Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   ♥ Oku Beni Ey Kitap! ♥ (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=347)
-   -   Beraber okuyoruz... Sonsuzluk Hecesi (Lâ) (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=125314)

Feride 04-07-2010 20:33

Alıntı:

Noktaların Efendisi Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 728823)
Toprağıma o kadar dedim...
bak şımartma bunu yarın bigün tepene çıkar görürsün dedim...
olsun abisi şımarsın dedi al işte...:w::hihi2::hihi2:

: ))))) Evet anlıyorum: D

Seyyah 04-07-2010 20:36

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 719401)
Belki de kalp ve akil, kadin ve erkege benzetilebilir. Fonksiyonlari ayri, lakin tek basina eksik ve birbirini tamamladiklari taktirde bir bütün olusturuyorlar. Bazen kalp birseyi algilamakta güçlük çekince akil'a basvuruyor, baska zamanlarda akil bir eksiklik duydugunda kalb'in yardimini diliyor :) Ve ikiside beden için son derece önem arz ediyorlar; ne kalpten nede bedenden vazgeçiliyor, vazgeçildigi ânda ölüm kaçinilmaz oluyor :)

Abla mükemmel bir örnek, izah. Bende bir cümle eklemek isterim,
Kalp ile akıl herkesde var, herkes ise bu birleşim. Yani hayatlarını birleştirip tek hayat yaşamaları lakin, asıl önemli olan ruh, ruh olmazsa ikiside boş yere uğraşıp durur. Ruh ise imandır.Ruh olmazsa bir ömür yaşayan iki et parçası olurlar. Rabbim üç öğeyi birleştirmeyi nasip etsin, biz toy kullarına..

Kur'ânTalebesi 04-07-2010 20:53

Alıntı:

Turkuas Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 728829)
Kalp ile akıl herkesde var, herkes ise bu birleşim. Yani hayatlarını birleştirip tek hayat yaşamaları lakin, asıl önemli olan ruh, ruh olmazsa ikiside boş yere uğraşıp durur. Ruh ise imandır.Ruh olmazsa bir ömür yaşayan iki et parçası olurlar. Rabbim üç öğeyi birleştirmeyi nasip etsin, biz toy kullarına..

Haklisin kardesim :) Ruh olmazsa belki fâni dünyada birseylere tutunarak ilerlemek mümkün olabilir (maddi degerler baglaminda). Fakat fâni hayat son buldugunda bu zaman zarfinda elde edilmis hersey beraberinde yok oluyor. En kârli alisveriste bulunanlar ise yaptiklari yatirimin meyvelerinden istifade etmek üzere kösklerine dogru seyahat edecekler Allah'in izniyle. Onlardan olmamiz ümidiyle :)

Tabi, sunu belirtmek gerekir ki fâni dünyaya çok fazla ehemmiyet verenler çogu kez elde ettikleri maddelerden umduklari sekilde istifade etmiyorlar. Ruhsal eksikliklerini maddeyle doldurabileceklerini düsünenbu sahislar, maddî bakimdan varlikli olduktan sonra eksikliklerini gideremediklerini farkedip baska arayislarda bulunuyorlar. Bu arayistan kazançli çikanlar O'nu (c.c.) bulanlardir. Digerleri ise çesitli bagimliliklara (alkol, uyusturucu, zina, kumar) saplaniyorlar. Bu bagimliliklar ise bir "kaçis" olusturuyorlar; aslindan kendilerinden kaçis.

Mâneviyattan uzak, varlikli (madden) insanlarin hayatlarini arastirmak huzurdan yoksun olduklarini anlamak için yeterli oluyor :)

Ukbâ 04-08-2010 10:25

Katkıları ile dünyamıza eşlik edenlerden mevlam razı olsun.

Cihan_ŞümuL 04-09-2010 22:07

Kitabın yarısından çogunu okudum.

Çok etkileyici.

okurken bambaşka alemlere gidiyorum.

Lakin...

Kafamı kurcalayan soru var:

Yazılanlar ,verilen bilgiler Kitaba uygun mu?

NûN 04-10-2010 23:06

Alıntı:

uranyum Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 730091)
Lakin...

Kafamı kurcalayan soru var:

Yazılanlar ,verilen bilgiler Kitaba uygun mu?

Hımm, soruyu tam anlayamadım uranyum, açarsan cevap vermeye çalışırım...

BELÂ AŞKTAN BÜYÜKTÜR

Söz gece içinde genişledi, ân geldi Kabil bir denge bozulmasında, direnmesine bir yüreklilik hali, bir göze almak cesareti yüklemeye yeltendi. Aşk aşk, diyecek, aşkına bir ölçüsüzlük cesareti giydirecek, göze alırım kendi bedelimi, öderim diyetimi, diyecekti ki yerini bir aşkınlık telâffuzunda belirledi.
Belirlediği yerde büyüklendi. Kolay olanı değil zor olanı seçmekle kibirlendi. Sesi yüksek perdeli, gözleri alev alevdi.

Âdemse usul usul, açık seçik söyledi. Bak bana, dedi. Uzun gece ırmaklarına benzeyen bu söyleşmekler sırasında sesini ilk kez yükseltti:

Aşk, diyorsun. Ölçüsü olmaz ya, varsa da ölçüsü, neler yapabildiğin değil, neler yapabilmediğindir.

Aşk aşk, diyorsun. Aşk adına yapıp yapabileceğin, olup da biteceğin bu mu senin?

Oğul, dedi, senin keşfettiğini ben çoktan eskitmiştim. Aşkı bana mı öğretiyorsun?

Ve içine düşen huzursuz bir sezgiyle, gözlerini Kabil'in gözlerine, bu elâ mehtap hatırasına dikti.

Dikkat et, dedi:

Belâ aşktan büyüktür, Allah hepsinden.

Sesi yine eski sesiydi.

Kabil ikna olacak gibi değildi. Baba, dedi. Demekten çok diklendi. Sesine bir zorbalık eklenmişti, ve ilk kez baba sözcüğünün ne sonuna ne de başına iyeliği eklememişti. Benim, dememişti, benimsememişti. Babasının bir yanını eksik bıraktığını fark bile etmedi. Durdu, bir ân için söyleyeceğinden kendisi de korktu. Ama içinde tutmadı. Bir alev dilini, kıyasının boşluğuna bıraktı.

Sen, dedi, sen derken yüzüne kan hücum etti, sen her gece, uğrunda bir cennet feda ettiğin, dünyalar güzeli Havva'nın koynunda uyuyorsun. Sonra tutup bana nefsin vaazını veriyorsun. Yapma! Bana söylevler verip durma! Boşuna tüketme nefesini. Parlak sözlerini onlara inanacak uydum akıllılara sakla.

Âdem dehşetle baktı onun yüzüne.

Oğul, dedi, edep her türlü davanın üzerindedir. Ve insan ancak dili kadar edeplidir. Bilmediği kelimeler kadar edepli bildiği kelimeler kadar da edepsizdir. İnsan olan her hesabı aşar da bir kendi sözcüklerinin ağırlığı altında ezilir. Ne kadar hicapsız sözcükler üşüşmüş diline senin. Bu kelimeleri sana ben öğretmedim. Nereden öğrendin? Ve oğul, utanmak ki nimetlerin en değerlisidir. Utanman yok mu senin?

Âdem de, ilk kez, oğul sözcüğünün arkasına sahiplik ekini eklememişti.

Sustu. Araya, ağaçları iki büklüm eden rüzgârın sesi doldu. Âdem yasak meyve sonrasındaki büyük çıplaklığı hatırlayarak şimdi Kabil'in yerine de utanıyordu.

Kabil. Sanki bütün söylediklerini söylememiş gibiydi. Bir müddet ses etmedi. Sonra, döndü babasına, neden susuyorsun, dedi. Bana karşılık gelecek bir kelimen yok mı? Sen ki kelimelerin sahibisin. Haydi, bul da söyle, çıkar hazinelerinin arasından bir mucize, bana da göster birini. Utanmanın da üstündeki davamdan caydırabilirsen caydır beni. Şimdi de sen akla kendini.

Cevabım, dedi Âdem, yaşadıklarım.

Cennette zuhur etmiş bir mucizeyi miras olarak bırakıyorum sana. Bundan daha iyi bir sözü bulup da sana ne anlatayım?

Ukbâ 04-11-2010 09:41

Teşekkürler Nun kardeş dizeler çok hoştu.

Cihan_ŞümuL 04-15-2010 21:53

Nun kardeş,

La kitabını okuduğumuzda karşımıza yazarın hayal ürünü olan durumları görüyoruz.

Gerek Havva'nın gerk adem'in güncel yaşantısındaki bu olayları bu şekilde romanlaştırmak doğru mu acaba diye bir soru takıldı kafama.

Ha verdiği mesajlara bakalım diyorsanız ki ona diyecek sözüm yok.
Mesela şeytanın kovulmasındaki sebep kibri ve bunu anlatışı.
Adem'in yasak meyveyi yeyişi ve tevbesiyle gelen affı.
Kabilin içindeki kötülüğü...

Çok çok çok etkileyici.

Cihan_ŞümuL 04-15-2010 21:58

Cennet: kaybettiği

Havva: bulamadığı


Yıllarca Adem Havva’yı aradı.

Hiç pişman olmadı, hiç şikayet etmedi.

Kalbi hiç kaymadı, güveni hiç sarsılmadı.

Yoruldu ama yolundan dönmedi.

~ ~ ~

Bütün yorgunlukları arkasında bırakmış,

aşılmaz zannedileni aşmakla onanmış

Bir kere değil çok kere, bir şeyle değil çok şeyle sınanmış

Bir dünya yolculuğu geçmişti üzerinden Adem’in.

Ama belli ki cennet bir kere yitirilse bile kazanılabilir bir şeydi.

Baştan ayağı dikkat kesildi Adem ve Havva’yı bekledi.

Belliydi Havva’nın geleceği, gelmeyecek olan böyle beklenmezdi.

Bir rayiha gibi içine düşen umutla Adem:

bekliyorum öyleyse gelecek” dedi.

Bu kadar çok çağırdığı için.

Bir devri kapadığını, bir devri açtığını fark etti.

Ân geldi;

Adem, Havva ile iki dünyanın birleştiği yerde bir araya geldi.

Gelen Havva değil, yitirilmiş cennetti..

Cihan_ŞümuL 04-15-2010 22:14

Cennetten çıkınca yanlarına çok şey alamadılar. Adem tüm kelimelerini aldı, tüm bilgeliğini; Havva'yı tekrar tekrar anlatabilmek için... Havva, annelik duygusunu aldı. Aşkın yüküyse o kadar ağırdı ki taşıyamadılar, bölüştüler.

Çok sert bir düşüş yaşadılar. Adem, tüm kelimelerini kaybetti. Bilgelini, kendini Havva'da izlediğinde tekrar bilecekti. Havva ise annelik duygusunu hafif de olsa yitirdi. O da Kabil ile Habil'e sahip olduğunda tekrar bilecekti. Aşksa, birbirlerini görene kadar gizliydi. İkisi birden tekrar buluşunca öğrenilecekti.

Gizli bir anlaşma gibi düzüldü defter, Kabil ile Ayartıcı arasında. Duyduğu sesleri değil, duyması gerekenleri söylüyordu kulağına. Yasak meyveyi yerken yanlarında olsaydı Kabil, O da bilecekti bu sesi. Değildi.

Mazlum bir kardeş değildi yitirilen, tüm insanlıktı.


All times are GMT +3. The time now is 22:49.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025