![]() |
ŞİİR GÖZLÜM ( Ahmet KÖSE )
;)
|
KEŞKELERİ ÇIKARDIM HAYATIMDAN
şebnem kısaparmak evet..
şiirlerini dinledikçe gözyaşlarımın akmasına mani olamadığım şahıs.. bu yüzden gıcığım ona.. beni çok ağlattığı için.. birde iclal aydın.. oda çok dokunuyor yüreğime.. |
YAGMURLARLA ÖPÜŞMEYE GİDİYORUM
YAGMURLARLA ÖPÜŞMEYE GİDİYORUM Yüreğime bir beden büyük gelen umutları Üzerimden çıkarıp gidiyorum." Küçük bir çocuğun duası gibi Masumluğunu sundum sana aşkın. Ama sen, “İmkansız bir aşk “ deyip sustun. Oysa sana dair ne düşlerim vardı. Dans edecektim yağmurlarda seninle. Yıldızların saçlarına düştüğünde, Bir gökkuşağı çizecektim beyaz tuallere. Asla kırgın değilim sana... Özgürdün, hürdün elbet. Güneşte yaşamak varken, Karanlıklarda boğulmayı göze alamazdın sen... Gözlerine sakladığım baharlara Veda busesini yapıştırıp gidiyorum. Aslında bir teşekkür borçluyum sana, Yarım bir adamın karanlıklarına Rüya misali baharlarınla konakladın.. Her nefesinde, Mevsimleri soludum gözlerinde. Kırılmış bir gönül mabedine Bir gülüş ekledin ya, Bir ömür yeter bana.. Hep ağladığımda öper dururum Baharda açmış o gülüşlerini...... Gittiğim yerlerde, Kim bilir belki de alışırım. Alışacağım; gözlerinin yokluğu değil elbet. Bahçemde ezilmiş güllerin çığlıklarına , İçimdeki çocuğun gözlerindeki ıslaklığına, Elbet bir gün alışırım.... Gidiyorum, Aynalara ağlamaklı suretimi bırakıp Masum çocukların dualarına gidiyorum... Senin uyuduğun saatlerde ben, Bu şehri, bu yüreği sana bırakıp Yağmurlarla öpüşmeye gidiyorum. İsmail Sarıgene |
Ngereklinsan ' dan Şiir Paylaşımları
cok güzel
|
Topal Sevda ( Yusuf Hayaloğlu )
Topal Sevda Dün sahilde karşılaştık. Bir an gözüm ısırdı, Sonra birden tanıdım. Düşmemek için zor tuttum kendimi Bacaklarım titredi, Bir ağaca yaslandım. Yırtılan bir mektup gibi, Sisli hatıraların gerisinden bakıyordu. Eski bir sevdanın Durulmamış nehirleri, Çırpınarak yüreğime akıyordu. Hatırladığım, Bir sonbahar günüydü, Karşımızdaki yeni eve taşındılar. Bütün gün bakışıp duruyorduk. Gözleri... Gözleri sanki birer kurşundular!.. O zamanlar ben, Zıpkın gibi bir çocuktum, Liseye yeni başlamıştım. Onun, saçlarını geriye savurup Çapkınca gülümsemesinden hoşlanmıştım. Ne zaman cama çıksam, karşı balkonda Itırlı bir çiçek gibi tütüyordu Ne zaman buluşalım, desem, Olmaz, diyordu. Mektuplaşmak ona yetiyordu. Bir Temmuz akşamıydı, Unutmam... Yazlık sinema daha yeni dağılmıştı, Bahçe kapısında sıkıştırıp öpmüştüm, İçeri kaçıp saatlerce ağlamıştı. Sonraları çok konuştuk, gezdik. Bazen ağlaşıp bazen de gülüştük. Çılgın gibiydik, her firsatta buluştuk. Uluorta öpüştük, herkesin diline düştük. Ailesi baş edemedi, Mersin’deki halasına gönderdi. Hiç arayıp sormadım. Ben o sıralar eylemci oldum; Mahalleden ayrılıp Yıllarca eve de uğramadım. Dünyam değişmişti artık... Memleketin gidişatını Hiç mi hiç beğenmiyordum. Forumlara, yürüyüşlere katılıyor, Durmadan şiir okuyup, Ajitasyon çekiyordum. Ah o gençlik rüzgarı, ah... Ezilen insanları, tek başıma Kurtaracağımı sandım... Anarşik bir eylem sırasında, Seken kurşunlarla Bacağımdan yaralandım. Ameliyatın ardından Yıllarca yattım içerde... Dosyam bir hayli kabarmıştı. Beni, o nemli koğuşlarda, Vefakar anamdan başka Hiç kimse aramamıştı... İçerden çıkınca, onu sordum, Bir astsubayla evlenip buradan gitmişti. Oysa, kibrit ağusuyla Koluma dağladığım ismi, Hala silinmemişti... Hayat devam ediyordu... İçkiye vurmuştum, Unutmayı deniyordum. Pencerenin önünde, Kuruyan bir çiçek gibi Günden güne tükeniyordum... Anam çökmüştü artık, Ölmeden mürüvvet istiyordu Bazen oturup dertleşirdik. Kimsesiz bir kadın varmış, körmüş, Olur, demiş. Ben de fazla uzatmadım, evlendik. Geçmişe ait ne varsa, Mektuptu, resimdi; Bir-bir ayırıp yaktım ateşte. Nasıl gittiğini sorarsanız, Ne bileyim, Kör-topal gidiyor işte... Ne var ki, o hırçın saçları Hep yüzüme savruluyor, Balkona her baktığımda. Pişmanlık, bir eski yara gibi Hala kımıldayıp duruyor Onu hatırladığımda. Biliyorum, onunla olsaydım Böyle kavga edip durmazdım yüreğimle. Biliyorum, bu sevdayı ben yıktım, Ben öldürdüm Bu hoyrat ellerimle!.. Dün, sahilde karşılaştık. Bir an boş bulundum, Sendeler gibi oldum. Öyle bir baktı ki, Ben o gözlerde Bir ömrün bütün acılarını buldum... Bir şeyler söylemek ister gibiydi. Başını eğip gitti, çocuklarının yanına Nedendir bilmiyorum, fakat Girmek istemedi sanki, Kocasının koluna... Ardından koşup durduramadım, Ona soramadım. Öylece donakaldım... Çünkü o anarşik eylemden beri Ben artık Değnekli bir topaldım!.. Yusuf Hayaloğlu |
Hayat Nedir Anne ?
Hayat Nedir Anne? benim hiç sapanım olmadı anne, ne kuşları vurdum, ne de kimsenin camını kırdım... çok uslu bir çocuk değildim ama, seni hiç kırmadim, hep boynumu kırdım. ben hayatım boyunca bir tek kendimi vurdum! .. suskun görünsem de, fırtınalı ve mağrurdum anne. bir mızrak gibi, aynada hep dik durdum anne! .. ben sana hiç bir gün laf getirmedim, leke sürmedim. ama göğsümü çok hırpaladım, kalbimi çok yordum... ben hayatım boyunca, en çok kendimi sordum! ... benim hiç sevgilim olmadı anne, ne bir yuva kurdum, ne bir gün şansım güldü... öpemeden bir bebeğin gidişini, tükendi gitti çağım... kimi yürekten sevdiysem, yüreğini başkasına böldü... bir muhabbet kuşum vardı, o da yalnızlıktan öldü... sen beni göğsünde hep acılarla mı soğurdun anne? yoksa evlat diye, koca bir taş mı doğurdun anne? eziyet degilim, zahmet değilim, musibet hiç değilim; bir senin mi balına sinek kondu, söylesene! doğurdun da beni, ne ile yoğurdun anne? benim hiç hayalim olmadı anne... ne seni rahat ettirdim, ne kendim ettim rahat... BİR MUTLULUK FOTOĞRAFI BİLE ÇEKTİRMEDİ BU HAYAT! kaybolmuş bir anahtar kadar sahipsizim anne... ne omuzumda bir dost eli, ne saçımda bir şefkat... say ki yollardan akan, şu faydasız çamurdum anne... say ki ıslanmaktım, üşümektim, say ki yağmurdum anne! bunca yıldır gözyaşlarını, hangi denizlere sakladın? oy ben öleyim, SEN BENİ NE DİYE DOĞURDUN ANNE? ? ? Yusuf Hayaloğlu |
Gizemli Şiir
Gizemli Şiir Bir adın vardı, bir o kadar güzel ve temiz Adını duydu mu erirdi bu garip bu çaresiz Bir saçın vardı,sanki tel tel pamuk ipliği Bir bakışın vardı,sanki baktığı yerde bırakırdı kurşun deliği Bir yürüyüşün vardı,sanki yıldızlar yürürdü peşinde Bir gülüşün vardı,sanki ölüler dirilirdi önünde Saçının teli kırılsa canım acırdı Ayağın taşa takılıp burkulsa,feryadım cihanı sarardı Düşünmezdim başka diyar başka yar,seni görünce Ölecek olsam dirilirdim o güzel adını işitince Konuştu mu bülbüller ağlardı önünde Güller yalvarırdı ne olur bize de gülümse diye Bana bu sevdadan hayır yokmuş,olmasa ne yazar Adın kazılı ya gözbebeklerimde bu bana yeter de artar Ömrüm senin yolunda bitecekmiş,izin ver de öyle bitsin Sen ol da yanı başımda dünya yerin dibine girsin Sana çıkmayan yolun asfaltını tırnaklarımla kazarım Sen yeter ki emret sana altın tabaklarda canımı sunarım Bana Mecnun diyorlar sana aşık oldum olalı Çağırın Mecnun’u mezarından,soralım bakalım hangimiz daha sevdalı Sana Leyla diyorlar,izin vermem asla buna Güzelliğin adındadır,ayağın tozun olamaz Leyla Adında saklıdır bütün güzellikler,yalnız ben bilirim Azrail canını almaya gelirse,gönder bana ben senin yerine canımı veririm Adın bende kalsın gizli Adını söylersem güzelliğini Başkaları da fark eder belki SADECE SAHİBİ ANLAR BU GİZEMLİ ŞİİRİ Murat CEYLAN |
Ölümcül Son Hediye
Ölümcül Son Hediye Git… Ne denir hiç bilmem ki Gidenin ardından Ben bir filmlerde, romanlarda Olur sanırdım Ölümcül ayrılıkları Nerden bilirdim seninde benden Bir kuru yaprak misali Sonbaharda bir rüzgara Kapılıp gidercesine Beni benden edercesine Yüreğimi sökercesine Acımasızca öldürürcesine AYRILACAĞINI Nerden bilirdim Git… Gitme derim ama gülünç olsa gerek Sen bir kere ayrılığı düşünerek İhanet ettin en temiz duygularımıza Durma hadi git… Seni bekliyor kapılar, yollar,yolculuklar Hiçbir şeyini bırakma bana Al sıkıştır çantana ya da bavuluna İçinde biz olan o mutlu zamanları Dönmen için bir sebep kalmasın arkanda Git…. Yakışırdı şimdi sana şöyle fiyakalı bir elveda Ama şimdi diyemem inanmam ki ayrılığa Hem dedim ya ne denir gidene bilmem amma Yüreğimden yaralı yorgun çarpan dudaklarıma Uğrama artık ne dünyama ne de rüyama Git… Bil ki sen şu odadan çıktığın anda İçimde sana aşık biri kalmayacak Sanma ki sana vurgun, sana deli divane olan Gözlerim buğulanıp kahırdan ağlayacak Sen şu kapının önünde durduğunda Sana dair bütün duyguların katili olacak Bir eski tanıdık kalacak ardında Git… Dur hemen gitme bekle bir zahmet Bekle de o sana aşık yüreğimle Göz bebeklerine bir beddua Saçlarının her teline bir bela Ve bütün vücuduna koca bir lanet Bırakayım son bir defa Gittiğin yerlerde söylersin herkese Bunlar, ölümsüz bir aşktan kalan Ölümcül son hediyeler diye…. Git… Artık vazgeçsen de benden uzaklaştın bir kere Sana kal dersem yüzüme hatıralar tükürsün İnan ki bu ayrılığa ben değil, üzülecekse Sensiz kalan boynu bükük mazimiz üzülsün Murat CEYLAN |
Aglama Süheyla
************Aglama Süheyla************* . seni sevmemek için sebep ariyordum ya, buldum Süheyla. saçlarin hiç adil degil senin, saçlarin zifiri karanlik. ben karanliktan korkarim. gözlerin çok derin üstelik sonsuz bosluk Süheyla. sirt üstü düsüyorum ben o bosluktan uykularimda. kaç dizemi kaybettim böyle biliyor musun? imgelerim arap saçi yoklugun yoklugum varliginsa....? yok, kaldiramam. aglama Süheyla. gelirsen buzullarim erir, sularim alt üst. gidersen donarim beni böyle isit. günesim ol ne bir santim uzak ne bir santim yakin. geceleri aydan ulas bana gündüzleri perdemi isit. aglama...... agla anasini satayim pinarlarin süzülsün yine gamzene dolsun tassin sonra gözlerime damlasin. ve karisalim iki denizin ayrildigi yerde, ama senin baliklarin senin olsun benimkiler benim. biliyorsun saçlarin zifiri karanlik senin. dünya da öyle. bak çocuklar dograniyor hergün, ama idama karsiyiz inadina hangi medeniyet için Süheyla, aglama... ben de ülkem gibiyim galiba. adil olmayan dünya degil aslinda. hangimiz bilir ötekinin derdini, hangimiz çocuguna küser bir yetimin yaninda. ayagin tasa takilsa sebep ara ama aglama Süheyla aglama... isterdim ölümsüz siirler yazayim adam gibi sevdalarin üstüne. kimsenin söylemedigi sözler edeyim de ölümsüz sevdalar nerde. sonsuzluk dedigin ölümle basliyor Süheyla. ölümse tepe üstü açiyor gözlerini bir bebegin ingaaa...larinda. sen o bebek gibi agla Süheyla. ne güzel bir ucumun sende olmasi bak! istersen sehpalar kur bana ve sen çek ayagimin altindan iskemleyi. istersen hiç düsünme beni ya da ne olacak bu siirin sonu. düsünme. ve aglayacaksan, dedim ya bebek gibi agla Süheyla. mutlu yarinlara yalansiz aydinliklara. cennet içimizde içimizde Süheyla.... . Ugur Balcioglu |
Ngereklinsan ' dan Şiir Paylaşımları
Insandan Bir Uçurum . Bir deniz bekliyorduk. Duvara çarpip ölmesi gibi özgürlügüne uçan bir kusun. Anlamin dügüm oldugu zamanlar. Bütün yaralari denedim. Agzimda kan tadi. Saklanacak o su kiyisi uzakta. Dagildim yaslandigim yol için. Hangi çaga gittiysem gülünçtü tarih baktikça insanlara. Acinin yurdu asklar, yagmurun kirdigi görüntü, cinayetlerin karaladigi atlas. Gelmeyisindi aslinda bekledigim derimin altindasin iste, içindeki tuzaklar ezberimde karninda büyüttügün aci çigliktan daha agir ama yankisiz. Kirikti isaret, harfler uçucu Dünyanin gördügü kapkara düs içimizde olusan girdap katranla naylon arasinda pihtilasan insan silinen bir bakima gövdesi kadar bir bosluk daha dogrusu. Her kum tanesinin sakladigi çölde korkakligimin tek nedenisin sen. Unutmadim, herkese bir akarsu borçluyum. Veysel Çolak |
All times are GMT +3. The time now is 13:35. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025