Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Yeni Şafak , Akit ve Milat (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=301)
-   -   AKİT'in Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları.. (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=99794)

FarukARSLAN. 11-02-2009 11:50

Ergenekon savcılarına şok tehdit
http://img11.imageshack.us/img11/1883/resim926251.jpg
Abdullah Öcalan'ı Kenya'dan getirdiği gerekçesiyle kartel gazeteleri tarafından kahraman ilan edilen Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı Teknik Takip Daire eski Başkanı Albay Hasan Atilla Uğur'un, kadın pazarladığı ortaya çıkmasının ardından şimde de Ergenekon savcılarına yönelik ağır tehditlerin yer adığı bir ses kaydı ortaya çıktı.


"Muvazzaf bir subayı sivil bir savcı 'kalk buraya gel' diye, terörle mücadele eden, bir köpek, polisi arattırarak çağıramaz" gibi ifadelerle Ergenekon Silahlı Terör Örgütü soruşturmasını yürüten savcılara ağır hakaretlerde bulunan Uğur, konuşmasının ilerleyen bölümlerinde Ferhat Sarıkaya örneğini vererek şok tehditler de savuruyor.

İşte o konuşmadan bazı önemli ayrıntılar:

SİVİL SAVCI ASKERİ PERSONELİ NASIL SORGULAR?

"Yasalar buna engel, sizin ifadenizi mi istiyorlar, askeri savcılığa yazarlar, siz gidersiniz aslanlar gibi arkadaşınızın karşısına oturursunuz. Buyur yüzbaşım, binbaşım, albayım. O der ki ya böyle böyle diyorlar, ne diyorsunuz, yazar. Rahat bir ortamda verirsiniz, gönderir. Bunun başka hukuki yolu yok."

KANADOĞLU GİBİ ÖYLE HUKUKÇULAR VAR Kİ!

"Ama ben size şunu da söyleyeyim, bunlar, bütün adalet teşkilatı bu değil, onu da söyleyeyim. Yani öyle savcılar, hakimler var ki şu anda... Sadece Kanadoğlu değil, yani genç olarak o kadar çok insan var ki, en ufak bir bunların tökezlemesinde bunların tepesine yapışacak bir sürü insan var hazır."

ZEKERİYE ÖZ, SARIKAYA GİBİ KAÇACAK

Zekeriya Öz'ler, şunlar bunlar hepsi kaçacaklar, Bakın Ferhat Sarıkaya diye bir adam vardı, biliyorsunuz. Bu adamla ilgili çeşitli davalar açıldı, tazminat davaları, tazminat davalarının çoğunu kaybetti. Bu ne demek? Bu her şeyi gösteriyor.

BEN O SAVCILARIN HEPSİNİ MAHVEDECEĞİM

Ben onların hepsini mahvedeceğim. Hepsini takip edeceksiniz inşallah. Duman edeceğim. Onların hepsini o hakimini, onu hazırlayan savcıları orda. Hem suç duyurusunda bulunacağım, hem de hem de hukuki anlamda da bitireceğim yani bundan emin olun, ben biliyorum.

http://img4.imageshack.us/img4/2864/resim926291.jpg
İLKER PAŞAM BU SAVCILAR SİZE DE BİNECEKLER

Artık ben yazdım hepsini şeye, İlker Paşa'ya. Dedim komutanım kafanızı kaldırın, Sizi dedim sordular bana savcılar, Biliyor musunuz dedim. İlker Paşa da vardır bu işlerin içinde biz biliyoruz filan diye, Hepsini yazdım onların, dedim haberiniz olsun. Yarın siz de emekli olacaksınız, size de binecekler. Bunun şeyi yok yani. Korkunun ecele faydası yok. Aman kortkum, bana dokunmayın, yok kardeşim. Net olarak telefon açmışlar, onu da ben öğrendim, siz neyin peşindesiniz diye fırçalamışlar onları, ben şunu da biliyorum: Ben 9 Ekim'de savcılığa gittiğimde çağrıldığımda oradan çıktıktan sonra haber gönderdim Genelkurmay'a, dedim ki, 'Bana bakkı yapıyorlar'. Ben özür diliyorum, ana varat düm düz gittim hepsine, savcısı, polisi hepsi oradaydı. Siz kimsiniz dedim lan köpekler. Aramışlar Genelkurmay'dan bunları. İyice ağızlarına sı..mışlar 'nasıl baskı yaparsınız albaya' diye. Ondan sonra benim avukatı çağırmışlar, Bakın bunlar 2-3 ay önce olan şeyler. Avukat gitmiş, avukata demişler ki, 'ne yapıyor senin müvekkil, bizi mahvedecek, işte yapmasın etmesin bana haber gönderiyor. Ben de avukatı azlettim hemen. Dedim defol, antlaşma yaptın her halde bunlarla. Yani bu bir şey. Netice itibari ile 1919'lu yıllarda yaşadığımız süreç aynı.

CUMHURBAŞKANI SEZER'E ILIMLI İSLAM'I ANLATTIK

Baktığımız zaman bir görüyoruz. Korkaklar, kahramanlar, hainler, üçe ayrılmış. Şimjdi hainler belli. Kahramanlar da belli. Korkaklar da işi görüp de elini taşın altına hiç koymayanlar. Aman yılan bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyenler. Tabi yıllardır istihbarat teşkilatında olduğumuz için bu işi iyi bildiğimizi iddia ederiz. Biz bunları götürdük, bunları Hilmi Paşa'ya. Sayın Cumhurbaşkanına. O zaman hepsini arzettik. Dedik bakın tezgah uygulanıyor. Türkiye'nin sözde ılımlı İslam kategorisine sokulup, burada uydu bir devlet haline getirilip, Afganistan, Irak, SUriye bunların üzerindeki Amerika, AB çıkarlarını uygulamak için bir maşa arıyorlar. Maşa da biziz. Lütfen buna dikkat edin, yoksa bu oyunun çok yakında patlayacağından eminim. Çünkü özellikle Genelkurmay'ın dik duruşu, aldığımız haberler, bana bunu gösteriyor.

AVUKATIMIN BABASI İLKER PAŞA'NIN DEVRESİ

Avukatım geliyor, avukatım bir subay çocuğu benim. İlker Paşa'nın devre arkadaşının subay çocuğu. Ben mesaj da gönderdim İlker Paşa'ya. Siz dedim, bu oyun kesinlikle dönecek dedim. Yüzde 100 dönecek göreceksiniz.






/ HABERVAKTİM - ÖZEL
2 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-02-2009 12:14

Türk imamlara Alman zulmü!
http://img11.imageshack.us/img11/1139/resim923631.jpg
Koyu Hıristiyanlığı ile bilinen ve geçtiğimiz günlerde yeniden Almanya Başbakanı seçilen Angela Merkel, Hitlervari uygulamalarına hız verdi.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt dışında görev yapmak üzere imtihanla belirlediği din görevlilerinden Almanya'ya gönderilecek 22 görevli, bu ülkenin vize işlemlerinde “başörtülü” fotoğraf kabul etmemesi sebebiyle büyük sıkıntı yaşıyor. Geçtiğimiz hafta içinde vize işlemleri için eş ve çocukları ile birlikte evraklarını Diyanet İşleri Başkanlığı'na teslim eden din görevlileri, Diyanet İşleri Dış İlişkiler Daire Başkanlığı yetkilileri tarafından aranarak, “Alman Büyükelçiliği verdiğiniz fotoğrafları kabul etmedi. Salı gününe kadar bayanlar için boyun ve kulaklar açık olacak şekilde fotoğraf çekilerek teslim edin” denildi.

Koyu Hıristiyan Angela Merkel'in Almanya'sı, İslam karşıtı uygulamalara hız verdi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yurt dışında görev yapmak üzere imtihanla belirlediği din görevlilerinden Almanya için seçilenler, bu ülkeye gitmek için gün sayarlarken ilginç bir yasakla karşı karşıya kaldılar. Eşlerini ve kızlarını yanlarında yurtdışına götürecek olan din görevlilerinden, Almanya vizesi çıkarılması için eşlerinin ve kızlarının kulakları ve boynu açık olarak çekilmiş fotoğraf vermeleri istendi.

YAZILI VE MÜLAKATI GEÇTİLER, AMA BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINI AŞAMADILAR

Türkiye'den Almanya'da görev yapmak üzere Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yapılan yazılı imtihanı ve iki mülakatı geçerek bu ülkede çalışmaya hak kazanan kişiler, Ocak ayında göreve başlamayı beklerken geçtiğimiz günlerde vize işlemleri için evraklarını Diyanet İşleri Başkanlığı'na teslim ettiler. Almanya Büyükelçiliği, vize başvurusunda bulunan din görevlilerinin eşlerinin ve kızlarının vizeleri için kulakları, ensesi ve boynu gözükecek şekilde fotoğraf istedi. Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı da Almanya'da görev yapacak din görevlilerine telefon ederek, Almanya Büyükelçiliği'nin istediği şartları ailelere iletti. Görevliler, Diyanet İşleri Dış İlişkiler Daire Başkanlığı yetkilileri tarafından aranarak, “Alman Büyükelçiliği, verdiğiniz fotoğrafları kabul etmedi. Salı gününe kadar bayanlar için boyun ve kulaklar açık olacak şekilde fotoğraf çekilerek teslim edin” denildi. Görevlilere Almanya Büyükelçiliği'nin internet sitesindeki vize için gerekli fotoğraf şartı hatırlatıldı. Alman Büyükelçiliği'nin internet sitesinde vize işlemleri için sıralanan şartlar arasında ise “Vize Başvurusu İçin Beraberinizde Getireceğiniz Vesikalık Fotoğraf Hakkında Bilgi” kısmında fotoğrafların, “başörtüsüz” olması gerektiğinin yazılı olması dikkat çekti. Almanya'ya yanlarında eşleri ve kızlarını da götürecek olan din görevlileri, Salı gününe kadar eşlerinin ve kızlarının başörtüsüz, kulakları, ensesi ve boynu gözükecek şekilde açık fotoğraf vermek zorunda kaldılar. Bu durum karşısında şaşkına dönen ve mağdur edilen din görevlileri, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaşadıkları probleme çözüm bulmasını istedi. Din görevlilerinin, yaşanan durum hakkında herhangi bir çözüm bulunamazsa ailelerini görev yapacağı Almanya'ya götürmeme kararı alacakları öğrenildi. Mağdur edilen din görevlileri, Almanya vizesi için verdikleri fotoğrafların nüfus kağıtları ve pasaportlarındaki fotoğrafla aynı olduğunu ve Almanya'nın böyle bir kısıtlamaya gitmesini kasıtlı bulduklarını söylediler. Vakit'in ulaştığı Diyanet İşleri Başkanlığı Dış İlişkilerden Sorumlu Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez ise sıkıntıdan haberdar olmadığını ve konuyu inceleyeceklerini ifade etti.

ALMANYA BÜYÜKELÇİLİĞİ YALANLAMADI

Almanya Büyükelçiliği ise yazılı sorularımıza verdiği cevapta olayı yalanlamadı. Büyükelçilik, yaptığı açıklamada şu satırlara yer verdi: “İstenilen fotoğraflarda biometrik fotoğraflar için bütün Avrupa çapında geçerli standartlara uygunluk aranmaktadır.”

http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
31 Ekim 2009

FarukARSLAN. 11-02-2009 12:20

Hasta dansta !
http://img5.imageshack.us/img5/553/resim922781.jpg
Sağlık sorunları gerekçe gösterilerek tahliye edilen Ergenekon Terör Örgütü sanığı Hurşit Tolon, İstanbul Gazeteciler Derneği'nin düzenlediği baloda dans ve vals şovu yaptı. Gecede oldukça dinç görünen ve sık sık eş değiştiren Tolon, dakikalarca pistten inmedi...

Cumhuriyet'in kuruluşunun 86. yıl kutlamaları çerçevesinde İstanbul Gazeteciler Derneği'nin geleneksel olarak düzenlediği ‘Cumhuriyet Basın Balosu' ilginç görüntülere sahne oldu.

Önceki akşam Wow Otel'de düzenlenen balonun konukları arasında, Ergenekon davası kapsamında sanık olarak yargılanan ve 8 Temmuz 2008'de tutuklanıp 7 ay cezaevinde kaldıktan sonra 6 Şubat 2009'da sağlık sorunları sebebiyle tahliye olan emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve eşi de vardı.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakılan Tolon, Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunduğu dönemde tahliye edilmesi için defalarca mahkemeye başvurmuştu. 13 kilo kaybettiğini belirten Tolon, hasta olduğunu iddia ettiği için mahkemece defalarca sağlık kuruluşlarına sevkedilmişti. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde de tetkiklerden geçirilen Tolon'un kanser olabileceği ileri sürülmüştü, fakat öyle bir bulguya rastlanmamıştı. Tolon'a GATA'ya sevkedildikten sonra tahliye yolu açılmıştı.

Şimdilerde ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme' suçundan tutuksuz yargılanan ve sağlık sorunları olduğu için cezaevinde tutulmayan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, baloya eşi ile yaptığı vals dansı ile damgasını vurdu. Gayet sağlıklı görünen Tolon'un dakikalarca pistte kalması da dikkat çekti. Tolon'un dans sırasında eş değiştirerek başka birisiyle dans etmesi de gözlerden kaçmadı. Gazetecilerin sık sık kendisini görüntülemesinden rahatsız olan Tolon, yüzünü objektiflerden kaçırmaya çalıştı. Gazetecilerin çekmediğinden emin olan Tolon, daha sonra emekli orgeneral Nejdet Timur ile koyu bir muhabbete daldı.

BALOYA TOLON'UN DANSI DAMGA VURDU

Vakit'in sahte profesör olduğunu ortaya çıkardığı Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ da balodaydı ve Cumhuriyet ödülü verilen isimler arasındaydı. Konuşma yapması istenen Çığ'ın Cumhuriyet Bayramı yerine ‘Herkesin Kurban Bayramını...' demesi gülümsemelere yol açtı.

http://habervaktim.com/gommefoto/tolon1.jpg

SINIRSIZ ŞARAP VE ALKOL İKRAM EDİLDİ

Bakırköy Belediyesi'nin desteğiyle düzenlenen geceye, Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen de katıldı. Şarap ve alkolün sınırsız ikram edildiği balo, gece geç saatlere kadar sürdü. Gecede konuşma yapan Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen'in, Osmanlı İmparatorluğu'nu ‘çürümüş feodal bir imparatorluk' olarak nitelemesi dikkat çekti. Bakırköy Anadolu Kız Meslek Lisesi öğrencileri tarafından sergilenen defilede, lise öğrencilerinin yarı çıplak kıyafetlerle sözde Cumhuriyet dönemi kadınlarını canlandırması gözlerden kaçmadı.
Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, Can Kıraç, Erdoğan Demirören, Asım Kocabıyık, yazar Hıfzı Topuz, Altemur Kılıç, TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca'nın ödül aldığı gecede, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ödülü CHP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi Zehra Eyicil'e, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Yekta Güngör Özden'in ödülü de Sözcü Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Neşet Şenizel'e verildi.

Aylarca hastalığını bahane göstererek birçok Ergenekon sanığı gibi cezaevine girmemek için türlü yollara başvuran, hapis yatmamak için 13 kilo veren emekli orgeneral Hurşit Tolon, tahliye olduktan sonra balolara katılıp dans bile ediyor!

TAHLİYE GEREKÇESİ DEĞİŞMİŞ SAĞLIK SORUNU OLMUŞTU

Hurşit Tolon, İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Necat Ede'nin delil yetersizliği kararıyla 6 Şubat 2009'da tahliye olmuştu. Ergenekon terör örgütü soruşturmasını yürüten cumhuriyet savcıları, emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına itiraz etmişti. Mahkemeye dilekçeyle birlikte 25 klasörlük delil dosyası sunulmuş, Tolon hakkında verilen tahliye kararının kaldırılması ve yakalama emrinin çıkartılması istenmişti. Dosyayı 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı Vedat Y. Abdurrahmanoğlu, üye hakimler Selda Kutluata ve Oktay Açar'dan oluşan heyet yaklaşık 6 saat boyunca incelemişti. Mahkeme heyeti, üye hakimin “beraat” niteliğindeki gerekçesini değiştirmişti. Tolon'un “sağlık sorunu ve yaşı” nedeniyle tutuksuz yargılamasının yapılmasına hükmedilmişti.



http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
30 Ekim 2009

FarukARSLAN. 11-03-2009 22:17

Habervaktim gündeme getirdi VE Ahlaksız Dizi Kalkıyor!
http://img692.imageshack.us/img692/4096/resim928221.jpg
habervaktim'in 'Türk televizyonculuğu 40 yıldır çok şeyler gördü ama böylesi hiç olmadı' ifadeleriyle duyurduğu ATV'deki ahlaksız dizinin yayından kaldırılacağı belirtildi.

Yaklaşık 2 yıl önce el değiştirip Çalık grubu'na geçen ATV ne din, ne ahlak, ne de insanlık ölçüsüne sığmayacak bir diziyi yayına sokmuştu.

Kanal D'nin yüksek rating alan dizisi Aşk-ı Memnu özentisinden yola çıktığı belli olan Nefes, Türk toplumunun değerlerini alt üst etti. Henüz 2 bölüm yayınlanan Nefes dizisi aile içindeki çarpık ilişkileri sahneleyen bölümleriyle Türk Televizyonlarının “en ahlaksız” yapımı olmaya aday gösterildi.

Ahlaksız dizinin yayına girmesinin ardından yaptığı haberler ile kamuoyunu uyarak habervaktim'in haberleri üzerine artan tepkiler sonunda hedefine ulaştı. Kanal yönetiminin önümüzdeki günlerde yapılacak görüşmeler neticesinde diziyi yayından kaldıracağı belirtildi.

İLGİLİ HABER VE AYRINTILAR İÇİN TIKLAYIN




/ Habervaktim
3 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-04-2009 11:04

Islak imzayı imha planı
http://img10.imageshack.us/img10/4967/resim929001.jpg
Albay Dursun Çiçek imzalı kirli planı deşifre eden vatansever subay, hazırlanan 9 maddelik yeni planı da ifşa etti... Yeni planda, “ıslak imzalı belge”nin nasıl yok edileceği ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Kamuoyunda “AKP ve Gülen'i Bitirme Planı” diye bilinen ve Albay Dursun Çiçek imzalı belgenin aslının ortaya çıkmasını sağlayan vatansever TSK subayı, cuntacıların Genelkurmay karargahında yeni faaliyetler içerisinde oluğuna dair bir mektubu daha Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e gönderdi. “Sayın Savcım..” hitabıyla başlayan ve mektubuna “Ben ülkesini ve çalıştığı kurumu her şeyden üstün tutan bir TSK mensubuyum” şeklinde devam eden vatansever subay, daha önce geleceğini riske atarak “İrtica ile Mücadele ve Eylem Planı”na ait belgenin aslını gönderdiğini ifade ederek, Genelkurmay'da şu anda cuntanın her zamankinden daha yoğun bir faaliyet içerisinde olduğunu yazdı.

HARDDİSKLER TEMİZLENDİ

Vakit'in elde ettiği mektupta, daha önce Albay Dursun Çiçek imzalı belgenin orijinalini Ergenekon Savcılarına göndererek cuntayı deşifre eden vatansever subay, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e gönderdiği ikinci mektupta tehlikenin boyutlarına dikkat çekti. Mektubunda Bilgi Destek Planı olarak bilinen İrtica ile Mücadele ve Eylem Planı'nın hazırlayıcılarını tek tek sıralayan subay, planın basına yansımasından sonra tüm bilgisayar harddisklerinin temizlendiğini belirtti.

ORG. SAYGUN'UN ÖZEL SEKRETERİ TAKİP ETTİ

Vatansever subay, mektubunda, “Bilgi Destek Planı'nın (LAHİKA) basında yer almasını müteakip, belgenin hazırlanmasında kullanılan tüm bilgisayarlar temizlenmiş ve ilgili evraklar imha edilerek, kamuoyuna Genelkurmay Başkanlığı tarafından böyle bir çalışmanın olmadığı yönünde açıklama yapılmıştır. İmha süreci bizzat Org. Ergin Saygun'un Özel Sekreteri Kur. Alb. Uğur Berksun tarafından takip edilmiş, kendisi Bilgi Sistemleri İşletme Şubesi'ne giderek, söz konusu eylem planının hazırlanmasında kullanılan 30709, 33746, 40077, 27238, 27229 ve 16693 BİM numaralı bilgisayarların harddisklerinin geri getirilemeyecek şekilde silinmesine nezaret etmiştir. Bu işlemde Alb. Şükrü Kısadere, Ütğm. Erhan Sakallı, Ütğm. Kazım Bozkurt, Bçvş. Mustafa Urhan ve Svl.Me. Rıfat Sülük görev almışlardır” dedi.

DURSUN ÇİÇEK'LE SINIRLI DEĞİL

Cuntanın faaliyetlerinin sadece Albay Dursun Çiçek'le kalmadığına vurgu yapan subay, mektubunda, karargahtaki yapılanmanın kurduğu internet siteleri aracılığıyla yoğun bir propaganda işine girdiğine de işaret etti. Mektupta, “Cunta faaliyetlerinin daha açık bir şekilde ortaya çıkmasını ve bu planların sadece Dursun Çiçek'in faaliyetleri ile sınırlı olmadığını göstermek istiyorum. Genelkurmay'da yürütülen psikolojik harekat faaliyetleri kapsamında, kamuoyunda daha önce de kısmen gündeme gelmiş olan internet faaliyetlerinin detaylarını paylaşmak ve bütün bu çalışmaların cunta aracılığı ile hiyerarşik bir yapıda gerçekleştirildiğini göstermek için Ek-A'daki belgeyi dikkatlerinize sunuyor ve tüm kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.”

İLLEGAL FAALİYETLER AÇIK BİÇİMDE YAPILDI

“Bu belge, Genelkurmay tarafından yürütülen psikolojik harekat faaliyetleri için kullanılan internet sitelerinin kamuoyuna yansımasından sonra (Basında 35 adet internet sitesi yer almıştı. Halbuki bu sitelerin adedi 42'dir ve Ek-B'de sunulmaktadır.), bunların Genelkurmay'a ait olmadığını göstermek ve daha sonraki sızmaları engellemek maksadıyla hazırlanmıştır. Belgenin hazırlanmasında sızma olasılığı da dikkate alınarak çok özenli bir dil kullanılmıştır. Ancak belgenin son bölümünde “gri ve siyah propaganda faaliyetlerinin kurumdan bağımsız olarak devam ettirileceği ifade edilmiştir. Halbuki bundan önce bu illegal faaliyetler çok yoğun bir şekilde açıktan icra edilmekte idi.”

“ÖDEMELER KARTLARLA YAPILMAKTADIR”

“İnternet siteleri ile ilgili haberler medyaya yansıdıktan sonra, tüm siteler kapatılarak yeniden yapılandırılmıştır. Ekteki belgede görüleceği üzere, cunta aracılığı ile komuta katının görüş ve onayı alınarak, yeniden faaliyete geçirilmiştir. Komuta katının onayından sonra 35 site yerine 4 adet site ve bu adreslere yönlendirilen bir miktar alan adının alınması kararlaştırılmıştır. PH faaliyetleri, bu siteler üzerinden devam etmiştir. Ekte sunulan belgedeki ANDIÇ'ta da ifade edildiği gibi, Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda görevli Şube Müdürlerinin üzerine kredi kartları alınarak, ödemeler bu kartlar üzerinden yapılacak şekilde yeni alan adları temin edilmiştir. ANDIÇ'ta parafı bulunan Şb. Md.lerinin o dönemde yeni aldıkları kredi kartları ve yaptıkları ödemeler rahatlıkla banka kayıtlarından temin edilebilir. Örnek olarak ‘İlker Ziya Göktaş'ın bu görev için almış olduğu Ziraat Bankası'na ait olan 454.... ...........061 no'lu kredi kartı' gösterilebilir.”

“TSK'YA TUTKUYLA BAĞLI BİRİSİYİM”

Türk Silahlı Kuvvetleri'ne tutkuyla bağlı olduğunu ve amacının yıpratmak değil, cuntacılardan temizlenmesi olduğunu söyleyen subay, mektubunda, “Ben ülkesini ve çalıştığı kurumu her şeyden üstün tutan bir TSK mensubuyum. Ülkemi o kadar seviyorum ki; kendimi, ailemi meslekî kariyerimi ve geleceğimi riske atarak ‘İrtica ile Mücadele ve Eylem Planı' belgesinin aslını gönderdim. Elde ettiğim belgelerin kamuoyuna yansımasından ve Adli Tıp Kurumu'nca da teyit edilmesinden sonra, yaptığım bu girişimin çok yerinde olduğunu kıymetlendirmekteyim. Amacım, tutku ile bağlı bulunduğum Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratmak değildir. Aksine, Silahlı Kuvvetler'in arkasına saklanarak, ülkemizin istikrar, güven ve demokrasisine kastedenleri deşifre etmek suretiyle ülkeme hizmet etmektir...” dedi.

TAKDİR, SAVCILARIN VE TÜRK MİLLETİNİN

Cuntayı ve faaliyetlerini deşifre eden vatansever subay, mektubunun sonunda “Takdir, Sayın Savcılarımızın ve yüce Türk milletinindir. Saygılarımla arz ederim” ifadelerini kullandı.

İŞTE O 9 MADDELİK PLAN

1) Mektuptaki belge ile ilgili olarak yazıcı, kalem, mürekkep vb. tali unsurları ön plana çıkararak, belgenin içeriğinden çok şekli unsurlarının kamuoyunda tartışılmasını sağlamak.

2) Belgenin gerçekliğini ortaya koyan kişi ve kurumları yıpratmak.

3) Belgeyi yayınlayan ve savunan gazete ve gazetecileri, belgenin gerçek olmadığına dair ikna etmeye çalışmak, ikna edemediklerini de yıpratmak.

4) Belgenin orijinalinin Askerî Savcılık aracılığı ile elde edilerek, Jandarma Kriminal'e göndermek suretiyle gerçek olmadığına dair rapor çıkarttırmak.

5) İmza makinesi gibi argümanlara sarılarak, kamuoyunda belgenin gerçekliğine olan inancı sarsmak.

6) Belgenin içeriğinden daha çok, gündeme geldiği dönemin kamuoyunda tartışılmasını sağlayarak, dikkatleri belgenin içeriğinden uzaklaştırmak.

7) Anayasa Mahkemesi'ne baskı yaparak, bir an önce ilgili maddedeki değişikliğin iptaline yönelik karar çıkarttırmak ve yargılama sürecini askerî yargıya taşımak suretiyle takipsizlik kararı verdirmek.

8) 28 Şubat sürecinde dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'a imzalatılarak ihraç edilen 1000'in üzerinde TSK mensubu gibi TSK bünyesinde cadı avı başlatılarak, YAŞ kanalıyla büyük bir tasfiye yapmak.

9) Bu girişimler ile sonuç alınamaz ise Genelkurmay Askerî Savcılığı aracılığı ile suçluların sadece Alb. Dursun Çiçek ve birlikte çalıştığı alt kademe personel olduğu şeklinde karar aldırmak. Bu personelin olabilecek en hafif suçlar ile cezalandırılmasını sağlamak. Yargılama sürecinin, emir vererek çalışmaları başlatan ve yönlendiren komuta kademesine sıçramasına engel olmak.


Halkı yönlendirmek için illegal 42 internet sitesi kurmuşlar!

İkinci ihbar mektubunda Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Daire Başkanlığı tarafından kamuoyunu yönlendirmek maksadıyla illegal bir şekilde işletilen internet sitelerinin kurulduğu ortaya çıktı. Mektupta psikolojik harekat faaliyetleri için kullanılan 42 internet sitesinin basında yer alması üzerine, Genelkurmay'a ait olmadığını göstermek ve daha sonraki sızmaları engellemek maksadıyla yeniden faaliyete geçirildiği iddia ediliyor.

İŞTE O SİTELER:

İşte cunta aracılığı ile komuta katının görüş ve onayı alınarak yeniden faaliyete geçirilen korsan internet siteleri: http://www.irtica.org ve bu siteye yönlendirilen www.naksilik.com, www.geocities.com/fethullahgercegi, www.nursi.info, www.irtica.net, www.ozgurgenc.net ve bu siteye yönlendirilen www.genclik.info, www.gencizbiz.net, www.aslar.org ve bu siteye yönlendirilen www.askeriz.info, www.stratejik.info, www.tskasker.com, www.turkatak.gen.tr ve bu siteye yönlendirilen www.turkuz.info ve www.turkler.info, www.turkses.com ve bu siteye yönlendirilen www.turkeyturks.com, www.turksturkey.com, www.turkses.net, www.turkses.org, www.pkkgercegi.net ve bu siteye yönlendirilen www.pkkapo.com, www.apopkk.com, www.pkkgercegi.com, www.pkkgercegi.org, www.armenianreality.com ve bu siteye yönlendirilen www.turkishgenocide.net, www.turkishmassacre.com, www.terorveguvenlik.net ve bu siteye yönlendirilen www.terorizm.info, www.terorgercegi.com, www.terorveguvenlik.com, www.terorveguvenlik.org, www.greekmurderers.net ve bu siteye yönlendirilen www.members.tripod.com/camerian_volunteer, www.cameria.org, www.yunanli.com, www.pontuslu.com, www.gurbetciler.info ve bu siteye yönlendirilen www.turkuzbiz.org, www.hepimizturkuz.org, www.bizturkler.org

WEB SİTELERİNİ DE ANDIÇLAMIŞLAR

İhbar mektubuna göre Genelkurmay Başkanlığı 1. Destek Şube Müdürlüğü'nün, yerli ve yabancı yayın yapan internet sitelerini bile fişlediği ortaya çıktı. İhbar mektubuna eklenen andıç belgesinde orduyu yıpratmaya yönelik yayın yaptığı belirtilen internet siteleri tek tek fişlenmiş. Belgenin altında Topçu Albay Cemal Gökçeoğlu'nun imzası ve Kurmay Albay Dursun Çiçek'in ise adı yer alıyor. Belgede günlük olarak Türkçe yayın yapan 281 internet sitesi ile yabancı dilde yayın yapan 126 internet sitesinin fişlendiği görülüyor. Fişlenen internet sitelerinin karşısında ise irticacı, bölücü, Fettullahçı, AB yanlısı ve TSK karşıtı gibi ifadeler yer alıyor.

http://habervaktim.com/gommefoto/vakitmanset.jpg


İŞTE OLAY SUBAYIN İKİNCİ MEKTUBUNDAKİ BELGELER:

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9758712914.jpg

-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/2830624985.jpg

*


http://habervaktim.com/galeri/resimler/5626366481.jpg

*

http://habervaktim.com/galeri/resimler/6021984041.jpg

*

http://habervaktim.com/galeri/resimler/7518084554.jpg







/ VAKİT
4 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-06-2009 18:24

Askeri Hakim'den şok itiraf -SES KAYDI
http://img97.imageshack.us/img97/7529/resim931561.jpg
Askeri yargının bağımsız olmadığı, İrtica ile mücadele eylem planını ortaya çıkaran ihbar mektubunun ardından bir kez daha kanıtlanmış oldu. Komplo belgesinin altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in soruşturmasındaki eksiklikler ve görevli askeri hakimlerin emir komuta zinciri içerisinde görevlerini nasıl yaptıklarına ilişkin skandal bir ses kaydı daha ortaya çıktı.

Ses kaydında Albay Dursun Çiçek'in evinde arama yapan Dz. Ask. Hk. Yzb. İ.Volkan Şahin, aramaya ciddiyet kazandırmak için içeride 6.5 saat kaldığını, bu süre içerisinde yeme ve içmeyle meşgul olduğunu itiraf ediyor.

İşte o ifadeler: "Evindeki aramayı yaptım, aramayı başlattım saat 11:00, bitirdim saat 17:20'de. Bizim memur da diyor ki efendim bu kadar uzun sürmeyecekti. Yaa yedik içtik. açıklama yaparken, '6.5 saat aradık. Onun adamını.."

İ.Volkan Şahin'in, 'O' dediği kişinin kim olduğu, arama emrini kimden aldığı ise merak ediliyor.

İşte habervaktim'in ulaştığı o şok ses kaydı ve askeri hakimin şok itirafı:




/ Habervaktim
6 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-09-2009 13:52

İşte el Beşir ve Sudan gerçeği...
http://www.timeturk.com/images/news/...45247245_2.jpg
Batılı ülkelerin "soykırım"la suçladığı Sudan lideri el Beşir neden hedefte? El Beşir'e mi düşmanlar, yoksa Sudan üzerinde hesapları mı var? İşte Sudan ve El Beşir dosyası...

Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir’in İSEDAK toplantısına katılmak üzere Türkiye’ye gelmesi Türk ve dünya kamuoyunda büyük yankı buldu. Peki, Batılıların El Beşir’e bu kadar saldırmasının ve iddiaların arkasında ne tür planlar var? Darfur’da neler oluyor? Nüfusunun hemen hemen yarısı hafız olan Darfur neden karıştı? Ülkenin güneyindeki ayrılıkçı Hıristiyanlardan sonra bu defa Darfur’u kışkırtan Batılılar Afrika’nın en büyük ve en zengin ülkesi olan Sudan’dan neler istiyorlar? 30 yıl boyunca emperyalizme, sömürgecilere ve Siyonistlere karşı büyük bir direniş gösteren Sudan, gerçekten soykırım yaptı mı? İşte bütün yönleri ile Darfur ve El Beşir dosyası...

Mustafa R. Özgür'ün dosyası...

Sudan Devlet Başkanı Ömer El-Beşir’in İslam Ekonomik ve Ticari Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) toplantısına katılmak üzere Türkiye’ye gelmesi, Türk ve dünya kamuoyunda büyük yankı buldu. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Darfur’da ‘savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlediği’ iddiasıyla hakkında tutuklama kararı çıkarttığı Sudan Devlet Başkanı El-Beşir’in Türkiye’ye gelmesi, Türkiye-AB ilişkilerinde de bir krize sebep olmuş ve kriz Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sert çıkışı ile aşılmıştı. Peki, Batılıların El Beşir’e bu kadar saldırmasının ve iddiaların arkasında ne tür planlar var? Darfur’da neler oluyor? İşte tüm yönleri ile Darfur ve El Beşir dosyası...

AFRİKA’NIN EN BÜYÜK ÜLKESİ

Sudan, Afrika’nın en zengin ülkelerinden birisi. Yüzölçümü olarak da Afrika’nın en büyük ülkesi. 2.5 milyon kilometrekarelik toprağı ile Türkiye’nin tam olarak 3 katı büyüklüğe sahip. 1956’da bağımsız olan bu güzel Afrika ülkesi, dünyanın en verimli topraklarına sahip. Başta petrol, uranyum ve bakır olmak üzere birçok yeraltı zenginliği var. Sudan, Batılı devletlerin Afrika hakimiyetlerine kafa tutuyor ve Kızıldeniz’i de kontrol ediyor. 21 yıl boyunca ülkenin güneyindeki Hıristiyanları kışkırtan Batılılar, şimdi de Darfur meselesini kullanarak Sudan’a saldırıyorlar.

30 YILDIR SİYONİZM’E KARŞI MÜCADELE VERİYORLAR

Afrika kıtasının Batılılara karşı tüm direniş hareketlerini destekleyen Sudan, 30 yıldır emperyalistlere, sömürgecilere ve Siyonistlere karşı büyük bir direniş merkezi oldu. Başta İsrail olmak üzere Batılılar da 30 yıldır Sudan’ı parçalamak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Batılı emperyalist ülkeler Sudan’daki grupları birbirine karşı kışkırtıyorlar ve son dönemlerde Çin ile yakın ilişkiler kuran bu ülkeyi parçalamak istiyorlar. Sudan’ın dış satımının % 65’ini satın alan Çin ise, aynı zamanda Sudan’a milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Bu da Batılıları çok rahatsız ediyor.

DARFUR’UN YARISI HAFIZ

6 milyon insanın yaşadığı Darfur, petrol, uranyum, bakır ve benzeri önemli yeraltı doğal zenginliklere sahip. 1821 yılında Osmanlı’ya bağlanan ve çok dindar olan Darfur’da insanların yarısından fazlasının hafız olduğu biliniyor. Bölgenin % 60’ı Arap ve % 40’ı Afrika orijinli olmak üzere tamamı Müslüman. 11 Şubat 1914’te Osmanlı Sultanı’nın cihat çağrısı üzerine Darfur Sultanı Ali Dinar, binlerce Darfurlu ve Sudanlı’yı cihada gönderdi. Buna kızan İngilizler Sudan’ı işgal ettiler ve 40 yıl işgalleri altında tuttular.

Geri çekildiklerinde Sudan’daki tüm kabileleri birbirlerine düşürmüşlerdi.

BATILILAR SUDAN’I KONTROL ETMEK İÇİN DARFUR’U KULLANIYORLAR

Ortadoğu petrollerine olan bağımlılığından kurtulmak isteyen ABD, petrol zengini Sudan’ı ve civarındaki 15 Afrika ülkesini kontrol etmek için Darfur’u kullanıyor. Ayrılıkçı hareketleri ise Batılılar özellikle destekliyorlar. Hatta kabileleri dahi devletleşmeleri konusunda teşvik ediyorlar. Nüfusun sadece % 15’i Hıristiyan olan güney bölgelerinde dahi Hıristiyan devletinin kurulmasını istiyorlar. Bunun için diplomatik girişimlerin yanı sıra inanılmaz sayıda misyonerin bölgeye akın etmesini de sağladılar. Bilindiği gibi 21 yıl süren güneydeki Hıristiyanlarla yaşanan problemlerin halledilmesinden sonra bu defa Darfur meselesi 2003 yılında patlak vermişti.

SUDAN DEVLETİ KENDİSİNİ SAVUNDU

Darfur’da meydana gelen olayların temeli 1970’li yıllara dayanıyor. Çiftçiler ve çobanlar arasında meraların ve su kaynaklarının kullanılması üzerine sorunlar başladı. 1980’de meydana gelen kuraklık işleri iyice karıştırdı. Büyük göç ve küçük çatışmalar, sorunu iç siyaset malzemesi haline dönüştürdü. 2000-2003 yıllarında çatışmalar şiddetlenerek büyük göçler başladı. Batılıların kışkırttığı ve silahlandırdığı grupların bağımsızlıklarını ilan etmeleri üzerine ise Sudan Devleti kendisini savunmaya başladı. Giderek yayılan çatışmaları durdurmak isteyen Sudan’ın kurduğu ‘Cencevid’ denilen gönüllü birlikler ile İsrail, ABD ve Batılı güçlerin desteklediği ayrılıkçılar uzun süre çatıştılar. Bu süreçte 40 bin civarında insan öldü. İşin ilginç tarafı ise çatışmalarda haksız bir şekilde insan öldürdüklerini tespit ettiği kendi tarafındaki isimleri de yargılayan Sudan Devleti’nin soykırımcılıkla suçlanmasıydı. Batılı güçler, Sudan Devleti’ni ve Başkanı El Beşir’i soykırımcılıkla itham ettiler. Dünyanın dört bir yanında işledikleri cinayetleri unutan Batılılar, ne kadar ikiyüzlü ve çifte standartlı olduklarını Sudan’da bir kez daha kanıtladılar.

EL BEŞİR’İ SUÇLAYAN MAHKEMEYİ TANIMAYAN ABD, KARARI DESTEKLİYOR

Diğer taraftan Ömer El Beşir’i soykırımla suçlayan Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni ABD dahi tanımıyor. Dünyada sadece 53 ülkenin tanıdığı Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin daha önce Bosna, Ruanda, Çeçenistan, Karabağ, Lübnan ve 60 yıldır Filistin’de işlenen onca soykırıma ses çıkartmamış olması ise gerçek yüzünü ortaya koyuyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Sudan Devlet Başkanı Beşir’i tutuklama kararı almasını ise şimdiye kadar sadece 2 Batılı ülke, Fransa ve ABD destekledi. Arap Birliği ülkeleri, İslam Konferansı Teşkilatı, Türkiye, Çin ve İran gibi ülkeler karara karşı çıkıyorlar.

Bütün dünya toplansa da Allah’ın bize yazdığını değiştiremezler

İslam Ekonomik ve Ticari Daimi Komitesi’nin (İSEDAK) toplantısına katılmak üzere Türkiye’ye gelen Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan El Beşir, daha önce de Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi nedeniyle İstanbul’a gelmiş ve düzenlediği basın toplantısında, hakkındaki soykırım iddialarını reddetmişti. Devlete karşı silahlananlarla savaşmanın doğal olduğunu, masum insanların güvenliğini sağlamayı hedeflediklerini kaydeden Beşir; “Bu kadar kişi öldürüldüyse, toplu mezarlar olması lazımdı. Nerede bu toplu mezarlar? Hükümet ile isyancılar arasında bir savaş olduğu gerçek, ama bu bütün dünyada böyle. Sudan’da hükümete karşı ayaklananlar niye mazlum oluyor? Bu bir çifte standart” diye konuşmuştu. “İnşallah Güney Sudan’da sağladığımız gibi Darfur’da da mutlak barışı sağlayacağız” diyen Beşir; “Tüm dünya bize karşı toplansa da Allah’ın yazdığından başka bir zarar veremezler” şeklinde konuşmuştu.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
9 Ekim 2009

FarukARSLAN. 11-09-2009 13:59

Zinacı albay hala görevde
http://img43.imageshack.us/img43/7149/resim934961.jpg
Vakit'in ortaya çıkardığı Genelkurmay'ın “zinacı hukukçu yarbay” skandalında, rezalet, görüntülerle de kanıtlandı. www.habervaktim.com'un “kısmen” yayınladığı görüntüler, Genelkurmay Başkanlığı Adlî Müşavirliği'nde görevli askerî hakim Zekeriya Duran'ın çirkin fiilini itiraza yer bırakmayacak biçimde gözler önüne serdi.

HATA İTİRAFI: LÜTFEN SÜRDÜRMEYİN!

www.habervaktim.com'da yayınlanan görüntülerin ardından daha önce kendisinin kullandığı, skandal ilk ortaya çıktığında da Vakit muhabirinin ulaştığı telefon numarasından yeniden aradığımız Zekeriya Duran, bu aramada şüpheli tavırlar sergiledi. Daha önce söz konusu telefon numarasından yapılan aramalarda her defasında “Zekeriya Bey” denilince “Buyurun” denilmesine rağmen, çirkin görüntülerin yayınlanmasının ardından aranılan aynı telefonda, “Ben Zekeriya Bey'in bir arkadaşıyım” denildi. Zekeriya Duran'ın yan odada olduğunu, şu an konuşamayacağını belirten telefondaki kişi, daha sonra ise kendisinin Duran'ın avukatı olduğunu iddia etti. Adını vermek istemeyen, sadece emekli asker olduğunu söyleyen “Duran'ın avukatı!”, “Bu adam zaten yeterince mağdur niye uğraşıyorsunuz ki? Bildiğim kadarıyla o davalar sürüyor. Ben de avukatım. Lütfen bunu sürdürmeyin. Geçmişte yapılmış bir hatayı her gün insanların karşısına çıkarmanın bir yararı yok” dedi.

“O GÖREVDE KALAMAZ”

Görüntüleri izleyip izlemediğinin sorulması üzerine telefondaki kişi, “Siteye koydunuz ve bizim girişimlerimizle kaldırıldı. Bunların hepsi düzmece. O insan, vatana millete yararlı bir insan. Bu insan düzgün insan. Bu insan yeterince yıprandı. Kesinlikle bu tür yıpratmaları hak etmiyor. Ciddi sağlık problemleri var” diye konuştu. Telefondaki kişi, “Kendisi istifa etmek istemişti?” sorusu üzerine ise, “O kendisinin kişisel düşüncesidir. Benim değerlendirmem doğru olmaz” dedi. Aynı şahıs, kişisel kanaatinin ise zina olayına adı karışan Duran'ın görevinde duramayacağı yönünde olduğunu vurguladı. “Duran'ın avukatı” olduğunu söyleyen kişi, “Benim kişisel kanaatim ben görevde kalabileceğini düşünmüyorum” dedi.

Kendisinin iddiaların aksine zina olayının gerçekleştiğini kanıtlayan telefon numaralarının peş peşe alınıp, … … 90 87, … … 90 89 numaralı telefonların birisinin Zekeriya Duran, diğerinin ise Ş.Ö'ye ait olduğunun belirlendiği, bu durumu nasıl değerlendirdiği şeklindeki soruya karşılık ise aynı kişi, telefon numaralarının başkalarına ait olduğunu ileri sürdü. “Duran'ın avukatı” olduğunu iddia eden kişi, “Gerçekleri itiraf edip özür dilese olmaz mıydı?” şeklindeki soruya karşılık da, şunları söyledi: “Davalar varken böyle bir şey söylenir mi? Böyle bir şey hukuken de olmaz. Bu her tarafı daha fazla yıpratmaz mı? Kesinlikle olmaz. Siz haber yapmazsanız yıpranmaz. Şu an her iki taraf açısından da sular duruldu. Yayınladığınız zaman herkes yıpranacak!”

ZEKERİYA DURAN KİMDİR?

Her yıl düzenlenen YAŞ toplantılarında binlerce masum dindar subay ve astsubay, sudan gerekçelerle ordudan atılırken, Genelkurmay Başkanlığı'nda adli müşavir olarak görev yapan askeri hakim Zekeriya Duran, fuhuş yaptığı iddialarından sonra görevden el çektirilmek şöyle dursun, yarbaylıktan albaylığa terfi ettirilmişti. Beş yıldızlı bir otelin aşçısı olan S.Ö'nün eşi Ş.Ö ile yasak aşk yaşayan Zekeriya Duran, üç yıl boyunca Ş.Ö. ile birlikte oldu. Bu durumu öğrenen Ş.Ö'nün kocası ise hem askeri savcılığa suç duyurusunda bulundu hem de boşanma davası açtı. Duran, Ergenekon sanığı emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un evinin aranması sırasında Tolon'un evine gitmişti. Duran aynı zamanda Dağlıca baskını nedeniyle Genelkurmay Askeri Savcılığı adına bilgi isteyen kişi olarak biliniyor.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
9 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-09-2009 14:05

Başörtülüye yasak Yahudi'ye özel izin
http://img22.imageshack.us/img22/3669/resim935231.jpg
Halkının yüzde 99'u Müslüman olan ülkemizde, TSK bünyesinde başörtüsü gibi dinî inançlara yönelik ayrımcılıklar devam ederken; Vakit, TSK'nın Yahudi olan personelinin dinî inançları için özel izin verdiğini belgeledi.

Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı veya özel dinî günlerde hiçbir askerî personele izin verilmezken; Türk Silahlı Kuvvetleri, hazırladığı bir genelgeyle Yahudi olan TSK personeli Yd. Subay, erbaş ve erlere Yahudilikte kutsal sayılan dinî gün ve bayramlarda özel izin verilmesini kararlaştırdı.

Nisan 2009'da hazırlanan ve Tuğgeneral Tayfun Özden imzalı belge, “Musevi dinine Mensup Yd. SB, Erbaş ve Erlere izin verilmesi” başlığıyla ve ivedi statüsünde hazırlanmış.

Halkı Müslüman olan ülkemizde başörtülü asker annelerinin bile evlatlarını dinî bayram ve günlerde örtüleriyle ziyaret edemezken; TSK'nın yeni düzenlemesiyle, Yahudilere ayrıcalık tanınmasına imkan sağlanıyor.

Birçok yeni tartışmayı da beraberinde getiren skandal niteliğindeki belgede, şu talimatlar yer alıyor:
1) Vatanî görevlerini ifa etmekte olan Musevi dinine mensup TSK personelinin (Yd. Subay, Erbaş ve Erler) “Pesah” , “Roş Aşana” ve “Yom Kipur” dinî günlerinde izinli sayılmaları ilgi ile bildirilmiştir.
2) Bu kapsamda söz konusu personele
A- “Pesah” (Hamursuz Bayramı, 8-16 Nisan 2009)
B- “Roş Aşana” (Yılbaşı 18-19-20 Eylül 2009 / Pazartesi akşamından Çarşamba akşamına kadar)
C- “Yom Kipur” (Büyük Oruç 27-28 Eylül 2009 Pazar-Pazartesi dinî günlerinde izin verilmesi...)

NAMAZ KILDIĞI İÇİN, GÜNDE 7 SAAT NÖBET TUTTURULDU

Öte yandan Lice'de vatanî görevini yapan ve namaz kıldığı için günde 7 saat nöbet tutturulan İsmail Uygun'un şahadet ve annesinin “Vatan sağolsun demeyeceğim, oğlum namaz kıldığı için komutanı günde 7 saat nöbet tutturdu..” feryadı hala hafızalardaki tazeliğini korurken; TSK'nın Yahudilere özel ayrıcalıklar tanıması, şaşkınlıkla karşılandı.

Bilindiği gibi geçtiğimiz aylarda Diyarbakır'ın Lice ilçesinde çıkan çatışmada Fevzi Güngör ve İsmail Uygun isimli 2 er şehid olmuştu. Adana doğumlu olan ve Kayseri'de ikamet eden Jandarma Çavuş İsmail Uygun'un annesi Sultan Uygun, “Hep bizim gibi ailelerin çocukları şehid düşüyor. 2 yaşındaki torunum, babasız kaldı. Ben, vatan sağolsun demeyeceğim. Komutanı, oğluma namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. Günde 7 saat nöbet tutturuyormuş” diyerek Türkiye'nin gündemine oturmuştu. “Vatan sağolsun demeyeceğim!” çıkışıyla Türkiye gündemini sarsan acılı anne, “Oğlumun komutanı, namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. Onun gibi diğer kısa dönem askerler masabaşında otururken; 3 aylık er olan İsmail'im, günde 7 saat nöbet tutuyormuş. Oğlum, komutanına söyleyemiyordu ama bunları telefonda bize söylüyordu. Komutanı, oğluma gıcık kapmış. Ayrıca hep bizim gibi insanların çocukları şehid düşüyor. Hiç gördünüz mü ‘Oğlum şehid oldu..' diye ağlayan eli yüzü boyalı bir anne. Yok, göremezsiniz. Ahmet Türk, kameralar önünde zafer işareti yapıyor, kimse bir şey diyemiyor. O yüzden vatan sağolsun demeyeceğim” demişti.
http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
9 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-11-2009 19:22

O albay istifa etti
http://img5.imageshack.us/img5/803/resim937521.jpg
Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'nda görevli olan ve Ergenekon sanığı emekli Org. Tolon'un evinin aranması sırasında hazır bulunan Askerî Savcı Zekeriya Duran, Vakit'in haberlerinden sonra istifa etti. Evli bir kadınla zina yaptığı halde yarbaylıktan albaylığa terfi ettirildiğine dair haberlerimizden sonra Duran, Vakit'e yaptığı açıklamada, görevinden ayrıldığını belirtti. Albay'ın istifasında; “Görevden alınıp da özlük haklarını kaybetme korkusu”nun rol oynadığı öğrenildi.

Genelkurmay Başkanlığı Askerî Savcılığı'nda görevli Askerî Hakim Zekeriya Duran'ın, Ş.Ö. isimli evli bir kadınla yasak aşk yaşadıktan sonra terfi ettirildiğine dair Vakit'in haberlerinden sonra, Askerî Savcı Albay Zekeriya Duran'ın görevinden ayrıldığı belirlendi. Evli ve iki çocuk annesi bir kadınla insanî ve askerî ahlaka aykırı bir şekilde zina iddiasından sonra yarbaylıktan albaylığa terfi ettirilen Duran, Vakit gazetesinin haberleri üzerine yaptığı açıklamada, görevinden ayrıldığını ve istifa dilekçesinin kabul edildiğini belirtti.

OTOMATİK BİR ŞEKİLDE TERFİ ETTİM

Duran, yaptığı açıklamada, işlediği iddia edilen suçun öncelikle yasal delillerle kanıtlanması gerektiğini iddia ederek, yarbaylıktan albaylığa terfi etmesinin de otomatik bir şekilde gerçekleştiğini söyledi. Terfisinin YAŞ'ta alınmadığını, yarbaylık bekleme süresini doldurduğu için bir üst rütbeye yükseldiğini ifade eden Duran, “Yarbaya zina terfisi kararının” doğru olmadığını kaydetti. Albay'ın istifasında “özlük haklarını kaybetme” korkusunun rol oynadığı öğrenildi... Albay, eğer istifa etmeseydi, görevden alınabilir ve böylece özlük haklarını kaybedebilirdi...

ALBAYLIĞA TERFİM, ZİNA İLE İLGİLİ DEĞİL

Duran, açıklamasında şunları söyledi: “TSK'ya mensup subayların; rütbeleri, bekleme süreleri, nasıpları, rütbe terfii ve kademe ilerlemesi şartları, 926 Sayılı kanun hükümlerine tabidir. Muvazzaf subayların terfileri, her yıl 30 Ağustos Zafer Bayramı günü yapılır. Albaylığa terfi edecek her personelin dosyası YAŞ'a gitmez. General ve amirallerin dışında sadece generalliğe ve amiralliğe terfi edecek albaylardan sicil notu ortalaması, sicil tam notunun yüzde 70 ve daha yukarısı olanların sicil dosyaları, YAŞ'a gönderilir. YAŞ bunları, 54. madde esaslarına göre değerlendirmeye tabi tutar. Dolayısıyla bir yarbayın terfisi bekleme süresini doldurmuşsa ve diğer şartları taşıyorsa, otomatik olarak yapılır. YAŞ kararına ihtiyaç duymaz. Yarbaya zina terfisi kararı, bu nedenle doğru değildir.”

KENDİ İSTEĞİMLE EMEKLİYE AYRILDIM

Albaylık rütbesine terfi ettirildikten sonra, kendi isteğiyle emekliye ayrıldığını ifade eden Duran şöyle dedi: “Albay olmayı müteakip, 25 fiili hizmet yılımı tamamladığımdan dolayı, 5434 Sayılı Emekli Sandığı Kanunu'nun 205. maddesi ile 926 Sayılı TSK Personel Kanunu'nun 8. maddeleri gereğince, istekle emekliye ayrılmayı talep ettim. Bu talebim, MSB tarafından onaylandı ve emekliye ayrılmış durumdayım.”

S.Ö'YÜ GENELKURMAY'A ÇAĞIRMIŞLARDI

Görüntüler üzerine Aşçı S.Ö, Yarbay Duran hakkında Cumhuriyet Savcılığı ve Genelkurmay Adli Müşavirliği'ne suç duyurusunda bulunmuştu. S.Ö.'yü cep telefonundan arayan ve kendisini “Genelkurmay'da görevli Başçavuş Ömer” diye tanıtan bir kişi “Sizinle Adli Müşavirimiz Hıfzı Çubuklu görüşecek” diye Genelkurmay'a çağırmıştı. S.Ö. Çubuklunun kendisine, “Bu işlerin üstüne gitmeyelim” dediğini iddia etmişti.

İSTİFAYI ÇUBUKLU ENGELLEMİŞTİ

Yarbay Duran'ın görüntüleri internet sitelerinde yayınlandıktan sonra istifa dilekçesini Genel Kurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Hıfzı Çubuklu'ya sunduğu Çubuklu'nun ise “Sen kal bizim için önemlisin, bunlar unutulur ” dediği iddia edilmişti. Ancak 30 Ağustos'tan sonra internet sitelerine düşen yeni fotoğraf ve görüntüler üzerine Çubuklu'nun 30 Ağustos öncesi verilen istifa dilekçesini yeniden işleme koyduğu iddia ediliyor.

http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
11 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-15-2009 16:44

Kartelin Engizisyon Hürriyeti
http://img97.imageshack.us/img97/4734/resim942421.jpg
Türykiye'nin karanlık tarihini aydınlatacak olan ve ‘Yüzyılın Davası' olarak tanımlanan Ergenekon davasında ‘Ergenekoncu' bir yayın politikası sürdüren Hürriyet gazetesi dün yine ilginç bir habere imza attı.

Amerikan The New York gazetesinde Ergenekon davasıyla ilgili yayınlanan haberde, Johns Hopkins Üniversitesi Orta Asya ve Kafkas Enstitüsü'nden Gareth Jenkins'in “Ergenekon, onu savunanların aksine çoğulcu bir demokrasi yolunda değil, otoriter tek bir devlet olma yolunda giden bir süreç” şeklindeki sözlerine yer verdi.

GARETH İSTANBUL'DA İKAMET EDİYOR

Ancak İstanbul'da ikamet eden ve Ergenekonu savunan kesimlerle iyi ilişkileri bulunan Jenkins'in bu sözlerini, bağımsız, dışarıdan bir gözlemcinin yorumları şeklinde Hürriyet, aynı haberde Türkan Saylan'dan sonra ÇYDD'nin başına gelen ve Ergenekoncu kesimleri savunan Aysel Çelikel, Uğur Dündar'la birlikte Star Haber'i hazırlayan ve Ergenekoncuları savunan Nedim Şener'in görüşlerini haberine koymadı.

MEDYADAKİ ERGENEKONCULARIN GÖRÜŞLERİ DE VARDI

The New York Times'da yayınlanan ve Dan Bilefsky imzalı İstanbul çıkışlı haberde, Türkiye'deki Ergenekoncu kesimlerin Ergenekon davasını sulandırmak amacıyla kullandığı argümanlar, ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel, Uğur Dündar'la birlikte Star Haber'i hazırlayan Nedim Şener ve İstanbul'da ikamet eden İngiliz gazeteci Gareth Jenkins'in görüşlerine yer verildi. Hürriyet gazetesinin okuyucularına dışarıdan bağımsız bir gözlemcinin Ergenekon yorumu mesajı vermek amacıyla İngiliz Gazeteci Gareth Jenkins'in Ergenekon iddianemesiyle ilgili “Kimisi fantastik ve kimisi absürd” şeklindeki sözlerine yer verirken, Jenkins'in buna örnek olarak da ilk iddianamede dönemin ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney ile Ergenekon'un bir araya gelerek AKP hükümetini devirmeye yönelik iddiaları gösterdiğini yazdı.

‘BAĞIMSIZ GÖZLEMCİ' İSTANBUL'DA ERGENEKONCULARLA BİRLİKTE...

Hürriyet'in Amerika'dan bağımsız bir gözlemcinin yorumuymuş gibi lanse ettiği Gareth Jenkins, ABD ve Batılı ülkelerin Kafkaslar'daki çıkarlarını gözeten Orta Asya ve Kafkas Enstitüsü için çalışıyor. İstabul'da ikamet eden Gareth Jenkins'in Ergenekoncu kesimlerin büyük saygı duyduğu bir isim olarak biliniyor. Jenkins'in Cheney ile ilgili örneğine rağmen, Cumhuriyet gazetesinin Washington Temsilcisi'nin AK Parti'yi şikayet etmek için Cheney ile görüşmesi deşifre olmuştu.

TÜRK ERGENEKON SAVUNUCULARINI GÖRMEDİ

Hürriyet, ‘bağımsız gözlemci' sıfatı yükleyerek Gareth Jenkins'in sözlerini sayfalarına taşırken, aynı haberde Ergenekon sanıklarının en şiddetli savunucuları ÇYDD Başkanı Aysel Çelikel ve Gazeteci Nedim Şener'in sözlerini görmedi. Ergenekon lobisinin iddialarının taşındığı The New York Times'ın haberinde Çelikel, “Ergenekon davası, Türkiye'deki laik toplum yapısını temizlemek için bir araç olarak kullanıyor” dedi. “Fakir kız çocuklarına laik eğitim veren ve eski Adalet Bakanı” olarak tanımlanan haberde Çelikel'in iddialarına delil olarak, ÇYDD eski Başkanı Türkan Saylan'ın evine düzenlenen baskın gösterildi.

DÜNDAR'IN MESAİ ARKADAŞININ SÖZLERİ

The New York Times haberinde ayrıca televizyondaki yayınlarıyla Ergenekon'un medyadaki avukatlığını yapan Uğur Dündar'ın çalışma arkadaşı ve Milliyet gazetesinden Nedim Şener'in sözlerine de yer verdi. Haberde Şener'in “Ergenekon davasıyla Türkiye'nin karanlık geçmişinin aydınlatılacağını umut edenler hayal kırıklığına uğrayacak” şeklindeki sözlerine yer verilirken, Şener'in de Ergenekon kapsamında tutuklanmaktan korktuğu kaydedildi.

BAĞIŞ: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MİLİS GÜCÜ KURMAYA HAK TANIMIYOR

Haberde, Avrupa Birliği Müzakerelerini Yöneten Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın “İfade özgürlüğü kimseye demokratik bir şekilde seçilmiş hükümeti yıkmak için bir milis gücü kurma hakkı vermiyor”

http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
15 Ekim 2009

Ukbâ 11-17-2009 11:55

İfade özgürlüğü kimseye demokratik bir şekilde seçilmiş hükümeti yıkmak için bir milis gücü kurma hakkı vermiyor”


İşte bu sözü kutsayarak kendi modellerini ve uygulamalarını hayata geçirerek , ülkenin anasını ağlatmayı ülkeyi korumak ile eş değer görüyorlar. Hani demokrasi hani hukuk yeri geldimi bu kavramların kulu oluyorsunuz ama yeri geldimide kendinize münhasır modeli bu ülkeye reva görüyorsunuz öylemi.

EZEL 11-17-2009 12:45

Vakit gazetesini güvenilir bulmuyorum

FarukARSLAN. 11-18-2009 00:43

Pazarcının duasını bile fişlemişler!
http://img94.imageshack.us/img94/9237/resim944131.jpg
Genelkurmay'daki deşifre olan darbe planlarının imhasında görev alan bir subayın ihbar mektubundaki ek klasörlerde fişlenen illerdeki esnafın nasıl bir dinî ve kültürel etkinlik içerisinde olduğuna dair en ince ayrıntılar yer alıyor. Fişlenen illerden Isparta ile ilgili olarak Isparta Psikolojik Harekat Etüdü'nce hazırlanan çalışmada, bu kentte hangi gazetelerin yayınlandığı, hangi cemaat ve derneklerin faaliyette bulunduğu,esnafın ne tür bir çalışma içerisinde olduğuna dair en ince ayrıntılar yer alıyor.

“ISPARTALILAR DİNLERİNE BAĞLI”

Çalışmanın 5. maddesi olan “Gelenek ve Görenekler” bölümünde “Ispartalılar dinî örf ve adetlerine çok bağlıdır” ifadelerinin yer aldığı belgede, “Eski örf ve adetler, bugün varlığını ARASTA'larda sürdürmektedir. Dükkanı kilitlemeyip kapıya bir sandalye koyup gitme gibi... Kandillerde (Regaip, Miraç, Mevlit) ARASTA'yı Tırtıllarla süsleme ve pişi, pide, helva, yani SICAK DAĞITMA gibi... Atabey'de Ramazan Bayramlarında, her mahallenin zenginlerinden bir veya birkaç kişi “okucu” adı verilen davetçiler çıkararak, mahalledeki erkekleri yemeğe davet ederler. Bayram namazı kılındıktan sonra, topluca mezarlığa gidilerek geçmişlerin ruhuna Fatihalar okunur. Sonra, yine topluca “Bayram Yemeği” için davet edildikleri eve giderek yemeklerini yerler” deniliyor.

“CUMA GÜNÜ KİMSE İŞE GİTMİYOR”

Belgede, Cuma günü mübarek olduğu için işe gidilmediği ve Salı gününde ise yeni bir işe başlanmadığı belirtiliyor.

ESNAFIN PAZAR DUASI BİLE FİŞLENMİŞ

Darbecilerin imha etmeye çalıştığı fişleme belgesinde Isparta esnafının yaptığı dua bile fişlenirken, Pazar duası yapılmadan kimsenin alışveriş yapmadığına dikkat çekiliyor. Yalvaç'ta ve Pazar kurulan bazı yerlerde yapılan “Pazar Duası”nın İmam tarafından yapıldığı ve belediye hoparlörü vasıtasıyla duyurulduğu belirtilen belgede okunan duanın şöyle olduğu belirtiliyor:

İŞTE FİŞLENEN O DUA

Hamdü sena alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'a, salatü selam Hz. Muhammed Aleyhisselam efrad ve ailesine, ashab ve ümmetine ve büyük milletimize olsun. Bize bizden daha yakın olan Yüce Rabbimiz, işlerimizi kolaylaştır, rızkımızı bollaştır, haramdan uzaklaştır, helaline yaklaştır, bizi hoşnutluğa yaklaştır. Her türlü zorluktan, varlık içinde darlıktan, kibir ile mağrurluktan aldanmak ve aldatmaktan, sonunda pişmanlıktan, sen bizleri koru Yüce Rabbimiz. Biz yalnız sana kulluk eder, her türlü yardımı da senden isteriz. Elimizi boş çevirme, bizleri doğru yoluna ilet. Azıp sapmışlardan ya da gazabına uğramış olanlardan eyleme Yüce Rabbimiz. Alışverişlerimizi devamlı, tuttuğumuz işlerimizde sabırlı, cesaretli ve metanetli, ahlak ve faziletli, sözümüz ve işlerimizde, doğrulukta daim eyle Yüce Rabbimiz. İslam ülkelerini ve güzel yurdumuzu, faziletli, asil milletimizi ve ordularımızı, bizi sana ulaştıran her şeyimizi; yerden, gökten, dıştan ve içten gelebilecek bütün kötülüklerden ve musibetlerden, bela ve afatlardan, işgal ve istilalardan, sevgililerin hürmetine, sen bizleri koru Yüce Rabbimiz. Amin. Velhamdülillahi Rabbil alemin el Fatiha.”

http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
17 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-18-2009 02:08

Alevi vatandaşa CHP dayağı
http://img23.imageshack.us/img23/8160/resim945381.jpg
10 Kasım'da Meclis Genel Kurulu'nda Dersim isyanıyla ilgili sözleri dolayısıyla Alevilerin hedefi haline gelen CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'e, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından vücut diliyle destek geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, partisinin grup toplantısına CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile birlikte geldi. Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısına katılmaması dikkat çekerken, CHP içinde tam bir kaos havasının estiği dikkatlerden kaçmadı.

CHP Genel Başkanı Baykal, grup toplantısında konuşurken, Alevi bir vatandaş ayağa kalkarak, Onur Öymen'i ve Baykal'ı protesto etti. Ağzı kapatılarak konuşmasına izin verilmeyen vatandaş, CHP'li vekillerin alkışlarıyla protesto edildi.

ARITMAN İCADI CHP'Yİ VURDU

10 Kasım ve 13 Kasım'daki Meclis Genel Kurulu'nda CHP'liler tarafından icat edilen Genel Kurul'da korsan gösteri, bu kez CHP'nin kendisini vurdu. Öymen'in sözleri üzerine başlayan tepki seli, dün CHP Grup Toplantısı salonuna da yansıdı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Meclis'te partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmayı bitirmeye hazırlanırken, partili olduğu belirtilen bir vatandaş ayağa kalkarak, “Ben bir Alevi vatandaşıyım. Sayın Genel Başkan, bu Onur Öymen'in söyledikleri ile ilgili hiçbir şey söylemeyecek misiniz?” diyerek tepki gösterdi. Salonda kısa bir şaşkınlığın yaşanmasının ardından, Meclis görevlileri partili kişinin ağzını kapatmaya çalıştılar. Bunun üzerine Baykal, kürsüde, “Bırakın kapatmayın ağzını. Bırakın konuşsun. Biz o konu ile ilgili söyleyeceğimizi söyledik. Konuyu kapattık” dedi.

CHP'LİLER ALEVİ VATANDAŞI TARTAKLADI

Bunun üzerine bazı partililer, Öymen'i protesto eden kişiyi tartaklamaya başladılar. Kısa arbedenin ardından partili vatandaşı görevliler dışarı çıkardılar. Onur Öymen ise Baykal'ın sözlerine benzer sözleri söylerken, Atatürk'e sahip çıktığına yönelik sözlerini tekrar ederek, “Partiye ve Atatürk'e sahip çıkmak suç değil” dedi.

HÂLÂ AVUKATLIK PEŞİNDE

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin TBMM'deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, partisi içindeki Alevi öfkesine rağmen, gündemini ‘ıslak imza' tartışmalarına ayırdı. Baykal, yargıdaki dinleme tartışmalarına da değinerek, “İktidar meydanı basından, yargıdan arındırdı. Kendine kaldı. Bu gidiş, iyi gidiş değildir. Birileri amaçlarına ulaşabileceklerini, Türkiye'nin tümünü kumanda edebileceklerini zannediyorsa, böyle olmadığını yakın gelecekte öğrenecekler” şeklinde konuştu.

ÖYMEN, BAYKAL'I BEKLEDİ

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen grup toplantısının yapılacağı salona girmeden Meclis Şeref Kapısı'nda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ı bekledi. Baykal gelince, Öymen ile birlikte grup salonuna girdi. Baykal bununla da kalmadı, Öymen'in yanına oturdu. Öymen'i Genel Kurul'daki sözlerinden dolayı istifaya çağıran CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu ise grup toplantısına gelmedi. Baykal'ın Onur Öymen'i yanına oturtması, “Öymen'e sahip çıkıyorum” mesajı olarak değerlendirildi.




http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
18 Kasım 2009

FarukARSLAN. 11-19-2009 01:21

Gladyo: Biraderlerin vurucu gücü
http://img688.imageshack.us/img688/4416/resim946531.jpg
NATO'nun İtalya'daki biriminin ismi Latince'de ‘çift başlı kılıç' anlamına gelen Gladyo olarak nitelenirken, bu isim daha sonra NATO'nun cephe gerisi operasyonlarının genel ismi olarak anıldı. Suikast ve sabotaj düzenleme, kaos çıkarma, düşman ülkelerdeki Komünizm karşıtı ya da ayrılıkçı hareketleri örgütleyerek düşmanı zayıflatma gibi amaçlarla kurulan Gladyo doğrudan Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından finanse edilip eğitildi. İşte Gladyo'nun bilinmeyenleri:

İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler'e karşı ittifak kuran Sovyetlerin başını çektiği Doğu Bloku ve kendisini ‘Özgür Dünya' olarak nitelendiren ve başını ABD'nin çektiği Batı dünyası Yalta'da bir araya geldiğinde çok az kişi aslında bir araya gelenlerin düşmanlar olduğunu düşünüyordu. Savaş sona ermişti ancak teamüller gereği galip devletler ile mağlupların oturup anlaşması yerine, galipler, ABD, SSCB ve İngiltere, bir araya gelerek dünyanın paylaşımını görüştü. İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in de hazır bulunduğu Yalta adasında ABD Başkanı Franklin Roosevelt ve SSCB lideri Josef Stalin dünyayı paylaşırken, birbirlerinin alanlarına müdahale etmeme üzerine de anlaştı.

DÜŞMANLAR YENİ BİR SAVAŞ İÇİN ANLAŞTI

İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden hemen sonra yapılan Yalta Konferansı'nda dünyanın paylaşılması kararı, bir anlamda yeni bir savaş anlamına geliyordu. Milyonlarca insanın hayatını kaybettiği ve Avrupa'nın neredeyse yerle bir olduğu İkinci Dünya Savaşı Almanya ve müttefiklerinin yenilgisiyle sona ererken, Nazi tehdidinin ortadan kaldırılmasıyla geleceği umut edilen barış yerini bir kez daha 45 yıl sürecek bir ‘savaşa' bıraktı. Adına Soğuk Savaş denilen ve 1990 yılına kadar süren ‘gerilim siyaseti', hem Sovyetler'in himayesindeki Doğu Bloku'nu hem de ABD'nin himayesindeki adına ‘Özgür Dünya' denilen ülkeleri birbirlerine karşı savunmaya itti.

NATO'YA KARŞI VARŞOVA KURULDU

Batı Avrupa ülkeleri Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Fransa ve İngiltere'nin1948 yılında imzaladığı Brüksel Anlaşması ile olası bir Sovyet işgaline karşı ortak hareket etme kararı alırken, böyle bir ortaklığa ABD'nin de dahil edilmesinin Avrupa'yı daha da güçlendireceği görüşü benimsendi. Brüksel Anlaşması'na imza atan ülkeler Amerika'da bir araya gelerek ABD'nin katılımıyla 1949 yılında NATO'yu kurdu. NATO'nun kurulması, Sovyetler'in başını çektiği Doğu Bloku ülkelerini de harekete geçirdi ve Batı Almanya'nın NATO'ya katılmasını fırsat bilen Doğu Bloku, Polonya'nın başkenti Varşova'da bir araya gelerek 1955'te Varşov Paktı'nı (Dostluk, İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması) kurdu.

NATO'NUN CEHPE GERİSİNDEKİ GÜÇLERİ

Savaş (İkinci Dünya Savaşı) sonrası ortaya çıkan ‘her an savaş olabilir' durumunun teyakkuze geçirdiği taraflar tam 45 yıl boyunca perde arkasında büyük bir mücadele yürüttü. Batı Avrupa'da Komünist ve diğer sol partilerin güçlenmesi, Sovyet tehdidi olarak algılanırken NATO bu tehdidi bertaraf etmek için kendi bünyesinde her ülkede özel birimler oluşturdu. Sovyet işgaline karşı cehpe gerisinde bir direniş başlatmak amacıyla ABD ve İngiltere tarafından kurulan adına ‘Stay-Behind' denilen kontrgerilla yapılanması NATO'ya üye ülkelerin hepsinde farklı isimler altında yeniden organize edildi.

SUİKAST, KAOS ÇIKARMA, CEHPE GERİSİNİ ÖRGÜTLEME

Örgütün İtalya'daki biriminin ismi Latince'de ‘çift başlı kılıç' anlamına gelen Gladyo olarak nitelenirken, bu isim daha sonra NATO'nun cephe gerisi operasyonlarının genel ismi olarak anıldı. Suikast ve sabotaj düzenleme, kaos çıkarma, düşman ülkelerdeki Komünizm karşıtı ya da ayrılıkçı hareketleri örgütleyerek düşmanı zayıflatma gibi amaçlarla kurulan Gladyo doğrudan Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından finanse edilip eğitildi.

GRAMSCİLERİN MUSSOLİNİ'DEN İNTİKAMI

Tüm NATO ülkelerinde başta içerideki düşmana yakınlık gösterebilecek unsurları (Komünist partiler ve sol dernekler)kontrol eden ve NATO bünyesinde CIA tarafından yönetilen bu örgütlerin en çok konuşulanı İtalya'daki Gladyo örgütü. İkinci Dünya Savaşı öncesind Duçe lakaplı Benito Mussolini, İtalya'da aralarında Antonio Gramsci'nin de bulunduğu Komünist Parti yöneticileri ve üyelerini sert bir şekilde bastırırken, Komünistler bu sefer savaş sırasında kaçan Mussolini'yi idam ederek intikamlarını almıştı. Sol-sağ ayrışmasının en keskin olarak görüldüğüülkelerden biri olan İtalya'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılan Fazişm'den sonra güçlenen Komünist partiler, ABD tarafından SSCB'nin İtalya'daki uzantıları olarak değerlendirildi. İtalya'da kurulan Gladyo, bu sebeple sadece olası Sovyet işgaline karşı cephe gerisindeki faaliyetlerinin dışında, içerideki ‘düşmanın' güçlenmesini önlemek için iç politikada büyük bir rol oynadı.

‘28 ŞUBAT STRATEJİSİ' OLUŞTURULDU

İlk defa 1953 yılında İtalyan Savunma Bakanlığı bünyesinde oluşturulan NATO'ya bağlı Gladyo, 1970'lı yıllarda Komünistlerin yükselen desteğiyle İtalyan siyasetine yön vermek amacıyla Türkiye'deki 28 Şubat ve 2007 Temmuz seçimleri öncesi üretilen “Gerilim Stratejisi” planı benzeri planlar devreye sokuldu. 1920'li yıllarda Mussolini'nin 1937 yılında ölene kadar hapiste tuttuğu Komünist Parti lideri Antonio Gramsci'nin “Hegemonya” kavramıyla ortaya koyduğu toplum mühendisliği çalışmaları ekonomiden, siyasete, sivil toplum örgütlerine kadar tüm kurumlar üzerinde Gladyo eliyle gerçekleştirildi.

BAŞBAKAN, GLADYO'NUN VARLIĞINI KABUL ETTİ

İtalya'da 1970'li yıllarda meydana gelen bombalama olayları, Başbakan Aldo Moro'nun Kızıl Tugaylar isimli sol bir örgüt tarafından kaçırılıp öldürülmesi olayı (1978), Bologna tren istasyonundaki bombalama olayı (1980) hep Gladyo ile irtibatlandırıldı. İtalya'da siyaset-mafya ve faili meçhul cinayetleri araştıran Yargıç Felice Casson'un Roma'daki askeri istihbarat arşivinde elde ettiği belgelerde varlığı resmileştirilen Gladyo, 24 Ekim 1990 yılında dönemin Başbakanı Giulio Adreotti tarafından da kabul edildi. 7 defa İtalyan Başbakanlığı yaparak bu alandaki rekoru Süleyman Demirel ile paylaşan Andreotti, parlamentoda yaptığı açıklamada İtalya'nın NATO'nun cehpe gerisindeki ‘Stay Behind' ordusuna sahip tek ülke olmadığını itiraf etti. Andreotti aynı zamanda İtalya'da hükümet olan herkesin Gladyo'nun varlığı konusunda bilgilendirildiğini de söyledi.

OLAĞANÜSTÜ HAL İLAN ETMEK İÇİN BOMBALI SALDIRI DÜZENLEDİLER

Andreotti'nin açıklamalarıyla ilk defa devlet tarafından varlığı kabul edilen Gladyo, İtalya'da 1990'lara kadar işlenen birçok siyasi cinayet ve bombalama olayıyla irtibatlandırıldı. Gladyo'nun İtalya'da Soğuk Savaş dönemi boyunca izlediği “Gerilim Stratejisi” ilk defa 1964'te “Operation Solo” ismi verilen sessiz bir darbeyle General Giovanni de Lorenzo Sosyalist bakanların hükümetten ayrılmak zorunda bırakmasıyla uygulamaya konuldu. 1969 yılında Milan'ın Piazza Fontana bölgesindeki Milli Tarım Bankası'na yönelik faşist grupların gerçekletirdiği bombalama eyleminin CIA destekli bir Gladyo operasyonu olduğu belirlendi. Bombalama olayında 17 kişi hayatını kaybederken, 88 kişi yaralanmıştı. Bombalama olayından çok daha sonra itiraflarda bulunan dönemin Avanguardia Nazionale isimli neo-faşist hareketin üyelerinden Vincenzo Vinciguerra, bombalamanın amacının siyasi ve askeri otoriteyi olağanüstü hal ilan etmeye zorlamak amaçlı olduğunu söyleyecekti.

P2 MASON LOCASI DEVREYE GİRİYOR

Piazza Fontana olayından bir yıl sonra İkinci Dünya Savaşı'nda İtalyan ordusunda komutanlık yapmış olan ve Mussolini taraftarlarınca ‘kahraman' olarak görülen Junio Velrio Borghese başarısız bir darbe girişiminde bulundu. Darbenin başarısız olmasından sonra Borghese İspanya'ya kaçarken, olayla ilgili olarak tanıkların ifadelerinde Borghese'nin darbe planı için P2 Mason Locası lideri Licio Gelli ve Sicilya mafyası ile işbirliği yaptığı öne sürüldü. 1972 yılında Peteano köyü yakınlarındaki bir bombalama olayında 3 polis hayatını kaybetti ve bu olayı olayda kullanılan patlayıcılar dikkate alındığında Kızıl Tugaylar isimli örgütün yaptığı açıklandı. Ancak olayı araştıran Savcı Felice Casson 1984'te bombalama olayından sonra polisin olayın üzerini örttüğünü ve Kızıl Tugaylar'ın kullandığı patlayıcılar kulllandığına dair açıklamaların gerçek dışı olduğunu ortaya çıkardı.

İSTİHBARAT SERVİSİ YARDIM ETTİ

Olayı gerçekleştiren Komünizm karşıtı faşist bir örgütlenme olan Avanguardia Nazionale'nin üyesi Vincenzo Vinciguerra tarafından gerçekleştirildiği ve olaydan hemen sonra Vinciguerra'nın İspanya'ya kaçmasında İtalyan gizli servisinin yardım ettiği belirlendi. 1984'teki duruşmasında Vinciguerra, Peteano katliamının nasıl gerçekleştirildiğini ve olayın devletin içindeki Gladyo yapılanmasının nasıl organize ettiğini detaylarıyla anlattı.

P2 MASON LOCASI ÜYESİ TUTUKLANDI

“Gerilim Stratejisi”nin en yoğun yaşandığı İtalya'da Peteano saldırısından iki yıl sonra gerçekleştirilen katliamda Gladyo'nun P2 locası ayağını deşifre etti. 1974'te Italicus Express treninde 12 kişinin öldüğü bombalama olayı ile Brescia kentinde gerçekleştirilen ve 8 kişinin öldüğü Piazza della Loggia bombalama olayları, askeri istihbarat lideri ve P2 Mason locası üyesi Vito Miceli'nin tutuklanmasına sebep oldu. Miceli, devlete karşı komplo kurma suçlamasıyla tutuklandı.

BAŞBAKAN ALDO MORO'NUN ÖLDÜRÜLMESİ

Bombalama olayları ve suikastlerle çalkalanan İtalya belki de en dramatik olaylarından birini 1978 yılında yaşadı. 1976 yılı seçimlerinde yüzde 34 oranında oy alarak büyük başarı elde eden İtalyan Komünist Partisi ile adına ‘Tarihi Uzlaşma' adı verilen uzlaşmayı sağlayan Hıristiyan Demokrasi Partisi lideri Başbakan Aldo Moro, 16 Mart 1978 yılında Kızıl Tugaylar örgütü tarafından kaçırıldı. Kaçırıldıktan sonra süren görüşmelerde serbest bırakılacağı düşünülen Moro, Mayıs 1978'de öldürüldü ve cesedi bir arabanın bagajında partisinin Roma'daki merkezi yakınlarında bulundu.

GLADYONUN BAŞINDA BİR MASON

İtalyan askeri istihbaratı, Moro'nun öldürülmemesi karşılığında 16 arkadaşlarının serbest bırakılmasını isteyen Kızıl Tugaylar'ı dinlemedi ve aksine örgüte yönelik baskınlar düzenledi. Moro'nun öldürülmesinden sonra P2 Mason Locası'nın üyesi olan İtalyan gizli servisinin lideri ihmalkarlıkla suçlandı. Moro'nun öldürülmesiyle ilgili araştırma yapan Gazeteci Mino Pecorelli, Aldo Moro'nun kaçırılmasının devlet için gizli örgütün izin verdiğini söyledi.

BAĞLANTILARI ORTAYA ÇIKARAN GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜ

Moro'nun kaçırılıp öldürülmesi ile Gladyo arasında bağlantılar ortaya çıkaran Gazeteci Pecorelli de bir yıl sonra öldürüldü. Dönemin Başbakanı Giulio Andreotti'nin emriyle öldürüldüğü iddia edilen Pecorelli ismi P2 Mason Locası'nın eski liderlerinden Licio Gelli'nin listesinde bulundu. Pecorelli suikastinin emrini verdiği gerekçesiyle 2002 yılında 20 yıl hapse mahkum edilen eski Başbakan Giulio Andreotti'nin cezası yüksek mahkeme tarafından temyiz edildi ve Andreotti hapis yatmaktan kurtuldu.

BOLOGNA TREN İSTASYONU KATLİAMI VE P2 LİDERİNİN TUTUKLANMASI

İtalya, Aldo Moro'nun öldürülmesinin şokunu yaşarken iki yol sonra bu sefer Bologna tren istasyonuna konulan bombanın infilak etmesi sonucu 85 kişi hayatını kaybetti. Parlamentoda terör üzerine kurulan komisyonu, yaptığı araştırmada kanlı olayın Gladyo'ya uzandığı sonucunu ortaya koydu. 1995 yılında Nuclei Armati Revoluzionari isimli neo-faşist bir örgütün üyeleri Valerio Fioravanti ve Francesca Mambro ömür boyu hapse mahkum edildi. Olayla ilgili olarak P2 Mason Locası'nın lideri Lici Gelli de soruşturmayı başka tarafa yönlendirdiği gerekçesiyle hapis cezası aldı.

MORO'NUN MEKTUPLARINI BULAN GENERAL ÖLDÜRÜLDÜ

Aldo Moro suikasti ve Bologna bombalamalarıyla çalkalan İtalya 1982 yılında da Aldo Moro'nun Gladyo'ya ilişkin mektuplarını bulan ve 1979'da öldürülen Gazeteci Mino Pecorelli'nin öldürüleceği iddiasında bulunduğu General Alberto Dalla Chiesa da bir suikaste kurban gitti. 1990 yılında dönemin Başbakanı Giulio Andreotti'nin varlığını kabul ettiği ve NATO üyesi tüm ülkelerde benzeri yapılanmaların olduğunu itiraf ettiği Gladyo, diğer ülkelerde farklı isimler adı altında örgütlendi.

DİĞER AVRUPA ÜLKELERİNDEKİ GLADYO TİPİ YAPILANMALAR

Gladyo'nun İtalya'da deşifre olmasıyla birlikte diğer Avrupa ülkelerindeki benzeri yapılanmalar da hükümetler eliyle sessiz bir şekilde dağıtıldı. Belçika'da askeri istihbarat servisi SGR, Yunanistan'ta Operation Sheepskin, Fransa'da Rainbow (Plan Pleu olarak başlamıştı), Danimarka'da Absalon isimleriyle örgütlenen NATO'nun cephe gerisi yapılanmaları İngiltere, Almanya, İspanya, Portekiz, Avusturya, Norveç'te istiharat örgütleri bünyesinde çalıştı. NATO'nun Türkiye'deki Gladyo benzeri örgütlenmesinin Özel Harp İdaresi olduğu iddia edilirken, örgütün kod isminin Ergenekon olduğu belirtiliyor.

AVRUPA PARLAMENTOSUNUN GLADYO KARARI

İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinde deşifre olan Gladyo 22 Kasım 1990 yılında Avrupa Parlamentosu'nda alınan bir kararla kınandı ve tam bir soruşturma yapılması istendi. Kararda, 40 yıl boyunca mevcut istihbarat örgütlerine paralel olarak Avrupa Topluluğu üyesi ülkelerde gizli örgütlenmelerin olduğu ve bu örgütlerin demokratik kontrolden kaçtığı belirtilerek, bu örgütlerin ABD ve NATO tarafından kontrol edildiği kaydedildi. Tüm üye ülkelerdeki bu illegal yapılanmaların ortadan kaldırılması çağrısı yapılan kararda, NATO, ABD ve Avrupa Topluluğu üyesi ülkeler nezdinde soruşturma yapılması çağrısı yapıldı. Avrupa Parlamentosu'nun 19 yıl önce almış olduğu bu karar tam olarak yerine getirilmiş değil.

GLADYO VE MASON LOCASI İLİŞKİSİ

İtalya'daki Gladyo itiraflarından sonra diğer Avrupa ülkelerindeki benzeri örgütlerin varlığı kabul edildi ve bu örgütler Sovyetler'in yıkılmasından sonra sessiz bir şekilde dağıtıldı. Gladyo üzerine birçok kitap yazmış ve araştırma yapmış olan İngiliz Gazeteci Philip Willan'a göre 1990'lardan sonra Gladyo'nun ortadan kalktı. P2 Mason Locası ve Gladyo arasındaki ilişkiyi sorduğumuz ünlü Gazeteci Willan, her iki örgütün de gizli olduğunu ve Gladyo'nun başındaki asker ve istihbarat yöneticilerinin Mason olduğunu ifade ediyor.

MASON LOCASININ EN ETKİLİ GAZETEYİ KONTROLÜ

Gladyo'nun gün ışığına çıkarılması konusunda medyanın İtalya'da önemli bir rol oynadığına işaret eden Willan, aynı şekilde Gladyo'nun gün yüzüne çıkarılmaması için de başka medya gruplarının çalışmasına dikkat çekiyor: “Medya, birkaç dürüst ve zeki savcıyla birlikte İtalya'daki Soğuk Savaş döneminin komplolarını gün ışığına çıkarma konusunda önemli bir rol oynadı. La Unita, Paese Sera, La Republica ve L'Espresso gibi gazete ve dergiler, işlenen birçok suçun kamuoyunun gündemine taşınmasında önemli rol oynadı. Aynı şekilde medyanın bu konudaki önemi P2 Mason locası tarafından da kavrandı ve loca İtalya'nın en etkili gazetesi olan Corriera della Sera'nın kontrolünü ele aldılar. Medyada kendilerine yakın bir gazeteciler ağı kurdular. P2 Locası'nın medya ve yargı üzerindeki kontrolü nedeniyle gerçeklerin ortaya çıkmasını geciktirdi ve bu yüzden hala tam olarak ne olduğu konusunu tam olarak bilmiyoruz” dedi.

GLADYO VE P2 MASON LOCASI: GÖRÜNMEZ BİRER ORDU

P2 Mason Locası ile Gladyo arasındaki ilişkiye dair olarak Willan, her ikisinin gizli bir yapılanmaya sahip olduğunu ve bu ikisi arasındaki ilişkinin tam olarak açığa çıkarılmadığını kaydediyor: “Her iki organizasyon da Komünizm karşıtıydı. P2 Locası'nın Gladyo üzerinde büyük etkisi olduğu büyük bir ihtimal. Çünkü, askeri ve istihbarat örgütünün yöneticileri locanın üyesiydiler. P2 Locası'nın başındaki eski isim Licio Gelli ile röportaj yaptığımda bana, ‘Her ikisi de görülmez birer ordu' demişti. Yine aynı şekilde Gladyo'da görevli bulunanlardan bazılarının Benito Mussolini'nin destekçileri ve İspanya İç Savaşı'nda General Franco için gönüllü savaşmış kimseler olduğunu söylemişti.”

ERGENEKON: MASONLUĞUN KILINCI-TIKLAYINIZ




HABERVAKTİM/ÖZEL
19 Kasım 2009

FarukARSLAN. 12-05-2009 17:31

Danıştay hep çelişki
http://img163.imageshack.us/img163/7715/resim961361.jpg
31 Temmuz 2006'da, Danıştay Başkanlığı, “Danıştay saldırısından zarar gördük” dedi, davaya müdahil oldu... 8 Mayıs 2009'da, Danıştay davası, Ergenekon Terör Örgütü'ne bağlandı, davaya müdahil olmadı! Katsayı davasında da, önce “YÖK bilir” dedi, sonra YÖK'ün kararının yürütmesini durdurdu.

(1) - YIL, TEMMUZ 2006... “Danıştay saldırısından zarar gördük” diyen Danıştay Başkanlığı, cinayet davasına müdahil oldu. YIL, MAYIS 2009... Danıştay cinayeti davası Ergenekon Terör Örgütü davası ile birleşti, Danıştay davaya müdahil olmaktan vazgeçti.

(2) - YIL 2005... Erdoğan Teziç, YÖK Başkanı'dır... “Katsayı düzenlemesinin iptalini” isteyen öğrenciye, Danıştay cevap verir: “Bu, YÖK'ün işi.” YIL, KASIM 2009: “Darbeci Baro” olarak ünlenen İstanbul Barosu'nun müracaatı üzerine Danıştay karar verir: “Katsayı eşitliğinde yürütmenin durdurulmasına!”

Danıştay'ın çelişkili kararlarını gözler önüne seriyoruz. 2006 Temmuz'unda, Danıştay 2. Dairesi üyeleri ile Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırılarla ilgili suçtan zarar görüldüğü gerekçesiyle Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya müdahil olan Danıştay Başkanlığı; 2009 Mayıs'ında, davaların Ergenekon Terör Örgütü ile birleştirilmesinin ardından suskunluğa büründü!

TEMMUZ 2006: “KAMU DAVASINA MÜDAHİL OLMAK İSTİYORUM”

Danıştay saldırısının ardından, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay Başkanlığı adına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş ve mahkeme verilen dilekçede; “Bu (Danıştay) saldırıda, bir mensubumuz hayatını kaybetmiş, dört mensubumuz da çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Bu nedenle Başkanı olduğum ve temsil yetkisine sahip bulunduğum Danıştay'a karşı girişilen saldırı ile ilgili açılan kamu davasına CMK'nun 237. maddesi uyarınca müdahil olmak istiyorum” demişti. Mahkeme heyeti de, Danıştay Başkanlığı'nın suçtan zarar gördüğü gerekçesiyle müdahillik talebini kabul etmişti.

8 MAYIS 2009: ERGENEKON'LA BİRLEŞTİ, DANIŞTAY SUSKUN!

Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Danıştay'a saldırı ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle Ergenekon davasıyla birleştirilmesi için Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını bozdu. 8 Mayıs 2009 tarihinde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Danıştay davasının Ergenekon davasıyla birleşmesi yönünde görüş bildirdi. Kararın gerekçesinde ‘sanıklar ve suçlar yönünden şahsî, fiilî ve hukukî irtibat bulunduğu' vurgulandı. Danıştay saldırısında yaralanan Danıştay Başkanı Mustafa Birden'in başkanlığını yaptığı Danıştay Başkanlığı; Silivri'de görülen duruşmalara müdahil olma hakkı bulunmasına rağmen Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuyor, duruşmalara avukat dahi göndermiyor.

KATSAYIDA DA ÇELİŞKİLİ DAVRANDI

Mart 2008'de açılan ve 5 ay önce sonuçlanan davada, “Katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme kararı YÖK'tedir” kararı alan Danıştay 8. Dairesi, geçtiğimiz günlerde, YÖK'ün üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oybirliği ile durdurarak çelişkili karara imza atmıştı.

BELGE 1: Danıştay saldırısının ardından, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Danıştay Başkanlığı adına Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvuruda bulunmuş, 31 Temmuz 2006 tarihli dilekçesinde, suçtan zarar gördükleri için davaya müdahil olmuştu.

BELGE 2: Dönemin Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan, Danıştay saldırısının hemen ardından saldırgan Alparslan Arslan'ın, ‘tekbir getirdiği' yönünde açıklama yapmış; ancak bu iddiasının doğru olmadığı ortaya çıkmıştı. Danıştay yetkilileri, Alparslan Arslan'ın ETÖ ile bağlantısının ortaya çıkmasının ardından suskun kalıyor, Silivri'deki duruşmalarını dahi izlemiyor.


http://habervaktim.com/gommefoto/danistaybelge.jpg






/ VAKİT
2 Aralık 2009

FarukARSLAN. 12-05-2009 17:45

Ulusalcılar'dan ulusal güvenliğe tehdit
http://img51.imageshack.us/img51/2657/resim963841.jpg

Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden Kafesçilerin dehşet planlarının şok ayrıntılarını Vakit deşifre ediyor..Ergenekon çetesinin, Türkiye'nin ulusal güvenliği ve ulusal stratejisini ilgilendiren TÜBİTAK, RTÜK, Türk Telekom, Havelsan, Türk Telekomünikasyon ve ÖSYM gibi pek çok hayati kurumlara sirayet edebilmek ve onları yönlendirmek için kod adları kullanarak bu kurumlar içinde “devşirilmiş” kimselere talimatlar verdiği, kimin kimle irtibata geçeceğine kadar çok ayrıntılı çalışmalar yaptığı ortaya çıktı.
TÜRKİYE'Yİ SARSACAK SIZMA İDDİASI-VİDEO
http://img121.imageshack.us/img121/6491/88406347.jpg
Türkiye'nin en önemli stratejik kurumlarının hükümeti devirmeyi amaçlayan cunta oluşumlarının yakın takibinde olduğu ve bu kurumlara sızabilmek için aracılar dahil pek çok plan yapıldığı ve çeşitli yöntemlerin yöntemlerin devreye sokulduğu belirlendi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki' cuntanın hazırladığı Kafes Planı'nda yer alan dehşet planlarının ayrıntılarını Vakit ele geçirdi. Ulaştığımız belgelere göre; Türkiye'nin ulusal güvenliğini ve ulusal stratejisini ilgilendiren hayati kurumlarla ilgili şok planlar düzenlendi. Bu kurumlara sirayet edebilmek ve onları yönlendirmek için Ergenekon çetesinin önde gelen yöneticileri kod adları kullanarak kurum içinde “devşirilmiş” kimselere talimatlar veriyor, bu kurumlarda kimin kimle irtibata geçeceğine kadar çok ayrıntılı çalışmalar yapıldığı görülüyor. Ayrıca bu kurumların başkan ve yöneticileri hakkında “Yetişleri iyi tanıyalım” şeklinde kendilerine bağlı kişilere dikkatli olmaları yönünde çağrılar yapıldığı ve yol gösterildiği de anlaşıldı.

İYİ ELEMANA ÖDÜL İYİ OLMAYANA CEZA

Ele geçen belgelerde, çetenin, kendi hesabına faaliyet gösteren kurum çalışanlarının askerlik hizmetinden muaf tutulabilmeleri için GATA'dan çürük raporları aldırdığı, bilgi akışını eskisi gibi sağlamayan elemanlarını takip ettiği ve onlara ceza kestiği de anlaşılıyor.

ÇETE KURUMLARI DA MERCEK ALTINA ALMIŞ

RTÜK, Türk Telekomünikasyon ve Türk Telekom gibi stratejik öneme sahip kuruluşların teknolojik altyapılarına dair bilgi, plan, donanım ve fotoğrafların cuntacıların bilgisayarlarında yer alması dikkat çekti. Milli Savunma Bakanlığı'nın etkin kullanılmasının yanında TÜBİTAK, RTÜK, Türk Telekom, Havelsan, Türk Telekomünikasyon ve ÖSYM gibi pek çok kuruma sirayet etmek için girişimlerde bulunulduğu ve bu kurumlarda kendilerine bağlı kişiler bulup, bunlar arasındaki irtibatı sağladıkları ve etkin bilgi akışını sağladıkları, projelerle ilgili detaylı bilgi aldıkları belirlendi.

ARAYA ARACILAR KONULMUŞ

Ele geçen planlarda, Cuntanın fonlanması için RTÜK'e, TÜBİTAK'a, Türk Telekom'a ve Türk Telekomünikasyon'a milyonlarca dolarları bulan teknik projelerin hazırlanması ve söz konusu kuruluşların içerisindeki üst düzey yöneticilerin kontrol altına alınması için araya aracılar konulduğu belirlendi. Öte yandan gayrimüslimlere suikast yapıp dindarların üzerine atma ve hükümeti iktidardan düşürmeye yönelik Kafes Operasyonu Eylem Planı'nın dışında deşifre edilen bir çok belgede skandal notların düşüldüğü de gözlendi.

http://img269.imageshack.us/img269/9223/11424217.jpg
NOTLARDAKİ ÇARPICI AYRINTILAR

İşte Vakit'in ele geçirdiği o notlardaki çarpıcı ayrıntılar:

“MSB' nin daha etkin kullanılması için Mazlum Savaş ONUR'un oraya gitmesini Özden Paşa emretti, Fabrikatör (Doğu Perinçek) kabul etti, Engin'le (TSGV Başkanı emekli general Engin Alan) iyi bir ikili oluşturacaklarını söyledi.”

TÜBİTAK'TAKİ “YETİŞ”LER

“Tübitak'ta YETİŞ'leri (TÜBİTAK Başkanı Hükhet Yetiş ve Marmara Araştırma Markezi-MAM Başkanı Önder Yetiş) daha iyi tanımalıyız. Rum olduklarını Özden ÖRNEK bildirdi.”

“KLERANS SORUNUNU TALİP ET”

“Nuran Göksu nun (Havelsan'da proje yöneticisi) klerans sorununu takip et.” (Nuran Göksu'nun Klerans sorunu ile ilgili yazmış olduğu talep dosyası Ergenekon sanığı E.Dz.Alb. Hüseyin Vural Vural da ele geçirilmişti)

ADAM ADAMA MARKAJ

Gülay Sandıkçıoğlu'ndan (Tübitak SAGE enstitüsünde yönetici) gelen not: Aydan Cemaloğlu Hanım'ın (Tübitak SAGE Mali işler yöneticisi) geçmişte katılmış olduğu özgürlükçü eylemler sırasında girdiği karelere ulaşıldığı için kleransı yenilenemedi. Aydan Hanım bizim arkadaşlardan ve çok sevdiğimiz birisi. Bu eksiklikten dolayı kendisi de, biz de zor durumda kalıyoruz. Bu durumu bir şekilde halledebileceğinizi söylediler. Müjdat Mazhar Tohumcu Bey (Tübitak SAGE Müdürü) de konuyla yakından ilgileniyor. Müjdat beye nasıl yardımcı olabiliriz?”

ADAMLARININ ASKERLİKTEN YIRTMASI İÇİN GATA'DA TANIDIK SORULUYOR

“Mert Özel Bey'den (Tübitak UEKAE) gelen not: Umur Çağlayan (SSM de Uluslarası projeler dairesinde görevli) bizim için değerli ve birçok organizasyonumuzda aktif görev almaktadır. Sizin bir büyüğümüz olduğunuzu bilmekle birlikte henüz sizinle tanıştırma fırsatı bulamadık. Kendisinin epilepsi hastalığı var fakat düzey olarak askerlikten muaf olmaya yeterli olmadığından endişe ediyoruz. GATA'da tanıdıklarınız olduğunu konuşmuştuk. Bize yardımcı olabileceğinizi umuyoruz.”

ÖZDEN ÖRNEK'İN OĞULLARINI DESTEKLEYELİM

“Tolgayı (Özden Örnek'in oğlu) ve Burak ı (Özden Örnek'in oğlu) destekleyelim Örnek Paşa bizi memnun etti, parayı ve gücü sever, cumhurbaşkanlığı hep hayali. Oyak yatırımı ona açalım. İpekel )Monic İpekel) ve Eskinazilerle (meşhur eskinazi ailesi) iyi bir ekip.”

MERDAN'I DAHA AKTİF KULLANALIM

“Merdan Metin'e (Tübitak uekae-ulusal elektronik kriptoloji araştırma enstitüsündeki kriptoloji bölümünde yönetici) projeyi anlat. Ayrıca Merdan'ı daha aktif kullanmalıyız. Yeni görevler verelim. Tübitak'ta terfisi hallolmayacaksa başka bir yere alalım. (ETÖ tutuklusu E:Dz.Yzb. Hasan Ataman Yıldırım'da Merdan Metin'e ait gizlilik dereceli dosyalar ele geçirilmişti.)

ÖSYM'YE NE KADAR MÜDAHALE EDEBİLİYORUZ?

Sema Özen (ÖSYM'da bilgi işlemci), Nuri Ayaz (ÖSYM bilgi işlemci), Hüsniye Yanar (ÖSYM Bilgi İşlem), Mustafa Tütüncü (ÖSYM Bilgi İşlem Müdürü) ile yapılabilecek projeler hakkında rapor hazırlansın, tek muhatap belirlensin, sonuçlara ne kadar müdahale edebiliyoruz? Nuri ve Sema arasındaki ilişkiyi değerlendirelim.”

SAVUNMA SANAYİİNDEKİ ELEMAN ALIMLARI KONTROLÜMÜZDE OLSUN

“Savunma Sanayi, Tübitak vs eleman alımlarında kesinlikle boşluk olmasın, başvuranların listeleri soruşturulsun, referans olabileceklerin listeleri hazırlansın, gerekirse duyuru yapılmadan eleman temin edilsin, gerçekleşen alımlar hakkında düzenli sayısal rapor bekliyoruz. Ankara ve İstanbul için ayrı ayrı güvenli kanal kuralım.”

KAKİP EDİP CEZA BİLE KESİYORLAR

Mehmet Altunay ‘ÖSYM Genel Sekreteri) Mustafa Tütüncü (ÖSYM Bilgi İşlem Müdürü ve kardeşi de takip edilsin hesap içinde hesap yapıyorlar, verdikleri kadar da kaçırıyorlar (Kıbrıs kaçamaklarının kaydı var) izlettirilebilinir ceza keselim.

DEVŞİRİLMİŞ ELEMANDAN EFENDİSİNE RİCA

“Efendim, sanıyorum durumumdan genel müdürümüz Sayın Faruk Yarman Bey bahsetmiş olmalı. Şu an önemli bir projede çalışmaktayım. Pek yakında daha da önemli bir projenin başına getirilmem konuşuluyor. Bu sıralarda kleransımın yenilenmesi gerekmekte. Fakat kardeşimin bazı örgüt kayıtlarında yer almasının benim durumumu etkilemesinden korkuyorum. Bu konuda yardımlarınızı esirgemeyeceğinizi umuyorum. Teşekkür ederim. Saygılarımla. Nuran Göksu/ Havelsan. Başka bir bilgiye ihtiyaç olursa her zaman arayabilirsiniz.”



http://img707.imageshack.us/img707/2775/36964132.jpg

/ VAKİT
4 Aralık 2009

FarukARSLAN. 12-15-2009 05:43

AYM'de de asker eli - BELGE HABER
http://img121.imageshack.us/img121/4062/resim978521.jpg
Genelkurmay'ın, 2005 yılında Anayasa Mahkemesi üyelerini de andıçladığı ortaya çıktı... Andıçta; hangi üyenin ne zaman emekli olacağı, yerine kimlerin gelebileceği ve hangi üye hakkında nasıl bilgiler bulunduğu tek tek anlatılıyor.

YÖK'ün meslek liselerinin önünü açan katsayı kararını iptal eden Danıştay için istihbarat topladığı ortaya çıkan Genelkurmay Başkanlığı'nın, 2005 yılında Anayasa Mahkemesi üyeleri için çok ciddi faaliyetlerde bulunduğu ortaya çıktı. Genelkurmay İç Emniyet Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Anayasa Mahkemesi üyelerinin Seçimi” başlıklı andıçta, 26 Haziran 2005'te yaş haddi sebebiyle emekliye ayrılan Mustafa Bumin'den sonra Anayasa Mahkemesi'nin başına gelebilecek adaylarla ilgili çalışmalar ve AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ni etkisizleştirmek için yasal çalışma içerisinde olduğu belirtiliyor.

SEZER, VASIFLI ÜYELER SEÇMEK İÇİN İNCELEME YAPIYOR

Mahkeme üyelerinin 65 yaşını doldurduktan sonra emekliye ayrıldığı ve mahkemenin 11 asıl 4 yedek üyeden oluştuğuna dair bilgilerin de yer aldığı notta, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından atanmış olan Ertuğrul Ersoy'un 1 Ocak 2005 ve 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmış olan Fazıl Sağlam'ın 23 Şubat 2005'te emekliye ayrıldığı ve bu iki üye yerine henüz görevlendirme yapılmadığı belirtilirken; Cumhurbaşkanı Sezer'in aradan uzun süre geçmesine rağmen neden görevlendirme yapmadığı şu şekilde açıklanıyor: “Aradan 3 aya yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen, Cumhurbaşkanı'nın yeni üye seçmemesinin nedenleri bilinmemekte; ancak uzun görev yapabilecek uygun vasıftaki üyeleri seçebilmek için inceleme yaptığı değerlendirilmektedir.”

KILIÇ VE ADALI İÇİN “HAKLARINDA MENFİ BİLGİ MEVCUT” İFADESİ

Anayasa Mahkemesi'nin halihazırdaki başkan ve üyeleri hakkında kısa bilgiler, görev sürelerinin sona ereceği tarihler ve hangi kontenjandan seçildiklerine dair bilgilerin yer aldığı notta, dönemin Başkanvekili Haşim Kılıç ile üye Sacit Adalı için “Hakkında menfi bilgi mevcut” ifadeleri kullanılıyor. Andıçta, üyelerle ilgili şu bilgiler yer alıyor:

HANGİ ÜYE, NE ZAMAN EMEKLİ OLUYOR?

Mustafa Bumin (Başkan, 26 Haziran 2005'te emekli olacak, Danıştay)

Haşim Kılıç (Başkanvekili, hakkında menfi bilgi mevcut, 2015, Sayıştay)

Sacit Adalı (Üye, hakkında menfi bilgi mevcut, 2010, YÖK)

Fulya Kantarcıoğlu (Üye, 2013 Danıştay)

H. Tülay Tuğcu (Üye, 2007, Danıştay)

Ahmet Akyalçın (Üye, 2014, Yargıtay)

Mehmet Erten (Üye, 2014, Yargıtay)

Serdar Özgüldür (Üye, 2020, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi)

Necmi Özler (Üye, 2010, Askeri Yargıtay)

Mustafa Yıldırım (Yedek üye, 2010, Emekli Vali, Üst Kademe Yöneticisi)

Cafer Şat (Yedek üye, 2010, Yargıtay)

Ali Güzel (Yedek üye, 2008 Yargıtay)

Fettah Oto (Yedek üye, 2011, Danıştay)

“SEZER, EMEKLİ OLMADAN VASIFLI İKİ ÜYE ATAYACAK”

Vakit'in ele geçirdiği andıçta, Genelkurmay'ın Anayasa Mahkemesi üyelerini nasıl sınıflandırdığı ve ilgilendiği Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in emekli olmadan yapacağı atamalarla ilgili ifadeler de göze çarpıyor. Notta, “Basında yer alan bir haberde; Mustafa Bumin'den yerine, üyelerden Ahmet Akyalçın, Mehmet Erten, Tülay Tuğcu, Sacit Adalı ve Mustafa Yıldırım'ın aday olduğuna dair bilgi mevcuttur. Anayasa Mahkemesi kararları, asıl üyelerin salt çoğunluğu (6 oy) ile alınmakta; ancak Anayasa değişikliklerine iptal kararı verebilmesi için üçte iki (8 oy) oy çokluğu aranmaktadır. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 2007 yılında sona ermektedir. Görev süresi sona ermeden önce boş olan iki üyelik için uygun vasıflardaki kişilerden atama yapacağı değerlendirilmektedir” ifadeleri yer alıyor.

AK PARTİ İLE İLGİLİ ANAYASAL İFADELER!

Anayasa Mahkemesi ile ilgili olarak “2007 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleri, yine aynı yıl yapılacak olan genel seçimlerden önce Meclis'te çoğunluğu elinde bulunduran AK Parti'nin kendine müzahir bir kişiyi bu makama getirebileceği ve görev süresinin sona ereceği 2014 yılına kadar Mahkemede çoğunluğu ele geçirebileceği kıymetlendirilmektedir” ifadelerinin kullanıldığı bilgi notunda, “Ancak, son zamanlarda Anayasa Mahkemesi hakkında yaşanan tartışmalar ve bu konuda verilen beyanlar dikkate alındığında, AK Parti'nin, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nu değiştirerek Anayasa Mahkemesi'nde çoğunluğu elde edebilmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi TBMM'den geçirecekleri muhtemeldir. Nitekim, AK Partili milletvekillerinin ‘Anayasa Mahkemesi'nin kaldırılmasından ziyade yapısal değişikliğin şart olduğu' görüşünde birleştikleri ve Anayasa Mahkemesi üyelerinin üçte birinin Meclis tarafından seçilmesini öngören bir yasa değişikliği taslağı üzerinde çalıştıklarına dair basında haberler yer almaktadır” ifadeleri de yer alıyor.

YARGITAY VE DANIŞTAY'DAN MEDET UMMUŞLAR

Andıçta, AK Parti'nin uygulayabileceği hareket tarzlarından bir diğerinin ise Anayasa değişikliğine giderek Anayasa Mahkemesi'ni etkisizleştirecek bir düzenlemeyi TBMM'den geçirmek olduğuna değinilerek bunun neler yapılabileceğine dair yapılan değerlendirmede, “Anayasa Mahkemesi'nin mevcut Kuruluş Kanunu'na göre Cumhurbaşkanı'nın atama yetkisi sınırsız değildir. Cumhurbaşkanı, ancak 3 asıl ve bir yedek üyeyi doğrudan seçme hakkına sahiptir. Kalan üyelikler için çeşitli kurullar (Yargıtay, Danıştay gibi) tarafından kendisine sunulan adaylar arasından bir seçim yapmak durumundadır” deniliyor.

GENELKURMAY BAŞKANI, SEZER'LE MAHKEME ÜYELERİNİ GÖRÜŞMÜŞ

Bilgi notundaki değerlendirmede şöyle deniliyor: “AK Parti'nin, Anayasa Mahkemesi Kuruluş Kanunu'nu değiştirerek Anayasa Mahkemesi'nde çoğunluğu elde edebilmelerini sağlayan bir yasal düzenlemeyi TBMM'den geçirebileceği; ancak Anayasa Mahkemesi'nin kuruluşu ve görevleri Anayasa'da düzenlendiğinden (EK-D), bu tür düzenlemenin Anayasa değişikliği yapılması ile mümkün olacağı değerlendirilmektedir. Diğer yandan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in de emekli olmasıyla boş bulunan üç asıl üyelik için Cumhurbaşkanı'nın yapacağı atamaların takip edilmesine ve gelişmelere göre uygun zamanda Sn. Genkur. Bşk. Tarafından Sn. Cumhurbaşkanı ile yapacağı görüşmede gündeme getirilmesinin uygun olacağı kıymetlendirilmektedir.”
İŞTE AYM ANDICI :
http://habervaktim.com/galeri/resimler/8641582677.jpg

*

http://habervaktim.com/galeri/resimler/6444470406.jpg

*

http://habervaktim.com/galeri/resimler/5517648727.jpg







http://habervaktim.com/gommefoto/vakitlogo1.jpg
15 Aralık 2009

FarukARSLAN. 12-17-2009 20:06

İnönü yaşarken Mevhibe hanım dul maaşı almış!
http://img683.imageshack.us/img683/4356/resim982381.jpg
14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılan, Mustafa Kemal'in korumalığını yaptığını söyleyen, yaşayan tarih, 109 yaşındaki Celal Bostan, hatıralarını Vakit'e anlattı.

Gazetemiz, son gazilerimizden 109 yaşındaki Celal Bostan'la konuştu. Celal Bostan, 14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılmış, Mustafa Kemal'i yakından görmüş bir muharip gazimiz... Mustafa Kemal'in yakın korumalığını yaptığını söyleyen Celal Bostan, Mustafa Kemal'in Dolmabahçe Sarayı'nda yaşadığı birçok olaya şahitlik etmiş. Celal Bostan, Mustafa Kemal'in İsmet İnönü ile tartışmasını, İsmet İnönü'nün eşi Mevhibe İnönü'nün dul maaşı almasını gazetemize değerlendirdi. Celal Bostan, yıllarca gazetecilik yapmış. "Yaşayan Tarih" olarak tanımlanan Celal Bostan, yaşadıklarını ve ülkemizdeki gelişmeleri şöyle değerlendirdi:

“109 YAŞINDAYIM, SULTAN HAMİD'İ GÖRDÜM”

Celal Bostan kimdir?

1899 yılında Sultan Hamid Han'ın devrinde dünyaya geldim. Bu tarih Sultan Hamid Han'ın son 9 yılına tekabül ediyor. 2. Sultan Reşad, Vahdeddin'in tamamını gördüm. 1923 yılından bugüne dek kurulan cumhuriyet hükümetlerinin tamamı içerisinde yaşıyorum. Doğma büyüme Trabzonluyum. Tahsilim de Osmanlıca.. Türkçe tahsilim yok.

“ASKER OLMAK İÇİN, TRABZON'DAN İSTANBUL'A 48 GÜNDE YÜRÜDÜK”

Osmanlı döneminde yaşadınız. Savaşlara katıldınız mı?
O dönemde muazzam bir zulüm vardı. Bu zulme karşı Karadeniz yöresinde Samsun'dan Trabzon'a, Sarp Kapısı'na kadar olan yörelerimiz ve kazalarımızda bir çeteleşme başladı. Bu çetelerde 150 ila 300 asker bulunuyordu. Maçkalı Eyüpoğlu kardeşler çetesine karıştım. Yaşım 12. 1912 yılında çeteye girmemden sonra 1914 yılında Mustafa Kemal, ‘Vatan elden gidiyor. Eli silah tutan, kadın, erkek, yaşlı, genç orduya' dedi. Bu çağrının ardından çetede bir gruplaşma meydana getirdik. Ben ve 25 arkadaşım, çeteden ayrıldık ve Mustafa Kemal'in daveti üzerine Trabzon'dan yürüyüşe çıktık ve 48 günde İstanbul'da Selimağa Kışlası'na vardık. Aç, susuz, yalın ayak gittik. Bizi, Selimağa Kışlası'na aldılar ve 14 yaşında asker olduk. Bir ay eğitim aldık.

“ÇANAKKALE SAVAŞINA KATILDIM AYAĞIMDA MERMİ YARASI MEVCUT”

14 yaşında asker olmak nasıl bir duygu...
Çanakkale nasıl geçilmez oldu? Çanakkale Savaşı'nda bizzat yaşadım. Ayağımda mermi yarası mevcut. Gazi olmak mesele değil. Mustafa Kemal, İstiklal Madalyası ve Gazi Madalyası vermiştir. 1914'te Çanakkale'ye ayak basıyoruz. Hep çocuklar. 14-15 yaşlarında çocuklar cephede. Çanakkale'de muazzam bir olay var. Biz bugünleri gördük. 253 bin 700 şehidimiz var. Osmanlı'ya karşı 12 düvel (devlet) birleşmiş. Savaş gücü, insan gücü, alet gücü, yakıcı, kırıcı, öldürücü, yok edici. O gücün karşısında bir avuç çocuk... Karşınızda 12 devlet var, güç var... Bu gücün karşısında, "Çanakkale geçilmez" namı yayıldı. Onların savaş gemilerinden attıkları mermilere şahid oldum.

“MUSTAFA KEMAL'İN KORUMALIĞINI YAPTIM”

Çanakkale Savaşı'nda Mustafa Kemal'in rolü neydi?

Mustafa Kemal ne yaptı? Rütbesi albaydı. Enver Paşa ne yaptı? Hayrettin Paşa ne yaptı? Rahmetli Fevzi Çakmak, bizim yanımızdan aldılar, Filistin'e gönderdiler. Biz Çanakkale'de çoluk çocuğun elinde kaldık. Ben sağ bacağımdan vuruldum, mermi yedim. Erzurum Mareşal Fevzi Çakmak Hastanesi'nde altı ay yattım, kangren oldum. Ayağımı keseceklerdi, ‘Kesmemelerini istedim' Allah şifasını verdi ve ayağımı kurtardı. Çanakkale'den ayrılışım 17 yaşımdır ve İstanbul'a yerleştim. Mustafa Kemal'in korumalığını yaptım. Bir nesil Çanakkale savaşında gitti. Lise öğrencileri, üniversite öğrencileri, Osmanlı'nın geleceğini inşa edecek, devamını sağlayacak kişiler şehid gitti.

İSMET İNÖNÜ İLE TARTIŞMASI VE İNÖNÜ'NÜN KAÇIŞI

Mustafa Kemal'in yakınındaki devlet yetkilileri ile ilişkisi nasıldı?

1936 yılında ilginç bir olaya şahid oldum. Ahmet Ferdan isminde tüccarım var. Perde işini Ahmet Ferdan'dan aldım. Dolmabahçe Sarayı'nında, Mustafa Kemal'in içki içtiği salonun eski perdelerini değiştireceğiz. Mustafa Kemal, gece ve gündüz içki içerdi. Ali Çetinkaya, (Meşhur Kel Ali) Osman Paksüt'ün dedesi. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşa'nın yanında kafayı çekti. Ben de ekibimle beraber Dolmabahçe Sarayı'ndayız. Hiç beklenmedik bir olaya tanık oluyorum. Mustafa Kemal, İsmet Paşa'ya "Malatya'nın ......" dedi. Tüyler diken diken oluyor. Arkasından İsmet Paşa, "Bana bak, bana bak ....... ..." diyor. İkisinin bu düellosundan sonra gün bitiyor. Akşam üzerine tatile geçeceğiz.

Mustafa Kemal, Mareşal Fevzi Paşa'yı çağırır ve kendisine, "Bugün size emir veriyorum. İsmet Paşa, Türkiye için mikroptur, yok edeceksin. Ya kellesini kesip getireceksin, göreceğim, teslim edeceksin, ya da kanlı gömleğini..." der. O gün akşam Fevzi Paşa, İsmet Paşa'ya, "Paşa paşa üzerindeki gömleği çıkar" der. İsmet Paşa'ya bu telkini veren Fevzi Paşa, "Paşa tekrar ediyorum, gömleğini çıkar" der. Emir var... İsmet Paşa, "Ne yapmak istiyorsun Fevzi" der. İsmet Paşa, gömleğini çıkarır. Fevzi Paşa, ekose gömleği yastığın içine geçirir, yastığın içine bir tane piliç koyar ve tabancasını alarak pilici öldürür. Kan ve kurşun yarası... Gömlek kana bulanır, iki de mermi izi vardır. Paşa'nın kellesini almayı tercih etmez, bu taktiği kullanır.

Fevzi Paşa, Mustafa Kemal'e, "Emrinizi yerine getirdim" der ve kanlı gömleğini teslim eder. "Leşini ne yapayım" der. Gömlekte sağdan ve soldan yedi mermi izi...

“MEVHİBE İNÖNÜ DUL MAAŞI NEDEN ALDI?”

İsmet Paşa ne yapıyor?
"İsmet Paşa, Mustafa Kemal'le tartışmasının ardından Türkiye'den ayrılmış, mal ve paralarıyla taşınmıştır. Fevzi Çakmak, 1936'da İsmet İnönü'yü İsviçre'ye kaçırır ve götürür. 10 Kasım 1938'de Mustafa Kemal hayata gözlerini kapadığı zaman, Fevzi Paşa, "Türkiye'de iradeyi ele al" der. 1936-1937-1938'de, Mevhibe İnönü, dul maaşı almıştır. Bu olay sır olarak kalmıştır."

“9 SENE 17 GÜN HAPSİM İSTENDİ”

Mesleğiniz nedir?

İki gazete çıkardım, ikisi de kapandı... Biri Yatağan Gökbel: 1939 Şef iradesi... Bugünkü Vakit gazetesine benzediği için idam sehpasında canına kıydı. 27 Mayıs 1960 tarihinde Muğla Gökbel Postası olarak yayın hayatına başladı. Laikçi zihniyet yine idam sehpasına gündeme getirdi. Gerek daha önceleri yazdığım yazılarım ve de kendi gazetelerimde yayımlanan yazılarımdan dolayı hakkımda açılan basın davalarının sayısı tam olarak 286 tanedir. Neşren hakaretten dolayı aldığım mahkûmiyet cezası ise 4 bin 158 senedir. (9 sene 17 gündür) Para cezasına gelince o da gülünç rakamdır. 1915 lira 15 kuruştur. 1939'da Muğla'nın en yakın kazası olan Yatağan'da Yatağan Gökbel adındaki gazetemi tek adıyla yayın hayatına sokmayı başardım. 1962 yılında aynı isimle tekrar gazete yayınladım.

Mustafa Kemal dinî nikahla evlenmiştir

Mustafa Kemal'in yakınındaydınız. Şahid olduğunuz olaylar var mı?

Hafızamdakileri anlatıyorum. Mustafa Kemal 1923'de boşanmış... 1923'de Medeni Kanun var mıydı? 1934 yılında Medeni Kanun kabul edildi. Latife Hanım, Mustafa Kemal'in resmi nikahlı karısı mıydı, değil miydi? Medeni Kanun yoktu, Mustafa Kemal dini nikahla evlenmişti. İzmir Müftüsü, Mustafa Kemal'in Latife Hanımla evliliğinde dini nikahını kıymıştır 1923'de boşanmış. Mustafa Kemal, 2 yıl 9 gün evli kalmıştır.

“GENELKURMAY YETKİLİLERİ, HİÇ KUR'AN OKUMADI MI?”

Başörtüsü yasağına nasıl bakıyorsunuz?

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan bir kitapçıkta, "Allah'ın emri" olan "Başörtüsü" hakkında; "Başörtüsü, bir Kur'an hükmü ve ifadesi değildir... Peçe ve çarşaf ise, İran ve Bizans kaynaklıdır" deniliyor. Kadınları çırılçıplak soymak isteyenlere ve de Genelkurmay'a, soruyorum: Siz Kur'an'da kadınların örtünmekle ilgili olan sureleri ve de bağlı bulunan ayetleri okumadınız mı? Ya da hiç görmediniz mi? Yoksa, "Başörtüsü Kur'an'la asla ilgisi yoktur" dediğiniz bu bilgileri hangi kitaptan okudunuz? Aslında örtünme konusunda gerçek bilgileri Ankara'da bulunan İslam bilginlerinin vermesini beklerdim. Ama bu laikçi Silahlı Kuvvetleri'nin yayınladığı kitapçığı benim sabrımı taşırdı. Bugünler için mi savaştık?

"HANGİ TAŞIN ALTINI KALDIRSANIZ, ASKER ÇIKIYOR"

İşgale karşı çete kurup mücadele eden Celal Bostan, yargılanan Ergenekon'u nasıl buluyor?

Ergenekon, terör örgütüdür. Hangi taşın altını kaldırsanız, asker çıkıyor. Yüksek rütbeye ulaşılmış bir kısım genareller ve paşalar çıkıyor. Milletin iradesine karşı çıkan Ergenekon'a karşı mücadele edilmeli..

“KARTEL, LÛT KAVMİ AHLÂKINI SAVUNUYOR”

Türk basını geçmişle kıyaslandığında nasıl görüyorsunuz?

Medya gerçekçilikten müstehcenliğe döndü. Kartel gazetelerini aldığımız zaman kadınların çırılçıplak fotoğraflarını görüyoruz. Bu sadece ve sadece ahlakı sıfıra indiren bir davranış. Allah, Lût Kavmi'ni bu yüzden helak etti. Lût Kavmi'ndeki insanlar kadın kadına, erkek erkeğe evlenirdi. Lût Kavmi devri bugünkü devrin ta kendisidir. Yazılı ve görsel medya bu ahlakı savunuyor.

14 yaşında Çanakkale Savaşı'na katılan, Mustafa Kemal'in korumalığını yaptığını söyleyen, yaşayan tarih Celal Bostan, hatıralarını Vakit'e anlattı. Mustafa Kemal'in “Vatan elden gidiyor. Eli silah tutan, kadın, erkek, yaşlı, genç orduya..” çağrısından sonra 25 arkadaşıyla, Trabzon'dan yürüyüşe çıktıklarını ve 48 günde İstanbul'da Selimağa Kışlası'na vardıklarını belirten Celal Bostan, o günleri şöyle anlatıyor: “Aç, susuz, yalınayak gittik. Bizi, Selimağa Kışlası'na aldılar ve 14 yaşında asker olduk. Çanakkale nasıl geçilmez oldu? Çanakkale Savaşı'nı bizzat yaşadım. Ayağımda mermi yarası mevcut..” Trabzon Huzurevi'nde yaşayan 109 yaşındaki Gazi Celal Bostan, hatıralarını arkadaşımız Kenan Kıran'a anlattı.






/ VAKİT
17 Aralık 2009

FarukARSLAN. 12-17-2009 20:23

Savaş’ın ilkesizliği
http://www.vakit.com.tr/resim/571988...9889717912.jpg
10 yıl önce hakim kararı olmaksızın telefon dinlemelerini delil kabul eden eski Başsavcı Vural Savaş, söz konusu Ergenekon sanıkları olunca, hem de hakim kararıyla dinlenen konuşmaları delil kabul etmez oldu

Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısı Vural Savaş, Fazilet Partisi kapatma davasında mahkemeye Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan ve o zaman Meclis Başkanvekili olan Yasin Hatipoğlu'nun telefon dinleme kayıtlarını 'nereden geldiğini gizli tutarak' sunmuş, 27 Ekim 1999 tarihinde de MGK öncesi açıklamalarda bulunarak, “Hâkim kararı olmadan telefonlar dinlenebilmeli, mektuplar incelenebilmelidir” şeklinde konuşmuştu.

Savaş'ın, 27 Ekim 1999 senesinde Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısına 24 saat kala yaptığı açıklamalar, Türkiye'nin gündemine bomba gibi düşmüştü. Savaş, irtica tehlikesinin arttığını iddia etmişti.
Başsavcı Savaş; irtica ve teröre karşı çok sert tedbirler alınması gerektiğini, Cumhuriyet'e sahip çıkmanın tam zamanı olduğunu ve bu iş yarına bırakılırsa çok geç olacağını söylemişti. Ayrıca, kanun ve polis mevzuatının Almanya'daki gibi olması gerektiğini savunan Savaş, “Hâkim kararı olmadan telefonlar dinlenebilmeli, mektuplar incelenebilmelidir. Terörle mücadelede İngiltere örnek alınmalı. Sansür dâhil, terör mahkûmları askerî cezaevlerine konulmalıdır. İrtica tehlikesinin giderek arttığı göz önüne alınarak, TCK'nın kaldırılan 163 maddesinin bir benzeri gündeme mutlaka getirilmelidir” dediği basına yansımıştı.

SENE 2009, SAVAŞ'IN AÇIKLAMASI: “DİNLEMELER YASAYA AYKIRI”

Başsavcı Vural Savaş, “Telefonlar, mahkeme kararı olmadan dinlenebilmelidir..” sözünün üzerinden 10 yıl geçtikten sonra Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Atatürkçü Düşünce Derneği Antalya Şubesi'nce düzenlenen “Lozan'dan Lozan'a isimli panelde, dinlemeler hakkındaki görüşünün tam zıddı ifadeler kullandı. Savaş, dinlemeler Ergenekon Terör Örgütü'ne yönelik yapılınca değerlendirmesini şöyle değiştirdi: “Şu anda Türkiye bir korku imparatorluğu haline geldi. Nasıl geldi? O özel yetki verilen hâkim, savcılar ne Anayasa dinliyorlar, ne yasa dinliyorlar. Bu yüzden geldi.
Türkiye'yi dinleme yetkisinin yasaya aykırı olduğunu Yargıtay kabul etti. Delil olarak kullanmaya çalışıyorlar. Tutuklama kararları yasaya aykırı deliller kullanılarak veriliyor. Gizli tanıklar diye PKK'lılar kullanılarak en şerefli askerlerimiz lekelenmeye çalışılıyor. Ya kardeşim bunların iddianamesi baştanbaşa suç. Özel hayatın gizliliğini ihlâlden, iftiradan.”

==========

27 Ekim 1999 günü Hürriyet gazetesinin manşetinde olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş, 'Telefon dinlemeleriyle' ilgili görüşünü açıkça beyan etmişti. Aynı savcının aradan 10 sene geçtikten sonra dinlemelerin 'yasaya aykırı' olduğunu beyan etmesi, manidar bulundu.

http://img23.imageshack.us/img23/176...kesizlii16.jpg





/ VAKİT
16 Aralık 2009

Üç mevsim 01-25-2010 16:17

GENELKURMAY ANA KARARGAHINDA İSRAİL ODASI
 
İsrail odası da yakılacak mı?

Özel Kuvvetler Komutanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu'ndaki Kozmik Oda'da günlerce araştırma yapan hakimin elde ettiği bilgileri imha etmesini isteyen Genelkurmay Başkanlığı, ana karargahında bulunan İsrail'e ait özel odadan her türlü askerî istihbaratın İsrail'e akmasına ise ses çıkarmıyor.


İŞTE GENELKURMAY ANA KARARGAHINDAKİ İSRAİL ODASI

İsrail ile Türkiye arasındaki GES işbirliği çerçevesinde İsrail'in her türlü askerî bilgiye ulaşıyor olduğu, askerî raporlarda bile açıkça dile getiriliyor. Buna karşın Türk Genelkurmayı bu konudan hiçbir şekilde rahatsızlık duymuyor. İsrail'in “Truva atı” olarak nitelendirilen bu sistem sayesinde Siyonist yönetim, Türkiye'nin en gizli ve özel askerî ve stratejik bilgilerine ulaşabiliyor. Sistemin işletimi ve devamı, Genelkurmay'daki “Bilgi Değişim Birimi Demir Devreler” adı verilen ve tamamen İsrailli yetkililerin kontrolündeki bir odadan sağlanıyor.
“Siyah lale” adı verilen bir operasyon kapsamında düzenlenen değerlendirme raporunun sonuç bölümünde, İsrail görevlilerinin Türkiye'ye ait kanalları dinledikleri, GES Personeli tarafından açıkça bildiriliyor.

İŞTE TRUVA ATININ ELDE ETTİKLERİ

Bizzat Genelkurmay tarafından sistemin analiziyle ilgili hazırlanmış olan “Siyah Lale Operasyonu Değerlendirilmesi”nde şu ifadeler dikkat çekiyor: “Uçağın Türkiye'ye intikali ve dönüşü esnasında Suriye, GKRY, KKTC ve başta çok kanal sistemleri olmak üzere Türkiye'ye ait muhabere, elektronik sistemlerini takip etme imkanını bulacaktır. Bölgede çalışan çok kanal sistemlerine ait tanıma ve teşhis imkanı sağlayacak bol miktarda ham materyal elde edecektir” deniliyor. Raporda, İsrail'in KKTC ve Türkiye'ye ait telsizleri gizlice dinleme imkanını bulduğu açıkça belirtiliyor.

TELSİZLERİMİZİ GİZLİCE DİNLEMİŞLER

Yine “Siyah Lale Operasyonu”ndan elde edilen bilgilere göre; İsrail'e çalışan birimin Türk Genelkurmayı'na ait telsizleri gizlice dinlediği anlaşılıyor. İsrail'in edindiği bilgiler şu şekilde kaydediliyor: “Faaliyet esnasında elde edilen bilgiler ile ham materyaller paylaşıldığından dolayı, İsrail de bizimle aynı bilgileri elde etmiştir. Ancak Müh. Bnb. H.Ö. tarafından faaliyet esnasında bir kısım IDF/ISNU personelinin, uçağın arka tarafındaki bir bölmede muhtemelen ‘PCM' olduğu değerlendirilen ve Türkiye'ye ait olabileceği düşünülen çok kanal sistemlerini dinledikleri belirlenmiştir.”

HÂLÂ DEVAM EDİYOR

Raporda, Türkiye'nin dost ve komşu ülkelerine yaptığı uçuşların da hala kurulu olan direkt devre üzerinden İsrail tarafından dinlendiğine dikkat çekiliyor. Türkiye'nin komşularıyla olan bütün askerî istihbari ve stratejik bilgileri tümüyle İsrail'in gözetimine açık durumda.
Raporda, şu ilginç bilgilere yer veriliyor: “Türkiye ile İsrail arasında SIGINT bilgilerinin teatisini sağlamak amacıyla; İsrail milli SIGINT ünitesi (ISNU; Israel SIGINT National Unit) ile GES K.lığı arasında 20 Ocak 1998 tarihinde direkt muhabere devresi tesis edilerek işletmeye açılmış olup, hala anılan devre üzerinden bilgi mübadelesine devam edilmektedir.”

DİĞER ÜLKELER DE TÜRKİYE ÜZERİNDEN DİNLENİYOR

Raporda, Türkiye askerî birliklerinin yanısıra İran ve Suriye'nin de bu sistem sayesinde Türkiye üzerinden dinlendiği belirtilerek, “bu sistemin tek taraflı olarak İsrail'in istismarına açık olduğu” belirtiliyor. Raporda şöyle deniliyor: “GES K.lığınca tespit edilen ve özel bir yapısı bulunan Suriye ve İran'ın sayısal çok kanal haberleşmelerine ve radarlarına ait sinyallerin çözümlenmesi amacıyla, 5 adet sinyal kaseti analiz edilmek üzere, 19 Ocak 2004 tarihinde İsrail Askerî Ataşesi'ne teslim edilmiştir. Sinyal analizinden bugüne kadar bir sonuç alınamamıştır. Demir Devreler İsrail lehine tek tarafa fayda sağlayacak şekilde devam etmektedir.”

SİSTEM 28 ŞUBAT'TA İŞLETİME AÇILDI

9 Aralık 1992 tarihinde başlayan Türkiye-İsrail Muhabere Elektronik İstihbarat işbirliği ilişkileri, 1993 ve 1994 yıllarında Muhabere Elektronik İstihbarat konusunda görüşmeler yapılmış ve 27 Nisan 1995'de “Muhabere Elektronik İstihbarat Sinyal Araştırması Mutabakat Muhtırası” imzalanmıştı. İki ülke arasında Muhabere Elektronik İstihbarat bilgilerinin teatisini sağlamak amacıyla; “Sinyal İstihbaratı (Muhabere Elektronik İstihbarat) İşbirliği Ek Protokolü” imzalanarak, GES K.lığı ile ISNU arasında 20 Ocak 1998 tarihinde direkt muhabere devresi tesis edilerek işletmeye açılmıştı.





FarukARSLAN. 05-21-2010 04:24

Cumhuriyet örgüt liderini andı!
http://img143.imageshack.us/img143/3...sim1221861.jpg
Cumhuriyet gazetesi, silahlı terör örgütü TKP/ML-TİKKO lideri İbrahim Kaypakkaya'yı andı. Hem de Kaypakkaya'nın katledildiği vurgusu yaparak.

Cumhuriyet'in sahiplendiği TKP-ML-TİKKO'nun amacı polise göre şöyle: Mevcut anayasal düzeni silahlı halk ayaklanması yoluyla yıkıp yerine Marksist-Leninist-Maoist ilkelere dayalı Sosyalist bir düzen kurmak ve nihai amaç olan Komünizme geçmektir.

İŞTE CUMHURİYET'TE YER ALAN O HABER:

Kaypakkaya unutulmadı
Tunceli'de 37 yıl önce güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada yaralanan ve gözaltındayken katledilen TKP-ML lideri ve 68 kuşağının öğrenci önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, Çorum'un Sungurlu ilçesi Karakaya köyündeki mezarı başında anıldı.

Dersimliler Derneği, Devrimci Hareket, EMEP, ESP, İHD Ankara Şubesi, ÖDP, Partizan, SDP, SP, 78'liler Girişimi üyelerinin aralarında bulunduğu çok sayıda kişi Karakaya köyü yakınlarında bir araya gelerek jandarmanın yaptığı aramanın ardından Kaypakkaya'nn mezarına doğru yürüdü.

Katılımcılar, “İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür” yazılı bir döviz ve Kaypakya'nın fotoğraflarını taşıdı. Katılımcıları, mezarın başında Kaypakkaya'nın üvey annesi Şükran Kaypakkaya, Kardeşi Ali Ekber Kaypakkaya, yeğenleri ve Karakaya köylüleri karşıladı.

Katılımcılar adına basın açıklamasını okuyan Yalçın Kolçak, “Onlardan büyük bir miras aldık. Bunu ileriye taşımaya kararlıyız. Faşist saldırıların yoğunlaştığı bugünlerde tüm geri adım attırma çabalarına karşı şehitlerimizin anısına daha büyük bir bağlılık sergileyeceğiz” diye konuştu. Kaypakkaya'nın mezarına Tunceli'den getirilen ağaç ve çiğdemler dikildi.



/ VAKİT
17 Mayıs 2010

FarukARSLAN. 06-08-2010 16:04

‘Cumhuriyet'çiler vergi de kaçırmışlar
 
‘Cumhuriyet'çiler vergi de kaçırmışlar
http://img689.imageshack.us/img689/4...sim1253721.jpg
Ortaklarının parasını Cumhuriyet gazetesine karşılıksız olarak kullandırarak bu gazeteye ‘örtülü kazanç' sağlayan Yeni Gün Holding'in, vergi kaçırarak devleti zarara uğrattığı da ortaya çıktı. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'na ulaşan raporlar; hem Yeni Gün Holding'in, hem de Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber'in yüklü miktarda vergi kaçırdığını gösteriyor. İki şirketin kaçırdığı vergi miktarının toplamı yarım milyon lirayı aşıyor.

Halka açık bir şirket olan Yeni Gün Holding'in kaynaklarıyla Cumhuriyet gazetesine örtülü kazanç sağlandığını gösteren vurgun çarkında, büyük vergi kaçağı da ortaya çıktı. Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) ‘örtülü kazanç'ı gösteren raporlarının ardından Vakit; hem Yeni Gün Holding'in, hem de Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber'in yüklü miktarda vergi kaçırdığını gösteren vergi raporlarına ulaştı.

SPK İHBAR ETTİ, MALİYE İNCELEDİ

Yeni Gün Holding parasının 2002-2004 yılları arasında Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber Ajansı'na karşılıksız olarak kullandırıldığını tespit eden SPK, bu yolla holding ortaklarının 1.5 milyonun üzerinde zarara uğratıldığını belirledi. SPK, konuyu raporlaştırdıktan sonra İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusu yaparak Sermaye Piyasası Kanunu'nun 15/son maddesi kapsamında işlem yapılmasını istedi.

YARIM MİLYON LİRAYI AŞAN VERGİ KAÇAĞI

Suç duyurusu ile yetinmeyen SPK, Cumhuriyet gazetesinin, örtülü kazanç sağlayan vurgun çarkında vergi kaçırmış olabileceğinden hareketle konuyu Maliye Bakanlığı'na da bildirdi.

http://habervaktim.com/gommefoto/15435491543.jpg

Maliye Bakanlığı'nın talimatıyla yapılan incelemeler sonucu hazırlanan raporlar, SPK'nın şüphesinde haklı olduğunu orta koydu. Kağıthane Vergi Dairesi ve Marmara Vergi Dairesi murakıplarının Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi üzerinde inceleme yaparak hazırladığı raporlarında; Yeni Gün Holding ile Cumhuriyet gazetesini çıkaran Yeni Gün Haber'in yüklü miktarda vergi kaçırdığını gösteriyor. İki şirketin kaçırdığı vergi miktarının toplamı 629.780 TL olarak hesaplandı.

VERGİ CEZALARI KESİLDİ

İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Marmara Kurumlar Vergisi Dairesi Müdürlüğü tarafından Yeni Gün Haber (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) hakkında hazırlanan 8 ayrı raporda, söz konusu şirkete 437.423 TL vergi ve vergi ziyaı cezası verildiği görülüyor. Yeni Gün Holding'in bilançolarını inceleyen Kağıthane Vergi Dairesi gelir kontrolörleri ise vergi kaçırıldığını tespit etti ve bu şirkete 192.357 TL vergi ve vergi ziyaı cezası verdi.

DAVADA KİMLER YARGILANIYOR?

SPK'nın suç duyurusu üzerine Ekonomik Suçlar Savcısı Sadi Yoldaş'ın yürüttüğü soruşturma sonucunda açılan dava devam ediyor. İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davada; Yeni Gün Holding'in yönetim kurulu üyeleri İlhan Selçuk (Cumhuriyet gazetesinin imtiyaz sahibi), İbrahim Yıldız (Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni), Akın Atalay (aynı gazetenin avukatı), Günay Çapan (Ergenekon sanığı), Mehmet Kenan Tekdağ (Ciner Medya Grup Başkanı), Osman Berkmen, Alev Coşkun, Erol Erkut ve Ertin Akgüç 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyorlar.

SPK 15/SON NE DİYOR?

Sanıkların ihlal ettikleri belirtilen Sermaye Piyasası Kurulu 15/son maddesinde, “Halka açık anonim ortaklıklar yönetim, denetim veya sermaye bakımından dolaylı veya dolaysız olarak ilişki bulunduğu diğer bir teşebbüs veya şahısla emsallerine göre bariz şekilde farklı fiyat, ücret ve bedel ödemek gibi örtülü işlemlerde bulunarak karını ve/veya malvarlığını azaltamaz” deniliyor.

/ VAKİT
7 Haziran 2010

redyellow 06-08-2010 17:11

İYİ Kİ VAKİT VAR!

Teşekkürler.

FarukARSLAN. 06-25-2010 18:33

Bahçeli'yi terleten BELGE
http://img714.imageshack.us/img714/2...sim1281261.jpg
Artan terör olaylarından hükümeti sorumlu tutarak, İmralı'daki teröristbaşının idamı için idam cezasının yeniden getirilmesini isteyen MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi “terleten belge” yine gündemde.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, önceki gün Meclis”te düzenlediği basın toplantısında, “Abdullah Öcalan'ı teslim edenlere idam edilmeyeceği garantisi verildiğini iddia edenlere hodri meydan!.. İspatlamayan namerttir. Eğer böyle bir belge varsa, derhal açıklansın!.. 2002'de idam cezasının kaldırılmasına MHP karşıydı. O dönem idamın kaldırılmasına Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları destek verdi” dedi.

Peki resmi belgeler ne diyor?

Belgelere göre, 12 Ocak 2000'de yapılan 7.5 saatlik liderler zirvesinden sonra yapılan açıklamada; “Apo'nun idam dosyasının Başbakanlık'ta bekletilmesi” kararına varıldığı duyuruldu... Bu ortak açıklamada Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz'ın imzaları vardı.

Meclis zabıtlarına göre de;

İdamı kaldıran yasa, 253 oyla kabul edildi... MHP'li 12 milletvekili oylamaya katılmadı... 27 AK Partili “kaldırılmasın” oyu kullandı.

Devlet Bahçeli, 25 Haziran 2002'de, “İdam cezaları uygulanmayacak diyen moratoryumun altında imzamız var. İmzamıza sadık kalacağız” dedi.

Devlet Bahçeli, 16 Şubat 2002'de Ecevit'e söz verdi: “Apo'nun idamının kaldırılmasını hükümet meselesi yapmayız, alınganlık da göstermeyiz!'”

İşte Bahçeli'yi terleten belge:

http://img714.imageshack.us/img714/2459/52436467467.jpg


/ VAKİT
25 Haziran 2010

hipermuhafazakar 06-25-2010 19:19

Alıntı:

FarukARSLAN. Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 747384)
Cumhuriyet örgüt liderini andı!
http://img143.imageshack.us/img143/3...sim1221861.jpg
Cumhuriyet gazetesi, silahlı terör örgütü TKP/ML-TİKKO lideri İbrahim Kaypakkaya'yı andı. Hem de Kaypakkaya'nın katledildiği vurgusu yaparak.

Cumhuriyet'in sahiplendiği TKP-ML-TİKKO'nun amacı polise göre şöyle: Mevcut anayasal düzeni silahlı halk ayaklanması yoluyla yıkıp yerine Marksist-Leninist-Maoist ilkelere dayalı Sosyalist bir düzen kurmak ve nihai amaç olan Komünizme geçmektir.

İŞTE CUMHURİYET'TE YER ALAN O HABER:

Kaypakkaya unutulmadı
Tunceli'de 37 yıl önce güvenlik güçleriyle girdiği çatışmada yaralanan ve gözaltındayken katledilen TKP-ML lideri ve 68 kuşağının öğrenci önderlerinden İbrahim Kaypakkaya, Çorum'un Sungurlu ilçesi Karakaya köyündeki mezarı başında anıldı.

Dersimliler Derneği, Devrimci Hareket, EMEP, ESP, İHD Ankara Şubesi, ÖDP, Partizan, SDP, SP, 78'liler Girişimi üyelerinin aralarında bulunduğu çok sayıda kişi Karakaya köyü yakınlarında bir araya gelerek jandarmanın yaptığı aramanın ardından Kaypakkaya'nn mezarına doğru yürüdü.

Katılımcılar, “İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür” yazılı bir döviz ve Kaypakya'nın fotoğraflarını taşıdı. Katılımcıları, mezarın başında Kaypakkaya'nın üvey annesi Şükran Kaypakkaya, Kardeşi Ali Ekber Kaypakkaya, yeğenleri ve Karakaya köylüleri karşıladı.

Katılımcılar adına basın açıklamasını okuyan Yalçın Kolçak, “Onlardan büyük bir miras aldık. Bunu ileriye taşımaya kararlıyız. Faşist saldırıların yoğunlaştığı bugünlerde tüm geri adım attırma çabalarına karşı şehitlerimizin anısına daha büyük bir bağlılık sergileyeceğiz” diye konuştu. Kaypakkaya'nın mezarına Tunceli'den getirilen ağaç ve çiğdemler dikildi.



/ VAKİT
17 Mayıs 2010

Bunlar her sene o terör örgütlerinin liderlerini öldürülenlerini anıyor onların taziyelerini yayınlıyor. Bununla ilgili br facebook gurubu açmalı aslında, 'Cumhuriyet apo ölünce onada taziye yayınlarmı' diye

FarukARSLAN. 06-25-2010 22:00

Alıntı:

hipermuhafazakar Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759242)
Bunlar her sene o terör örgütlerinin liderlerini öldürülenlerini anıyor onların taziyelerini yayınlıyor. Bununla ilgili br facebook gurubu açmalı aslında, 'Cumhuriyet apo ölünce onada taziye yayınlarmı' diye

Evet, her yıl aynısını yapıyorlar.
Asker katillerini 'şehit' diye lanse edip birde aynı o sayfada askerden aldıkları 'reklamı' neşrediyorlar.

Al gülüm ver gülüm geçinip gidiyorlar..
Sonra bizde "askeriye milletin göz bebeği" diye kendimizi kandırıyor bu komünist artıklarına bel bağlıyoruz..

FarukARSLAN. 07-04-2010 17:53

http://img685.imageshack.us/img685/6...sim1294661.jpg
TSK'nın internet sitesinde; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu ziyaretleri yer aldı ama... Bakın nasıl yer aldı...

Başbakan'ın adı yok, Kemal'in Önder Sav'la adı var!
TSK'nın internet sitesinde; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu ziyaretleri yer aldı ama;

1- Sitede; Başbakan Erdoğan'ın ve bakanların adı yok, Kemal'in Önder Sav'la ismi var!
2- Başbakan Erdoğan'ın fotoğrafları 1 gün sonra, Kılıçdaroğlu'nun aynı gün servis edildi!
3- Başbakan'a 12 fotoğraf, Kılıçdaroğlu'na 14 fotoğraf!
4- Erdoğan'ın fotoğrafını TSK fotoğrafçısı çekti, Kılıçdaroğlu'nun fotoğrafını CHP Genel Merkezi'nin fotoğrafçısı ve kameranı çekti!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Güneydoğu ziyareti CHP'nin siyasi şovuna döndü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 3 bakanıyla birlikte, Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki terörist saldırıda şehit düştüğü Gediktepe mevzisini ziyaret etmiş. Ziyaretin fotoğrafları, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli tarafından çekildi. Devletin ajansı Anadolu Ajansı (AA) ve televizyonu TRT ziyaret çekimine alınmadı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Genel Sekreter Önder Sav'ın, Siirt, Şırnak ve Hakkari'de nöbet tutan askerler ziyaretine CHP Genel Merkezi'nin fotoğrafçısı ve kameramanı alındı, ziyarete Anadolu Ajansı ve TRT alınmadı. CHP Genel Merkezi'nin çektiği fotoğraflar kamuoyuna duyuruldu. CHP'nin, stratejik öneme sahip yerlerde çektikleri görüntülerin CHP'ye bırakılması dikkat çekici bulundu.


http://img704.imageshack.us/img704/9176/71379031.jpg

TSK'NIN CHP AŞKI DETAYLARDA-TIKLAYIN
Genelkurmay Başkanlığı'nın "www.tsk.tr" adresli internet sitesinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun propagandası yapılıyor.

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Güneydoğu ziyareti aynı gün (2 Temmuz 2010) internet sitesine konuldu, ziyarete ilişkin 14 fotoğraf yayınlandı.

İŞTE KILIÇDAROĞLU'NUN SİTEDE YER ALAN FOTOĞRAFLARI-TIKLAYIN

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, 20 Haziran 2010 tarihinde 3 bakanla gerçekleştirdiği Güneydoğu ziyareti bir gün sonra (21 Haziran 2010) internet sitesine konuldu, ziyarete ilişkin 12 fotoğraf yayınlandı.


http://img689.imageshack.us/img689/9169/10466179.jpg
İŞTE SİTEDE YER ALAN ERDOĞAN FOTOĞRAFLARI - TIKLAYIN

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, Başbakan Erdoğan'ın ve bakanların Güneydoğu ziyaretine ilişkin yayınlanan fotoğraflara ait linkte isimleri dahi verilmedi. (TIKLAYIN) adlı adreste, “20 Haziran 2010 Tarihinde Van-Hakkari Bölgesine Yapılan Ziyaret ile İlgili Görüntüler - 21 Haziran 2010” ifadeleri yer alıyor.

Başbakan ve 3 bakanın ismini dahi vermeyen Genelkurmay Başkanlığı'nın yetkilileri, internet sitesinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra CHP Genel Sekteri Önder Sav ile ziyarete katılan askeri yetkililerin isimleri tek tek verildi. (TIKLAYIN) adlı adrese girildiğinde, şu ifadeler yer alıyor:

“Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker BAŞBUĞ ve CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU'nun Güneydoğu Ziyareti (02 Temmuz 2010)

02 Temmuz 2010 tarihinde Doğan Köyü Sarıyaprak Üs Bölgesi (Siirt/Pervari), Gürvil Jandarma Sınır Bölüğü(Şırnak/Bağlıca) ve 20'nci Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı(Hakkari/Çukurca)'na gerçekleştirilen bu ziyarete; Kara Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, 2'nci Ordu Komutanı ile birlikte CHP Genel Sekreteri katılmıştır.”

ERDOĞAN, 3 BAKANLA KATILMIŞTI

Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki terörist saldırıda şehit düşen 11 asker için 20 Haziran 2010 tarihinde Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı'nda devlet töreni düzenlenmiş, Törene katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atilla Işık ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay'la birlikte çatışmanın yaşandığı Gediktepe Bölgesi'nde mevzide inceleme bulunmuştu.

Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde, Orgeneral İlker Başbuğ'u ziyaret edenler ile İlker Başbuğ'un ziyaret ettiği yerler ve kişiler isim isim veriliyor.

4 FOTOĞRAF ALTI

1- TSK'nın, Gediktepe'deki mevziye çıkılmasına ilişkin duyurusunda, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanların isimleri dahi yer almadı.

2- TSK'nın yayınladığı fotoğraflarda, Başbakan Erdoğan ve 3 bakanın ziyarete katıldığı görülüyor. TSK, fotoğrafta yer alan kişilerin kim olduğunu yazmamış!

3- TSK'nın internet sitesinde, Orgeneral İlker Başbuğ'un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Güneydoğu ziyaretine çıktığını duyuruyor.

4- TSK'nın, internet sitesinde, ziyarete CHP Genel Sekteri Önder Sav'ın da katıldığını duyurmuş… Yetmemiş, ziyarete katılan askeri yetkililerin isimleri tek tek sıralamış…

Ulusal Parti İstanbul İl Başkanı Nizamettin Aydın:
“KILIÇDAROĞLU'NUN PROPAGANDA RESMİNİ ÇEKTİRMEK GENEL KURMAY'A MI KALDI?”

Ulusal Parti İstanbul İl Başkanı Nizamettin Aydın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile nöbet tutan askerlerle fotoğraf çekmesini eleştirdi ve “Kılıçdaroğlu'nun propaganda resmini çektirmek Genel Kurmay'a mı kaldı?” diye sordu.

Nizamettin Aydın, “Kemal Kılıçdaroğlu'nu eğer Genel Kurmay davet etti ise o tepede ayakta bir Kılıçdaroğlu resmi çektirmesi büyük bir suç olmuştur. Kılıçdaroğlu'nun seçim kampanyasını düzenlemek Genel Kurmay'a mı düşmektedir? (…) Bir siyasi partinin seçim propagandasına alet olamazlar. (…) Genel Kurmay CHP Genel Başkanını o tepeye götürmeli, askerlerle görüştürmeli ve fotoğraf çektirmemelidir. Eğer çektirirlerse bunun vebali de onların üzerine olacaktır” dedi.

“ŞEHİT ASKER CENAZELERİNE KATILSIN”

Kemal Kılıçdaroğlu'nun şehit asker cenazelerine katılması gerektiğine dikkat çeken Nizamettin Aydın, “Kaldı ki Kılıçdaroğlu daha asker cenazelerine bile gitmemektedir. Askerin ölüsüne gitmeyen Kılıçdaroğlu'nun askere moral verecek bir yüzü mü vardır!

Tüm Türkiye şehit cenazelerine koşarken Kılıçdaroğlu asker cenazelerine katılmamış, sadece sivillerin cenazesine katılmıştır. Bu bile Kılıçdaroğlu'nun ne ince Kürtçü hesaplar peşinde koştuğunu göstermektedir. Kılıçdaroğlu askere destek vermek istiyorsa gitsin şehit askerlerin cenazesine, alsın eline bir Türk bayrağı ve öyle resim çektirsin. Ama bunu yapamaz, çünkü işbirliği halinde olduğu, oy almayı umduğu PKK'lı çevreleri karşısına almak istemez. Hele hele ABD'yi karşısına hiç alamaz” diye konuştu.




/ VAKİT
4 Temmuz 2010

FarukARSLAN. 07-05-2010 14:32

Amiral'in ŞOK ses kaydı
http://img27.imageshack.us/img27/2029/resim1296841.jpg
Çocuklarına “Türkiye'yi terk edin” vasiyetiyle gündemde olan Deniz Kuvvetleri Plan Prensipler Başkanı Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz'in yeni bir ses kaydı internete düştü. Amiral Gürdeniz, bu kez de, Türk halkına, Türk halkının manevi değerlerine hakaretler yağdırıyor. Başörtüsüyle, kurban ibadetiyle alay ediyor.

Dailymotion'da yayına konulan ses kaydında, memleketini çok sevdiği söylenen Tümamiral Gürdeniz'e ait olduğu ileri sürülen kişi, çocukları ve damadına “Bu ülkeyi terk edin” vasiyetinde bulunuyordu. Gerekçesi ise, Türkiye'nin her geçen gün İslamlaşmasıydı! Ses kaydında Tümamiral Gürdeniz olduğu iddia edilen kişi “Türkiye'yi ter edin. Gidin kendinizi kurtarın. Çünkü Türkiye Araplaşıyor, İslamlaşıyor, çok feci ülke oluyor. Her metre karesine bir cami düşecek ve ezandan uyuyamayacaksınız. Gidin kendinizi kurtarın” diyordu.

BUNLARI SÖYLEYEN BİR AMİRAL

Dailymotion'a yine Gürdeniz'e ait olduğu iddia edilen bir ses kaydı düştü. Kayıttaki kişi, Türk halkının manevi değerlerine hakaretler ediyor. Başörtüsü ile kurban ibadeti ile alay ediyor.

İşte Gürdeniz olduğu iddia edilen kişinin ağzından dökülenler:

-Foça olağanüstü bir yer. Çok Atatürkçü, cumhuriyetçi. Halkı çok güzel, yani hakli CHP kökenli.

-Türbanlı göremiyorsunuz, çarşaflı türbanlı insan yok.

ŞİMDİ DE KURBAN İBADETİ İLE ALAY EDİYOR

-Kurban kafalarını asacağız çam ağaçlarının üstüne (Gülüşmeler)

-Ne biçim adettir ya. Kurban bayramına artık ihtiyaç var mı bu dönemde?

-Böyle kıroluk mu olur? (Gülüşmeler)

-Eğer türban kutsal yerleri örtüyorsa en kutsal yerler donun örttüğü yerler demiş (gülüyor), çok hoşuma gitti

-Dünya tarihini incele, dinin fanatizm ve dogmayı kullananlar tek şeyden anlamış abi.. Devrimler ve güçten başka bir b..'la olmaz bu.

-Değer ve inanç senin sistemine rakip oluyorsa ne yapacaksın? Bunun hesaplaşması güçle olur, başka bir şeyle olmaz.

TÜRK HALKI ÖYLE KARAKTERSİZ Kİ, KANDİLDE MESAJ ATIYOR

-Laik, sosyal, hukuk devletimiz sonsuna dek inşallah…
Bizim bayramımız da bu. Arabın bayramını bayram kabul etmiyorum abi. Bizim bayramımız budur.
-Şimdi bu Türk halkı öyle karaktersiz ki, Kandil oldu mu bin tane mesaj; sana da geliyordur herhalde, onların hiçbirine ben cevap bile yazmıyorum. Onların hepsinin ismi var.

İŞTE O SES KAYDI:







/ Habervaktim
5 Temmuz 2010

Necip Fazıl 08-19-2010 13:16

HPG de meydanlarda: 'HAYIR' deyin yoksa...
 
http://www.habervaktim.com/resim/resim137336_2.jpg
HPG de meydanlarda: 'HAYIR' deyin yoksa...

CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun memleketi Tunceli'de “hayır” oylarını terör örgütünün tehditleri artıracak!

Terör örgütü, referandumun yaklaşmasıyla muhalefet partilerine yarayacak olan “hayır” propagandasına hız verdi. Tunceli'de yol kesip halkı “referandumu ya boykot edeceksiniz ya da hayır oyu kullanacaksınız” diye tehdit eden terör örgütü bu kez de Dersim'de benzer içerikli bir bildiri dağıttı.

Terör örgütünün bir kolu olan HPG'nin dağıttığı bildiri “Yurtsever Dersim Halkına” ifadesiyle başlıyor. Bildiride “Yurtsever Dersim halkını özgür anayasa yalanlarına karşı uyanık olmaya, BDP'nin boykot tavrına destek vermeye veya HAYIR oyu kullanarak hükümetin oyununu bozmaya çağırıyoruz. Bunu yapmayan parti yada değişik kesimler hedeflerimizin başında yer alacaklarını bilmelidirler” tehdidinde bulunuldu.

AKP'NİN OYUNUNU BOZALIM


HPG bildirisinde, ayrıca şu ifadeler yer alıyor: “Bu temelde halkımızın sokaklara dökülmesini, onursuzluğa, kimliksizliğe, asimilasyona, imha ve inkar politikalarına karşı AKP'nin oyununu bozmasını istiyoruz. Bildiride “Gün onur günüdür”, “Yaşasın başkan apo”, “Yaşasın kürt halkının direnişi”, “Kahrolsun faşist işbirlikçi TC Devleti” gibi sloganlara da yer verildi.


VAKİT

http://habervaktim.com/gommefoto/97775951772.jpg

serdary 07-30-2011 12:49

Bu da torpilin belgesi
 
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner'in oğlu Kerem Mustafa Koşaner'in ASELSAN, gelini Berrin Koşaner'in ise HAVELSAN'da çalıştığını dünkü haberimizde aktarmıştık.

Dünkü “Çocukları da PAŞA gibi” haberimiz gündeme bomba gibi düştü. Dün sayısız internet haber sitesinin “Akit bombayı patlattı” yorumuyla alıntıladığı haberimiz, milletin çocukları memleketin dört bir yanında ve özellikle Güneydoğu'da askerlik yaparken birçok paşanın ve emekli askerin çocuğunun savunma sanayinde köşeleri kaptığını ortaya koyuyordu. Haberimizle, ballı paşa çocuklarını isim isim deşifre etmiştik. Bugün de bu paşa çocuklarının ASELSAN, HAVELSAN, TAI TUSAŞ gibi savunma sanayi şirketlerine torpille yerleştirildiklerini ortaya koyan örnek bir belge yayınlıyoruz. Bu belge hem de TSK'nın en tepesindeki isimle yani Genelkurmay Başkanı Org. Koşaner'le ilgili...

BU DA TORPİL BELGESİ
http://habervaktim.com/gommefoto/87532591033.jpg


Koşaner'in gelini Berrin Koşaner'in HAVELSAN'da nasıl işe başlatıldığının belgesine ulaştık. Ulaştığımız belgeye göre, Berrin Koşaner HAVELSAN'a geçerlilik süresini yitirmiş bir KPSS notu ile girmiş ve işe girmesini bizzat HAVELSAN Genel Müdürü takip etmiş.


YAPTIĞI İŞLEMİN USULSÜZ OLDUĞUNU DA İTİRAF EDİYOR

2010 tarihli belgede HAVELSAN Genel Müdürü Dr. Faruk A. Yarman, Berrin Koşaner'in kurumda işe başlatılması için şöyle talimat veriyor: “Şirketimize iş başvurusunda bulunan Sn. Berin KOŞANER Personel Seçme Esasları Prosedürü kapsamında önkoşul olarak KPDS sınavına 2005 yılında girmiş ve yeterli puanı almıştır. (KPDS 80) Her ne kadar bu sınavların 3 yıl geçerliliği bulunsa da, ilgili adayın işe yerleştirilebilmesi için işe alım prosedürünün devam etmesi ve Personel Değerlendirme Kurulu'ndan da geçer not alması durumunda istihdam edilmesi hususunda gereğini rica ederim...”

YENER DÖNMEZ / YENİ AKİT

Kaynak

İntifada 07-30-2011 14:00

yener dönmez kralsın...
Akit farkı...

Özgür Çağrı 07-30-2011 14:03

bu haberi neden görevdeyken çıkarmadınız ?

Saltuk Buğra Han 07-30-2011 17:43

Ne olacak peki?
Koca paşa'nın çocukları markette kasiyerlik mi yapacaklardı.
Biri aselsana diğeri de havelsana girecekler tabi.
İnşallah bundan sonra da yeni kurulacak olan ve eleman sıkıntısı çekilen hevesiniz kursağınız da kaldı lan şirketin de devam edeceklerdir.

Ayrıca not olarak TÜRK SİLAHLI KUVVETLER'İ bizim her zaman göz bebeğimizdir.
Kişisel suçlardan dolayı köklü bir kurumun adını sık sık dile getirip şanlı ordumuzu küçük düşürücü yorumlardan uzak kalmalıyız.

Necip Fazıl 09-07-2012 03:09

Habervaktim.com büyük bir habercilik başarısına imza atarak, teröristbaşı Öcalan’ın Cengiz Çandar gibi isimlerle olan ilişkisinin resmi belgesine ulaştı.

PKK'yı ve destekçilerini çok iyi bilen bir isim olan Şemdin Sakık'ın mektubunu yayınlayan Akit'i, Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Ahmet Altan, Yasemin Çongar gibi gazetecileri hedef göstermekle suçlayan candaşlar korosu bakalım bu belge karşısında ne diyecek…


ÇANDAR CEVAP VEREBİLECEK Mİ?


Yazılarında sürekli teröristbaşı Öcalan özgürlüğüne kavuşmadan Kürt sorununun çözülmeyeceğini savunup, PKK'lı teröristlere genel af isteyen ve bu söylemine karşı “ne yaptığının farkında mısın” diyen Akit'i, Habervaktim'i linç etmeye kalkışan Cengiz Çandar, bu belgeye ne cevap verecek?

İŞTE O BELGE


İmralı canisi Öcalan'ın 14.10.2009 tarihinde “avukatları” ile yaptığı görüşmenin resmi tutanaklarına ulaştık.


(Bu “avukat” Cengiz Çiçek. Çiçek 2011'de “terör örgütüne kuryelik” suçundan tutuklandı.)


Resmi tutanağa göre, Cengiz Çiçek, beraberinde ilk defa görüşmeye gelen 3 avukat daha getirmiş.


Bu isimler şöyle: Bedri Kuran, Süleyman Kaya, Serhat Ölmez.


Görüşme Öcalan ile bu 4 avukat arasında geçiyor.

HEMEN KENDİNİZİ TANITIN

İlk defa görüşmeye gelen avukatlar önce Öcalan'a kendilerini tanıtıyor, doğum yerlerini söylüyor.
Tanıtma Öcalan'ın "Hemen tanıtın kendinizi" emri ile başlıyor. İlk sözü Serhat Ölmez alıyor ve "Diyarbakırlıyım, Mersin'deyim Mersin İl Başkanıyım" diyor.



Görüşmeyi ilginç kılan, avukatların bebek katiline, bazı isimlerden “çok özel selamlar” getiriyor oluşu.


AYNEN TUTANAKLARDAN AKTARIYORUZ:


Cengiz ÇİÇEK: Biz Cengiz Çandar ile görüştük


ÖCALAN: He.

Cengiz ÇİÇEK: Cengiz Çandar'ın size çok özel selamları vardı.

ÖCALAN: Evet.

Cengiz ÇİÇEK: Kendisi (Cengiz Çandar'ı kastediyor) yani Kürt sorununun çözümünün artık bir yola girdiğini hiçbir gücün yani…


ÖCALAN: He. Önleyemeyeceğini


Cengiz ÇİÇEK: Bu hani bu gidişatı önleyemeyeceğini söyledi.


ÖCALAN: Tamam.


Cengiz ÇİÇEK: Onun dışında yani gerek sizin yani PKK'ya çağrı yapmanız durumunda gerek PKK'nın kendi iradesiyle sınır dışına çekilmesi durumunda bile bu sorunun gerçek anlamda çözülemeyeceğini. Çünkü PKK'nın karakteri gereği artık bir bölge örgütü olduğunu. İşte bu Suriyelileri, İranlıları ne yapacaklar?


ÖCALAN: Tabi tabi


Cengiz ÇİÇEK: Bu konuda hani bölgesel bir mutabakat gerektiğini söyledi. Yani soruna da bu temelde yaklaştığını söyledi.


ÖCALAN: FKÖ gibidir. FKÖ'yü de geçti PKK tabi yani o anladım. Bu hususu anladım başka ne dedi?


Cengiz ÇİÇEK: Onun dışında Hasan Cemal'la hani bölge gezisini değerlendirdi.


ÖCALAN: Bölge genelini


Cengiz ÇİÇEK: Bölgeyi gezmişlerdi


ÖCALAN: He.


Cengiz ÇİÇEK: Oradaki izlenimlerini şu dedi yani biz Milliyet'te görüşmüştük kendisi ile yani buradaki plazalarda yaşayanlar ve bu ülkenin siyasetini belirleyenler maalesef bölgenin nabzını iyi göremiyor.


ÖCALAN: Bilmiyor evet.


Cengiz ÇİÇEK: Aslında bu da aslında sorunun temel şeylerinden biri.


ÖCALAN: Yani


Cengiz ÇİÇEK: Algılama sorunu var yani.

ÖCALAN: Elit siyasi elit sorunun farkında değil.






Habervaktim.com ÖZEL

Necip Fazıl 11-10-2012 13:59

Sarıyer’deki ETÖ karargahını akit deşifre etti

http://www.habervaktim.com/resim/resim272132_1.jpg?t=

Akit muhabirleri Sarıyer’deki Jitem Sorgu Merkezi’ni görüntülemişti.

Geçtiğimiz martta Akit'te yayınlanan ‘Jitem'in sorgu merkezini bulduk' başlıklı haberde dikkat çekilen Kilyos Jandarma Komutanlığı bahçesinde bulunan JİTEM sorgu merkezinin Ergenekon'da ifade veren gizli tanık Huzur'un tarif ettiği Ergenekon üssüyle aynı yer olduğu ortaya çıktı. Ergenekon davasının önceki gün tamamlanan 257. duruşmasında konuşan gizli tanık ‘Huzur'un tarif ettiği Sarıyer'deki Ergenekon sorgu merkezini Akit 9 ay önce 5 Mart 2012'de tespit edip kamuoyuyla paylaştı. Mahkemenin sorgu merkezine ilişkin haberi ve fotoğrafları talep edeceği bildirildi.

ERGENEKON'UN BİNASI SARIYER'DE

Ergenekon davasının önceki gün tamamlanan 257. duruşmasında konuşup eski DHKP-C'li olduğunu söyleyen gizli tanık Huzur, “Terör faaliyetinde olduğum sırada İstanbul Sarıyer'de bir binanın Ergenekon binası olduğunu düşündüm. Yan yana gelmesi mümkün olmayan politikacı, general, yazar kişilerin gelip gittiği istihbaratı nedeniyle böyle düşündüm. Bu istihbaratı binada aşçı olarak çalışan örgüt elemanından aldım. Örgüte yazdığım raporda binaya eylem koyacağımı bildirdim. Örgütten, burayı unutmam söylendi. Ben bu raporu yazdıktan kısa süre sonra polis, İstanbul sorumlusundan en alt elemanına kadar örgüte büyük operasyon yaptı. Ben bu operasyonun Ergenekon binasıyla ilgili rapor verdiğim örgüt üyeleri tarafından yapıldığını düşünüyorum. Operasyon talimatını verenlerin aynı zamanda Ergenekon tarafından yönlendirildiğini düşünüyorum” dedi. Gizli tanık Huzur'un tam olarak tarif edemeyip “yerini tam olarak bilmiyorum” dediği Ergenekon merkezini Akit fotoğraflarıyla birlikte kamuoyunun dikkatine sunmuştu. Geçtiğimiz mart ayında ‘JİTEM'in sorgu merkezini bulduk' başlığıyla yayınladığımız haberde adı geçen sorgu merkezinin gizli tanık Huzur'un tarif ettiği yer olduğu vurgulandı.

AKİT'TE YAYINLANAN FOTOĞRAFLAR TALEP EDİLECEK

05 Mart 2012'de muhabirlerimizle birlikte JİTEM'in sorgu merkezini tespit eden Harun Akdere'nin söyledikleriyle, önceki gün Ergenekon davasında ifade veren DHKP/C terör örgütü eski mensubu gizli tanık Huzur'un söyledikleri birebir örtüşüyor. 1999 yılında JİTEM tarafından kaçırılıp Sarıyer Kilyos'ta bir sorgu merkezine götürülen Harun Akdere burada 3 gün sorgulandığını, sorgusuna Ergenekon sanığı Veli Küçük ve Musevi aksanıyla konuşan bir sivilin katıldığını belirtiyor. Sorgu merkezinin Sarıyer sırtlarında bulunan Kilyos Jandarma Komutanlığında olduğunu söyleyen Akdere, Akit muhabirleriyle birlikte sorgu merkezinin bulunduğu alanda keşif yaptı. Görgü tanıklarına göre Ergenekon operasyonlarının başladığı 2007 yılında alelacele yıkılan sorgu merkezine ait binanın kalıntıları arasında sorgu odasını bulan Akdere ‘işte tam olarak bu odada sorguya alındım. Veli Küçük geldiğinde diğer sorgucuların hepsi ‘komutanım hoş geldiniz' diyordu' şeklinde konuşuyor. Mahkemenin sorgu merkezine ilişkin haberi ve fotoğrafları talep edeceği bildirildi.

Yeni Akit

Özgür Suriye 01-22-2014 01:25

Ah baykal ah..

sen bile bu vatan haini Kılıçdaroğlu'ndan daha iyiydin.

Baykal en azından vatansever bir insandı K.K. ise kendi ülkesinin milli istihabarat teşkilatını yabancı ülkelere şikayet eden , cia in mossad ın kgb nin operasyonlarına bir şey demeyen ama mit in operasyon yapmasına karşı çıkan bir hain.

Gülen örgütü de israil den aldığı talimat ile baykal ı kaset komplosu ile devirip, kk yı chp nin başına geçirdi.

gülenistler de bu seçimde chp yi destekleyeceklermiş, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş!

annesi ermeni , kendisi dersimli bir kürt alevisi olan k.k. ile gülen örgütü lideri f.g. nin aşkı hayırlı olsun. :karizmatik:

Alıntı:

Necip Fazıl Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 604909)
Kılıçdaroğlu'nun PKK’lıyla görüşmesi kayıtlara geçti


Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.



Kılıçdaroğlu'nun PKK'lıyla görüşmesi kayıtlara geçti. Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.

CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Günel'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.

CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'dayken PKK terör örgütü üyesi ve uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman Polisi tarafından teknik ve fiziki takipte bulunan Mustafa Günel ile görüştüğü telefon kayıtlarını 1986-1997 yılları arasında Alman Emniyeti'nde görev yapmış bir isim olan Araştırmacı Yazar Talip Doğan Karlıbel, habervaktim.com'a açıkladı.

TEKNİK TAKİP SONUCU ORTAYA ÇIKTI
Habervaktim'in ulaştığı telefon kayıtlarına göre, CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Güne'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.

BAŞKOMİSERİN ŞEHİT EDİLMESİ OLAYINA KARIŞTI
Daha önce Alman istihbaratında çalışmış olan Talip Doğan Karlıbel'in, Kılıçdaroğlu hakkındaki suç duyurusundan sonra harekete geçen savcılar, Almanya ile irtibata geçerek, Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla görüşüp görüşmediğini araştırdı. Savcıların Almanya'dan aldıkları bilgiler ışığında CHP'li Kılıçdaroğlu'nun 1980 yılında Bakırköy'de Başkomiser Osman Tekin'in şehit edilmesi olayına karışan PKK üyesi Mustafa Günel ile telefonla görüştüğü tespit edildi.

UYUŞTURCU TİCARETİNDEN GELEN TEKNİK TAKİP ELE VERDİ
Frankfurt Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi'nin PKK'lı Mustafa Günel'i 6 ay teknik ve fiziki takibe alması sonucu ortaya çıkan telefon görüşmesinde, PKK'lı Günel, Kemal Kılıçdaroğlu'na ‘Kemal abi' diye hitap ediyor. Adalarıyla birlikte büyük miktarda uyuşturucu ticareti yaptıkları gerekçesiyle teknik takibe alınan Günel'in Kılıçdaroğlu'yla gerçekleştirilen telefon görüşmesi de bu takip sonucu ortaya çıktı.

KALDIĞI OTELDE PARMAK İZİ VE DNA TESTİ YAPILMIŞ

Kılıçdaroğlu'nun kaldığı otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekipleri tarafından kayıt altına alındığına dair roporda şöyle deniliyor:

09.09.2008 tarihinde teknik takibe takılan Mustafa Günel adlı şahıs,

Öncelikli olarak ismini belirleyemediğiz kişiyle birçok kez telefon görüşmesi yapmıştır. Yaptığımız araştırmalarda cep telefonunda aradığımız sabit numaranın bir otel nosu olduğu tespit edilmiştir. Otel müdüriyetiyle irtibata geçilerek, bu şahsın kimlik numaraları alınmıştır. Kimlik bilgilerinden yaptığımız araştırmalar üzerine bu şahsın isminin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu 08.09.2008 tarihinde Almanya'ya giriş yaptığı tespit edilmiştir. Şahıs 11. 09. 2008 tarihin de otelden çıkış yaptıktan sonra otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekiplerimiz tarafından alınmıştır. DNA bankasındaki ana bilgisayara bu bilgiler aktarılmıştır.

Bu şahısın Almanya'ya giriş çıkışlarıyla ilgili daha detaylı bilgilerin ileriki zamanda Frankfurt narkotik şubeye verilecektir.

09.09.2008 tarihinde Mustafa Günel'le yapılan bilgiler Frankfurt Narkotik Şubesine ekli dosyada mevcuttur.

Mustafa Günel, 09.09.2008 tarihinde 5 ayrı görüşme yapmıştır.

Tüm görüşmeler aşağıda listelenmiş şeklide ilgili Frankurt Narkotik Şubesine gönderilmesine:


1. TÜ 12134

2. TÜ 12136

3. TÜ 12142

4. TÜ 12149

5. TÜ 12151

DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILABİLİR

Öte yandan Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı'nın Kemal Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla yaptığı görüşme dosyasını Meclis'e göndereceği ve dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyeceği bildirildi. Akrabası İbrahim Karabulut'un PKK'nın Hamburg sorumlusu olduğu Kılıçdaroğlu, daha önceki açıklamalarında “Almanya'dayken PKK üyesi hiçbir kimseyle görüşmedim” demişti.

İşte CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu ile PKK'lı Mustafa Günel arasında geçen telefon konuşması:

Kayıt Saati : 07.15

Kayıtta adı geçen kişiler ZP 1 MUSTAFA GÜNEL ZP 2 KEMAL KILIÇDAROĞLU

ZP .1 : Kemal abi hoş geldiniz Frankfurtta.

ZP. 2 : Mustafacım nasılsın sesini duyduğuma memnun oldum ne var ne yok İbrahim de gel dimi. ?

ZP. 1 : Yok o öğleden sonra gelecek saat 14.00 de doğru burada olur. Abi nerde buluşalım seninle bu gün. ? Ali abi de yanındamı. ?

ZP. 2 : Evet o da herhalde kalkmıştır. Sabah mahkemeye gideceğiz sizde isterseniz oraya gelin oradan birlikte beni gezdirirsiniz Frankfurtta.

ZP. 1 : Tama abi ben Tren İstasyonun da ki City Otel deyim bir kahvaltı yapayım ben de direkt adliyeye gelirim İbrahimin cep telefonu kapalı her halde kendisi daha yoldadır. Açılır açılmaz ona da söylerim, o da direkt adliyeye gelsin.

ZP. 2 : Tamam ben de bir duş alayım kahvaltımı yapıp hemen çıkmamız lazım mahkemede basın mensupları olacak, onlarla bir araya gelip müşterek duruşma salonuna gireceğiz.

ZP. 1 : Tamam Kemal abi görüşürüz.

ZP. 2 : Tamam Mustafa kendine iyi bak , Görüşmek üzere.



All times are GMT +3. The time now is 05:46.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025