Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Yeni Şafak , Akit ve Milat (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=301)
-   -   AKİT'in Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları.. (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=99794)

FarukARSLAN. 08-26-2009 13:16

Hep o kafa!
http://img191.imageshack.us/img191/1...sim844541f.jpg
İNÖNÜ 1935- “Erzincan'daki Kürt aşiretleri Batı'ya sürelim... Muş ve Elazığ Ovaları'na Türkleri yerleştirelim... Türk köylerinde okul yokken, Kürt köylerine mektep mi açılır?” BAYKAL 2009- “Biz bu süreçte yokuz... Bu sürecin sonunda Irak'ta, Yugoslavya'da ne çıktıysa, Türkiye'de de o çıkar... Etnik kimlikler niye sık sık vurgulanıyor, amaç ne?”

Zaman değişse de CHP'nin zihniyeti hiç değişmiyor. Bugün, “Demokratik açılım sürecinde yokuz” diyerek etnik kimliklerin anılmasından bile rahatsız olan CHP, 1935'li yıllarda da kafaca farklı değilmiş. Türkiye'nin ilk “Şark raporları” olarak bilinen, birisi dönemin Başbakanı İnönü, diğeri İktisat Bakanı Bayar tarafından hazırlanan raporlarda, Cumhuriyet'in ilk yıllarından başlayarak bariz biçimde iki farklı görüşün kendini gösterdiği ortaya çıktı.

İNÖNÜ'NÜN ŞARK RAPORU: SÜRELİM, OKUTMAYALIM

Atatürk'ün talimatıyla 1935 yılında Başvekil İsmet İnönü bir heyetle Doğu ve Güneydoğu'ya giderek, bölgenin sorunlarına ilişkin “çözüm önerileri” paketi de içeren bir rapor hazırladı. İnönü, Atatürk'e sunduğu raporunda özetle şunları önerdi: “Siirt'i Doğu'ya nakledelim, Erzincan'daki Kürt aşiretleri Batı'ya sürelim. Erzincan Kürt merkezi olursa, Kürdistan'ın kurulmasından korkarım. Van ve Erzincan'da acele olarak, Muş Ovası'nda tedricen ve Elazığ Ovası'nda kuvvetli Türk kitleleri vücuda getirmek zorundayız. Ağrı'da Kürtlerin medenileşip, sükûnet bulmaları bile kardır. Daha Türk köylerinde bile mektep yokken, Kürt köylerine mektepten bahis açılamaz. Bunları halkın diline düşürmeyelim. Diyarbakır'da asker perişan durumda, Cumhuriyet'in prestiji ordumuzu pejmürdelikten kurtaralım.”

BAYAR: ADALETSİZ VE ZORBA UYGULAMALAR YANLIŞ

Dönemin İktisat Bakanı ve İnönü'nün ezeli rakibi Celal Bayar da bir başka heyetle 1936'da Doğu ve Güneydoğu illerini gezerek, bir başka “şark raporu” hazırladı. Atatürk'e Aralık 1936'da sunduğu raporunda Bayar, İnönü yöntemlerinin tam aksini savunarak, “Zorunlu iskan, sürgün siyaseti çok yanlış, ağalar halkı soyup hükümet mensuplarıyla paylaşıyor. Bugün Kürt diye bir kısım vatandaşlar okutturulmamak ve devlet işlerine karıştırılmamak isteniliyor. Vaktiyle yapılmış olan arazi tevziatının bir kısmında yolsuzluklar var. Hükümetle anlaşmalı adaletsizlik yapılmış. Zaten dışarının Kürtlere tesir arzusu var, bir de biz içeriden adaletsizlik yaparak bu insanları devletten koparmayalım” diyor.





/ VAKİT
26 Ağustos 2009

AK-AskeR 08-26-2009 13:21

Baykal'ın konuşmasını dinledim, yau adam da ne hayal gücü var kardeşim, açılımı aldı ele taaa ülkede iç savaş çıkmasına kadar akıl almaz bir kurgu döktü ortaya ancak bilim kurgu filmi olur Baykal'ın açıklamasından, kafamı...(!) Var mı ?

FarukARSLAN. 08-28-2009 12:17

Paşa'ya bak Paşa'ya
http://img268.imageshack.us/img268/9485/resim847011.jpg
28 Şubat döneminin Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan ve Tuğgeneral Volkan Kaplama'nın alevi komutanların katıldığı gizli toplantıda yaptıkları konuşmalar, orduda nasıl bir mezhepçi kamplaşmaya gidildiğini gözler önüne seriyor.

Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan üçüncü iddianamenin delil klasörleri, 28 Şubat sürecinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yapan generallerin zihniyetini gözler önüne seriyor. İddianamede; 1997 yılında Mayıs ayının başında gerçekleştirilen ve 28 Şubat sürecinin en önemli aktörlerinden biri olarak gösterilen dönemin Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama ve bazı albay rütbesinde olan Alevi komutanların katıldığı gizli toplantıda yapılan konuşmaların tutanakları yer alıyor.

İŞTE O GİZLİ TOPLANTININ TUTANAKLARI

Üçüncü Ergenekon iddianamesinin 77. klasörünün 108- 112. sayfalarında, gizli toplantının notları şöyle yer alıyor: “Mayıs ayı (Mayıs 1997) başlarında gerçekleştirilen ve birçok üst düzey Genelkurmay Harekat Daire Başkanı Çetin Doğan, K.K. Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Volkan Kaplama ve bazı Albay rütbesinde Alevi) komutanların da katıldığı bir gizli toplantı notlarını dikkatlerinize arz ediyorum: Konuşma daha çok Gn.Kur.Hrk.Bşk. Korg. Çetin Doğan ile K.K.K.lığı Eğt. ve Ok.D. Bşk. Tuğg. Volkan Kaplama arasında geçiyor. Toplantıya katılan diğerleri ise dinlemek ve not almakla meşgul.

(...)
KORGENERAL ÇETİN DOĞAN: (...) Altı ayda bir büyük gürültülerle ordudan adam atarsanız, yarın darbe yapma gerekçeniz kalabilir mi? Ali Yalçın Paşa bu işi çok iyi götürdü. Ama, iki yıldır üzerine gidiliyor. Nerede yanlış yaptı bilmiyorum. Acaba, yeğeni Aleviliğini ortaya koyucu yanlışlıklar yaptı da mı ondan hareketle paşamız yıpratıldı bilmiyorum. Ali Paşa geleceğin komutanı olabilirdi. Belki de yine olabilir ama, bizim için şu anda fazla yaklaşılacak biri değil. Biz de lekeleniriz.

Herkes ne pahasına olursa olsun kendisini gizleyecek. Eğer, birlikte bilinen biri varsa onu vitrin yapın. Ama o da bizimkilerle gezmesin. Her yerde ‘irtica var' kampanyası başlatılsın. Sadece eşi kapalı olan, namaz kılan değil, yarın irticaya kaçması muhtemel herkesi yazın, şikayet edin. Onların adına dinci dergiler, gazeteler gönderin. Akrabalarının adını öğrenin, onların isimleriyle başlarını belaya sokan mektuplar gönderin. Hatta kart gönderirseniz okunması daha kolay olur.

TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Komutanım, bunları bu sene okullarda kısmen yaptık. Ama artık bu sözlerinizden sonra bunları emir kabul ederiz.

KORGENERAL ÇETİN DOĞAN: Bu konularda sınır beklenmez. Dedelik sırası değil. Kafanızı çalıştırın. Din, bizim için, bizim için derken aklına ne gelirse gelsin, her şeyi kastediyorum, zararlıdır. Bizden olan birlik komutanları, yoksa laik komutanlar sıkıştırılmalı, çokça eğlence düzenlenmeli. Dansöz, Rus revüsü ne bulursanız getirin. İçkiyi zorlayın. Din ve milliyetçilik duygusunun nasıl zayıflatılacağı, nasıl yok edileceği açık. Bunları uygulayın. Okullara da öğrencilerle kız arkadaşlıklarını teşvik edin. Yapabiliyorsanız Osmanlı hayranlığını kırın. Türklerin üstün bir ulus olduğu safsatasını yıkın. Özellikle, cinsel konularda sınırları zorlayın. Bu konu insan zaafının başında gelir. Hanımlarımız aile gezmelerinde, eğlencelerde dekolte giysin. Hanımlarımız diğerlerinin hanımlarını açık giymeye teşvik etsin. Yetişmiş kızlar için de bu geçerlidir. Felsefe dersleri önemli. Bu dersler bizim için kurtarıcıdır.

Güneydoğu'da bizimkiler postu deldirmesin. Buna yönelik önlemleri alın. Tayin dairesi mutlaka elimizde olmalı. Cepheye o namussuzları sürün. Kadrolaşma çok önemli. Çevik Paşa'nın yerine bizden akıllı biri olsaydı, Karadayı sünepesinin daha verimli olmasını sağlardık. Burası çok önemli. Genelkurmay başkanı senden olmazsa bile ona sahip olarak kullanabilirsin. Ama olmadı.

TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Komutanım. Askeri okullarda böyle kadrolaşma yapsak. Özellikle sınıf subaylarının çoğunu bizden atadık.

YİNE AYNI GÜNLERDE BİR BAŞKA TOPLANTI

KKK Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama, aynı dairede çalışan Kurmay Albay Turgay Tekmen ve daha birçok subayın yer aldığı toplantıda ilginç ve ürkütücü tespitleri dikte ettirmektedir.

TUĞGENERAL VOLKAN KAPLAMA: Biliyorsunuz ki, gerçek laiklik ancak Alevi toplumda gerçekleşir. Bunu Bütün Alevilere öğretin, onları canlı tutmalıyız. Aptal komutanlar, her gün gündeme gelerek, ülkedeki şeriatçı birikimi azaltarak bir müdahalenin önünü kesiyorlar. (...) Tanıdığım en akıllı Alevi olan Çetin Paşa (Genelkurmay Harekat Başkanı) ve Yalçın Paşa (Ali Yalçın) bu işlere engel olmak istiyor ama başaramıyor.

TOPLANTIDA ÇIKAN PRENSİP KARARLARI

Bizden güvendiklerinize adımı vermeden şunları söyleyin:

¥ Alevilik bu ülkede gurur kaynağı olana kadar, yani memleketi avucumuza alana kadar herkes kendisini gizleyecek. Bu amaç için her şey doğrudur. Dinsel kavramlar olan hiçbir şey bizi bağlamaz. Fisunoğlu, (Kara Kuvvetleri Komutanı) bana korgeneral iken, “Ben karımı oynata zıplata bu noktaya geldim” demişti. Bizim için de ölçü bu olmalıdır.

¥ Deşifre olmuş Aleviler söylemlerimizi ortaya koysunlar. Sevgi desinler, insanlık desinler ama ülke için oynadığımızı belli etmesinler.

¥ Alevi dışında hiç kimse ateist olsa bile güvenilmeyecek, ilişki tam olarak kurulacak ama, açıklamalar yapılmayacak. Ben Doğu Paşa'ya bile tam güvenemiyorum.

¥ PKK ile savaşanlara el altından şu mesajı gönderin: “Sakın ha ölmeyin, bırakın Atatürkçü olsa da Sünniler ölsün.” Tayin dairesine çok adam yetiştirdik. Özellikle okullara çok bizden sınıf subayı gönderdik. Ama PKK'ya karşı bunu yapamıyoruz. Herkes gidiyor. Yine de buraya tayin olanların karargah görevini alması sağlanmalı. Kısaca PKK bizim işimiz değil.

DOĞAN VE KAPLAMA SORULARIMIZI CEVAPLAMADI

Dönemim Genelkurmay Harekat Dairesi Başkanı Çetin Doğan ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Okullar Daire Başkanı Tuğgeneral Volkan Kaplama, 1997 Mayıs ayında yapıldığı iddia edilen toplantı hakkında konuşmaktan kaçındı.


/ VAKİT
28 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-28-2009 12:23

KÜRT SORUNU CHP ESERİ !
http://img193.imageshack.us/img193/9135/resim847071.jpg
Dönemin Başbakanı İsmet İnönü'nün 1935'te Doğu ve Güneydoğu gezisinden sonra hazırladığı skandal raporunun ardından, olağanüstü yetkilerle bölgeye gönderilen 1. Umumi Müfettiş Abidin Özmen'in dönemin “yol haritasını” hazırladığı ve bu günlerin en sık tartışılan temel insan hakları ihlallerinin tek parti döneminde düzenli ve planlı bir biçimde yürürlüğe konulduğu anlaşıldı.

Daha önce Milli Eğitim Bakanlığı da yapmış olan Abidin Özmen'in böyle bir göreve seçilmesi, İnönü'nün Kürt sorununa verdiği “önem”e de bir işaret olarak gösteriliyor.

İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ARŞİVİNDEN ÇIKAN ÇARPICI RAPOR

İsmet İnönü'nün Doğu gezisinden sonra İnönü'nün emriyle kurulan Bitlis, Diyarbakır, Van, Hakkari, Muş, Mardin, Urfa, Siirt illerini kapsayan 1. Umum Müfettişliği'ne yine İnönü'nün emriyle eski bakanlardan Abidin Özmen atandı. Özmen'in hazırladığı rapor, İçişleri Bakanlığı'nın arşivlerinde halen duruyor. İnönü hükümeti tarafından 1935'te yürürlüğe konulan bu raporda, daha sonra yöre halkına yönelik uygulamaya konulan pek çok kötü muamele yer alıyor. Şu sıralar sıkça gündeme gelen hususların pek çoğunun, o tarihlerde raporlar halinde uygulanmak amacıyla yazılı biçimde kararlaştırıldığı anlaşıldı.

İŞTE O DÖNEMİN OLAĞANÜSTÜ HAL VALİSİNİN RAPORU

Bizzat İsmet İnönü tarafından görevlendirilen Birinci Umumi Müfettiş Abidin Özmen tarafından hazırlanan raporda, “ekonomik tedbirler” bahsinde şu ilginç ifadelere yer veriliyor: “Geniş bir bölgenin ortasında kurulacak bir Türklük merkezindeki iktisadi hakimiyet, Kürtçe ile ilgisini katiyen kesmiş bir zümre eline geçirilmeli, diğer taraftan da mevcut tüccarlara kendisiyle münasebette bulunan her dağlı Kürt'ü Türkçe konuşturmak ve hükümete ısındırmak yolunda nasıl çalışacakları münasip kimseler, halkevleri vasıtasiyle pek açık olarak anlatılmalıdır.”

KÜRTÇE KONUŞAN SATICILAR ORTADAN KALDIRILSIN

“… Buna karşılık köy köy gezerek her çeşit eşya satan ve köylünün yumurtasını, yağını pek az bir değerle, eşya ile değiştiren ve devamlı Kürtçe konuşan ve bir ihtimal köylüyü kasabalara yanaşmaktan uzaklaştırması mümkün olan ayak satıcılarını ortadan kaldırmak lazım gelir.”

İŞÇİ BAŞLARI TÜRK OLSUN

“Türk'ün, Türk işçi başı kullanmak suretiyle kuracağı fabrika ve imalathaneler de son derece etkili olacaktır.”

MEMURUN TÜRKÇE BİLMEYEN VATANDAŞLA KONUŞMA MESELESİ

“İşi olan köylü, Türkçe bilmiyorsa bile memur derhal onunla Kürtçe anlaşmaya başlamamalı, vatandaş, memur olmayandan bir tercüman getirmeye mecbur tutulmalıdır. Bu suretle meydana getirilecek zorluk onu, meramını Türkçe anlatmaya zorlayacaktır.”

MEMURDAN KÜRTÇE KONUŞANA CEZA

“Memurdan Kürtçe konuşanlar, birincisinde yazılı ihtar, tekrarında maaş kesilmesi, Kürtçe konuşmaya devam ederse memuriyetten çıkarılmalı. Kürt düzenli hükümet teşkiline sebebi ne olursa olsun alışmış değildir.”

HER 3 BİN KÜRT BATI İLLERİNE ALINSIN

“Her yıl yaklaşık 3 bin kişinin (Kürt'ün) Batı illerine alınması uygulamasına geçilmeli, böylece on beş, yirmi yıllık düzenli bir programla halkı ortadan kaldırmış, kalanları da Türk kültürüne yönelmiş bir hale getirmiş olunacaktır.”

NAKŞİBENDİLER VE ÇERKESLER BİLE TÖHMET ALTINDA

Özmen raporunda; bölgede Nakşibendilik gibi tarikat ve İslami bazı kurumların “Kürtlerin bağımsızlığı için çalışan dini kurumlar” olduğunu iddia ederek, bunlara karşı da tedbir alınmasını öneriyor. Özmen ayrıca, bölgedeki Türk olmayan herkesin, hatta Çerkeslerin bile “durmadan dinlenmeden Kürtlük gayesi için çalıştıklarını” öne sürüyor.

“BÜYÜK ŞEF'İN BUYURDUĞU KÜRTLÜK MESELESİNİN HALLİ”

Raporda İsmet İnönü'den “büyük şef” olarak bahsedilirken, “Büyük Şef'in buyurduğu Kürtlük meselesinin halli” ifadeleri dikkat çekiyor. Raporda şöyle deniliyor: “Büyük Şefimiz İsmet İnönü 1935 yazında doğu vilayetlerindeki zararlara ve noksanlara temas buyurmuşlardı. Dersim işi konusunda hükümetin beliren kararlarından bilgi sahibiyiz. Fakat umumi Kürtlük meselesi henüz halledilmemiş ve programlanmamış vaziyettedir.”



/ VAKİT
28 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-29-2009 16:01

Doğan'ın yazarının hırsızlığı kesinleşti
http://img30.imageshack.us/img30/9717/resim848161.jpg
Milliyet Gazetesi'nin “basında güven”i suya düştü

İlk kez Vakit'in duyurduğu Hasan Pulur'un Almanya'daki “intihal davası” Pulur'un aleyhine sonuçlardı. Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur'un, Berliner Abendblatt gazetesinde yazan Nazmi Kavasoğlu'nun yazılarından aşırma yaptığı mahkeme kararıyla kesinleşti. Hamburg Eyalet Mahkemesi, ünlü politika danışmanı, 1. sınıf liyakat nişanı sahibi, gazeteci-yazar Nazmi Kavasoğlu'nun Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı, Berliner Abendblatt gazetesindeki Türkçe ilavelerde yayımlanan yazılarında intihal yapan Doğan Medya'nın duayeni olarak sunulan Hasan Pulur'u, intihalcilikten ötürü mahkum etti.

Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Milliyet gazetesi yazarı Hasan Pulur'un, Berliner Abendblatt gazetesinde yazan Nazmi Kavasoğlu'nun yazılarından aşırma yaptığı mahkeme kararıyla kesinleşti.

İLK KEZ VAKİT DUYURMUŞTU

İlk kez Vakit'in duyurduğu Hasan Pulur'un Almanya'daki “intihal davası” Pulur'un aleyhine sonuçlardı. Hamburg Eyalet Mahkemesi, ünlü politika danışmanı, 1. sınıf liyakat nişanı sahibi, gazeteci-yazar Nazmi Kavasoğlu'nun Genel Yayın Yönetmenliğini yaptığı, Berliner Abendblatt gazetesindeki Türkçe ilavelerde yayımlanan yazılarında intihal yapan Doğan Medya'nın duayeni olarak sunulan Hasan Pulur'u, intihalcilikten ötürü mahkum etti.

KANITLAR VE YEMİNLİ TERCÜMANLAR ORTAYA ÇIKARDI

Mahkeme, Pulur'un, İstanbul'da yaşamasına rağmen, Kavasoğlu'nun yazılarının yayımlandığı internet sitesinden aşırdığını kanıtlarıyla ve mahkeme yeminli tercümanlarının da çalışmalarıyla ortaya koydu. Dogan Medya avukatlarının önceden Pulur'un mahkum olacağını telefonla öğrendiklerinden dolayı duruşmaya katılmadıkları öne sürüldü.

Mahkeme Başkanı Hakim Rachov yaptığı açıklamada, “Böyle bir davanın ilk kez önlerine geldiğini, bundan ötürü uzun, meşakkatli bir araştırma, özenli bir çalışma yapmak zorunda kaldıklarını” söylediği ileri sürüldü.

7 AVRUPA ÜLKESİNDE DAHA DAVA AÇILACAK

Uluslararası bir toplantıya konuşmacı olarak davetli olduğundan Nazmi Kavasoğlu duruşmaya katılmazken,Kavasoglu'nun Avukati Marko Pietruk duruşmada hazır bulundu. Avukat Pietruk, bundan sonraki aşama, Milliyet gazetesinin yayımladığı 7 Avrupa ülkesinde de dava açacaklarını, ayrıca Türkiye'de yargı sürecine başlanacağını söyledi. Hasan Pulur´un yazılarından intihal yaptığını düşünen Nazmi Kavasoğlu güncel yazılarını artık www.dt-a.de adlı siteye koymaktan vazgeçmişti.



/ VAKİT
29 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 09-01-2009 13:11

Kartelin KARMA ahlaksızlığı çöktü
http://www.habervaktim.com/resim/res...jpg?t=13037486
İngiliz The Times gazetesi, sadece kız öğrencilerin bulunduğu okullardaki başarı grafiğinin, karma okullara göre çok daha yüksek olduğunu yazdı.

Türkiye'de kartelin cinsel yaklaşımı, Anasol-M hükümetinin de dinsel tehdit görmesiyle tarihe gömülen tek cins sınıfların karma sınıflara göre çok daha başarılı olduğu bilimsel olarak kanıtlandı. İngiltere'de eğitim faaliyetinde bulunan Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu'nda öğrencilerin diğer okullara göre başarı grafiğinin gittikçe yükselmesi, The Times gazetesine haber konusu oldu. Şimdi İngiltere'de “erkek-kız ayrı sınıf ve okulların oluşturulması” tartışılıyor. Türkiye'de ise özel okul ve dershanelere karma sınıf zorunluluğu, “tarikat ve cemaatlerin cinsiyet ayrımı yoluyla devleti içten ele geçirme atağı” safsatasıyla Anasol-M Hükümeti tarafından getirilmişti.
Türkiye'de dinsel alerji sebebiyle bilimselliğe kör kalınıp, cinsellik bahanesine sığınılarak “karma sınıf” zorunluluğu getirilirken; İngiltere'de sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulların yakaladığı başarı grafiği konuşuluyor.

THE TIMES: KARMA OKULLARA GÖRE GRAFİK ÇOK YÜKSEK

“Sadece kız öğrencilerin bulunduğu okuldaki başarı grafiği yükseliyor” üst başlığıyla yayınladığı haberde The Times, “Sadece kız öğrencilerin eğitim aldığı okulun başarı grafiği, devlet okulları ve diğer karma okullara göre daha yüksek ve bu grafik gittikçe arayı açıyor. Bu durum, kız ve erkek öğrencilerin ayrı ortamlarda eğitim almasının haklılığını ispatlıyor. Eğitim tablosunda kız okulu, en yüksek dereceleri almaya devam ediyor” diye yazdı.

Gazeteye okulunun başarısının sebebini açıklayan Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu Müdürü Bernice McCabe, “Kızlar, erkeklerden ayrı mekanlarda eğitim almalarının faydasını görüyor. Sadece hemcinslerinin bulunduğu ortamlarda kendilerine son derece güven duyuyorlar. Etrafında kendilerini etkileyecek ya da yadırgayacak erkekler olmadığı için yanlış yapmaktan korkmuyorlar, rahat davranıyorlar. Erkeklerin olmadığı bir ortamda kızlar zekalarını daha aktif kullanabiliyorlar, zeka ve bilgilerine güvenmeleri için daha serbest bir ortam yakalıyorlar” dedi.

ERKEK ÖĞRENCİ OKULLARI İÇİN DE DURUM AYNI

Sadece kız öğrencilerin bulunduğu Kuzey Londra Kız Yüksek Okulu için ortaya çıkan başarı, erkek öğrencilerin öğrenim gördüğü Royal Grammar Okulu için de söz konusu. Erkek öğrenci okulu olan Royal Grammar Okulu Genel Müdürü Jon Cox da konu hakkındaki görüşlerini şu şekilde aktarıyor: “Erkeklerin dikkati, kızların olmadığı ortamda dağılmıyor ve derslerine daha fazla odaklanabiliyorlar. Erkekler, kızların bulunduğu ortamda fazla dışa açılamıyor, derste söz almaları daha da azalıyor. Çünkü söz aldıktan sonra konuşmaya başladıklarında ‘acaba kızlar ne düşünür?' korkusuna kapılıyorlar.”

Bağımsız Eğitim Konseyi'nin okulların başarı grafiğini ve sınav sonuçlarını dikkate alarak yaptığı sıralamada, ilk on okul içinde, sayıca çok az olmalarına rağmen 2 erkek okulu ve 1 karma okul bulunuyor. Geriyi kalan okullar ise kız ve yatılı okullardan oluşuyor.
/ VAKİT
1 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-04-2009 15:22

Ergenekon'a rektör kıyağı!
http://img7.imageshack.us/img7/9648/resim856081.jpg
Başörtülüleri kovdu, Ergenekoncuları ihya etti... Sezer'in rektörü 2 trilyonu ihalesiz vermiş!..

Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer tarafından 2. kez rektörlüğe atanan ve başörtülü öğrencileri yasal düzenlemeye rağmen okula almayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Zehra Seyfikli'nin, banka promosyonundan elde edilen 2 trilyon parayı ihalesiz olarak Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'in irtibatlı olduğu iddia edilen ve merkezi Ankara'da bulanan Üçgen İnşaat isimli bir firmaya verdiği ve bu firmanın sözleşme gereğince yapılması gereken yemekhaneyi yaptığı ancak misafirhaneyi yapmadığı iddia ediliyor.

2 TRİLYONU İHALESİZ VERDİ

Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı'na intikal ettirilen 18 sayfalık ihbar dilekçesine Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile Yapı Kredi Bankası Tokat Şubesi arasında 7 Nisan 2007 tarihli protokol gereğince üniversiteye promosyon parası olarak 2 milyon 381 bin TL verildi. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli, bu parayı ihalesiz olarak Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'in irtibatlı olduğu iddia edilen ve merkezi Ankara'da bulunan Üçgen İnşaat isimli bir firmaya aktardı. Bu paranın karşılığında üniversiteye misafirhane ve yemekhane binaları yapması beklenen firma, sadece yemekhaneyi yaptı, misafirhane ise yapılmadı. İddiaları ciddi bulan Başsavcılık, rektör Seyfikli'nin dosyasını rektör olması nedeniyle görevsizlik kararı vererek dosyayı, 4 Haziran 2008 tarihinde YÖK'e gönderdi. Hakkında çok sayıda usulsüzlük dosyası bulunduğu iddia edilen Seyfikli ile ilgili incelemenin sürdüğü öğrenildi.

PEŞKEŞE KARŞI ÇIKAN REKTÖR YARDIMCISI DAYAK YEDİ

Vakit'in ele geçirdiği Mart 2007 tarihli tutanağa göre rektör Zehra Seyfikli, rektör yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Durdu Karslı, Genel Sekreter Doç. Dr. Sedat Yazıcı, Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç Dr. Cengiz Şen ve Yapı İşleri Teknik Daire Başkanı Halis Çalıkoğlu'ndan oluşan üniversite yönetimi, 2 milyon 381 bin TL'yi, 3 bin metrekare konukevi, 5 bin metrekarelik yemekhane ve 3 bin metrekarelik üniversite çarşısı yapmak üzere Üçgen İnşaat'a aktardı. Paranın ihalesiz ve anlaşmasız bir şekilde bir firmaya peşkeş çekilmesine karşı çıkan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Durdu Karslı, “Görüşülen sadece avam projesiydi, asla böyle bir karar verilmedi, yalnızca şekil olarak nasıl bir bina olması konusunda hemfikir olundu. Asla bir firmayla anlaşma yapılmadı” diyerek tutanağa şerh koydu. Bunun üzerine Karslı, şehir meydanında gezerken çete üyelerinin saldırısına uğradı.

“İHALE AÇMAK MECBURİYETİNDE DEĞİLİM”

Vakit'in sorularını cevaplayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli, 2 trilyon parayı ihalesiz olarak verdiğini kabul ederek, “Promosyon parası olduğu için para üniversitemizin bütçesine girmemiştir. Bütçeye girmeyen bir parayı ben nasıl ihale yapayım. Hem bütçede olmayan parayı ihaleye vermek mecburiyetinde değilim” dedi. Ergenekoncularla irtibatlı olduğu iddia edilen Üçgen İnşaat'ın kime ait olduğunu bilmediğini belirten Seyfikli, “Hiç kimseyle özel bir anlaşma yapmadım. Firma sahiplerini tanımıyorum. İbrahim Şahin'i tanımıyorum. Mehmet Akyazı danışmanım, çok iyi çalışkan birisidir” dedi. Firma tarafından taahhüt edilen yemekhane ve misafirhane inşaatının bitip bitmediği konusundaki sorularımıza önce “tamamlandı” dedi, bir süre sonra kıvırdı. Seyfikli, “6 bin metrekare olan proje, 7 bin 500 metrekareye çıkarıldığı için misafirhane yapılamadı” dedi.

BAŞÖRTÜSÜ DÜŞMANI

Sezer tarafından 2 dönemdir rektörlüğe atanan Seyfikli, üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldıran yasal düzenlemeyi bile dikkate almayarak, başörtüsünü bir özgürlük olarak görmediğini söylemişti. Seyfikli, gazetecilerin bu konuyla ilgili sorularına “Cumhuriyet kadını olduğum için kadınlarımızın başını örtmesine kesinlikle karşıyım” diye cevap vermişti.

Bankadan alınan 2 trilyon paranın Üçgen İnşaat'a verilmesinin kararlaştırıldığı tutanak (üstte solda) ve Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Zehra Seyfikli hakkında görevi kötüye kullandığı gerekçesiyle başlatılan hazırlık soruşturması ve verilen görevsizlik kararı.

135 BİN TL'Yİ ZİMMETİNE GEÇİREN REKTÖR ECER, 10 YIL CEZA ALDI

Niğde Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Ferhat Ecer, rektörlük görevini yürütürken bir banka ile personel maaş sözleşmesi imzaladığı ve bankadan aldığı 135 bin YTL'yi zimmetine geçirdiği iddiasıyla yargılandığı davada, 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.

/ VAKİT
4 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-04-2009 15:27

Kaçmaz ipin ucunu iyice kaçırmış
http://img4.imageshack.us/img4/7279/resim855871.jpg
Vakit, Adalet Bakanlığı Başmüfettişlerinin Kaçmaz raporunu ele geçirdi...


Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkındaki soruşturmayı yürüten Adalet Bakanlığı müfettişlerinin hazırladığı raporda Kaçmaz'la ilgili olarak, Okyanus Operasyonu”ndan, Ergenekon'a, sahtecilik davalarından, mesai saatlerinde şehir dışında olduğuna dair çarpıcı bilgiler yer alıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yargılanmalarına dair verdiği kararlarla gündeme gelen Kaçmaz hakkında, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu daha önce soruşturma başlatmıştı. Soruşturmanın Gül ve Erdoğan hakkındaki kararlarla ilgili olmadığını açıklayan Adalet Bakanlığı, Kaçmaz için üç müfettiş görevlendirmişti.

MESAİ SAATLERİNDE DIŞARIDA BULUNMUŞ

Adalet Başmüfettişleri Mehmet Arı, İbrahim Kır ve Sefer İlker Alp'in Kaçmaz hakkında hazırlamış olduğu ve Kaçmaz'ı savunmaya çağıran raporunu Vakit gazetesi elde etti. Başmüfettişlerin hazırladığı ve Kaçmaz'a iletilen raporda, Kaçmaz'ın mesai saati dışında dışarıda olduğu için Mustafa Kılıçarslan isimli şahsın nezarette kaldığı ifade edilerek, “Başkanı olduğunuz mahkemeye ait 2008/128 esas sayılı kamu davası dosyasında, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre ifadesi alınıp serbest bırakılmak üzere yakalanmasına karar verilen sanık Mustafa Kılıçarslan'ın, 27/02/2009 Cuma günü emniyetçe mesai saatleri içerisinde mahkemenize getirilmesine rağmen, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görevli hakim Ergün Ercan dışında başkan olarak sizin ve diğer üye hakimlerin mesai saati içinde adliyede olmaması ve tüm çabaya rağmen heyetin oluşturulmaması nedeniyle, adı geçenin bir gün nezarette kalmasına sebebiyet verdiği”kaydedildi.

OKYANUS OPERASYONUNDA ADI GEÇEN ESKİ SAVCI'YA “BİLGİ NOTU”

Kaçmaz'la ilgili olarak raporda gözüken bir çarpıcı bilgi ise, Konya'da üniversite yönetiminden bürokrasiye kadar birçok kişinin dahil olduğu yolsuzluklarla ilgili olarak adı geçen eski bir savcıya bilgi vermesi… Raporda bu konuyla ilgili şöyle deniliyor: “14/01/2009 tarihinde saat 17:32 de yaptığınız telefon görüşmesi sırasında; Konya ve Adana illerinde gerçekleştirilen ve halen yargılaması devam eden “Okyanus Operasyonu” kapsamında mahkeme kararları uyarınca yapılan iletişimin tespiti işlemleri sırasında bir kısım şüphelilere görüşmeleri saptanan Kocaeli Cumhuriyet Başsavcısı (Konya eski Başsavcısı) Mehmet Fatih Özdemir hakkında soruşturma henüz sonuçlanmamasına karşın, adı geçenin dinlendiği hususunu karşı telefondaki Şehmuz Ernas isimli şahsa bildirerek, Mehmet Fatih Özdemir'i dinlendiği hususunda uyarmasını istediniz, haber kaynağı olarak da kendi isminizi vermesini özel olarak rica ettiğiniz.”

İSTANBUL'DAYKEN ANKARA'DA ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ GÖSTERMİŞ

Raporda, Kaçmaz'ın Ankara'da mesaide olması gerekirken İstanbul'da bulunduğu ve elektronik imzayla mesaideymiş gibi kendisini gösterdiği kaydedilerek, “06/10/2008 tarihinde yıllık izne ayrıldığınız, 17/10/2008 günü Türk Hava Yollarına ait TK 0144 sefer sayılı uçakla akşam 19'da Ankara'ya hareket etmek üzere İstanbul Atatürk Hava Limanında bulunmanıza rağmen aynı gün saat 17:07 de Ankara'da bulunuyormuş gibi elektronik imzanızla görev başlamaya dair resmi evrak hazırlattığınız…” ifadeleri kullanılıyor.

“GÖZÜNÜ SEVERİM KİMİNLE GÖRÜŞÜRSEN GÖRÜŞ”

Raporda ileri sürülen suçlarla ilgili olarak “Yaptığınız işler ve davranışlarınızla görevinizi doğru ve tarafsız yapamayacağınız kanısı uyandırdığınız” ifadesinin kullanılması dikkat çekiyor. Raporda ayrıca, “Kaçmaz'ın 1 Mart 2009 tarihinde, emekli Yargıtay Üyesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu eski Başkanvekili Fehmi Ulusoy'un, tapudaki bir kısım yolsuzluklarla ilgili olarak yürütülen, kamuoyunda geniş yankı uyandıran ve başlangıçta 13 kişinin tutuklandığı bir soruşturma dosyasında, tutuklular arasında bulunan Mehmet Kurt ve yeğeni İbrahim Uygaç'ın kendisinin akrabası olduğunu, Pazartesi (02/03/2009) itiraz dilekçesi vereceklerini belirtip “gözünü severim kiminle görüşürsen görüş” diyerek yardımcı olmanızı istemesi üzerine, “Ben Pazartesi günü şey ederim Başkanım” dediğiniz, adı geçenin “aha bununla bi ilgilen he gözüm” diye devam etmesi üzerine “Tamam oldu Başkanım” şeklinde karşılık verdiğiniz” şeklinde ifadeler yer alıyor.

“NURETTİNCİĞİM GEL DE SANA BİRAZ HABER VEREYİM”

Raporda, Kaçmaz'ın baktığı davalarla ilgili olarak gazetecilere servis yaptığı ve Hürriyet gazetesi muhabiri Nurettin Kurt'a “Melih'in bir sürü şeyi var” dediği ifade ediliyor. “Adli Yargı Adalet Komisyonu ve Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatlarınızla bağdaşmayacak hareket ve ilişkilerinizle, mesleğin şeref ve nüfuzu ile şahsi onur ve saygınlığınız yitirdiğiniz” şeklinde ağır ifadelerin kullandığı raporda Kaçmaz'ın gazetecilere servis yaptığı şu şekilde belirtiliyor: “24/11/2008 günü saat 11:33'de “Nurettinciğim” diye hitap ettiğiniz gazeteci Nurettin Kurt'un “Abi yok mu şöyle manşetlik bir şeyin, ya gelim habersiz kaldık da” demesi üzerine, “var, var, mesela Melih'in bir sürü şeyi var, geldi, hep usulden kaldıkdık” dediğiniz, gazetecinin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül'ün kararını sorması üzerine, “Bende daha çıkmadı, Maliye Bakanlığı itiraz etmedi, fakat emekli Yargıtay üyesi itiraz etmiş de onu inceliyorum, at işte bir haber onunla ilgili, önümüzdeki haftada bir günde çıkar” diye cevap verdiğiniz, gazetecinin de sizin yanınıza gelip bilgi almak istediğini belirtmesi üzerine “gel vereyim” diye karşılık verdiğiniz, aynı gazeteciyle, 08/01/2009, 02/03/2009 tarihlerinde yaptığınız telefon görüşmelerinizde, İnsan Ticareti ve Fuhuş Yaptırmak suçlarına adı karışan eski hakim Hakkı Çetin hakkında mahkemenizce verilen mahkumiyet kararı ile “Hepimiz Ermeniyiz” kampanyası hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara vaki itiraz üzerine verdiğiniz kararla ilgili, yukarıdaki şekilde adı geçene ayrıntılı bilgi verdiğiniz…”

“ART HEPİNİZE İYİ GECELER”

Raporda ayrıca, Ergenekon Terör Örgütü ile irtibatı olduğu gerekçesiyle basılan ART televizyonuna yapılan baskından sonra Kaçmaz'ın “ART hepinize iyi geceler, yargıya baskının nasıl olduğunu görmek için bugünkü Zaman gazetesindeki YARSAV Başkanı ile ilgili kaldırılan takipsizlik kararı” şeklinde mesaj attığı, karşı tarafın da “Mesajınız ART tarafından alınmıştır. Teşekkür ederiz” şeklinde cevap verdiği kaydediliyor.

TAYYAR'IN ‘TAKİPSİZLİK' KARARINI KALDIRMIŞ

Raporda Kaçmaz'ın Yasemin Güneri isimli bir başka gazeteciyle yaptığı sohbette de hakkında takipsizlik kararı verilen gazeteci Şamil Tayyar hakkındaki bu kararı kaldırdığını söylediği kaydediliyor. Raporda bu kısım şöyle geçiyor: “ 18/11/2008 günü saat 13:10'da gazeteci Yasemin Güneri ile yaptığınız telefon görüşmesinde, adı geçenin “var mı bir gelişme dosyalarda” diye sorması üzerine, İşçi Partisinin şikayeti üzerine gazeteci Şamil Tayyar hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı kaldırdığınızı bildirdiğiniz, bunun üzerine ilgilinin “tamam efendim haber geçelim” dediği, aynı kişiye, 24/12/2008 günü 14:42'de, kamuoyunda Ergenekon diye adlandırılan davanın sanıklarından Şener Eruygur'un başkan bulunduğu Atatürkçü Düşünce Derneğinin yaptığı mitinglerden dolayı amacı dışında faaliyette bulunduğu iddiasıyla Ankara Valiliği tarafından yapılan şikayet üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilen kavuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara karşı vaki itirazı reddettiğinizi ayrıntılı olarak yazdırdığınız, gazetecinin “isminizi yazayım mı” diye sorması üzerine “yaz yaz” diye cevap verdiğiniz…”

RAPORLUYKEN BODRUM'DA KEYİF ÇATIYORMUŞ

Raporda, Kaçmaz'ın izinli olmadığı halde Bodrum'da bulunduğu ve “18/09/2008, 23/09/2008, 21/05/2009 ve 11/06/2009 tarihli duruşmalara iştirak etmediği de kaydediliyor. Raporda bu durum şöyle belirtiliyor: “15-04/2008 Salı günü 19:30'da Türk Hava Yollarına ait TK 0914 sefer sayılı uçakla Antalya'ya gidip, 16/04/2008 günü işe gelmeyerek aynı havayollarına ait TK 0915 sefer sayılı saat 21:10 uçağı ile Ankara'ya döndüğünüz, Mesai saatleri içerisinde 26/09/2008 tarihinde Antalya'ya, 07/01/2008 tarihinde ise İstanbul'a seyahat ettiğiniz, 29/05/2008-18/06/2008 tarihleri arasında 20 gün raporla olmanıza rağmen, 30/05/2008 ve 12/06/2008 tarihlerinde uçakla Ankara'dan Bodrum'a seyahat ettiğiniz, 15/06/2008 tarihinde yine uçakla Bodrum'dan Ankara'ya döndüğünüz, 25/07/2008 tarihinde Pegasus firmasına ait uçakla Ankara'dan Bodrum'a seyahat edip, 29/07/2008 tarihinde aynı firmaya ait uçakla Bodrum'dan Ankara'ya dönmenize, dolayısıyla 28/07/2008 Pazartesi günü Bodrum'da bulunmanıza karşın, mesaideymiş gibi adınıza sevk çıkartırarak beş (5) gün rapor aldırdığınız ancak bu raporu işleme koydurmadığınız, hususlarında aleyhinizde deliller elde edildiğinden savunmanız talep edilmektedir.”

JAMMER CİHAZI RUHSATLI MI?

7 gün içerisinde savunmasını yapması ve soruşturmanın gizliliğini ihlal etmemesi istenen Kaçmaz'la ilgili raporda ayrıca, Kaçmaz'ın telefon dinlemeleri için aldığı jammer cihazından da şu şekilde bahsediliyor: “16/03/2009 tarihinde Kanal D haberlerinde yayınlanan görüntülere göre, kullandığınız jammer cihazı 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanununa göre kullanılması izne ve ruhsata bağlı bulunduğundan, söz konusu cihazın ruhsatının bulumup bulunmadığı, var ise aslına uygunluğu onaylanmış bir örneğinin Başmüfettişliğimize gönderilmesi, yok ise değinilen yasaya muhalefet eyleminize yönelik savunmanızı, yukarıda belirtilen şartlar çerçevesinde ve süre içerisinde yine Teftiş Kurulu Başkanlığı'na iletmeniz, Belirtilen süre içerisinde savunma yazınızı göndermemeniz halinde, savunma yapmaktan vazgeçmiş sayılacağınız, bilgilerinize rica olunur. “

--
İŞTE ADALET BAKANLIĞI BAŞMÜFETTİŞLERİNİN OSMAN KAÇMAZ HAKKINDA RAPORU

http://habervaktim.com/galeri/resimler/3031003640.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/1216681127.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/6361677721.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/3000455655.jpg






/ Vakit
4 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-04-2009 15:36

Sahteciliği AB'ye ‘sansür' diye ihraç edecek
http://img4.imageshack.us/img4/3204/resim855861.jpg
Yayın ilkeleri arasında “İsrail'in menfaatlerini korumak” maddesi bulunan Alman ortağı Axel Springer'e 2006'da yaptığı hisse satışını 2007'de satmış gibi gösterdiği için Maliye'den 1 milyara yakın ceza alan Doğan Yayın Holding, devleti dolandırdığı için verilen cezanın kaldırılması için Avrupa Komisyonu'na sarıldı.

Alman ortak Axel Springer'e 2006 yılında yaptığı hisse satışını 2007'de gösterdiği için vergi kaçakçılığı yaparak devleti dolandıran Doğan Yayın Holding, cezadan kurtulmak için Avrupa'nın yolunu tuttu. Grubun gazeteleri, Avrupa Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'nda Doğan'a kesilen vergi cezasının da yer alacağını iddia ediyor.


VAKİT, BELGELERİYLE YAYINLAMIŞTI

Maliye'nin 1 milyara yakın vergi kaçakçılığı cezası kestiği için “Basına sansür uygulanıyor” diye ortalığı ayağa kaldıran Aydın Doğan'ın sahip olduğu Doğan Yayın Grubu, Vakit'in yayınladığı Axel Springer'e yapılan hisse satışının 16.11.2006'da gerçekleştiğine dair SPK, Rekabet Kurulu ve Doğan'ın kendi mal beyanıyla ilgili belgelerden sonra suskunluğa bürünmüştü.
DOĞAN, ÜMİDİNİ AB'YE BAĞLADI

Doğan grubu şimdi de ümidini AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu'na bağladı. Doğan Grubu gazeteleri bu yılki AB Komisyonu Türkiye İlerleme Raporu'nda ilk kez Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasına da yer verileceğini ileri sürdü.

SAVCILIK, HAPİS İSTEMİYLE DAVA AÇTI

Vakit'in 2 Mart 2009 tarihli sayısında, Doğan'ın hisse satışının 2006 yılında gerçekleştiğini belgeleriyle ortaya koymasıyla, savcılık, “muhasebe hilesi ve sahtecilik yaptıkları” iddiasıyla Doğan Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan, Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve grubun 6 üstdüzey yöneticisi hakkında 3 yıla kadar hapis cezası istemişti.

ALMAN ORTAK DA DOĞAN'I ELE VERMİŞTİ

Diğer taraftan gazetecilerine İsrail ve Yahudilerin menfaatlerini her şeyin üstünde tutacaklarına dair belge imzalattıran Doğan'ın ortağı Alman Axel Springer de, hisse satışlarının Doğan'ın iddia ettiği gibi 2007 yılında değil 2006 yılında gerçekleştiğini bildirmişti. Axel'in kurumsal internet sitesinde Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mathias Döphner, Türkiye'nin en büyük medya kuruluşu diye övgüyle bahsettiği Doğan Yayın Holding'in hisselerini 370 milyon Avro karşılığında satın aldıklarını belirtmişti.

SAHTECİLİĞİ AB GÜMRÜĞÜNDE ‘SANSÜR”E ÇEVİRDİLER

Ancak resmi belgeleri görmek istemeyen Doğan Grubu gazeteleri önce “Basına sansür uygulanıyor” diye Türkiye'yi ayağa kaldırmış, bununla yetinmeyip Maliye'nin cezasını, “Basın özgürlüğüne baskı yapılıyor” şeklinde nitelendirerek Avrupa Parlamentosu'ndaki bazı Alman milletvekillerine soru önergesi verdirmişlerdi.

TÜM ÜMİTLER BU RAPORA BAĞLANDI

Türkiye'de yaptığı yayınlarla sonuç almaya çalışan ancak bunda başarılı olamayan Doğan Grubu Avrupa Parlamentosu'nda verdirdiği soru önergesinden de beklentilerini karşılayamayınca şimdi de ümidini 14 Ekim'de açıklanması öngörülen Avrupa Birliği Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili 12. İlerleme Raporu'na bağladı.

HOLDİNG'E AİT GAZETELERİN İDDİASI

Gruba bağlı gazeteler, 12. İlerleme Raporu'nda Doğan Grubu'na kesilen vergi cezasına da yer verileceğini iddia ederek, “basına vergi cezası kesilerek basın özgürlüğü konusunda yaşanan olumsuz gelişmelerin bu sene ilk defa ilerleme raporunda yer alacağını” öne sürdüler.

BAĞIŞ: BİZE GELEN BİR BİLGİ YOK

Öte yandan Doğan Grubu gazetelerinin iddiaları, Avrupa Birliği Müzakerelerinden Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış tarafından yalanlandı. Brüksel'de temaslarda bulunan Bağış Vakit'in konuyla ilgili sorularını cevapladı. Bağış, Doğan Grubu'nun sahtecilikten aldığı cezayla ilgili olarak Avrupa Komisyonu'ndan kendilerine gelen bir bilgi olmadığını kaydederek, Komisyonu'nun Türkiye ile ilgili ilerleme raporunun Ekim ayı sonunu bulabileceğini, henüz taslağın taslağını görebildiklerini ve orada da basına sansür diye bir şeyin olmadığını söyledi.


/ VAKİT
4 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-04-2009 15:51

Yine GATA, Yine Gatakulli
Ergenekonculara tahliye yolunu açan ve çürük raporlarıyla gündeme gelen GATA'dan bir skandal daha. Habervaktim'in ulaştığı belgelere göre GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar, GATA Tıp Fakültesine talimatla ve yasalara aykırı bir şekilde öğrenci kaydı yaptırdığı, skandalın anlaşılması üzerine ise usulsüzlüğü örtbas etmek için içtihat kararı aldırdığı ortaya çıktı.

Gülhane Askeri Tıp Akademisinde bir skandal daha yaşandı. Daha önce Ergenekon sanıklarına tahliye yolu açmakla ve yine sahte çürük raporları düzenlemekle eleştirilen GATA'nın bu seferde, yasadışı yolla GATA Tıp Akademisine öğrenci kaydı yaptığı ortaya çıktı.

Yasalara göre GATA Tıp Akademisine bir öğrencinin kayıt yapabilmesi için ‘asker olur' sağlık raporu alması gerekir. Ancak GATA Dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar'ın talimatıyla bu yasa ihlal edilerek hem de sağlık kurulu raporunda ‘askeri öğrenci olamaz' denilen Kaan Yeldan isimli öğrenciyi kaydettirdiği iddia ediliyor. Söz konusu öğrencinin usulsüz kaydedildiği anlaşıldığı, skandalı örtbas etmek isteyen Bayraktar'ın bu seferde GATA Sağlık kuruluna içtihat kararı alınması talimatı verdiği iddia ediliyor.

ÖNCE ÖĞRENCİ OLAMAZ KARARI VERİLDİ

GATA Tıp Fakültesine kayıt için gerekli sağlık kurulu raporunu almak üzere başvuran Kaan Yeldan, GATA Göğüs hastalıkları uzmanınca gerekli görülen bilgisayarlı tomografi tetkikini yaptırdı ve sonuçta akciğerde patolojik bulgular saptandığından “askeri öğrenci olamaz” kararı verildi. Bunun üzerine GATA dekanı Prof. Tbp. Tümg. Zeki Bayraktar devreye girerek yardımcıları Prof. Tbp. Tuğg. Tahir Ünal ve Doç. Dz. Tbp. Alb. Müjdat Balkan'a talimat vererek söz konusu öğrencinin kaydının yapılmasını istediği iddia edildi.

HASTANE KAYITLARINDA GERÇEK RAPOR DURUYOR

Ancak Kaan Yeldan'ın askeri öğrenci olamayacağını ortaya çıkaran tomografi raporu hastane bilgi sistemine kaydedilmişti ve silinemiyordu. Rapor sağlık kurulunda nihai karar için görüşülürken bazı sağlık kurulu üyeleri Kaan Yeldan'ın evraklarının kaybedilip yeniden düzenlenmesinden kuşkulanarak hastane bilgisayar sisteminde mevcut olan tomografi raporunu incelediler ve akciğerlerdeki patolojik bulgular ortaya çıktı. Sonuçta Sağlık Kurulu, bilgisayar sistemindeki tomografi raporunun evraklara dahil edilmesini isteyerek işlemi geri çevirdi.

YASALARA AYKIRI KAYIT YAPILDI VE İÇTİHAT KARARI ALINDI

Kaan Yeldan bir daha sağlık kuruluna başvurmadı yani ‘'askeri öğrenci olur'' raporu alamadı ancak yinede dekan yardımcısı Prof. Tbp. Tuğa. Okan Özcan tarafından GATA Tıp Fakültesine kaydı yapıldı. Aradan yaklaşık bir ay geçtikten sonra sağlık kurulu üyeleri durumdan şüphelenerek Tıp Fakültesi personel subayını aradılar ve tüm yasal mevzuata aykırı bir şekilde Kaan Yeldan'ın Tıp Fakültesine kaydının raporsuz olarak yapıldığını öğrendiler.

Söz konusu skandalın ortaya çıkması üzerine Dekan başkanlığında yapılan toplantıda Prof. Dz. Tbp. Alb. Hayati Bilgiç'in fikri ile profesörler sağlık kurulundan “tomografide patolojik bulguların olması askeri öğrenciliğe engel olmaz'' şeklinde içtihat kararı çıkarılmasına karar verildi ve böylece skandalın üstü örtülmek istendiği iddia ediliyor.
İŞTE BELGELER :

http://habervaktim.com/galeri/resimler/8312221550.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9249531788.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/8814454877.jpg



/ HABERVAKTİM
4 Eylül 2009

BlueMoon 09-04-2009 15:54

vakit iyi güzel gazete de 30 ağustos zafer bayramını kutlayan tek bir mesajının veya başlığının olmaması beni biraz üzdü.

sonuçta ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde neden bir tane bile kutlama konusu yoktu ? bu olay beni biraz düşündürdü

şimdi denebilir ki cumhuriyette dini bayramları kutlamıyor birbirlerine gönderme mi yapıyorlar acaba ?

FarukARSLAN. 09-04-2009 16:14

Alıntı:

olcayatay Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 663961)
vakit iyi güzel gazete de 30 ağustos zafer bayramını kutlayan tek bir mesajının veya başlığının olmaması beni biraz üzdü.

sonuçta ülkemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıldönümünde neden bir tane bile kutlama konusu yoktu ? bu olay beni biraz düşündürdü

şimdi denebilir ki cumhuriyette dini bayramları kutlamıyor birbirlerine gönderme mi yapıyorlar acaba ?

Ertesi günü tören kutlama haberini ön ve iç sayfadan geçtiler;
http://www.interpress.com/akparti/vi...imNo=509252035

--

http://www.interpress.com/akparti/vi...imNo=509252036



FarukARSLAN. 09-14-2009 19:39

Yandaş Cumhuriyet'e 300 milyarlık PEŞKEŞ!
http://img268.imageshack.us/img268/9039/resim868701.jpg
CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, belediyenin kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çekmiş. İzmirli Gazeteci-Yazar Halit Tunç tarafından ortaya atılan iddiaya göre Kocaoğlu, yazarları Ergenekon sanığı olan Cumhuriyet gazetesine ek, kitap ve CD basımı adı altında 300 milyar lira para aktarmış.

CHP'li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun, belediyenin kaynaklarını yandaşlarına peşkeş çektiği ileri sürüldü. İzmirli Gazeteci-Yazar Halit Tunç tarafından ortaya atılan iddiaya göre Kocaoğlu, yazarları Ergenekon sanığı olan Cumhuriyet gazetesine 300 milyar, H.S isimli bir işadamına ise ilansız ihale yoluyla yaklaşık 6 trilyon para aktardı.

ERGENEKON “CUMHURİYET”İNE 300 MİLYAR

Tunç, “Cumhuriyet Gazetesi'ne 300 milyarcık ödenmiş” başlıklı yazısında, İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketi İzmir Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri Ticaret A.Ş. (İZFAŞ) üzerinden Cumhuriyet gazetesine ek, kitap ve CD basımı adı altında 300 bin TL para aktarıldığını iddia etti. Tunç, peşkeşi şöyle anlatıyor: “Cumhuriyet Gazetesi 19 Mayıs 2008'de 100 bin TL karşılığında ‘Mustafa Kemal'in Yolu' isimli CD'yi basıp dağıtmış. CD'lerin adedi burada 150 olarak belirtilmiş. Aynı tarihte Cumhuriyet Gazetesinin satışı ise 80 bin dolayında. 9 Eylül 2008'de 200 bin lira bedelle de bu kez ‘Cumhuriyetin İzmir'i' adlı ek basılmış. Bu sayıdaki baskı ve dağıtım adedi de yine 150 bin adet basılmış görünüyor. Aynı günkü Cumhuriyet gazetesinin toplam satışı 84 bin dolayında. 70 bin CD, 66 bin ek nerede, nasıl dağıtıldı, gerçekten basıldı mı, yoksa fatura mı şişirildi orası bilinmiyor. İşin içine ‘Cumhuriyet' girince herkes susuyor.”

YANDAŞA İLANSIZ İHALELER

Kocaoğlu'nun belediye ihalelerini aynı isme, üstelik ilansız olarak verdiği iddia edildi. Tunç, “İzmir'de Belediye İhaleleri Aynı Adrese” başlıklı yazısında, “İzmir Büyükşehir Belediyesi, ‘kentliyi eğlendirmek' amacıyla Ramazan ayında ve gençlerin koliler dolusu alkol tükettiği peş peşe düzenlenen konserlerin ihalelerini ilansız olarak H.S. isimli bir kişiye verdi” dedi. 20'nin üzerinde ihale dosyasına ulaştığını belirten Tunç, “600-900 bin TL'lik işlerin tamamı ihalesiz biçimde hep aynı şahsiyetin şirketlerine verilmiş. Eski parayla 6 trilyona (6 milyon TL) yakın bir rakama ulaştım. 6 ihale daha varmış. Onlar daha büyükmüş” diye yazdı.

KOCAOĞLU, CEVAP VERMEKTEN KAÇINDI

Yazarları Ergenekon terör örgütü sanığı olan Cumhuriyet gazetesine aktardığı 300 milyar ve ilansız olarak verdiği yaklaşık 6 trilyonluk belediye ihaleleriyle ilgili iddialar üzerine aradığımız CHP'li İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, telefonlarımıza çıkmaktan kaçındı. Bıraktığımız notlara da cevap vermeyen Kocaoğlu'nun tavrı dikkat çekti. “Cumhuriyetin İzmir'i” adıyla çıkan ekte yorum yazan Kocaoğlu, bu işin imece usulüyle basıldığını belirtiyor ve Cumhuriyet Gazetesi'ne teşekkür ediyordu.

İNCELEME BAŞLATILDI

Edinilen bilgiye göre İzmir Büyükşehir Belediyesi hakkındaki iddialar, İçişleri Bakanlığı'nın gündemine de geldi. Söz konusu ihalelerle ilgili bakanlığın inceleme başlattığı öğrenildi.

YANDAŞA VERİLEN O İHALELER

İşte, CHP'li İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, yandaşı H.S'ye ilansız olarak verdiği ihalelerden bazıları:

* Konser, İlansız ihale bedeli: 109 bin 800 TL
H.S.'nin firması 109 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 26.08.2009 tarihinde imzalanıyor.

*Etkinlik, İlansız ihale bedeli: 411 bin 150 TL
H.S.'nin firması 405 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 01.12.2006 tarihinde imzalanıyor.

* Türk Müziği Konseri, İlansız ihale bedeli: 120 bin 750 TL
H.S.'nin firması 117 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 01.12.2006 tarihinde imzalanıyor.

* Kent Orkestrası Konseri, İlansız ihale bedeli: 225 bin 625 TL
H.S.'nin firması 183 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 29.03.2006 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 263 bin 150 TL
H.S.'nin firması 260 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 31.01.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Konser Hizmeti, İlansız ihale bedeli: 110 bin TL
H.S.'nin firması 110 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 03.08.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 605 bin TL
H.S.'nin firması 600 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 22.04.2008 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Konseri, İlansız ihale bedeli: 518 bin 500 TL
H.S.'nin firması 500 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 22.04.2008 tarihinde imzalanıyor.

* Konser İçin Hizmet, İlansız ihale bedeli 130 bin TL
H.S.'nin firması 110 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 03.08.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Konser İçin Hizmet, İlansız ihale bedeli: 367 bin TL
H.S.'nin firması 360 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 05.10.2007 tarihinde imzalanıyor.

* Sanatsal Etkinlik, İlansız ihale bedeli: 183 bin 667 TL
H.S.'nin firması 183 bin 500 TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 18.09.2008 tarihinde imzalanıyor.

* Sanat Organizasyon Hizmeti, İlansız ihalenin bedeli: 479 bin 367 TL
H.S.'nin firması 427 bin 500 TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 23.01.2009 tarihinde imzalanıyor.

* Konser Hizmeti, İlansız ihale bedeli: 279 bin TL
H.S.'nin firması 278 bin TL teklif verip işi alıyor. Sözleşme 05.03.2009 tarihinde imzalanıyor.




/ VAKİT
14 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-14-2009 19:42

MHP'nin Türkeş rahatsızlığı!
http://img34.imageshack.us/img34/6925/resim868991.jpg
Türk siyasi tarihinin önemli figürlerinden Alparslan Türkeş'le ilgili olarak TBMM'nin “Devlet Adamları Yayın Serisi” kapsamında yayınlayacağı kitap, MHP yönetiminde rahatsızlığa yol açtı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin sunuş yazısına kitapta yer verilmemesi ve Türkeş'in bugün “yanlış anlamalara” sebep olacak bazı sözlerinin “herhangi bir izahat yapılmadan” yayınlanmasının MHP'de önemli bir rahatsızlık konusu olduğu, bu nedenle kitabın içeriğine ilişkin itirazlarda bulunduğu belirtiliyor.

TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu'nun MHP'nin 40. yıl anısına bastırmak istediği “Alparslan Türkeş'in TBMM'deki Konuşmaları” kitabının içeriğinden MHP'nin rahatsız olduğu ortaya çıktı. MHP, kurulun Türkeş'e sansür uyguladığını öne sürerken, kurul ise tam aksine, Türkeş'in Meclis konuşmalarının sansürsüz biçimde, aynen yayınlanmasından bazı çevrelerin rahatsız olduğu görüşünde. Çünkü Türkeş bu konuşmalarında hem Kürt, hem Ermeni meseleleriyle ilgili olarak, bugün MHP yönetiminin ortaya koyduğu siyasi çizgiye ters düşecek ifadeler kullanıyor. Türkeş, bu konuşmalardan birinde açıkça “Türkiye halkı” ifadesini kullanıyor ve Türklerle Kürtlerin “mümin kardeşliği” ile birbirine bağlı olduklarını söylüyor.

MHP'nin merhum Genel Başkanı Alparslan Türkeş, Meclis kürsüsünden yaptığı ve “Türkiye halkı” ifadesini kullandığı konuşmasında şunları söylüyor: “... Türkiye'mizde siyasi çözümden bahsedilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan bütün vatandaşlarımız eşit haklara sahiptir. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Eşit ve hürdürler. Mümin müminin kardeşidir; bu görüşle 900 yıl Türkiye halkı yaşamıştır.”

BU DA TÜRKEŞ'İN ERMENİ AÇILIMI

Türkeş'in Ermenistan'la ilişkiler konusundaki konuşması ise şöyle: “Ateşkes sağlanmalıdır, savaş durmalıdır, bunun karşılığında size dostluğumuzu gösteririz. Onların elektrik ihtiyaçları var, veririz; buğday ihtiyaçları var, onu da veririz. Hatta Kazakistan petrolü için en kısa hat Ermenistan'dan geçer. Türkmenistan tabii gaz boru hattı yine en kestirme olarak Ermenistan'dan geçer. Bundan da istifade edeceksiniz. Biz eski ipek yolunu yeniden canlandırmak istiyoruz, bu da en kestirme yol olarak Ermenistan'dan geçecek. Aramızda barış olduğu taktirde size Türkiye'den transit hattı tanırız, Karadeniz'den bir transit limanı açarız. Oradan dünyaya açılırsınız, ticaret yaparsınız, bundan sizin halkınız da çok yararlanır. Kafkasya bölgesi refah bölgesi haline gelir. Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasında dostluğa ve barışa dayalı bir anlaşma olsun istiyorum.”

Türkeş, 12 Mart 1993'te Paris'e gitmiş, kendisini dönemin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in talimatıyla Türkiye'nin Paris Büyükelçisi Tanşuğ Bleda ile Samson Özararat karşılamıştı. Büyükelçinin arabasıyla dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Ter Petrosyan'ın kaldığı Crillon Otel'e gelen Türkeş, burada Petrosyan ile görüşmüş ve Türkiye'nin önerilerini sıralamıştı.

Türkeş'in TBMM faaliyetlerini derleyen kitap, 27 Mayıs 1960 darbesinin ardından Milli Birlik Komitesi Başkan ve üyelerinin 24 Haziran 1960 tarihinde TBMM'de yemin etmeleriyle başlıyor ve Türkeş'in 23 Nisan 1995 tarihinde TBMM'nin 75. kuruluş yıldönümü sebebiyle MHP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı konuşmayla son buluyor.

Kitapta Türkeş'in, Ermenistan'la ilişkiler ve Kürt sorunu gibi konularda TBMM kürsüsünden yaptığı konuşmalara aynen yer veriliyor. Türkeş o dönemde, Kürt sorununun yanı sıra Ermenistan ile ilişkilerin geliştirilmesiyle ilgili bugün ortaya konulanlardan daha ileri bir perspektif sunuyordu.

/ VAKİT
14 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-14-2009 19:46

Hukuk aklına yeni mi geldi ?!
http://www.habervaktim.com/resim/resim86871_2.jpg
http://img132.imageshack.us/img132/9...lincinealk.jpg
Daha düne kadar başka kişi ve kuruluşların uğradığı “tazminat terörü”ne alkışlar yağdıran Aydın Doğan medyası, kendi nasırlarına basılınca “hukuk”u hatırladı... Şimdi gazeteciler soruyor: “Hukuka ihtiyaç duyulduğu günlerde neredeydiniz?”
Alman medya şirketi Axel Springer'e 2006 yılında hisse satışı gerçekleştirmeden önce birtakım devir işlemleri sırasında vergi kaçırdığı tespit edilen ve 3,7 milyarlık bir cezaya çarptırılan Doğan Grubu ‘hukuk' ve ‘basın özgürlüğü'nün arkasına sığınırken, Doğan'ın yıllarca haksız ve hukuksuz uygulamalara destek verdiğini söyleyen önde gelen gazeteciler ve sivil toplum kuruluşları, Doğan ve gazetecilerine “Hukuk yeni mi aklınıza geldi” hatırlatmasında bulundu.

VAKİT'E DAVA AÇAN GENERALLERE ALKIŞ TUTMUŞTU

28 Şubat sürecinde Türkiye'de tahakküm kurmak isteyen darbecilerle mücadele eden Vakit gazetesine açılan haksız davalara ses çıkarmayan Doğan medyasının ‘Özgür basın susturulmak isteniyor' şeklinde yaygara koparması inandırıcı bulunmuyor. Vakit gazetesinde çıkan ve iki generali eleştiren bir yazı nedeniyle 312 generalin açtığı dava için “Generallerin tazminat zaferi” başlıklarıyla Vakit'in susturulmasını destekleyen Doğan medyası, vergi kaçırma suçunu ‘basın özgürlüğü' maskesiyle gözlerden uzak tutmaya çalışıyor.

GAZETECİLER VE MESLEK ÖRGÜTLERİ DOĞAN'IN MASKESİNE İNANMIYOR

Vakit gazetesine konuşan sivil toplum örgütleri temsilcileri ve gazeteciler, Doğan Grubu'nun kendisini masum göstermek ve vergi kaçakçılığı skandalını kamuoyunun gözünden kaçırmak için ‘özgür basın' maskesine sığınmasını eleştirdi. Konuyla ilgili olarak gazetemize konuşan gazeteci ve meslek örgütleri temsilcilerinin görüşleri şöyle:

“HUKUKA İHTİYAÇ DUYULDUĞU GÜNLERDE NEREDEYDİNİZ?”

Gazeteci-Yazar Ekrem Kızıltaş: “Antidemokratik süreçlerde sessizliğe bürünen Doğan grubuna bağlı yazılı ve görsel medyanın kendileri ile ilgili bir gelişme olduğunda ortalığı ayağa kaldırması çok şaşırtıcı... Kaldı ki ortada inanılmaz bir ceza var. Bu cezayı kesenler yüzde yüz emin olmasalar bu kadar büyük bir medya kuruluşunu karşılarına almak istemezler. O zaman sorulacak soru; hukuka ihtiyaç duyulduğu günlerde neredeydiniz? Bugün hukuk diyenlere millet, ‘kara kaplı kitaba bakmak lazım' diyor.”

“DOĞAN'IN HUKUKA SIĞINMIŞ OLMASI GÜLÜNÇ”

Gazeteci-Yazar Ahmet Kekeç: “Aydın Doğan'ın bugün hukuka sığınmış olması gülünç. Biz kendilerinin hukukla ilişkilerini 28 Şubat'tan biliriz. Bu grubun öteden beri otoriter odaklarla ilişkilerini biliyoruz. Nelere hoşgörü, nelere ise tepki gösterdikleri de ortada.”

“BUGÜN BAĞIRMALARININ HİÇBİR ÖNEMİ KALMAMIŞTIR”

GAP Gazeteciler Birliği Genel Başkanı Zeynel Abidin Kıymaz: “Başörtüsü, cumhurbaşkanlığı seçimi, 28 Şubat ve katsayı konusunda jakobenlerden yana olan ve Vakit'i bitirmek için açtıkları davalarda hukuku tanımayanların bugün bağırmalarının hiçbir önemi kalmamıştır.”
Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan: “Doğan gazeteleri, ikiyüzlü davranmaktadır. İlkesiz bir basın örneği vermektedir. Başkalarına yapılan hukuksuzlukları yıllardır görmezlikten gelen Doğan'ın bugün hukuk kendine dokunduğunda çığırtkanlık yapması manidardır. Olmayan itibarları da yok olmaktadır.”

“O ZAMAN DEMOKRASİYİ HATIRLAMADILAR”

Haber Türk Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı: “Doğan Grubu yıllar önce diğer medya gruplarına yapılan baskılara alkış tuttu, hatta teşvik etti. Ama bugün kendilerine gelince ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Diğer grupların kendilerine destek vermediklerinden yakınıyorlar. (Vakit'i kastederek) Size de aynı şekilde davrandılar. Başkalarının başına gelenlere alkış tuttular. O zaman demokrasiyi hatırlamadılar.”

/ VAKİT
14 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-22-2009 16:33

Ölülerin ruhlarına bile yasak getirdi!
http://img195.imageshack.us/img195/7269/resim877351.jpg
Akdeniz Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde başörtülülere getirdiği yasakçı uygulamalarla adını duyuran ve rektörlerin 10. Yıl Marşlı ‘Türkiye laiktir laik kalacak' provokasyonlarının mimarı Mustafa Akaydın, “Ölülerin ruhlarına bile yasak getirdi” dedirten bir uygulamaya imza attı.


Akdeniz Üniversitesi Rektörü olduğu dönemde başkanı olduğu Üniversiteler Arası Kurul toplantılarında rektörlere ‘Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attıran ve başörtüsü düşmanlığıyla tanınan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, ölülerin ruhlarına bile yasak uyguladı.

BEŞ YILLIK UYGULAMAYI KALDIRDI

Üniversiteden arkadaşları ve CHP'lileri belediye yönetimine getirdikten sonra, Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı'na getirdiği Mahmut Akbaş'ın yanı sıra kızını, damadını ve damadın ağabeyini de belediyede çeşitli müdürlüklere getirerek tepki toplayan Akaydın, Antalya Andızlı Şehir Mezarlığı'nda beş yıldan beri Arefe günü İkindi namazından sonra başlayıp bayramın üçüncü günü İkindi namazına kadar devam eden Kur'an-ı Kerim okunması uygulamasını da kaldırdı.

BAYRAMIN BİRİNCİ VE İKİNCİ GÜNÜ HİÇ OKUNMADI

Beş yıldan beri belediyenin görevlendirdiği ve cenaze işlemlerini gerçekleştiren imamlar tarafından Arefe gününden başlayıp bayramın üçüncü gününe kadar süren Andızlı Mezarlığı'ndaki Kur'an-ı Kerim okunması, bu yıl sadece Arefe Günü İkindi Namazı'ndan sonra çok kısa bir şekilde gerçekleştirildi. Bayramın birinci ve ikinci günü ise hiç Kur'an-ı Kerim okunmadı.

VATANDAŞLAR TEPKİLİ, AKAYDIN YURT DIŞINDA

Vatandaşların büyük bir tepki gösterdiği yeni uygulama, “Ölülerin ruhlarına saygısızlık” şeklinde değerlendirilirken, konuyla ilgili olarak ulaştığımız Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, sorularımıza cevap vermekten kaçındı. Akaydın, “Şu anda yurtdışındayım. Sorularınızı dönüşte cevaplandıracağım” dedi.

Akaydın, Akdeniz Üniversitesi'ndeki 25 yıllık görevinden ayrılarak Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı olan Mahmut Akbaş'ın kızı Yasemin Coşgun'u, Özel Kaleme aldırırken damadı Süleyman Coşgun'u da Harita ve İstimlak Müdürü olarak göreve başlattığı ortaya çıkmıştı. Akaydın, Akbaş'ın damadının ağabeyi Hakkı Coşgun'u da belediyede İdari İşler Şube Müdürlüğü görevine getirmişti. Akaydın'ın göreve getirdiği Akbaş Vakit'e yaptığı açıklamada, “Neden benim samimi bir Atatürkçü olduğum, laik olduğum ve samimi bir sosyal demokrat olduğum gündeme gelmiyor da, Sayın Akaydın tarafından kızımın, damadımın ve damadımın ağabeyinin müdür yapılması gündeme geliyor?” demişti.

Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye başkanı olur olmaz başta Akdeniz Üniversitesi'nden40 arkadaşı olmak üzere, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızı, SHP eski İl Başkanı ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini itiraf etmişti. Akaydın bu uygulamayı, “Üniversitede yıllardan beri tanıdığım aileyi belediyeye aldım bunda yadırganacak ne var? Olay tamamen benim inisiyatifimle gerçekleşti” demişti.


/ VAKİT
22 Eylül 2009

FarukARSLAN. 09-27-2009 02:13

Antalya'da III. Attalos dönemi
http://www.habervaktim.com/resim/resim88406_2.jpg
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, CHP teşkilatı ve üniversite arkadaşlarını belediyede üst düzey birimlere getirdikten sonra şimdi de, arkadaşlarının akrabalarını aile boyu belediye kadrosuna katmaya devam ediyor. Attaleia Krallığı'nın kurucusu II. Attalos'un uygulamalarını aratmayacak bir ‘ailevi kadrolaşmaya' giden Akaydın, belediyeyi arkadaşlar, enişteler, bacanaklar, damatlar, gelinler ve oğullarla doldurdu.

AKAYDIN ONU, O BACANAĞINI, BACANAĞI DA OĞLUNU…

Geçtiğimiz günlerde üniversiteden arkadaşı Mahmut Akbaş'ı ve Akbaş'ın kızı, damadı ve damadının ağabeyini belediyedeki müdürlüklere getiren Akaydın'ın, son olarak Antalya Belediyespor'un Yönetim Kurulu Başkanlığı'na getirdiği CHP'li Recep Tokgöz, bacanağı Mustafa Karyağdı'yı Spor Müdürü yaptı. Spor Müdürü olan Karyağdı ise oğlunu Belediyespor'un basketbol takımının antrenörlüğüne getirdi.

“BEN BABASIYIM, O ŞİMDİ ANTRENMANDA”

Vakit'in ulaştığı Karyağdı sözkonusu kadrolaşmayı doğruladı. Telefonla ulaştığımız Spor Müdürü Mustafa Karyağdı, “Bülent şu an antrenmanda, antrenmanı yarıda kesemez. Ben onun babasıyım” dedi.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın belediyede başlattığı ‘Yüzde yüz CHP malı” kadrolaşma hız kesmeden devam ediyor. Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) eski Başkanı Mustafa Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye başkanı olur olmaz başta Akdeniz Üniversitesi'nden 40 arkadaşı olmak üzere, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızı, SHP eski İl Başkanı ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini itiraf etmişti. Akaydın'ın şimdi de Antalya merkez ilçe Muratpaşa Belediyesi'nin CHP kontenjanından Meclis üyesi seçilen Recep Tokgöz'ü Antalya Büyükşehir Belediyespor'a Yönetim Kurulu Başkanı yaptığı ortaya çıktı. Tokgöz'ün de yönetim kurulu başkanı olur olmaz bacanak Mustafa Karyağdı'yı kulübe spor müdürü olarak atadığı, kulübe spor müdürü olan Mustafa Karyağdı'nın da ilk iş olarak oğlu Bülent Karyağdı'yı Antalya Büyükşehir Belediyespor basketbol takımına antrenör olarak görevlendirdiği belirlendi.

BEN BABASI MÜDÜR, OĞLUM DA ANTRENÖR

Vakit'in ulaştığı Recep Tokgöz'ün bacanağı Mustafa Karyağdı, belediyedeki kadrolaşmayı doğruladı. Antrenörlüğe getirilen Bülent Karyağdı'nın telefonuna çıkan Spor Müdürü Mustafa Karyağdı, “Ben buranın müdürüyüm. Bülent şu an antrenmanda. Antrenmanı yarıda kesemez. Ben babasıyım ben konuşayım” dedi.

SÜLALE BOYU KADROLAŞMA

Kadrolaşmada hız kesmeyen ve Antalya Büyükşehir Belediyesi'nde kadrolu eleman alımlarını sürdürüp, önceki dönem Belediye Başkanı olan Menderes Türel'in ekibini hızla tasviye eden Akaydın'ın en son Antalya Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı olarak göreve getirdiği arkadaşı Mahmut Akbaş'ın kızını, damadını ve damadının ağabeyini Belediyede müdür olarak göreve başlattığı ortaya çıkmıştı. Akbaş ailesini belediyedeki müdürlüklere getiren Akaydın, Mahmut Akbaş'ı bir kez daha terfi ettirerek, Antalya Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASAT) Genel Müdür Yardımcılığı'na getirdi.

KIZ, DAMAT, DAMATIN AĞBEYİNE ÜST DÜZEY GÖREV

Akaydın ile birlikte Akdeniz Üniversitesi'ndeki 25 yıllık görevinden ayrılarak Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı olan Mahmut Akbaş'ın kızı Yasemin Coşgun'u, Özel Kaleme aldırırken damadı Süleyman Coşgun'u da Harita ve İstimlak Müdürü olarak göreve başlattığı belirlenmişti. Yine Akbaş'ın damadının ağabeyi Hakkı Coşgun'un da belediyede İdari İşler Şube Müdürlüğü görevine getirildiği kaydedilmişti.

“KADROLAŞMA DOĞRU, BEN ATATÜRKÇÜYÜM”

Akaydın tarafından ailecek belediye yerleştirilen Büyükşehir Belediyesi Destek Hizmetleri Daire Başkanı Mahmut Akbaş Vakit'e yaptığı açıklamada, ilginç bir savunmada bulunarak Kadrolaşmayı itiraf edip, “Neden benim samimi bir Atatürkçü olduğum, laik olduğum ve samimi bir sosyal demokrat olduğum gündeme gelmiyor da, Sayın Akaydın tarafından kızımın, damadımın ve damadımın ağabeyinin müdür yapılması gündeme geliyor?” demişti.

AKAYDIN: BENİM İNİSİYATİFİMLE GERÇEKLEŞTİ

Diğer taraftan kadrolaşmayla ilgili Vakit'e konuşan Başkan Akaydın da “Üniversite yıllardan beri tanıdığım aileyi belediyeye aldım bunda yadırganacak ne var? Olay tamamen benim inisiyatifimle gerçekleşti” demişti.

II. ATTALOS KİMDİR?

Milattan Önce 200'lü yıllarda Antalya ve Bergama yöresinin kralı olan II. Attalos, Attalos Soter'in oğlu, II. Eumenes'in kardeşi. II. Eumenes'in ölümünden sonra kral olan II. Attalos, krallık sınırlarını güneydoğuda genişletmek için gittiği Pisidya' dan (bugünkü Göller Bölgesi) kıyıya inerek Attaleia (bugünkü Antalya) kentini kurdu. Bitinya kralı M. Prusias, Bergama'nın güneyini yağmalarken Asklepios'un heykelinin de bulunduğu birçok heykeli birlikte götürdü. Önceden Bitinyalıları tutan Roma, sonra Bergama'nın yanında yer alarak II. Prusias'ya ağır bir savaş tazminatı ödetti. II. Attalos, İÖ 149′da babasına karşı ayaklanan Nikomedes'i destekleyip Bitinya tahtına geçmesini sağladı, aynı yıl Makedonyalılara karşı yapılan savaşta Romalılara yardım etti. II. Attalos, krallığını güçlendirmek için etrafında arkadaşları ve akrabalarından oluşan büyük bir yönetim ağı kurdu.

ALDAŞ'A YOLDAŞ DOLDURMUŞTU

Akaydın, daha sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı, Dünya Bankası'ndan kredi alınması maksadıyla müşavir firma olarak kurulan ALDAŞ'ta Menderes Türel'in yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde 20 civarında olan personel sayısını 40'a yükselterek, “Aldaş'a yoldaş doldurdu” yorumlarına neden olmuştu.

CHP İL BAŞKANININ KIZINI VE SHP İL BAŞKANINI KADROYA ALMIŞTI

Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü dönemindeki icraatlarıyla “Akdeniz Üniversitesi'ni CHP'nin arka bahçesine çevirdi” eleştirilerinin hedefi olan Mustafa Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine gelir gelmez yaptığı kadrolaşmayla da “Akaydın arka bahçeyi belediyeye taşıdı” suçlamalarına muhatap olmuştu. Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) Başkanı iken, Cumhurbaşkanlığı, YÖK Başkanlığı seçimleri ve özgürlüklerin önünü açan kanun değişikliği süreçlerinde rektörleri sık sık toplayıp, “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attırarak birçok provokasyona ev sahipliği yapan Mustafa Akaydın, başta Akdeniz Üniversitesi'nden olmak üzere 40 arkadaşını, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızını, SHP eski İl Başkanını ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini Vakit'e itiraf etmişti.


/ VAKİT
27 Eylül 2009

FarukARSLAN. 10-03-2009 01:21

Bir karış toprak için servet ödüyorlar
http://img3.imageshack.us/img3/458/resim891841.jpg
1996 yılından bu yana Mescid-i Aksa'nın altının kazılmaya başladığını söyleyen İslami Hareket'in lideri Raid Salah, kazıların başlama emrini Siyonist İsrail Başbakanı Binjamin Netenyahu tarafından verildiğini söyledi. Salah, fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa'nın zemininden tapınak çıkacağı iddialarını da “gerçek dışı” olarak nitelendirdi. Ellerinde İbranice bir belgenin olduğunu vurgulayan Salah, bu belgede, “Attiyrat Kohnim” ismindeki bir dernek üzerinden Yahudilerin yoksul Kudüslülere, bazı önemli yerler için metre kare başına 2,2 milyon dolar vermeye hazır olduklarını söyledi.

İslami Hareket'in lideri Raid Salah, Siyonist İsrail devlet başkanı Benjamin Netenyahu'nun Mescid-i Aksa üzerindeki politikasını “delice macera” olarak niteledi. Salah, terör devleti İsrail'in yeni hükümetinin Kudüs ve Mescid-i Aksa üzerine yaptığı sinsi planlara karşı da tüm Müslümanları uyardı.

SİYONİSTLER, DELİCE MACERA PEŞİNDELER

Yahudilerin Mescid-i Aksa'yı yıkarak altından bir tapınak çıkaracaklarını “gerçek dışı” olarak değerlendiren Raid Salah, “Neteyahu'nun, Kudüs'ün Yahudi şehrine dönüştürme planı ve Mescid-i Aksa'nın altından tapınak çıkacağını iddia etmesi, delice maceradan başka bir şey değildir” dedi.

FİLİSTİNLİLERE BEDEL ÖDETİYORLAR

Kazıların başlama emrini Siyonist İsrail Başbakanı Binjamin Netenyahu tarafından verildiğini vurgulayan Salah, “Amaç, Mescid-i Aksa'nın yok edilip yerine Süleyman Mabedi'nin inşa edilmesidir” diye konuştu.
Yeni hükümet döneminde tırmanan sorunlara da değinen Salah, “Netenyahu'nun, bu akılsız ve düşünceden uzak tavırları yüzünden onlarca Filistinli şehit oldu ve hala mücadelemiz devam ediyor” dedi.

METREKARESİ 2,2 MİLYON DOLAR

Ellerinde İbranice bir belgenin olduğunu belirten Salah, bu belgede, Kudüs'ün önemli yerlerinin nasıl bir kirli siyasetle alınmaya çalışıldığını anlattı. “Attiyrat Kohnim” ismindeki bir dernek üzerinden Yahudilerin, fakir Kudüslülere, bazı önemli yerler için metre kare başına 2,2 milyon dolar teklif ettiklerini söyleyen Salah, belgede iddia edilen rakamların dudak uçurtucu olduğunu belirtti. Salah, fakir halkın para ile kandırılmaya çalışıldığını ancak Kudüslülerin bu oyuna gelmeyeceğini sözlerine ekledi.

BATILI ŞİRKETLER DE DESTEKLİYOR

Kudüs'ün Yahudileştirilme projesine batılı şirketlerinde destek verdiğini vurgulayan Salah, Müslümanların duyarsızlığı karşısında, tüm dünyadaki Yahudilerin bu meseleler üzerine eğilerek, Kudüs'ün Yahudileştirilmesi ve Mescid-i Aksa'nın yerine, kendi tapınaklarının kurulması için bütün güçleriyle desteklediklerinin altını çizdi.

/ HABERVAKTİM.COM
2 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-03-2009 18:44

“Sakın konuşma bu iş Ergenekon'a dayanır”
http://img203.imageshack.us/img203/2200/resim892581.jpg
"Bu pis işlere beni Albay Üçok bulaştırdı. Bu işler hörmetli işler!" diyen Binbaşı Tulga'dan bomba itiraflar...

Üçok ile emekli binbaşı Sinan Tulga arasında çıkan anlaşmazlığın, Tulga'nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Kara Harp Okulu, 4. Kolordu, Sabiha Gökçen Havalimanı, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, Işıklar Askeri Lisesi gibi pekçok kuruma iş yapan ALA Uluslararası Limited Şirketi'nde satış koordinatörü olarak görev yaptığı esnada rüşvet olarak verilen 50 bin liralık bir senet yüzünden olduğunu Tulga, itiraf etti.

Geçtiğimiz hafta ‘rüşvet ve sahtecilik' suçlarına adı karıştığı için tutuklanan Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri Ahmet Zeki Üçok'un, uluslar arası savunma ve silah şirketi ALA Uluslararası Ltd. Şti.'de satış koordinatörü olarak görev yapan emekli Binbaşı Sinan Tulga ile davalık olduğu ve Tulga'nın mal varlıklarına haciz koydurttuğu ortaya çıktı. Tulga'nın Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, haciz işlemini kaldırttığı davada Tulga'nın avukatlığını Ergenekon Silahlı Terör Örgütü'ne üye olmak suçundan tutuklu bulunan emekli Albay Levent Göktaş'ın yapması dikkat çekti. Göktaş, avukatlık ofisinde bulunan ‘irticacı kamu görevlileri' belgesi, Beykoz'da bulunan silahlar ve Rus ajanı olduğu söylenen bir kadınla olan ilişkisinden doğan çocuğuyla gündeme gelmişti.

HAKİMLİK YAPARKEN, TİCARET YAPMIŞ

Kendisine sunulan hayat kadınları ve rüşvet karşılığı sanatçı ve zengin ailelerin çocuklarının askerlik işlemlerini hallettiği iddiasıyla yargılanmak üzere cezaevine gönderilen Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri ve Genelkurmay'ın Ergenekon davasına paralel olarak yürüttüğü Karargah Evleri davasını yürüten Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un, askerlik mesleğinin yanı sıra ticaret yaptığı ve ticaret yaparken düştüğü anlaşmazlıklar nedeniyle mahkemelerde davalık olduğu belirlendi.

TULGA, ALA ULUSLARASI SİLAH ŞİRKETİ'NDE SATIŞ KOORDİNATÖRÜ

Üçok ile emekli binbaşı Sinan Tulga arasında çıkan anlaşmazlığın, Tulga'nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Kara Harp Okulu, 4. Kolordu, Sabiha Gökçen Havalimanı, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı, Işıklar Askeri Lisesi gibi pekçok kuruma iş yapan ALA Uluslararası Limited Şirketi'nde satış koordinatörü olarak görev yaptığı esnada rüşvet olarak verilen 50 bin liralık bir senet yüzünden olduğu iddia ediliyor. Söz konusu iddialarla ilgili görüşlerine başvurduğumuz şirketin İdari Amiri Mehmet Ünaldı, sözkonusu şirketin resmi internet sitesinde Tulga'nın satış koordinatörü olarak görünmesine rağmen, Tulga'nın şirketlerinden ayrıldığını iddia ederken, şirketin Genel Müdürü, Nilgün Aladağlı Rodoplu ise sorularımıza cevap vermekten kaçındı.

HACİZ BAŞLATTIRMIŞ

Vakit gazetesinin elde ettiği Ankara 17. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 3 Ekim 2007 tarihli kararında, Üçok iş yaptığı STK İnş. Proje Orman Ür. Elk. Elkt. Bilişim Hiz. Gıda İth. İhr.San.Tic.Ltd.Şti'nin sahibi ve uluslar arası savunma ve silah şirketi ALA Uluslararası Limited Şirketi'nin satış koordinatörü emekli binbaşı Sinan Tulga isimli bir şahısla anlaşmazlığa düştü. Tulga'nın Üçok'a verdiği 50 bin TL'lik senetten sonra başlayan anlaşmazlık sonucu taraflar anlaşmayı fesh etti ve Üçok Tulga'dan 50 bin TL tahsil etmek için İcra Müdürlüğü'nden haciz işlemi başlattırdı. Haciz işlemleri devam ederken, Tulga Ankara 8. İcra Müdürlüğü'ne itiraz ederek haciz işlemini durdurdu. Üçok bunun üzerine 17. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak Tulga'nın itirazının iptalini istedi ancak mahkeme Tulga'nın lehine aldığı kararla, itirazın haklı olduğunu belirtti.

MAHKEME: DAVA HUSUMET NEDENİYLE AÇILMIŞ

Mahkeme, Üçok'un itirazını reddettiği kararında, haciz takibinin Tulga'nın yetkilisi olduğu şirket aleyhine yapıldığını ve davanın bu şirket aleyhine açılması gerekirken, özel şahıs Sinan Tulga aleyhine açıldığını belirterek, “Sinan Tulga aleyhine davanın açılamayacağı, yani Sinan Tulga'nın davada pasif husumet ehliyetinin bulunmayışı nedeniyle Sinan Tulga aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar vermek sonuç ve kanaatine varılmıştır” hükmüne vardı. Mahkeme 450 milyonluk avukatlık masraflarını da Üçok'un Tulga'ya ödemesini kararlaştırdı.

“YÜKSEK RÜTBELİ ASKERLER, İŞLERİ USULSÜZ HALLETMEYE ÇALIŞIYOR”

Öte yandan Üçok'un dava ettiği Emekli Binbaşı Sinan Tulga, avukatı Levent Göktaş aracılığıyla Haziran 2007'de mahkemeye verdiği dilekçesinde “Davacı tarafın başlattığı takip gibi açtığı bu davanın da haksız ve olmayan bir borç üzerine kurulu olduğunu, davacının borcu dayandırdığı olayı mahkemeyi aldatmak amacıyla farklı dile getirdiğini, davacı ile İlker Sözen'in yüksek rütbeli askerler olduklarını, kendilerinin ticari faaliyetlere girdiklerini, ancak bu alanda basiretli davranmayarak, işleri usulsüz halletmeye, müvekkilini tehdit ederek para ve menfaat sağlamaya çalıştıklarını” ifadelerini kullandı.

“BENİ BU İŞLERE ZEKİ ÜÇOK BULAŞTIRDI”

Bu arada Vakit gazetesinin ulaştığı emekli Binbaşı Sinan Tulga, o dönemde TSK'ya iş yapan Üçok ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. “Beni bu işlere Üçok bulaştırdı” diyen Tulga, “Ben Zeki Üçok'tan herhangi bir şey satın almadım bir alışverişimiz olmadı. Ben ona bir senet vermiştim 50 bin liralık. Daha sonra aramızda anlaşmazlık çıktı. Beni mahkemeye verdi. 50 bin lirayı tahsil etmek için” dedi.

“BU İŞLERE HÖRMETLİ İŞLER DENİR”

Siz Üçok'tan bir hizmet ya da mal satın almadıysanız neden sizden 50 bin lira tahsil etmek istedi şeklindeki sorumuza emekli Binbaşı Tulga, “siz Azerice bilir misiniz. Azerice de bu işlere ‘hörmetli işler' denir. Bu işler hörmetli işler. Yani sizin anlayacağınız hörmet var bu işin içinde” dedi. Tulga, ‘hörmet'in Azerice'de ‘rüşvet' anlamına geldiğini hatırlatmamız üzerine, “Evet rüşvet demek” diye onayladı. Tulga, bu işlere girdiği için pişmanlık duyduğunu kaydederek, “Bu pis işlere beni Üçok bulaştırdı. Nerden girdim bu pis işlere. Daha sizin bilmediğiniz neler var neler. Ben Üçok'tan ne mal aldım ne de mal sattım ama beni bu işlere bulaştırdılar. Pis işlerine beni de alet ettiler” dedi.

“KONUŞMA, BU İŞ ERGENEKON'A DAYANIR”

“Üçok'la ilgili sizin bilmediğiniz daha neler var neler” diyen Tulga'ya: “Bu işlerin neler olduğu” şeklindeki sorumuz üzerine “Telefonda olmaz Turan Güneş Bulvarı'nda bir yerde buluşalım. Üçok'la ilgili her şeyi size itiraf edeceğim” diyen emekli Binbaşı Sinan Tulga, Turan Güneş Bulvarı'na gittiğimizde ise tekrar bizi arayarak, “Sizinle görüşmek istemiyorum. Avukatımla görüştüm bana diyor ki ‘Sen de sıkıntıya girersin sakın konuşma. Bu iş Ergenekon'a dayanır' dedi. Onun i çin sizinle görüşemem" demesi dikkat çekti.

KOÇAK: TULGA ÜÇOK'A KOOPERATİF HİSSESİ VERMESİ GEREKİYORDU

Gazetemizin konuyla ilgili olarak ulaştığı rüşvet ve sahtecilik suçlarından cezaevinde tutuklu bulunan Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'un avukatı Nazif Koçak ise müvekkilini savundu. Koçak, “Tulga'nın Zeki Üçok'a kooperatif hissesi vermesi gerekiyordu vermedi. O yüzden mahkemelik olduk” dedi.

İKİSİNİN DE AVUKATLARI KAMUOYUNDA TANINIYOR

20 Haziran 2007 tarihinde Tulga'nın itirazının iptali için dava açan Ahmet Zeki Üçok'un avukatlığını ceza ve tazminat davalarıyla ilgili birçok kitabı bulunan Avukat Nazif Kaçak yaparken, davalı Sinan Tulga'nın avukatlığını ise Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi olmaktan Silivri'de tutuklu bulunan ve ‘Eğer serbest bırakılmazsam, savcıları vurun' diye tehditler savuran emekli Albay Levent Göktaş yaptı. Göktaş, Beykoz'daki lav silahları, avukatlık ofisinde bulunan ‘irticacı kamu görevlileri' dosyası ve Rus ajanı bir kadınla olan ilişkisinden doğan çocukla gündeme gelmişti.


İŞTE ALA SİLAH ŞİRKETİNİN İŞ YAPTIĞI KURUMLAR

Ala silah şirketi, başta TSK'ya bağlı kurumlar olmak üzere birçok kamu kurumuna iş yapmış. İşte çok büyük paraların döndüğü o işlerden bazıları:

1. Kara Harp Okulu Atış Poligonu:
İş Kapsamı:
Sius Ascor 80 yol 25 - 50 Metre elektronik hedef sistemleri, puanlama ve sıralama bilgisayar sistemleri, skorbordlar, monitörler, kumanda masaları, balistik koruma ve ses izalasyonu, projelendirme, malzeme temini ve elektronik montajı (komple anahtar teslimi). Solution Shooter Training System (SCATT) temini ve kurulması

2. 4. Kolordu Atış Poligonu (MAMAK)
İş Kapsamı:
Sius Ascor 40 yol 300 Metre elektronik hedef sistemleri, puanlama ve sıralama bilgisayar sistemleri, skorbordlar, monitörler, kumanda masaları, balistik koruma ve ses izalasyonu, projelendirme, malzeme temini ve elektronik montajı (komple anahtar teslimi ) ile bu hedef sistemlerine ait yedek parça temini.

3. Elazığ Polis Okulu
İş Kapsamı:
5 yol 25 Metre elektronik hedef sistemleri, bilgisayar sistemleri, skorbordlar, monitörler, kumanda masası, interaktif simülasyon sistemi, balistik koruma ve ses izolasyonu, projelendirme, malzeme temini ve elektronik montajı

4. Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1 ve 2 Numaralı Nizamiyeleri
İş Kapsamı:
Vivid APS otomatik patlayıcı algılama sistemleri temini, montajı, işletmeye alınması (X - RAY )

5. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Lumbarağzı
İş Kapsamı:
Vivid APS otomatik patlayıcı algılama sistemleri temini, montajı, işletmeye alınması (X - RAY )

6. Sabiha Gökçen Havalimanı (Kurtköy- İSTANBUL)
İş Kapsamı:
Üç ayrı bagaj holünde, her bir sistem münferiden saatte 1500 bagaj kapasiteli Vivid VIS-M ve VDS III bagaj hattına entegre tam otomatik patlayıcı, uyuşturucu algılama sistemleri temini, montajı ve işletmeye alınması (X-RAY)

7. KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı
İş Kapsamı:
Piyade tüfekleri ve makineli tabancalar için Aimpoint Kırmızı Nokta Nişan Aleti ve Scatt Solution Atıcılık ve nişancılık eğitim sistemi temini ve montajı.

8. Kara Kuvvetleri Komutablığı
İş Kapsamı:
Tanner 6mm ve .308 cal Müsabaka silahları temini, bakım ve onarımı,
Hammerli AG .22 Cal ve .32 Cal SP 20 Ateşli ; ayrıca AP 40, AR 50 havalı Müsabaka silahları ve yedek parçaları temini, bakım ve onarımı,
Norma Precision AB 6 mm, .308 cal.ve .32 Cal Müsabaka mermileri temini,
H&N Havalı silah saçması temini,
Eley 22 Cal tabanca ve tüfek mermileri temini,
Walther 22 Cal sport ve power match müsabaka silahları temini,
Pardini 22 Cal ve .32 Cal Ateşli ve K2S Havalı tabanca temini,
Morini 22 Cal ve .32 Cal Ateşli ve CM162MI Havalı tabanca temini,
Sauer, Kurt Thune, Peltor, Champion ve Gehmann gibi firmalardan çeşitli atış giysi ve teçhizatları temini.

9. Genelkurmay Kapalı Atış Poligonu Yenileme İnşaatı
İş Kapsamı:
Projelendirme, malzeme temini ve inşası (Havalandırma, elektrik, tesisat, ses yalıtımı, balistik koruma ve inşaat kalemlerinin tamamı)

10. Eğitim ve Doktrin Komutanlığı Atıcılık ve Keskin Nişancılık Eğitim Bölüğü (AKNEB)
İş Kapsamı:
Johannsen Havalı silah poligonu
Scatt atış eğitim sistemi
Hammerli AP 40 Havalı Tabanca ve AR 50 Havalı tüfek temini
H&N Havalı silah saçması temini
Norma .32 Cal., .308 Cal., ve 6 mm BR Mermi temini
Tanner 6 mm BR tüfek temini
Pardını K2S Havalı tabanca temini,
Walther LG 300 Alutec Havalı tüfek temini.

11. 4. Kolordu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca temini

12. Etimesgut Zırhlı Tümen Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca ,AR 50 Havalı tüfek ve Scatt Solution (Atıcılık Nişancılık eğitim sistemi) temini ile havalı silah saçmaları ve hedefleri temini.

13. 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı
Hammerli AP 40 Havalı tabanca temini

14. Ankara Emniyet Müdürlüğü
İş Kapsamı:
MP5 Taktik el fenerleri temini.

15. Gülhane Askeri Tıp Akademisi Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca,AR 50 Havalı tüfek, Sauer Atış elbiseleri ve H&N Havalı Silah Saçması temini

16. Bolu Komando Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AR 50 Havalı tüfek temini

17. İstihkam Okul Komutanlığı
İş Kapsamı:
Sauer Atış elbiseleri , H&N Havalı Silah Saçması ve Hedef kağıtları temini

18. Işıklar Askeri Lisesi Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı Silah Saçması temini

19. Maltepe Askeri Lisesi Komutanlığı
İş Kapsamı:
Scatt Solution Shooter Training System temini,
Sauer Atış Botu temini,
H&N Havalı Silah Saçması temini

20. Burdur Tugay Komutan Yardımcılığı
İş Kapsamı
Hammerli AP 40 havalı tabanca, Hammerli AR 50 havalı tüfek ve Havalı silah saçması temini

21. Tuzla Piyade Okul Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 havalı tabanca , Hammerli AR 50 havalı tüfek ve H&N Havalı Silah Saçması temini

22. 1.Ordu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AR 50 Havalı Tüfek Temini

23. Bedensel Engelliler Federasyonu
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 havalı tabanca, Hammerli AR 50 havalı tüfek, H&N havalı silah saçması ve Havalı silahlar için pompa temini.

24. T.C. Atıcılık ve Avcılık Federasyonu
İş Kapsamı:
Eley .22 Cal Match EPS Müsabaka Mermisi, Hammerli AP 40 Havalı Tabanca , Hammerli AR 50 Havalı Tüfek, Walther LG 300 Havalı Tüfek, H&N havalı silah saçması, Müsabaka Silahları Pompası, Kromson Skeet Poligonu, Serena Trap ve Skeet poligonu (Eskişehir) temini ve montajı.

25. Modern Pentatlon Federasyonu
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca ve H&N havalı silah saçması temini.

26. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca temini

27. Jandarma Okullar Komutanlığı
İş Kapsamı:
Sius Ascor 20 yol 25 metre elektronik ateşli silah poligonu hedef sistemi ve 20 yol 10 metre elektronik havalı silah poligonu hedef sistemi temini ve montajı ile bu sistemlere ait yedek parça temini.

28. Jandarma Genel Komutanlığı
Jandarma Gücü Atış Takımı Silah (Tanner, Walther, Hammerli) Mühimmat (Eley, Norma) ve Teçhizat (Sauer, Champion, Gehmann, Peltor) alımı.

29. 9. Kolordu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, AR 50 havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve Sauer atış eldiveni temini.

30. 11. Piyade Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Morini CM 162 EA Havalı tabanca, Hammerli AR 50 Alupro Havalı tüfek ve Havalı silah pompası temini.

31. 7. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı
H&N Havalı silah saçması temini.

32. 1. Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, H&N havalı silah saçması ve Havalı silah pompası temini.

33. Eğirdir Komando Okul Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.

34. 57. Topçu Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, AR 50 Havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve H&N havalı silah saçması temini.

35. 95. Zırhlı Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.

36. 8. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı
H&N Havalı silah saçması ve hedef kağıtları temini.

37. 48. İç Güvenlik Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Hammerli AP 40 Havalı tabanca, AR 50 Havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve H&N havalı silah saçması temini.

38. 4. Komando Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
Walther LP 300 Havalı tabanca, LG 300 Alutec Havalı tüfek, Havalı silahlar için pompa ve H&N havalı silah saçması temini.

39. 19. Piyade Tugay Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.

40. 5.Komando Alay Komutanlığı
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması ve Havalı silah hedef kağıtları temini

41. Hava Harp Okulu Komutanlığı
İş Kapsamı:
Havalı silah hedef kağıtları temini

42. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü (Sakarya)
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.

43. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü (Çankırı)
İş Kapsamı:
H&N Havalı silah saçması temini.


/ Habervaktim.com
3 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-05-2009 14:41

Dalan'a 7 trilyon
http://img9.imageshack.us/img9/4120/resim894291.jpg
Ergenekon Terör Örgütü sanığı Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanlığı döneminde, Ergenekon'un firari sanığı Bedrettin Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'ne 7 trilyon aktarıldığı ortaya çıktı

Vakit'in ele geçirdiği belgeler “Ergenekon kaçağı” Bedrettin Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'ne, “28 Şubat hükümetleri” ve “YÖK”ün işbirliği ile her yıl gerçekleştirilen milyonlarca dolarlık kaynak aktarımlarını gündeme taşıyor.

Belgeye göre Dalan'ın Yeditepe Üniversitesi'ne 1999'da 862 milyar, 2000'de 1 trilyon 926 milyar, 2001'de 2 trilyon 50 milyar, 2002'de ise 2 trilyon 82 milyar olmak üzere toplam 6 trilyon 920 milyar lira kaynak aktarılmış.

Bu kaynak aktarımları, Cumhurbaşkanı'na bağlı Devlet Denetleme Kurulu tarafından incelemeye alınması gereken “ilginçlikler” olduğunu gözler önüne seriyor.

“ÜNİVERSİTE, ÖSYM VE YÖK DENETLEME KURULU KAYITLARI ARASINDA TUTARSIZLIKLAR VAR!..”

Belgeler eşliğinde ilgilileri göreve çağıran bir “Maliye müfettişi” şunları söylüyor: “1998 ile 2003 yılları arasında her yıl milyonlarca dolarlık kaynak aktarıldığını görüyoruz. Zaman aşımından dolayı 1999 ve sonrasındaki aktarımları ele almakta fayda var. 2009'u geçirirsek 1999'un, 2010'u geçirirsek 2000'in hesabını sormak zaman aşımı sebebiyle imkansızlaşır. Bakın; Başbakanlık ve Hazine Müsteşarlığı 17.09.2009 tarihinde Yeditepe Üniversitesi Rektörlüğü'ne bir yazı gönderiyor. Bu yazıda, ÖSYM Başkanlığı, Yükseköğretim Denetleme Kurulu ve Rektörlük kayıtları arasında ‘tutarsızlıklar' olduğu resmen ifade ediliyor. Kayıtların birbirini tutmamasının sebebi nedir?.. Yüksek Öğretim Denetleme Kurulu'na ‘hazine yardımı için' gönderilen kayıtlar, göstermelik kayıtlar mıdır?.. Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın yazısından sonra, bu ‘tutarsızlık' nasıl örtbas edilmiştir?.. 1999-2003 yılları arasında, YÖK Denetleme Kurulu'nun ‘Ek 18. maddedeki bütün şartları taşımaktadır' kararına yaslanarak ‘azami kaynak aktarımı'ndan faydalanan Yeditepe Üniversitesi'nin bu şartları, 2003'ün son ayı itibarı ile taşımadığı Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü'nün Bakanlık makamına gönderdiği 22 Aralık 2003 tarihli yazı ile belgelenmiştir. O dönemde mütedeyyin insanların yönettiği bazı vakıf üniversitelerine, ‘arsa sahipliği problemli' gibi 2547 sayılı Kanunun Ek 18. maddesindeki ‘Vakıf üniversitelerine sağlanacak yardımlarla ilgili kriterler'le alakalı olmayan sebepleri öne sürerek kaynak tahsisini reddeden irade Yeditepe, Üniversitesi'ne niçin ayrıcalık tanımıştır?..”

Müfettiş'in soruları şöyle devam ediyor:
“Ergenekon davasındaki Dalan faktörü, bu dosyaların yeniden açılmasını zaruri hale getirmektedir. Üniversiteye her yıl aktarılan milyonlarca dolar, hangi amaçlarla kullanılmıştır?.. Üniversite, mesela niçin bir Bilkent Üniversitesi'nin bilimsel alandaki saygınlığının yarısına ulaşamamıştır?.. Kaynaklar, hangi amaçlarla kullanılmıştır?.. Yeditepe Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Ergenekon aramasının ardından, üniversite mütevelli heyetinde yapılan değişiklikle; medya patronu Aydın Doğan listeden çıkartıldı. Üniversite'nin kuruluşundan beri üniversite yönetiminde bulunan medya patronunun, Dalan'ın adreslerine yapılan baskınlardan sonra ayrılması tesadüfi midir?..”

SAYIN CUMHURBAŞKANI EL KOYSUN!..

Bu soruları gündeme getiren müfettiş, talebi de şu şekilde dile getiriyor:
“Bütün bunların, kamu kaynaklarının sağlıklı ve adil bir şekilde kullanılması konusundaki hassasiyetiyle tanınan Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ün talimatıyla, öncelikle Devlet Denetleme Kurulu tarafından ele alınmasında kamu vicdanının rahatlaması bakımından zaruret vardır.”

DALAN'IN ÜNİVERSİTESİNDE SESSİZLİK

Öte yandan, yardımlara ilişkin sorularımız, üniversite yönetimi tarafından cevapsız bırakıldı. Kurumsal İlerlemeden Sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nilüfer Eğrican'ın “Büyük hazine yardımları alan üniversitenizin, bilimsel makale, Uluslararası Bilimsel Atıf Endeksleri”ne giren bilimsel makale sayısı itibariyle durumu nedir? Fen bilimleri alanında uluslararası düzeyde kabul gören hakemli bilimsel dergileri kapsayan, Science Citation Index'de (SCI) yer alan makale sayınız kaçtır ve bu bakımdan dünya üniversiteleri arasındaki yeriniz nedir?” şeklindeki sorulara cevap vermesi bekleniyor. Yeditepe Üniversitesi'nden yapılan açıklamalarda “Uluslararası alandaki bilimsel başarıya” vurgu yapılmaması, sadece “laiklikten ve Atatürkçülükten” bahsedilmesi dikkat çekiyor.

HABERAL'IN ÜNİVERSİTESİNE DE 1.5 TRİLYON

Öte yandan; elde edilen belgelere göre Ergenekon sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın Başkent Üniversitesi'ne de 1 trilyon 515 milyar lira kaynak aktarılmış. Aynı dönemde Koç Üniversitesi'ne de 550 milyar lira verilmiş.
/ VAKİT
5 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-05-2009 14:44

Ahlaksızlıkta sınırları yok
http://img34.imageshack.us/img34/2443/resim894311.jpg
Yerel seçimlerde “Yaparsa Hoca Yapar” diye afiş astıran CHP'li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, 6 ayda Antalya gençliğinin ahlakını çökertti. Akaydın, Avrupa ülkelerinde her yıl bu tarihlerde “Oktoberfest” (Ekim Festivali) adı altında düzenlenen sefahati bu sene Antalya'ya da taşıdı.

İki gün süren sefahat aleminde su gibi alkol tüketilirken, alkolün etkisiyle ahlaksızlıkta sınır tanınmadı. Akaydın, İçki fıçısının tıpasını balyozla kırarak sefahat alemini başlattı. Alkol duvarını aşan Akaydın, daha sonra Alman revü kızlarıyla birlikte pistte kendini kaybetti.

Seçimlerde “Yaparsa Hoca Yapar” diye afiş astıran CHP'li Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, 6 ayda Antalya gençliğinin ahlakını çökertti. Antalya Büyükşehir Belediyesi, Avrupa ülkelerinde her yıl bu tarihlerde “Oktoberfest” (Ekim Festivali) adı altında düzenlenen sefahati, bu sene Antalya'ya da taşıdı. İki gün süren sefahat aleminde su gibi alkol tüketilirken, alkolün etkisiyle ahlaksızlıkta sınır tanınmadı.

TIPAYI PATLATIP PİSTTE KENDİNİ KAYBETTİ

Akaydın, “Oktoberfest”in simgesi olan bira fıçısının tıpasını, Alman turistlerle birlikte balyozla kırarak sefahat alemini başlatırken, alkol duvarını aşan Akaydın'ın daha sonra Alman revü kızlarıyla birlikte pistte dans etmesi ise dikkat çekti. Siyasilerin bu tarz görüntüleri Avrupa ülkelerinde bile yadırganıyor ve büyük tepkilere sebep oluyor.

AHLÂKSIZLIK İÇİN HER TÜRLÜ ZEMİN HAZIRLANIYOR

Vakit'e konuşan Büyük Birlik Partisi Antalya İl Başkanı Rasim Küçük, “Biz haya ettik, festivalin yapıldığı yere gitmedik. Ancak haberlerini aldım, anlatılanlara göre tam bir ahlaksızlık. Bunun eğlenceyle bir ilgisi yok, resmen Türk-İslam ahlakı ifsad ediliyor” dedi. Önceki başkan Menderes Türel döneminde insanların uluorta içki içmezken Akaydın'la birlikte ahlaksızlığın sokak ortasına taşındığını kaydeden Küçük, “Su dansları adı altında kızlı erkekli gençlerimizin ahlakını bozmak için her türlü zemin hazırlanıyor. Akaydın'dan sonra, kendini bilen bir insanın ailesiyle Antalya'da gidip oturacağı, gezeceği bir mekan kalmadı. Ancak biz bunları dile getirince çağdışı oluyoruz. Bu yozlaşmanın önüne geçilmezse Antalya'da gençlik kalmayacak” şeklinde konuştu.

CHP VE MHP'LİLER NEREDEYSE TUVALETE BİLE BİRLİKTE GİDİYOR

Antalya'daki CHP'li belediyelerin yolsuzluklarıyla ilgili çok sayıda belge ortaya çıkarmalarına karşın, hiçbir işlem yapılmadığını ifade eden Küçük, bugün de CHP'li Konyaaltı Belediyesi hakkında yine milyarlarca liralık yolsuzluk belgesi açıklayacaklarını söyledi. Küçük, “Eğer savcılar bu açıklamamızı ihbar kabul edip harekete geçmezlerse, biz suç duyurusunda bulunacağız. Bu yolsuzluğun boyutu, Konyaaltı Belediye Başkanı'nın istifasını bile gerektirir” dedi. Akaydın'ın bu rahatlığının diğer partililerin umursamaz tavrından ve CHP'lilerle olan ilişkilerinden kaynaklandığını ifade eden Küçük, “CHP ve MHP'liler, il genel meclisinde neredeyse tuvalete bile birlikte gidiyor, inanılmaz bir ittifak var” şekinde konuştu. Yolsuzluk belgelerini açıklamamaları için kendilerine inanılmaz teklifler geldiğini de kaydeden Küçük, CHP'lilerin yolsuzluklarının bundan sonra da takipçisi olacaklarını söyledi.

--
İŞTE REZALET:

http://habervaktim.com/galeri/resimler/2048803000.jpg
--
http://habervaktim.com/galeri/resimler/5677334881.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9809849659.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/6770562003.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/8464684109.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/8655961329.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/2895251057.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9763833656.jpg




/ VAKİT
5 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-05-2009 16:09

Baykal dönemi, kuyruklarla anılıyor !
http://images.ihlassondakika.com/Clipboard01069).jpg
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, 1978'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı dönemde Türkiye'nin her yanı benzin, et, tüp gaz ve margarin kuyruğundan geçilmiyordu. Hatta, "ucuz" diye "az su katılmış süt kuyrukları" bile vardı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim mitinglerinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, 1978'de Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığı dönemde yaptığı icraatları anlatıyor. Vakit, Baykal'ın Bakanlık yaptığı dönemi araştırdı.

TÜRKİYE KUYRUKLARLA ANILIYOR

Deniz Baykal'ın bakanlık yaptığı dönem Türkiye kuyruklarla anılıyor. Vatandaş; et, süt, margarin, yağ, benzin, pasaport, tüp gaz almak için kuyruk bekliyordu. Az su katılmış süt ve et alabilmek için vatandaşlar kuyruğa giriyor, garları yolcular değil, yağ almak isteyenler dolduruyordu. Benzin darlığı yüzünden otobüs, minibüs ve özel araçlarına binemeyen İstanbul halkı, banliyö trenlerine akın ediyor ve salkım saçak yolculuk yapıyordu. Tüp gaz, sana yağı ve pasaport için kuyruklar uzuyordu.

“Bu zihniyet kirlidir”

Erdoğan, CHP'nin kitabında belediyeciliğin, hizmetin adının olmadığını belirterek, “Bu zihniyet kirlidir. Bu zihniyet bereketsizdir. Bu zihniyette, geçmişinden bugüne alın, bereketsizlik var. 12 Eylül öncesinde Enerji Bakanı kimdi? Sayın Baykal'dı. Sayın Baykal'ın döneminde hatırlayın o benzin kuyruklarını, akaryakıt kuyruklarını. Rahmetli babam bana anlatırdı. Nüfus kağıdında, yağ damgası, ekmek damgası, gaz damgası var. Bunlar maalesef karneyle dağıtılırdı. Bu günleri bu millet gördü, gördüğü içindir ki bu CHP'ye tek başına iktidarı vermedi” demişti.

Kurtuluş ve dünya savaşlarında böyle pahalılık görülmedi

Fatma Özcan adlı yaşlı bir hanım, Baykal'ın bakanlık yaptığı hükümeti protesto etmek için telgraf göndermiş ve “Kurtuluş ve dünya savaşlarında böyle yokluk ve pahalılık görmedik. Milleti sevindirmek istiyorsanız istifa edin. Yağ yok, tuz yok, ekmeğe zam gelmiş. Kahve kayıplara karıştı. Tüp gaz yerine sıra veriyorlar” demişti.

AZ SU KATILMIŞ SÜT KUYRUĞU

Silivri'nin köylerinden toplanan mandıra sütü İstanbul'da kapışıldı. Halkın kısa sürede kuyruk olması üzerine konuşan sütçüler, “Biz çok az su katarız, hem de kattığımız suyun şehir şebekesinden alınmasına dikkat ederiz” dediler. Güğümlere doldurulan sütler kısa sürede kapışıldı.

ET KUYRUĞU

“Kuyruktan yürünecek yer kalmadı. Et-Balık Kurumu sözünü tutmadı. Hani et satış mağazası açılacaktı” başlıklı haberde et almak için kuyruğa giren vatandaşların fotoğrafı yayınlandı.

YAĞ KUYRUĞU

Haydarpaşa Garı'nı ilk defa yolcular değil, yağ almak isteyenler doldurdu. Bu sırada kaynaşan kalabalığı sıraya koymaya çalışan polis ve jandarmaların da koşuşturmalarıyla Haydarpaşa Garı tam bir ana baba gününe dönmüştür. Fotoğrafta, yağ almak için bekleşenler görülüyor.

BENZİN KUYRUĞU

Benzin kuyruğu gökyüzünden bile görünüyor: “Araç sahipleri, oluşturdukları kuyruklarda beklemektedir. Bu kuyrukların uzunluğu kilometreleri bulmaktadır. Yukarıdaki fotoğraf bu görüntüyü gökyüzünden saptamakta ve sahil yolundaki benzin kuyruğunun uzunluğunu en iyi şekilde ortaya koymaktadır.”

Benzin yok, trenler tıklım tıklım dolu: Ne benzin darlığı ne de hayat pahalılığı dün İstanbul halkını evinde tutabildi. Benzin darlığı yüzünden otobüs, minibüs ve özel araçlarına binemeyen İstanbul halkı, banliyö trenlerine akın etti. Bu yüzden de trenlerin özellikle Sirkeci-Halkalı arası salkım saçak hareket ettikleri görüldü.

Karneler dağıtıldı ama benzin yok: İstanbul trafiğine kayıtlı 295 bin araçtan yarıya yakını karne alamadı. Vali “Karne satışına devam edileceğini” söyledi. Karne ile satış, vatandaşın ortalama on dakikalık zamanını alacak.
Arnavutköy'de 15 gündür yakıt bulamayan köylüler, mazot yüklü 4 tankere el koydu: Aylardır mazotsuzluktan tarım ve tarımcılık yapamadıklarını belirten köy halkı, Ambarlı'da özel kömür işletmelerine giden 4 tankerin dağıtım kağıtlarının yasal olmadığını da iddia ettiler.

Benzin yok… Otobüsler tıklım tıklım dolu: Benzin sıkıntısının doruk noktasına ulaşması, İstanbulluları hayli güç duruma soktu. Benzinsizlik nedeniyle bazı dolmuşların çalışmaması, otobüs ve dolmuş duraklarında uzun kuyrukların oluşmasına neden oldu. Yakıt yokluğu nedeniyle bazı vapur seferleri de birleştirildi. Şehir Hatları vapurlarındaki kalabalığın yanı sıra, İstanbullular belediye otobüslerine binebilmek için de hayli ter döktüler… Fotoğraflarda bir dolmuş durağında ümitle aracın gelmesini bekleyenler ve bir otobüste kendilerine yer bulabilmeye çalışan İstanbullular görülüyor.

TÜP GAZ VE MARGARİN KUYRUĞU

Ecevit iktidarı dönemi, iş dünyasının hükümete karşı verdiği ilanlardan sonra başlayan tüp gaz ve sana yağı kuyruklarıyla hatırlanıyor.
--

İŞTE BAYKAL DÖNEMİNDEN MANZARALAR :

http://galeri.ihlassondakika.com/Fot...rd01(3069).jpg

--

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/1(265).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/2(260).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/3(238).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/4(215).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/5(194).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/6(179).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/7(160).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/8(157).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/9(138).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/10(133).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/11(111).jpg

-

http://galeri.ihlassondakika.com/FotoGaleri/12(109).jpg

/ VAKİT
14 Mart 2009

FarukARSLAN. 10-05-2009 19:50

CHP'li belediye başörtülüye nikah kıymadı
http://img23.imageshack.us/img23/2299/resim895151.jpg
Cumhuriyet Halk Parti'li Denizli Gürpınar Belediyesi, Cennet Güngör ve Ramazan Acar çiftinin nikahlarını Cennet Güngör nikah işlemi için kapalı fotoğraf verdiği gerekçesiyle kıymadı. Çift, nikah memurunun ‘Kapalı fotoğraf olmaz, başı açık fotoğraf getir' şeklindeki sözleriyle şok oldu. Resim altı 1: Yasal hakları olmasına rağmen Gürpınar Belediyesinden nikah randevusu almayı başaramayan Ramazan Acar ve Cennet Güngör çifti Ağaçbeyli Belediyesine başvurup hiçbir sıkıntı çekmeden evlendi.

Resim alt 2: CHP'li Gürpınar Belediyesi başörtülüye nikah yasağını bir de antetli kağıda dökerek çiftin eline tutuşturdu.

Resim altı 3: İşte buda CHP'li belediyenin ardına saklandığı kanun maddesi

Seçim döneminde çarşaf açılımı yapıp yakaladığı herkese rozet takmaktan çekinmeye CHP, seçim sonrası ele geçirdiği belediyelere evlenmek için başvuran başörtülü vatandaşların nikahlarını dahi kıymıyor. Avustralya'da yaşayan ve evlenmek üzere ailesiyle birlikte memleketi Denizli'ye giden gurbetçi Ramazan Acar ve nişanlısı Cennet Güngör, 24 Eylülde nikah randevusu almak için gerekli evrakları ve istenen altışar adet resmi temin ederek Gürpınar Belediyesine başvurdu.

İddiaya göre 24 Eylül günü evrakları teslim alan Mehmet Eryılmaz isimli nikah memuru, Ramazan Acar'ın nişanlısının getirdiği vesikalık fotoğrafların nikah için uygun olmadığını, Cennet Güngör'ün saçlarının kapalı olduğu gerekçesi ile nikah işlemlerine başlayamayacağını söyledi.

BAŞÖRTÜSÜ BELEDİYELERİNİN YÖNETMELİĞİNE UYGUN DEĞİLMİŞ

Ramazan Acar'ın sinirlenip ‘böyle insanlık dışı bir uyulama olur mu' demesi üzerine odaya giren belediye muhasebecisi ve aynı zamanda belediyenin eski nikah memuru olduğu belirtilen Ramazan Ceren isimli şahıs, nikah memurunun haklı olduğunu ve belediyelerinin başı açık resim getirmeyen kişilerin nikahını kıymadığını söyledi.

‘SİZE GÖRE AÇIK OLABİLİR FAKAT BANA GÖRE YETERİNCE AÇIK DEĞİL'

Damat Ramazan Acar'ın babası Özkan Acar'ın devreye girerek yasakçı tavra müdahale etmesi üzerine ortalık daha da karıştı. Belediyenin muhasebe Müdürü Ramazan Ceren baba Özkan Acar'ı da tersleyip ‘size göre fotoğraflar yeterince açık olabilir fakat, bana göre yeterince açık değil' dedi.

Skandal CHP'li belediyenin başörtülü başvurulara nikah kıyılamayacağı yönünde antetli bir yazı hazırlaması ile katmerlendi.

Nikah memuru Mehmet Eryılmaz tarafından hazırlanan yazıda örtülü fotoğraf verildiği için nikahın kıyılamayacağı yazıldı. Yazı ellerine tutuşturulan aile adeta kapı dışarı edildi.

Vakit'e konuaşan Ramazan Acar ‘Mehmet Eryılmaz nişanlımın resimlerinin başörtülü olması sebebi ile nikah işlemini yapmayacağını söyledi. Gidip başı açık resim çekmemiz halinde randevu işlemini 5 dakikada halledeceklerini söylemesi üzerine sinirlendim amirini görmek istiyorum diyince Ramazan Ceren odaya girip resimlere baktı ve belediyelerinin evlenme yönetmeliğinde kurallara uymayan bir resim olduğunu ve eşimin fotoğrafının başı açık olması gerektiğini söyledi. Biz diretip hakkımız arayacağız diyince de elimize Gürpınar Belediye Başkanlığı ibaresiyle başlayan ilgili kararı tutuşturup bizi kapı dışarı etti.' şeklinde konuştu.

KOMŞU BELEDİYE HERHANGİ BİR SIKINTI ÇIKARMADAN NİKÂHI KIYDI

Bunun üzerine komşu belediye olan 10 km ötedeki Uşak'ın Ağaçbeyli Belediyesi'ne gittiklerini belirten Acar, burada hiçbir sıkıntı çekmeden nikahlarının kıyıldığını ve kimsenin kendilerine ne eşinin başı örtüsü ile ilgili, nede bonesinin rengi ile ilgili saçma sapan sorular sormadığını belirtti. Türkiye'de başlarına gelen bu olayın başka bir ülkede yaşanması halinde, önce belediye başkanın ardından kendilerine bu zulmü çektiren personelinin sokağa çıkmaya yüzlerinin kalmayacağını hepsinin anında görevlerinden alınacağını dile getirdi.

TEHDİT ETTİ

Bu arada Gürpınar'ın Cumhuriyet Halk Partili Başkanı Halil Arıkan ısrarlı aramalarımıza rağmen telefonlarımıza çıkmazken, ulaştığımız işgüzar belediye çalışanı Ramazan Ceren ise iddiaları kabul ederek, Ramazan Acar'ın eşinin başörtü bağlama şeklini beğenmediğini, bone taktığını ve bu durumun Gürpınar Belediyesinin yönetmeliklerine aykırı olduğunu iddia etti. Verdikleri skandal evlendirme hizmetini haberleştirmemiz halinde yargıya başvuracağını belirtmekten de ger durmayan Ceren, ‘Haberi yaparsanız eğer mahkemede hesaplaşırız, Vakit'e dava açarım' şeklinde tehditler savurdu.

Komşu belediyenin kıydığı nikahla dünya evine giren çifti tehdit etmekten geri durmayan Ramazan Ceren ‘Onları gerekli yerlere şikayet ederim' şeklinde konuştu.

/ VAKİT
5 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-06-2009 15:30

Okulları böyle fişlemişler
http://img200.imageshack.us/img200/4...yleflemler.jpg
Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın korgeneral rütbesinde iken liselerde Milli Güvenlik dersine giren subay öğretmenler vasıtasıyla, Türkiye'nin dört bir yanındaki okullarda fişleme yaptırdığı ortaya çıktı.

Milli Güvenlik Bilgisi dersine giren subay öğretmenlerin, öğrencileri tek tek fişleyerek ajanlık yaptıkları ortaya çıktı.

Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde görevli Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmeninin raporu doğrultusunda, öğrencilerin başlarının açılmasını sağlayan Okul Müdürü Metin Taşlık'ı, “Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak yönünde çaba gösteren Okul Müdürü Metin Taşlık'ın bu
davranışları takdirle karşılanmıştır” ifadeleriyle övmüş.

BÜYÜKANIT'A GÖRE; İMAM HATİP LİSESİ'NDE OKUYAN KIZ ÖĞRENCİLERİN BAŞLARININ AÇILMASI ÇAĞDAŞLIK!

Yaşar Büyükanıt, Korgeneral rütbesinde iken liselerde görevli subay öğretmenler vasıtasıyla istihbarat çalışmasında bulunmuş! Yaşar Büyükanıt, Kasım 1999'da, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde Kılık-Kıyafet Yönetmeliği'nin uygulanmadığını “Hizmete Özel” yazıyla, Milli Eğitim Bakanlığı'na bildirmiş.
Yaşar Büyükanıt, söz konusu yazısında, Balıkesir İmam Hatip Lisesi'nde Milli Güvenlik Bilgisi Dersi öğretmeninin kılık-kıyafet yönetmeliğinin uygulanmasına yönelik hazırladığı raporu incelediğini belirterek, raporda; 1998-1999 eğitim döneminde İmam Hatip Lisesi'nde derslere türbanla girildiği, kız-erkek öğrencilerin birbirinden ayrı sınıflarda ders gördükleri, 1999-2000 eğitim döneminde okul müdürlüğüne Metin Taşlık'ın atandığı ve Taşlık'ın kılık-kıyafet yönetmeliğinin uygulanması yönünde çok duyarlı davrandığı, kız öğrencilerin yüzde 50'sinin ikna edilmesi üzerine çağdaş kıyafetle dersleri takibe başladığı, diğer kız öğrencilerin ise konuya olumlu baktığı, çevre, arkadaş ve aile baskısı ile henüz tutumlarında değişiklik olmadığı, ancak yakın bir tarihte değişimin gerçekleştirilebileceği, okul müdürünün Milli Eğitim Müdürlüğü'nce yakından desteklendiği, çağdaş seviyede eğitim uygulanmasına yönelik isteklerin kabul görerek hemen uygulamaya geçildiğinin belirlendiğine dikkat çekiyor.

Yaşar Büyükanıt, öğrencilere başlarını açmaları yönünde baskı yapan okul müdürü hakkında da, “Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak yönünde çaba gösteren Okul Müdürü Metin Taşlık'ın bu davranışları takdirle karşılanmıştır” ifadelerini kullanmış.

Söz konusu yazıda; raporun Genelkurmay Başkanı Namına Prj. Sb. Yb. H. Minisker, Ş. Md. Alb. H. Çakırer ve D. Bşk. Toğg. Tuğg. Ü. Şahintürk tarafından hazırlandığı belirtiliyor.
Yaşar Büyükanıt'ın yazısı, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında gözaltına alınan ve örgütün yöneticisi olduğu gerekçesiyle yargılanan Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Şener Eruygur'da ele geçirildi.

ÖĞRETMEN, ÖĞRENCİ, GAZETELER VE OKUL PANOLARI FİŞLENMİŞ!

Şener Eruygur'da ele geçirilen 10 sayfalık diğer belgede de, skandal ifadeler yer alıyor. Bu belgeye göre, Aralık 1999'da Milli Güvenlik Bilgisi Dersi'ne giren emekli subay ve muvazzaf subaylar; öğretmen ve öğrencilerin kılık ve kıyafetlerini, öğretmenlerin okudukları gazeteyi, okul panolarına Osmanlı padişahlarının ve büyüklerinin resimlerinin asılmasını bile fişlemiş.

OKUL YIKILMIŞ, MİLLİ GÜVENLİK DERSİ ÖĞRETMENİ SUBAY BOYKOTTA

Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 17 Ağustos Depremi'nde binası yıkılan İzmit Çok Programlı Lisesi'ni de fişlemiş. Fişleme raporunda, “17 Ağustos Depremi'nde binası yıkılan okulda eğitim Mustafa Kemal Lisesi binasında devam etmektedir. Eğitim-öğretim yılının başından itibaren Kılık-Kıyafet yönetmeliğine uyulmadığından MGB derslerine girilmemektedir. Okul müdürünün öğrencilerle yaptığı görüşmeler de herhangi bir değişikliğe sebep olmamıştır” denilmiş.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Aralık 1999 gün ve İSTH. : 3429 – 99 Pl. Ynt. D. (İKK. Ş) sayılı yazısının EK-A'sında; Bursa Nilüfer Kız İmam Hatip Lisesi, Bursa Endüstri Meslek Lisesi, Eskişehir Anadolu İmam Hatip Lisesi, Eskişehir Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, İskenderun İmam Hatip Lisesi, İzmir Atatürk Anadolu Teknik Endüstri Meslek Lisesi, İzmit Çok Programlı Lisesi, Kayseri Kocasinan Lisesi, Kütahya İmam Hatip Lisesi, Kütahya Kılıçarslan Lisesi, Malatya Hacı Ahmet Akıncı Lisesi, Malatya Lisesi, Sivrihisar İmam Hatip Lisesi, Yenişehir Endüstri Meslek Lisesi, Diyarbakır İmam Hatip Lisesi ve daha pek çok okul hakkında fişlemelere yer veriliyor.

*
İşte O Belge :

http://img19.imageshack.us/img19/7205/flemebelges.jpg

*

HABERİN ÖZETİ DE BUDUR ;

http://img24.imageshack.us/img24/419...6ekm09vakt.jpg

/ VAKİT
6 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-17-2009 01:24

İşte sahteciliği ortaya çıkaran belgeler
 
İşte sahteciliği ortaya çıkaran belgeler
http://img115.imageshack.us/img115/6836/resim907081.jpg
Maliye Bakanlığı koordinasyonunda Haziran 2009'da Petrol Ofisi A.Ş.'nin Hatay'da yer alan depolarında yapılan denetimlerde Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik menşei belirsiz bir sıvı ele geçirildi.

11 Haziran 2009'da ele geçirilen 1 litrelik cam şişe içindeki mavi renkli sıvı Başkent'i alarma geçirirken, TÜBİTAK akaryakıta yüksek miktarda bu maddenin eklenmesi durumunda ulusal marker özelliği gösterdiğini öne sürdü. Konuyla ilgili diğer ayrıntılar şöyle:

Bir emniyet yetkilisinden alınan bilgiye göre elde edilen menşei belirsiz ürün hem EPDK'ya hem de TÜBİTAK'a bildirilmiş. TÜBİTAK tarafından yapılan laboratuar analizlerinde de Petrol Ofisi A.Ş.'nin Hatay'da yer alan depolarında ele geçirilen menşei belirsiz maddenin Marker K ve Marker XP cihazları ile girişim yapıldığı tespit edildi.

POAŞ yetkilileri yalan beyan da bulunmuş

Konu ile ilgili olarak Petrol Ofisi A.Ş. yetkilileri Ulusal Marker enjeksiyon cihazı içinde bulunan maddenin cihazı süpürme sırasında kullanılan alkol ve veya akaryakıt kalıntısı olabileceğini iddia etti ancak TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde menşei belirsiz madde içerisinde alkol kalıntısına rastlanılmadığı diğer taraftan 2007 yılından bu yana enjeksiyon sonrası yapılan süpürme işleminde alkol kullanılmadığı belirtildi.

POAŞ Marker cihazlarını yanıltmış

TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde varılan sonuca göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürünün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik yanıltıcı boya içerdiği ortaya çıktı.

TÜBİTAK Ulusal Markeri kendisi tartışmaya açtı

TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde varılan sonuca göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik boya içeriyor. Yine TÜBİTAK'a göre bu maddenin akaryakıta yüksek miktarda ilave edilmesi durumunda Ulusal Marker özelliği göstererek saha kontrol cihazlarını yanıltıyor.

EPDK yargı işlemlerini başlattı

Aynı emniyet yetkilisinin verdiği bilgiye göre EPDK ilgili birimlere yazı yazarak gerekli yasal işlemlerin başlatılmasını istemiş. Şimdi ise şu soru merak ediliyor: Acaba yakalanamayan ve menşei belirsiz akaryakıt ile piyasaya sürülen kaçak akaryakıtın miktarı ne?

İŞTE SAHTECİLİĞİN BELGELERİ :

http://habervaktim.com/galeri/resimler/8647819285.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9144939060.jpg

*

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9397901267.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/7018649797.jpg

-
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6800353580.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/6800353580.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9789304348.jpg





/ HABERVAKTİM.COM
16 Ekim 2oo9

FarukARSLAN. 10-17-2009 01:46

Bunlar mı yalan?
 
Bunlar mı yalan?
http://img11.imageshack.us/img11/2870/resim907711.jpg
TRT 1'de yayınlanan ve terör devleti İsrail'in Gazze saldırılarını konu alan "Ayrılık" dizisiyle iki ülke ilişkileri bir kez daha gerildi.

Dizide yer alan, İsrail askerlerinin silahsız çocuklara ateş açması ve Filistinlilerin kurşuna dizilmesi sahneleri, Yahudi cephesini adeta çıldırttı. İsrail'in küstah yöneticileri, Türkiye'ye tepkilerini dile getirmek için değişik kanalları kullanırken, kamuoyundan TRT'ye destek yağıyor.

STK'LAR AYAKTA

‘Özgürder', ‘Mazlumder', ‘Memur-Sen', ‘Hizmet-İş', ‘Bem-Bir-Sen', ‘Diyanet-Sen', ‘Birlik Haber-Sen', ‘GAP Gazeteciler Birliği', ‘TYB', ‘Sağlık- İş', ‘Sağlık-Sen', ‘İHH', ‘Sivil Düşünce', ‘Büro Memur-Sen', ‘Özgür Eğitim-Sen', ‘Özerk Diyanet-Sen' ve ‘Tüketiciler Birliği' temsilcileri, gerçeklerin İsrail'i rahatsız ettiğini ancak gerçeklerden kaçılamayacağını belirttiler. Siyonistlere yıllardır ayna tutup gerçek yüzlerini görmelerini kimsenin sağlamadığını vurgulayan Sivil Toplum Temsilcileri, “TRT bunu başarmıştır. Vampirlerin aynadan nasıl göründüklerini göstermişlerdir. Yayınlanan dizideki görüntüler film değil, gerçeğin ta kendisidir. Dizide emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz” dediler.

ONE-MİNUTE İSTİYORLAR

Miray Film Yapım Şirketi Genel Müdürü Eyüp Gökhan Özekin de, TRT'de yayınlanan ‘Ayrılık' dizisine destek verirken, çok önemli hatırlatmalarda bulundu. Özekin, “Nazilerin Yahudilere 2. dünya savaşında yaptıkları katliamı anlatan çok sayıda film çekildi. Bunlardan biri de “Piyanist” filmidir. Bu film, TRT'de yayınlanmıştır. Bugün Siyonistlerin tepki gösterdiği ‘Ayrılık' dizisindeki görüntülerden çok daha ağır sahnelere yer verilmiştir. Sonra TRT'de yayınlanan dizide canlandırılan olaylar yalan değil, gerçektir. Bu gerçekliği inkar etme lüksümüz olmadığına göre takdir etmeliyiz” diye konuştu. Sözlerini, “Siyonistlerin yaptığı katliamları bir film altında toplamaya kalksak ‘ribon' yetmez” diye sürdüren Özekin, “Kesinlikle Siyonistlere yeni bir ‘one minute' daha gerekli” dedi.

HİTLER'İ ANLATAN FİLMLER NE OLACAK?

Program Yapımcısı Fatma Acer de, İsraillilere sert tepki göstererek, “Yaptığı zulümleri inkar edercesine TRT'yi ve onun üzerinden Türk halkını eleştirmeye kalkan İsrailli yöneticiler, o dizideki görüntüleri bir kez daha izlesinler de vampirliklerini görsünler. Hitler'in kendilerine yaptıklarını, tiyatro gösterilerinde, sinemalarında ve belgesellerinde abartılı bir üslupla anlatan İsraillilerin, kendi acımasızlığının gözler önüne serilmesine tepki göstermeye hakkı yoktur” diye konuştu.

http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
17 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-18-2009 00:32

Devletin cebinden para çalanlar hesabını versin
 
Devletin cebinden para çalanlar hesabını versin
http://img10.imageshack.us/img10/7650/resim907911.jpg

Maliye Bakanlığı koordinasyonunda Haziran 2009'da Petrol Ofisi A.Ş.'nin Hatay'da yer alan depolarında yapılan denetimlerde, menşei belirsiz Ulusal Marker sıvısının ortaya çıkmasından sonra, POAŞ'ın piyasaya ne kadar kaçak akaryakıt sürdüğü merak konusu oldu.


Aydın Doğan'ın büyük ortağı olduğu POAŞ'ın sattığı enerjide büyük oranda böyle usulsüzlük olduğu iddia edilirken, soruşturmanın genişletileceği belirtiliyor.

GÜLEK: DENETİM VE ADALET ŞART

Konuyla ilgili Vakit'e konuşan Vergi Denetmenleri Derneği Genel Başkanı Aykut Gülek, “O konuyla ilgili TÜBİTAK ve Enerji Piyasası Denetleme Kurulu raporunu vermiş ve bir gerçeği ortaya çıkartmış. Zaten ülkemizde enerjinin yüzde 50'sinin kaçak olduğu biliniyor. Son yıllarda işsizlik arttı, ekonominin dengesi bozuldu. Bundan dolayı bu tip yasadışı kaçakçılığa izin verilmemeli ve çok ağır yaptırımlar uygulanmalı. Hatta devletin savcıları hemen harekete geçmelidir. Basit bir esnafa bile hiçbir ayrıcalık yapılmadan en ağır şekilde yaptırımlar uygulanıyorsa, adı şu holding ya da bu holding hiç fark etmez, adalet hemen uygulanmalı ve ülkemizin ekonomisini en önemli katma değer sağlaması gereken enerji piyasasında da adalet uygulanırsa gelir dengesizliği, işsizlik ve diğer ekonomik sıkıntılar bir ölçüde giderilmiş olur” dedi.

ER: BU KAÇAKÇILAR ELLERİNİ KOLLARINI SALLAYARAK GEZMEMELİ

Tüketiciyi Koruma Derneği Başkanı Ali Er ise, “Biz Türkiye'de dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanıyoruz. Kaçak akaryakıtı ellerini kollarını sallayarak yurda sokanlar, tüketicilerin ve devletin cebinden para çalıyorlar. Bunlara fırsat verilmemesi lazım. Vergiden çalınan her kuruş, milletin çocuklarının rızkından çalınıyor demektir” diye konuştu.

MARKER CİHAZLARI NASIL YANILTILDI?

TÜBİTAK tarafından yapılan analizlerde varılan sonuca göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürünün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik yanıltıcı boya içerdiğini belirtiyorlar. TÜBİTAK raporuna göre POAŞ tesislerinde bulunan menşei belirsiz ürünün Ulusal Marker cihazlarını yanıltmaya yönelik yanıltıcı boya içerdiği, bu maddenin akaryakıta yüksek miktarda ilave edilmesi durumunda Ulusal Marker özelliği göstererek saha kontrol cihazlarını yanılttığı vurgulanıyor. Kaçak akaryakıttan, devletin yıllık 6 milyar TL vergi kaybı olduğu belirtiliyor.

***

Doğan, banka hesaplarına haczi doğruladı

Doğan Yayın Holding A.Ş., vergi kaçırdığı tespit edilen şirketlerinin banka hesaplarındaki mevcut tutarlarına ihtiyati haciz işlemi tesis edilmesini, bankalara yazılan yazılar vasıtasıyla öğrenildiğini duyurdu. Doğan Yayın Holding A.Ş.'nin Kamuyu Aydınlatma Platformu'nda (KAP) yayımlanan özel durum açıklamasında, “Doğrudan bağlı ortaklığımız Doğan TV Holding A.Ş. ile dolaylı bağlı ortaklıklarımız D Yapım Reklamcılık ve Dağıtım A.Ş., Doğan Prodüksiyon Hizmetleri A.Ş. ve Alp Görsel İletişim Hizmetleri A.Ş.'den 2005, 2006 ve 2007 hesap dönemlerine ait ‘Vergi İnceleme Raporları' ile ilgili olarak; vergi aslı, vergi cezası ve gecikme faizi tutarı için birlikte toplam 4 milyar 823 milyon 825 bin 987.33 TL tutarındaki teminatın gösterilmesi sürecinde; ilgili Vergi Daireleri tarafından yukarıda ticaret unvanları yer alan bağlı ortaklıklarımızın banka hesaplarındaki mevcut tutarlarına ihtiyati haciz işlemi tesis edilmiş olduğu, bankalara yazılan yazılar vasıtasıyla bugün dolaylı olarak öğrenilmiştir. Diğer taraftan, medyada yer aldığı şekli ile ‘Doğan hisselerinin bloke edilmesi' ifadesinden ne kastedildiği ise tam olarak anlaşılmamaktadır.” denildi.

MALVARLIĞI İNCELENECEK

Doğan'ın vergi cezası ile ilgili haciz konulan varlıkları 4.8 milyarlık vergi cezası borcunu karşılamazsa, Doğan Grubu'nun para ve mal transferlerine geriye dönük inceleme yapılacak.

DOĞAN ALEYHİNE KARAR

Kızı, Doğan TV'de spiker olarak çalışan Hakim Gülşen Deringöl'ün de üyesi olduğu İstanbul 9. Vergi Mahkemesi, Doğan Grubu'nun yürütmeyi durdurma talebini oybirliği ile reddetti. Aydın Doğan'ın çalışanı Elif Deringöl'ün annesi Hakim Gülşen Deringöl, etik olmadığı gerekçesiyle karar görüşmesine katılmadı. Doğan Yayın Holding bir açıklama da mahkeme kararı için yaparak, “itiraz hakkının” kullanılacağını duyurdu. Öte yandan Doğan Yayın Holding A.Ş, Doğan Dış Ticaret ve Mümessillik A.Ş. ile Işıl İthalat İhracat Mümessillik A.Ş'nin, vergi ve ceza ihbarnamelerinin terkini (silinmesi) amacıyla itirazda bulundukları belirtildi.

http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
17 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-18-2009 14:02

Yüzde 100 Siyonist ağzı
 
Yüzde 100 Siyonist ağzı
http://img26.imageshack.us/img26/5223/resim908871.jpg
Türkiye-İsrail ilişkileri, ‘Anadolu Kartalı' tatbikatı ve sonrasında yaşanan ‘Ayrılık' dizisi krizi ile iyice gerilirken; Doğan medyası, yayınlarında Siyonist medyayı aratmıyor.

‘İsrail'in menfaatlerini korumak' ilkesiyle yayın yapan Axel Springer ile ortak olan Doğan medyasının, haberlerinde yüzde yüz Siyonist ağzı kullanması, “Siz kime hizmet ediyorsunuz” dedirtiyor

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, “Halkımızın sesine kulak verdik” sözleri ile açıklık getirdiği ‘Anadolu Kartalı' tatbikatının ertelenmesi ile başgösteren Türkiye-İsrail gerginliği, TRT'de yayınlanan ‘Ayrılık' isimli diziyle doruğa çıktı. “İsrail'in menfaatlerini korumak” temel ilkesiyle hareket eden Yahudi Axel Springer'le ortaklığı bulunan ve kendisi de bu ilke doğrultusunda hareket eden Aydın Doğan medyası, Siyonist devlete tam destek veriyor. Doğan medyası, Gazze'de 437'si çocuk, 110'u kadın, 123'ü yaşlı erkek, 14'ü tıp görevlisi, 4 de gazetecinin katledildiği terör hareketine adeta avukatlık yapıyor. Kartel, ‘Eli kanlı denilen askerler, 1999'da yardımınıza koştu', ‘Türkiye aklını başına toplamalı', ‘Ordu giderek İslamlaşıyor' başlıklı, İsrail ağzıyla yazılmış haberleri ile Siyonist medyasından hiçbir farklı olmadığını ortaya koyarken; gazetelerin tavrı “Siz kime hizmet ediyorsunuz?” dedirtiyor.

ADETA İSRAİL'İN YERLİ UZANTILARI

Hürriyet, Milliyet ve Vatan gibi kartelin önde gelen gazeteleri, İsrail ile dizi gerginliğinin başladığı günden bu yana birbiri ardına yaptığı haberlerle, İsrail ile bozulan ilişkilerin Türkiye için çok tehlikeli sonuçları olacağından dem vurup, İsrail'in blöflerini Türkiye halkına dayatmaya çalışıyor.

HAHAMBAŞILIKTA BAŞI HÜRRİYET ÇEKİYOR

Hürriyet, çarşamba günü yaptığı haberlerle adeta lobi faaliyetine start verdi. Gazetenin iptal edilen tatbikat sonrası kullandığı haber başlığı, ‘Türkiye aklını başına toplamalı'.
İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom'un bir İsrail gazetesine yaptığı küstah açıklamayı aceleyle derleyen Hürriyet gazetesi, Şalom'un, “Türklerin, akıllarını başlarına toplayacaklarını ve iki ülke arasındaki bağların, bizim olduğu kadar onların da çıkarına olduğunu anlayacaklarını umuyorum” sözlerini haberleştirdi.
Aynı gazete bir gün sonra ise ‘Asıl sert tepki bugün' başlığını kullanıp, “İsrail TRT'de yayınlanan ‘Ayrılık' dizisiyle ilgili asıl sert tepkiyi bugün verecek” dedi. Hürriyet'ten aşağı kalmayan Milliyet ve Vatan da benzer başlıklar atarak, bu çirkin oyunda olduklarını ortaya koydu.

İŞTE KARTEL GAZETELERININ GÜNBEGÜN ARTIRDIĞI İSRAIL YANDAŞLIĞI:

HÜRRİYET / 16.10.2009
Haberin başlığı ‘Asıl sert tepki bugün' - İsrail, TRT'de yayınlanan “Ayrılık” dizisiyle ilgili asıl sert tepkiyi bugün verecek. Diziyle ilgili ilk tepkisini dün Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçiliği Maslahatgüzarı'nı Dışişleri Bakanlığı'na çağırarak gösteren İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy, bugün Dışişleri Bakanlığı'na giderek İsrail Hükümeti'nin diziyle ilgili düşüncelerini aktarıp, Türkiye'yi uyaracak.

HÜRRİYET / 16.10.2009
Haberin başlığı ‘Ordu giderek İslamlaşıyor'- Tatbikat tartışması sürerken İsrail'in İstanbul eski Başkonsolosu Moti Amihai, Türkiye'nin son dönemde bir politika değişikliği yaptığını, bunun arkasında da “Ordunun giderek İslamlaşması, Suriye ile ilişkilerin güçlendirilmesi ve azalan AB üyelik şansına ilişkin kaygıların bulunduğunu” iddia etti.

HÜRRİYET / 16.10.2009
Haber Başlığı “Netanyahu: Hayal kırıklığına uğradık” - Türkiye ile İsrail arasında krize yol açan “Ayrılık” dizisi tartışmasına son olarak İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu da katıldı.

HÜRRİYET / 17.10.2009
Haberin başlığı “Eli kanlı denilen askerler, 1999'da yardımınıza koştu” - İsrail, TRT'de yayına giren “Ayrılık” dizisinden duydukları rahatsızlığı, dün Dışişleri Bakanlığı'na çağrılan Türkiye'nin Kudüs Maslahatgüzarı Ceylan Özen'e iletti.

HÜRRİYET / 17.10.2009 MANŞET
Haberin başlığı “REYTİNG 0.8 KRİZ % 100 - Sert nota sert cevap”- İsrail'in Gazze'de insanlık suçu işlediği günlerde HAMAS'ın suçlu olduğunu iddia etme cüreti gösteren Milliyet ve Vatan gazetelerinin sistematik yayınları ise şöyle:

MİLLİYET / 14.10.2009
Haberin başlığı ‘Ankara, İsrail ile ilişkileri çöpe atıyor' - İsrail'de yayımlanan Jerusalem Post gazetesi, Anadolu Kartalı tatbikatının İsrail'in de katılacağı uluslararası bölümünün iptal edilmesini önceki günkü başyazısında değerlendirdi.

MİLLİYET / 15.10.2009
Haberin başlığı “Türkiye artık güvenilir stratejik ortak değil” - “Anadolu Kartalı” tatbikatı krizinin İsrail'deki yankıları sürüyor. Ünlü İsrailli gazeteci yazar Ron Ben-Yishai, Yedioth Aharonot tarafından yayımlanan analizinde krizi İsrail'e “stratejik darbe” olarak niteleyerek, “Türkiye, İsrail için artık güvenilir bir stratejik müttefik değil” yorumunu yaptı.

VATAN / 15.10.2009
Haberin başlığı “Şalom'dan tehdit gibi açıklama - Türkler akıllarını başlarına toplamalı..” - İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom, Türkiye ile ilişkilerdeki kötüleşmenin anlamsız olduğunu belirterek, “Türklerin akıllarını başlarına toplayacaklarını ve iki ülke arasındaki bağların, bizim olduğu kadar onların da çıkarına olduğunu anlayacaklarını umuyorum” dedi.

VATAN / 17.10.2009
Haberin başlığı “İsrailli askerler depremde size yardım etmişti” - İsrail'in Ayrılık dizisi nedeniyle önceki gün verdiği notanın detayları dün belli oldu. Dizinin İsrailli askerleri “kana susamış, çocukları öldürmekten zevk alan üstün ırkın mensupları” olarak gösterdiğinin ifade edildiği notada, “Bu tip kışkırtmalar, Türkiye'deki Yahudilere ve ülkeye turist olarak gelecek İsraillilere yönelik fiziksel saldırılara neden olabilir” dendi.


http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
/ 18 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-18-2009 14:04

Bu da yalan çıktı!
http://img26.imageshack.us/img26/2036/resim909301.jpg
Deprem döneminde basına yansıyan haberlerde “yardımın sırrı anlaşıldı” başlıkları kullanılmış ve gizli toplantı için 30 Amerikan ve 12 İsrailli subayın Türkiye'ye geldiği ve enkaz altında bu subayların da kaldığı belirtilmişti. İsrailli yardım ekibinin de enkaz altındaki subayları kurtarmak için İsrail kamuoyunun baskısı ile Türkiye'ye geldiği ortaya çıkmıştı.

Siyonist hayranı Doğan medyasının manşetlerine çektiği İ“Soğukkanlı katiller olarak gösterilen İsrail askerlerinin bir kısmının, 1999 depremi sonrasında zor saatler yaşayan Türkiye halkının yardımına koştuğu” yönündeki haberlerinin de yalan olduğu ortaya çıktı.

O dönemde gazetelere yansıyan haberlerde; sözde yardım için Türkiye'ye gelen İsrail askerlerinin Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ‘gizli' bir toplantı için bulunan ve depremde enkaz altında kalan 30 Amerikan ve 12 İsrailli subayı kurtarmak için geldikleri, Türkiye'de 3 gün kaldıktan sonra diğer depremzedelere yardım eli uzatmadan ülkelerine döndükleri ifade edilmişti.

Vakit yazarı Hasan Karakaya ise o tarihlerde köşesinde, Gölcük'teki gizli toplantıya dikkat çekerek, “… Deprem gecesi İsrail asker ve subayları Gölcük'te miydi? Eğer orada iseler, o gece bu asker ve subaylar nerede kaldılar? Deprem sonrasında enkaz altından İsrail askeri çıkarıldı mı? Deprem sonrasında İsrail neden hızla deprem bölgesine yüzlerce askerî ve uzman personel sevketti?” şeklinde yazmıştı.



/ VAKİT
18 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-19-2009 11:47

Onursal başkana bak!
http://img39.imageshack.us/img39/6498/resim910251.jpg
Trakya Üniversitesi'nde görevde bulunduğu sırada başörtüsü düşmanlığı yapan ve geçtiğimiz aylarda eşini terk ederek metresiyle birlikte yaşayan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Atatürkçü Düşünce Derneği Onursal Başkanı Prof. Ahmet Saltık'ın, 1977-78 yılında Elazığ'da görev yaparken evrakta sahtecilik yaptığı ve bu yüzden 3 ay hapis, 250 lira ağır para cezası ve 2 ay 15 gün memuriyetten uzaklaştırma cezası aldığı ortaya çıktı.

KEBAN'DA TABİBKEN SAHTECİLİK YAPMIŞ

Vakit'in elde ettiği belgeye göre, 1998'de Edirne Valiliği Emniyet Müdürlüğü'ne “Kemalist Düşünce” isimli dergi çıkarmak için başvuran Saltık'a, Basın Kanunu'nun 5. maddesinin 6. fıkrasındaki “Sahtecilik ve dolandırıcılık yapanlar yayıncılık yapamaz” hükmü hatırlatılarak, Saltık'ın Elazığ'ın Keban ilçesinde Sağlık Ocağı tabibi olarak görev yaptığı 1977-78 yılları arasında ilaç yolsuzluğu ve evrakta yaptığı sahtecilik suçunun 1985'te kesinleştiği ve bu yüzden derginin sahibi olamayacağı belirtiliyor.

3 AY HAPİS, 250 LİRA PARA VE 2 AY 15 GÜN MEMURİYETTEN MEN CEZASI

Edirne Emniyet Müdürlüğü'nün Atatürkçü Düşünce Şubesi'ne gönderdiği yazıda ayrıca, Saltık'ın yerine başkasının başvurarak dergiyi çıkarabileceği de belirtilirken, Edirne Valiliği'nin yaptığı araştırma sonucunda Saltık'ın 1985 yılında kesinleşen cezasının 3 ay hapis, 250 lira ağır para cezası ve 2 ay 15 gün memuriyetten uzaklaştırma cezası olduğu da hatırlatılıyor.

EHLİYETİ VE ARABASI VAR AMA ÇÜRÜK

Öte yandan gözlerindeki problemi öne sürerek askerlik yapmayan ve 8 Ekim 1985 tarihinde “Yükümlünün 8.10.1985 günlü dilekçesi aşağıda açık kimliği yazılı yükümlü askerliğe elverişli değildir raporu almış olup işlemleri kütük ve yardımcı deftere işlenmiştir” raporu aldıran Saltık'ın Trakya Üniversitesi'nde görev yaparken öğrencilerini fişlediği de ortaya çıktı. Vakit'in elde ettiği bir başka belgeye göre Ergenekon iddianamesinde adı geçen ve hala Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı ve Atatürkçü Düşünce Derneği Onursal Başkanı olan Prof. Ahmet Saltık'ın, Trakya Üniversitesi'nde görev yaparken öğrencileri nasıl fişlediği, yasakçı zihniyetin nasıl tehlikeli ve acımasız olduğunu gözler önüne seriyor. Eşini terk ederek metresiyle birlikte yaşayan ve Vakit'e yakalanan Saltık, fişlediği binlerce öğrencinin geleceğini karartırken, bugün hala üniversitede ‘bilim adamı' unvanıyla görev yapmaya devam ediyor.

ÖĞRENCİSİNİ 11 DEFA FİŞLEMİŞ

Vakit'in elde ettiği belgeye göre, Trakya Üniversitesi'nde Profesör unvanıyla görev yapan ADD Onursal Başkanı Ahmet Saltık, 14 Temmuz 1998'de üniversitenin Tıp Fakültesi Dekanlığı'na gönderdiği yazıda, başörtülü Sultan Keskin'le ilgili disiplin soruşturmasından haberdar edilmek istediğini belirtiyor. Başörtülü olduğu için disiplin soruşturmasına tabi tutulan Keskin'i fişleyen Saltık, dilekçesinde şöyle diyor: “Fakültemiz 6. sınıf öğrencilerinden Sultan Keskin'in türban takması hakkında düzenlenen tutanak 11. yazı olmaktadır. Bir adet tutanak yazımız ekindedir. Adı geçen hakkında gerekli disiplin soruşturmasının yapılarak sonuçtan bilgi verilmesi için gereğini bilginize sunarım. Saygılarımla. Prof. Dr. Ahmet Saltık, T.Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı.”

“VATANPERVERİM AMA ASKERLİK YAPMADIM!”

Sözkonusu iddialarla ilgili Vakit'in sorularına Saltık'tan itiraf gibi cevaplar geldi. Ülkesini seven birisi olduğunu, ancak askerlik yapmadığını itiraf eden Saltık, “Keban'da aldığım evrakta sahtekarlık cezası Yargıtay'da bozulmuştur. O yüzden sicilimden silinmiştir. Çürük olayında da gözümdeki problemden dolayı askerlik yapamadım, ancak daha sonra ABD'de gözümden ameliyat oldum. Sorun ortadan kalktı ve araç kullanabilecek düzeye geldim. Fişleme işine gelince... Ben rektörün talimatını uyguladım. Ben ülkesini seven bir insanım” dedi.

ASKERE ALINACAK MI?

Saltık'ın, “Peki ABD'de gözünüzden ameliyat olduktan sonra sorun kalmadığını söylüyorsunuz. Araç kullanabiliyorsunuz... Şu an gözünüzdeki problem ne durumda, kaç numaralı gözlük kullanıyorsunuz?” şeklindeki sorumuz karşısında panikleyerek cevap vermekten kaçınması ise dikkat çekti. Gözündeki rahatsızlığı tedavi ettirerek ehliyet alan Saltık'ın vatani görevini yapmak için askere alınıp alınmayacağı ise merak konusu oldu.

İŞTE SALTIK'IN MARİFETLERİ VE O BELGELER :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3560253725.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/2464737076.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/6426117196.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/8131418646.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/8146729485.jpg




http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
19 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-20-2009 01:20

İsrail Türkiye'ye muhtaç!
http://80.93.216.130/resim/resim55836_2.jpg
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta İsrail'in yaptığı katliamları anlatmasının ardından, İsrail ağzıyla yayın yapan kartel gazete ve televizyonlarının, “Aman İsrail ile ilişkilerimiz zarar görür” yaygarasının alt yapıdan yoksun olduğu görülüyor.

İsrail ile karşılıklı ticaretimizde sağladığımız döviz girdisi 493 milyon dolarda kalırken, 700 bin nüfuslu Katar'dan sağladığımız döviz fazlası 915 milyon dolar.

Terör devleti İsrail'in Gazze'de yaptığı son katliamla birlikte tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye'den de bu ülkeye yönelik büyük tepki geldi. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in Davos'ta yaptığı suçlamalar ve ithamlara cevap veren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı haklı çıkış, büyük yankı buldu. Ancak İsrail ağzıyla yayın yapan bazı yayın organlarının “Aman İsrail ile ilişkilerimiz” bozulmasın şeklindeki savunmaları, gözleri Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkiye çevirdi.

KATAR, İSRAİL'İ İKİYE KATLIYOR

İsrail ile Türkiye arasındaki ticarette Türkiye'nin sağladığı döviz fazlasının 493 milyon dolar ile sınırlı olduğu görülüyor. Türkiye'nin İsrail'e ihracatı 2008 yılı sonu itibariyle 1 milyar 953 milyon dolar olurken, Türkiye, geçtiğimiz yıl İsrail'den 1 milyar 441 milyon dolarlık ithalat yaptı. İsrail'e son 10 yılda Türkiye'nin ihracatı toplam 1 milyar 400 milyon dolarlık artış kaydetti. İthalat ise bu sürede 1 milyar 100 milyon dolar yükseldi.
Buna karşın Türkiye'nin, İstanbul'un Bağcılar ilçesi kadar nüfusu olan Katar ile karşılıklı ticarette elde ettiği döviz fazlası 915 milyon doları buluyor.

Geçen yıl Katar'a 1 milyar 74 milyon dolar ihracat yapan Türkiye, bu ülkeden geçen yıl 159 milyon dolar ithalat yaptı. Aynı şekilde Türkiye, komşu ülkeler Irak ve Suriye ile ticaretinde de fazla veriyor. Türkiye, Irak ile ticaretinde 2 milyar 591 milyon dolarlık fazla ile büyük bir döviz girdisi sağlarken, Suriye ile ticaretimizde 473 milyon dolar fazlamız bulunuyor.

SAVUNMA SANAYİİNDE İSRAİL'E DOLAR AKITIYORUZ

Türkiye ile İsrail arasında zaman zaman siyasi gerilimler yaşanmasına rağmen, askeri bürokrasinin etkisiyle ısrarla sürdürülen stratejik ilişkilerin niteliğinde ciddi bir değişim olmaması dikkat çekiyor. Dış ticaretimizde kayda değer bir fayda sağlamayan Türkiye, üstelik İsrail'e savunma ihalelerinden de adeta dolar akıtıyor. İsrail firması IMI'ya verilen M-60 tanklarının modernizasyonu ihalesinde Türkiye, 170 adet tankın modernizasyonu için IMI firmasına 668 milyon dolar ödedi. Bunun yanı sıra 300 adet askeri helikopterin modernizasyonu için ise Türkiye bir başka İsrailli firmaya 57 milyon dolar ödedi. 54 adet F-4 uçağının modernizasyonunu İsrail'e 632 milyon dolara ihale eden Türkiye, 48 adet F-5 savaş uçağının modernizasyonu için ise İsrail'e 80 milyon dolar verdi. Son olarak ise F-16 savaş uçaklarının izleme donanımlarının sağlanmasını öngören 141 milyon dolarlık işinin de iki İsrail firmasına ihale edildiği biliniyor. Sadece son 10 yılda yapılan ihalelerden kamuoyuna yansıyanların toplam bedeli olarak Türkiye'nin İsrailli firmalara 1 milyar

578 milyon dolar ödeme yaptığı görülüyor.

İsrail, bir Katar bile etmiyor:

http://img269.imageshack.us/img269/593/catsef.jpg


Gazete Küpürü için
TIKLAYIN -

/ VAKİT
2 Şubat 2009

ATmaCA53 10-20-2009 04:34

işte gazete budur, adam gibi gazete, gerçekleri belgeleri ile ortaya koyan profesyonel habercilik anlayışı daha buna ne denilebilir ki vakit almaya devam, vakit okumaya devam, habervaktim okumaya devam, aynı düzenli çalışmayı samanyoluhaber ve zamandan beklerdim ama eskisi pek etkili değiller, haber7 gelirsek biraz muhalileşti galiba, muhalif görüşlü yandaşlar haber7 sitesinde rahatça eleştirisi, hakaretini yapabiliyor haber7 buna izin veriyor çok yazık gözümden düştü.

FarukARSLAN. 10-20-2009 19:50

Doğan, hesaplarını gizliyor!
http://img14.imageshack.us/img14/2526/resim912001.jpg
Aydın Doğan'ın 4.8 milyar liralık vergi borcu teminatına karşılık, reklam ve benzeri gelirleri de Maliye'nin kontrolüne giriyor.

Doğan Grubu, Maliye'nin banka hesaplarına tedbir konulması yönündeki kararını İMKB'ye bildirdi ancak el konulan hesaplarda ne kadar para olduğu ve bunun ne kadarına haciz konulduğunu henüz bildirmedi.

Maliye, geçtiğimiz günlerde 4.8 milyar liralık vergi cezası teminatına karşılık Doğan Yayın Holding'in bağlı ortaklıklarından D Yapım, D Prodüksiyon ve Alp Görsel'in banka hesaplarına da ihtiyati haciz uyguladı. Bundan böyle reklam ve benzeri gelirler Doğan yerine Maliye'ye geçecek. Üçüncü kişilerden sağlanacak gelirler de artık vergi dairesinin kontrolünde olacak. Doğan Grubu, Maliye'nin banka hesaplarına tedbir konulması yönündeki kararını İMKB'ye bildirdi ancak el konulan hesaplarda ne kadar para olduğu ve bunun ne kadarına haciz konulduğunu henüz bildirmedi. Doğan Grubu'nun binlerce hissedarı bu sorunun cevabını bekliyor. Tedbir konulan hesaplarda ne kadar para olduğu ve borcun ne kadarlık kısmını karşıladığı kamuoyuna açıklanması bekleniyor.

REKLAM AJANSLARI BİLGİLENDİRİLMELİ

Diğer taraftan, Doğan Grubu'nu Maliye'nin kontrolüne geçen reklam gelirleriyle ilgili reklam ajanslarını bilgilendirmesi gerekiyor. 6183 sayılı Amme Alacakları Kanununun 79. maddesi şöyle diyor: "Hamiline yazılı olmayan veya cirosu kabil senede dayanmayan alacaklar ile maaş, ücret, kira vesaire gibi her türlü hakların ve fiilen tutanak düzenlemek suretiyle haczi kabil olmayan üçüncü şahıslardaki menkul malların haczi, borçlu veya zilyed olan veyahut alacak ve hakları ödemesi gereken gerçek ve tüzel kişilere, kurumlara haciz keyfiyetinin tebliği suretiyle yapılır. Tahsil dairesi tarafından tebliğ edilecek haciz bildirisi ile; bundan böyle borcunu ancak tahsil dairesine ödeyebileceği ve amme borçlusuna yapılacak ödemenin geçerli olmayacağı veya elinde bulundurduğu menkul malı ancak tahsil dairesine teslim edebileceği ve malın amme borçlusuna verilmemesi gerektiği, aksi takdirde amme borçlusuna yapılan ödemeler ile malın bedelini tahsil dairesine ödemek zorunda kalacağı ve bu maddenin üç, dört ve beşinci fıkra hükümleri üçüncü şahsa bildirilir. Tahsil dairelerince düzenlenen haciz bildirileri, alacaklı tahsil dairelerince ya da alacaklı amme idaresi vasıtasıyla, posta yerine elektronik ortamda tebliğ edilebilir ve bu tebligatlara elektronik ortamda cevap verilebilir. Elektronik ortamda yapılacak tebliğe ve cevapların elektronik ortamda verilebilmesine ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir."

HACİZ AÇIKLAMASI

Doğan Yayın Holding A.Ş., ihtiyati haciz işlemi tesis edilen doğrudan ve dolaylı bağlı ortaklıkları ile şirket arasında doğrudan ve dolaylı sermaye iştirak/ortaklık ilişkisi ve hizmet temini dışında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını bildirdi.

Doğan Yayın Holdingin Kamuyu Aydınlatma Platformunda yayımladığı yazıda, "İhtiyati haciz işleminin, şirketimiz faaliyetleri ve finansal tabloları üzerinde, mevcut durum itibariyle ve bilgimiz dahilinde önemli bir etkisi bulunmamaktadır" denildi. Öte yandan Doğan Yayın Holding A.Ş'nin hisselerinin işlem sırası dün bir süreliğine kapatıldı. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) Hisse Senetleri Piyasası Müdürlüğü tarafından şirketin 15 Ekim 2009 tarihinde duyurduğu özel durum açıklamasına ilişkin olarak Borsa Başkanlığı'nca, istenmiş olan ek açıklama, Doğan Yayın Holding A.Ş tarafından duyuruluncaya kadar şirketin işlem sırası geçici olarak işleme kapatılmıştı. Şirketten açıklamanın gelmesinin ardından, işlem sırası tekrar açıldı.

DYH televizyon kanallarıyla ilgili olarak yaptığı bir başka açıklamada ise, “Başta Kanal D, Star, CNNTürk ve TNT olmak üzere hiçbir televizyon kuruluşunun nezdinde inceleme yapılmadığını, rapor düzenlenmediğini ve yayıncı şirketler hakkında hiçbir vergi cezası tahakkuk etmediğini” iddia etti.


http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
20 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-20-2009 19:53

‘Bedava Milliyet' davasında bilirkişi skandalı
http://img25.imageshack.us/img25/9462/resim911891.jpg
Hükümetin yargıyı siyasallaştırmaya ve yargı üzerinde baskı kurmaya çalıştığı iddiasını sürdüren Doğan Grubu'nun, yargı sistemini nasıl ablukaya aldığını Vakit belgeledi. Doğan grubunun, Vakit'te çıkan “Bedava Milliyet” haberi üzerine açtığı davaya bakan mahkemenin görevlendirdiği bilirkişilerin hazırladığı raporun perde arkasını araştıran Vakit, eşi benzeri görülmemiş bir “bilirkişi skandalı”nı ortaya çıkardı. Bilirkişilerden ikisi, Doğan grubuyla içli-dışlı çıktı...

Doğan Grubu gazetelerinden Milliyet, 2006 yılında Vakit'te yayınlanan ve Milliyet Gazetesi'nin, Ankara'da sokak ortasında gelen geçenin eline tutuşturulduğunu gösteren fotoğraf belgeli bir habere dava açtı. Milliyet'in bedava dağıtıldığını yazmamızı; haksız rekabet sayarak dava eden Doğan Gazetecilik A.Ş. (Milliyet), 50 bin TL manevi tazminat talep etti.

Davaya bakan İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, dava konusu olayı bilirkişiye havale etti. Üç kişilik bilirkişi heyeti; Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim üyeleri Prof. Dr. O. Gökhan Antalya ve Yard. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna ile İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Şükran Şıpka'dan oluşturuldu. Bu üç isimden oluşan bilirkişi heyeti, hazırladığı 26 sayfalık raporu mahkemeye sundu. Bilirkişi heyeti; Vakit'in haberinin güncellik ve kamu yararı taşıdığını tespit ettiğini raporda ifade etmesine rağmen, Doğan Gazetecilik A.Ş.'nin manevi tazminat talebinin yerinde olduğu şeklinde skandal bir görüş bildirdi.

BİLİRKİŞİNİN DOĞAN İLE İLGİNÇ BAĞLANTILARI

Mahkeme heyetinin vereceği kararda etkili olması beklenen raporu hazırlayan bilirkişi heyetindeki isimleri araştıran Vakit, ilginç bağlantılara ulaştı. Üç kişilik bilirkişi heyetindeki iki ismin Doğan Grubu ile içli dışlı bağlantıları, eşi benzeri görülmemiş bir bilirkişi skandalını ortaya koyuyor.

BİLİRKİŞİ, MİLLİYET VE POAŞ'IN AVUKATIYLA AYNI OFİSTE

İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevlendirdiği bilirkişi heyetindeki üç kişiden ikisi Doğan Grubu ile içli dışlı çıktı. Yard. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna, Milliyet'in onlarca davasını takip eden Av. Mustafa Duman ile aynı avukatlık bürosunu kullanıyor. Av. Duman ve ona bağlı çalışan aynı bürodaki avukatlar, Doğan grubuna bağlı POAŞ ve ERK Petrol şirketlerinin de yüzlerce icra dosyasını takip ediyorlar.. İstanbul Barosu kayıtlarına göre aynı büroyu kullandıkları anlaşılan Milliyet Gazetesi avukatı Mustafa Duman ile Milliyet'in açtığı davada bilirkişilik yapan Birgül Sopacı Öztuna, aynı zamanda üniversiteden sınıf arkadaşı. Milliyet Gazetesi'nin avukatlığını yapan Mustafa Duman, Yargıtay kararlarında bile yer aldığına göre, Adana 1., İzmir 4., İstanbul 2. ve İstanbul 4. İş Mahkemeleri'nde gazete adına savunma yapmış. Yine Duman ve aynı bürodaki diğer avukatların, Şişli icra dairelerinde, Doğan grubu şirketlerinden POAŞ ve ERK Petrol'e ait yüzlerce icra takibini yürüttüğü de öğrenildi.

İKİNCİ BİLİRKİŞİ DE, DOĞAN YÖNETİCİSİNDEN ÖDÜLLÜ VE BURSLU

Bilirkişi heyetindeki isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka ise Doğan Gazetecilik Anonim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi olan, aynı zamanda Aydın Doğan'ın şahsi avukatlığını da yürüten Barbaros Hayrettin Çağa'nın kurduğu Çağa Hukuk Vakfı ödülü almış ve aynı vakıftan yurt dışı destek bursu ile ödüllendirilmiş. Şükran Şıpka'nın Doğan Grubu ile ilişkisi bununla da sınırlı değil. Şıpka; Doğan Grubu'nun çıkardığı ve İcra Kurulu Başkanlığını Mehmet Y. Yılmaz'ın (Hürriyet yazarı) yaptığı Güncel Hukuk dergisinin danışmanlığını da yapıyor. Derginin yayın yönetmeni ise, tanıdık bir isim: Şıpka'nın bilirkişilik yaptığı dosyada dava dilekçesinde imzası olan avukatların patronu Köksal Bayraktar.

***

Dava konusu olan haber

Vakit, 13 Temmuz 2006 tarihinde, “Milliyet'in Ankara'da bedava dağıtıldığını” 1. sayfadan haber yapmıştı. Aydın Doğan, bu haberi, Bayraktar Hukuk Bürosu avukatları vasıtasıyla mahkemeye taşımıştı.
http://img24.imageshack.us/img24/6428/catsmvd.jpg

***

Aydın Doğan'ın Vakit aleyhine açtığı davanın bilirkişileri Doç. Dr. Şükran Şıpka ve Birgül Sopacı Öztuna'nın Doğan Grubu'nun adamlarıyla beraber çalıştığı ortaya çıktı. Doğal olarak, bilirkişi raporu da Vakit'in aleyhinde hazırlanmış.
http://img25.imageshack.us/img25/7241/78758469.jpg

***

Bilirkişi heyetindeki isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka, Doğan Gazetecilik Anonim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi olan Barbaros Hayrettin Çağa'nın kurduğu Çağa Hukuk Vakfı ödülü almış ve aynı vakıftan yurt dışı destek bursu kazanmış. Şükran Şıpka'nın Doğan Grubu ile ilişkisi bununla da sınırlı değil. Şıpka; Doğan Grubu'nun çıkardığı ve Yayın Yönetmenliğini, Doğan'ın avukatlarından Köksal Bayraktar'ın yaptığı Güncel Hukuk dergisinin danışmanlığını da yapıyor.
http://img24.imageshack.us/img24/2722/30126047.jpg


http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
20 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-21-2009 13:30

Skandala skandal açıklamalar !
http://www.habervaktim.com/resim/resim91277_2.jpg
Vakit'in ortaya çıkardığı bilirkişi skandalında adı geçen ve Doğan Grubu ile içli-dışlı oldukları anlaşılan bilirkişi heyetindeki isimlerden Yrd. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna, aynı büroyu kullandıkları Av. Mustafa Duman'ın Milliyet ve POAŞ ile ERK Petrol'ün dosyalarını takip ettiğinden haberinin olmadığını savundu. Birgül Sopacı, “Bilseydim bu davada bilirkişilik yapmazdım” dedi.

“Bedava Milliyet” davasında ortaya çıkardığımız bilirkişi skandalını, Doğan Grubu ile irtibatlı çıkan ve Milliyet'in lehine rapor yazan bilirkişi heyetindeki üyelere sorduk. Doğan Grubu'nun yargı sistemini adeta ablukaya aldığını gösteren bilirkişi raporunda imzası bulunan isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka ile Yrd. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna'ya, Doğan Grubu ile ilişkilerinin boyutunu öğrenmek istedik. Vakit'in ortaya koyduğu belgeler karşısında şaşkınlıklarını gizleyemeyen Öztuna ile Şıpka, telefonla konuyu kendilerine aktarıp görüşme talebinde bulunduğumuzda; önce Vakit'in bu konuda taraf olduğunu, dolayısıyla bu konuda konuşmayacaklarını söylediler. Ancak Doğan Grubu ile içli-dışlı olduklarını gösteren belgelere ulaştığımızı söylememiz üzerine hem Şükran Şıpka, hem de Birgül Sopacı Öztuna uzun uzadıya kendilerini savunmak zorunda kaldı...

ÖZTUNA: BU İLİŞKİLERİ BİLSEYDİM BİLİRKİŞİLİK YAPMAZDIM

Milliyet gazetesinin Vakit aleyhine açtığı 50 bin TL'lik tazminat davasında Milliyet'in lehine bilirkişi raporu yazan heyette bulunan Yrd. Doç. Dr. Birgül Sopacı Öztuna'nın adresi, İstanbul Barosu'ndaki kayıtlara göre, Milliyet'in onlarca davasını takip eden Av. Mustafa Duman'ın ofisi görünüyor. Av. Mustafa Duman ve bürosundaki diğer avukatlar, aynı zamanda Doğan Grubu'na bağlı Petrol Ofisi ile Erk Petrol'ün de yüzlerce dosyasını takip ediyorlar. Bu ilişkileri sorduğumuz Birgül Sopacı Öztuna, Mustafa Duman ile üniversiteden sınıf arkadaşı olduğunu itiraf etti. Avukatlık yapmadığını savunan Birgül Sopacı Öztuna, Av. Duman ile adreslerinin aynı olmasının, Baro'da stajyerlik yıllarına dayandığını ileri sürdü. Öztuna, “Mustafa Duman'la pek görüşmüyorum zaten. Milliyet'in avukatlığını yaptığını bilmiyorum. Milliyet'in avukatlığını yaptığını bilseydim, kesinlikle bilirkişilikten çekilirdim. Size yemin ediyorum ki; orayla herhangi bir bağlantım yok. Bilseydim kesinlikle çekilirdim” dedi. Davalı taraf olan Vakit'in, davaya bakan mahkemeye itirazda bulunmasını öneren Birgül Sopacı Öztuna, “İtiraz edin. İlgili mahkemeye yazın. Başka bir heyet oluşturulsun. Çünkü ben böyle bir ithamla iş yapmış olamam. Ben hakimle de görüşeyim. Yeni bir heyet oluşturulsun. Ben çekilirim, hiç sorun değil” şeklinde konuştu.

ŞIPKA, SKANDALI SAVUNDU

Bilirkişi heyetindeki bir diğer isim olan Doç. Dr. Şükran Şıpka ise, Doğan Grubu'nun çıkardığı ve genel yayın yönetmenliğini Vakit'e söz konusu davayı açan Prof. Köksal Korkmaz Bayraktar'ın yaptığı Güncel Hukuk dergisine danışmanlık yaptığı itirafında bulunduğu halde, bu ilişkinin tarafsızlığına halel getirmeyeceğini iddia etti.

Bilirkişi heyetindeki isimlerden Doç. Dr. Şükran Şıpka ise Vakit'e tazminat davası açan Doğan Gazetecilik Anonim Şirketi'nin Yönetim Kurulu Üyesi olan Barbaros Hayrettin Çağa'nın kurduğu Çağa Hukuk Vakfı'ndan ödül ve aynı vakıftan yurtdışı destek bursu almış. Doğan Grubu ile bu kadar ilişkisi bulunan birisinin Doğan Gazetecilik A.Ş.'nin açtığı bir davada bilirkişilik yapmasının etik olup olmadığını sorduğumuz Doç. Dr. Şükran Şıpka, bu ilişkilerin tarafsızlığına halel getirmeyeceğini savundu. Çağa Hukuk Vakfı'ndan ödül aldığı ve ödül sebebiyle yurtdışı bursu kazandığı halde Barbaros Hayrettin Çağa'yı hiç tanımadığını iddia eden Şıpka, “Çağa Hukuk Vakfı'nı biliyorum ama Barbaros Hayrettin Beyi hiç tanımıyorum. Bu vakfın kurucusu olması beni hiç ilgilendirmez. Ben Çağa Hukuk Vakfı'nın 2002 senesinde düzenlediği bir yarışmaya kitabımla katıldım ve ödül kazandım. Bu ödül nedeniyle bana verilen bursumu da 2003 yılı sonlarında kullandım. Siz bu ilişki nedeniyle benim bilirkişiliğimi etik bulmuyorsanız, o sizin meseleniz. Mahkemeye başvurup itiraz edin” dedi.

“DERGİLERİNDE DE DANIŞMANIM”

Doğan Grubu'yla ilişkisinin bizim öne sürdüğümüzden daha fazla olduğunu belirten ve bu ilişkilerin tarafsızlığına gölge düşürmeyeceğini savunan Şükran Şıpka, bizim bilmediğiz bir bağlantısını (Doğan Grubu'yla) daha itiraf etti. Şıpka, “Ben Doğan Grubu'nun yayınladığı Güncel Hukuk dergisinde danışmanım. Önce ona bakın. Onu da ileri sürün. Lütfen mahkemeye itirazınızı yapın” dedi. Şıpka'nın “danışmanlığını yapıyorum” dediği Güncel Hukuk dergisini, Doğan Grubu çıkarıyor. Yayın Yönetmenliğini Aydın Doğan'ın şahsi avukatlığını da yapan Köksal Bayraktar'ın yaptığı derginin İcra Kurulu Başkanlığı'nı ise Hürriyet gazetesinin yazarı Mehmet Y. Yılmaz yapıyor. Bilirkişilerden Şıpka'nın danışmanlık yatığını söylediği derginin yayın yönetmeni olan Köksal Bayraktar, aynı zamanda Milliyet'in Vakit'e açtığı davanın da dilekçesinde imzası bulunan bir avukat.
Şıpka, “Eğer benim Milliyet davasında yazdığım raporda taraflı davrandığımı iddia ediyorsanız, itiraz edin. Mahkeme yeni bir bilirkişiye verir. Benim belirttiğim görüşün tersine görüş çıkar belki. Eğer avukatınız benim bu ilişkilerimden dolayı taraflı davrandığıma inanıyorsa, itiraz etsin” savunmasında bulundu.


http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
21 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-21-2009 13:48

İşte Yahudi kini!
http://img96.imageshack.us/img96/841/resim913131.jpg
Anadolu Kartalı tatbikatının İsrail'in de katılacağı uluslararası bölümünün iptal edilmesi ve TRT ekranlarında yayınlanan Ayrılık dizisi nedeniyle Türkiye'le ilişkileri iyice bozulan İsrail, "İşte Yahudi kini" dedirten ilginç bir misilleme yöntemine başvurdu.

TÜRKİYE'YE KARŞI BOYKOT KAHVEYLE BAŞLADI

İsrail'de faaliyet gösteren Ilan's kafeler zinciri, iki ülke arasındaki ilişkiler düzelinceye kadar Türk kahvesini boykot kararı aldı. Türkiye'yi protesto için Türk kahvesini boykot kararı alan Tel Aviv'deki kafenin camına İbranice ve İngilizce yazılı bir de ilan asıldı.

TÜRKİYE'YE KARŞI KÜLTÜREL BOYKOT

İlanda yer alan Türk bayrağının üzerinin çarpı işaretiyle çizilmiş olması dikkat çekti. Ilan's kafeler zinciri koordinatörü Michal Steg, kahve boykotunun Türkiye'ye karşı başlatılan kültürel boykotun bir parçası olduğunu söyledi.

İSRAİLLİLER TÜRK KAHVESİ İÇMESİN

Tüm İsraillileri boykota katılarak Türk kahvesi içmemeye çağıran Steg, Ayrılık dizisinde İsrail askerlerinin küçük çocukları öldürdüğünü gösteren görüntüleri dehşet içinde izlediklerini kaydetti. Steg, boykotun Türk ekonomisine zarar vermeyeceğini fakat simgesel anlamının olduğunu belirtti.

TÜRK YAHUDİLERİ: TÜRK BAYRAĞINI KALDIRIRIZ

Diğer yandan TRT'de yayımlanan Ayrılık dizisini ve Türkiye'nin son dönemdeki tutumlarını, İsrail'de yaşayan Türk Yahudileri de boykot etme kararı aldılar. İsrail'de 100 bin civarındaki Türk Yahudilerini temsil eden Dostluk Derneği, Başbakan Erdoğan'dan halen yayımlanmaya devam eden dizinin kaldırılmasını istedi. Dizinin yayından kaldırılmaması durumunda Türk-Yahudi dostluğunu temsil eden Dostluk Derneğindeki bayraklardan Türk bayrağını kaldırmakla tehdit ettiler.

/ HABERVAKTİM.COM
21 Ekim 2009

Ertuğrul ÖZGÜL 10-21-2009 20:58

“Vakit'in yayınladığı belgeler inceleniyor”
 
Ergenekon Terör Örgütü davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısının ardındaki sır perdesini aralamak için tarihi kararlar almaya devam ediyor.

http://img237.imageshack.us/img237/2757/resim913862.jpg

Mahkeme, Vakit gazetesinin 24.07.2009 tarihinde yayınladığı “Küçük Paşa'ya Nazi yardımı” başlıklı haberde yer alan bilgilere ilişkin, İstanbul DGM Başsavcılığı'na yazı yazılarak, Küçük hakkında ilgili mercilerden soruşturma izni istenip istenmediğinin bildirilmesini ve Küçük'ün Azeri-Alman Dostluk Derneği üzerinden gönderdiği iddia edilen dekontların aslının mahkemeye en kısa sürede ulaştırılmasını istedi.

KÜÇÜK PAŞAYA NAZİ YARDIMI


İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay saldırısının tetikçisi Alparslan Arslan'ın Üsküdar'daki evinde çıkan ve Danıştay saldırısının yapıldığı 17 Mayıs 2006 tarihine Alparslan Arslan adına Elazığ'a rezervasyon yaptırıldığına yönelik belge hakkında inceleme başlattı. Mahkeme Heyeti; Türk Hava Yolları, Onur Air ve Atlas Jet adlı havayolu firmalarına müzekkere yazılarak, sanık Alparslan Arslan'ın 2006 yılı uçuş ve rezervasyon kayıtlarının istenilmesini kararlaştırdı.

ALPARSLAN KONUŞURSA TAŞLAR YERİNE OTURACAK


Gazetemiz, 23 Aralık 2008 tarihinde, “Cinayet gününe uçak rezervasyonu” başlığıyla sürmanşetten, 1 Ocak 2009 tarihinde, “Alparslan konuşursa taşlar yerine oturacak!” başlığıyla sürmanşetten yayınlanan haberlerinde, Alparslan Arslan'ın Danıştay saldırısının gerçekleştirdiği güne uçak rezervasyonu yaptırdığına yönelik yazılı belgeyi yayınlamıştı. Söz konusu bilgi notunda, Danıştay saldırısının olduğu gün olan 17 Mayıs 2006 tarihinde İstanbul'dan Elazığ'a saat: 11.30'a rezervasyon yapıldığı ve rezervasyon kodu olarak “REZ / RFY8DG” verildiği ve uçak biletine 119 YTL yazıldığı görülüyor. Baba Arslan, “THY ve Atlas Jet'in rezervasyon kayıtlarına bakılsa, Alparslan Arslan adına rezervasyon yapılıp yapılmadığı görülebilir. Bu zor bir şey değil...” demişti.

Alparslan Arslan'ın babası İdris Arslan, gazetemizde yayınlanan yazılı belgeyi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunmuştu. İdris Arslan'ın iki sayfalık dilekçesinde, “2006 yılı Ekim ayında İstanbul'a taşındık. Oğlumuzun eşyaları arasında ekte sunduğum 17 Mayıs 2006 gününe ait uçak rezervasyonunu gösteren yazıyı gördüm. Biz o gün için Alparslan'ı Elazığ'a beklerken, Ankara'da olduğu haberini aldık” denilmişti.

http://img43.imageshack.us/img43/5089/vakitlogo1.jpg

FarukARSLAN. 10-22-2009 02:16

İşte habercilik, işte dik duruş
ve işte hassasiyet
http://img44.imageshack.us/img44/2082/resim913851.jpg
Bosch'un Bursa Fabrikası'ndaki mescit anlaşmazlığında işçiler kazandı. Fabrika yönetimi ile işçiler arasında, gerekçe göstermeksizin mescitlerin kapatılmasının ardından başlayan gerginlik, fabrika yönetiminin, “Bursa'daki Bosch Dizel fabrikalarında çalışanlar için ibadet amaçlı üç oda hizmete sokulacak” açıklamasıyla sona erdi. Bosch'tan yapılan açıklamada mescitlerin ay sonuna kadar hizmete gireceği bildirilerek kararın, Bosch'ın yerel kültür ve değerlere olan saygısının göstergesi olduğu ifade edildi.

İlk kez Vakit Gazetesi tarafından duyurulan Bosch'un Bursa Fabrikası'ndaki mescİt anlaşmazlığında işçiler kazandı. Fabrika yönetiminin gerekçe göstermeksizin fabrikadaki mescidi kapatması ve ardından soyunma dolapları bölümünde namaz kılan çalışanlara da ihtar verilmesiyle başlayan gerginlik, fabrika yönetiminin fabrikada üç yeni mescit açma kararıyla sonuçlandı.

ÜÇ MESCİT AY SONU HİZMETE GİRECEK

Bugün Fabrika yönetimi tarafından yapılan açıklamada, fabrika yetkilileri ve sendika temsilcilerinin gerçekleştirdikleri toplantı sonucunda uygun bir çözüm konusunda anlaşma sağlandığı bildirilerek, “Fabrika yönetimi ve işçi temsilcileri arasında yapılan anlaşmaya göre, Bursa'daki Bosch Dizel fabrikalarında çalışanlar için ibadet amaçlı üç oda hizmete sokulacak” denildi. Açıklamada, Türk İş Kanunu'na ve Bosch'un sağlık ve güvenlik yönetmeliklerine uygun olan bu odaların, Bosch Bursa Dizel fabrikası çalışanlarının daha sağlıklı ve güvenli koşullarda ibadetlerini yerine getirmelerine olanak vereceği belirtilerek şöyle denildi: “Bu odalarda, daha iyi bir havalandırma sistemi, acil durumlar için geliştirilmiş giriş ve çıkış imkanı ve yangın söndürücüler olacak. Yenileme çalışmalarının tamamlanması ile bu odalar en geç Ekim sonunda hizmete sokulacak. Çalışanlar, yemek ve çay molaları esnasında bu odaları kullanabilecekler.”

“YEREL DEĞERLERE SAYGIMIZIN GÖSTERGESİDİR”

Bursa'daki Bosch Dizel fabrikası, bu olanakların yanı sıra, isteyen çalışanlarına, 30 yılı aşkın süredir uyguladığı, Cuma ve Bayram namazlarına gitme olanağını sunmaya ve transfer sağlamaya devam edecektir. Ekim ayı başında, Bosch Bursa Dizel fabrikasında ibadet amaçlı kullanılan alanlar, koşullarının sağlık ve güvenlik açısından giderek olumsuzlaşması gerekçeleriyle kapatılmıştı. Bu yerel çözüm ile, Bursa'daki Bosch Dizel fabrikası yerel kültür ve değerlere olan saygısını göstermektedir.




/ VAKİT
22 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-22-2009 19:34

RTÜK üyesinden Doğan itirafı
http://img39.imageshack.us/img39/3509/resim914081.jpg
Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlerinin Doğan TV Holding için hazırladığı vergi raporunda kanunlara aykırı bir şekilde yüzde 25 olması gereken hisse satışının yüzde 32.48'e çıktığını tespit etmesinden sonra, gözlerin yeniden çevrildiği RTÜK'ten ilginç bir itiraf geldi. Bir RTÜK üyesi, “Biz bu ihlalleri biliyorduk ama yapacak bir şeyimiz yoktu” dedi.


MEĞER RTÜK HABERDARMIŞ

Vakit gazetesine konuşan RTÜK üyesi, Doğan Grubu'na usûlsüzlüğü düzeltmesi için ihtar verdiklerini ve 3 ay içinde düzeltmezlerse, yayınlarını keseceklerini belirtti. “Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlerinin raporuna göre, Doğan Grubu'nun neredeyse 3 yıldan beri, yani Aralık 2006 itibariyle yüzde 25 olması gereken yabancı ortak payını yüzde 32.48'e çıkartarak 29. maddeyi açıkça ihlal ettiğini ve bunun geçmişe dair bir yaptırımının olup olmadığını” sorduğumuz RTÜK üyesi “Üst kurul bunu hep biliyordu ama yapacağı pek bir şey yoktu” diye cevapladıktan sonra, “Maalesef bu tip ihlalleri RTÜK tek başına tespit etmiyor. Biz bu ihlalleri biliyorduk ancak yapacak bir şeyimiz yoktu” itirafında bulundu.

ÇUKUROVA GRUBU'NA DA YAZI YAZILDI

Söz konusu usulsüzlüğün sadece Doğan Grubu'nda olmadığını söyleyen kurul üyesi, aynı durumun Çukurova Grubu içinde geçerli olduğunu belirterek “Biz 2005'de geldiğimizde bu tip sorunları kucağımızda bulduk. Bugün Türkiye'de ulusal yayın yapanların bu tür sıkıntıları var. Çukurova Grubu'na da zaten yazı yazılmasına karar verildi. Ulusal kanallara da yabancı sermaye yapılanması ve hisse oranlarını bildirin uyarısında bulunduk. 29. maddenin sınırları içine çekin diye, ikincisi de orada ithalat üretim, yatırım, bankacılık finans sektörleri gibi sektörlere ortak olamaz diye ama fiili durumu olmuş. İşte bu fiili durum açısından doğrusu, biz de ne yapılabilir diye düşündük. Ta başından beri süregelen bir sıkıntı var” dedi.

RTÜK KANUN TASLAĞI, HAFTAYA MECLİS'E GÖNDERİLECEK

RTÜK kanununda değişiklikler öngörüldüğünü ve kurul üyelerinin uzun süredir üzerinde çalıştığı kanun taslağının bir hafta içinde tamamlanarak TBMM'ye gönderileceğini kaydeden RTÜK üyesi, “RTÜK kanununda değişiklik öngören taslağın kapsamında yabancı ortaklığı hissesinin yüzde 25'ten yüzde 50'ye yükseltilmesi de var. Ben buna kesin bir şekilde karşıyım. Ancak bizim yaptığımız çalışma, taslak çalışması; Meclis alt komisyonunda yasa nasıl şekillendirilir bilemem” dedi.





http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
22 Ekim 2009

FarukARSLAN. 10-22-2009 19:37

Taraf'tan skandal intihal !
http://img195.imageshack.us/img195/8940/resim914191.jpg
Taraf, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve baraberindekileri taşıyan helikopterin hvalanmasının hemen ardından NTV santralinden defalarca arandığının ortaya çıkmasını yeni bir gelişme olarak sürmanşetine taşıdı. Oysa Vakit gazetesi ve habervaktim.com konuyla ilgili haber ve belgeleri tam 5 ay önce bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştu.

Taraf Gazetesi, bugünkü sürmanşetinde habercilik açısından ilginç bir skandala imza attı.

Taraf, BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu'nun da içinde bulunduğu helikopterin düşmesinin ardından ortaya çıkan skandalları bir bir aydınlatan habervaktim.com'un, 5 ay önceki haberini yeni bir gelişme olarak bugünkü sayısında sürmanşetten verdi.

Taraf'ın, "Ölüm helikopterinde 139 defa arandı" başlığıyla sürmanşetten verdiği haberde, "Cesedine 4 günde ulaşılabilen BBP lideri Yazıcıoğlu'nun, helikopteri havalanır havalanmaz NTV santralinden 139 kez arandığı ortaya çıktı" şeklindeki ifadeler dikkat çekti.

İŞTE HABERVAKTİM'İN TAM 5 AY ÖNCE YAPTIĞI KONUYLA İLGİLİ HABER VE BELGELER


Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarını taşıyan helikopterin havalanmasının hemen ardından NTV santralinden İHA muhabiri İsmail Güneş, helikopterin pilotu Mustafa Kaya İstektepe, BBP il Başkanı, İl Başkan Yardımcısı ve hatta Yazıcıoğlu'nun bizzat dafalarca arandığına dair bilgi ve belgeleri habervaktim.com, bütün detayları ile 13.06.2009 ve 29.06.2009 tarihli haberlerinde ortaya koymuştu.

Ancak Taraf, bugün sürmanşetten verdiği haberinde "Taraf çok önemli yeni bilgilere ulaştı" diyerek okurunu yanılttı. Taraf, telefon kayıtları ve kimlerin defalarca arandığına dair bilgileri yeniymiş gibi gösterdi.

İŞTE HABERVAKTİM'İN KONUYLA İLGİLİ HABERİ VE BELGELERİ


13.06.2009 TARİHLİ VAKİT :

http://habervaktim.com/galeri/resimler/3240896322.jpg

-

26.6.2009 TARİHLİ VAKİT :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/6783861236.jpg








/ HABERVAKTİM
22 Ekim 2009


All times are GMT +3. The time now is 23:17.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025