Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Hayata Dair Anketler (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=322)
-   -   Gayrimüslim Arkadaşınız Oldu Mu? (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=116296)

FarukARSLAN. 09-26-2009 02:29

Konu nereden buraya geldi bilmiyorum ama..

Farkın farkına varmak şöyle bir şey;


http://img41.imageshack.us/img41/603...ansonrakik.jpg

http://img41.imageshack.us/img41/179...onrakikart.jpg


VE GELİYORUZ BUGÜNE..
25 EYLÜL 2009 SABAH'IN RÖPORTAJINI OKUMAYA BAŞLAR İKEN... :

http://img38.imageshack.us/img38/882...fimodelimi.jpg



--

Açtıtmayın ağzımızı..
Yeri gelince dağ ile fareyi de kıyaslarız.
Dağ görünümlü fareleri de fâş ederiz.

Susuyor isek, korktuğumuzdan yada karşıdakilar gibi cahilliğimizden DEĞİL.
Bu böyle biline.

Duygu'Seli~ 09-26-2009 02:33

Alıntı:

musab Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671148)
bu resimleride ilk defa gördüm..ilginç gerçekten

Sap'ın hükümet tarihine inerseniz daha nice ilginçliklerle karşılaşırsınız.. :)
Vaktiyle ülkemizin rezil rüsva olduğu,bir çöl öküzünün karşısında kendisini savunamayan Erbakan'ın nasıl tepkiler aldığı tarihimizde var..Az araştırında,kim el pençe duruyor görün..;;)
Konu dışı ama..Ehh yorumunuz kapak istedi hani.. :)

musab 09-26-2009 02:39

ben o konuları hiç bilmiyorum..eğer söylenenler doğru haberse erbakan hoca yapasada eleştiririm..bizde ayrımcılık yok herkezin iyi yaptığı icraatlar alkışlanır kötü icraatlarda eleştirilir..rahat olun yani

FarukARSLAN. 09-26-2009 02:54

Alıntı:

musab Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671156)
ben o konuları hiç bilmiyorum..eğer söylenenler doğru haberse erbakan hoca yapasada eleştiririm..bizde ayrımcılık yok herkezin iyi yaptığı icraatlar alkışlanır kötü icraatlarda eleştirilir..rahat olun yani

Halis niyet bu ise Eyvallah deriz biz.
Hakk'ı da haklıyı da tebriki bilenlerdeniz biz hamdolsun.

Karşıda bi aksaklık görünce salyayla saldırıp, kendisinden olunca köşe bucak saklanmaya çalışıp abudik gubudik yorumlar yapanlardan değiliz ya şükür..

Ancak diğer bi konuda "şüpheleriniz" vardı..
O kadar haşin şüphe ateşini, yakın bakalım şimdi içerinizde.. ;;)

musab 09-26-2009 03:08

Erbakan’ın Kaddafi görüşmesi

Hani bir söz vardır: Yalancı, aşağı mahallede bir yalan uydurur; yukarı mahallede de bu yalanın yayıldığını görünce, kendisi de, kendi yalanına inanmaya başlar. Bazı basın organlarının tavrı, bu örneğe benziyor. 6 sene önce, Libya gezisiyle ilgili olarak, Erbakan hakkında bir yalan uydurdular, şimdi kendileri de inanmaya başladılar. Değilse, her fırsatta ısıtıp ısıtıp servise sunmanın ne anlamı olabilir?

Bizim basının bazı kronik hastalıkları var. Meselâ, çok verimli ve başarılı geçen Erbakan’ın Libya gezisini her fırsatta diline dolar, olayı çarpıtarak kamuoyunu manipüle eder. Bu konuyu çok sık gündeme getirdikleri için Libya’da yaşananları tahlil etmeye çalışalım.
Libya’da neler oldu?Muhterem Erbakan, 54. Hükümetin Başbakanı olarak, Ekim 1996’da Mısır, Libya ve Nijerya’yı kapsayan bir gezi programı düzenlemişti. Libya ziyaretinin amacı ise şuydu:Türkiyeli müteahhitlerin Libya’dan oldukça yüksek alacakları vardı.Bu para uzun süredir ödenmiyordu.Müteahhitlerin bu konuda istekleri vardı.Libya’daki Türk Müteahitler Birliği Başkanı Barlas Turan şöyle diyordu: “Refah-Yol hükümetinden çok umutluyum. Erbakan’ın Libya’daki itibarı sebebiyle, sorunlarımızı çözeceğine inanıyoruz.” (03.09.1996 tarihli gazeteler) Erbakan da bu paraların tahsili için Libya’yagitmişti.Erbakan Libya’da
Kaddafi ile görüştü. Kaddafi’nin mizaç ve psikolojik yapısını bütün dünya biliyor. Görüşme sırasında Kaddafi, bazı patavatsızlıklar sergiledi. Erbakan Hoca Kaddafi
’yi dinledi ve söyle diklerine cevap verdi,yanlışlarını düzeltti, susmadı, kendine güvenen üslupla Türkiye’ nin onurunu korudu.Müteahhitlerin haklarını gündeme getirdi,alacakları tahsil etti.O günlerde basında çıkan şu haber bunun ispatıydı:“Müteahhitler Libya’dan 15 milyar dolar kazan dı lar“Erbakan’ın Mısır,Libya ve Nijerya gezisi sayesinde Afrika ile köprü kuruldu.” (09.10.96)
Olay manipüle ediliyor
Bütün bu güzel gelişmeler dururken, basın
Kaddafi
’nin tutumuna kafayı takmış, bu olayı bahane ederek hükümete ve Erbakan’a yüklenmeye başlamıştı. Bu başarıyı görmeyip ayrıntıya takılmaktan başka nasıl izah edilirdi? Amaç ise hükümeti yıpratmaktı. İş adamları da basının bu tutumundan rahatsız olmuştu. Sakıp Sabancı konu ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı: “Hükümetin yıpratılmasını bekleyenler yanlış yapıyor.” (17.11.1996)
Mehmet Barlas da daha gezi öncesi başlatılan kampanya karşısında olayı “işin anasını unutup danasına takılmak” olarak nitelendirerek şunları yazıyordu:
“1974 sonrasında, Amerikan ambargosu yediğimiz zaman, Türk askerî uçaklarına yedek parçalar Libya’dan gelmedi mi?1980’lere girerken, Türkiye’nin ihracatçıları ve müteahhitleri, ilk provalarını Libya’da yapmadı mı?Hiç unutmayalım.” (Sabah,29.09.1996)
Erbakan, Libya gezisinde tam bir devlet adamı olgunluğu göstermiş,
Kaddafi’ye kabadayı üslubuyla cevap verme hafifliğine düşmemiş, fakat susmayan, kendine güvenen ve ikna eden yaklaşımıyla devlet onurunu korumuştu. Aslında bu gerçekleri basın da biliyor. Fakat, gerek husumet, gerekse seviyesiz siyasi rekabet sebebiyle hakikati gizliyorlar. Hatta bu çevrelerin kendi aralarında, Erbakan’ın başarılarına iç geçirdiğini de görürsünüz. Daha kısa bir süre önce Yalçın Pekşen, “Gardrop Dinciliği” başlıklı yazısı içinde Erbakan’a yapılan haksızlık konusunda şöyle yazmıştı: “Kaddafi’nin çadırında yaşananlar ise, -hakkını yemeyelim- onun değil, Kaddafi
’nin patavatsızlıklarıydı.” (Akşam, 27.1.2002)
Erbakan Türkiye’nin önünde gidiyor
Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Bener Karakartal, “Erbakan’ın başarıları ve devlet adamı olgunluğu”nu Afrika gezisi sonrası verdiği bir mülakatta şunları söylemişti:
“Erbakan Türkiye’nin bir adım önünde yürüyor. Türkiye’nin Erbakan’dan öğreneceği çok şey var. Türk demokrasisi şu anda Erbakan’ın gerisinde yürüyor.Siz hiç Erbakan’ın “kavgaya kavga ile cevap” verdiğini gördünüz mü? Sinirlilik ve hırçınlıkla bütün vaktini diğer parti liderlerine sataşarak geçirdiğini gördünüz mü? Türkiye’de siyasetin içine sürüklendiği tüm “sinirlilik ve gerginlik” ortamına rağmen Erbakan kavganın dışında ve üstünde yer almaktadır, polemiklere girmemektedir. Ve hepsinden önemlisi tebessümü ve güleryüzlülüğü ile Erbakan Türk siyasetçilerine demokrasi dersi vermektedir. İşte demokrasinin ta kendisi budur. (Millî Gz,30.11.96)Bütün bu gelişmeler ortada iken, bazı basın kuruluşlarının Erbakan aleyhinde yerli yersiz kampanya yürütmesi,hiçde anlaşılabilir bir tutum değildir.Sanki bu anlayıştaki basın için başarılı olmak suç.Türkiyemizin güzel günlere ulaşması için vargücüyle çalışmak affedilmez birşey!(Şakir T,22.01.2003,MilliGz)

ahmetermiş 09-26-2009 03:39

Erbakan hoca o gun ülkemi hem küçük düşürdü,hem kendisini küçük düşürdü,hemde gönül verenlerini.vede paramızı alma gibi bi şey söz konusu olmadı...çünki özalda gitmişti onada vereceğiz demişti kaddafi ve vermedi..yedi yuttu paraları..
boşuna reklam yapıyorsun musap..o gün abdullah gül olmasaydı tum perişan olmuştuk..allahtan abdullah gül kaddafiyi ikna etti..hasan hüseyın ceylanı basın toplantısı yaparken azarladı abdullah gül ve olayı hafif sıyrıklarla atlatmamızı sağladı..
bazı şeyleri taraflı olarak başarıymış gibi göstermek kimseye bi şey kazandırmaz..libya gezisi tam bir fiyaskoydu...allah şahit..

depare 09-26-2009 03:51

Alıntı:

menes Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671112)
depare, Mevlana bu sözleri neye karşı söylemiştir?Kime söylemiştir?Bu sözlerde neyi kastetmiştir?Bu soruların cevabını verirsen sevinirim.

Mümtehine 8.ayet:
Ey iman edenler! Allah, inancınızdan dolayı sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere -kâfir bile olsalar- iyilik yapmanızı ve onlara adâletli davranmanızı yasaklamaz. Tam tersine, adaletten kıl kadar ayrılmamanızı emreder. Hiç kuşkusuz Allah, âdil davrananları sever.

Demek ki Allah, Müslümanlara bir kötülük yapmamış olan kâfirlere iyi davranmanızı ve onlarla beşeri dostluk ilişkilerine girmenizi yasaklamıyor.

Diyalog, dünya üzerindeki sorunlara ortak çözüm bulmak demektir.İnsanlığın biraraya gelerek konuşması, modernizmin ortak değerler üzerindeki yıkıcılığına karşı bu değerleri korumak demektir.
Diğer dinlerde de diyalog çalışmalarına karşı çıkanlar var onlarda İslam'ı yayacaklar diye karşı çıkıyorlar.
Tabi ki bazı hususlara dikkat edilmesi gerekir.İslam'ın temsilcileri diğer dinler ile İslam'ı aynı düzeyde tutmamalıdır.Öyle bir izlenim vermemelidir.Ya da artık mensubu iyice azalan ve unutulan dinlerin yeniden hayat bulma ihtimaline karşı da uyanık olmak gerekir.
Diğer dinlerde misyonerlik vardır.Bunların diyalog ile yayılma ihtimali var ise İslam'da aynı şansa sahip olmaz mı?Biz değişik görüşler ile bir araya gelmeden nasıl dinimizi tebliğ edeceğiz?
Diyalog çalışmalarında illa ki Kuran'da böyle yazıyor ya da Hz.Muhammed şöyle diyor diye sunulması gerekmez.
Eğer Kuran'ın emir ve yasaklarına ve Peygamberimizin sünnetlerine uyarak ortak paydalara vurgu yaparsak işte bu bir tebliğ olur.
Bu şekilde yapılacak bir diyaloğa karşı çıkılmaması gerekir, tam aksine destek olunmalıdır.

Neye veya kime karşı söylediği zaten sözlerinden gayet net anlaşılıyor kardeşim...
İlk sözünde iki mana var biri kafirlere karşı şiddetli olmak ikincisi onlarla dost olmamak...
Bu demek değil ki kafiri gördüğün yerde öldür ya da kötü davran,yahut dost olmayacaksın diye onlara adaletsiz davranacaksın,iyilik etmeyeceksin diye bir mana çıkmaz buradan...
İkinci sözü zaten çok açık Allahın kafirlerin düşmanı,Müminlerin'de dostu olduğunu söylüyor bu kadar açık konuşuyor..
"alçak,kalpazanlar" sözünü kullanmasınamı içerlediniz..?
Allahu teala'da "Belhum adal" Hayvandan daha aşağılar buyuruyor kafirler hakkında bir başka ayette'de pisliğe benzetiyor kafirleri anormal değil yani Mevlananın sözleri...
Bu bizde Yahudiye,Hristyana kötü söz söyleyeceğiz anlamına gelmiyor Mevlana hazretleri büyük insan ne söyleyip neye işaret edeceğini çok iyi bilir...
Peygamberimiz Şeytana bile sövmeyin derken bizim ne haddimize..!
Hala mana karmaşası yaşıyoruz daha ilk mesajlarım'da;
"Size kötülük yapana,iyilikle muamele ediniz" Hadisi Şerifini yazmıştım...
Ve beşeri diyalogları(dostluk hariç) desteklediğimi söylemiştim...
Peygamberimiz onlarla ticaret yapmış,konuşmuş,beşeri ilişkilerde bulunmuş benmi bunlara karşı çıkacam..?
Ama yeri gelmiş Peygamberimiz;
"İmanın temeli Müslümanı sevmek,kafiri sevmemektir"(Ahmed ibni Hanbel) buyurmuştur...
Bundan neyi anlıyoruz onlara savaş dışında kötü davranmayacağız,iyi davranacağız adaletli olacağız,islamı tebliğ edeceğiz, ama sevmeyeceğiz,dost olmayacağız...
Hz.Ömer (r.a) bile kiliseye giriyor rahiple konuşuyor kötü davranmıyor,ama bir başka zaman yanında bir Hristyanı çalıştıran bir Müslümana "Sen Allahın"Yahudileri,Hristyanları dost edinmeyin"ayetini duymadınmı..? Allahın alçalttığını yükseltme,Allahın zelil ettiğine ikram etme vs.." diye bir ton fırça atıyor sahih hadiste geçiyor bu...
Ben diyaloğa karşı değilim gerekirse kliseye'de girer islamı tebliğ ederim,Ehli Kitap komşum olsa bir şey ikram edeceğim zaman ilk önce onun kapısına gider ona ikram ederim(Çünkü Peygamberimiz öyle yapmamızı istiyor) ben buna karşı değilim araya "dinler arası diyalog"(!) girmediği sürece...
Hristyanlar'da diyalog yapıyor biz niye yapmayalım demişin sence Hristyanlarla senin yaptığın diyalog aynımı...??
Siz onlarla diyalog yaparken Hristyanlığı kötülüyormusunuz..? Onları kandırmaya çalışıyormusunuz..? Hayır.. Siz onların Peygamberine Kutsal kitabına inanmıyormusunuz..? İnanıyorsunuz...
Sizin amacınız Hristyanlığı yok etmek mi..?
Peki onların ki ne..? Adam geliyor Türkiye'ye İslamın iciğine,ciciğine kadar öğreniyor misyoner evi açıyor oraya gelen cahil Müslümana;
"Sizin kutsal kitabınız kaç ayet..? diye soruyor..
Müslüman'da ne yapsın garibim bilmiyor "6666" ayet diyor.....
Misyoner'de ona hayır seni kandırmışlar 6666 ayet değil bak diyor elinde ki Kuranı Kerim mealini ona veriyor say diyor...
Bana güvenmiyorsan git bir camiye orada ki Kuran mealine bak diyor...
Adam evinde ki kuranı kerime bakıyor camiye gidiyor ordakine bakıyor harbiden'de 6666 ayet yok sayıyor,sayıyor 6300 küsür çıkıyor...
En sonunda caminin İmamına soruyor "Hocam Kuranı Kerim kaç ayet diyor..?" Hoca'da 6666 diyor oda bilmiyor ki:) bunu bilecek ilme sahip değil...
"Peki Hocam ben saydım 6666 ayet değil evde'de saydım yine değil diyor..?"
İmam'da "Olurmu hiç öyle şey yanlış saymışındır"diyor yok hocam kaç defa saydım yanlış değil dese de İmam onun şüpeci olduğuna hükmediyor ve daha fazla ilgilenmiyor...
Peki sonra ne oluyor..? kafasında ki bu şüpeyi cevaplaya bilecek birisini bulamıyor ve malesef imandan oluyor...
İçiniz'de bilmeyen olabilir ne demek yani Kuranı Kerim 6666 ayet değil mi diye sakın sizde şüpelenmeyin ha (:
Bunu Dini bölüm de açıklamak gerek aslında,Bunun bir ton örneği var Türkiye'de...
Hristyan misyonerin derdi 3 Dinin diyalog için de olması birbirinden faydalanması değil ki İslamı yok etmek..!
Benim Peygamberime,Benim Kitabıma inanmıyor ki diyalog kursun...
Papanın derdi 3 Dinin barış içinde birbirinin benzer taraflarını bulup aynı paydada birleşmek değil ki bütün Asyayı,Afrikayı Hristyanlaştırmak..! Kendisi söylüyor bunu, yerine geçen yenisi eskisinden daha beter zaten...

menes 09-26-2009 09:05

Alıntı:

depare Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671186)
Neye veya kime karşı söylediği zaten sözlerinden gayet net anlaşılıyor kardeşim...
İlk sözünde iki mana var biri kafirlere karşı şiddetli olmak ikincisi onlarla dost olmamak...
Bu demek değil ki kafiri gördüğün yerde öldür ya da kötü davran,yahut dost olmayacaksın diye onlara adaletsiz davranacaksın,iyilik etmeyeceksin diye bir mana çıkmaz buradan...
İkinci sözü zaten çok açık Allahın kafirlerin düşmanı,Müminlerin'de dostu olduğunu söylüyor bu kadar açık konuşuyor..
"alçak,kalpazanlar" sözünü kullanmasınamı içerlediniz..?
Allahu teala'da "Belhum adal" Hayvandan daha aşağılar buyuruyor kafirler hakkında bir başka ayette'de pisliğe benzetiyor kafirleri anormal değil yani Mevlananın sözleri...
Bu bizde Yahudiye,Hristyana kötü söz söyleyeceğiz anlamına gelmiyor Mevlana hazretleri büyük insan ne söyleyip neye işaret edeceğini çok iyi bilir...
Peygamberimiz Şeytana bile sövmeyin derken bizim ne haddimize..!
Hala mana karmaşası yaşıyoruz daha ilk mesajlarım'da;
"Size kötülük yapana,iyilikle muamele ediniz" Hadisi Şerifini yazmıştım...
Ve beşeri diyalogları(dostluk hariç) desteklediğimi söylemiştim...
Peygamberimiz onlarla ticaret yapmış,konuşmuş,beşeri ilişkilerde bulunmuş benmi bunlara karşı çıkacam..?
Ama yeri gelmiş Peygamberimiz;
"İmanın temeli Müslümanı sevmek,kafiri sevmemektir"(Ahmed ibni Hanbel) buyurmuştur...
Bundan neyi anlıyoruz onlara savaş dışında kötü davranmayacağız,iyi davranacağız adaletli olacağız,islamı tebliğ edeceğiz, ama sevmeyeceğiz,dost olmayacağız...
Hz.Ömer (r.a) bile kiliseye giriyor rahiple konuşuyor kötü davranmıyor,ama bir başka zaman yanında bir Hristyanı çalıştıran bir Müslümana "Sen Allahın"Yahudileri,Hristyanları dost edinmeyin"ayetini duymadınmı..? Allahın alçalttığını yükseltme,Allahın zelil ettiğine ikram etme vs.." diye bir ton fırça atıyor sahih hadiste geçiyor bu...
Ben diyaloğa karşı değilim gerekirse kliseye'de girer islamı tebliğ ederim,Ehli Kitap komşum olsa bir şey ikram edeceğim zaman ilk önce onun kapısına gider ona ikram ederim(Çünkü Peygamberimiz öyle yapmamızı istiyor) ben buna karşı değilim araya "dinler arası diyalog"(!) girmediği sürece...
Hristyanlar'da diyalog yapıyor biz niye yapmayalım demişin sence Hristyanlarla senin yaptığın diyalog aynımı...??
Siz onlarla diyalog yaparken Hristyanlığı kötülüyormusunuz..? Onları kandırmaya çalışıyormusunuz..? Hayır.. Siz onların Peygamberine Kutsal kitabına inanmıyormusunuz..? İnanıyorsunuz...
Sizin amacınız Hristyanlığı yok etmek mi..?
Peki onların ki ne..? Adam geliyor Türkiye'ye İslamın iciğine,ciciğine kadar öğreniyor misyoner evi açıyor oraya gelen cahil Müslümana;
"Sizin kutsal kitabınız kaç ayet..? diye soruyor..
Müslüman'da ne yapsın garibim bilmiyor "6666" ayet diyor.....
Misyoner'de ona hayır seni kandırmışlar 6666 ayet değil bak diyor elinde ki Kuranı Kerim mealini ona veriyor say diyor...
Bana güvenmiyorsan git bir camiye orada ki Kuran mealine bak diyor...
Adam evinde ki kuranı kerime bakıyor camiye gidiyor ordakine bakıyor harbiden'de 6666 ayet yok sayıyor,sayıyor 6300 küsür çıkıyor...
En sonunda caminin İmamına soruyor "Hocam Kuranı Kerim kaç ayet diyor..?" Hoca'da 6666 diyor oda bilmiyor ki:) bunu bilecek ilme sahip değil...
"Peki Hocam ben saydım 6666 ayet değil evde'de saydım yine değil diyor..?"
İmam'da "Olurmu hiç öyle şey yanlış saymışındır"diyor yok hocam kaç defa saydım yanlış değil dese de İmam onun şüpeci olduğuna hükmediyor ve daha fazla ilgilenmiyor...
Peki sonra ne oluyor..? kafasında ki bu şüpeyi cevaplaya bilecek birisini bulamıyor ve malesef imandan oluyor...
İçiniz'de bilmeyen olabilir ne demek yani Kuranı Kerim 6666 ayet değil mi diye sakın sizde şüpelenmeyin ha (:
Bunu Dini bölüm de açıklamak gerek aslında,Bunun bir ton örneği var Türkiye'de...
Hristyan misyonerin derdi 3 Dinin diyalog için de olması birbirinden faydalanması değil ki İslamı yok etmek..!
Benim Peygamberime,Benim Kitabıma inanmıyor ki diyalog kursun...
Papanın derdi 3 Dinin barış içinde birbirinin benzer taraflarını bulup aynı paydada birleşmek değil ki bütün Asyayı,Afrikayı Hristyanlaştırmak..! Kendisi söylüyor bunu, yerine geçen yenisi eskisinden daha beter zaten...

Burada konu sevip sevmemek değil.Biz onlarla konuşurken seviyoruz demiyoruz ki.Konuşmak ile sevmeyi karıştırıyorsun.
Örnek olarak bana misyonerin yaptığı yazmışsın.Bunun konu ile alakası yok.Çünkü ''diyalog'' dediğimiz buluşmalarda sokaktaki adam değil ilim sahibi alimler katılır.Diğer dinlerinde temsilcileri katılır sorunlara çözüm üretilir.
Mesela komünizmin ya da modernizmin dini yıkıcı etkileri vardır.Bu tehlike sadece İslam için değil diğer dinler içinde geçerlidir.Bunun için ne yapabilirizi konuşabilir oradaki insanlar.
Konuyu sürekli olarak Hristiyanlar şöyle yapacak amaçları bu diye yorumluyorsun.Ön şart olarak İslam'ı kabul etsin diyorsun.Sen hristiyanın dinini kabul ediyor musun masaya otururken?Hayır.
Anlamadığım konu şu Hristiyanlardan niye korkuyorsun?Sürekli Hristiyanın ne yapacağını konuşuyorsun.Birazda İslam için ne yapılabilir diye düşün.Burada tebliğ şansı vardır.Sen bir dini zorla bir insana kabul ettiremezsin.Böyle serbest bir alanda anlata anlata insanların ilgisini çekebilirsin.

Benim Peygamberime,Benim Kitabıma inanmıyor ki diyalog kursun...


Böyle bir cümle kurmuşsun.Sen bir yabancıya dinini anlatmadan önce kabul et mi diyorsun?Böyle bir mantık olabilir mi?
Bu diyaloglar sayesinde diğer inanç sahiplerinin kafasındaki Müslüman şeklini değiştirmek mümkün olur.Bir örnek vereyim ;

Vatikan'da diyalogla görevli bir akademisyen papaz Konya'da kaldığı birkaç ay içinde komşularından gördüğü iyiliği, güzel ahlakı örneklerle açıkladıktan sonra "Müslümanları ben böyle gördüm, onlar kana susamış insanlar değil" dedi.

(Hayrettin Karaman'ın sitesinden alıntı)

Hatta ben sana diyalog nasıl olur örneğini vereyim :

Toplantıda iki taraftan üniversite hocaları ve din adamları vardı. Genel konu da inananlar arasında diyalogun gerekliliği ve faydaları idi. Sorulara geçildiğinde bir Hıristiyan dinleyici "Siz müslümanlar Hz. İsa'nın Tanrı'nın oğlu olduğuna inanıyor musunuz? İnanmıyorsanız diyalog nasıl olacak?" diye sordu. Bizden bir hoca ona özetle şu cevabı verdi: Bize göre Hz. İsa bir peygamberdir, Tanrı'nın oğlu değildir. Siz O'nun oğlu diye inanıyorsanız bu inanç aramızdaki farklı noktalardan birini teşkil eder, ancak bu ve benzeri farklı inançlarımıza rağmen bir araya gelebilir, dünyanın ortak problemlerine çözüm arayabilir, birbirimize inanç dayatmadan barış ve huzur içinde yaşamanın yollarını ve usulünü araştırabiliriz....

Bir müslüman dinleyici "Tanrı'nın oğlu" kavramının tevhide aykırı ve şirk olduğunu ileri sürerek bunun Hıristiyan temsilciler tarafından açıklanmasını istedi. Tebliğine İslam selamı ile başlamış olan, Pakistan'da görevli bir Hıristiyan din adamı şu cevabı verdi: "Bu çok zor bir soru, uzun boylu konuşmayı gerektirir, ancak kısaca söylemek gerekirse bu "baba-oğul" meselesi bizim bildiğimiz, insanlara mahsus bir ilişki mahiyetinde değildir, manevi ve mecazidir, Allah birdir, oğul kavramı bu birliğe aykırı olmayacak bir yorum içinde kabul edilir..."
(Hayrettin Karaman'ın sitesinden alıntı)

Son olarak görüşmelerden sonra katılımcı Hristiyanların görüşünü söyleyeyim ;

Toplantıya dinleyici olarak katılan Hıristiyanlar "İslam'ı ve müslümanları daha yakından tanımakla çok yararlandıklarını" ifade ettiler.


Bakın bu sayede insanların İslam'a karşı olan önyargılarını yok etmek mümkün.

elif zeynep 09-26-2009 09:13

Alıntı:

montenegro Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 671130)
Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi:"Allah Birdir, Hz.Muhammed(SAV) Allah'ın Son Peygamberi" http://www.gencadam.net/images/M_images/printButton.png http://www.gencadam.net/images/M_images/emailButton.png Yazar M. İsmail TEZER http://www.yeniasya.com.tr/2005/03/30/resim/13a.jpgDinlerarası diyalogda Bediüzzaman’ın öncü ve örnek bir zat olduğunu söyleyen Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi George Marovitch “Bediüzzaman’ı hergün duâlarımda anıyorum. Onun gibilere evliya diyorum. Hakikaten bizlere çok güzel örnek oldular. O, diyalogda öncü olmuştur. Ondan sonra çok diyalog hareketleri ve girişimleri yaşadık” diyor.
Gözlerimiz İslâma kapalı kalmış


Müslüman-Hıristiyan diyaloğuna nasıl bakıyorsunuz?


Bu tabiî dünya barışı ve yarınlar için çok önemlidir. Çünkü şimdi dünyada çok Müslüman var. Eskiden savaş vardı. İnancımızı kötü yaşadığımız için senelerce savaştık. Şimdi birbirimizle görüşüyoruz. Hepimizi Allah’ın yarattığını biliyoruz çünkü. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: “Allah isteseydi, hepinizi bir ümmet yaratırdı. Fakat O ayrı ayrı yarattı, birbirinizle güzellikte yarışasınız diye.” Nasıl ki bir bahçede güller ve zambaklar, renk ve kokuları ayrı ayrı çiçekler vardır. Allah bizi yarattı, tâ ki en güzelini vermek için. Güzelliklerde yarışmak için birbirimizi tanımalıyız. Birbirimizi keşfetmeliyiz. Diyalog bunu sağlıyor. Meselâ İslamda olan güzellikleri görmeyebiliyoruz bazan. Eskiden gözlerimiz kapalıydı. Şimdi bakıyoruz, İslâm’da da güzel, manevî zenginlikler var. Papa Roncalli kendi zamanında bunu görmüştü. Müslümanlar da Hıristiyanları daha iyi tanırlarsa aynı güzellikleri paylaştığımızı görürler. Bir konuşmada dinliyordum, biri dedi ki: “Bizler tek kanatlı bir meleğiz. Birbirimize sarılırsak o zaman uçabiliriz. Yoksa tek kanatlı kalırsak uçamayız.” İşte diyalog bunu sağlıyor.


Hiçbir şey baskıyla olmaz


Gerek Türkiye’de, gerekse bazı Avrupa ülkelerinde anti-demokratik uygulamalara şahit oluyoruz. Başörtüsü ve haç gibi dinî inancı simgeleyen ritüellerin yasaklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Bu mevzu epey tartışılıyor tabiî. Müslümanlar bile kendi aralarında tartışıyor. Aslında bu meseleler bir zamanların ihtiyacı gibidir. Meselâ bizim zamanımızda bütün kadınlarımız kiliseye başörtülü geliyorlardı. Birisi başörtüsüz gelseydi onu almıyorlardı, çıkarıyorlardı. Ama şimdi yavaş yavaş kadınlar başörtüsüz de geliyor. O zamanda cemiyetin buna ihtiyacı vardı.

Eskiden Anadolu’daki Hıristiyanlar da kiliselerine ayakkabılarını çıkararak giriyorlardı. Çünkü çok çamur vardı. Ama bizim Avrupa’daki kiliselere ayakkabıyla giriyorlar. Bu zamanda bu olabilir, yollar ter temizdir. Ama çamurlu yerden geldiğinde içeriyi kirletirsin. Ondan sonra başını koyuyorsun, olmaz tabiî. O halde ayakkabıyı çıkaracaksın. İşte ben, bunlar zamanın gereği olan şeylerdir diyorum.

Ama bazıları inançları için yapıyor tabiî. Bizde meselâ rahibeler örtünüyorlar. “Biz kendimizi Allah’a vakfettik. Bunu, birisine kendimizi beğendirmek için yapmıyoruz” diyorlar. O yüzden örtünüyorlar, ama istemeyenler de örtünmüyor.

Şuna da çok dikkat etmek lâzım. Bazı yerlerde kuvvetler vardır, baskı yapıyorlar, “Bu olmasın” diyorlar. “İlle sen örtüneceksin” diyorlar. Bu olmaz tabiî. Meselâ, bazılarına zorla oruç tutturuluyor, bunun kıymeti olmaz. İsteyerek olması lâzım. Ben değil, Allah sana mükâfatını verecektir, en son yargıç O olacaktır. Fakat o kişileri teşvik etmeli. Hiç bir şey baskıyla olmaz.


Bediüzzaman’ı duâlarımda anıyorum


Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin de fikirleri var? Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?


Ben Bediüzzaman’ı hergün duâlarımda anıyorum... Onun gibilere evliya diyorum. Hakikaten bizlere çok güzel örnek oldular. O, diyalogda öncü olmuştur. Ondan sonra çok diyalog hareketleri, girişimleri yaşadık. Yeni Asya, Zaman gazetesi ve başkaları da hep Bediüzzaman’dan ilham almıştır. Ondan önce de yine Mevlânâ vardır bu konuda. Bütün dünyayı kucaklamıştır. “Kim olursan ol, gel” diyor. Çünkü Allah’ın sevgisi o kadar engin ve zengindir ki, herkesi kucaklıyor. İnsan günah işledi mi pişman olunca yine onu affediyor. Bütün dinlerde bu vardır. İşte Mevlânâ’nın sözü de budur: Her kim olursan ol, gel. Allah daima seni kucaklıyor.



Hz. İsa’nın yeryüzüne inmesi konusuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?


Bu İncil’de de vardır. Fakat günü ve saati bildirilmiyor. Her zaman hazır olmak lâzım. Peki insan nasıl hazır olacak? Günahtan uzak kalarak, Allah’ın bize verdiği emirleri yerine getirerek... Çünkü bizim için dünyanın sonu öleceğimiz zamandır. Büyük kıyameti bilemeyiz, ama bizi ilgilendiren bizim kendi kıyametimizdir. Bizim yapacağımız şey; Allah’ı sevmek, Allah’a duâ etmek ve buna göre gitmek. Yani Hz. İsa’yı hergün bekliyoruz. Ama önemli olan ona hazır olmak.


Peki Hz. İsa gelince sizce onun misyonu ne olacaktır?


O geleceği zaman dünyada bir değişiklik olacaktır. Hak etmiş olanlar ve onu sevmiş olanlar mükâfatlarını alacaktır tabiî. Onu sevmeyenler ise ben inanıyorum ki çok az kişi olacaktır. Fakat Cennette de dereceler vardır. Meselâ su dolu bir bardak düşünelim. Bardak ne kadar büyük olursa daha çok dolacaktır. Yani kim bardağını büyütürse, o daha çok Cennetten istifade edecek. Bunu anlatmak zordur tabiî. Cennette birbirimizi kıskanmayacağız. Dünyada hakettiğimiz mutluluğa varacağız. Ama evliyalar vardır ki daha fazla iyilik yapmıştır. Dolayısıyla onlar Allah’ın verdiği mutluluktan daha fazla istifade edecekler.


Allah üç değil, tektir


Hz. İsa’yı nasıl görüyorsunuz?


Üç Allah olduğunu hâşâ söyleyemeyiz. Allah doğmayan, yaratılmamış ve ezelden beri var olan sonsuzdur. Aynı zamanda o bir akıldır. Akıl ne yapıyor peki? Düşünüyor. Ebediyen düşünüyor. O halde Onun düşüncesi Onun meyvesi olur. Nasıl ki düşündüğün zaman bir eser ortaya çıkarıyorsun, yazı yazıyorsun, senden doğuyor bu. O zaman Allah ebediyen düşündüğünde ve Onun bütün düşüncesi mükemmel olduğunda, o zaman işte biz Ona bir isim veriyoruz. Yani Onun düşüncesinin meyvesine isim veriyoruz. Buna Onun kelâmı, kelimesi diyoruz ki o da Hz. İsa’dır.

Biz inanıyoruz ki Allah ebediyen vardır. İlk insanları mükemmel olarak yaratmıştı. Onları Cennet’te yaratmıştı. Fakat sonra onlar Cenneti ebedî kazanmak için bir imtihandan geçirildiler. İyilik ve kötülük ağacından yemeyeceksin diye... Tabiî şeytana uyularak bir günah işlendi. O zaman o günahla Allah’ın huzurunda ebedî yaşama hakkını kaybettiler ve Cennetten çıkarıldılar. Biz inanıyoruz ki Allah insanları o zaman da seviyordu ve vaad etti ki bir kurtarıcı gönderecek. O zaman Allah’ın ebedî düşüncesi bir insan vücuduna gelmiştir. İsa da Allah’ın o ebedî düşüncesidir. Müslümanlar da Allah’ın kelâmı, kelimesi diyorlar ona.

Allah’ın kelâmı o insanda yaşadı, örnek oldu. Ve tabiî o, İncil yazın demedi. Kendi hayatında vardır ve bizim İncilimiz İsa’dır ve ondan dolayıdır ki İncil’i sokaklarda dağıtmaya karşıyız. Çünkü İncil bizim hayatımıza örnek olmalıdır. Biz birbirimizi seveceğiz, saygı göstereceğiz. Fakirleri, açları doyuracağız. Hz. İsa gibi yaşayacağız. Budur İncil, bizim hayatımız olacaktır. Ama sonradan zaman geçince şahitleri onu yazılı olarak yapmışlardır. Bundan dolayı meselâ diyoruz Luka’ya göre, Yuhanna’ya, Matta’ya, Markos’a göre... Nasıl ki bir maçı her yazar farklı yorumluyor. Fakat sonuç 3-0 ise 5-0 diyemez. Artık herbiri kendine göre İsa’nın hayatını anlatıyor. Ama İncil birdir, İsa’nın hayatının kendisidir.

Yani Allah’ın tek olduğunu, üç Allah’a inanmadığımızı ifade etmek istiyorum. Tek Allah inancına sahibiz, ama tabiî Allah’ın içinde hayat vardır ve o düşünüyor ve o düşüncesi daima bir meyve veriyor, o düşünce dünyada bir vücut almıştır. Bizim gibi insan olmuştur. Yani Allah bizim hayatımızı paylaşmıştır. Bu sevginin en büyüğüdür. İnsan birini sevdiği zaman onunla bir olmak istiyor.


Hz. Muhammed de Allah’ın peygamberi


Hz. Muhammed’e nasıl bakıyorsunuz?


Siz de biliyorsunuz ki İnciller Hz. Muhammed’in doğumundan önce yazılmıştır. Tabiî o, 6. asırda gelmiştir. İnciller ondan bahsedemezdi. Bundan dolayıdır ki, Hıristiyanlar için İslâm bir “acaba”dır. Fakat insan bir ağacı meyvelerinden tanıyor. Bakıyoruz ki, Hz. Muhammed gelmiş, oradaki putperestleri Allah’ın yoluna ve sevgisine getirmiş. Kaç kişi onun vesilesiyle kötü yoldan ayrılmıştır. Beş vakit namazı ve iyilikleri getirmiştir. O zaman ben diyorum ki, bu da oradaki insanlar için Allah’ın peygamberi olmuştur. Tek Allah inancını getirmiştir. Ama İncil bunu bahsedemez, çünkü daha önce yazıldı.

Yavaş yavaş diyalogla birbirimizi tanıyor, hürmet etmeye bakıyoruz. Eskiden bazı kitaplarda vardı ki; Hz. Muhammed’i kötü bir adam ve savaşçı olarak görüyorlardı. Halbuki şimdi birbirimizi tanıdığımız için bunlar değişiyor. Kötü bir ağaç iyi bir meyve veremez. Öyle de hakikî İslâm o değildir. Şimdi bazıları deli gibi insan öldürüyorlar. Bunu değil İslâm kimse tasvib etmez. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de de var: “Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Maide Sûresi: 32) Dünya üzerinde görüyoruz ki birçok haksızlıklar var. Çünkü insanlar yolunu şaşırmış. Öyleyse el ele verip dünya üzerindeki haksızlıkları kaldırmalıyız.

Yani Hz. Muhammed’i Allah’ın peygamberi olarak görüyoruz, ama kilise olarak bunu resmen neşredemiyoruz. Ama biz yaşantımızda bunu görüyoruz. Madem ki bu kadar milyarlarca insanı Allah’ın sevgisine getirdi, o halde o şimdi Cennette değilse kim olacaktır? Demek ki diyorum o kadar iyilik neticesi şimdi Meryem Ana, Hz. İsa, bütün evliyalarla sen de Allah’ı görüyorsun, o halde burada el ele verip Müslümanlar-Hıristiyanlar beraberce sana doğru yürüyelim. Bu yavaş yavaş olacak. Ve şimdi ben bir kere daha söylemiştim: Noel zamanı Hz. İsa’nın doğumu kutlanır, neden Hz. Muhammed’in de doğumu kutlanmasın. O kadar insanı böyle güzel bir yola getirmiştir.


Yani Hz. Muhammed’i son peygamber olarak görüyor musunuz?


Tarihî bakımdan sondur. Fakat Allah’tan insanlara revelasyon verilmiştir. Yani Hıristiyanlara inanacakları şey verilmiştir. Ama Allah bazılarına belki bir İslâm olarak göstermiştir. Yani bu yerinde vardır, ama, Allah ışığı oraya getiriyor. Allah yeni bir şey getirmiyor. O peygamber üzerine de ışığını getiriyor. Hz. Muhammed insanlara bu ışığı getirmiştir. Şimdi beraberce çalışıldığı zaman bu tam olarak ortaya çıkarılacaktır.


Demek ki şimdi biz elimizden geleni yapacağız. En önemlisi Allah’ı sevmek ve başkalarını da kendimiz gibi sevmek. Kendi için istediğini kardeşleri için de istemek. Bu temeldir. Her dinde bu vardır. Birbirimizi sevmeye çalışacağız. Sevginin kaynağı Allah’tır. Demek ki işte bu sevgide yürürsek, Hıristiyan olalım, Müslüman olalım, Yahudi olalım doğru yoldayız. İslam ne demek? Allah’a teslim olmuş, kendini bırakmış, itaat etmiş. Kim Allah’a teslim olmuşsa İslâmdır, Müslümandır. Yani kendini Allah’a teslim etmiştir. Biz de başka türlü seviyoruz. Kurtulmak için vaftiz olmak lâzımdır diyorlar. Peki vaftiz nedir? Yine Allah’a kendini vermektir, yeniden doğmaktır. Demek ki birisi Allah’ı çok seviyorsa ve diyorsa “Allah’ım ben Senin dediğini yapmak istiyorum”, işte manen vaftiz olmuştur bize göre. Onun için birbirimizi buluyoruz buralarda. Müslüman olsun, Hıristiyan olsun, Yahudi olsun geliyoruz, Allah’ın sevgisinde buluşuyoruz. İnsanı, Allah’ın yarattığını, yani birbirimizi seveceğiz ki Allah’ı da sevmiş olalım.


Vermek istediğiniz son bir mesaj var mı?


Hepimizin hedefi birdir: Allah’ı sevmek, Ona ibadet etmek, Onun yoluna gitmek ve bir gün ebedî hayatta Ona kavuşmak. Bu dünyada el ele verip, birbirimizi tamamlayarak—çünkü benim yapabildiğimi siz yapamayabilirsiniz, sizin yapabildiğinizi ben yapamayabilirim, Allah hepimize ayrı kabiliyetler vermiştir—Allah’ın istediği yolda ve Onun yardımıyla beraberce yürüyelim.
(Kaynak : Yeni Asya Gazetesi , 31.03.2005 - M.Ali Tezer röportaj)



Şimdi sen bunları yazmışsın, şöyle bir okudum... Benim söyleyeceklerime gelince:


“Kur’an’ın bir çok ayeti bunu söylüyor, yani “Peygambere iman edin” demiyor.”
(Hayrettin Karaman, Polemik Değil Diyalog sh 37)

“Bütün insanların Müslüman olmaları dinin, Kur’an’ın hedefi değildir. Kur’an’ın hedefi, din özgürlüğüdür.”
(Hayrettin Karaman, Polemik Değil Diyalog sh 41)

“Din bütünüyle Allah’ın oluncaya kadar, onlarla savaşın” ayetini “herkes Müslüman oluncaya kadar onlarla savaşın” şeklinde anlayamayız. Bence “din özgürlüğünün sağlanacağı ortam sağlanıncaya kadar savaşın” şeklinde anlamalıyız."
(H. Karaman, a.g.e sh 40)

“Kur’an gelin ey ehl-i kitap bir ilkede denkleşelim; bir birimizi rab edinmeyelim…” diyor. Dikkat edin, bu ayette “Muhammedun Rasulullah” yok.”
(Fethullah Gülen, Hoşgörü ve Diyalog İklimi sh 241)

“Mühim olan Tevhid’dir: Kelime-i Şehadetde Hz. Muhammedi (a.s) kabul etmek şart olmayıp, bir kemal mertebesidir.”
(Ahmet Şahin, Zaman Gazetesi, 17.04.2000)



vs. vs... o kadar çok varki böyle sözler; hangisini iktibas edeceğimi şaşırdım diyebilirim. Benim niyetim zeminsiz bir tartışmaya meydan vermek değildir. Fakat, işte , buyrun burdan yakalım; bu sözleri bana açıklayacak olan var mıdır? Zaten Hayrettin Karaman beyin sapık görşleri Cübbeli Ahmet Hoca tarafından sabitlenmiştir, kendisi diyalog diyalog derken bakın ne gibi bir çizgiye varmıştır...

Peki Müslüman olmanın ne farkı kaldı; İslam'ın üstünlüğü nerde? O vakit "her din eşit, herkes Allah'a iman ediyor.. İslam'dan Hristiyanlığa geçsem , ne fark edecek.. " diyerek geçen kardeşlerimde vardır; araştırın lütfen.

Hz.Muhammed(s.a.v)'e saygı duymayan ve hakaret eden Papa'ya diyalogçular ses çıkardı mı, "ümmet" kavramı öldürülüyor, bunu anlatmaya çalışıyoruz..

Küresel barışa doğru giderken, hani diyalog isteyen kardeşlerim; ümmetin hali ortada, bir tesiriniz oluyor mu? şen şakrak gel diyaloga diyemeyiz. Ben ne söylerseniz,inanmıyorum. Masum değil bu diyalog, Rabbim doğruyu göstersin inşAllah....

elif zeynep 09-26-2009 09:16

Konu diyalog istişaresine müsaittir, bu nedenle Erbakan Hocama kaydırılmamasını istiyorum...

Diyalog noktasındaki şikayetlerimize cevaplar bekliyorum, vesselam.


All times are GMT +3. The time now is 09:21.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025