![]() |
Sevmek özgür kılar, tutku tutuklar. Tutkusunu sevgi zannedenlere söylüyorum: Elinizi kolunuzu bağlayan, iradenize söz hakkı tanımayıp onu teslim alan, aklınızın dizginlerini eline geçiren, sizi uysal bir binek gibi istediği tarafa sürükleyen şey, en büyük özgürlük demek olan sevgi olabilir mi?.. (Mustafa İslamoğlu/ Yürek devleti) |
Allah’ım beni, bizi, hepimizi affet. Bütün sevdiklerimizi, Seni ömründe bir defa dahi olsun hayalinden kim geçirmişse onları da affet. Sen ki affetmek için bahaneler ararsın, biliyorum… Ruhuma öyle bir zenginlik, nimetlerine karşı sonsuz bir şükür hazzı nasip et ki, en küçük bir kareden, bir manzaradan, bir sesten haz alayım ve Sana sonsuz hamd edebileyim... (Selim Gündüzalp) |
Bir kâğıt ve titrek bir kalem… Neden titriyorsun ki kalemim? Bugüne kadar kâğıdın önünde eğilmeyen başın nerede? Kendinden emin, o her şeyi bilen ve tartan terazine ne oldu? Seni bu kadar mahzunlaştıran, terazinin kaldıramadığı güllerin ağırlığı mı? Öznesiz kurduğun, sevgiden ve muhabbetten uzak, bencil cümlelerin nerede şimdi?... (Yasemin Açıkgöz) |
Mızıkçılık ediyorsam eğer, malup olmam tasarlanan bir oyunu oynamak istemediğim için bu. Hayır, sadece inceldiği yerden kopsun diyorum o kadar, var mı itirazın. İyi bir ata binip iyi insanların yanına gitmeyi kafaya koymuşsan eğer, inan ki buna değer. Yine çelemedin değil mi aklımı? Kuyruğunu kıstırıp defol git! (Selim Sevkioğlu) |
Yanında bir insan yokken de yalnız değildir insan. O’nun Semi’, Basîr, Latîf, Habîr, Alîm bir Rabbi vardır. O’nun Rabbi, Semi’, yani işitendir. Basîr, yani görendir. Latîf’tir, her yere nüfuz eder; Habîr’dir, herşeyden haberdardır; Alîm’dir, herşeyi bilir. [...] İnsan, [...] bu gerçek aklında kaldığı müddetçe insanların yanında işlemeye utandığı günahtan yalnız iken de sakınır... (Metin Karabaşoğlu) |
Alıntı:
ALLAH razı olsun. |
Düştüğün yer burası ve yükselişin yine buradan olacak. Bunun için önce gözündeki perdeleri aralayıp ‘hayret’e uyanmak gerek. Hayret’e uyanmak için önce varlığa varoluşa eşyaya olaylara hayata insanlara ağaca kuşa suya toz tanesine alışıldık bayat gözlerle bilimin kafanı ve gönlünü buzdolabına koyan dondurucu tanımlarıyla bakmamak gerek... (Yusuf Özkan Özburun) |
Kim bilir; seni kim, nerede, ne acelelikle bekliyor? Serapa dizilmiş, gayri ihtiyari yaşayan ve yaşamdan zevk almayan, niçin yaşadığını bılmeyen, ne çok insan vardır, kim bilir? Kollarını açmış nereden, ne gelecek diye ümitle bekleyen ve seni gorünce seninle beraber kainata ve kainatın yaratıcısına sarılmayı bekleyen ve de beklediğini bilmeyen, ne çok insan vardır... (Ayşe Yılmaz) |
Nasıl o akıp gidiveren su buz olup genleştiğinde en katı metalleri dahi çatlatabiliyorsa; nasıl incecik kökler en sert kayaları bile yarıp içinden âb-ı hayat buluyorsa, merhamet nice imana açılmaz denilen kalbi açıp, nice teslim olmaz denilen kalbi teslim alabilir... (Metin Karabaşoğlu) |
Yüzme bilmeyen bir insan boğulmakta olan birini kurtarmaya çalışırsa ikisi de birbirine sarılarak boğulur. Bu sebepten, insan evvela kendini kurtarmalı. Bu kurtarmada maneviyat ve maddiyat vardır. Bir şahıs, manevi şüphelerden kendini kurtarabilmek için okuyacak, araştıracak, şüpheden şüphesizliğe geçecek. Sonra öyle bir hayat yaşayacak ki onu tanıyanlar onun hayatına gıpta edecek... (Hekimoğlu İsmail) |
All times are GMT +3. The time now is 11:17. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025