Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Kim? Kimdir? (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=138)
-   -   Gerçek Bir Liberal:RASİM OZAN KÜTAHYALI (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=129301)

sudaduran 06-07-2010 01:49

Gerçek Bir Liberal:RASİM OZAN KÜTAHYALI
 
http://www.medyakafe.com/images/haber/3414.jpg

Rasim Ozan Kütahyalı


Rasim Ozan Kütahyalı Doğum 30 Nisan 1981
Türkiye / İzmir Rasim Ozan Kütahyalı, (d. 30 Nisan 1981, İzmir), Türk köşe yazarı ve televizyoncu.
Taraf gazetesi yazarı ve CNN Türk yayın danışmanıdır. Taraf gazetesindeki köşe yazarlığından önce Sinan Çetin'in firması Plato Film'de metin yazarlığı ve kast direktörlüğü yaptı. Aralık 2008'den itibaren Kanal T'de anahaberleri yorumladı. Aynı kanalda Sabah Gazetesi yazarı Mahmut Övür ile birlikte Politik Performans programını sundu. Nisan 2009 içinde Kanal T'den ayrıldı ve yayın danışmanı olarak CNN Türk'e geçti. Halen bu kanalda yayınlanan Reha Muhtar ile Çok Farklı programının danışmanlığını yürütmektedir.
Kendisiyle yapılan söyleşide belirttiği üzere liberal-demokrat bir siyasi çizgiye sahiptir.[kaynak belirtilmeli]
Kaynaklar [değiştir]

İki röportaj [değiştir]


sudaduran 06-07-2010 01:54

http://www.argun.org/wp-content/uplo...rasimozan1.jpg

sudaduran 06-07-2010 01:54

http://www.ekoayrinti.com/images/news/8458.jpg

sudaduran 06-07-2010 01:55

http://i.ytimg.com/vi/9A39TMiGSCI/0.jpg

sudaduran 06-07-2010 01:56

RASİM OZAN KÜTAHYALI 'AKP YANDAŞIYIM ÇÜNKÜ...'


Canlı yayında AKP yandaşı olduğunu söyleyen Taraf yazarı ''CHP ve MHP'nin Türkiye için bir felaket olacağını ifade etti...

http://www.sacitaslan.com/i.php?p=f1...pg&w=300&h=248

http://www.sacitaslan.com/i/video_izle.jpg


Kanaltürk’te Sami Dadalıoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen Ters Cephe’ye Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ümit Zileli, Ümit Özdağ ve Fikri Akyüz katıldı.
BİZ DE AKP’Yİ FELAKET OLARAK GÖRÜYORUZ
Programda AKP taraftarı yaftalamasına cevap veren Taraf yazarı Kütahyalı ’’Şu an ana üç partiden hangisi gelirse gelsin ben açıkça söleyeyim AKP’yi destekleyeceğimi. Zaten de söylüyorum AKP yandaşıyım ancak AKP’ninde her dediğine doğruda demem’’ sözleri ile ifade edince Ümiz Zileli ’’Biz bunu göremiyoruz’’ diyerek gönderme yaptı. Kütahyalı ise örnekler vererek açıklayama başladı. Ve ’’CHP-MHP koalisyonunun ve tek parti olarak da olsa iktidara gelmelerini de Türkiye için felaket olacağını’’ ifade eden Kütahyalı’ya Zileli ’’Bizim de AKP’yi gördüğümüz gibi yani’’ demesiyle bir anlık sözlü sataşmalar yaşandı.

sudaduran 06-07-2010 01:57

http://i.ytimg.com/vi/DL5AXfDEpCU/0.jpg

İntifada 06-07-2010 01:59

her insanın okuması gereken yazıları vardır....
Denizlerin Yolu Bizi Nereye Götürür|TIKLAYIN

tsk ile ilgili yazısı için tıklayın

sudaduran 06-07-2010 02:01

http://i.radikal.com.tr/644x385/2009..._mf154366.Jpeg

sudaduran 06-07-2010 02:02

ÖZGÜRLÜĞÜN ÇARPINTISI
Rasim Ozan Kütahyalı
Baykal’dan Doğan’a: ‘Bu kalleşlikse neden gazetelerin yapıyor
Dünkü Taraf’ta iki CHP milletvekilinin bana söylediklerine yer vermiştim. Bu CHP’liler “Kılıçdaroğlu-Sav ikilisi Aydın Doğan ile anlaştı. Bu proje sonunda CHP iktidara gelirse Doğan’ın vergi cezaları halledilecek, Hilton arazisine de imar izni çıkacak” demişlerdi. Bu CHP’li vekillerin iddiasına göre Önder Sav Aydın Doğan’a söz vermişti, Doğan da bu sözün üstüne Baykal’ı bitirmeye yönelik medya operasyonunu başlatmıştı. Deniz Baykal’la da bu “medya operasyonu” konusunda ilk kez ben konuşmuştum. Baykal Taraf’a özel “Bu komplonun içinde medya da var izlenimindeyim” demişti. Bu açıklamaların ardından Ali Kırca bu konuyu canlı yayında Baykal’a sormuş, Baykal da “Medya operasyonu olduğu tarafını kimse inkâr edemez. Herkes kendisini biliyor. Siz de biliyorsunuz. Biz de biliyoruz” açıklamasını yapmıştı... Baykal isim vermiyor ama Doğan Medyası’na yönelik ciddi bir tepkisi olduğu çok açık.

Doğan: Kılıçdaroğlu ile mahkemeliğim, Önder Sav’ı bir kez bile görmedim


Dün CHP’lilerin “Kılıçdaroğlu, Aydın Doğan ile anlaştı” iddiasını yazmam üzerine Ertuğrul Özkök beni aradı, epey konuştuk... Aydın Doğan, bu iddiaya yönelik herhangi bir resmî açıklama yapmak istemiyor, haliyle çok öfkelenmiş. Özkök’ün ilettiğine göre Aydın Doğan Kılıçdaroğlu ile hayatında sadece bir kez görüşmüş, o da Kılıçdaroğlu’nun Doğan aleyhine yaptığı bir basın açıklaması vesilesiyleymiş. Şu an halen Aydın Doğan ile Kemal Kılıçdaroğlu arasında bir dava varmış. Kılıçdaroğlu “mali müfettiş” kimliğiyle Doğan aleyhine de bir şeyler yapmış zamanında, bunun üzerine de Aydın Doğan Kılıçdaroğlu’nu dava etmiş. Önder Sav’ı ise hayatında hiç ama hiç görmemiş Aydın Doğan. Dolayısıyla CHP’lilerin bu iddiasının baştan sona iftira, baştan sona yalan olduğu ifade ediliyor...
Ayrıca Ertuğrul Özkök, Aydın Doğan’ın Baykal’a düzenlenen komplodan ötürü çok üzgün olduğunu da ifade ediyor. Kalleş komplonun ortaya dökülüp, gündeme geldiği günlerde Doğan ile Özkök birlikteymiş. Aydın Doğan da Baykal’a yapılanın kalleş ve alçak bir komplo olduğu kanaatindeymiş. Bu komplo yüzünden Baykal’ın istifa etmesi gerektiği fikrine şiddetle karşıymış Aydın Doğan, kişisel görüşü bu yöndeymiş. Nitekim Ertuğrul Özkök de bu alçak komplo bahanesiyle “Baykal istifa etsin” çağrılarına karşı bir yazı yazmıştı. Onu da hatırlattı bana konuşmamızda.

Özkök: Baykal’ı nehrin kenarında şarap içmeye davet ediyorum


Dolayısıyla beyanlardan hareket edersek Aydın Doğan’ın Kılıçdaroğlu’yu desteklemek gibi bir tavrı yok, aksine bu süreçte Baykal’a büyük haksızlık yapıldığını düşünüyor... Peki, niçin Deniz Baykal, isim vermeden de olsa Doğan medyasını suçluyor? Komplonun patladığı günden bu yana Doğan’ın üç gazetesinin manşetleri ortada. Dolayısıyla Baykal çok haklı. Bu noktada Özkök “Gazetecilere karışılmaz Doğan grubunda” diyor. Özkök’e Hürriyet’in salı günkü yalan manşetini hatırlattım... “Emniyet ‘Kasettekilerin kimliği tesbit edilememiştir’ diyor ama sizinkiler Baykal ve Baytok’un kimliği tesbit edilmiş de, diğer başka kısımlar montajdır diye yazmışlar. Baykal tepkisinde haklı” dedim... Bunun üstüne Özkök “2 ocaktan beri yazıişlerine adımımı atmıyorum. Ben nehrin kenarındayım, Deniz Bey’e de buyurun nehrin kenarına her zaman beklerim, sizin için en iyi şarabımı açarım dedim, bu kriminal rapor konusunda da haklı Deniz Bey, orada bir karışıklık olmuş herhalde” diye cevap verdi...
Baykal’ın yakınları ise bu açıklamaları tatmin edici bulmuyor, onlara göre Deniz Baykal “Siyasete devam edeceğim” dediği için malum medya yıpratmaya yönelik manşetler attı. Baykal’ın yakınları Ciner medyasında çıkan haberleri de buna bağlıyorlar. Baykal’ın yakınlarının bu açıklamaları Baykal’ın bizzat söylediği “Bu sistemli bir medya operasyonudur” sözüyle de örtüşüyor...

Doğan medyası gereken ahlaki tavrı koyacak mı


Bu noktada bence Doğan medyasına düşen görev, bu kasetin tamamen bir tezgâh olduğunu manşetlerden daha net bir dille belirtmektir. Aydın Doğan’ın “Ben karışamam” deme lüksü yok. Ortada bir insanın onuru ve haysiyetiyle ilgili yapılmış bir yalan haber var. Üstelik Aydın Doğan da Baykal’a kurulan bu tezgâhı kalleşçe buluyor ve gerçekliğine inanmıyor. Oysa dün Hürriyet, Emniyet Kriminal’in gerçek raporunu çok küçük bir haber olarak gördü, birçok okurun aklında o yalan haber kaldı. Hürriyet, Milliyet, Vatan Baykal aleyhine manşet attı, şu gelişmelerden sonra “Kasettekilerin kimliği belirsiz” diye büyük manşet atmaları gerekmez mi? Medya ahlakı bunu gerektirmez mi?

Yalan habere tekzip yok


Özkök’ün ardından Baykal’la görüştüm. Özkök’ün Aydın Doğan’ın Baykal’a yapılanı kalleşlik olarak gördüğünü, çok üzüldüğünü ifade ettiğini söyledim. Baykal’ın bu konudaki açıklaması şöyle:
“Madem bu komployu kalleşlik olarak görüyor, niye bu tavır gazetelere yansımıyor? Benim aleyhime yazı yazılabilir, manşet atılabilir, benim bunlara lafım yok ama yalan haber yapılamaz. Oysa Aydın Bey’in gazetelerinde günlerdir bunlar yapılıyor. Hürriyet hakkımda yalan haber yaptı ve bunu tekzip etmedi. Aydın Bey bu duruma karışamayacağını söylemesin, kimse inanmaz. Resmî kriminal rapor “Görüntüdekilerin kimliği belirsiz” diyor, niye bunu manşete çekmiyorlar o zaman? Öbür yalan haberi çekmeyi biliyorlar. Dostları arasında bana yapılanın kalleşlik olduğunu söylemesi neye yarar? Milyonlar öbür haberleri okuyor, bu haberler de Aydın Bey’in kalleşlik dediği komplonun lehinde. O zaman bu gazetelerin bu komplonun içinde olduğu da söylenir elbette. Beni herkes eleştirsin ama yalan ve belaltı haber yapılamaz. Aydın Doğan da bunlara müdahale etmek zorundadır. Ahlaki görevi budur.”

“Altaylı hâlâ yalan söylüyor”


Fatih Altaylı’nın “Deniz Baykal, 340 bin dolarak tekne aldı” iddiaları üzerine Deniz Baykal Taraf’a açıklamada bulunmuştu. “Bu baştan sona yalan bir haberdir” demişti. Baykal, Altaylı’ya özür dilemesi ve yazdıklarının yalan olduğunu itiraf etmesi için 24 saat süre tanımıştı. Altaylı dün de bu iddialarını sürdürdü, dahası “Baykal benden özür dilesin” bile dedi. Bunun üstüne Baykal’a bu konuyu sordum. Baykal bu konuya ilişkin Taraf’a şöyle konuştu:
“Kendisine 24 saat süre verdim. O ise yalan söylemeye devam etti. Avukatlarım yarın hem ceza davası, hem de tazminat davası açıyor. Bu yalan haberin tekzip edilmesi için hukuki süreci yarın başlatıyoruz. Bir zerre doğruluğu olmayan, baştan sona yalan ve uydurma bu haberi nasıl yazabildiklerini anlayabilmiş değilim. Utanmadan hâlâ yalan söylüyor. Hiçbir kanıtı yok, belgesi yok, varsa göstersin. Tamamen palavra, maksatlı, kötü niyetli yalan haber bu.”
Altaylı’nın “Baykal benden özür dilesin” sözünü hatırlatmam üzerine Baykal “İnsaf diyorum, daha fazla konuşturma beni bu konuda” dedi...

rasim.ozan@hotmail.com

İntifada 06-07-2010 02:03

Perşembe geceleri kanatürkte ters cehpe adlı programda liberal demokrat cepheyi temsil etmekte ve ulusal ve faşist cepheyle sert tartışmalar içine girmektedir...

Ayrıca pazar geceleri cine5 te sunuculuğunu yaptığı bir program vardır...

Osman Pamukoğluyla yaptığı karşılıklı tartışmayı ve 29 mart yerel seçimlerinden sonra alperen ocakları eski başkanından yediği yumruğu hatırlıyoruz...

sudaduran 06-07-2010 02:04

http://www.taraf.com.tr/fotoraflar/y...ali_7163_b.jpg ÖZGÜRLÜĞÜN ÇARPINTISI 31.03.2010
Rasim Ozan Kütahyalı
Yine İzmir... Yine faşizm... http://www.taraf.com.tr/images/paylas/technorati.gif Rasim Ozan Kütahyalı köşe yazılarını web sitenize ekleyin “Faşizmin Başkenti: İzmir” yazımdan sonra yaşananlar “Komedya Başkenti: İzmir” gibi bir yazıyı gerektirecek seviyeye geldi. Çok sevdiğim memleketimin “özgüvenini kaybetmiş ve hızla gerileyen” bir şehir olduğu gerçeği her geçen gün daha net olarak ortaya çıkıyor...
O yazım üzerine İzmir’in tüm yerel medyası bana kişisel hakaretler yağdırdı, alenen sinkaflı küfürleri yazmaktan çekinmediler. Benim açımdan sorun yok, bana birinin küfretmesi Mehmet Okur’a “cüce” denmesi gibi etki yaratıyor bende, hele hemşehrilerim ediyorsa daha da bir bağışlayıcı oluyorum, kızmıyorum. Öte yandan yazımda geçen çok net ve açık argümanlar üzerine hiçbir şey yazılmadı, söylenmedi. Böyle olması çok doğal çünkü acz içindeki insanlar hakaret eder, özgüvenli ve kendinden emin bireyler ise argümanla karşılık verir...
Öte yandan bu meselede iş sinkaflı sözlerle de kalmadı. İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi’nin CHP’li ve MHP’li 49 üyesi bana ve Hasan Cemal’e “İzmir’e ve İzmir halkına hakaret” ettiğimiz gerekçesiyle İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne manevi tazminat davası açtı. Geride bıraktığımız bu mart ayının başında dava görülmeye başlandı. Bir TV kanalında da karşılıklı tartıştığımız Meclis Başkanı Serdar Değirmenci dava gerekçesini şöyle açıkladı:
“Kütahyalı yazısında, ‘İzmir faşizmin başkenti olmuştur, İzmir’in psikolojisi bozuk, yıl boyunca evlerinde ve işyerlerinde sürekli bayrak ve Atatürk resmi asan bir şehirden bahsediyoruz’ ifadelerini kullanmıştı. Hasan Cemal ise ‘Bir yanda gerilla kıyafetli çocuklar, öte yanda pencerelerden sarkıtılan kalpaklı Atatürk bayrakları, barış bunun neresinde? Kalpak ve gerilla ikisi de savaşın simgeleri değil mi?’ ifadelerini kullanmıştı. Biz bunların İzmir ve İzmirliler için doğru tanımlar olmadığını düşünüyoruz. İfade ve basın özgürlüğü Atatürk ve bayrağa hakaret ederek olmaz. İzmir’i temsil eden en üst kurumun üyeleri olarak biz, İzmir’e hakaret eden yazarların adalet önünde hesap vermesini istiyoruz.”
Zihniyet bu... Dünyanın her yerinde evlere 12 ay kesintisiz bayrak asmak savaş psikolojisinin göstergesidir. İsteyen de asabilir elbette. Fakat bana göre bu bozuk bir psikolojinin yansımasıdır. Hasan Cemal’in sözleri de bu “savaş psikolojisi”ne işaret ediyor. Bu tesbiti yapanlara, bir şehrin meclisinin özel olarak toplanıp “Hakaret davası” açması da ayrı bir komedi tabi... Üstelik komedi burada da bitmedi. Bu davayı açanlar yeterli harç parasını mahkemeye yatırmamışlar! O yüzden dava ertelendi. 2500 lira gerekirken 150 lira yatırmışlar. Sonradan İzmir kamuoyunda bu da konu oldu. CHP Grubu “Bu parayı gerekirse parti olarak ödeyeceğiz. Bu İzmir’in onur davasıdır. Bu davanı yürümesini kimse engelleyemez” diye açıklama yaptı.Sanırsınız ki Gazi Osman Paşa’nın “Plevne Müdafaası”!.. Bunlar da para biriktirip cepheye mermi gönderiyorlar!.. Alt tarafı iki köşe yazarı eleştiri yapmış. Marsilya ile, Barcelona ile, Milano ile yarışması gereken, küresel bir şehir vizyonuna sahip olması gereken güzel şehrimin taşralılığına üzülmemek imkânsız. Daha doğrusu İzmir’in kodamanlarının taşralı, vizyonsuz, ufuksuz zihniyetlerini görüp de kahrolmamak imkânsız.
İzmir’e dair yeni bir rezaleti de dün Ahmet Kekeç’in yazısından öğrendim. Başörtülü fotoğraf çektiren öğrencilere İzmir Büyükşehir Belediyesi “Toplu taşıma indirimi” yapmıyormuş. Fotoğrafın başörtülüyse yasal hakkını kullanamıyorsun şu an İzmir’de! Başörtülü kızların üniversiteye alınmaması yetmiyor, bir de otobüslere almayın bari!! Sonra da “Bu yapılan, faşizmdir” dediğimizde dava açıyorsunuz. Başörtülü bir kız öğrenci pasosunu gösterdiğinde geçersiz. Niye? “Öğrenci dediğin Atatürk ilkelerine uygun giyinerek fotoğraf çektirir.”
Okulda zaten zorunluluktan açıyor kızlar. Artık otobüste hatta sokakta da mı açmalarını istiyorsunuz başlarını? Benim şehrim İzmir aydın bir şehirse, çağdaş bir şehirse, laik ve demokratik bir şehirse, özgürlükçü ve hoşgörülü bir şehirse derhal bu uygulamayı kınayan gösteriler yapar, belediyenin bu faşist uygulamasını kaldırması için baskı yapar. İzmir halkının çoğunluğu “başörtülü öğrenciye paso hakkı verilmemesi” uygulamasını savunuyorsa ben de bir daha aynı şeyleri söylemek zorunda kalırım. “İzmir, faşizmin başkenti olmuştur” derim.
Başkan Aziz Kocaoğlu da bu yaptığına gerekçe üretmek yerine derhal bu uygulamayı kaldırmalı. Yasal olarak öğrenci kartı almış herkese eşit muamele etmeli İzmir Belediyesi. CHP iktidarda olsaydı muhtemelen hiçbir başörtülü kıza öğrenci kartı vermezdi, başörtülü kızların “Açık Lise”de dışarıdan eğitim almasına bile izin vermezdi ama şu an o kızların bu hakkı var. Yapma Aziz Başkan, bırak her öğrenci nasıl giyinirse giyinsin, yasal hakkını kullansın. Ayıptır, İzmir böyle skandallarla anılmasın artık. Vicdanlı hemşehrilerim de belediyeye baskı yapmalı.


rasim.ozan@hotmail.com

sudaduran 06-07-2010 02:06

facebook hayran sayfası : http://www.facebook.com/rasimozankutahyali

sudaduran 06-07-2010 02:08


ÖZGÜRLÜĞÜN ÇARPINTISI
Rasim Ozan Kütahyalı
Şaşmaz kardeşlerin çocukları için... http://www.taraf.com.tr/images/icons/print.gif
Bu ülkenin ikinci sınıf yurttaş sayılan “zenci”leri olduğundan hep bahsediyoruz... Türk devlet zihniyetinin her daim potansiyel tehdit olarak gördüğü “zenci”ler... Kürtler, Aleviler, gayrimüslimler ve Sünni-dindarlar... Üzücü olan ise bu “zenci”lerin önemli bir kısmının beyaz egemenlerine itaat etmeye her an hazır oluşu...

Kurtlar Vadisi (2003-06)
bağlamında da yaşanan manzara buydu... Bu dizinin yapımcısı Raci Şaşmaz ve baş aktörü Necati Şaşmaz... Bir Kadiri şeyhi olan Abdülkadir Şaşmaz’ın oğulları ikisi de... Devlet tarafından irticai bir örgütlenme olarak görülmüş, yasaklanmış, baskılar görmüş, faaliyetlerine illegal olarak devam etmek zorunda kalmış bir tarikat Kadiriler... Diğer tüm İslami tarikatlar gibi...

İşte böyle bir kimlikten gelen Şaşmaz kardeşler inançlarını yasaklayan, aşağılayan, hor gören zihniyetin köleliğini yaptılar Kurtlar Vadisi dizisi çerçevesinde... Kendi kimliklerine, inançlarına da ihanet ettiler...
Necati Şaşmaz’ın oynadığı Polat Alemdar karakteri “devlet için” çalışan, “devlet görevi”yle her an gurur duyan, “devlet düşmanı” olarak görülenleri gözünü kırpmadan boğazlayan bir karakterdi... Devletinin sadık kuluydu, apoletliler ne emrederse onu yapan, zinde güçlerin tek bir işaretiyle esas duruşa geçen bir “vatan kahramanı”ydı...

Bu dizinin ekibi, dışarıda da dizide anlatılanların sadece kurgu olmadığını, gerçekleri anlattığını söyleyip duruyordu... Şaşmaz kardeşler de yaptıklarıyla övünüyorlardı. Bu dizi aracılığıyla “devletin çıkarları”na bağlılıklarını ispat ediyorlardı... Doğru, bu dizi devlet zihniyetinin çıkarlarına hizmet etti... Bu zihniyete hizmet ettiği oranda ise Türkiye vatanına ve Türkiye halkına ihanet etti!! “Devletinçıkarları”na uygun bir şekilde bir darbe ortamının yaratılması için kullanıldı Kurtlar Vadisi (2003-06)... Bu halkın iradesiyle iktidara gelmiş AKP hükümeti “devletin çıkarları”na aykırıydı çünkü... Devlet tarafından müstahdem ve kapıcı olmaya layık görülen dindar insanların devleti yönetmesine bu devletin gerçek sahipleri tahammül edemezdi... Üniversite kapılarından kovulan, bidon kafalı diye aşağılanan kadınlar “eş” olarak bile “devletin tepesi”nde yer alamazdı... Bu durum Türk devletinin kutsal kırmızı kitabına meydan okumaktı... Bu kırmızı kitabın birinci ve ikinci maddesi çok netti...

1. Türkiye’yi askerler yönetir.

2. Bundan sonraki bütün maddeler birinci madde ışığında değerlendirilecektir.


İşte bu kırmızı kitabın sahipleri her zaman bu dizide yer alan Polat Alemdar gibi provokatör tetikçileri bulmak konusunda zorlanmadılar... Üstelik bu tetikçileri de hep “zenci”lerden seçtiler ve her zaman zencileri zencilere kırdırtma stratejilerinde başarıya ulaştılar...

Kurtlar Vadisi (2003-06)
da bu stratejinin bir ürünüydü... Bu devlet nazarında Raci ve Necati Şaşmaz teğmen bile olması kabul edilmeyecek iki insandır... Şaşmaz kardeşler sadece sahip oldukları kimlikleri sebebiyle bu devletin askerî okullarına alınmazlar, bu okulların kapıları Şaşmazlar gibi insanlara kapalıdır... Devlet zihniyeti tarafından adamdan sayılmazlar, makbul yurttaş görülmezler... Bu ülkenin İslami kimliğe sahip her yurttaşı için bu durum geçerlidir. Kimliğini ifade etmekten çekinmeyecek her Alevi ve Kürt yurttaşı için de bu durum aynen geçerlidir...

Cumhuriyet tarihi boyunca “zenci” olduğu için beyaz egemenler tarafından teğmen olmaya, hatta başçavuş olmaya bile layık görülmeyen Raci ve Necati Şaşmaz gibi insanlar yeri geldiğinde bu adaletsiz devlet düzenine kul-köle olmayı da hep kabullendiler... Kendileri gibi “zenci”lere zulmederek ayakta kalan bir devlet mantığının piyonu olabildiler hep...

Her zaman onursuz ve kişiliksiz sahte kahramanlar bulabildi bu devlet düzeni... Yeri geldi Uğur Mumcu, Hrant Dink, Musa Anter gibi aydınları öldürttü... Yeri geldi Cumhuriyet ve Özgür Gündem gibi gazeteleri bombalattı... Yeri geldi Maraş ve Malatya gibi katliamları örgütletti... Yeri geldi psikolojik harp amaçlı diziler yaptırdı, kitaplar yazdırdı...

Hep tek amacı vardı bu zihniyetin... Olağanüstülüğün sürekli olarak olağan kabul edilmesini sağlamak... Sıkışılan anlarda da bir darbe ortamının yaratılmasını temin ederek, AKP hükümeti gibi sivil iktidarları devirebilmek...

Bu vatan hepimizin ama bu devlet hepimizin değil maalesef!! Kendini bu devletin esas sahibi olarak gören habis bir güç, bir zihniyet var bu ülkede... Sınavları, Özdenerleri, Şaşmazları adamdan saymayıp, yeri geldiğinde kullanan, işi bittiğinde de bozuk para gibi harcayacak olan bir zihniyet... Bu yazdıklarım bu Kurtlar kadrosunun da yararınadır, özellikle bu isimlerin çocuklarının, torunlarının yararına...

Şaşmaz’ların çocuklarının da bu ülkenin asli sahiplerinden olabilmesi için yazılıyor bu yazılar... Babaları gibi ikinci sınıf yurttaş sayılmasınlar diye yazılıyor... Daha adil ve daha özgür bir Türkiye için yazılıyor...

sudaduran 06-07-2010 02:10

Rasim Ozan Kütahyalı'yı kahkahaya boğan mail


26 Mart 2010 Cuma - 12:56
http://images.beyazgazete.com/haber/...bogan-mail.jpg
  • Rasim Ozan Kütahyalı'yı kahkahaya boğan mail - Haberleri




http://www.beyazgazete.com/resim/saydam.gif



http://www.beyazgazete.com/resim/saydam.gif Stüdyoyu güldüren mail

KANALTÜRK ekranlarında yayınlanan Ters Cephe isimli programa izleyicilerin gönderdiği mail damgasını vurdu.

Ters Cephe'nin dün geceki tartışma konusu gündemde olan yeni Anayasa taslağı oldu. Ateşli tartışmaların yaşandığı programın havası iki izleyicinin yolladığı mail ile bir anda değişti.

İlk olarak Nazlı Gül isimli izleyicinin yolladığı maili "Sayın Rasim Ozan Kütahyalı Anayasa konusundaki tüm fikirlerinize ailecek katılıyoruz. Siz geleceğin sosyalistisiniz' demiş sizin için" ifadeleri ile aktaran program moderatörü "Hemen burda çok güzel bir mail daha onu da okuyacağım. Umut Şen'den bir mail var. Hepiniz öyle sevimlisinizki oğlumla birlikte sizin programınızın müdavimiyiz. Hiç kaçırmıyoruz. Yanlız sizin programınızda kum satinin tutması mümkün değil Rasim Bey'i kum saati falan kesmez. Taraf okuruyum yanlış anlaşılmasın" diyerek ikinci mailide okudu. Programda konuşma sürelerinin adaletli dağıtılması için kum saati kullanan Ters Cephe ekibi gelen bu iki maille kahkahalara boğuldu.

Ancak Rasim Ozan Kütahyalı'nın ilk mail'e bir itirazı vardı. Mail'de ''Siz geleceğin sosyalistisiniz'' yorumunu alması üzerine bakın Kütahyalı'nın cevabı nasıl oldu.


sudaduran 06-07-2010 02:16

ERGENEKON NEDİR?RASİM OZAN KÜTAHYALI ANLATIYOR VIDEO : http://www.nartube.com/ea60a00b0dd1e...X4RprBvEk.html

Mavera 06-07-2010 02:17

genc yasina ragmen kendini iyi yetistirmis tam anlamiyla özgürlükcü birisi.. tek sorunu cok fazla heyacanli olmasi, tartismada kendini kaptirip karsidakine hic konusma hakki vermemesi ve karsidakinin sözünü devamli kesmesi..
Görüslerimiz örtüsüyor, özgürlük anlayisimiz örtüsüyor o yüzden kendisinin bütün yazilarini ve programlarini severek takip ediyorum..
Tam anlamiyla liberal öyle kirmada degil,libosta degil lafini esirgemiyor, yeri geldiginde ak partiye en agir elestirileri yapiyor..
Öyle özgürlügü savunup sonradan da ama, ancak ile baslayan bir muhalefet serhi koymadan sartsiz, kayitsiz özgürlük istiyor..

0000000000 06-07-2010 09:50

Alıntı:

galevera Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 750008)
genc yasina ragmen kendini iyi yetistirmis tam anlamiyla özgürlükcü birisi.. tek sorunu cok fazla heyacanli olmasi, tartismada kendini kaptirip karsidakine hic konusma hakki vermemesi ve karsidakinin sözünü devamli kesmesi..
Görüslerimiz örtüsüyor, özgürlük anlayisimiz örtüsüyor o yüzden kendisinin bütün yazilarini ve programlarini severek takip ediyorum..
Tam anlamiyla liberal öyle kirmada degil,libosta degil lafini esirgemiyor, yeri geldiginde ak partiye en agir elestirileri yapiyor..
Öyle özgürlügü savunup sonradan da ama, ancak ile baslayan bir muhalefet serhi koymadan sartsiz, kayitsiz özgürlük istiyor..

Otoriteye baş kaldıran ruh hali çok hoşuma gidiyor. Sizinde söylediğiniz gibi çok heyecanlı bazen karşısındakine haksızlık yaptığının farkına varamıyor.

Ama karşısındakileri sürekli pasifize eden görüşleri ile onları kısıtlayan o halini gördükce insanın sürekli onu dinleyesi geliyor.

Kemalist ideolojinin bittiğini kendini yenileyemediğini söyleyen bunu üst perdeden haykıran insan olması ülkemizdeki bir çok sorunlar ile yüzleşmemize yarıyor.

Muhafazakar kesimin söylemkten çekinebileği şeylerin bu insanlar tarafından söylenmesi çok anlamlı bana göre.

Özgür Çağrı 06-11-2010 22:51

Faşistlerin hazmedemediği genç aydınımız :)

Delilin NuR 06-11-2010 23:22

Çok akıcı ve aydınlatıcı bir konuşması var ...
Geçenlerde...
Bir programda onun konuşmasını dinlemiş bu aydın bir insanın kendisini nasıl bu kadar geliştirdiğini merak etmiş ve araştırmaya başlamıştım ...
İnternette bazı resimleri dolaşıyor Helin Avşarla çekilmiş ...
Bu kadar aydın bir insana öyle pozlar vermeyi yakıştıramadım...
Bana göre toplumda göz önünde olan insanların hal ve hareketlerine biraz daha dikkat etmeleri lazım ...
Aksi takdirde söyledikleri ile yaptıkları çelişebilir...


All times are GMT +3. The time now is 15:32.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025