![]() |
El-Ezher Üniversitesinden Tartışılacak Çarşaf Vetvası!
Sühttp://www.islamiyonelis.com/resimle...rler/27808.jpgnni İslam'ın en önemli enstitüsü olan Mısır'daki El Ezher Üniversitesi'nin rektörü Şeyh Muhammed Said Tantavi, kadının yüzünü ve vücudunun tamamını baştan aşağı örten kara çarşafın İslami inançla bir ilgisi olmadığından yasaklanması için fetva çıkaracaklarını belirtti.. Vatan'ın haberine göre, Tantavi, Mısır'ın başkenti Kahire'de bir kız okulunu ziyareti sırasında çarşafla ilgili bir soruyla karşılaşınca, bir kız öğrenciden giydiği çarşafı çıkarmasını istedi. Ancak genç kız da çarşafının dini bir zorunluluk ve inancı olduğunu, çıkaramayacağını söyledi. Bunun üzerine Şeyh Tantavi de, çarşafın sadece bir gelenek olduğunu ve Kuran'ı Kerim'le bir alakası olmadığını ifade etti. El Ezher, daha önce de kadınların vücut çizgilerinin belli olmayacağı şartıyla bol pantolon giyebilecekleri fetvasını vermişti. AP Ajansı'na konuşan El Ezher üniversitesi güvenlik görevlileri de kendilerine sözlü olarak bir emir geldiğini, bundan sonra üniversitenin herhangi bir binasına veya üniversitenin alanına, baştan kara çarşaflı genç kızların bundan böyle alınmayacağının söylendiğini belirtti. EL EZHER HOCALARINDAN TANTAVİ'YE DESTEK.. Olayın arından AP ve REuters, Şeyh Tantavi'ye ulaşmak için birbirleriyle yarıştı. Ancak Tantavi'ye ulaşılamadı. Ama El Ezher Üniverstiesi Araştırma kurumlarından Şeyh Abdel Maotai Bayumi, AP'ye yaptığı açıklamada " Biz hep birlikte Nikabın, İslami olmadığını biliyoruz. Taliban kadınları çarşaf giymeye zorluyor. Ve bu iş giderek yayılıyor. Bunu yasaklamanın zamanı geldi" diye konuştu. |
Ahzâb Sûresi 59. Âyet-i Kerîme Tefsirli Meâli http://www.milligorus-forum.com/port.../wol_error.gifClick this bar to view the full image.http://img197.imageshack.us/img197/1254/ayet.jpg Ey Nebî(yy-i Zî Şân)! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle ki; cilbâblarından (bir kısmına dolanıp, diğer) bir kısmını (da uzuvlarının şeklini belli etmeyecek vaziyette) üzerlerine sarkıtsınlar. İşte sana! Bu (örtünmeleri), onların(, câriyelerden ve İslâm'ın yasakladığı bazı aşağılık işleri yapan kadınlardan seçilip) tanınmalarına ve (kötü insanlar tarafından) eziyet olunmamalarına daha yakın (bir davranış)dır. Allâh dâima (çokça bağışlayan bir) Ğafûr ve (kullarına çokça acıyan bir) Rahîm olmuştur. (Bu yüzden evvelce hicâb âyeti indiği halde, bu hususta dikkatli davranmayarak işlemiş olduğumuz günahlarımızı bağışlar ve bundan sonra emir tuttutğumuz için mükâfatınızı veririz.) ------------------------------------------------ Bu Âyet-i Kerîme'de geçen "Celâlib" kelimesinin müfredi olan "Cilbâb" kelimesine sahâbe ve tabi'în (Radıyallâhu anhüm) birkaç manâ vermiştir..: b) Hiçbir uvzun şeklini belli etmeyecek derecede bol olması ki; bu iki şart dikkatle düşünülecek olursa; günümüzde gelenek olarak bilinçsizce giyilen atkı-şalvar ve peştamal-dolaylığın bu şartlara hâiz olmadığı ortadadır. Hatta bazı yörelerin uyguladığı dize doğru çekilmiş çarşaflarda uygun değildir.a) İbni Abbas'tan(Radıyallâhu anhümâ) rivayet edildiğine göre; baştan aşağı örten dış elbisedir. b) İbni Cübeyr ve bazı ulemâ'ya göre; "Milhafe" ve "Mikne'a" dır. Bu da yüzle birlikte bütün bedeni örten peçe ve çarşaf anlamındadır. Diyânet eski reislerinden Ömer Nasûhî Bilmen; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Konyalı Mehmet Vehbî Efendi ve İzmirli İsmâil Hakkı (Rahimehullah) gibi son devrin en büyük müfessirleri cilbâb kelimesine önce "ÇARŞAF" sonra da "Ferace" manâsını vermişlerdir. Dolayısıyla burada örf de nazâr-ı itibara alınacak olursa, şehir kıyâfeti olarak, özellikle de Osmanlı kültürümüzde çarşaf öne çıkmaktadır. Nitekim Elmalılı merhûmun: "Bizler yetiştiğimiz zaman memleketlerimizde vâlidelerimizin tesettür tarzı çarşaftı. Bin üçyüz onda İstanbul'a geldiğim zaman, İstanbul hanımlarının bir peçe ilave edilmek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartı ile tesettür tarları da bu idi!" şeklindeki beyanları bu örfü bize anlatmakta yeterlidir. Ancak Âcem yurdunda ferace ve çarşaf kullanıldığı gibi, Anadolu'da atkı-şalvar, Erzurum yöresinde ihram ve Karadeniz bölgesinde peştamal-dolaylık isti'mal edilmiştir. Şu kadar var ki; bu örflerin her birinin İSLÂM'da kabul görmesi şu şartlara bağlıdır..: a) Tepeden tırnağa tüm bedeni örtmesi, Dolayısıyla isim takıntısından ziyâde, burada zikredilen şartların aranma zorunluluğu vardır. Ama şu demek değildir ki; "Örtün de, nasıl örtünürsen örtün!", zira burada "Örtünsünler!" buyurulmamış, bilâkis "Cilbâblarını üzerlerine çeksinler!" buyurularak, cilbâb namında bir isim belirtilmiştir. Demek ki; Allâh-u Te'âlâ'nın kadınlara emri, bu şartları barındıran çarşaflara bürünmeleridir. c) İçindeki şahsı süslü ve cazip göstermemesi, d) İçini gösterecek şekilde şeffaf olmaması,e) Yüz avret değilse de, zamanımızın fitnesi göz önünde bulundurularak çene altından değil de burun altından bağlanması, f) Allı-pullu ve gösterişli renk ve şekillere sahip olmayıp, erkeklerin nazarlarını bertaraf edecek bir özellikte olması ki; bu yüzden siyah renk kullanılmalıdır. Nitekim Ümmü Seleme (r.anha) Vâlidemiz'in:" 'Üzerlerine çarşaflarını çeksinler!' âyet-i kerîmesi inince Ensâr Hanımları dışarı çıkarken sanki başları üzerinde kargalar varmış gibi siyah kisvelere büründüler." (Abdürrezzak, el-Musannef: 2/123; Ebû Dâvûd, Libâs: 32, No: 4101,2/459; İbn Ebî Hâtîm, No: 17784,10/3154; İbni Kesîr: 6/471; Suyûtî, ed-Dürru'l-mensûr; 12/141; Âlûsî: 22/89) şeklindeki beyânı, bu hususta yeterli bir delildir. Bu şartlar göz önünde bulundurulduğu takdirde; günümüz MÜSLÜMAN Kadınlarının giydikleri; abâye, manto, etek-bluz, pardösü gibi kıyâfetlerin İSLÂM'la uzaktan yakından alâkası olmadığı açıkça ortaya çıkar. Zirâ bu tür kıyafetler ve üzerlerine atılan süslü-püslü başörtüler, tepeden tırnağa tüm bedeni örtmemekte, örtse de şekli belli etmekte, şekli belli etmese de giyeni cazip göstererek dikkatleri üzerine çekmektedir. Halbûki İSLÂM'ın istediği tesettür şekli; giyenin genç mi yaşlı mı, güzel mi çirkin mi olduğunu belli etmeyecek bir örtünmedir. |
Ahzâb Sûresi 59. Âyet-i Kerîme Tefsirli Meâli http://www.milligorus-forum.com/port.../wol_error.gifClick this bar to view the full image.http://img197.imageshack.us/img197/1254/ayet.jpg Ey Nebî(yy-i Zî Şân)! Eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle ki; cilbâblarından (bir kısmına dolanıp, diğer) bir kısmını (da uzuvlarının şeklini belli etmeyecek vaziyette) üzerlerine sarkıtsınlar. İşte sana! Bu (örtünmeleri), onların(, câriyelerden ve İslâm'ın yasakladığı bazı aşağılık işleri yapan kadınlardan seçilip) tanınmalarına ve (kötü insanlar tarafından) eziyet olunmamalarına daha yakın (bir davranış)dır. Allâh dâima (çokça bağışlayan bir) Ğafûr ve (kullarına çokça acıyan bir) Rahîm olmuştur. (Bu yüzden evvelce hicâb âyeti indiği halde, bu hususta dikkatli davranmayarak işlemiş olduğumuz günahlarımızı bağışlar ve bundan sonra emir tuttutğumuz için mükâfatınızı veririz.) ------------------------------------------------ Bu Âyet-i Kerîme'de geçen "Celâlib" kelimesinin müfredi olan "Cilbâb" kelimesine sahâbe ve tabi'în (Radıyallâhu anhüm) birkaç manâ vermiştir..: b) Hiçbir uvzun şeklini belli etmeyecek derecede bol olması ki; bu iki şart dikkatle düşünülecek olursa; günümüzde gelenek olarak bilinçsizce giyilen atkı-şalvar ve peştamal-dolaylığın bu şartlara hâiz olmadığı ortadadır. Hatta bazı yörelerin uyguladığı dize doğru çekilmiş çarşaflarda uygun değildir.a) İbni Abbas'tan(Radıyallâhu anhümâ) rivayet edildiğine göre; baştan aşağı örten dış elbisedir. b) İbni Cübeyr ve bazı ulemâ'ya göre; "Milhafe" ve "Mikne'a" dır. Bu da yüzle birlikte bütün bedeni örten peçe ve çarşaf anlamındadır. Diyânet eski reislerinden Ömer Nasûhî Bilmen; Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Konyalı Mehmet Vehbî Efendi ve İzmirli İsmâil Hakkı (Rahimehullah) gibi son devrin en büyük müfessirleri cilbâb kelimesine önce "ÇARŞAF" sonra da "Ferace" manâsını vermişlerdir. Dolayısıyla burada örf de nazâr-ı itibara alınacak olursa, şehir kıyâfeti olarak, özellikle de Osmanlı kültürümüzde çarşaf öne çıkmaktadır. Nitekim Elmalılı merhûmun: "Bizler yetiştiğimiz zaman memleketlerimizde vâlidelerimizin tesettür tarzı çarşaftı. Bin üçyüz onda İstanbul'a geldiğim zaman, İstanbul hanımlarının bir peçe ilave edilmek ve elde açık bir şemsiye bulunmak şartı ile tesettür tarları da bu idi!" şeklindeki beyanları bu örfü bize anlatmakta yeterlidir. Ancak Âcem yurdunda ferace ve çarşaf kullanıldığı gibi, Anadolu'da atkı-şalvar, Erzurum yöresinde ihram ve Karadeniz bölgesinde peştamal-dolaylık isti'mal edilmiştir. Şu kadar var ki; bu örflerin her birinin İSLÂM'da kabul görmesi şu şartlara bağlıdır..: a) Tepeden tırnağa tüm bedeni örtmesi, Dolayısıyla isim takıntısından ziyâde, burada zikredilen şartların aranma zorunluluğu vardır. Ama şu demek değildir ki; "Örtün de, nasıl örtünürsen örtün!", zira burada "Örtünsünler!" buyurulmamış, bilâkis "Cilbâblarını üzerlerine çeksinler!" buyurularak, cilbâb namında bir isim belirtilmiştir. Demek ki; Allâh-u Te'âlâ'nın kadınlara emri, bu şartları barındıran çarşaflara bürünmeleridir. c) İçindeki şahsı süslü ve cazip göstermemesi, d) İçini gösterecek şekilde şeffaf olmaması,e) Yüz avret değilse de, zamanımızın fitnesi göz önünde bulundurularak çene altından değil de burun altından bağlanması, f) Allı-pullu ve gösterişli renk ve şekillere sahip olmayıp, erkeklerin nazarlarını bertaraf edecek bir özellikte olması ki; bu yüzden siyah renk kullanılmalıdır. Nitekim Ümmü Seleme (r.anha) Vâlidemiz'in:" 'Üzerlerine çarşaflarını çeksinler!' âyet-i kerîmesi inince Ensâr Hanımları dışarı çıkarken sanki başları üzerinde kargalar varmış gibi siyah kisvelere büründüler." (Abdürrezzak, el-Musannef: 2/123; Ebû Dâvûd, Libâs: 32, No: 4101,2/459; İbn Ebî Hâtîm, No: 17784,10/3154; İbni Kesîr: 6/471; Suyûtî, ed-Dürru'l-mensûr; 12/141; Âlûsî: 22/89) şeklindeki beyânı, bu hususta yeterli bir delildir. Bu şartlar göz önünde bulundurulduğu takdirde; günümüz MÜSLÜMAN Kadınlarının giydikleri; abâye, manto, etek-bluz, pardösü gibi kıyâfetlerin İSLÂM'la uzaktan yakından alâkası olmadığı açıkça ortaya çıkar. Zirâ bu tür kıyafetler ve üzerlerine atılan süslü-püslü başörtüler, tepeden tırnağa tüm bedeni örtmemekte, örtse de şekli belli etmekte, şekli belli etmese de giyeni cazip göstererek dikkatleri üzerine çekmektedir. Halbûki İSLÂM'ın istediği tesettür şekli; giyenin genç mi yaşlı mı, güzel mi çirkin mi olduğunu belli etmeyecek bir örtünmedir. |
konuyu açan kardeşim şu başlıktaki "kara çarşaf" kelimesini ve o fotoğrafı kaldırsanız daha hoş olacak :güzel:
|
vatan'ın haberi bu kadar olur...
|
resim vatan gazetesine ait...
|
http://www.ensonhaber.com/images/news/195982.jpg
Doğan medyası tarafından geçilen bu haberin doğruluk payı meçhul!El-Ezher gibi önemli bir kurumun böyle bir fetva vereceğini sanmıyorum.Maksatlı bir haber olduğunu düşünüyorum.Üniversiteden bununla ilgili en kısa zaman cevap geleceğini tahmin ediyorum. |
Ne yapmaya çalışıyor bunlar nasıl böyle bir şey söyleyebilirler aklım almıyor...
Yazık çok yazık... Bunu söyleyenin hakikaten İslamdan Kurandan bii haber olması gerekiyor... Gelmiş geçmiş 300 bin küsür Müfessir cilbab'ı çarşaf olarak tefsir etmişken... Yakın zamanda'da İskilipli Atıf Hoca ile Said-i Nursi başta olmak üzere bir çok büyük Alimin bu konu hakkın'da kitapları eserleri bulunurken böyle bir söylemi kabul etmek mümkün değil... Özellikle Said-i Nursi nin "Tesettür Risalesi" adlı eseri bu konu hakkında en güzel açıklamaların bulunduğu eserlerden birisidir... İnşaallah yalan haberdir... |
Alıntı:
:güzel: terbiyesizler!! lafa bak "kara çarşaf".... |
''CEVİZİN ÖZÜNE İNEMEYENLER,TÜMÜNÜ KABUK ZANNEDERMİŞ...KARTEL MEDYASININ DURUMUDA BU EKSERİYETTEN..''
|
Bırakın insanlığın peşini, kim ne isterse giyinsin.
|
Peçe yasağının arkasında Sunni-Selefi çekişmesi!
Mısır'da peçenin yasaklanmasının arkasında Sünni-Selefi çekişmesi mi var?http://www.habervaktim.com/resim/resim89961_2.jpgMısır'da bulunan ve Sünni İslam inancının en yüksek otoritesi olarak kabul edilen El Ezher Üniversitesi'nde kız öğrencilerin yüzlerini örttükleri peçenin kullanılması yasaklandı. Görünürde Ezher Şeyhi Seyyid Tantavi'nin okul ziyaretinde bir kız öğrencide görerek tepki göstermesiyle gündeme gelen yasağın arkasında ise Mısır'da Selefi akımının giderek etkisini artırması olduğu belirtiliyor. Şiiliğin yanı sıra Suudi Arabistan kökenli Vahhabi-Selefi akımlarla mücadele eden Sünni kurumların başında gelen Ezher, son yıllarda Mısır'da yerel adı "nikab" olan peçe kullanımının gittikçe artmasının, ülkede Selefiliğin gittikçe yaygınlaşması şeklinde yorumluyor. Yasağa Müslüman Kardeşler ise sert tepki gösterdi. El Ezher Üniversitesi, hafta içinde tüm eğitim kurumlarında peçe takılmasını yasakladı. Ezher Şeyhi Muhammed Seyyid Tantavi yaptığı açıklamada, "Ezher Yüksek Konseyi, kızlara özel okullarda, eğitim kurumlarında ve yurtlarda öğretmen ve öğrencilerin peçe takması yasaklanmıştır." dedi. Hafta başında bir okulu ziyaret eden Tantavi nikablı bir kızın, peçesini açmasını isteyerek, bu tür kıyafetlerin İslam'da yeri olmadığını söylemişti. Kreşlerden üniversiteye Mısır'ın dört bir yanında ve diğer bazı Arap ülkelerinde eğitim kurumları bulunan Ezher'de yaklaşık 1 milyon öğrenci eğitim görüyor. Ezher kurumlarında okuyan yaklaşık 40 bin de yabancı öğrenci bulunuyor. FATIMİLERİN KURDUĞU EZHER, SELAHADDİN EYYUBİ'NİN FETHİYLE SÜNNİ KURUMUNA DÖNÜŞTÜ İsmini Hz. Peygamber'in kızı Fatımatu'z-Zehra'dan alan ve 971 yılında Şii öğretilerini yaymak için Fatımiler tarafından kurulan Ezher, Mısır'ın Selahaddin Eyyübi tarafından fethedilmesiyle Sünni inancının en önemli kurumlarından birine dönüştürülmüştü. Yüzyıllarca sadece erkeklerin eğitim gördüğü bir kurum olan üniversiteye 1961 yılından itibaren de kız öğrenciler alınmaya başlamıştı. Üniversite bünyesinde dini fakültelerin dışında tıptan sosyal bilimlere pek çok modern eğitim fakülteleri de bulunuyor. Tantavi açıklamasında kadınların sokaklarda ya da işyerlerinde peçe takmasına karşı olmadıklarını; ancak bunun abartılmasını da kesinlikle tasvip etmediklerini belirtti. Kadınlara özel yerlerde bile peçe takılmasının aşırılık olduğunu ifade eden Tantavi, bunun İslam'la bağdaşmasının mümkün olmadığını dile getirdi. Tantavi peçenin İslam'da bir yükümlülük değil, bir "gelenek" olduğunu da savundu. Konuyla ilgili olarak sık sık görüşlerini belirten Mısırlı din adamlarının önemli bir kısmı kadınların yüzlerini ve ellerini örtme zorunluluğu bulunmadığını; ancak bu tercihi kullananların da özgür olduğunu ifade ediyor. Ülkenin en önde gelen muhalif gruplarından Müslüman Kardeşler, karara sert tepki göstererek Tantavi'nin derhal istifa etmesini istedi. PEÇE KULLANIMI MISIR'DA DAHA ÖNCE DE YASAKLANMIŞTI Şiiliğin yanı sıra Suudi Arabistan kökenli Vahhabi-Selefi akımlarla mücadele eden Sünni kurumların başında gelen Ezher, son yıllarda Mısır'da peçe kullanımının gittikçe artmasının, ülkede Selefiliğin gittikçe yaygınlaşması şeklinde de yorumluyor. Mısır yönetimi bu tür selefi oluşumlara yönelik olarak sık sık baskınlar düzenliyor. Baskınlar çoğu kez yabancı kökenli öğrencilere yönelik de gerçekleştiriliyor ve bu öğrenciler sınır dışı ediliyor. Ezher'den önce de başta Mısır'ın en prestijli üniversitelerinden Kahire olmak üzere pek çok yüksek öğretim kurumu peçeyi yasaklayan kararlar almıştı. Ancak başörtülü öğrenciler üniversitelere serbestçe girebiliyor. Son yıllarda yapılan tüm kamuoyu yoklamalarında Mısır, dünyanın en dindar ülkeleri arasında yer alıyor. Ülke nüfusunun yüzde 7-10'unu oluşturan Hıristiyanlar da Hıristiyan dünyasının en dindarları arasında bulunuyor. Ülkede geçtiğimiz yıl da camilerin önemli bir bölümünün bağlı olduğu Vakıflar Bakanlığı, camilerde görevli kadınların peçe takmasını yasaklamış, ancak bu karar yürürlüğe konamamıştı. Aynı şekilde Sağlık Bakanlığı'nın bir süre önce hemşirelere yönelik getirdiği peçe yasağı uygulanma imkanı bulamamıştı. Son yıllarda sık sık peçe ve başörtüsü konularında yapılan çıkışlar ülkede tansiyonun yükselmesine sebep oluyor. UNESCO Genel Direktörlüğü için yarışan; fakat Bulgar rakibine karşı kaybeden Kültür Bakanı Faruk Hüsni, 2006 yılında yaptığı açıklamada başörtüsü takanların sayısındaki artışın, ülkenin geriye doğru gittiğini gösterdiğini belirtmiş, bu açıklaması din adamları sert eleştirilere sebep olmuştu. Tantavi de 2003 yılında Fransa'nın liselere getirdiği başörtüsü yasağının o ülkenin içişleri sorunu olduğu yönünde görüş açıklayınca sert itirazlarla karşılaşmıştı. Ezher Rektörü'nün de üzerinde bulunan Ezher Şeyhi, Mısır protokolünde devlet başkanı ve başbakandan sonra üçüncü sırada bulunuyor ve başbakan ile aynı derecede kabul ediliyor. Ezher Şeyhi bizzat devlet başkanı tarafından atanıyor ve fetvaları bağlayıcı bulunuyor. Ülkede aynı zamanda Mısır Müftüsü'nün de fetva verme yetkisi var. (CİHAN) |
Bu yasağı koyanlara sormak lazım; Farz edelim ki çarşafın dinde yeri yok. Peki din çarşafı yasaklamış mı? Kimse evet yasaklamış diyemez. Sadece yeri yok diyebilir. Sırf Kur'an'da geçmiyor diye bir şeyi yasaklayacaksanız, o zaman arabaları, televizyonları, kotları, t-shirtleri, gömlekleri.. kısacası Kur'an'da geçmeyen herşeyi yasaklayalım.
Elbette ona karşı çıkacaklar. Peki neden insanların inançları doğrultusunda kendi özgün iradeleriyle giydikleri/kullandıkları şeyler yasaklanır ki? Dinde yeri olmamasına rağmen, ağaca çaput bağlayanlara bile yasak koyamazsınız. Sadece uyarırsınız. Yİne de inançlarını o şekilde yaşamak istiyorlarsa elbette yaşayacaklar. Bu kimseyi ilgilendirmez. Kimse buna yasak da koyamaz. |
Provokasyonel bir karar gibi görünüyor.Ya zatten kalbi mutmain olanlar için başkalarının kararları bişi ifade etmemelidir.
|
Gerçek olmadığı kanaatindeyim..El-Ezher Üniversitesinde gerçekten Ehl'i Sünnet hocalar vardır..
|
Peçe haberini çarşafa dönüştürüp kafa bulandıran kartel medyasını kınıyorum ikisi arasında dağlar kadar fark var...
Ama fark etmez Hanefi mezhebine göre farz olmasa'da faziletli olduğu için Peçe'de var islam'da... |
Peçe yasağı isteyen Kanadalıların dayanağı...
El Ezher'i referans gösterdiler, Kanada'da yasaklansın dediler. http://www.habervaktim.com/resim/resim90133_2.jpgMüslüman Kanadalılar Kongresi, federal hükümete çağrıda bulunarak, ülke genelinde peçe ve çarşaf yasağı getirilmesini istedi. Çarşaf ve peçe kullanmanın kadınların özgürlüğünü kısıtladığı vurgusu yapıldı. Kongre adına yazılı açıklama yapan sözcü Farzana Hasan, çarşaf ve peçenin Kur'an ayetleriyle emredilmiş hükümler olmadığını belirterek, "Her iki giyim şekli de, İslami öğretiden ziyade Orta Doğu kültürünün birer parçasıdır" dedi. "Yüzünüzü kapatmanız, kimliğinizi gizlemenizdir" diye konuşan Hasan, bu durumun Müslüman kadınlar açısından çoğu zaman güvenlik sorunu oluşturduğuna işaret etti. Kanada'nın kadın-erkek eşitliğini anayasayla güvence altına aldığını hatırlatan Hasan şunları kaydetti: "Konulacak yasak, zaten az sayıda olan, ama çoğu kullanmak zorunda olduğu için çarşaf giyip peçe takan Müslüman kadınlara özgürlüğünü verecektir. El Ezher Şeyhi Muhammed Tantavi de, peçe ve çarşafın Kur'an'da yer almadığına ilişkin fetva vermiştir. Kanada devletinin, bu ortaçağ kalıntısı kadın düşmanı uygulamasına son verme konusunda adım atmasını istiyoruz." Farzana Hasan, getirilecek yasağın, başörtüsünü kapsamasını istemediklerini sözlerine ekledi. Kanada İslam Kongresi'nin eski Başkanı ve Guelph Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammed El-Masri de, peçe ve çarşafın kültürel giysiler olduğunu belirterek, bunları dileyenin kullanabileceğini ifade etti. El-Masri, "İslam'ın örtünme emri, dünya kültürlerinde değişik uygulamalar bulmuştur. Önemli olan, dinin emir ve usulüne göre örtünmedir" dedi. AA |
All times are GMT +3. The time now is 04:24. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025