![]() |
Ahmet Mercan / Şiirleri...
Yüzü Kara
sana gelirken nasılı fırlattım sildim şekilleri perçinledim zamanı istemeğe korkarım korkumdan utanırım niyetim bilinir beni bulmadan daha aczime azığım der bir onu sırtlanırım Ahmet Mercan |
o sen misin
tek nüshadır yazdıklarım o adamı arıyorum tedbirsizliğe hazır kıta buzla ısınan ayışığıyla doyan o adamı arıyorum yok mu tanıyan zamanın en çetin savaşına çıkan yüzünü yüreğiyle barıştırırken yaralanan acıyla gülümseyip yeniden sefer için gün sayan o adamı arıyorum yok mu tanıyan Ahmet Mercan |
meryem gibi
bir yıldızla konuşurum susmuşum meryem gibi söz işlemek kalplara sükûktum dağlar gibi şehir kimsesiz midir neden duymaz kulaklar uzun bir ağıt gibi uzuyor yalnızlıklar sus deme şimdi bana susmak ölü işidir yüreğimde şarkılar bestesi güneşindir bir ses ver sen çocuğum esiyor kara rüzgar yasak cebimde rüya bu diyar rüya arar yanardağlar kıskanır gönlümün muradını ateş fersiz alınır bilseler yangınımı Ahmet Mercan |
çiçek arayan arının şarkısı
/gönül/ bir okun ucunda açılır ova gözlerin zamanı içiyor gibi denizler dağları vurmuş kıyıya karınca gözleri fillerden iri gül takılı okun peşinde ordu aştıkça aşıyor sınırsız yurdu atlar sanki bir perinin gözleri yeleleri meşale bölmüş geceyi güneşin telaşı dağ yalınayak kuşlar sürüngenler belirsiz mekân içimden hışımla geçen o okun düştüğü toprağı arıyor gönlüm Ahmet Mercan |
çiçek arayan arının şarkısı
/gezgin gönül/ mekânlar kurulmuş yok ihtişamı noksanlı bilirim bensiz feryadı sürülsün toprağa aşkın kanadı ben gönlümün başkentini ararım çölü çağırın su vermesin isterse saçlarımı ırmaklara salarım uzuyor önümde aşk kervanları ben içimden geçen oku ararım söyleme sırları üşür ellerin aşk çeşmesi gözlerimde kanarım kaldır dağı arasına koy beni ah edersem yansın benim her yanım zincirlere güvenmeniz boşuna aşkın tarifini bilmez bir bomba ölümler doldurun gök boşluğuna ölümü kül eden ah'ı ararım o beyaz atlının heybesindeydi hücum emri almış bir yel gibiydi uzandım boşluğa tuttum alevi alevi de yakan kor kalbimdeydi Ahmet Mercan |
dalga duran kasırga
minyatürleşen herşey serazat bir ah'la gözyüzü atıma nal okyanus iğne deliğinden geçen urgan sığsa da herşey bu uçsuz boşluğa sığmıyor ah'a şuramda duran can göz açılır kapanır boşluk göz açılır kapanır sonsuzluk adını bağışla kaç yaşındasın rüzgâr orda mıydın açıldığında kızıl deniz orda mıydın yarıldığında dolunay emanet ki dağ çökertir fırtına insan şaşkın iki damla kan gezer gaflet okyanusunda Ahmet Mercan |
o mevsim
bahçıvan yıkılmış duvar dibinde talana uğramış bahçeye ağlar ellerinde kokusu var güllerin koklayın diyor anlamıyor yolcular beşinci mevsimi saklıyor bağcı anlayan olursa gönül diliyle varını yoluna sermeye hazır okşuyor toprağı çatlak eliyle böyledir aşkına tutulmak senin yanınca külünden sahra tutuşur şaha kalkmış atlar dağları aşar kıtık nota bestesine kavuşur bir hüzün ırmağı coşkuya döner seslerden dem tutar kent resimleri bahçıvan yüzünü güneşe döner savurur semaya renk renk gülleri Ahmet Mercan |
rafine fiil
savaşmazsam barışı boğacaklar yükleniyor uçaklar güvercin resimli bombalar doğmamış çocuklardan doğacak diye intikam alacaklar anıt yapıp sonra barışın önemini anlatacaklar nutuklara karışacak alkışlar savaşmazsam barışı boğacaklar Ahmet Mercan |
sızıley
derin sulara bırakıyorum seni yorgun şarkının gözlerinden gelip yankıyla geçiyorsun içimden mızrak gibi tambur sesiyle suları yıkıyor hüzünlü şarkım tamburun telleri yüreğin dili hüseyni sızı yere eğilip içiyor içimden geçen denizi ceylan bir gün dağı yasa boğarsa üşür ellerinde günün gözleri ve mendil tarihe dönerse geri tutuşur tamburun yanan telleri Ahmet Mercan |
eman istemez
tarumar edip de gittin gideli dağınık acılar nizam istemez kalbimi yerinden söken bakışın menziller aşıyor rüzgâr istemez ayışığı vaveylama şahiddir şehrin caddeleri beni istemez yedi kat göklerde avazım gezer cana kast etseler eman istemez ağla zülfü siyah kötürüm kadın canan ilindeyim israf istemez selam yurdunda ismim söylenmez mekanı sınırlı canan istemez Ahmet Mercan |
iz
hem yaradır hem cana derman bu aşk beni diyar diyar götürür yüklesem derdimi taşımaz dağlar toplar sızımı da tad'a döndürür vay ateşler ortasında kalışım hangi deniz yangınımı söndürür çöller biter ceylan izlerin bitmez çarpar sonsuz yörüngede döndürür ya yüreğim / ya yangınlar / veya dağ bir gün beni sınırında öldürür Ahmet Mercan |
aydınlık
otuz üç yaşındaydı omuz omuza tosluyorduk karanlığa ölüm aklımızda son sıralarda bir gün tebessümü aradık ve anladık gitti onunla o kocaman çantana sıkıştırıp sağ yan meleğinden kalma evrakları gitmek kolaydır aydın bu kıyıda sensiz kalmayı deneyebilir misin bizimle şimdi yürürken üstüne çirkinliğin böyle boş bir yanımız ve gidiyorsun sen mütevekkil / alnı açık / telaşsız elimiz tutuşturduğun sonsuza uzanan alevden urganla kalmayı dene burda kalmayı dene çelikten dualara tutun da kuşların sesleri işaret olsun kesik sevgi cümlesisin aramızda güne aydın deyişimiz ondan ölüm seni giyindi güzellik yarışında ıssız ovalar boyu boşluk burkulmuş nehir damla damla nasıl düşer kayadan içinden yanar şikâyetsiz dağ aydın diye sesleniriz güneşle yağmur birlikte yağar yırtılmış bulutları kıskandıran gözlerle yürek yırtığında saklı durur duruşun öyle mütevekkil alnı açık / telaşsız seni sıradan olmayan dostlara sıradan olmayan düşmanlıklara anlatacağım kirsiz maviye / çizgisiz kağıda ve gözlerin kadar yeşil bu dinmeyen yağmura kuşlar uçar kader derim gidersin kader derim burda ben giden dost acıya hayat derim Ahmet Mercan |
su içer gibi hançer
alnımdaki çizgiler avucumun içinde kimsenin bilmediği bir pencere benimki gelip ceylan gözleri su içer gibi çölden akşam bir ordu bende uykular kan denizi elinde hançeriyle leyla geceme geldi ve bir daha gitmedi akşamı sahiplendi kentte türkü söylerim işitmez gökdelenler bulutlar anlar beni bir de suskun çeşmeler Ahmet Mercan |
kırık merdiven
yolculuk odur ki yollar arşa erişsin yıldız kulak versin de karıcalar söz dinlesin yağmurun gözlerinde düğün kursun periler niyaz eylesin şehir insin meleklerden geceye tebessümler geçmesin ince saz semai bizi dinlemeden inciniriz ömrün sonbaharında eski bir eşya gibi yaşamak istemeyiz gürültüye sarmasınlar bizi tenhada inlemeyi yeğleriz dönünce mahzenine günlerin okşar ebruli tuğra ısınır ellerimiz Ahmet Mercan |
alevden kelepçe
daldan düşmüş yaprağın vatanı hani rüzgâr taşıyamaz bilirim yükümü hiçbir diyar kalıyorum çaresiz serapsın kaçtıkça yaklaşılan sığındığım her liman taşıyor seni bana kesilmiş cümle gibi gideceğim bunu bil dağ oluyorsun yaklaşan bense kaçışan deniz mekânsız tenhadayım telaşlı / çaresiz yağmurdan alır sükût susmayan gözlerini |
sürgün özlemler
bakışların yana düştüğü zaman göğsünde bir hazan bahçesi vardır yokluğunda sen sanırsın ben varım varlığımı acılardan sor hele gülyüzlü çağın örsünden gelir bir ince sızıntı çağırır beni ellerim ufkundan ışık dilenir yeter ki, izinden ayırma beni kirpiklerimde ıslak bir ünlem yanar hayat her saniye depremler sunar başucuma sonsuzluk sayfalarını karıştırır boşluğa sayhalar salar ben bilirim sensiz hecelerimi kelime kuramam öksüz günlerim kırık notalardan eksik bestemi bastırır kalbime özlemim derim pazarlara sürmem yürek yaramı yaram benim candamarımdır taşımaz kantarlar ağırlığımı ateşi kül eden yangınım vardır Ahmet Mercan |
isli mavi
bir çocuk koşuyor kurşun daha hızlı güvercin uçuyor uçak daha hızlı beyaz bir bulut buruşup yere düşüyor üstünde "insanlık öldü" yazılı Ahmet Mercan |
Cevapsız Büyüyen Soru
Mesut Yabanigül'e... bir çığlık oldum yükseldim gözyüzüne Hiroşima'dan ben suçumu anlayamadan koşarken yığılıp kaldım Halepçe'de Hama'da ben dudağında gülücüğü donan elinde çemberiyle oracıkta kalakalan elleri yakanızda ölen çocuğum kardeşlerimi duyarım Filistinde gökyüzüne tırmanan ateş çemberi Bosna'da ölümü baharda yaşayan ben soğuk çehreler arasından gülücüğe kapı aralayan ben bezbebeğini ağlatmadan ölen Azarbaycanlı çocuğum hiçbirşey istememiştim sizden oyuncaklarımı bile yapardım ben anladan anlayamadan düştüm bir cevap istiyorum sizden bir cevap ben hangi suçtan öldürüldüm evcilik oynadığım evim çocuklarımı bekleyen yemeklerim tarumar edilirken gözlerimi saran alevler içinde annemin bana koşan çığlığı da eridi yeryüzünde yasımı tutsun çiğdemler durmadan kardeşlerime duâdayım ben yanımda ordu ordu melekler Asya'da Ortadoğu'da Afrika'dayım ben ben anneme, ben bebeğime ben babamın eve dönüşüne doyamadan elleri yakanızda ölen çocuğum Ahmet Mercan |
ah-ı kadim
Taner Yüncüoğlu'na sal sabrını okyanuslar üstüne acı gelir yürek yırtar derdim oy! gün gelir güne dayanır yıkılır birdün bu dağlar sevin o zaman, çıldır yüzün ayan, yüzün ak değil mi ki, yol almışsın sıratta meğer ki, yalın ayak taş merdiven toprak yular inişe çeker beni hezeyan yolumda bin bir tuzak ben aşkı kamçılayan küheylan dağı delen gürzün nabzı bende attıkça yıkansın perçemler müjde suyunda nebiler izinde sürgün süvari ok salar gül bahçesine süngü ucunda dağ derim dost anlarım ölümüne sadık ölümüne vefa kumaşlara ilmek salan ellerin taşısın beni de mavi sabaha dalgaları Nuh'a beşik yapan yar iksirin içinde ok'um kalmıştır senden gelen başım gözüm üstüne yar uğruna bir ah çekmek bende murad olmuştur Sürgün Özlemler-Ahmet Mercan |
Gökyüzü Depremleri
-Filistin Direnişine- Kudüs göklerinde kara bulutlar Bulutlar içimde ışık saçarlar Filistin'de küçük beyaz yumruklar Anne feryatları gökleri sarsar Hadi Ammar Hadi Ammar durma at Ebabiller sana kanat çırparlar Taşından büyük öfken bilenir Yüreğin kadar sıkı avuçlarında Süleyman seni seyreder sana güvenir Mescid-i Aksâ'nın kapılarında Attığın taşları taşır melekler Büyütür götürür hedefe kadar Varsın duymasın duyarsız yürekler Melekler seninle cennete kadar Ahmet Mercan |
Yollara Düşen Düşler
-Ömer Karaoğlu'na Senin sevdana çarpılanların Öfkesi yansır zulüm çağına Zamanlar içinde bir zaman adı Muştular taşır gece ardına Hira'da bir haber geçer toprağa Şafaklar ağar onun adına Hicretle yollara işlenen sevda Yetiştirmeli zamanı senin çağına Eller gönüller konur üstüste O'nun adıyla O'nun adına Şafaklar ağartan gözyaşlarıyle Mersiye yazılır gül sevdasına Düşler bağışlar haberin senin Çağın gülyüzlü çocuklarına Ahmet Mercan |
sır
gözlerine göz koymuşum beni de sayfana kazırsın diye dualarım senin ile sabahlar umar geçitleri senle geçmeyi sana bensiz bir noksanlık erişmez ya sensiz ben neyleyeyim o günde Ahmet Mercan |
alabora
akşam sahipsiz değil hüzün akşamsız değil bu yürekte bu sızı hesaba gelir değil açık denizlerdeyim fırtınam eksik değil yelkenim alabora limanım belli değil kervanını yitirmiş kanatsız bir göçmen kuş kanıyor kanatları yönleri bellli değil yücelmiş söz dağında suskun kalmış sözcükler gürültü kesmiş yolu söylevler belli değil Ahmet Mercan |
kar ve zaman
adın yavaş yavaş erir değer ellerine yabancı diyar yakını yanında yakınca zaman takılır gökyüzüne kalır ihtiyar keskin bıçakların yere düşüşü zaman mı içti tüm nehirleri ipini koparmış evsiz gökyüzü uçurtma sanırsın yorgun gözleri yaslan geçmişin geçen dağına akrep yelkovanı boğdu denizde yerinde ağaçlar dururken yeşil nereye koşuyor bu sarı nehir ahmet mercan |
takvimsiz şubat
bu devir lisan üstüdür sana nasıl anlatsam yas tutar tüm sözcükler paletler cümle keser güne önce güneşten siyahın sesi girer söze kurşun akar denize kirli niyet korkudur alınır satılır sana nasıl anlatsam buğdaysız başaklar uçmayan kuşlar göktendir diye suya düşen yıldızın saçlarını yoldular bir boğanın gözlerinde kırmızı daha masum ölüm sonrası sözlerden genelgelerle açmaz çiçekler kurşun yağmura işlemeş bilinmedik bilmeceleri yoktur fakat bunu bilmezler an kara tüm zamanlar kara lisan üstü anlatılmaz yüreğinin yerine güvenirse insan namlulara taş taşırda güneş yolunda sükût düğmelerini çözer uçurumlara güvenirse insan namlulara anlamın içi barut gökyüzü çöl atar kendini sarı sulara yüreğinden telaşla kaçıp insan / sığındığında namlulara Ahmet Mercan |
Şifre Bir
Bu Hüzme başka Pencereni terk et ey çocuk Bizi bize dokunan zamanla anla Bıçak gibi içimizde yürürdü yıllar Dilimizde kelepçe ayağımızda pranga... ikibinyirmibir / Ahmet Mercan |
All times are GMT +3. The time now is 00:52. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025