YÖK Başkanı'nın maaşı' başlıklı yazısında "En yüksek devlet memuru aylık gelirinin yüzde 200 oranından maaşın üç değil, iki katını anlamak gerektiğini netleştiriyor. Bu çerçevede, zam oranındaki farklı rakam konusunda gazetemden, okurlarımızdan, Bakan Çelik'ten, ilgili bürokratlardan çok özür dilerim. Yanlışlığı ve eksikliği kabul ederim. Ama yalan ve vehim sözcüklerini kökten reddederim" dedi.

Hüdaverdi 06-09-2008 22:46

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Namaz ve başörtüsü baskısı'na yalanlama

Kars'ta bir kız öğrencinin kaldığı yurttan ayrılma gerekçesi olarak gösterdiği 'namaz ve başörtüsü baskısı'nı yurt yetkilileri yalanladı.

Kars Cumhuriyet Lisesi'ne 2006-2007 sezonunda 1. sınıfa kayıt yaptıran Marta Uğuz (16), omurilik kemiklerinde erimeden dolayı tedavi göreceği nedeniyle okuluna ara vermek zorunda kaldı. Ablası Çiçek'in okul idaresine giderek kardeşinin durumunu anlatmasının ardından 2007 Mart ayına kadar Erzurum'da tedavi gören Marta, Haziran ayında da Ankara'da ameliyat oldu. 2007-2008 sezonunda eğitime kaldığı yerden devam etmek isteyen Marta'ya okula döndüğünde 'aralıksız 20 gün devamsızlık' gerekçesiyle tasdiknamesi verildi.

Okul yönetiminden ameliyattan sonra eğitime devam için söz aldıklarını ancak tasdikname ile karşılaştıklarını söyleyen Uğuz ailesinden yeniden kayıt için ameliyat yapan doktordan rapor istendi. Ancak doktor yurt dışında olduğundan rapor alınamazken, Marta ise durumunu Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirdi. Bakanlık ise Marta'nın açık lisede okumasını Kars'a bildirdi ve Kars Milli Eğitim Müdürlüğü kız öğrenciyi açık liseye aldı. Sınavlarına kent merkezinde kalarak hazırlanmak isteyen Marta'ya kalması için de lise öğrencilerinin kaldığı Özel Zekiye Sultan Kız Öğrenci Yurdu tavsiye edildi. Dışardan ders alabilmesi için bir dershaneye gitmek isteyen Marta, FEM Dershaneleri Kars Şubesi'ne gitti. Ancak dershane yetkilileri açık lise için bir sınıfları bulunmadığını ve müfredatları olmadığı gerekçesiyle kız öğrenciyi dershaneye kabul edemeyeceklerini söyledi. Bu sırada yurtta kalan Marta aradan geçen 2 hafta sonunda yurdu terk ederek köyüne döndü.

'NAMAZ BASKISI YAPTILAR' İDDİASI

Kars'ın Digor ilçesine bağlı Şatıroğlu köyü muhtarı Yasin Uğuz'un 11 kızından 7'ncisi olan Marta, köydeki evinde açık lise sınavlarına hazırlanırken yurttan ayrılma gerekçesini de 'baskı'ya bağladı. Kaldığı yurtta herkesin namaz kıldığını ve başörtüsü taktığını ifade eden Marta Uğuz, kendisine bu baskının yapıldığını iddia etti.

"Bana başını kapatacaksın, namaz kılacaksın, Kur'an öğreneceksin dediler" diyen Uğuz, "Ben yurt içinde kapanmayı kabul ettim. Ama dershaneye istediğim gibi gidip gelirim dedim. Bunu kabul etmediler. Kurallara uyup şartımızı kabul edeceksin dediler. Ben de yurttan çıkmak zorunda kaldım. Sırtımda platin var, namaz kılmam için eğilmem gerekiyor ama yapamıyorum dedim. 'Yapacaksın' dediler. Ben de yurttan ayrıldım." diye konuştu.

İDDİALAR ASILSIZ

Özel Zekiye Hatun Kız Öğrenci Yurdu Müdiresi Sibel Çiftçi ise baskı diye bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Marta Uğuz isimli öğrencinin yurda başvuru yaptığının doğru ancak 'namaz kıl, başını ört' gibi bir yaptırımın yanlış olduğunu kaydeden Çiftçi, "Yurtta namaz kılan arkadaşlarımız var, bunları görünce belki kendi vicdanına seslenmiştir diye düşünüyorum. Belki de bu durum 'Onlar kılıyor, bana da zorlama var mı?' açısından vicdani bir yaklaşımla kendi iç sorgulamasıdır. Öğrencilerimize 'namaz kıl' diye bir zorlama söz konusu değil. 'Niye kılmıyorsun?' diye bir soru da yöneltmediğimize göre bunları nerden çıkarıyor anlamıyorum. O öğrencimiz yurdun kurallarına pek uyan birisi değildi zaten. Sağlık sorunu var diye yemeğe katılmıyor, üstelik yemeklerin kendisine götürülmesi gerektiğini düşünüyordu. Sağlık sorunundan dolayı insan bazen bazı şeylere göz yumabilir. Diğer öğrencilerden böyle bir rahatsızlık duymadım hiç. Zaten bundan önce böyle bir olay yaşanmadı. Burada çok kısa süre kalmasına rağmen bunca şeyin olması bir vicdan soruşturmasıdır." şeklinde konuştu.

Öğrenciler ise Marta ile yurttan önce de tanıştıklarını ifade ederek, arkadaşlarının yurtta kaldığı süre içinde ders çalışmadığını söylediler. Ayrıca öğrenciler iddia edildiği gibi bir baskıyla da karşılaşmadıklarını aktardılar.

Marta Uğuz, isminin de değiştirilmesinin söylendiğini dile getirerek, "Sadece bir teklif sundular. Baskı yapmadılar. Hatta bir ara Rumeysa ismiyle seslendiler bana, sonra ben Marta isminin kullanılmasını söyledim." dedi. Yurt Müdiresi Sibel Çiftçi ise, "İsmi için de biz 'değiştirelim' diye bir baskı uygulamadık. Değiştirirsem kendi adımı değiştirdim, çünkü Sibel İslami bir isim değil." dedi.

Öte yandan konu ile ilgili olarak Kars Valiliği tarafından inceleme başlatıldı.

Hüdaverdi 06-09-2008 22:47

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Ne yapacağını sasıran hürriyet bu kez de kendini yalanladı..

[/SIZE]Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin ANKA'nın HABERİ Hürriyet'te bakın nasıl manşet oldu?

"Ak Parti'ye açılan kapatma davasının kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin yapılan ilk incelemenin sona erdiği, davayı inceleyen raportörün 'davanın kabulü' yönünde görüş bildirdiği" haberini ANKA geçti. Hürriyet Gazetesi, bu haberi internet sitesinde flaş haber olarak duyurdu.Hürriyet, ilk önce "Raportörden Ak Parti kapatılsın" şeklinde internet sitesinden duyurdu. Ancak haberin içeriği ile manşet birbirini tutmuyordu. Hürriyet'in manşetinde "Partinin kapatılması"na vurgu yapılıyordu.


http://www.samanyoluhaber.com/images...nc_bakis_2.jpg

Aradan geçen dakikalar içinde "haber Ak Parti'ye kapama davası açılsın" şeklini aldı.

http://www.samanyoluhaber.com/images...nc_bakis_1.jpg

Hürriyet'in internet sitesinden verdiği haber başlığı ise büyük bir sorumsuzluk örneği olarak değerlendirildi. Çünkü yasalara göre raportörün ilk raporu tamamen teknik bir incelemeden oluşuyor. Raporda sadece davanın kabulü veya reddi yönünde bir görüş açıklanabiliyor.

Haberde iddia edildiği gibi raportörün bu aşamada Ak Parti'nin kapatılması veya kapatılmaması yönünde bir görüş bildirmesi kanunen suç oluşturuyor. Raportörün böyle bir görüş bildirmesi durumunda hakkında yasal işlemlerin başlatılması gerekiyor.

Akşam saatlerinde gelen bu haber Ankara'yı gereksiz yere hareketlendirdi. Haberlerin kaynağından yalanlanması ile gerçekler ortaya çıktı. Bu durum üzerine Hürriyet'in internet sitesi 3.kez manşeti değiştirdi.

Hürriyet son kararını ise önceki haberlerini yalanlayarak gösterdi.

http://www.samanyoluhaber.com/images...nc_bakis_4.jpg

Son manşet "Anayasa mahkemesinden yalanlama" olarak düzeltildi.

SAMANYOLUHABER.COM
26.Mart.2008 16:35:36
[/B][/FONT]

Hüdaverdi 06-09-2008 22:47

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Cumhuriyet yine yalanlandı

Yalan haberleriyle ün salan Cumhuriyet Gazetesi'nin son yalanına Başbakanlık basın merkezi son verdi.

Başbakan Erdoğan'ın Ergenekon soruşturmasını yürüten Cumhuriyet savcısıyla görüştüğü öne sürün Cumhuriyet Gazetesi'nden Cüneyt Arcayürek'e yalanlama geldi. Erdoğan, Savcı Öz'le görüştü mü?

Başbakanlık Sözcüsü Akif Beki, ''Hiçbir kaynağa isnat etme ya da doğrulatma gereği duyulmadan Sayın Başbakanımızın soruşturmayı (Ergenekon) yürüten Cumhuriyet savcısıyla da görüştüğü öne sürülmüştür. İddia payesi dahi verilemeyecek kadar gayriciddi olan bu ifade, tümüyle asılsızdır, uydurmadır. Böyle bir görüşme gerçek hayatta vuku bulmamıştır'' dedi.

Beki, yaptığı yazılı açıklamada, ''bugünkü Cumhuriyet Gazetesi'nde Cüneyt Arcayürek imzasıyla yayınlanan köşe yazısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili bazı gerçek dışı iddiaların yer aldığını'' ifade etti.

Öncelikle, 22 Mart tarihli Hürriyet Gazetesi'ne atfen ''Başbakan Erdoğan'ın, Ergenekon soruşturması sürerken, '25 Şubat tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nde bu konuda brifing aldığı, bunun da pek alışık bir durum olmadığı'nın iddia edildiğini'' belirten Beki, pazartesi gününe denk gelen 25 Şubat günü Bakanlar Kurulu toplantısının yapıldığını, ardından Erdoğan'ın, resmi ziyarette bulunan Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih onuruna Çankaya Köşkü'nde verilen akşam yemeğine katıldığını anımsattı. Beki, açıklamasında, ''Dolayısıyla Sayın Başbakanımız ne Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gitmiş ne de her hangi bir şekilde herhangi bir brifing almıştır'' dedi.

Beki, açıklamasında, ''Yazının devamında hiçbir kaynağa isnat etme ya da doğrulatma gereği duyulmadan Sayın Başbakanımız'ın soruşturmayı (Ergenekon) yürüten Cumhuriyet savcısıyla da görüştüğü öne sürülmüştür. İddia payesi dahi verilemeyecek kadar gayri ciddi olan bu ifade, tümüyle asılsızdır, uydurmadır. Böyle bir görüşme gerçek hayatta vuku bulmamıştır'' ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan'ın, ''çetelerle mücadele konusundaki değerlendirmelerinin de spekülasyon konusu yapılarak farklı anlamlara çekildiğinin görüldüğünü'' kaydeden Beki, Erdoğan'ın kamuoyuna hitaben yaptığı değerlendirmelerin, başka anlamlara çekilemeyecek kadar açık olduğunu ve sadece, ''çetelerle mücadele konusunda herkesin önceki dönemlerde eksikliğinden şikayet ettiği siyasi iradenin varlığını güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu'' vurguladı. Beki, açıklamasında şunları kaydetti:

''Ayrıca bu konudaki yaklaşımımızı Cumhuriyet Gazetesi yöneticileri de ilk elden bilmektedir. Gözaltıların gerçekleştiği cuma günü, Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Yıldız'ın 'Sayın Başbakanımız'ı aradıkları, not bıraktıkları ancak geri dönülmediği' şeklindeki açıklaması üzerine, kendilerine ulaşılarak bu bilginin doğru olmadığı, böyle bir aramanın kayıtlarımıza girmediği söylenmiştir. Yıldız da kendisinin yanlış bilgilendirilmiş olduğunu belirterek, açıklamasından dolayı özür beyan etmiştir. Görüşmede, Yıldız'a, savcılık soruşturması gizlilik safhasındayken gözaltılarla ilgili dile getirilen bazı soruların cevabına bizim de sahip olmadığımız, hukuki süreç içinde gerçeklerin en kısa zamanda ortaya çıkması arzusunda olduğumuz bilgisi verilmiştir.

Daha sonra gazetenin Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, Sayın Başbakanımıza not bırakmak üzere aramış, aynı hususlar kendisine de ifade edilmiştir.

Kamuoyumuzun bu hassas süreçte doğru bilgiye dayanmayan spekülasyonlarla yanlış yönlendirilmemesi için bu açıklamaya gerek görülmüştür.''

Hüdaverdi 06-09-2008 22:48

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
http://resim.samanyoluhaber.com//hab.../0/7/95074.jpg

Yalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...

İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:

BAŞBAKAN NE DEMİŞTİ?

Biz bir defa demokratik tercihini yapmış, parlamento çatısı altına on binlerce, yüz binlerce vatandaşımın oylarını alarak gelmiş olanlara karşı antidemokratik tercihler veya antidemokratik yolları seçmeyiz' dedik. Bu, bizim Ak Parti olarak görüşümüzdür. Bu tutumumuzu bu şekilde bilmenizi isteriz. Yürütme olarak bizim tasarrufumuzun dışındaki alanları herhalde kimsenin bize sormaması gerekir.

DOKUNULMAZLIKLARIN SINIRLANDIRILMASI


Erdoğan, bir gazetecinin "DTP'li milletvekillerin yargılanabilmesi için dokunulmazlıklarının sınırlandırılması konusunda Ak Parti olarak ne düşündüklerini" sorması üzerine;

"Bu konuda çok açık bir şey söyleyeyim; Biz, milletin iradesinin neticesinde Parlamentoya gelmiş insanlar için diğer milletvekillerine tanınmış anayasal bir hakkı kalkıp, ortadan kaldırma yoluna gidemeyiz. Milletvekili olmanız, bir çok şeyleri de zaman zaman ortadan kaldırmaz. Burada bizler, duygusal hareket ederek farklı bir siyasi partiyi veya siyasi partileri köşeye sıkıştırma manevrası içerisine giremeyiz. Şu anda burada yapılan da şahsıma hitaben bu söylem, bunu içermektedir.Biz, eğer demokrasiye inanmışsak, daha ileri demokrasi diyorsak, o zaman demokratik yollardan parlamentoya gelmiş insanlara kalkıp anti-demokratik uygulamalar yapmak suretiyle onları farklı mecralara itemeyiz. Bu, bizim demokrasi anlayışımızla çelişkilidir, bunu kabul etmemiz mümkün değildir."

Bu sözler Mehmet Ali Birand ve Fatih Altaylı'nın "DTP'nin kapatılmasına sessiz kalmıştınız" şeklindeki suçlamalarının gerçeği yansıtmadığını ortaya koyuyor.


Hüdaverdi 06-09-2008 22:48

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
http://resim.samanyoluhaber.com//hab.../1/2/95127.jpg
Yalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...2
İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:

İşte Ferai Tınç'ın ilgili yazısı


19 kasım 2007

Parti kapatmak ya da kapattırmak


BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın DTP’nin kapatılması konusundaki tavrı açık. "Bizim hükümet olarak görevimiz demokratik zemini korumak" diyor.

Erdoğan’ın bu açıklamasından DTP’nin kapatılmasına karşı olduğu anlaşılıyor.

AKP, ilke olarak siyasi partilerin kapatılmasına karşı. Bu konuda deneyimliler.

Demokratik zemini korumak ne kadar hükümetin göreviyse onu geliştirip genişletmek de hükümetin sorumluluğundadır.

Ama bir parti kendisini kapattırmaya kararlıysa o zaman hükümetin de işi zorlaşıyor.

DTP’nin Van mitingindeki konuşmalar, "direniş" çağrıları, kriz tırmandırma taktiklerinden medet uman bir siyaset anlayışını açığa çıkartıyor.

Son günlerde ortaya çıkan tabloyu ilginç kılan da bu.

Hükümet, muhalefetin bir kısmı ve medya DTP’nin kapatılmasına karşı sesini yükseltiyor, DTP kendisini kapattırmak istiyor.

Bu durumda Erdoğan’ın ikinci önemli açılımı da tehlikeye giriyor.

Başbakan’ın, "silahlarınızı bırakın siyaset yapın" çağrısı da belli ki sadece kendi görüşü değil.

Bunun parti görüşü, dolayısıyla hükümet pozisyonu haline geldiği anlaşılıyor.

Merak ettiğim bir şey var. Acaba hükümet bu konuda ne kadar samimi, pardon şöyle sorayım ne kadar kararlı?

Siyaset sahnesinde Kürtlere yer açmak ilke olarak, teröre karşı en doğru seçim, ama içi dolu olursa. Arkası gelmezse, siyasetle bir yere gidilemeyeceği kanısını güçlendirir.

Pekiyi nasıl dolacak bu açılımın arkası?

Her halde ilk yapılacak iş düşünce ve ifade özgürlüğü ortamının olgunlaşması için gerekli adımların derhal atılması olmalı.

DTP milletvekilleri ağızlarını açtıklarında linç kültürü harekete geçerken "siyaset yapın" çağrısı havada kalmaz mı?

Diyarbakır’da askerler "tek dil" sloganları atarak yürürken, siyasete davet anlamsızlaşmaz mı? Bu açılım boş bir nasihat olarak kalmamalı.

Bu noktada Meclis’teki DTP milletvekillerine de iş düşüyor.

Hükümetin, bugünkü koşullarda hiç de kolay olmayan bu açılımını dikkate alıp, diyalog ortamını geliştirmek için işin bir ucundan da onların tutması gerekiyor.

HÜRRİYET
18.Mart.2008 11:21:30

Hüdaverdi 06-09-2008 22:49

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
http://resim.samanyoluhaber.com//hab.../1/3/95133.jpg
Yalan söylüyorlar!!! İşte ispatı...3
İşte Başbakan Erdoğan'ın DTP'nin kapatılması davası üzerine kendisine sorulan soruya verdiği cevap:

İşte Enis Berberoğlu'nun ilgili yazısı

Enis BERBEROĞLU- 16 Kasım 2007

Katı defans dağa çıkartır Başbakan Erdoğan, Prag yolunda DTP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda "Demokratik yollar denenmeli. Katı defans uygulanırsa, parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz" dedi. Erdoğan, DTP’lilerin ’Anayasal düzende siyaset yapmalarını’ istedi.

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, DTP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmasında bir adım daha ileri gitti. "Parlamentoya seçimle gelmiş olan milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, parlamento dışına atmak doğru olmaz" görüşünü yineleyen Başbakan, "Siyasallaşma sürecine girmelerini özellikle teşvik etmemiz gerekiyor. Anayasal düzende siyaset yapsınlar" önerisinde bulundu.

BAYKAL’LA SİYASET YAPIP DAĞA GİDEN VAR

Erdoğan, sözlerini bir riske işaret ederek sürdürdü: "Suç işlerlerse takip edecek olan ben değilim, yargı var, savcılar var. Demokratik parlamenter sistemde Meclis’i bu kavganın içine sokmamamız gerekir. Aksi halde yozlaşmaya yol açılır. Sayın Baykal 5 yıldır dokunulmazlıkların kaldırılmasını bize karşı kullanıyor. Şimdi Sayın Bahçeli farklı şekilde gündeme getiriyor. Yanlış gidiştir bu. Farklı yollar, demokratik yollar denenmeli. Katı defans uygulanırsa, parlamento dışı kalırlarsa onları da dağa gönderirsiniz."

Başbakan, "Dağa gönderirsiniz" sözlerine açıklık getirmesi amacıyla "Kürt siyasetçileri değil mi?" diye sorulması üzerine, "Dağa giden zaten var. Sayın Baykal’la aynı çatı altında siyaset yapıp da bugün dağda olan yok mu?" karşılığını verdi.

YA SİLAHLI EYLEM YA DEMOKRATİK YOL


Çek Cumhuriyeti yolunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, DTP’ye seçim yapması çağrısında bulunarak, şöyle dedi: "DTP samimi bir tercih yapmalı. Ya silahlı eylem türünü ya da silahsız eylem türünü. Yani demokratik yolu. Demokratik mücadele yolunu seçince silahlı mücadeleyi reddedeceksin. Silahla hemdem olursan samimi değilsin demek. Adın parti de olsa samimi olamazsın. Hükümet programı görüşülürken Meclis’te söyledim. Bu çatı altında terör örgütüne terör örgütü diyemiyorsan, ABD diyor, dünya diyor, onlarla bizim hukukumuz olamaz."

SİLAHI BIRAKANA KADAR MÜCADELE


Erdoğan terörle mücadele hedefini şöyle koydu: "Terör örgütü silah bırakana kadar mücadele devam edecek. Güvenlik güçlerinin duyarlılığı silah bırakılıncaya, terörist dağdan şehre ininceye kadar sürecek. İspanya, ETA’nın kökünü kazıyamadı. Siyasi hareketle örgüt ters düştü, sonunda siyasallaşma başlayınca örgüt zayıf düştü ve başka sıkıntı yaşandı."


HÜRRİYET
18.Mart.2008 11:43:49

Hüdaverdi 06-09-2008 22:49

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Yalan haberle Atatürk istismarı !

http://resim.samanyoluhaber.com//hab.../1/5/94150.jpg














Yalan haberle Atatürk istismarı !

MEB tepkili: Yeni yönetmeliği, Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak etik değil !!!

Bugün bazı yayın organlarında "Eski yönetmelikteki Sosyal Tesis ve Teçhizat bölümü ile bu bölümde düzenlenen özel eğitim kurumları ve özel okullarda Atatürk köşesinin oluşturulması zorunluluğunun yeni yönetmelikte yer almadığı" iddia edilmişti.

Milli Eğitim Bakanlığından yapılan açıklamada, dün yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği'nde, eski yönetmeliğin ''sosyal tesis ve teçhizat'' başlıklı altıncı bölümüne yer verilmediği belirtilerek, ''Buradan sadece Atatürk Köşesi'ni adeta cımbızlayarak ve konuyu Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak medya etiği ile bağdaştırılamamıştır'' denildi.

Yazılı açıklamada, bazı gazetelerde, Resmi Gazete'de dün yayımlanarak yürürlüğe giren Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği ile ''Atatürk Köşesi'nin ve eski yönetmelikte yer alan özel okul ve öğretim kurumu kurucusu olmak için aranan 'Ahlaken kötü bir şöhrete sahip bulunmama' şartının kaldırıldığı, kılık ve kıyafet konusunun da özel olarak düzenlendiğine'' ilişkin haberlere yer verildiği belirtildi.

Açıklamada, eski Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği 1985 yılında yürürlüğe girdiğinde, özel öğretim kurumlarının bina ve araç-gereçlerine ilişkin başka bir mevzuat bulunmadığından, bu konulara, yönetmeliğin ''Sosyal Tesis ve Teçhizat'' başlığı altında yer verildiği, ''Atatürk Köşesi'' ifadesinin ise ''İdari Bölümler'' başlıklı 78. maddede yer aldığı ifade edildi.

http://www.samanyoluhaber.com/images...an_belge_2.jpg

http://ookgm.meb.gov.tr/Mevzuat_htm/OOKYon.htm"]YENİ YÖNETMELİK İÇİN TIKLAYIN[/URL]

Özel öğretim kurumlarının gelişmesi, sayılarının ve kurum çeşitliliğinin artması sonucu, Yönetmeliğin ''Altıncı Bölümü''ndeki hükümlerin ihtiyaca cevap veremediği kaydedilen açıklamada, bu nedenle Bakanlık tarafından özel öğretim kurumlarının tesis ve binaları, bu tesis ve binalarda bulunması gereken araç-gereçlere ilişkin standartların yeniden belirlendiği ve Özel Öğretim Kurumlarına Ait Standartlar Yönergesi'nin düzenlenerek yürürlüğe konulduğu anımsatıldı. Açıklamada, şöyle denildi:

''1989 yılında hazırlanan söz konusu yönergeden sonra yeni Yönetmelikte, eski Yönetmeliğin 'Sosyal Tesis ve Teçhizat' başlıklı Altıncı Bölümüne yer verilmemiştir. Eski Yönetmeliğin Altıncı Bölümü'nde yer alan sadece Atatürk Köşesi değil, 62 kaleme, zikredilen gerekçelerle yeni Yönetmelikte yer verilmemiştir. Buradan sadece 'Atatürk Köşesi'ni adeta cımbızlayarak ve konuyu Atatürk istismarcılığına vardıracak şekilde saptırmak medya etiği ile bağdaştırılamamıştır.

Ayrıca yeni yürürlüğe giren Yönetmeliğin 63. maddesinin; 'Bu yönetmelikte yer almayan hususlarda, resmi benzeri kurumların ilgili mevzuat hükümleri uygulanır' hükmü gereği, özel öğretim kurumları da Atatürk Köşesini ilgili mevzuatta belirtilen şekilde düzenlemek zorundadırlar.''

Açıklamada, genel teftiş ve değerlendirme raporlarında, ilgili yönergeye uygun Atatürk Köşesi'nin düzenlenip, düzenlenmediğinin ve yönetim odaları ile dersliklerde çerçeveli Atatürk resmi, çerçeveli Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi, çerçeveli İstiklal Marşı'nın bulunup bulunmadığının kontrol edildiği bildirildi.

-KURUCULARDA ARANAN ŞARTLAR-


5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu düzenlenirken, İçişleri Bakanlığının görüşünde; ''4045 sayılı Kanun'un 1. maddesinde gizlilik dereceli birimler ile askeri emniyet ve istihbarat teşkilatlarında çalıştırılacak kamu personeli ve ceza infaz kurulları ve tutuk evlerinde çalışacak personel hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacağı, özel öğretim kurumu sahipleri hakkında ahlaken kötü bir şöhrete sahip bulunup bulunmadığını tespit edecek güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılamayacağı''nın belirtildiği ifade edilen açıklamada, bu nedenle Kanun ve Yönetmelikte bu hükme yer verilmediği kaydedildi.

Açıklamada, yeni Yönetmeliğin İkinci Bölümümün 3. alt başlığının (b) bendinde aynı anlama gelecek şekilde ''Kurucu ya da kurucu temsilcisinin affa uğramış olsalar bile yüz kızartıcı bir suçtan veya kasti bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla hapis cezası ile hüküm giymemiş olduğuna dair yazılı beyan alınacağı''nın ayrıca kaydedildiği belirtildi.

Bakanlığın açıklamasında, şunlar kaydedildi:
''Özel öğretim kurumlarında görevli eğitim personeli, diğer personel, öğrenci ve kursiyerlerin kılık-kıyafetlerine ilişkin farklı yönetmeliklerin bulunması nedeniyle, bu yönetmeliklerin isimlerini tekrar etmemek amacıyla ilgili mevzuatların uygulanacağı hükmüne yer verilmiştir.

Sonuç itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Standartlar Yönergesi, Bakanlık ve İlköğretim Müfettişleri Tebliğleri ve yukarıda ortaya konan gerekçeler hesaba katılmadan yapılan söz konusu haber ve yorumlar gerçeği kesinlikle yansıtmamaktadır.''

AA
09.Mart.2008 23:12:51

Hüdaverdi 06-09-2008 22:50

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Bir haber daha yalan çıktı!

Bir haber ajansının geçtiği, "belediye binası karşısındaki panoda yer alan film afişi müstehcen olduğu gerekçesiyle kaldırıldı" haberi yalanlandı.

Giresun Belediye Başkanı Yüksel, gösterime giren 'Plajda' isimli filmin tanıtım afişinin müstehcen olduğu için belediye tarafından kaldırtıldığı iddialarını yalanladı. Yüksel; "Afişlerin kaldırılmasıyla ilgili talimatımız olmadı." dedi.

Haberin yalan olduğunu ifade eden Başkan Yüksel, yalan haber yapanlar için yeni bir kanun çıkarılması ve bu kişilerin yargılanması gerektiğini belirtti. Belediye yetkilileri olarak film tanıtım afişlerinin nereye asıldığından haberdar olmadıklarına vurgu yapan Yüksel, sözkonusu haberlerin belediyenin çalışmalarını karalamak amacını taşıdığını savundu. Başkan Yüksel son olarak şunları söyledi: "Giresun Belediye Başkanı olarak belediyemizin hiçbir birimi tarafından afişin kaldırılmasıyla ilgili bir talimat olmamıştır."

http://resim.samanyoluhaber.com//hab.../8/2/93824.jpg

Hüdaverdi 06-09-2008 22:50

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Türban dağıtıldı haberi yalan çıktı-VİDEO

Bir haber ajansının geçtiği, "kız öğrencilere türban dağıtıldı" haberi bazı gazeteler tarafından kullanıldı. Peki olayın aslı neydi?

Denizli'nin Çivril ilçesinde özel bir okulun pansiyonunda kalan kız öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberlerin gerçekle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşıldı. Haberde Denizli'nin Çivril ilçesi Şevkiye Özel Anadolu Öğretmen Lisesi Kız Öğrenci Pansiyonu'nda öğrencilere türban dağıtıldığı iddia ediliyordu. Habere göre öğrenciler türban takmaya zorlanıyor dahası okul idaresi de buna göz yumuyordu. Üniversitelerde başörtüsü tartışmalarının yapıldığı bu günlerde haber, kaos arayan gazeteleri sevindirdi.



Ancak daha önce yüzlerce haberde olduğu gibi bu da yalan haber çıktı. Aslı astarı olmayan iddialar araştırılarak yetkililer tarafından yalanlandı. Denizli İl Milli Eğitim Müdürü Mahmut Oğuz, öğrencilere türban dağıtıldığı yönündeki haberin, araştırılmadan ve yanlı olarak verildiğini, vatandaşların da yanlış bilgilendirilmesine zemin oluşturulduğunu söyledi.

Her şey ADD'ye üye bir öğretmenin nöbetçi olduğu gece yaşanmıştı. Nöbetçi öğretmen, bir öğrencinin pazardan satın aldığı bir kaç eşarbı, okul idarecilerinden biri dağıtmış gibi tutanak tuttu. ADD'li öğretmen, türban dağıtılma görüntülerinin de güvenlik kamerası kayıtlarından silindiğini iddia etti.

Provokatif bir habere malzeme yapılan öğrencilerin velileri haberi yayınlayan gazeteler hakkında dava açacaklarını söylediler.

video için tıklayın... http://www.samanyoluhaber.com/haber-93634.html

Hüdaverdi 06-09-2008 22:51

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
BAŞBAKANLIK BASIN MERKEZİ 'SİİRT'TEN ŞİKAYET MEKTUBU' HABERİNİ YALANLADI

Bu haber de yalan çıktı
Başbakanlık Basın Merkezi, bugün bir gazetede, ''Siirt'ten şikayet mektubu'' başlığıyla yayımlanan haberde yer alan iddialarla ilgili bir açıklama yaptı.

Açıklamada, haberde, Siirt'in Bostancık ve Yağmurdere'deki TOKİ uygulamalarıyla ilgili bazı iddialara yer verildiği anımsatılarak, söz konusu haberde, ''konuyla ilgili olarak Emine Erdoğan'a daha önce şikayet mektupları ulaştığı iddiasının tümüyle asılsız ve gerçek dışı olduğu'' bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, Emine Erdoğan'a bu konuda hiçbir zaman hiçbir surette, ne mektupla ne de şifahi olarak herhangi bir şikayet ulaşmadığı kaydedildi.

Ayrıca, haber konusu iddiaların, ''(Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Siirt Belediye Başkanı Mervan Gül'le vefa ilişkisi) gibi yanlış ve haksız yorumlara sebebiyet verecek şekilde takdim edildiği'' ve bunun kabul edilemez bir yakıştırma olduğu ifade edilen açıklamada, şöyle denildi:

''Sayın Başbakanımız, hangi kademede ve siyasi anlayışta olursa olsun milletimize hizmet eden her kişi ve kuruma karşı vefa göstermiştir, göstermeye devam edecektir.

Aynı şekilde, kim yaparsa yapsın milletimizin menfaatlerine hizmet etmeyen, imtiyaz ya da ayrımcılığa dayanan hiçbir talep, anlayış ve uygulamayı tasvip etmemiş, bulunduğu makamın gerektirdiği sorumlulukla bu tür iddiaların takipçisi olmuştur.

Bu çerçevede, söz konusu haberde yer alan iddialar, tarafları nezdinde araştırılmış ve ilk aşamada aşağıdaki bilgilere ulaşılmıştır:

Siirt ili geneli değerlendirildiğinde, TOKİ tarafından Doluharman Tarımköy ve Bostancık Tarımköy uygulamaları olmak üzere toplam 225 adet konuta yönelik Tarımköy uygulaması başlatılmıştır.

Yine, Siirt ili genelinde Eruh, Cintepe, Merkez Pınarca köyü ve Merkez Evren'de de uygulamaya yönelik çalışma başlatılmış, ancak yeterli talep sağlanamadığı için bu projeler iptal edilmiştir.

Siirt Bostancık Tarımköy projesi, bölgedeki baraj uygulamasından etkilenen yöre halkı için düşünülmüş, valilik nezdinde araştırma yapılmış, hatta bununla ilgili TOKİ Başkanı Sayın Erdoğan Bayraktar bizzat bölgeye giderek araştırma yaptıktan sonra projenin hayata geçirilmesine yönelik çalışmaları başlatmıştır.

Bu çalışmaların başladığı tarih Siirt ilinin şu andaki Belediye Başkanı Sayın Mervan Gül'ün seçildiği Mart 2004 tarihinden öncesine dayanmaktadır.

Bununla birlikte projede ve bölgede yaşanan satış güçlüğü göz önüne alınarak Mervan Gül seçildikten sonra söz konusu proje, belediye ile koordineli olarak yürütülmüştür.''


-PROJE-


Projede öncelikle 150 konut üretilmesi öngörülmüş olmakla birlikte, yeterli talep oluşmaması sebebi ile bu rakamın 62 konuta indirildiğini belirtildiği açıklamada, söz konusu Tarımköy Projesi'nde hak sahiplerine ilişkin listelerin ilgili Belediye Başkanlığı tarafından TOKİ'ye iletilmekte olup, TOKİ tarafından hak sahiplerinin sözleşme imzalamasının sağlandığı kaydedildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Siirt Bostancık Tarımköy projesinde anılan konutlar, haberde iddia edildiği gibi villa niteliğinde olmayıp yaklaşık 90 metrekarelik köy evleridir.

TOKİ tarafından bugün itibariyle ülkemizin 22 bölgesinde Tarımköy yapılmakta olup, yaklaşık 40 adet bölgede de bu uygulamanın hayata geçirilmesi planlanmaktadır.

Yaşanan sorunlar sebebiyle yeni hayata geçirilen Tarımköy uygulamalarında önce talep toplanmakta, yeterli talep oluşursa ihalesi yapılarak satışı gerçekleştirilmektedir.

Siirt Yağmurtepe'de ise kentsel dönüşüm projesi hayata geçirmeye yönelik olarak arsa temini için arayışlara geçilmiş ancak uygun arsa temin edilememiştir. Bununla birlikte, ilgili belediye söz konusu projenin uygulanabilmesi için TOKİ'ye habere konu edilen araziyi devretmiştir. Ancak, bu arsa ile ilgili TOKİ'ye intikal eden şikayetler göz önüne alınmış ve proje iptal edilerek arsa iade edilmiştir.''

AA
02.Mart.2008 16:55:06

Hüdaverdi 06-09-2008 22:51

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
1 YILLIK YALANI YENİ GİBİ SUNDU

http://resim.samanyoluhaber.com//hab.../4/9/38497.jpg




(Bu resmdeki fethullah ifadesi cumhuriyet in ne kadar seviyesiz ne kadar hazımsz bir gazete olduğunu açıkca gsteriyor.. )


Cumhuriyet'in YALAN ısrarı
Cumhuriyet, 1 yıllık yalanı yeni gibi sundu.

Cumhuriyet gazetesi, YÖK'ün İstanbul Üniversitesi'nden rektör yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural hakkında inceleme yapılmasını talep ettiğini ileri sürdü. Ural ise, gazetenin haberinde yer alan iddiaların geçen yıl ortaya atıldığını ve gerçek dışı olduğunu açıkladı.

Cumhuriyet gazetesi yalan haber yazmaktan uslanmıyor. Gazetede dün yayınlanan 'İÜ'de Fethullah incelemesi' başlıklı haberin 1 yıl önce uydurulan yalan olduğu ortaya çıktı. Gazete haberinde, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç'in İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'ne bir yazı gönderdiğini iddia etti. Gazete, YÖK'ün ilgili yazısında 'rektör yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural'ın editörlüğünü yaptığı Bilgi, Bilim ve İslam isimli kitabın Fethullahçı editör ve yazar kadrosu içinde yer aldığını' yazdı. İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şafak Ural, bu hadisenin 1 yıl önce uydurulan bir yalan olduğunu açıkladı. Ural, üniversite idaresinden hoşlanmayan birinin kendine göre bazı yalanlar uydurarak isimsiz ve sahte imzayla YÖK'e dilekçe yazdığını, YÖK'ün de üniversiteden 25 Temmuz 2006'da konunun incelenmesini istediğini hatırlattı. YÖK'e gönderilen yazıyla iddiaların tamamen gerçek dışı olduğunun bildirildiğini ifade eden Ural şöyle konuştu: "Konu 1984'te yani 23 yıl önce düzenlenen bir sempozyumdaki bildirim ile ilgili. O tarihte İslami İlimler Araştırma Vakfı 'Tartışmalı İlmi Toplantılar' adı altında sempozyum düzenledi. Sempozyumda 'Bilim Felsefesi' konulu bildiri sundum. O zamanlar doçenttim. Vakıf, bildirileri kitap yapmış. YÖK'ten yazı gelene kadar kitaptan dahi haberim yoktu. Kitabın editörü değilim, ilgim de yok. Önsözde içerikteki yazılardan makale sahiplerinin sorumlu olduğu yazıyor. Beni şikayet edenler tebliğimle ilgili bir şey demiyor, karalamak için bir şeyler uyduruyor."

Prof. Dr. Ural, kendisini şikâyet edenlerin ebcet hesabı ile laiklik arasında bir bağ kurarak kitaptaki yazarlardan birinin ebcet hesabının mendel cetveline uygulanmasını söylediğini ve bunun da laikliğe aykırı olduğu görüşünü savunduklarını aktardı. Ural, "Ebcet hesabı ile laiklik arasında ne gibi bir ilişki var ben bilmiyorum. Çünkü ebcet hesabı eski Mısır'da, Mezopotamya'da, eski Yunan'da, Çin'de, Maya'da, Hint'te bütün eski kültürlerde kullanılmış. Günümüzde de edebiyatta, mimaride her yerde kullanılıyor. Hatta fal köşelerinde de kullanıyorlar." şeklinde konuştu. Ural, yalan haber üretenleri mahkemeye vereceğini kaydetti.

Cumhuriyet gazetesi, YÖK'ün rektörlükten Şafak Ural hakkında 'Fethullah Gülen'e yakın kişilerle' ilişkisinin incelenmesini istediğini duyurmuştu. Haberde Ural'ın Bilgi, Bilim ve İslam isimli kitabın editörü olduğu ileri

Zaman
22.Şubat.2007 11:33:36

Hüdaverdi 06-09-2008 22:51

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Köşk, geçmişte getirilen 7 bin eseri hatırlattı: Haberler yakışıksız ve kasıtlı

http://medya.zaman.com.tr/2008/05/27/kosk.jpg


Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamada, Milli Saraylar Daire Başkanlığından, seçim yapılmak üzere Dolmabahçe Sarayı'nda depoda bulunan 35 eserin fotoğrafının istendiği belirtilerek, ''Konunun yakışıksız ifadelerle başka yönlere çekilmesi, daha önce yaygın bir uygulama olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığında sanki ilk kez yapılan bir uygulamaymış gibi gösterilmesi ve kişiselleştirilmesi, kasıtlı ve sorumluluktan uzak bir anlayışın göstergesidir'' denildi. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi, iki gündür basın yayın organlarında yer alan Dolmabahçe Sarayı'ndaki 35 tarihi objenin Çankaya Köşkü'ne istendiği yönündeki haberlerle ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, zengin kültür mirasına sahip pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye'de de kültür varlığına ait objelerin temsilin gerektirdiği mekanlarda geçici sürelerle sergilendiği belirtildi.
Daha önceki cumhurbaşkanları zamanında da Kültür Bakanlığı ve Milli Saraylar Daire Başkanlığına kayıtlı resim, halı ve benzeri türden eserlerin, geçici olarak Çankaya Köşkü'nde sergilendiği ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliğinde kullanılmak üzere değişik tarihlerde, Milli Saraylardan alınan 7 bin 947 adet eser, 1 Şubat 2003 tarihinde Milli Saraylar Daire Başkanlığına teslim edilmiştir. Halen, geçmiş dönemlerde Milli Saraylar Daire Başkanlığından gelen ve Cumhurbaşkanlığı Demirbaş Eşya Envanteri'ne kayıtlı çok sayıda eser bulunmaktadır.
Bu gelenek çerçevesi içinde Milli Saraylar Daire Başkanlığından seçim yapılmak üzere -teşhirde olmayıp, depoda bulunan- 35 eserin fotoğrafları istenmiştir.
Sözü edilen eserlerin Çankaya Köşkü'nde sadece sergilenmesini amaçlayan böyle bir girişimle ilgili iki gündür basın yayın organlarında yer alan, objektiflikten uzak, yanlı, mesnetsiz ve kişilik haklarını ihlal eden haberler üzüntüyle karşılanmıştır.
Konunun yakışıksız ifadelerle başka yönlere çekilmesi, daha önce yaygın bir uygulama olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığında sanki ilk kez yapılan bir uygulamaymış gibi gösterilmesi ve kişiselleştirilmesi, kasıtlı ve sorumluluktan uzak bir anlayışın göstergesidir.''

Hüdaverdi 06-09-2008 22:52

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Hürriyet ve Vatan'dan gazetecilik ayıbı

Türkiye, günlerdir CHP Genel Sekreteri Sav'ın dinî değerleri alaya alan sözlerini konuşuyor. CHP yönetimi, özür dilemekten kaçınırken konunun bir an önce kapanmasını istiyor.
Dün ise bu haberi tüm Türkiye'ye duyuran muhabir hedef alındı. Hürriyet ve Vatan gazetesi, haberi 'dinleme' gibi sundu. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da benzer bir yola başvurarak 'gizli çekim' yapıldığını ileri sürdü. Cihan Haber Ajansı telifli muhabiri Murat Kaya, bu iddialara sert tepki gösterdi. Kaya, "Sav'ın programını takip etmek için gittim. Belediye Başkanı Sayın Ömer Ağakurt, elimi sıkarak 'Hoş geldin' dedi. İçeride partililer ve vatandaşlar vardı. Sav, makam odasında vatandaşlarla görüşürken her muhabir gibi haberi atlamamak için kayda girdim. Üzerimde oldukça büyük bir fotoğraf makinesi ve kamera çantası vardı. Herkesin gözü önünde çekim yaptım." dedi.
Sav, geçtiğimiz günlerde CHP'li Belediye Başkanı Ömer Ağakurt'un davetlisi olarak Elmadağ'a gitti. Sav, burada 70 yaşındaki Mustafa Ünal'ın hacca gitmek istediğini söylemesi üzerine, "Boş ver Araplara para kaptırma... Muhammed bakarsın seni bırakmaz orada... Elinden tutar geri göndermez...'' şeklinde konuştu. Cihan Elmadağ telifli muhabiri Murat Kaya, belediye başkanlık binasında yaşanan ve bazı gazetelerin çarpıtmaya çalıştığı olayın detaylarını şöyle anlattı: "Elmadağ'da telifli muhabir olarak çalışıyorum. Bir annenin karlı yolda taksinin altında kalarak sürüklenmesini görüntüledikten sonra Elmadağ'da herkes beni tanıdı. CHP ilçe yöneticileri de beni çok iyi biliyor. Önder Bey'in Elmadağ'a geleceğini öğrendiğim zaman belediyeye gittim. Sayın Sav'ın gündemle ilgili açıklamalarını haberleştirmek için heyeti yakından takip etmek istedim. Başkanın yanına çıktım. Kendisi kapıdaydı. Önder Bey'in lavaboda olduğunu söyledi. Ben de kendisini haber yapmak istediğimi belirttim, içeri girmek istedim. Başkan elimi sıkarak 'hoş geldin' dedi. İçeride partililer ve vatandaşlar vardı. Bir de CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay. Önder Bey'in gelmesiyle sohbet başladı. Mustafa Ünal da partililerle konuşmaya başladı. Üzerimde oldukça büyük bir fotoğraf makinesi ve kamera çantası vardı. Herkesin gözü önünde çekim yaptım."

Hüdaverdi 06-09-2008 22:52

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
Park kavgasını bile 'tayt kavgası' diye çarpıttılar

http://medya.zaman.com.tr/2008/06/02/hurriyet.jpg

Sakarya Valisi Hüseyin Atak, ''Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur'' dedi. Atak, Büyükler Türkiye Kürek Şampiyonası'nın ikinci günü akşamı yaşanan olaylarla ilgili olarak basın toplantısı düzenledi. Bazı ulusal ve yerel basın organlarında ''milli kürekçilere tayt dayağı'' başlığıyla haberler yer aldığını kaydeden Atak, şunları söyledi:
''Sapanca ilçesi Kırkpınar beldesinde 3 gün süren kürek yarışmaları yapılmış ve yarışmalar başarıyla sonuçlandırılmıştır. Bu yarışmalara 24 kafile katılmış ve bu kafilede 240 sporcu yer almıştır. Bunların hepsi de Sapanca'da ikamet etmişlerdir. 31 Mayıs akşamı Ankara Üniversitesi'nin sporcu kafilesinin başkanı karakolumuza müracaat ederek, lise bahçesinde park halinde bulunan araçlarının lastiklerinin indirildiğini ve sporcularına bazı gençler tarafından hakaret ve darp edildiğini beyan etmesi üzerine, ekiplerimiz süratle olay yerine intikal etmiştir. Ankara Üniversitesi'ne bağlı kürek takımından bir öğrencinin yaralandığı görülmüş ve Toyota Hastanesi'ne sevk edilmiştir.''
''İLİMİZİ FARKLI GÖSTERMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR''
Olayda yaralanan genç sporcunun tedavi edildikten sonra taburcu edildiğini belirten Atak, araştırmalar sonucunda olaya karışan 5 kişinin yakalandığını bildirdi.
Olayın iddia edildiği gibi tayt nedeniyle çıkmadığını ifade eden Atak, sözlerine şöyle devam etti:
''Usulsüz bir şekilde park parası istenmesi nedeniyle tartışmanın kavgaya dönüşmesiyle karşılıklı darp vakası olmuş. Olay tamamen usulsüz park parası istenmesinden kaynaklanan bir olaydır. Bunu başka yöne çekmek, ilimizi farklı göstermek mümkün değildir. Sapanca'da 5 yıldır kürek yarışmaları yapılmaktadır ve en ufak bir şey de olmamıştır'' diye konuştu.
Atak, kafile başkanı Ankara Üniversitesi Su Sporları Öğrenci Eğitim Merkezi Başkanı Prof. Dr Yılmaz Akça ve sporcuların basın mensuplarına farklı beyanlarda bulunduklarını kaydetti.
Sapanca'nın turizm bölgesi olduğunu belirten Atak, ''İlçemizi ve ilimizi farklı göstermenin hiçbir faydası yoktur. Tamamen usulsüz park parası almak ve lastiklerinin inmesinden kaynaklanan hakaret olayıdır. Bunu başka yöne çekmek ilimize ve ilçemize zarar verir. Kimsenin ilimizi ve Sapanca'yı farklı göstermeye hakkı yoktur. Sakarya turizmi, tarımı ve sanayisiyle ülkemizin yıldızı parlayan bir ilidir. Burada hizmet etmekten gurur duyuyoruz'' diye konuştu.
İşte çarpıtma haberler
Türkiye Büyükler Kürek Şampiyonası'na katılan Ankara Üniversitesi Kürek Takımı'nın sporcularının Sapanca'da darp edilmesi olayının 'tayt, şort giymeleri sebebiyle' değil usulsüz park parası talebinden kaynaklandığı ortaya çıktı. Ancak bir kısım medya haberi "Tayt, şort kavgası' diye verdi.
Posta Gazetesi
"Allahsız deyip vurdular"
Sapanca'da şortla geziyorlar diye saldırıya uğrayan Ankara Üniversitesi Kürek Takımının Kafile Başkanı Prof.Dr. yılmaz Akça "Saldırganlar "Burada şortla gezemezsiniz Allahsızlar" diye bağırarak vurdular" dedi.
Hürriyet Gazetesi

"Allahsızlar" deyip sopayla saldırdılar "
Ankara Üniversitesi Kürek Takımının Kafile Başkanı Prof.Dr. Yılmaz Akça"Burada şortla gezemezsiniz Allahsızlar diye saldırdılar"
Milliyet gazetesi
"Şort mu park mı"
Prof.Dr. Yılmaz Akça"Burada şortla gezemezsiniz Allahsızlar" diye bağırıp sopalarla saldırdılar.

Hüdaverdi 06-09-2008 22:54

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
[B]Derste namaz kılmamışlar !

http://resim.samanyoluhaber.com//hab...0/2/104029.jpg


Ders saatinde namaz iddiası yalanlandı. Olayı basına bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının sızdırdığı ortaya çıktı.

Adana Fatih Terim Lisesi'nin terasında bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları yönünde çıkan haberler üzerine açıklama yapan Okul Müdürü Ahmet Nacar, öğrencilerin teneffüste namaz kıldıklarını söyledi. 750 öğrencisi bulunan Fatih Terim Lisesi'nde bazı öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı iddiaları ve bu ibadeti yerine getirenlerin 'gerici, yobaz, örümcek kafalı' şeklinde nitelendirilmesi öğrenciler ve aileleri tarafından büyük tepki çekti.

Haberde öğrencilerin 12.30'da derse girdikten sonra bir grubun derse girmeyip okulun terasında toplu namaz kıldığı belirtildi. Oysa öğrencilerin birinci dersin bitimindeki 7 dakikalık teneffüste ibadetlerini yerine getirdiği ortaya çıktı. Söz konusu haber, birlikte verilen fotoğraflarla da çelişti. Ders saatinde namaz kılındığı iddia edilmesine rağmen, fotoğraflarda bir kısım öğrencilerin okul bahçesinde gezinti halinde olması, bazı öğrencilerin camdan çevreyi seyretmesi 'ders saatinde namaz kılındığı' yönündeki iddiaları da çürüttü. Öğrencilerin cami uzak olduğu için ve okulda ibadet yapacak başka bir boş oda veya sınıf bulamadıkları için zaman zaman açık tutulan çatı kapısından terasa çıktıkları ve burada namaz kıldıkları öğrenildi.

http://resim.samanyoluhaber.com/resi...elge_namaz.jpg

Son aylarda işini gücünü türbanla okula girenleri ve namaz kılan öğrencileri avlamaya bağlayan Doğan Grubu'nun amiral gemisi Hürriyet ve yardımcı klavuz gemisi Milliyet ile Vatan yeni bir başarıya( ! ) imza attı. Adana’da bulunan Fatih Terim Lisesi’nin çatı katında bir grup öğrenci ders saatinde toplu namaz kıldı. Haber 1 adet resimle de desteklenmiş. Amaçları her zaman üzüm yemek yerine bağcıyı dövmek olan ve bu yüce uğurda( ! ) daha önce onlarca kez çuvallayan 2 güzide gazetemiz yine çuvallamışa benziyor. Zira Diyanetin sitesine, yada Hürriyet ve Milliyet'in de dahil olduğu Ulusal ve yerel gazetelerin namaz vakitleri bölümüne göz atıldığında görülecek ki bu haberde pek çok haber gibi omurgasız. Şöyle ki. Haberde Saat 12:30 da ders zili çaldığında diğer öğrenciler sınıflara girerken bir grup öğrencinin çatıda toplu namaza durduğu yazılmış. Yer neresi Adana.. Toplu namaz kıldığı iddia edilen arkadaşlar ne namazı kılıyor olabilir ? Kaçan sabah namazını toplu kılmıyorlarsa (ki fıkıhta böyle bir uygulama yok) Öğle namazı. Peki Adana’da öğle namazı kaçta okunuyor saat 12:44 (Bkz http://www.diyanet.gov.tr/turkish/va...namazsonuc.asp) Fazla söze gerek yok takdir sizin. Galiba Amiral gemisi ve kılavuz gemi yine su alıyor, battı batacak. Bu arada hatırlatmakta fayda var Okulda namaz kılmak yasalara göre yasak değil. Bu konudaki tek düzenleme; Talim Terbiye Dairesi Başkanlığı'nın 13 Aralık 1977 sayılı tebligatı... Valiliklere gönderilen telbigatta, ibadet etmek isteyen öğrencilere okul müdürlüklerinin gereken kolaylığı sağlaması isteniyor. Bu isteğin de Anayasa'nın 19'uncu maddesindeki din ve vicdan hürriyeti gereği olduğu belirtiliyor.

OKUL MÜDÜRÜ YALANLADI

Okul Müdürü Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldığı yönündeki iddiaların tamamen asılsız olduğunu belirterek, okulu, okul dışından bazı çevrelerin hedef aldığını dile getirdi. Öğrencilerin namaz kıldığı terasa açılan kapıların genellikle kilitli tutulduğunu kaydeden Nacar, "Ancak okulda bazı sıra ve masalar fazlalık geliyor. Kullanılmayanları bazen çatıya koyuyoruz. Bu sırada kapı açıldığında öğrenciler namaz kılmış. Beş yıldır bu okulda görev yapıyorum. Şimdiye kadar böyle bir şey olmuş değil. Bu çevre muhafazakâr eğilimli bir çevre. Öğrencilerin ibadetini yerine getirmesi doğal bir durum. Kimsenin ibadetine karışmayız. Zorla kılacaksın, kılmayacaksın da diyemeyiz." diye konuştu.

Nacar, öğrencilerin ders saatinde namaz kıldıkları iddiasını da kesin bir dille yalanladı. Nacar, "Dersi bırakıp da kimse namaz kılmaz. Dersteki öğretmenin 'gidin namaz kılın' deme yetkisi yok. Böyle bir zorlama da yok, onu yapan da yok. Özel bir namaz kılma yeri ayarlama imkanımız da yok." dedi.

ÖĞRENCİLER TEPKİLİ

Habere konu olan öğrenciler ise, küçük yaşlardan beri namaz kıldıklarını belirtti. Öğrenciler, okula 1 kilometre mesafedeki camiye gidemedikleri için evde abdest alarak okula geldiklerini; öğle namazını birinci ile ikinci ders arasındaki teneffüste uygun buldukları yerde kıldıklarını söyledi.

Bir eğitim sendikasının bazı yayın organlarını arayarak yönlendirmesinden şikayet eden öğrenciler, kendilerinin 'terör suçu' işlemiş gibi gösterilmesine bir mana veremediklerini ifade ettiler. Liseli öğrenciler, "Biz içki, uyuşturucu kullanmadık, hırsızlık yapmadık, terörist muamelesini hak etmedik." dediler.

Namaz kılan öğrenciler arasında yer alan A.D., anne ve babasının da namaz kıldığını; aslen Mardinli olduğunu belirterek, "Ailemden küçük yaştan beri namaz kılmayı öğrenmiş, ergenlik yaşına gelmiş bir öğrenciyim. Kimsenin yönlendirmesi ile namaz kılmıyoruz. Namaz kılanlar da farklı farklı sınıflardan öğrenciler. Okula evden abdestli gelip ders arasında namaz kıldık. Bunda ne çevreye, ne okul yönetimine zararımız var. Namaz kılınmasını gericilik olarak görenler, dolaylı yoldan din, namaz, Allah düşmanlığı yapıyor. Namaz kılmayıp elimize uyuşturucu, eroin, hap alsak herhalde bu çevreler memnun olacaktı." dedi.

Namaz kılan öğrencilerden bir diğeri olan Ü.S. de, okulda ibadet yapmanın suç gibi gösterilmesini anlayamadıklarını; namazın karşısında olan kişilerin art niyetli olduğunu kaydetti.

İNCELEME BAŞLATILDI

Bu arada, Adana Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir müdür yardımcısı ve bir müfettiş olayın internet sitelerinde haber olarak yer almasının ardından okula gelerek inceleme yaptı. Okulun başka bölümlerinde mescit veya namaz kılmak için ayrılmış oda olup olmadığını kontrol eden görevliler, tutanak tutarak Milli Eğitim Müdürlüğü'ne sundu.

SENDİKA İHBAR ETMİŞ

Öte yandan, namaz kıldıkları görüntülenen öğrencilerin çevrede oturanlar tarafından ihbar edildiği haberleri yalanlandı. Gazetecileri bir öğretmen ile bir eğitim sendikasının yönlendirdiği öğrenildi. Haberdeki demecinde namaz kılınmasını 'gericilik' olarak niteleyen Eğitim-Sen Adana Şube Başkanı Güven Boğa ile aynı sendikaya üye başka bir öğretmen tarafından habercilerin yönlendirildiği iddia edildi.

CİHAN
[/FONT]

Hüdaverdi 06-09-2008 22:54

Kartel Basının Yalan Haberler Arşivi
 
[B]'Başörtüsü boşanma nedeni' haberi de yalan çıktı


Başörtüsü takmayan eşine boşanma davası açmakla suçlanan Birol Fırat, çıkan haber ve iddiaların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Fırat, başörtüsü meselesinin sadece mahkemeyi etkileme ve rant elde etmeye dayalı olduğunu savundu. Görücü usulüyle değil tanışarak evlendiklerini belirten Fırat, boşanma davası açmasının ardından ilk duruşmanın 16 Nisan tarihinde olduğunu, haberin bunca zaman sonra böyle bir günde çıkmasında ise kasıt olduğunu ifade etti.

3,5 aylık evli kaldıkları dönemde hiçbir zaman eşiyle dini konularda bir tartışma yaşamadığını belirten Birol Fırat, kendisinin de soysal demokrat bir yaşantıya sahip olduğunu, Atatürkçü düşüncede inançlı birisi olduğunu söyledi. Kendisine yapılan suçlamaların ise tamamen mahkemeyi etkilemeye yönelik asılsız ve kanıtsız iddialar olduğunu belirten Birol Fırat,""İsteseydim ilk başta başörtülü birisiyle evlenirdim." diye konuştu.


All times are GMT +3. The time now is 21:24.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025