![]() |
Okumalarimdan gözüme ve gönlüme takilanlar...
Hayat adım atmaktır. Hayat nefes almak, koşmak, yürümek, nereye ve neden gideceğini bilmektir. Düşünerek nefes almak, pazarlıksız sevmektir. Kefen bezini yanında taşımaktır. Sonunu düşünerek hayıflanmak, gelmemişleri gelecek ümidiyle bekleyip mutluluk anahtarını elinde olmayanla açmaya çalışmak değildir. Hayat elindeki ile mutlu olmaktır... (Hasan Körük) |
Bırak başkalarını kötülemeyi, kötü olan sensin, damarlarında akan kirli kan ve kararmış kalbin. Barış anlaşmanı boz önce, çıkar gömdüğün savaş baltanı. Kendiyle barışık olmak meziyet değil, eziyettir. Erdem, kendiyle karışık olmaktır. [...] Tokatla kendini! Okkalı bir tokat çak ki gözlerinde şimşekler çaksın. Aklın silk... elensin ve selim olsun. Sarsılsın bedeninle birlikte ruhun... (Ercan Hüseyinoğlu) |
Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. (Nur sûresi, 30. âyet) |
Söz, suya atılan taşın etrafındaki hâleler gibidir. Suyun etrafındaki halkaların ne kadar genişleyebileceğini bilemeyeceğiniz gibi, sözün gönüllerde ne etki yapabileceğini de bilemezsiniz, burada anlatırsınız, kim bilir kimin gönlünde ne etkiler bırakır! (Sabahattin Zaim) |
Zamanın kıymetini bilmeyen, zamanla kıymetsiz olur!.. Müslüman’ın işi, İslamiyet’i öğrenmek, anlamak ve yaşamaktır. Çöplükte kutular görürüz üzerinde meşhur konserve firmalarının isimleri yazılıdır. Üstündeki isim iyi olmasına rağmen, kutunun içi boştur. Malayani’den uzak durmayan Müslüman da boş konserve kutusuna benzer… (Hekimoğlu İsmail) |
Kelebek; bunca yük senin omuzlarında… Oysa ki, ömrün bir mevsimlik bile değil. Ter dökeceksin kelebek… Senin gibi düşünmeyeni, senin gibi inanmayanı da hoş görecek ve gönül gülünü ona verecek, hoşgörü pınarının suyunu gönlüne akıtacaksın. Gönlün geniş, ufkun açık, gayen güzel, hedefin doğru… Ve sen Kelebek, inandığın kadar güçlüsün… (A. Mahir Pekşen) |
Rabbiyesir! Tüm kıvrımlar onda gizli. Kamış her kıvrıma değer o cümlede. [...] Hakka yönelmişlik yoksa elle kamış arasında, beyhude, kıvrımlar arasında güzeli bulmaya çalışma! Rabbiyesir! Zorumu kolaylaştır! Kalemime İsrafil’in Sur’undan bir tutam nefes lutfeyle aşkının aşkına, kalemin, kâğıdın ve isminin aşkına... (Gülnaz Eliaçık) |
Mutluluk ana rahminden kabir çukuruna taşınma sürecinde yaşama gülücük atmadır... (Hasan Körük) |
Sana akmayacaksa, bu nehir nehir değil. Sana yanmayacaksa bu mektuplar harf değil… Sende kurumayacaksa bu toprağın adı ne? Seninle yarılsın kalbim yedi kat göğün fevkine… Yükselt Allâh’ım aşkının keremiyle… “Bizi bu çöllerde mahvettirme!” Bîçâre çâresini ister Allâh’ım, aşk dergâhında kıtmirlik diye… (Fâtımâ Zehrâ Merinos) |
“Benimdir” diye bildiklerim Senindir. Beni bende olanlara bende etme. “Ben” diye bildiğim de Senin emrindir. Beni bende bırakıp Senden etme. Rabbim, yüzümü Sana döndüm. Gönlümü de Sana çevir. Rabbim, bir Seni bir bildim. Sevdalarımı Sende bitir. (Semine & Senai Demirci) |
“Allah sizin suretlerinize (görünüşünüze) ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34) |
Bütün dağlar yerinden kopup çukurlara dolduğunda, bütün ağaçlar ve çiçekler kuruduğunda, bütün nehirlerin ve kuyuların suyu tükendiğinde, bütün kuşların sesi kesildiğinde, bütün denizler kuruyup balıklar öldüğünde, ancak o zaman anlayacaktır insanoğlu, aslında ne kadar aciz bir varlık olduğunu... (Necmettin Resuloğlu) |
Her nokta bir eylemdir, eylemi işaret eder. Nokta oluştuğu an, eylem başlamıştır ve eylemin ne zaman biteceği bellidir. Noktanın oluşumuyla eylemin ne zaman sonlanacağı bilgisi aynı anda oluverir. Eylemin ne zaman sonlanacağı bilgisi de, üzerinde tüm yazgıların kayıtlı bulunduğu levh-i mahfuzda yazılıdır. Noktadan ötesi var mı? (Yunus Emre Tozal) |
Garip değil mi? İnci karanlıkta büyüdüğü halde, ışığa eşsiz bir pırıltı katmaya hazırdır. Seni de şaşırtmaz mı, incinin ıssızlıkta ve sessizlikte boy attığı halde birden varlığın merkezine oturması? Öylesine bir incidir işte dua. Sakin ve sarsıcı. Suskun ve konuşkan. Nazlı ve sokulgan. Uzaklığın çocuğu ve yakınlıkların anası... (Senai Demirci) |
Dinin, fonksiyonunu tam eda edebilmesi için, düşünce ile arasındaki mânilerin ortadan kaldırılmasına ve pratiğe giden yollardaki tıkanıklıkların açılmasına ihtiyaç vardır. Bu yapılmadığı takdirde, zihin ruhla bütünleşemeyecek, kalb ve kafa arasında diyalog kurulamayacak, dolayısıyla da din fonksiyonunu tam olarak eda edemeyecek, bir kısım zavallılar da bunu dinin yetersizliğine verecektir... (Yeni Ümit dergisi) |
İlim, insanı salih amele sevk etmelidir; çünkü öğrenmek ve bilmek, insanı Allah’a yaklaştırdığı ölçüde bir kıymet ifade etmektedir. İnsan, öğrendiği her meseleyi elden geldiğince pratiğe dökmeli ve onunla Allah’a bir adım daha yaklaşmanın yollarını aramalıdır... (M. Fethullah Gülen) |
Evet; her kalbin bir kıblesi vardır. (Bakara, 2/148) Lâkin inanmış kalbin döneceği tek yön, kâinatın kalbi “Kâbe”dir. Tek yön, tek istikâmet, tek kıble... Kalbiyle her an cemâlî tecellîlerin merkezileştiği bu mihvere dönen mü’min, o muazzez beyte inen rahmet ve inâyet esintileriyle irtibâta geçtiği an; âdeta cennet bahçelerinde uçuyor gibidir... (Dr. Selman Kuzu) |
Kim insan körfezinde biriken kanları göremiyorsa, hunharca öldürülmüş çocukların cesetlerini görüp de ağlamıyorsa o yüreğini kontrol etsin, içinde mutlaka taş vardır, yürek yerine... (ç/alıntı) |
Akıl, mantık kâr etmiyor, bir noktadan sonra bıçağı alıp saplamak geçiyor “ben”e. Hayallerin öldürülmesinde, düşlerin gerçekleşmemesinde suçlu biz oluyoruz... Niçin hâlâ başımızı duvarlara vurduğumuz halde, kurtulamıyoruz hafakanlardan? “Ey insanoğlu, seni kerim olan Rabbine karşı aldatan nedir?” (infitar, 6) sorusuna niçin cevap vermekte zorlanıyoruz?.. (Yunus Eme Tozal) |
Çoğu zaman, bir köşeyi veya bir kürsüyü tutmuş, sadece dine hizmet için yaşayan samimi, hasbî ve diğergam bir insan, cılız bir sesle, pek de parlak görünmeyen bazı şeyler anlatır; fakat ma’şeri vicdanda büyük bir tesir bırakır. Çünkü o, müstağnî bir insandır ve muradı da Allah’tır... (M. Fethullah Gülen) |
Süper olmuş. emeğinize sağlık..
her birinde farklı anlamlar ve dünyalar var... |
Belli bir davası olmayan, fikirsiz, hatta herhangi bir batıl dava sahibi olan insanlar; her zaman emir almaya alışık, güçlüye boyun eğen, itiraz etmeyi bilmeyen, sorgulamayan, düşünmeyen, koyun kişilikli, ezik ruhlu ve köle karakterli kimseler yok mu günümüzde. İşte köle karakterli insanlar bunlardır... (İsmail Okutan) |
Affet Allah’ım… Sabır abidesi gibi yaşamış bir ciğerparenin akıttığı gözyaşları için, Fâtıma’nın hüzünleri için affet… Günübirlik heveslerimize köle olduk biz. Akıttığımız gözyaşları maddede takılıp kalmış. [...] Genç yaşta milyoner olamayışımıza, kariyer yapamayışımıza, maddi bir şeyler kazanamayışımıza döküyoruz gözyaşımızı. En son hangi damla Allah için aktı gözlerimizden hatırlayanınız var mı? (Nurdan Huyut) |
Çağdaş câhiliye insanının en büyük korkusu İslâm’dandır. Evet, herkesi her iki dünyada da kurtarmaya gelen İslâm’dan. Celladına âşık olan ve kurtarıcısından korkan insana ne demeli? (Ahmed Kalkan) |
Ve anladı… Anladı sevgi’nin manasını… Asla tarif etmedi… Sadece anladı… Sevgi’nin adl-i ilahi’de sınanmak olduğunu ve sınavı erce geçmek olduğunu… Nasuh kisvesinde bir tevbe olduğunu… Nefsi öldürerek bir diriliş olduğunu… Sevgi’nin harama bulaşmaktan, en ufak bir günaha girmekten O’na sığınmak demek olduğunu… [...] Anladı… Ve sustu… Ve ağladı… Dili, yüreği… Hicabından lal oldu… (Büşra Nur Dilek) |
Cennet, şimdi bir kelime bizim için. Bir güzel hayatın muhteşem duası… Orada kapılar açık, yoksullar padişah, yetimlerin yüzünde tarifsiz sevinçler… Orada güzelden başka bir şey yok. Sonsuz baharları yaşamak var orada. Niçin anlatıyorum bunları sana? Gidersen, bu bahçelerin güzelliğinden sarhoş ruhun unutturmasın beni! Usulca seslen adımı. Hiç olmazsa adım duyulur o güzel bahçelerde... (Yusuf Çağlar) |
Ben “Allah’tan aşağısına (min dunillah) gitmem; benim fiyatımı yalnızca O belirler ve ondan aşağısı da kurturmaz” diyenler “esas duruş” sahibi olanlardır. Onlar, [...] kendilerinin zirvesine tırmananlardır. Yeteneklerini tam kapasite kullanmaya çalışan bu insanlar, “şahsiyet” damgasıyla damgalanırlar ve yaratıklar içerisinde en paha biçilmez unsur olurlar. Ondan gerisi, “ucuza gitmek”tir... (Mustafa İslamoğlu) |
Daima süzen bir nazar, düşünen bir kafa, eşyayı hallaç eden bir beyin, herşeyi kaydeden bir dimağ, devamlı med ve ceziri olan bir sine, müstakim bir vicdan, inkişaf etmiş pırıl pırıl duygular, çelikten bir irade, inceleyen bir tavır, kucaklayan bir el, kristal bir kalp ve rakik birer gönül… İşte ideal insan! O, her an kendini yoğuran ve varlığı da kendinde damıtan gaye insandır... (Musa Hop) |
Alıntı:
:saygılar: |
Kapitalistin de siyonistin de dini imanı para ve madde olduğuna göre, onlarla savaşın bir cephesi de ekonomik olmalı ve siyonizme hizmet edenlerin mallarını alarak, kurumlarıyla çalışarak İsrail silâhlarına kurşun taşıma ihânetini terk etmeliyiz... (Ahmed Kalkan) |
Kendi kendisiyle konuşan insanlar, uçurtma uçurmayı çok severler. Uçurtma uçurmakla hayatın içindeki rolleri ve imgeleri kendi bünyesinde buluşturur insan. Acıları, sevinçleri, hüzünleri, mutlulukları kalbinde toplayarak, bulutların yanına çıkar ve kâinatla paylaşır. [...] İnsan uçurtma uçurmakla anlamın doruk noktasında özgürlüğün tadını; hakikatin kokusunu tadıyor, o tadı aldıkça bırakamıyor... (Yunus Emre Tozal) |
“Müslüman diğer Müslümanların, elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir” Bugün müslümanlar birbirlerine karşı ciddi bir güven sorunu yaşıyorlar. Birlikte ve ortak iş yapmaktan kaçınıyorlar. Bunun nedeni ise daha önce yapmış oldukları tecrübe yani güvensizliktir. [...] Peki birbirlerine güven vermeyen bu insanlar, diğer insanlara hangi güveni verebilirler? (Ali Öner) |
İslami yapılanmalar bilgi temelinde bir yapılanmayı hedeflemeli, davet ve tebliğ çalışmalarını ciddi bir ruhla yeniden diriltmelidirler. Basit anlayışların bertaraf edilip okumaya ve düşünmeye yönelik ortamların oluşması için gereken çaba ortaya [koyulmalıdır]. [...] Bunu yaparken kaygımız [...] okuyan, düşünen, tartışan ve konuşan bir toplum oluşturmak olmalıdır... (Hanifi Tosun) |
Ey Allahım! Korktuklarımızdan bizi koru. Korkulardan emin kıl. Korkaklıktan, Senden başkasından korkmaktan, Senin sevgini kaybetme korkusundan başka korkulacak şeylerden Sana sığınıyoruz. Bizi umduğumuz güzel şeylere kavuştur. Âmin! (Ahmed Kalkan) |
Ve sen yürüyeceksin… Tüm kuşkuları, kaygıları, tereddütleri bir yana bırakarak İbrahim’in ateşe gittiği gibi ilk adımını atacaksın ve yürümeye başlayacaksın. Eşyada görünen görünmeyen sırları idrak etmeye başlayacaksın. Her fark ettiğin sır, seni bir üst makama çıkaracak. Her çıktığın makamda acziyet şurubunu bir yudum daha içerek toprak kokusunu yüreğine dolduracaksın... (Yunus Emre Tozal) |
Her gönülden bakan bir çift göz vardır/ Susarak da söylenecek söz vardır/ Küllense de alevlenir an gelir/ Yürek varsa, bir yerinde köz vardır/ [...] Ağrısız başların mutluluğunca/ Çokların da imrendiği az vardır../ Kendinin farkına varır yandıkça/ Bilir misin öz içinde öz vardır.. (ç/alıntı) |
insan bu; merak ediyor, kalbi dayanamıyor: nasıl olur da kısıtlı bir ömürde işlenen suçların cezası "ebediyen ateşte yanmak" olur! israil'in zorbaları bugün de kalbimi tatmin etti. evet; sonlu bir ömrün küfrüne, sınırlı günlerin zulmüne "ebedi cehennem" haktır; çok şükür... zalimlerin tutuşturduğu ateş yaşasın. zalimler için yaşasın cehennem! cehennemin için de şükürler olsun Sana ey âlemlerin Rabbi. (senai demirci) |
Günümüz araştırmacıları “kötü çocuk yoktur, kötü terbiye vardır” düstûrunda müttefiktirler. Kötü terbiye ise anne ve babadan gelen bir eksikliktir. Büyükler: “Küçüklükte öğrenilen, taş üzerine kazıdır; büyüklükte öğrenilen buz üzerine yazıdır.” demişlerdir. Öyleyse gonca güllerimizin şebnemlerini toplayabilmek için, Kur’ân ve sünnetin ışığından gözlerine, oradan da minik yüreklerine süzülebilmeliyiz. (Bilgin Cintaş) |
Stilistler, tasarladıkları giyimlerle mü’min hanımları kabuklarından çıkarmayı başardılar. Birbirlerinden görerek, birbirlerine özenerek [...] tesettür adı altında kuşandıkları giyimlerde bir takva, bir vakar görebiliyor muyuz acaba? Bir bayan olarak benim gözüme çarpan bu renklerin cazibesi beni bile bakmaya iterken, erkeklerin bakışları “Bacıma ne güzel yakışmış” gibisinden mi oluyor? (Dilek Dinçer) |
Umut pervasız da olsa utangaçtır. Ulu orta çıkmayı sevmez. Çağrımızı duyduğunda siner kuytu bir yere, içimizin alaca karanlıklarında olan kuytu bir yere. [...] Birkaç kez seslendikten sonra çıkar gelir başı önünde, arkasında süklüm püklüm vahşi bakışlarla bekler inat. Umut utangaçlığını kurban etmemiştir. [...] Acındırır kendisini. Ne çok sever acınmayı umut. Biz de ondan medet ummaktaydık... (Cemal Çalık) |
All times are GMT +3. The time now is 00:37. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025