![]() |
Yürek Esintileri
http://www.vaktileyl.com/images/stor...bahricanim.jpg
derûmda giz-lediğim âlem;bir bahr-i cân! …. ey benim bahr-i cân’ım, semâna bahar mı geldi; damlalarına cemre mi düştü? yoksa durgun musun, hazânın geçti diye mi bu halin? sen seversin hüznü; bir sevgili onu giyinip yâr’e yürüdü diye, nebî’nin sünneti diye…sen seversin hüznü, kışta ona bürünüp ısınırsın diye;yakıştırırsın kendine… ey benim bahr-i cân’ım, adını koyamam lügatçemde;“bahrim” desem derinliğinde kayboluyorum; bahrimde beni varmak dilediğim yere ulaştıran “gemim” desem bazen su alıyorsun, batmandan korkuyorum. tûfanı bekler gibiyim şimdilerde içimin inşasıyla oyalanırım; sabr-ı nûh dilerim yâr’dan, içimin inşası için. içimin inşası; bahrimin can’a erme çabasıdır.mutlak gayeye ermek içindir. ey benim bahr-i cân’ım, can kabım, cânan burak’ım, zamanı ardına koyup geçebilsen ötelere bir ferahlık yaşayacaksın aktığın yönde; durgun sular bulanır imiş ya, durmak yakışmaz sana…her sevda fırtına gibi eser semanda, sevmenin zorluğuyla duaya dokunur yine dilin. her sevda biraz yakın kılar yâr’e seni; adımlarsın ufku. sevda diyorum bahr-i cân’ım, sonra da susuyorum…dinliyorum sesini, dalgalanıyorsun; biraz hırçınca, biraz çılgınca…ama sessiz bir çığlık kadar içten, lâl gibi. sevda diyorum, yâr’in nakşını görebilmek adına sarfettiğim gayrete bu adı veriyorum; bunu bir yaşam tarzı biliyorum, ey benim bahr-i cân’ım, ey benim âyine-i cân’ım, içim(d)e nazar kılıp seyreylerim kendimi, aradığımı; sırrın dökülmesin diye niyaz kılarım. sûretime bakarım sende nakkaş’ı görebilirim, sîret’in ilminden nasiplenirim diye. sırrının ötesine geçebilirim diye. gölgelerin zahirdeki aksini görüp, gölgenin renginde siyahtan öte renkleri görebileyim diye…arzı bir bütün olarak seveyim diye… ey benim bahr-i cân’ım, bağrındaki mercanlar hatrına derûnuna dalar vurgun yiyen âşıklar.bağrındaki kıymetler kıyameti olur âşıkların; ama aşk’ın kıyameti kopmaz bu alemde, şikayet bilmezler inciye erenler, erme yolunda gidenler. kıymetin farkında olanlar, hiç şikayet eder mi kıyametten. vurgunu kıyamet mi bilirler mi hiç, kıymetin bedeli sayarlar. ey benim bahr-i cân’ım, martılar kadar yakın olmak dilerim bazen derinliğine; vurgun yiyeyim razıyım…yeter ki bahset bağrındakilerden; anlayayım lisanından… Sare Nokta |
Ah yâr.
Yağmurun yağmadığı şehirler düşlerken sana ben. Yorgun karanfillerin sencil denizlere düşüşü geldi aklıma. Dalgalanmamış bir denize kaç çocuk gözyaşı dökebilir diye sormuştun bana. Cevabını yokluğunda buldum. Ağlayan bir çocuk için kaç deniz dalgalanabilir alemde. İşte böyle yâr.http://www.vaktileyl.com/images/stor...ular/ahyar.jpgKendi kendime sorduğum soruların cevabını yalnızlıktan aldığım günün adıydı aşk belki de. Sözlerin içinden seçilen bir sözdü. Hiç kimseye ve herşeye dair bir hissin sürüncemesi. Vaktin ipliğini hüzne saran annelerin, çocuklarına gözyaşlarından bir mezar kurabilme elemi. Aşk her dilde aynı diyorlardı ama aşkın hangi dile mukabil olduğunu kimse bilmiyordu. Şehrin vakanüvistleri kendi usaresinde yatan müessir korkuya biat etmişti. Ve yeise düşen her gönülde bir leyla düşlemesiydi aşk. Mecnunca bir çaresizlik gezinirken parmak uçlarında aşksız kentin. Sahraları kırmızı bir alev topunun bergüzârlığıyla yakan İbrahim'lere haramdı aşk. Tahrimen mekruh kılınmıştı kölelik denizinde özgür bir aşkın gemisini yürütmek. Ah yâr. Yarasaların dahi tersinden göremediği yegâne varlıktı aşk. Dik ve onurluydu. Boyun eğmezdi hiçbir kuvvete. Herkes herşeyi satın alabilirdi. Ama pazarda her akşam satılamayanlar listesinde aşk vardı. Yitik bir ömrün tek hatırasıydı aşk. Müzmin bir ticaretin tek bakiyesi. Sana ellerimle gökyüzüne fırlattığım yağmurları sunmak isterdim. Toprağa düşmeden daha, damlaları avcunda biriktiren çocukların şarkısını dinletmek. Suya yazılan her yazıya adının katrelerini karıştırdım yâr. Bu yüzden adını ebru koydum senin. Ah yâr. Yeryüzünün bütün kuşları ve bütün hüzünleri adına, sana en kutsal aşkın yeminini vermeye ramak kalmışken. Yarama tuz diye basılan bu sessizliğin alamet-i fârikası nedir. Nedir bana gecenin içinde karanlığı dahi beyazı gösteren sır. Esrârını bilebilseydim avcumdaki güneş çiçeklerinin, gölgelemezdim gönül bahçeni ellerimin yağmuruyla. Sana toprağın arasındaki çatlaktan yağmura bakan bir ölünün sözleriyle susuyorum. Konuşsam dilimi mimleyecek yağmur halkaları. Aşktan yanan kalbime buz düşleri üşüşecek. Susmalıyım yâr. Bağıracaksam sana mahşerin on beşinci günü. Susmalıyım. Bilirsin yâr. Baharı beklemeyen yaprağa konmaz yusufçuk kuşları. Zemherileri göğsünde eritmeden hangi baharın müjdelerini duyabilirsin. İşte şimdi. Kemik sesleri törpülüyor hüznümün kılcal damarlarını. Ve cehenneme bir bilet ısmarladım ben. Aşkı kim kirletirse onun adına kesilecek. Ama sen yâr. Senin adın yâr. Cennet'i kalbeyleyen erguvan kokularına karışır adın. Bilesin yâr. Gümrâh bir ırmağın son damlasını aşk ile yıkayıp sana akacağım sonsuzluğun dehlizlerinden. Mısra mısra yollarına adanıp hece hece secdene kapanacağım. Bir Leyl rüyası bu yâr. Gözlerimiz kapanınca göreceğiz. Unutma yâr. Aşk yaşarken ölsede Öldükten sonra yine yaşanır İbrahim Sâki |
http://www.vaktileyl.com/images/stor...znunruzgar.jpg
kırgın durduğuma bakma, aslında bende her şey aynı. Hüzünlere olan bu bağlılığım, eskiden kalma. Hüzünler biraz daha sanki bana benziyor. "Hiç değişmeyeceksin" diyor bir dostum. Bu söz, tarifi imkânsız bir mutluluk veriyor bana. Aslında yeni bir başlangıç için; yaşım ve rüzgâr müsait. Ama gerekli dermanı dizlerimde ve yüreğimde bulunamıyor. Yokuşları çıkarken yaşıma yakışmayan bir damla oluyor nefesimde. Bu darlıkta neyi değiştirebilirim ki? Yaşım daha küçük yüreğimden. Ben aslında rüzgâr olsam, hep doğudan eserim. Ben aslında, bir gün kapımın umuttan yana çalınacağına eminim. Ben aslında, hayat ile hayali hep birbirine karıştırırdım. Ben aslında anladım, cami avlusuna terk edilen kundaklı bir çocuktan bir farkım olmadığını. Ben aslında anladım, hayatımın hep yamalardan ibaret olduğunu. Ben aslında, cürmün kadar yer yakardım. … 'Neyse' deyip toparlanmalıydım artık. Dökülen cümlelerimi, kırılan gençliğimi, darmadağın olan hayatımı anlamalıydım ve yeniden kalkabilmeliydim düştüğüm yerden. Bu kadar hassas olmanın vakti değildir artık. Küçük yaralarımla uğraşarak kaybedecek vaktim yoktur. Zira hayatın tutunacak dalları vardı. Asılmalıydım ben de zayıf kollarımla hayata; sabrı öğrenmeliydim sıkca tutmalıydım bana uzanan elleri. … Değişmem zor aslında. Acılar hep aynı çünkü. Acılarım hep aynı… … Yine değişmeliyim, ey rüzgarlı hüznüm. Ne tarafa eseceğin belli değil, biliyorum. Biliyorum, denizi özlemem de kar etmez. Kim bilir belki masal olsaydı yaşadıklarım, bir umut olurdu hep Kafdağı'nın ardında. Ama masal değil yaşadığım, biliyorum. Belki de oturup ağlayarak başlayalım değişmeye… Oturup ağlayalım halime. … Belki tebessümlerimin bereketsizliği de terk eder beni böylece, kim bilir… ZeYNeP öZCaN ŞeKeR |
Gözlerini kapatmak mıydı sevmek yoksa gözlerini açmak mı !? Uzaklara dalıp gitmek miydi sevmek yoksa gözlerin içinin parlaması mı !? Uykusuz gecelere yelken açmak mıydı sevmek yoksa derin uykulara demirlemek mi !? Mide sancılarıyla kıvranmak mıydı sevmek yoksa gönül rahatlığıyla yaşamak mı !? Hüzünlü şarkılarda kendini kaybetmek miydi sevmek yoksa en neşeli şarkılarda kendini bulmak mı !? Baktığın her yerde "o" nu görmek miydi sevmek yoksa hiç farkına varmadığın şeyleri görmek mi !? Bir çift göz uğruna yakmak mıydı dünyayı sevmek yoksa dünyayı bir çift göz üzerine kurmak mı !? Hayallerin içerisinde kaybolmak mıydı sevmek yoksa gerçeklerin içerisinde kendini bulmak mı !? Bir güle bakarak saatlerce düşünmek miyid sevmek yoksa demet demet çiçekler yollamak mı !? Mutluluğa hasret kalmak mıydı sevmek yoksa gerçek mutluluğu bulmak mı !? Aşkını içine atıp dalmak mıydı sevmek yoksa dağlara taşlara haykırmak mı !? Üç harfli bir kelimeyle anlatmak mıydı hislerini sevmek yoksa sayfalarca yazmak mı !? Bir "ben" bulmak mıydı "o" nda sevmek yoksa "o" nda bir "ben" bulmak mı !? ...Cân'a Canla... Bahadır KÜÇÜKOSMANOĞLU |
Kuyunun dibinde kardeşlerimiz tarafından ihanete uğrarken kalbimizde ki sızı,Yakup'un gözlerinde Yusuf'tu sebebi. Adı hüzündü. ???Eylül sıcağında ikiz kulelerden yükselen dumanların arasında,tekrarlanan bir kısır döngüydü payımıza düşen. Kovboylar avlarını belirlemişler,şubat efsununun dünyayı sarmasıyla,küreselleşen dünyada bir drama başlıyordu.Geleneksel formlar işe yaramıştı. Her zaman iyilerin kazandığı masalları çoktan unutmuştu yığınlar. Sonunda köşelerin dönüldüğü hikayeler satıyor, insan hakları mahkemelerinde haklarımız ellerimizden alınıyordu. Adı hüzündü. Garip bir ülkede yok sayıldığımızda,horlandığımızda hatta azarlanıp,arkasından birde haince gülüşmeleri duyduğumuzda yüreğimize düşen bir cız sesidir. Birileri bize dair haddini bildirin emrini verirken, kımıldayan dudaklardaki duadır. Güçlüsüyüz, hem de bugüne kadar hissetmediğimiz bir güçle ayaktayız. İçimiz acısa da, yinede yüreğimizdeki bir yerler sevinç içindedir. Gözyaşıyla karışık bir tebessüm vardır simamızda. İşte o an bütün dünya biraraya gelse yıkamaz bizi. Yeryüzünün en sağlam direkleri dağlar gibi sarsılmaz, güçlü ve başımız diktir. Birde anlamayan,boş gözlerle bize bakanlar vardır.Kimine göre zavallı, kimine göre provakatör,kimine göre de enayiyizdir. Bizi okullardan, hastahanelerden, kamuya ait binalardan, hatta meclisten attıklarında zafer kazandıklarına inanırlar. Onların gözünde kaybetmişiz, bu raundu onlar kazanmıştır. Başı dik ve onurlu yaşamaya anlam veremezler. Bu duygu çok uzak ve yabancıdır onlar için. Onlar minicik ellerde kurşuna dönüşen taşları, zorla evladının ölümü seyrettirilen bir ananın gözlerinden delice akan yaşları, bir ömür çekilen sızıları farketmezler. Evine ekmek götüremeyen bir babanın mahkumu olduğu çaresizlik delhizini görmezler. Adı aşktır. Böylesi çaresizlikler yıkmaya yetmez. Allah'ın yardımı vardır. Önünde hiçbir gücün durduramayacağı "ol"emri vardır. Dudaklarımız da yarım kalmış zafer marşları,kucağımızda mazlumların aheste çıkacak ahları... |
Yolum düşerse sokagına ... Ne olur geriye çevirme beni !...
Aç kapılarını ardına kadar !... KIr ne varsa yüreğinde zincirlere dair ... Cıkar att icinde ki sevda tohumlarını tarlalara ... bırakta göz yaşlarımla yeşeteyim haziranın ortasında .... Şimdi çıplak ellerimle deviriyorum önümde canavarlasan duvarları !... gecenin en karanlık anında eşyalarımı alıp hüzne yolculuklara cıkıyorum !... Önce kız kulesi şehrine uğruyorum !... SOnra Pier lotti kenttine yol alıyorum son otobüsle !... Ve son duraga geldigim de bagırıyor Birileri arka taraftan !... Son durak beyler !... Geldiginiz kent Aşk Kenti !... Aşık olmaya niyetlenen varsa İnsin !... Yoksa Yolculugumuz Hüzün limanından -Leyl- Adasına doğru devam edecektir !... İnip inmeme arasında tereddüt ediyorum !... İnsem -Leyl- adasına gidemiyecegim .. Burda Yeni gelecek otobüsü bekleyecegim !.... Belki gelir diye geciyor aklımdan !... Kapıya yöneldigimde bir ses duyuyorum hüzün yüklü kıyılarımdan ... Vazgeciyorum !... Sonra Leyl Adasına başlıyor yolculugum !... Gözüm Aşk kentin de !... Aklım Aşk kentin de kalan Aşklar da .... Yaşlı bir amca yanaşıyor yanıma !... Öpüyorum sakallarından ... Neden diye soruyor !... Bilmem diye yapıstırıyorum cevabları !... sonra Tekrar O Ses !... -LeyL- Adasına YOlcu kalmasın !... İniyorum Ürkek adımlarla -Leyl- Adasına !... Karşıma Kocaman bir telaba Çıkıyor !... '' Aşık OLacakSan mecnunu Unutma !... Leyla Gibi SevecekSen Yaradana Şükr den Geçme !... '' Buda Ne oluyor diye düşünürken !... Aşık Oldugumu anlıyorum Yüreğime düşen ıssız Çöl damlalarına benzeyen yağmurlarla ... Ve tekrar O dede Cıkıyor karşıma !... Daha cümlelerimi söylemeden Yüreğime uzatıyor Elini !... Bütün bedenim Titremeye başlıyor !... Kıyılarıma damlayan Issız damlalar bir den Muhteşem aşk tılsımlarına bürünüyor !... Gözlerim de ki Hüzün En can alıcı Mutluluklara Doğru renk değişimine uğruyor ! ... Ve Hoş geldin diyor Önümde yükselen dağ dan Bir ses !... Hos Geldin !... Burası -Leyl - Kenti ... -LeyL- E aşık olanların !... -Leyl-i Gönül den Sevenlerin kenti iktibas |
http://img159.imageshack.us/img159/9633/26lq4.jpg Kesme nevanı, İçine salsalar da keder Kırılsa gönül medd ü cezr ile, Hepsi geçer… Hepsi geçer… Şirazi |
http://photos-a.ak.fbcdn.net/hphotos..._7461425_n.jpg
Eskiden yeterdim kendime Artardım bile Şimdi ne yapsam nafile!.. Ve Kim demiş "can eskimez" diye Bu can tedirgin tende Can da eskimiş Bende . . . Bedri Rahmi Eyüboğlu |
http://img363.imageshack.us/img363/1614/rose0680yz.gif
Hayat Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir Kendin için neler hissettiğindir Güven, mutluluk, şefkattir Arkadaşlarına destek olmak Ve nefretin yerine Sevgiyi koymaktır! Hayat kıskançlığı yenmek, Önemsemeyi öğrenmek ve güven geliştirmektir Ne dediğin ne demek istediğindir İnsanların sahip oldukları değil, Kendilerini olduğu gibi görmektir Her şeyden önemlisi, hayatı başkalarının Hayatını olumlu yönde etkilemek için kullanmayı seçmektir Sevmesini bilmiyenlere inat Biz seni çok seviyoruz hayat |
Uçurumun kenarında dolaşan kimse, her an uçuruma yuvarlanabilir. Buhari |
http://img03.blogcu.com/images/g/e/c...1262556068.jpg
Ey Masum Kalbim Ey bir tarafta sevgileri bir tarafta hüzünleri besleyen kalbim Ey Leyla ile Mecnunun aşkına eş değer bir aşkı büyüten kalbim Ey duygularımı kanatıp içimi kan gölüne çeviren yabancı Ey içimde birike birike esrarlı bir yara haline gelen sancı Al götür beni umutların tükendiği beldeye Ey yılanların kalbini doyuran toprak Ey insanı istek ve arzularıyla birlikte yutan ıstırap Yeşert sevgi güllerini, büyüt barış ağacını Ey en kutsal sevdalara yardım ve yataklık eden kalbim Yeşert sevgi güllerini, büyüt barış ağacını Ey bir tarafta sevgileri, bir tarafta hüzünleri besleyen kalbim Ey Leyla ile Mecnunun aşkına eş değer bir aşkı büyüten kalbim Ey gül bahçelerinde kaybolmuş bülbüller, Ey bahçemi beğenmeyip küçümseyen sümbüller Yeşertin sevgi güllerini büyütün barış ağacını Ey mutluluk kütüğünden filizlenip büyüyen hüzün Büyüttüğün dallara yuva kurşun yetim kuşlar Gölgesinde barınsın tanımsız duyguların çocukları Ey sonsuzlayım uzanan aydınlık sevdamın sahibi Al götür beni İbrahim’in ateş çemberine Ey bir tarafta sevgileri, bir tarafta hüzünleri besleyen kalbim Ey Leyla ile Mecnunun aşkına eş değer bir aşkı büyüten kalbim Al götür beni Yusuf’un rüya tahtına Al götür beni Yusuf’un zindandaki bahtına Ey karşılıksız dostluklara evini açan kalbim Al götür beni Eyyüb’ün çile mesaisine Ey dünyanın en saf, en kaim duygularının mekânı olan çocuk Al götür beni masum bakışların mutluluk özlemine Gözlerimden denize yansıdı hazin bir dekor Açıl sır perdesi artık açıl, nedir sırtımdaki kambur Ne olur, sonsuzluk yolunda beni son limana bırak, ey vapur Ey bir yanı kıvılcım, bir parçası kor olan kalbim, Ey bir tarafta sevgileri, bir tarafta hüzünleri besleyen kalbim, Ey Leyla ile Mecnunun aşkına eş değer bir aşkı büyüten kalbim, Her gün içimde büyük bir kıyamet kopar kimse anlamaz, Neden, ama neden, ben miyim yeryüzünde en büyük günah Yıkıldı, dünyanın zulüm saltanatı ey kalbim, üzülme Bu dünyada sevinç diye bir şey var mı bilmiyorum? Ben hep derin bir hüsranı yaşadım dökülün yere yıldızlar, dökülün, Gümüş duygularım yükselsin İsmail Okutan |
http://img03.blogcu.com/v2/images/ed...1261428106.jpg Canını yak, Külünü sürme et , Gözüne çek de, o can sürmesi yüzünden , Artık ,iki dünyadada Körlük kalmasın , HER ŞEYİ AÇIKCA GÖR! MEVLANA |
http://img03.blogcu.com/v2/images/ed...1260397325.jpg Mevlana Sevenle sevileni ayrı varlıklar sanırdım meğer onlar bir imişler bense biri iki görmüşüm. |
http://img03.blogcu.com/v2/images/ed...1260396107.jpg
"İki kalp arasındaki en gizli konuşmanın bile paralelinde Allah vardır. O aşka o kadar çok değer verir ki iki karıncanın aşk fısıltılarını bile dinler.." … İsmail Acarkan ~ |
http://img03.blogcu.com/v2/images/ed...1260139449.jpg
Yalnızsa yüreğin insanlar içinde O anda sarıl kendine.. Umudun tükenir sanıpta yenilme Umutlar yarın içinde.. Kimseler kalmayıp çekipte giderse O anda sarıl kendine.. Ellerin kelepçe kan gölü içinde Olsanda sarıl kendine.. Kar yağdı dağlara hasretim bahara Bu canım artık uslanmaz.. Bilmem ki kaç kere söylenir insana Onursuz insan utanmaz.. ( Grup Yol ~ Sarıl Kendine ~ ) |
“Yumrukla bir insanın İslamiyeti seçtiği görülmemiştir. Karşındaki insanı sevmeyi öğreneceksin. Sevilecek bir tarafını bulacaksın. İyimser olacaksın. Her insanın dikeni vardır gülü vardır. Gülünü göreceksin oradan seveceksin. Sevdin mi yakalarsın bir insanı. Sevgi herşeyi halleder. İçiniz kamil bir imanla parıldadığı zaman seversiniz. O iman o sevgiyi meydana getirir. Sevgi dolu olur insan. ALLAH'ın mahlukatını sever insan. Yaratılanı Yaratan dan ötürü sevmeye başlar. Yunus gibi çoşkunlanır insan.” Prof. Dr. Es'ad Coşan (Rh.a) |
http://img03.blogcu.com/v2/images/ed...1259432825.jpg
Bir dağ hayal et… Zirvesindeki manzara çok güzel. Orada olmayı çok istiyorsun, ama zirveyi kendinden çok uzakta gördüğün için ümitsizliğe kapılıyorsun. ‘Oraya nasıl olsa varamam,’ deyip vazgeçiyorsun. Oysa, zirveye varanların adımları seninkilerden daha büyük değildi. Ama onlar, o küçük adımları birbiri ardınca atmayı sürdürmüş kimselerdi. İmkânsızı gerçekleştiren mucizeler değil, sürekliliktir. Suya sarp kayaları deldiren de budur. Yirmi birinci yüzyıl insanına gülleri duyuran da… • Kayıp Gül – Serdar Ozkan |
http://img03.blogcu.com/v2/images/ed...1259087547.jpg
Gerçekten uydunu ALLAH'a yönLendirirSen...yani ALLAH'a uLaşmayı diLerSen...Bu Hayat yaşanmaya DeğeR!!!...ve Bu şartLar ne oLurSa oLSun..O'nun AşKI varYa..Herşeye BeDeL...Herkes Düşman oLsa biLe " ALLAH DOST OLARAK YETER" |
http://img03.blogcu.com/v2/images/ed...1258882933.jpg
La Tahzen! Bir yandan korku, bir yandan ümidin varsa iki kanatlı olursun. Tek kanatla uçulmaz zaten… La Tahzen! Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu almaktır. Allah sana sıkıntı vermekle tozunu, kirini alır. Niye kederlenirsin?... La Tahzen! Taş taşlıktan geçmedikçe parmaklara yüzük olmaz. Yüzük olmak dileyen ezilmeyi ve yontulmayı göze almalıdır MEVLANA |
http://img03.blogcu.com/images/g/e/c...1254303091.jpg Ben sana nasıl küseyim İstanbul üstüme düşer Karaköy'den vapur kalkmaz Sezen Aksu şarkı yapmaz Üsküdar'da yangın çıkar Hey kanar yüreği güvercinlerin Minübüsler bağırmaz olur Aşk üstüne yenim etmez martıları boğazın Ulan poyrazı küser, olan lodosu esmez Yağmuru yağmaz nisanın Ben sana nasıl küseyim İstanbul üstüme gelir İçim yanar içim Bir aşk için bir içim Kendini varur sokaklarına Cihangir'in Eyüpsultan sabahlarına Ve ekmek kavgasına yemin olsun Bir de umuduna Kavgaya düşmüş yeni gencin Beyoğlu Arsız bir gece beyim Hayat üryan edilmiştir Ve sevilmiştir, ve sevmiştir Gül pavyonda sevim Söyle Söyle ben sana nasıl küseyim Yolda yürürsün Canın çeker Kestane satarım Taksim'in köşesinde Beyoğlu'da sinemaların kapısında dururum Her filimde Türkan Şoray oynar Ben sana nasıl küseyim İstanbul üstüme düşer Minibüslerin kapısında bağırırım Sen binersen ön kolduğu ayırırım Bir de teyibe attım mı şarkımızı Bir tek dileğim var Mutlu ol yeter Ben sana küsmem İstanbul üstüme düşer Yangın çıkar üsküdarın içinde Aslan arkadaşla belalardan geçerim Her bi şeyi taşır yüreğim Her bi şeyi taşır Bir senin yokluğunu çekemez Söyle Söyle ben sana nasıl küseyim Ben sana nasıl küseyim İstanbul üstüme düşer Karaköy'den vapur kalkmaz Sezen Aksu şarkı yapmaz Üsküdar'da yangın çıkar Ey kanar yüreği güvercinlerin Minübüsler bağırmaz olur Aşk üstüne yenim etmez martıları boğazın Ulan poyrazı küser Olan lodosu esmez Yağmuru yağmaz nisanın Ben sana nasıl küseyim İstanbul üstüme gelir İstanbul üstüme düşer Söyle Söyle ben sana nasıl küseyim İBRAHİM SADRİ |
http://img03.blogcu.com/images/g/e/c...1250713865.jpg
Gül!... Şarkın ateş renkli çiçeği! Mazlume!... Bir güle taktığım ad! Her çağda yeniden doğar mazlume; her bahçede yeniden açar bir gül... Yanmak ve yandırmak için. Yanışta mısın mazlûme ve seni yandırmaya yarışta mı güller? Yanmaktan yakmağa an bulunmuyor mu gülüm!? Sen bana mı benziyorsun mazlûme?!.. Gel ağlaşalım...” İskender Pala |
http://img03.blogcu.com/images/g/e/c...1249829023.jpg En iyi çayla gidiyor düşünmek seni.. Sen çay gibi sıcak, Çay sen gibi.. Sıcak yudumlarda hüznün ve matem Sensin bardak bardak Sensin dem dem Süzülen keder boğazımdan |
http://img03.blogcu.com/images/g/e/c...1249331542.jpg Mutlu an odur ki; Bir konakta otururuz ikimiz SEN ve BEN Bedenle can gibiyiz, Ayrılmaz biz ikimiz SEN ve BEN Mucize odur ki; Bir köşede kavuşmuşuz ikimiz SEN ve BEN Ama aynı zamanda Binlerce mil uzağız ikimiz SEN ve BEN Hz.Mevlana |
http://img218.imageshack.us/img218/2434/88753640.jpg
Derinlerde fırtınalar... Hafızamda intiharlar... Bir şiir mırıldanıyorum “yâr” için, gözümde canlanıyor mutluluk, bir boş kâğıda bir kalp, iki de çöp adam çizmek gibi bir şey bu... Çocuk yaşta beslenme çantasındaki yiyecekleri sınıfın sessiz sedasız bir kızıyla paylaşmak, yüzü buruşmuş, gözleri yumulmuş komşu amcaya sarılmak, içten bir buse kondurmak, hüznü boyunu aşmış birine derdini sormak gibi... Hasret gibi... Vuslat gibi... Tasvir edilemiyor, kelimelere gelmiyor, cümlelere sığmıyor şu “aşk” denen şey... Acılara göğüs germek kolaylaşıyor, “uğruna” diyebilecek bir şeyin oluyor nedense... Rüyadan uyanmak, iskelede son vapuru, garda son treni, hayatın mutluluğunu kaybetmek gibi bir şey bu... Düşünmek içli içli, sevenlerin neden kavuşamadığına çözüm arar gibi... Leyla ile Allah’ı aynı cümlede bulmak, Mecnun nerdedir diye sormak gibi... Aşk gibi... Ölüm gibi… Başımı kaldırıyorum gökyüzü siyah, ay bitkin, yıldızlar kayıp sanki... Kulakları parçalayan, camları kırarcasına, yürekleri yırtarcasına bir sessizlik, bilemem ama galiba kıyamet gibi bir şey bu. Yolların bitmemesi, kelimelerin yolları daha bir uzun etmesi, kalemin bunları süslü göstermesi gibi bir şey bu... Her şey öyle karışık, her şey öyle dağınık ki... Araf gibi... Mahşer gibi... Zaman geçiyor, yaşlar yürüyor, şehir gizlerime tanık oluyor... Bu sefer göze toz kaçmıyor, hasta olup yataklara düşülüyor. Ruhun ilâcı yalnızlık oluyor. Sabah aç karna "Mona Roza", akşam uyumadan Furkan dinleniyor. Biraz beyaz, biraz kırmızı... Fethin diyeti kan, üzerine düşen an, iki karış İstanbul gibi... Söz gibi... Bayrak gibi... Ve yağmur yağıyor... Ve nihayete eriyor yaşanmış, yaşandığı sanılmış ve yaşanmamış sevdalar. İyi oluyor sevmek, âşık olmak ve bunu açık açık söylemek. Bir kalemle kâğıda anlam yüklemek ve niyet etmek sevgi orucuna... Mevsimlerin hepsini sevip, her yeri sevgili bilmek gibi bir şey bu... Can gibi, canan gibi... Senin için... Bizim için... Bir yer hayal ediyorum mavi, bir yer hayal ediyorum kızıl... Öyle çok şey istemiyorum kendim için; iki sandalye, bir masa, gökyüzü ve batan güneş nedir ki doğa için? Şimdi uyanmak yeniden... Sükût... ve bir bardak çay lütfen... ... Mahmut Sayar |
http://img4.imageshack.us/img4/1503/...urmartigal.jpg
Bir İstanbul kızısın… Yaşadığın şehre benziyorsun aslında… Sen biraz o musun, nedir? Bazen Ayasofya aksediyor yüzüne… Onun gibi her şeye Amenna diyor, Başını önüne eğip, susuyorsun… Bir İstanbul kızısın… Görür görmez anlamıştım bunu… Gözlerin birer İSTANBUL GECESİ olmuş Bakışlarında geziyorum… An oluyor sîmanı benzetiyorum ona; Bazen uykularda yüzdüğü bir an oluyorsun Kandilli’nin…. Mahmur gözlerle bakıyorsun Biraz esneyip gülümsüyorsun ardından. Bir yandan da mehtabı sürüklüyorsun Yangınınla… Bir İstanbul kızısın… İnsanın içini ferahlatıyor sözlerin… İnanır mısın bilmem, Kanlıca’nın yoğurduna dahi benzetiyorum seni… Yüzün beyazlıyor hayalimde… Gülümsüyorum bu sefer ben… Anlamıyor, lakin karşılık veriyorsun Başınla.. Bir İstanbul kızısın… Seni gördüğüm ilk an esiyor aklıma da; Bir pınarın çağlarken Etrafına saçtığı buselerdi bakışların… O halinle Kızkulesi düşüyor yadıma Her gece o boğaz esintili bakışlarla Kaç delikanlıya göz kırpıyordur Kim bilir?.. Bir İstanbul kızısın… Sinirlenip, ağlıyorsun ya bazen… İşte o an bir Marmara oluyor gözlerin… Marmara gibi doluyor… Sonsuzluğa erişiyorum gözyaşlarınla… Gözlerim açık… Bir İstanbul kızısın.. Gülümsemen o.. Ağlaman..Hüzünlenmen… Sana bakıyorum; Her nefesin ayrı bir semt oluyor gözlerimde.. Geziyorum İstanbul’un dört bir yanını Sana bakarken. Kayboluyorum onda Seni her görüşümde.. Şunu bil ki; Bulmak istemiyorum kendimi İstanbul kızı…. Gözüm hep ikinizde kalacak çünkü İkbâl Betül Armağan |
http://img218.imageshack.us/img218/7781/80965860.jpg
Aşk dedim düştüm yoluna… Düştüm yalınayak aşkın yoluna... Bir garip seyyahım şimdi alemde, Fikrim sensin,maksudum sen, Her dem zikrimde... Bir "hû"sesi yükseldi göğe, Bir "hû" sesi aşkın dilinden, Bırakma beni ya hû Aşksız bırakma! Aşk diye diye geldim kapına… Fatma BAYLAN |
Bir gün bir derviş,
Bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış… Bozkırın sıcağında yorgunluktan al almış kızın yanakları.. “Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?” Diye sormuş derviş. Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız: “Sevdiğim çalışıyor orada… Ona elma götürüyorum.” “Kaç tane” diye soruvermiş derviş. Kız şaşkın: “İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?” deyivermiş.. Ve usulca koparıvermiş derviş elindeki tespihin ipini! |
http://img03.blogcu.com/images/g/e/c...1239450575.jpg
Ulaşamadığına tevekkül, Ulaştığına razı,Kaybettiğine sabırgösteren kişi,takva ehlindendir.İmam-ı Gazali |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...1238351238.jpg
Niye böyle üzgün ve terk edilmiş görünüyorsun? Bir kapı kapalı olduğunda açıktır bir diğeri bilmiyormusun? ... |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...isi/yorgun.jpg
Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor; Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. Her adımda bir engel var, salmıyor, Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. Mümkün mü bu yolda maksuda ermek? Mümkün mü sılada dost yüzü görmek? Âşıka ar gelir geriye dönmek; Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun. Abdurrahim Karakoç |
Konusmak yeterli olsaydi...
Kelimeler yutulup, Kalbe inebilseydi.. Göz göremedigini görse, Akil akledemedigini... Belki o zaman Daha az üzülürdük Bir hüzün nöbeti sirasinda Kör ve sagir ve dilsiz olmak Yeniden yorumlanirdi bize.... Ve biz `kendimiz` olurduk; Anlayan, Anlatan Anlasilan ... |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...1502883dal.jpg Dal rüzgarı affeder. Ama kırılmıştır bir kere Her gün yeni bir keder bulur Yakıştırır göğsüne Günler geçer yıl olur Aslında hepsi aynı hikaye Dal rüzgarı affetse bile Kırılmıştır bir kere Cam yapışır, kalp yapışmaz Sen unutsan bile ruhun unutmaz Zaten unutmak da bize yakışmaz Aşk acısı olsa bile Dal rüzgarı affeder Ama kırılmıştır bir kere... TUNA KİREMİTÇİ |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...5820mo6_1_.jpg
Bazı kuyuların suyu içilmez; acıdır. Bazı kuyular derindir; görünmez suyu. Bazı kuyular kördür; göremezler... Benim kuyum, benim kuyum sevgili dostum öyle derindir ki; içine taş attığın zaman suyun sesini duyamazsın bağırsan sesin geri gelmez bakracı sarkıtsan ip yetmez... Yalnızlığın bana yakıştığını söylüyorlar.. İyi duruyormuş üzerimde; renkleri sade ve uyumluymuş.. Dikimi kusursuzmuş.. Bu mahir terzinin adını öğrenmek istiyorlar.. Söyler miyim hiç! Konfeksiyon yalnızlıklar ne güne duruyor. Söyler miyim hiç! .. Bana bencilce hareket ettiğimi söyleme sakın. İnsanlara güvenimi kaybettim. ... Posta Kutusundaki Mızıka / A. Ali Ural |
http://img220.imageshack.us/img220/8913/sevgivh2.jpg
Sevgi Sevgi bülbül olmaktı, Bülbül gibi gülü sevmek, Dikenleri batarcasına... Sevgi mecnun olmaktı, Sevgili ugruna cöllere düsmek... Sevmek Hz.Yakup olmaktı, Hz.Yusuf ugruna gözlerinden olmaktı... Sevgi özlemekti, Sevgi umuttu, Sevgi sabırla beklemekti, Sevgi yanmaktı sevgili uğruna, Sevgi Mevlayı sevmekti, Sevgi Habibullahı sevmekti, O'nun sevdiklerini sevmekti, Sevmek Yaratandan ötürü sevmekti ercesine.... .................. Her Gönül Bir Tek Sevgiliye Müştaktır aslında... Ne var ki kıblesi yanlıştır.Bulunduğu sandığı şey gerçekte aradığı değildir.Kimisi bir gözleri ahuya zebun,kimisi bir gül yüzü güzele meftun,kimisi bir ceylan bakışlıya mecnundur.Bazısı dünyanın ağlamasına kanmış,bazısı mal-ü mülke aldanmış,bazısı da hayal alemini gerçek sanmıştır...Oysa her birisi bir tek sevgili tarafından sınanmıştır... |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...9dost_elim.jpg
DOST ACI GÜNDE DESTEK OLAN , DOST DOSTU AÇKEN TOK YATAMAYAN, DOST MALINI , MÜLKÜNÜ VE DAHİ EMANETLERİNİ DOSTUNDAN KISKANMAYAN, DOST ALLAHA DOST GÖRÜNÜP DOSTLARININ KAPISINDA DOSTUNUN DOSTUNA ZULUM ETMEYEN, DOST ALLAHA DOST DOSTA ALLAH İÇİN DOST OLANDIR. KANATLARINI KIRANLAR, UÇMAYI YASAKLAYANLAR DOST DEĞİLDİR. DOST MECLİSİNE KABUL BUYRULMAK DİLEĞİYLE -- |
http://img03.blogcu.com/images/g/e/c...1270042361.jpg
El...vereni var; alanı var.Kimisi karıştırır; kimisi düzeltir. Duaya duranı var; bedduaya duranı... Yumruk olanı var; baş okşayanı... Her işe koşanı var; her işten kaçanı... "Hep bana!" diyeni var; al sana diyeni... Elleriniz hangi ellerden? Hayırlı bir kişinin eli olmaktır her elin istediği; ama... sahibi "el" olup gidince... eller ne yapsın! |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...mleri_copy.jpg En cılız pas lekesinin bile dokunmadığı bir aynayı arar gönül... Haya ve hicap nakışların en duyarlı motifleriyle hayatına zarafetle işleyebilmiş, o hayatın arkasında durabilmeyi başarmış aklıselim bir bedenle bütünleşmenin sevdasını taşır yürek. Sevgiler paylaştıkça büyür denilsede, sevgili paylaşılmayan bir özelliğe sahiptir gönülde. Ahmet Günbay Yıldız |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...isi/istemk.jpg "Ey Ademoğlu! sen bir şey murad edersin, Ben de bir şey murad ederim. Ve ancak Benim murad ettiğim tahakkuk eder. Eğer sen Benim muradıma teslim olursan, senin muradını sana veririm. Eğer muradım hususunda Benimle çekişmeye kalkarsan, senin muradını alt-üst ederim. Netice de yine Benim muradım tahakkuk etmiş olur." Hadis-i Kudsi Ya Rabbi bize teslimiyet murad eyle… |
http://img2.blogcu.com/images/g/e/c/...5820mo6_1_.jpg Bazı kuyuların suyu içilmez; acıdır. Bazı kuyular derindir; görünmez suyu. Bazı kuyular kördür; göremezler... Benim kuyum, benim kuyum sevgili dostum öyle derindir ki; içine taş attığın zaman suyun sesini duyamazsın bağırsan sesin geri gelmez bakracı sarkıtsan ip yetmez... Yalnızlığın bana yakıştığını söylüyorlar.. İyi duruyormuş üzerimde; renkleri sade ve uyumluymuş.. Dikimi kusursuzmuş.. Bu mahir terzinin adını öğrenmek istiyorlar.. Söyler miyim hiç! Konfeksiyon yalnızlıklar ne güne duruyor. Söyler miyim hiç! .. Bana bencilce hareket ettiğimi söyleme sakın. İnsanlara güvenimi kaybettim. ... Posta Kutusundaki Mızıka / A. Ali Ural |
Sen de olmasan baba Kırılacakmış her yanım Oğul deyip candan sarışın Bin dost eder senin yanı başın Her yangında kucak açışın Bir ömre bedeldir bir bakışın. Baba olmasan vefaya aç kalacakmışım.. Kimse bilmez sendeki sevdayı Namerde inat ayakta durmayı Yüzüne kapanırda kapılar Unutmadın hiç dünkü vefayı Tutup şöyle candan bakmayı.. Çatladı, yoruldu ellerin Sızladı,tutuldu belin Nasırlarında pak yiğitliğin Gönlünde derya gibi cömertliğin Onca rüzgara inat gençliğin.. Düştü boynum gövdemden Bakamadım yüzüne Bir Osmanlı var karşımda Şanı namı üzerinde Bu nasıl fedakarlıktır Ben vurgunum bu yiğide… Yavuz Selim ÖTEN |
All times are GMT +3. The time now is 04:14. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025