Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Makale & Deneme (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=211)
-   -   Kendimle Kavgam (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=130787)

Kur'ânTalebesi 06-25-2010 17:39

Kendimle Kavgam
 

Bazen kaybediyorum kendimi, belki de kazanıyorum orasını bilemem. Kafam atıyor, git diyorum kendi kendime New York’u, Paris’i, Londra’yı Berlin’i, Roma’yı, Madrid’i, Belgrad’ı, Erivan’ı, Moskova’yı, Pekin’i, Telaviv’i ateşe ver. Yırt bütün zulmet perdelerini. Ayaklan bu dünyanın zulüm efendilerine karşı tek başına. Dikil karşılarına ve tükür suratlarına. Haysiyetlerini deşifre et ayaklarının altında gezinen. Sonra her yanımda soru işaretleri dolanıyor. Acabalar kaplıyor zihnimi. Deli olma diyor sol tarafım. Akıllı ol. Kalbine uyma, mantıklı düşün, duygusal olma. Dedim ya, tam olarak ne zaman kazanıp ne zaman kaybettiğimi bilemiyorum.

Bazen utanıyorum, sadece ben olduğum için utanıyorum. Pervasız düşler gördüğüm için. Uyurken, yerken, içerken, mesire yerlerinde çocuklar gibi eğlenirken, televizyon izlerken, konuşurken, susarken hep utanıyorum. Soğuk kış gecelerinde evimde yanan sobamdan, üzerinde kaynayan çorbamdan, kilo vermek için yaptığım diyetten, çıktığım yürüyüşten. Hepsini düşündükçe yaşadığım utanç tüm yüzümü kaplıyor. Utancımı belli etmemek için olmadık tebessümler saçıyorum etrafa. Mutlu olduğumu sergiliyorum herkese. Ama değilim işte, mutlu değilim. İçimi kemiren bir şey var. Adını koyamadığım bir şey. Sanki bu his sinemden dışarı ateş olup püskürecek gibi.

Bazen diyorum, kuşan beline kılıcını Ali gibi. Hamza gibi dal batılın arasına parçalarcasına. Mus’ab gibi bedenin parçalarını savur cihat meydanına. Tarık bin Ziyad gibi yak bütün gemileri. Bırak dünyanın meşgaleleri herkesin olsun. Sen savrul er meydanına taşların ardına saklananları ara. Ama bırakmıyor korkular peşimi. Dünyalık kaygılarım uhrevi kaygılarıma galebe çalıyor. Kafam karışıyor sonra. Şeytani bir nefes yüzümü serinletiyor. Rahatlıyorum, dünyanın nimetleri gözüme bir hoş görünüyor, cezp ediyor beni. Her zaman ki gibi sol yanım akıllı ol diyor. Aklım kalbimin hep bir adım önünde gidiyor.

Bazen kızıyorum kendime. Alçak adamım ben diyorum bütün hiddetimle. Sarsıyorum benliğimi, kendine gel diyorum. Alçalma diyorum. Yükselmek için kuyu arıyorum. Sıratı hatırlıyorum silinmiş havsalama. Münker ile Nekir’e hazırlan diyorum ilmime. Ateşin kızgınlığından dem vuruyorum nefsime. Her nedense duruluyorum bir süre sonra. Unutuveriyorum düşümden taşan onca korkularımı. Endişelenmiyorum bile sıratın keskinliğinden. Aldırmıyorum uyarılara. Neyi bekliyorum bilmiyorum. Ay ikiye mi ayrılmalı acaba? Fırtınadan sonra dinginleşen deniz gibi sükûnete bürünüyor düşüncelerim. Rotasız gemi gibi savruluyorum dünyanın açıklarına doğru.

Düşünüyorum, dünyanın bana verdiği anlamı düşünüyorum. Var olma sebebimi, adamlık serencamımı, insanlık uhdemi düşünüyorum. Hayatı ve ölümü, evimi ve kabrimi, cenneti ve cehennemi, sıratı ve kızgın ateşi, Rıdvanı ve Zebaniyi düşünüyorum. Pişmanlık kapıları açılıyor böyle düşündükçe. Nedense kapıdan içeri dalmak aklıma gelmiyor. Eşikte eziliyorum günahlarımla. Tükeniyorum yasaklı meyvenin lezzetine inanarak. Birde utanmadan kütüğü kıskanıyorum. Gözyaşına susamış yanaklarıma acıyorum. Ama dünya şefkatli kollarında beni eritiyor. Yok oluyorum varlığımın anlamından uzaklaşarak. Sol yanım sürüklüyor beni, müphem limanlara.

Her şey yeniden başlamalı. Filmi başa sarmalıyım. Heybemi dolduracak hediyem yoksa bari tevbe doldurayım. Umulur ki, merhamet güneşi beni de aydınlatır.

Muhammet Esiroğlu
Cemaat.com

şirine 06-25-2010 17:47

tesekkürler okurken içinde kendimi buldum :)

El Emin 06-25-2010 19:13

İthafın için eyvaALLAH' ta abla çözümü vermemiş.

Kur'ânTalebesi 06-25-2010 19:15

Alıntı:

El Emin Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759236)
İthafın için eyvaALLAH' ta abla çözümü vermemiş.

çözüm var mi ki? :)

El Emin 06-25-2010 19:16

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759238)
çözüm var mi ki? :)

Mevla vermiştir muhakkak.

Kur'ânTalebesi 06-25-2010 19:18

Alıntı:

El Emin Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759239)
Mevla vermiştir muhakkak.

Bu konu hakkinda hâlâ düsünmekteyim, ama sahsen suan'a dek çözüm yolu bulamadim :)

El Emin 06-25-2010 19:20

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759241)
Bu konu hakkinda hâlâ düsünmekteyim, ama sahsen suan'a dek çözüm yolu bulamadim :)

Sorun bence çözüm yolunu bulmakta değil.Çözümler ortada çözümleri uygulayamamak sorun.

Kur'ânTalebesi 06-25-2010 19:21

Alıntı:

El Emin Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759243)

Sorun bence çözüm yolunu bulmakta değil.Çözümler ortada çözümleri uygulayamamak sorun.

Çözümler'i uygulamak adina sence ne yapmaliyiz?

El Emin 06-25-2010 19:25

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759244)
Çözümler'i uygulamak adina sence ne yapmaliyiz?

Forumu msneye çevirmeyelim.:)Biz konuşuruz.

Kur'ânTalebesi 06-25-2010 19:28

Alıntı:

El Emin Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759245)

Forumu msneye çevirmeyelim.:)Biz konuşuruz.

Hayir, konuyla ilgili bir soru. Açiklama yapmanda sorun olmaz :)

El Emin 06-25-2010 19:32

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759246)
Hayir, konuyla ilgili bir soru. Açiklama yapmanda sorun olmaz :)

Zor bir soruydu ondan kaçamak yapayım dedim.Bilmiyorum.

Kur'ânTalebesi 06-25-2010 19:36

Alıntı:

El Emin Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759247)

Zor bir soruydu ondan kaçamak yapayım dedim.Bilmiyorum.

Hani çözüm bulamadim diyordum ya, iste buna çözüm bulamadim :) Fakat pes etmeyecegim evel Allah :)

El Emin 06-25-2010 19:38

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759251)
Hani çözüm bulamadim diyordum ya, iste buna çözüm bulamadim :) Fakat pes etmeyecegim evel Allah :)

inşaALLAH.Kuru kuruya pes etmemekte çözüm sayılmaz fakat pes edersek de çözüm bulunmaz.

El Emin 06-25-2010 22:46

Kabir kapısı kapanmıyor
Sahabiler, yaşadıkları dönem için "Ne yapalım, içinde yaşadığımız toplumun hâli buydu!" diyerek mazeret üretme gibi bir yanlışlığın içine girmemiş ve iradelerinin hakkını vererek cahiliye bataklıklarını birer Asr-ı Saadet gülistanına çevirmesini bilmişlerdir.

O zaman bizim de, "Ne yapalım, hayata uyandığımızda kendimizi bir levsiyat bataklığı içinde bulduk. Lâahlâkîlik çarşı-pazar, ev-sokak her tarafta kol geziyordu. Anne-babamız da ümmiydi. Bizi dinimizden soğutmuşlardı. İslamî terbiye alamadığımızdan biz de din ve diyanet adına birer terbiyezede olarak yetiştik." deyip başkalarına atf-ı cürümde bulunma, eksik ve kusurlarımızı başkalarına fatura etme ve bu suretle işin içinden sıyrılmaya çalışma gibi bir yanlışlığın içinde olmamamız gerekir.

Hz. Pir, Sözler'de bu hakikati ne güzel ifade eder. Hatırlayacağınız üzere Ondördüncü Söz'ün hâtimesinde o, şöyle der: "Ey nefsim! Deme, "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalb olup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peydâ ediyor.

Hem deme, "Ben de herkes gibiyim." Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır."

Evet, "zaman değişmiş, asır başkalaşmış" gibi bahaneler insanın kendi kendini aldatmasından başka bir şey değildir. Hem böyle bir aldanış -Allah korusun- ebedî bir hüsrana sebebiyet verebilir. Kur'ân-ı Kerim, ahirette kâfirlerin ahvalini beyan buyurduğu değişik yerlerde kalbleri titretecek, yürekleri hoplatacak bir tablo hâlinde bu hususa dikkatleri çeker ve ikazda bulunur. Mesela, Fâtır Sûresi'ndeki bir âyet-i kerimede şöyle buyurulur: "O kâfirler orada yardım isteğiyle çığlık koparır ve 'Ey Ulu Rabb'imiz! Ne olur, çıkar bizi buradan, dünyaya geri gönder; gönder de, daha önce yaptıklarımızdan başka, salih ameller yapalım!.' derler." (Fatır, 35/37)

Onların bu yakarışlarına şöyle karşılık verilir: "Biz, size, düşünüp ibret alacak, gerçeği görecek kimsenin düşünüp ders alacağı (ve gereğini yapacağı) kadar bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı olarak peygamber de gelmişti. Şu hâlde tadın azabı! Zalimlerin asla yardımcısı olmaz." (Fâtır, 35/37)

Bu âyet-i kerimeden de anlaşılacağı üzere insan şuuruyla dünyada bir saat bile yaşasa Cenâb-ı Hak ona, "Ben sana bir saat vermedim mi? O bir saatte Beni düşünüp bulman gerekmez miydi?" diyebilir. Buna göre Allah'ın bize bahşettiği zaman, imkân ve ortam zannediyorum tezekkür ve tedebbür etmemiz adına yeterlidir. Allah ötede bunun hesabını sorduğunda herhangi bir dayanağı olmayan boş mazeretlerin bize hiçbir faydası olmayacaktır. O hâlde hepimizin mesnetsiz, dayanaksız, bu tür boş mazeretlerden sıyrılıp hayatımızı ona göre şekillendirmemiz, ona göre tanzim etmemiz gerekir.

M.Fethullah Gülen

El Emin 06-25-2010 22:49

Hocaefendi yazıda Risale-i Nur sözler 14. sözün hatimesinede yer vermiş onuda paylaşayım dedim.

“Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup, dünyaya talib bedbaht nefsim! Bilir misin neye benzersin? Deve kuşuna... Avcıyı görür, uçamıyor; başını kuma sokuyor, tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarda. Avcı görür. Yalnız o, gözünü kum içinde kapamış, görmez.
Ey gaflete dalan ve şu geçici hayatı tatlı görüp, ahireti unutup dünyaya talip olan ve sadece dünyaya hasrı nazar eden talihsiz nefsim! Sen bu halinle deve kuşuna benziyorsun ki, avcıyı gördüğü zaman uçamadığından başını kuma sokar.Güya bu davranışıyla kendini saklamaya çalışır.Her ne kadar o avcıyı görmese de koca vücudu dışarıda olduğundan dolayı avcı onu görür. Güneşin keskin ziyası karşısında gözünü kapatan şahıs gibi sadece kendine karanlık yapar.Oysa güneş tüm çıplaklığıyla ortadadır.
Ey nefis! Şu temsile bak, gör: Nasıl dünyaya hasr-ı nazar, aziz bir lezzeti, elîm bir eleme kalb eder.
Değerli kardeşim bil ki! Bakışları ve düşünceyi sadece şu dünya ile sınırlamak ve her şeyi bu fani ve geçici dünyadan ibaret bilmek güzel ve tatlı bir lezzeti acıklı bir kedere çevirir.
Meselâ; şu karyede (yâni Barla'da) iki adam bulunur. Birisinin yüzde doksan dokuz ahbabı İstanbul'a gitmişler. Güzelce yaşıyorlar. Yalnız bir tek burada kalmış. O dahi oraya gidecek. Bunun için şu adam İstanbul'a müştaktır, orayı düşünür. Ahbaba kavuşmak ister. Ne vakit ona denilse “Oraya git”, sevinip gülerek gider. İkinci adam ise, yüzde doksan dokuz dostları buradan gitmişler. Bir kısmı mahvolmuşlar. Bir kısmı, ne görür, ne de görünür yerlere sokulmuşlar. Perişan olup gitmişler, zanneder. Şu bîçare adam ise, bütün onlara bedel yalnız bir misafire ünsiyet edip teselli bulmak ister. Onunla o elîm âlâm-ı firakı kapamak ister.
Örneğin ;Şu Barla köyünde iki adam düşünün ki,birisinin sevdiklerinin ve dostlarının yüzde doksan dokuzu İstanbul’a gitmiş ve orada güzel ve rahat bir hayat yaşıyorlar.Sadece kendisi burada kalmış o da oraya gidecek.Dolayısıyla bu adam İstanbul’a gitmeye istekli ve arzuludur.Sürekli orayı düşünür ve sevdiklerine kavuşmak için can atar.Birisi ona artık “Oraya git” dese sevinir,gülerek isteyerek oraya gider. İkinci adamın ise; bütün sevdikleri ve yakınları buradan gitmişler.bir kısmı perişan olmuşlar.Bir kısmının akibetinden bile haberi yok.Nerde olduklarını ve ne yaptıklarını bilmiyor.İşte bu çaresiz adam bütün bu olanlara ve dostlarının perişan akibetlerine karşlık,yalnız biri ile yakınlık kurup onunla teselli bulmak ve elim ayrılık acısını dindirmek ister.
Ey nefis! Başta Habibullah, bütün ahbabın kabrin öbür tarafındadırlar. Burada kalan bir-iki tane ise, onlar da gidiyorlar. Ölümden ürküp, kabirden korkup, başını çevirme! Merdane kabre bak, dinle ne taleb eder! Erkekçesine ölümün yüzüne gül; bak ne ister! Sakın gafil olup ikinci adama benzeme!



Ey Nefs! Örneği anladıysan şimdi temsildeki hakikate bak şöyle ki;
Başta Resulullah (sav) olmak üzere bütün peygamberler,evliyalar, sıddıklar,şehitler ve bütün sevdiklerin yakınların kabrin öbür tarafında olup, ahiret alemine göç etmişler.Geride kalanlar ise “Onların ecelleri geldiği vakit ne bir an ileri gidebilir nede bir an geri kalabilirler” ve “Her nefis ölümü tadacaktır” ayetlerinin kesin işaretiyle bu geçici alemden bir gün göçüp gidecekler.Bu hakikat gün gibi ortadadır.Ve maalesef kaçış yok. Öyleyse ölümden ürküp,kabirden korkarak başını ümitsizlik içerisinde avuçlarının arasına alıp da bu önemli ve kati mesele karşısında naçar kalmamanın çaresini ara…Erkekçe yiğitçe kabre bak dinle senden ne istiyor.Yine yiğitçe ölümün korkunç ve soğuk yüzüne gülerek hakikati anlamaya ve gereğini yapmaya çalış.Sakın ha Allah’ın emir ve yasaklarını unutan gafil insanlar gibi olup hikayedeki ikinci adama benzeme..
Ey nefsim! Deme: “Zaman değişmiş, asır başkalaşmış, herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder. Derd-i maişetle sarhoştur.” Çünki: Ölüm değişmiyor. Firak bekaya kalbolup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insânî değişmiyor, ziyâdeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peyda ediyor.
Ey nefsim!
Sakın zaman değişmiş,asır başkalaşmış,medeniyet mesafe kat etmiş ve insanoğlu bilim teknoloji ve uzay çağını yaşıyor.Bu zamanda bu şartlar altında herkes dünyanın uğursuz ve aldatıcı yüzüne kanmış geçim derdiyle dünya ve içindekilere taparcasına yönelmiş.Hal böyleyken ölümü hatırlamak ve gereğini yapmak kimin aklına gelir demeyesin.
Evet zaman ve şartlar değişebilir.Her şey ve herkes değişebilir.Ama değişmeyen çok mühim bir hakikat var ki o değişmiyor .Ölüm… Evet ölüm değişmiyor, ayrılık sonsuzluğa dönüşerek kaybolmuyor.En önemlisi, insanlığın acziyeti zayıflığı ve fakirliği ile beraber muhtaç oluşu değişmiyor.Bilakis ihtiyaçlar her geçen gün artıyor.Ve en alıcı noktada ise beşeriyetin alemi ervahtan , çocukluktan, gençlikten, ihtiyarlıktan , kabirden, haşirden ebede kadar uzanan yolculuğu değişmiyor,yavaşlamıyor aksine sürat peyda ediyor.
Hem deme: “Ben de herkes gibiyim.” Çünki, herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musîbette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır. Hem kendini başıboş zannetme. Zira, şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan; hiçbir şey'i nizâmsız gayesiz göremezsin. Nasıl sen nizâmsız, gayesiz kalabilirsin?
Ey Nefsim!
Sakın bende herkes gibiyim demeyesin.Hem sorumluluk sahibi bir müslüman herkes gibi olmamalıdır olamaz da ; çünkü mümin kişi kendisine karşı sorumluğu olduğu gibi içinde yaşadığı sosyal çevreye ve toplumun sair fertlerine karşı alakadar ve sorumludur. Hem herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Nitekim Hz.Peygamberimiz: “Ölüyü (mezara giderken üç şey onu takip eder. Bunlardan ikisi geri döner, biri kalır. Onu ailesi, (dost ve yakınları) malı ve yaptıkları takip eder ; ailesi ile dostları ve malı geri döner, yaptıkları kalır.'' buyurmuş ( Müslim Zühd )
Demek amelimizden gayri bize dost yok.Hem herkesle musibet ve sıkıntılı anlarda beraber olmaktan ibaret olan teselli ise ancak kabrin bu tarafında geçerli olup,öbür dünyada pek esassızdır.Kıymeti hiç hükmündedir.
Ey nefsim ! Kendini başıboş zannetme.Zira Rabbimiz “İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?”(Kıyame Suresi 36 ) buyurur ve yine “Biz her şeyi bir takdir üzere yaratmışızdır. ( Kamer 49 ) ayetindeki sırra göre herşeyi bir ölçü ve nizam içinde yaratmıştır.Hal böyleyken ve şu dünya misafirhanesinde hikmet penceresinden bakıldığında hiçbir şey nizamsız , gayesiz yaratılmamışken nasıl olurda kainatın istidat ve yetenek itibariyle en mükemmel meyvesi olan insan başıboş bırakılabilir.

Galiba sorunumuza cevap.:)

Kur'ânTalebesi 06-25-2010 22:56

Kendini degil, digerlerini kurtarma çabasinda olan biri ne yapmali peki? Sonuçta, bir insan olabildigince dininin hudutlarini yerine getirmekle yetinemez. Etrafindaki olan biteni gördükçe kahrolur. Ve elinden birsey gelmeyince yalnizliga gömülür. Bu insan hangi yolu seçmeli, ne yapmali?

Ukbâ 06-25-2010 23:25

Sakın zaman değişmiş,asır başkalaşmış,medeniyet mesafe kat etmiş ve insanoğlu bilim teknoloji ve uzay çağını yaşıyor.Bu zamanda bu şartlar altında herkes dünyanın uğursuz ve aldatıcı yüzüne kanmış geçim derdiyle dünya ve içindekilere taparcasına yönelmiş.Hal böyleyken ölümü hatırlamak ve gereğini yapmak kimin aklına gelir demeyesin.
Evet zaman ve şartlar değişebilir.Her şey ve herkes değişebilir.Ama değişmeyen çok mühim bir hakikat var ki o değişmiyor .Ölüm



Muhammed kardeşim hem Fethullah Gülen hocanın zaviyesinden hemde Said nursi hz lerinin zaviyesinden eklediğiniz kıssalar çok güzel insanın içini amacını keşfetmesine yaradı.Teşekkürler

Ukbâ 06-25-2010 23:29

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759334)
Kendini degil, digerlerini kurtarma çabasinda olan biri ne yapmali peki? Sonuçta, bir insan olabildigince dininin hudutlarini yerine getirmekle yetinemez. Etrafindaki olan biteni gördükçe kahrolur. Ve elinden birsey gelmeyince yalnizliga gömülür. Bu insan hangi yolu seçmeli, ne yapmali?

Paylaşım çok güzeldi Minik kelebek .

Kendini kurtarma başkasını kurtarmaya endeksli değilmi zaten. İnsan kendini kurtardıktan sonra güdüseel olarak kurtulması gerekli olanlara doğru tüllenmezmi. etrafımızdaki olumsuz olan biten şeyler bizlerin imanını kamçıladığı gibi insanlığın bu halini Allaha niyazda bulunarak ruhumuzu tatmin etmiyormuyuz. Cennet ucuz olmadığı gibi cehennemde lüzümsüz değilse her hak sahibinin hakkı yerde kalmaması için bu mizan yani kayıpların olması yüksek adaletin tecellisi değilmi. İnsan doğuştan iyi halleri ile donanımlıdır . Güdüsünde genetiğinde güzelliğe doğruluğa olan meyiller insanın etrafındaki fenalıklardan etkilenmesine engel olan şeydir zaten. Fenalıkların olması ile güzelliklerin kıymeti artıyorsa bu dengeyi yaratana kurban olmak varken üzülmekte ne oluyor.

El Emin 06-26-2010 08:14

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759334)
Kendini degil, digerlerini kurtarma çabasinda olan biri ne yapmali peki? Sonuçta, bir insan olabildigince dininin hudutlarini yerine getirmekle yetinemez. Etrafindaki olan biteni gördükçe kahrolur. Ve elinden birsey gelmeyince yalnizliga gömülür. Bu insan hangi yolu seçmeli, ne yapmali?

Bir düşünürün sözü vardı bulursam yazacağım ama ukba abi güzel cevap vermiş.inşaALLAH biz kendimizi kurtarırsak yüce mevla bizi zayi etmeyecek muhabbet fedailerinden eyleyecektir.

Alıntı:

Ukbâ Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759358)
Sakın zaman değişmiş,asır başkalaşmış,medeniyet mesafe kat etmiş ve insanoğlu bilim teknoloji ve uzay çağını yaşıyor.Bu zamanda bu şartlar altında herkes dünyanın uğursuz ve aldatıcı yüzüne kanmış geçim derdiyle dünya ve içindekilere taparcasına yönelmiş.Hal böyleyken ölümü hatırlamak ve gereğini yapmak kimin aklına gelir demeyesin.
Evet zaman ve şartlar değişebilir.Her şey ve herkes değişebilir.Ama değişmeyen çok mühim bir hakikat var ki o değişmiyor .Ölüm



Muhammed kardeşim hem Fethullah Gülen hocanın zaviyesinden hemde Said nursi hz lerinin zaviyesinden eklediğiniz kıssalar çok güzel insanın içini amacını keşfetmesine yaradı.Teşekkürler

Ben teşekkür ederim.:gül:

rizzelli 06-26-2010 11:37

Her şey yeniden başlamalı. Filmi başa sarmalıyım. Heybemi dolduracak hediyem yoksa bari tevbe doldurayım. Umulur ki, merhamet güneşi beni de aydınlatır
.

:gül:

El Emin 06-26-2010 14:53

Wetminister Manastırının bodrumunda bir Anglikan piskoposunun mezarının üstünde şunlar yazmaktadır:
“Genç ve hür iken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek istedim. Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım.
Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak, sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu.
İyice yaşlandığımda artık son bir gayretle sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu da kabul ettiremedim.
Şimdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki; önce ve yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim.
Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, memeleketimi daha ileri götürebilirdim.
Kim bilir, belki dünyayı bile değiştirebilirdim.”

Kur'ânTalebesi 06-26-2010 15:19

Alıntı:

El Emin Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759596)
Wetminister Manastırının bodrumunda bir Anglikan piskoposunun mezarının üstünde şunlar yazmaktadır:
“Genç ve hür iken, düşlerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek istedim. Yaşlanıp akıllanınca, dünyanın değişmeyeceğini anladım.
Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak, sadece memleketimi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu.
İyice yaşlandığımda artık son bir gayretle sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu da kabul ettiremedim.
Şimdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki; önce ve yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim.
Onlardan alacağım cesaret ve ilhamla, memeleketimi daha ileri götürebilirdim.
Kim bilir, belki dünyayı bile değiştirebilirdim.”

Tesekkürler, bekledigim cevap buydu :)

El Emin 06-26-2010 15:29

Alıntı:

Minikkelebek Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 759601)
Tesekkürler, bekledigim cevap buydu :)

Ben senden cevap beklerken ben sana cevap verdim.:)Benim hakkımı yemişler senin yerinde olmam gerekirdi.:w:

Seyyah 06-26-2010 22:10

Bunları düşünüyor, bunlardan kendimizde yakınıyorsak bunun çaresini arıyorsak, arayışımız gerçekdende bu ise; biz zaten boş durmuyoruz karınca kararınca gereğini yapıyoruz.
İşleyen bir sürec var, var oluşdan yok oluşa doğru bu illaki olacak, bunun belirtileri, sebepleri olacak. Olması bizi mutlu etmeyecek elbette ama olması gerektiği için olacak ince bir sırdır bu, vurdumduymazlık değildir.
Bu bir gün olacak olan, sürecin bir parçası olan, insana kötü gelen bu olaylar içinde yer almıyorsak, tepkimizi elimizden geldiği kadar veriyorsak inanıyorum ki rabbimiz bizden daha fazlasını istemez. Niyetimiz herşeyin endeks alındığı şifredir.


All times are GMT +3. The time now is 07:51.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025