![]() |
Maden ocağında can savaşı
Maden ocağında can savaşı
18.05.2010 - 07:30 http://haber.sol.org.tr/sites/defaul...onguldak_4.jpg 30 işçi dün öğlen saatlerinde Zonguldak'ta bir maden ocağında gerçekleşen patlamanın ardından oluşan göçüğün altında kaldı. İşçilere henüz ulaşılamazken umutlar azalıyor. Zonguldak'ta Türkiye Taşkömürleri Kurumu’na (TTK) ait Karadon Maden Ocağı’nda meydana gelen patlama sonucu 30 işçi göçük altında kaldı. Eksi 540 metrede çalışan işçilerden henüz haber alınamazken, umutların zaman geçtikçe azaldığı ifade ediliyor. Dün saat 13.30 sularında Karadon Maden Ocağı’nda meydana gelen patlama sonucu 30 işçi göçük altında kaldı. İşçilere ulaşma çabaları devam ederken, patlama sonrası asansörde mahsur kalan 8 işçi kurtarıldı. Göçük altında kalan 30 işçiden henüz haber alınamazken içeride kalanlardan iki kişinin maden mühendisi olduğu ifade ediliyor. Olayın ardından bir televizyon kanalına bağlanan Maden Mühendisleri Odası Zonguldak Şube Başkanı Erdoğan Kaymakçı, olayın grizu patlaması olduğunu ifade ederken, “Burası TTK’nın kendi sahası ancak, kurum bu hazırlık faaliyetlerini özel sektörle yürütüyor. Yani, kaza yerini özel sektör firması çalıştırıyor. Burada yapılan iş, kuyu dibindeki bağlantıları sağlayan yolların sürülmesi işi ve kaza o esnada oluyor. İki galeri aralığında çalışa işçiler mahsur kalmış durumda" değerlendirilmesinde bulundu. Patlamanın Karadon kuyusunun Gelik yanında meydana gelmesinden dolayı buradan işçilere ulaşmanın çok güç olduğu ifade edilirken, zehirli gazdan dolayı Karadon tarafından da işçilere ulaşmanın zor olduğu belirtiliyor. İşçilerin yakınları uzun süre açıklama yapılmamasından yakınırken, yakınlarını kaybettikleri düşüncesiyle feryat ediyorlar. Ocakta çalışan işçilerden Savaş Erdemir soL’a yaptığı açıklamada kendisinin bakım-onarımda çalıştığını tam ocaktan çıkarken bir patlama sesi duyduklarını kaydetti. Erdemir, “Arkadaşımın burnu patladı. Son bir dakika içerisinde can havliyle hayatımızı kurtardık” şeklinde konuştu. “Yol göçükten kapandı” Yine patlamanın meydana geldiği ocakta çalışan maden işçisi Çaycuma Muhsinler Köyü’nden Cihan Sarıöz yaşanan olayla ilgili sorularımızı yanıtlarken, kendisinin ev eşyalarını taşımak için gündüz vardiyası ocağa inmediğini söylerken olay sonrasında kurtarma çalışmalarına katıldığını ifade etti. Sarıöz olay sonrasında madendeki durumu şu şekilde anlattı: “Oraları bildiğim için TTK işçilerine yol göstermek amacıyla ocağa indim. Yolda giderken duman vardı. Olay yerine yaklaştığımızda göçükten yolun kapandığını gördük. Olay yerine gitmemiz mümkün olamadı. Ocağa inen işçiler ocakta sıcaktan ve gazdan uzun süreli çalışamıyorlar. O yüzden kurtarma çalışmaları çok yavaş ilerliyor.” Göçükte kalan mühendislerden Koray Kebapçı’nın amcası Faruk Kebapçı ise “Yetkililerce bilgi verilmiyor. Açıklama yapan yok. Daha önce ufak tefek kazalar oldu. Şu an oraya kimse ulaşamadı” dedi. Bölgedeki maden ocağı sahiplerinden biri olan Erdoğan Demir ise içerideki patlamanın çok şiddetli bir grizu patlaması olduğunu söylerken, “5 tonluk vagonlar bile parçalanmış. Patlamanın etkisi benim Karadon'daki özel maden ocağıma bile zarar verdi” şeklinde konuştu. Karadon’daki madende öğlen saat 13.30 sularında yaşanan patlamanın ardından Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız akşam saatlerinde göçüğün bulunduğu bölgeye geldiler. Dinçer yaptığı açıklamada olaya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Kazanın meydana gelişi ile ilgili şu an elimizde çok net tüm kamu oyu ile paylaşacağımız bir bilgi yok. 12.59 civarında burada otomatik ölçüm cihazları ile gaz ölçümü yapılmış ve değerler çok normal çıkmış. 13.03 civarında aşağıda galeri açarken dinamit patlatılıyor. Dinamit patladıktan sonra ölçüm yapılıyor ve metan gazı oranının çok yüksek olduğu tespit ediliyor. O süreçten itibaren çalışma bırakılıyor. Elektrikler kesiliyor ve beklenilmeye başlanılıyor. 13.24'te tekrar ölçüm yapılıyor. Bu ölçümde bütün değerler normal çıkıyor ama 13.28'de patlama meydana geliyor. Bu patlamanın niçin meydana geldiği hakkında da elimizde ayrıntılı bilgi yok.” Bakanlara tepki Gelik beldesine geçerek aileler ile görüşmek isteyen bakanlara işçilerin yakınları büyük tepki gösterirken, üç bakan bu tepki üzerine yoğun güvenlik önlemleri altında Atatürk Devlet Hastanesi'nde bulunan diğer yaralıları ziyaret ettiler. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Yıldız da gece yaptığı açıklamada, patlama’nın ardından göçük meydana gelmesi nedeniyle yeraltında kalan işçilerin Karadon’dan kurtarılma şansının kalmadığını söyledi. Yıldız, kurtarma çalışmalarının devam edeceğini ama işlerinin kolay olmadığını ifade etti. Göçük altında kaldığı kaydedilen 30 işçinin isimleri ise şöyle: Ramazan Yavuz, Koray Kebapçı, Mustafa Zoroğlu, Adem Çengel, Sadık Kocakaya, Hasan Aktaba, İsmail Fidan, Veli Akyüz, İlker Bebek, Şahin Tavukçu, Yunus Ekmekçi, Tarık Candemir, Volkan Candemir, Erman Çaylıoğlu, Sabri Özdal, Ahmet Karabekraşoğlu, Şahin Ataman, Erdem Altin, Engin Düzcük, Erkan Taşdemir, Dursun Kertel, Murat Özbay, Kadir Ötgüç, Hasan Ersin, Ramazan Bakıroğlu, Ekrem Akaya, Şeref Akdoğan, Samet Aydın, Serkan Yılmaz, Hüseyin Arslan. Madenler yıllardır can alıyor Daha önce Türkiye’de gerçekleşen en büyük maden faciası 1992 yılında Türkiye Taşkömürü Kurumu Kozlu Müessesesi'nde meydana gelmişti. Yaşanan patlama sonucu 263 madenci yaşamını yitirmişti. 1983 yılında TTK Armutçuk Müessesesi'nde meydana gelen grizu faciasında ise 103 işçi hayatını kaybetmiş, 1987 yılında TTK Kozlu Müessesesi'nde meydana gelen göçük sonucu 10, yine aynı yıl Kozlu Müessesesi'nde gerçekleşen bir başka faciada ise 8 maden işçisi, 1990 yılında bu defa TTK Amasra Müessesesi'nde meydana gelen patlamada 5 işçi yaşamını yitirmişti. kaynak http://www.dailymotion.com/video/x9r...tled_lifestyle |
Allah yardımcıları olsun.
|
Sıcaklık 1500 dereceyi aşmış
18.05.2010 - 17:38 Zonguldak'ta Türkiye Taşkömürü Kurumu'na ait Karadon tesisinde yerin 540 metre altında göçük altında kalan işçilere ulaşma çalışmaları sürüyor. 30 maden işçisine ulaşmak için Gelik tarafında kazı çalışmaları devam ediyor. Şu ana kadar ancak 10 metre kazı yapılabilmiş durumda. Madende yangının devam ettiği ve aşırı oranda metan gazı bulunduğu bildirildi. Sıcaklığın 1500 dereceyi aşıp demirleri erittiği de belirtildi. (soL - Zonguldak)
|
Göçüğe ulaşılıp, sonraki 4-5 metrelik göçüğe geçtiğini duyurmuşlardı en son, İnşaAllah hiç bir çalışan ordan yara almadan kurtulur, Dualarımız onlarla...
|
Disk: Sorumlu kölelik düzeninin iktidarı hükümet
Sorumlu kölelik düzeninin iktidarı hükümet"
18.05.2010 - 14:00 DİSK/Genel-İş Genel Yönetim Kurulu Zonguldak'taki grizu patlamasıyla ilgili olarak, "Maden patlamalarının sorumlusu kölelik düzeninin iktidarı hükümettir" dedi. http://haber.sol.org.tr/sites/defaul...-madenci_0.jpg DİSK/Genel-İş Genel Yönetim Kurulu dün Zonguldak’ın Kilimli Beldesindeki, Türkiye Taş Kömürü Kurumu(TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne ait kömür ocağında meydana gelen grizu patlama ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “Grizunun neden olduğu olayda, 540 metre derinlikteki galeride çalışma yapan ve taşeron firmada görevli 30 madenci mahsur kaldı ve halen tüm çalışamalara rağmen ulaşılamadı” bilgisine yer verildi. "Neden özelleştirme ve taşeronlaştırma" Bugüne kadar Türkiye’de maden kazalarında binlerce işçinin hayatını kaybettiğini belirten DİSK/Genel-İş Yönetim Kurulu, tüm bu iş kazalarını tetikleyen başlıca faktörün özelleştirme ve taşeronlaştırma olduğunu vurguladı. Açıklamada, "Bu sayede gözleri kar hırsı bürümüş sermayedar, çalışanları insanca çalışma koşullarında yoksun bırakabilmekte, içi sağlığı ve iş güvenliği politikalarını hiçe sayabilmektedir" denildi. Açıklamada, ayrıca, yaşanan tedbirsizlik, ihmal, denetimsizlik, göz yumma, sendikalaşmaya ve kurallı çalışmaya izin vermemenin, taşeron firmalar aracılığıyla sağlandığı vurgulandı. "Sorumlu kölelik düzeninin iktidarı hükümettir" "Maden patlamalarının sorumlusu kölelik düzeninin iktidarı hükümettir" denilen açıklamaya şöyle devam edildi: "Önlem alınmayan, insana yatırım yapılmayan işyerlerinin faaliyetlerine izin verildiği, işçi sağlığı ve güvenliği konusunda mevzuatın piyasanın acımasız koşullarına terk edildiği, uzmanların, sendikaların ve meslek örgütlerinin etkisizleştirdiği müddetçe, yaşadığımız bu cinayetlerin sorumlusu sadece işletmeler değil bunlara göz yuman hükümet olacaktır." DİSK/Genel-İş Yönetim Kurulu, iş sağlığı ve güvenliği alanında mevzuatın düzenlenmesi ve bugüne kadar imzalanmamış olan 82. İLO Konferansında onaylanan 176 Sayılı Madenlerle İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Sözleşmesi”nin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nce bir an önce imzalanmasını talep etti. kaynak kaynak 2 kaynak3 |
Yazıyı okumaya hacet bile yok....:@
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
burdaki işçilerinde ecelleri gelmiş ölmüşler dimi? takdiri ilahi dimi? |
Alıntı:
Kaza ve Kaderin, Hayır ve Şerrin Allah'tan geldiğine inanmak. Neyse bana burda Hükümetin suçlu olduğu yerleri söyle? |
TAŞERONLAŞTIRMA İŞ CİNAYETİ, KAN VE GÖZYAŞI DEMEKTİR!..
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün’ün, TTK Karadon Müessese Müdürlüğü’ne bağlı yeraltı kömür ocağında meydana gelen patlamanın ardından yaptığı açıklama: “Madencilikte kamunun denetim ve yaptırım koşulları yeniden düzenlenmeli, iş sağlığı ve güvenliğine dönük önlemlerin eksiksiz alınmasında tavizsiz bir yol izlenmelidir!” Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü (TTK) Karadon Müessese Müdürlüğü’ne bağlı yeraltı kömür ocağında 17 Mayıs 2010 tarihinde saat 13:30 civarında patlama meydana geldiği; patlamanın ardından -160, -360 ve -460 kodundaki işçilerin ocaktan tahliye edildiği; 10 işçinin yaralı olarak kurtarıldığı ve Zonguldak Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre de "Maden ocağının eksi 540 kodunda çalışan taşeron firmanın 30 işçisine henüz ulaşılamadığı" haberleri bizleri derin bir kaygıya sevketmiştir. 10 Aralık 2009 yılında Bursa’nın Mustafakemalpaşa İlçesi’ne bağlı Bükköy’de bulunan ve Bükköy Maden İşletmesi’ne ait kömür ocağında meydana gelen patlamada da 19 işçi yetersiz önlemler ve aşırı kâr hırsı yüzünden iş cinayetine kurban gitmişti. Daha bunun acısı ununtulmadan, 23 Şubat 2010 tarihinde Balıkesir’in Dursunbey ilçesine bağlı Odaköy’de, Balıkesir Ticaret Odası Meclis Başkanı Erhan Ortaköylü’nün işlettiği Şentaş Madencilik’e ait ocakta “iş sağlığı ve güvenliğine dair her türlü önlemin alındığı söylenmesine rağmen” grizu patlaması meydana geldi. Patlamada biri maden mühendisi 13 madenci yine iş cinayetine kurban gitti. Şimdi de Zonguldak’tan gelen haberlerde eksi 540 kodunda bir patlamanın olduğu ve 32 işçinin akibetlerinin ne olduğu hâlâ bir belirsizlik taşımaktadır. Umarız yeraltında mahsur kalan madencilere ulaşılır ve burunları dahi kanamadan kurtarılırlar. Ama görünen o ki, bölgeden gelen bilgilere bakıldığında, patlamanın etkisi öyle şiddetlidir ki, göçük altında kalanlara ulaşmak oldukça uzun zaman alacağa benzemektedir. Bu da umutları tüketen bir karamsarlık yaratmaktadır. Yıllardır bu konularda çalışma yapan, sorunlara dikkat çeken sendikalar meslek odaları ve birliklerinin uyarılarını dikkate almayan hükümet şimdi ne yapacaktır çok merak ediyoruz? Yoksa kalkınmak, gelişmek için gerekli birikimin yaratılması yolunda gözardı edilebilecek kanlar mıdır bunlar? Üretim zayiatı olarak mı görülecekler? Kanla, ölümle, hastalıklarla, sakat kalmalarla “kalkınan” bir toplumun geleceği sağlıklı olabilir, üretken özelliği kalabilir mi? Turgut Özal dönemiyle başlayıp peşi sıra gelen iktidarlarca devam ettirlen sosyal devletin ortadan kaldırılması, kamu değerlerinin özelleştirilmesi ve çalışanların güvencesizlik içine itilmesinin sonuçlarının madencilik sektöründe en hızlı ve en acımasız tablosudur bu. 80‘li yılların başından itibaren uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans vb. yanlış uygulamalar kamu madenciliğini küçültmüş, kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve şirketlere bırakılması iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hızla terkedilmesine neden olmuştur. Buna bir de kamusal denetimin ve yaptırımın yetersizliği de eklenince facialar birbiri ardı sıra gelmeye başlamıştır. Ülkemizde, yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın, tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden firması ya taşeron ya da rödevans ilişkileri içinde üretim yapmaktadır. Bu tür işletmeler açısından iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları tamamen maliyet kalemi olarak görülmekte ve maksimum kârı elde etmek için en hızlı, en acımasız üretim süreçlerini yaşama geçirme konusunda hiç tereddüt etmemektedirler. Bu ekonomik faaliyet biçimi artık bu hükümetin birikim yaratma rejiminin temel karakteri olmuş durumdadır. TTK uzun zamandır özelleştirme politikasının kıskacı altında üretimi sürdürmeye çalışmış, fakat büyüklüğü nedeniyle tamamı elden çıkarılamamıştır. Bu gerçekleşmeyince de parça parça özelleştirilmeye başlanmıştır. Geçmişin bütünsel üretim süreci ve koordinasyonu bu parçalanmayla birlikte ortadan kalkmış, hazırlık, üretim, nakliye, aydınlatma, havalandırma gibi sistemler parça parça taşeronlaştırılmış bütünsellik ve koordinasyon kopmuş ve dolayısıyla iş sağlığı ve güvenliğinin önlemlerinin sistemli ve koordineli uygulaması da ortadan kaldırılmıştır. Taşeronlaşmayla birlikte, sendikal örgütlenmenin kapsamı daraltılmış, sendikal denetimlerin alanı da böylece sınırlandırılmıştır. Önümüzdeki dönem TTK, uygulanan politikalar gözden geçirilmez ise, parçalanmış, alt-işverenlerin cirit attığı, düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve örgütsüzlüğün yaygın hale geldiği güvencesiz koşullarla malul hale gelecektir. Bu nedenle diyoruz ki; ·Eğer aksi gerçekleşir ve bizleri derin bir kedere boğacak ölümler yaşanırsa, derhal yapılacak kapsamlı bir incelemeyle, bütün süreçlerdeki sorumluların bulunması ve yargı önüne çıkarılması gerekmektedir. ·Ayrıca bu inceleme, taşeron firmaların kuruma girmelerine neden olan ekonomik politiikaların uygulayıcılarını da içermeli, TTK’nın bu duruma düşürülmesine neden olan bütün ilişkiler açığa çıkarılmalı ve taşeron firmaların ne tür sözleşmeler yaptığı açığa çıkarılmalıdır. ·Diğer yandan ve daha spesifik olarak üretimde yer alan taşeron firmaların faaliyetlerinin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine dönük uygulamalarının ne düzeyde olduğu ve TTK’daki mevcut uygulamalara uygun davranıp davranmadığına ilişkin ne tür önlemlerin belirlendiği de açığa çıkarılmalıdır. ·Taşeron üretiminin kan, ölüm ve gözyaşı olduğu bir kez daha görülmüştür. Kamu maden ocaklarında taşeron uygulamalarına derhal son verilmeli ve taşeron olarak çalışan işçiler kadroya alınarak TTK işçilerinin sahip olduğu haklara kavuşturulmalıdırlar. ·Özel sektör madenciliğinde kamunun denetim ve yaptırım koşulları yeniden düzenlenmeli ve iş sağlığı ve güvenliğine dönük önlemlerin eksiksiz alınmasında tavizsiz bir yol izlenmelidir. Ve son olarak, her şeyi çerçeveleyecek olan, genelde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı özelde de madencilik uygulamalarına dönük mevzuat hızla gözden geçirilmeli ve piyasaya açılmış iş sağlığı ve güvenliği uygulamaları “insan onuruna yakışır iş” anlayışı temelinde en kısa zamanda düzenlenmelidir. Bunca saatten sonra ve metan gazıyla dolu dehlizde yaşama savaşından galip çıkmak zor da olsa, diliyoruz ki korkulan olmadan ve henüz haber alınamayan 30 işçiye sağ-selim ulaşılabilsin. http://www.disk.org.tr/default.asp?P...&ContentId=958 |
Kopyala, yapıştır yapma novek, kendi düşüncelerini söyle....
|
Kaza geliyorum demez,bu yüzden önlem alınması şart.Ama çıkıpta ''hükümet vıdıvıdı vıdıvıdı'' demek ölülerin üzerinden siyaset yapmaktır.
DİSK madem bu kadar çok konuşuyor çok düşünüyor,1 mayısta dile gitrselerdi.Dans etmekle,halay çekmekle,elinde kırmızı karanfille tv kanallarına poz vermekle olmuyor bazı şeyler. Gören duyan sanacak 'özelleştirme olmasaydı taşeron firma olmasaydı kaza olmucaktı'. Bu gibi riskli işlerde ne kadar önlem alırlarsa alsınlar kaza kaçınılmaz bir gerçek.Önlem alınarak en aza çekilebilir.Burada yapılması gerek gerekli önlemlerin alınıp alınmadığını kontrol etmek.Ölülerin üzerinden siyaset yapmak değil. DİSK ve türevlerinin neye hizmet ettiğini gayet iyi biliyoruz. http://img338.imageshack.us/img338/6562/24363762.jpg |
Alıntı:
hukumetin hiiç bir suçu yok. |
Alıntı:
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan'ımız haberlerde gerekli değerlerin sürekli ölçüldüğünü ve buna göre haraket edildiğini ispatlarıya sundu, şimdi alınan önlemlere rağmen bile patlama olduysa bunda Hükümetin suçu ne? Bana bunu açıkla daha birşey istemiyorum, lütfen kopyala yapıştır yapma... |
Alıntı:
tamam işte sen çalışam ve sosyal guvenlik bakanından alıntı yapmışsın bende disk başkanından alıntı yaptım . benim herhangi bir yorumum yok. |
Alıntı:
|
Maden facialarından dahi hükümeti mesul tutmak heRalde aklını peynir ekmekle yemiş olma belirtisi
ABD de maden kazası oluyor Kızıl Çin de de Maden sekteründe güvenlik hiçbir sektörde olmadığı kadar önemlidir Çünkü metan gaz salınımı çok risklidir bu yüzden yüksek güvenlikler alınmaya çalışılır Ama buna rağmen kazalar gerçekleşiyorsa ölenlere Allahtan rahmet dilemek düşer Kokuşmuş siyaset üçkağıtçılığı yapmak değil. Trafik kazalarını bitirebildik mi? Yada onCa modern ve güvenli otomobil yada yollara rağmen ölümleri engelleyebildik mi Bu tür propagandalar ile ancak yandaşlarını PIŞPIŞLARLAR.. |
Alıntı:
|
İşin içinde özel sektör varsa...
İşin içinde özel sektör varsa...
TKP Zonguldak İl Örgütü tarafından kentte meydana gelen grizu patlamasıyla ilgili "Şaka gibi! Bu insanlar piknik alanında ya da plajda değil ki, sayılarını tespit etmek bu kadar zor olsun. Fakat işin içinde özel sektör varsa, her şey karmaşık ve belirsiz oluyor. Başka ne beklenir ki?" denildi. http://haber.sol.org.tr/sites/defaul..._patlama_1.jpg TKP Zonguldak İl Örgütü tarafından yapılan açıklamada Zonguldak'taki grizu patlamasında sorumluluğu olan yetkilileri eleştirdi. Açıklamada yetkililerin çelişkili beyanatları ve patlamanın nedenleri ortaya konuldu. Açıklamada şu konulara dikkat çekildi: "Göçük altında kalan işçilerin sayısı bile tespit edilemiyor" "TTK Karadon Müessesi’ne bağlı Yeni Kuyuda -540 kotunda meydana gelen grizu patlaması sonucu yetkililer televizyon kanallarının alt yazılarında, önce 15 işçinin ocakta kaldığını açıkladılar. Bu sayı daha sonra tahminen 25 işçi, en sonunda da 32 işçi olarak kamuoyuna yansıdı. En sonunda bakan Dinçer ocakta kalan işçi sayısını isimlerini de vererek 30 işçi olarak açıkladı. Ve sözlerine şöyle devam etti; '30 kişi olduğunu biliyoruz, ama aşağıda başka isimler var mı, yahut başka insanlar var mı? Onu şimdi görme imkânımız yok. Göçük altında kalan işçilerin YAPI-TEK İnşaat’ın çalışanları olduğu belli, ama sayıları net değil.' "Şaka gibi! Bu insanlar piknik alanında ya da plajda değil ki, sayılarını tespit etmek bu kadar zor olsun. Fakat işin içinde özel sektör varsa, her şey karmaşık ve belirsiz oluyor. Başka ne beklenir ki? "Gaz ölçümleri normal değerlerde çıktıyla, patlama nasıl oldu?" Yine aynı bakanın açıklamalarından hareketle sormak istiyoruz; olayın gelişimini dakika-dakika sıralarsak, 12.59 civarında gaz ölçümü yapılmış gaz oranı çok normal görülmüş. 13.03’te ise dinamit patlatılmış ve gaz oranının normal ölçülerden yüksek olduğu tespit edilmiş. Saat 13.24’te tekrar ölçüm yapılıyor, ölçüm sonucunda bütün değerler normal çıkıyor ve dört dakika sonra, yani 13.28’de de grizu patlaması meydana geliyor! Bugünkü (18.05.2010) açıklamalardan grizu patlaması sonucu göçük meydana gelen ocakta gaz oranının hala normal değerlerin çok üzerinde olduğunu öğreniyoruz. Bu açıklamalar, sanki bir dedektif filminden alınma gibi. "Ocakta patlama olduğu gün, olay yerinde %5 oranında bulunan metan gazı, sadece 21 dakika içerisinde, yapılan havalandırma sonucunda normal seviyeye düşürülebiliyor da, bir gün geçtikten sonra bile ocakta hala yüksek oranda gaz bulunuyor. Bu durumda ya birileri çok beceriksiz, ya da birileri bu durumu çok mu hafife alıyor? Kamuoyu olarak bu soruların cevabını bilmenin hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Bununla birlikte, gaz oranı değerlerinin normal çıktığı gaz ölçümünden dört dakika sonra grizu patlamasının nasıl meydana geldiğini de… "Yönetmeliklere uygun sondaj çalışmaları yapıldı mı?" "Gelik kuyu (75. Yıl Cumhuriyet Kuyusu) başında görüştüğümüz maden işçileri, eskiden beş kişinin yaptığı işin şimdi bir kişiye yaptırıldığını dile getirmekle yetinmeyip, bunun yanında ocaklarda yeterli sondaj çalışmasının yapılmadığını, bu nedenle de grizu patlamalarına davetiye çıkartıldığını belirttiler. Açalım ve soralım: Asgari 20 metrelik sondaj yapılıp gaz ölçümü alındıktan, eğer gaz varsa yeterli havalandırma yapıldıktan sonra çalışmalara devam edilmesi ve inişli çıkışlı gaz oranı önlenemiyorsa, yeraltı maden ocaklarında çalışmayı düzenleyen tüzük ve yönetmelikler doğrultusunda işçilerin o işyerinden derhal tahliye edilmesi gerekirken, işçiler neden tahliye edilmemiştir? Bunun nedenini ve yönetmeliklere uygun sondaj çalışmalarının yapılıp yapılmadığını işçiler ve kamuoyu adına bilmek istiyoruz. "Karadon'daki yaşanan katliamın gerçek nedeni belli" "Bu soruları sormakla birlikte, bizler bu soruların yanıtlarını çok iyi biliyor ve kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz; Karadon’da yaşanan bu katliamın gerçek nedeni, özel sektörün aşırı kar hırsı ve insan hayatını hiçe sayan ve çalıştırdığı personeli iş kanunlarına tabi işçiler olarak değil de, işverenin keyfi uygulamalarına tabi köleler olarak görme anlayışıdır. "Firmanın yapmakta olduğu sadece ikisi madenle ilgili" "Bakan Dinçer’in açıklamasıyla devam edelim; “Müteahhit firma yeni değil, uzun yıllardır çalışan bir müteahhit. O açıdan bakıldığında orada herhangi bir sorun görmedik”. Bu firma 1991 yılında faaliyete geçmiş. Epeyce eski bir kuruluş tamam ama; yaptığı-yapmakta olduğu işlerden sadece ikisi madenle ilgili. Yani bu işte aman-aman deneyimli bir firma değil. Üstelik Karadon da işim bitim tarihi aşılmış durumda. Bu nedenle gerekli-yeterli önlemler alınmaksızın çalışmalar yoğunlaştırılmış olamaz mı? "Bakan yol var diyorsa, diyeceğimiz bir şey yok" "Son olarak maden ocaklarının yakınında neden helikopter pisti yaptırılmadığını ve ocaktan yaralı çıkartılsalar bile o işçilerin merkeze naklinde katetmeleri gereken Kilimli-Gelik arasındaki mesafeyi sağ olarak çıkma şanslarının ne olacağını da soralım. Bakan bizzat geldi, gördü, yaşadı. Eğer haritalarda karayolu diye belirtilen ilkelliğe yol işte, ne var, hiç yolu olmayan yerler vardır diyebiliyorsa, bizim diyeceğimiz bir şey yok. Sonuçta AKP iktidarının emeğe-emekçiye, yoksul halka verdiği değerin göstergesi işte demekten başka. kaynak |
Novek bilgin olmadığı bir konuda hala neden ayak diriyorsun?
|
All times are GMT +3. The time now is 13:32. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025