Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Ekonomi (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=261)
-   -   Türkiye, borç batağında mı? (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=126227)

Ukbâ 03-29-2010 12:57

Türkiye, borç batağında mı?
 
Türkiye, borç batağında mı?
Yıldan yıla Türkiye'nin borcunun artmış olması hiçbir şeyi göstermez. Esas olan, ortaya çıkan katma değerdir. GSYH bunu gösterir. Ve ülkemizdeki katma değer borçlardan daha çok artmaktadır. Yine de her şeye rağmen, bir an evvel Türkiye'nin katma değerli üretim ekonomisini yakalayıp, ulusal tasarruf oranını artırması ve büyümenin finansmanını yerli kaynaklardan sağlaması gerekiyor.
Ancak Türkiye'nin bir borç batağına saplanması ve geleceğini karartması gibi bir durum yoktur. Tam tersi, Türkiye cunta prangalarından kurtulduğunda zenginleşecek ve insanına eğitim, iş ve aş üretecektir.
Krizden çıkmaya çalışan dünyada ülkeler mali sağlamlığına göre derecelendiriliyor. En güvenilir ülkeler şunlar:
(i) Bütçe açığı en düşük olan veya biraz bozulsa bile bunu nasıl ve hangi takvime göre düşüreceğini inandırıcı bir planla açıklayan,
(ii) Borç döndürme ve ödeme kapasitesi yerinde olan,
(iii) Bankacılık sistemi sağlam olan,
(iv) Krizden sonra hızlı büyüme potansiyeli en yüksek olanlar.
Bu kategorilerin tümünde Türkiye, en iyi birkaç ülkeden biri. Bütün dünya buna katıldığı gibi, gidilebilecek sağlam birkaç piyasadan biri olarak gösteriliyor. Kredi notlarımızdaki artış da bunun göstergesi. Daha iyi olması lazım ancak Türkiye'ye haksızlık yapıp vermiyorlar, bir de Türkiye'nin siyasi risklerinden korkuyorlar.
Böyle bir ortamda birileri 'Türkiye borç batağında' diye iddiada bulunuyor. Acaba doğru mu? Tablo-1'de Türkiye'nin toplam brüt dış borçları veriliyor. 2009 verileri yılın ilk dokuz ayını kapsıyor. 'Brüt borç' demek, Türkiye'nin borçları gösterilirken, alacakları bundan düşürülmemiş anlamına geliyor. Bu yüzden bize 'net' borçlar lazım. Bunu da ikinci tabloda ilgili satırda gösteriyorum.

http://medya.zaman.com.tr/2010/03/29/tablo1.png
Türkiye'nin toplam borçları 2004 yılında 161 milyar dolardan 2009'da 273,5 milyar dolara çıkmış. Bu borcun 224 milyar doları uzun vadeli (iki yıl ve üzeri). Yani, ödeme riski yok. Bu borçların içinde devletin dış borcu sadece 83 milyar dolar. Yıllardır pek bir artış olmadığı gibi, bunun da neredeyse tamamı uzun vadeli. Merkez Bankası'nın borcu ise 2004 yılında 21,4 milyar dolardan 13,6 milyar dolara düşmüş.
Gelelim 'züğürdün çenesini yoran zenginin borcuna'. Özelin 273,5 milyar dolarlık borcunun 176,3 milyar dolarlık kısmı yani yüzde 65'i özel sektörün. Bunun da 132,2 milyar doları uzun vadeli. Özel sektörün borcu kriz ortamında artmak yerine tam 10 milyar dolar daha azalmış. En zor dönemde bunu başarmışlar.
Türkiye'de GSYH ve kişi başına düşen gelir iki katına çıkarken (Tablo 2), Türkiye'nin toplam brüt dış borcu iki kattan daha az artmış. Özelin ise 3 kata yakın artmış.

http://medya.zaman.com.tr/2010/03/29/tablo2.png
Günümüzde borcu olmayan ülke yok. Sıfır borçlu ülke pek olmaz. Japonya'da devletin borçları GSYH'sının yüzde 220'si kadar. Türkiye'ninki şimdi yüzde 47'lerde. Bir hane için, bir şirket için geçerli olan durum herkes için geçerlidir. Esas olan borçların artışı tehdit ediyor mu, ödenebilir mi? Gittikçe bataklığa mı saplanıyoruz? Yani 'borç kalitesi ve sürdürülebilirliği' gibi temel kriterler var. Eğer sizinki bir şirket ise kontrol etmeniz gereken en önemli veri 'kaldıraç oranı'dır. Yani borç-öz sermaye oranı. Türkiye'de şirketlerin kaldıraç oranları yüzde 50-60 sınırında. Yani öz sermayelerinin yarısı kadar bir borçları var. Kısa vadeli kısmı düşük, ayrıca buna karşılık yeterli ihracat geliri varsa, döviz cinsi likit varlıklar yeterli ise yine sorun yok. Türk şirketlerinin risk algılaması bir hayli yüksek olduğundan çok dikkatli davranıyorlar ve riski kesinlikle abartmıyorlar. Bu arada kasıtlı olarak yaptığım bir hatayı şimdi bu aşamada düzelteyim. Artık borç kategorisinde 'Türk' ya da 'yerli şirket' diye bir ayrım yok. Yani istatistiki olarak bunların borcunu ayrıştırarak ifade etmek imkânsız gibi. Sınırlar açık, isteyen dışarıdan gidip borç alıyor. Türkiye'nin sınırları içinde faaliyet gösteren 'özel sektör' diye bir şey var. Yani yukarıda bahsettiğimiz borçların büyük bir kısmı da Türkiye'de icra-i faaliyet eden yabancı şirketlere ait. Kamu kesimi için bu kaldıraç oranının yerine, borcun o ülkede üretilen GSYH'ya, yani kabaca milli gelire oranına bakılıyor. Maastricht kriteri bunun yüzde 60'ın altında kalmasını ister. Avrupa'da halen tutturan tek ülke Türkiye! 2008 sonunda yüzde 39,5 idi, krize yüzde 48'lere çıktı. (Tablo 2) Kamu bir yandan, ülkenin toplam brüt dış borcunun GSYH'ya oranı 2008'de yüzde 38,5. Net dış borç stokunun payı ise sadece yüzde 20,4 idi. Varsayalım bu oran 2009 yılında yüzde 25'e çıkmış olsun. Kısaca Türkiye'nin aman aman bir borç yükü yok


İbrahim Öztürk.

Şuayip 04-05-2010 19:29

Bu kategorilerin tümünde Türkiye, en iyi birkaç ülkeden biri. Bütün dünya buna katıldığı gibi, gidilebilecek sağlam birkaç piyasadan biri olarak gösteriliyor. Kredi notlarımızdaki artış da bunun göstergesi. Daha iyi olması lazım ancak Türkiye'ye haksızlık yapıp vermiyorlar, bir de Türkiye'nin siyasi risklerinden korkuyorlar.
Böyle bir ortamda birileri 'Türkiye borç batağında' diye iddiada bulunuyor. Acaba doğru mu? Tablo-1'de Türkiye'nin toplam brüt dış borçları veriliyor. 2009 verileri yılın ilk dokuz ayını kapsıyor. 'Brüt borç' demek, Türkiye'nin borçları gösterilirken, alacakları bundan düşürülmemiş anlamına geliyor. Bu yüzden bize 'net' borçlar lazım. Bunu da ikinci tabloda ilgili satırda gösteriyorum.

milletinadami 04-05-2010 19:32

Türkiye her yönden iyiye gitmektedir...ekonomik...sosyal...adalet...
Ama hala bazı provakatorler çakma tablo ve sahte verilerle bu iyiye gidişi karalamaktalar...

EZEL 04-05-2010 21:47

Muhalafete kapak olsun ....

Erhan KARACA 04-05-2010 22:02

(: kapak diyorsun da abi adamların kapanacak yeri kalmadı (: tesettür abidesine döndüler (:

Ukbâ 04-06-2010 09:46

Ver ekonomiyi muhalefetin eline dünyada kriz yok iken bile anayasa kitapcığı fırlatma ile görsün gününü :)

montenegro 04-06-2010 10:00

ekonomiyi bilmeyen kişilerin hatası şu mesela diyorlar ki ülkede dış borç arttı

evet dış borç arttı ama milli gelirde arttı

mantıklı olan şudur dış borcu milli gelire oranlayacaksın

mesela şu anda borcun milli gelire oranı yüzde otuzlardayken önceki dönemlerde yüzde 70 lerdeydi

bu şuna benzer


bir mahalle bakkalının mı borcu fazladır yoksa bir makromarket yada BİM gibi alışveriş merkezlerinin mi

veya şöyle düşünün 100 lira geliri olan bir kişinin 70 lira borcu olsun

geliri 200 liraya çıkıyor ama borcu 120 lira oluyor


şimdi ben çıkıp bu adamın borcu arttı desem ne kadar saçmalamış olurum


işte olay bu


geçenlerde Uğur dündar habere bir CHP milletvekili çıktı ve adam sadece borçtan bahsetti ama Milli Geliri söylemedi sadece dış borca bakarak Türkiye borç batağında dedi

halbuki o CHP milletvekilide biliyor ki durum onun anlattığı gibi değil ama halkı salak yerine koyuyor

Ukbâ 04-06-2010 10:18

Aynen öyle montenegro , benim gelirim on lira sizin ki elli lira benim borcum beş lira sizin ki on lira adam da diyor ki on lira borçu olanın daha çok borcu vardır gelde delirme :)

Terennüm 04-06-2010 10:31

ibrahim öztürk çok kaliteli bir ekonomist.bakiad(bartın aktif işadamları)tarafından bartında bir konferans verdi.çok güzel ve yerinde tespitleri var.mesela başbakanın 3 çocuk olayının esprisini şöyle anlatmıştı:
nufus artış oranı bütün ülkeler için çok önemlidir.yüzde 2lik bir artış ve aşağısına düşerse hatta durağanlaşırsa ilerisi için tehlikeli olacağından.ama bunu muhalefetin magazinsel bir olay haline getirerek saptırdığını anlatmıştı.

Neşe 04-06-2010 10:36

Türkiye'nin her yönden iyiye gittiğini hala görmemezlikten geliyorlar....

novek 04-07-2010 17:20

türk halkının verdigi vergilerin buyuk bölümü Borç faizlerine gitmektedir. oysa faizlere gitmeseydi o paralar ile okulda hastahane vs. yapılırdı
kuranda faiz haramdır ayrıca.


Ukbâ 04-08-2010 15:09

Cari açık ve enflasyonun arkasında ise enerji-emtia fiyatları başta gelmekte idi. Yani talebi kıssanız da arz şoklarına dayalı bir enflasyon baskısı işi çetrefilleştiriyordu. Derken kriz geldi ve bunları öteledi. Peki şimdi 2009'un son çeyreğinde ekonomi beklentileri aşarak yüzde 6 büyüdü. 2010'un ilk çeyreğinde ise çift hanede bir büyüme bekleniyor. Tabii geçen sene aynı dönemde ekonomi yüzde 14,7 küçüldüğünden, beklenen büyümede çok güçlü bir baz yılı etkisi olacak. Ardından ise büyümede zorlanacağız gibi. Zira daha 'bismillah demeden' enflasyon çift haneye çıktı ve kurdaki görece uygun düzeye rağmen cari açıktaki artış eğilimi de tedirgin edici. Yılın sonunda cari açığın 30 milyar dolara yaklaşması kuvvetle muhtemel. Cari açık 2010 yılında mesele teşkil etmez, ancak sonrasına bakmak lazım. Artan emtia fiyatları, bilhassa petrolün varilinin 70 doları aştığı ortamda şimdilik cari açık problemi ciddi düzeylerde kalacak demektir. Petrol daha şimdiden 85 dolar.
Açıkçası lafı getirmeye çalıştığım yer şu: Türkiye 2002-2006 arasındaki yüksek büyüme temposuna zor geri döner. Türkiye verimlilik artışı, eksik kapasitelerin kullanılması, yeniden yapılanma, yeni yatırımlar ve dış talepteki itme sayesinde bir hamle yaptı. Ancak şimdi bir yandan olumsuzlaşan dış şartlar, öte yandan da 'yapısal' problemler sebebiyle gelip duvara dayandık. Türkiye'nin bu duvarı itmesi, büyüme için kendine yer açması gerekiyor.

http://medya.zaman.com.tr/2010/04/08/gsyh.png
Şekilde gösterildiği üzere, 2004 yılından beri Türkiye'de hem özel hem de kamu yatırımlarının artış oranları düzenli olarak düşmektedir. Oysa aynı dönemde ihracat artmaya devam ederek hızla 130 milyar doları aştı. Ancak tahmin edileceği üzere, yatırım ivmesinin kaybolduğu bir ortamda artan ihracat, olumsuz kur şartlarının da etkisiyle, ithalatı patlattı.
Öte yandan burada kalkıp suçu Merkez Bankası'na atıp işin içinden sıyrılmaya çalışmak boş teselli, ayrıca etik de değil. Türkiye tabii ki 'kur modelini' tartışmalıdır. Bunda kuşku yok. Ben de tartışacağım. Ancak esas çözüm başka yerlerde.
Bir kere acilen bir emek piyasası reformuna ihtiyaç var. Bunun için işverenler ile sendikaların anlaşması gerek. Birtakım odalar sırf 'işsizliğin çözümünde gayretliler' görüntüsü vermek için rol çalmak yerine, sendikalar da slogan üretmek yerine bir araya gelip anlaşsınlar. İşte bu noktada Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş'un eleştiri ve önerileri de devreye alınabilir. İstihdam yükleri, girdi maliyetlerinin düşürülmesi gereği var. Teşviklerin ve yabancı sermaye girişlerinin sonuç vermesi için sağlam bir sanayi envanteri, güven veren bir sanayileşme perspektifi, aktif bir ekonomik koordinasyon mekanizmasının işletilmesi, bu arada olaylara aşırı bir şekilde malî cepheden bakmak yerine daha reel sektör odaklı bakış açısı gerekiyor. Kurtulmuş'un da önerdiği gibi, çok ortaklı yapıları etkinlikle hayata geçirmek üzere de sermaye piyasası reformu gerekiyor. Açıkçası yargı freninin bir ülkenin önünü bu kadar tıkadığı başka bir devran hatırlamıyorum. Zira yukarıdaki yapılanmanın devamı istikrara ve ikinci nesil reformlara bağlı ki, istikrarı bozan da reformları engelleyen de sivil ve askerî bürokrasi.

İbrahim Öztürk.

Mavera 04-08-2010 15:55

@novek senin kendi fikirlerin yokmudur neden bize birseyler izletme derdindesin!.. yok bu konuda bilgin varsa fikirlerini, tezlerini ortaya sun bizde ona göre cevap verelim..

novek 04-08-2010 16:00

Alıntı:

galevera Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 729315)
@novek senin kendi fikirlerin yokmudur neden bize birseyler izletme derdindesin!.. yok bu konuda bilgin varsa fikirlerini, tezlerini ortaya sun bizde ona göre cevap verelim..

iyi kendi fikirlerimi yazıyorum turkiyenin almak satmak ekonomisindne çok üretim ekonomisine geçmesi lazımdır.
borsa faiz doviz dedigimiz 3 kagıt ekonomisini bırakması lazım.
kuranda faiz haram degilmi niye bankalar kaldırılmıyor tam aksine bankalar artıyor.
bankalar kredi kartı vermek için insanlara yalvarıyor.

Mavera 04-08-2010 16:22

Alıntı:

novek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 729317)
iyi kendi fikirlerimi yazıyorum turkiyenin almak satmak ekonomisindne çok üretim ekonomisine geçmesi lazımdır.
borsa faiz doviz dedigimiz 3 kagıt ekonomisini bırakması lazım.
kuranda faiz haram degilmi niye bankalar kaldırılmıyor tam aksine bankalar artıyor.
bankalar kredi kartı vermek için insanlara yalvarıyor.


simdi bunlar ekonomik yorum mu :D:D kardes bende seni bilgili birisi saniyordum su yazdiklarindan daha fazlasini benim köydeki mehmet amcamda biliyor..
Banka olmayan bir sistem dünyayla nasil ithalat, ihracat yapacak aciklarmisin..
Faizin haramligi konunun baska kismi ancak dövizi sinir disi etmek türk lirasina vurulacak en büyük darbedir..
Kredi karti vermek zorlastirilmalidir evet ancak bankasiz, kredi kartsiz bir sistem zamaninda oldugu gibi tavuk almak icin inek verme usulu takas sistemine dönüsür..
dünyanin globallestigi bir durumda biz geriye dönersek iste asil irtica bu olur..
sana kimse faizle is yap demiyor bankalarda vadesiz hesaplarda var hatta faizsiz bankacilik sistemide git gide artiyor yani alternatif bol ancak parayi, pula cevirecek öneriler yerien daha yere saglam basan öneriler bekliyorum!
bu arada duydun mu lidyalialr parayi bulmus!

novek 04-08-2010 16:56

Alıntı:

galevera Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 729337)
simdi bunlar ekonomik yorum mu :D:D kardes bende seni bilgili birisi saniyordum su yazdiklarindan daha fazlasini benim köydeki mehmet amcamda biliyor..
Banka olmayan bir sistem dünyayla nasil ithalat, ihracat yapacak aciklarmisin..
Faizin haramligi konunun baska kismi ancak dövizi sinir disi etmek türk lirasina vurulacak en büyük darbedir..
Kredi karti vermek zorlastirilmalidir evet ancak bankasiz, kredi kartsiz bir sistem zamaninda oldugu gibi tavuk almak icin inek verme usulu takas sistemine dönüsür..
dünyanin globallestigi bir durumda biz geriye dönersek iste asil irtica bu olur..
sana kimse faizle is yap demiyor bankalarda vadesiz hesaplarda var hatta faizsiz bankacilik sistemide git gide artiyor yani alternatif bol ancak parayi, pula cevirecek öneriler yerien daha yere saglam basan öneriler bekliyorum!
bu arada duydun mu lidyalialr parayi bulmus!


paranın asıl amacı takastır yani malın malla mubadelesi .
oysa gunumuzde parayıda mal gibi satıyorlar ben para transferi olmasın demiyorum ama para faiz karsılıgı satılmasın.
zeitgeist addendum belgelselini sana izlemeni önermiştim onu izledigin halde hala nasıl anlamadım diyorsun?

kuran faizi bosunamı yasaklamıs?

faissiz bankacılık dedigin asıl faizin babasıdır. masraf adı altında faiz alıyorlar. tam bir sahtekarlık.

zaten vadesiz hesaplara para yatırrak faizci sisteme dahada buyuk katkıda bulunmaktır.
çunku banka size hiç pay vermeden o parayı başkalarına satıyor.

YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


All times are GMT +3. The time now is 00:54.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025