![]() |
Mustafa İSLÂMOĞLU'nun Gerekçeli Meal-Tefsir Kitabında Bir Âyetin İnkârı
Sohbetlerimize devam eden kardeşlerimizin: "Mustafa İslamoğlu nasıl biri? Kitapları okunabilir mi ve derslerine gidilebilir mi?" şeklindeki ısrarlı soruları üzerine bu fakir kardeşiniz, bu kişinin kitapları hakkında bir araştırma yapmak zorunluluğu hissettim. Elime geçen "Yahudileşme temâyülü" kitabı, bana bu kişinin ne kadar çelişkili ve karmaşık batıl görüşlere sahip biri olduğunu kolayca anlatmış oldu.
Rahmân ve Rahîm olan Allâh ism-i şerîfiyle! Bizleri Ehl-i Sünnet itikadı üzere sabit kılan Allâh-u Te‘âlâ’ya hamd-ü senâdan, Cumhur’un yolundan ayrılanları, İslâm ipini boynundan çıkarmakla niteleyen Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e salât-ü selamdan ve O’nun yolundan bir karış bile ayrılmayan âl-i ashâbına hayırla duadan sonra: Sohbetlerimize devam eden kardeşlerimizin: “Mustafa İslamoğlu nasıl biri? Kitapları okunabilir mi ve derslerine gidilebilir mi?” şeklindeki ısrarlı soruları üzerine bu fakir kardeşiniz, bu kişinin kitapları hakkında bir araştırma yapmak zorunluluğu hissettim. Elime geçen “Yahudileşme temâyülü” kitabı bana bu kişinin ne kadar çelişkili ve karmaşık batıl görüşlere sahip biri olduğunu kolayca anlatmış oldu. Bu esnada fıkıh âlimlerinin cumhurunu, “Hayızlı kadınların camiye giremeyeceği” gibi bazı fetvalarından dolayı Yahudilere meyletmekle suçladığını görmem de işin tuzu biberi oldu. Sonra bana verilen “Üç Muhammed” kitabında, onun Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şanına tazim sadedinde yazılmış olan Kâzî İyaz (Rahimehullâh)ın “eş-Şifâ”sı ve İmâm-ı Süyûtî’nin “el-Hasâis”i gibi muteber eserlerde geçen sahih rivâyetleri tenkit ederek, “Bu kitaplarda anlatılan hârikulâde vasıfların Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)de bulunmadığı”nı söylemiş olduğunu görmem, bende tedavisi kabil olmayan çok derin bir yara açtı ama daha sonra elime geçen “Gerekçeli Meal” kitabında onun, bu yazımızda örneklendireceğimiz üzere; “Teröristlerin cezasıyla ilgili” bir âyeti nasıl yok saydığını, “Tur dağının Yahudiler üzerine kaldırılması” gibi bazı mûcizeleri ne tür sudan bahanelerle reddettiğini ve “Uzeyr (Aleyhisselâm)ın yüz sene ölü bırakıldıktan sonra diriltilmesi” gibi, Allâh-u Te‘âlâ’nın yaşanmış olaylar olarak kıssa ettiği bir takım gerçekleri nasıl temsil ve mecaz olarak nitelediğini görünce, onun Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şanına izafe ettiği nâkısaları ve müctehid imamları Yahudilere meyletmekle suçlayarak onlara attığı iftiraları yadırgamaz hale geldim. İnşâallâh bu yazımızı takip edecek yazılarımızda, onun bu tür fasit ve müfsit görüşlerini ibtal etmek üzere bir takım ilmî reddiyeler kaleme alacağız. Ancak bu yazımızda Mâide Sûresinin otuzüçüncü âyet-i kerîmesinde geçen İslâm’ın önemli bir hükmünü nasıl yok saydığını beyan etmeyi münasib gördük. Şimdi ilk olarak kendisinin mealine ve dipnotuna hiç müdahale etmeksizin yazdıklarını size aynen aktaracağız, daha sonra da tahlilini hep birlikte yapacağız. “Allah’a ve Rasûlü’ne karşı savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuğu yaymaya çalışanların öldürülmeleri ya da asılmaları veya muhalefetlerinden dolayı ellerinin ve ayaklarının kesilmesi, yahut bulundukları yerden sürülmeleri, sadece (âdil) bir karşılıktan ibarettir. Bu, onların dünyada uğradıkları zillettir; âhirette ise onları korkunç bir azap beklemektedir.” Yazar bu âyetin dipnotunda (1/197) şu kaydı düşmüştür. “Bu cümle bir ‘inşa’ cümlesi değil bir ‘ihbar’ cümlesidir ve dolayısıyla Kur’an el ve ayakların çaprazlama kesilmesi gibi bir cezayı emretmemekte, sadece nakletmektedir. Bundan öte, Allah Rasû lü’nün hiçbir muhalife böylesi bir ceza uygulamadığı da tarihi bir gerçektir.” Mezkûr şahsın mealini ve gerekçesini böylece okumuş oldunuz. Buna mukabil bir de Üstâdımız Mahmud Efendi Hazretlerinin hazırlamış olduğu “Kur’ân-ı Mecîd ve Tefsirli Meâl-i Âlîsi”ndeki meale göz atalım. “Allâh’a ve Rasûl’ün(ün dostları olan müminler)e harp açmakta olan (ve insanların yollarını kesip mallarını çalan) o (imansız) kişilerin ve (Müslümanlardan da olsa) yer(yüzün)de fesat (ve bozgunculuk çıkartmak) için koşuşturan kimselerin cezası, (sadece öldürmekle yetinmişlerse,) ancak (kısas yoluyla) öldürülmeleri yahut (cinâyetle birlikte mal da gasbetmişlerse,) asılmaları veya (cinâyet işlemeyip sadece mal almışlarsa,) ellerinin ve ayaklarının çaprazdan kesilmesi ya da (korkutmadan başka bir şey yapmamışlarsa,) o (oturdukları) yerden sürül(üp hapse gönderil)meleridir. İşte sana! Bu (cezalar), dünyâda onlar için büyük bir (alçaklık, rezillik ve) rüsvaylıktır, (günahlarının büyüklüğünden dolayı) âhirette ise kendileri için pek büyük bir azap vardır!” Görüleceği üzere İslamoğlu, Kur’ân-ı Kerîm’in metninde olmayan birçok kelimeyi metne sokmasının yanısıra, dipnotta bu âyetin bir “İnşâ” değil de, bir “İhbar” olduğunu öne sürmüştür. Sizin anlayacağınız şekilde ifade etmem gerekirse, “İnşâ”, “Bir şeyi emretmek ve yapılmasını istemek” mânâsına gelmekte, “İhbâr” ise: “Evvelce olmuş bir şeyin vukuunu haber vermek ve nakletmek”tir. Onun dediğine göre bu âyet-i kerîmede zikredilen ceza hükümleri, bir haber niteliği taşımaktaysa, bu haber kimlerin uygulamasını bize nakletmektedir. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Ayrıca bu ceza uygulanmayacaksa, sadece anlatılıp geçilecekse bu durumda âyet-i kerîmede beyan edilen “Dünyadaki rüsvaylık” teröristlere nasıl ulaşacaktır. Onlar bu cezalara maruz kalacak yerde sadece bunları hikâye gibi dinlediklerinde, rezil olacak yerde gülüp sevineceklerdir. Yine böylece bu durumda bir sonraki âyet-i kerîmede konu edilen: “Ancak siz kendilerini yakalamadan tövbe edenler müstesna” kavl-i şerîfi, mânâsız boş bir kelâmdan öte geçmeyecektir. Çünkü ceza yoksa istisna ve müstesna mefhumları kime işletilecektir?! Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de aynı ifadeyle zikredilen: “Fakat eğer onlar sizinle (Mescid-i Haram’da) savaş (başlat)ırlarsa, (oranın hürmetini önce onlar ihlâl ettiği için,) siz de (hiç aldırmadan) onlarla savaşın. İşte sana! Kâfirlerin cezası böylece (misilleme)dir.” (Bakara Sûresi:191) “Hırsızlık yapan erkekle, hırsızlık yapan kadına gelince; her ikisinin (çalıp) kazanmış oldukları şeye ceza olarak, Allâh’tan caydırıcı bir azap olmak üzere ikisinin de (sağ) ellerini (bileklerinden) kesin!....” (Mâide Sûresi:38) “Ey iman etmiş olan kimseler! Siz ihramlı kişilerken av öldürmeyin! İçinizden her kim onu kasten öldürürse, işte sana! (O kişinin yapması gereken;) öldürmüş olduğu hayvanın misli bir ceza (ödemesidir) ki; sizden adâlet sahibi iki kişi ona karar verecektir….” (Mâide Sûresi:95) âyet-i kerîmelerinde “Ceza” tabiri, hüküm ifade etmekteyken, burada konu edilen “Ceza”nın, üstelik: “Onların cezası ancak ve ancak budur” mânâsını ifade eden “İnnemâ” edatıyla zikredilmiş olmasına rağmen hükümsüz olması hangi delile dayanmaktadır. Bu konuda bu âyet-i kerîmenin hükmünü nesheden başka bir âyet-i kerîme yokken, bir âyet nasıl geçersiz addedilebilir. Oysa Fahru’r-Râzî, Beyzâvî ve Nesefî gibi birçok tefsirde: “Allâh-u Te‘âlâ ile muhârebe yapılamayacağından dolayı burada Allâh-u Te‘âlâ’nın emirlerine muhâlefet eden ve Rasûlünün hükümlerine başkaldırmış olan kimselerin cezası konu edilmiştir” denilerek bu âyet-i kerîmenin bir haber niteliğinde olmayıp, İslâm’ın bir had cezasını beyan ettiği belirtilmiştir. İslamoğlu bu âyet-i kerîmenin hükmünü yok saymakla kalmamış, üstelik “Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in böyle bir tatbikatı olmadığının tarihi bir gerçek olduğu”nu savunarak tarihi bir iftirada bulunmuştur. Zîrâ Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu hükmü işlettiği, en sahih kaynaklarda zikredilmektedir. Nitekim Enes (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: “Ukl ve Urayne kabîlelerinden birtakım insanlar Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e gelerek Müslüman olduklarını açıkladılar. Fakat sonra Medine’nin havası kendilerine yaramayınca hastalanıp zayıflamaya başladılar ve ovadaki develerin yanına gidip onların sütlerinden içerek sağlıklarına kavuşmak için Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)den izin istediler. Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in müsâadesi üzere Kuba civârındaki zekât develerinin yanında bir müddet kalıp iyileştiklerinde, dinden dönerek develerden birini boğazladılar, çobanlardan birinin ellerini ve ayaklarını kesip, diline ve gözlerine de diken batırarak ölünceye kadar kızgın güneşin altında bıraktılar, diğer develeri de alıp götürdüler. Sağ kalan bir çobanın haberi üzerine Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) yirmi kişilik bir müfrezeyi onların takibine gönderdi. Yakalanıp getirildiklerinde Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onlara kısas yapılmasını emretti. Bunun üzerine o cânilerin gözleri çıkarıldı, elleri ve ayakları kesildi ve ölünceye kadar o hal üzere Harre tarafında bırakıldılar.” (Buhârî, Meğâzî: 34, No: 3956, 4/1535; Zekât: 67, No: 1430, 2/546; Müslim, Kasâme:2, no:1671, 3/1297; Neseî, Tahâret, 191, no:304, 1/174; Ebû Dâvûd, Hudûd:3, no:4364, 2/534; Tirmizî, Taharet:55, no:72, 1/106; İbni Mâce, Hudud:20, no:2578, 2/861; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:12042, 4/214) İslamoğlu’nun, bu rivâyetleri bilmeyecek kadar cahil biri olmadığını düşünürsek, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu âyeti tatbik etmediğini söylemesi, bizde ister istemez burada bir sû-i kasd (kötü niyet) bulunduğu düşüncesini uyandırmıştır. Zaten bu kişinin bu rivayetleri bilmeyecek kadar cahil biri olduğunu kabullenmemiz durumunda da, yine insanları böyle bir kişiyi dinlememeleri ve kitaplarını okumamaları hususunda uyarmak boynumuzun borcudur. Ayrıca bu âyet-i kerîme, teröristlere uygulanacak ceza hakkında Kur’ân-ı Kerim’de misli bulunmayan tek âyet olma özelliğini taşıdığı için bütün müctehidler tarafından işletildiği ve kendisinden ciltler dolusu hükümler istinbat edildiği, dört mezhebin fıkıh kitaplarında kaleme alınmıştır. Bu husustaki bazı genel hükümleri şöyle özetleyebiliriz. El-Mevsû‘atü’l-Fıkhiyye isimli eserde (17/158-161) zikredildiğine göre: “Kendileri yakalanmadan önce tövbe etmedikleri müddetçe muharib (terörist)lerin cezalandırılmasının, kaldırılmaya ve bağışlanmaya elverişli olmayan İlâhî hadlerden bir had olduğu” hususunda fıkıh âlimleri arasında hiçbir görüş ayrılığı yoktur. Bu hususta temel teşkil eden nass ise; “Allâh’a ve Rasûl’üne harp açmakta olan o kişilerin ve yerde fesat için koşuşturan kimselerin cezası, ancak öldürülmeleri yahut asılmaları veya ellerinin ve ayaklarının çaprazdan kesilmesi ya da o yerden sürülmeleridir. İşte sana! Bu, dünyâda onlar için büyük bir rüsvaylıktır, âhirette ise kendileri için pek büyük bir azap vardır! Ancak o kimseler müstesnâ ki kendilerine güç yetirmenizden önce tevbe etmiştirler! Bilin ki; Allâh gerçekten Ğafûr’dur; Rahîm’dir.” (Mâide Sûresi:33-34) âyet-i kerîmeleridir. Fıkıh âlimleri, âyet-i kerîmede geçen cezaların nasıl uygulanacağı hakkında farklı görüşler serdetmişlerdir. Şâfi‘îler, Hanbelîler ve İmâm-ı Muhammed ile İmâm-ı Ebû Yûsuf (Radıyallâhu Anhum) bu hükümlerin âyet-i kerîmede geçen tertip üzere uygulanacağı ve hükümlerin işlenen suça göre taksim edileceği görüşüne gitmişlerdir. Buna göre; hem öldürüp hem mal alan öldürülüp asılır, sadece mal almakla yetinenin sağ el ve sol ayağı kesilir, eşkiyalık yapıp yolcuları korkutan, fakat öldürme ve mal alma gibi suçlara bulaşmayan kimseler sürgüne gönderilir. İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhumâ) da âyet-i kerîmeyi böylece tefsir etmiştir. (Ravzu’t-tâlib:4/155; el-Muğnî, 8/288; Ravzatu’t-tâlibîn:10/156-157; Metâlibü Üli’n-nühâ: 6/252-253; Nihâyetü’l-muhtâc:8/3) İmâm-ı Ebû Hanîfe (Radıyallâhu Anh)a göre; muharib kimse bir insan öldürmeden veya bir mal gasbetmeden yakalanırsa, tazir (azarlanma) cezasına çarptırıldıktan sonra tövbe edinceye kadar hapsedilir. Eğer hırsızlığın nisabı kadar (1.0,5 gram altın veya o değerde bir) mal almışsa eli ve ayağı çaprazdan kesilir, masum bir kişiyi öldürmüş, ama mal almamışsa öldürülür, hem cana kıymış hem de mal almışsa, ceza verme yetkisine sahip olan kimse, üç işten birini yapmakta serbesttir. Dilerse ellerini ve ayaklarını çaprazlama keser, sonra öldürür. İsterse sadece öldürür. İsterse asar. (Bedâi‘u’s-sanâi‘ : 7/94; İbni Âbidîn: 3/213; el-İhtiyâr:4/114) İmâm-ı Mâlik (Rahimehullâh)a göre ise; öldürenin mutlaka öldürülmesi gerekir. Ancak kılıç darbesiyle veya asılarak öldürülmesi hususunda yönetim serbesttir. Sadece yol kesmekle yetinseler bile idare hangisinin daha kârlı olduğunu gözeterek, öldürmek yahut asmak veya çaprazlama kesmek hususunda muhayyerdir. (Bidâyetü’l-müctehid:2/491-492; Şerhu’z-Zürkanî:8/110; Hâşiyetü’d-Düsûkî: 4/350; Tefsîru’l-Kurtubî: 6/152) Görüldüğü üzere; dört mezhebin sahibleri olsun, mezheb içi müctehidler olsun, hepsi de bu âyet-i kerîmeyi tahlil ve tatbik etmişler, hiçbiri hükümsüz kabul etmemişlerdir. Hal böyle iken İslamoğlu’nun: “Bu âyet-i kerîme el ve ayak kesilmesini emretmemektedir, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bunu yapmamıştır, bu sadece mücerred bir anlatımdır” demesi, bu âyeti hükümsüz kılması anlamına gelir ki bunun da inkârın bir türü olduğunda şüphe yoktur. Burada beni daha çok şaşırtan şu olmuştur; İslâmoğlu’nun beyânına göre bu “Gerekçeli Meâl”in fıkhî notları Hayrettin Karaman’la müzâkere edilmiş! Bu durumda böyle bir târihî hatâ onun da mı gözünden kaçmış yoksa o da mı aynı görüşte?! Eyvâh ki ğarîb oldu şerî‘at-i Muhammed, Ki kaldı bu misilli ulemânın eline! Allâh-u Te‘âlâ’nın âyetlerinden birini inkâr, tümünü inkâr sayılacağına göre, işin ne boyuta vardığı siz okurlarımızın isabetli anlayışlarına havale edilmeye değer bir husustur. Artık “Kâfirlere İslâm’ı hoş gösterelim” derken İslâm’ın kol kesme, recm ve kısas gibi hükümlerini ve Allâh’ın ahkâm âyetlerini inkâra düşerek kâfirlerin durumuna düşmekten Allâh-u Te‘âlâ’ya sığınırız ve siz okurlarımızı, bütün Müslümanları bu hususta uyarmanız ve bu reddiyeleri okutmanız temennîlerimizle Allâh-u Te‘âlâ’ya emanet ederiz. Allâh-u Te‘âlâ’nın selâmı, rahmeti ve bereketleri hepinizin üzerine olsun. Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet) Hocaefendi www.cubbeliahmethoca.tv |
İslamı katı yorumlayan cevrelerin , Mustafa islamoğlu ile bir sorunları olduğu kanısındayım. Ayeti inkar etme gibi bir şeyin sözkonusu olmadığı halde bu şekildeymiş gibi lanse edilmesi doğru değil. Evet bir takım yorumları noksan olabilir ama bu insan ayeti inkar ediyor diye fitne cıkarmanın alemi yok.
|
Alıntı:
|
bu âyeti hükümsüz kılması anlamına gelir ki bunun da inkârın bir türü olduğunda şüphe yoktur.
Bu nasıl dengesiz bir yorum böyle ,yazıyı okumadınız herhalde bu düşünceyi ortaya pervasızca seren zihniyetmi bana islamın düstürlarını anlatacak . |
Alıntı:
|
Sayın Ukbâ; sizce bizce değilde, İslâmca yapalım yorumlarımızı..Daha sağlıklı olacağı kanısındayım..
Ezbere konuşmak kolay yoksa, hemde en kolayı.. Ve'sselam. |
Ukbâ kardeşim;Leyal kardeşimizin yukarıya koyduğu Cübbeli Ahmed hocamızın yazdığı reddiyeyi tamamen okumadınız sanırım..
Farkında iseniz"Hırsızlık eden,teröristlerin ellerini veya ayaklarını bileklerinden kesin"ayetini resmen kendi sapık inancına göre tarif edip,"Bu ayet sadece mücerred(soyulmuş,saf)bir ayettir"demiştir..Bu resmen ayeti inkardır,el altından,Kur'an'ı Kerim(tefsir) hakkında tam bilgi sahibi olmayanların,neredeyse hiç anlayamayacağı şekilde inkara sürükleyen bir açıklamadır.. Ayrıca yine sadece bu ayetle,Resûlüllah(s.a.v)'in bir eylemde asla bulunmadığını belirtmektedir..Oysa sahih olan(İbn-i Mace,İbn-i Abidin,Sahih_i Buharî,Ebû Davud)Hadislerde bizzat Resûlüllah(s.a.v)hırsızlık yapan bir kadının elinin kesilmesini emretmiş ve"Bu hırsızlığı yapan Peygamber kızı olan Hz.Fatıma dahî olsa,onunda bileğini keserdim"buyurmuştur.. Hem ayetleri,hem hadis'i şerifleri yok sayan'ın ufak bir yanlışı mı olmuş oluyor..Herkes hatalıdır ve Peygamberler hariç herkes günahkardır..Ancak İman dışına çıkmak,dahada ilerisi Ayetleri ve Hadisleri inkar edip,kendi kafasına göre yorumlamak Münafıklığında ötesinde gelir.. |
Ömer bey , yorumlarında eksiklikleri olabilir . Ayetleri farklı yorumlayan bir çok ilim adamı vardır . Hepside ehli sünnete bağlı olsalarda ayetlerden farklı anlamlar cıkarmayı ben zenginlik olarak görüyorum . Benim kabullenemediğim kısım ayet yorumlama farklığından dolayı bir insanın ayeti inkar ediyor diye munafık sıfatı ile sıfatlanmasınadır.
|
Ukbâ isimli şahıs, daha Cübbeli Hoca'mızın yazısını okumadan konuya düşüvermiş (: Hassas bir konu bu, öyle "pat" diyede düşülmez ki
Benim hakkımda zan içindesiniz . Cübbeli hocada sonuçta burda yorum yapmış onun yorumuna biat ederek kusura bakmayın diğer ilim adamına münafık sıfatı ile bakamam hiç yakışmamış cübbeliye ve bu görüşü kabul edene |
Alıntı:
Bakın Cübbeli hoca gereken neyse ifade etmiş.. Ben direk "münafık" kelimesini kullanmıyorum ki- kişinin itikadı nasıldır Rabbim bilir. Siz buraya takılmayın,zenginlik felan, böyle zenginlik düşkünü değilim ben... Esasen İslamoğlu'nun İbni Teymiyye,Abduh gibilerine karşı nasıl "âlim"lermiş tavrı takındığını biliyoruz, her sözünde bu kişilerden iktibas yapıyor. Her sözüne bu şahısları katan bu İslamoğlu'na ben nasıl güvenebilirim. İtikad bu, şakaya gelmez efendi. |
Hiçbir Ehl'i Sünnet alimi,ayetleri farklı yorumlamamıştır..Mustafa İslamoğlu gibi konuşmayın..Her Ehl'i Sünnet Alimi,Kur'an'ı Kerim'i olduğu gibi tefsir etmiştir..Kendinizi kandırabilirsiniz ancak böyle..Biz burada edebiyat dersi çalışmıyoruz,Allah'ın ayetlerinden,Allah'ın kelamından söz ediyoruz..Nasıl olurda alimler Allah'ın ayetini farklı farklı yorumluyormuş,hem hangi Ehl'i Sünnet Alim'i farklı bir tefsir vermiş..Birde bunu zenginlik olarak görüyorsunuz..
|
"iyi insanların dilleri bazen kendilerine ihanet eder" açıklamasını yaptı. Mezhepçiliğe, hizipçiliğe karşı olduğu için yıllardan beri hakkında kampanyalar düzenlendiğini, iftiralar atıldığını söyleyen islamoğlu, "Benden müslümanların birliğini bölen, parçalayan, ayrıcı bir tavır ve saldırı görmeyeceksiniz, Karnımdaki bıçağın sapında kardeşimin elini görsem yine de dönüp, ona onun imanına laf etmeyeceğim. Bize bu yakışır. Herkes de kendine yakışanı yapsın. Unutmayalım ki dostu sevindirenler Allah'ı da sevindirirler. Düşmanı sevindirenlerse Allah'ı üzerler. Rabbimizi üzenlerin başına geçmişte ne geldiyse gelecekte de o gelir" dedi.
Fitneyi çıkaran ona yataklık yapanlar belli , islam dünyası perişan işte bu yüzden , küfür ile uğraşacaklarına birbiri ile uğraşmaktan gözlerini açamıyorlar.O ona iftira atıyor diğeri ona mezhepsizlikle sucluyor bırakın bu işleri efendiler. Kimse islamın temelleri ile hatta kutsal kitabın ayetleri ile uğraşmıyor ama birileri fitne için uğraştığı kesin. |
Alıntı:
Ayetleri gerçek ehli sünnet alimlerinden hiç biri farklı yorumlamaz..Ehli sünnet inancında olan bütün ictihad ehli alimleirmizin ayetler konusundaki yorumları ortaktır..Sadece hadisler konusunda kaynağına göre rivayetler değişiklik gösterir.. Yorumlar farklı dahi olsa söylenenlerin içerdiği anlam bir olmalıdır.. Ehli sünnet inancından uzak sözde alimler ise ayet ve hadislerimize farklı yorumlar getirerek dinimizi tahrip edip,insanlarımızın itikadını bozuyorlar.. Bu büyük bir vebaldir.. Alıntı:
Belkide yıllardır inandığınız ve tabii olduğunuz bir alimin böyle bir şekilde suçlanıyor olması sizi üzüp,zorunuza gidebilir bunuda anlayabiliyorum..Ama lütfen dinimizi sadece bir alime bağlı kalarak öğrenmeyelim..Araştıralım biraz..Mustafa İslamoğlunun doğru beyan ettiği,güzel yorumladığı dini konularıda okuyorum ben..Buna rağmen doğru olanları kendime ayırıp,azık edinebiliyorum..Ama yanlışları onu ve ona tabii olanlarıda büyük yanılgıya düşürdüğü halde,eleştirilmesine tahammül edilemiyor.. |
Başlığı böyle yazarsak neyin ne olduğu daha iyi anlaşılır. Bazıları Mustafa İslamoğlu'na karşı aklıselimden uzak çirkin bir kampanya yürütüyor. Özellikle de Cübbeli Ahmet Hoca.. Mustafa İslamoğlu her zaman söyler: beni ilmen tenkit edebilirler saygı duyarım ama iftira atmasınlar...
Mustafa İslamoğlu Kur'anla yaşayan bir alimdir, sadece gelenekçi kalıpları aşmıştır işte tüm mesele budur. Cübbeli Ahmet Hoca, Mustafa İslamoğlu'na karşı Dünya çapında bir karalama kampanyası başlattı, kendisi belki ilmen tenkit ediyor ama talebeleri işi holiganlığa dökerek adeta rakip futbol takımına saldırırmışçasına hezeyan içerisindeler ve çirkinleşiyorlar; çarpıtma, iftira, çamurlama ellerinden ne geliyorsa ardlarına akoymuyorlar. Cübbeli Hoca bilsin ki bunun vebali boynunadır. Bir alime bir futbol takımı amigosu gibi İslam ahlakından yoksun böyle saldırırsanız talebilerinizin yaptıkları da size dönecektir. Mustafa islamoğlu Bunlara Tek Tek Cevap Veriyor Bu konuya da vereceği cevap vardır. Burada alimleri yargılama düşüklüğünden vazgeçin. Kimseye kalmamış bu. |
Alıntı:
Okuduğunuz halde nasıl böyle bir cevap çıkdı şaşırdım doğrusu..Ortada iftira söz konusu değil.. |
İslamoğlu’da epey malumatla mezkur kitabında naklettikten sonra bakın ne diyor : Rabbimiz Hz.Peygamberi örnek olarak gösterdiği halde, nedense klasik ulema ille de onu efsaneleştirmek için ellerinden geleni arkalarına koymamışlardır.. Verilmek istenen insan tipi taklid edebilecekleri bir nebi değil de kendisine sadece hayranlık duyulmak için oldukça aşkınlaştırılmış insanüstü bir peygamber tipi çizmekteler..Elbette efsaneler örnek alınsın diye değil, sadece insanlara ” onlar kim. biz kim.! ” dedirtmek ve hayret ıslıkları çaldırmak için oluşturulur..Geçmişte bu tavır niçin takınıldı, bilemem.Lakin çağın mantığı da buna çok benziyor.. Kutsa ve müzeye kaldır.. Onun örnekliği iki ayaklı Kur’an oluşundan gelir.Onunla ilgili söylenenler gerçek de olabilir..(!)(M.İslamoğlu, İman Risalesi sh: 281 vd.)
1- adam mezhepleri mezhep imamlarını tenkit ediyor.. 2-Şefati inkar ediyor.. 3-Mehdi a.s.'ın inişini inkar ediyor.. 4-Sahih hadisleri inkar ediyor.. 5-üç talağı bir sayıyor.. (ibni Teymiyenin fetvası) 6-hayızlı kadın camiye girebilir diyor giremez diyen Ehli Sünnet alimlerine de Yahudilere meyl etmiştir diyor.. 7-Hz. Ebubekir, Hz. Osman ,Hz. Ömer , Hz. Aişe validemize ve Hz. Muaviye (r.a.)'a hakaret eden şiileri konuk ediyor onların hakaret vari sözlerini sessiz bir şekilde dinliyor konuşmalarına izin veriyor.. 8-Görüşleri Vahhabilik,şiilik,mezhepsizlik karışık bir adam ne olduğu belli değil bu adamın.. 9-Üç Muhammad diye bir kitap çıkarmış Efendimiz s.a.v.'in mucizelerini inkar ediyor sıradan bir peygamberdir diyor.. Allah aşkına,bu adamın yolundan gidenler,bu adamı alim olarak görenler,bu adamı sevenler bu kitapları okumuyorlar mı,bu adamı izlemiyorlar mı.. |
Alıntı:
Şimdi biz bunca tenkiti ilmen zayıf olduğumuz için mi yaptık, bu nedenlede "iftira"ya vardı öyle mi ?! İlmen siz zayıfsınız, İslamoğlu kimleri âlim görüyor bir gidin öğrenin lütfen.Neymiş,bunca tenkitimize kendileri sükut etmiş !.. Efendim babası tarafından -Ahmet İslamoğlu Hoca- yazılan mektubu bilmez misiniz, Mustafa İslamoğlu hakkında " Allah ıslah etsin." nevinden ifadesi var. Kimsenin karalama kampanyası başlattığı felan yok ki- ben bir vakitler İslamoğlu okur dururdum, yani kendisi hakkında azıcık fikrimiz var-. Cübbeli Ahmet Hoca'da Ehli Sünnet itikadına mensubtur, ve sağlam kaynaktır, belirtmek lazım. |
Mustafa İslamoğluna kıyamayanlar..
İbni teymiyye gibi bir sapkından,bir sapıktan alıntı yapması sizi hiç şüpheye düşürmedi mi merak ediyorum.. Hiç bir açıklama önemli değil..Başkasını bilemem ama bu kısmı bile yeterlidir benim için.. |
Dedim ben, ama bu kadar kolay olamaz karalamak, Kutsal kitabın ayetleri ile oynamıyor bu insan , Kutsal kitabın tefsirini yapan büyük alimlerin tefsirlerinden yola cıkarak bu asrın karşılığı olan yorumları ile eşlik ediyor Ayetlere yoksa haddinemi ayetleri yok saymak inkar etmek . Bir çok kere tefsir okuduğum halde belki benim acizliğimden olsada onu gündelik hayatıma dair yoramıyorum amel etmek istiyorum askıda kalıyorum.İşte bu insanlar hayat her şeyi ile gelişir iken kutsal iklimi bu cağda canlı diri tutan yorumları ile anlayışa zenginlik kattığına inanıyorum. Ortada ayet inkarı vs yok .
|
Alıntı:
En başta Ensartopçu kardeşimizin koyduğu,M.İslamoğlu'nun ayeti açık açık nasıl inkar ettiği yazıyı okuyamıyor musunuz..Okuma yazmanız varsa,gidin kendi tefsir kitabında siz bakın..Sahifeleri verilmiş orada.. Ya benim yaptığım açıklamayı görmediniz mi hiç..Peygamber Efendimiz(s.a.v)'e nasıl alçakça ittiba ettiğini,normal bir peygamberdir,dediğini okuyamıyor musunuz.. |
Ukba, size kesinlikle katılıyorum.Öyle oku falan deyip ahkam keseceklerine kendileri İslamoğlu'nu doğru düzgün okusunlar.Bu ülkede islamiyet için gerçekten didinmiş,hapis yatmış bir adam hakkındaki yorumlara bak.Alimlere iftira atarak dini anlattığınızı mı sanıyorsunuz ahali!Size böyle mi öğrettiler.Cübbeliymiş!Saadetin din sömürücüleri!Hakkım helal değildir dinimi sömürenlere.Siz insanların dinini anlatmaya çalışmasına bu şekilde yaklaşarak mı yanıt veriyorsunuz.Yazık!Siz çok mu harikasınız da böyle alimlere iftira atabilecek cürreti kendinizde görüyorsunuz.Bu ne kendini bilmezliktir!!!Elbet bunların da hesabını soracak olan vardır.
|
Alıntı:
Bu kadarınada pes diyorum. Saadet'ide buna kattın ya, Ehli Sünnet itikadını bilmek sadece Saadetlilere mi elzem efendim .. Doğruyu ifade ediyoruz diye - önce iftiracı olduk , sonra -din sömürücü ... Sözlerinize dikkat edin, bir noktadan sonra sabrımı zorlamayın lütfen. Şimdi tekrardan yazma gereği hissettiğim şu noktaları belirteyim. Âlimler tarafından mülhid olduğu sabit olan ibni Teymiye'nin fikirlerinden ilhama alarak dinimize bidat sokmaya çalışıyor, farkında olsun yahut olmasın. İbni Teymiyye ,İslamoğlu için bir "Üstad" olarak görülmektedir ,Sami Hocaoğlu müstearıyla yazdığı "İbn-i Teymiyye ve Bir Eseri Üzerine" isimli yazısı ,buyrun okuyun : http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/20...shocaoglu.html Ayrıca kendisinin meşhur bir Efgani konuşması vardır, Cemalettin Efgani’yi göklere çıkaran ve Efgani’yi sevmeyenleri yerin dibine batıran bir konuşması ki- Efgani 2. Abdulhamid devrinde İstanbul’a geldiğinde cennet mekan sultanımız onun sapıklığını gördüğü için uzaklaştırmıştır. İslamoğlu konuşmasında buna değinerek, en son müthiş (!) bombayı ortaya koyuyor : " Elinizi vicdanınıza koyun, buna kara çalan adamlar bunun tuvalet bezi etmezler." (youtube‘a girip 'islamoğlu efgani' sözcüklerinden aratın ,video karşınıza çıkar) Kaza namazı hakkında sorulan bir soruya, ilk önce "ibni teymiye'ye göre..." diyerek başlayıp, sonra kendi fikrini beyan ettiği bir cevabı -ki İbn-i teymiyyeyi kaynak olarak kullanması bile sapıklığını görmeye yeter ! http://www.mustafaislamoglu.com/habe...&Makale_id=193 vs. vs.. İyi araştırın efendim "yaftalamayın hemen" Sözümün özü İslamoğlu bağlı olduğu reformist çizgiye uygun olarak Ehli Sünnet alimlerini elinin tersiyle bir tarafa itiyor ve İbni Teymiyeleri,Abduhları Üstad görüyor. Kuran’ı kendine göre yeniden yorumluyor.. Kendisi temelden çürük ve sapıktır, itikadı tamamen bozuktur. |
Ben islamoğlunun düşünceleri doğrudur yanlıştır demiyorum ,diyemem de zaten.Kızdığım şey de o değil midir?Neden tekrar tekrar açıklıyorsunuz ki adamın yazılarını.Size mi kaldı bunlar, siz islam alimi falan mısınız da alimlerin yazıklarını eleştiriyorsunuz.Yoksa Ben bilmem adam doğru yazdı yanlış yazdı.Ama siz islam için uğraşmış adamlara karama kampanyası başlatıyorsunuz.Bu konuda bu şekilde konuşulması kadar saçma sapan bir şey olamaz.Siz kimsiniz ya kimsiniz?Alimleri eleştirebilecek cürreti kim veriyor size.Sırf kalipların dışına çıkıyor diye hocanız gibi cehenneme bilet de kesersiniz.Daha neden saadeti karıştırdın diye soruyorsunuz.Siz değil misiniz beğenmediğiniz herkesi dinle sorgulayıp yargılayan.Akforumda bulunma nedeninizi bile aşikardır.Her yenilikte morarmanız da bundandır.Kendi dar düşüncelerinizde boğulun durun,ne diyeyim!!!
|
Alıntı:
|
Ayrıca söylediklerimizi bir okuma zahmeti gösterseydiniz, yok eğer okuduktan sonra bu sözleri sarfedebiliyorsanız "vah ki ne vah.." denilebilir ancak...
|
Ayrıca Saadet ile ne ilgisi var bu tavrımın , anlayan biri bana lütfen izâh etsin... ((:
|
Kimsenin 'size mi kaldı' deme hakkı yok !
Bu söz her yönde söylenir o hâlde.. Hiç birimiz savunamayacak isek; eleştiri yapamayacak isek; biri çıksın da açıklasın bana bu forum neden var ? Ne demek yahu size mi kaldı..?? İslâm bu gayrısı var mı ? Adam sapık işde..Sapmış.. Yalan yanlış açıkladığı gibi; birde savunuyor..Ve bir çoğunu da peşinden sürüklüyor.. Bu kadarına da pess yani... İslamoğlu hayranları; hoşunuza gitmeye bilir fakat; bir Müslüman olarak en doğruyu bulmamız nasıll gerekli ise; yanlışı söylemek de aynı şekilde.. |
Alıntı:
|
Üzülüyorum sizler için.Rabbim sizin gibi olmaktan bizleri korusun!Haddini bilmezler silsilesi!Dini insanlara hakaret için bile kullananlar topluluğu!Bana taş attığını sanıp kisvesinde yuvarlanan kesim!Saadetin saadetsiz çocukları!Akparti forumda saadeti ispatlamaya çalışan komik gençlik!Fetva vererek hakka giren üyeler!Siz kimsiniz gerçekten?
Pardon tekrar aynı şeyi söyledim:) |
Mustafa İslamoğlunu çok severek okuyorum bence bir yanlışlık yoktur. Tabi ben pek bilgim yok ama görüşleri bana mantıklı geliyor.
Tabi cübbelinin kemalizmi yerlere göklere sığdıramadığı videolarıda unutmadım :) . |
Alıntı:
Bizim kim olduğumuzu bilen bilir, foruma dahil olmamızdaki niyet saadet'i "tebliğ" değildir ki- buna ihtiyâç duyan biri değilim . O nedenle haddinizi bilin, ne bu ya, hakareti şiar mı edindiniz siz ?! Söylediklerime bir bakınsınlar , hiç bir şahsi tenkitim olmamıştır; ama nedense hep şahsi tenkitler alıyoruz. Ne alakası var saadetle felan bu mevzuunun , sizin ayağınız kaymış efendim bir toparlanın. Bu sözlerinizi ortaya koyarak - ne kadar komedi bir duruma düştüğünüzü - vesika olarak gösterebilirim, hem de en bariz vesika... İslamoğlu'nu okurum ama ayrıntılı bilmiyorum dersin olur biter, hassas bir konuda hassasiyet göstermek gerekir; siz hassas konuda lakayt takınmaya gayret içindesiniz. |
http://www.metacafe.com/watch/234274...a_zle/Bilmemek
Bilmemek ayıp değil ki (: Kendisine , şahsına bir şey denildiği yok.. Yazıyı tamamen okuyun da .. :) İzleyin bence sabırla sonuna dek.. Kelâmın hükmü yok madem..izleyin bi zahmet (: |
All times are GMT +3. The time now is 16:57. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025