![]() |
Selefilik ve Vehhabilik..
Malumunuz Selefilik ve Benzer kökenden gelen (İbn-i Teymiyyecilik kökeni) Vehhabilik sapkınlığıson 150 yıldır İslam aleminin vampir gibi kanını emmiş, özellikle Arap kökenli Müslüman kardeşlerimizi Batı Emperyalizminin ve A.B.D sultasının kölesi haline getirmiştir.
Köken olarak İbn-i Teymiyyenin Şia ya olan aşırı düşmanlığı ile Sünni müslümanlarıda hedef alan sapkın fikirlerine dayanan Vehhabilik 1700 lü yıllarda İngiliz ajanı Hemper tarafında Necdli bir alimin oğlu olan Muhammed bin Abdulvehhab'a kurdurulmuştur.Hemper itiraflarında 1700 lü yıllarda Osmanlı devleti içinde 100.000 ne yakın İngiliz ajanının olduğunu ve bunların çok büyük bir kısmının Medreselere Müderris, Tekkelere Şeyh, Camilere İmam olarak girdiğini belirtir. Bir şehir nufusu kadar İngiliz ajanının özellikle İslam dinini tahrif ederek bir başarı kazanmalarını düşünmeleri kendi çıkarları açısından mantıklı gelir.Bunun sonuçlarıda gerçekten 300 yıldır çekilmektedir.Bozulan Ehl-i sünnet medreseler, Ehl-i sünnet tekkeler (yani tarikatlar), bozulan camiiler ile her yönden müslüman yanlış bilgilerle doldurularak Vehhabiliğin çıkışı hızlandırılmıştır. Özellikle Şiilerden nefret eden Arap kabileleri Sünni İlim merkezlerinin ve bazı tarikatlarında bozulmasıyla yeni bir aksiyoner çıkış yolu aramakta iken İngiliz ajanı Hemper Muhammed bin Abdulvehhaba Vehhabilik fırkasını kurdurmuştur..Suudi hanedanı tarafından hem maddi hemde manevi yönden desteklenen hareket bir çok kanın dökülmesine sebeb olarak Arap yarımadasına hakim olmuştur. Bildiğiniz üzere bir Müslüman cemaatini birlik ve beraberlik üzere tutan bütün İslam kaideleri Vehhabilikte yasaklanmıştır.Tasavvuf, mezar ve kabir ziyareti, Ulul emre itaat vs gibi hükümler İslam toplumunda birliği beraberliği sağlayan, kişinin hem ahireti hemde dünyevi arzularının karşılanmasında başrol oynayan kaideler ve kurallar olması ve bunların Vehhabilikte Şirk olarak adlandırılması Vehhabiliğin nemenem bir sistem üzerinde olduğununda bir göstergesidir.. Dediğimiz gibi özellikle Arap kabilelerinde ve şehir gençleri arasında hızla yükselmesinin nedeni aksiyoner olması, devrimci bir yan taşımasıdır.Zira en Şeri bir devlette bile eleştirecekleri konular bulur ve yine devrime sarılmaya çalışırlar..Zira devrim fikri özellikle okumuş cahiller için aksiyoner hareketin en kıvılcımlı halidir..20. yy ın devrim yy olmasıda bunu etkilemektedir. Mısırda İhvan-ı Müslimin hareketinin yüzbinleri sokaklara dökmesi ve sonucunda şehit edilen cahil ancak inanmış onbinlerce insan, zindanlara doldurulmuş mazlumlar hatta tecavüze uğramış binlerce kadının kalması Selefi Vehhabi hareketinin Devrim masalları ile nasıl insanları ölüme yolladığınında bir göstergesidir.. Vehhabilik hareketi ile Selefilik hareketi yüzde yüz uyuşmasada benzer yönleri yüzde 80 leri bulur..Selefilik daha çok Cemalettin Afgani adlı at hırsızının başını çektiği, Muhammed Abduh ve Reşit Rıza masonunun devam ettirdiği daha modern bir mücadele yönteminin adıdır.. Devrimci özellik 19.yy da Vehhabi hareketinde daha etkili iken 20 yy Selefi hareketinde dahada etkili olmuştur.Selefilik özellikle İhvan-ı Müsliminin başını çektiği bir hareket olup Filistindeki HAMAS bunun bir uzantısıdır.Ancak günümüzde Filistinli ve HAMAS üyesi müslümanlarda gerçekleri görmeye başlamış, Vehhabi kökenli Ceyhul İslam adlı sapkın örgütle çatışmalarını sürdürmüştür.Özellikle Şeyh Ahmet Yasinin Tasavvuf Ehli müslümanları aşırı sapık selefilerden koruması, mezarlara hürmet göstermesi bu oyunun Filistinde tutmadığının ve HAMASın Ehl-i Sünnet çizgiye kaydığının bir göstergesidir. Türkiyede ise Selefiler faaliyetlerini özellikle son 30 yıldır hızla sürdürmektedir.İlk önce camilere girerek saf müslüman gençlerini (yaşlıları değil özellikle gençleri) tatlı dille kandırıp onlara zehirli fikirlerini enjekte edip onları kullanarak Anadolu müslümanlarını bozmaya çalışmaktadırlar.Şu an dernekleri, vakıfları, radyoları, alimleri, köşe yazarları, Portalları, internet forumları ile faaliyetlerini devam ediyorlar.. Alıntıdır.. |
.....
|
Abdülvehhab oğlunun Kitab-üt tevhid ve torununun buna yaptığı Feth-ül mecid adındaki şerhde, 250’den fazla bozuk inanışları vardır. Bunların temeli, üç meseledir.
Diyorlar ki: 1- Amel [ibadet], imanın parçasıdır, azalır çoğalır. Bir farzı yapmayan, mesela farz olduğuna inandığı halde, tembellikle namaz kılmayan kâfir olur. Bu öldürülür, malları vehhabilere taksim edilir. 2- Peygamberlerin ve Evliyanın ruhlarından şefaat isteyen, bunların mezarını ziyaret edip, bunları vesile ederek dua eden kâfir olur. Kabirde olandan işitmeyenden dua istemek şirktir. Ölü ve uzakta olan diri, işitmez ve cevap vermez. Bunların fayda ve zararları olmaz. Ölmüş peygamberden de bir şey istemek şirktir. 3- Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kılmak ve ölülerin ruhlarına sadaka adamak, caiz değildir. Haremeyn halkı şimdiye kadar kubbelere, duvarlara tapındı. Sünniler ve Şiiler bunun için müşriktir. Bunları öldürmek, mallarını yağma etmek helaldir, kestikleri leş olur. Diğer yanlış inançlarından bazıları: 1- Bir Mezhebe uymayı kabul etmezler. 2- (Türbelerdeki Evliyaya tevessül etmek, şirktir. Peygamberlerin ve Evliyanın mezarlarına türbe yaptırmak, Allah’tan başka şeylere tapınmaktır. Her türbe puthanedir. Bunların çoğu Lat ve Uzza putları gibidir. Müslümanların çoğu müşrik oldu) derler. 3- Şefaate inanmazlar. 4- Keramete inanmazlar. 5- Tasavvufa inanmazlar. Bu konuda şöyle diyorlar: (Tasavvufun başlangıcı, Hind yahudilerinin bir oyunudur. Eski yunanlılardan alınmıştır. Tasavvufcular, şirk ve küfür üzeredir. Bunların kitapları, Ebu Cehlin hatırlarına gelmeyen şirk ile doludur. Mürid şeyhine tapınıyor. Evliyanın mezarlarını putlaştırıyorlar. Onlara tapınıyorlar. Mısırlıların en büyük mabudları Ahmed Bedevidir. Muhyiddin-i Arabi, yeryüzünün en büyük kâfiridir.) 6- Allahü teâlâ için adak yapmak ve hayvan kesmek ve bunların etlerini fakirlere dağıtıp, sevaplarını Peygamberlere ve Evliyaya hediye etmek şirk diyorlar. 7- Resulullahı övmeye, Ondan şefaat istemeye şirk, böyle yapan müslümanlara müşrik, yani puta tapan kâfir damgasını basarlar. (Ölüler kendilerine söylenileni duymazlar. Ölüden dua, şefaat istemek, ona tapınmak olur. Mescid-i nebeviye namaz kılmak için girenin, selam vermek için, kabre gitmesi, Hücre-i saadeti ziyaret için, uzak yerlerden gelmek yasaktır) derler. Resulullahı metheden imam-ı Busayri’nin (Kaside-i bürde)sinden örnek vererek: (Bu sözler Allah’tan başkasına güvenmek, mahluku büyültmektir. Şirktir) derler. 8- (Arş kadimdir), (Allah Arş'ın üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturması için Resulullaha da yer bırakır) derler. 9- Sebeplere yapışmaya, vesileye, tevessüle şirk derler. herşeyi reddettiklerine göre ...bence islamın yakın yüzyıldaki en büyük fitnesidir vehhabiler.daha önce buna benzer bir fitne daha vardı, hatırlarsanpeygamberimize de aliye de karşı olanlar yani hariciler..bunlar da ilk büyük fitne idiler...ikincisi de bu vehhabiler..çok güzel özetlemişsin Hammad...sünnileri şirk e batmış göreni biz nasıl görelim ki...onlar ne kadar tepeden bakarsa bizde o kadar onları alaya alırız.onlar ingilizlerden öğrendiklerini bize satan salyangozculardır. daha ne diyelim... VEHHABİLER VE İSLAM ANLAYIŞLARI Vehhabilik, Arap Yarımadasında Necd dolaylarında yaklaşık iki asır kadar önce Muhammed b. Abdulvahhâb (1115-1206) tarafından kurulmuş bir mezheptir. Vehhabilik mezhebi bugün Suûdi Arabistanın resmi mezhebi durumundadır. Mısır, Hindistan, Afrika ve diğer başka ülkelerde taraftarları vardır. Vehhabi ismi her ne kadar bu mezhebin kurucusunun adıyla ilgiliyse de. Bu isim mezheplerine kendileri tarafından konmuş olmayıp, muhalifleri tarafından konmuştur. Bununla birlikte Vehhabiler kendilerine Muvahhidûn derler ve kendilerini İbni Teymiyye (Ahmed bin Abdülhalim Harrâni)nin açıkladığı şekilde, Ahmed b. Hanbelin mezhebini devem ettiren Sünniler olarak görürler. Zira onlar. Biz itikad da Selef, amelde de Hambeli mezhebindeniz, esasen Ahmed b. Hanbel, itikad hususunda Selef mezhebinin nascı (eseriyye) kolunu temsil eder. Onun ameldeki yolu da budur. Böylece biz amelde ve itikatta Hanbeliyiz; Vehhabi diye bir şey yoktur. Muhammed b. Abdulvahhâb, ilmen ve fiilen bu mezhebi yenileyen bir Şeyhülislam olmaktan başka bir şey değildir. Derler. Kendileri, bir ehli sünnet mezhebi mensubu ve dolayısıyla Sünni olmalarına rağmen, diğer Sünniler tarafından tenkit edilmelerinin sebebi, inanç sistemlerinden kaynaklanmayıp, bazı hususlarda diğer Sünni inanç sahiplerine karşı çıkmalarından dolayıdır. Yoksa onlarında inancı, Kuran artı rivayetler eşittir İslam ikilisine dayanmaktadır. Diğer bir ifadeyle, rivayetler olmasaydı Kuran İslam Dininin uygulanabilmesi için tek başına yeterli değildir inancını onlarda taşımakta olup, Kütüb-i Sitte'yi yani altı hadis külliyatını ve bu altı hadis külliyatına ek olarakta, Mezhep imamları olarak kabul ettikleri Ahmed İbn-i Hanbelin derlediği rivayetleri kabul etmektedirler. SELEFİLİK (VEHHABİLİK) Sual: İtikadda tek mezhep, Ehl-i sünnet vel cemaattir. Amelde ise dört hak mezhep vardır. Son zamanlarda, selefiye mezhebi diye bir şey çıkardılar. Selefilik nedir? CEVAP Eshab-ı kirama, tabiine, tebe-i tabiine selef veya selef-i salihin denir. Bunların yoluna Ehl-i sünnet vel-cemaat denir. Mezhepsizler, selef kelimesini istismar ediyorlar. (Selefiye mezhebi, selefin yoludur) diyorlar. İmam-ı a’zamın, imam-ı Eşari’nin, imam-ı Matüridi’nin yolu selefin yolu değilmiş gibi bir intiba vermeye çalışıyorlar. Bazı sapıklar da çıkıp, (Peygamberiyye mezhebi) kursa, buna da bu peygamberin yoludur dese itibar edilir mi? İmam-ı Gazali hazretleri, Eshab-ı kiramın yolu olan Ehl-i sünnet itikadını anlatıp, (İşte selefin mezhebi budur) buyuruyor. İtikadda mezhep tektir. Çünkü itikadda ayrılık olmaz. İtikadda mezhebimiz Ehl-i sünnet vel-cemaattır. Ehl-i sünnet fırkasının meşhur iki imamı vardır. Birincisi imam-ı eşari, ikincisi imam-ı Matüridi’dir. İkisinin ictihadları arasındaki farklılık temelde değildir. Eğer farklılık temelde olsa idi, birisi Ehl-i sünnet itikadından ayrı olsaydı, elbette onun itikadı Ehl-i sünnet kabul edilmezdi. Amele ait bir mezhepte farklı ictihadlara sahip imamlar olabilir. Mesela imam-ı a'zam ile imam-ı Ebu Yusuf’un ictihadı farklı olabilir. Farklı olması, rahmet olup Hanefi mezhebine aykırı olmaz. İmam-ı Eşari ile imam-ı Matüridi arasında iman konusunda temelde ayrılık yoktur. Hatta biri Hanefilerin, diğeri Şafiilerin imamı demek de doğru değildir. İkisi de ehl-i sünnetin imamlarıdır. İmam-ı Rabbani ve imam-ı Matüridi, Hanefi mezhebine göre amel ettikleri için itikadda Hanefi imamları olarak bilinmektedir. Ebul Hasen-i Eşari de Şafii’ye göre amel ettiği için itikadda Şafii imamı olarak tanınmaktadır. Bir şafii, imam-ı Matüridi gibi inansa veya bir hanefi, imam-ı Eşari gibi inansa Ehl-i sünnet olmaktan çıkmaz. Fakat bir kimse, amele ait bir hükümde ihtiyaçsız kendi mezhebini bırakıp, başka bir mezhebin hükmü ile amel etse mezhepsiz olur. (Hulasat-üt-tahkik) Hiçbir İslam âlimi, selefiye mezhebi diye bir mezhepten bahsetmemiştir. İbni Teymiyeciler, selefiyiz diyorlar. Selefilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Bazı selefi yazarlar, itikadda hak olan mezhebi üçe ayırıyorlar. Halbuki Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi Cehenneme gidecektir) buyurulurken, üç fırkaya fırka-i naciyye denir mi, itikadda üç tane hak mezhep olur mu? Fırka-i naciyye denilen kurtuluş fırkası bir tanedir. O da Ehl-i sünnet-vel-cemaattir. Hadis-i şerifle de bildirildiği gibi, diğerleri Cehenneme gidecektir. (Hadika) Evliyaullahı tekfir edenler Köşe Yazıları - Mehmet Şevket Eygi Perşembe, 30 Temmuz 2009 01:34 Vehhabî meşrebli ve mezhebli bazı kardeşlerimiz, tasavvuf ve tarikat evliyasına çok ağır ve galiz şekilde dil uzatmakta, hakaret etmektedir. Bu gibi kimseler, mutasavvıfların çok hürmet ettiği büyüklere müşrik ve kâfir demekten çekinmiyor. Bu yaptıkları hikmete, iman kardeşliğine, adalete, insafa, terbiye-i İslâmiyeye aykırıdır. Böyle sözler Ümmet-i Muhammed arasındaki barışı ve uzlaşmayı berhava eder, kardeşler arasında kin ve düşmanlık tohumları eker. Bazı gerçekleri tekrarlamakta yarar görüyorum: 1. Muhyiddin 'Arabî hazretleri hâtemü'l-evliyadır. Onun en büyük eseri olan Fütuhat-ı Mekkiye'yi avamın okumasına icazet verilmemiştir. Sadece vesâyâ (dinî öğütler) kısmını herkes okuyabilir. Kitaplarındaki bazı şazz, esrarlı, anlaşılması zor cümleler dolayısıyla bu zatı tekfir etmek büyük bir insafsızlıktır. O Hazret kesinlikle bazılarının sandığı gibi panteist değildir. Merhum İsmail Fennî Ertuğrul "Muhyiddin Arabî ve Vahdet-i Vücud" adlı eserinde ona yöneltilen tenkitlere cevap vermektedir. Binlerce din alimi, fakih, müftü, müfessir, muhaddis, bilge kişi Muhyiddin Arabî'yi baş tacı etmiştir. İbn Teymiye'nin onun hakkında "O Şeyh-i Ekber değil, Şeyh-i Efkerdir" (En kâfir şeyhtir) demesi onun kadrini alçaltmaz. Lütfen nezih, edib, terbiyeli, insaflı, ölçülü, mutedil, düzgün Müslümanlar olalım. 2. Mevlana Celalüddin Rûmî hazretleri de bir İslâm büyüğüdür. Mesnevî'de bazı şathiyat olabilir. Bunlar onun kadrini alçaltmaz. Mevlana'nın Moğol casusu olduğu iddiaları gülünçtür. O, Moğolların casusu değil veliyyinimetidir, çünkü hidayetlerine vesile olmuştur. Mevlana kendi lisanıyla "Kur'ân'ın bendesidir". Bir kısım kardeşlerimiz lütfen terbiyeli, insaflı, ölçülü olsunlar. Sokak serserisi ağzıyla, Mevlana gibi ilim, irfan, hikmet güneşlerine saldırmasınlar. Kendileri kaybeder. 3. Abdülkadir Geylanî hazretleri gavs ve kutubtur. Gunyetu't-Tâlibîn kitabını açınız, Şeriata aykırı bir tek söz bulamazsınız. O ilim, irfan, hikmet, fazilet hazinesidir. Allah'ın velilerine saldıranların sonları iyi olmaz. Milyonlarca muvahhid ve sâlih Müslümanın çok sevdiği, mürşid-i kâmil olarak kabul ettiği böyle bir büyüğe hakaret eden kimse ne kadar nasipsiz ve beyinsiz bir kimsedir. 4. İmamı Rabbanî hazretleri büyük bir velî, büyük bir mürşid, büyük bir müceddiddir. Ömrü boyunca Kur'ân'a, Sünnet'e, Şeriat-ı Ahmediyyeye hizmet etmiştir. Zalimleri tenkit etmiş, zindana atılmış, nice çileler çekmiştir. Bu zat bütün mü'minlerin velinimetidir. 5. İmamı Gazalî hazretleri Hüccetülislâm ve Zeynüddin'dir. Hem fakihtir, hem velidir. İlim ve irfan semasının güneşlerindendir. Öleli bin yıla yaklaşıyor, eserleriyle hâlâ hizmet ediyor. İmana, Kur'ân'a, İslâm'a, Sünnet'e, Şeriat'a, ahlaka hizmet ediyor. O bir hidayet güneşidir. Ona dil uzatan ne kadar nasipsiz bir kimsedir. Evet bütün ulemamız, bütün tasavvuf büyüklerimiz hürmete layık kimselerdir. Şeriata mutabık olmak şartıyla tasavvuf haktır. Tasavvuf ve tarikat evliyası mübarek kimselerdir. Çok aşırı giden, ağızlarını bozan, tekfir eden Selefîlerin ve Vehhabîlerin tuzaklarına düşmeyelim. Tasavvuf ve tarikat evliyası şeytan evliyasıdır diyorlar. Bu söz büyük bir hezeyandır, söyleyeni küfre götürmesinden korkulur. Anadolu coğrafyasında yaşayan Müslümanların büyük velinimetlerinden biri de Türkistanlı Ahmed Yesevî hazretleridir. Gerçek evliyaullahın ruhaniyetleri üzerimize sâyeban olsun... (Bazı Vehhabî ve Selefî kardeşlerimizden ricamız: Lütfen mutedil, insaflı, ölçülü ve terbiyeli olsunlar. Bağlısı bulundukları meslek, meşreb ve mezheb hak değildir, orta yol değildir. İmam kabul ettikleri Muhammed ibn Abdilvehhab'a kendi kardeşi Süleyman "Es-Savaikü'l-İlahiyye fir-Red 'ale'l-Vehhabiyye" adıyla bir reddiye kaleme almıştır. Biz Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanları Muhammed ibn Abdilvehhab'ı imam kabul etmeyiz. Kardeşine kulak veririz. Çünkü o, Ehl-i Sünnet caddesinde yürüyen insaflı bir alimdir. Ey Vehhabîler aşırı öfkeye kapılmayınız. Soğukkanlı ve edebli olunuz, mütehevvirane ve gerekçesiz şekilde kendinizi kaybederek sövüp saymayınız. Mü'minleri küfür ve şirkle suçlamayınız. Mü'mini tekfir edenin kendisi kâfir olur bunu hiç unutmayınız. Selam bütün mü'minlerin üzerine olsun...) Sil vahabilik ingilizlerin uydurduğu bir mehzeptir... yıllarca önce saygıdeğer profesörlerin tarafsız araştırmaları sonucu bu ortaya çıkarıldı... mehzeplere çok dalmamak lazım kurana göre islam değerlendirilmeli.. esuzman 31 Temmuz 2009 03:28 Düzenle Sil ABD'li bir araştırma grubunun açıklamasına göre gelecek yıllarda Selefi/vehabi akımın İslam toplumunu temsil edeceği sonucuna varmışlar. bu bilgi ne kadar doğru ne kadar yanlış bilinmez ancak İslam toplumuna ait en büyük tehlike budur. ABD islamı tüm dünya kamuoyuna vehabilerin yaşam ve inanış biçiminde olduğunu gösterme çabasında. İslamın değer yargılarından uzak, Kuranın amaçlarını anlayamamış, hoşgörüden, sanattan, İslamın değer yargılarını kavrayamamış vehabi/selefi anlayışını işte İslam budur diye dünya kamuoyuna tanıtan ABD; selfi/vehabi anlayışı aracılığıyla sömürgeciliğini dünya kamuoyuna haklı olarak gösterme çabasındadır. ABD'nin bu amaçla kullandığı örgütlerin başında da taliban gelmektedir. geçmiş günlerde gazete ve basın yayın organlarında şöyle bir haber vardı. Habere göre Taliban; Afganistanda bulunan BUDA heykellerini put oldukları için roket atarlarla tahrip ettiklerini belirtiyordu. Afganistan sanki yeni müslümanların eline geçmiş. Afganistan yüzlerce yıldır müslüman olan bir ülkedir ve orada yüzlerce yıldır o buda heykelleri orada durmaktadır. Bugüne kadar oradaki müslümanların buda heykellerinin put olduğunu anlamadılar da talibanın mı aklına geldi? Evet özellikle suudi arabistanın el altından desteklediği selefi vehabi akımı günümüzde malesef ki nijeryada, sudanda ve çeçenistanda hızla YAYILMAKTADIR.. Alıntıdır.. |
İbni Teymiyyeden istifade etmeye çalışıyorum...
Herkesin yanlış görüşleri olabilir ama ibni teymiyye benim için asla düşmanları kadar hatalı olmayacak... kimseyi düşmanlarından öğrenmek istemem...İşte kitapları var hangisini okuduk ki düşmanlarının sözüyle onu değerlendiriyoruz? Hasan El Bennanın,Seyyid Kutubun,Şeyh Ahmet Yasinin Allah şehadetinin kabul eylesin...Ümmeti uyandırmak için çok gayret ettiler... İslamın sadece namaz kılıp dua etmekten ibaret olmadığını insanlara gösterdiler... Rabbim Müslüman Kardeşlerin(İhvanı Müslimin),Hamasın,hizbullahın eksikliğini bize göstermesin... rabbim vahdeti görmeyi bize nasip eylesin... |
Çok didiklemeyin bu mevzuları altında fitne yatıyor çünkü...
Uyandırmayın fitneyi, içinde bulunduğumuz bölünmüşlük bize yeter! |
türkiyede vahhabilik faaliyetleri başlamış birçok medrese açıp rejim ihraç etmeye çalışıyorlar... ben bizzat biriyle tanıştım , biz selefiz , bazen halefiz diyorlar ...
Bursa ve istanbulda medreseleri varmış web siteleri de var... dikkatli olalım... ingiliz ajanı lawrence in kurdurduğu bu sakat fırkaya dikkat edelim ... |
Alıntı:
Neyi kurcalamayalım adamlar ülkeyi alttan oyuyor ... senin ecdadın osmanlıyı seviyorlarmı sor bakalım bir vahhabiye ... |
Alıntı:
|
Alıntı:
Anlamıyorlar... Darul Harpte en büyük ibadet cihattır bunu anlamıyorlar... |
Alıntı:
Lakin Hakikati söyleyeceksiniz... ELİYLE CİHAD EDEN EN ÜSTÜNDÜR... |
fitne uykudadır bunu uyandırana Allah lanet etmiştir. Hadis-i Şerif
akıncı akrdeşim ne yazık ki anlamıyorlar |
Alıntı:
'Vehhabiler' iki kısımdır günümüzde : 1) Emperyalist olup keyfine bakanlar... Bunların ülkemizdeklerden bu manada bir farkı yoktur ! 2) Allah yolunda Harici cihad beldelerinde cihad edenler ! = Bunlar sizden de bizdende üstündür ! |
Suudî Arabistan, Arap dünyasındaki televizyonların ve internet sitelerinin, yazılı medyanın yüzde 30’una sahip bulunmakta veya kontrol etmektedirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Birçok İslâmî propaganda ve misyonerlik kuruluşları da ona bağlıdırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif
“14 Şubat 1945’te ABD Başkanı Franklin Dhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Roosevelt ile Kral Abdülaziz bin Suud arasında bir anlaşma yapılmıştıhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Buna göre, Suudiler Amerika’nın askerî koruması karşılığında petrollerini vereceklerdihttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Kral, Filistin’e Yahudilerin yerleştirilmesine kesinlikle karşıydıhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif ‘Araplar Avrupa Yahudilerine hiçbir kötülük yapmadılarhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Yahudilere kötülük yapanlar, onların mallarını ve canlarını alanlar Hıristiyan Almanlardıhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Dolayısıyla faturayı onların ödemesi gerekir!’ demiştihttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Roosevelt, Krala inanmış görünmüş ve üç söz vermişti: Filistin meselesinin hallini hükümetinin önemli işlerinden biri olarak kabul etmek, Arapların aleyhine hiçbir şey yapmamakhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Hem Araplarla hem Yahudilerle görüşmeden bu politikada hiçbir değişikliğe gitmemekhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gifhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gifhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Lakin ABD Başkanı bu görüşmeden iki ay sonra vefat ettihttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Verilen sözler de tutulmadıhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Suudiler açısından İbni Suud’un Roosevelt’e verdiği söze uygun olarak Suudî Arabistan İsraille hiç savaşmadıhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif” Vehhabîliğin iki ayrı veçhesi vardır: Dînî ve siyasihttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Dini açıdan bu mezhebe ilk reddiyeyi Muhammed İbni Abdülvehhab’ın kardeşi Süleyman İbni Abdülvehhab yazmıştırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Suudî Arabistan’da şu anda hiçbir eski veya yeni mezar yokturhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Peygamber Efendimizin türbesi dışındaki bütün türbeler temellerine kadar yıkılmıştırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Yazılı bir kabir taşı da kalmamıştırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Hicaz Valisi Eyüp Sabri Paşa “Tarihî Vehhabiyan” adlı kitabında, Vehhabîlerin Resulullah Efendimizin türbesini yıkmak üzere kubbeye elinde kazmayla bir adam çıkardıklarını ve herifin düşüp öldüğünü anlatırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Onların Peygamberimizin türbesini yıkmaktan vazgeçmelerinde, İslâm dünyasının büyük infiali ve protestosu da tesirli olmuşturhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif İngiltere Birinci Dünya Savaşı’nda Hicaz Bölgesinde Osmanlılara karşı Şerif Hüseyin’i kışkırtmış, desteklemiş, casus Lawrence’yi o bölgeye büyük miktarda altınla göndermiştirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Necid Bölgesinde de yine Osmanlıya karşı Vehhabîleri ve İbni Suud kabilesine de Sir John Philby’i göndermiştirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Tabii eli boş olarak değilhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gifhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gifhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Türkiye’de Vehhabîlik yayılıyor mu? Bence yayılıyor, lakin bu isimle değilhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Onlar kendilerine Vehhabî denilmesini istemezler, biz Selefiyiz derlerhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Ehli Sünnet İslâmlığı ile Vehhabilik arasındaki teolojik ihtilaflar ve tartışmalar daha ziyade akaid/inanç konularındadırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Ehl-i Sünnet uleması bu fırkaya karşı hayli reddiye yazmıştırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif İşin bir de siyasi tarafı varhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Onu da tarihçiler ele almıştırhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Bizim toplumumuz okumayan, araştırmayan, incelemeyen, hafızasını büyük ölçüde yitirmiş bir toplum olduğu için bu konularda yeterli bilgi ve kültür sahibi değildirhttp://www.mumsema.org/images/smilies/nokta.gif Mehmet Şevket Eygi |
Fotolar gözükmüyor düzeltirsen faydalı olur.
|
Bu ne biçim konu böyle ?.. Bu konuyu açan şahıs bir de bu konuyu ''diğer inançlar'' bölümüne açmış ? ALLAH'tan hiç korkmaz mı bu şahıs ? ''Vehhabi'' diye lakap taktığı insanları tekfir mi ediyormuş bu ? VEHHAB, ALLAH'ın güzel isimlerinden birisidir. ''VEHHABi'' kelimesi de ALLAH'ı olan ve/veya ALLAH'ın tarafında olanlar manasına gelir herhalde. Bir insana ''VEHHABi'' demek ''ALLAH'çı'' demek gibi birşeydir. Bana ''VEHHABİ'' denilmesi benim ağırıma gitmez ama ALLAH'ın ''VEHHAB'' isminin fırkacılık için kullanılmasını istemem. ''VEHHABİ'' ismini çoğunlukla kendilerine VEHHABİ denilen insanlar değil , bu insanlara karşı olan kişiler kullanmaktadır. Müslümanlara ''VEHHABİ'' diyerek müslümanları aşağılamaya çalışanlar genelde ehli hadise (ehli sünnete) karşı olan insanlardır ve ehli hadise direk olarak dil uzatmaya cesaret edemedikleri için ''VEHHABİ'' ismini kullarak ehli hadise saldırmaktadırlar.
|
Alıntı:
Şeyh Muhhamed bn AbdullahVehhab, Lawrence'ten yaklaşık olarak 150 sene önce yaşamıştır!.. Şeyh Muhhamed bin AbdulVehhab'ın doğum yılı: 1703. Lawrence'ın doğum yılı: 1888!!! |
Şeyh Muhammed bin AbdulVehhab'ın akidesi nedir ? ''Kasim halkına yazdığı bir mektubta şeyh akidesini şöyle açıklar: "Allah'ı ve meleklerden yanımda bulunanları şahit tutarım , sizleri de şahit tutuyorum: Bilinsin ki , Benim akidem kurtulan fırka ehl-i sünnet ve'l cemaat akidesidir. O da : Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasüllerine, ölümden sonra dirilişe iman etmek ve hayrıyla, şerriyle kadere imandır. Allah'ı kitabında ve rasülünün lisanıyla kendi zatını vasfettiği gibi tahrifsiz ve ta'tilsiz vasfetmek de Allah'a imandır. Ben ta'til ve tahrifin tam aksine Allah Teala'ya , O'nun bir benzeri yoktur, O işitendir görendir diye itikad eder ne kendi zatını vasıflandırdığı şeyleri O'ndan nefyederim ne kelimeleri tahrif edip yerlerinden oynatırım ne de isimlerinde ve ayetlerinde ilhada saparım . Ne nasıllığını takdir ederim ne de O'nun sıfatlarını yaratılmışların sıfatlarına benzetirim. Çünkü O Yüce zatın ne bir adaşı vardır ne dengi vardır ne de benzeri vardır. Ve O yaratıkları ile kıyaslanamaz. O kendi zatınıda başkalarını da herkesten daha iyi bilen.kelamı en doğru sözü en güzel olanıdır . Ehli Sünnet'in muhaliflerinden tekyif ve temsil ehlinin O nu vasfettiği şeylerden tahrif ve ta'til ehlinin O ndan nefyettiği şeylerden O nu tenzih ederiz . ''Senin rabbin Rabbul İzzet onların vasıflandırmalarından yüce ve uzaktır. Selam rasüllerin üzerinedir. Övgü alemlerin rabbi Allah'a aittir.'' (es-Saffat 180-182) Kurtulan fırka Allah'ın fiilleri konusunda Kaderiye ve Cebriyye arasında vasattır. Allah'ın tehditleri konusunda Mürcie ile Vaidiyye arasında vasattırlar .İman ve din konusunda Hurüriyye ve Mütezile ile Mürcie ve Cehmiyye arasında vasattırlar. Rasülullah (sav) in ashabı konusunda Rafiziler ile Hariciler arasında vasattırlar. İtikad ediyorum ki, Kuran Allah'ın kelamıdır, indirilmiştir mahluk değildir. O'ndan başlamıştır ve yine O'na dönecektir. O Subhanehu ve Teala onu gerçekten konuşmuş kulu rasülü vahyini emini ve kulları ile kendi arasındaki elçisi peygamberimiz Muhammed (sav) me indirmiştir. İman ederim ki Allah her dilediğini yapandır , O'nun iradesi olmaksızın hiçbir şey olmaz. Hiç bir şey O'nun meşieti dışına çıkamaz. Alemdeki hiçbir şey O'nun takdiri haricinde kalamaz. Sudur eden hiçbir şey O'nun tedbiri dışında olmaz. Hiç kimsenin tesbit edilmiş kaderden kaçacak yeri yoktur.Hiç kimse levh-i mestur'da kendisi için çizilmiş sınırı aşamaz. Nebi (sallAllah aleyhi ve sellem)'in ölümden sonra olacak şeylere dair haber verdiği şeylere iman ve itikad ederim.Kabir fitnesine ve nimetine ruhların cesedlere iadesine insanların yalınayak çıplak ve sünnetsiz olarak Rabbilalemin için kalkacaklarına güneşin üzerlerine yaklaşacağına mizan kurulacağına iman ederim. ''Her kimin terazisi ağır gelirse işte onlar umduklarına erenlerdir.Herkimin tarazisi hafif gelirse işte onlar nefislerini zarara uğratanlar ve cehennemde ebedi kalıcıdırlar.'' ( Muminün 102-103 ) Yine divanların dağıtılaçağına kiminin kitabını sagıyla kiminin de soluyla alacağına iman ederim. Kıyamet meydanındaki Nebimiz Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem) 'in havzına onun suyunun sütten daha beyaz baldan daha tatlı olduğuna kaplarının gökteki yıldızlar sayısınca olduğuna ondan bir kez içenin bir daha ebediyen susamayacağına iman ederim . Sıratın cehennemin üstüne bir yamacından diğer yamacına kurulacağına insanların onun üzerinden amelleri ölçüsünce geçeceklerine iman ederim. Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in şefaatine de iman ederim. O ilk şefaatçi ve şefaati ilk kabul edilendir. Nebi (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in şefaatini bid'at ve dalalet ehlinden başkası inkar etmez ancak şefaat izin ve rızadan sonradır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ''Onlar da O ,nun razı olduğundan başkasına şefaat etmezler“ (Enbiya 28 ) ''Kimmiş, izni olmadıkça O nun katında şefaat edecek olan?“ (Bakara 255) ''Göklerde nice melekler vardır ki onların şefaatleri dilediği ve razı olduğu kimse hakkında Allah ın izin vermesinden sonra olması müstesna hiçbir işe yaramaz“ (Necm 26 ) O (Subhanehu ve Teala) tevhidden başkasından razı olmaz tevhid ehlinden başkasına da izin vermez . Müşriklere gelince şefaatten onlara hiçbir nasip yoktur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurur: ''Onlara şefaat edenlerin şefaatleri de fayda vermez.“ (Muddessir 48) İman ederim ki Cennet ve cehennem yaratılmıştır ikisi de bugün mevcutturlar. İkisi de yok olmazlar. Müminler kıyamet günü rablerini gözleriyle tıpkı dolunay gecesi ayı gördükleri ve onu görmekte bir zorluk çekmedikleri gibi göreceklerdir. İman ederim ki Peygamberimiz Muhammed (sallAllahu aleyhi ve sellem) nebilerin ve rasüllerin sonuncusudur. Kulun imanı onun risaletine iman etmedikçe ve nübüvvetine şahadette bulunmadıkça sahih değildir. Ümmetinin en üstünü Ebu Bekr es Sıddık sonra Ömer el Faruk sonra Osman Zunnureyn sonra Ali el Murtezadır. Sonra cennetle müjdelenmiş on kişinin bu dördü dışındakileri sonra Bedir ehli sonra ağaç altında beyat eden Rıdvan ashabı sonra da diğer sahabilerdir. Yüce Allah'ın : ''Onlardan sonra gelenler Rabbimiz derler bizi ve imanda bizden önce gelmiş ve geçmiş kardeşlerimize mağfiret et. Kalplerimizde iman edenlere karşı kin tutturma Rabbimiz şüphe yok ki sen rauf ve rahim olansın.'' (Haşr 10) buyruğuyla amel ederek Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in ashabını dost edinir onların iyi yönlerini zikreder onlardan hoşnut olur onlar için istiğfar eder ayıp ve kusurlarını örter aralarında geçenler hakkında sukut eder üstünlüklerine itikad ederim. Her türlü kötülükten yana tertemiz olan müminlerin annelerinden razı olurum. Evliyanın kerametini ve keşiflerini ikrar ederim. Ancak onlar Allah'ın hakkı olan şeylerden hiçbir şeye hak sahibi değillerdir. Allah'tan başkasının güç yetiremeyeceği şeyler onlardan istenilmez. Rasulullah (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in şahitlikte bulundukları hariç Müslümanlardan hiç kimse için cennetlik ya da cehennemlik olduğuna dair şahitlikte bulunmam. Ancak ihsan sahibi kimse için ümid eder günahkar için korkarım. Müslümanlardan hiç kimseyi günahı dolayısıyla tekfir etmem ve onu İslam dairesinin dışına çıkarmam. Salih olsun facir olsun her yönetici ile birlikte cihadı devamlı ve bu yöneticilerin arkalarında cemaatle namazı caiz görürüm. Cihad Allah'ın, Muhammed (sav) i gönderdiği zamandan bu ümmetin sonuncularının deccal ile savaşmasına kadar devamlıdır Onun ne zalimin zulmü ne de adalet sahibinin adaleti iptal edemez. Salih olsun facir olsun Müslümanların yöneticilerini Allah a isyanı emretmeleri müstesna dinlemeyi ve itaat etmeyi vacip olarak görürüm Herkim hilafet işini üstlenir insanlar onun etrafında toplanır ve ona razı olurlar o da halife oluncaya dek kılıcı ile onların üzerine egemenlik kurarsa ona itaat etmek farz ona karşı ayaklanmak haramdır . Bidat ehlini terk etmeyi ve tevbe edinceye kadar onlardan ayrılmayı onlar hakkında zahir ile hükmetmeyi ve iç dünyalarını Allah'a havale etmeyi gerekli görürüm. İnanırım ki Dinde ortaya atılmış her bir yenilik bidattir. İmanın dil ile söylemek azalarla amel etmek ve kalp ile itikad etmek olduğuna itaat ile artıp günahlar ile eksildiğine inanırım. İman yetmiş küsur şubedir Bu şubelerin en yükseği La ilahe illallah a şahadet etmek en aşağısı eziyet veren şeyi yoldan kaldırmaktır (Her türlü hata ve kusurdan yana ) Tertemiz olan Şeriat-ı Muhammediyye nin kişi hakkında öngördüğü kadarıyla emr-i maru-f ve nehy-i münker-i vacip olarak görürüm. '' İşte bu veciz bir akidesidir. Söylediklerimiz hakkında Allah vekildir ." (Dureru`s –Sunniyye 1/29 Resailu'ş-Şahsiyye s.8 ) |
''Tevhid İmamı Şeyhu'l-İslam Muhammed bin AbdulVehhab'' http://www.islam-tr.net/ehli-sunnet-...dulvehhab.html |
All times are GMT +3. The time now is 01:19. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025