![]() |
TASAVVUF Bİ-ZÂTİHÎ İSLÂM’IN KENDİSİDİR
Bu ölçülere isim vermek gerekirse ismi “ilme’l-yakîn”dir. Ayne’l-yakîn’ı, hakka’l-yakîn’ı da yaşamadıkça, yalnız ilme’l-yakîn yeterli olmayıp, İslâm’ı ve gerçekleri yaşamak lâzımdır ki bütün bunlar ihlas, takvâ, vera... cemî ismi tasavvuftur. Tasavvufsuz din yaşanmaz. Anlamı budur. Tasavvuf ; dîn-i İslâm’ın dışında değil, bi-zâtihî kendisidir. İnsan fıtratıda bu ilme uyumlu ve müsâit yaratılmıştır. HZ. ALLAH’ın bildirdiği ölçüde îmanlı insanlara nazar ettiğimizde görürüz ki ; mistik yaşantıya karşı aşırı temâyül göstermeye müsaittir. Madde çıkarcıları da fırsatı kaçırmaz. Dini imanı bir torbaya koydu mu, boşalan manası ile mana yolunun nasipsizlerini istismârı güç değil, ehli düzenbaz için çok kolaydır. İlim sâhipleri mana ilmini (TASAVVUFU) kabul edemediklerinden mana sahası boşalmış istirmacı fırsat düşkünlerine saha boş kalmış. Bu hâdiselerin mesulü kimdir? İnsan bildiğinin âlimi, bilmediğinin câhilidir! Bilemediği mevzulara bilmiyorum demek, yokluk, mana ehlinin yolunun sırat-ı müstakim üzere olduğunun kanıtı ve ilminin HZ. ALLAH’a yönelik olduğunun görüntüsü mahiyetindedir. “KİŞİ NOKSANINI BİLMEK KADAR İRFAN OLMAZ.” PİR-İ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU MUHTAÇ OLDUĞUMUZ KARDEŞLİK isimli eserinden alıntıdır. |
Alıntı:
Peygamber Efendimiz’in “Beni Rabb’ım terbiye etti, ne güzel terbiye etti” hitabının fer’i ve cüz’i de olsa bu abd-i aciz vesile-i ilahinin zuhurunun manevi anlamının zevkini yaşıyorum. Ve bu manevi zevki arayan “elestü bi- Rabbiküm ”hitabına yani “ben sizin Rabb’ınız değil miyim?” Hitabına “evet” diyen rahmet nasiplilerini çağırıyorum. “Beli” diyemeyen kullarının da aynı rahmet-i ilahiye nail olmak şerefine ermeleri için sebep olarak yaratılan dünyada zuhuru na mütenahi olan rahmet hazinesinden rızklanmalarını manevi vazifemden dolayı hatırlatıyorum ve ısrar ediyorum, lütfen... Bilelim ki, Hazret-i ALLAH dünyayı, bütün alemleri beni Adem’e musahhar kıldı. Yani hizmetçi kıldı. Bu sırrı iyi anla da nefsine zulüm etme. Dünya bir daha eline geçmez bu fırsat verilmişken maddi ve manevi rızkını arayıcı ol. Havf u reca üzere samimiyetini göster. Tertib-i tanzim-i ilahiye yakın ol. Anlamsız ve manasız yaratılmadın. Hazret-i ALLAH noksanlığını vermesin fakat yalnız beş duyu ile iktifa etme. Tertib-i ilahiye bu kadar değil. Yalnızca beş duyunun esiri olarak ömrünü bitirme. Yaratılışının esasını teşkil eden manayı ilahiye gel. Maddeyi de, manayı da kazanmanın yeri dünyadır. Sakın dünyaya hor bakmayasın. “Dünya Hazret-i ALLAH’a iman etmeyenler için cifedir.” Buyurdu Hazret-i Resulullah (s,t,a,v). PİR-İ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU METAFİZİK 1 isimli eserinden alıntıdır. |
“BİZ ADEM’E EŞYANIN İSMİNİ ÖĞRETTİK. MELAİKEYE SORDUK, BİLEMEDİ, ADEM BİLDİ.”
Ey insan olmaya namzet Benî Âdem (adem yok demektir) insan olmak imkanı iradene verilmiş. Başka mahlukata verilmeyen bu rahmet-i ilâhiye, “YERYÜZÜNDE HALİFEMİ YARATACAĞIM” bildirisi ile alemin yaratılış sırrının ilâhi ifşası değil mi? Ruhlar aleminde zatına secde emri verildi. Ruhlar imanlarının samimiyeti nisbetinde secde ettiler. Acabâlı secde eden ruhlar olduğu gibi, secde etmiyen ruhlar da vardı. Cenâb-ı Hak rahmetinden yeryüzünü yarattı. İnsan olmaya namzet Benî Âdem’in ruhlar alemindeki görünümünün aynı cesedini balçıkdan yarattı. “ADEM’E RUHUMDAN RUH NEFYETTİM” buyurdu HZ. ALLAH. PİR-İ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU METAFİZİK II isimli eserinden alıntıdır. |
HZ. KUR’AN-I KERİM TEFSİRİ 1 TANE OLMALIDIR.
Ayrılık yok. 72 milleti bir gözle görmeyen halka müderris olsa hakikatte asidir. Yunus mu diyor bunu.? Ehli hal. Ehli tasavvuf. Allah’ın evliyaları. Dost diye diye bozdular. Anlamını bozdular. Bazı ulemaların kavuşmak dediği gibi. Kuran’a da öyle yazmış Allah’a kavuşmak. Bunun üzerinde ısrar eden bazı kişiler de var. Anlayamadıklarından. Çünkü zatına kavuşmak ne demek? Kavuşmanın anlamı. İki maddenin, eşit hakka sahip birbirine ulaşması demektir. 41 ayette kavuşmak almış. Ama Allah’ın sıfatlarını anlatıyor. Ona da kavuşmak diyor. Yalnız 4 tane ayette yanıldıklarını söylüyoruz. Allah’a kavuşmak diye hata etmişler. Düzeltecekler inşallah bunları. Ki Allah’ın kullarının kafasını karıştırmasın. Ahmet ağaya Mehmet ağaya gitmiyorsun. Esselamü aleyküm Ahmet ağa hoş geldin sefa geldin. Vay kavuşturana kurban oluyum felan. Bir sürü Allah’ın kelamı varken. Muhal şeyi niye alıyorsun. Müfessir efendilerin de kabahati az değil. Birisi ne dediyse öyle yazıyor. Ondan sonra da imzasını atıyor ben yazdım diye. Onun için bu acıyı çok çekiyoruz. Yüzlerce ne demek tefsir.? Yüzlerce tefsir ne demek efendi.? Hiç mi bunlara dur diyen yok.? Hesap soracak yok.? Hz. Kuran’ın eşi benzeri yok. Sen ne diye onun manasını yüzlerce ayrı ayrı yapıyorsun. ? Hangisine inanacak bu insanlar.? Ümmeti Muhammed.? Hoca efendilerimizden rica ediyoruz. Allah hesaba çekmeden bu davayı düzeltsinler. Yüzlerce meal. Ne demek Yüzlerce meal.? Ne demek tırnak içinde, den den içinde, kerre içinde yazıyorsun kendi fikirlerini.? Herkes Allah buyurdu zannediyor. Pir-i Galibi H.Galip Hasan KUŞÇUOĞLU Sohbetlerinden alıntıdır. |
HACER-İ ESVET: AHD-İ MİSAK TAŞI, EZEL-İ ERVAHTAKİ İMAN İKRARININ MÜRŞİDİ
İşte metafizik olay: Hazret-i ALLAH’ın ezel-i ervahta cümle kullarından “ben sizin Rabb’ınız değil miyim?” Hitabına “beli” yani “evet” diyen ruhların bu ikrarını yaprağa yazıp, siyah taşa (Arapça karşıtı hacerü’lesved’dir) ki, ahd-i misak taşına yutturduğunu bildiren Hazret-i Muhammed Mustafa (s,t,a,v) Efendimiz’in beyanı vechile Beytullah’ın kalbi mesafesinde olan, ibadet kastı ile yapılan her değişiklikte öperek müsaade istenen, öpmek için yaklaşılamıyor ise geriden ellerini takliden sürmüş gibi “bismillâhi, ALLAHÜ EKBER” diyerek iki elinin parmak içlerini öpmek sureti ile ezel-i ervahtaki ahd-i misak mürşidine dünyada da sadakat gösterip, Beytullah’ta ibadet kastı ile her yapmak istediği ibadetten Haceri Esved-i haberdar eylemek, cemi kullarının cesetlenmeden evvel verdiği ikrarın cesetli olarak tekrarı anlamında samimi imanın zuhurudur. Ezel-i ervah mürşidi Cennet-i a’ladan Cebel-i Kuveys’e indirilerek beytullah’ın köşesine emr-i ilahi ile İbrahim (aleyhi’s-selam)’ın yerleştirdiği ahd-i misak taşı! Bizim zaafımızı bilen Rabbım kullarının ilahi rahmetinden yararlanmanları için taşı vazifeli ve rahmet-i ilahiye vesile kıldı. Hacer-i Esved’in manasını Hazret-i Resulullah böyle izah buyurdular. PİR-İ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU METAFİZİK 1 isimli eserinden alıntıdır. |
Büyük vazifelerin kazancı çok olduğu gibi ağırlığı ve mesuliyeti de o nisbette büyüktür. Avamın kaldırmaya gücü yetemeyecek yükü taşıyan, istisnai yaratılmış şahsiyetler vardır. Değişik vazifelerde yer yüzünde bu kabiliyette ALLAH’ın rahmet sıfatının zuhuruna vesile kıldığı şahsiyetlerde değişik tecelliyatlar kıyamete kadar devam edecektir. Hiç şüphen olmasın. Bu hal adalet-i ilahinin rahmet tecellisidir. Bu rahmetin değişik mevzularda zuhuru görülür. Peygamber efendilerimizde küll olarak tecelli eden bu rahmet-i ilahiyi ALLAH’ın istisnai yaratılmış seçkin kullarında her devirde görmek mümkündür. Bu şahsiyetlerin yaratılışı istisnaidir. Buna metafizik de diyebiliriz. Bu kullardan bazıları emr-i ilahinin bekçileridir. Bazıları irşada, bazıları ikaza, bazıları da islaha vazifelidirler. Atatürk islah vazifesi ile vazifeli idi. Şahidim. Vazifeli, seçilmiş kulların cümlesi Hazret-i ALLAH’ın muhafazasında olup, ehl-i hakikatın görgü ve bilgisine göre bu istisnai yaratılan zevatın hiçbirinde menşei imansızlık olan gazab-ı ilahi görülmemiştir. Bu görüş avamın ölçüsüne göre olmayıp, yalnız ehline mahsustur. PİR-İ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU METAFİZİK 1 isimli eserinden alıntıdır. |
“BU ALEMDE PADİŞAH OLMAK HA BİR KURU DAVA İMİŞ
BİR VELİYE BENDE OLMAK CİHANDAN EVLÂ İMİŞ” Yavuz Sultan Selim |
Pir-i GÂLİBİ DİYOR Ki!.
Maddesi, Manasıyla yaşadığı Asra Uyumlu ve İNŞÂALLAH bozulmadan Devam edecek olan Toplum olarak, Galibİ ismi ile taltif edilen GÂLİBİLER. Hz. ALLAH'ın kullarını Rahmetinden yarattığının Sırrı, gene Hz. ALLAH'ın Rahmeti ile yaşayarak, zuhuratı İlahilerin hayranı GÂLİBİLER. Beni ademe " RUHUMDAN RUH NEFYETTİM " Anlamı, SUBUT Sıfatları yaşama zevkinin ŞAHİDİ, Kulluk hazzına müdrik, Hz. ALLAH'ın bu türlü bilinmesinin, Peygamber Efendilerimizin Kâffesinin ve ALLAH tarafından ihsan edilen cümle Semavi KİTAPLARINI ve SUHUFLARI, ALLAH'a şirk koşmadan yapılan ibadet ve taatlarını, Hz.KURAN-da " KABUL et "Buyruğuna uyarak, AMENTÜYE noksanız İman eden GÂLİBİLER. Mensubunun durumları nisbetince İMECE USULÜ, başkalarından birşey metbub etmeyerek ve VAKIF namına Ticareti yasaklayan ve fakir fukaranın ihtiyaçlarını listelerde gösterildiği gibi FİSEBİLLİLLAH yerine getirmeye çalışan GÂLİBİ toplumlarının icraatına çok yerlerde VAKIF Kurma imkanını bahşeden RABBIMA, sayısız Rahmetinin yanında bir Katre dahi olsa kulluk zevkimle, nice güzel Rahmetine Muhtacı Müdrik-HAMD Olsun DERİM! Pir-i Gâlibi H.Gâlip Hasan Kuşçuoğlu Gâlibi Vakıfları Kurucusu ve Genel Başkanı http://www.galibivakfi.com/galibilik...ri-kimdir.html |
İyi bilesinki !.. Dışta ve içteki,beni Adem’in din kardeşliğine dün muhtaç idik,bugün daha muhtacız !.. Hakikat noksanlığının getirdiği yanlış anlamlar, Gerçekle bağdaşmayan katı kurallardan doğan cehalet, çok milletlerin birini birine düşman kılmıştır. Din adına içte ve dışta kardeşliğe giden yolları kısmen değil, geleceği düşünmeden, tamamı ile tıkamışız. Zaman geçiyor. Geç kaldık... Daha geç kalmayalım !... Şu günlerde ve gelecekte, daha çok ehli kitab-ın kardeşliğine muhtaç olduğumuz gibi, güvenilir dinsizlerinde yakınlıklarına muhtacız... PİR-İ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU |
Alıntı:
Alıntı:
|
Tasaavuf Şeriat ve Tarikat'ın arkasında kalan Hakikatti... ! İslam Referanslı oluşturulan bire edep ve nefis mücadele ilmi idi...! Şimdi ise Dinin bileziği haline getirildi ! Günümüzde Tasavvuftan bahsedenler ne yazık ki Tasavvuf Dininden bahseder olmuşlar ! Oysa Din İslam...! Hakikat'in kavranmasını Tarikat ve Şeriat uygulamasını kaldırmaz !!! Kaldırıyorsa Şeytanın Tasavvufu desek tam yerinde bir açıklama olur naçizane...!
|
Alıntı:
!!! ' bu üç ünlemden ne anlamalıyım. Ehli-Kitabın kardeşliği veya güvenilir dinsizlerin yakınlığı sizi rahatsız mı eder? |
Alıntı:
Ehli Kitap ve Dinsizlerin yakınlığı içindeki derinliği ile münazara edilebilir lakin kardeşlik derken ! Dikkat-i Nazar ! |
Alıntı:
Herşey yerli yerinde duruyor. Alıntı:
Bu ifadeden benim anladığım; Sizin Atatürk'ün VATANIN ve MİLLETİN islahı ile ilgili bir vazifesi olmadığınıza ŞAHİTLİĞİNİZDİR. Piri Galibi H.Galip Hasan Kuşçuoğlu Hazretleri bu gün 95 yaşındadır. Atatürk'ü bizzat görmüştür. Atatürk'ün vefatında kendisi evli idi. Tarafı etrafı zamanın Şeyh Efendileri idi.Kendisi, Kahramanmaraş'ın birinci cihan harbinde kurtuluşunun manevi fatihi Seyyit Ali Sezai Kurtaran Efendinin Halifesi, Hacı Mustafa Yardım Yardımedici Hazretlerinin, Halifesidir. Atatürk ile veya başka olaylar ile ilgili olarak anlattıkları; YAŞAYARAK,GÖREREK,VE BİZZAT YAŞAYANLARDAN DUYDUKLARIDIR. Sizin ŞAHİTLİĞİNİZ; bunun tam tersini YAŞADIĞINIZ VE YAŞAYANLARDAN DUYDUKLARINIZ olduğudur. Alıntı:
“Mü’min olmadan cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe mü’min olamazsınız. Ey ALLAH’ın kulları, kardeş olunuz!..” |
Saçmalıklarınız bizi ifşad etmez... Lakin uyarılarımı dikkate almanız sizin hayrınızadır...! Mübarek Ramazan ertesi bu konulara derince gireriz...!
|
Alıntı:
Bir itirazınız veya ilave edeceğiniz bir bilginiz varsa lütfen yazın. Takdir edersiniz ki zaman çok kıymetli. |
Alıntı:
Bagy ile Islah karıştırılmıştır...! Islah ile değil Bagy ile görevli olabilir...! Ayrıca Haşa ve Kella Allah c.c. tarafından bu görev üzerine görevlendirildiğini iddia etmek saçma olduğu kadar şahid olabilmek ondan daha saçmadır...! Diğer meselede Ehli Kitab'ın ayette geçen ''Müslüman'' tanımına uyanlar kardeş sınıfına girer ki onlarda Kitapların değişmediği ve dinlerin pagan ve güneş tapınmaları ile değiştirilmediği dönemlere ait olur...! Yoksa Allah'ı bir tanısa dahi Müslüman olmadıkça kardeş sınıfına girmez ! Zimmilik sınıfları ile karıştırmamak lazım gelir !!! |
Alıntı:
|
Alıntı:
Alıntı:
Hatasız kul olmadığını bilmiyor olmanız mümkün değil.Kişi bunu en iyi kendi nefsinde bilir.Elbette Atatürk'ün de yaptığı yanlışlar vardır.Sizi o kabiliyetlerle öyle bir mevkiye getirseler neler yapabileceğinizi bir düşünün. Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Böyle bir siyasi proje bilginiz ve görgünüz dahilinde ise, lütfen aşağıdaki bilinmeyen kısımları doldurun, sizden başkalarıda istifade etsin.Devletimiz,Hükümetimiz,Ordumuz,Savcılarımız ölmüş veye yaşayan büyüklerimizin ardından kimsenin numara çevirmesine maddi veya manevi kazanç elde etmelerine, milletin samimi inançlarının sömürülmesine izin vermesinler. İŞİN SAHİBİ:? KONTROLLÜK TEŞKİLATI:? YAPIMI ÜSTLENEN:? PROJE MD. VE DİĞERLERİ:? |
Alıntı:
Ehli Kitab'ın ayette geçen ''Müslüman'' tanımına uyanlar; İlgili ayet veya ayetler? Kitapların değişmediği; Ehli Kitabın Peygamberlerinin ve Kitap'larının hükmünün kalktığını belirten ilgili ayet veya ayetler? Yoksa Allah'ı bir tanısa dahi Müslüman olmadıkça; ALLAH'I BİR TANIYANIN MÜSLÜMAN OLMADIĞINI BELİRTEN ilgili ayet veya ayetler. |
Alıntı:
Amenna Saddakna... Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Alıntı:
Böyle bir siyasi proje bilginiz ve görgünüz dahilinde ise, lütfen aşağıdaki bilinmeyen kısımları doldurun, sizden başkalarıda istifade etsin.Devletimiz,Hükümetimiz,Ordumuz,Savcılarımız ölmüş veye yaşayan büyüklerimizin ardından kimsenin numara çevirmesine maddi veya manevi kazanç elde etmelerine, milletin samimi inançlarının sömürülmesine izin vermesinler. İŞİN SAHİBİ: Ankara Kızılayda bulunan Özal Harp Dairesi daha sonra Gayri Nizami'den Nizamiye çevrilen Özel Kuvvetler Komutanlığı yeraltı birimlerini kontrol eden Masonlardır ! Askeri Arşivlerde İnglizlerle yapılan Adnlaşma gereği zamanı bekletilmektedir !!! KONTROLLÜK TEŞKİLATI:? YAPIMI ÜSTLENEN:? PROJE MD. VE DİĞERLERİ:?
|
Alıntı:
Ümmet-i kâime, hakşinas (hak tanıyan), doğru, doğrulan veya Allah için kalkan, müstakîm (doğru), âdil (adaletli) topluluk mânâlarına gelir. Tefsir bilginlerinin çoğunun tercihine göre burada kitap ehlinden maksat, Musa ve İsa aleyhisselâma iman etmiş olanlardır. Ve bu âyetin iniş sebebi hakkında birkaç rivayet vardır: 1. Abdullah b. Selam, Sa'leb b. Said ve Üseyd b. Ubeyd gibi zatlar Müslüman oldukları zaman, diğer Yahudiler bunların aleyhinde bulunmuşlar küfür ve hüsranlarından bahsetmişlerdi. Bunlara karşı, onların faziletlerini açıklamak hakkında bu âyet inmiştir. 2. Necranlılardan kırk, Habeşten otuz iki, Rumdan üç kişi ki toplamları yetmiş beş zat İsa (as)'ın dini üzereyken Muhammed (s.a.v.)'i tasdik ederek iman etmişlerdi. Âyet bunlar hakkında inmiştir. 3. Peygamberimizin (asm) Medine'ye gelmesinden önce Ensar arasında Esad b. Zürare, Berar b. Ma'rur, Muhammed b. Mesleme ve Ebu Kays b. Sırme b. Enes muvahhidîn (Allah'ı bir tanıyanlar)den idiler. Cünüb oldukları zaman guslederler ve bildikleri kadar hanif dini ile amel ederlerdi. Resulullah (asm) gelince derhal tasdik edip, ona yardım ettiler. 4. Yukarıdaki âyetlerde kitap ehli yerildikten sonra hepsinin böyle olmayıp, içlerinde iyi sıfat ve hoş huya sahip olanların da bulunduğunun açıklanması için indiği de söylenmiştir. Bazı tefsircilerin açıklamasına göre de burada kitap ehli deyimi, Müslümanları da kapsayan genel bir mânâda kullanılmıştır. Ve her halde âyetin siyâk (geliş şekli), cümlesindeki müminleri açıklama olduğu ortadadır. (Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu:I/485-486.) |
Alıntı:
Birliğimizdeki Kıdemli Başçavuş'nun anlatığı olayı aynen yazıyorum. Tatbikat periyodik olarak düzenli bir şekilde yapıldığı için kendisi bu tatbikata defalarca katılmış. Ancak ilk tatbikat zamanında kendisi ve onunla beraber gelenler sahaya ulaştıklarında espiri olsun diye ŞÜHEDAYA seslenerek 'EN KIDEMLİNİZ GELSİN İÇTİMA ALACAĞIM'' demiş. Daha o gece şehid bir ÇAVUŞUMUZ kendisine emrindeki askerler ile içtimasını vermiş. Bunları anlatan başçavuş arkadaşım bu olay sonrası kapısında nöbetçi ile gecelediğini söyledi. Hz. Allah diyor ki: Siz onlara ölü demeyin onlar diridir. Sen Atatürk'ü bide kendisinin emri altında canları ile şehit (şahid) olanlara sor. Alıntı:
|
MÜ’MİN, MÜSLİM, KÂFİR, MÜNAFIK, GÂVUR (ATEİST) Cemi insanların ALLAH’ın emirleri karşısında ittifak etmelerini sağlamak güç olmayacaktır. İnanan kesim yeter ki, mutmain olsun. O zaman bütün insanlar İslâm’ın ne olduğunu anlayacaklar. Bütün semavi din sâlikleri şu halde "ALLAH’tan başka ilâh yoktur" diyorum, ben de müslümanım” diyecektir. Peygamberimiz Efendimiz de böyle buyurmadılar mı: "Lâ ilâhe illâ ALLAH, diyen müslümandır, kardeşimizdir. Kanı, katli haramdır. Gayrı hüküm ALLAH’a mahsustur." Beşerin ölçüsü kelimeyi tevhidin manasını ölçmeye yeterli değildir. Rahmet gözü ile bakabiliyorsan görürsün. “Mü’minin ferasetinden kaçının. Onlar ALLAH’ın nuru ile bakar” buyuruldu. Hangi lisandan olur ise olsun aynı manayı ifade ediyor ise beşerin ölçüsüne göre müslimdir. Anlamını yaşıyorsa mü’mindir. Tevhit dinini kabul etmiyorsa müşriktir. Emri ilâhiyi kabul etmediğinden kâfirdir. ALLAH’ın varlığını kabul etmiyorsa gâvurdur. Bugünkü deyimle ateisttir. İnanıyormuş gibi görünüp de kasıtlı inanmayanlar münafıktırlar.Bizim muhammedi olarak alışa geldiğimiz her hangi Peygamber efendilerimizin şeriatına tâbi olur ise olsun “Muhammed Resullullah demedi ise kâfirdir, gâvurdur” deme hastalığından Rabbım ümmeti Muhammedi kurtarsın. Bütün semavi dinleri de kurtarsın. Çünkü Muhammedilerdeki bu hastalığın virüsü, mikrobu bizlere de o taraftan geldi. “Benim Peygamberim senin peygamberinden daha üstündür” diye diye Kur’an-ı Kerim’de bu türlü zihniyetten sarih ayetlerle men edildiği, arzda tecelli ettiği ve iman etmiş kişilerin yaşantılarında da müşahede edildiği halde bu hastalıktan hâlâ kurtulmayı düşünemiyoruz. Bilmemiz gerekirdi: Peygamber efendilerimizin cümlesi ALLAH’ın elçileridir. Kendi kendilerinin halikı değiller. Her hangi bir şeyi de basit de olsa yaratmaya muktedir değiller. Kullarının kemâlatına göre Hazreti ALLAH elçilerini ilmi ile bezedi, biz acizler için rahmeti ilâhi olarak gönderdi. Hazreti Halikı zülcelâl kullarına kabiliyetlerine göre seçme yetkisi verdi. Aynı şeriatta kaldı ise onu da makbul kıldı. Bu hakka dair Kur’an-ı Kerim’de çok ayetler vardır, iyi oku!. PİRİ GALİBİ H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU TASAVVUF VE ZİKRULLAH İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR |
Kur'an ve Sünnet Hakkı için şahsileştirdiğiniz ve biz böyle tanıyoruz diyerek şahidlik addettiğiniz Kur'ana iman eden Müslümanlar olarak yukarıdaki video hakikatine binaen özür dilemek dahi değil hatanızdan dönmeniz dahi biçare şahanemi Müslüman olarak mesud etmeye yetecektir....! Allah c.c. emrinde galiptir !
|
Bizim devlet idaresindeki ana programımız, CHP programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır.
Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Yaşayarak ve görerek.Başka türlü nasıl olabilir? Atatürk'ün peygamber,sadr,vahiy,cebrail a.s.,ilham gibi metafizik konularda eksikliği veya iman zafiyetinin olduğunu düşünmek biraz saflık olur. Bu cümlelerin, hiç kimseyi, Atatürk'e düşman kılacak bir tarafı yok. |
İdarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatları pek benimsediğiniz belli...gökten inme dogmalar derken bizati Kuran-ı Kerim kastedilir..
Kitabımızın doğruluğunun sınanmadan kabul edilmesi inançlı bir insan için gayet tabidir..Siz bırakın Allah kelamını kul yapı yanlışlıkları irdeleyin.. Atatürk ile ilgili yazılarınızı okurken güldüm gerçekten neredeyse adamı evliya yapacaksınız..gerçi devlet idare sistemininin ana programlayıcısı CHP bundan pek haz etmez ama yerine göre suistimali gayet iyi yapar... Ben öyle her tasavvuf diye yazılıp çizileni takip edemem ancak bu milletin kurduğu medeniyeti, İslamın yayılıp yaşanmasına sunduğu katkıları biliriz..siz çizdiğiniz Tasavvufu bugünkü gelinen muassır medeniyetinin temsilcisi ve destekçisi gibi göstererek tasavvufa gönül veren insanları bile soğutursunuz...tasavvuf demek cübbe giyen birinin her yazdığını buraya taşımaksa sizin tasavvufi bakışınızı gördük... Rica ederim tasavvufu birde farklı alim zatlardan okuyunda ufkunuz genişlesin... |
Alıntı:
Bunun nesi yanlış? Sanırım bu konuda Atatürk'ü en iyi anlayacak olanlar aşağıda bir kısım alıntı yapılan parti programını hazırlayanlar olacaktır. Teşkilat Bölümünüzde yazan İstanbul ibaresinden, bu programın sahibi parti ile alakanız olduğu düşüncesinden belirtmek isterim ki;Aşağıdaki alıntı ile mesajınız arasında tutarsızlık vardır. Alıntı:
1919 yılında Çorum'da derviş anne ve babadan dünyaya geldi. Çocukluğu, Kadiri ve Rufai Şeyhi Ali Ahıskavi'nin yanında geçen Kuşçuoğlu, 7 târikten icazetli Çorumlu Şeyh Hacı Mustafa Anaç'ın hizmetinde bulunarak ondan tasavvuf ilmi tahsil etmiştir. Amcası H.Bekir Kuşçuoğlu Mevlevi ve Nakşi Şeyhidir. Çocukluğu tasavvufi ortamlarda geçen Galip Hasan Kuşçuoğlu, tek eşli olup ailesinin geçimini mobilya ustalığı ve tüccarlık yaparak temin etti. Tasavvufa bağlı olan Galip Hasan Kuşçuoğlu 1950 yılında Ali Sezâî Kurtaran'ın Halifesi Kadiri ve Rufai Şeyhi Mustafa Yardımedici'ye intisab(Şeyh i vesile bilerek Allaha verilen söz) etmiş, 1956 yılında halifeliği (icazet) verilmiştir.1993 senesinde Galibi tarikatını tesis etmiş ve sistemleştirmiştir. Çağdaşlığın gerekliliğine dair çeşitli vurgular yapmış olan Kuşçuoğlu ayrıca "Allah vardır diyen herkes Müslümandır. "Peygamberler din getirmemiş İslamiyet üzere gelmişler, şeriat getirmişlerdir. Hepsinin şeriatı haktır. Kişi hangi peygamberin şeriatına bağlıysa o isimle anılır (Muhammedi, İsevi, Musevi gibi)" bu düşüncelerin hayat sistemi olduğunu söyler. [1] Şeriatlar arası diyaloğu da savunmaktadır. [2] |
Alıntı:
Bu çelişkiler Galibi Tarikatının üzerine çökmüştür !!! |
Atatürk iman sahibi,ehli tarik, dini bütün idi.
Bu gerçeği haykırmak bize bir yük değil aksine ZEVKİMİZDİR. Yaşarken O'nun yönünü değiştiremediler,ölüsününde yönünü değiştiremeyecekler. |
Alıntı:
http://www.youtube.com/watch?v=Y_WIwFco7T8 |
Ayrıca Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlarından, Atatürk ve Din Eğitimi (Ahmet Gürtaş) kitabında bütün şahitleri ile görebilirsiniz: Aynı kitapta üçüncü hatıra. Geçtiğimiz yıllarda yüz yaşını geçgin olarak İstanbul Merkez Efendi imam hatibi iken vefat eden, Cumhuriyetin ilânından önce İstanbul’da şeyhülmeşayıh ünvanı ile anılan Nurullah Efendi, özel doktoru Prof. Dr. Naci Bor Efendiye şu olayı bizat kendisi anlatıyor:
Nurullah Efendi, Atatürk’ün sekreteri olan amcazadesinden kendisini Atatürk’le görüştürmesini ister. O da Nurullah Efendiyi Ankara’ya davet eder. O günlerde Atatürk bir vesile ile resepsiyon vermektedir. Sekreter, Nurullah Efendiyi Atatürk ile resepsiyonda karşılaştırarak görüştürmeyi pilânlar ve bu maksatla resepsiyona Nurullah Efendiyi davet eder. Arzu edilen bu görüşme gerçekleşir. Ve Atatürk, Nurullah Efendi ile bir köşede hayli sohbet eder. O günlerde türbe, tekke ve zaviyeler kapatılmış bulunmaktadır! Söz buna intikal edince Atatürk, Nurullah Efendiye der ki: --Efendi Hazretleri! Tekke, türbe ve zaviyeleri ben kapattım! Allâh bana ömür verecek mi? Bilmiyorum; ama şayet ömrüm olursa, günü gelince bunları yine ben açacağım! Atatürk bu hakikati gerçek şeyh efendiye ifşa etti. PİRİ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU HZ. KUR’AN’DA TESETTÜR HİCAP VE EDEP İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR. |
|
Alıntı:
Bu safsatalarla yaşamaya devam ediniz...! Mustafa Kemal'den dahi Dine bakılmaz ! Dinden bakmayı öğrenin !!! Allah c.c. kendi yolunda cehd edenlerle beraberdir...! Ebu Cehillerin hiç yardımcısı yoktur ! |
Kur’ân baştan aşağı sevgiyi anlatır. İnsan seviyorsa insandır.
İnsanı tanımadan ALLAH tanınmaz. "İrfan mektebi yüce insanların hakikatleri tahsil üniversitesidir." Kalp ne zaman sevgi ile donanırsa o zaman ismi gönül olur. Sevgi olmazsa, gönül ne işe yarar? Gönül olmazsa sevgi nereye konur? Gönül sevginin durağıdır. PİRİ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU RAHMET DAMLALARI İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR. |
Felsefenin akışı beyinden kalbedir. Tasavvufun tariki ise kalbden beyinedir. İkisinin de yolları ayrı ayrıdır. Öz olarak kalbden beyine giden yola “ehli tarik” denilmiştir... Felsefeyi tanzimi ilâhi olan tasavvufla eş değer görmeyelim. Felsefe nefsin ürettiği, maddeden öte gidemeyen ilmel-yakıyndır. Maddede her zerrede ALLAH’ın varlığının, tenezzülen fiili sıfatlarının zuhurunu hissetmektir.
Müşterisi azda olsa Tasavvuf, Manadır, dinin aslı ve özüdür. İhlas, takva, veradır.. PİRİ GALİBİ SEYYİD H.GALİP HASAN KUŞÇUOĞLU TASAVVUF VE ZİKRULLAH İSİMLİ ESERİNDEN ALINTIDIR |
Lisân-ı pâk-i Nebî’den yalanlar uyduruyor:
Sıkılmadan da "sevâb işledim" deyip duruyor! Düşünmedin mi girerken şerîatin kanına? Cinâyetin kalacak zanneder misin yanına? Sevâb ümid ediyor ha! Deyin ki nâmerde: "Sevâbı sen göreceksin huzûr-ı mahşerde! Tepende gezdirecek ra’d-ı intikamını Hak, Ki yıldırımları beyninde kaynayıp duracak. Yakandan inmeyecek dest-i kahrı husrânın... Nasıl iner ki, önünden kaçıp da nîrânın, Civâr-ı nûr-ı nübüvvette mültecâ bulsan; Bu türlü kurtuluş imkânı yok ya... Kurtulsan; Şu izdihâmın elinden -ki belki bir milyar Nüfûs-ı hâsiredir- kaçmak ihtimali mi var? Bugün fesâdına kurban olan zavallıların Vebâli boynuna yüklenmesin mi yoksa, yarın? Kolay mı ümmeti idlâl edip sefîl etmek? Kolay mı dîni hurâfât içinde inletmek? Niçin Kitâb-ı İlâhî’yi pâyimâl ettin? Niçin şerîati murdâr elinle kirlettin? Çıkıp tepinmeye yok muydu başka bir sâha? Nedir bu salladığın çifte, Kâbetu’llâh’a? Herif! Şu millet-i mâsûmeden ne isterdin, Ki doğru yol diye tuttun, dalâli gösterdin!" Sn. Mehmet Kula M.Akif'in bu şiiri 1914 yılında kaleme alındığı biliniyor Fatih Kürsüsünde ; 1914 yılında Safahat’ın dördüncü kitabı olarak yayınlanmadan önce, Sebil-ür-Reşad mecmuasında, 27 Haziran 1329 (1913) - 10 Temmuz 1330 (1914) tarihleri arasında tefrika edilmiştir. Eser iki bölümden meydana gelmektedir: “İki Arkadaş Fatih Yolunda” ve “Vaiz Kürsüde.” Mesnevi nazım şekliyle ve aruzun Mefâilün/Feilâtün/Mefâilün/Feilün (Fa’lün) kalıbıyla yazılan eserin sonu dua ile tamamlanmıştır.Fatih Kürsüsü’nde adlı manzume, tıpkı Süleymaniye Kürsüsü’nde olduğu gibi, yapı bakımından giriş, gelişme ve sonuç bölümleri olan bir tahkiyeli eser görünümündedir. Mustafa Kemal'e en güzel verilen cevaplardandır !
|
Peygamberimiz Efendimiz buyurdular ki;
Mürşit olmadığı halde mürşitlik iddia edenler ümmetimin en şerlileridir. HZ. ALLAH bütün kullarını bu türlü hakîkat dışı cehlin şerlerinden korusun. Alıntı:
|
|
Alıntı:
Tasavvufsuz din yaşanmaz. Evliyasız da tasavvuf olmaz.Her devirde mevcut olan, yaşayan, peygamber efendilerimiz zamanında onları,o zamanda değilse, varisi EVLİYA'yı bulmak,tabi olmak,tanımak EMRİ İLAHİ dir. Peygamber Efendimiz buyurdular ki: ''Ben ilim şehriyim,Ali kapısıdır'' İlim şehrine girmek istiyorsan bu kapıdan girmen gerekir. Evliya aynı zamanda rahmet kapısı,ümit kapısı, tövbe kapısıdır. BU KAPI, KIYAMET KOPACAK, ONDAN SONRA KAPANACAKTIR. |
All times are GMT +3. The time now is 05:08. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025