![]() |
Şeyh Said'in asılışından 5 ay sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine "Şapka İktisası" ismiyle şapka giymeyi mecburî kılan bir kanun getiriliyor!
Hayret! Örf ve âdet ölçüleri dururken kılığı kanunla biçilmiş ve mecburî kılınmış hangi millet var bu dünyada?... Üniforma için bile aynı şey... İnsanoğlu dilerse onu giyer ve belirttiği mesleğe girer; dilemezse de hem o meslekten, hem üniformasından uzak kalır. Yani mecbirî kılık ancak bellibaşlı mesleklerin hakkı olarak o meslek içinde düşünülebilir, gönül rızasına dayanır ve asla meslek zarureti olmaksızın topluma teşmil edilemez. Yoksa bu horozlara kırmızı ibiklerini kesip yerine kül rengi baykuş saçı dikmelerini emretmek gibi bir şey olur. Son Devrin Din Mazlumlar / Necip Fâzıl |
DİYEBİLİRDİ. AMA DEMEDİ.
Gaflet mi evveldi, isyan mı? Unutmak, ayağı kaymak mazur kılabilir miydi gerçekleşmiş gerçeği? Takdir Eden bilir. Ama Âdem kendisini bildiği için sorumluluğu da kimsenin üstüne atmadı. Kabullendi, üzerine aldı. Bana bu kelimeleri Sen verdin. Sonra beni bu kelimelerle imtihan ettin. Beni topraktan yarattın, hamuruma nefsimi kattın. Sonra tuttun beni nefsimle sınadın. Hevesli kıldın da beni, heveskârlığımı suçladın. DİYEBİLİRDİ. AMA DEMEDİ. Sen yarattın bizi, Sen çizdin bu kaderi. Kaderim böyleymiş, elimden ne gelirdi? İsyan ettimse de Sen ettirdin. Halim buysa da sebeb-i halim Sendin. Söyle! Başka ne yapabilirdim. DİYEBİLİRDİ. AMA DEMEDİ. Ben kendimi o yasak ağacın altında buldum. Adını Sen sınav koydun. Düşmekten başka yolum, yasak meyvenden başka azığım yoktu bu oyunda. Bunu Sen de biliyordun. Ben sadece oyuncuydum. Yürüdüysem de Sen değil miydin yürüten? Öyleyse beni suçlaman neden? DİYEBİLİRDİ. AMA DEMEDİ. ÇÜNKÜ: Filbahar ağacının altında, büyük meleğin cümlelerini sese çevirdiği, zihnindeki Kelimeler Kİtabı'nda İrade'den öteye geçmese deKalb'e kadar gelebildiği o kendini bilme anında, içindeki Rahmanî nefesinde anlamını bilmişti. Kendi içindeki ruhdan'lığın, yani ki O değilse de O'ndanlığın bilgesine ermişti. Bu fark edişle, bu bilişle sorumluluğu kendi üzerine alırken, O'nun kendisine kattığı nefesin eylem gücünü de yüceltti. Bu yüceltmeyle kadrini kıymetini, oyuna rağmen oyunculuğunun hikmetini sebebini bildi. Yine de Âdem'di "Akletmeye" devam etti. Hepsi de soru çekimindeydi: O Rahmani nefesin kendisine verdiği gücün eylemiyle, eylemin gücüyle; Âdem mi atmıştı adımını? Olacak olanın olmadığı bu oluşta Rahman, kendi adımını bilir gibi mi bu adımı bilmişti? Öyleyse kimse kimseye zorla bir şey mi yazmamış, bir şey mi çizmemişte? Kendisine önerilen dümdüz yolda yürüyebilseydi, bütün bu yaşadıkları görülmemiş bir rüya olarak mı kalacaktı? Alîm ALLAH'ın ilminde mi var olacaktı? O yol ayrımında Âdem biraz durmuş, beklemişti. Kendisiyle cebelleşmiş, sendelemişti. Düşmüştü sonunda, ayağı kaymıştı. Ama en fazla düştüğü anda bile özgürdü, öyleyse o mu seçmişti o mu istemişti? Sonu yoktu düşünmenin. Sorular sel sağanak. Başını çevirdi Âdem. Belli ki yasak ağacın altında ne tamamen mecburdu ne tamamen başına buyruktu. Boydan boya yarılmış filbahri ağacının gövdesinden geçirdi elini. Bıraktı akletmeyi. Âlim olan O'ydu, o kendisine talim ettirilenle yetindi. Lâ ; sonsuzluk hecesi Nazan Bekiroğlu.. |
"Kırık kalpleri götürürsün peşinden. Çocukken yarım bıraktığın ekmekler gibi, ardınsıra koşarlar.."
Atilla Atalay |
Biliyorum beni sarhoş sanıyorsunuz!... Saçma! Yani... ben fena halde sarhoşum, ama sorun bu değil; ben içkiden sarhoş değilim. Sizi görünce içki başıma vurdu..
Dostoyevski - Suç ve Ceza |
"... Fakat onların bilmedikleri bir şey var. Tayyip Kaptan idaresindeki Türkiye gemisi, şahlanmış bir şekilde dünya denizlerinde suları yara yara, yol alıyor. Bu gemiyi rotadan çıkarmaya hiç birinin gücü yetmeyecek. Çünkü bu kaptanın arkasında gerçek gemi yolcuları olan Türk halkı var. Bu Türk milleti yeri geldiğinde Miçoluk da yapar. Tayfalık da yapar.
Kaptanlarını farelere yem yapmazlar." Ali Kuzu - Son Efsane, Davos Fatihi: Recep Tayyip Erdoğan |
Suyun içinde içi yandı.
Öyle bir yanmaydı ki; Cennetin ağaçları neredeyse tutuşacakdı.. Rabbim, dedi. Ey cennetin Rabbi Ey cehennemin varedicisi. Cennetinde bu kadar yanıyorsam cehennemin nicedir ? Lâ / nazan bekiroğlu.. |
VEDA
Akşamı getiren sesleri dinle, Dinle de gönlümü alıver gitsin. Saçlarımdan tutup kor gözlerinle Yaşlı gözlerime dalıver gitsin. Güneşle köye in, beni bırak da Küçüle küçüle kaybol ırakta. Bu yolu dönerken arkana bak da Köşede bir lahza kalıver gitsin. Ümidim yılların seline düştü, Saçının en titrek teline düştü, Kuru yaprak gibi eline düştü, İstersen rüzgara salıver gitsin. Necip Fazıl KısaküreK |
Yirmi kere yazarak elde ettiğim gerçek çok alelade bir gerçekti. Bir gerçeği ancak yüzüncü kez yazdığım zaman gerçeğin o olmadığını, değişerek başka bir gerçeğe dönüştüğünü anladım. Bu gerçek topuğuma saldıracak kadar bana yabancıydı.
Sevim BURAK |
"Bir gün sen de hayatının kadınına rastlayacaksın evlat. Ve ona şöyle diyeceksin: "Ben evli bir adamım" :)
Murat Menteş |
Alper Canıgüz'ün Gizliajans'ını Sonunda okudum :)
Beklediğimin altında idi ama gayet güzeldi :) İlk cümlesine o kadar çok güldüm ki gözümden yaş geldi:D Borges ile Kemalettin Tuğcu'nun aynı kişi olduğunu öğrendiğimde hayatta bundan daha korkunç birşeyle karşılamayacağımı düşünmüştüm ya da öyle birşey.. |
Ya tam Ortasındasındır AŞK'ın Merkezinde...
Ya da Dışındasındır Hasretinde... |
"Elma ile elma kurdunun hikayesiydik sen büyüdün ben çürüdüm.."
|
...
Arapcaya meyl etme, İran'a da hiç gitme; Tecvîdi halktan öğren, Fasihlerden işitme. ... :) Meyletmek: Yönelmek, eğilmek. Tecvid: Usul, yöntem. Fasih: Burada Aydınlar manasında gelmiş. :hihi2: Hani birşeyi yererken şu duruma düşmek yok mu? :) Biri de demişti hatırlarsak: Lisanımızdan Arapça kelimeleri ihraç edeceğiz :hihi2: |
...
Sultan Mevdut (1041 - 1049) iktidarı döneminde Hindistan'da çıkan ayaklanmalarla ilgilenmiş ve Selçuklularla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Mevdut, Selçuklular üzerine yapacağı sefer hazırlığı içinde iken öldü (1049). Ülkede on yıla yakın bir süre taht kavgaları yaşandı. 1050 yılında tahta sultan Mahmut'un oğlu Abdürreşid çıktı. 1053 yılında Tuğrul adındaki bir Türk komutanı, Abdürreşid'de dâhil olmak üzere on bir şehzadeyi öldürerek Gazneliler Devleti'nin başına geçti. Ancak Tuğrul'un da hakimiyeti çok kısa sürmüş ve o da bir Türk komutanı tarafıdan öldürülmüştür. :) Daha sonra Gazne tahtına Sultan mesut'un oğlu Ferruhzâd geçirilmiştir (1052 - 1059), Sultan Ferruhzâd Selçuklularla başarılı mücadeleler yapmış ve 1059 yılında ölmüştür. 1059 yılında İbrahim'in sultan olmasıyla taht kavgaları sona ermiştir. Çok şükür :hihi2: |
Gezgin'den demetler; : ))
" İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.." " İnsanların en zavallısı kendini büyük görenidir.." " İçi zengin olan, dışını süsleme ihtiyacı duymaz.." " Sırf gölgesine bakılmakla bir kimse ne denli meçhul kalırsa; Hakk da sadece âleme bakılmakla o oranda meçhul kalır.." " Gözyaşları bakışı temizler, insan her gün gözlerini onunla yıkamalıdır.." " Doğru soruya ulaşmak için bazen insanın bir başkasının benliğini dinlemesi gerekiyor.." " Settar adı gece gündüz sürekli beliriyor. O'nun kusurları veya ayıpları örten bu adı olmasaydı, herhalde utancımızdan dağlara kaçardık.." Sadık Yalsızuçanlar / Gezgin |
" Namazda " dedi, '" Kalbime dünyayla ilgili bir şey gelince tekrarlıyorum,
âhirete ilişkin bir şey gelince de sehiv secdesi yapıyorum..." - Gezgin.. |
Özgürlüğüm kaygı ile neticelendi ve kaygım da büyük bir korku hissini ateşledi.
Açlıktan, en çok fakirlikten korkuyorum. Şeytan sık sık geliyor, ”bir şeyler yapmalısın”ı fısıldıyor. O’nun gidişinin ardından kendimi hep kirlenmiş hissediyorum. :ağla: |
"Jose: "bugün günlerden ne' diye sordu. Aureliano salı olduğunu söyledi. Jose: "ben de öyle sanıyordum, ama bir de baktım ki dünkü gibi daha hala pazartesi değil miymiş,?
Gökyüzüne bak hele, duvarlara bak, bugün de pazartesi" Aureliano hiç oralı olmadı. Ertesi gün yani çarşamba günü jose yine felaket bu dedi. Şu havaya bak, güneşin vızıltısına kulak ver, herşey tıpkı dünkü ve önceki günkü gibi. Eminim bugün de pazartesi." Marquez- Yüzyıllık Yalnızlık'tan |
Dini dikkate almayan bir eğitim inançsızlığı, bilimsel eğitim eksikliği ise fanatizmi doğurur.
Bilim dinden kopuk olunca öldürücü silaha dönüşür. Din de akıldan, hayattan ve bilimden kopuk olunca insanların ve milletlerin arasına duvarlar ören bir taassup kurumuna dönüşür. |
Denizdeki o kara düşünceli kayalara yüzeceğiz.
Kara boşluklara dalıp o dev ve sütunlarla dolu Y'ha-nthlei'ye varacağız Ve Derinlerde Yaşayanlar'ın o barınağında Mucizeler ve görkem içinde sonsuza dek yaşayacağız. |
Uygar Batı'nın,doğu üstüne söylemleriyel kültürümüzden utanıphep toparlanmaya. adam olmaya çalıştık.Süreç uzadıkça kendimizi eleştirdik,onlara hak verdik ve silah bıraktık.Hiçbir zaman: "Arkası kırık ayakkabı da,tesbih de.kaldırımdaki balgamlar da bizimdir!"diyemedik.Şimdi ben sarımsak kokan ağzımla geğirerek haykırıyorum ki:"Size yanlış gelen bütün şeyler benmdir,onlara sonuna kadar sahip çıkacağım.En kötü alışkanlıklarım bile sizlerin tecavüzlerinden.Irakta çocuklara uyguladığınız şiddetten daha masum ve insanidir.Defolup(aslında başka bir söz kullanıyorda ben buraya bunu yakıştırdım)gidin Yankiler. ben sandalyenin altına sümüğümü yapıştırmaya devam edeceğim.Kişisel olarak gelişmemeye yeminliyim.
|
iki günü bir olan ziyandadır... .hadis-i şerif
|
düşünce güzelleştikçe aşk artar.keza sevgili hayal edildikçe veya yüzüne bakıldıkça aşk güzelleşir; dokunuldukça bozulur, alçalır.Düşünce,aşkın üzerine bir haya giysisi biçer ve bu giysinin çıkarılması aşka hakaret içerir. (Iskender Pala - kitab-ı Aşk)
|
"Hep şaştılar. Herkes.. Bütün hayatım boyunca arkamdan gelen o dedikoduları duydum. Nereye girsem sanki birdenbire konuşmaların kesildiğini anladım. Ama anlamadıkları şuydu; bazı insanlar hayatlarını kendi istedikleri gibi kurarlar. Geri kalanlarsa onların yapıklarını birbirlerine anlatıp dururlar. Ben başkalarının hayatlarını anlatarak ömrümü geçirmek istemedim. varsın başkaları benim hayatımı anlatsın.." Kürşat Başar /Başucumda Müzik
|
Unuttuk, acep neydi sevgi?
Bir yetimin başını okşarken dimağımıza yerleşen tat mıydı o? Bir bebeğin süt kokulu tenindeki su çiçeği miydi? Sabah evden çıkarken özlemeye başladığımız bir ses miydi? Hatırlayanınız var mı, sevgi neydi! İskender Pala / Kitab-ı Aşk |
Varlık âlemi, harf gibidir. Yani Arap gramerinde tarif edildiği gibi harfin tek başına müstakil bir mânâsı yoktur ama başkasının anlaşılmasına bir âlettir.Yaratılan her bir şey de bir harf gibidir,mânâsı başkasına delâlet eder.Bu kâinata âlem denilmesi de bundandır.Âlem,"Alem" yani "bayrak,işaret" kelimesiyle aynı köktendir.Âlem demek Allah'ın varlığına işaret,O'nun varlığının mânâsını bayrak gibi dalgalandıran bir âlet ve alâmet demektir.
|
Nerde kaldı tefekkür,nerde kaldı düşünce? |
Dün gece ansızın kapı çalındı, "kim bu münasebetsiz acaba?" dedim kendi kendime.Gittim açtım, gelen bendim. Evet, bendim. "Vaay" dedim, "Arkadaş, bir insan bu kadar mı kimsesiz olur, bu kadar mı yalnız olur?" Umut Sarıkaya / Benimde Söyleyeceklerim Var.. |
Ağzından girenin hesabını öbür dünyada ağzından çıkanın hesabını bu dünyada sorarlar evladım!!!
Muhafız-Selman Kayabaşı |
"Üç vapur geçti önümden; üç selam aldım, üç selam yolladım.
Biri günahımın affı için Mevlâ'ya, biri gecemi aydınlatan ay parçasına, biri de..." Muhafız-Selman Kayabaşı |
Deprem bir gong gerçekde. Sonra perde aralanır. Bu dünya ile öte dünya arasındaki perde diyelim açılana. Dakikayı bile bulmayan sürece açık kalmasına dayanamıyoruz perdenin. Her şey toprakta, aşağılarda, içte, dipte, derinlikte. Köklü olan kazanıyor. Köksüzleri soymak için hırsızlara gün doğmuştur. Köklü olanı yıkamadı kimse. Köklülerin doygunluğu, köksüzlerin kıskanç saldırılarını çeker üstlerine.
Van Gogh, yer üstünü çizdiği denli yer altınıda çizseydi. Yer altını aldılama olanağını depremle elde edebiliyoruz belki. Sara, insanın depremi. Deprem de toprağın sarası. Bunun için, gece demez, gündüz demez, canı isteyince gelir o. Deprem, yer altından notlar da getirir bize. Dünya savaşlarıda çağın depremi. Yirminci yüz yıl Anadolu'ya çoğunlukla Doğu Anadolu'ya yaranamadı. Uğur getirmedi açıkcası. Yirminci yüz yılda bir çarpılmışlık vardır, adeta kendinde değildir. Doğu Anadolu'yu ölüm kuşatır, kırım kuşatır. İkiside egemen. Burası Muştur / Yolu yokuştur / Giden gelmiyor / Acep ne iştir? Şaşırıyor gidip te gelmemesine. Balkanlarda ölenler kimlerdir? ''Kutsal ödevi'' ni yapmak için, İttihat ve Terakki albastısının kurbanları olarak Afrika kıyılarında sulara batanlar? Aynı albastı yönetimin, kullanıla kullanıla tüketilemeyen depo malları gibi, cephelere sürülenler bu toprakların malların insanları değil midirler? Sonra 1922 ye değin uzanan dönemde de, silahlara mermi yerine Anadolu insanlarının gözleri, yuvarlak kalpleri, yumrukları sürülmedi mi? Hep bunlara '' Kutsal ödevi '' yüzünden katlanmadı mı? Ne ki, unutulur sonra Doğu Anadolu. Anadolu korkusu siner yüreklere. Yönetim, Doğu Anadolu'nun kendisini sorguya çekeceğini, yargılayacağını sanmaktadır. Vehim, kalbin kanseridir, iyileşmez yönetim hastalığı. Yıkılamayan saçmalık seddi. Bu böyle gitmez diyecektir Doğu Anadolu. Bir gece yarısı, Erzincan'da yavaşça başkaldırır Anadolu. Kımıl kımıl. Erzincan depremi, Anadolu'nun acı bir figürüdür: Anadolu'nun yüzü Batı'ya dönük yönetimin, bir an da olsa, Doğu'ya bakması için başvurduğu bir taktiktir. Bir yanıyla da, yüreğinde anıtlaştırdığı özel acı anıtını, yine kendine özgü usullerle yıkmak istemesidir. Bunun üzerine, Batı Anadolu'da da, Güney Anadolu'da da, Kuzey Anadolu'da datopraklar konuşmuştur: Depremlerle. Şimdi son konuşan toprak Varto toprağıdır. Yer altı, bildiri sunuyor yer üstüne. Anadolu toprağı, yönetimin önüne, ölü kemikleriyle yazılı bir yazıt bırakıyor. ELİMDEN TUT. NE ÇABUK UNUTUVERDİN ANADOLU DÜŞÜNCESİNİ. BİR YER ÜSTÜ DEPREMİDE SENİ YIKABİLİR, YER ALTI DEPREMİNİN BENİ YIKTIĞI GİBİ. DÖN UYGARLIĞIMIZIN KAYNAKLARINA. ULUSAL BİLDİRİ BU TOPRAKLARDADIR. UYGARLIĞIMIZA YABANCILAŞAMAYIZ. KEMİKLERDEN BELGE ÖNÜNDE. İŞDE DURUMUM. KIYAMETE DEĞİN YAPIYORUM UYARMA GÖREVİMİ İNSANLARA. NURİ PAKDİL / BİAT 1973 |
"Bir yıldızda yaşayan bir çiçeği seviyorsanız, geceleyin yıldızlara bakmak hoştur. Ve geceleri gökyüzüne bakarsın. Herşeyin çok küçük olduğu gezegenimi gösteremem sana.. Belki böylesi daha iyi. Yıldızım senin için herhangi bir yıldız olsun. Böylece gökyüzündeki bütün yıldızlara bakmayı seveceksin.." Küçük Prens.. |
AŞK.. Ruhun yanıklığı ve uzun bir susamaktır..
Yahya Kemal : Edebiyata Dair.. |
Bir otubüste büyüğüne yer veren bir genç göremezsiniz ... Çünkü gençler birbirlerini " Hüp diye içlerine çekmeye " odaklanmış durumdalar... Ahmet şefir izgören... |
iyi ama, ben nereye aidim? şimdi ne yapacağım? bu dünyada sahip olduğun tek şey benim, meryem; ben gittikten sonra hiç kimsen kalmayacak. hiç bir şeyin. sen bir hiçsin! khaled hosseini / bir muhteşem güneş.. |
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems Hz. Peygamberin şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: “Allah’a kavuşmayı isteyeni Allah da sever” Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur.
Aşkın Gözyaşları / Tebrizli Şems Sinan Yağmur |
Alıntı:
|
İstanbul'da bir sevdiğin varsa, üstüne üstlük bir de istanbul'u seviyorsan eğer, ne kadar uzağa gidersen git ve nasıl bir hızla, yine de kurtulamazsın bu şehirle cebelleşmekten rüyalarında"
Elif Şafak |
Allah bir insanı senin elinle ayağa kaldıracaksa, sen elini nasıl uzatmazsın ? Allah seni insanlara sevdirmek istiyor, Allah senin dağılmış parçalarını topluyor. Aşka nankörlük etme! Aşkın Gözyaşları - Tebrizli Şems
|
İhsanını istediği kullara verir.. O hem Rahim hem de Gafurdur Afiyette bulunduğun halde Hakkı şikayete kalkışma.. Yanında Allah ın bol nimeti olduğu halde fazlasını isteme.. Sana verdiği nimeti görmez olup inkâr yoluna sapma. Bu hâlin bir nevi istihza olur. Sonra, Allah ü Taâlâ seni inceden inceye hesaba çeker. Dünyada belânı artırır, âhirette ise seni azarlar.. cehenneme atar. Sonra seni mânevi hallerden soyar; rahmet nazarını senden çeker.
Hakikaten şekva etmekten sakın. Etlerin makaslarla parça parça doğransa da itiraz yoluna sapma. Sakın ha; sakın itiraz etme: - Allah, Allah.. De, Kurtuluş iste.. Fakat şekva etmekle değil. Hazer et.. Yanlış yola sapmaktan kork.. Şekva yolunu tutmaktan çekin.. Çünkü Ademoğlunun başına gelen belâlar ancak itirazından dolayı gelir... O, erhamerrahimin olduğu halde, nasıl ondan şikayet edilir?.. Hakim, habir; kullarına en çok acıyan ve lütfunu esirgemeyen o olduğu halde, nasıl ondan dert yanılır?.. O, kullarına zulmetmez; kuvvetli, işinden iyi anlayan bir doktora kızılır mı? Evladına acıyan bir ana cinayetle itham edilir mi?. Ey zavallı, Allah a karşı edep tavrı takın. Zorla gelen belâya sabret; sabretmeye çalış.. Güçlükle de olsa kendini bu yola uydurmaya alıştır.. Rıza ve muvafakat yolunu tut.. Maneviyattan az buçuk nasibin varsa, bu yolu tutarsın. hakikaten bu yola devam edersen eşi bulunmaz bir cevher olursun.. Aksi halde herşey elinden gider; artık bir daha bulmana da imkan kalmaz. Abdulkadir-i geylani futuhul gayp |
All times are GMT +3. The time now is 13:32. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025