Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Haberler (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=120)
-   -   "AK Parti ve Fethullah Gülen Hareketini Bitirme" Belgesi Orijinal Çıktı! (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=118604)

Ertuğrul ÖZGÜL 10-23-2009 20:15

"AK Parti ve Fethullah Gülen Hareketini Bitirme" Belgesi Orijinal Çıktı!
 
'İrtica ile mücadele eylem planı' belgesinin orjinalinin bir ihbar mektubu ile birlikte Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara gönderildiği ileri sürüldü.

İrticayla Mücadele Planı, Taraf gazetesinin 12 Haziran 2009 tarihli sayısıyla gündeme gelmişti.
'AKP ve Gülen'i Bitirme Planı' başlıklı haberde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında, bir şüphelinin ofisinde yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen bir belgeye istinaden, Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' adı altında bir çalışma yapıldığı belirtiliyordu.

Çalışmayı içeren belgenin altında 3. Bilgi Destek Şube Müdürü Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in paraf ve imzasının bulunduğu iddia edilmiş ve belgeye ait fotokopiler yer almıştı.

Taraf gazetesinde yayımlanan haber üzerine Genelkurmay Başkanlığı'nca soruşturma emri verilmiş ve aynı gün Askeri Savcılık tarafından olayla ilgili soruşturma başlatılmıştı.

Belgenin sahte olmasının anlaşılması üzerine Genelkurmay Başkanlığı, doğruluğu ortaya konulamayan belgeyi üretenler, sızdıranlar ve yayımlayanlar hakkında gerekli soruşturmanın yapılması amacıyla dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilmesi kararlaştırmış ve "Sahte belge üretenler yargılansın" demişti.

Soruşturmayla ilgili 7 Ağustos 2009 tarihinde de yetkisizlik kararı verilmişti.

"İrtica İle Mücadele Planı" iddialarıyla ilgili ifadesi istenen Albay Dursun Çiçek "örgüt üyeliği" suçlaması ile tutuklanmış ve Hasdal Askeri Cezaevi'ne konulmuştu.

Kurmay Albay Dursun Çiçek tutuklanmasının ardından 24 saat geçmeden avukatlarının tutukluluğa yaptığı itiraz üzerine tahliye edilmişti.
(cnnturk.com)

İŞTE DURSUN ÇİÇEK'İN İMZASINI TAŞIYAN VE KAMUOYUNDA 'AK PARTİYİ VE GÜLEN'İ BİTİRME PLANI OLARAK BİLİNEN BELGENİN ORTAYA ÇIKAN İLK FOTOKOPİLERİ

http://img203.imageshack.us/img203/2...2376777263.jpg

http://img237.imageshack.us/img237/2...3776795043.jpg

http://img266.imageshack.us/img266/8...4576704663.jpg

http://img514.imageshack.us/img514/6...5876794853.jpg

timetürk

Ertuğrul ÖZGÜL 10-23-2009 20:32

Komplo belgesinde flaş gelişme


'İrtica ile mücadele eylem planı' belgesinin orjinalinin bir ihbar mektubu ile birlikte Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara gönderildiği ileri sürüldü.


Belgenin orijinalinin savcılara, bir subay tarafından gönderildiği iddia ediliyor.

ÇİÇEK BÜTÜN BELGELERİ YAKTI

İddiaya göre, belgeyi gönderen subay bir de ihbar mektubu kaleme aldı ve "Tartışmaların başladığı dönemde Albay Dursun Çiçek'in odasındaki belgelerin imha edildiğini, kendisinin sadece bu belgeyi kurtarabildiğini" yazdı.

Belgenin, orijinal olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi bekleniyor.

BAŞSAVCI:SORUŞTURMA GİZLİ

Başsavcı vekilleri Çolakkadı ve Seçkin, Başsavcı Engin ile bir görüşme yaptı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'inde gündeminde "belge" vardı. Cengiz , 'irticayla mücadele eylem planı" ile ilgili, "Soruşturma gizli. Ben de belgenin gelip gelmediği yönünde bilgi yok" dedi.



-----------------------------------------------------------

ÇİÇEK'İN İMZASI TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNİ SARSMIŞTI

İrticayla Mücadele Planı, Taraf gazetesinin 12 Haziran 2009 tarihli sayısıyla gündeme gelmişti. Belgede, AK Parti ve Fethullah Gülen cemaatini yıpratmak için yapılması gerekenler sıralanıyordu.

'AKP ve Gülen'i Bitirme Planı' başlıklı haberde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında, bir şüphelinin ofisinde yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen bir belgeye istinaden, Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı' adı altında bir çalışma yapıldığı belirtiliyordu.

Çalışmayı içeren belgenin altında 3. Bilgi Destek Şube Müdürü Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in paraf ve imzasının bulunduğu iddia edilmiş ve belgeye ait fotokopiler yer almıştı.

Taraf gazetesinde yayımlanan haber üzerine Genelkurmay Başkanlığı'nca soruşturma emri verilmiş ve aynı gün Askeri Savcılık tarafından olayla ilgili soruşturma başlatılmıştı.

Albay Dursun Çiçek "örgüt üyeliği" suçlaması ile tutuklanmış ve Hasdal Askeri Cezaevi'ne konulmuştu. Kurmay Albay Dursun Çiçek tutuklanmasının ardından 24 saat geçmeden avukatlarının tutukluluğa yaptığı itiraz üzerine tahliye edilmişti.

ASKERİ SAVCILIK: BELGE GENELKURMAY'DA DÜZENLENMEDİ

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'ca yapılan soruşturma sonuçlarına göre "belge" Genelkurmay'da hazırlanmamıştı. Askeri Savcılık yaptığı açıklamada şu sonuca vardığını açıklamıştı: "Taraf gazetesindeki habere konu olan ve ayrıca AKP'nin suç duyurusunda bulunduğu belgenin, Genelkurmay Başkanlığı karargahında düzenlenmediği tespit edildi. Böyle bir belgeyle ilgili olarak gerek elektronik ortamda, gerekse yazılı kayıtlarda herhangi bilgi, belge, emir veya emareye rastlanılmadı."

Belgenin sahte olduğu kanısına varan askeri savcılık kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti.

İLKER BAŞBUĞ "KAĞIT PARÇASI" DEMİŞTİ

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı`nda düzenlediği basın toplantısında, `Eylem Planı` belgesini bir kağıt parçası olarak değerlendirmiş, birilerinin TSK'yı yıpratmaya çalıştığını söylemişti.

miş ve belge kriminal incelemeye tabi tutulmuştu.
Albay Dursun Çiçek'in 21 resmî evrakta kullandığı imza Emniyet Genel Müdürlüğü'nün İstanbul Bölge Kriminal Laboratuvarı'nda incelenmiş söz konusu belgelerdeki imzaların, eylem planının altındaki ile aynı olduğu tespit edilmişti.

Emniyet dışında Jandarma Jandarma Kriminal Laboratuarında yapılan incelemede de planın altındaki imzanın 'Albay'ın elinin ürünü olabileceği'ne vurgu yapılmıştı.

O BİRİM LAĞVEDİLDİ

Belge ile ilgili haberlerin yayınlanmasının ardından Genelkurmay, "AKP ve Gülen'i Bitirme Planı"nın altında imzası olan Kurmay Albay Dursun Çiçek yönetimindeki, psikolojik harekâttan sorumlu 3. Bilgi Destek Şubesi'ni kapatıp yerine yeni bir birim kurdu.

Çiçek'in 2008'den beri yönettiği 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü, Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'na bağlı olarak psikolojik operasyonlar yapıyordu.

Kapatılan 3. Bilgi Destek Şubesi'nin yerine aynı alanda çalışacak yeni bir birim kuruldu. Genelkurmay Başkanlığı Özel Sekreterliği'ne bağlı olacak bu birime Çiçek dahil, karargâhta "çok güvenilen" 10 subay atandı.

AK PARTİ'DEN SUÇ DUYURUSU

AK Parti, Genelkurmay Harekât Başkanlığı'nda hazırlandığı iddia edilen ''İrticayla Mücadele Eylem Planı'' ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştu. Ankara Adalet Sarayı'na gelen AK Parti Genel Sekreteri İdris Naim Şahin ve AK Parti Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, suç duyurusu dilekçesini Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu'na sunmuştu.

Dilekçede, 12 Haziran 2009 tarihinde Taraf Gazetesi'nde yayınlanan "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nda yer alan bilgilere yer verilerek, "Gerekli soruşturmanın yapılarak suç fail veya faillerinin ortaya çıkarılması ve cezalandırılmaları hususunda gereğini arz ve talep ederiz." denilmişti.













zaman

Ertuğrul ÖZGÜL 10-23-2009 20:32

http://img514.imageshack.us/img514/3892/ymkomplo2k.jpg

Ertuğrul ÖZGÜL 10-24-2009 07:53

Başbuğ'un ‘kağıt parçası' belge çıktı
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un ‘kağıt parçası' dediği ‘Millete Komplo Planı'nın orijinal belgesinin, kurtarılan birkaç ekiyle birlikte Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün eline geçtiği öğrenildi



MURAT ALAN'ın haberi...

‘Millete Komplo Planı'nın orijinal belgesi, kurtarılan birkaç ekiyle birlikte Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'ün eline geçtiği öğrenildi.

Adli kaynaklardan edinilen bilgilere göre, ‘İrtica ile mücadele eylem planı' belgesinin orijinalinin bir ihbar mektubu ile birlikte Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara gönderildiği ve belgenin orijinalinin savcılara ‘Vatansever subaylar' imzasıyla postalandığı, belirtiliyor. Orijinal belgenin savcılara, bir subay tarafından gönderildiği iddia ediliyor. Adli kaynaklardan edinilen bilgilere göre, belgeyi gönderen subay, bir de ihbar mektubu kaleme aldı ve “Tartışmaların başladığı dönemde Albay Dursun Çiçek'in odasındaki belgelerin imha edildiğini, kendisinin sadece bu belgeyi kurtarabildiğini” yazdı.

Belgenin, orijinal olup olmadığının tespiti için İstanbul Emniyeti'ne gönderileceği, belgenin kriminal incelemeye tabi tutulduktan sonra Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesi bekleniyor.

BÜTÜN DELİLLERİ İMHA ETMİŞLER
“Vatansever Subaylar” rumuzla yazılan mektupta, TSK bünyesinde bulunan ve darbeci uzantıların devamı olduğu belirtilen ekibin ‘Millete Komplo' belgesinin ortaya çıkmasından sonra aceleyle Albay Dursun Çiçek'in ofisine geldiği, Çiçek'in bilgisayarlarının detaylıca incelendiği ve illegal olduğu belirtilen bütün çalışmaların imha edildiği ifade edildi. Aynı ekibin klasörler halinde ilgili birimlere iletilmek üzere bekletilen ve aralarında ‘Millete Komplo' belgesinin ve eklerinin bulunduğu çalışmaları da imha ettiği iddia edildi. Mektuba göre kendilerinin olay öncesinde belgenin ‘kağıt parçası' olarak küçümsenen ilk sayfasını ve birkaç ekini kurtarmayı başardıkları belirtildi.

BAŞSAVCILIKTA HARARETLİ TOPLANTI
Öte yandan belgenin ulaşması ile birlikte İstanbul Adliyesi'nde de ciddi bir hareketlilik yaşandı. Ergenekon soruşturması savcısı Zekeriya Öz ve Fikret Seçen, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Turan Çolakkadı ve Başsavcı Aykut Cengiz Engin ile bir görüşme yaptı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'in de gündeminde ‘belge' vardı. Cengiz, ‘İrticayla mücadele eylem planı' ile ilgili, “Soruşturma gizli” dedi.

ÇİÇEK'İN İMZASI, TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİNİ SARSMIŞTI
“İrticayla Mücadele Planı”, Taraf gazetesinin 12 Haziran 2009 tarihli sayısıyla gündeme gelmişti. Belgede, AK Parti ve Fethullah Gülen Hocaefendi cemaatini yıpratmak için yapılması gerekenler sıralanıyordu. “AKP ve Gülen'i Bitirme Planı” başlıklı haberde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca yürütülen soruşturma kapsamında, bir şüphelinin ofisinde yapılan aramada ele geçirildiği iddia edilen bir belgeye istinaden, Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde ‘İrtica ile Mücadele Eylem Planı' adı altında bir çalışma yapıldığı belirtiliyordu.

İLKER BAŞBUĞ “KÂĞIT PARÇASI” DEMİŞTİ
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı'nda düzenlediği basın toplantısında, ‘Eylem Planı' belgesini bir ‘kağıt parçası' olarak değerlendirmiş, birilerinin TSK'yı yıpratmaya çalıştığını ileri sürmüş ve belgeyi hazırlayanların belirlenmesi için savcılığı harekete geçmeye çağırmıştı.

ANCAK 3 GÜN SONRA ÇİÇEK'İN OFİSİ ARANMIŞTI
‘Millete Komplo' belgesinin askerî savcı tarafından yürütülen soruşturma safhası ise tam bir skandala dönüşmüştü. Albay Dursun Çiçek “örgüt üyeliği” suçlaması ile tutuklanmış ve Hasdal Askerî Cezaevi'ne konulmuştu. Kurmay Albay Dursun Çiçek tutuklanmasının ardından 24 saat geçmeden avukatlarının tutukluluğa yaptığı itiraz üzerine tahliye edilmişti.

Askerî savcı ancak 3 gün sonra Dursun Çiçek'in ofisini incelemeye karar vermiş ve “yapılan incelemede belgenin varlığını kanıtlayacak hiçbir delile ulaşılamamıştır” ifadeleri kullanılmıştı. Bu arada Dursun Çiçek görevden alınmamış, tuğgeneral olması ise kamuoyunun tepkisi üzerine engellenmişti.











http://img43.imageshack.us/img43/5089/vakitlogo1.jpg

Ertuğrul ÖZGÜL 10-24-2009 07:53

http://img198.imageshack.us/img198/9352/resim915971.jpg

Ak_Urfalı 10-24-2009 10:34

Kirli tezgahın ıslak belgeli imzası çıktı !!!
 
http://image.haber7.com/haber/haber7...0085611501.jpg
Kamuoyunda 'AKP ve Güleni bitirme planı' olarak bilinen Kurmay Albay Çiçek imzalı planda dün çok önemli bir gelişme yaşandı. Askeri savcılığın kovuşturmaya gerek görmediği belgelerin orjinali 5 ay sonra ıslak imzalı haliyle çıktı.

Kamuoyunda 'millete ve hükümete kirli tezgâh' olarak bilinen Kurmay Albay Dursun Çiçek imzalı eylem planında dün çok önemli bir gelişme yaşandı. Ergenekon tutuklusunun bürosunda çıkan ve Taraf gazetesinin 12 Haziran'da 'AKP ve Gülen'i bitirme planı' manşetiyle duyurduğu belgenin orijinali ortaya çıktı. Genelkurmay için hazırlandığı iddia edilen belgeyle ilgili günlerce 'sahte imza' tartışmaları yapılmıştı.
Teminat vermişti: Belge doğruysa soruşturma açılır
Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 'kâğıt parçası' olarak nitelendirdiği belgenin ıslak imzalı aslı yaklaşık 5 ay sonra ortaya çıkarıldı. Edinilen bilgilere göre 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlığını taşıyan 4 sayfalık belgenin orijinali, muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırıldı. Çiçek'in ıslak imzasının yer aldığı belgeyi gönderen subay, ihbar mektubunda ise çarpıcı bilgiler verdi. Dursun Çiçek'in görev yaptığı birimde belgeyle ilgili tüm evrakların ve bilgisayar kayıtlarının imha edildiğini kaydeden subay, sadece 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlıklı söz konusu belgeyi kurtarabildiğini belirtti.
Gelişme üzerine dün Sultanahmet Adliyesi'nde hareketli saatler yaşandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, öğle saatlerinde başsavcı vekilleri ve Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların ikisiyle yaklaşık 1,5 saat görüştü. Adliyeden ayrılırken gazetecilerin sorularını cevaplayan Engin, soruşturmanın gizli olduğunu, bilgi veremeyeceğini söyledi.
İlk olarak, Ergenekon kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk'ün (emekli üsteğmen) bürosunda bulunan belge, kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra hükümet, belgede yer alan planları yargıya taşımış, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.
Taraf Gazetesi'nin 12 Haziran'da 'AK Parti ve Gülen'i Bitirme Planı' başlığıyla yayımladığı 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda dudak uçuklatan senaryolar yer alıyordu. Belgenin aslının bulunduğu haberi dün gündemi sarstı. TRT 2, CNN Türk ve Haber Türk'ün yanı sıra birçok internet sitesinin haberine göre, 'Kaos Planı'nın orijinali muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara gönderilmişti. Belgede, kamuoyuna Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan askerlerin 'masum' olduğunun empoze edilmesi gerektiği belirtiliyor. Genelkurmay Harekât Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlandığı iddia edilen belgede, Çiçek'in imzası bulunuyordu. Plan, 'AK Parti hükümeti' ve Fethullah Gülen'i hedef alıyordu.
Dehşet senaryoları kamuoyunu sarsmıştı
'Durum', 'Vazife' ve 'İcra' ana başlıkları altında hazırlanan planda Fethullah Gülen, AK Parti'ye destek olmakla suçlanıyordu. Gülen ve sevenleriyle ilgili geliştirilen stratejiler 'bu kadar da olmaz' dedirten cinstendi. Planın 'Durum' başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması açık bir dille eleştiriliyor.
Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 'kâğıt parçası' olarak nitelendirdiği belgenin ıslak imzalı aslı yaklaşık 5 ay sonra ortaya çıkarıldı. Edinilen bilgilere göre 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlığını taşıyan 4 sayfalık belgenin orijinali, muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırıldı. Çiçek'in ıslak imzasının yer aldığı belgeyi gönderen subay, ihbar mektubunda ise çarpıcı bilgiler verdi. Dursun Çiçek'in görev yaptığı birimde belgeyle ilgili tüm evrakların ve bilgisayar kayıtlarının imha edildiğini kaydeden subay, sadece 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlıklı söz konusu belgeyi kurtarabildiğini belirtti.
Gelişme üzerine dün Sultanahmet Adliyesi'nde hareketli saatler yaşandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, öğle saatlerinde başsavcı vekilleri ve Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların ikisiyle yaklaşık 1,5 saat görüştü. Adliyeden ayrılırken gazetecilerin sorularını cevaplayan Engin, soruşturmanın gizli olduğunu, bilgi veremeyeceğini söyledi.
İlk olarak, Ergenekon kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk'ün (emekli üsteğmen) bürosunda bulunan belge, kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra hükümet, belgede yer alan planları yargıya taşımış, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.

Taraf Gazetesi'nin 12 Haziran'da 'AK Parti ve Gülen'i Bitirme Planı' başlığıyla yayımladığı 'İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nda dudak uçuklatan senaryolar yer alıyordu. Belgenin aslının bulunduğu haberi dün gündemi sarstı. TRT 2, CNN Türk ve Haber Türk'ün yanı sıra birçok internet sitesinin haberine göre, 'Kaos Planı'nın orijinali muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara gönderilmişti. Belgede, kamuoyuna Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan askerlerin 'masum' olduğunun empoze edilmesi gerektiği belirtiliyor. Genelkurmay Harekât Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlandığı iddia edilen belgede, Çiçek'in imzası bulunuyordu. Plan, 'AK Parti hükümeti' ve Fethullah Gülen'i hedef alıyordu.
Dehşet senaryoları kamuoyunu sarsmıştı
'Durum', 'Vazife' ve 'İcra' ana başlıkları altında hazırlanan planda Fethullah Gülen, AK Parti'ye destek olmakla suçlanıyordu. Gülen ve sevenleriyle ilgili geliştirilen stratejiler 'bu kadar da olmaz' dedirten cinstendi. Planın 'Durum' başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması açık bir dille eleştiriliyor. 'İrticacı' grupların TSK'yı yıprattığı savunuluyor: "İrticai gruplar tarafından TSK başta olmak üzere devletin resmî kurumlarını yıpratmak üzere yoğun faaliyetler yürütülmekte, Ergenekon adı altında TSK'ya büyük emekleri geçmiş, emekli ve muvazzaf askerî personele yersiz ithamlarda bulunularak lekelenmeye çalışılmaktadır."
Planı hazırlayanlar, 'düşman unsurları' ve bunlara karşı alınması gereken önlemleri de tek tek sıralamış. Buna göre, toplumun bir kesimi 'düşman' olarak görülüyor. Burada da TSK'nın yıpratılmak istendiği ileri sürülüyordu.
İşte insanın kanını donduran 'Kaos Planı'ndan çarpıcı bölümler:
Düşman unsurlar, Atatürk ilke ve inkılaplarını ortadan kaldırarak, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkmak ve yerine dinî esaslara dayalı bir rejim kurma hedeflerini engelleyecek tek kurum olarak TSK'yı görmekte.
(Planlama ve Genel Faaliyetler Bölümü) İcra edilen propagandalarda dine karşı olunmadığı teması işlenecektir.
Eylemler, Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan planlanacak, dinci medyanın bu konuyu işlemesine imkân tanınmayacaktır.
'Alevi düşmanlığı körüklenecek'
Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından Nisan 2009'da hazırlanan 'gizli' planda baskınlarda Alevi düşmanlığını körükleyecek bilgi ve belgelerin evlere bırakılması isteniyor. Plandan aktaralım:
İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler F.G.'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.
'TUTUKLANAN TSK PERSONELİ MASUM'
Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.
Nurettin Veren gibi isimlerin TV programlarında F.G. grubu hakkında bizim istediğimiz temalar doğrultusunda açıklamalar yapmaları sağlanacaktır.
Kurdoğlu cemaati vb. diğer cemaatlere mensup TSK personelinin TSK ile ilişkileri kesilirken F.G. grubuna mensup oldukları için atıldıkları şeklinde haberler yaptırılarak, kamuoyunda F.G. grubunun büyük yara aldığının düşünülmesi sağlanacaktır.
PKK'nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Irak'ın kuzeyinde bulunan F.G.'cilere ait okullarda eylem yapmıyor olmasının iki örgüt arasında bağ olduğu ve anlaştıklarının açık bir göstergesi olduğu yönünde haberler yaptırılacaktır.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI YIPRATILACAK
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul öğrencilerine ait ibadet, görüntü ve haberlerinin medyada yoğun olarak yer, alması sağlanarak, Milli Eğitim Bakanı kamuoyu nezdinde yıpratılacaktır.
AKP mensuplarının, ülkemizde ekonomik krizin etkisinin ciddi olarak hissedildiği bir dönemde, lüks yaşamlarından taviz vermedikleri yönünde haberler yaptırılarak, bu durumun hem "İslam anlayışıyla çeliştiği" hem de uygulamaya çalıştıkları "halk adamı" yaklaşımlarının gerçeği yansıtmadığı konusunda kamuoyu bilgilendirilecektir.
KARA PROPAGANDA YAPILACAK
Geniş yankı bulan ses kayıtları bilgi kirliliği oluşturmak üzere irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek.
Çeşitli bilgi ve belgelerle ilgili ortaya yem atılarak yakalanan personel hangi gruba ait olursa olsun F.G.'ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacak.
Işık Evler'de silah bulunması sağlanacak
"FETHULLAH Gülen (F.G.)'ciler gemi azıya aldılar, doğrudan TSK'ya saldırıyorlar" teması işlenecek, bu kapsamda muhafazakâr vatandaşların bile "pes doğrusu, biz de Elhamdülillah Müslüman'ız, ama F.G.'ciler resmen TSK'ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar" dedirtecek çalışmalar yapılacaktır."
SAKINCALI/ŞÜPHELİ kategorisindeki irticacı subay ve astsubayların irticai propaganda yaptıklarına dair ihbar çalışmaları yapılacak, müteakiben bu kişilerin ahlakî yönden olumsuzlukları ile ilgili haberler yaptırılacaktır.
İRTİCACI TSK personeline yapılan operasyon kapsamında tespit edilememiş diğer irticai TSK personeline yönelik korkutucu propaganda geliştirilerek, bu kişilerin hata yaparak tespit edilmeleri veya kendiliğinden çözülmeleri sağlanacaktır.
ASKERÎ suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, F.G. grubu "Silahlı Terör Örgütü" "Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü", (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir.
'ILIMLI İSLAM' konusu özellikle vurgulanacak, F.G.'cilerin ABD güdümünde hareket ettikleri ve İslam'ın orijinalini bozmak istedikleri hususu yoğun olarak dile getirilecektir.
İmza yalanı ortaya çıkınca ifade değiştirdi: Sehven söyledim!
Dursun Çiçek'in askerî savcılıkta verdiği ilk ifadenin altına attığı imza, eylem planındakinden çok farklıydı.
Sivil savcılar tarafından sorgulanan Çiçek'e, 'neden farklı imza attığı' soruldu. Önce söz konusu imzayı üç yıl önce kullanmaya başladığını söyleyen Albay Çiçek, daha sonra farklı imzayı ilk kez askerî savcılıkta kullandığını itiraf etti: "Her ne kadar, 3 yıl önce bu imzayı kullanmaya başladığımı beyan etmişsem de sehven bu sözleri kullandım."
Kurmay Albay Dursun Çiçek'in askerî savcılıkta verdiği imza, eylem planının altındakinden çok farklıydı. Yine askerî savcıya verdiği ilk ifadesinde "Yeni imzamı üç yıl önce kullanmaya başladım." diyecekti. Ancak doğru söylemediği ortaya çıktı. Savcılık sorgusunda çelişkili ifadeler veren Çiçek'in sorgusunun ayrıntıları 5 Temmuz 2009'da Haber Türk gazetesinde yayınlandı. Gazete, haberi, 'İşte Albay'ın sorgusu' manşetiyle duyurdu. Habere göre, albay kendisine yöneltilen bütün suçlamaları reddetti. Çiçek'e yöneltilen ön önemli soru askerî savcılıkta verdiği ifadesinin altına neden farklı imza attığıydı. Albay önce söz konusu imzayı üç yıl önce kullanmaya başladığını söylüyor. Ardından çelişkili açıklamalar yapıyor ve farklı imzayı ilk kez askerî savcılıkta kullandığını itiraf ediyor. Kriminal incelemede gerçeğin ortaya çıkacağını bildiğini söyleyerek, şöyle diyor: "Ben askerî savcılıkta ifademin altına attığım imzamı askerî savcılığın karar tebliğ ettiği belgede de kullandım, bundan sonra da kullanacağım. Farklı imzamı ilk kez Askerî Savcılık tutanağında kullanmıştım, o ana kadar örnekleri sizde bulunan imzamı kullanıyordum. Her ne kadar 3 yıl önce bu imzayı kullanmaya başladığımı beyan etmişsem de; sehven bu sözleri kullandım."

Jet hızıyla tahliyesi tartışılmıştı
Ergenekon bağlantısı sebebiyle sorgulanan Dursun Çiçek'in cezaevi serüveni sadece 18 saat sürdü. Örgüt üyeliği suçundan 'kuvvetli suç şüphesi' gerekçesiyle 14. Ağır Ceza Mahkemesi nöbetçi hâkimi tarafından tutuklanan Çiçek, yine aynı mahkemenin geçici üye ataması sebebiyle 'kaçma şüphesi yok' denilerek tahliye edilmişti. Çiçek'in sorgu, tutuklama ve tahliye süreci şöyle gelişti: Çiçek, önce Ergenekon savcılarınca darbecilerle bağlantılarının anlatıldığı bir ihbar mektubu nedeniyle sorgulandı. Taraf gazetesinin 12 Haziran tarihinde 'AK Parti ve Gülen'i Bitirme Planı' başlığıyla ortaya çıkarttığı eylem planının ayrıntıları da soruldu. Çiçek, sorgulanmasının ardından 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçundan tutuklanması istemiyle nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. Mahkeme 'kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular mevcuttur' diyerek Çiçek'in tutuklanarak cezaevine gönderilmesine karar verdi.
Albay Çiçek Hasdal Askerî Cezaevi'ne gönderilirken, avukatı aynı günün gecesinde tutukluluğa itiraz etti.
İtirazı hemen değerlendirmeye alan 3 kişilik 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, geçici üye hakim Faik Saban'ın da bulunduğu toplantıda 'oyçokluğu' ile tahliye kararı verdi. Nöbetçi hâkim tarafından tutuklanan Çiçek, aynı mahkemenin Başkanı Erkan Canak ve geçici olarak atanan hâkim Faik Saban'ın oylarıyla tahliye edildi. Hâkim Resul Çakır ise karşı görüş bildirerek şerh koydu. 'Sabit ikametgâhı olduğundan kaçma şüphesi yok' gerekçesiyle verilen tahliye kararında suç şüphelerine değinilmedi. Böylece Çiçek'in tutukluluk süresi sadece 18 saat sürdü. Tahliye kararı ertesi gün 'jet tahliye' başlığıyla gazetelere yansımıştı.

Çiçek'in adı 'Darbe Günlükleri'nde de geçiyor

Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in ismi ilk olarak 'Lahika-1' belgesiyle gündeme gelmişti. 20 Haziran 2008'de Taraf'ta yayımlanan belgeye göre, Genelkurmay, 'üst yargı organları başkanlarını TSK ile aynı paralelde hareket ettirmeyi' amaçlıyordu. Basın mensupları, televizyon kanalları düzenli temasla yönlendirilecek, yandaş olmaları sağlanacaktı. TSK, Türk milletini kendi çizgisine çekmeyi hedefliyordu. Aynı ismin imzası kamuoyunda büyük yankı uyandıran 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın altından çıkmıştı. İlerleyen günlerde, Ergenekon savcılarına gelen bir ihbar mektubunda Dursun Çiçek'in Ergenekon'a üye olduğu iddia edildi. Cunta faaliyetlerini yürütenlerle irtibatları anlatıldı.
ALBAY Çiçek'in adı, Oramiral Özden Örnek tarafından hazırlandığı iddia edilen 'Darbe Günlükleri'nde de Dz. P. Kur. Yb. rütbesiyle sık sık yer aldı.
ERGENEKON davasında 'üst düzey yönetici' olarak yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon'da ele geçirilen 14 No'lu CD'deki belge ve fotoğrafların Albay Çiçek tarafından gönderildiği belirlendi.
'DEMOKRASİYE Müdahale Planı'ndaki imzanın Adli Tıp, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Laboratuvar'da yapılan inceleme sonucunda Albay Çiçek'e ait olduğu belirlenirken, askerî savcılıkta imza veren Çiçek'in imza örneğini değiştirmeye çalıştığı tespit edildi.
ERGENEKON davasının sanıklarından avukat Hüseyin Buzoğlu'nun ofisindeki aramalarda ele geçirilen sivil toplum kuruluşları hakkında hazırlanan 2006 tarihli andıçın da Albay Çiçek tarafından imzalandığı belirlendi.
ERGENEKON sanıklarından Deniz Binbaşı Erbay Çolakoğlu'nun yanı sıra Poyrazköy kazılarıyla ilgili olarak tutuklanan Deniz Yüzbaşı Emre Onat ile irtibatlı olduğu belirlendi.
Zaman

hipermuhafazakar 10-24-2009 11:11

Bunun gerçek olmadığına inanan insan ya bu ülkede yaşamıyordur yada dünyadan haberi yoktur. Azami bir zekaya sahip her medyayı takip eden insan o planın yürürlükte olduğunu anlamıştır. Ama Allah oyunlarını yine bozdu.

Albayı ETÖ'ye bağlayan 6 delil ;

http://img36.imageshack.us/img36/3851/6delil.jpg

rıfat gökalp 10-25-2009 01:32

AKparti ve Gülen'e yönelik Hain komplo planı'nın ASLI ortaya çıktı ! VİDEO
 
http://image.samanyoluhaber.com/Imag...24/89342_g.jpg

Gündeme bomba gibi düştü - Video

rıfat gökalp 10-25-2009 11:38

http://www.samanyoluhaber.com/Images/shcm.png









http://image.samanyoluhaber.com/Imag...0972/78570.jpg


Gözler TSK ve yargıda: Gereğini yapın


Genelkurmay'ın 'kağıt parçası' diyerek reddettiği, 'millete ve hükümete kirli tezgâh' belgesinin orijinalinin ortaya çıkması kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.

Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasını taşıyan eylem planı konusunda gözler Genelkurmay'a ve yargıya çevrildi.

Başta gazeteciler, siyasetçiler ve emekli askeri yargı mensupları olmak üzere bütün toplum kesimleri, şimdi skandal planın sorumlularının ortaya çıkarılmasını bekliyor. Belgenin doğruluğunun netleşmesiyle birlikte içeriğinin tartışılması gerektiği üzerinde duruluyor. Gazeteci-yazar Oral Çalışlar, "Genelkurmay'ın siyasete müdahalesi ve demokratikleşmenin önünde engel olması, bir an önce sona ermelidir." diyor. Bu konuda hükümete ve Genelkurmay'a görev düştüğünün altını çiziyor. Belge için savcılığa suç duyurusunda bulunan AK Parti'nin hukukçu kurmaylarından Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ da Org. İlker Başbuğ'un 'Yeni delil ortaya çıkarsa soruşturma tekrar açılır.' sözünü hatırlatıyor. Bozdağ, "Belge doğruysa o sözün gereğinin zarureti doğar." görüşünü ifade ediyor. Agos Yayın Yönetmeni Etyen Mahçupyan ise Genelkurmay'ın artık günü kurtarmaktan vazgeçip, olayın temeline ineceğini söylemesi gerektiğini belirtiyor.

TSK böyle bir lekeyi kabullenemez

Başbakan Tayyip Erdoğan, kirli eylem planıyla ilgili soruları cevaplandırdı. Erdoğan, "İmzanın ıslak olduğu ve Adli Tıp raporuna göre elin ürünü olduğu kanaatine varılıyor. Bundan sonraki süreç savcı ile mahkemenin arasında, biz de bu sürecin takipçisi olacağız. Kurumların da lekelenmesine izin vermemeliyiz. Kaldı ki TSK da böyle bir lekeyi kabullenmez." dedi.

Suç işlendiği belgelendi

Belgenin orijinal olduğu doğruysa Genelkurmay Başkanlığı'ndaki üst düzey kurmayların suç işledikleri ortaya çıkmıştır. (İlker Başbuğ, kamuoyunda büyük tepkiye sebep olan ve altında Kurmay Dursun Çiçek'in imzası bulunduğu tespit edilen 'İrticayla Mücadele Eylem Planı'nı 'kâğıt parçası' olarak nitelendirmişti. TSK'nın yıpratılmak istendiğini savunmuştu.) İlker Başbuğ, kendisini yanıltan kurmayları hakkında gerekli işlemleri yapmalıdır. Kendisi de ya belgelere 'kâğıt parçası' demeye devam edecek ya da bu kadar kolay yanıldığı için 'Allah'a ısmarladık' diyecektir.

Başbuğ, suçluları korumamalı

Belge ilk ortaya çıktığından bu yana Genelkurmay Başkanlığı, kamuoyuna şeffaf, doğruları ortaya çıkaracak nitelikte bir açıklama yapmadı. Aksine imzanın Dursun Çiçek'e ait olmadığı ileri sürüldü. Belgenin orijinalinin ortaya çıkması bu bakımdan değerli ve anlamlıdır. Ordu Türkiye'de siyasete müdahale etmekten ve toplumu dizayn etme anlayışından artık vazgeçmeli. Başbuğ'un belge için 'kâğıt parçası' demesi ve belgeyi yazdığı ileri sürülen Dursun Çiçek'i görevden almaması ilginçti. Genelkurmay Başkanı, suçluları koruyan tavrını terk etmeli.

TSK, asli görevine dönmeli

Genelkurmay'ın artık bu huylarından vazgeçip asli görevine geri dönmesi lazım. Ayrıca şimdiye kadar belgelenmiş her biri suç teşkil eden bütün olaylar hakkında derhal soruşturma açılmalı. Bu gibi olayların uygulayıcısı ordudan atılmalı. Bu olay akıllara Güçlükonak vakasını getiriyor. Başta terör saldırısı denildi ancak sonradan JİTEM'in gerçekleştirdiği bir katliam olduğu anlaşıldı. Ancak katliamı yapanlar soruşturma geçirmedi. Ordu itibarını olayları saklayarak değil içerisindeki çürükleri atarak sağlayabilir.

SORUMLULAR bedelini ödemeli

Belgenin gerçekliği kesinleşirse, Dursun Çiçek'in eylemine sahip çıkıyor konumuna düşenler sorumluluğu paylaşmış olur. Çiçek, Genelkurmay Karargâhı'nda çalışıyor. Plan bir dehşet planı. O dönem Genelkurmay'ın ortaya koyduğu tepkiler böyle bir belgenin olmadığı varsayımına dayanıyordu. Belgenin orijinal çıkması Genelkurmay'ı da bağlayacak. Böyle bir durumda, Genelkurmay Başkanlığı'nın da ciddi anlamda suçlanacağı bir durum ortaya çıkar. Hem Genelkurmay, hem siyasi iktidar, hem yargı konuyu yeniden değerlendirir. Genelkurmay en üst düzeyde bedel ödemelidir.

Başbuğ, sorumluları BULMALI

Türkiye bir dizi kırılma yaşıyor. Bunların askerle ilgili kısmı tabulaşmış bir görünüme sahip. Son birkaç yıl içinde ortaya çıkan bilgiler bu tabu niteliğini çok hak etmediğini ortaya koydu. Topluma doğru söylemeyen bir ordu görüntüsü ortaya çıktı. Genelkurmay'ın bu belgeyle ilgili bu aşamadan sonra günü kurtarmaktan vazgeçip, olayın temeline ineceğini açıkça söylemesi gerekiyor. İnandırıcı olması lazım. İnandırıcılığın temeli de Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un istifası ya da sorumluları ortaya çıkararak istifalarını istemektir.

Bu belge Genelkurmay'ı bağlar

Başbuğ yanıltıldı mı? Bilerek mi belgenin yok olduğunu söyledi? Bu iki şık, Başbuğ açısından çok kritiktir. Bilerek bu belgenin olmadığını söylemişse, o zaman Genelkurmay meşru bir iktidara karşı yasadışı yollara başvurmayı içeren bir yöne sapmıştır. Bu, kabul edilemez. Genelkurmay yasalar önünde bunun hesabını vermelidir. Burada iktidara da görev düşüyor. Belge, Genelkurmay Harekât Dairesi adına hazırlanmış. Dolayısıyla, Genelkurmay'ın toptan hesap vermesi gerekir. Genelkurmay'ın siyasete müdahalesi ve demokratikleşmenin önünde engel olması, bir an önce sona ermelidir.

ZAMAN

rıfat gökalp 10-25-2009 11:40

http://www.ensonhaber.com/images/1x1.gif
http://www.ensonhaber.com/images/1x1.gif


http://www.ensonhaber.com/images/news/198928.jpg


http://www.ensonhaber.com/images/1x1.gif


http://www.ensonhaber.com/images/news/198872.jpg

rıfat gökalp 10-25-2009 11:50

Askeri Savcılık ne kadar güvenilir?

http://www.habervaktim.com/resim/resim91706_2.jpg




Askerî savcılık, birçok önemli soruşturmayı sonuçsuz bıraktı. Bunun son örneği Ergenekon kapsamında tutuklanan eski üsteğmen avukat Serdar Öztürk'ün ofisinde ele geçirilen 'Eylem Planı'na ilişkin soruşturma.

Belgenin, Genelkurmay Harekat Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlandığı iddia ediliyordu. 4 ayrı kurumdan alınan bilirkişi raporunda belgenin altındaki imzanın Çiçek'in imzasına benzediği belirtildi. Ancak dosya kapatıldı. Çiçek'in farklı imza atmasının nedeni de araştırılmadı.

Darbe günlükleri: Genelkurmay Askerî Savcılığı, Ergenekon soruşturmasının ikinci iddianamesinde ana suçlama olarak yer alan Özden Örnek'e ait 'darbe günlükleri'ne ilişkin soruşturma açmadı. Askerî savcılık, darbe günlüklerini görmezden geldi. Aksine Nokta Dergisi'nin genel yayın yönetmeni Alper Görmüş hakkında 'iftira ve hakaret suçundan' dava açıldı. Görmüş beraat etti. Görmüş'ün avukatı Ümit Kardaş, Genelkurmay'a dilekçe yazarak, soruşturma yapılmasını talep etti. Kardaş'a şu cevap verildi: "Konuyla ilgili tutarlı bilgi, belge bulunmadığından hiçbir şey yapılmamıştır."

Nokta dergisi basıldı: Nokta Dergisi, Nisan 2007'de 'Genelkurmay'ın 2004'teki STK'larla işbirliği planını açıklıyoruz." başlığıyla bir haber verdi. Genelkurmay Askerî Savcılığı, Nokta'nın bilgisayarlarına el konulmasını istedi. Ancak mahkeme bilgisayarlardaki bilgi ve belgelerin kopyalanmasına karar verdi. Askerî savcılık, belgenin içeriğinden çok sızdıranı bulmaya yönelik soruşturma yaptı.

'Hipnozlu sorgu'nun iddianamesi hazırlanmadı: Kayseri'de gözaltına alınan astsubaylara hipnoz uygulanarak sorgulama yapıldığı iddia edildi. İşkenceyle ifadesi alınan Astsubay Ali Balta hakkında 7 ay geçmesine rağmen iddianame hazırlanmadı.

Dağlıca ve Aktütün araştırılmadı: 16 askerin şehit olduğu Dağlıca baskınının istihbarat bilgisinin, baskından dokuz gün önce 'ivedi' kaydıyla yetkili birimlere ulaştırıldığı iddia edildi. Ancak TSK konuyla ilgili derinlemesine bir araştırma yapmadı.

http://www.habervaktim.com/resim/res...jpg?t=63637350

FarukARSLAN. 10-25-2009 12:15

Ne demişlerdi 5 Eylül'de?..
http://img33.imageshack.us/img33/672...5eyll09szc.jpg
Savcı Öz'e çağrı "YAPANI BUL!" diye emir buyurmuştu paşamız!..

Neymiş? Dinci ve yandaş medyanın manşetlerden indirmediği SÖZDE...plan ortada kalmış..
Neymiş? SAVCILAR ÖRTBAS PEŞİNDE İMİŞ!..
Ama ASKER TAKİPTE İMİŞ!..

HADİ BAKALIM; MASKE DÜŞTÜ KEL GÖRÜNDÜ MÜ DESEK YERİ OLUR ACEP?

ishakyilmaz 10-25-2009 13:20

http://www.yazete.com/pics/news/2510...7029407605.jpg

MANTIKSIZLIĞINDA BU KADARINA PES!!ALENEN BELGENİN KENDİSİNE AİT OLDUĞU ORTAYA ÇIKMASINA RAĞMEN HALA KIVIRIYOR!

ishakyilmaz 10-25-2009 16:16

http://www.habervaktim.com/resim/res...jpg?t=44860011

FIRILDAK ALBAYIMIZA BAKAR MISINIZ,HER EVRAKTA AYRI BİR İMZA KULANIYORMUŞ..

ishakyilmaz 10-26-2009 12:05

Islak mıydı, kuru muydu?
Dursun Çiçek Albay’ın, “AK Parti ve Gülen’i Bitirme Planı”ndaki imzası “ıslak” çıkmış.

Islak ve kurunun teknik karşılığını bilmiyorum. Anladığımı yazayım:

İmza Dursun Çiçek’e aitmiş.

Belge de “sahte” değil, dibine kadar “gerçek”miş.

Şimdi ben, “Madem bir kâğıt parçasıdır, neden bu kadar büyütüyorsunuz?” dediğim için, posta kutuma zarif küfür mesajları bırakan psikolojik savaş artıklarından ve bazı Ergenekon çocuklarından özür bekliyorum.

Bekliyorum ama... Özür dilemezler...

Daha bilenmiş ve kararlı devam ederler eylemlerine.

Çünkü, düşünceye küfürle karşılık veren büyüklerinden öyle öğrenmişler.

Necati Doğru ağabeyleri, “Hangi elin kaleminden, ne amaçla çıktığı, ne amaçla Ergenekon sanığı avukatın yazıhanesine konulduğu, yazıhaneye konulduktan sonra da 80 yıllık süzme sızdırma devlet gazeteciliğinin yeni ve taze bir türüne ‘al yayınla’ diye gönderilen belgenin aslında 24 saat içinde netleşmesi gerekirdi” diyecek, biz serinkanlı bir değerlendirme bekleyeceğiz.

Hikmet Bila ağabeyleri, “Komik bir manzara... Bir o kadar da içler acısı... Biri havaya bir fotokopi attı, bütün Türkiye, rüzgârda uçuşan kâğıt parçasının peşinde koşuyor” diyecek, biz suhulet ve anlayış bekleyeceğiz.

Bekir Coşkun ve “bidon kafa”giller olmadık hakaretler yağdıracak, darbeyi tedvire memur edilenleri değil, darbeye muhatap olanları sarakaya alacak, biz bu efkârın (!) müsademesinden “hayır” bekleyeceğiz.
Bu arkadaşların da özür

borcu var...

Derhal özür dileyecekler...

Hemen...

Diyecekler ki, “Türkiye’deki cari darbe geleneği ve psikolojik savaş gerçekliğini gözetmeden, belgenin birileri tarafından uydurulmuş olduğunu yazdık... Özür
dileriz. Bu ülkede darbeler olmuştur, bu türden belgeler hazırlanmıştır, bundan sonra da hazırlanacaktır...”

Böyle diyecekler.

Biz de düşüneceğiz: Özürlerini kabul etsek mi, etmesek mi?

İşin bir de, “bürokratik dayanışma” boyutu var elbette.

Bunu anlıyoruz...

Genelkurmay Başkanı, belge için, “kâğıt parçasıdır” demişti.

Bir bölük siyasetçi balıklama atlamıştı iddianın üzerine.

Bürokratik karar mekanizmalarını işgal edenler, belgede imzası bulunan şahsı değil, belgeyi yayınlayan Taraf gazetesini hedef tahtasına oturtmuştu. Soruşturmalar, davalar açmıştı, filan...

Bütün bunlar olmuştu

Kimse de sormamıştı...

Genelkurmay Başkanlığı’nın görevlendirdiği askeri savcılar aradılar, taradılar, soruşturdular, incelediler, sonunda Dursun Çiçek imzalı “halka karşı psikolojik savaş belgesi”nin “tırt” olduğu hükmüne vardılar.

Bu nasıl oldu?

Belgede imzası bulunan şahıs soruşturmadan yırttı ama malum belgeyi yayınlayan (ve büyük bir gazetecilik başarısına imza atan) Taraf gazetesi birdenbire “sanık” mevkiine terfi ediverdi.

Bu nasıl oldu?

Daha da önemli soru şu:

Dursun Çiçek, belgenin kimden ve nereden sadır olduğu soruşturulurken, kırk yıldır kullandığı imzasını terkedip, mahkemeye “kolpa” bir imza numunesi gönderdi.

Bunu niçin yaptı?

Bu soruları sorun ki, size “gazeteci” diyebilelim.

Konuyla alakasız (belki de alakalı) bir ek:

Sen postal yalayacaksın, “Ergenekon” sanıklarına kefil olacaksın, köşeni ticari işlerine alet edeceksin rezil olmayacaksın, refikin “özür dileme” yürekliliği gösterdiği için rezil olacak ve bu ülkede gazetecilik yapamayacak, öyle mi?

Hadi git yat...

Ahmet Kekeç..STAR

ishakyilmaz 10-26-2009 12:06

Ya istifa ya özür
Son yılların en hararetli tartışması hiç şüphesiz 'AKP ve Gülen'i Bitirme Planı' diye manşet yapılan belgedir. 12 Haziran'dan bu yana Türkiye bu belgeyi tartışıyor. İlk defa Taraf Gazetesi'nin yayınladığı habere göre TSK bünyesinde çalışma yapan bir grup AK Parti ile ilgili 'kirli tezgâh' hazırlamıştı.

Bu tezgâha göre bazı komplolar kurulacak ve iktidar partisi halkın gözünden düşürülecekti. AK Parti'nin bölünüyor görünmesi için parti içinden 'ajan' ayarlanacaktı mesela. Hedefin diğer ucunda ise 'Fethullah Gülen hareketi' bulunuyordu. Zayıf karakterli bazı kişilerin televizyonlara çıkarak Gülen hakkında karalama kampanyası yapması planlanmıştı. Dinî kisveli bazı kişilerin 'hazırda bekletildiği' ifade ediliyordu. Daha korkuncu, Ergenekon zanlısında yakalanan bu belgeye göre 'ışık evler' diye belirtilecek bazı öğrenci evlerinde 'silah ve mühimmat bulunması temin edilecek'ti. Korkunç bir şey! Devlet milyonlarca insanın oy verdiği bir partiye ve gönül verdiği bir sivil toplum hareketine tuzak kurabilir mi? Ele geçen belgeye göre evet!

Ne var ki belge üzerine fırtınalar kopartıldı. Ta ki hafta içindeki gelişmeye kadar. Türkiye, şok bir haberle sarsıldı. İddiaya göre fotokopisi üzerine aylardır tartıştığımız 'AKP ve Gülen'i Bitirme Planı'nın aslı savcılığa ulaşmıştı. Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara ulaşan belgenin orijinali kriminal incelemeye alınmış ve altındaki ıslak imzanın Albay Dursun Çiçek'e ait olduğu tespit edilmişti. Bir ihbar mektubuyla ulaştırılan belgenin aslını gönderen subay 'Her şey imha edildi, ancak bunu kurtarabildim.' diyordu. İşte bu, Türk demokrasisi için tam bir dönüm noktasıdır. Sadece Türk demokrasisi değil, Türk basını için de bir dönüm noktasıdır. Neden mi?

Bahsi geçen belgenin fotokopisi Ergenekon kapsamı içinde tutuklanan avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda ele geçirilmişti. Öztürk, emekli bir üsteğmendi. Öztürk bu belgenin avukatlık ofisine polisler tarafından konulduğunu iddia etti. Bizim medyanın bir bölümü bunun üstüne balıklama atladı. Hal böyle olunca baskını düzenleyen emniyet yetkilileri daha kapıyı açmadan başlayan ve sanık avukatının gözetiminde yapılan kamera çekimlerini ortaya koydu. Her halükarda Ergenekon'u destekleyenlerin kolu kanadı kırılmış oldu.

'HATA YAPMIŞIZ' DİYEN GAZETECİLERE İHTİYAÇ VAR

Belgenin ortaya çıkmasından 3 gün sonra askerî savcılık bir hukuk skandalına imza attı. Bahsi geçen belgenin henüz ellerine geçmediğini ifade eden askerî savcılık belgenin sahte olduğunu açıkladı. Komik ama acı bir teşebbüstü bu. Zira belgenin sahte olduğu beyan edilirken 'TSK'da hazırlanmadığı kanaatine varıldı' deniyordu. Askerî savcılık görmediği belge üzerine nasıl bir kanaate varmış olabilirdi ki! Her neyse... Buna da balıklama atladı bizim medyanın bir bölümü. Dolayısıyla çuvalladı...

Bütün bunlar yaşanırken belge üzerinde oynama olup olmadığına dair bir takım bilimsel incelemeler yapıldı. Bütün incelemeler belgede imzası bulunan Albay Çiçek'in imzasıyla aynı olduğunu ortaya koyuyordu. Albay, askerî yetkililer tarafından sivil mahkemeye verilmedi. Buradaki direnç TSK'ya olan güveni sarsıyordu ama ya bunun farkına varılamıyordu ya da gizlenen bir gerçek vardı. Sonunda Albay mecbur kalıp mahkemeye geldi. Albay Çiçek askerî savcılıkta yepyeni bir imza atmış, bahsi geçen belgedeki imzanın kendine ait olmadığını iddia etmişti. Sivil savcılar kendisine ait 20 imzayı ortaya koyunca Albay'ın 'Adaleti yanıltma suçu' işlediği de ortaya çıkıyordu. Albay, imzasını sadece bir kere o da askerî savcılıkta değiştirmişti. Bu bile başlı başına skandaldı. Ortada sadece etik bir sorun yoktu; aynı zamanda hukuken suç sayılan bir eylem gerçekleştirilmişti...

Eldeki belgelere göre tutuklanması istendi ve tutuklandı. Ancak İstanbul Başsavcılığı şüpheli bir şekilde son dakikada bir nöbetçi hâkim atadı ve Dursun Çiçek 24 saati dolmadan serbest bırakıldı. Ortada müthiş bir telaş vardı. Tutuklanışını dikkate almayan birileri 'tutuksuz yargılanmayı' beraat kararı gibi sundu. Bunu medya yaptı. Kimden teşvik gördü, kime yaranmak istedi bilemem; ama bu yaklaşım ya hukuk terimlerinden habersiz olmanın ifadesiydi ya da kasıtlı bir aklama hareketinin bir parçasıydı. Bunun ölçüsü o kadar kaçtı ki bazen koca koca haber kanalları (maalesef en çok da NTV gibi önemli bir kanal) 'kirli tezgâh'ı 'İrtica ile mücadele belgesi' diye anonsladı. Sanırsınız TSK irtica ile mücadele etmek için belge hazırlamış, bunun üzerine bu belgeyi hazırlayanlar üzerine baskı kurulmuş. Oysa durum çok vahimdi; devletin millete tuzak kurması gibi ağır bir itham vardı ortada...

Bu arada akredite edilmiş gazetecilerle yapılan Genelkurmay toplantılarında bu belge ile ilgili atıp tutmalar oldu. Askerî savcılığın konuyu 'Bu belgeyi kim sızdırdıysa yakalayın' şeklinde komik formülüne çanak tuttu medya. Tamam; sızdıranı da bulsunlar; ancak bu belgenin hesabını vermek zorunda olanlar önce hesap vermeli ki sızdıranın cezaya çarptırılmasının da bir manası olsun. Akredite olmanın dayanılmaz ağırlığı içinde kaleme sarılan bazı köşe yazarları oldu. Hatta birileri ısrarla benim ve Star Gazetesi genel yayın yönetmeninin adını vererek (daha açıkçası hedef göstererek) sanki belge aklanmış, paklanmış gibi mangalda kül bırakmadı. Belgenin aslı ortaya çıkınca yüzleri kızardı mı bilemiyorum; ama tarih huzurunda çok zor bir duruma düştüklerinden şüphem yok...

Bu belge ortaya çıktığından beri siyaset ağır bir sınavdan geçti. Ergenekon avukatlığını yapan bir partinin bu belgenin aslı çıktığında halktan özür dilemesi gerekmiyor mu? CHP özür dilemeli. Sadece CHP değil, onca kriminal raporu dikkate almayarak sadece askerî kaynakların yönlendirmesine boyun eğerek haber ve köşe yazanların bu millete özür borcu var. Kaçacak yer kalmadığında 'soruşturmanın gizliliği' deyip meslektaşlarını savcılara şikâyet eden bazı meslek erbabının da özür dilemesi gerekir. Zira hem gerçeğin en can alıcı kısmını yazmayarak malum plana örtülü bir destek verdiler hem de bunu yazan meslektaşlarını hedef göstermeyi elden bırakmadılar. 'Her şey imha edildi ancak bunu kurtarabildim.' diyerek hukukun üstünlüğüne vurgu yapan şerefli Türk subayı son anda tarihe yanlış bir not düşülmesine engel olmuş. Son anda 'bu konuda hata yapmışız' diyecek şerefli gazetecilere de ihtiyaç olduğu kesin... e.dumanli@zaman.com.tr

Genelkurmay Başkanı şimdi ne yapacak?

Sebebini kimse bilmiyor; ancak bu belgenin ortaya çıktığı andan itibaren Genelkurmay Başkanımız Orgeneral İlker Başbuğ, bunun doğru olmadığına inanıyor ve bunu kamuoyuyla paylaşıyor. Bu bir yönetici için çok büyük bir risktir; hele bu yönetici 2 bin yıllık bir ordunun başındaysa... 'Ya doğruysa' deyip araştırması gerektiği halde; hatta hukuken bu konuda kendisine sorumluluklar düştüğü halde ta işin başında kestirip atması ya bilgilendirme hatası olduğunu ya da bu krizin Genelkurmay Başkanı tarafından yanlış yönetildiğini akla getiriyor. Üstelik Başbakan'ın bu konuya verdiği önemi bile bile bu yola girdi Başbuğ. AK Parti'nin sivil yargıya müracaat ederek inceleme başlatmasına rağmen tartışılan belgeye ısrarla 'Kâğıt parçası' diyerek tereddütsüz bir reddetme yolunu seçti.

Daha da kötüsü, devletin genetik kodlarını zorlayarak teamüle aykırı hareket etti Sayın Başbuğ. Nedir teamül? Bir devlet yetkilisi hakkında bir şüphe oluşursa o kişi hemen açığa alınır ve 'soruşturmanın selameti açısından' denerek kamuoyunun tepkisi göğüslenmiş olur. Bu, idari bir soruşturmadır; adli soruşturmanın seyri başkadır. Türkiye'nin bir ucunda bir okul müdürü hakkında bile ciddi bir iddia ortaya atılsa aynen böyle yapılır. Önce geçici olarak işten el çektirilir. Daha sonra bir müfettiş gönderilerek durum netliğe kavuşturulur. Bu arada da kamu vicdanının zedelenmemesi sağlanır. Genelkurmay Başkanlığı öyle yapmadı. Türkiye'yi ayağa kaldıran belgede imza sahibi olmakla suçlanan hatta önce tutuklanıp sonra şaibeli bir şekilde 'tutuksuz yargılanması'na karar verilen Albay'ın işine devam etmesini sağladı. Yani açığa bile almadı. Aslında benzer olaylarda da Genelkurmay böyle yapıyor. Ama yanlış. Çünkü hakkında ağır ithamlar bulunan kişilere sivil hayatta nasıl bir hukuki süreç uygulanıyorsa asker kişilere de aynı sürecin işletilmesi gerekir. Aksi takdirde zanlıların korunup kollandığına dair çok ciddi endişeler ve şüpheler oluşur. Cumartesi günü TSK tarafından yapılan açıklama da bu endişe ve şüpheleri artırıyor.

Şimdi belgenin gerçeği elde olduğuna göre Başbuğ'un ne yapacağı önemli. Bu ülke bir muz cumhuriyeti olmadığına göre Genelkurmay Başkanı'nın hukuki sürece riayet etmesi şart. Aslında belgenin aslı ortaya çıktığına göre Başbuğ'un bu belgede başka yetkililerin de adının geçip geçmediğini söylemesi gerekiyor. Çünkü fotokopisi tartışılırken ısrarla şöyle diyordu bazı uzmanlar: 'Bu iş sadece bir albayın tek başına yapabileceği bir şey değil.' Manzaranın tamamı karşımıza çıktığında Başbuğ'un durumu da net anlaşılacaktır.

Ekrem Dumanlı..ZAMAN

ishakyilmaz 10-26-2009 12:06

Gel açık açık konuşalım paşam
AK Parti ve Gülen cemaatine yönelik eylem planındaki imzanın Genelkurmay karargahında görevli Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu iddiası, ıslak imzalı orijinal belgenin ortaya çıkmasıyla yeni bir boyut kazandı.

Tarih yeniden yazılıyor.

Yılmaz Özdil, Bekir Coşkun, Oray Eğin, Hikmet Bila, Necati Doğru ve Fatih Altaylı başta olmak üzere “kağıt parçası” lafı üzerinden yalana sarılanlar, mutlaka durum muhakemesi yapacaklardır.

Özür dilemek de bir erdemdir. Tıpkı Taraf Gazetesi’nin NTV’ye yaptığı gibi...

Turpun büyüğü ise heybede...
Sorunu yargıya havale edip gelişmeleri sağduyuyla izlemek yerine kameralar karşısına geçerek sert bir üslup ve ses tonuyla “kağıt parçası” diyen Genelkurmay

Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ da nefsini teste tabi tutmalıdır.

Özellikle “Gereğini yaparız” sözünü hatırlayarak...

Başbakan yerden göğe kadar haklıdır; devlet de TSK da bu lekeyi kabul etmez. Ayrıca, etmemelidir.

Ne var ki, Cuma günü ıslak imzayla ilgili haberlerin medyaya yansıması üzerine Genelkurmay’dan yapılan “İhbar mektubu ve mektubun odağındaki gelişmelerin öncelikle medyada yer alması kaygı verici” açıklaması, işin ciddiyetine vakıf olunmadığı izlenimini doğurmuştur.

Medyanın kamuoyunu bilgilendirme, kamuoyunun da bilgi alma hakkı, anayasadan kaynaklanan temel haktır. Medya, görevini yapmaktadır.

Kaldı ki, medyanın tek ayıbı, varsın, bu olsun. Esası bırakıp usul üzerine hüküm inşa etmenin, akli açıklaması var mıdır? Belgenin içeriği daha vahim değil mi?

Karargahta; AK Parti içindeki ajanların harekete geçirilmesi, hükümete karşı irtica söyleminin güçlendirilmesi, Ergenekon sanığı subaylara sahip çıkılması, milliyetçi parti tabanlarının genişletilmesi, Kurtlar Vadisi’ne müdahale edilmesi ve Gülen cemaatinin yıpratılması gibi hedeflerle işlenmiş bir plan, en büyük ayıp değil mi?

Daha da ötesi, suç sayılmaz mı?

Nitekim, planın uygulamaya konduğuna dair güçlü emareler var. Gelin şu sorulara cevap bulalım: Kurtlar Vadisi’nin konsepti değişmedi mi? AK Parti içindeki ajanlar harekete geçmedi mi? Emniyetteki operasyonlar nasıl tetiklendi? Cemaate yönelik yıpratıcı yayınlar nasıl yoğunlaştı? Milliyetçi-Ulusalcı akımlar gazlanmıyor mu?

Şimdi... Sayın Paşam, gelin açık açık konuşalım. Kızmadan, darılmadan...

Eğer Genelkurmay karargahında böyle bir plan hazırlanmış ve belge orijinalse, iki türlü yorumlanabilir; 1-Genelkurmay başkanının haberi yoktur, 2-Genelkurmay başkanının bilgisi dahilinde hazırlanmıştır.

İki yorum da vahimdir. İlkinde karargahına sahip olamayan kudretsiz bir general, diğerinde suç işlemiş bir general fotoğrafı çıkar.

Üçüncü yol varsa, buyurun...

Şamil Tayyar..STAR

BlueMoon 10-26-2009 12:20

vay hainler !

bir de plan genelkurmayda açıklanmadı dediler

kendileri de yalan söylemiş oldu kamuoyuna...

ishakyilmaz 10-26-2009 14:47

"Eylem Planı"nda sıcak gelişme

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı mektupta adı geçen 6 asker ifade vermeye çağırıldı ve 35 bilgisayarı Genelkurmay'dan istedi. http://www.habervaktim.com/resim/resim91833_2.jpg

ishakyilmaz 10-26-2009 16:40

http://www.ensonhaber.com/images/news/199154.jpg

İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın orijinalini Ergenekon savcılarına ileten subayın, Türkiye'de taşları yerinden oynatacak ihbar mektubuna ulaşıldı.

CUNTACI SUBAYLAR HALEN iŞBAŞINDA

Sayın Savcım, Kuşaklar boyu TSK'ya hizmet etmiş bir aileye sahip olmaktan onur duyan bir subayım. Son dönemde TSK'nın tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaydına uğraması, beni ve benim gibi vatanını ve milletini seven bir çok silah arkadaşımı son derece rahatsız etmiştir. Dosta güven, düşmana korku vermiş ordumuzun kendi milleti nazarında güven kaybediyor olması çok acı bir durumdur. Kendi milletine karşı psikolojik harekat yapan, toplumu bölen ve toplumun değerlerini karşısına alan bir TSK'nın hayal edilmesi mümkün olmadığı nasıl bir gerçekse, TSK'nın tamamının böyle olmadığı da bir gerçektir.

İHBAR MEKTUBUNUN TAM METNİ İÇİN TIKLAYIN
http://www.ensonhaber.com/images/news/178004.jpg
HALKA PSİKOLOJİK HAREKÂT

Maalesef, önceleri doğru ve gerekli olduğuna inandığım ancak şu an içinde bulunmaktan büyük pişmanlık duyduğum, sadece 3'üncü dünya ülkelerine özgü bir şekilde kendi vatandaşına "psikolojik harekat" uygulayan ve bunun adına da "bilgilendirme faaliyeti" şeklinde masum ve haklı görünen bir maske uyduran bir cunta oluşumunda birçok arkadaşımla birlikte görev aldım. Bu oluşum ilk başta gayet haklı gerekçelerle kurulan ve gerçek görevi düşmana karşı psikolojik harekat uygulamak olan Psikolojik Harekat Daire Başkanlığı'nı kendine maşa olarak kullanıyordu. Bu güzide kurumun imkan ve kabiliyetlerinden yararlanılarak devletin vali, kaymakam, savcı, hakim gibi önemli kadrolarında görevli personeli de dahil olmak üzere insanlarımız haklarında oluşturulan 'Bilgi Fişi' adı verilen belgelerle tek tek fişlendi. Cunta yapılanmasının organize ettiği yasal dayanağı bulunmayan faaliyetlerin kamuoyuna yansıması sonucu kurumumuz yıprandı, adı "Bilgi Destek Daire Başkanlığı" olarak değiştirilmek zorunda kalındı ve görev alanı daraltıldı

BlueMoon 10-26-2009 16:40

bakalım başbuğ ne açıklamalar yapacak !

gözler o malum karargahta !

Ertuğrul ÖZGÜL 10-26-2009 21:02

Malüm şahısın ne diyeceğini bilmem ama çok güzel kıvıracağından eminim...

nasıl o belge ilk çıktığında blgenin doğruluğunu bırakıpda o belgeyi sızdıranlara hücum edilip konu saptırılmışsa bunada bi kılıf bulurlar nasıl olsa ama şunu bilsinler ki .....YEMEZLER

nedering 10-26-2009 21:24

GENELKURMAY'DAN FLAŞ AÇIKLAMA
 
Genelkurmay Başkanlığı'ndan yazılı açıklama yapıldı..

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan bilgi notunda, ''İrticayla Mücadele Eylem Planı''na ilişkin iddialarla ilgili olarak ''Bugün gelinen süreçte, konunun basında yapılan haberlerle tekrar ve farklı bir şekilde gündeme getirilmesi bir ihbar kabul edilerek, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu kapsamında askeri yargı görev alanına giren konuların kapsamlı bir şekilde araştırılması maksadıyla Genelkurmay Askeri Savcılığınca, 26 Ekim 2009 günü saat 13.30'da soruşturmaya başlanılmasının sağlandığı'' duyuruldu.


1. 23 Ekim 2009 tarihinden itibaren medyada, “İrticayla Mücadele Eylem Planı”na ilişkin yeni bazı haberler yer almaya başlamıştır.

2. Söz konusu planın 12 Haziran 2009 tarihinde medyada gündeme getirilmesini müteakip, hemen aynı gün saat 10:50'de Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığınca soruşturmaya başlanılmıştır.

3. Başlatılan soruşturma, 24 Haziran 2009 tarihinde, 12 gün sonra sonuçlanmış ve sonuçlar kamuoyuna açıklanmıştır.

4. Soruşturma, aynen adli yargı teşkilatı içerisindeki Cumhuriyet Başsavcılıkları gibi, Anayasal teminatlar altında bağımsız bir şekilde yargısal faaliyetlerde bulunan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütülmüştür.

Askeri Savcılık, yasalar çerçevesinde tüm hususları incelemiş ve bir karara ulaşmıştır.

Askeri Savcılık tarafından verilen karara, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma neticesinde ulaşılmıştır. Hukuka saygılı olduğunu ifade eden hiç kimsenin, söz konusu karara karşı saygısız tavırlar içine girme ve karara gölge düşürmeye çalışma hak ve yetkisi yoktur.

5. Soruşturma devam ettiği sırada, Dz.P.Kur.Alb. Dursun ÇİÇEK; bulunduğu görevden alınarak Genelkurmay Ana Karargahı binası dışında bulunan Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Akademik Kurulu'nda geçici olarak görevlendirilmiş, 4 Eylül 2009 tarihinde de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahına atandırılmıştır.

6. Sayın Genelkurmay Başkanı, 26 Haziran 2009 tarihindeki iletişim toplantısında aşağıdaki açıklamaları yapmıştır:

a. "Türk Silahlı Kuvvetleri, hukuk devleti ve demokrasi ilkelerine bağlıdır ve saygılıdır."

b. "Bu ilkelere aykırı düşünce içinde olan ve davranışlarda bulunan personelini Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde barındırmaz."

c. "Hukuk açısından yaşadığımız olayda bugün gelinen nokta (26 Haziran 2009) iddia edilenin bir belge olmadığını bize göstermektedir."

ç. "Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı, Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı vermiştir. Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı kesin değildir. Bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil, bilgi veya emare çıkarsa, elbette bu soruşturma tekrar açılabilir."

7. Bugün gelinen süreçte ise, konunun basında yapılan haberlerle tekrar ve farklı bir şekilde gündeme getirilmesi bir ihbar kabul edilerek, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu kapsamında askeri yargı görev alanına giren konuların kapsamlı bir şekilde araştırılması maksadıyla Genelkurmay Askeri Savcılığınca, 26 Ekim 2009 günü saat 13:30'da soruşturmaya başlanılması sağlanmıştır.

8. Şayet, ortada delil değeri taşıyan bir belge mevcut ise, bunun bulunması gereken yerin basın organları değil, yetkili soruşturma makamları olduğunda şüphe bulunmamaktadır. Bu nedenle, 24 Ekim 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'nca yapılan açıklamada; adli makamlara gönderildiği öne sürülen ihbar mektubunun, soruşturmanın gizliliği ilkesi ihlal edilerek basına sızdırılmasının ve bunun ne amaçla ve kimler tarafından yapıldığının düşünülmesi gereken bir nokta olduğuna dikkat çekilmiştir.

Bu tip davranışlar, soruşturmaların şüpheli hale gelmesine ve kurumlar arasında güvensizlik ortamının doğmasına neden olabilecektir. Yaşanan gelişmelerin, konuyla ilgili yeni deliller yaratmaya yönelik çabalar olarak algılanması dahi mümkündür ki, bu husus şüphesiz hukuk devleti ilkesi ile bağdaştırılamaz.

Soruşturmalarda, soruşturmanın gizliliği ilkesinin ve masumiyet karinesinin her zaman dikkate alınması gerekliliği açıktır. Bu kapsamda, soruşturma konusu olaylarla ilgili olarak yargısız infaz sonucunu ortaya çıkarabilecek davranışlardan kaçınılmalı, soruşturmanın gizliliğinin ihlali anlamına gelebilecek bilgi ve belge sızdırma eylemleri önlenmeli ve failleri cezalandırılmalıdır.

Belirtilen bu hususlar, hukuk devletinin olmazsa olmazlarındandır ve bugün, bu konuda gelinen nokta vahimdir.

9. Türk Silahlı Kuvvetleri, her ortamda, hukuk devleti ilkelerine, hukukun üstünlüğüne, soruşturma usul ve yöntemlerine bağlı olduğunu söylem ve eylemleriyle ortaya koymuştur ve koymaya da devam edecektir.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.


Samanyoluhaber

Ertuğrul ÖZGÜL 10-26-2009 21:28

İşte deşifre olan Cunta'nın ürperten tuzakları?
 
Ergenekon tutuklusunun bürosunda çıkan ve Taraf gazetesinin 12 Haziran'da 'AKP ve Gülen'i bitirme planı' manşetiyle duyurduğu belgenin orijinali ortaya çıktı. Genelkurmay için hazırlandığı iddia edilen belgeyle ilgili günlerce 'sahte imza' tartışmaları yapılmıştı.

Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 'kâğıt parçası' olarak nitelendirdiği belgenin ıslak imzalı aslı yaklaşık 5 ay sonra ortaya çıkarıldı. Edinilen bilgilere göre 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlığını taşıyan 4 sayfalık belgenin orijinali, muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırıldı. Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasının yer aldığı belgeyi gönderen subay, ihbar mektubunda ise çarpıcı bilgiler verdi. Dursun Çiçek'in görev yaptığı birimde belgeyle ilgili tüm evrakların ve bilgisayar kayıtlarının imha edildiğini kaydeden subay, sadece 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlıklı söz konusu belgeyi kurtarabildiğini belirtti.

İlk olarak, Ergenekon kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk'ün (emekli üsteğmen) bürosunda bulunan belge, kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra hükümet, belgede yer alan planları yargıya taşımış, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.

Dehşet senaryoları kamuoyunu sarsmıştı

'Durum', 'Vazife' ve 'İcra' ana başlıkları altında hazırlanan planda Fethullah Gülen, AK Parti'ye destek olmakla suçlanıyordu. Gülen ve sevenleriyle ilgili geliştirilen stratejiler 'bu kadar da olmaz' dedirten cinstendi. Planın 'Durum' başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması açık bir dille eleştiriliyor.

İşte insanın kanını donduran 'Kaos Planı'

Nisan 2009 tarihli ve 'Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek' imzalı skandal bir ordu belgesi ortaya çıktı. Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı plan, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmış.

Nisan 2009 tarihli ve 'Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek' imzalı skandal bir ordu belgesi ortaya çıktı. Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı plan, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmış.

Taraf, Genelkurmay'a ait yeni bir "İlticayla Mücadele Eylem Planı"na ulaştı. Plana göre tutuklanan askerlerin 'masum' olduğu ve AKP'nin 'dinî esasları temel alan bir rejim' hedeflediği vurgulanacak.

Genelkurmay Başkanlığı'nın, "irtica ile mücadele" adı altında yeni bir eylem planı hazırladığı ortaya çıktı. Nisan 2009'da Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan planda, Ergenekon soruşturmasından duyulan rahatsızlık açık bir şekilde dile getiriliyor. "Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan" eylemler yapılması isteniyor, Ergenekon kapsamında tutuklanan muvazzaf ve emekli askerlerin irtica ile mücadele ettikleri için cezaevine kondukları yönünde haberlerin ön plana çıkarılması hedefleniyor.

Planı hazırlayan Albay Dursun Çiçek tamdık bir isim.

Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 'kâğıt parçası' olarak nitelendirdiği belgenin ıslak imzalı aslı yaklaşık 5 ay sonra ortaya çıkarıldı. Edinilen bilgilere göre 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlığını taşıyan 4 sayfalık belgenin orijinali, muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırıldı. Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasının yer aldığı belgeyi gönderen subay, ihbar mektubunda ise çarpıcı bilgiler verdi. Dursun Çiçek'in görev yaptığı birimde belgeyle ilgili tüm evrakların ve bilgisayar kayıtlarının imha edildiğini kaydeden subay, sadece 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlıklı söz konusu belgeyi kurtarabildiğini belirtti.

İlk olarak, Ergenekon kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk'ün (emekli üsteğmen) bürosunda bulunan belge, kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra hükümet, belgede yer alan planları yargıya taşımış, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.

Dehşet senaryoları kamuoyunu sarsmıştı

'Durum', 'Vazife' ve 'İcra' ana başlıkları altında hazırlanan planda Fethullah Gülen, AK Parti'ye destek olmakla suçlanıyordu. Gülen ve sevenleriyle ilgili geliştirilen stratejiler 'bu kadar da olmaz' dedirten cinstendi. Planın 'Durum' başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması açık bir dille eleştiriliyor.

İşte insanın kanını donduran 'Kaos Planı'

Nisan 2009 tarihli ve 'Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek' imzalı skandal bir ordu belgesi ortaya çıktı. Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı plan, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmış.

Nisan 2009 tarihli ve 'Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek' imzalı skandal bir ordu belgesi ortaya çıktı. Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı plan, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmış.

Taraf, Genelkurmay'a ait yeni bir "İlticayla Mücadele Eylem Planı"na ulaştı. Plana göre tutuklanan askerlerin 'masum' olduğu ve AKP'nin 'dinî esasları temel alan bir rejim' hedeflediği vurgulanacak.

Genelkurmay Başkanlığı'nın, "irtica ile mücadele" adı altında yeni bir eylem planı hazırladığı ortaya çıktı. Nisan 2009'da Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan planda, Ergenekon soruşturmasından duyulan rahatsızlık açık bir şekilde dile getiriliyor. "Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan" eylemler yapılması isteniyor, Ergenekon kapsamında tutuklanan muvazzaf ve emekli askerlerin irtica ile mücadele ettikleri için cezaevine kondukları yönünde haberlerin ön plana çıkarılması hedefleniyor.

Planı hazırlayan Albay Dursun Çiçek tamdık bir isim. Daha önce Tarafın manşetten yayımladığı "Koç da andıçlandı" başlıklı haberle gündeme gelmişti. Albay Çiçek tarafından hazırlanan andıç belgesinde bütün sivil toplum örgütleri fişlenmişti. Planın yazıldığı Genel Kurmay Harekat Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı. Genelkurmay adına yapılan planlamalar artık buradan yürütülüyor.

Ergenekon soruşturmasında tutuklanan eski asker avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda ele geçirilen Genelkurmay'a ait yeni plan tutanaklara geçti ve Ergenekon üçüncü iddianamesine girmesi bekleniyor. Öztürk, aynı zamanda yine Ergenekon kapsamında tutuklanan emekli Albay Levent Göktaş'ın avukatlığını yapıyordu.

Dört sayfadan oluşan "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın "Durum" başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması eleştiriliyor: İrticai gruplar tarafından TSK başta olmak üzere devletin resmî kurumlarını yıpratmak üzere yoğun faaliyetler yürütülmekte, Ergenekon adı altında TSK'ya büyük emekleri geçmiş, emekli ve muvazzaf askerî personele yersiz ithamlarda bulunularak lekelenmeye çalışılmaktadır.

'DÜŞMAN UNSURLAR'A DİKKAT

Planın "Düşman Unsurlar" bölümünde ise TSK'nm yıpratılmak istendiği ileri sürülüyor. Bunun gerekleri ise şöyle sıralanıyor:

Atatürk ilke ve Inkılapları'nı ortadan kaldırarak, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkmak ve yerine dinî esaslara dayalı bir rejim kurma hedeflerini engelleyecek tek kurum olarak TSK'yı görmekte.

Elde ettikleri TSK'yı yıpratıcı bilgi ve belgeleri kendilerine müzahir medya organları kanalıyla yayınlamakta.

Halkın yoğun ilgi gösterdiği birlik, ve beraberlik mitinglerini Ergenekon tarafından maksatlı olarak planlanmış gibi göstermekte.

TSK'nın Ergenekon çatısı altında, başta PKK terör örgütü olmak üzere çeşitli terör örgütleriyle işbirliği yaptığını iddia etmekte.

Üst düzey komutanlar hakkında Yahudi, Ermeni, Sabetaycı vb. oldukları şeklinde asılsız haberler yapılmakta.

Kamuoyunu meşgul etmek ve bilgi kirliliği yaratmak üzere TSK personeline ait olduklarını iddia ettikleri ses ve görüntü kayıtlarını yayınlamaktadırlar.

'DOST UNSURLAR' KULLANILACAK

Albay Çiçek'in hazırladığı planda, irticaya karşı kullanılanacak "Dost Unsurlar"a da yer veriliyor. İşte o 'dostlar':

Basın ve yayın organları kanalıyla irticai grupların iç yüzünü gösteren propaganda çalışmaları planlı bir şekilde yürütülmekte.

TSK personeli ve ailelerine yönelik bilgilendirme faaliyetleri icra edilmekte.

TSK içerisine sızdırıldığı değerlendirilen personel ve aileleri ile bunların irtibatta olabilecekleri kişiler takip ve kontrol altına alınmakta.

Bilgisayar ve doküman güvenliği konusunda tedbirler arttırılmaktadır.

'VAZİFE' ÇIKARDIK İCRA'YA GEÇELİM

Bütün bunlardan "vazife" çıkarılması gerektiği belirtilen planda bu görev "irticai oluşumların iç yüzünü göstererek bu konudaki tereddütlere son vermek ve söz konusu örgütlere olan kamuoyu desteğini ortadan kaldırmak.

Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un 'kâğıt parçası' olarak nitelendirdiği belgenin ıslak imzalı aslı yaklaşık 5 ay sonra ortaya çıkarıldı. Edinilen bilgilere göre 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlığını taşıyan 4 sayfalık belgenin orijinali, muvazzaf bir subay tarafından Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara posta yoluyla ulaştırıldı. Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasının yer aldığı belgeyi gönderen subay, ihbar mektubunda ise çarpıcı bilgiler verdi. Dursun Çiçek'in görev yaptığı birimde belgeyle ilgili tüm evrakların ve bilgisayar kayıtlarının imha edildiğini kaydeden subay, sadece 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' başlıklı söz konusu belgeyi kurtarabildiğini belirtti.

İlk olarak, Ergenekon kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk'ün (emekli üsteğmen) bürosunda bulunan belge, kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Askerî savcılığın 'kovuşturmaya gerek yok' kararından sonra hükümet, belgede yer alan planları yargıya taşımış, savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu.

Dehşet senaryoları kamuoyunu sarsmıştı

'Durum', 'Vazife' ve 'İcra' ana başlıkları altında hazırlanan planda Fethullah Gülen, AK Parti'ye destek olmakla suçlanıyordu. Gülen ve sevenleriyle ilgili geliştirilen stratejiler 'bu kadar da olmaz' dedirten cinstendi. Planın 'Durum' başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması açık bir dille eleştiriliyor.

İşte insanın kanını donduran 'Kaos Planı'

Nisan 2009 tarihli ve 'Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek' imzalı skandal bir ordu belgesi ortaya çıktı. Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı plan, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmış.

Nisan 2009 tarihli ve 'Dr. Dz. P. Kur. Kd. Albay Dursun Çiçek' imzalı skandal bir ordu belgesi ortaya çıktı. Kıdemli Albay Dursun Çiçek imzalı plan, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı olan Genelkurmay Harekat Başkanlığı 3. Destek Şube Müdürlüğü'nde hazırlanmış.

Taraf, Genelkurmay'a ait yeni bir "İlticayla Mücadele Eylem Planı"na ulaştı. Plana göre tutuklanan askerlerin 'masum' olduğu ve AKP'nin 'dinî esasları temel alan bir rejim' hedeflediği vurgulanacak.

Genelkurmay Başkanlığı'nın, "irtica ile mücadele" adı altında yeni bir eylem planı hazırladığı ortaya çıktı. Nisan 2009'da Deniz Piyade Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan planda, Ergenekon soruşturmasından duyulan rahatsızlık açık bir şekilde dile getiriliyor. "Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan" eylemler yapılması isteniyor, Ergenekon kapsamında tutuklanan muvazzaf ve emekli askerlerin irtica ile mücadele ettikleri için cezaevine kondukları yönünde haberlerin ön plana çıkarılması hedefleniyor.

Planı hazırlayan Albay Dursun Çiçek tamdık bir isim. Daha önce Tarafın manşetten yayımladığı "Koç da andıçlandı" başlıklı haberle gündeme gelmişti. Albay Çiçek tarafından hazırlanan andıç belgesinde bütün sivil toplum örgütleri fişlenmişti. Planın yazıldığı Genel Kurmay Harekat Başkanlığı 3. Bilgi Destek Şube Müdürlüğü, Psikolojik Harp Dairesi'nin yeni adı. Genelkurmay adına yapılan planlamalar artık buradan yürütülüyor.

Ergenekon soruşturmasında tutuklanan eski asker avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda ele geçirilen Genelkurmay'a ait yeni plan tutanaklara geçti ve Ergenekon üçüncü iddianamesine girmesi bekleniyor. Öztürk, aynı zamanda yine Ergenekon kapsamında tutuklanan emekli Albay Levent Göktaş'ın avukatlığını yapıyordu.

Dört sayfadan oluşan "İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın "Durum" başlıklı bölümünde Ergenekon soruşturması eleştiriliyor: İrticai gruplar tarafından TSK başta olmak üzere devletin resmî kurumlarını yıpratmak üzere yoğun faaliyetler yürütülmekte, Ergenekon adı altında TSK'ya büyük emekleri geçmiş, emekli ve muvazzaf askerî personele yersiz ithamlarda bulunularak lekelenmeye çalışılmaktadır.

'DÜŞMAN UNSURLAR'A DİKKAT

Planın "Düşman Unsurlar" bölümünde ise TSK'nm yıpratılmak istendiği ileri sürülüyor. Bunun gerekleri ise şöyle sıralanıyor:

Atatürk ilke ve Inkılapları'nı ortadan kaldırarak, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini yıkmak ve yerine dinî esaslara dayalı bir rejim kurma hedeflerini engelleyecek tek kurum olarak TSK'yı görmekte.

Elde ettikleri TSK'yı yıpratıcı bilgi ve belgeleri kendilerine müzahir medya organları kanalıyla yayınlamakta.

Halkın yoğun ilgi gösterdiği birlik, ve beraberlik mitinglerini Ergenekon tarafından maksatlı olarak planlanmış gibi göstermekte.

TSK'nın Ergenekon çatısı altında, başta PKK terör örgütü olmak üzere çeşitli terör örgütleriyle işbirliği yaptığını iddia etmekte.

Üst düzey komutanlar hakkında Yahudi, Ermeni, Sabetaycı vb. oldukları şeklinde asılsız haberler yapılmakta.

Kamuoyunu meşgul etmek ve bilgi kirliliği yaratmak üzere TSK personeline ait olduklarını iddia ettikleri ses ve görüntü kayıtlarını yayınlamaktadırlar.

'DOST UNSURLAR' KULLANILACAK

Albay Çiçek'in hazırladığı planda, irticaya karşı kullanılanacak "Dost Unsurlar"a da yer veriliyor. İşte o 'dostlar':

Basın ve yayın organları kanalıyla irticai grupların iç yüzünü gösteren propaganda çalışmaları planlı bir şekilde yürütülmekte.

TSK personeli ve ailelerine yönelik bilgilendirme faaliyetleri icra edilmekte.

TSK içerisine sızdırıldığı değerlendirilen personel ve aileleri ile bunların irtibatta olabilecekleri kişiler takip ve kontrol altına alınmakta.

Bilgisayar ve doküman güvenliği konusunda tedbirler arttırılmaktadır.

'VAZİFE' ÇIKARDIK İCRA'YA GEÇELİM

Bütün bunlardan "vazife" çıkarılması gerektiği belirtilen planda bu görev "irticai oluşumların iç yüzünü göstererek bu konudaki tereddütlere son vermek ve söz konusu örgütlere olan kamuoyu desteğini ortadan kaldırmak. Ergenekon kapsamında yapılan yıpratıcı kampanyaların etkisini azaltmak, TSK'ya yönelik olarak yapılan olumsuz propagandalara son vermektir" olarak tanımlanıyor.

Ardından ise planın "icra" bölümü geliyor ve şu ifadeler kullanılıyor: Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP Hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu başta olmak üzere radikal dinî oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyunun desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir.

ERGENEKON'DA GÜNDEM DEĞİŞECEK

Plana göre, faaliyetlerin birbiriyle senkronize şekilde üç bölüm halinde hayata geçirilmesi isteniyor. "Planlama ve Genel Faaliyetler" bölümünde yapılması istenenler şöyle sıralanıyor:

İcra edilen propagandalarda dine karşı olunmadığı teması işlenecektir.

Eylemler Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan planlanacak, dinci medyanın bu konuyu işlemesine imkân tanınmayacaktır.

"Fethullah Gülen (FG)'ciler gemi azıya aldılar, doğrudan TSK'ya saldırıyorlar" teması işlenecek, bu kapsamda muhafazakâr vatandaşların bile "Pes doğrusu biz de Elhamdülillah Müslüman'ız, ama FG'ciler resmen TSK'ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar" dedirtecek çalışmalar yapılacaktır.

Sakıncalı/şüpheli kategorisindeki irticacı subay ve astsubayların irticai propaganda yaptıklarına dair ihbar çalışmaları yapılacak, müteakiben bu kişilerin ahlaki yönden olumsuzlukları ile ilgili haberler yaptırılacaktır.

İrticacı TSK personeline yapılan operasyon kapsamında tespit edilememiş diğer irticai TSK personeline yönelik korkutucu propaganda geliştirilerek, bu kişilerin hata yaparak tespit edilmeleri veya kendiliğinden çözülmeleri sağlanacaktır.

Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG grubu "Silahlı Terör Örgütü" "Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü", (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir.

Ilımlı islam konusu özellikle vurgulanacak, FG'cilerin ABD güdümünde hareket ettikleri ve islam'ın orjinalini bozmak istedikleri hususu yoğun olarak dile getirilecektir.

TSK 'MASUM', İRTİCACILAR SUÇLU

"Medya Faaliyetleri" bölümünde ise Ergenekon operasyonuna atıf yapılarak, TSK mensuplarının "masum" olduğu yönünde haberler yaptırılması isteniyor:'

İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.

Yakalanan veya çözülen TSK personelinin bizim belirlediğimiz temalar doğrultusunda beyanda bulunmaları ve bu açıklamaların basında geniş yer bulması sağlanacaktır.

Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.

Nurettin Veren gibi isimlerin TV programlarında FG grubu hakkında bizim istediğimiz temalar doğrultusunda açıklamalar yapmaları sağlanacaktır.

Kurdoğlu cemaati vb. diğer cemaatlere mensup TSK personelinin TSK ile ilişkileri kesilirken FG grubuna mensup oldukları için atıldıkları şeklinde haberler yaptırılarak, kamuoyunda FG grubunun büyük yara aldığının düşünülmesi sağlanacaktır.

PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Irak'ın kuzeyinde bulunan FG'cilere ait okul, dershane ve yurtlara eylem yapmıyor olmasının iki örgüt arasında bağ olduğu ve anlaştıklarının açık bir göstergesi olduğu yönünde haberler yaptırılacaktır.

KURTLAR VADİSİ ÇİZİLSİN

Vatandaşlar tarafından yoğun olarak izlenen ve gündemdeki olaylar hakkında kamuoyunu yanlış yönlendiren, Kurtlar Vadisi, Kollama ve Tek Türkiye benzeri diziler hakkında olumsuz haberler yaptırılarak söz konusu dizilerin güvenilirliğinin yitirilmesi sağlanacaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı okul öğrencilerine ait ibadet, görüntü ve haberlerinin medyada yoğun olarak ye&, alması sağlanarak, Milli Eğitim Bakanı kamuoyu nezdinde yıpratılacaktır

AKP mensuplarının, ülkemizde ekonomik krizin etkisinin ciddi olarak hissedildiği bir dönemde, lüks yaşamlarından taviz vermedikleri yönünde haberler yaptırılarak, bu durumun hem "islam anlayışıyla çeliştiği" hem de uygulamaya çalıştıkları "Halk Adamı" yaklaşımlarının gerçeği yansıtmadığı konusunda kamuoyu bilgilendirilecektir.
Ermenistan ve Yunanistan ile ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanının genişletilmesi sağlanacaktır.

KARA PROPAGANDA' YAPALIM

Planın sonunda ise "Kara Propaganda FaaliyetlerF'ne yer veriliyor, işte o bölüm:

Son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları bilgi kirliliği yaratmak üzere irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek, ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtları düzenlenecektir.

Çeşitli bilgi ve belgelerle ilgili ortaya yem atılarak yakalanan personel hangi gruba ait olursa olsun FG'ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacak ve bahse konu personelin adı basında duyulduktan sonra ahlaki açıdan olumsuzlukları ile ilgili haberler yaptırılacaktır.

Yukarıda açıklanan şekildeki personelin, sıradan dahi olsa arkadaş çevresindeki en olumsuz kişi onların en yakın arkadaşı gibi gösterilerek, FG'cilerin iç yüzüymüş gibi düşünülmesi sağlanacaktır.

İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra, FG'ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara (Yahudilik, CIA, MOSSAD, Moon Tarikatı, Humeyni vb.) ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacaktır.

Ev baskınları kapsamında Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin bu evlerde bulunması sağlanacaktır.

CANLI YAYINLARA BAĞLANALIM

İzleyici veya dinleyici kitlesi fazla olan radyo, televizyon programlarına farklı bir kimlikle, canlı yayın esnasında, telefonla bağlanılarak; FG'ci maskesi altında konuşmalar yapılarak tahrik olmuş bir FG'ci gibi, "Evet kardeşim, bizimle uğraşan herkes Ergenekoncudur. Onlarla uğraşmak bizim boynumuzun borcudur. Bizimle uğraşmaya kimsenin gücü yetmez" şeklinde açıklamalar yapması sağlanacaktır.

AKP mensubu kilit haberleşmecilere kamuoyuna çelişkili açıklamalar yaptırılarak, AKP içerisinde ciddi anlamda anlaşmazlık ve bölünmeler yaşanıyormuş şeklinde algılanması sağlanacaktır.

Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı iddia edilen eylem planında televizyonlarda yayınlanan bazı diziler de hedef alınmış

Eylem planında Kurtlar Vadisi, Kollama ve Tek Türkiye benzeri dizilerin kamuoyunu yanlış yönlendirdiği ifade ediliyor: "Bu diziler hakkında olumsuz haberler yaptırılarak her üçünün de kamuoyundaki güvenilirliğinin yitirilmesi sağlanmalıdır"

- Vatandaşlar tarafından yoğun olarak izlenen ve gündemdeki olaylar hakkında kamuoyunu yanlış yönlendiren, Kurtlar Vadisi, Kollama ve Tek Türkiye benzeri diziler hakkında olumsuz haberler yaptırılarak söz konusu dizilerin güvenilirliğinin yitirilmesi sağlanacaktır.












zaman

Ertuğrul ÖZGÜL 10-26-2009 21:29

http://img210.imageshack.us/img210/4131/ymsubayk.jpg

redyellow 10-26-2009 23:50

Taraf'a asker düşmanı diye saldıranlar şimdi belge doğru çıkınca ne diyecekler acaba?

Ertuğrul ÖZGÜL 10-27-2009 06:55

İfadeye çağırılan Albay Çiçek sorguya gelmiyor
 
Adli Tıp'ta 'millete komplo planı'nın altındaki ıslak imzanın sahibi olduğu tescil edilen Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek'in geçen hafta ikinci kez ifadeye çağırıldığı öğrenildi.

Ancak, Çiçek Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların Genelkurmay Adli Müşavirliği üzerinden yaptığı davete şu ana kadar icabet etmedi. Ergenekon savcılarına bir subay tarafından 5 sayfalık ihbar mektubuyla gönderilen 'Eylem Planı'nın orijinali, soruşturmanın seyrini de değiştirdi Alınan bilgilere göre, savcılar ilk olarak belgeyi, altındaki ıslak imzanın incelenmesi için Adli Tıp'a gönderdi. Kurum, imzanın 'Dursun Çiçek'in elinin ürünü' olduğunu rapor etti. Bunun üzerine harekete geçen savcılar, daha önce tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan Çiçek'in ikinci kez sorgulanmasına karar verdi. Bu amaçla geçen hafta Genelkurmay Adli Müşavirliği'nden, Çiçek'in ifade için İstanbul'a gönderilmesini istedi. Fakat, aradan geçen sürede Çiçek buna cevap vermedi. İhbar mektubunda, belgeleri imha etmekle görevli oldukları ileri sürülen rütbeliler ve 6 erbaşla ilgili yapılan yazışmalara ise Genelkurmay'dan dönüş olmadı. Mektupta ismi geçen ve çarşamba günü terhis olduğu belirtilen bir erbaşın, savcılara verdiği ifadede olayı tüm detaylarıyla doğruladığı ileri sürülüyor.

Önümüzdeki günlerde Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılığın Çiçek'in polis zoru ile ifadeye getirilmesi amacıyla hakkında yakalama müzekkeresi çıkarabileceği öne sürüldü.

Dursun Çiçek'in ikinci kez savcı karşısına çıkarılması gündemdeyken ihbar mektubunda adı geçen askeri ve sivil personelin de ifade vermeye çağrılacağı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre savcılık, mektupla ilgili 6 askeri 21 Ekim'de ifade vermeye çağırdı. Bu davet üzerine yeni terhis olmuş bir askerin Beşiktaş'taki adliyeye gelerek ifade verdi. Gelmeyen beş asker için ise dün yeniden davetiye gönderildiği aktarıldı. Ancak bu kez davetiyeye eğer belirtilen zamanda gelmezlerse polis zoruyla getirilecekleri yönünde not eklendiği öğrenildi. İhbar mektubunda Dursun Çiçek ile birlikte belgeyi hazırladığı ileri sürülen albaylar S.Ö., İ.Z.G. ve F.S.'nin de ifadelerine başvurularak iddiaların tek tek sorulacağı öne sürüldü. Bu arada ihbar mektubunda skandal belgenin bir gazetede ortaya çıkması üzerine Genelkurmay karargâhında yürütülen imha çalışmalarına nezaret ettiği öne sürülen Org. E.S.'nin özel sekreteri Kurm. Alb. U.B. ile bizzat hard diskleri imha ettiği ileri sürülen Albay Ş.K., Üsteğmen E.S., Üsteğmen K.B., Başçavuş M.U. ve sivil memur R.S.'nin delil karartma suçlamasıyla ifadesinin alınabileceği yine iddialar arasında. Öte yandan savcılığın, ihbar mektubunda seri numaraları verilen 35 bilgisayarın gönderilmesi için de tekrar yazı yazılığı bildirildi. GENELKURMAY, 'HUKUKA SAYGILIYIZ' DEMİŞTİ Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, her ne kadar belgeyi 'kağıt parçası' olarak nitelendirse de 26 Haziran'da kuvvet ve ordu komutanlarını da arkasına alarak yaptığı toplantıda, "TSK'da, demokrasi ve hukuk devletleri ilkelerine aykırı düşüncenin içinde olan davranışlarda bulunan personel barınamaz.

Kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesin değil. Biz hukuk devleti ilkelerine sadığız. Bu belgenin doğru olduğuna ilişkin yeni delil, bilgi, emare çıkarsa elbette bu soruşturma tekrar açılabilir." demişti. Genelkurmay Başkanlığı da önceki gün yaptığı açıklamada "Hukuk devletinde her şeyin yasalara uygun olarak yürütülmesine hiçbir kimsenin ve hiçbir kurumun itirazı olamaz." ifadesini kullanmıştı.
Askerî savcının 'sır' ziyareti

'Kaos planı'nın orijinalinin Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara gönderilmesiyle başlayan süreçte ilginç gelişmeler yaşanıyor. İstanbul cumhuriyet savcılarının yeni belge ve bilgilerin kendilerine ulaşmasının ardından Genelkurmay Başkanlığı'na davetiye çıkararak, mektupta adı geçenlerle ilgili soruşturma yazısı yazdıkları belirtiliyor. Subayın ihbar mektubunda belgenin imhasında görevli rütbeliler ve erbaşlarla ilgili isimlerin yer aldığı ortaya çıkmıştı. Sivil savcıların Genelkurmay'dan soruşturmak için talepte bulunduğu 6 erbaşla ilgili davetiye yazısına henüz cevap alınamamış. İsmi geçen ve çarşamba günü terhis olarak İstanbul'a gelen bir erbaşın sorgulandığı ve olayı tüm detaylarıyla doğruladığı da kaydediliyor.

Bunun üzerine 23 Ekim Cuma günü olağanüstü gelişmeler yaşanmış. Bu kapsamda Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliği'nden Askerî Başsavcı Yavuz Şentürk'ün, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılardan hemen önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'i ziyaret ettiği ileri sürülüyor. İstanbul'a gelen Şentürk'ün, Başsavcı Engin ile İrtica İle Mücadele Eylem Planı'nın orijinalinin bulunması ve sivil savcıların sorgulama talebinde bulunduğu isimlerle ilgili görüşme yaptığı iddia ediliyor. Askerî savcılığın sorguya davet edilen erlerle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na olumsuz cevap verdiği ileri sürülüyor.















ZAMAN


Ertuğrul ÖZGÜL 10-27-2009 07:34

Erdoğan: Türkiye böyle ağır bir bedeli kaldıramaz
'İrticayla Mücadele Eylem Planı'na ilişkin yeni gelişmelere Pakistan'dan katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'Çok önemli bir konu' dedi ve Türkiye'ye döndükten sonra İlker Başbuğ'la bunun üzerine konuşacaklarını söyledi..

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İrticayla Mücadele Eylem Planı''na ilişkin yeni gelişmelerle ilgili olarak ''Temennim odur ki şu andaki yazılanlar, çizilenler veya söylenenler doğru çıkmasın, yanlış çıksın. Böyle bir bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz. Özellikle de Silahlı Kuvvetlerimizin böyle bir zan altında kalmasını da tabii hazmetmek kabul edilebilir gibi değil'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Pakistan'dan İran'a giderken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Erdoğan, ''Cumhuriyet Savcılığı bazı askeri personelin ifadesinin alınması için başvuru yaptı. Bu konuyla ilgili bir değerlendirmezin olacak mı?'' sorusuna şu yanıtı verdi.

''Malum biz bu sürecin başında parti olarak suç duyurusunda bulunmuştuk. Suç duyurusunda bulunduktan sonra da bu süreci takip ediyoruz. Tabii şimdi bu süreçle ilgili olarak o zaman erken tespitler yapılmıştı. Tabii bu erken tespitlerin de şu anda tartışılır hale geldiğini görüyoruz. Çünkü bazı köşe yazarları da (yanılmışız) filan demeye başladılar. Bu şekilde bazı tespitler yapılıyor. Tabii yargı sürecinde olması sebebiyle de doğrusu burada daha bir detay değerlendirme içerisine girmeyi de ben doğru bulmuyorum.

Temennim odur ki şu andaki yazılanlar, çizilenler veya söylenenler doğru çıkmasın, yanlış çıksın. Böyle bir bedeli Türkiye Cumhuriyeti Devleti kaldıramaz. Özellikle de Silahlı Kuvvetlerimizin böyle bir zan altında kalmasını da tabii hazmetmek kabul edilebilir gibi değil.

Burada tabii son olarak özellikle adını vermeyen, bu iddianın sahibi kişi tanık olarak dinlenebileceğinden, ifade verebileceğinden falan bahsetti. Yani gerçekten bu kişi ortaya çıkacak mı? Gelip ifade verecek mi? Öyle zannediyorum ki böyle bir şey olur da ifade verirse o zaman bir çok gerçek çok daha net ortaya çıkar. Tabii burada hiç kimsenin aslında üzülmemesi, hiç kimsenin bana göre (niçin böyle bir şey oluyor?) diye de bir sıkıntının içerisine girmemesi gerekir. Hepimiz doğru olanın, gerçeğin ortaya çıkmasının ülkemiz için hayırlı olacağı noktasında birleşmemiz lazım. Doğrusu ben şu anda işin başından bu yana izlediğim gibi yine izlemeye devam ediyorum. Konunun takibine aynı şekilde arkadaşlarımızla devam ediyoruz.''

-''GENELKURMAY BAŞKANI İLE KONUYU GÖRÜŞECEĞİM''-
Erdoğan, ''Bu gelişmelerden sonra Sayın Başbuğ ile görüştünüz mü? Veya Türkiye'ye dönünce (neler oluyor?) diye sormayı düşünüyor musunuz? Çünkü az önce de söylediniz, erken tespitlerden kastettikleriniz arasında acaba Sayın Başbuğ'un (bir kağıt parçasıdır) demesi de var mı?'' sorusu üzerine şunları kaydetti:
''Sayın Başbuğ'un açıklamalarından önce yazılı ve görsel medyanın açıklamaları var, Ana Muhalefet Parti Lideri'nin yapmış olduğu açıklamalar var, diğer muhalefet partilerinin yapmış oldukları açıklamalar var. Biliyorsunuz o açıklamalarda herkes adeta bu işi savunur haldeydi. Biz ise sadece partimizle ilgili bir konu olması hasebiyle suç duyurusunda bulunmuştuk ve yargı bunun üzerine gitsin istedik. Çünkü partimiz burada zan altına konuluyor. Buna sessiz kaldığımız anda bütün bu iftiraları kabul etmiş oluruz. Böyle bir iftirayı bizim partimizin kabul etmesi mümkün değildi. Aynı zamanda iktidarımızın böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değildi. Temennimiz odur ki gerçek meydana çıksın

Ben tabii medya üzerinden Genelkurmay Başkanı ile konuşmak istemem, ama döndükten sonra zaten haftalık rutin görüşmemiz oluyor. Belki bu görüşme vesilesiyle bir araya geldiğimizde bu konuyu muhakkak görüşeceğiz. Önemli bir konu ve aramızda bu konuyu görüşerek süreci değerlendiririz.''

Başbakan Erdoğan, ''Yurt dışından gelişlerin durdurulması kararını Sayın Genelkurmay Başkanı ile aldığınız yönünde haberler var...'' denilmesi üzerine de ''Tam aksine bu, Koordinatör Bakanımla beraber görüşerek aldığımız bir karar'' dedi.

(AA)



Ertuğrul ÖZGÜL 10-27-2009 07:35

Gül süreci değerlendirdi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ''kamuoyunda irtica belgesi olarak bilinen belgeye ilişkin subayların ifadeye çağrılması yönünde savcılığın bir girişimi olduğu iddiaları'' ile ilgili ''olağanüstü bir durum değil. hukuk devletinde hukukun gereği neyse o yapılır'' dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, resmi ziyaret gerçekleştirdiği Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da basın mensuplarıyla yaptığı sohbet toplantısında ''kamuoyunda irtica belgesi olarak bilinen belgeye ilişkin subayların ifadeye çağrılması yönünde savcılığın bir girişimi olduğu iddialarının bulunduğunun'' söylenmesi üzerine, ''olağanüstü bir durum değil. hukuk devletinde hukukun gereği neyse o yapılır. başka bir şey yapılmaz'' diye konuştu.












habervaktim

BlueMoon 10-27-2009 09:24

bakalım daha neler gün yüzüne çıkacak

ishakyilmaz 10-27-2009 12:16

http://image.samanyoluhaber.com/Imag...9812/82406.gifKomplo belgesinde FLAŞ GELİŞME

Belge, askeri savcılığın isteği üzerine Ankara'ya gönderildi.Yazı Boyutu 10 12 14 16 Bir subay tarafından savcılığa gönderilen "AKP ve Gülen'i Bitirme Planı" adlı belgenin aslı, Askeri Savcılığın talebi doğrultusunda Ankara'ya gönderildi.

27.10.2009 11:14:38

Ak_Gencim 10-27-2009 13:32

Herkes belge sahte belge, sahte imza veya fotokopi demişti.Ya zaten fotokopi olması için aslı olması lazımdı.Eee şimdi aslıda ortaya çıktı ne yapıcaklar acaba şimdi de.

ishakyilmaz 10-27-2009 14:28

http://www.hurriyet.com.tr/_np/2275/9122275.gif

DEMEK OLUYOR Kİ;BÜYÜK LOKMA YENİLİR,AMA BÜYÜK SÖZ EDİLMEZ!YOKSA BÖYLE ALTINDA KALIR,EZİLİRSİNİZ!!!

ATmaCA53 10-27-2009 14:36

İŞTE TSK'NIN SİTESİNDEN ÇIKARILAN YAZI
http://www.hurriyet.com.tr/_np/1953/9121953.gif

ishakyilmaz 10-27-2009 14:36

http://image.haber7.com/haber/haber7...7010334892.jpg

BİRAN ÖNCE İSTİFA ETMELİDİR TSK BAŞKANI,AKSİ HALDE BAŞBAKAN AZLETMELİDİR!!!

rıfat gökalp 10-29-2009 13:32

http://www.samanyoluhaber.com/Images/shcm.png








http://image.samanyoluhaber.com/Imag...1029/89785.jpg

Askeri savcılığın kararına büyük tepki

Albay Dursun Çiçek'in ıslak imzasını taşıyan 'millete komplo' planıyla ilgili askerî savcılığın yeniden soruşturma başlatması hukukçuların tepkisini çekti.


Askerlerin sivil yargı önüne çıkarılmasını düzenleyen Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 250. maddesinde değişiklik yapıldığını hatırlatan emekli Hakim Albay Ümit Kardaş, Genelkurmay Askerî Savcılığı'nın bu maddeye giren suçlarla ilgili soruşturma yetkisinin bulunmadığını belirtiyor. Kanunun, görevdeyken darbe suçlarına karışanlar hakkında çıkarıldığını kaydeden Kardaş, "CMK 250. maddedeki suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturma yetkisi tartışmaya meydan vermeyecek şekilde sivil yargıya geçti. Şu anki düzenleme uygulamada. Anayasa Mahkemesi henüz iptal etmedi. Kanun bunun için değişti zaten." diyor.

Emekli Askerî Hâkim Albay Faik Tarımcıoğlu da askerî savcılığın soruşturmasının, Resmi Gazete'de 11 Temmuz'da yayımlanıp yürürlüğe giren yasaya aykırı olduğunu vurguluyor. CMK 250. maddedeki değişikliğin iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesinin, darbe teşebbüsü iddialarının sivil savcılar tarafından soruşturulmasına engel olmadığının altını çiziyor. "Askerî savcı bu olayda neye bakacaktır?" diye soran Tarımcıoğlu, "Bu devlet sırrına ilişkin bir belge değildir. Askerî savcı, belge basına nasıl sızmıştır, onu araştıracaktır. Bu da iç disiplinle ilişkilidir. Bu, idarî soruşturma sonucunda ortaya çıkar." değerlendirmesinde bulunuyor.

Eylem planının, TBMM ve meşru hükümeti hedef aldığının altını çizen eski Cumhuriyet Başsavcısı Sacit Kayasu ise darbe yapmak, kaos oluşturmak gibi suçların askerî niteliği olmadığını savunuyor. CMK'da değişiklik yapılmasaydı bile bu olayın askerî yargının görev alanına girmeyeceğine dikkat çeken Prof. Dr. Bahri Öztürk de belgeyi hazırlayanlar asker olsa dahi suçun askerî bir suç olmadığını kaydediyor. 1GÜNDEM 15

CMK'da askerlerin işlediği bazı suçlardan sivil yargıda yargılanmasını içeren yasa değişikliği Meclis'ten 26 Haziran'da geçti. 11 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren değişiklikle savaş ve sıkıyönetim halleri dışında sivillerin askerî mahkemelerde yargılanmasının önü tamamen kapandı. Askerlerin işlediği darbe teşebbüsü, terör ve örgütlü suçların ise özel yetkili sivil savcılıklar tarafından yürütüleceği hüküm altına alındı. Kanunda değişikliklerin, kanunun yürürlüğe girdiği tarihte devam etmekte olan soruşturma ve kovuşturmalarda da uygulanacağı belirtildi. Yasa CHP'nin iptal davası açması nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nde. Ancak iptal talebiyle ilgili karar verilene kadar yürürlükteki yasa hükmüne uygun davranılması gerekiyor. Hukukçular, yasa değişikliği öncesi de darbeye teşebbüs suçlarında sivil yargının yetkili olduğunu, değişiklikle uygulamada çıkabilecek uyuşmazlıkların ortadan kalktığını vurguluyor.

Eleştiriler üç noktada yoğunlaşıyor. CMK 250. maddedeki değişiklik ile askerlerin sivile yönelik suçlarının sivil mahkemelerce yargılanması kararlaştırıldı, bu yüzden 'kirli tezgâh' eylem planının hedefinde millet olması nedeniyle yargılama makamı olarak muhatap sivil mahkemedir. İkincisi demokrasiyi rayından çıkarmayı hedefleyen belgenin içeriğinde dini hassasiyeti olan kesimlerin evlerine silah bırakılarak terörist ilan edilip askeri savcılık ve mahkemeler eliyle yargılanması planları ve iddiaları yer alıyor. Bu durumda askeri yargı kendisinin de taraf olacağı bir meseleyi soruşturmuş olur; ki bu, yargılamanın şeffaflığı ve tarafsızlığını ortadan kaldırır. Üçüncü nokta ise ihbar mektubunda belirtildiği gibi 'kâğıt parçası' denilen belgeyle ilgili askeri yargının soruşturması sonuçlandırılamadı, objektif hukuk kriterlerinden uzak bir sonuç ortaya çıktığından belgenin gerçekliği subayın ihbar mektubuyla tescillenmiş oldu. Askeri savcılığın bugüne kadar yürüttüğü soruşturmalar hep 'kim sızdırdı' noktasına kilitlendi ve akim kaldı. Hukukçular, cunta yapılanmasının çalışması olarak anılan darbe planlarının sivilde yargılanması gerektiğini, sadece idari soruşturmalarla ilgili kesimin askeri yargının görev alanında olduğuna dikkat çekiyor.

Askerî yargının, askeri suç oluşturma maksadı bulunan eylem planıyla ilgili taraf olduğu, kendisiyle ilgili suç isnadını araştırmasının yargının tarafsızlığı ilkesine aykırı olduğu da ifade ediliyor. Askerî savcılığın, Dursun Çiçek imzalı belgeye ilişkin ilk soruşturmada sınıfta kaldığı belirtilirken, ikinci soruşturmanın da 'sivil savcılığın önünü kesme ve dosyayı kapatmaya dönük olduğu' iddialarına yol açıyor.

ZAMAN

Ertuğrul ÖZGÜL 10-31-2009 08:20

Sivil yargı süreci başladı


'Millete ve hükümete kirli tezgâh' belgesinin ıslak imzalı orijinalinin ortaya çıkması üzerine soruşturma, sivil savcılığın inisiyatifinde derinleştiriliyor.


İlgili Haberler


Orijinal belge çıkınca Ankara Başsavcılığı yetkisizlik kararı verdi


Önceki akşam bir araya gelen Başbakan Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, yargı sürecinin beklenmesi gerektiğine işaret ederken, dün önemli bir gelişme yaşandı. Belgeleri imha etmekle suçlanan 7 subay ve bir sivil memur, İstanbul Adliyesi'ne getirilerek Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara ifade verdi. Binbaşı Hicri Dinçerol şüpheli sıfatıyla sorgulandı, diğerleri tanık olarak dinlendi. Planda imzası bulunan Albay Dursun Çiçek'in ise bu aşamada ifadeye çağrılmadığı öğrenildi.

Dün saat 13.00'te adliyeye gelen ve 4 saat ifade veren ekipte şu isimler yer aldı: "Albay Şükrü Kısadere, Binbaşı Hicri Dinçerol, üsteğmenler Kazım Bozkurt, Erhan Sakallı, Fatih Karacaer, Berrin Şahin, Başçavuş Mustafa Urhan ve sivil memur Rıfat Sülük." Söz konusu subayların isimleri ihbar mektubunda geçiyordu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, askerlerin ifadelerinin alınması için Genelkurmay'a ihtarlı davet mektubu göndermişti. Konuyla ilgili açıklama yapan Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, Genelkurmay'dan 9 ismin çağrıldığını, bunlardan birinin yurtdışı görevi sebebiyle sorguda bulundurulamadığını kaydetti.

Beşiktaş Adliyesi'ne gelerek Ergenekon savcılarına ifade veren 6 subay ve bir sivil memurun ismi ihbar mektubunda 'temizlik timi' olarak geçiyor. Mektubun 3. sayfasında kadronun oluşturulması ile temizlik işlemi ayrıntılarıyla anlatılıyor.

Mektupta sivil savcılığın olaya el koyacağı anlaşılınca server (ana bilgisayar) dahil şubedeki bütün bilgisayarların toplatıldığı belirtilirken; "Alınan tüm bilgisayarlar özel programlarla 35 kez geri getirilemeyecek şekilde silinmiştir. Bu işlemler 19-20-21 Haziran 2009 tarihlerinde cuma, cumartesi ve pazar günü gizli bir şekilde gerçekleştirilmiştir." bilgisine yer veriliyor.

Ergenekon savcılarının tanık olarak ifadesini aldığı 7 kişilik timin belge temizliği operasyonundaki rolü şöyle anlatılıyor:

Albay Şükrü Kısadere: İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın bilgisayarlardan temizlenmesi işleminde yer aldı. Bu işlemde belgenin hazırlanmasında kullanılan tüm bilgisayarlar temizlendi ve ilgili evraklar imha edildi. Ekibin başında Org. Ergin Saygun'un özel sekreteri Kurmay Albay Uğur Berksun bulundu.

Üsteğmen Kazım Bozkurt: İrtica ile Mücadele Eylem Planı deşifre olduktan sonra bilgisayarların temizlenmesi işleminde yer aldı. Ekipte görev alan 7 kişiden biriydi.

Üsteğmen Erhan Sakallı: Planın imha sürecinde yer aldı. Görevli ekiple birlikte Bilgi Sistemleri İşletme Şubesi'nde söz konusu eylem planının hazırlanmasında kullanılan 30709, 33746, 40077, 27238, 27229 ve 16693 BİM numaralı bilgisayarların hard disklerinin geri getirilemeyecek şekilde silinmesini gerçekleştirdi.

Üsteğmen Fatih Karacaer: Albay Çiçek'in ve ilgili şubenin bilgisayarlarını inceleme ve temizleme işleminde Genelkurmay MEBS (Muharebe Elektronik Bilgi Sistemleri Okulu) Başkanlığı'nda görevli Karacaer de yer aldı.

Üsteğmen Berrin Şahin: İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nı ortadan kaldıran ekipte yer aldı. Deniz Kuvvetleri MEBS (Muhabere Elektronik Bilgi Sistemleri Okulu) Başkanlığı'nda görevli olan Şahin aynı zamanda Dursun Çiçek'in evini olaydan 5 gün sonra arayan Genelkurmay Askerî Savcı Yardımcısı As. Hak. Yzb. İ. Volkan Şahin'in de eşi.

Başçavuş Mustafa Urhan: Planı imha eden ekip içinde yer aldı.

Sivil memur Rıfat Sülük: İrtica ile Mücadele Eylem Planı'nın imhasını gerçekleştiren ekipte yer alan tek sivil isim.

Jet hızıyla tahliye edilen Çiçek gelmedi

Sivil yargı süreci başladı

Deniz Piyade Kurmay Albay Dursun Çiçek, 30 Temmuz 2009'da Beşiktaş'taki İstanbul Adliye binasında savcılar tarafından 9 muvazzaf subay ile birlikte sorgulandı.

tutuklanması istemiyle İstanbul Nöbetçi 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sevk edildi. 1 Temmuz 2009'da tutuklandı.

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Çiçek'in tutukluluğuna avukatları tarafından gece yarısı itiraz edildi. Bir gün sonra da jet hızıyla tahliye edildi.

Tahliye kararını veren mahkemede yaşanan olağanüstü gelişmeler hâlâ tartışılıyor. 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne, heyette üye eksikliği olduğu gerekçesiyle geçici görevle hâkim atandı. İstanbul Adalet Komisyonu, hâkim Faik Saban'ı görevlendirdi. Mesai saati bitmesine rağmen mahkeme yeni üyeyle birlikte itirazı incelemeye aldı. Tutuklama kararını veren hâkim heyette bulunmadı. Ve tahliye kararı çıktı.

Çiçek'i tahliye eden heyet üyelerinden başkan Erkan Canak ile üye hakim Faik Saban aynı araba ile adliyeden ayrıldı. Karar, anında cezaevine fakslanarak tahliye sağlandı.

Çiçek'in savcılık sorgusunda ilginç diyalogların yaşandığı ortaya çıktı. Savcılar, Çiçek'e eylem planıyla birlikte imzasının yer aldığı 'gizli' ibareli belgeleri gösterdi. Askerî savcılıkta verdiği ifade sırasında resmî evraka neden farklı imza attığını sordu. Suçlamaları kabul etmeyen Çiçek, söz konusu belgeyi kendisinin hazırlamadığını savundu.

Savcılar, Çiçek'in önüne kriminal raporlarının yanı sıra telefon dinleme kayıtlarını koydu. İddiaya göre telefon tapelerinde, görüştüğü bir kişi, Albay Çiçek'ten savcılara vereceği savunmasında imzasını değiştirmesini istiyordu.

Anayasa Mahkemesi raportörü:

Askere sivil yargı

yolunu açan değişiklik Anayasa'ya uygun

PAnayasa Mahkemesi raportörü, askerlere sivil yargı yolunu açan Ceza Muhakemeleri Kanunu(CMK) değişikliğiyle ilgili raporunu tamamladı.

CHP'nin değişikliğin iptali istemiyle açtığı dava kapsamında hazırlanan rapor Yüksek Mahkeme üyelerine dağıtıldı. Edinilen bilgiye göre, raporda askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını düzenleyen yasa değişikliğinin Anayasa'ya aykırı olmadığı görüşüne yer verildi. Kanun değişikliğinin AB'ye uyum kapsamında çıkarıldığı, Anayasa'nın 2. maddesindeki demokratik hukuk devleti ilkelerine uygun olduğu vurgulandı. Raporda, CMK değişikliğinin askerî yargıyı düzenleyen Anayasa'nın 145. maddesine de aykırı olmadığı belirtildi.

Raportörün görüşünün üyeler açısından bağlayıcılığı bulunmuyor. Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusunu reddetmesi durumunda askerî yargının görev alanı önemli ölçüde daraltılmış olacak. Şemdinli, Dağlıca davalarında yaşanan askerî-sivil yargı tartışmaları son bulacak. Yasanın iptali halinde ise Yüksek Mahkeme yeni yasa değişikliği için süre verecek. Yasa, değişikliğe kadar mevcut haliyle yürürlükte kalacak. Ancak yasanın iptaliyle birlikte yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi halinde mahkemeler arasında hukuk karmaşası yaşanacak.

Askerlerin CMK'nın 250. maddesine giren suçlarda sivil mahkemelerde yargılanmasını düzenleyen kanun değişikliği geçtiğimiz haziran ayında TBMM'de yasalaştırılmıştı. Değişiklikle sivillerin barış zamanında askerî mahkemelerde yargılanmayacağı, darbe ve darbeye teşebbüs ile devlet güvenliğine ilişkin özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçlarda askerlerin sivil yargıda yargılanması hükme bağlanmıştı. TBMM Genel Kurulu'nda yasa değişikliğine destek veren CHP, iki gün sonra desteğini geri çekmişti. Ardından da düzenlemenin iptali talebiyle Anayasa Mahkemesi'nde dava açmıştı.












zaman

Ertuğrul ÖZGÜL 10-31-2009 08:21

http://img503.imageshack.us/img503/4337/ymifadek.jpg

Ertuğrul ÖZGÜL 10-31-2009 08:25

Orijinal belge çıkınca Ankara Başsavcılığı yetkisizlik kararı verdi
 

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Eylem Planı'nın orijinalinin ortaya çıkması üzerine, 'gerçeğe aykırı belge düzenlendiği' iddiasıyla yürütülen soruşturmada yetkisizlik kararı verdi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı ihbar mektubuyla belgenin gerçeğine ulaşan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Böylece orijinal belgeye göre verilen ilk hukuki karara Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı imza atmış oldu.

Eylem Planı, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk'ün ofisinde 4 Haziran'da yapılan arama da ele geçirildi. Genelkurmay Askerî Savcılığı, Albay Dursun Çiçek'in imzasının bulunduğu planın sahte olduğu iddiasıyla 'kovuşturmaya gerek yok' kararı verdi. Ardından, 'Kaos Planı'nın gerçeğe aykırı düzenlendiği iddiasıyla yetkisizlik kararı vererek dosyayı İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Konuyla ilgili talebi inceleyen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, gerçeğe aykırı düzenlendiği iddia edilen belgenin Ankara'da avukat Serdar Öztürk'ün bürosunda ele geçirilmesi nedeniyle yetkisizlik kararı vererek dosyayı Ankara'ya havale etti. Dosyanın Ankara'ya gelmesinin ardından Öztürk, önce polisi suçlamış, ancak aramaya ilişkin görüntülerin kendisini yalanlaması üzerine bu iddiasından vazgeçmişti.

Yetkinin sivil savcıda olduğu kesinleşti


Askerî yargı ile sivil yargının artık hangi suçlara bakacakları netleşmiştir. 5918 sayılı kanun ile yasada yapılan değişiklik neticesinde darbeye teşebbüs diyebileceğimiz bu tür suçlardaki soruşturma yetkisi özel yetkili cumhuriyet savcılarına verildi. Bundan sonra ancak Askerî Ceza Yasası'ndan kaynaklanan suçlar söz konusuysa askerî yargının görevi söz konusu olabilir. Askerî yargı da kendi içinde bir disiplin soruşturması başlatmıştır ki haklıdır. Böylece her kesimin görev alanına giren suçlar netleşmiş oldu. En son Ankara'dan gelen yetkisizlik kararından sonra da görevsizlik ve yetkisizlik kararları söz konusu olmayacaktır.

Hukukçular arasında da şüphe yok

CMK 250. maddede yapılan değişiklik ile rütbesi ne olursa olsun -savaş ve seferberlik hali dışında- özellikle Anayasa ihlali halleri sivil yargının görev alanına girer. Genelkurmay'ın yaptığı açıklama dikkatle incelendiğinde kendilerinin de işin askerî yargının görev alanına girmediğini ifade ettikleri anlaşılacaktır. Sivil yargı konusunda en başından beri işi bilen hukukçular arasında tereddüt yoktu zaten. Askerî savcılık da bundan sonra emre itaatsizlik var mı yok mu benzeri disiplin suçlarını inceleyebilir. TCK md. 312 (hükümete karşı suçlar) ve md. 309 (anayasayı ihlal) suçlarında yetkinin sivil savcıda olduğuna kuşku yoktur.



















ZAMAN


Hakan Özkan 10-31-2009 11:04

Askerin yargısını hukukunu kaldırmadan sivil otorite oturmaz. Anayasada köklü dönüşümler yapılmadan askerin içinde cunta zihniyeti tasviye olmaz , sivil ve askeri hukuk oynaşmaktan öteye geçmez bu sistemle.


All times are GMT +3. The time now is 16:44.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025