![]() |
AVRUPA BİRLİĞİ
Şimdi Zeynep bacı.
Ben CHPnin AB ye gerçekte karşı olduğunai nanmıyorum.Çünkü Başbakanında dediği gibi pek çok AB uyum yasasına imza attı.MHP de aynı şekilde bunlar lafla peynir gemisi yürüten saf...... Zaten parti programlarında da AB-ABD İLE iyi ilişkiler sözü bulunmaktadır.İsterseniz okuyun. Şimdi ben neden karşıyım? AB hiçbir zaman bizi Tam üye yapmayacak özel statü diyor kendileri içini doldurursak sömürge statüsü ve tam bağımlı Türkiye Takdir edersiniz ki ABnin istediği pek çok yasa milli egemenlik ve bağımsızlığımıza terstir. Bugün ermeni meselesi-kürt olayları dediğimiz olaylarda da tavı nettir. Oysa bizim antiemperyal duruşu ihtiyacımız var. Ve yukarıda saydığım pek çok neden beni AB fikrinden uzak tutmaktadır. |
AVRUPA BİRLİĞİ
'AK Parti kapatılırsa AB ile ilişkilerin bir şey olmamış gibi devam etmesini beklememek lazım'
Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, "AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması halinde, AB ile ilişkilerin hiç bir şey olmamış gibi devam edeceğini beklememek gerektiğini söyledi. Babacan, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantıları ve bugün yaptığı ikili görüşmelerle ilgili bir basın toplantısı düzenledi. Dışişleri Bakanı Babacan, "AK Parti'nin kapatılması halinde AB ile ilişkilerin nasıl etkileneceği" yolundaki bir soru üzerine verdiği yanıtta, "Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkanların, daha fazla sorun çıkartmalarına şaşırmamak gerekir. AB'nin bu konuda hem kurumsal bir yaklaşımı, hem de ülkelerin kendi yaklaşımları var. Bazı ülkeler bunu olumsuz şekilde kullanabilir" dedi. Babacan, AK Parti'nin kapatılması konusunu muhataplarıyla yaptığı görüşmelerde gündeme getirmediğini, ancak, muhataplarının bu konudaki sorularıyla karşılaştıklarında durumu aktardıklarını ifade etti. Türkiye'nin son dönemde sürekli yaptığı reformlarla gündeme geldiğini kaydeden Babacan, "Böyle bir gelişmenin olumsuz bir bakışla önümüze gelmesi kuşkusuz bizi üzüyor. Ancak Türkiye'de kurumlar var. Temel kurallar ve kurumların sapasağlam ayakta durması önemli. Yargın bağımsızlığı ve itibarı önemli. Sonuçta, yargının verdiği kararlar son kararlardır, Türkiye'de her şey meşruiyet zemininde olmalıdır. Bizim şu anda odaklandığımız nokta, Anayasa Mahkemesi'nden çıkacak kararın, partimiz için olumlu olmasıdır" diye konuştu. |
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
AB' NİN CEK CAK YASALARI
TÜRKİYE'NİN UMUTLA BEKLEDİĞİ AB'YE HAZIRLIK SÜRECİ UYGULAMADA SANCILI VE UZUN GEÇECEK TÜRK VATANDAŞININ AVRUPALILIĞI KAĞIT ÜZERİNDE KALACAK, SERBEST DOLAŞIMA GETİRİLEN KISITLAMA NEDENİYLE TÜRKLER ATALARI GİBİ VİYANA KAPILARINA DAYANAMAYACAK ÇİFTÇİ TARLASINA TUVALET YAPTIRACAK, ÇOBAN HAYVANI AB STANDARTLARINA GÖRE GÜDECEK. HAYVAN DÖVMEK YASAK OLACAK, HİZAYA GETİRİLMEK İSTENEN HAYVANA İKİ SANİYELİK ŞOK UYGULANABİLECEK. TÜRKİYE'NİN SAHİP OLDUĞU 700 BİN KAMYON VARLIĞININ 400 BİNİ ISKARTAYA ÇIKACAK. UZUN YOLLARIN FATİHİ KAMYONLAR VE TIRLAR, EN FAZLA YEMEK PİŞİRİLEN DOĞALGAZLI OCAKLAR KADAR HAVAYI KİRLETEBİLECEK. AYGÜN: TÜRK HALKI 80 BİN SAYFADA DEVRİ ALEM'E ÇIKACAK. AB'NİN CEK CAK YASALARI HALKIMIZA İYİ ANLATILMALI Eller kalktı, kollar indi...O yasa değişti, şu madde eklendi. Yasalar, anayasa maddeleri AB'ye uydu. Uzun ve yorucu tartışmalardan sonra devlet kendi üzerine düşeni yaptı. Türkiye AB'ye uydu. Ancak yasa çıkartmakla bu iş bitmiyor. Uyum için vatandaşın ne yapacağı merak ediliyor...Vatandaş AB'yi içine sindirebilecek mi? Türkiye'nin 40 yıldır fedakarlıklarla beklediği AB'ye üyelik süreci, Türk halkına yeni disiplinler getirecek. AB'nin günlük yaşam için öngördüğü gerçeklerle karşılaşacak olan vatandaşlar, alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalacak. Ankara Ticaret Odası, "AB Hayatımıza Ne Getirecek" başlıklı çalışmasına göre, AB ile bankacılıktan müteahhitlik hizmetlerine, turizmden tanıtmaya, tarımdan ulaştırmaya kadar 35 başlık altında yapılacak müzakereler sürecinde sokaktaki vatandaş da olumlu ya da olumsuz etkilenecek. AB'ye üyelik müzakere görüşmelerini tamamlasa bile serbest dolaşıma getirilen kalıcı derogasyon nedeniyle Türk vatandaşları, Avrupa vatandaşları gibi tam Avrupalı olamayacak. Türk vatandaşlarının Avrupalılığı, kağıt üzerinde kalacak. Türkler ataları gibi Viyana kapılarına dayanamayacak. TARIMDA CEK-CAK AB ile müzakere edilecek 35 başlıktan 3'ü tarımla ilgili olması nedeniyle bu süreçten en çok etkilenen kesim tarım kesimi olacak. AB'ye uyum adı altında tarım nüfusunu azaltma çabaları sonucu yaklaşık 7 milyon insan topraktan koparak kentlere akın edecek. 7 milyon insan işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalacak Türkiye'deki tarım arazilerinin çok parçalı olması, AB'ye uyum sürecinde sorun yaratacak. Çiftçi ya arazisini birleştirerek büyüyecek, ya da ayakta kalamayarak yok olacak. Halen sürdürülen tarama sürecinin ardından başlayacak müzakere sürecinde, Türkiye'nin en sorunlu ürünleri olan, süt, et, hububat, şeker ve tütün üreticileri sıkıntı yaşayacak. Türkiye'de 3 milyon tonu kayıtlı olmak üzere 10 milyon ton süt üretimi yapılıyor. AB, Türkiye'ye 3 milyon tonluk süt kotası uygulayacak, geri kalanı ise Türkiye içinde de satılamayacak. Çünkü Türk sütü AB standartlarına uymuyor ve AB standartlara uymayan sütün Türkiye'de de satışına izin vermiyor. AB süt hijyenine ilişkin mevzuata göre, sütteki somatik hücre sayısının (hayvanın meme bezindeki hastalıklı hücre sayısının) 100 bin civarında olması öngörülüyor, oysa Türk sütündeki somatik hücre sayısının 1 milyonun üzerinde seyrettiği belirtiliyor. Bu durumda, 7 milyon tonluk süt üreten üretici, hayvanını kasaplık yapmaktan başka çare bulamayacak. Sütler çıplak elle sağılamayacak. Süt sağan kişi ya eldiven kullanacak ya da sütler bu iş için üretilmiş robotlarla el değmeden sağılacak. Üreticisi sütünü sokakta satamayacak. AB mevzuatı buna da izin vermeyecek. ÇİFTÇİ HASADINI ALIP TMO'YA GİDEMEYECEK Türkiye AB'ye üyeliği durumunda Ortak Tarım Politikası'nın gereği olarak çiftçiye ancak AB seviyesinde destek verebilecek. Avrupa birliği çiftçisine desteği müdahale fiyatı olarak hububatta ton başına 101.3 Euro, çeltikte 150 Euro, doğrudan gelir desteğinde ise hububatta 63 Euro, çeltikte ton başına 177 Euro olarak uyguluyor. Türkiye'de bu yıl doğrudan gelir desteği hariç ekmeklik buğday alımlarında ton başına 220 Euro fiyat ödendi. Tarım kesiminde mevzuat uyumunu sağlamak geçimini hububatla sağlayan 10 milyon aileyi yakından ilgilendirecek. AB'nin düzenlemelerine göre, eline iki çuval buğday alan çiftçi TMO'ya gidip ürününü satamayacak. Çünkü AB, Ortak Tarım Politikası'na göre müdahale kurumlarının alımlarında asgari bir miktar belirleniyor ve bu miktarın altında kalan ürünler satın alınmıyor. Türkiye'de TMO buna göre 2014 yılına kadar asgari alım miktarını kademeli olarak yükseltecek ve ekmeklik buğdayda 80 ton, makarnalık buğdayda 20 ton ve çeltikte 10 tonluk asgari sınıra ulaşacak. Kota uygulamaları nedeniyle zaten sıkıntılar yaşayan tütün ve şeker üreticilerinin sıkıntıları AB'ye üyelik sürecinde de devam edecek. Ortak Tarım Politikası kapsamında şeker politikalarında köklü değişiklikler yapan AB, Türkiye'den şekerin üretim maliyetlerini 600 Euro'dan 350 Euro'ya indirmesini isteyecek. Mevcut şartlar altında Türk üreticisinin şeker maliyetini bu rakama çekmesi mümkün olamayacağı için yaklaşık 450 bin üretici, aileleriyle birlikte 2 milyon insan şekerin acı tadıyla karşılaşacak. KAHVE KEYFİNE AB STANDARDI Avrupa Komisyonu'nun 1999 yılında çıkardığı Kahve ve Hindiba Ekstraktı hakkındaki direktifine göre, artık kahve öyle atadan kalma metotlarla üretilmeyecek. Üretici kahve ürünlerini tekniğine uygun ve hijyenik şekilde ürettiği gibi, aynı şekilde depolayıp, taşıyıp pazarlanmasını sağlayacak. ÇOBAN DA CEK CAK Hayvancılıkta, AB'ye uyum için Türkiye'nin hayvan varlığını kayıt altına alması gerekecek. Ancak uyum için bu yeterli olmayacak. Türkiye'de hayvancılıkla uğraşanlar hayvanları bir nerden bir yere naklederken herhangi bir araçla değil, bu işe uygun taşıma araçlarıyla yapacak ve uzun mesafeli taşımalar için istasyonlar inşa edilecek. AB kurallarına göre bir haftadan küçük kuzular 100 kilometreden uzun mesafeye taşınamayacak. Dişi hayvanlar hamileliğinin son haftasında ve doğum sonrası ilk haftada yolculuğa çıkartılmayacak. Yolculuk yapabilecek hayvanlar belirli bir sürelik yolculuktan sonra bir saatlik molada dinlendirilecek. AB'ye uyum sürecinde hayvancılıkla iştigal edenler, hayvanlarını gütmek için kullanacakları aletlerin bile AB kullarına uymasını sağlayacak. Yürümemek için inat eden hayvanları dövmek yasak, sadece iki saniyelik şok uygulayan cihazlar kullanılarak hayvanların yürümesi sağlanacak. ET DE CEK CAK Türkiye'de et kesimi yapılan 674 kombina ve mezbaha mevcut. AB'ye uyum sürecinde 1. sınıf olarak tanımlananlar dışındaki mezbahalar AB standartlarına uymaması nedeniyle kapatılmak zorunda kalacak. Türkiye'de kesimlerin önemli bir kısmı kaçak yapılıyor. AB'ye uyum için kaçak kesimin bitirilmesi gerekiyor. Türk hayvancılığının AB'ye uyumunu sağlamak için et ırkı oluşturulması gerekecek, bunun için ise damızlık işletmeler kurulacak. Üt üretim tesislerinde veteriner hekimler sürekli görev yapacak. Açıkta kıyma satılmayacak. Etler satışa sunulurken, cinsi, etin kasabı, mezbahası, hayvanın yetiştiği çiftliğe ilişkin bilgiler etiketinde mutlaka yer alacak. YAĞMURLUKLU BALIKÇILAR AB mevzuatı uygulanmaya başlayınca Türkiye'deki balıkçı tekneleri canlarının istediği yerde balığı karaya çıkartamayacak. Balığın karaya çıkacağı limanlar belirlenecek ve AB hijyen kurallarına uygun olarak donatılacak. Balıkçılar ava giderken yağmurluk giymek zorunda kalacak. AB salık stoklarını korumak için kısıtlamalar getiriyor. Türkiye'de özellikle hamsi avı kısıtlanacak. Seyyar balıkçı tezgahları kapatılarak, balık satışı paslanmaz çelikten soğutuculu tezgahlarda yapılacak. GIDA TESİSLERİ UYUMDA ZORLANACAK AB kurallarına uyum gıda sanayini de zorlayacak. Türkiye'de gıda imal tesisi sayısı tam olarak bilinmezken kayıtlı çalışan imalatçı sayısının 12 bin civarında olduğu belirtiliyor. Bu sayının kayıtsız imalatçılarla birlikte 30 bine yaklaştığı belirtilirken, AB mevzuatları tam olarak uygulandığında bu tesislerin yarısından fazlasının yok olacak. AB mevzuatına göre, açıkta gıda satılamayacak. Yani evde yoğurdunu mayalayan götürüp pazarda satamayacak. Selede zeytin, açıkta turşu satılmayacak. Ev kadınlarının evde yapıp sokak tezgahında sattığı tarhana, erişte tarih olacak. FIRINLAR KAPANACAK Türkiye'nin gıda konusunda en çok gözaltında olduğu konulardan biri de kanserojen madde üreten odun fırınları. AB mevzuatı gereğince odun fırınlarının kapatılması gerekecek. Yine AB mevzuatı gereğince marketlerde ekmekler herkesin ellememesi için yüksek dolapların içinde satışa sunulacak. TAVUKLARA ÖZGÜRLÜK Tavuk üreticileri de AB'ye uyum çalışmalarından payını alacak. Tavuklar artık sadece kümeslerde değil, serbest alanlarda beslenecek. Açıkta yemlenen tavuklar erken kilo alıp, vaktinden önce besili gözükmeyecek. Tavuk eti ambalajsız satılamayacak, yumurtalar soğuk ortamda depolanıp satışa sunulacak. 400 BİN KAMYON ISKARTAYA ÇIKACAK Avrupa Birliği Ekim 2005 tarihinden beri ağır yük taşıyan araçlara Euro 4 emisyon standardını uygulamaya başladı. Türkiye'de bu standartlara uymak zorunda kalacak ve ağır yük taşıyan tır ve kamyonlar yollara rasgele egzoz gazı bırakamayacak. Tır ve kamyonların egzozlarından çıkan gazın kirletme seviyesi ancak mutfakta kullanılan gaz kadar olacak. Tehlikeli madde taşıyan araç ve sürücüler özel sertifika alacak. 50 tondan fazla tehlikeli madde taşıyan firmalar "güvenlik danışmanı" istihdam etmek zorunda kalacak. Türkiye'nin limanlarında artık sadece Türk bandralı gemiler değil, yabancı gemiler de yolcu taşıyacak. Çevre ve güvenlik standartlarına uymayan gemiler uluslar arası taşımacılık yapamayacak, buna göre Türkiye'nin gemi varlığının yüzde 30'u karaya çekilmek zorunda kalacak. ŞOFÖRE ÖZEL EĞİTİM AB mevzuatına göre, eline ehliyetini alan şoförlük mesleğini icra edemeyecek. Mesleği şoförlük olanlar mesleğe girmeden önce 280 saat ders alacak ve her 5 yılda bir de 35 saatlik hatırlatma dersine tabii tutulacak. YAŞLI ARAÇLARA TEST Türkiye'nin AB'ye üye olması için yapması gerekenler arasında vatandaşın kullandığı ve 12 yaşını geçen trafik araçlarını her yıl "yol değerlilik testine" sokması da yer alıyor. Araç testi geçemezse, trafiğe çıkamayacak. AB çevreye duyarlılığı da Türk vatandaşına öğretecek. Öğrenciler artık defter ve kitaplarını güzel görünsün ve çabuk yıpranmasın diye kaplayamayacak. Çünkü her yıl milyonlarca ağacı yok olduğu gerekçesiyle AB ülkelerinde defter kapı kullanılmıyor. ATO BAŞKANI AYGÜN AB Hayatımıza Ne Getirecek" başlıklı çalışmayı değerlendiren ATO Başkanı Sinan Aygün, yaklaşık 80 bin sayfalık AB mevzuatının Türkiye'de uygulanmaya başlamasının Türk vatandaşının hayatını bire bir etkileyeceğini belirterek, "Türk halkı 80 bin sayfada devri alem'e çıkacak " dedi. Aygün şunları söyledi: Siyasi kriterler açısından Türkiye yapmaması gereken değişikler yaptı, ödünler verdi, kendi güvenliğini tehlikeye attı. Bu tür düzenlemelerin yanlışlıkları yavaş da olsa ortaya çıkmaya başladı. Ancak bir o kadar önemli olan konu, vatandaşın AB standartlarını içine sindirip sindiremiyeceği. Türk halkı burada büyük sınav verecek. Bu süreçte işyerleri kapanacak, işten atılmalar yaşanacak. Böylesi gelişmelere hazır olmak gerekiyor. Örneğin binlerce kamyonun ıskartaya çıkması bile tek başına bir sosyal sorun olarak karşımıza çıkacak. Hükümetlere düşen görev, AB süreci halka açık ve net olarak anlatılmalı. Aksi halde bu yaslar "Cek Cak Yasaları" olarak buz üzerine yazılmış olur" |
AVRUPA BİRLİĞİ
AB: Bizi ikna edin
önümüzdeki günlerde Türkiye"ye gelecek Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türkiye'nin üyeliğe ilgisinin sürdüğü konusunda AB'yi ikna etmesi gerektiğini söyledi. Portekiz'in başkenti Lizbon'da düzenlenen “Avrupa ve Küreselleşme Tehditleri” konulu konferansta konuşan Barroso, “Türkiye, bünyesinde yer almak istediği konusunda Avrupa'yı ikna etmelidir. Türkiye, bütün kriterleri yerine getirirse AB üyesi olabilecektir” dedi. AB Genel Sekreterliği de, Başbakanlığa “acil çıkartılması gereken yasaları” bildirdi. TCK 301. maddenin yanı sıra, listede Sayıştay kanunundan, emekçilerin hakları ve çalışma koşullarına kadar birçok başlık bulunuyor. Sol |
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
Bakınız 13 Aralık 1995 Avrupa Gümrük birliği üyesi olduk.Ticaret egemenliklerimizden taviz verilierek imzalayan ÇİLLER VE DESTEKÇİSİ BAYKAL o dönem de de Türkiye ABye girdi dendi Kızılay'da kutlama yapılmasada AB ye girmiştik.Türkiye medyaya siyasilere göre 10 yılda 5 defa AB ye girdi.Sonuç sıfır. Dünya Ticaret Örgütü-IMF desteği ile serbest piyasa adında başlayan özelleştirmeler..(Türkiye'nin askersiz işgali gibi) İstanbul Rum Kİlisesinin özerkliği tamamen bağımsızlıkçı duruşumuza terstir. Ermeni Emperyal yalanı tamamen dedelerimize iftiradır. Kürt hakları-halkları-devleti...eyaleti özerkliği ulus devleti üniter devleti bölme projesi... Bunlar bağımsız Türkiye şartlarına uygunsa ya akıl noksanlığı vardır ya da gaflet içinde kalmıştır o kişi.Ki ben böyle olduğuna inanmıyorum.İnanmak istemiyorum diyorum ki güzel avrupa medeniyetine ulaşmak için verilen tavizlerdir.Yani öbürü ihanetten farksızdır. O niyette iseniz AB süreci sevr sürecine döner.Bir tarafta Mustafa Kemal'leri diğer tarafta Ali Kemalleri görürüz. |
AVRUPA BİRLİĞİ
AB'ye girmek istememe konusunda ilk defa bir kemalistle hatta ve hatta kemalist 59 ile aynı fikirdeyim 8)
|
AVRUPA BİRLİĞİ
En kötü karar kararsızlıktan iyidir...Bunlar sadece AB'nin oyalama taktikleridir...Bizi hiç bir zaman o kapıdan içeriye almayacaklar...İnşAllah kendi birliğimizi kurmamız yakındır... :-*
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Türki ve İslami Devletlerle yapacağımız sınırlı ticari birlikler ve Şangay'a yaklaşmamız AB-ABD faşizmine karşı denge oluşturacak Güçlü Türkiye'nin hazırlayıcısı olacaktır.
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Elbette Türkiye kuracağı bu birlikle aslında islam dünyası ile avrupa arasında bir köprü olacak... böylelikle ilişkiler dahada iyileşebilir... :-*
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
AB’ı Hayat mı? AB’ı Zehir mi? Geçen hafta sokakta karşılaştığım bütün tanıdıklarıma neredeyse aynı soruyu yönelttim. AB maceramız ne zaman başladı? Hemen herkez 1959 A.E.T. ye başvurduğumuz dönemden bahsetti. Arada bazıları 1996 Gümrük Birliği dedi. Asıl itibariyle iki grupta yanlış biliyor. Hatta abartıyorum yaygın medya diye tabir ettiğimiz gazete ve yayın organlarındakiler, Hatta TBMM deki sayın vekillerimizin bile pek çoğu AB maceramızın asıl başlangıç tarihinden habersizdir gibime geliyor. Aslında tarihi okuyan kişiler az çok bilir fakat sosyal bilimlerde anlam okumalar kişiye göre değiştiği için farklı yorumlarla karşılaşmak mümkündür. Vatandaş ise duyduğu yorumu gerçek addettiğinden gerçek çok hızlı bir şekilde sulara gömülmüş oluyor. Peki AB maceramız ne zaman başladı? Sıkı durun işte asıl tarih 1814… Bu da nereden çıktı değil mi. Elbetteki birliğin bu dönemdeki adı Avrupa Birliği değildi. European Concert (Avrupa Korosu/Konseyi) adıyla Fransız devriminden sonra Bozulan Avrupa dengesini toplamak maksadıyla Viyana Kongresinde olşturulmuş bir Avrupa Güvenlik Örgütü idi. Dönemin Yazışmalarına baktığımız zaman Fransa’nın Rusya’ya yazdığı mektuplarda ve görüşmelerde Osmanlı’nın Parçalanması gerektiği ve ortak çalışırlarsa karlı çıkacakları yönündeki dileklerini görürüz. (İsteyen okurlarım için ilgili kaynakları açıklayabilirim). Bu paylaşım neticesinde Rusya’nın Avrupa’dan üstün duruma geçeceğini ve kendi ticaret yollarını kontrol edebileceğini bilen İngiltere ise Osmanlı’yı destekler gözükmüş ve Osmanlı içinde “Asılacaksan İngiliz Sicimiyle Asıl” mantığı doğmuştu. Öyleki dönemin ayrılıkçı Yunan Örgütü Filiki Eterya Rusya destekleriyle ve Rusya’ya bağlı olarak kurulmuş ama bu durum İngiltere’nin işine gelmemiştir. İngiltere Fransa ile birlikte Rusya’ya karşı Osmanlının yanında gibi bir tutum sergilese dahi sonralarda gerek Mora’daki Navarin savaşıyla ve gerekse de Sinop Savaşında asıl niyetinin Parçalanan Osmanlı’dan toprak kapmak olduğunu göstermiştir. Bu durum da “Bölüneceksen İngiliz Bıçağıyla bölün” mantığını doğrurmuştur. 2. Mahmut döneminde yaşanan bu olaylar sonucunda Osmanlı çıkan ayaklanmayı bastırmıştır. Dost(!) ve Müttefik (!) İngiltere ayaklanmanın bastırıldığını gördüğünde ise Osmanlıya nota göndererek Yunanistan’dan çekilmesini istemişti. Bunu reddeden Osmanlı İngiliz-Fransız ve Rus savaş gemileri tarafından 1827 de Mora açıklarında topa tutulmuş ve 57 gemimiz batırılarak 6000 askerimiz şehit edilmiştir. Bunun üzerinde Osmanlı Yunanistandan geri çekilerek Bağımsızlığını kabul etmek zorunda bırakılmıştır. Yunanistanın ilk Kıralı OTTO ilginçtir ki Yunan bile değildir. Bavyera Kralı Kudwing’in 198 yaşındaki oğluydu. Şu anda Irak’da yaşanan olaylara ne kadar çok benziyor değil mi? Tabiiki bu aynı zamanda Avrupa Birliğine girebilmek uğruna verdiğimiz ilk ciddi kaybımızdır. Sultan 2. Mahmut’un akabinde Sultan Abdulmecit han tahta geçmiştir. Sultan Abdulmecid’inde en büyük hayali ne olursa olsun Avrupa Birliğine girmekti. Hatta bu uğurda Tanzimat Fermanları çıkartılmış ve Diplomatik Dil Fransızca olarak benimsenmiştir. 1838 Balta limanı antlaşması ile İngiliz Sanayiisi ürünlerinin ülkemize Gümrüksüz girmesi sağlanmıştır. Gümrük Birliği tarzı bir anlaşma olan Balta limanı anlaşmasıyla A.D. Noviçev isimli tarihçi Osmanlı’nın yarı Sömürgeleşme sürecine girdiğini yazar. Ayrıca dönemin İngiliz Büyükelçisi Sir G.H. Seymour Rus Çarı I. Nikola ile yaptığı görüşmelerde bunu açıkça dile getirmektedir. Amdulmecit döneminde AB uğruna kaybettiklerimiz sadece bununla sınırlı değil elbette. 1853 yılında üzerinde “Senin için Öldüler Avrupa” yazılı madalyayı Abdulmecit hanın Avrupa’da dağıtma sebebi de Sinop Deniz savaşında 2700 askerimizi şehit vermemizdir. Zira Abdulmecit han Avrupaya şirin gözükmek adına Rusya’ya savaş açmıştı. Ve yine İngiliz donanmasının donanmamızın önüne geçmesiyle 2700 şehit vermiştik. Bu durum AB uğruna Nato Barış gücü adı altında sağa sola asker göndermemizle de örtüşmüyor mu sizcede. Allah’tan Askeri güçlerimiz savaş noktasında uyanıklarda kayıp vermiyoruz. Peşine 15 Mayıs 1854 tarihinde Silistreyi kuşatan 80000 (Seksen Bin) kişilik Rus ordusunu 10000 (Onbin) kişilik Türk Ordusu durdurmuş ve Silistre savunmasını kazanmıştır. Avrupaya şirin güzükmeye çalışan Abdulmecit bu savaş içinde üzerinde “Senin için Savaştık, Senin İçin Yendik Avrupa” yazan madalyonlar bastırmış ve Avrupaya dağıtmıştı. AB uğruna ilk borçlanmamızda yine Abdulmecit döneminde denk gelmektedir. İngiltere ve Fransa’nın öldürücü dostluğu “Kalkınma ve kaynakları kullanılır hale getirmek yoluyla servet arttırımı” adı altında ülkemizi borca sokmuştu. Hatta Kars Savunmasında Bize yardım ettikleri iddiasıyla gönderdikleri birliklerin –ki bu birliklerde müslümandır- maliyetini bizim adımıza borç hanemize yazdıklarını belirtmişler ve böylece cebren borçlandırılmamız sağlanmıştır. Bütün bu ölme, öldürme, borçlanma gibi uğraşıların ardından 1856 yılında Avrupa Devletler Konseyine kabul edilmemizi beklediğimiz dönemde Bu seferde Avrupa bizden Yabancılara toprak satışı hakkını vermemizi istemiştir. Son ıslahat fermanıyla bu istekleride gerçekleşmiş ve Osmanlı Konseye kabul edilmiştir. Fakat bu durum Sultan Abdulmecit Hanın sevinmesine fırsat bile vermeden beraberinde başka istekleri getirmiştir. Mesela İslam Halifesi ve Osmanlı Padişahı Abdulmmecidin Saint George Hristiyan tarikatına üye olması gerektiğini belirtmişlerdir. Konseye girmek için bu kadar çaba sarf eden Abdulmecit bu isteğide kabul etmiş ve İslam halifesi ünvanıyla Hristiyan tarikatına üye olmuştur. Ama Hristiyanlaştırma isteği bununla bitmemiş ve bu seferde Garter Haçlı Şövalyelerinin arasına girmesi gerektiği belirtilmiş, Abdulmecit bunu da kabul etmiş ve hatta Yemin ederken İngiliz Büyükelçiliği Başpiskoposunun “Siz bundan sonra İsa yolunda çalışacak ve Onun için her türlü özveriyi yapacak bir şövalyesiniz” demiş ve Halife Abdulmecit’de bunu kabul etmiştir. Böylece Hristiyan Tarikatına üye, Haçlı Şövalyesi ünvanını kabuleden bir halife Padişahımız da olmuş oluyordu. Elbetteki tek amaç Osmanlının toprtak bütünlüğünü sağlamaktı. Bunun için ölmüş, öldürmüş, hatta borçlanmış, haçlı şövalyesi bile olmuştuk. Hiç doymayan bir azman gibi sürekli yeni bir şeyler isteyen Avrupa doymuşmuydu. Elbetteki hayır. Bu seferde Abdulmecitin “Hristiyanlığa hizmet” sözünü yerine getirmesi istenmiş ve bu söz karşılığında Hristiyanlığa hizmet yasaları çıkartılmış Kiliselere araziler bağışlanmış ve Kiliseler yaptırılmıştı. Tıpkı Şimdiki “Cesaret Ödülü” ve ardından Ahdamar Kilisesinin onarılması örneğiyle ne kadar örtüşüyor değil mi? Bu örnekleri çoğaltmak o kadar kolayki… George Soros’un Mart 2002 de Sabancı Üniversitesinde söylediği “Türkiye'nin en iyi ihracat ürünü ordusudur" sözleri çok büyük tepki görmüştü. Fakat Soros’dan 3 yıl kadar önce 29 Kasım 1999 da Emekli Orgeneral Çevik Bir’in bir toplantı’da Türkiye’nin görevinin Batı İçin Güvenlik Üretmek olduğunu dillendirmesinden bahseden nedense çıkmamıştı. Tarih bize gösteriyor ki Batı için Savaşmak ve Ölmek fikri bizde çok eskilerden kalma bir hastalık. Tedavi olmak vakti gelmiştir bence. Avrupa aynı Avrupa, Birlik Aynı birlik, İstekler aynı istekler, Reformlar aynı reformlar. Şimdi siz oturun karar verin Şu Avrupa Birliği AB’ı hayat mı?; AB’ı Zehir mi Halil ÜLKER |
AVRUPA BİRLİĞİ
AB ve Ulus Devlet (3) Peki emperyalizme karşı mücadele açısından ulus devlet zemini dışında bir mücadele zemini var mıdır? Cumhuriyet gazetesi yazarı sayın İzettin Önder şöyle yazmaktadır: “AB’ye ciddi karşı çıkış ancak sol görüşle olasıdır. Sol görüş üzerinde yükseltilen karşı duruş sadece AB’yi değil, dünya kapitalizmini ve küreselleşmeyi de kapsar.” Bu “karşı duruş” nasıl olacaktır? Hangi zeminde ve hangi araçlarla? Gezici kumpanyalar gibi kapitalizmin zirve toplantılarının gerçekleştirildiği dünya başkentlerini dolaşarak karşı protestolar örgütleyen yeşiller, eşcinseller, anarşistler ve kendisini “solcu” olarak tanıtan diğer “muhaliflerin” kapitalizm karşıtı mücadeleleri ile mi olacak bu karşı duruş? Veya bir yandan Avrupa Birliği’ni savunup, Birlik’in fonlarından aldıkları paralarla faaliyetlerini sürdüren; öte yandan “ama biz emeğin Avrupası’nı savunuyoruz” kandırmacısının ardına sığınarak Avrupa burjuvazisinin himmetli kollarına kendilerini atanlar mı o karşı duruş temsil ediyorlar? Gerçekçi olalım. Bugünün dünyasında Avrupa Birliği’ne olsun, diğer emperyalist devletlere karşı olsun, ulus devlet zemini haricinde bir mücadele zemini yoktur. Bu zemindeki mücadelenin kimin önderliğinde olacağı, sağlıklı ve kesin bir sonuca ulaşmak bakımından önemlidir. Öte yandan ulus devlet zemininde mücadele eden mazlumlar, dünya ölçeğinde emperyalizme karşı ortak duruşu gerçekleştirmek zorundadırlar. Bu da ayrı bir konu. LATİN AMERİKA Bugün Latin Amerika’da olup biten nedir? Venezuela, Bolivya, Şili, Brezilya ve Arjantin’de Amerikan emperyalizmine karşı verilmekte olan mücadele hangi zeminde verilmektedir? Bu devletlerin her birisi bir ulus devlet değil midir? Ve buralarda, bütün solcularımızın gıptayla ve övgüyle izledikleri bu ülkelerde olup bitenlerde, ulus devletlerin, ulusal devrimciler öncülüğünde emperyalizme karşı mücadelesinden başka ne vardır? Hugo Chavez, Venezuela’da petrolü kamulaştırdı. Solcularımızın bazıları ifadeyi pek sevmeyecekler ama başka bir ifadeyle “devletleştirdi”. Evo Morales, seçimleri kazanmasının ardından çıktığı Avrupa seyahatinde yaptığı açıklamada, Bolivya’nın maden zenginliklerini kamulaştıracağını söyledi. Bugün Latin Amerika’da iktidarı alan solcular, “halkçı devletçi bir ekonomi politikası” uygulamaktadırlar. Yani 1930’lu yıllarda Kemalist iktidar tarafından Türkiye’de uygulanan politikanın Latin versiyonu ile karşı karşıyayız. Özetle söyleyecek olursak; ulus devlet zemininde, kapitalizm sınırları içinde, anti emperyalist ve sosyalizme de açık olan bir politikadır söz konusu olan. Dünyamızın dört bir yanında bugün emperyalizme karşı mücadelenin aldığı biçim budur. Bu mücadele gerçekçidir ve onun içindir ki başarıya ulaşmaktadır. TÜRKİYE’DE DURUM Türkiye’mizde durum nedir? Avrupa Birliği’ne en baştan ve kategorik olarak karşı çıkan biricik Parti, İşçi Partisi oldu. Ama bugün Avrupa Birliği’ne karşı çıkış, sadece İşçi Partisi ile sınırlı değil. Soldan sağa oldukça geniş bir yelpaze bugün Avrupa Birliğini sorguluyor. Avrupa Birliği’ne temelden karşı çıkanların sayısı giderek artıyor. Avrupa Birliği yandaşları bile yaptıkları kamuoyu araştırmaları ile halk içinde AB taraftarlığının hızla azaldığını saptamaktadırlar. AB karşıtlığının kendini tarif ettiği zemin, ulusalcılık/milliyetçilik zeminidir. Milliyet gazetesinden Abbas Güçlü’nün televizyonda yaptığı “Genç Bakış” programına katılan binlerce üniversitelinin büyük çoğunluğu, AB karşıtlığı olarak ifade ettikleri görüşlerini ulusalcı bir zemine oturtmaktadırlar. 21. yüzyılın başında bizim cevabını vermemiz gereken soru; önümüzdeki onyıllarda biz bir ulus devlet olarak olacak mıyız, olmayacak mıyız sorusudur. Bu ulus devlet sosyalistlerin yönetiminde olabilir veya sosyalist olmayan ulusalcıların yönetiminde de olabilir. Ve görülmelidir ki genel olarak emperyalizme karşı olsun, özel olarak AB’ye karşı olsun, bundan başka bir karşı duruş yoktur. MAJESTELERİNİN MUHALEFETİ Yeşillerin, eşcinsellerin, anarşistlerin, “emeğin Avrupa’sı” taraftarların ve onlarla kol kola meydanlarda boy gösteren bilumum muhaliflerin sözümona AB, kapitalizm ve küreselleşme karşıtlığı, “majestelerinin muhalefeti” olmanın ötesinde bir anlam ifade etmemektedir. Aslında birazcık dikkatli bir gözlem; bütün bu “keskin” muhaliflerin Avrupa Birliği’nin yönetim çevreleri iç içe olduğunu bize gösterecektir. Joschka Fischer veya Otto Schilly bir önceki Alman hükümetinin Dış İşleri ve İç İşleri bakanlarıydı. Daha yakın bir zaman önce ise, Yeşiller’in saflarında keskin muhalif pozlarındaydılar. Sayın İzettin Önder’in “sol adına kapitalizme, küreselleşmeye köklü karşı duruş” dediği tavrın sahipleri herhalde bunlar değil. Peki bunlar değilse; bu “duruş,” kim tarafından, nerede ve nasıl ortaya konmaktadır veya konacaktır? Bu soruya pratikte, hayat içinde bir cevap aramaya kalktığınız an varacağınız yer, ulus devlettir. BEDRİ GÜLTEKİN |
AVRUPA BİRLİĞİ
Arkadaşlar İslam Birliğini kurarak ABD emperyalizminden kurtulmaktan bahsetmişsiniz ama zaten şu anda İslam Birliği kurabileceğimiz devletlerden Suudi Arabistan, Lübnan, Katar gibileri ABD kontrolünde; Cezayir, Tunus ve Fas gibi ülkelerde ise bizde ki laikliğin katbekat ağırı uygulanıyor...
Bir ara sanıyorum Tunus'ta başörtülü kadınların dışarı çıkması bile yasaklandı.Açılma zorunluğu getirilmişti.. Yani demek istediğim İslam Birliğ yapmamız için Müslümanların topyekün uyanması ve dizginleri ele alması lazım... |
AVRUPA BİRLİĞİ
İslam birliğinin kurulması avrupa birliğine girmekten daha hayalci bir durum bence...Neden Avrupa birliğine girip tüm müslümanları orada temsil etmeyelim :o
tabi alırlarsa :) |
AVRUPA BİRLİĞİ
Bence AB'ye girilmelidir. Ancak devamlı yeni koşul yeni zorluk çıkarsa Başbakanımızın dediği gibi "AKACAK MECRA BULURUZ..
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Bir gün...
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Ne olacak bu AB nin hali 8)
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Neden hayal olarak nitelendirdiniz anlamadım...Türkiye Cumhuriyeti Osmanlının devamıdır...Yani imparatorluk geleneği olan köklü bir millettir...Kimsenin çatısı altına girmeye ihtiyacı yoktur bence...Vatan bilincine sahip bir ülkedir Ortadoğu ve kafkasların bulunduğu coğrafyanın en güçlü ülkesidir..Avrupa birliğindeki devletlere bakın arkadaşlar tarih boyunca birbirinin kanını akıtmış devletler ve hristiyan bir topluluk ayrıca hiçte özenilecek bir yanları yok biz Allah'a şükürki her yönden gerekli güce sahibiz...Bunlar avrupanın bir taktiğidir...Biz böyle düşünürüz...
|
AVRUPA BİRLİĞİ
Biz derken?
Madem bu kadar güçlüyüz neden dünyadaki müslümanlara yardım edemiyoruz..Neden Filistine faydamız dokunmuyor? Sorun güçlü olmak değil sorun sözümüzün geçmemesi |
AVRUPA BİRLİĞİ
biz derken yani ben :)
Faydamız dokunmaz olurmu!... İnşallah ilerde göreceğiz ülkemizi bu kadar karıştırmalarının sebebini çok iyi biliyorlar ve çok iyi planlıyorlar ama durum hiçte onların istediği gibi olmayacak bunu çok iyi bildikleri için bizi oyalıyorlar...Avrupa birliğine giremeyeceğiz değil GİRMEYECEĞİZ... :-* |
AVRUPA BİRLİĞİ
Girersek ne yapcaksın :) Bi arkadaş ben avrupa birliğine girmem diyip duruyodu :D gülmekten cevap verememiştim
Diyelim ki girdik ne kaybederiz sence? |
AVRUPA BİRLİĞİ
:D :D
Hay Allah razı olsun...Adamlar bizleri çözmüş yıllardır bitmek tükenmeyen bahanelerle bizleri oyaladılar...En kötü karar bile kararsızlıktan iyidir...Bize madem bukadar önem veriyorlar takdir ediyorlar neden almıyorlar... Neden girelimki onlardan geri değilizki zaten onların yüzünden geri kalmışız...Avrupa Birliğine girersek ülkemiz bölünür haberiniz olsun...Ama öyle olmayacak inşallah...Herşeyin başında israil var...Sanırım bu yeterli.. |
AVRUPA BİRLİĞİ
"Avrupa birliğine girersek ülkemiz bölünür...."
Bu beylik lafın gerekçelerini de görebilirz değil mi kardeş? |
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
Geçmişi bir nebze geçmişte bırakın... Bugüne kadar kimseyle ticareti geliştirmemişiz o ülkleye gitmem bu ülkeye gitmem demişiz... Başbakan ne yaptı önümüze bakmak lazım dedi ve her ülkeye gitti anlaşmalar yaptı,ülkeye yatırım getirdi... Buna Avrupa da dahildir... Çünkü bulunduğumuz coğrafya asya ve ortadoğu değildir sadece.. Aynı zamanda AVRUPAdır... Bugün kalkmış hamaset dolu cümlelerle kimsenin çatısı altına girmeyiz diyorsunuz... Bu birinin mandasına girmek değil bilakis bir çıkar ortaklığıdır... Ha geçmişten dolayı biri 'küstüm oynamıyorum' diyecekse bu biz değil Avrupalı olmalıdır! |
AVRUPA BİRLİĞİ
Tekrar söylüyorum...
Ekonomik işbirliklerine Asya, Avrupa ve Afrika farketmez her zaman evet.. Sosyal alanda bir birleşmeye ve kültür konjugasyonuna hayır! |
AVRUPA BİRLİĞİ
Çağı okuyabilmek, çağın gereklerini görebilmekten geçer... Görmeden okumanın tezahürü, ne derece sağlıklı olur, düşünmeye değer ... :-X
Çağı iyi okuyan bir devlet adamı; dünyaya kapalı olmak yerine, dünyayı ülke sınırlarına kapatmayı tercih edebilendir. Bu atılımlar da bunun göstergesi ... ;) |
AVRUPA BİRLİĞİ
Türkiye AB üyeliğini destekliyorum. AB projesi, insan hakları projesidir. AB projesi hukukun üstünlüğü projesidir. Türkiye'nin AB projesi, tepeden tırnağa bir değişim projesidir. Türkiye'nin 'dünyada birinci lig'e demir atma ve Batı ile gerçekten bütünleşme projesidir.
Demokraside, hukukta, insan haklarında, ekonomide, eğitimde, sağlıkta, çevrede, aklınıza gelebilecek her alanda çıtanın çağdaş düzeye yükseltilmesidir. Özellikle aş ve iş sorununu çözmek için yaşamsal nitelik taşıyan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını hızlandırmakta da anahtar role sahiptir AB projesi. Çünkü bu proje, dış yatırımcılar açısından Türkiye'de yatırımı cazip kılan bir 'kalite belgesi'dir. Türkiye'de şiddet ve terör sorununu en aza indirmenin ve 'Kürt meselesi'ni demokrasi içinde sorun olmaktan çıkarmanın yolları da AB projesinden geçer. AB projesi aynı zamanda demokrasi içinde 'asker sorunu'nu çözmek, demokratik rejim içinde askeri yerli yerine oturtmaktır. Demokrasiyi Türkiye'de en büyük iç düşman olarak gören odaklardan, 'vatansever çeteler'den kurtularak hukukun üstünlüğüne dayalı bir devlet düzeni kurmaktır. AB karşıtlığının altında değişim korkusu yatıyor. AB karşıtlığının altında demokrasi korkusu yatıyor.Peki, AB bizi böler mi? Bakın, eğer Türkiye'nin bir bölünme tehlikesi varsa, asıl AB rayından çıkan bir Türkiye'de bu tehlike daha büyür. |
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
Kardeş iyi de 'sosyal alanda bir birleşme ve kültür konjugasyonunu' zaten var!!! Sen ab ye girince kültür alışverişi başlamayacak.... Teknoloji , internet yani küresel dünya sayesinde iyi veya kötü birbirimizden etkileniyoruz hatta o kadar ki kabenin 100m ilerisinde coca cola bilboardı var... Bunun ab ile alakası yok anlayacağın... Ekonomik işbirliğine gelince... Son dönemde ülkemizde takip etmişsindir eminim TUSKON zirveleri yapıldı ve 500bin dolarken hedef 2 milyon dolara yakın anlaşmalar imzalanmış Afrika ülkeleri ile...bizim işadamlarımız oraya yatırım yapacak...neden: çünkü bizden daha gerideler!!! biz abye girmek istiyoruz çünkü ekonomileri bizden kat be kat fazla!!! ve öyle birliğe girmeden de kimse bizi bağrına basmıyor!!!! Ezcümle: kültür yozlaşmasına hayır! ama bu ab ile alakalı değil!!! ekonomik kalkınmaya evet!! bu ab ile olacak bişey!!! |
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
AB'ye girmekle girmemek arasında sosyal anlamda fark olmayacağını sanmak yanlış olur...
Her ne kadar kültür yozlaşması dediğin gibi olsada bu saadece halkın belli bir kesiminde var aslında.Tamamında yok.. Özellikle serbest dolaşım konusu çok bozar bu milleti bana göre... |
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
|
AVRUPA BİRLİĞİ
daha uyum yasa tasarılarında türkiyeden bir çok taviz talep eden ab ülkeleleri tam üyelikte kim bilir neleri daha sömürmeye teşebbüs edeceklerdir...
Hülasa bu gözle görülür bir gerçektir... müzakare süreci ve beyanda bulundukları bazı yasaları okuyormda hayrettte kalmamak imkansız hemen bir tanesini söylüyeym (türkiye ab ye girmekle dış ülkelerle yapacağı anlaşma yetkilerini ab ülkelerine teslim edecektr) bu fazlasıyla dehşetlik verici bir durumdur ekomik sosyal alanda bir çok değişikler olacakmışta öylede şöylede böylede babane efendim benim ülkemin dış yetkileri başka bir birliğe emanet ettikten sonra diğer getiriler ne denli değer kazanabilirki?? Bu esaretten başka bir şey değildir... |
AVRUPA BİRLİĞİ
Alıntı:
Bir an önce üzerinizdeki "paronayak eyvah bize herkes düşman"hastalığınızı iyileştirmek için çalışın bence. Türkiyede bozulan zaten bozulur,Ab ye ihtiyaç yok!Ama bizim karnımızın doyması,daha iyi yaşam standartı için Ab şart. |
AVRUPA BİRLİĞİ
Mesajını destekliyorum... Aynı görüşteyim...
|
AVRUPA BİRLİĞİ
ABnin en güzel ve bizim için tek güzel yanı A harfinden sonra B harfinin gelmesi bence
|
All times are GMT +3. The time now is 21:08. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025