Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Belgelendirme (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=206)
-   -   Dünden bugüne : BAŞÖRTÜSÜ (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=28320)

Berika 07-01-2008 10:25

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
“Başörtüsü Üzerindeki Yıkıcı Kısıtlamalar” (Türkiye İnsan Hakları Ve Avrupa Birliği Katılım Ortaklığından, Eylül 2000)



Başörtülü kadınlar dini inanışlarının samimi bir ifadesi olarak bu giyim tarzını benimsediklerini ifade ediyorlar. Toplum hayatında her hangi bir giysinin örneğin başını örten bir giyecek (kullanma ya da kullanmama[3]) kararı kişisel yapı ve dini inancın dışa yansıması olarak Avrupa İnsan Hakları Anlaşması 9. ve 10. maddeleri dahil olmak üzere çeşitli vesilelerle korunmuş bir haktır. Ve ancak toplum düzeni, sağlığı ve ahlaki yapısı hakkında devletin yasaları bireyin çıkarlarından daha ağır bastığında, bu haklar sınırlandırılabilir. Türkiye’de öğrenciler ya da seçilmiş milletvekilleri tarafından başörtü kullanımı toplum düzeni, sağlığı ve ahlaki yapısı üzerinde şu ana kadar bir tehdit oluşturmadı ve bundan sonra oluşturabileceği koşulları hayal etmek de oldukça zordur.



Katılım Ortaklığı Önerileri



Türk Otoriteler yüksek öğretimde öğrencilerin, başörtüsü veya başı örtmeyi gerektiren dini kıyafetleri kullanmalarını yasaklayan uygulamaları kaldırılmalıdır. Ve devlet memurları hakkındaki kılık kıyafet kısıtlamalarının yeniden gözden geçirilmesi konusunda yönlendirilmelidir. Mecliste seçilmiş milletvekillerinin kılık-kıyafetleri hakkındaki kısıtlamanın hiç bir haklı gerekçesi olamaz. Bu koşul rapor ve ajandada belirtilmektedir.



“Türkiye’nin AB’ye Uyum Sürecinin Gelecek Basamağı İçin İnsan Hakları Gündemi Özet Dosyası Ocak 2003 ve 31 Ocak 2003 AB Troiko-Türkiye Toplantısının İnsan Hakları Gündemi (Raporu)”



Türkiye’deki diğer bir kronik insan hakları ihlali de, dini inançları nedeniyle başörtüsü kullanan bayanların devletin eğitim kurumlarını kullanmalarının yasaklanmış olmasıdır. Binlerce bayan öğrenci sadece başörtüsü yüzünden orta ve yüksek öğrenimden mahrum edilmektedir. Ayrıca görevleri sırasında başörtüsü kullanan bir çok öğretmen ve doktor da işlerini kaybetmişlerdir.



Bir giyim tarzını seçmek veya seçmemek, düşünce vicdan ve din özgürlüğünün bir göstergesidir. Düşünce vicdan ve inanç özgürlüğü, kamu düzeni, güvenlik, ahlak ve sağlığını korumak ve diğerlerinin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına almak amacıyla kanunla kısıtlanabilir. Üniversitelerdeki yasağı ele alacak olursak, İnsan Hakları Sözcüsü öğrencilerin başörtüsü kullanmalarının yasaklanmasında bir adalet görmemektedir. Kamu çalışanları ve memurlar için uygulanan başörtüsü yasağının da bir temeli yoktur. Çünkü, sadece oldukça küçük bir alanda başörtüsü kullanmak onların görevleri sırasındaki performanslarını engelleyebilir.



Türk yetkililer öğrenciler tarafından başörtüsü takılması veya diğer dini baş sargılarının kullanılmasındaki yasağı kaldırmalıdır. Ve çalışma performansının etkilendiği koşullar dışında memurlar için olan kılık-kıyafet kısıtlamaları da kaldırmalıdır.



+ Eğitimciler Birliği Sendikası’nın İstanbul Şubesi” 1999 yılında yayımladığı İnsan Hakları Raporunda, başörtülü memurlar için sadece bir yönetmeliğe dayanarak gerçekleştirilen müdahalenin insan hakkı ihlali olduğu beyan edilmiştir.



Raporda “bazı kıyafetler, inançlı kimseler için dini bir gerekliliktir. Yaşadığımız dünyada devletler nelerin dinen gerekli olduğunu belirleme hakkına sahip değildir. Kişiler bir davranışın gerçekten dini bir gereklilik olduğuna inanıyorsa, devlet bunu bir “dini gereklilik” olarak kabul etmek zorundadır. Baş örtmenin dini bir vecibe olduğu, hem kişiler tarafından benimsenmekte, hem de devletin bir anayasal kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirtilmektedir”, Anayasa ve uluslar arası sözleşmelerde din hürriyeti güvence altına almışlardır. Eğitim Bir Sendikası Genel Başkanı 10/12/2003 tarihinde insan hakları günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında, “yıllarca devlette görev yapıp takdir alan 3.500 öğretmenin başlarını örttükleri için mağdur edildiği, 6.000 stajyer öğretmenin memur yapılmadığını” ifade etmiştir.



+ İnsan Hakları Derneği, basına yaptıkları açıklamalarda, konunun insan hakkı ihlali olduğu bir insan hakları kuruluşu olarak, sembollere, giysilere ve tamamen formellik üzerine kurulu, sözde çağdaşlık, uygarlık söylemlerine itibar etmediklerini, başörtüsü sorununa bireyin özgürlük alanı açısından baktıklarını belirtmişlerdir.



İnsan Hakları Derneği’ne göre, başörtü giyme yasağı veya giyimdeki kısıtlamalar, genel ayrımcılık ve insanların özel yaşamlarına müdahale yasağının ihlalidir. İnsanların giyinme şekillerine veya görünüşlerine göre kamu hizmetlerini kullanmasına izin verilmemesi, ayrımcılık olarak kabul edilmelidir.



i. Devlet adına hükümetin yasallığı konusundaki nihai kriter, devletin insan haklarını koruma husundaki sorumluluğudur.



ii. İnsanların özel yaşamdaki ve sosyal yaşamdaki görünüşlerine ilişkin bireysel tercihlerine müdahale etmek veya onları tercihlerini değiştirmesi noktasında zorlamak yetkisine ne hükümet, ne de kamu sahiptir.



iii. İdare ve yetkililer, bu gibi bireysel tercihlerinden dolayı tehditlerden veya ayrımcılıklardan korumak zorundadır.



iv. Eğitim hakkı, çalışma hakkı, bireysel hayatın gizliliği ve toplumsal yaşama katılmak – tüm bu temel haklar istisnasız kabul edilmelidir.



v. Bireyin politik ideolojisi veya dininden dolayı haklarındaki veya özgürlüklerindeki kısıtlamalar bütün devletleri başlayan, ayrımcılığın ortadan kalkması karşıtıdır.



vi. Kızları veya kadınları eğitim, çalışma ve sosyal yaşama iştirak etme haklarından giyim stillerine, başörtü giyip giymemelerine göre mahrum etmek, devletin kişilerin bireysel gelişimlerinden önce engelleri ortadan kaldırma sorumluluğuna karşıttır, kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kalkmasına karşıttır, kadınların insan haklarına ilişkin çalışmaların amacına karşıttır.



+ İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), yaptığı açıklamalar ve hazırladıkları raporlarda, başörtülü bayanların eğitim ve çalışma hakkını kullanmalarının engellenmesinin insan hakkı ihlali olduğu defaaten tekrarlanmıştır. 1998 yılında Mazlumder tarafından yayımlanan Türkiye insan hakları ihlalleri raporunda; din özgürlüğü ihlalleri 26.669, görevden alınan, atılan, sürgün edilen memur 1.052, soruşturma geçiren memur 7.126, başörtülü öğrenci 4.236, okula alınmayan ve yok yazılan öğrenci 8.238, çeşitli cezalar alan öğrenci sayısı 1.573 olarak belirlenmiştir[4]. (Ek 20)



2000 yılı içinde derneğe 500'ü aşkın başörtüsü ile ilgili şikayet ulaştığı, özellikle Milli Eğitim Bakanlığının yüzlerce öğretmen, yasa ve usulü çiğnenerek görevlerinden uzaklaştırdığı, pek çok öğretmenin istifa etmek zorunda kaldığı, çok sayıda memurun açığa alındığı, haklarında disiplin soruşturmaları sürdüğü, hatta daha önce başörtüsü takmış olan bazı öğretmenlerin peruk takmaları nedeniyle soruşturma geçirdikleri, bu memurlarının çoğunun 8-10 yıldır bu şekilde görevlerine devam ettiği ve daha önce herhangi bir sorunla karşılaşmazken, son üç yıldır yoğun ve sistematik bir şekilde yasak ve baskı uygulamalarına maruz kaldığının tesbit edildiği ifade edilmiştir.



2001 yılı insan hakları ihlalleri raporunda, başörtülü memurların bir kısmının istifa ederken diğerlerinin de çeşitli cezalara çarptırıldıktan sonra memuriyet ve görevlerinden atıldığı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre verilebilecek en ağır ceza “kınama” olduğu halde suçlamanın niteliğinin değiştirilerek "kurumun huzur ve sükunu bozmak" iddiasıyla atılmaların sağlandığı, yapılan soruşturmaların çoğunda memurun başörtülü olmasının yeterli görüldüğü, memuriyetlerine son verildiği, bu nedenle peruklu veya okul dışında başörtüsü takan öğretmenler de cezalandırıldığı, soruşturmaların eksiklik ve usulsüzlüğü yanında Yüksek Disiplin Kurulu çıkarma cezası verdiği memurların çoğuna savunma hakkı gibi temel haklarını kullanmalarına da imkan vermediği ifade edilmiştir. Bu yolla atılan öğretmenlerin sayısının binlerle ifade edildiği açıklanmıştır.



+ Örneklediğimiz araştırmalar ve insan hakları raporları, mevcut yasağı halkın desteklemediğini, başörtüsünün Türkiye sınırları içinde bir insan hakkı ihlali olarak değerlendirdiğini ortaya koymaktadır. Somut vakıalarla ortaya konan insan hakkı ihlallerini makul ve demokratik toplumda gerekli hale getirebilecek bir neden mevcut değildir.




Berika 07-01-2008 10:26

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME



Yetişkin bir insanın en doğal haklarından bir tanesi, nasıl giyineceğine kendisinin karar vermesidir. Yedi yaşındaki bir kız çocuğunun bile giyim zevki varken, seneler önce kendi kararlarını kendi verme kabiliyetini kazanmış, reşit bir bayana nerede başını örtebilip nerede açması gerektiğinin söylenmesi ve aksi hareket halinde diğer haklarının elinden alınması, kadınlık onurunu zedeleyen bir durumdur. Başörtüsü yasağı aslında tamamıyla kadınları hedefleyen çok ağır bir ayrımcılıktır. İsteyen kendi inançları doğrultusunda istediği kılığı tercih etmelidir.



Dini inancından dolayı ayrımcılığa maruz kalan bayanlar, aslında kadın olmalarından dolayı da ayrımcılığa uğramaktadır. Eğitim hakkı kısıtlanan, çalışma imkanları ellerinden alınan bayanlar, eğer erkek olsalardı, düşünce ve inançları ne olursa olsun herhangi bir müdahale ile karşılaşmayacaklardır. Bu durumda, aslında Türkiye’de cinsiyet ayrımcılığı yapılmaktadır. Kadınlar yaşları, konumları ne olursa olsun aciz, daha kıyafet biçiminin ne olacağına kendisi karar vermeyen, saçlarını örtüp açmasına başkalarının karar verme hakkının bulunduğu ikinci sınıf insan konumunda değerlendirilmekte, kendi kıyafetleri konusunda verilen kararlara uymadıkları için cezalandırılmaktadırlar. Gerekçe olarak üçüncü kişileri hakları gösterilmektedir. Kimsenin sadece görünüş biçimiyle diğer insanların haklarını olumsuz etkileyemeyeceği gerçeği önemsenmemektedir.



Tüm insanlar kıyafetleri ve cinsiyetlerine olursa olsun, doğdukları anda temel insan haklarına sahiptirler. Hangi hakkı ne zaman ve nerede kullanabilecekleri kendi takdirlerindedir. Haklarının kısıtlanması ancak Anayasa öngörülen usullere bağlıdır. Açık bir yasa yada Anayasa maddesi olmadan, sadece keyfi yorumlarla kısıtlanamaz. Sadece yargı kararlarındaki yorumlar yasağın yasal temelleri olarak değerlendirilemez.



Türkiye’de bir bayan zaten en doğal haklarından birisini kullanıp kıyafetini belirlerken, insanlığından ve insan olmasının gerektirdiği temel haklarından feragat etmez. Bir temel hakkın kullanımı diğerinden feragat etmeyi gerektirmez. Bireyler, birbirinden bağlantısız iki haktan birisini tercih etmek zorunda bırakılamaz. Kişi yaşam hakkını kullanırken, işkence görmeme hakkından vazgeçmiş sayılamaz.



Demokratik sistemin korunması, on binlerce kadını eğitimsiz bırakarak hayatın kıyısına atılması ile zorla başlarını açtırarak kendi kendileri ile çelişen psikolojisi bozulmuş, kişiliği zedelenmiş insanlar oluşturarak sağlanamaz. Hedeflenen amaç insanları sahip oldukları eğitim hakkı ya da din özgürlüğü gereği kullandığı başörtüsü arasında seçim yapmaya zorlamak olmamalıdır.



Zira eğer sadece başını örttüğü için eğitim hakkını kullanmayan bir öğrenciye gerçekleştirilen müdahalenin demokratik bir toplumda doğru olduğu kabul edilirse, başını açmadığı için öğrencisini anfiye kilitleten öğretim görevlisinin de doğru yaptığını kabul etmek gerekecektir. Soyut varsayımlarla hak ihlallerine mazur gösterilmesi halinde, her davranışa bir mazeret bulmak mümkündür.



Bu noktada somut örnekleriyle ifade edilmeye çalışıldığı üzere, bayanların din ve vicdan özgürlükleri ile eğitim, çalışma, insan gibi yaşama haklarından birisini tercih etmek zorunda bırakılmaları insan hakkı ihlalidir. Türkiye de bu ihlal 1998 yılından itibaren sistematik olarak sürekli gerçekleştirilmektedir. Binlerce genç, mevcut yasak yüzünden okulu bırakmak zorunda kalmış, pek çoğu evlerine çekilmiş, bir kısmı yurtdışına giderek ailelerinden ve arkadaşlarından kopmak zorunda kalmışlardır. Binlerce bayan geçimini temin edemez duruma getirilmiştir. Bir kişiyi öldürmek ile geleceğini elinden almak arasında bir fark yoktur. Bu nedenle Hukukçular olarak, Türkiye’deki mevcut uygulamaya ilişkin değerlendirmemizi tarafınıza bildirme ihtiyacı hasıl olmuştur.
Kaynak: Umran dergisi

Deniz.Feneri 07-01-2008 10:28

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
ben de bunu bulmak istiyordum tarihçeyi teşekkürler paylaşımcılara
Berika bu arada imzan çok güzel hoşuma gitti süper bişey olmuş :)

Berika 07-01-2008 10:52

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
Alıntı:

gece_gezgini89 Nickli Üyeden Alıntı
ben de bunu bulmak istiyordum tarihçeyi teşekkürler paylaşımcılara
Berika bu arada imzan çok güzel hoşuma gitti süper bişey olmuş :)

teşekkürler :) parantez yaptı :)

Berika 07-01-2008 10:55

Danimarka'nın Merve'si çok mutlu!
 
Danimarka'nın Merve'si çok mutlu!


Danimarkalı, başörtülü ve milletvekili...
Adamlar açıktan İslam düşmanlığı yaptılar ama Danimarka kadar bile olamadık!
Biz başörtülü vekili Meclis'te linç ettik onlar baştacı yaptı!
Karikatür kriziyle İslam dünyasını ayağa kaldıran Danimarka’da başörtülü milletvekiline “Meclis onayı” çıkması büyük yankı yaptı.
Kararın odağındaki isim Filistin asıllı Esma Abdülhamid ile Avrupa’da başörtülü siyaseti konuştuk.
Danimarka’da insanların ne söylediği önemli, başına ne taktığı değil. Tarih boyunca birçok kadın başını örtmüştür ve örtmeye de devam edecektir. Herkes buna saygı duymalıdır.”
Danimarka eski Kültür Bakanı Elsebeth Gerner Nielsen, bu sözleri Kasım 2007’deki genel seçimlere katılan başörtülü adayı desteklemek için sarf etmişti. Eski bakan bununla da yetinmemiş, düzenlediği bir basın toplantısına başörtüsü takarak çıkmıştı.
1999 genel seçimlerinin ardından Türkiye’de gündem olan Merve Kavakçı olayının bir benzeri Danimarka’da yaşanıyor.
Geçen kasımdaki genel seçimlere başörtüsüyle katılarak yedek milletvekili olarak parlamentoya girmeye hak kazanan Esma Abdülhamid idi bu kez gözlerin kendisine çevrildiği isim.
Eski komünistlerin oluşturduğu Birlik Listesi’nden adaylığını koyan Esma Abdülhamid, Milletvekili Johanne Schmidt Nielsen’in hastalığında veya izine ayrılmasında asil üye olarak Meclis’te görev alabiliyor.
Kendisine ihtiyaç duyulduğunda Meclis’e başörtüsünü çıkarmadan gireceğini açıklayan Abdülhamid, ülkedeki aşırı sağcı ve milliyetçilerin hedefi hâline geldi. Tartışmalara son vermek üzere Meclis Başkanı Thor Pedersen tarafından kurulan komisyonun hazırladığı “Meclis’te giyilecek kıyafetler” raporu Başkanlık Divanı tarafından değerlendirildi.
Divan, Abdülhamid’in kürsü dahil olmak üzere Meclis’e başörtüsüyle girebilmesine onay verdi. Bu kararla Danimarka’da, hayatın her alanında serbest olan başörtüsüne Meclis kürsüsünde de onay çıkmış oldu.

Danimarka’daki Müslüman din adamları ve Müslüman cemaatlerin yanı sıra, Nielsen gibi bazı sol kesimlerden de destek alan Filistin asıllı milletvekili Esma Abdülhamid ile “başörtülü siyaseti” konuştuk. Abdülhamid ailesi, Esma henüz 5 yaşındayken (1987) “siyasi mülteci” statüsünde göçmüş Filistin’den Danimarka’ya. Genna şehrine yerleşmişler. O dönemde şehirdeki tek Müslüman aile olan Abdülhamidler komşularla iyi diyalog kurmayı başarmış. Esma Hanım Danimarka’daki ilk yıllarını şöyle anlatıyor: “6’sı kız 7 kardeşten oluşan geniş bir aileydik. Komşularımız ön yargısız davranarak kapılarını bize açtı. Bizim Müslüman olmamız aramızda bir duvar oluşturmadı.” Esma’nın 6 kardeşinden 5’i üniversite eğitimini Danimarka’da tamamlamış. En küçük kardeşi de ilkokula devam ediyormuş. Bugünlerde Ünlü masalcı Hans Christian Andersen’in şehri Odense’de yaşayan Abdülhamid, geçimini profesyonel olarak yaptığı sosyal danışmanlıktan sağlıyor. İlk başörtüsünü ilkokula giderken, 14 yaşında takmaya başlamış Esma Abdülhamid.
Ne eğitim sürecinde ne de sosyal yaşamda hiçbir ayrımcılığa tabi tutulmamış:

Başörtüsü benim özgürlüğüm. O benim için çok önemli. Kendimi böyle daha rahat hissediyorum. Maalesef günümüz dünyasında kadına bir cinsel obje olarak bakılıyor. Bu kıyafetimle insanların dış görünümden ziyade fikirlerime odaklanmasını sağlıyorum.”

Esma Hanım, yıllardır başörtülü olmasına rağmen görmediği tepkiyi milletvekili adayı olmasının ardından almaya başladığını belirtiyor. Adaylığı ile birlikte hayatı medya gündeminden hiç düşmemiş. Önceleri ailesi ve evini basın mensuplarına açıp, onlara izzet-i ikramda bulunan Abdülhamid, basının ‘arkadan vurmaya başlamasıyla’ evini ve ailesini gazetecilere kapatmış.

Üzerindeki baskıya zamanla alıştığını vurgulayarak “Artık böyle yaşamaya alıştım.” diyor. PARTİSİ ‘KOMÜNİST’ AMA… Kendisini “Filistinli, Danimarkalı ve Müslüman” olarak tanımlayan Esma Abdülhamid, siyasi hayata ilk adamını 17 yaşındayken Sosyal Demokrat Parti’nin Gençlik Örgütü’ne (DSU) üye olarak atmış. O günlerde de başörtüsünü hiç çıkarmıyormuş. Politika merakının aileden kaynaklandığını anlatıyor: “Geldiğimiz yer itibariyle politika ailemin günlük yaşamında önemli bir yer tutuyordu. Böyle bir ortamda büyüyünce, memnun olmadığım konularda fikrimi küçük yaşta söylemeye başladım. Gazetelere yazdığım okuyucu mektuplarıyla yanlışlara dikkat çekerken, okulda tartışma ortamlarında aktif olarak yer aldım. Yaşım ilerleyince siyasete aktif olarak girdim.” Esma Hanım’ın mensubu olduğu Birlik Listesi Partisi’nin kurucuları ağırlıklı olarak eski ‘komünist’lerden oluşuyor. Başkanlık sisteminin olmadığı ve en fazla iki dönem milletvekilliğine imkân sağlayan partisinin kendisinden memnun olduğunu aktarıyor. Başörtülü, Müslüman bir siyasetçinin ‘komünist’ ağırlıklı bir partide politika yapmasının paradoks olup olmadığı sorusu üzerine, partisinin dışarıdan göründüğü gibi bir yapıya sahip olmadığını belirtiyor: “Birlik Listesi dışardan görüldüğü gibi değil. İnançlı Hıristiyanlar ve Budistler de var partide. Odense Belediye Meclis Üyesi Danimarkalı Anne Rytter de Müslüman bir bayan. Partinin temel felsefesi ‘din özgürlüğü’ olduğu için benim bulunmam bir paradoks oluşturmuyor.” Danimarka’da bugüne kadar hiçbir partinin başörtülü bir bayanı aday olarak göstermediğinin altını çizen Esma Abdülhamid, kendi partisinin cesur bir çıkış yaptığına inanıyor: “Benim aday olmam milat niteliğinde. Çünkü biz Müslüman kadınların toplumun bir parçası olmasını istiyoruz. Ancak bazı kapılar onlara kapatılıyor. Ben içinde yaşadığım toplumun bir parçasıyım. Benim de bu toplumun sorunlarına çözüm getirecek fikirlerim var. Başımın örtülü olması, toplum dışı kalmamı gerektirmiyor.” Sosyal Demokrat, Muhafazakâr, Sosyalist Halk ve Danimarka Halk Partisi’nin karşıt açıklamalarına rağmen, Başbakan Anders Fogh Rasmussen’in “Danimarka’da din özgürlüğü var. Her parti istediği adayı gösterir. Kimse engel olamaz” mesajı ona cesaret vermiş. Kendisini ‘provokatör’ olarak görenlere sitemde bulunan Abdülhamid, “Ben bu toplumun bir parçasıyım. Müslüman kadının baskıya uğrayıp, eve kapatıldığını savunanların adaylığa karşı çıkmasını çifte standart olarak görüyorum.” diyor. Avrupa parlamentolarına giren ilk başörtülü milletvekili olmaya hazırlanan Esma Abdülhamid, Meclis Başkanlık Divanı’nın lehine verdiği onayı “demokrasinin zaferi” olarak görüyor: “Yasak kararı çıksaydı, bizim demokrasicilik oynadığımız ortaya çıkacaktı. Din ve ifade özgürlüğü Batı’nın temel değerleri arasında yer alıyorsa, benim de Meclis’te temsil edilmem normal karşılanmalı. Meclis kürsüsüne çıkarsam da sosyal konularla ilgili konuşmayı düşünüyorum. Danimarka zengin bir ülke olmasına karşılık, son yıllarda zengin - fakir uçurumu oluşuyor. Ancak kafamda nasıl bir konuşma yapacağımın planını tam yapmadım.” KAVAKÇI’YA REVA GÖRÜLEN UYGULAMA ONUR KIRICI Hali hazırda politik yaşamın önemli bir figüranı hâline gelen Abdülhamid, sadece başörtüsüyle gündemde olmaktan sıkıldığını ifade etse de ‘asil üye’ hedefini gizlemiyor, “İnşallah yakın bir zamanda o da olacak” diyor. Eğitim ve politika sorunları üzerinde yeni çözümleri bulunduğu söylüyor. Danimarka’da çok sayıda Türk arkadaşının bulunduğunu ifade eden Abdülhamid, Türkiye’yi iyi bildiğini hissettiriyor. AK Parti’ye açılan kapatma davasını anlamakta zorlandığını vurguluyor. “Partileri halk kapatır” diyen Esma Abdülhamid, AB üyeliği konusunda Türkiye’nin yalnız bırakıldığına inanıyor: “Diğer ülkeler için istenmeyen birçok şart Türkiye için istendi. Çifte standart uygulandı.” TBMM’deki Merve Kavakçı olayını ‘onur kırıcı’ olarak değerlendiriyor Esma Hanım. Başörtüsünden dolayı kadınları toplum dışına itmenin çok yanlış olduğuna işaret eden Abdülhamid, “Kadınlarla ilgili bir tartışmayı erkeklerin yürütmesi çok anlamsız. Erkeklerin kravatlı olup olmaması veya giyeceği takım elbisesinin rengi tartışılmazken, kadının giyim-kuşamına karışmak kadınların onuruna bir saldırıdır.” DEVLET KANALINDA ATEİSTLE PROGRAM YAPTI Danimarka resmÎ televizyonu DR’nin ilk başörtülü yapımcısı olan Esma Abdülhamid, ateist partneri Adam ile ‘Esma & Adam’ adı altında bir program da yaptı. Programla, bir ateist ile bir Müslümanın aynı masa etrafında oturup ülkenin sorunları hakkında fikir yürütebileceği mesajı verildi. Danimarka’daki İslamofobi’ye değinirken, ülkede İslam’ı terörle eş değer göstermeye çalışan, İslam’ı ideoloji olarak görenlerin bulunduğunu ifade eden Abdülhamid, Müslümanlara en büyük kötülüğü dini ideoloji olarak görenlerin yaptığına dikkat çekiyor. İslam hakkında oluşan ön yargıları yıkmak için aktif mücadele gerektiğini düşünüyor ve bu mücadelenin diyalogdan geçtiğini ifade ediyor: “Hem İslamiyet’i bir ideoloji olarak kullananlara hem de İslam’ı terörle eş değer gösterenlere karşı mücadele etmemiz lazım. Bugün bir yanlış anlama varsa sorumlusu biziz. İslam’ı doğru anlamak yerine, dini bir gelenek gibi görerek ön yargılar oluşturduk. Tabii karşı taraf da ön yargılı davranmak için elinden gelen her şeyi yaptı. İslam artık Avrupa’nın bir gerçeğidir. Bunu unutmadan içinde yaşadığımız topluma katkı sağlamamız gerekli.”





Habervakit.com / 18.04.2008






Berika 07-01-2008 10:59

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
http://www.mervekavakci.net/icsayfa/...sim/mkemal.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/...eydehanim1.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/...,169173,00.jpg

Dinimizin tavsiye ettiği tesettür, hem hayata, hem fazilete uygundur."

Ankara, 03.04.1923
M.Kemal Atatürk

Berika 07-01-2008 11:01

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/2.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/3.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/4.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/5.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/10.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/12.jpg

Berika 07-01-2008 11:02

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/18.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/19.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/27.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/13.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/15.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/14.jpg

http://www.mervekavakci.net/icsayfa/basorturesim/07.jpg

Hıfz-ı lisan 07-01-2008 15:07

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
son üç kare nekadar üzücü.. :(

Berika 07-01-2008 20:41

TÜRKİYE'DE BAŞÖRTÜSÜ YASAĞININ TARİHÇESİ
 
Alıntı:

Hıfz-ı_Lisan Nickli Üyeden Alıntı
son üç kare nekadar üzücü.. :(

evet malesef :( videosu vardı aslında ama koymak istemedim >:(


All times are GMT +3. The time now is 10:13.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025