![]() |
Belki arkadaşlarımda görmüş okumuştur ama bir yazıyı paylaşmak istiyorum.
** BAŞÖRTÜSÜ ÜZERİNE Muhterem Başörtülü Hanımefendi Kardeşlerim, Bendeniz İlahiyat Fakültesi mezunu, evli ve iki çocuk babası bir kardeşinizim. Her gün binlerce insanın geçtiği işlek bir yol üzerinde bir dükkanım var. Bu yüzden birçok farklı insan görüyor ve yine birçok insanla görüşüyorum. Sizlere bu mektubu yazmamın sebebi her gün gördüğüm insanların içinde yer alan yüzlerce başörtülü kardeşimin bazılarında tesbit ettiğim giyinme yanlışları hakkında sizleri uyarmak istememdir. Buna cür`et etmemin sebebi de Yüce Rabbimiz Allah`ın şu ayeti ve önderimiz Hz. Muhammed Aleyhisselam'ın şu sözleridir: *-"Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir." (Al-i İmran Suresi Ayet 104) *-"Sizden birisi bir kötülük görürse onu eli ile değiştirsin, buna gücü yetmezse dili ile değiştirsin, buna da gücü yetmezse kalbi ile bu durumu kötü görsün; ki bu da imanın en zayıfıdır." (Hadis-i Şerif) *-"Ya iyiliği emreder, kötülüğü men edersiniz; ya da başınıza Allah`tan gelecek bir musibeti beklersiniz." (Hadis-i Şerif) *-"Muhakkak ki din nasihattır." (Hadis-i Şerif) Muhterem Kardeşlerim, Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bazı İslâm düşmanlarının iftiralarının aksine bu din, kadını hor gördüğünden değil; tam aksine onu herkesin istediği şekilde göremeyeceği nadide bir mücevher gibi kabul ettiğinden, onu kem gözlerden korumak istediğinden yani ona değer verdiğinden dolayı örtünme emrini getirmiştir. Şu bilinmelidir ki İslâm`dan başka hiçbir sistem, hangi inançtan olursa olsun, sonuçta bütün insanların ulaşmak istediği en değerli yer olan Cennet`i, "anneler`in ayağının altında" kabul edecek kadar; "Sizin en iyiniz kadınlarına karşı en iyi olanınızdır." ilkesini getirecek kadar ve doğum sırasında ölen kadını "şehid" kabul edecek kadar kadınlara değer vermemiştir. Başörtüsü ve örtünme emri, farz olduğu "müslümanlar" tarafından kesin olarak bilinen bir emirdir; bu konuda hiç bir şüphemiz yoktur ve müslüman hanımlar bu emri severek yerine getirirler. Çünkü onlar Allah`ın ve Rasulunün emirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar ve "şiddeti her tarafa yayılacak olanbüyük bir günün azabından" korkarlar. Biz müslümanlar için namaz, nasıl ki Peygamber Efendimiz zamanından bu yana "müslümanların" hepsinin ittifak ve uygulamalarıyla bu güne kadar gelmiş bir ibadetse; hanımların yabancı erkeklere karşı örtünmesi de aynı şekilde müslümanların ittifak ve uygulamalarıyla bu güne kadar gelmiş ve -Allah'ın izniyle- dünya durdukça da uygulanacak bir inançtır. Bu inancımızdan biz müslümanları hiçbir İslâm düşmanı uzaklaştıramadı ve yine -Allah'ın izniyle- kimse uzaklaştıramayacaktır. Son senelerdeki başörtüsü tartışmaları; bazı bilgisiz, kötü niyetli veya satılmış kişilerin yanlış veya kasıtlı yorumları halkımızdan bazı kesimleri yanıltma ve sanki İslâm`da örtünme emri yokmuş gibi bir hava estirme amacı gütmektedir. Birtakım yeni yetme ve "zamanın hâkim güçlerine yaranarak birtakım menfaatler elde etme sevdalısı" İlahiyatçı veya din adamı görüntüsündeki şahıslar dünyada tek akıllı kendileri kalmış gibi Allah`ın ve Peygamberi`nin bu kesin emrini ilgili ayet ve hadisleri kendi hevesleri doğrultusunda yorumlayarak yozlaştırmaya çalışmaktadırlar. Bu kişilere sormak gerekir: "Örtünme emrini (hâşâ) Peygamber Efendimiz, sonra bütün Sahabe, sonra onların ardından gelen Müslümanlar ve herbiri yüzlerce eser vermiş bütün İslâm alimleri ve sonra bütün Müslümanlar yanlış anladı da; sizin gibi üç-dört uyduruk kitap yazmayla ve zamanın hâkim güçlerine yağcılık yapmakla profesör olan, makam sevdalısı yeni yetmeler mi doğru anlıyor(?)." Tabii ki hayır... Hadi bir anlık bütün dînî emir ve kavramları bir tarafa bırakalım, din diye bir şey yok farz edelim; bu durumda bile başörtüsü bizim için vazgeçilmezdir. Çünkü başörtüsü bizim örfümüzde, kültürümüzde, tarihimizde kayıtlıdır, kazılıdır: İşte Anadolu Kurtuluş Savaşında kağnıyla cepheye mermi taşıyan başörtülü ninelerimiz, işte köyüne saldıran düşmana satırla girişen Nine Hatunlar, işte örtüye uzanan bir düşman eli sebebiyle Maraş`tan Güneydoğu Kurtuluş hareketini başlatan Kahraman Maraş halkı ve işte "İstiklal Marşımızın yazarı" büyük şair, büyük insan Mehmet Akif Ersoy ve onun iki dizesi...: Kızımın iffeti batmakta rezîlin gözüne; Acırım tükrüğe billâhi tükürsem yüzüne! Başörtüsüne karşı duran bir Anadolu insanı bırakın dinine karşı olmayı, kendi ülkesine ve kültürüne karşıdır demektir, bir zamanlar Maraş`ta örtüye el uzatan düşmanla ,aman dikkat!, "FRANSIZLA" aynı safta demektir... Öyle ise sen de bu yanlışa düşme; bir zamanlar namusuna, örtüsüne, vatanına saldıran o düşmanla savaşan, bu uğurda kolunu, bacağını kaybeden ve hatta şehid düşen atalarının kemiklerini sızlatma ey Anadolu insanı, sızlatma ey Anadolu insanı: Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensin yatanı! Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır, atanı, Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı! Evet değerli kardeşlerim, bu önemli girişin ardından tekrar esas konumuza dönelim: Çok Değerli Başörtülü Hanım Kardeşlerim, Örtünme emrinin amaçları arasında siz değerli hanım kardeşlerimizi kem gözlerden, hain bakışlardan korumak ve yabancı erkeklerin dikkatinin üzerlerinize çekilmemesini sağlamak olmasına rağmen, bazı kardeşlerimiz bu emri yerine getirmeye çalışırken yaptıkları hatalarla bu amaçların tersinin gerçekleşmesine sebep oluyor ve maalesef örtünüyoruz sandıkları halde örtünmüyorlar. Bu durum da sizleri seven ve saygı duyan biz erkek din kardeşlerinizi üzüyor. Çünkü siz bizler için çok değerlisiniz. Sizler bizim ya anamız, ya bacımız, ya kızımız ya da hanımımızsınız. Bizler sizin yalnızca Allah`ın emrini tutarak örtünmenizden dolayı sizlerle gurur duyuyoruz, sizler bizimnamusumuz ve Fatih`leri doğuran ve doğuracak en değerli varlıklarımızsınız, bizler sizin saçınızın bir telini bile esen rüzgardan sakınırız, kıskanırız. Şimdi burada öncelikle konumuzla ilgili olan ve eğer müslümansak bizleri bağlaması gereken, hanımların giyinmesi ile ilgili bir ayeti, Peygamberimizin sözleri olan hadislerden birkaçını ve O`nun ocağında yetişmiş değerli hanımı Hz. Aişe`nin iki sözünü sizlere hatırlatmak istiyorum: 1- Ayet: "Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları hariç,ziynetlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar...Gizlemekte oldukları ziynetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar..." (Nûr Suresi Ayet 31.) "Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır esirgeyendir." (Ahzâb Suresi, Ayet 59.) 2- Hadis: Hz. Aişe`den rivayet edildiğine göre bir gün kız kardeşi Esma ince bir elbise ile Rasulullah`ın huzuruna girmişti. Hz Peygamber bunun üzerine hemen ondan yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esma! Şüphesiz kadınlar erginlik çağına ulaşınca onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hz Peygamber bunu söylerken yüzünü ve ellerini işaret etti. (Yani yüz ve eller dışındaki organların görünmesinin uygun olmadığını belirtti.) (Ebu Davud Libas 31.) 3- Hadis: Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli fakat çıplak bir takım kadınlar olacak, bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52.) 4- Hadis: Bir gün Peygamberimiz bir arkadaşına Mısır`da dokunmuş bir keten kumaş vermiş, yarısından kendine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise hanımının giysi yapmasını istemiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurmuştur: "Hanımına git söyle altına bir gömlek diksin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından korkarım." (El Kurtubî, El Cami`, XIV, 156.) 5- Peygamberimizin Hanımı Hz. Aişe`nin Sözleri: Temim Oğulları kabilesinden bir takım kadınlar Hz Aişe`yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hz Aişe onlara şöyle dedi: "Eğer sizler mü`minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü`min değilseniz o zaman durum değişir." Yine birgün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine O şöyle dedi: "Nûr Suresine inanan bir kadın bunu örtünmez." (El Kurtubî, El Cami`, XIV, 157.) 6- Hadis: "Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına giderse zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35) 7- Hadis: "Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhârî, Libas, 61) Muhterem Başörtülü Kardeşlerim, Şimdi sizlere bu mektubu yazma sebebim olan noktalara değinmeye geçebilirim. Burada bazı hanım kardeşlerimizin özellikle yaz aylarında düştükleri örtünme ve giyinme yanlışlarını madde madde sayarak sizleri uyarmak istiyorum: A- SOKAKTA GİYİLEN ELBİSEDE YAPILAN YANLIŞLIKLAR: 1- İçi gösteren astarsız ve ince gömlek, elbise, özellikle etek (şifon ve organze türü): Bazı kardeşlerimiz sokakta dış elbise olarak, güneş ışığı veya dükkanların ışıkları vurduğu zaman ve hatta ışık vurmadan bile içini gösteren ince elbise veya ceket altı etek giyiyorlar. Bu da çok vahim sonuçlara neden oluyor ve maalesef bazen içiniz görünüyor. Kardeşlerimiz bu tavırlarıyla yukarıda saydığımız 2, 3, 4 ve 5. hadislere aykırı davranıyorlar. Lütfen bu hataya düşmeyiniz. 2- Dar ve vücuda yapışan elbise, tişört ve gömlek: Sokakta dış elbise olarak bu tür şeyler giyilince vücut hatları belli oluyor ve erkeklerin dikkatini çeker bir hale geliyor. Bu tür giyinişler de örtünme emrinin genel amaçları ile yukarıdaki 3. ve 4. hadislerin emirlerine aykırı. Lütfen sokakta ve yabancı erkeklerin yanında dış elbise olarak bu tür şeyleri giymeyin. 3- İçi göstermese ve dar olmasa bile kumaşının türü sebebiyle vücuda yapışan ve vücut hatlarını belli eden elbise ve etek. (Buzy, ipekli türü vb.): Bir üst maddedeki mahzurlar bu tür giyinişte de mevcut. Lütfen sokakta ve yabancı erkeklerin yanında dış elbise olarak bu tür şeyleri giymeyin. 4- Pantolon: Bazı başörtülü hanım kardeşlerimiz dış giysi olarak beline kadar bir üst elbise veya ceket giydiği halde belden aşağısı açıkta kalacak şekilde altına pantolon, hatta bazen dar pantolon ve hatta ne kadar acıdır ki bazen de bulucin giyiyorlar. Bu da vücut hatlarını belli ediyor. Üstelik başörtülü bir hanımın böyle giyinmesi daha çok dikkat çekiyor ve İslâm`la alakası olmayan insanların bile "Şuna bak bir de başörtüsü takıyor!" demesine neden oluyor. Onların öyle demesi bir yana bu tür giyinişler örtünme emrinin genel amaçları ile çelişki halinde. Bir de bu tür bir giyiniş yukarıdaki 7. hadiste geçen Peygamber Efendimizin, kadınların erkeklere benzemesini yasaklayan emrinin sınırlarını zorluyor. Lütfen bu tür olumsuzluklara sebep ve bir erkek giysisi olan pantolonu burada belirttiğimiz şekliyle sokakta giymeyiniz. 5- Kısa kollu elbise: Hayret edilecek bir şekilde son zamanlarda bu tür giyinişlere de rastlıyoruz. Özellikle bazı genç hanım kardeşlerimiz de yaz aylarında üstlerine delikli, dantelli veya saydam bir üst giyisisi alıyor ve kısa kollu giyisisi bunun altından görülüyor. Oysa örtünme emrinin gerçekleşmesi için kolların kapalı olması gerekiyor. Yukarıdaki 2. hadiste Peygamberimiz, hanımların yabancı erkeklere karşı yalnızca yüz ve ellerinin açık kalacabileceğini söylüyor. Lütfen bu noktaya dikkat edin ve bu tür yanlışlara düşmekten kaçının. 6- Yırtmaçlı etek: Anlaşılması çok güç ama bazı kardeşlerimiz de dış elbise olarak altlarına yırtmaçlı etek giyiyorlar. Gene anlaşılması çok güçtür ki bu yırtmaç bazen diz kapaklarına kadar bile çıkabiliyor. Kardeşlerim! Böyle örtünme olur mu? Yanlış yapıyorsunuz! Yoksa son zamanlardaki tesettür tartışmaları, televizyon ve tesettür defileleri vs. bizlere temel bazı şeyleri, bazı değerleri unutturdu mu? Kardeşlerim bu tarzda bir giyinmeyle ayete de hadise de, örtünme emrinin amaçlarına da muhalefet ediyorsunuz. Tesettürlü bir hanım efendinin böyle bir giyiniş tarzı olamaz. Lütfen bu hataya düşmeyiniz. 7- Manto ve pardesü türlerinden: a-)İçini gösterecek kadar ince, b-)Vücut hatlarını belli edecek kadar dar veya ince, c-)Çok aşırı süslü, d-)Çok dikkat çekici renkli (mesela kırmızı), e-)Uzun yırtmaçlı, f-)Parlak deri, g-)Bele doğru daralan (Rus modeli): Bu tür pardösü ve mantolar da dikkatleri üzerinize çekmenize veya bazen vücut hatlarınızın belli olmasına sebep oluyor. Oysa örtünme emrinin amaçları arasında bunları önlemek var. Lütfen pardösü ve mantonuzun böyle olmamasına özen gösterin. B- BAŞÖRTÜSÜ YANLIŞLARI: 1- İçini gösteren ince türde baş örtüsü: Yine arkadan ışık vurunca ve hatta bazen vurmadan bile içini gösteren başörtüler takılıyor. Bu durum da yukarıda 5. maddede Hz. Aişe`nin söylediği gibi dinin bu emrine açık bir muhalefet oluyor. Lütfen sokakta takacağınız başörtünüzü seçerken ve takarken içini göstermeyecek kalınlık ve kalitede olmasına dikkat edin. 2- Boynu örtmeyen baş örtüsü: Bu yanlış uygulamaya da oldukça çok rastlanıyor. Yalnızca çene altında veya ensede bir düğüm atılınca boyun açık kalıyor ve yukarıdaki 1. ayette geçen "Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar" emri gerçekleşmiyor. Lütfen başörtünüzün ucunu boynunuzu da kapatacak şekilde yakanızın üzerine sarkıtın. 3- Saçı tam örtmeyen, saçtan arkaya kayan ve saçın önünü dışarı çıkaran baş örtüsü: Bu yanlışa bir üst 2. maddedeki gibi başını bağlayan kardeşlerimiz düşüyor ve örtünme emri tam olarak gerçekleşmiyor. Lütfen başörtünüzü güzel ve sağlam bağlayarak veya altına tülbent takarak kaymamasını ve saçınızın hiçbir tarafının görünmemesini sağlayınız. 4- Aşırı süslü, dikkat çekici renkte (mesela kırmızı) ve yaldızlı başörtüsü: Bu tür başörtüsü de dikkatleri ve bakışları üzerinize çekiyor. Oysa ki bu sonuç örtünme emrinin hedeflerinden değil. Lütfen sade veya aşırı süslü olmayan başörtülerini tercih edin. 5- Sarkan kısımları pardesü veya elbisenin içinde bırakılmak ve boyun veya ense üzerinde düğümlenmek suretiyle iyice sıktırılan, böylece başın veya saçın şeklini tamamen ortaya çıkaran başörtüsü: Yukarıda saydıklarım kadar tehlikeli olmasa da bu uygulama özellikle genç hanım kardeşlerimiz arasında oldukça yaygın. Hele bazı kardeşlerimiz başörtülerini böyle bağlamakla birlikte bir de saçlarını topuz yapıyor veya yukarıya doğru topluyorlar. Bu durumda başları 3. hadiste geçen tabirle "deve hörgücü"ne benziyor. Takdir edersiniz ki bu da çok dikkat çekici oluyor. Bu kardeşinizi dinlerseniz lütfen sokakta başörtünüzün alt kısmını elbise ve mantonuzun içinde bırakmayıp ayette emredildiği gibi yakanızın üzerine koyarak sarkıtın derim. C-AKSESUAR VE AYRINTI YANLIŞLARI: Bunları şöyle sıralayabiliriz: Bazı genç hanım kardeşlerimin kullandıkları; -Özellikle nakışlı eşarp altı alın süsleri, -Dış elbisenin üzerine giyilen çok süslü ve dikkat çekici delikli, dantelli, saydam veya çok parlak deriden ceketler, -Cafcaflı ve parlak çantalar, -Aşırı süslü, dikkat çekici, uzun topuklu veya çok yüksek tabanlı ayakkabılar, -Tıbbî zorunluluğu olmayan ve gösteriş niyetiyle takılan güneş gözlükleri, -Yukarıdaki 6. hadise aykırı olarak aşırı tarzda parfüm sürünme ve makyaj. Çok Değerli Genç Hanımefendi Kardeşlerim! Gençlik çağında olmanız sebebiyle güzel görünmek ve beğenilmek istediğinizi biliyorum. Ancak inanın ki siz kardeşlerimin güzel olmak ve beğenilmek için bu süslü şeylerin hiçbirine ihtiyacınız yok. Çünkü sizin yüzünüzde Allah`ın verdiği bir nur var, sizin yüzünüzde Peygamberimizin "İmandandır" dediğim "Hayâ"nın yani utanmanın güzelliği, berraklığı, temizliği var. Bu güzelliği ve nuru siz göremeseniz de biz görüyoruz; siz bilemeseniz de biz biliyoruz. Hatta öyle ki bu nurunuz bazı karanlık odakları ve yarasaları da rahatsız ediyor... Bu güzelliğiniz, bu nurunuz yıkılmak, yok edilmek isteniyor... Kardeşlerim, tabii ki temiz, uyumlu ve size yakışanı giyeceksiniz, tabii ki paspal olmayacaksınız. Temizlik ve düzen zaten bizim dinimizin emirleri arasında. Ama bir müslümanın çoğu işinde olması gerektiği gibi orta yolu kaybetmeyeceğiz. Bahsettiğim türlerde yanlış giyinerek dikkat çekme sınırına geçmeyeceğiz. Ve genç kardeşlerim şunu da bilin ki eğer evleneceğiniz erkek, sizi sadece görünüşünüzden ve güzelliğinizden dolayı beğenecekse bu durumun ileride sizin için bir felaket olma ihtimali vardır. Çünkü güzellik birgün gidebilir veya birgün sizden daha güzel bir insan çıkabilir; eğer o kişi sırf güzelliğinize bakıp da sizi tercih etmişse böyle bir durumda sizden uzaklaşması ihtimali de yüksektir. Buna karşılık beğenilmenizi ve tercih edilmenizi sağlayan sizin temizliğiniz, sadeliğiniz, iç güzelliğiniz, hayânız, terbiyeniz ve ahlâkınız olursa -Allah`ın izniyle- ömür boyu hiç bitmeyecek güzellikler başlar. Eğer imanlı ve dindar beyler istiyorsanız bu niyette olmanızı tavsiye ederim. Çünkü sizi arayacak olan müslüman ve dindar erkekler de Peygamber Efendimizin şu hitabıyla karşı karşıyadır ve ona göre hareket edeceklerdir: "Kadın dört şeyi için nikâhlanır: Malı, güzelliği, soyu ve dini için. Sen dindar olanını tercih et..." Değerli Başörtülü Hanım Kardeşlerim, Bu söylediklerimi lütfen "İyi dost acı söyler." sözü çerçevesinde, sizleri seven bir kardeşinizin uyarısı olarak alın. Benim kimseye bir kastım veya ithamım yok. Allah ve Resulunu tasdik eden herkes müslümandır. Ancak Allah`ın bir emrini yerine getirirken bunu doğru uygulamak lazım; yoksa bilmeden zararlı çıkılabilir veya hedeflenen fayda elde edilmez. Dediğim gibi sizler bizim için çok değerlisiniz. Onun için bu kadar şey söyledim. Değerli olmasanız "hadi canım banane" der geçerim. Ama bunu yapamıyorum, çünkü sizler bizim umudumuzsunuz. Son olarak sizlerden iki ricam var; Birincisi, lütfen kitap okuyarak veya alim insanların katıldığı hanım toplantılarına katılarak, İslâmî radyoların programlarını dinleyerek bilginizi artırın ve dinimizi doğru öğrenin, doğru öğrenilmesini sağlayın. Dünya hayatınız ile ilgili bilgilerin yanında ahiret hayatınız için de bilgiler öğrenin. Benim burada anlattıklarım bazı yanlışlara dikkat çekmektedir, sizin başörtüsü ve diğer meseleler ile ilgili bilmediğiniz bir konu varsa ayrıntılı bilgi için güvenilir ilmihal kitaplarına başvurun ve bilgiyi tam kaynağından öğrenin. İkincisi ve en önemlisi; lütfen burada yaptığım uyarıları tanıdığınız başörtülü arkadaşlarınıza da ulaştırın ve bunların mümkün olduğu kadar çok insana ulaşmasını sağlayın ki bu yanlış uygulamalar sona ersin. Mektubuma burada son verirken hepinize en içten saygılarımı sunuyor ve sizleri Allah`a emanet ediyorum. Umarım siz de bana dua eder ve: "Allah`ım bu kardeşimize ilim yolunu nasib et, onun ilmini artır ve onu sâlih kullarından eyle." dersiniz. Esselâmu Aleyküm. **** (alıntıdır, kimin yazdığını bulamadım) |
Alıntı:
Evet Kur'an 'ın emrettiği örtünme biçimi.. Allah bana da nasip eder bir gün inşAllah.. |
Ameller niyetlere göredir ama niyetinizi kendinize göre degil sünnete göre belirlemek gerekir
pantolon giymek veya etek ile pardesü altında pantolon veya etek giymek duruma mekana göre değişebilir şimdi bir bayan toplantisinda veya bayanlarin oldugu yerde anlasilir normaldir giyilir dışarıda da giyilir ama bir kafede veya bir yerde dinlenme yerinde rahat olmak için çıkartıldığında pantolonun veya eteğin üstünüz kapali da olsa bedeni belli etmeyecek şekilde giyilmesi gereklidir.. Buradaki husus tesettürde dikkat edilmesi gereken noktalarda yoğunlaşmalıdır.. zaten islam onun SINIRLARINI çizmiştir.. |
Redyellow kardeşim yazının okudum Allah razı olsun..
Tesettür dikkat çekmemek için uygulanır ve bu nedenle tesettürlü bayanlardan özellikle bu konuya dikkat etmeleri istenir.. Ama şimdi bu sık duyduğum bir şey üzülerek söylüyorum ve bunu söyleyenler erkek, kapalıların açıklardan daha fazla dikkat çektiğini söylüyorlar.Ben bunda ailenin de suçu olduğunu düşünüyorum. |
Alıntı:
|
Bu konuda hep aynı hadis yazılıyor ama hadis üzerinde kimse düşünmüyor. Erkeğin kadına kadının erkeğe benzemesi haram tamam da pantolon giymek ya da giymemekle olmaz ki bu iş. Mevzuya tersten bakalım. Bugün aşırı sıcak İslam ülkelerinin hemen hemen hepsinde erkekler bizim elbise dediğimiz şekilde bir giysi giyiyorlar. Çünkü insanların yaşadıkları yer onların kılık kıyafetinde etkilidir. Ayrıca şu şu erkek şunlar da bayan kıyafetleridir diye bir şey yok; söz konusu olamaz. Her ceket, gömlek giyen bayan erkeğe mi benzemiş olacak çok saçma. Ya da Araplar elbise giydi diye kadınlara benzeyip lanetlilerden mi oldular?
Ne çarşaf en iyi tesettürdür ne pardesü. Ne de sadece bir tunik giyen tesettürün dışına çıkmış olur. En başta niyet gelir. Sonra da tesettürün tam olması için gerekli olan şartlar yerine getirilmelidir. Acayip derecede parlak, dikkat çeken bir pardesü mü yoksa gayet sade bir tunik mi tesettüre daha uygundur ? Bunlara dikkat etmek gerekir. Tesettür sadece şudur. İlla böyle olacak, olmazsa olmaz diye bir şey yoktur. Gelenek ve göreneğin de etkisi vardır. Yeter ki bayanlar kıyafetlerinde, tesettürün şartlarını gözetsinler. |
Alıntı:
Tekfir..pardon Tekbir Giyim isim yaptı.. Daha irili ufaklı nice firmalar var; Hakgiyim, Dicle giyim birer örnek olarak karşımızda.. Firma islami radyo yayınlıyo.. Aynı bina içinde bir de 'Farklı' yayın yapan radyo kanalı var.. Sordum sahibine..'Neden böyle. aynı spiker.. "Heyy kızlar!" diyor..diğer odaya geçerek, "Bacılar Selamün Aleykum diyor!.. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?..' Firma sahibi cevaben;'Garanti olsun..Reklam pastası daha da geniş olsun..ol..sun!!' dedi İncelen sakallar.. daha da renklenen başörtüler.. O saf temiz kardeşlerim.. Başörtüsü renklendikçe, alacalı bulacalı hale geldikçe Acaba yıllar önce Milliyet Gazetesine manşet olan şu haber gibi mi?.. ; 'Ve müslümanlar Parayla tanıştı'.. |
Eğer giyilen kiyafetin uzunluğu diz kapaklarını örtüyorsa
altına bol olması şartıyla pantolon giyilebilir diye biliyorum http://www.ihvanforum.org/images/smilies/thinking.gif |
Alıntı:
Pantalona izin yok |
Alıntı:
|
Alıntı:
Ama bıraktım Allah'ın izniyle giymiyorum artık. Evet çok rahat ama ne demiş hz. Ömer (r.a) "İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanmaya başlarsın." |
Alıntı:
Allah cümlemizden razı olsun. Aileler konusuna aynen katılıyorum, aile olarak hepimize büyük görev düşüyor. İnşaallah yavrularına hakkıyla yetiştiren, Allaha layıkıyla kul olarak yetiştiren ailelerden oluruz. selamlarımla kardeşim. |
Alıntı:
Alıntı:
Tanıtımlarında manken kullanan hiç bir firmaya tesettürü düşünen hiç kimse yüz vermemeli. Varsın biraz kalitesi düşük olsun, hiç mühim değil, ama kadını bir reklam aracı olarak kullanan hiç kimseye, hiç bir firmaya vs. paramızın zırnığı dahi nasip olmasın kardeşler. Selamlarımla. |
Helâl olanlar açıklanmıştır, haram olanlar da açıklanmıştır"Bu ikisi arasında (durumu açık olmayan) şüpheli şeyler vardır. Bunların (haram mı helal mı olduğunu ) çokları bilemez. Kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini ve ırzını korumuş olur. Kim şüpheli şeyi işlerse harama düşer. Tıpkı, sürüsünü, yasak koruluğun etrafında güden çoban gibi.) Koyunları her an koruluğa kayabilir. Bilesiniz! Her melikin bir koruluğu olduğu gibi, (Allah'ın da bir koruluğu vardır.) Allah'ın koruluğu haramlardır. Bilesiniz! Vücudda bir et parçası vardır, bu sıhhatli oldu mu vücudun tamamı sıhhatlidir, bozuldu mu, vücudun tamamı sıhhatini kaybeder. İşte bu parça kalptir"(hadisi serif)
SOKAKTA GİYİLEN ELBİSEDE YAPILAN YANLIŞLIKLAR: 1- İçi gösteren astarsız ve ince gömlek, elbise, özellikle etek (şifon ve organze türü): Bazı kardeşlerimiz sokakta dış elbise olarak, güneş ışığı veya dükkanların ışıkları vurduğu zaman ve hatta ışık vurmadan bile içini gösteren ince elbise veya ceket altı etek giyiyorlar. Bu da çok vahim sonuçlara neden oluyor ve maalesef bazen içiniz görünüyor. Bu tür giyinme hatası geçen yaz mevsiminde had safhada idi bu yaz da öyle olacağa benziyor. Kardeşlerimiz bu tavırlarıyla yukarıda saydığımız 2, 3, 4 ve 5. hadislere aykırı davranıyorlar. Lütfen bu yanlışa düşmeyin. 2- Dar ve vücuda yapışan elbise, tişört ve gömlek: Sokakta dış elbise olarak bu tür şeyler giyilince vücut hatları belli oluyor ve erkeklerin dikkatini çeker bir hale geliyor. Bu tür giyinişler de örtünme emrinin genel amaçları ile yukarıdaki 3. ve 4. hadislerin emirlerine aykırı. Lütfen sokakta dış elbise olarak bu tür şeyleri giymeyin. 3- İçi göstermese ve dar olmasa bile kumaşının türü sebebiyle vücuda yapışan ve vücut hatlarını belli eden elbise ve etek. (Buzy, ipekli türü vb.): bir üst maddedeki mahzurlar bu tür giyinişte de mevcut. Lütfen sokakta dış elbise olarak bu tür şeyleri giymeyin. 4- Pantolon: Bazı başörtülü hanım kardeşlerimiz dış giysi olarak beline kadar bir üst elbise veya ceket giydiği halde belden aşağısı açıkta kalacak şekilde altına pantolon, hatta bazen dar pantolon ve hatta ne kadar acıdır ki bazen de bulucin giyiyorlar. Bu da vücut hatlarını belli ediyor ve dikkat çekiyor. Üstelik başörtülü bir hanımın böyle giyinmesi daha çok dikkat çekiyor ve İslam`la alakası olmayan insanların bile "Şuna bak bir de başörtüsü takıyor!" demesine neden oluyor. Onların öyle demesi bir yana bu tür giyinişler örtünme emrinin genel amaçları ile çelişki halinde. Bir de bu tür bir giyiniş yukarıdaki 7. hadiste geçen Peygamber Efendimizin şiddetli yasağının sınırlarını zorluyor. Lütfen bu tür olumsuzluklara sebep ve bir erkek giysisi olan pantolonu sokakta giymeyiniz. 5- Kısa kollu elbise: Hayret edilecek bir şekilde son zamanlarda bu tür giyinişlere de rastlıyoruz. Özellikle bazı genç hanım kardeşlerimiz de üstlerine delikli, dantelli veya saydam bir üst giyisisi alıyor ve kısa kollu giyisisi bunun altından görülüyor. Oysa örtünme emrinin gerçekleşmesi için kolların kapalı olması gerekiyor. Yukarıdaki 2. hadiste Peygamberimiz, hanımların yabancı erkeklere karşı yalnızca yüz ve ellerinin açık kalacabileceğini söylüyor. Lütfen bu noktaya dikkat edin ve bu tür yanlışlara düşmekten kaçının. 6- Yırtmaçlı etek: Anlaşılması çok güç ama bazı kardeşlerimiz de dış elbise olarak altlarına yırtmaçlı etek giyiyorlar. Gene anlaşılması çok güçtür ki bu yırtmaç bazen diz kapaklarına kadar bile çıkabiliyor. Kardeşlerim! Böyle örtünme olur mu? Yanlış yapıyorsunuz! Yoksa son zamanlardaki tesettür tartışmaları, televizyon ve tesettür defileleri vs. bizlere temel bazı şeyleri, bazı değerleri unutturdu mu? Kardeşlerim bu tarzda bir giyinmeyle ayete de hadise de, örtünme emrinin amaçlarına da muhalefet ediyorsunuz. Tesettürlü bir hanımınefendinin böyle bir giyiniş tarzı olamaz. Lütfen bu hataya düşmeyiniz. 7- Manto ve pardesü türlerinden: 1-İçini gösteren, 2-Çok aşırı süslü, 3-Çok dikkat çekici renkli (mesela kırmızı), 4-Dar, 5-Uzun yırtmaçlı, 6-Parlak deri, 7-Bele doğru daralan (Rus modeli): Bu tür pardesü ve mantolar da dikkatleri üzerinize çekmenize veya bazen vücut hatlarınızın belli olmasına sebep oluyor. Oysa örtünme emrinin amaçları arasında bunları önlemek var. Lütfen pardesü ve mantonuzun böyle olmamasına özen gösterin .. selam ve dua ile.. iktibas |
tesettürlü müyüm
Bu soruyu kendimize bir soralım..Bir çoğumuzun cevabı evet olacaktır..Peki tesettür yalnızca başını kapatmakmıdır??..Ve ya bir şekilde vücudunu çeşitli kumaşlarla örtmek mi?? Böyle olmadığına inanıyorsunuzdur eminim. Günümüzde tesettür adına giyilenlere bir göz atalım,özellikle genç kesimin giyimine..... Birde şu Ayet-i Kerime ve Hadis-i şerif'lere: *"Mü`min kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları hariç, zinetlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar... Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar..." (Nûr Suresi Ayet 31.) ** "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli fakat çıplak bir takım kadınlar olacak, bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52.) ***"Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına giderse zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35) ****Birgün Peygamberimiz bir arkadaşına Mısır`da dokunmuş bir keten kumaş vermiş, yarısından kendine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise hanımının giysi yapmasını istemiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurmuştur: "Hanımına git söyle altına bir gömlek diksin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından korkarım." (El Kurtubî, El Cami`, XIV, 156.) Şimdi bu Ayet ve Hadis'leri de göz önüne alırsak; Başörtüsünü kıyafetinin içine koymak tesettür değildir. Tesettür, Allâh'ın Emridir. Tesettürün, Rabbimiz ve Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- katında ne kadar önemli bir emir olduğunu âyetler ve hadîs-i şerifler ışığında hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyorum: "Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir giysi, bir de giyip süsleneceğiniz bir giysi indirdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır." (el-A'raf, 26) Bu âyet-i kerîmenin de dikkat çektiği üzere giysi, takvâ ile meczolunmalıdır. "Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnâdır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar… Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz Allâh'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız." (en-Nûr, 31) Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında, normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Bu husustaki âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: "Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allâh çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir." (el-Ahzâb, 59) Allâh Rasûlü'nün Îkazları Örtünme ile ilgili bu âyetler inzâl oldukça, Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- de en yakınlarından başlayarak bu âyetlerde kastedilen örtünmenin şeklini tarif ve tebliğ etmiş; kendi hanımlarını, kızlarını ve bütün müminlerin hanımlarını Allâh'ın murâdına uygun örtünme hususunda yetiştirmiştir. Bu hususta pek çok fiilî örnek bulunmakla beraber, biz burada birkaç tanesiyle yetinmek istiyoruz. Hazret-i Âişe'nin rivâyetine göre, birgün Hazret-i Ebû Bekir'in kızı (Hazret-i Âişe'nin kızkardeşi) Esmâ, ince bir elbise ile Allâh Rasûlü'nün huzuruna girmişti. Rasûlullâh (s.a.s) yüzünü başka tarafa çevirdi ve şöyle buyurdu: "-Ey Esmâ! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hazret-i Peygamber bunu söylerken, yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebu Davûd, Libâs, 31) Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar, Hazret-i Âişe'yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret-i Âişe, onlara ikaz mâhiyetinde şöyle dedi: "-Eğer sizler mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir." Yine bir gün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine O şöyle dedi: "-Nûr Sûresine inanan bir kadın böyle örtünmez." (El-Kurtubî, El-Cami', XIV, 157) Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, gayet açık ve net bir şekilde Müslüman kadının giyim tarzını beyân etmektedir. Bu âyet ve hadislerin ışığı altında zihinlerimizde ve kalblerimizde tesettür şeklimizi tekrar muhasebe etmeliyiz. Biz, tesettür anlayışımız ile bu emirlerin neresinde bulunuyoruz? Acaba bilerek veya bilmeden hatâ mı işliyoruz? Rabbimizin ve Peygamber Efendimizin çizdiği sınırları zorluyor muyuz?. Tesettür bir parça bezle başı örtmek değildir. Tesettür bedenen ve ruhen günahlara karşı korunmaktır..Neden fazlasını kazanmak varken azla yetinelim..Neden yapıyoruz sandığımız ibadetleri yıkalım. Şimdi aynı soruyu tekrar kendimize soralım,TESETTÜRLÜMÜYÜM iktibas |
Son zamanlarda örtünme, başörtüsü ve türban ile ilgili tartışmalar arttı ve herkes kendi bildiğini söylemeye başladı.Bizler ALLAH(c.c)'ın ipine sarılarak elimizden geldiğince bu konuyu sadece Ayet ve Hadis yoluyla açıklamaya çalışacağız.
YÜCE RABBİMİZ MÜSLÜMAN ERKEKLERE ŞU EMRİNİ VERMİŞTİR. "Mümin erkeklere söyle: Gözlerini harama bakmaktan çeksinler ve ırzlarını korusunlar. Bu, kendileri için daha temizdir." (Nûr 24/30) YÜCE RABBİMİZ MÜSLÜMAN KADINLARA ŞU EMRİNİ VERMİŞTİR. "Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar. Irzlarını korusunlar. Görülmesi tabii olan yerler hariç ziynet yerlerini açmasınlar. Baş örtülerini yakalarının üzerine kadar salsınlar. Ziynet yerlerini izin verilenler dışında kimseye göstermesinler. Bir de ayak bileklerine taktıkları gizli süsler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler, (önceki kusurlarınızdan dolayı) hepiniz ALLAH'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nâil olursunuz." Nûr 24/31 VE ELMALILI HOCA'NIN TEFSİRİ DE ŞUDUR: Bu âyette emredilen şudur: Kadınlar başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını ve göğüslerini açık tutmayıp anlatıldığı gibi güzelce örtünsünler. Bunun için onu temin edecek baş örtüsü kullansınlar. Cahiliye (İslâm öncesi) kadınları da hiç baş örtüsü kullanmaz değillerdi. Fakat yalnız enselerini bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları açık olurdu, ziynetleri görünürdü. İslâm önce açıklığı yasaklamıştır. Sonra, kadınların başlarını örtüp başörtülerini yanları ve göğüsleri üzerine sarkıtmasını emretmiştir. Böylece sadece tesettürün farz oluşu değil, aynı zamanda onun ne şekilde olacağı da gösterilmiştir. Kadın edep ve nezaketinin en güzel ifadesi bundadır. NUR SURESİ 24/31 KADINLARA ÖRTÜYÜ EMREDEN DİĞER AYET AHZÂB SURESİ 59 "Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, evlerinin dışına çıkarken cilbâblarını (dış elbiselerini) üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınması ve incitilmemesi için en uygunudur. ALLAH çok affedici ve çok esirgeyicidir." Ahzâb 33/59 Cilbâb; bütün bedeni örten elbiseye denir. Kadınların vücutlarını tamamen örttükleri her türlü elbise cilbâb yerine geçer. ŞİMDİ HADİSLER: Hz. Âişe (r.ah) anlatır: Bir gün Hz. Ebû Bekir (R.A.) in kızı Esmâ ince bir elbise ile Resûlullah'ın (s.a.s) huzuruna girmişti, Hz. Peygamber ondan yüz çevirdi ve şöyle buyurdu: "Ey Esmâ! Kadın erginlik çağına ulaşınca onun şu yüzü ve elleri hariç diğer yerlerinin görülmesi helâl değildir." Ebû Davud, Libâs, 31. Diğer bir hadiste şöyle buyrulmuştur: "Sizin hepiniz birer çobansınız ve hepiniz yönettiğiniz kişilerden sorumlusunuz. Erkek ailesinin çobanıdır ve kıyamet gününde onlardan sorumlu olacaktır. Kadın da kocasının evinden ve çocuklarından sorumludur." Buhârî, Ahkâm, 1. "Çocuğunun senin üzerinde hakkı vardır." Müslim, Sıyâm, 182. "Kadın örtülmesi gereken bir varlıktır. Kadın dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker (onu günaha nasıl alet edeceğini hesap eder)." Tirmizî, Radâ, 18. BAŞÖRTÜSÜNDE ÖLÇÜ DE ŞÖYLEDİR Baş örtüsü, başı tamamen örtmelidir. Bu örtü, kadının bütün saçlarını, boyun ve göğüs kısımlarını örtecek ve bunlardan hiçbir şey göstermeyecek şekilde olmalıdır. Başa örtülen şeyin maddesi ve şekli kadının maddî durumuna, yaşadığı iklime, alıştığı örfe ve çalıştığı işe göre değişik olabilir. Maksat, örtülmesi gereken yerleri örtmektir. Başörtüsünde dikkat edilecek bir önemli husus, kadının saç şeklini ve modelini belli etmemesidir. Hz. Peygamber (s.a.v), bazı kadınların başlarını örttüğü halde, örtü altındaki saçlarına verdikleri tuhaf şekiller yüzünden lânete uğradıklarını, Ahmed, Müsned, 2/223. bu şekilde kıldıkları namazların bile kabul edilmediğini haber vermiştir. Bezzâr, Müsned, nr. 3015. Hz. Âişe'nin (r.ah) huzuruna altını gösteren ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Onu şöyle uyardı: "Nûr sûresine inanan bir kadın bunu örtünmez." Başa örtülen şey, sırf erkeklere ait bir giysi olmamalıdır. Bir de diğer bâtıl din veya görüşlerin özel alâmeti olan giysilerden sakınmalıdır. Örtü ile de güzellik gösterisinde bulunmak, dikkat çekmek ve şehveti tahrik etmek mümkündür. Hatta kadın bazan cazibeli bir örtü içinde daha dikkat çekici olabilir. Örtü bunlara alet edilmemelidir. Örtü bir ibadettir. İbâdet ALLAH rızâsı için yapılmalıdır. Örtü edebince yapılırsa ibadet olur; yoksa âfete dönüşür. Bir kadının kötü niyetli de olsa örtülü olması, iyi niyeti olup açık gezmesinden daha hayırlıdır. Ve son olarak ALLAH'ın ayetlerine inanmayanları şu ayetle başbaşa bırakıyoruz: "Ey iman edenler! Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ailenizi koruyun." Tahrîm 66/6. |
Alıntı:
Teşekkürler.. |
Geçtiğimiz günlerde gazeteleri karıştırırken bir haber dikkatimi çekti. Haberde, beş yıldızlı bir otelde tesettürlü giyim üzerine yapılan defilenin çok ses getirdiği ifâde ediliyordu. Pahalı mankenlerin makyajlı, -güya- tesettürlü(!) boy boy fotoğrafları haberi tamamlıyordu. Fotoğraflara acı acı baktım. Çünkü resimler hiçbir şekliyle İslam ölçülerine göre tesettürlü bir hanımı tarif etmiyordu. Fakat bu resimler, moda rüzgârı sayesinde tesettür ismini siper ederek nicelerini bir yaprak gibi peşinde koşturuyordu. Bu garâbet ne kadar üzücüydü. İşte bir yansıma:
Geçenlerde çocuklarımı evimin yakınındaki parkta dolaştırıyordum. Genç bir kız dikkatimi çekti. Altında oldukça dar uzun bir etek, üzerinde uzun kollu dar bir penye ve uçları ensesine sıkıca bağlanmış başörtülü genç bir kızdı bu. Gazetelerden taklit ettiği -güya- tesettürü(!) ile elinde sigarası, yanındaki şımarık gence lâubali ve gevrek kahkahalar atarak bir şeyler anlatıyordu. Cemiyetimizde hassas ruhlu insanları üzen bu gibi hadiselere, günümüzde -maalesef- daha nicelerini eklemek mümkündür. Tesettürün bu kadar yıpratılması, dejenere edilmesi ve basitleştirilmesi ve rûhânî vasfının iptal edilmesi, belki de toplumumuza bu konuyu tam ve doğru bir şekilde anlatamayışımızın neticesidir. Tesettür ki, "bir müslümanın, dinimizce örtülmesi gereken yerleri yine dinin belirlediği şekilde örtmesi" demektir. Ve tesettür, İslam'ın en mühim emirlerinden biridir. O, müslüman hanımın iffetini, ve daha önemlisi şahsiyet ve vakârını korumayı amaçlar. Bu sebeple bedenin tesettürünü, rûhun ve kalbin tesettüründen ayrı düşünenler çok büyük bir hatâya düşerler. Öncelikle şunu iyi bilmelidir ki: Tesettür, Allâh'ın Emridir. Tesettürün, Rabbimiz ve Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve sellem- katında ne kadar önemli bir emir olduğunu âyetler ve hadîs-i şerifler ışığında hatırlamanın faydalı olacağını düşünüyorum: "Ey Ademoğulları! Size çirkin yerlerinizi örtecek bir giysi, bir de giyip süsleneceğiniz bir giysi indirdik. Takva örtüsü ise daha hayırlıdır." (el-A'raf, 26) Bu âyet-i kerîmenin de dikkat çektiği üzere giysi, takvâ ile meczolunmalıdır. "Mü'min kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Zînet yerlerini açmasınlar. Bunlardan kendiliğinden görünen kısmı müstesnâdır. Baş örtülerini yakalarının üstüne koysunlar… Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye ayaklarını da vurmasınlar. Ey mü'minler! Hepiniz Allâh'a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız." (en-Nûr, 31) Kadınların ev dışında veya yabancı erkeklerin yanında, normal ev içi elbisesinin üstüne bir dış elbise daha giymeleri gerekir. Bu husustaki âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: "Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu onların tanınıp, kendilerine sarkıntılık edilmemesi için daha uygundur. Allâh çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir." (el-Ahzâb, 59) Allâh Rasûlü'nün Îkazları Örtünme ile ilgili bu âyetler inzâl oldukça, Allâh Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- de en yakınlarından başlayarak bu âyetlerde kastedilen örtünmenin şeklini tarif ve tebliğ etmiş; kendi hanımlarını, kızlarını ve bütün müminlerin hanımlarını Allâh'ın murâdına uygun örtünme hususunda yetiştirmiştir. Bu hususta pek çok fiilî örnek bulunmakla beraber, biz burada birkaç tanesiyle yetinmek istiyoruz. Hazret-i Âişe'nin rivâyetine göre, birgün Hazret-i Ebû Bekir'in kızı (Hazret-i Âişe'nin kızkardeşi) Esmâ, ince bir elbise ile Allâh Rasûlü'nün huzuruna girmişti. Rasûlullâh (s.a.s) yüzünü başka tarafa çevirdi ve şöyle buyurdu: "-Ey Esmâ! Şüphesiz kadın erginlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir." Hazret-i Peygamber bunu söylerken, yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebu Davûd, Libâs, 31) Temimoğulları kabilesinden birtakım kadınlar, Hazret-i Âişe'yi ziyarete gelmişlerdi. Üstlerinde ince giysiler vardı. Hazret-i Âişe, onlara ikaz mâhiyetinde şöyle dedi: "-Eğer sizler mü'minler iseniz, bunlar inanmış hanımların giysileri değildir. Eğer mü'min değilseniz o zaman durum değişir." Yine bir gün onun huzuruna, ince başörtülü bir gelin getirilmişti. Bunun üzerine O şöyle dedi: "-Nûr Sûresine inanan bir kadın böyle örtünmez." (El-Kurtubî, El-Cami', XIV, 157) * * * Peygamberimiz, ashâb-ı kirâmdan birine Mısır'da dokunmuş keten bir kumaş vermiş ve yarısından kendine gömlek diktirmesini, diğer yarısından ise hanımının giysi yapmasını istemiştir. Ancak daha sonra şöyle buyurmuştur: "-Hanımına git ve söyle: Altına bir gömlek diksin. Çünkü vücut şeklinin ortaya çıkmasından korkarım." (El Kurtubî, El Cami', XIV,156) Hazret-i Peygamber, müslüman kadınların ibadetlerini îfâ ederken dikkat etmesi gereken bir hususa da: "Allâh Teâlâ ergin kadının namazını başörtüsüz kabul etmez." (İbn Mâce, Tahâre, 132; Tirmizî, Salât, 160; Ahmed b. Hanbel, IV, 151) buyurarak dikkat çekmişlerdir. Yine ümmetinin iffet, hayâ ve namusunu korumaya yönelik, Allâh Rasûlü'nün şu hadîs-i şerifleri, bilhassa bugünler çok ikaz edicidir: "Ümmetimin son dönemlerinde giyimli, fakat çıplak birtakım kadınlar olacaktır. Bunların başlarının üstü deve hörgücü gibi bulunacaktır. Ancak onlar cennete giremez, cennetin kokusunu bile alamazlar." (Ebu Davud Libas 125, Cennet 52) "Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına uğrarsa, zinaya bir adım atmış olur." (Tirmizi, Edeb, 35; Nesâî, Zîne, 35) "Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle; erkeklerden kadınlara benzeyenler bizden değildir." (Buhârî, Libas, 61) Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, gayet açık ve net bir şekilde Müslüman kadının giyim tarzını beyân etmektedir. Bu âyet ve hadislerin ışığı altında zihinlerimizde ve kalblerimizde tesettür şeklimizi tekrar muhasebe etmeliyiz. Biz, tesettür anlayışımız ile bu emirlerin neresinde bulunuyoruz? Acaba bilerek veya bilmeden hatâ mı işliyoruz? Rabbimizin ve Peygamber Efendimizin çizdiği sınırları zorluyor muyuz? Tesettürde Dikkat Edilecek Hususlar Sokaklarda bir çok müslüman hanım görüyor ve şaşırıyoruz. Bir çok giyim şeklinin sınırları zorladığına, hatta tesettür emrinin hikmetinin tam aksine, "dikkatleri üzerine çeken bir câzibe sebebi" olduğuna şâhid oluyoruz. Bu hususta yapılan yanlış uygulamaları ve hatalarımızı belli başlı maddeler hâlinde ele alarak, birbirimizi uyarmanın mühim bir vazifemiz olduğunu düşünüyorum. 1- Manto ve Pardesüler: Şeffaf, dar, bele doğru daralan, uzun yırtmaçlı, parlak deriden imal edilmiş, çok süslü ve desenli, önü açık veya düğmelenmeyen manto veya pardesüler... Örtünmenin amacı, vücut hatlarını belli etmemek ve cazibeyi gizlemek olduğu hâlde bu çeşit pardesü veya mantolar, bu gâyenin dışına çıkmakta ve tesettür emri ihlal edilmektedir. 2- Etek, gömlek ve tişörtler Yukarıdaki âyet ve hadislerin zıddı şekilde "dar, içini gösteren veya vücuda yapışan" tipte etek, gömlek veya tişörtler, özellikle ışık vurunca tesettürü mânasız kılmaktadır. Böylece bütün dikkatleri üzerine toplamaktadır. Uzun yırtmaçlı etekler, bazen diz kapağına kadar çıkabilmektedir. Hadislerde "sadece el ve yüz açık kalabilir" buyurulmakta iken; mahremleri dışındakilerin yanında kısa kollu, hatta cezb edici dantelli elbiseler giymek, İslâm'ın rûhuna zıttır. 3- Pantolon Son yıllarda müslüman hanımlar arasında yaygınlaşan pantolon, "erkeğe benzemek" yönüyle, Peygamber -sallallâhu aleyhi ve sellem- tarafından reddedilmiştir. Bazen yarım pardesü, bazen gömlek veya bluz altına giyilen pantolon, vücut hatlarını belli ederek ve erkek kıyâfeti olması sebebiyle tesettürün ruhunu zedelemektedir. Çocuklarımızı nasıl küçük yaşlardan itibaren namaza alıştırıyorsak, tesettür hassâsiyetine de alıştırmalıyız. 4- Başörtüsü *Aşırı süslü, şeffaf, göz alıcı renkte ve yaldızlı başörtüsü: Örtünmenin hedefi "dikkat çekmemek" olduğu halde, bu tür başörtüler dikkatleri üzerine toplamaktadır. Şeffaf olanlar, içini göstererek hadislere açık bir muhalefet teşkil etmektedir. *Boynu ve -baştan arkaya kayarak- saçı tam örtmeyen başörtüsü: Yalnız çene altından veya enseden bir düğüm atılınca, boyun açık kalmakta ve âyette geçen "başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar." emri terk edilmektedir. Altına tülbent takılmayan ve sağlam bağlanmayan başörtüleri de saçın bir bölümünü açıkta bırakmakta ve Rabbimizin emri ihlâl edilmiş olmaktadır. *Pardesü ve elbisenin içinde bırakılmak veya ense üzerinde düğümlenerek sıktırılmak suretiyle, saçın şeklini ortaya çıkaran başörtüsü: Hadislerde geçen "deve hörgücü" tabirine benzeyen bu şekiller, dikkat çekici olarak örtünmenin amacını tehlikeye düşürmektedir. 5. Çoraplar İnce, dantelli, desenli veya şeffaf çoraplar, pardesünün altında kalan kısımları tesettür ölçüsünün dışında bırakmaktadır. Tesettür, tenin görünmemesini amaçlarken ince çorap tesettür sağlamamakta ve Rabbimizin emrine uyulmamış olunmaktadır. 6- Bazı aksesuar ve teferruat hataları Nakışlı eşarp altı alın süsleri, Aşırı süslü, dikkat çekici, uzun topuklu ve yüksek tabanlı ayakkabılar. Parlak renkli gösterişli çantalar, Tıbbî zorunluluğu olmayan süslü güneş gözlükleri, Aşırı parfüm ve cazibeli makyaj, Sandalet tipi dikkat çekici ayakkabılar, Gurur ve kibre sebep olacak markalı giysiler... Günümüz insanı bir çok dış tesirin hücumu altındadır. Medya, çevre ve nefsinin taarruzları karşısında, sağlam bir kalb yapısı bulunmayan müslümanın, inandığı değerlerinin yara alması kaçınılmazdır. Kalbde başlayan bu hastalıklar daha sonra dışına da tesir ederek "ne yapalım, zaman bunu gerektiriyor, ALLAH affeder" aldatmacasına insanları sığındırmakta ve İslâm'ın emirlerini ihlal ettirmektedir. Her geçen yıl tesettür husûsunda zaafların arttığına şahit olmaktayız. Yıllar önce hiç rastlamadığımız veya bu bir tesettür şekli diyemeyeceğimiz elbiseler, şimdilerde bizlere gayet normal gelmektedir. Yarım pardesüler, ince çoraplar, boyundan bağlanmış sıkı başörtüler, önü açık pardesüler…vb. her sene yeni icatlar karşımıza çıkmaktadır. Bunlarda en büyük mes'uliyet, defileler düzenleyerek tesettür giyimine ticârî noktadan yaklaşan bazı büyük mağazalar ve bunları giyerek emsâl olan hanımlardır. Diğer tarafta bütün bunlara bakarak, İslam'ın tesettür emrini, yalnızca şekil ve renkten ibaret olarak anlayıp uygulamak da yanlıştır. Zira İslâm genel ölçüleri belirlemekle birlikte, bunun tatbikâtını o genel ölçüleri ihmal etmemek şartıyla, iklim, kültür ve insanların tercihlerine bırakmıştır. Bu sebeple tarih boyunca değişen çeşitli makul kültürlerin ve coğrafî şartların o toplumların kıyafetlerine yansıması çok tabiîdir. Farklı model ve renkler ve soğuk-sıcak iklimlere göre muhtelif tercihler insanlar tarafından seçilebilir. Ancak, bütün bunlarda asıl olan, daha önce de belirttiğimiz gibi, Rabbimizin sınırlarının titizlikle korunmasıdır. Bu hususta, Rabbimizin hudutlarına gereken dikkat gösterildikten sonra, pek çok farklı renk ve şekilde tesettür tarzı tercih edilebilir. Şu da unutulmamalıdır ki, insanın güzelliği dışından ziyâde, ruh güzelliği iledir. Neticede dış güzellik, birgün yok olacak; ama hayâ, imân ve takvâ güzelliği ebediyyen bizimle kalacaktır. Bu yüzden sadece dış güzelliğe ihtimam göstererek, iç güzelliğimizi ihmal etmememiz lazımdır. Evlenirken bile Rasulullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, "Kadın dört şeyi için nikahlanır: Malı, güzelliği, soyu ve dini için. Sen dindar olanını tercih et..." buyurarak, bize asıl güzelliğimizin merkezini işaret etmişlerdir. Rabbimiz de yarın kıyâmette bizlere dış güzelliğimizden değil, dinimizi ne ölçüde yaşayıp yaşayamadığımız hususunda, hesaba çekecektir. Tabii ki, temiz ve uyumlu şekilde giyinmek şiârımız olacaktır. Bu, zaten dinimizin de emridir. Ama bir Müslüman, bir çok işinde olması gerektiği gibi orta yolu kaybetmemelidir. Dinimizin emirlerini çiğnemek pahasına "gösterişli" giyinerek, dikkat çekme yanlışlığına düşmemelidir. Bizi gören insanlar, bizde İslam'ı görmeli ve takdir etmelidirler. Kur'ân-ı Kerîm'de Allâh'ın sınırlarını koruyan, iffetine dikkat eden kadınların, âhirette daha güzeliyle mükafatlandırılacağı ifade edilmektedir. Âyetlerde mümin kadına birer nîmet ve mükafat olarak, cennette atlastan işlenmiş elbiseler, ipekler, inci, altın ve gümüş ziynetlerden bahsedilmektedir. Rabbimiz cennetteki bu nimetleri, sâliha mümin kadınlara vâat etmektedir. Kadınlarla İlgili Birkaç Mesele Bunların yanında aslında daha tafsîlatlı bir şekilde ele alınması gereken birkaç önemli hususa da temas etmek faydalı olacaktır: İslam'ın rûhuna ters bazı fiiller, bizim âhiretimizi ziyana uğratmaktadır. Mesela: * Tesettürlü bir hanımın "erkekler arasında" sekreter vb. olarak, İslam'a uygun olmayan işlerde çalışması, * Yanında mahremi bulunmayan bir hanımın, yalnız başına uzun seyahatlere çıkması, * Mahremi olmayan müslüman âilelerin aynı masada beraberce yemek yemeleri, aynı odada sohbet etmeleri, * Dindar genç evlilerin, sokaklarda, ancak ev ortamında dolaşılabilecek görünümde gezmeleri, * Tesettürlü bir hanımın toplum içinde sigara içmesi, Rabbimiz hepimizi emrine itaat eden, üç günlük dünyanın fânî zevklerine aldanmayan, bu âlemdeki fânîlerin iltifatlarına kanmayıp, rızasını kazanan ve ebedî olarak cennet elbiseleri ile mükafatlanan kullarından eylesin. Âmin… (Tuba Öztürk |
Bu hususta, Rabbimizin hudutlarına gereken dikkat gösterildikten sonra, pek çok farklı renk ve şekilde tesettür tarzı tercih edilebilir.
Bu yazıda hak ile batıl bir arada yoğrulmuş ve islamiyette hak ile batıl asla bir arada olmaz... |
Bugün adı müslüman olan, Mehmetler, Ayşeler maalesef birer başörtüsü
celladı kesilmişler.. Başörtüsünü düşman bellemişler. -- Başörtüsünü düşman bellemişler.. BACIMIN iFFETi BATMAKTA REZiLiN GöZüNE.. ACIRIM TüKRüğE BiLLAHi ! TüKüRSEM YüZüNE diyor merhum Akif Reziller görevlerini yapıyorlar.. Peki ya bizler? Adı müslüman olan bizler.. Lafı gelince mangalda kül bırakmayan bizler, üzerimize sanki ölü toprağı serpilmiş.. Bizler vazifemizi yapamasakta sen yine de üzülme..! ümitvar ol.. BACIM.. Unutma! tez geçer zulmün ezası. Sabretmeyi bileceksin tamam mı? çevirmez ahını ALLAH öksüzün Pek basittir, devrilmesi köksüzün Her kim olsa haksızlığı haksızın Suratına çalacaksın tamam mı? Yolunuz her zaman ALLAH yoludur! Bu öyle bir çileki, kökü şehid kanıdır! Hak haklının en mukaddes malıdır. Vermezlerse alacaksın tamam mı? Yalana hayır, bu gerçeğe evet Mücadeleden yılma, kalsanda tek fert Birde ötesi var, buranın elbet, Nasıl olsa güleceksin... güleceksin... Güleceksin tamam mı? AllahIM, Bizlere yüzümüz ağırtan böyle nesiller verdiğin için sana şükürler olsun.. AllahIM, Ayakları senin davanda sabit olan bu güzide evlatları, bütün ümmeti muhammede ibret eyle, rehber eyle.. AllahIM, Bütün bu yapılanlar, ümmetin dağınıklığından.. En kısa zamanda bütün müslümanlara, birbirini sevmeyi, birbirleriyle kardeş olmayı ve birleşme şuurunu nasip eyle.. AllahIM sen Mevlamızsın.. Bizleri bağışla.. bizleri şuurlandır.. gözlerimizi aç.. kalplerimizi yumuşat.. ayaklarımızı kaydırma.. davamızda zafer nasip eyle.. AMiN... AMiN... AMiN |
“BenMüslümanım”diyen Hanımları ilgilendirir.Diğerleri alınmasın
Allâh (CC) Müslüman kadınlara “Kendilerini vitrinleyen kadınlar gibi bedenlerinizi başkalarının arzularına peşkeş çekmeyin” buyuruyor. (Ahzab sûresi: 32-33) Vücutlarını keyfemayeşa/sereserpe açanlar bunu “medeniyet” adına yaptıklarını iddia ediyorlar. “Açılmayı medeniliğin gereği olarak yapıyoruz” diyorlar. Bu gerekçe zırzır cehalettir. Zaten açılıp saçılıp vücutları nazarlara ve uzuvlara peşkeş çekmek de cahiliyye mantığıdır. Her cahiliyye mantığı taşıyan kadın açılır ve mahremiyetlerini çevresine saçar. “-Efendim olur mu hiç? Falanca bu kadar yıl okumuş profesör olmuş. Falanca 3 üniversite bitirmiş, 8 tane lisan biliyor. Bir diğeri Bakan olmuş. Buncası milletvekili, genel müdür olmuş. Köşklerde yalılarda oturanlar var. Yazarı-çizeri cabadan. Bir giydiğini bir daha giymiyor. Ekranlarda efkâr dağıtanları var. Bunlara mı cahil diyorsun? Bizim bildiğimiz bunların tamamı medenidir.” FesübhanAllâh! Kardeşim benim birşey dediğim yok. Allâh (CC) buyuruyor ki, “Açılıp saçılmak kendini vitrinlemek, bedenini birilerinin uzuvlarına peşkeş çekmek cahiliye vasfıdır/özelliğidir. Ey Müslüman kadınlar siz de bu cahiller gibi olmayın.” Bu ifadeler Türkçe’ye çevirmeye çalıştığımız ilahi beyanlardır. Medeniyet ile bedeviliği birbirine karıştırırsanız, açıklığı-saçıklığı da medeniyetle özdeşleştirirseniz ineklerin medeniliğine asla erişemezsiniz. Açıklıkta hayvanlarla yarışa girenler için esfelesafilinin dibi vardır. Bir de kendilerini kapalı zanneden güruh var. Bunlar sözüm ona başlarını kapatıyorlar, ondan aşağısı tamamen karikatür bir “giyim” tarzı. Vücudun hatları belli, rengi belli, inceliği kalınlığı belli. Bedeni kapatmak için değil, daha fazla dikkat çekebilmek için vücudu sarmış bir tarz. Çırılçıplaktan daha berbat bir örtüş. Böyleleri Peygamberimiz (SAV) Efendimizin beddualarının muhatapları: “Giyinik çıplaklara Allâh lânet etsin” buyuran Efendimize sahabe-i kiram: -Ya RasulAllâh! Giyinik çıplaklar kimlerdir?diye sorduklarında, Efendimiz (SAV): -Vücut hatlarını ve rengini gösteren daracık elbiseler giyenler örtülü çıplaklardır, buyurmuştur. Peygamberimiz (SAV) Efendimiz’in beddualarına muhatap olmak ne büyük felâkettir. Buna nasıl cesaret ederler? Akıl alacak gibi değil. Şöyle diyelim: Teşhircilik cesaret değil, esarettir. Teşhircilik şeytanın istibdadıdır. Nefs-i emmareye esir olmaktır. Âhir zaman kadınının bir özelliği de teşhirciliktir. Kadın fıtratından uzaklaştıkça/şuuru felce uğradıkça, ifsad edildikçe teşhir duygusu da artıyor. Aşırı teşhirciliğin hayat tarzı haline getirildiği ülkemizde kadınlar maalesef meta durumuna düşürülmüştür. Sözü Lâ Edri’nin iki mısralık beyanıyla bitirelim: “Ne kürküdür, ne kolyesi, ne süsü Kadına şahsiyet veren örtüsüdür örtüsü.” iktibas |
Alıntı:
Bu arada 'Dertli kardeşlerime' ve Allah Razası doğrultusunda 'Akli-Zamani' değil, Kurani açıklık getirmeye çalışanlardan Bilcümle Rabbim mafakiyetler nasib etsin!..:güzel: |
Her genç kız bedenini örtmekle yükümlüdür
''Hz. Ebû Bekir'in kızı Esma ince bir elbise giymiş olduğu halde Allah Resûlü'nün (s.a.v.) huzuruna girdi. Allah Resûlü (s.a.v.) Esma'yı o halde görünce ondan yüzünü çevirerek şöyle dedi: -Ey Esma kadın hayıza (büluğa) erince artık ondan şunun ve şunun dışında bedeninin hiçbir yerinin görünmesi uygun olmaz. (Allah Resûlü (s.a.v.) bu sözlerini söylerken kendi yüzüne ve ellerine işaret etti.)'' Ebû Davud ''Anneler günü'' bu asrın uyduruk bid'atı. Hakkında söylenen olumlu ya da olumsuz bütün söz ve görüntülere rağmen iyi anlamlar ve asil bir hedef taşıyor. Fakat liderlere taç giydiren ve örnek şahsiyetler ortaya çıkaran idealizme gelince. O da tamamı ya maddi ya da menfaatçi olan belli birtakım kriterlere tabidir. Keşke bu kriterleri geliştirseydik; imanı ve bu imandan kaynaklanan esasları bu kriterlerin ilki ve zirvesi yapsaydık. Sevgili gençler. Bu başlangıç/giriş ile Allah Resûlü'nün (s.a.v.) beşinci nasihatını bildirdiği hadis-i şerîf arasında bizi bu konuşmayı yapmaya iten münasebet; Hz. Ebû Bekir'in kızı güzide bir sahâbî hanım olan Esma'nın (r.a.) seçkin şahsiyetidir. Hz. Esma (r.a.) bebekliğinden ihtiyarlığının son demlerine kadar hem kendi şahsında hem de aile içerisinde Allah'ın emirlerine olan tam bağlılığıyla daima ideal bir genç kız ve anne olmuştu. Hayra yönlendirme ve annelik hakkında söylenmiş en muazzam ve ulvi sözlerden biri de Hz. Esma'nın (r.a.) oğlu Abdullah b. Zübeyir'e (r.a.)söylediği o meşhur veciz sözüdür. Oğlu Abdullah 'Mekke'de Abdülmelik b. Mervan'ın Haccac b. Yusuf es-Sakafi komutasındaki ordusu tarafından kuşatma altına alınmıştı. Her birinizden o nasihat dolu sözü ciddi bir şekilde araştırmanızı ısrarla istiyorum. Çünkü o sözde sizi yakından ilgilendiren size faydalı pek çok şey bulunmaktadır. Bundan sonraki sözlerim sadece sevgili kızımadır. O İslam'ın genç kızına. İslam evladının annesine. İslam'ın şimdiki ve gelecek neslin terbiyecisine ve istikbalimizin köşe taşına. Hadis-i şerîfte geçen ''uygun olmaz'' sözü üzerinde biraz istiyorum. Çünkü bu söz dayanak noktamızı oluşturmaktadır. Fitneye gelince o; sapıtmanın kavşağı tehlikeli bir viraj yoldan çıkışın uçurumu ve tali yolu çok olan bir caddedir. O derece ki bu caddede yürüyen insan sanki kendisini ''Nasreddin Hoca'nın evinde'' gibi hisseder. Ne tarafa dönse nihayetinde bir engele çarpar. Karşısına zifiri bir karanlık çıkar. Yitik vadilerde el yordamıyla yolunu bulmaya çalışan kör gibi aranır durur. Kurtulmak çıkıp gitmek için ne bir yol bulabilir ne de bir gedik. Bugün sıkıntısını çektiğimiz ya da özellikle gençlerimizin sıkıntısını çektikleri bela fitne şehvet arzu zevk ve haz kasırgaları budur. Bir çukurdan kurtulmalısın mutlaka diğerine yuvarlanır. Sonra cadde ve sokaklarda halka açık genel alanlarda park ve kulüplerde kol gezen fitne yalnızca kendisine bela olmaz. Bilakis görünen ve görünmeyen fitneler tellerde elektrik akımının akışı gibi iki taraf -erkek ve kadın- arasında gider gelir. Bugün toplumda hüküm süren ve kabul gören şey fesad ve ahlâkî çözülmeden başka nedir? Hangi insaf sahibi insan bunun ahlâkî çözülmeden başka birşey olduğunu söyleyebilir? Fesad (bozgun) ve salah (huzur) bir çelişkinin iki zıt uçu. Allah Resûlü (s.a.v.) büluğ çağına erip kadınlık belirtileri ortaya çıkan Esma'yı ince elbiseler giymiş bir halde görünce mübarek yüzünü ondan çevirerek şöyle dedi: ''Ey Esma kadın hayıza (büluğa) erince artık ondan şunun ve şunun dışında bedeninin hiçbir yerinin görünmesi uygun olmaz. (Allah Resûlü (s.a.v.) bu sözlerini söylerken kendi yüzüne ve ellerine işaret etti.) Hz. Peygamber (s.a.v.) Esma'ya (r.a.); ''Ey Esma genç kız.'' demedi; bilakis ''Ey Esma kadın.'' dedi. Çünkü Esma henüz evlenmemiş olsa da genç kızlık çağını çoktan gerilerde bırakmış olgunluk ve kemal çağına girmişti. Bizzat kendisinin doğal olarak görülmesi caiz olan yüz; boya krem ve pudraların doldurduğu yüz değil aksine her türlü süs ve fitneden uzak kozmetik sektörünün tuzağına düşmemiş olan yüzdür. Tabi bu doğal ve temiz yüzün görülmesi de ancak fitneden emin olunan durumlar için geçerlidir. Aynı şekilde görülmesi dinimizce caiz olan el faziletin kanına girmemiş olan eldir. Yoksa uzun sivri keskin ve boyalı tırnaklar değil!! Ama ne yazık ki bugün ayak tırnakları bile faziletin kanına girmekten bu kokmuş kan balçığına dalmaktan kendini kurtaramamıştır?! Genç kızlarımız küstahça ve hayâsızca bir meydan okuyuşla bu saygın nebevi nasihatın tam aksini yapıyorlar!. Örneğin; genç kız önceleri bütün bu çirkin hallerden uzakta bulunurken büluğ (hayız) çağına erip olgunluk devresine girdiğinde derhal süslenme ve güzelleştirme yöntemlerini uygulamada ve bedenin fitne çıkarıcı ve tahrik edici bölgelerini olduğu gibi açığa çıkaran elbise modellerini bulup geliştirmede son derece becerikli bir sanatkar oluveriyor! Dosdoğru olan bir yaşam çizgisi eğrilip büğrülerek bozuluyor yol sallanıyor ve toplum bir kargaşa içinde dalgalanıyor. Müslüman genç kızım. Sen ya istikamet ve hidayet kaynaklarından bir kaynak ya da helak ve fesat uçurumlarından bir uçurumsun. Ve bütün bunlar senin dünyana ve ahiretine yansımaktadır. Ya her türlü kötülükten uzak olmak (selâmet) ve sevap ya da her türlü kötülük içinde olmak (şekavet) ve azap. Allah&'tan kork dürüst erkekler ve dürüst kadınlarla Allah'a itaatkar erkekler ve Allah'a itaatkar kadınlarla Allah'a hakkıyla iman eden erkekler ve hakkıyla iman eden kadınlarla beraber ol ki en yüksek derecelere yükselesin. |
bu konu çok dallanmış..
çok su götürür hamur kadına pantolon giyemessin desekte giyen giyiyor.. kitapta bile yerini bulabilir..en azından pantolon giyilmez diye bişey olmadığı için giyerim der.. beni tahrik ediyorsa giyemez dersek suçu bana atıverir..sende çok şeymissin der.. kendine hakim ol falan derler.. işimiz çok zor..her iki cins açısından hemde.. ahir zamandayız çünkü..zamanın sonu..dinin islamın yaşanacağı son perde...son beste.. damarlara dokunmadan dini tebliğ etmek zorlardan zor.. ne desek karşı tepkiler geliyor..çünkü bu asırda hele helede ülkemizde özellikle bayanlara tepki göstermeleri için tahrik ediliyor 70-80-90 yıldır hemde..100 ü de aşırabiliriz..kadını açarsak erkeğide peşine takarız o zaman işimiz kolaylaşır demişlerdir.. ...... ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN |
AÇILMAYI NERESİNDEN BAŞLATIRSAN BAŞLAT DEVAM EDER..AÇILMAK SANKİ BİR VİRÜS VE TÜM VÜCUDA YAYILIYOR..
Kadındaki en güçlü dürtü açılma ve gösterme dürtüsü olduğu gibi erkektekide bakma seyretme gözünü harama baktırma dürtüsüdür.. |
Bütün müslüman bayan arkadaşların birer islami elçi ve tebligci oldugunu kabul ederek
özellikle islama ve tesettüre yakışmayan hallerin zuhuru arttıgından bu eklemeyi faydalı gördüm. yollArda sigara içen,yanındaki erkege sarılan ,sesli bir şekilde kahkaha atan ve önüne gelene davetiye çıkaracak bir edepsizlikte olanlardan ,siz temiz bayan kardeşlerimi tenzih ederim. Ahzap süresinin 33. ayet-i kerimesinde vakar ile evlerinizde oturun.Evvelki cahiliyet (devri kadınlarının kırıla döküle süsülerini göstere göstere yürüyüşü gibi yürümeyin"diye buyrulmuştur. Bu ayet-i kerimenin peygamber efendimizin temiz zevcelerine tahsis edilmesi onların şeref ve mevkilerinin yüceliği sebebiyledir. Onlara tebean diğer mü'min kadınlar da aynı hükme dahildirler (tefsiri kurtibi c.14. s.179.) müsaade renk renk, kolsuz, dar ve kısa etekli elbiseler giyip ressam tablosuna dönmüş bir suratla sokağa parka çay bahçelerine ve benzeri yerlere gidip şehvetle açılmış gözlere endamını arzetmek için verilmiş değildir. Ancak bu müsaade anne be baba gibi yakın hısımlarını itimad ettiği kadın arkadaşlarını ziyaret etmek; ahlakının olgunlaşmasına ve ilminin artmasına sebeb olacak va'z ve ilim meclislerine ve fetva sormaya gitmek gibi zaruri ve meşru hallerle sınırlanmıştır.Kadın böyle bir zarurete mebni dışarı çıkacağı zaman tesettüre son derece dikkat edecek ahlaksız kimselerin kendisine laf atmasına meydan vermeyecek şekilde hareket edecektir. Hazret-i Peygamber(asm) başta olmak üzere sahabe-i kiramın erkeklerinin tesettürsüz kadınlarla konuşmaları ve başta ezvac-ı tahirat olmak üzere sahabe-i kiramın hanımlarının tesettürsüz erkeklerle konuşmaları ile alakalı hadisi şerifler ve tarihi vakalar, daha tesettür emri nazil olmadan önceki devreye aittir ve bu hüküm,tesettür ve hicab ayetleri ile mensuhtur. Abdullah İbn-i Mes'ud (ra) 'ın rivayet ettiğine göre Nebiyyi Muhterem(sav) şöyle buyurmuştur: ''Kadın avrettir.Dışarı çıktığında şeytan onu gözetler(Fitneye sevk eder)Kadının, Rabbinin rahmetine en yakın olduğu hal, evinin içinde bulunduğu vakittir''(Tirmizi,İbn-i Hibban) Mehmet Emre |
Belden Sıkma Pardösüler, Avuç İçi Eşarplar..
28 şubat dışardan, para pul içeriden vurdu Bazen seksenli, doksanlı yılları özlüyorum. Lise ve üniversiteye talim ettiğim zamana tekabül eden yılları yani. O yılları ama o yıllarda, hala uçup gitmemiş gençliğimi değil.. Saçma sapan lise müfredatını veya bir sömestrde kapısını ancak dört, beş kere açtığım kampusları da.. O günün heyecanlı, azimli ve takva sahibi insanları tütüyor burnumda. Ha bre okuyan gençleri, dolu dolu sohbetleri, tarih dolu, bilgi dolu konferans ve seminerleri özlüyorum.. Şiir gecelerini. Kimsenin, dini kendi saçma sapan yaşayışıyla tevil etmeye kalkışmadığı zamanları.. 'Şekilci olmayın!' diye diye Müslüman'ın kızını, erkeğini halden hale sokan şekilsizlerin, bu günün 'ucubelerini' hazırlayan melanetlerin türemediği çağları.. O yıllarda 'hayat iman ve cihattı' yalnızca. Sade ve etkileyiciydi. ABD adına, tüm emperyalistler adına 'Mardin Fetvasını' gürültüye getirmek için komisyonlar kurulmamıştı daha. Alengirli ve akçeli işler daha patlamamıştı. 'Bir ideal sahibi olmak' kifayet ediyordu. Onun için solcu, faşist fark etmez; bir tek 'davası olan' muteberdi insanların gözünde. Herkes, mücadelesini verdiği fikrin 'yaftasını' taşımaktan gurur duyardı. Yalnızca 'eyyamcılardı' insandan sayılmayanlar. İnkâr furyası hâlâ başlamamıştı. Her gün yeni bir saza şarkı olmak yoktu. 'Hem öyleyim, hem böyle' sezonu daha açılmamıştı. Yamukluk, 'her ortama ayak uydurma' övünülecek bir şey değildi. .. Artık dünyaperestliğin muteber olduğu günlerdeyiz.. 'Her yol uyar' aforizmasının dillere pelesenk olduğu zamanlarda.. 'Hayat para ve makamdır' Yeni trendin Müslüman camiayı getirdiği son noktaydı bu. Ne mücahitlik kaldı, ne adam gibi sakal, ne eşarp, ne pardösü. Hele 'bıyık bırakmak' İslami camia içinde kerih bir şey gibi algılanır oldu. Mücahit, Enes, Şeyma, Esma, Talha gibi Ashap-ı hatırlatan, İslami kökleri işaret eden isimler yerlerini daha modernlere bıraktı. Daha açık gözler, bu 'ağır' isimlerin ya başına ya sonuna modern/uyduruk isimler eklediler. Böylece yeni trent, 28 Şubat ürküsünü de arkasına alıp, mücahitliğin mahiyeti kadar, onu çağrıştıran isimleri, sembolleri de büyük ölçüde sildi. Belden sıkma pardösüler, avuç içi eşarplar.. Kadınların hali pür melâli de aynı oldu. Nerede o seksenli yıllarda ki çarşaf gibi başörtüler! Nerede o, giyildiği zaman insanı içinde kaybeden pardösüler! Artık sohbetten sohbete, kitaptan kitaba koşturan şuurlu kızların yerini, vizyon filmleri ve moda da son trendi kovalayan 'avareler' aldı. Yeni moda tesettür de bu yeni jenerasyonun omuzlarında yükseldi. Bu trent ilkti. Bin dört yüz yıldır ilk: Ne yapsan, ne etsen tesettürlü sayılıyordun. Tesettür, tesettür olalı böyle bir acayiplik görmemişti ya.. Artık kızlar başlarını bağlıyor ama makyajsız çıkmıyorlardı. Eşarpları vardı ama avuç içi kadarlardı. Başörtüsünü, pardösünün ön ve arkasından sarkıtmak arkaik bulunuyordu. Kaldı ki, öyle bir şey isteseler de mevcut eşarplarla mümkün değildi. Dünün mağduru, mücahit müteahhitlerin çocukları, artık ulu orta yerlerde mücahide sevgilileri ile kol kola gezip tozuyorlardı. Artık onların da kendi içlerinde gericileri, ilericileri vardı. Kadınla tokalaşmayana dudak bükülüyordu. Ortama ayak uyduramayıp kızlı erkekli gezilerde, eğlencelerde görünmek istemeyenler dışlanıyordu. Bazıları, bazılarına giyiminden, tavır ve hareketlerinden dolayı yobaz muamelesi çekiyordu. Bir yaman çelişki yaşanıyordu ki hafazanallah. 'Hayat iman ve cihattır', 'mülk Allah'ındır' çıkmalarını hiç bir araba, dükkan veya evde rastlamak imkansızdı artık. İman ve cihat kesmez olmuştu mustazafları. Para onları, tek kelimeyle, bozmuştu. Dünün, mağdur ama mağrur kesiminin üzerinde odaklandığı iki nokta kalmıştı. Bir; 'Müslüman iyi giyinmeli' mottosu. İki; 'Müslüman'a zengin olmayı yasaklayan bir ayet yok' aforizması. Kendini, giyinmeye ve para biriktirmeye fetva devşirmek için paralayan yepyeni bir kitle var artık. .. Bir gençlik, bir gençlik.. Gerisini biliyorsunuz zaten. Üzgünüz...Hem de çook. kasım tiryaki |
Ben şahsen tesettürünü yapıpta düzgün yapmayanlara uyuz olurum ..
|
Yaz ve Tesettür
çok sıcak…
Bu hava, bizim gibiler için bir imtihan mı? Düşünüyorum. Etraf gözümde sıcaktan buhar olup dalgalanırken, şeytanla olan mücâdeleme devam ediyorum. Daralıyor, bunalıyorum. Tesettürün gerektirdiği gibi giyiniyor, ama dayanamıyor, sorguluyorum. İslâm’da neden bu mevsime özel bir hüküm yok? Neden ben de diğerleri gibi üzerimdekileri hafifleterek serinlemiyorum? Aslında etrafımdaki et pazarı hâline dönmüşlere sorsan, onlar da sıcaklardan şikâyetçiydi nedense!? İçimde bir ses: “−Nasıl giyinirsen giyin, sıcaktan rahatsız olmaman mümkün değil!..” diyordu bana. Ama şeytan, yine de rahat bırakmıyordu beni… Bir adım atmalıydım, gerçeklere doğru... Savaşımı kazanmalıydım, içimdeki Firavun’a karşı... Ve nefsimin sorduğu her sorunun doğru cevabı için araştırmaya başladım. Öncelikle aklıma bilimsel olarak İslâmî hükümlerin karşılığını bulmak geldi. Düşünüyor ve anahtar cümleyi kuruyordu zihnim!.. “Güneşi yaratan da Allah, tesettürü emreden de!..” Eee… Şimdi ben -hâşâ- O Yaratıcı’dan daha mı iyi mantık yürütecektim acaba? Bu cümle, tüm kilitleri açacak bir şifre oluyor ve ben düşündükçe ufkumu aydınlatıyordu. Ardından “Yazın Yapılması Gerekenler” diye bir sağlık araştırması çıktı karşıma... Dikkatimi çekti, okumaya başladım. Güneşin cilt kanserine kadar varan büyük çaptaki zararları anlatılıyordu bu yazıda… Deride lekeler, çillenme, deride kalınlaşma ve kabalaşma, erken yaşlanma, ince damarların oluşması, deri esnekliğinin kaybolması ve nihayet deri kanserleri olarak artarda sırlanıyordu bu zararlar. Neyse ki çaresini de söylüyorlardı, korunmanın... İşte tam bu noktada, araştırmam büyük bir değer kazanıyor ve nefsimin vesveselerine tokat gibi bir cevap oluyordu. Güneşten korunmak için; özellikle başımızı, omzumuzu güneş ışınlarından korumamız gerektiğini, vücudu mümkün olduğu kadar örtebilen bol ve açık renkli, uzun kollu t-shirt veya elbiselerin tercih edilmesinin gereğini anlatan satırlar, gözlerimin fal taşı gibi açılmasına sebep oluyordu. Heyecanla devam ediyordum; giyilen giysilerin, koruyucu kremlerden daha etkili olduğunu söyleyen herhangi biri de değildi, bir tıp doktoruydu. Yazın kavurucu sıcağında, başımı Allah rızası için örtmem, tesettüre uygun kıyafetler giymem, beni benden çok tanıyan yüce Yaratıcı’mın, beni hastalıklardan muhafazasıydı aslında… Gözyaşlarıma hâkim olamıyorum. Nasıl bir merhamettir ki; ben şüphe etmiş, şeytanla bir olarak sorgulamıştım hükümlerin sebeplerini… Ancak O, bana ne kadar kıymet verdiğini, beni ne kadar çok sevdiğini bir kere daha göstermişti. Okuduğum her satırda, O’na olan muhabbetim ve bana karşı olan sevgisini hissetmem, en büyük tesellim olmuştu yüreğimde… Aslında bedenimi bunaltan güneş değil, O’na karşı duyduğum muhtaçlığın kavurucu tesiriydi sadece… Affet yâ Rabbi, Sen’in hükümlerinde tereddüt edip kendi âciz aklımla sorguladığım için… Ne güzel bir şey, Allâh’ın emir ve yasaklarına gönülden, tereddütsüz ve tâvizsiz teslim olabilmek!.. Rabbim, bu hâli bizlere de nasip et!.. Fatma Aladağ |
pardesü altına pantolon giymenin nesi sakıncalı onu anlamadım.
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Üstü mekke altı paris dediğimiz zatlar hele birde başörtüsünü yarım yamalak örtüp uzun kapri giyenler yokmu özgürlükçü olmasam katledecem bunları
Babam her bu üstü mekke altı parisleri gördüğünde çıldırıyor . yahu ya tam mekke olun yada tam paris olun . |
ya simdi degisen zamanla beraber nasilki yasam sartlari degisiyorsa giyim sartlarida degisiyor..
evet abartiya kacilmasin ama tamamende belli kiyafetleri dayatmak mi gerekir iste o noktada kafam karisik.. |
pantolon giyen bayanlar bi tarafa daha birkaç saat önce mini etekle birlikte başını örten bir bayanı gördüm.
yazık çok yazık. |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
zaten öylesine cıvıttılar ki yanılmıyorsam Viyanadaydı çıplak bir başörtülü heykeli yapmıştılar. Bi ara Türkler heykele saldırıp yıkmıştı, hala duruyor mu o heykel orada ? |
Alıntı:
Allah hidayet versin |
Alıntı:
yok yok bizim milli görüscüler bir gece operasyon düzenleyip yok ettiler yani ara sira ise yariyorlar :) |
All times are GMT +3. The time now is 11:13. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025