Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Köşe Yazıları (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=124)
-   -   Hadise Bülent Arınç'ı temsil eder mi? (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=104082)

Necip Fazıl 05-19-2009 09:45

Hadise Bülent Arınç'ı temsil eder mi?
 

İpi koparılarak sahneye sürülen bu hatun benzeri mahlûkun...

Nuh GÖNÜLTAŞ yazdı...

Şarkıya ve şarkıcıya gölge düşmesin diye daha önceden yazmayı düşündüğüm şeyleri ertelemiştim.
Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye'yi temsil eden şarkı, şarkıcı ve kostüm acaba "bizi" mi temsil ediyordu?

"Bizi", özellikle uluslararası yarışmalarda temsil ettiğini söyleyen insanların gerçekten "bizi" temsil edip etmediği konusunda nasıl bir karar vereceğiz?

TRT yönetimi karar verdi, Hadise "bizi" Eurovision'da temsil etti.

O kadar!

Peki bizim bu ülkenin vergi veren vatandaşları olarak bu temsil hadisesinde ne derece etkimiz oldu?

Hiç!

Bu dansöz ve şarkıcı karışımı Hadise bizi nasıl temsil eder?

Biz bu muyuz yani?

Ve Bülent Arınç gibi bir insan nasıl olur da Hadise'ye telefon açma gereği duyup başarılar diler.

O zaman şöyle soracağız?

Hadise Bülent Arınç'ı temsil eder mi?

Etmez!

Peki Hadise TRT Genel Müdürü'nü temsil eder mi?

Etmez!

İşte şaşıp kaldığım nokta da burası...

Bülent Arınç bizi temsil eder, TRT Genel Müdürü de bizi temsil eder. Bizi temsil edenlerin seçtiği temsilcilerde bizi temsil eder mi?

İşte böyle.

Haydi "Bizi" boşver,

Hadise bu iki değerli devlet adamımızı temsil etti mi?

Sanmam!

Bu sorular zihnimi kurcalarken Yazarlar Birliği tartışma listesinde tam da bu konunun benzer argümanlarla tartışıldığını gördüm.

Bülent Arınç'ı geçelim, özellikle TRT Genel Müdürü ciddi ciddi topa tutuluyordu:

"Eurovision yarışmasında ipi koparılarak sahneye sürülen bu hatun benzeri mahlûkun temsil ettiği bir zümre veya zihniyet var mıdır, bilemiyorum. TRT Türkiye'yi temsilen Moskova'ya gönderdiği kadından dolayı kamuoyuna özür borçludur. Eurovision'da Türkiye adına sunulan gösteri, sanat ve estetik yönü bulunmamaktadır. Yapılan işe bir isim koymak gerekiyorsa "teşhir"ciliktir. Şayet yapılan bu skandalın bir açıklamasını TRT yapamıyorsa, hiç değilse özür dilemelidir insanımızdan."

Millet bu Eurovision şarkı yarışmasından tedirgindir!

Şimdi birileri çıkıp "Efendim Türkiye'nin tanıtımı adına..." falan filan diyecektir.

Desinler!

Tanıtım illa böyle mi olur?

Yarışmada birinci olan Norveç ülkesini tanıtmadı mı yani?

Tarantula_ 05-19-2009 09:55

Alıntı:

Meçhul Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 616034)


Şimdi birileri çıkıp "Efendim Türkiye'nin tanıtımı adına..." falan filan diyecektir.

Desinler!

Tanıtım illa böyle mi olur?

Yarışmada birinci olan Norveç ülkesini tanıtmadı mı yani?



Çok yerinde tespitler içeren bir yazı. Yani Norveç temsil etmedimi. Yok kardeşim yok bizimkiler anlayamıyor ki. İlla bir taraflarını açıcaklar...

Tarantula_ 05-19-2009 10:04

İslam'da hiç bir zaman dayatma veya zorlama olmaz kurallarına uyanlar gönül vermiş inanan güzel insanlardır bu bir.

Çarşafla çıksın diye bir söz çıkmadı bizden siz kendi kendinize kurup kurup inanıyorsunuz bu iki.


Sen Şeriatla yönetilen ülkelere kurban ol. Bir İran kadar azimle çalışabiliyormuyuz. Hayır çünkü yönetim biçimi tam uygulanamıyor ve çok büyük açıkları var bu da üç...

Sevban 05-19-2009 10:09

Yapılan yorumlar kişinin kendisini bağlar...! Çarpıtma sevdalinka...

Tarantula_ 05-19-2009 10:12

Sizin aşağladığınız kitap yüzyıllar önce ki tıp bilgileri, astronomi bilgileri, coğrafya, fizik gibi bilim dallarının ancak yüzyıllar sonra bulabildiği yenilik saydığı şeyler zaten yazıyordu.

Ayrıca cümlelerimin içinden cımbızla seçmişsiniz bir bölüm saldırınız oraya.

Biz sizin gibi ot olmadığımızdan siyasi görüşümüzün içine kişisel yorumumuzuda katıyoruz. Sizin seçip saldırdığınız cümle benim şahsi görüşümdür Partimle alakandırılmasını zaten sizin gibi art niyetli insanlar yapar. Şaşırmadım yani...



Sevban 05-19-2009 10:16

Kendi başını ye... Bozuk plak... :)

Tarantula_ 05-19-2009 10:19

Allahü Ekber...

Dinler ve Kitaplar kutsaldır ama sizin gibi ahlaksız insanlara bunu söylemek saçma olacak galiba...


Biz Efendimize uzanan o dilleri keseriz. Ahlaksızlığın, pisliğin bu kadarıda pes...

Allah birdir, Hz.Muhammed(s.a.v) ''O''nun kulu ve elçisidir...

Tarantula_ 05-19-2009 10:25

Tövbe Tövbe...

Allah'ım sen bizi doğru yola ihsan eyle onların yoluna değil...

Üç kişi İmam Azam Hazretleri’ne birer soru sordular. Büyük imam hepsine birbirinden güzel cevaplar verdi:

1- Bize Allah’ı gösterebilir misin?

2- Cehennem ateş olduğuna göre, ateşten yaratılan cinler ve şeytanlar orada nasıl azap göreceklerdir?

3- Hem kaza ve kadere inanmamızı istiyorsun, hem de insanın iradesinden bahsediyorsun. Halbuki insan her şeyi mecburen yapar, kendi iradesi yoktur?

Bu soruları alan büyük imam, eline aldığı bir avuç toprağı soranların yüzlerine attı. Üçü de bu davranışa tepki gösterdiler. İmam-ı Azam bunun üzerine şöyle dedi: “Allah’ı göremediği için inkar etmeye çalışan adam! Toprağın yüzünde meydana getirdiği acıyı görebildin mi? Daha yüzündeki acıyı göremezken Allah’ı göremediğin için nasıl inkar edersin? Ya sen ikinci sorunun sahibi! Bildiğin gibi insan topraktan yaratılmıştır. Ama bu bir avuç toprak senin yüzünü acıtmaya yetti. Demek ki cehennemin ateşi de ateşten yaratılan varlıkları yakabilir. İnsanın iradesini inkar eden adam! Madem benim iradem yok, ne diye yüzüne attığım toprak için benden şikayetçi oluyorsun?”

http://www.facebook.com/home.php?ref...7346503&ref=nf

Birde Videoyu izleyiniz.

Allah birdir...!

Yazık olsun inanmayanlara. Hesabı sorulacaktır.

Allahü Ekber...

Dinsizlik fikrinin Bolşevik Rusya'da şiddetle uygulandığı yıllarda bir ilkokul hocası çocuklara sorar:
- Çocuklar beni görüyor musunuz?
- Çocuklar hep bir ağızdan bağırırlar:
- görüyoruz
- Neden? Çünkü ben varımhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif var olduğum için görünüyorum der öğretmen ve sorar:
- masayıhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif sandalyeyihttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif kalemihttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif tahtayı görüyor musunuz?
- Sorulara evet cevabını verince sinsice güler ve
- Peki Allah'ı görüyor musunuz?
- Çocuklar beklemedikleri bu soru karşısında afallamışlar ve biraz sonra
- Hayırhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif görmüyoruz demişlerdir.
- Devrimci ve de evrimci materyalist bozuntusu:
- Göremiyorsunuzhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif çünkü o yok der.
- Olsaydıhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif onu da görürdünüz.

Bu sırada arka sıralarda oturan bir Tatar çocuk parmağını kaldırır ve
- Hocam arkadaşlara bir soru sorabilir miyim der. Öğretmen zafer sarhoşluğu içinde
- Elbette sorabilirsin cevabını verir.
- Bunun üzerine Müslüman talebe:
- Arkadaşlarhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif der Hocamızın aklınıhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif fikrinihttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif şerefinihttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif namusunu görüyormusunuz?
- Çocuklar hayır göremiyoruz. deyince
- Tatar çocuk cevabı yapıştırır:
- Çünkü hocamızın aklıhttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif fikrihttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif şerefihttp://www.sanalforum.biz/images/smilies/virgul.gif namusu yoktur. Olsaydı görecektiniz.

Tarantula_ 05-19-2009 10:31

İşte sizin inanmadığınızın en büyük kanıtı Kur'an'da yazılanların birini bile inkar edersen dinden çıkmış olursun.

Siz daha tam olarak neye inandığınızı bile söylemiyorsunuz ki.

Eğer Müslüman'ım sanıyorsanız saçmalık.

Mason'um ben diyorsanız tamam. ( din inanç denen bişe kalmaz bunların içine girince zaten...)

Hıristiyanım diyorsanızda saçma çünkü onlarda dini kitaplara ve Peygamberlere çok saygılı insanlar.

Zaten gerçekten inanıyor olsanız böyle pislik laflar etmezdiniz...

Tarantula_ 05-19-2009 10:37

Ya salak İncil'de müjdelendi zaten Hz.Muhammed'in geleceği kendi kitabınıda benmi öğreteceğim sana salak...

Sevban 05-19-2009 10:40

İznik konsülün'de yasaklanan değiştirilmemiş inciller olsa idi pekala ispatlaya bilirdik...

Tarantula_ 05-19-2009 10:41

İncil�in tahrif edilmeden önceki asıl nüshalarında Hz.Muhammed(â.s)'dan teferruatlıca, hatta ismi dahi zikredilmişdi. İncil'de O'nun ismi Ahmed olarak zikrediliyordu. Ancak daha sonra tahrif edilince asıl nüshalardan Hz.Muhammed(a.s)'ın ismi ve özelliklerinin silindiğini görüyoruz. Barnaba inicilinde uzun yıllar Hz. Muhammed(a.s)'ın geleceği bildiriliyordu. Barnaba incilinde diğer İncillere nazaran tahrifat çok değildir. Matta,Markos,Luka,Yuhanna İncillerinde tahrifat daha fazla olmuştur. Bu İncilleri incelediğimizde bu tahrifatları fark edebiliriz. Bu tahrifatlara rağmen şu anki tahrif edilmiş İncillerde Hz. Muhammed(a.s)'a işaret eden ayetlere rastlamaktayız.Bu ayetleri dikkatlice incelersek Hz. Muhammed(a.s)'ın geleceğinin müjdelendiğini görürüz.
Bu ayetlerden bazılarını sizlere takdim ediyorum.Yuhanna İncili 16/7-8. ayetlerinde şöyle yazmaktadır: "Bununla beraber ben size hakikati söylüyorum.Benim gitmem sizin için hayırlıdır.Çünkü gitmezsem,Tecellici size gelmez. Fakat gidersem onu size gönderirim. Ve O geldiği zaman günah için ve hüküm için Dünyayı ilzam edecektir."
Bu ayette "Tecellici" olarak işaret edilen Hz.Muhammed(a.s)'ın ta kendisidir.
Yuhanna İncili 16/12-13.ayetlerinde şöyle denilmekte:
"Size söyleyecek daha çok şeyim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Ama O Hakikat Ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek, çünkü kendiliğinden söylemeyecektir.Fakat ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir."
Bu ayetlerde "Hakikat Ruhu" olarak işaret edilen Hz Muhammed(a.s)'dır. Bu ayet Kur'an-ı Kerim'de Hz Muhammed(AS)'ın zikredilen özelliklerine mutabıktır. Kur'an-ı Kerim'de Allah(cc) Hz.Muhammed(a.s)'la ilgili olarak "O,heva ve hevesinden konuşmaz, O'nun konuştuğu vahiydir."(Necm,3-4) buyurulmaktadır.
Yuhanna İncili 14/26.ayetinde şöyle denilmekte:"Fakat benim ismimle babanın göndereceği tecellici,O ise her şeyi öğretecek ve size söylediği her şeyi hatırınıza getirecektir."
Bu ayet Kur'an-ı Kerim'de zikredilen Hz Muhammed(a.s)'ın özellikleriyle mutabıktır.Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmakta:
"Rasule(Hz Muhammed'e) düşen (vazife) ancak duyurmadır.Allah(cc) açıkladığınızı da gizlediğinizi de bilir."(Maide 99) Bu ayeti kerime İncil'deki "O size her şeyi öğretecek" sözüyle mutabıktır. Ayrıca "Size söylediği her şeyi hatırınıza getirecektir" diyerek Kur'an-ı Kerim'in ezberlenme mucizesine de işaret edilmektedir.
Yuhanna İncil'i 15/26. ayetinde şöyle denilmektedir:Babadan size göndereceğim tecellici, babadan çıkan hakikat ruhu geldiği zaman, benim için O şehadet edecektir."
Bir hadisi şerifte Hz Muhammed(a.s) şöyle buyurdu:"İnsanlar arasında Meryem oğlu İsa'ya dünyada ve ahirette en yakın olan benim. Bütün peygamberler kardeştir, bir babanın ayrı kadınlardan doğmuş evlatları gibidir.Dinleri birdir.(Buhari,Tecrid-i Sarih:1403)
Her iki peygamber de birbirlerini tasdik edip doğrulamaktadır.
İsa(AS)'ın İncil'deki bu ayetlerde haber verdiği Yunanca Paraklit ile Latince Paraklitos, Arapça tam olarak Ahmed kelimesinin karşılığıdır. Hz.Muhammed(a.s)'ın diğer ismi de Ahmed'dir.
Paraklit lafzı Hristiyanlarca "Hamdedici" veya "kurtarıcı" anlamında kullanılmaktadır.
Matta İncil'inin ve Luka İncil'inin "Göklerin melekutunun yakın olduğu" şeklindeki ifadeleri (Matta:13/31-32) Hz Muhammed(a.s) için söylenmiştir.
Matta İncil'i 13/31-32. ayetlerinde şöyle yazılıdır."Göklerin melekutu, bir adamın alıp tarlasına ektiği bir hardal tanesine benzer. O tane ki, bütün tohumların gerçi en küçüğüdür.Fakat büyüyünce, sebzelerden daha büyüktür ve ağaç olur,şöyle ki, göğün kuşları gelip onun dallarında yerleşirler." Gerçekten de İslam Dini başlangıçta zayıftı,bir hardal tanesi gibiydi daha sonra yeşerdi çok kuvvetlendi.


Selahaddin Selçuki

Tarantula_ 05-19-2009 10:43

TEVRAT'TAN İŞARETLER
" Kendilerine kitap verdiklerimiz, O'nu, çocuklarını tanıdıkla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bilmelerine rağmen gerçeği gizlerler ." (Bakara Sûresi, 146)
***
Bu bölümde; Eski Ahit 'te -muhtemelen- Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)beri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ze ( Hz.Muhammed 'e) , Peygamberimiz'in çıktığı bölgeye ve ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tirdiği mesaja işaret ettiği kanaatinde olduğumuz bölümleri inceleyeceğiz.
Kur'an , Yahudilerin, kelimelerin yerlerini ve anlamla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı saptırmak suretiyle dinlerinde tahrifat yaptığını söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tedir. (en-Nisa, 46; el-Maide, 41) Bu yüzden Peygambe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mizle ilgili işaretler, Yahudiler tarafından başka anlamlara çekil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek ve değiştirilmek istenmiştir. Kelimelerin anlamını çar(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pıtarak var olan anlamı bozan ehli kitap; böylece Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)berimize ve İslam'a işaret eden izahların anlaşılmasını zorlaştırmışlardır.
Yahudi din adamlarının, Eski Ahit 'te, İslam ile ilgili var o(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lan işaretleri yanlış anlamlandırmaya çalışmaları, Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)berimiz'in döneminden beri süregelen bir olgudur. Bu bö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mün başında alıntıladığımız ayette kitap verilenlerin (Ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di ve Hıristiyanların) bir kısmının, Peygamberimiz'in Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gamberliğini anlamalarına rağmen gerçeği gizledikleri söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)len(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektedir. Yine Kur'an'da, Tevrat ve İncil 'in Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimize işaret ettiği belirtilmektedir. Bize düşen; Tevrat'ı ve İncil'i incelememiz sonucunda var olan işaretleri bulma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya çalışmaktır. Bu bölümde, Tevrat'ın ve İncil'in en eski nüs(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)halarının dilini bilen araştırmacıların araştırmalarını de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğer(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lendirmemiz ve kendi incelememizi eklememiz sonucunda Peygamberimize işaret ettiğini tahmin ettiğimiz Eski Ahit ve İncil açıklamalarını size sunacağız.
Bütün Peygamberler İslam'ı Anlatmıştır
Kur'an, Hz.Adem'den beri gelen bütün peygamberleri ' Müslüman ' olarak tanıtır. Müslüman kelimesi Allah'a teslim olmayı ifade eder. Ayrıca bu kelime barışta, emniyette olmayı da ifade eder. Sami dil alimlerinin vardığı kanaate göre İbranice " şalom " kelimesi, Arapça " İslam " (selam da ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı kökten gelir) kelimelerinin hepsi Samice'deki tek ve ay(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nı kökten, yani " şlama " kelimesinden türerler ve aynı an(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma sahiptirler. Türkçe'de biz ' Müslüman, İslam ' ifadelerini sadece Peygamberimize uyanlar için kullanıyoruz. Bu ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)li(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meler Türkçe'ye anlamları daralarak girmişlerdir. Oysa bu kelimeler, Allah'ın gönderdiği bütün dinlere uyanları ifade eder. Kur'an'ın kullandığı bu kavramlara Eski Ahit'te şöyle rastlıyoruz:
"Selametle(İslam'la) gelen Peygamberin söylediği eğer çıkarsa, o(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nun gerçekten Efendi'nin gönderdiği Peygamber olduğu an(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lır." (Eski Ahit-Yeremya; 28/9)
Tercümede " selametle " diye çevrilen bu kelimenin, Eski A(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hit'in orijinal dilinde " İslam " ile aynı anlama geldiğini gör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dük.
Tarihsel olarak Hz.Musa'dan sonra gelip de; 1- Allah'ın var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lığını 2- Allah'tan başkasına tapmamayı 3- Bütün Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)berlerin onaylanmasını 4- Ahiret gününe inanmayı 5- Gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zel ahlâkı savunmayı; öldürmeye, çalmaya karşı durmayı ve za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yıfların, yetimlerin gözetilmesini söyleyen ve bunu dünya ça(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pında yerleştiren iki peygamberden biri Hz.İsa, diğeri Peygamberimiz Hz.Muhammed'dir. Eski Ahit'te ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çen ifa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, bir peygamberin söylediklerinin çıkmasının ve peygamberin İslam'la gelmesinin; o peygamberin doğruluğunu gös(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tereceğini söylüyor. Peygamberimizin söyledikleri sonucu mil(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yarlarca insan, Allah'ı sevmiş, Allah'ın kud(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinin son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)suz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)luğuna inanmış; Allah'ın, Peygamberimize verdiği ki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tapta tüm söylenenlerin doğruluğu ise, tarihin i(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerlemesi ve bili(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)min gelişmesiyle anlaşılmıştır. Eski Ahit'in hiçbir ye(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinde ise Hz. Musa 'dan sonra peygamber gelmeyeceğine da(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ir bir a(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çıklama yoktur. Hz. Muhammed 'in pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)berliğinin doğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ru(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)luğunu Eski Ahit'e inanan bir kişi, sırf bu ifadeden bile anlayabilir. Üstelik Eski Ahit, bir Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)berin selamet(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le (İslam'la) gelmesini şart koşarken, İslam is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mi en çok Hz. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed ile bütünleşmiştir.
Muhammed İsmine İşaret
" 6 : Her şeye Egemen Efendiniz diyor ki; 'Bir kere daha, vakit az(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır ve Ben göklerle yeri, denizle karayı sarsacağım.
7 : Ve bütün milletleri sarsacağım ve bütün milletlerin Hi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mada'sı gelecek ve bu mabedi şanla, şerefle dolduracağım,' der.
8 : ' G ümüş de, altın da benimdir', diyor her şeye Egemen Efen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diniz.
9 : 'Benim bu son evimin şöhreti ilkinden daha büyük olacak,' der kalabalıkların Efendisi. Ve; 'Bu yerde selam(şalom) vereceğim,' der kalabalıkların Efendisi." (Eski Ahit-Haggay; 2/ 6- 9)
Haggay 7'de orijinal metinde geçen " Himada " kelimesi, Arapça'da geçen � Muhammed ' ismiyle aynı köklerden (H-M-D) gelmektedir ve genel olarak aynı anlamları taşımaktadır. Böylece Hz.Muhammed'in ismi veya isminin anlamını ve(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ren kelime, gelecekte oluşacak görkemli bir olay ile be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber anılmaktadır. Eski Ahit'ten sonra gelen ve Allah'ın varlığını milyarlara yayan Muhammed Peygamberin(s.a.v.) ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)li(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şinden daha görkemli ne olabilir?! Üstelik Haggay 9'da geçen " şalom " kelimesinin İslam ile aynı anlama geldiğini, aynı köke sahip olduklarını gördük. " Himada " kelimesinin Türkçe'ye " değerli eşyalar " anlamında çevrilmesi yüzünden Eski Ahit'i İbranicesinden takip etmeyenler bu inceliği gö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)memektedirler.
Musa Gibi Peygamber
" 18 : Onlar için kardeşleri arasından senin gibi bir peygamber çı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kartacağım. Ve sözlerimi onun ağzına koyacağım. Ve kendisine em(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rettiklerimin tümünü onlara bildirecek.
19 : Ve vaki olacak ki; benim ismimle söyleyeceği sözlerimi dinle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yecek olan kişiyi Ben cezalandıracağım." (Eski Ahit - Tesniye: 18/18-19)
Tevrat'ın Tesniye bölümünde, ileride gelecek bir pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)bere işaret edilmektedir. Hıristiyanlar, bu ifadenin Hz. İsa'yı işaret ettiğini söylemektedirler. Fakat birçok açıdan Hz.Musa'ya Hz.İsa'dan daha çok benzeyen Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimiz'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)in de bu ifadeyle kastedilmiş olması mümkündür. Belki de hem Hz.İsa'ya, hem Hz.Muhammed'in ikisine birden işaret vardır. Doğrusunu Allah bilir.
Hz.İsa'nın Yahudi olması sebebiyle ayete daha uygun ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğu düşünülebilir. Fakat Yahudilerin ve Arapların ortak atadan geldiği, yani kardeş toplumlar oldukları bilimsel in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)celemelerin de sonucudur. Tucson Arizona Üniversitesi 'nden Michael Hammer ve İsrail Üniversitesi nden birkaç mes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lektaşı 1371 kişinin Y kromozomlarındaki 18 bölümü in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lediler. 29 farklı topluluktan gelen bu insanlar içinde, yedi Yahudi (Avrupa); Latin, Kuzey Afrikalı, Kürt, İraklı, İranlı, Yemenli ve Etyopyalı, beş Arap; Filistinli, Lübnanlı, Suriyeli, İsrail Drüz, Suudi ve 16 Sami olmayan grup vardı. Çalışma, farklı bölgeden gelen Yahudilerin ve Arapların birbirleriyle yakın akraba olduklarını gösterdi. Bu çalışma Hz.İbrahim'in hem Yahudiler'in hem Araplar'ın ortak atası olduğuna dair inançla uyum içindeki bilimsel bir veridir.
Tevrat'ın Tesniye bölümündeki ifadeye dönersek, Hz. Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed'in Hz.Musa'ya, Hz.İsa'dan daha çok benzeyen birçok yönünü gösterebiliriz. Hz.Musa'nın da Peygam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miz'in de kendi yaşamları içinde kendi toplumlarında bir hakimiyet kurdukları, bir yapı oluşturdukları bilinmektedir. Hz.İsa'nın vefatından sonra Hıristiyanlar böyle bir yapı oluşturabildiler.
Peygamberlerin ortak mesajı taşıyan insanlar oldukla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rını bilen bizler için, Hz.İsa ile Hz.Muhammed'den han(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin daha çok bu ayete uyduğunu söylemek zordur. Fakat Hz.İsa'yı teslis(üçleme) inancıyla ilahlaştıran kiliselerin, Tes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niye bölümündeki bu ifadenin Hz.İsa'ya Peygambe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miz(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den çok uyduğunu söylemeleri büyük bir çelişkidir. Çünkü kiliseler Hz.İsa'yı tanrılaştırarak, tüm insanların gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nahları için öldüğünü söyleyerek, Hz.İsa'yı tüm diğer pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gamberlerden farklı bir konuma sokarlar. Bu tavrı benimseyen bir Hıristiyanın, Hz.Musa'ya Hz.İsa'nın Hz.Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den daha çok benzediğini söylemesine imkan yoktur.
Ayrıca Tesniye 18'deki ve 19'daki bir ifadeye özellikle dik(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kat çekmek istiyoruz: "Bu gelecek peygamberin, Tanrı'nın is(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miyle sözler söyleyeceği" vurgulanmaktadır. Peygamberimize gelen Kuran'ın en ilginç ve diğer kitaplarda görünmeyen özelliklerinden biri; her sûrenin (114 sûrenin 113'ü) Bes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le ile yani "Bismillahirrahmanirrahim" (Merhametli, Şefkatli Al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lah'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ın ismiyle) diye başlamasıdır. Peygamberimize verilen Kur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)an'ın bu özelliği, gelecek peygambere Allah'ın sözle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rinin verileceğini ve o peygamberin "Allah'ın ismiyle" bu sözleri söyleyeceğini belirten ifadelerle büyük bir uyum oluşturmaktadır.
Peygamberimizin Çıktığı Yere İşaret
" 1 : Ve Allah adamı Musa'nın, ölümünden önce İsrail(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)o(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ları'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na okuduğu hayır dua şudur.
2 : Ve dedi: 'Efendiniz Sina'dan geldi. Ve onlara Seir'den doğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)du. Paran Dağından parladı. Ve mukaddeslerin on binler(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)si(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin içinden geldi. Onlar için sağ elinde alev alev yanan ateş vardı.'" (Eski Ahit-Tesniye: 33/ 1-2)
Vefatından önce Hz.Musa'nın duası gerçekten de il(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ginç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tir. Bu ifadede geçen birinci yer olan Sina Dağı , Hz.Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın çıktığı bölgedir. İkinci yer Seir olup, Hz.İsa'nın çık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tığı bölgedir. Üçüncü yer ise Peygamberimiz Hz.Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med'in çıktığı bölgeyi ifade eden Paran Dağları dır.
Böylelikle Hz.Musa'nın duasında söyledikleriyle; insanların tek Allah inancına inanmasını sağlayan, insanlığın ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ceğinde yaygın şekilde kabul görecek, Allah'ın gönder(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ği üç din bir arada anılmaktadır. Bu ifade aynı zamanda Tevrat'ın kendisinden sonra gelen Hz.İsa'yı ve Hz.Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ham(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med'i onayladığının bir delilidir. Kur'an nasıl sonda di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğer Peygamberleri; Hz.Musa'yı ve Hz.İsa'yı onayladıysa, Tev(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rat da bunu başta gerçekleştirmiştir. Tesniye 33/2'de Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimiz'in onbinlerin içinde geleceğinin söylenmesi, daha yaşarken Peygamberimize onbinlerce insanın uyması bakı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mından, oluşmuş olan gerçeklikle tamamen uyumludur.
Kedar Halkından Olan Putları Kıracak Seçkin Kul
Eski Ahit İşaya bölümü 42'de geçen gelecek ile ilgili an(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tımlar, Peygamberimizle büyük bir uyum göstermektedir. Hz.Muhammed gerçekten de hem putları yok etmesiyle (8. cümle) , hem daha sağken yeryüzüne hakim olup adaleti sağ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lamasıyla (3. ve 4. cümle) hem Ruh'tan (Cebrail) vahiy al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sıyla (1.cümle) hem üstün ahlâkıyla (2. ve 3. cümle) hem insanlara ışık olup, körelmiş gönülleri iyileştirmesiyle (6. ve 7. cümle) hem Kur'an gibi yeni bir vahyi insanlara duyurmasıyla (10.cümle) ve hem Hz.İbrahim'in oğlu, İsmail'in oğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lu Kedar 'ın soyundan olan bir toplumun üyesi olmasıyla (11. cümle) bu alıntılayacağımız Eski Ahit'ten bölümlere tam bir uygunluk göstermektedir:
" 1 : İşte kendisine destek olduğum, gönlümün kendisinden razı olduğu seçtiğim kulum. Ruhumu (Cebrail'i) onun üzerine koydum. Milletler için adaleti meydana çıkaracaktır.
2 : Bağırıp çağırmayacak. Sokakta sesini yükseltmeyecek.
3 : Ezilmiş kamışı kırmayacak ve tüten fitili söndürmeyecek. Adaleti sadakatle ulaştıracak.
4 : Yeryüzünde adaleti sağlayana dek cesaretini yitirmeyecek ve kıyı halkları O'nun kanunlarını bekler.
5 : G ökleri yaratıp, onları yayan, yeryüzünü ve ürününü seren, dünyadaki insanlara soluk, orada yaşayanlara ruh veren Efen(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niz Allah diyor ki:
6 : Ben Efendin. Seni doğrulukla çağırdım. Elinden tutacak, se(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni koruyacağım, seni halka antlaşma ve uluslara ışık ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pacağım.
7 : Öyle ki kör gözleri açasın, zindandaki tutsakları ve cezaevi ka(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ranlığında yaşayanları özgür kılasın.
8 : Ben Efendinim. Adım budur. Onurumu bir başkasına, öv(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lerimi putlara bırakmayacağım.
9 : Bakın önceden bildirdiklerim gerçekleşti. Şimdi de yenilerini bildiriyorum, bunlar ortaya çıkmadan önce size duyuruyorum.
10 : Ey denizlere açılanlar ve denizlerdeki her şey. Kıyılar ve kıyı halkları. Efendinize yeni bir ilahi söyleyin. Dünyanın dört buca(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğın(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan onu ezgilerle övün.
11 : Çöl ve onun şehirleri, Kedar'ın oturduğu köyler seslerini yük(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)seltsinler. Sela'da oturanlar terennüm etsinler, dağların doruklarından bağırsınlar." (Eski Ahit-İşaya: 42/ 1-11)
İşaya'daki bu bölümleri okuyanlar, Hz.Muhammed'le, bu anlatımların uyumunu anlayacaklardır. Bu olayların ile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ride olacağının söylenmesi (9. cümle) de önemlidir. Demek ki; bu müjde, Hz.Musa zamanında ve daha önce açığa çıkmamıştır. İşaya 42. bölümün devamında 17'de, putperestle(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin utandırılmasından bahsedilmesi de ilginçtir.
Dikkatli bir incelemeyle Eski Ahit'te daha birçok işa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)retler bulunabilir. Kur'an'ın söylediklerini embriyolojiden astronomiye, jeolojiden arkeolojiye birçok bilim dalı onayladığı gibi, Eski Ahit'in bozulmamış işaretleri de desteklemektedir.
"Ey Kutsal Kitabın bağlıları! Tanık olduğunuz halde, ne(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)den Allah'ın delillerini inkâr ediyorsunuz? / Ey Kutsal Ki(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tab'ın bağlıları! Neden gerçeği yalanla örtüyor ve bile bi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le gerçeği gizliyorsunuz?" (Ali İmran Sûresi, 70-71)
İNCİL'DEN İŞARETLER
" Ey Kutsal Kitab'ın bağlıları! Kitabın gizlediğiniz birçok bölü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)münü size açıklayan ve birçoğunu açıklamadan geçive(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ren elçimiz si(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ze geldi! Gerçekten size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir kitap gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di. " (Maide Sûresi, 15)
***
Bu bölümde mevcut İncil'e dayanarak Peygamberimiz'in geleceğini müjdeleyen açıklamaları inceleyelim. Bu incelemeyi yaparken Kuran'ın, Hıristiyanların İncil'den birçok şe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yi gizlediğini söyleyen ayetini unutmayın.
Hıristiyanların bir kısmının en çok korktuğu şey; üç(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me inancının yıkılması, Hz.İsa'nın diğer peygamberler gibi bir peygamber olarak algılanmasıdır. Peygamberimize, İn(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cil'in işaret ettiği kabul edilirse, Hz.İsa'yı aşırı yücelten açıklamaların yanlışlığı ortaya çıkacaktır. Bu yüzden kilise(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nin en çok gizlemeye çalışacağı bilgilerin başında İncil'de Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gamberimize yönelik işaretlerin varlığı gelmektedir. Kilise kendi otoritesini ve hatta varlığını korumak için İn(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)cil'de geçen ifadeleri saptırmaya çalışacaktır. Unu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tul(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lıdır ki Hz.İsa, Aramice konuşuyordu. En eski İncil nüshaları ise Eski Yunanca, Latincedir. Anlaşılıyor ki, tahrifatların ö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nem(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)li bölümü İncil'in Eski Yunanca'ya ve La(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tince'ye aktarılması sırasında olmuştur.
Paraklit'ten Kasıt Nedir?
"Hani Meryemoğlu İsa da; 'Ey İsrailoğulları! Ben, sizin için Allah'ın elçisiyim. Benden sonraki ismi övü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)len(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)/(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ven (Ah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med) olan bir elçinin de müjdeleyicisi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yim,' demişti." (Saff Sûresi, 6)
***
Kur'an, Hz.İsa'nın, Peygamberimizi müjdelediğini söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)miştir. İncil'de doğrudan bu ifadeyi bulamayanlar, Kur'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)an'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ın kutsal kitaba bağlananların dinlerini gizlediklerini söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yen ayetine de dayanarak, Hıristiyanların bu ifadeleri içe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ren İncil ayetlerini yok ettiklerini düşünmüşlerdir. Bir kı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sım ayetler için bu mümkündür. Fakat araştırmalar sonucu; bir kısım ifadelerin anlamı saptırılarak yanlış yorumlandığı, Kuran'ın belirttiği bu müjdeyi, mevcut İncil'lerin aslında hâlâ içinde taşıdığı anlaşılmıştır. Kutsal kitapların in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lenmesi de, böylece Kur'an'ın bir izahının daha doğrulu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğunu ispatlamaktadır.
Kuran, övülmüş olan veya öven anlamlarına gelen " Ah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med " kelimesiyle, Peygamberimizin müjdelendiğini belirtir. " Ahmed " kelimesi " Muhammed " kelimesiyle aynı kökten ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lir. Bazıları "Ahmed" isminin Peygamberimizin özel ismi ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu düşünür. Bizce özel isim olarak "Ahmed" yerine, "Ah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med" kelimesinin ifade ettiği " öven, övülen " anlamlarını düşünmek daha doğrudur. Çünkü Peygamberimizin ismi Kur(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)an'da dört yerde geçer ve hepsinde " Muhammed " olarak ge(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çer. (Bakınız: Ali İmran Sûresi, 144; Ahzab Sûresi 40; Fetih Sûresi 29; Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed Sûresi, 2) Ahmed isminin özel isim olarak kulla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nıl(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğını dü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)şün(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sek de hiçbir şey değişmez. Her durumda "Ah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)med" keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mesi "Muhammed" isminin anlamını vermektedir ve aynı kö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ke (H-M-D) sahiptir.
Peygamberimize işaret eden ve Peygamberimizin ismiyle aynı anlamlara gelip "Ahmed" kelimesinin karşılığı olan ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)limelerle, Peygamberimiz'in Yuhanna İncilinde nasıl müj(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)delendiğini inceleyelim.
Hz.İsa'nın havarilerle yediği en son yemeğin sonunda, ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kalanıp götürülmesinden önce, havarilerle yaptığı son görüşmeler bir tek Yuhanna İncil'inde geçmektedir. Diğer üç İncil (Matta, Markos, Luka) bu olaydan hiç söz etmez. Hz. İ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa'nın vasiyeti sayılabilecek sözler ettiği bu görüşmelerin diğer üç İncil'de olmaması nasıl açıklanabilir? Acaba bu ifadeler, diğer İnciller'den sonradan çıkarıldı mı? Yuhanna İncil'inde geçen ifadeler şöyledir:
" 15 : Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi gözetirsiniz.
16 : Ben de Baba'ya yalvaracağım ve o size başka bir Paraklit gön(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)derecektir." (İncil-Yuhanna: 14/15-16)
" 26 : Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Paraklit, Kutsal Ruh size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak." ( İncil-Yuhanna: 14/26)
" 6 : Size söylediklerimi hatırlatır." (Yuhanna 14:26) (Hz.İsa ile Hz.Muhammed'in mesajı özde aynı gerçekleri içerir.)
Hıristiyanlar, Paraklit'ten kastın Ruhu'l-Kuds(Cebrail) ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duğunu söylerler. Peki İncil'in diğer yerlerinde geçen Hz. Cebrail neden hiçbir yerde Paraklit olarak geçmemektedir de, gelecekte geleceği belirtilen şahıs söz konusu olunca Paraklit ifadesiyle Hz.Cebrail kastedilmektedir? Hz.İsa, Yu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hanna 16'da gelecek Paraklit'in kendisi gibi olduğunu söy(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mektedir. İnsan olan Hz.Muhammed mi, yoksa Cebrail mi Hz.İsa'ya benzer ve onun gibidir? Hz.İsa'dan sonra gelip de Hz.İsa'nın Peygamberliğini savunan, Allah'ın varlığından ahiretin varlığına kadar tüm temel noktaları insanlara öğ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)reten, kendisinin bilgisiyle değil, Allah'ın kitap olarak in(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dirdiği vahiyle öğreten Peygamberimizden başka kim var(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dır?
Prof. Abdulahad Davud 'a göre �Paraklit' kelimesinin Hz. İ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa tarafından vazedilen Arami lisanındaki "Himda" ve "He(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da" kelimelerinin Eski Yunanca'ya tercüme edilmiş şekli olması kuvvetle muhtemeldir. (Bir önceki bölümde Eski Ahit'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)te bu kelimeyle Peygamberimize işaret edildiğini gördük.)
Yuhanna İncil'inde geçen Paraklit'in, Kutsal Ruh (Ceb(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)il) diye açıklanmaya çalışılmasını eleştiren Prof. Dr. Mau(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ri(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce Bucaille , bu anlayışı reddederek Paraklit'in(Pa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tos) Hz.İsa'dan sonra gelecek, Hz.İsa gibi bir peygamber olduğunu Yunan dili etimolojisine dayanarak şöyle a(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)çık(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lar:
"Burada öne sürülen insanlara bildirme işi hiçbir surette Kutsal Ruh'un(Cebrail'in) işlerinden olan bir ilhamdan iba(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ret de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğildir. Aksine kendisini belirleyen Yunanca ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)li(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)medeki yayma kav(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mı sebebiyle, onun açıkça maddi bir ni(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)teliği vardır. Şu halde Yunanca ' Akouo ' ve ' Laleo ' fiilleri bir ta(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kım maddi işleri ifade e(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)der(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ler ve bu fiiller ancak işitme ve konuşma organlarına sahip bir varlıkla ilgili olabilirler. Do(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)la(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yısıyla bu fiilleri Kutsal Ruh'a (Ceb(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rail'e) uygulamak müm(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)kün değildir. Öyleyse Yuhanna'nın Parak(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lit'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)inde, Hz.İsa gibi işitme ve konuşma melekesi olan bir insan gör(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)mek, mantığın götürdüğü bir sonuç sayılmalıdır. Yunanca me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tin bu melekeleri kesin olarak gerektirmektedir. Demek ki; Hz.İsa, ken(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)disinden sonra Allah'ın yeryüzüne bir başka insan gönderece(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğini ve onun rolünün, bir cümleyle söylemek gerekirse Allah'ın kelamını işiten ve onun mesajını insanlara tebliğ eden bir peygamberin rolü olacağını haber vermektedir. Şimdi elimizde mevcut me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tinde bulunan Kutsal Ruh kelimeleri tamamen kasıtlı olarak sonradan ya(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)zılmış bir ilaveden ileri gelmektedir. İlavenin gayesi Hz. İsa'dan sonra bir peygamberin geleceğini haber veren bir parçanın ilk anlamını değiştirmektir. Çünkü buna inanmak, Hz.İsa'nın son peygamber olmasını isteyen gelişme halindeki Hıristiyan cema(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)at(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leriyle çelişki ortaya çıkarıyordu."
Prof. Abdulahad Davud , Paraklit kelimesinin anlamını etimolojik olarak şöyle anlatır:
"Paraklit kelimesi ' Periqlytos ' kelimesinin bozulmuş şeklidir. 'Pe(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)riqlytos' gerek etimolojik, gerekse lugat anlamı itibariyle ' şanı yü(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ce, övülmeye layık olan ' demektir. Bu hususla ilgili şahidim Alexandre'nin 'Dictionnaire G rec Français' isimli eseri olup ke(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)li(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)meyi şöyle açıklar: 'Bu birleşik isim ' peri ' ön eki ile ' övmek ' kökünden türeyen ' kleotis ' kelimesinden mürekkeptir. Bu kelime Arap(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ça'da en meşhur, en çok öven, şanı en yüce olan ' Ahmed ' keli(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sinin tam karşılığıdır. Burada halledilmesi gereken tek mesele Hz.İsa tarafından kullanılan bu ismin Arami dilindeki aslını bulmaktır."
Peygamber
" 20 : Yahya'nın tanıklığı şöyle oldu, açıkça konuştu, inkâr et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)medi: 'Ben Mesih değilim,' diye açıkça konuştu.
21 : Onlar da kendisine; 'Öyleyse sen kimsin? Sen İlyas mısın?' di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ye sordular. O da; 'Değilim,' dedi. 'Sen O Peygamber misin?' Yah(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ya;'Hayır,' diye cevap verdi. (İncil-Yuhanna: 1/ 20-21)
Hz.Yahya'ya 3 soru sorulmaktadır ve o, bu 3 soruya da o(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lumsuz cevap vermektedir:
1. Sen Mesih misin?(İsa mısın?) 2. Sen İlyas mısın? 3. Sen O Peygamber misin?
Matta İncil'ine dayanıp, Yahya Peygamberin, İlyas Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ber olacağını söyleyenler olmuştur. Buradaki ifade; "O za(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)man öğrenciler, İsa'nın kendilerine Vaftizci Yahya'dan söz et(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ti(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ği(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ni anladılar," şeklindedir. (İncil-Matta: 17/11-13) Oysa Yu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)han(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)na'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)da geçen ifadede Yahya, çok açık bir şekilde İlyas olma(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dı(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ğını söylüyor.
Yuhanna'da üç ayrı peygamberden bahsedilir. Bunlar 1- İ(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sa, 2- İlyas, 3- O Peygamber'dir. Yahya Peygamberin, İsa Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gamberle aynı dönemde yaşadığı bilinmektedir. İncil'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de, İsa Peygamber, İlyas'ın geldiğini ve insanların ona çok çi(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)leler çektirdiğini söyler. (İncil-Matta: 17/12)
Peki o zaman "O Peygamber" kimdir? İnsanlar Tev(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rat'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ın (Tes(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)niye: 18/18) ifadesinde belirtilen peygamberi beklemektedirler. Bu da göstermektedir ki, "O Peygamber" Hz.İsa'dan farklı bir şahsiyettir. Peki Tevrat-Tesniye 18/18'de be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lir(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)til(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)diği gibi Allah'tan aldığı sözleri insanlara duyuran, Hz.İsa'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nın çıktığı dönemde hâlâ gelmemiş olan ve Hz.İsa'dan farklı olan peygamber kimdir? Hz.Muhammed dışında Al(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lah'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)tan aldığı peygamberlik görevini yerine getirip tarihte ö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)nemli bir yer kazanmış ve Hz.İsa'dan sonra gelmiş ikinci bir insan gösterilebilir mi?..
Yalancı Peygamber Nasıl Tanınır?
" 15 : Yalancı peygamberlerden sakının. Onlar size koyun postu içinde yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır.
16 : Onları yaşam ürünlerinden tanıyacaksınız. Hiç dikenlerden üzüm, devedikenlerinden incir toplanır mı?
17 : Her iyi ağaç iyi ürün verir. Çürük ağaç ise kötü ürün verir.
18: İyi ağaç kötü ürün vermediği gibi, çürük ağaç da iyi ürün vermez.
19 : İyi ürün vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır.
20 : Demek ki, onları yaşam ürünlerinden tanıyacaksınız." (İncil - Matta: 7/15-20)
İncil'in hiçbir yerinde Hz.İsa'dan sonra peygamber gel(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yeceği söylenmez. Buna karşın İncil'de peygamberlik id(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)di(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)asında olanları tanımada şu kriter verilir: "Verilen ürüne bak ve yalancı ile doğru söyleyeni ayırt et." Oysa Hz.İsa'dan sonra hiç peygamber gelmeyecek olsaydı; Hz.İsa; "Benden son(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ra Peygamber gelmeyecektir, benden sonra kim peygamberlik id(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dia ederse o yalancıdır," diye çok kestirme bir şekilde bu so(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ruyu cevaplayabilirdi. Hz.İsa'nın, yalancı ve doğru peygamberi ayırt etmede tavsiye ettiği yöntem, başlı başına Hz.İsa'dan sonra peygamber geleceğine yeterli delildir.
Hz.İsa'dan sonra peygamber gelecek olması ise Hz.Mu(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hammed'in peygamberliğine Hıristiyanlar için yeterli delil olmalıdır. Çünkü Hz.İsa'dan sonra gelip de Allah'a inanan, Allah'a güvenen, Allah'ı seven, putları terkeden toplulukla(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rın oluşması gibi harika bir ürün sadece ve sadece Pey(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)gam(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)be(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rimizle yollanan din(İslam) sayesinde elde edilmiştir.
Tüm bu açık gerçeklere ve Tevrat'taki, İncil'deki işa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)ret(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)le(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)re rağmen, Tevrat'ın ve İncil'in onayladığını hahamlar, pa(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)pazlar örtbas etmek için, saptırmak için yarışırlar. İncil'(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)de ne adı geçen, ne kendisine işaret olan Katolik, Ortodoks mez(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)hepleri, Roma'daki Papa ve başpiskopos beyefendile(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rin(!) görüşleri ne yazık ki, Hıristiyan halkın büyük bir bö(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)lümü için Tevrat ve İncil'in görüşlerinden daha önemlidir.
"Allah'ı bırakıp bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Me(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)sih'i efendiler(rab) edindiler. Halbuki hepsi de tek Tan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı'ya kulluk etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'n(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)dan başka tanrı yoktur. O bunların ortak koştukları şeylerden yücedir." (Tevbe Sûresi, 31)
"Kutsal kitabın bağlılarıyla, zalim olanları hariç, en güzel olan bir tarzın dışında bir yöntemle mücadele etmeyin. Ve de(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)yin ki; 'Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Tan(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)rı'mız ve Tanrı'nız aynıdır. Biz sadece O'na teslim ol(Uygunsuz kelime. Yönetimle irtibata geçiniz)duk.'" (Ankebut Sûresi 46) (Paraklit için ayrıca bkz.:www.mucizeler.com)

Tarantula_ 05-19-2009 10:44

İNCİL'DEN İŞARETLER Ey Kutsal Kitab'ın bağlıları! Kitabın gizlediğiniz birçok bölümünü size açıklayan ve birçoğunu açıklamadan geçiveren elçimiz size geldi! Gerçekten size Allah'tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi.
5 Maide Suresi 15
Kuran-ı Kerim, Hıristiyanların İncil'de açıklanan birçok bilgiyi örtbas ettiğini söylemektedir. Bu bilgilerden bir kısmı, Peygamberimiz'in ileride geleceğine işaret eden İncil açıklamalarıdır. Kitabımızın bu bölümünde Peygamberimiz'in geleceğine işaret eden İncil açıklamalarını ve bunların nasıl örtbas edildiğini inceleyeceğiz.
Dünya nüfusunun yarıdan fazlasının inandığı 3 büyük din, uygulamaya yönelik bazı farklar dışında aynı mesajı vermektedir. Herşeyden önce Allah'ın birliği, Allah'tan başkasına tapmamak, Allah'ın kudretinin, ilminin sonsuzluğu gibi en önemli noktalar 3 dinde de ortaktır. Ahiretin varlığı gibi çok önemli bir inanç da 3 dinde ortaktır. Bunun dışında insan canının korunması, mülkiyet hakkının korunması, fakirlerle paylaşım tipi genel ahlâki ilkelerden Allah'ı çok anmak, şükretmek, belli vakitlerde ibadet etmek gibi hususlar da hep aynıdır. Her dinin yobazlığı kendi dinini tahrif etmiş, orjinalliğini bozmuştur. Kuran özellikle din adamı kılığında ortaya çıkan ve dinin orjinalliğini bozan bu tipleri haber vermektedir. (Bakınız 9Tevbe Suresi 31, 34, 5Maide Suresi 13, 2 Bakara Suresi 75). Bu önemli konu, bu kitabın hacmini aşacak, ayrı bir kitapta ele alınacak bir konudur. Kısaca şunu söyleyelim ki bu yobazlıkların ortak taktikleri; Kutsal Kitap'taki anlamları bozmak, Peygamberleri veya din adamlarını ilahlaştırmak, Kutsal Kitap dışında uydurma dini kaynakları kutsallaştırmaktır. Her üç din de kendi yobazlarından kurtulduğu zaman (inşallah), bu dinlerin birbirlerinin aynı mesajı verdiğini daha iyi anlayacağız. Bunun yönteminin ne olduğu bu kitabımızın konusu değildir.
Tevrat 3 büyük dinin ilk kitabı olarak hem Hz. İsa'nın, hem de Peygamberimiz'in gelişine işaret eder. İncil, Hz. Musa'yı onaylar, Kuran'a işaret eder. Kuran ise son kitap olma özelliğiyle iki kitabı da onaylar. Bu yüzden bu kitabın tümü boyunca göreceğimiz Kuran'ın Allah'ın gönderdiği kitap olduğunu ispat eden mucizeler aynı zamanda Tevrat'ın ve İncil'in Allah'ın gönderdiği kitaplar olduklarını da ispatlar (Elimizdeki Tevrat ve İncil yobazlığın etkisiyle orjinalliğini yitirmiş, kelimelerin anlamı kaydırılmış olabilir. Ama her iki kitabın kökündeki gerçekliği gözden kaçırmamalıyız).
Bu bölümde mevcut İncil'e dayanarak Peygamberimiz'in geleceğini müjdeleyen açıklamaları inceleyelim. Bu incelemeyi yaparken Kuran'ın, Hıristiyanların İncil'den birçok şeyi gizlediğini söyleyen ayetini unutmayın. Hıristiyanların bir kısmının en çok korktuğu şey üçleme inancının yıkılması, Hz. İsa'nın diğer Peygamberler gibi bir Peygamber olarak algılanmasıdır. Peygamberimize, İncil'in işaret ettiği kabul edilirse, Hz. İsa'yı aşırı yücelten açıklamaların yanlışlığı ortaya çıkacaktır. Bu yüzden kilisenin en çok gizlemeye çalışacağı bilgilerin başında İncil'de Peygamberimize yönelik işaretlerin varlığı gelmektedir. Kilise (Teslis inancı şu anda elimizde olan İncil'den bile çıkmaz. Tamamen kilisenin uydurmasıdır.) kendi otoritesini ve hatta varlığını korumak için İncil'de geçen ifadeleri saptırmaya çalışacaktır. Unutulmamalıdır ki Hz. İsa Aramice konuşuyordu. En eski İncil nüshaları ise Eski Yunanca, Latincedir. Anlaşılıyor ki tahrifatların önemli bölümü İncil'in Eski Yunanca'ya ve Latince'ye aktarılması sırasında olmuştur.
“Ben Hıristiyanım” diyen bir çok kişi dinlerini İncil'den öğrenmek yerine, kilisenin açıklamalarına göre dinlerini yaşamaktadırlar.
PARAKLİT'TEN KASIT NEDİR
Hani Meryemoğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları! Ben sizin için Allah'ın elçisiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulamaktayım. Benden sonraki ismi övülen/öven (Ahmed) bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti.
61 Saff Suresi 6
Kuran, Hz. İsa'nın Peygamberimizi müjdelediğini söylemiştir. (İncil'de doğrudan bu ifadeyi bulamayanlar Kuran'ın kutsal kitaba bağlananların dinlerini gizlediklerini söyleyen ayetine de dayanarak Hıristiyanların bu ifadeleri içeren İncil ayetlerini yok ettiklerini düşünmüşlerdir. Bir kısım ayetler için bu mümkündür. Fakat araştırmalar sonucu bir kısım ifadelerin anlamı saptırılarak yanlış yorumlandığı, Kuran'ın belirttiği bu müjdeyi mevcut İncil'lerin aslında hâlâ içinde taşıdığı anlaşılmıştır. Kutsal kitapların incelenmesi de böylece Kuran'ın bir izahının daha doğruluğunu ispatlamaktadır.) Kuran övülmüş olan veya öven anlamlarına gelen "Ahmed" kelimesiyle Peygamberimizin müjdelendiğini belirtir. “Ahmed” kelimesi "Muhammed" kelimesiyle aynı kökten gelir. Bazıları “Ahmed” isminin Peygamberimizin özel ismi olduğunu düşünür. Bizce özel isim olarak “Ahmed” yerine, “Ahmed” kelimesinin ifade ettiği “öven, övülen” anlamlarını düşünmek daha doğrudur. çünkü Peygamberimizin ismi Kuran'da dört yerde geçer ve hepsinde "Muhammed" olarak geçer. (Bakınız 3Ali İmran Suresi 144, 33Ahzab Suresi 40, 47Muhammed Suresi 2, 49Fetih Suresi 29) Bu bizim görüşümüzdür, Ahmed isminin özel isim olarak kullanıldığını düşünsek de hiçbir şey değişmez. Her durumda "Ahmed" kelimesi "Muhammed" isminin anlamını vermektedir ve aynı köke "HMD" sahiptir.
Peygamberimize işaret eden ve Peygamberimizin ismiyle aynı anlamlara gelip "Ahmed" kelimesinin karşılığı olan kelimelerle, Peygamberimiz'in Yuhanna İncilinde nasıl müjdelendiğini inceleyelim. Hz. İsa'nın havarilerle yediği en son yemeğin sonunda, yakalanıp götürülmesinden önce, havarilerle yaptığı son görüşmeler bir tek Yuhanna İncil'inde geçmektedir. Diğer 3 İncil (Matta, Markos, Luka) bu olaydan hiç söz etmez. Hz. İsa'nın vasiyeti sayılabilecek sözler ettiği bu görüşmelerin diğer 3 İncil'de olmaması nasıl açıklanabilir? Acaba bu ifadeler diğer İnciller'den sonradan çıkarıldı mı? Yuhanna İncil'inde geçen ifadeler şöyledir:
15 Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi gözetirsiniz.
16 Ben de Baba'ya yalvaracağım ve o size başka bir "Paraklit" gönderecektir.
İncil-Yuhanna-14, 15-16
Ama Baba'nın benim adımla göndereceği Paraklit, Kutsal Ruh size her şeyi öğretecek, bütün söylediklerimi size hatırlatacak
İncil Yuhanna 14, 26
7 Bununla beraber ben size gerçeği söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. çünkü ben gitmezsem Paraklit size gelmez. Fakat gidersem onu size gönderirim.
8 Ve o geldiği zaman günah, doğruluk ve hüküm konusunda dünyayı suçlu olduğuna ikna edecektir.
İncil Yuhanna 16, 7-8
13 Ne var ki O, yani gerçeğin ruhu gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecek. çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir.
14 O beni övecek. çünkü benim olandan alıp, size bildirecek.
İncil Yunanna 16, 13-14
Paraklit'e ne anlamlar verildiğini birazdan inceleyeceğiz. Yuhanna İncil'inin de en eski nüshaları Eski Yunanca'dır. Hz. İsa'nın dili olan Aramice değildir. Her türlü tahrifat olasılığına karşın mevcut ifadelerden şunları anlıyoruz:
A Gelecek gerçeğin ruhu kendisinden konuşmayacaktır. (Yuhanna16, 13) Nitekim Peygamberimiz vahiy olan Kuran'a uyardı. Bunu Kuran şöyle açıklar:
3 O, hevadan konuşmaz
4 O yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir.
53 Necm Suresi 3-4
B Gelecek olan, İsa'yı övecektir (Yuhanna 16, 14). Kuran'ın birçok ayeti Hz. İsa'yı över ve Peygamberliğini onaylar.
C Gelecek olan, Kutsal Ruh ile (Cebrail) bir arada anılır. (Yuhanna14, 26) Peygamberimize Kuran'ın vahyini Hz. Cebrail'in getirdiği Kuran'da geçer.
192 Bu, evrenlerin Efendisinin indirdiği vahiydir.
193 O'nu güvenilir ruh (Cebrail) indirdi.
194 Senin kalbine. Uyarıcılardan biri olman için.
195 Apaçık Arapça bir dille
196 Daha önceki kitaplarda da anılmıştır.
26 Şuara Suresi 192-196
D O, Hz. İsa ile aynı kaynaktan aldığını bildirecektir. (Yuhanna16, 14) Muhammed Peygamber'in söylediklerinin tüm kaynağı Allah'tır. Cebrail vasıtasıyla aynı diğer Peygamberler gibi vahiy almıştır.
E Size her şeyi öğretecek (Yuhanna14, 26). Peygamberimiz Kuran vasıtasıyla Allah'ın varlığından, ahiretten, güzel ahlâka kadar her konuda gerekli her şeyi öğretmiştir.
F Size söylediklerimi hatırlatır (Yuhanna14, 26). Hz. İsa ile Hz. Muhammed'in mesajı aynı gerçekleri içerir (Her ne kadar her dinin yobazı bozsa da!).
http://www.mucizeler.com/bolumler/images/65_2.jpgHıristiyanlar Paraklit'ten kastın Cebrail olduğunu söylerler. Peki İncil'in diğer yerlerinde geçen Hz. Cebrail neden hiçbir yerde Paraklit olarak geçmemektedir de, gelecekte geleceği belirtilen şahıs söz konusu olunca Paraklit ifadesiyle Hz. Cebrail kastedilmektedir? Hz. İsa, Yuhanna 14, 16'da gelecek Paraklit'in kendisi gibi olduğunu söylemektedir. İnsan olan Hz. Muhammed mi, yoksa Cebrail mi Hz. İsa'ya benzer ve onun gibidir? Hz. İsa'dan sonra gelip de Hz. İsa'nın Peygamberliğini savunan, Allah'ın varlığından ahiretin varlığına kadar tüm temel noktaları insanlara öğreten, kendisinin bilgisinle değil, Allah'ın kitap olarak indirdiği vahiyle öğreten Peygamberimizden başka kim vardır?
Prof. Abdulahad Davud'a göre Paraklit kelimesinin Hz. İsa tarafından vazedilen Arami lisanındaki "Himda" ve "Hemida" kelimelerinin Eski Yunanca'ya tercüme edilmiş şekli olması kuvvetle muhtemeldir. (Bir önceki bölümde Eski Ahit'te bu kelimeyle Peygamberimize işaret edildiğini gördük.)
Yuhanna İncil'inde geçen Paraklit'in, Kutsal Ruh (Cebrail) diye açıklanmaya çalışılmasını eleştiren Prof. Dr. Maurice Bucaille, bu anlayışı reddederek Paraklit'in (Parakletos) Hz. İsa'dan sonra gelecek, Hz. İsa gibi bir Peygamber olduğunu Yunan dili etimolojisine dayanarak şöyle açıklar: "Burada öne sürülen insanlara bildirme işi hiçbir surette Kutsal Ruh'un (Cebrail'in) işlerinden olan bir ilhamdan ibaret değildir. Aksine kendisini belirleyen Yunanca kelimedeki yayma kavramı sebebiyle, onun açıkça maddi bir niteliği vardır. Şu halde Yunanca ‘Akouo' ve ‘Laleo' fiilleri bir takım maddi işleri ifade ederler ve bu fiiller ancak işitme ve konuşma organlarına sahip bir varlıkla ilgili olabilirler. Dolayısıyla bu fiilleri Kutsal Ruh'a (Cebrail'e) uygulamak mümkün değildir. öyleyse Yuhanna'nın Paraklit'inde, Hz. İsa gibi işitme ve konuşma melekesi olan bir insan görmek, mantığın götürdüğü bir sonuç sayılmalıdır. Yunanca metin bu melekeleri kesin olarak gerektirmektedir. Demek ki Hz. İsa kendisinden sonra Allah'ın yeryüzüne bir başka insan göndereceğini ve onun rolünün, bir cümleyle söylemek gerekirse Allah'ın kelamını işiten ve onun mesajını insanlara tebliğ eden bir Peygamberin rolü olacağını haber vermektedir. Şimdi elimizde mevcut metinde bulunan Kutsal Ruh kelimeleri tamamen kasıtlı olarak sonradan yazılmış bir ilaveden ileri gelmektedir. İlavenin gayesi Hz. İsa'dan sonra bir Peygamberin geleceğini haber veren bir parçanın ilk anlamını değiştirmektir. çünkü buna inanmak, Hz. İsa'nın son Peygamber olmasını isteyen gelişme halindeki Hıristiyan cemaatleriyle çelişki ortaya çıkarıyordu."
Prof. Abdulahad Davud, Paraklit kelimesinin anlamını etimolojik olarak şöyle anlatır: “Paraklit kelimesi ‘Periqlytos' kelimesinin bozulmuş şeklidir. ‘Periqlytos' gerek etimolojik, gerekse lugat anlamı itibariyle ‘şanı yüce, övülmeye layık olan' demektir. Bu hususla ilgili şahidim Alexandre'nin "Dictionnaire Grec Français" isimli eseri olup kelimeyi şöyle açıklar: Bu birleşik isim ‘Peri' ön eki ile övmek kökünden türeyen ‘kleotis' kelimesinden mürekkeptir. Bu kelime Arapça'da en meşhur, en çok öven, şanı en yüce olan ‘Ahmed' kelimesinin tam karşılığıdır. Burada halledilmesi gereken tek mesele Hz. İsa tarafından kullanılan bu ismin Arami dilindeki aslını bulmaktır."
O PEYGAMBER
20 Yahya'nın tanıklığı şöyle oldu, açıkça konuştu, inkâr etmedi: "Ben Mesih değilim" diye açıkça konuştu.
21 Onlar da kendisine: "öyleyse sen kimsin? Sen İlyas mısın?" diye sordular: O da "Değilim" dedi.
"Sen O Peygamber misin?"
Yahya: "Hayır" diye cevap verdi...
İncilYuhanna1, 20-21
Hz. Yahya'ya 3 soru sorulmaktadır ve O, bu 3 soruya da olumsuz cevap verir:
1 Sen Mesih misin? (İsa mısın?)
2 Sen İlyas mısın?
3 Sen O Peygamber misin?
Matta İncil'ine dayanıp, Yahya Peygamberin, İlyas Peygamber olacağını söyleyenler olmuştur. Buradaki ifade "O zaman öğrenciler İsa'nın kendilerine Vaftizci Yahya'dan söz ettiğini anladılar." şeklindedir. (Bakınız İncilMatta17, 13) Oysa Yuhanna'da geçen ifadede Yahya çok açık bir şekilde İlyas olmadığını söyler.
Yuhanna'da 3 ayrı Peygamberden bahsedilir. Bunlar 1İsa, 2 İlyas, 3 O Peygamber'dir. Yahya Peygamberin İsa Peygamberle aynı dönemde yaşadığı bilinmektedir. İncil'de, İsa Peygamber, İlyas'ın geldiğini ve insanların ona çok çileler çektirdiğini söyler (Bakınız İncilMatta 1712).
Peki o zaman "O Peygamber" kimdir? İnsanlar Tevrat'ın –Tesniye 18/18deki ifadesinde belirtilen Peygamberi beklemektedirler (Bir önceki bölümde bu ifadeyi inceledik) Bu da göstermektedir ki "O Peygamber" Hz. İsa'dan farklı bir şahsiyettir. Peki TevratTesniye18/18de belirtildiği gibi Allah'tan aldığı sözleri insanlara duyuran, Hz. İsa'nın çıktığı dönemde hâlâ gelmemiş olan ve Hz. İsa'dan farklı olan Peygamber kimdir? Hz. Muhammed dışında Allah'tan aldığı Peygamberlik görevini yerine getirip tarihte önemli bir yer kazanmış ve Hz. İsa'dan sonra gelmiş ikinci bir insan gösterilemez.
YALANCI PEYGAMBER NASIL TANINIR?
15 Yalancı Peygamberlerden sakının. Onlar size koyun postu içinde yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır.
16 Onları yaşam ürünlerinden tanıyacaksınız. Hiç dikenlerden üzüm, devedikenlerinden incir toplanır mı?
17 Her iyi ağaç iyi ürün verir. çürük ağaç ise kötü ürün verir.
18 İyi ağaç kötü ürün vermediği gibi, çürük ağaç da iyi ürün vermez.
19 İyi ürün vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır.
20 Demek ki onları yaşam ürünlerinden tanıyacaksınız.
İncil-Matta-7 (15-20)
İncil'in hiçbir yerinde Hz. İsa'dan sonra Peygamber gelmeyeceği söylenmez. Buna karşın İncil'de Peygamberlik iddiasında olanları tanımada şu kriter verilir: "Verilen ürüne bak ve yalancı ile doğru söyleyeni ayırt et." Oysa Hz. İsa'dan sonra hiç Peygamber gelmeyecek olsaydı; Hz. İsa "Benden sonra Peygamber gelmeyecektir, benden sonra kim Peygamberlik iddia ederse o yalancıdır." diye çok kestirme bir şekilde bu soruyu cevaplayabilirdi. Hz. İsa'nın, yalancı ve doğru Peygamber'i ayırt etmede tavsiye ettiği yöntem, başlı başına Hz. İsa'dan sonra Peygamber geleceğine yeterli delildir. Hz. İsa'dan sonra Peygamber gelecek olması ise Hz. Muhammed'in Peygamberliğine Hıristiyanlar için yeterli delil olmalıdır. çünkü Hz. İsa'dan sonra gelip de Allah'a inanan, Allah'a güvenen, Allah'ı seven, putları terkeden toplulukların oluşması gibi harika bir ürün sadece ve sadece Peygamberimizle yollanan din sayesinde elde edilmiştir.
Tüm bu açık gerçeklere ve Tevrat'taki, İncil'deki işaretlere rağmen Tevrat'ın ve İncil'in onayladığını hahamlar, papazlar örtbas etmek için, saptırmak için yarışırlar. İncil'de ne adı geçen, ne kendisine işaret olan Katolik, Ortodoks mezhepleri, Roma'daki Papa ve başpiskopoz beyefendilerin (!) görüşleri ne yazık ki Hıristiyan halkın büyük bir bölümü için Tevrat ve İncil'in görüşlerinden daha önemlidir.
ORTAK NOKTALARDA BULUŞMAK
http://www.mucizeler.com/bolumler/images/65_3.jpgNe Tevrat'ın, ne de İncil'in şu anda elimizde olan nüshalarında üçleme inancına dair hiçbir şey yoktur. Elimizdeki İncil'den bile teslis inancını çıkartmak tamamen bir zorlama ve saptırmadır. Fakat kilisenin din hakkındaki yorumu, İncil'in o kadar önüne geçmiştir ki kilisenin resmi açıklamaları üçlemeyi Hıristiyanlığın en önemli gerçeği olarak sunmaktadır. Eğer üçleme inancı bu kadar önemli olsaydı, İncil'de bu konuda yüzlerce açıklama olması gerekmez miydi? Oysa bir tane bile yoktur! Aynı şekilde Hıristiyanlar Tevrat'ı kabul eder. Neden Tevrat'ta üçlemeye işaret yok? Tevrat'ı çekiştirseniz bile bunu gösteremezsiniz! Neden Kutsal Ruh (Cebrail) Eski Ahit'te üç tanenin biri olarak gösterilmiyor? Neden gelecekte insan suretinde Tanrı'nın bir oğlu veya Tanrı'nın yansıması gelecek diye bir izah Tevrat'ta yok? Size göre çok çok önemli olan bu nokta nasıl Eski Ahit'te olmaz? Siz Eski Ahit'in Tanrı'nın vahyi olduğunu savunmuyor musunuz?
İncil'in şu andaki halinde geçen babaoğul meselesi de yine kilisenin yorumu sonucu bu şekilde anlaşılmıştır. çünkü şu anki İncil'lerde, Allah tüm insanların da babası olarak tanıtılır, tüm inananlar da onun çocukları olarak tanıtılır. Yani şu andaki İncil'leri okuyan tarafsız biri, İncil'deki "baba" kelimesinin tüm insanların babası olarak kullanılan bir mecaz, "oğul" kelimesini ise tüm insanlar için kullanılan bir mecaz olduğunu algılar.
Siz göklerde olan Babanızın oğulları olasınız.
İncil Matta 5, 45
Tahminimizce Hz. İsa'nın Aramice'de tüm insanların Allah'ı, Tanrı'sı, Efendisi tarzında Allah için kullandığı bir deyim Eski Yunanca "Baba" olarak çevrilmiş, "sevgili kul" anlamına gelen bir deyim ise "oğul" olarak çevrilmiştir. Bu çevirinin kaynağı ise hiç şüphesiz bu zihniyeti yerleştirmeye çalışan din adamlarıdır. Aramice İncil elimizde olmadığı için tahminimizi ispatlayamıyoruz. Fakat mevcut İncil'de bu kelimelerin kullanılış tarzı bizi desteklemektedir. Sami dillerinden baba olarak tercüme edilen "abb" kelimesi, "sebep olan kimse" anlamlarına da gelir. Belki de orijinal dildeki bu anlam tercümeler yapılırken yapılan yanlışın sebeplerinden biridir. (Bir iddiaya göre İncil'i ilk olarak Sami dilinden GrekLatin diline çevirenler, Allah için kullanılan "AlALBAR" diye seslendirilen "Aklın Kaynağı, üst Akıl" anlamındaki sözü "Ab, Abra, Abba" sözüne benzetip baba, ata anlamına gelen "Pap, Papa" diye çevirmişlerdir.) Biz bu yanlışın kasıtlı bir şekilde Hıristiyan din adamlarınca yapıldığı kanaatindeyiz. İznik konsülünde kendilerine karşı olan her fikri susturan Hıristiyan dini otorite, o tarihten sonra yanlış bir babaoğul anlayışının yerleşmesini iyice sağlamıştır. Konunun önemine binaen kitabımızın çerçevesinin dışına taştık, konuyu son olarak iki Kuran ayetiyle noktalıyoruz:
Allah'ı bırakıp bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i efendiler edindiler. Halbuki hepsi de tek Tanrı'ya kulluk etmekten başka bir şeyle emrolunmadılar. O'ndan başka tanrı yoktur. O bunların ortak koştukları şeylerden yücedir.
9 Tevbe Suresi 31
Kutsal kitabın bağlılarıyla, zalim olanları hariç, en güzel olan bir tarzın dışında bir yöntemle mücadele etmeyin. Ve deyin ki: "Bize indirilene de, size indirilene de inandık. Tanrı'mız ve Tanrı'nız aynıdır. Biz sadece O'na teslim olduk."
29 Ankebut Suresi 46

Sevban 05-19-2009 10:46

Elimde incil var senin gibi körükörüne saldırmıyorum cahil... :)
Sülün osman'ı geçtin yav...

montenegro 05-19-2009 10:51

www.aleminsultani.com sitesini inceleyin HZMUHAMMED kimmiş görün

montenegro 05-19-2009 10:53

http://www.aleminsultani.com/tevrat-...-delildir.html

okuyun burayı

montenegro 05-19-2009 10:59

Tevrat ve İncil'in Hz. Muhammed'den bahsi

Kuran-ı Kerim'de de ifade edildiği gibi Tevrat, İncil, Zebur ve diğer peygamberlerin suhufları Hz. Muhammed'in (s)peygamberliğini bildirmiştir. OLUMLU YA DA OLUMSUZ BAHİS GEREKLİDİR
Madem o kitaplar Allah katından inmiştir elbette onların dinlerini nesh eden ve yerin yarısını ışıklandıran bir zattan bahsetmeleri zaruridir. Evet küçük hadiseleri haber veren o kitaplar insanlığın en büyük hadisesi olan Hz Muhammed'in (s) peygamberliğini haber vermemeleri kabil değildir. Madem haber verecekler ya tekzib edecekler ta ki dinlerini tahrib ve neshedilmesinden kurtarsınlar... Veya tasdik edecekler ta ki o hakikatlı Peygamber ile dinleri hurafelerden ve tahrifatlardan kurtulsun. Halbuki dost ve düşmanın ittifakıyla tekzib emaresi hiçbir kitapta yoktur. Öyle ise tasdik vardır.
YAHUDİ VE HRİSTİYANLAR YANLIŞINI GÖSTEREMEDİ
Resulullah (s) Kuran'ın lisanıyla onlara der ki;
"Kitaplarınızda benim tasdikim ve vasıflarım vardır. Benim beyan ettiğim şeylerde kitaplarınız beni tasdik ediyor".
"Tevratınızı getiriniz okuyunuz ve geliniz biz çoluğumuzu çocuğumuzu alıp Cenab-ı Hakkın dergahına el açıp yalancılar aleyhinde lanetle dua edeceğiz"
(3/61)

diye devamlı onların başına vurduğu halde hiç yahudi bir alim ya da Hristiyan bir kıssis O'nun bir yanlışını gösteremedi. Eğer gösterseydi pek çok sayısı bulunan ve pek çok inadlı ve hasedli olan kafirler ve münafık yahudiler ve bütün alem-i küfür her tarafta ilan edeceklerdi.

TAHRİFATA RAĞMEN YÜZON DELİL
Tevrat, İncil ve Zebur'un ibareleri Kuran gibi mucizelikleri olmadığından hem devamlı tercüme tercüme üstüne olduğundan pekçok yabani kelimeler içlerine karıştı. Hem tefsir edicilerin sözleri ve yanlış tevilleri onların ayetleriyle karıştırıldı. Hem bazı nadanların ve garazkarların tahrifatı da ilave edildi. Hatta meşhur alim şeyh Rahmetullah-i Hindî geçmiş kitapların binlerce yerinde tahrifatını keşişlerine ve Yahudi ve Hristiyan ulemasına isbat ederek iskat etmiştir. Bunca tahrifata rağmen Hüseyin-i Cisrî o kitaplardan yüzon delil Hz Muhammed'in (s) peygamberliğine dair çıkarmıştır. Risale-i Hamidiye'de yazmıştır.
FARAN'IN MEKKE OLDUĞUNU TEVRAT BİLDİRİYOR
"Rab Sina dağından geldi, halkina seirden doğdu ve Faran dağından parladı,on binlerce kutsaliyla birlikte geldi sağ elinde halki için alev alev yanan ateş vardı." (sifr.Tesniye,bab:33,ayet:2)
Faran Mekkedir... Çünkü aynı Tevrat'in başka bir yerinde, Hz.İbrahim'in oğlu İsmail'i Faran'da bıraktığı anlatılmaktadir... (Yaratılış:21)
GELECEK PEYGAMBER CİHADA MEMUR OLACAK
Yukarıdaki ayetin devamindaki "Sağ elinde halki için alev alev yanan ateş vardir" ibaresindende onun cihada me'mur biri olacaği anlaşilmaktadir...Ki Hz.Muhammed aleyhisselam bir çok cihada katilmiştir...Kaldi ki Musa(a.s)dan sonra gelen iki peygamberden sadece Hz. Muhammed cihada katilmiştir...Hz. İsa(a.s)ise savaşmamiştir...
HZ İSMAİL SOYUNDAN
Cenab-ı Hak Tevrat'in bu ayetinde Hz. Musa'ya hitaben şöyle buyurmaktadir:
"Onlar için(İsrailoğullari) kardeşleri arasindan senin gibi bir peygamber çikaracağim ve sözlerimi onun ağzina koyacağim ve ona emrettiğim her şeyi onlara ,söyleyecek. Benim ismim, ayetimle söylediği sözlere itaat etmeyenlerden bizzat ben intikam alacağim" (sifr.tesniye,bab:18,ayet:18,19)
Bu ayetteki İsrailoğullarinin kardeşi tabiriyle Hz.İsmail soyundan gelecek bir peygambere işret edilmektedir ki, Hz İsmail soyundan geldiği bilinen tek peygamber Muhammed Aleyhisselamdir...
BU PEYGAMBERLER HZ. İSA VE HZ. YUŞA OLAMAZ
Tevratta vasfı geçen bu peygamberlerin Hz. İsa ve Hz. Yuşa(a.s) olma ihtimallari ise katiyen mümkün değildir...Zira bu peygamberler İsrailoğullarindandir...Ayrica Hz. İsa yeni bir hüküm getirmemiş, sadece Hz Musa'ya ittiba etmiştir...
TAHRİF OLMAMIŞ TEVRAT
Abdullah bin amr bin as, Abdullah bin selam ve Ka'b-ul-ahbar(r.anhüm) ki, bunlarin üçüde geçmiş kitaplari en iyi bilen insanlar olarak şöhret yapmiş zatlardir...Kendi devirlerinde, o güne kadar tahrife uğramamiş Tevrat'ta şöyle bir ayet bulunduğunu naklediyorlar:
"Ey nebi!biz seni şahid, müjdeleyici,uyarici ve ümmilere siğinak olarak gönderdik. Sen benim kulum ve elçimsin. Sana "mütevekkil" adini verdim. O, haşin ve kaba değildir.Çarşilarda yüksek sesle bağirip çağirmaz. Kötülüğe kötülükle mukabele etmez.Fakat af eder ve bağişlar.Allah onunla eğri bir milleti "lailaheillAllah" demek suretiyle doğrultuncaya kadar O'nun ruhunu kabzetmez..." (Buhari,büyü 50;müsned,2/174)
Hz. İsa'ya 12 havari haricindekilere lailaheillAllah dedirtmek nasip olmamiştir...Oysa ayette bir milletten söz edilmektedir ki bu milletin peygamberi de Muhammed Mustafa'dan başkasi olamaz...
TEVRATTA VE İNCİLDE VASFINI GÖRÜPTE İMAN EDEN YAHUDİ ALİMLERİ VE HRİSTİYANLAR
Medine yahudileri şiddetli bir peygamber beklentisi içerisindeydiler. Tabiki bu beklentinin sebebi Tevratta vasıfları anlatılan bir peygamberdi. Ancak birçoğu niçin israiloğullarından çıkmadı düşüncesiyle bile bile inkar etti. Fakat Abdullah b selam, Kab-ul Ahbar, İbn-i Bünyamin, Muhayrık gibi yahudilerin de büyük alim olarak gördükleri şahsiyetler iman etmekte hiç tereddüt etmemişti. Bunlar diğer yahudi alimlerini de ilzam etmişlerdi.

Rahib Bahira ve Habeşistan Kralı Necaşi gibi hristiyanlar da kendi kitapları için aynı itirafı yapıp Resulullah'ı tasdik etmişlerdir.

Dağatir ismindeki hristiyan alim ise vasıfları görüp iman etmiş fakat ilan ettiğinde şehid edilmiştir.

Meşhur sahabi Selman-ı Farisi ise önceden hristiyandı ve hayatının büyük bölümü gelecek peygamberi aramakla geçmişti.
GAYRİMÜSLİM KALDIKLARI HALDE İTİRAF EDENLER
Rum kralı Mukavkıs namında Mısır hakimi ve yahudi ulemasının en meşhurlarından İbn Suriya ve İbni Ahtab ve onun kardeşi Kab Bin Esed ve Zübeyr Bin Batıya gibi meşhur ulema ve reisler gayri muslim kaldıkları halde ikrar etmişler ki "Evet kitaplarımızda O'nun vasıfları vardır; Ondan bahsediyorlar"
ALEMİN REİSİ
İncil'in ayeti;
"Mesih şöyle dedi: Artik ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu alemin reisi geliyor...Bende asla onun nesnesi yoktur..." Yuhanna İncili bab:14 ayet 30 FARAKLİT
"Eğer beni seviyorsaniz emirlerimi tutarsınız. Ben Rabbe yalvaracğım ve o size başka bir tesellici, hakikat ruhunu(faraklit)verecektir; ta ki daima sizinle beraber olsun..." Yuhanna bab:14 ayet:15-16:

Tesellici: Fani insanları ebedi yokolma düşüncesinden kurtarıp Allahın varlığını ve ahireti kuvvetli bir şekilde ders verip insanları teselli eden Hz. Muhammed'dir (s)

Daima sizinle beraber olsun: Kıyamete kadar baki olacak bir din getiren Hz. Muhammed'dir (s).

"Ben size hakki söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayirlidir. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez...ama ben gidersem onu size gönderirim..." yuhanna bab:16 ayet:7:

Hz. Muhammed ancak hz isanın vefatından ve dininin iyice tahrif ve ihmale uğramasından sonra yani hem maddi hem manevi olarak gitmesinden sonra gelir.

"Faraklit geldiğinde bütün alemi hatalari sebebiyle kınar ve onları terbiye eder..." yuhanna bab:16 ayet:8

"Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve sizde bana şahitlik edersiniz..." yuhanna bab:15 ayet:26-27

Hz Muhammed (s) Hz İsa'nın Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmiştir.

http://www.islamicevaplar.org/ihlas.asp?siir_id=319

montenegro 05-19-2009 11:00

HZ.Muhammed geldiğinde bile birçok hristiyan bu bizim kitabımızda söylenen peygamberdir deyip iman etmiştir bu bile ispat olarak yeter

montenegro 05-19-2009 11:03

BEKLENEN VE MÜJDELENEN PEYGAMBER
İbrahim (as)’in Duası, İsâ (as)’nın Müjdesi
Bir gün ashabdan biri Allah Râsûlü’ne:“ Ya Resûlallah biraz kendinizden bahseder misiniz?” der. Cevabının bir kısmında, Allah Resûlü şöyle buyurur: “Ben İbrahim’in duâsı ve Hz. İsa’nın muştusuyum.” 29
Kur’ân-ı Kerîm iki ayrı âyetiyle bu hususa temas eder.
1) Hz. İbrahim (as) şöyle duâ etmiştir:
“Rabbimiz! Onlara kendi içlerinden, Sen’in âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder. Yegane Azîz ve Hakîm Sen’sin” (Bakara, 2/129).
2) Hz. İsa (as)’nın müjdesi:
“Hatırla ki, Meryem oğlu İsa, ‘Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın benden evvelki Tevratı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak (geldim)’ demişti. Fakat o, kendilerine apaçık deliller getirince ‘Bu, âşikâr bir büyüdür’ dediler.” (Saf, 61/6).
Evet, Allah Resûlü (sav), sürpriz olarak ortaya çıkmış biri değildir. O daha gelmeden asırlarca önce haber verilen ve gelmesi bütün cihan tarafından beklenen bir Nebîdir.
O’nun nübüvvetine en büyük delil, mu’cizeliği ebedî olan Kur’ân-ı Kerîm’dir. Evet, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânda yüzlerce âyet, İki Cihan Serverinin hak nebî olduğunu dile getirmektedir. O’nu bütünüyle inkâr edemeyen bir kişinin, Efendimiz’in risâletini inkâr etmesi asla mümkün değildir. Ancak biz başlıbaşına müstakil bir mevzu olan o hususa şimdilik girmeyeceğiz. Zâten yeri geldikçe, peyderpey delil olarak müracaat ettiğimiz âyetleri arzederken, bu mevzu da kısmen anlatılmış olacaktır.
Tevrat’ın Müjdeleri
Biz, bu bölümde yüzlerce defa tahrife uğramasına rağmen, içinde hâlâ Allah Resûlü’ne işaret ve beşaretler taşıyan, Tevrat, İncil ve Zebur’dan bazı kısımları nakletmek istiyoruz. Mes’ele-nin tafsilatını, mevzu ile doğrudan alâkalı müstakil eserlere ve bilhassa, Hüseyin Cisrî’nin “Risale-i Hamîdiye”sine havale ederek, burada sadece mühim gördüklerimizden bazılarını arzedeceğiz.
Fâran Dağları
1944 senesinde Londra’da basılan Tevrat’ın Arapça tercümesinden bir âyet : “Allah insanlığa Sina’da teveccüh etti. Sâîr’de tecelli buyurdu. Farân dağlarında zuhur edip kemaliyle ortaya çıktı.”(Sifr. Tesniye, Bab: 33, âyet: 2).
Yani Allah (cc)’ın rahmeti ve insanlığa olan merhameti, ihsanı, Hz. Musa (as)’nın Cenâb-ı Hakk’la mükalemede bulunduğu Sînâ’da zahir olmuştur. Bu rahmet, o devrede Hz. Musa’ya verilen nübüvvettir. Sâir, Filistin’dir. Orada Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti vahiy yoluyla gelip Hz. İsa’yı ve çevresindekileri bürümüştür. Aynı zamanda Hz. Mesih Rabb’in tecellilerine mazhar büyük bir peygamberdir. Çokları tecelli ile zuhuru birbirine iltibas ettiklerinden bu mes’elede de karışıklığa düşmüşlerdir. Evet, O’nda tecelli eden nefha-i ilâhidir. Fâran dağlarında ise, Cenâb-ı Hakk, sırr-ı ehadiyet ve makam-ı ferdiyetle zuhur etmiştir. Fâran Mekke’dir. Çünkü Tevrat’ın başka bir yerinde, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i Fâran’da bıraktığı anlatılmaktadır. Öyleyse, Tevrat’ta geçen Fâran’dan maksat Mekke’dir. Sırasıyla bu âyette üç nebîden bahsediliyor. Bunlardan birincisi Hz. Musa, ikincisi Hz. İsa (as), üçüncüsü ise son peygamber, İki Cihan Serveri Hz. Muhammed Mustafa (sav)’dır. Tevrat’taki âyetin devamında şu ifâdeler var: “O’nun yanında binlerce tertemiz, pırlanta misâl ashâbı olacaktır. Ve sağ elinde ateşten iki ağızlı balta bulunacaktır.” Bu ibareden, O’nun cihada me’mur olacağı anlaşılmaktadır.
Malumdur ki Allah Resûlü, vahyin bidayetinde Hira dağında bir mağaraya çekilir ve orada kendini tefekkür ve ibadete verirdi. İlk vahiy bu dağda gelmişti30. Fâran eğer Mekke değilse başka neresi olabilir ki, oradan İslâm dini gibi bir din zuhur edip şarka-garba yayılmış olsun. Dünyada böyle bir yer mevcut olmadığına göre, Tevrat’ta geçen Fâran, Mekke’ye işarettir. Ayrıca yukarıda da belirttiğimiz gibi, Tekvin’in 21. âyetinde geçen ve Hz. İsmail’in yerleştiği yeri anlatan “Fâran’da yerleşti”, ifadesi, dediğimizi isbatlayan en büyük ve en açık bir delildir. Aksini iddiaya da kimsenin gücü yetmeyecektir. Bu mevzuda yapılan itirazlar ilmîlikten uzak, indî mülâhazalardır. Hele âyetin sonundaki ashâb ve cihada me’mur olmaya işaret eden kısımlar hiçbir tereddüt ve şüpheye meydan vermeyecek şekilde, O Zât’ın Hz. Muhammed Aleyhisselâm olduğunu göstermektedir.
Hz. İsmail Soyundan
Tevrat’tan ikinci âyet:
Cenâb-ı Hakk, Tevrat’-ın bu âyetinde Hz. Musa’ya hitaben şöyle demektedir: “Onlar için (İsrailoğullarının) kardeşleri arasında senin gibi bir peygamber çıkaracağım; ve sözlerimi O’nun ağzına koyacağım ve O’na emrettiğim her şeyi onlara söyleyecek.” (Sifr: Tesniye Bab: 18, Âyet: 18)
19. âyet de bunu tamamlar mahiyettedir : “Benim ismimle söyleyeceği sözlerine itaat etmeyenlerden bizzat ben intikam alacağım.”
Bu âyetteki İsrailoğullarının kardeşi tabiriyle Hz. İsmail’in soyundan gelecek bir peygambere işaret edilmektedir ki, Hz. İsmail’in neslinden geldiği bilinen tek peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhisselâmdır. Ayrıca O da Hz. Musa (as) gibi bir şeriatla gelecektir. Diğer taraftan bu âyette gelecek peygamberin Ümmî olacağı belirtilmektedir.
İtaat etmeyenlerden alınacak intikam ise, dine ait müeyyidât ve ukûbat olmak gerektir ki, bu da ancak İslâm dininde vardır.
Tevrat’ta zikri geçen bu peygamberin Hz. İsa ve Hz. Yuşa (as) olma ihtimalleri ise kat’iyyen mümkün değildir. Zira bu peygamberler İsrailoğullarındandır. Ayrıca birçok mes’elede Hz. İsa (as) yeni her hangi bir hüküm getirmemiş, sadece Hz. Musa (as)’ya ittiba etmiştir. Hz. Yuşa’nın ise Hz. Musa’ya benzemediği gün gibi âşikardır. Çünkü o yeni bir şeriatla gelmemiştir. Halbuki “Doğrusu biz size hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik. Nasıl ki, Firavun’a da bir peygamber göndermiştik” (Müzzemmil, 73/15) âyeti de Hz. Musa ile Efendimiz arasındaki benzerliği beyân etmektedir. Aslında daha ötesinde bir delile de ihtiyaç yoktur.
Diğer Özellikleri
Tevrat’tan üçüncü âyet:
Abdullah b. Amr b. Âs, Abdullah b. Selâm ve Ka’bu’l-Ah-bâr (r.anhüm) ki, bunların üçü de geçmiş kitapları en iyi bilen insanlar olarak şöhret yapmış zatlardır. Kendi devirlerinde, o günkü kadar tahrife uğramamış Tevrat’ta şöyle bir âyet bulunduğunu naklediyorlar:
“Ey Nebi! Biz seni şâhid, müjdeleyici, uyarıcı ve ümmîlere sığınak olarak gönderdik. Sen Benim kulum ve elçimsin. Sana Mütevekkil adını verdim. O haşîn ve kaba değildir. Çarşılarda yüksek sesle bağırıp çağırmaz. Kötülüğe kötülükle mukabele etmez. Fakat affeder, bağışlar. Allah O’nunla eğri bir milleti ‘lâilâheillallah’ demek suretiyle doğrultuncaya kadar O’nun ruhunu kabzetmez.” 31
Şimdi düşünelim. Tevrat’taki bu hitap kimedir? Derinlemesine bir tahlile ihtiyaç dahi duymadan, âyetin zâhiri ma’nâsı bu hitabın gelecek bir peygambere ve peygamberler içinde bizzat Hz. Muhammed (sav)’e yapıldığını göstermektedir. O, bütün insanlığa gönderilmiş bir peygamberdir. Ve bu mevzuda sanki âyet O’na şöyle demektedir:
Seni bütün insanlığa, doğru yolu müjdeleyici ve onları eğri yolun encamından da sakındırıcı bir beşîr ve nezîr olarak gönderdim. Sen fenalıklara göğsünü gerecek ve insanların, gidip cehennem çukurlarına düşmelerini engelleyeceksin. Aynı zamanda bu eğri büğrü, dolambaçlı yollarda karanlık içinde kalmışlara, bir ışık olacak ve ellerinden tutup, onları cennete ve Cemalullah’a kavuşturacaksın.
Seni cahiliyye devrinin ümmî cemaatına bir hırz, bir sığınak olarak gönderdim. Sana uyandıkları zaman korunacak ve kollanacaklar.. ve yine sana dayandıkları müddetçe varlıklarını sürdürebilecekler..
Sen Benim kulum ve Resûlümsün -Evet, bizler de tahiyyatımızda hep O’nun kulluğunu ve risaletini dile getiriyoruz- Ben sana “Mütevekkil” adını koydum. Cihan senin karşına dikilse ve sen de onlarla yaka paça olmak zorunda kalsan, yine zerre kadar sarsıntı geçirmezsin. Evet, her peygamberin kendine göre bir tevekkül ufku vardır. Ama sen bu hususta bir başkasın. Onun içindir ki, Ben sana “Mütevekkil” dedim.
Sonra da hitap gayba dönüyor ki buna iltifat diyoruz:
“O öfkeli, etrafını kıran bir nefret insanı değildir. Aksine O bir edep, vakâr, ciddiyet ve temkîn insanıdır. O sokaklarda bağırıp çağırmaz. Çünkü bu tür dikkat çekme gayreti, bir zaaf ve bir gurur alâmetidir ki, O böyle mezmûm sıfatlardan münezzeh ve müberrâdır.”
Kötülüğe asla kötülükle mukabele etmez. Bir bedevi gelir, cübbesinden tutup sarsar ve küstahça “hakkımı ver” derdi de sahâbeyi çıldırtan bu türlü hareketler, o şefkat âbidesini tebessüm ettirir ve “bu adama istediğini verin” buyururdu32. Evet O, en affedilmez suçları dahi affederdi. Yeterki o mevzuda, şeriatın emirlerine muhalefet söz konusu olmasın. Düşünün bir kere, kendisine bunca kötülük yapan Mekkelilere, hem de her şeyi yapabileceği o gün ne demişti: “Gidiniz, hepiniz hürsünüz.” 33
Eğri bir yolda ve cahiliye hayatı yaşayan insanlar, O’nun getirdiği nurla istikametlerini elde edecekleri âna kadar Allah (cc) habibini yanına almayacaktı ve almadı da. O’nun Refik-i A’lâ’ya yükselişi, din tamamlanıp O’nun vazifesi sona erince olacaktı. Yetiştirdiği insanlar, hakkıyla O’nu temsil edecek seviyeye gelince, O, insanlar arasından ayrılıp hakiki dostun huzuruna gidecekti. Çünkü dünyaya ait vazifesi ancak o zaman bitmiş olacaktı.
Evet, Tevrat O’nu böyle anlatıyordu, O da vakti gelince hayat-ı seniyeleriyle bunu temsil ediyordu. Doğrusu orada anlatılanlar, bizzat Allah Resûlü’nün yaşadığı hayat tarzıydı. Öyleyse Tevrat’ın bahsettiği bu şanı yüce nebî kimdi? Tarihte bu anlatılanlara denk hayatı olan bir başkası var mıydı? Elbette ki hayır! Öyle ise bahsedilen insan ancak Hz. Muhammed Aleyhisselâmdı..!
İncil’in Müjdeleri
Faraklit
Yuhanna İncilinden bir âyet: “Mesih: ‘Ben, benim ve sizin Rabb’inize gidiyorum. Ta ki size Tevil’i getirecek olan Faraklit’i göndersin’ dedi.”
Faraklit, hakkın ruhu, hak ile bâtılı birbirinden tamamen ayıran ma’nâlarına gelir. Evet Allah Resûlü, hakkın ruhudur. Çünkü ölü kalpler ancak O’nun getirdiği hak ile hayat bulmuştur. O insanların hidayete ermesi için kendini feda edercesine bir mücadele vermiştir ki; hak ile bâtılın birbirinden ayrılması, ancak böyle bir mücâdele ve mücâhede sonucu vuku bulmuştur. İşte Hz. Mesih’in haber verdiği bir Faraklit gelmiştir. O da Allah (cc)’ın son elçisi İki Cihan Güneşi Hz. Muhammed (sav)’dir.
Yuhanna İncili bab: 14. âyet 15 ve 16 da şöyle deniyor:
“Eğer beni seviyorsanız, emirlerimi tutarsınız. Ben Rabb’e yalvaracağım ve O size başka bir tesellici, hakikat ruhunu (Faraklit) verecektir; tâ ki daima sizinle beraber olsun.”
Şimdi de sırasıyla şu âyetlere bakalım:
“Faraklit, öyle bir Ruhu’l-Kudüs’tür ki, Rabb O’nu benim ismimle (yani peygamber olarak) gönderecektir. O size her şeyi öğretecek ve benim size söylediklerimi de tekrar hatırlatacaktır” (Yuhanna, Bab: 14, Âyet 26).
“Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz” (Yuhanna, Bab: 15, Âyet, 26-27).
“Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem Faraklit size gelmez. Ama ben gidersem O’nu gönderirim” (Yuhanna, Bab: 16, Âyet, 7).
“Faraklit geldiğinde bütün âlemi, hataları sebebiyle kınar ve onları terbiye eder” (Yuhanna, Bab: 16, Âyet, 8).
İncil’in ilk gelişi İbrânice’dir. Daha sonra Yunanca’ya tercüme edilmiştir. Bizim elimizdeki Arapça tercümeler ise, Yunanca’dan yapılan tercümelerdir. “Faraklit” ismi, Yunanca’ya yapılan ilk tercümelerde geçtiği için, İbranice asıllarında bu kelimenin karşılığı nedir onu bilemiyoruz. Faraklit, Yunanca bu kelimenin Arapça karşılığıdır. Yani ta’rîb yoluyla Arapça’ya girmiştir. Ancak biz sadece bu kelime üzerinde durup mes’elemizi ona binâ etmeyeceğiz. Belki, İncil’de müjdelenen gelecek nebînin, bütün hususiyetlerini, Efendimiz’de tahakkukunu görmeye çalışacağız:
Peygamber aşığı bir zâtın sözlerini serlevha edelim.. evet, Mevlâna Hazretleri ne güzel söyler !:
“Mustafa (sav)’nın sıfatları İncil’de vardı
O ki peygamberlerin sırrı ve bir bahr-i safâydı
Hilyesi, şemaili, gazveleri, orucu ve yemesi
Hep teker teker İncil’de bulunmaktaydı.”

Âlemin Reisi
Yuhanna İncil’i, Bab: 14, âyet 30’da şöyle demektedir:
“Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu âlemin reisi geliyor. Bende asla O’nun nesnesi yoktur..”
Zebur, 72. Bab, 8. âyet ve devamında şöyle deniyor:
“O denizden denize ve nehirden zeminin müntehasına kadar saltanat sürecektir. Çöl ahalisi O’nun huzurunda diz çöküp düşmanları toprak yalayacaklardır. Tarşiş’in ve Adaların melikleri peşkeş (bâc) getirip, Şeba ve Şeba melikleri hediye takdim edecekler. Cümle melikler dahi O’na secde ve hep tâifeler O’na kulluk edeceklerdir. Zira feryâd eden fakire ve bîçâre ile yardımcı olmayana O necât verecektir. Muhtaç ve fakire merhamet edip fukarânın canlarına halâs edecektir. Canları zulm ve zorbalıktan kurtarıp, onların kanı kendi nazarında kıymetli olacaktır. Yaşayacaktır ve O’na Şeba, altınından verecektir. Ve O’nun için daima duâ edip, O’nu hergün senâ edeceklerdir. İsmi ebedî olup, ismi Güneş durdukça baki kalacak ve adamlar O’nunla mübarek olacaklar. Milletlerin cümlesi O’na ‘mübarek’ diyecekler.”
Yukarıda da temas ettiğimiz gibi, biz bu mevzuya sadece istidrâdî olarak ve bir fikir vermek gayesiyle girdik. Mes’elenin daha fazla tafsilatına da girecek değiliz. Ancak şu kadarını ilave etmeden de geçemeyeceğiz: Hased ve kin, iliklerine kadar işlemiş, dünün-bugünün yahudi ve hristiyanlarının bütün tahrif gayret ve çabalarına rağmen yine de eldeki mevcut Tevrat ve İncil’de Allah Resûlü’nün peygamberliğiyle alâkalı bir hayli işaret ve beşaret bulmak mümkündür. İnşaallah, ileride talihli tarihçilerimizin gayretiyle, Tevrat, İncil ve Zebur’un en az tahrife uğramış nüshaları bulunabilirse, zannediyorum hiçbir te’vil ve tefsire ihtiyaç kalmadan Allah Resûlü’ne çok sarih işaretler bulunduğu, en âmi insanlar tarafından dahi görülecektir. Belki, Hristiyanlığın tasaffi edeceğini haber veren hadîslerde, bu ma’-nâya da işaretler vardır. 34
Diğer taraftan, Tevrat ve İncil’de bizzat Allah Resûlü ve O’nun ashâbından bahsedildiği de kitap ve sünnetle sabittir. Dolayısıyla, bunu inkara kalkışmak sapıklık ve küfürdür. 35

montenegro 05-19-2009 11:04

Şam Yolculuğu ve Rahip Bahîra
Siyer kitabları Allah Resûlü’nün ilk yolculuğunu amcası Ebu Talib’le ve henüz on iki yaşında iken yaptığını naklederler. Bu yolculuk Şam’a yapılmaktadır. Kervan bir yerde konaklar; Allah Resûlü de kervana gözcü olarak bırakılır. Diğerleri istirahata çekilmek üzere bir hana yerleşirler. Bazılarının, yanlışlıkla “Buhayra” dedikleri rahip Bahîra, gelmekte olan bu kervanı seyrederken dikkatini çeken bir hâdise olmuştur. Kervanın üzerinde bir bulut vardır ve bulut, sürekli kervanı takip etmektedir. Kervan durunca durmakta, yürüyünce de harekete geçmektedir. Bunun üzerine Bahîra kervanda bulunan herkesi yemeğe da’vet eder. Daha önceleri kervanlarla hiç ilgilenmeyen Bahîra’nın bu davranışı herkesi şaşırtmıştır. Efendimiz hariç herkes bu da’vete icabet eder. Fakat rahip gelenler içinde aradığını bulamamıştır. Bunun üzerine kervanın başında kimsenin kalıp kalmadığını sorar. Aldığı cevab üzere O’nu da çağırtır. Daha O’nu görür görmez, hükmünü verir. Ve Ebu Talib’e O’nun kim olduğunu sorar. “Oğlum” deyince de, Bahîra buna pek inanmak istemez, zira, onun tesbitlerine göre bu O’dur. O’nun babası, henüz O doğmadan vefat etmiş olmalıdır. Ve, daha sonra Ebu Talib’i bir kenara çekip, bu yolculuktan vazgeçmesini tavsiye eder. Çünkü ona göre yahudiler haset insanlardır. Bu çocuğun simasından O’nun son peygamber olduğunu anlayabilirler ve kendilerinden olmadığı için de O’na bir kötülük düşünebilirler, mülahazasıyla, Ebu Talib’e: “Sen bu yolculuktan vazgeç” der. Ebu Talib denileni yapar.. bir mazeret bulup kervandan ayrılır ve Mekke’ye geri döner.19
Bahîra, hakikatı söylüyordu. Fakat bilemediği bir husus vardı. O Allah (cc)’ın himayesindeydi ve O’nu hayatının sonuna kadar Allah (cc) koruyacaktı ki, “ ” yani “Ey Habîbim! Allah seni (iç ve dış mihrakların şerrinden) koruyup muhafaza edecektir.” (Maide, 5/67) âyeti de bunu ifade etmektedir. Evet, Rabb’i, O’na böyle diyordu.. ve dediğini de yerine getirecekti...
Şam’a İkinci Seyahat
İki Cihan Serveri, ikinci seyahatını da yirmi beş yaşlarında yapar. Bu defa da Hz. Hatice’nin gönderdiği kervanın başındadır ve onunla iş ortaklığı yapmaktadır. Bu seyahatında da Bahîra ile karşılaşır. Rahip iyice ihtiyarlamıştır. Allah Resûlü’nü görünce de bir hayli sevinir. Zira o, hep böyle bir günü beklemişti. Allah Resûlü’ne: “Sen peygamber olacaksın. Ah keşke senin nübüvvetini ilân ettiğin güne yetişebilsem, yetişebilsem de ayakkabılarını taşısam ve sana hizmet edebilsem.” O, o günlere yetişemedi; fakat bu kabûllenmenin, ona, ahirette çok şey kazandırdığı kesindi; muhakkaktı.
Herkes O’nu Bekliyordu
O’nu bekleyen ve O’nu müjdeleyenlerin sayısı sadece bir-iki kişiye münhasır değildi, bunlar çoktu ve Zeyd b. Amr da bunlardan biridir. Aşere-yi mübeşşereden meşhur sahâbe Saîd b. Zeyd’in babası ve Hz. Ömer’in amcası olan Zeyd, Hanîflerdendi. Bu zât, putlardan yüz çevirmiş ve onların hiçbir fayda ve zarara muktedir olamayacaklarını haykırmış tulûa beş dakika kala gurub edenlerden biriydi. Bunun da beşaretleri olmuştu ve en mühimi de şu sözleriydi: “Ben bir din biliyorum ki onun gelmesi çok yakındır; gölgesi başınızın üzerindedir. Fakat bilemiyorum ki ben o günlere yetişebilecek miyim?”
Zeyd, bir esintiden müteessir olmuş ve vicdanı hakka karşı tamamen uyanmış biriydi; bir olan Allah (cc)’a inanıyor ve O’na teslimiyetini arzediyordu. Ancak ne inandığı Allah’a, “Allahım” diyebiliyor, ne de O’na nasıl ibadet edeceğini bilebiliyordu.
Sahâbe-i Kiram’dan Âmir b. Rebî’a, bize şunu naklediyor: “Zeyd b. Amr’dan işittim, birgün şöyle diyordu: ‘Ben Hz. İsmail’in, sonra Abdülmuttalib’in soyundan gelecek bir nebî bekliyorum. O’na yetişebileceğimi zannetmiyorum; ama îman ediyor, tasdik ediyor ve kabul ediyorum ki, O, hak nebîdir. Eğer senin ömrün olur da O’na yetişirsen, benden O’na selâm söyle! Sonra da, sana O’nun şemailinden haber vereyim de sakın şaşırma!’ dedi. Ben de ‘buyur anlat’ dedim. Devam etti: ‘Orta boyludur. Ne çok uzun ne de çok kısadır. Saçları tam düz de değildir, kıvırcık da değildir. İsmi Ahmed’dir. Doğum yeri Mekke’dir. Peygamber olarak gönderileceği yer de burasıdır. Ancak daha sonra kavmi, O’nun getirdikleri, onların hoşlarına gitmediğinden, O’nu Mekke’den çıkaracaklardır. O Yesrib (Medine)’e hicret edecek ve getirdiği din oradan yayılacaktır. Sakın ondan gafil olma! Ben diyar diyar dolaştım ve Hz. İbrahim’in dinini aradım. Bütün konuştuğum yahudi ve hristiyan âlimleri bana, (senin aradığın daha sonra gelecek) dediler ve hepsi de bana biraz evvel sana anlattığım şeyleri anlattılar ve sözlerinin sonunu da şöyle bağladılar: O, son peygamberdir ve O’ndan sonra da bir daha peygamber gelmeyecektir.’ ”
Âmir b. Rebî’a devam ediyor: “Gün geldi ben de Müslüman oldum. Allah Resulü’ne, Zeyd’in dediklerini bir bir anlattım. Selâmını söyleyince toparlandı ve Zeyd’in selâmını aldı. Ardından da şöyle buyurdu: Ben Zeyd’i Cennet’te eteklerini sürüye sürüye yürürken gördüm.” 20
Varaka b. Nevfel bir hristiyan âlimiydi ve Hz. Hatice’nin de akrabasıydı. Allah Resûlü’ne ilk vahiy gelmeye başladığında, Hatice Validemiz (r.anha) durumun ne olduğunu öğrenmek için ona gelmiş ve Varaka’dan şu cevabı almıştı: “Ya Hatice! O doğru sözlü bir insandır. Gördüğü, nübüvvetin ilk başlangıcında görülmesi gerekenlerdir. O’na gelen Namûs-u Ekber’dir. Hz. Musa’ya ve Hz. İsa (as)’ya da o gelmiştir. Yakın zamanda O, peygamber olacaktır. Eğer o günlere yetişebilirsem, ben de O’na îman eder ve mutlaka müzahir olurum.”21
Abdullah b. Selâm ise bir yahudi âlimiydi. İslâm’a girişini bizzat kendisinden dinleyelim: “Allah Resûlü Medine’ye hicret edince herkes gibi ben de görmeye gittim. Etrafında birçok insan vardı. Ben içeriye girdiğimde mübarek dudaklarından şu sözler dökülüyordu: “Önünüze gelene selâm verin ve yemek yedirin.” O’nun sözlerindeki büyüye ve çehresindeki derinliğe vurulmuştum. Hemen orada şehadet getirip Müslüman oldum. Çünkü O’nda gördüğüm sima ancak bir peygamberde olabilirdi.” 22
Abdullah b. Selâm (ra) mühim bir şahsiyetti. İbn-i Hacer (ra), “İsâbe”de kaydettiğine göre, Hz. Yusuf’un neslinden geliyordu23. İtibarlı bir insandı. O’nun şahitliği bizzat Kur’ân’da tebcîl edilerek ve delil getirme sadedinde anlatılıyordu:
“De ki: Hiç düşündünüz mü; şayet bu, Allah katından ise ve siz de O’nu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde, siz yine de büyüklük taslamışsanız (haksızlık etmiş olmaz mısınız?) Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez” (Ahkâf, 46/10).
Âyette zikredilen Benî İsrailli şahit, Abdullah b. Selâm’dır. Her ne kadar bazı müfessirler, bu sûrenin Mekkî oluşunu nazara alarak zikredilen şahsın Hz. Musa (as) olacağını söylemişlerse de, bu âyetin Medenî olduğu görüşü daha kuvvetlidir. Yani Ahkâf sûresi Mekkî olmakla beraber sadece bu âyet Medenî’dir. Ve Abdullah b. Selâm’dan bahsetmektedir.
Neden İnanmadılar?
Aslında bütün yahudi ve hristiyanlar, Allah Resûlü’nü bilip tanıyorlardı. Ama kin ve hasetleri inanmalarına mâni oluyordu. Hem bu tanıma, o kadar kesin ve netti ki inanmak için sadece Allah Resûlü’ne bir kere bakmaları yeterliydi. Zira onlar, Allah Resûlü’nü bütün şekil ve şemailiyle tanıyorlardı. Kur’ân-ı Kerîm bu hakikata şöyle işaret etmektedir:
“Kendilerine kitap verdiklerimiz, O’nu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. (Buna rağmen) onlardan bir grup, bile bile gerçeği gizler.” (Bakara, 2/146). Âyette, bizzat Allah Resûlü’nün ismi zikredilmeyip de “O’nu” denmesi işaret ediyor ki, ehl-i kitap bütünüyle, son gelecek peygamber kastedilerek “O” dendiğinde hep Tevrat ve İncil’de adı geçen Zât’ı anlıyorlardı. O da, hiç şüphesiz ki, Hz. Muhammed Aleyhisselâmdı. Ve O’nu öz evlatlarından daha iyi tanıyorlardı.
Hz. Ömer (ra), Abdullah b. Selâm’a sorar:
-Allah Resûlü’nü öz evladın gibi tanıyor muydun?
Cevap verir:
-Öz evladımdan daha iyi tanıyordum.
Hz. Ömer, ikinci defa “Nasıl?” diye sorunca da şu cevabı verir: “Evladım hakkında şüphe edebilirim. Belki, beni, hanımım kandırmıştır. Fakat Allah Resûlü’nün son peygamber olduğundan zerre kadar şüphem yoktur.” Bu cevap Hz. Ömer’i öyle sevindirir ki, kalkar ve Abdullah b. Selâm’ın başından öper. 24

SEVDALİNKA 05-19-2009 11:09

GREKÇE, PARAKLET KELİMESİNİ DOĞRULAMAKTADIR:
Bazı Müslümanların yapmaya çalıştıkları şey, bu kelimenin (PARAKLETOS) sesli harflerini (a-a-e-o), öbür kelimenin (PERİKLYTOS) e-i-y-o gibi harfleriyle değiştirmektir. Seslilerin kelimeye dahil edilmediği dönemlerde, İbranice ve Arapça gibi dillerde yazarın hangi sesli harfi kullanacağ konusunda birtakım tartışmalı boşluklar vardır. Ama aynı şey Grekçe'de yoktur; çünkü tüm sesli harfler Grekçe metinlerde açıkça yazılır.

GREK EL YAZMALARI "PARAKLETOS" KELİMESİNİ DOĞRULAR:
Eğer bu kelimenin nasıl yazıldığı konusunda herhangi bir kuşku varsa, bunu mevcut el yazmalarından anlamak mümkündür. Bunlar, en eski el yazmaları olan Codex Siniaticus ve Codex Alexandrianus (ki şu anda Londra'da British Müzesindedirler) da dahil olmak üzere her isteyenin araştırmasına açıktırlar. Zaten, Yeni Anlaşma'nın Muhammedin devrinden öncelere giden 70'den fazla Grekçe el yazması vardır ve bunların hiçbirinde de PERİKLYTOS kelimesi kullanılmaz.


ÖYLEYSE MUHAMMET "PARAKLETOS" OLAMAZ:
Bir müslüman için, İncil ve Tevratın dışında Kur'andaki Al A'raf (7:157) suresinde işaret edildiği gibi, Muhammed'in geleceğine ilişkin bir kanıt bulabilmek konunun asıl amacını oluşturmaktadır. Nasıl ki Kur'an için tek otorite Muhammet'se Muhammet için de tek kaynak Kur'andır. Bunun dışında Muhammet için başka kriter yoktur. Bu da dolaylı olarak sürekli öne sürülen ama yapılan araştırmalar sonucu geçerliliği olmayan bir iddiadan öte gitmez. İncil'de Muhammed'e ilişkin olarak İsa tarafından ortaya konulan bir peygamberlik olmadığından; müslümanlar kendi peygamberlerinin güvenilirliğini sağlamak için bir dış kanıt bulma konusunda oldukça büyük sıkıntı çekmektedirler.


ÖYLEYSE PARAKLETOS KİMDİR

Müslümanlar için bir diğer problem de İncil'de adı geçen Yuh 14:16 nolu ayetin sözlerinde yatar. ×öyleki; "Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye bir başka Yardımcı gönderecek". Pek çok müslüman Kitabı açıp Yuh 16:7 ile birlikte bu ayeti okur ve Kitabı kapatır. Onların kavrayamadıkları husus Kitabın bir bölümünü alıp diğer yerleri görmezlikten gelmeni çok sakıncalı olduğudur. Bir okuyucu gerçekten de samimi bir şekilde ilgileniyorsa kendi amacına uygun olan ayetleri veya tümceleri okumadan önce bölümün tümüne bakmalıdır. Ve bunu yaptığında görecektir ki İsa Mesih, Yuhanna 14:16 ve 16:7 nolu ayetlerde, gelecek Parakletos'un kimliği ve gelişiyle ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir.

Yuhanna 14 ve 16 ncı bölümlere göre İsa gelecek Parakletosun bir insan olamıyacağını söyler, şöyleki:
* Yuh.14:16..."o sonsuza dek sizinle birlikte olacak" (oysa bir insan sonsuza dek yaşamaz).
* Yuh.14:17..."o gerçeğin ruhu olacaktır" (bir insan ruhtan farklıdır).
* Yuh.14:17..."dünya onu ne görür" (oysa insan görülür).
* Yuh.14:17..."ve ne de onu tanır" (oysa insan tanınır).
* Yuh.14:17..."ve o içinizde olacaktır"(bir insan başkasının içinde olamaz).


İsa kendisini işaret ederek Parakletosun özel bir misyonu olduğunu söyler, şöyleki:
* Yuh.14:26..."Babanın benim adımla göndereceği"
* Yuh.14:26..."size söylediğim tüm şeyleri hatırlatacak"
* Yuh.16:08..."o günah karşısında tüm dünyanın suçluluğunu gösterecek"
* Yuh.16:14..."o beni yüceltecek"


İsa Parakletosun bir ruh olduğunu yineler:
* Yuh.14:17..."Gerçeğin Ruhu"
* Yuh.14:26..."Yardımcı (Parakletos) Kutsal Ruh"


YANIT 50 GÜN SONRA GELEN KUTSAL RUHTUR
Metinden de anlaşıldığı kadarıyla hiç bir peygamber veya ruhsal varlık parakletosun yerini tutamaz. Bunları göz önüne alın: "o, sonsuza dek onlarla birlikte olacak, başkaları tarafından ne görülecek ve ne de tanınmayacak ve İsa Mesih'i yüceltirken söylediklerinin tümünü onlara hatırlatacak." İncil'de bu nitelikleri taşıyan bir tek varlık görülmektedir o da İsa'nın gösterdiği ve parakletos olarak betimlediği İncil'in Kutsal Ruh'udur. O, yukarıda söylenen tüm şeyleri yerine getirecektir.

Göğe alınmadan hemen önce İsa, Elçilerin İşleri 1.nci bölümde Kutsal Ruh için (Yuh.14:16 ve 16:7'de vaadettiği) şöyle söylemektedir:

* Elçi.1:1 "Baba'nın vermiş olduğu ve benden duyduğunuz sözün gerçekleşmesini bekleyin"
* Elçi.1:5 "Sizler birkaç güne kadar Kutsal Ruhla vaftiz edileceksiniz"


Görülüyor ki İsa'nın kendisinden bahsettiği "yardımcı" güçle donanarak, O'nun göğe alınışından 10 gün sonra (dirilişin 50.nci günü olduğu için Pentikost günü denilir), ama Muhammedin doğuşundan tam 570 yıl önce gelen Kutsal Ruh'tur.

Kutsal Ruh vaadi
Yuh.16:7 40 GÜN SONRA
İsa'nın göğe alınışı 10 GÜN SONRA
Pentikost Elçi 2:1 570 YIL SONRA
Muhammedin doğuşu


PEKİ SÖYLENENLER İÇİN NE DİYELİM?
Kur'an Sure 7:157 ve 61:6, daha önceden Tevrat ve İncil'de açıklanan bir peygamberden (Muhammet, Ahmet) bahsetmektedir. Öyleyse bu bölümlerin bulunması gerekmektedir. Çünkü, onlar olmadan, ölümlü bir insanın yaptığı tanıklıkla kendisini bir milyarın üstündeki bir müslüman topluluğuna peygamber olarak kabul ettirecek bir başka kanıtı olmayacaktır. Ama, bununla birlikte gelecek bir peygamberden bahseden bu tür bildiriler İncil'in her hangi bir bölümünde yoktur. Oysa, Müslümanlar ise bu ayetlerin (Yuh. 16:7, 14:16) kendi peygamberlerini (Ahmed) işaret ettiğine inanırlar. Acaba öylemi? Pekala! vaadedilen bu "danışman" bir peygamber mi, yoksa özellikle İncil'de vurgulanan Kutsal Ruh mudur? Sizler tüm bu ayetleri okurken buraya kadar anlatılanları da şöyle bir düşünün. Bir sonuca ulaşmanız gerekir. Ve gözlerinizin önündeki kanıtlara dayanarak, İncil'in Yuhanna 14:16 ve 16:7.nci bölümlerinde behsedilen kişinin gerçekten kim olduğuna kendiniz karar verin.

Al A'raf Suresi 7:157
"...yanlarındaki İncil ve Tevrat'ta buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlar..."
Al Saff Suresi 61:6
Meryem oğlu İsa:"Ey İsrailoğulları! doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat'ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı "Ahmed" olacak bir peygamberi müjdeleyen Allah'ın size gönderdiği bir peygamberim" demişti.
Yusef Ali'nin tercümesinden alındı.

montenegro 05-19-2009 11:10

aynı yazıları kopyalayıp laf kirliliği yapma onlara cevabını verdik yöneticiler silin lütfen şu yazıları

montenegro 05-19-2009 11:11

Şam Yolculuğu ve Rahip Bahîra
Siyer kitabları Allah Resûlü’nün ilk yolculuğunu amcası Ebu Talib’le ve henüz on iki yaşında iken yaptığını naklederler. Bu yolculuk Şam’a yapılmaktadır. Kervan bir yerde konaklar; Allah Resûlü de kervana gözcü olarak bırakılır. Diğerleri istirahata çekilmek üzere bir hana yerleşirler. Bazılarının, yanlışlıkla “Buhayra” dedikleri rahip Bahîra, gelmekte olan bu kervanı seyrederken dikkatini çeken bir hâdise olmuştur. Kervanın üzerinde bir bulut vardır ve bulut, sürekli kervanı takip etmektedir. Kervan durunca durmakta, yürüyünce de harekete geçmektedir. Bunun üzerine Bahîra kervanda bulunan herkesi yemeğe da’vet eder. Daha önceleri kervanlarla hiç ilgilenmeyen Bahîra’nın bu davranışı herkesi şaşırtmıştır. Efendimiz hariç herkes bu da’vete icabet eder. Fakat rahip gelenler içinde aradığını bulamamıştır. Bunun üzerine kervanın başında kimsenin kalıp kalmadığını sorar. Aldığı cevab üzere O’nu da çağırtır. Daha O’nu görür görmez, hükmünü verir. Ve Ebu Talib’e O’nun kim olduğunu sorar. “Oğlum” deyince de, Bahîra buna pek inanmak istemez, zira, onun tesbitlerine göre bu O’dur. O’nun babası, henüz O doğmadan vefat etmiş olmalıdır. Ve, daha sonra Ebu Talib’i bir kenara çekip, bu yolculuktan vazgeçmesini tavsiye eder. Çünkü ona göre yahudiler haset insanlardır. Bu çocuğun simasından O’nun son peygamber olduğunu anlayabilirler ve kendilerinden olmadığı için de O’na bir kötülük düşünebilirler, mülahazasıyla, Ebu Talib’e: “Sen bu yolculuktan vazgeç” der. Ebu Talib denileni yapar.. bir mazeret bulup kervandan ayrılır ve Mekke’ye geri döner.19
Bahîra, hakikatı söylüyordu. Fakat bilemediği bir husus vardı. O Allah (cc)’ın himayesindeydi ve O’nu hayatının sonuna kadar Allah (cc) koruyacaktı ki, “ ” yani “Ey Habîbim! Allah seni (iç ve dış mihrakların şerrinden) koruyup muhafaza edecektir.” (Maide, 5/67) âyeti de bunu ifade etmektedir. Evet, Rabb’i, O’na böyle diyordu.. ve dediğini de yerine getirecekti...



bak oku bu kısmı bu bile sana yeter

montenegro 05-19-2009 11:13

http://www.islamicvoice.com/august.2...ages/yusuf.jpg



















Müslüman olan Papaz`ın itirafları http://www.gencadam.net/images/M_images/printButton.png http://www.gencadam.net/images/M_images/emailButton.png Yazar Yusuf Ziya

Müslüman olan Amerikalı rahip Yusuf Estes anlattığı hidayet hikâyesinde ABD`de özellikle Katolik rahip ve vaizlerin İslâmiyet`e büyük ilgi duyduğunu ve hatta birçok rahibin İslâm üzerine doktora yapmakta olduğunu ifade ediyor.

Estes`e göre önyargısız rahiplerin İslâm hakkında genel kanaati olumlu yönde.

Şok edici bir haber - Meğer Müslümanlar, zaten İncil`e inanıyorlarmış...

O gün, 1991`in baharında, Müslümanların İncil`e inandığını öğrenmiştim. Şok oldum. Bu nasıl olabilirdi? Fakat bununla da kalmıyordu: Onlar İsa`ya da inanıyordu..
Müslümanlara göre de:

*Allah`ın sadık bir elçisi;

* Allah`ın peygamberi;

* Babasız bir şekilde mucizevî olarak doğdu;

* O Mesih`ti;

* O şimdi Allah`la beraber ve çok önemli bir yeri var;

* Kıyamet yaklaştığında geri dönecek ve inananların yanında imansızlara karşı duracak...

Ruhumu İsa`ya adadığım günden sonra, bir Müslümanı Hıristiyan yapmak, benim için olağanüstü bir gelişim olacaktı.

BİR BARDAK ÇAY EŞLİĞİNDE İNANÇ TARTIŞMASI

Adama çay içmeyi sevip sevmediğini sordum, sevdiğini söyledi. Oradan kalkıp, hep beraber, benim favori sohbet konum hakkında konuşmak üzere bir kafeteryaya gittik. Konu tabiî ki inançlardı. Saatlerce sohbet ettiğimiz kafeteryada şunun farkına vardım: Bu adam sessiz, sakin, hoş ve biraz da utangaç bir insandı. Benim söylediğim şeylerin her kelimesini dinledi ve bir kere olsun sözümü kesmeye yeltenmedi bile. Bu adamı sevmiştim ve iyi bir Hıristiyan olma potansiyeli sezmiştim. Ve bu işin olacağına, kesin gözüyle bakmaya başlamıştım. Halbuki, başıma gelecekler hususunda, ufacık bir bilgim dahi yoktu.


MUHAMMED EVİMİZE TAŞINIYOR

Herşeyden evvel, babama, bu adamla iş yapmaya, mutlaka, devam etmesi gerektiğini söyledim. Ve Texas`a yaptıkları iş seyahatlerinde, bu adama bazen eşlik etmek istediğimi de söyledim. Gün be gün, beraber bolca vakit geçirmeye ve bir çok konuda konuşmaya başladık. Sohbet aralarında radyolarda ve seminerlerde verdiğim vaazlardan, konuşmalardan örnekler sunuyordum. Bu zavallı adamı “kurtarmaya” iyice niyetliydim. Allah hakkında konuştuk, hayatın anlamı, yaratılışın gayesi, peygamberler ve görevleri, Allah`ın buyruklarını insanlara nasıl vahyettiği konularından bahsediyorduk. Ayrıca bir çok şahsî deneyimlerimizi ve hatıralarımızı da paylaşıyorduk.

Bir gün, artık arkadaşım olan Muhammed`in, şimdiye kadar kaldığı evden taşınmak zorunda kaldığını ve geçici bir süre için camide ikamet edeceğini duydum. Babama gittim ve Muhammed`i şehirdeki büyük evimizde ağırlamak istediğimi söyledim. Ne de olsa güvenilir bir insandı ve gönül rahatlığı ile evimizde onu misafir edebilirdik. Israrlarımız netice verdi ve Muhammed evimize taşındı.

VAAZLARA DEVAM

Tabiî ki, ben hâlâ Texas civarındaki kiliseleri ve oradaki pederleri ziyarete zaman buluyordum. Bunlar Texas`ın Oklahoma bölgesinde ve Mexico bölgesinde yaşıyordu. Bunlardan biri, arabadan daha büyük olan bir haçı, tıpkı İsa`nın çarmıha gerilmeye götürülürken yaptığı gibi, omuzunun üstüne almış ve cadde ve sokaklarda bu şekilde dolaşıyordu. Bunu yapmayı seviyordu, zira yoldan geçen arabalar duruyor ve bu adama ne yaptığını soruyordu. O da onlara Hıristiyanlık ile ilgili nasihatler veriyor, vaaz ediyordu.

PEDERİN KALP KRİZİ

Bir gün, haçı omuzunda taşıyan peder arkadaşım kalp krizi geçirdi. Yakınlardaki bir hastaneye sevkedildi. Sık sık kendisini hastanede ziyaret ediyordum. Çoğu zaman bu ziyaretlere Muhammed`i de götürüyordum. Orada peder arkadaşımla birlikte, inancımız hakkında güzel bilgiler paylaşmayı umuyordum. Peder arkadaşım bu ziyaretlerden pek haz almıyordu. Anlaşılan, İslâm hakkında şeyler duymak hoşuna gitmemişti. Bir gün, yine böyle bir ziyaret esnasında, peder ile aynı odayı paylaşan bir hasta tekerlekli sandalye üzerinde odaya girdi. Yanına gittim ve adını sordum. Adam adının önemli olmadığını ve kendisinin Jüpiter gezegeninden geldiğini söyleyiverdi. Bir an, “kardiyoloji servisinde miyim, yoksa ruhsal hastalıklar servisinde miyim” diye içimden geçirdim.

TEKERLEKLİ SANDALYEDEKİ ADAM

Bu adamın kimsesiz bir depresif olduğunu ve birilerine ihtiyaç duyduğunu hissettim. Bunun üzerine ona Allah`tan bahsetmeye başladım. Eski Ahitten pasajlar okudum. Ona Nuh`un hikâyesini anlattım. İnsanlarını ve şehrini bir gemi üzerinde terk etmek zorunda kalışını ve sonra tufanın gelip heryeri yerle bir edişini anlattım. Daha sonra Ninova`ya dönüşünü hatırlattım. Anlatmak istediğim, problemlerimizden kaçamayacağımız ve onlarla yüzleşeceğimizdi.

KATOLİK RAHİP

Bu hikâyeyi anlattıktan sonra, adam bana baktı ve özür diledi. Kaba davranışından dolayı üzgün olduğunu, ancak son günlerde çok büyük sorunlar yaşadığını söyledi. Daha sonra ise, bana itiraflarda bulunmak istediğini söyledi. Ben de ona, “Ben Katolik bir rahip değilim. Benimle günah çıkartamazsın” dedim. Bunun farkında olduğunu söyledi ve şu cevabı verdi: “Aslında ben bir Katolik rahibim.”

Şok olmuştum. Ben, bir papaza, Hıristiyanlığı anlatmaya çalışıyormuşum meğer. Dünyada neler oluyor böyle.

LATİN AMERİKA`DAKİ RAHİP

Rahip, bana, hikâyesini anlatmaya başladı. 12 yıldan fazla kilise için Orta Amerika, Mexico ve New York`ta misyonerlik yaptığını anlattı. Hastahaneden çıktıktan sonra kalacak yeri olmadığını, kimsesi olmadığını söyledi. Bunun üzerine babama büyük evimizde Muhammed ile birlikte bir misafire daha yerimiz olup olmadığını sordum. Babam kabul etti. Rahip de razı oldu. Ve evimize taşındı.

RAHİPLER İSLÂMI ÖĞRENMELİ Mİ? EVET!

Evimize doğru giderken, rahip ile İslâm hakkında yanlış bildiğimiz şeyleri paylaştım. Benim için sürpriz oldu, ama rahip de bunları bildiğini söyledi. Ve bu konuda daha çok şeyler söyledi. Rahip, bana, Katolik papazların, İslâm üzerine eğitim aldıklarını ve bazılarının bu hususta doktora bile yaptıklarını söyleyince, adeta şok geçirdim. Bu beni oldukça aydınlattı, fakat sürprizler daha bitmemişti.


İNCİL`İN FARKLI VERSİYONLARI

Rahip evimize taşındıktan sonra, her akşam yemeğinin ardından dinler hakkında sohbetler etmeye başladık. Birgün babam, İncil`in Kral James versiyonunu getirmişti, ben ise revize edilmiş standart İncil versiyonunu getirmiştim, eşimde ise, daha farklı bir İncil versiyonu vardı (Sanırım Jimmy Swaggart`ın “Modern insana iyi haber”i gibi birşeydi).

Rahipte ise, tabiî ki İncil`in Katolik versiyonu vardı. Bizler hangi İncil`in doğru olduğu konusunda, Muhammed`i Hıristiyan yapmak için uğraştığımızdan daha fazla vakit kaybediyorduk.

KUR`ÂN`IN SADECE BİR VERSİYONU VAR VE HÂLÂ AYNEN DURUYOR

Tartışmamız sırasında, bizi dinleyen Muhammed`e dönüp, 1400 yıl içinde Kur`ân`ın kaç versiyonunun ortaya çıktığını sordum. O bana dünyada sadece bir adet Kur`ân olduğunu söyledi. Bunun asla değiştirilmediğini ve asla değiştirilemeyeceğini de ekledi. Bununla birlikte, Muhammed sayesinde, Kur`ân`ın farklı ırklardan yüzbinlerce insan tarafından, aynı şekilde ezberlendiğini de öğrendim.

Asırlar boyunca Kur`ân milyonlarca insan tarafından ezberlenmiş, nüshadan nüshaya, âyet âyet, sûre sûre geçirilmiş, eksiksiz ve hatasız bir şekilde günümüze aktarılmış. Bugün 9 milyonun üzerinde insan, Kur`ân`ın her âyetini, kelimesi kelimesine ezberlemiş durumdaymış.

BU NASIL OLABİLİR?

Bu, bana imkânsız gibi geldi. Her şey bir yana, İncil`in orijinal dili günümüzde kullanılmayan ölü bir dil ve orijinal İncil nüshaları da asırlar içinde kaybolmuştu. Öyleyse, bir kutsal kitabı, asırlar boyu, âyet âyet aynen muhafaza etmek, nasıl bu kadar kolay olabilmişti.


Kaynak : http://www.islamicvoice.com/august.2003/journey.htm



montenegro 05-19-2009 11:17

Yüzlerce Cevşen dağıttım



Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi George Marovitch, gazetemizin Cevşen kampanyasını değerlendirdi. Sözlerine “Siz gazete olarak büyük bir hizmet ediyorsunuz. İnsanların kalplerini aydınlatıyorsunuz” diyerek başlayan Marovitch “Cevşen kampanyası çok hayırlı bir iş. Okuyuculara takdim edilecek olan bu kitap, manevî bir hazinedir. Ben de bu manevî hazineyi, eski İstanbul Müftüsü Selahaddin Kaya Bey vasıtasıyla keşfettim” dedi.

Kendisinin de bir kampanya başlattığını ifade ederek “Çevremdeki Müslüman ve Hıristiyan herkese yüzlerce Cevşen dağıttım” diyen Marovitch, Kur’ân’daki “Allah’ı çokça zikredin ki kurtuluşa eresiniz” âyetine dikkat çekerek “İşte Cevşen, bu zikirlerden biridir” dedi. “Hazineler çalınmak istenir bazen. Ama bu manevî hazineyi kimse çalamaz. Cevşen, çalınmaz büyük bir hazinedir” diyen Marovitch “Duâ bizi Allah’a yaklaştırıyor. Hayvandan farkımızı da ortaya koyuyor” dedi. Sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde üç vakit Cevşen’den bir bölüm okuduğunu ifade eden Marovitch “Böylece milyonlarca Müslüman kardeşimle birlikte bu duâyı okumuş oluyorum. Bu duâ bizi birbirimize kenetliyor. Cevşen Allah’a yakınlaşmak için en büyük duâdır” dedi.


İsmail Tezer / İSTANBUL
27.01.2006
27 Ocak 2006
Yeni Asya Gazetesi

montenegro 05-19-2009 11:20

Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi:"Allah Birdir, Hz.Muhammed(SAV) Allah'ın Son Peygamberi" http://www.gencadam.net/images/M_images/printButton.png http://www.gencadam.net/images/M_images/emailButton.png Yazar M. İsmail TEZER http://www.yeniasya.com.tr/2005/03/30/resim/13a.jpgDinlerarası diyalogda Bediüzzaman’ın öncü ve örnek bir zat olduğunu söyleyen Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi George Marovitch “Bediüzzaman’ı hergün duâlarımda anıyorum. Onun gibilere evliya diyorum. Hakikaten bizlere çok güzel örnek oldular. O, diyalogda öncü olmuştur. Ondan sonra çok diyalog hareketleri ve girişimleri yaşadık” diyor.
Gözlerimiz İslâma kapalı kalmış


Müslüman-Hıristiyan diyaloğuna nasıl bakıyorsunuz?


Bu tabiî dünya barışı ve yarınlar için çok önemlidir. Çünkü şimdi dünyada çok Müslüman var. Eskiden savaş vardı. İnancımızı kötü yaşadığımız için senelerce savaştık. Şimdi birbirimizle görüşüyoruz. Hepimizi Allah’ın yarattığını biliyoruz çünkü. Kur’ân-ı Kerim diyor ki: “Allah isteseydi, hepinizi bir ümmet yaratırdı. Fakat O ayrı ayrı yarattı, birbirinizle güzellikte yarışasınız diye.” Nasıl ki bir bahçede güller ve zambaklar, renk ve kokuları ayrı ayrı çiçekler vardır. Allah bizi yarattı, tâ ki en güzelini vermek için. Güzelliklerde yarışmak için birbirimizi tanımalıyız. Birbirimizi keşfetmeliyiz. Diyalog bunu sağlıyor. Meselâ İslamda olan güzellikleri görmeyebiliyoruz bazan. Eskiden gözlerimiz kapalıydı. Şimdi bakıyoruz, İslâm’da da güzel, manevî zenginlikler var. Papa Roncalli kendi zamanında bunu görmüştü. Müslümanlar da Hıristiyanları daha iyi tanırlarsa aynı güzellikleri paylaştığımızı görürler. Bir konuşmada dinliyordum, biri dedi ki: “Bizler tek kanatlı bir meleğiz. Birbirimize sarılırsak o zaman uçabiliriz. Yoksa tek kanatlı kalırsak uçamayız.” İşte diyalog bunu sağlıyor.


Hiçbir şey baskıyla olmaz


Gerek Türkiye’de, gerekse bazı Avrupa ülkelerinde anti-demokratik uygulamalara şahit oluyoruz. Başörtüsü ve haç gibi dinî inancı simgeleyen ritüellerin yasaklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?


Bu mevzu epey tartışılıyor tabiî. Müslümanlar bile kendi aralarında tartışıyor. Aslında bu meseleler bir zamanların ihtiyacı gibidir. Meselâ bizim zamanımızda bütün kadınlarımız kiliseye başörtülü geliyorlardı. Birisi başörtüsüz gelseydi onu almıyorlardı, çıkarıyorlardı. Ama şimdi yavaş yavaş kadınlar başörtüsüz de geliyor. O zamanda cemiyetin buna ihtiyacı vardı.

Eskiden Anadolu’daki Hıristiyanlar da kiliselerine ayakkabılarını çıkararak giriyorlardı. Çünkü çok çamur vardı. Ama bizim Avrupa’daki kiliselere ayakkabıyla giriyorlar. Bu zamanda bu olabilir, yollar ter temizdir. Ama çamurlu yerden geldiğinde içeriyi kirletirsin. Ondan sonra başını koyuyorsun, olmaz tabiî. O halde ayakkabıyı çıkaracaksın. İşte ben, bunlar zamanın gereği olan şeylerdir diyorum.

Ama bazıları inançları için yapıyor tabiî. Bizde meselâ rahibeler örtünüyorlar. “Biz kendimizi Allah’a vakfettik. Bunu, birisine kendimizi beğendirmek için yapmıyoruz” diyorlar. O yüzden örtünüyorlar, ama istemeyenler de örtünmüyor.

Şuna da çok dikkat etmek lâzım. Bazı yerlerde kuvvetler vardır, baskı yapıyorlar, “Bu olmasın” diyorlar. “İlle sen örtüneceksin” diyorlar. Bu olmaz tabiî. Meselâ, bazılarına zorla oruç tutturuluyor, bunun kıymeti olmaz. İsteyerek olması lâzım. Ben değil, Allah sana mükâfatını verecektir, en son yargıç O olacaktır. Fakat o kişileri teşvik etmeli. Hiç bir şey baskıyla olmaz.


Bediüzzaman’ı duâlarımda anıyorum


Bu konuda Bediüzzaman Hazretlerinin de fikirleri var? Bunlar hakkında ne düşünüyorsunuz?


Ben Bediüzzaman’ı hergün duâlarımda anıyorum... Onun gibilere evliya diyorum. Hakikaten bizlere çok güzel örnek oldular. O, diyalogda öncü olmuştur. Ondan sonra çok diyalog hareketleri, girişimleri yaşadık. Yeni Asya, Zaman gazetesi ve başkaları da hep Bediüzzaman’dan ilham almıştır. Ondan önce de yine Mevlânâ vardır bu konuda. Bütün dünyayı kucaklamıştır. “Kim olursan ol, gel” diyor. Çünkü Allah’ın sevgisi o kadar engin ve zengindir ki, herkesi kucaklıyor. İnsan günah işledi mi pişman olunca yine onu affediyor. Bütün dinlerde bu vardır. İşte Mevlânâ’nın sözü de budur: Her kim olursan ol, gel. Allah daima seni kucaklıyor.



Hz. İsa’nın yeryüzüne inmesi konusuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?


Bu İncil’de de vardır. Fakat günü ve saati bildirilmiyor. Her zaman hazır olmak lâzım. Peki insan nasıl hazır olacak? Günahtan uzak kalarak, Allah’ın bize verdiği emirleri yerine getirerek... Çünkü bizim için dünyanın sonu öleceğimiz zamandır. Büyük kıyameti bilemeyiz, ama bizi ilgilendiren bizim kendi kıyametimizdir. Bizim yapacağımız şey; Allah’ı sevmek, Allah’a duâ etmek ve buna göre gitmek. Yani Hz. İsa’yı hergün bekliyoruz. Ama önemli olan ona hazır olmak.


Peki Hz. İsa gelince sizce onun misyonu ne olacaktır?


O geleceği zaman dünyada bir değişiklik olacaktır. Hak etmiş olanlar ve onu sevmiş olanlar mükâfatlarını alacaktır tabiî. Onu sevmeyenler ise ben inanıyorum ki çok az kişi olacaktır. Fakat Cennette de dereceler vardır. Meselâ su dolu bir bardak düşünelim. Bardak ne kadar büyük olursa daha çok dolacaktır. Yani kim bardağını büyütürse, o daha çok Cennetten istifade edecek. Bunu anlatmak zordur tabiî. Cennette birbirimizi kıskanmayacağız. Dünyada hakettiğimiz mutluluğa varacağız. Ama evliyalar vardır ki daha fazla iyilik yapmıştır. Dolayısıyla onlar Allah’ın verdiği mutluluktan daha fazla istifade edecekler.


Allah üç değil, tektir


Hz. İsa’yı nasıl görüyorsunuz?


Üç Allah olduğunu hâşâ söyleyemeyiz. Allah doğmayan, yaratılmamış ve ezelden beri var olan sonsuzdur. Aynı zamanda o bir akıldır. Akıl ne yapıyor peki? Düşünüyor. Ebediyen düşünüyor. O halde Onun düşüncesi Onun meyvesi olur. Nasıl ki düşündüğün zaman bir eser ortaya çıkarıyorsun, yazı yazıyorsun, senden doğuyor bu. O zaman Allah ebediyen düşündüğünde ve Onun bütün düşüncesi mükemmel olduğunda, o zaman işte biz Ona bir isim veriyoruz. Yani Onun düşüncesinin meyvesine isim veriyoruz. Buna Onun kelâmı, kelimesi diyoruz ki o da Hz. İsa’dır.

Biz inanıyoruz ki Allah ebediyen vardır. İlk insanları mükemmel olarak yaratmıştı. Onları Cennet’te yaratmıştı. Fakat sonra onlar Cenneti ebedî kazanmak için bir imtihandan geçirildiler. İyilik ve kötülük ağacından yemeyeceksin diye... Tabiî şeytana uyularak bir günah işlendi. O zaman o günahla Allah’ın huzurunda ebedî yaşama hakkını kaybettiler ve Cennetten çıkarıldılar. Biz inanıyoruz ki Allah insanları o zaman da seviyordu ve vaad etti ki bir kurtarıcı gönderecek. O zaman Allah’ın ebedî düşüncesi bir insan vücuduna gelmiştir. İsa da Allah’ın o ebedî düşüncesidir. Müslümanlar da Allah’ın kelâmı, kelimesi diyorlar ona.

Allah’ın kelâmı o insanda yaşadı, örnek oldu. Ve tabiî o, İncil yazın demedi. Kendi hayatında vardır ve bizim İncilimiz İsa’dır ve ondan dolayıdır ki İncil’i sokaklarda dağıtmaya karşıyız. Çünkü İncil bizim hayatımıza örnek olmalıdır. Biz birbirimizi seveceğiz, saygı göstereceğiz. Fakirleri, açları doyuracağız. Hz. İsa gibi yaşayacağız. Budur İncil, bizim hayatımız olacaktır. Ama sonradan zaman geçince şahitleri onu yazılı olarak yapmışlardır. Bundan dolayı meselâ diyoruz Luka’ya göre, Yuhanna’ya, Matta’ya, Markos’a göre... Nasıl ki bir maçı her yazar farklı yorumluyor. Fakat sonuç 3-0 ise 5-0 diyemez. Artık herbiri kendine göre İsa’nın hayatını anlatıyor. Ama İncil birdir, İsa’nın hayatının kendisidir.

Yani Allah’ın tek olduğunu, üç Allah’a inanmadığımızı ifade etmek istiyorum. Tek Allah inancına sahibiz, ama tabiî Allah’ın içinde hayat vardır ve o düşünüyor ve o düşüncesi daima bir meyve veriyor, o düşünce dünyada bir vücut almıştır. Bizim gibi insan olmuştur. Yani Allah bizim hayatımızı paylaşmıştır. Bu sevginin en büyüğüdür. İnsan birini sevdiği zaman onunla bir olmak istiyor.


Hz. Muhammed de Allah’ın peygamberi


Hz. Muhammed’e nasıl bakıyorsunuz?


Siz de biliyorsunuz ki İnciller Hz. Muhammed’in doğumundan önce yazılmıştır. Tabiî o, 6. asırda gelmiştir. İnciller ondan bahsedemezdi. Bundan dolayıdır ki, Hıristiyanlar için İslâm bir “acaba”dır. Fakat insan bir ağacı meyvelerinden tanıyor. Bakıyoruz ki, Hz. Muhammed gelmiş, oradaki putperestleri Allah’ın yoluna ve sevgisine getirmiş. Kaç kişi onun vesilesiyle kötü yoldan ayrılmıştır. Beş vakit namazı ve iyilikleri getirmiştir. O zaman ben diyorum ki, bu da oradaki insanlar için Allah’ın peygamberi olmuştur. Tek Allah inancını getirmiştir. Ama İncil bunu bahsedemez, çünkü daha önce yazıldı.

Yavaş yavaş diyalogla birbirimizi tanıyor, hürmet etmeye bakıyoruz. Eskiden bazı kitaplarda vardı ki; Hz. Muhammed’i kötü bir adam ve savaşçı olarak görüyorlardı. Halbuki şimdi birbirimizi tanıdığımız için bunlar değişiyor. Kötü bir ağaç iyi bir meyve veremez. Öyle de hakikî İslâm o değildir. Şimdi bazıları deli gibi insan öldürüyorlar. Bunu değil İslâm kimse tasvib etmez. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de de var: “Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Maide Sûresi: 32) Dünya üzerinde görüyoruz ki birçok haksızlıklar var. Çünkü insanlar yolunu şaşırmış. Öyleyse el ele verip dünya üzerindeki haksızlıkları kaldırmalıyız.

Yani Hz. Muhammed’i Allah’ın peygamberi olarak görüyoruz, ama kilise olarak bunu resmen neşredemiyoruz. Ama biz yaşantımızda bunu görüyoruz. Madem ki bu kadar milyarlarca insanı Allah’ın sevgisine getirdi, o halde o şimdi Cennette değilse kim olacaktır? Demek ki diyorum o kadar iyilik neticesi şimdi Meryem Ana, Hz. İsa, bütün evliyalarla sen de Allah’ı görüyorsun, o halde burada el ele verip Müslümanlar-Hıristiyanlar beraberce sana doğru yürüyelim. Bu yavaş yavaş olacak. Ve şimdi ben bir kere daha söylemiştim: Noel zamanı Hz. İsa’nın doğumu kutlanır, neden Hz. Muhammed’in de doğumu kutlanmasın. O kadar insanı böyle güzel bir yola getirmiştir.


Yani Hz. Muhammed’i son peygamber olarak görüyor musunuz?


Tarihî bakımdan sondur. Fakat Allah’tan insanlara revelasyon verilmiştir. Yani Hıristiyanlara inanacakları şey verilmiştir. Ama Allah bazılarına belki bir İslâm olarak göstermiştir. Yani bu yerinde vardır, ama, Allah ışığı oraya getiriyor. Allah yeni bir şey getirmiyor. O peygamber üzerine de ışığını getiriyor. Hz. Muhammed insanlara bu ışığı getirmiştir. Şimdi beraberce çalışıldığı zaman bu tam olarak ortaya çıkarılacaktır.


Demek ki şimdi biz elimizden geleni yapacağız. En önemlisi Allah’ı sevmek ve başkalarını da kendimiz gibi sevmek. Kendi için istediğini kardeşleri için de istemek. Bu temeldir. Her dinde bu vardır. Birbirimizi sevmeye çalışacağız. Sevginin kaynağı Allah’tır. Demek ki işte bu sevgide yürürsek, Hıristiyan olalım, Müslüman olalım, Yahudi olalım doğru yoldayız. İslam ne demek? Allah’a teslim olmuş, kendini bırakmış, itaat etmiş. Kim Allah’a teslim olmuşsa İslâmdır, Müslümandır. Yani kendini Allah’a teslim etmiştir. Biz de başka türlü seviyoruz. Kurtulmak için vaftiz olmak lâzımdır diyorlar. Peki vaftiz nedir? Yine Allah’a kendini vermektir, yeniden doğmaktır. Demek ki birisi Allah’ı çok seviyorsa ve diyorsa “Allah’ım ben Senin dediğini yapmak istiyorum”, işte manen vaftiz olmuştur bize göre. Onun için birbirimizi buluyoruz buralarda. Müslüman olsun, Hıristiyan olsun, Yahudi olsun geliyoruz, Allah’ın sevgisinde buluşuyoruz. İnsanı, Allah’ın yarattığını, yani birbirimizi seveceğiz ki Allah’ı da sevmiş olalım.


Vermek istediğiniz son bir mesaj var mı?


Hepimizin hedefi birdir: Allah’ı sevmek, Ona ibadet etmek, Onun yoluna gitmek ve bir gün ebedî hayatta Ona kavuşmak. Bu dünyada el ele verip, birbirimizi tamamlayarak—çünkü benim yapabildiğimi siz yapamayabilirsiniz, sizin yapabildiğinizi ben yapamayabilirim, Allah hepimize ayrı kabiliyetler vermiştir—Allah’ın istediği yolda ve Onun yardımıyla beraberce yürüyelim.
(Kaynak : Yeni Asya Gazetesi , 31.03.2005 - M.Ali Tezer röportaj)

montenegro 05-19-2009 11:23

kardeşim ben bir müslüman olarak zaten hz.isaya inanıyorum ,incilin Allahtan gelen bir kitap olduğuna inanıyorum benim hristiyan olmam bana bir şey katmaz benim hristiyan olmama gerek yok zaten ben senin itikatındaki çoğu şeylere inanıyorum benim kitabım ve peygamberim bana daha fazlasını veriyor

o halde git hadi yoluna güle güle

montenegro 05-19-2009 11:26

Biz, misyonerin bilgili Müslüman’ı etkileyerek Hıristiyanlaştırabileceğine inanmamaktayız. Bize öyle geliyor ki bakkaldan aldığı ekmeği yolunu şaşırmadan evine götürebilecek kadar aklı, mantığı, ilmi olan bir Müslüman, misyoner karşısında önce şu net soruları sormaktan kendini alamaz ve der ki:
- Müslüman, Hıristiyan olunca neyi kazanacak? Hangi eksiğini tamamlayacak? Hangi gerçek, Müslümanlıkta yok da Hıristiyanlıkta var ki Müslüman, Hıristiyan olsun da o gerçeği orada bulsun? Yok böyle bir eksiği Müslüman’ın. Öyle ise ne için Hıristiyan olacak Müslüman? Sebep ne? Misyonerlerin Müslüman’a teklifleri inanç yönünde olacak da diyeceklerse ki:
- Din demek peygamber ve kitap demektir. Hazreti İsa Allah’ın peygamberi, İncil de Allah’ın gönderdiği kitabıdır! Bunu böyle bilin!

Zaten Müslüman da bunu böyle bilmekte, böyle inanmaktadır. Bunun için Hıristiyan olmasına gerek yok ki? Müslüman’ken de böyle kabul ediyor, böyle inanıyor. Hatta Müslüman sadece Hazreti İsa ve İncil’in aslını tasdik etmekle kalmıyor, daha ilerisine gidiyor. İşte Bakara Sûresi 285′te, “Biz, peygamberler arasında ayrım dahi yapmayız! Hepsine de inanırız.”
Öyle ise misyonerler Müslüman’a neyi benimsetip, kimi kabul ettirecek? Müslüman’ın inkâr ettiği bir ilahi kitap ve peygamber mi var ki, onu anlatıp kabul ettirmek için Hıristiyanlığa çağırsınlar Müslüman gençleri?
- Müslüman, Hazreti Âdem’den başlayarak, geçmiş bütün ilahi kitapları ve peygamberleri hürmetle kabul edip sevgiyle kucaklıyor. İnkâr ettiği bir kutsal yoktur ki, misyonerler onu kabul ettirmek için Müslüman çocuklarını Hıristiyanlığa davet etsinler.
Demek ki, bütün ilahi dinleri kucaklayan İslam’ın içinde Kur’an’ın anlattığı manada gerçek Hıristiyanlık da vardır. Ama Hıristiyanlığın içinde İslam yoktur. Durum böyle olunca, biz misyonerleri İslam’a çağırsak yanlış olmaz. Çünkü içinde gerçek manada Hıristiyanlığın da bulunduğu tam bir dine çağırmış oluruz. Ama misyonerler Müslüman’ı Hıristiyanlığa çağırsalar yanlış olur. Çünkü içinde İslam’ın bulunmadığı eksik bir dine çağırmış olurlar. Yani tam olandan eksik olana davet olur bu. İlim de, mantık da, akıl da kabul etmez tam olanı bırakıp da eksik olana yönelmeyi.
Eğer misyonerler, “İsa, Allah’ın sadece peygamberi değil aynı zamanda da oğludur!” diyorlar da bunu kabul ettirmek için davet ediyorlarsa; bu iddiayı artık kendi aydın Hıristiyanları da kabul etmiyor, nerede kaldı bir Müslüman’a kabul ettirsinler de, haşa, “Allah baba, İsa da O’nun oğludur.” dedirtsinler.
Önyargısız düşünüldüğünde görülüyor ki, Müslüman’ın Hıristiyan olması, akılla, mantıkla, ilimle mümkün değil! Ama Hıristiyan’ın Müslüman olması hem aklın hem mantığın hem de ilmin gereğidir.
Çünkü kendi peygamberini ve kitabını inkâr etmeye mecbur olmuyor İslam’a girmekle. Yine Hazreti İsa Allah’ın yüce peygamberi, İncil’in aslı da yine Allah’ın gönderdiği kutsal kitabıdır. Öyle ise Hıristiyan neden çekinsin İslam’ı incelemekten. Kaybı yok, kazancı ise çoktur. Eksiğini tamamlamaktadır İslam’a girmekle. Anlaşılan odur ki, önyargıdan kurtularak düşünen Hıristiyanlar bir gün İslam’ın bu özelliğinin farkına varacak, kendi kutsalına layık olduğu yüce makamı veren İslam’ı inceleyerek:
- ‘Ben burada kendi kitabımı ve peygamberimi buluyorum, benim yerim burası olabilir’ diyebileceklerdir. Nitekim yer yer diyorlar da.
Ama Müslüman, Hıristiyanlık için bunu diyemeyecektir. Çünkü orada Müslüman’ın kitabı ve peygamberi yoktur. Bir kazancı da mevcut değildir. Kaybı ise pek çoktur. İslam’la kabul ettiği bütün ilahi dinleri ve peygamberi inkâr etmesi söz konusu olacaktır. Bu ise göze alınabilecek bir kayıp değildir. Hıristiyan bile olamaz bu kimse artık, ehl-i kitaptan da sayılamaz.
Bu sarsılmaz gerçeklerden dolayı diyoruz ki: Böylesine kesin bilgi ve sağlam inanca sahip olan Müslüman’ın misyonere karşı bilgiyi bırakıp da kaba kuvvetle mukabele etmesini hem İslam onaylamaz hem de Müslüman buna ihtiyaç duymaz. Çünkü İslam, ilmin gereği olan açık ve net bilgilerle anlatılır, cehaletin eseri olan kaba kuvvetle değil.

montenegro 05-19-2009 11:28

http://www.aleminsultani.com/efendimizin-hosgorusu.html


http://www.aleminsultani.com/islam-h...statuleri.html


All times are GMT +3. The time now is 21:50.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025