![]() |
YAĞMUR
Kimselere yağmıyor bu yağmur Gençlik anılarından başka Kimseler bilmiyor, ıslanmıyor hiç kimse Yalnızca uzak denizleri çağırıyor Hangi mevsime yakışır acaba Baharlara.. kışa uygun değil Yazın gözyaşı gibi çabuk kurur Kesinlikle gündüz yağmalı ama Her damlası bir geceyi bir daha dokur Bir ıslık sesidir yağmur, bir uyarı Hayat gibi vazgeçilmez yine senindir Bundan sonra ne değişir aşkım, sonsuzum Yağmur bir başka düşün eşiğindedir. ÖZEL ARABUL http://www.alpmuratalper.com/blog/wp...7/yamurzi6.jpg |
Hayat
Kır çiçeklerinin yurt tuttuğu her dağın hüzünlü bir patikası var kuytusuna yaralı düşen kuşlar son kez baktıklarında görürler boşluğu Gövdem bir dağ gülüm kalbim onun patikası Son kuşların giderken bıraktığı en uçası boşluğa resmedilmiş yaralı bakış ömrüm Ayrılık uçurumunda çiçek verir sürgünü kendinde ömür ağacı Gezginlerin geçerken umursamadığı seçilmiş yalnızlığın ateşinde erir hayata çığlık veren sancı Herkesin kimliğinde bir Ferhat dağları delmeğe hazır aşk için Herkesin uçurumu bir Şirin Sorgulanan günlerin toplamıdır Hayat |
BİR VEDA HAVASI http://img261.imageshack.us/img261/6...anaadyowa4.jpgVakit tamam!.. Seni terk ediyorum. O bütün alışkanlıklardan Ve bütün sıradanlıklardan öteye, Yorumsuz bir hayatı seçiyorum. Doyamadım inan, Kanamadım sevgiye... Korkulu geceleri sayar gibi, Deprem gecesinde bir yıldız, Birdenbire kayar gibi; Ellerim kurtulacak ellerinden, Bir kuru dal, ağacından Çatırdayıp kopar gibi... Aşksa bitti... Gülse, hiç dermedik. Bul kendini kuytularda, hadi dal! Seninle bir bütün olabilirdik... Hoşça kal gözümün nuru, Hoşça kal... Vakit tamam!.. seni terk ediyorum. Bu, kırık ve incecik Bir veda havasıdır. Tutuşan ellerimden Parmak uçlarına değen sıcaklık, İncinen bir hayatın yarasıdır... Kalacak tüm izlerin hayatımda. Gözümden bir damla yaş, Sızlayıp resmine aktığında; Bir yer bulabilsem keşke Bir yer, seni hatırlatmayan; Kan tarlası gelincik şafağında... Ölümse, korktun. Savaşsa, hep kaçtın... Vur kendini kuşkularda, hadi al! Sen bir suydun oysa, Sen bir ilaçtın... Hoşça kal canımın içi, Hoşça kal. YUSUF HAYALOĞLU |
SEVGİYLE...
Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin Tekkede , manastırda eremezsin Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada Cennetin cehennemin üstündesin Bir sır daha var , çözdüklerimden başka Bir ışık daha var , bu ışıklardan başka Hiç bir yaptığınla yetinme , geç öteye ! Bir şey daha var , bütün yaptıklarından başka. Ömer Hayyam http://1.bp.blogspot.com/_18WelD6N3y...s320/sevgi.jpg |
BU BİZİMKİ... http://img71.imageshack.us/img71/74/...maniib1kj1.jpgYıkıcı bir aşk bu, Yıkıyor milletin ortasına Tutku yükünü. Bölücü bir aşk, Ekmeği suyu bölüyor Günde üç öğün. Hain bir aşk bu, Sizin eve hırsız girer Onunkine polis. Yasadışı bir aşk, Evlenmeyi Hiç mi hiç düşünmüyor. Soyguncu bir aşk bu, En sıradan ezgilerden Sevinçler devşiriyor. Kökü dışarda bir aşk, Dante ile Beatrice'inkine Fena öykünüyor. İşgalci bir aşk bu, Samanlık sevişenin diyor Başka şey demiyor. Cemal Süreya |
Öyle özledim ki seni
Kurşun dökülür gibi suya Dibe çöktüm Sesi uçtu yüreğimin Yüzümde birden Rüzgar boşluğu Akıyor toprağa gün İncecikten kan gibi Siner yüzün Akşamıma. Özel Arabul http://www.kadinlar.tc/wp-content/up...0/karanfil.jpg |
SAVRULDU
Savruldu yapraklarım Dağıldı mevsim Ya ben Şimdi sensiz Ne yapacağım Özel Arabul http://www.gunese-turku.net/wp-conte.../07/ruzgar.jpg |
Bugün De Ölmedim Anne... http://img22.imageshack.us/img22/400...c109aehf7z.jpgYüreğimi bir kalkan bilip, sokaklara çıktım Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum Sıkıldım dertlendim dostlarımla buluştum Bugün de ölmedim anne. Kapalıydı kapılar, perdeler örtük Silah sesleri uzakta boğuk boğuk Bir yüzüm ayrılığa, bir yüzüm hayata dönük Bugünde ölmedim anne. üstüme bir silah doğruldu sandım Rüzgar beline dolandığımda bir dal Korktum, güldüm, kendime kızdım Bugünde ölmedim anne. Bana böylesi garip duygular Bilmem neye gelir nereye gider Döndüm işte Acı yüreğimden beynime sızar Bugünde ölmedim anne... Ahmet KAYA... |
Alıntı:
eyvallah.. çok güzel yahu.. |
Gellek spas ..
|
Eyvallah arkadaşlar
İlginiz için ben teşekkür ederim. |
Yok mu bu forumda kalemi konuşturan amatör ruhlu şair adaylarımız.
|
Alıntı:
Ancak güzel şiirler seçmeye çalışırım. |
AYRILIK HEDİYESİ
Şimdi saat sensizliğin ertesi Yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın Avutulmuş çocuklar çoktan sustu Bir ben kaldım tenhasında gecenin Avutulmamış bir ben... Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim Ki bu yaşlar Utangaç boynunun kolyesi olsun Bu da benden sana Ayrılığın hediyesi olsun Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi Mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun... Şimdi iyi niyetlerimi Bir bir yargılayıp asıyorum Bu son olsun be... bu son olsun! Bu da benim sana Ayrılırken mazeretim olsun! Şimdi saat yokluğunun belası Sensiz gelen sabaha günaydın! İşi-gücü olanlar çoktan gitti Bir ben kaldım voltasında sensizliğin Hiç uyumamış bir ben... Şimdi dişlerimi sıkıp Dudaklarıma kanamayı öğrettim Ki bu kızıl damlalar Körpe yanağında bir veda busesi olsun Bu da benden sana Heba edilmiş bir aşkın Son nefesi olsun... Kafamı duvara vurmadan Tanıyabilmek seni Beyninin içindekileri anlayabilmek Ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü Bütün saatleri öylece durdurabilmek için Çıldırasıya paraladım kendimi Lanet olsun! Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde Olsun be! ne olacaksa olsun! Bu da benim sana Ayrılırken şikayetim olsun Gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun Her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun İsterim sen de yan ömrüne hep ağla Hep ağla bu benden son dua Bu benden ayrılık hediyesi olsun YUSUF HAYALOĞLU http://www.resimler.tv/data/media/468/ayrilik-acisi.jpg |
SENİ BİR TUFAN GİBİ SEVDİM
(Martılar gelmezdi ki sizin ordan. Martılar sizindi ey evlerinin önü deniz… Bizde ölen kartallardan, dağlardan size haber veririz; bir bakımlık deniz, bir avuç imbat göndermediniz!) Seni bir çığlık gibi sevdim. Uzanıp sesimin avlularına sen de her sabah sabah; her sabah sevince bir sevgiyle gideriz. Sonra durur vitrinlerden çiçekleri seyrederiz; puştluklar bizi seyreder, biz çiçekleri... Seni bir kar gibi sevdim üşüye üşüye e- ri- diim! Bak, kentleri de, dağları da bozdular, başka rüzgârlar giydirdiler kentlere, dağlara başka tüfekler… Kalk, gidelim; buralardan gidelim! Seni bir namlu gibi sevdim, Sen ise tetiklerimi ezberliyordun… Ve kıyametler koparken alnından bu kentin, seni bir tufan gibi sevdim: Bedenim alabora… Yılmaz Odabaşı/1997,Ankara http://www.resimsakla.com/data/media...zde_hortum.jpg Not; Yılmaz Odabaşı Referandum'da "Evet" dediği için Hem bazı Kürt milliyetçileri hem bazı CHP'liler tarafından dışlanmıştı. |
Seni bir kar gibi sevdim üşüye üşüye e- ri- diim! çok güzeldi... |
"Öyle bir küsüp gidişin vardı ki!
Seni vicdansız, insafsız, kitapsız.." |
Aşk Ve Yurtsuzluk...
Usul usul azalıyordu sevgisi kalbi soğuyordu... Aynı masada,yanyana oturuyorduk,ellerinden tutuyordum... Akıntıya kapılmış bir çiçek gibi bilmediğim, bilmediği uzaklıklara doğru gidiyordu... Öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından... Seni artık özlemiyorum,eskisi gibi içimi acıtmıyorsun, bu benim için ne büyük acı biliyormusun,derken sesi titriyordu. Dalından kopmuş bir çiçek gibi unutuluş denizinde usul usul sürükleniyordu... Sevgimiz yurtsuz kalmıştı şimdi... Can çekişen bir hastayı ölümüne hazırlar gibi, nefesimi tutmuş saçını okşuyordum durmadan... Sevgisi,yaralanmış çocukluğumuzu ve dünyayı değiştirmeye yetmemişti. Hayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime kattım. Sevgisi biterken gözlerime son bir kere baktı.İnanmıştı çektiğim ıstıraba... Son anda sarıldı bana: Hadi,sen de benimle gel,birlikte karışalım kayboluşa,dedi. Yapamam,dedim,istesem de yapamam. Bu sevginin ömrünü beklemeliyim... Bu sevginin beni götürdüğü yere kadar gitmeliyim... İçimde sırrın,kimseye benzemezliğin sızısı,yarım kalan yolculuğun aşk yüzlü çocuğu var... Sevgisi soğurken son tesellisi, son kıskançlığı, son umudu bu olmuştu... CEZMİ ERSÖZ http://www.keskeler.net/wp-content/u...e_ayrildik.jpg |
BİLMİYORUM NERDEYİM
Bilmiyorum nerdeyim ne haldeyim ben kimim? Ayrılırken kimliğim adresim sende kalmış Tebessümü yüzüme çok görüyor matemim Güldüğümü gösteren tek resim sende kalmış Akların kaybolduğu renğin ahenk bulduğu Toprağın kadehine ab-ı hayat dolduğu Bir gül için bülbülün saçlarını yolduğu Aşkın harman olduğu o mevsim sende kalmış Nerede o çocuksu o şımarık hallerim Saçlarına hasreti tanımayan ellerim Rengarenk rüyalarım toz pembe hayallerim Tekmil neş'em sevincim hevesim sende kalmış Ayıplama kınama kahveye gidiyorsam Avunabilmek için bir tavla atıyorsam Garson çay uzatırken ben 'aklımda' diyorsam Sende kalmış demektir ladesim sende kalmış Dostlar da muhabbeti kestiler,luzumda yok Zaten senden ziyade sohbetim sözüm de yok Sen dönmeden kimseye bakacak yüzüm de yok Aynalarda kendimi göresim sende kalmış Allahım düşmanımı düşürmesin bu za'fa Sanki her noksanımı mecburum itirafa Hangi şarkıya girsem notalar do re mi fa Sol! diyorum sana sol! sesim sende kalmış Sende kalmış umudum saadet çağım sende Sende kalmış huzurum tüten ocağım sende Sende hayat kaynağım duygu membağım sende Can diyorum sana,can-kafesim sende kalmış Gel Tanrıya borcunu teslim etsin bu yürek Tez gel ki enkazımı kapatsın kazma kürek Kelime-i şahadet getirmem için gerek Son diyorum sana son nefesim sende kalmış... CEMAL SAFİ http://www.usluer.net/wp-content/upl...4%B1z-adam.gif |
Dayan Kalbim...
Seni dağladılar, değil mi kalbim, Her yanın, içi Su dolu kabarcık. Bulunmaz bu halden anlar bir ilim; Akıl yırtık çuval, sökük dağarcık. Sensin gökten gelen oklara hedef; Oyası ateşle işlenen gergef. Çekme üç beş günlük dünyaya esef! Dayan kalbim üç beş nefes kadarcık! Necip Fazıl Kısakürek http://blackeyes.files.wordpress.com/2007/06/yalniz.jpg |
BİR GÜN Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata. Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. YILMAZ GÜNEY http://karakitap.net/v1/images/stories/yilmaz_guney.jpg |
"Bana bir şeyler anlat, canım çok sıkılıyor
Bana bir şeyler anlat anlat içim içimden geçiyor. Yanımdasın susuyorsun! Susuyor konuşmuyorsun! Bakıyor görmüyorsun! Dokunsan donacağım! İçimde intihar korkusu var! Bir gülsen ağlayacağım, bir gülsen kendimi bulacağım! Depremler oluyor beynimde! Dışarda siren sesi var! Her yanımda susmuş, insanlar susmuş İçimde Ölen Biri Var!!" Ahmet KAYA... http://img174.imageshack.us/img174/3223/79730145qa4.png |
YÜREĞİM KANIYOR...
Sakin göllerin kuğusuyduk, Salınarak suyun yanağında. Ve okşayarak nilüfer saçlarını gecenin. Sonumuzun adım-adım Yaklaştığını görürdük... Yarılan ekmeğin buğusuyduk; Paylaşılan zeytin tanesinin, Yüzümüze saldıran yağmur avanesinin. Biz hep üşüyen burnumuzu Avucumuzda hohlayarak yürürdük. Hiçbir hesabımız yoktu kimseyle. Hiçbir aykırı yanımız, Hiçbir yalanımız... Gözüm yaşarıyor, Yüreğim kanıyor... Olmasaydı sonumuz böyle!.. Biri, saksımızı çiğneyip gitti. Biri, duvarları yıktı, Camları kırdı. Fırtına gelip aramıza serildi. Biri, milyon kere çoğaltıp hüzünleri Her şeyi kötüledi, Bizi yaraladı... Biri şarabımızı döktü, Soğanımızı çaldı. Biri, hiç yoktan vurdu, Kafeste garip kuşumuzu! Ciğerim yanıyor, Yüreğim kanıyor... Solmasaydı gülümüz böyle!. Dağlarda çoban ateşiydik, Sarmalayarak acı bir sevda masalını Ve hıçkırarak Hırçın rüzgârların kavalını... Namlunun, bağrımıza Sinsice sokulduğunu bilirdik... Ceylanın pınara inişiydik, Vedalaşan birkaç damla gözyaşının; Tenine kan bulaşan O masum çakıl taşının... Oysa biz dualarımızda hep Birbirimizden daha önce Ölmeyi dilerdik... Bazı sorumluluklarımız vardı, Hayata ilişkin. Bazı basit sorularımız, Anlaşılır bazı sorunlarımız... Göğsüm daralıyor, Yüreğim kanıyor... İncinmeseydi gençliğimiz böyle... Birer yolcuyduk, Aynı ormanda kaybolmuş. Aynı çıtırtıyla ürperen birer serçe. Hep aynı kaderde buluşurduk Sevmeye tutuklu gibi... Birer tomurcuktuk hayatın kollarında. Birer çiğ damlasıydık, Bahar sabahında, Gül yaprağında... Dedim ya, Hiç yoktan susturuldu şarkımız! Yüreğim kanıyor, Yüreğim kanıyor... Bitmeseydi öykümüz böyle!.. YUSUF HAYALOĞLU... http://img2.blogcu.com/images/b/i/l/...anl_z__29_.jpg |
BİR VEDA HAVASI...
Vakit tamam!.. Seni terk ediyorum. O bütün alışkanlıklardan Ve bütün sıradanlıklardan öteye, Yorumsuz bir hayatı seçiyorum. Doyamadım inan, Kanamadım sevgiye... Korkulu geceleri sayar gibi, Deprem gecesinde bir yıldız, Birdenbire kayar gibi; Ellerim kurtulacak ellerinden, Bir kuru dal, ağacından Çatırdayıp kopar gibi... Aşksa bitti... Gülse, hiç dermedik. Bul kendini kuytularda, hadi dal! Seninle bir bütün olabilirdik... Hoşça kal gözümün nuru, Hoşça kal... Vakit tamam!.. seni terk ediyorum. Bu, kırık ve incecik Bir veda havasıdır. Tutuşan ellerimden Parmak uçlarına değen sıcaklık, İncinen bir hayatın yarasıdır... Kalacak tüm izlerin hayatımda. Gözümden bir damla yaş, Sızlayıp resmine aktığında; Bir yer bulabilsem keşke Bir yer, seni hatırlatmayan; Kan tarlası gelincik şafağında... Ölümse, korktun. Savaşsa, hep kaçtın... Vur kendini kuşkularda ve korkulardan, hadi al! Sen bir suydun oysa, Sen bir ilaçtın... Hoşça kal canımın içi, Hoşça kal. YUSUF HAYALOĞLU... http://img2.blogcu.com/images/k/e/l/...yep8hn4fg4.jpg |
Güzel..Teşekkürler Asi..
|
Alıntı:
Bu benim en özel sayfamdır. Genellikle duygularımı ve düşüncelerimi anlatan şiirleri paylaşırım. İnşallah bu güzel şiirlerin devamını paylaşırım. |
SEVDAN BENİ
Terketmedi sevdan beni, Aç kaldım, susuz kaldım, Hayın, karanlıktı gece, Can garip, can suskun, Can paramparça... Ve ellerim, kelepçede, Tütünsüz, uykusuz kaldım, Terketmedi sevdan beni... AHMED ARİF http://img.blogcu.com/uploads/almila...sal_tutsak.jpg |
BEN ARTIK KÜSÜM
Beni de kırdılar içimde kırdılar karanlık camlardan sular akıyordu şimşekli bir boşlukta saat vurdu beni de kırdılar belki yalnızdılar belki onların da çocukluğu yoktu bütün şarkılara kapalıydılar bir genç kız değmemişti saçlarına Beni de kırdılar ben artık küsüm yağmurları yağmıyor ağaçlarıma sularından içmiyorum susadım ama beni de kırdılar soğuk bir ölüm çevik bir bıçak gibi çakıldı aklıma oysa bir şarkıyım yeniden doğan günüm bütün şarkılara kapalıydılar ATİLLA İLHAN http://madzelixir.co.in/wp-content/u...oneliness1.jpg |
AŞK A'DIR Aşktır bu. Tutarsız kılandır. Hangi filme gidileceğine, hangi şarkının insanın içine işleyeceğine karar verendir. Bütün şarkıların adında, içinde, nakaratında, bestesinde, sebebinde yerini alandır. Gittiğiniz her yolun başında onu görürsünüz. Yolları kendine çıkarandır. Vurulduğunuz, yakalandığınız ya da tutulduğunuz ilk anda artık kuralları koyandır. Sizden yana gibi dururken, sizi en delik deşik yerinizden vurandır Yağmur yağar, o mu gelmiştir. Kapı çalar, onun sesidir. Radyoda şarkı duyarsınız, o söylemektedir. Gazetelerdeki resimler onun suretidir. Her gördüğünüz O dur. Her yemek onun en sevdiğidir. Yeni taşınan komşunuzdur. Bindiğiniz metro ona gitmektedir. Kediler onun dilinden konuşur. Giydiğiniz elbise onun, baktığınız aynada gördüğünüz kendisidir. Bu yüzden Aşk A dır. Neden korkuyorsanız artık korkmazsınız. Karanlık hoşunuza gider. Trafiğe gece yarılarında tersten girmeyi, bağırarak uluorta şarkılar söylemeyi, tanımadığınız insanlarla yarenlik etmeyi öğretir. İyi ki vardır. İyi ki öyledir. İyi ki yaşanmaktadır. Korkusuzluktur Bütün otobüslere son anda koşarak binebilirsiniz. Vapurlara iskeleden açıldıktan sonra atlayabilirsiniz. Trenlerden dışarı sarkabilirsiniz. Nasıl olsa bir şey olmayacaktır. Nasıl olsa Aşk A dır. Anne merhametinin ötesinde, firavun gazabının üstesindedir. Aşk dağlayandır. Aşk paramparçadır. Aşk için ağlanıyorsa gözyaşı ateştir, nardır. Aşk, annedir. Kıskançtır. Dağlıdır aşk, yalnız ve kimliksiz bir derviştir. Taşları kaynatıp çorba yapan, umudunu yitirmeyendir. Aşk, acımaktır. Dayanmaktır hep. Belkidir yani. Ya gelirsedir, daha çok da ya dönersedir. Bekleyen şarkıların öznesidir aşk. Madem ki gidiyorsunların tatlı telaşında son bir tesellidir. Pencere camlarının buğusuna çizilen ırmakların, büyük ağaçların, derin yağmurların resmidir. Aşk, kimsesizdir. Öksüzdür. Annesizliğin kırılganlığıdır. Dur gitmeleri aşmışlıktır aşk. Nasılsa gidecektiri bilmektir. Meryem dir aşk. Gözyaşı kurutandır. Sonsuz elemin, büyük nefretin, tam imanın, asıl gurbetin çetelesidir. Aşk, çocuktur. Asiliğin en yakışanı, hesapsızlığın en şövalyesidir. Şaşırtandır. Garip kılandır. Bağdatın gülü, Kahirenin avazı, İstanbulun duruşudur. Aşk, onbir yaşında Muhammed in annesidir. Derin acılar, olmayacak sınanmalar kapısını çaldığı zaman buyur etmesini bilendir. Aşk, böyledir. Dile kolay, hayata müşküldür. Aşk, Hacer dir. Kimsenin kimseye hayrı olmadığı yerde yine de ilk akla gelendir. Sonsuz karanlıkların ortasında vurgun yemiş bir çığlıkla çerağlar yakandır. Koşmaktır Aşk. Aşk, Safa ile Merve arasıdır. Ordadır ve o kadardır. Tutunmaktır. Nasıl olsa aşk A dır.. İBRAHİM SADRİ http://www.kalplikurabiye.com/wp-con...alnizlik-1.jpg |
DEFOLU ÇIKAN HAYAT http://img526.imageshack.us/img526/3...zcustomrk6.jpgVE İYİ YÜREKLİ ÇOCUKLARIN SERENCAMI I Uzun boylu ağrılara atıldım. Sokaklarda hırçın rüzgârlara katıldım. İyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte: "Dünyanın şavkı kendine, efkârı bize mi?” demekte; kimileri taburlara, koğuşlara gitmekte, kimileri sidikli döşeklerde upuzun uykulara düşmekteydiler. Uzaklarda yaşlı çam ağaçları sessizce çürümekteydiler... İyi yürekli çocuklar, günlerin rahmine yaslarken düşlerini, bazen apansız ölmekte, ölmekteydiler... Ama şalvarları gül desenli Döne’ler, yeniden dillenip döllenmekte, doğrulup yeniden dillenmekte ve sokakların, a(damların), kedilerin üstünden rüzgârlar esmekteydiler... II (Gecede bir fahişenin koynunda uzun donlu, Nizipli bir tüccar üşümekte; kaçak elektrik kullanılan evlerde sümüklü oğlanlar “biskvit”(!) istemekte ve sımsıcak somunları kavrayan yaslı eller, balta girmemiş hayatın ortasından korkak ve küstah bir tevazuyla yürümekteydiler. İyi yürekli çocuklar düzineler halinde feleğe küfrederek geçmekteydiler; sonra gecede mart kedileri, ay ışığı, iniltiler ve hep aynı nakaratta köhne bir hayat...) Sonra bildik törenler, kanıksanmış itaatler ve her aşkın künyesine bir gün dökülen küller... Sonrası pazaryerleri: Patates, pırasa vs. Taksitler ödenip senetler alınacak bu ay da… Bu ay da sürüm sürüm turplara sıkılan limon damlaları gibi duraklarda. Defolu çıkmış hayat kimin umurunda? III Kimin umurunda yeni donlar giyen eski kadınlar ve bilumum “öteki”ler. Dolup boşalan kültablaları, bozuk sifonlar, şerefsiz adisyonlar ve yamalı bohçalar gibi uzayan yollar. Kimin umurunda buharlaşmış oğullarını arayan anaların acısı ve yaşlı bir kemancının eskimiş papyonundaki keder… /Sürerken ıssızlığın ödül töreni, sen topla dur topla dur dağılan sevinçleri.../ IV “-Vay anasını bu maçı da alamadık abiler; ipne hakemler bizi yine mağlup ettiler!” İyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte, en pahalı düşleri dolara endeksleyip en ucuz pazarlara sürmekteydiler. Sonrası aşkın ve şarabın şanına düşen gölgeler. Gölgeler… Kimin umurunda? Yoruldu yorgunluk da; aşk bir yana, düş bir yana. Paranın sultası düştükçe, düştükçe aşka, ışığa ve şarkıya, her şey hızla ayrışmakta. Üstelik gün ortası, ışıkta! Her şey pazar ve karmaşa... /Sürerken ıssızlığın ödül töreni, sen topla dur topla dur kirletilmiş düşleri.../ V İyi yürekli çocuklar, o aşınmış saçaklarda, yollarda ısrarla yanlış atlara binip, ısrarla düşmekteydiler... “-Yok yoluna geçti geçen günler ..k yoluna kaldı kalan günler geride! Bu yüzden aşk dediğiniz nedir ki be abiler? Camları buğulu bir genelev odasında vizite fiyatına...” Solarken gecekonduların dar pencerelerinde bal gözlü kızlar… VI Sürerdi… Yine sürerdi mırıltılar ve homurtularla hayat. "Bu maçı da alamazken abiler”: iyi yürekli çocuklar sessizce büyümekte, büyüdükçe kirlenmekte, kirlendikçe ölmekte, öldükçe bilmekte, bildikçe acımakta, acıdıkça görmekteydiler ki her fırtınadan ve anıdan geride herkes figüran yaşamın sahnesinde... VII Sahnesinde yaşamın, kentlerin kaldırımlarında upuzun dilenciler. Minibüslerde ter ve sperm kokusu. Sahnesinde, aşklarla rus ruleti ve tel kaçıran çorapların kederi(!) Sahnesinde, brüt bir yaşam, net bir ölüm, bırak rezil gündüzleri geceye yaslan gülüm… VIII İyi yürekli çocuklar o mahallelerden düzineler halinde geçmekteydiler... Uzak ormanlarda yalnız meşeler sessizce büyümekteydiler… -İşte bu vuruşlar sürdükçe, maç mı alınır ulan sayın abiler? İpne hakemler bu sezon da bizi mağlup ettiler! Aşkta, düşte, işte birer birer inerken beyaz bayrakları: /B i z i m ç o c u k l a r b ü t ü n m a ç l a r d a y e n i l d i l e r../ YILMAZ ODABAŞI |
EĞER
O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer. Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. Utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer. Korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer. O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer. Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer. Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer. Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer. Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer. Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer. Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer. O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer. O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer. Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer. Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer. Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer. Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer. Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer. Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. İnanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer. Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. Issızlığa teslim olmazdı sahiller, Kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer. Sen gittikten sonra yalnız kalacağım. Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse... Evet Sevgili, Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu, kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!! CAN YÜCEL http://www.kitapokuyoruz.com/YaziResimleri/3467.gif |
GİR İÇERİ SEVDİĞİM http://img126.imageshack.us/img126/838/50030381fp0.jpgGir içeri sevdiğim, ıslanmışsın Gidenleri yolcu etmiş Kendini yarılamışsın Saatin bu yüzden mi durdu Bunun için mi Katmerli güller içinde Bir diken gibi yalnızsın Senden önce Yağmur tozu döşeyip durdu Pulkanatlı bir böcek Yuğdu yıkadı beyaz odayı Başka hiç kimse dokunamadı Sözleri toplayıp yatağın başucunda Bir lamba içine taşıdı Aynanın buğusunu sildi Karanlığını akşamların Kışın çelik soğuğunu Sağır günlerin yoksulluğunu Daha önceki tanıkları Hepsi dışarıda şimdi Ah sevgilim Senin için hazırlanmak Ancak görünmez bir hünercinin Çalışkanlığıyla Sınanmalıydı Gir içeri sevdiğim, ıslanmışsın Seni kucaklayıp yatırayım Bir bardak tarçınlı ıhlamur, ballı Kurutulmuş elmayla İyi gelir Yürek algınlığına Sonra da uyumalısın Kapattım kapıyı. ÖZEL ARABUL |
ANISI BİZ OLALIM
Anısı biz olalım bu sokakların öpüşmediğimiz tek saçak altı hiçbir otobüs durağı kalmasın Biz yürüyelim kent güzelleşsin gürültüsüz sözcükler bulalım yeni sevinçlere benzeyen Biz gelince bir yağmur başlar yüzün çizilir buğulanan camlara bir uzun karatma biter akasyalar köpürür birdenbire ve her avluda adınla anılan çiçekler sulanır akşamüstleri Bir arkadaş evinde uğrarız yolüstü bir fincan kahve içeriz, ısıtır bizi başını sessizce omzuma koyarsın gülüreyhan olur soluğun Biz kalırız kuşlar dönüp gelir her balkonda bir menekşe sesi Belki yeniden güzelleştiririz adları değiştirilen parkları perdeleri hiç açılmayan evlerde ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur tanıdık sevinçlerle dolar yeniden kendi sesini kemiren alanlar Anısı biz olalım bu sokakların ve hiç durmadan yağmur yağsın Biz gürültüsüz sözcükler bulalım sarmaşıklar fısıldaşsın yine Gidersek birlikte gideriz yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen AHMET TELLİ http://img.blogcu.com/uploads/TONGELEK_guller2.jpg |
Gitmek istiyorsa, bırakacaksın gitsin.
Aklı seninle olmayanın, bedeni yanında olsun ister misin? [Can Yücel] |
Kuşlarım Vuruldu
Kuşlar mıydı, ben miydim ölen gerçekten Yoruldum her sabah yeni bir kuşu yitirmekten… Kuşlarım vuruldu kurak bir nehirle kaldım. Alacakaranlıkta bu yetim şarkısıyla döndüm dolaştım kendime vardım. Dağlarım kurşunlandı, ayazlarda yıkandım. Kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım... Kuşlarım vuruldu, ömrüm paslandı, geçen yılları andım ki rüzgârlar kadar çok karşılandım, çok uğurlandım… Hızla dökerken yapraklarını kalbim, gidip bir şarkının notasında saklandım. Ama kuşlarım… Kuşlarım vuruldu çoktan kimsesiz kaldım... Kuşlarım vuruldu, kalbim dağlandı, o ah aşklara yandım. Yas tutan şu dünyanın kalabalığında Gelenler gittiler, gölgemle kaldım. Çek git yolumdan kalbim artık, uslandım! Ama kuşlarım... Kuşlarım vuruldu, çoktan kimsesiz kaldım YILMAZ ODABAŞI http://tugayuzumcu.com/wp-content/up.../farklasim.png |
herkesin bir feridesi vardır bilmez miyim
herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim bir de kimsesizliği.. Yılmaz Odabaşı* |
NEYLERSİN
Bazen acı dinmez, bazen de yağmur Sevgilim gülümse, her şey unutulur Suskunuz bu akşam üstü Hasrete yanmışız, neylersin Bir gün, bu mahzun sevdadan geriye Kalırsa, sadece o hüzün kalır.. Sen de anladın ki yapa-yalnızız... Buluşmamız yasak, Görüşmemiz uzak... Devrilmiş kadehler gibi, dönüyor başımız, Neylersin... Ah güzelim, İncinmiş bir sesi vardır yağmurun; Yanaklarına vurduğunda hissedersin. Ve bir veda sözcüğü, saçlarına, Titreyen bir öpücükle dokunduğunda; Bu anı dondurmaya yetmez nefesin. Bir film sahnesi gibi Akar gider ayrılık, Neylersin... Biz zaten hiçbir romanda Kendi hayatımıza rastlamadık. Bütün şarkılar bizi yanlış anlatmıştı. Ve bütün bulmacalar yarım bırakılmıştı. Tenha sokaklarda üşüyüp durdu sırtımız. Oysa, tuttuğumuz balıkları bile Yeniden denize bağışlamıştık. Biz, hayata dair Hiçbir yanlış yapmamıştık... Neylersin... Biz bu sonucu hak etmedik, Hayır etmedik... Ömrümüz bu talana lâyık değildi. Bazen acı vurdu, bazen de yağmur Hiç gülmedi yüzümüz, Hiç büyümedi gülümüz... Bizi yalnızca akşamlar kucakladı, Biliyorsun, Sabaha çıkmayan bir yoldu yürüdüğümüz... Bir gün, bu öykünün sonuna gelince Ansızın desem ki: hoşça kal canım! Unutursun, Mecburen unutursun... Yıldızlar söner, bu aşk da biter! Bazı gün hatırlayınca, sessizce ağlarız. Neylersin... Ah bebeğim, ah.. . Kekremsi bir tadı vardır gözyaşının, Dudaklarına sızınca fark edersin. İçindeki vurgun aşklar mezarlığında, Ayrılık, ölümden üste yazılınca, Gideni durdurmaya yetişmez sesin... Bir inme gibi Dolanır bedeninde pişmanlıklar, Neylersin... Biz zaten hiçbir sinemaya Tam vaktinde yetişemedik. Bütün vapurlar bizden önce kalkmıştı. Ve bütün biletler biz gelmeden satılmıştı. Boşuna telaşlarda yorduk günlerimizi. Oysa Nuh'un gemisinde bile Bize yer kalmamıştı. Ve hiçbir mutluluğa adımız kaydolmamıştı. Neylersin... Biz bu aşkı sürdüremezdik, İnan, sürdüremezdik... Kalbimiz bu heyecana müsait değildi. Bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur... Unutmasan bile artık Unutur gibi yapacaksın. Ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda, Hiç bitiremediğim Bir şiir olarak kalacaksın... YUSUF HAYALOĞLU http://www.ikiyabanci.com/attachment...-neylersin.jpg |
Elde Var Hüzün
Söyleşir Evvelce biz bu tenhalarda Ziyade gülüşürdük Pır pır yıldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler Zamanlar değişti Ayrılık girdi araya Hicrana düştük bugün Ah nerde gençliğimiz Sahilde savruluşları başıboş dalgaların Yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller Elde var hüzün O şehrayin fakat çıkar mı akıldan Çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması Sırılsıklam aşık incesaz Kadehlerin mehtaba kaldırılması Adeta düğün Hayat zamanda iz bırakmaz Bir boşluğa düşersin bir boşluktan Birikip yeniden sıçramak için Elde var hüzün Attila İlhan http://photo-forum.net/imgs/100/d_1173629236_source.jpg |
DOKUNMA YANARSIN
Çocukluğum çıraklıkta geçti, Kir-pas içinde. Gençliğim korsan yürüyüşlerde, mitinglerde. Hapse erken düştüm, Copla erken tanıştım, Küçük voltalardan bıktım usandım! Şimdi uçsuz bucaksız ovalarda, Adımlarımı saymadan, Geriye dönüp bakmadan, Usanmadan, bıkmadan, Deli taylar gibi koşmak istiyorum! Ve görüyorsun ki; Aşkı beceremiyorum... Beni kendi halime bırak, yavrucuğum, Ben yolumu nasıl olsa bulurum... Upuzun çayırlarda, Yalınayak koşmak istiyorum. Saçlarım rüzgâra konuk, Yüzüm dağlara dönük... Göğsümün çeperini, Ölümle sınayan esaret, Ve yüreğimi yararcasına zorlayan cesaret; Kıyasıya vuruşsun istiyorum! Koşmak... koşmak istiyorum, sevgilim Dönemezsem, affet... Firari gecelerin azmanı olmuşum, Bütün istasyonlarda afişim durur. Beni bir çocuk bile bulur... Dokunma bana, çıldırırsın! Dokunma bana, ellerin tutuşur! Koşmak istiyorum; Eksozların, molozların, Yağmaların kıyısından. Onca insafsızlıkların, Onca haksızlıkların, Manzarasızlıkların, parasızlıkların, Allahsızlıkların kıyısından... Kimseye ve hiçbir şeye değmeden, Ciğerlerimi yok edercesine koşmak istiyorum! Koşmak istiyorum; Şiirimin ve yumruğumun namusuyla... Kavgaya karışmadan, tutuklanmadan Ve küfür etmeden Kafamı kırarcasına koşmak istiyorum!. Avucunu son bir defa, Ağlamadan tutmak istiyorum; Gözlerim yüzüne küskün, Sazım sevgine suskun... Saati ayrılığa kurmuşum, Olmaz teslimiyet! Ziyan aklımı senle bozmuşum, İçerim felâket!. Kurşunlara geleyim istiyorum, Ölmek... ölmek istiyorum, sevgilim Sağ kalırsam, affet!.. Firari acıların uzmanı olmuşum, Bütün telsizlerde adım okunur; Beni bir korkak bile vurur... Dokunma bana, fişlenirsin!. Dokunma bana, sen de yanarsın!.. YUSUF HAYALOĞLU http://resim.trtube.com/a/93/93462.gif |
SESİN
Uzaktan uzağa savrulan Bir avuç kardı sesin Yine alaca yine ayazdı O kaskatı yalnızlığıyla Oralardan bir kış döndü Delice isteğime benim Yaprak eskidi ağacımda Sesin atmacalar gibiydi Dolanıverdi başımda Geriye sevişmelerimiz Geriye Bütün yaptıklarımızdan Ağırlığımızdan Bilip de unuttuklarımızdan Seslenişlerimiz birbirimize Bilinçli bilinçsiz Farkına varmadan ÖZEL ARABUL http://img2.blogcu.com/images/u/l/k/..._kiz_deniz.jpg |
All times are GMT +3. The time now is 12:35. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025