Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Allah Azze ve Celle (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=452)
-   -   Esma-ül Hüsna ( Allah'ın Güzel İsimleri ) (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=146674)

Bilal Baştan 04-06-2011 01:57

Esma-ül Hüsna ( Allah'ın Güzel İsimleri )
 
http://www.nihathatipoglu.com/images..._husna_hdr.jpg

Bilal Baştan 04-06-2011 01:57

http://www.nihathatipoglu.com/images...sna/allah1.jpg

Allah : O'nun zat ve özel ismidir. Diğer isimler fiilleri, sıfatları ve tecellileri ile ilgilidir.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır." (3)

Kur'an'daki Esma'ül Hüsna'dan ilk inen isimdir. Çünkü ilk inen ayet besmeledir. Alah'ın doksan dokuz isminin en büyüğüdür..
Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Resûlulah (s.a.v.) buyurdular ki: "Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever." (5)
Esmâ'ül Hüsna'nın bütün anlamını içinde toplar. Yüce Yaratıcı'nın diğer bütün isimlerini kapsar. Bu yüzden el-Esmau'l-hüsna olarak bilinen bütün isim ve sıfatlar bu ada yandırılır. Bu nedenle "Rahman, Rahim, Aziz, Gaffar, Kahir Allah'ın adlarındandır deriz. " Ama Allah, Rahman'ın adlarındandır" demeyiz. (1)

Allah isimi Kur'an'da 2697 yerde geçmektedir. (2)

Allah'ın güzel isimleri vardır. En güzel isimler O'nundur. Gerçi Allah zatında birdir ve zatının ismi Allah'dır. Fakat sayı olan bir gibi eşi ve benzeri bulunabilecek şekilde bir birlikle değil, eşi ve benzeri bulunmayan üstün bir birlikle birdir. Zatında yalnızca vahid değil, birdir: İlâhî hitapta yer alan "Biz, şehadet ettik, yarattık." gibi çoğul kiplerindeki azamet ve ihtişam, işte ilâhî sıfat ve isimlerin bir araya gelmesinden doğan azamet ve yüceliği dile getirir ki, Allah yüce ismi, bütün bu sıfat ve isimlerin hepsini içine alan bir yüce isimdir. Allah ismi, Allah'ın kendisi gibi, eşi ve benzeri olmayan bir isimdir. Sıfat ve isimlerin çokluğu, zatın çokluğunu gerektirmeyeceğinden o isim ve sıfatların her biri Allah'ın eşsiz özelliklerinden birine delalet eder. Âdem'e öğretilen de isimlerin en güzelleridir.En güzel isimler Allah'a mahsustur. Öyleyse ey müminler, O'na o isimlerle dua ediniz, O'nu onlarla çağırınız veya O'nu bu güzel isimlerle adlandırıp anınız. Ve O'nun isimlerinde yamukluk edenleri terk ediniz. (4)

Bu isimle çağrılan bir başka varlık olmamıştır, olmayacaktır da.

Tenbih : Kul, Allah'a bütün kalbiyle bağlanmalıdır. Gözü O'ndan başkasını görmemeli, O'ndan başkasına iltifat eylememeli, O'ndan başka hiç kimseden bir dilekte bulunmamalı, O'ndan başkasından korkmamalıdır. (6)
İhlasla "Yâ Allah" diye bir müslüman bu isme devam etse, duası kabul olunur. Şeytanın şerrinden emin olur. Mutluluğa erişir. Duası kabul olur. Rızkı genişler ve Allah'ın izniyle şifa bulur. (2)

Kaynaklar:
1) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985
2) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
3) Araf Suresi, 180
4) Elmalı Tefsiri, Araf Suresi, 180
5) Buhârî, Daavât 68
6) Esma^ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005

Bilal Baştan 04-06-2011 01:57

http://www.nihathatipoglu.com/images...er-rahman1.jpg

Rahman : Yarattığı bütün canlılara nimet veren

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize (ümmetlerine) sor! Rahmân'dan başka tapılacak tanrılar emretmiş miyiz? " (1)

Rızıkları, ihtiyaçları ve her türlü iyilikleri ihsan husunda rahmetini mahlukatından hiç esirgemeyen anlamında olan Rahman, Rahim isminden daha geniş kapsamlı bir mana ifade eder.

Rahmân, Yüce Allah'ın hem ismi hem de sıfatıdır. Bu isim, Allah lafzına bağlı olarak zikredildiğinde sıfat anlamındadır.Ancak Kur'an'da bu şekilde değil, özel isim olarak kullanılmıştır. Bu isim sadece Allah'a has özel isimlerden olduğu için daha çok bir isme bağlı olarak değil; yalnız zikredilmesi hoş karşılanmıştır. Rahman'ın bu şekilde kullanılması O'nun Rahman sıfatına ters gelmez. Çünkü Allah ismi de uluhiyet sıfatına delalet ettiği halde hiç bir zaman başka sına ait bir sıfat olarak zikredilmemiştir.

Kur'an'ın ilk ayeti olan Besmeledeki Rahman ve Rahim sıfatları arasındaki fark, Allah teala, Dünyanın Rahmanı ve Ahiretin Rahimidir cümlesinde veciz bir şekilde dile getirilmektedir. Rahman vasfı gereği Cenab-ı Hakk, dünyada bütün canlılara, mümin-kafir ayırımı yapmaksızın bütün insanlara, şefkat ve merhametle davranmayı kendi nefsine farz kılmıştır.

Yüce Allah bir kudsi hadiste şöyle buyurur: "Rahmetim gadabımı geçmiştir."

Tenbih : Kul, önce Allah'ın gafil kullarına merhamet edip onları olanca güçleriyle onları Allah yoluna vaaz ve nasihat etmek suretiyle çevirmeye çalışmalıdırlar. Bu konuda şiddet yolundan ziyade yumuşaklık ve şefkat yollarını tercih etmelidir. Asilere de merhamet gözü ile bakmalı, eziyet ve zulüm nazarı ile bakmamalıdır.

Müminin başlıca gayesi, insanlardan ortaya çıkan her mâsiyet sanki kendi nefsinden ortaya çıkıyormuş gibi, o masiyeti onlardan bertaraf etmeye olanca gücüyle çalışmalı ve bu suretle onları Allah'ın gazabına uğramaktan kurtarmak olmalıdır.

İhlasla "Yâ Rahman" diye bir müslüman bu isme devam etse, kalbi yumuşar, zalimlerden emin olur, maddi ve manevi nimetlere nâil olur. (4)


MA'SİYYET (Mâsiyet): İtâatsizlik, isyân. Günâh olan işler, Allahü teâlânın beğenmediği şeyler; Allahü teâlânın emrettiği şeyi yapmamak veya yasak ettiğini yapmak, haramlar. Allahü teâlânın yasak ettiği şeyler, günahlar.

Ma'siyet, insanı küfre sürükler.(8)

Nefse sükûnet ve kalbe ferahlık veren iş, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş ma'siyettir. (8)

İyiler de, kötüler de, iyilik yapar. Fakat yalnız iyiler, ma'siyetten sakınır. (İmâm-ı Rabbânî)

Ma'siyet yapınca, hemen tövbe etmelidir.Gizli işlenen günâhın tövbesi gizli, açık işlenen günâhın tövbesi de açık olur. (Ma'sûm-i Fârûkî)

Ma'siyete tövbe etmemek, bu günâhı yapmaktan daha kötüdür. (Ca'fer bin Sinân)

İnsanın günâhından korkması, tâat; korkmaması ise, ma'siyettir. En büyük günâh, bir ma'siyetin ma'siyet olduğunu bilmemektir. Bundan daha kötüsü, ma'siyet olan bir şeyi, tâat, Allahü teâlânın beğendiği şey olarak bilmektir. Onun için dînî bilgileri lâzım olduğu kadar mutlaka öğrenmelidir. (Ahmed bin Âsım Antâkî)



Kaynaklar:
1) Zuhruf, 45
2) Bakara 163
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
4) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
6) İslami City
7) Esma^ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005
8) Hadîs-i şerîf- Mektûbât-ı Ma'sûmiyye

Bilal Baştan 04-06-2011 01:57

http://www.nihathatipoglu.com/images.../er-rahim1.jpg


Rahim : Acıyıcı

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Rahmân'dır ve Rahim'dir" (1)

"O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyendir, bağışlayandır." " (2)

Rahman ve Rahim isimleri aynı kökten türetilmiştir. Her ikisi de mübalağa ifade eder.

Rahim sıfatının tecellileri ise daha çok ahirette görülecek, Cenab-ı Hakk'ın oradaki ikram ve ihsanları müminler için olacaktır.
Kur'an-ı Kerim'in 115 ayetinde büyük çoğunluğu çok bağışlayıcı anlamına gelen "gafur" sıfatı ile birlikte olmak üzere "rahim" sıfatı kullanılmıştır. Bu da Cenab-ı Hakk'ın ne kadar bağışlayıcı ve merhametli olduğunu gösterir. Dört ayettede "erhamü'r-rahimin (merhametlilerin en merhametlisi)" tamlaması kullanılmıştır.

Tenbih : Kul gücü yettiği kadar muhtaç durumda olan kimselerin ihtiyacını karşılamalı, yanında ve memleketinde ihtiyacını karşılamadığı hiç bir fakir bırakmamalı. Muhtaçların ihtiyaçlarını ya para ile ya da nüfuzu ile veyahut hayra delâlet etmekle, daha olmazsa zengin ve söz sahibi olan kişilere başvurmak suretiyle karşılamalıdır. Bu saydıklarımızdan aciz olursa, o zaman ona hayırlı dualar yapmak suretiyle onun hüzün ve kederini paylaşmalıdır. (6)

Her kimse bu ismi "Yâ Râhim" her farz namazdan sonra yüz kere okursa gaflet ve unutkanlıktan, gönül pekliğinden emin olur. Yine demişlerki, bir kimse sabah namazından sonra Rahim ismini yüz kere okursa bütün yaratılanlar o kimseye merhamet eder. (4)



Kaynaklar:
1) Fatiha, 3
2) Haşr, 22
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
4) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
6) Esma^ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005

Bilal Baştan 04-06-2011 01:57

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-melik1.jpg

Melik : Herşeyin hakimi, bütün kâinatın hükümdarı.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Hak melik olan Allah pek Yücedir, O'ndan başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir." (1)

Melik ismi, gerçek anlamda her yönüyle yalnız Allah içindir. Bu sıfat, Allah'ın diğer bütün kemâl sıfatlarının var olmasını zorunlu kılar.

Melik ya da malik olma, malik olunan şey üzerinde istenildiği biçimde tasarrufta bulunmayı gerektirir.

Bütün kainat Allah'ın mülküdür ve Allah mülkünde dilediği gibi tasarruf sahibidir.

İnsan yeryüzünde halife olduğu için, kendisine yeryüzü mülkü üzerinde izafi bir meliklik yetkisi tanınmıştır.

Herkesin belli bir tasarruf sahası vardır. Fakat bu tasarruf, hiç bir zaman mutlak değil, sınırlı ve Allah'ın tanıdığı alanda sadece bir emanettir.

Allah Teâlâ için insanların meliki denirken, O'nun insanlar üzerinde mutlak tasarruf sahibi olduğu anlatılmak istenir. Fakat şirk koşan insanlar, Allah'ın melikliğini yeryüzünde ve dolayısıyla insanlar üzerinde tasarruf sahibi olmak ve yeryüzündeki servetleri, yani mülkü diledikleri gibi kullanmak için gasbetmeye çalışırlar.

Tenbih : Kulun mutlak melik olması hiç düşünelemez. Çünkü onun her şeyden müstağni olduğu söylenemez. Allah'tan başkasına ihtiyacı olmasa bile, mutlaka daima Allah'a muhtaçtır.

Kullardan gerçek Melik o kişidir ki; Allah'tan başka kimsesi olmaz. Allah'tan gayri her şeyden alakasını keser, bununla beraber asker ve halkının kendisine itaat ettiği boyun eğdiği ülkeye sahip olur. Nasıl mı? Şöyle: Çünkü onun öz ülkesi kalbi ve kalıbıdır. Askerleri ise, gazabı, şehveti, hava hevesidir. Halkı ise: dili, gözleri elleri ve sair azalarıdır. O, bütün bunlara hakim olup da kendisine boyun eğdirirse, işte kendi iç dünyasında sultanlık derecesine yükselmiş demektir. Bir de buna insanlara karşı olan ihtiyaçsızlığı hususu da eklenirse işte yeryüzünün sultanı olmuş demektir.

"Yâ Mâlik" (Ey Padişah) Bir kimse sabah namazından sonra bunu okumaya devam ederse o kimse dünyalık ve ahiretlik olarak riyasetten emin olur. Halkın gözünde hürmetli ve heybetli olur.

Hz.Hızır Aleyhisselamdan nakledildiğine göre bir kimse bir hastanın hatırını sormaya gittiğinde şifa niyetine 112 kere "Allahümme ente'l-melikü'l-hakku'llezi lâ ilâhe illâ ente yâ Allah ve Selâmü ya Kâfi" 3 kere de "Yâ Şifae'l Kulûb" dese o hastanın hastalığı Allah'ın izniyle sıhhate dönüşür. (5)

MÜSTAĞNÎ
1. Başkasına muhtâç olmayan.

Allahü teâlâ bütün varlıklardan müstağnîdir. Bütün canlılar îmân etse, itâat etse, O'na hiçbir faydası olmaz. Bütün âlem kâfir olsa, azgın taşkın olsa, karşı gelse O'na hiçbir zarar vermez. (Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî)

2.Sâhib olduğu şeyle kanâat edip, insanlardan bir şey beklemiyen. İhtiyâcını başkalarına söylemeyen.

Ebû Hâzim'e; "Malın nedir?" diye sordular. O da; "İki şeydir; biri Allahü teâlâdan râzı olmak, diğeri de insanlardan müstağnî olmaktır" buyurdu. "Öyle ise fakirsin" denilince; "Yerler, gök ve bunların arasındaki şeyler Allahü teâlânın iken ve ben de O'nun ihlâslı kulu iken nasıl fakir olurum" buyurdu. (Mâverdî)



Kaynaklar:
1) Mü'minûn, 116
2) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
4) Islam City
5) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
6) Esma'ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferğat, Ferğat Yayınları, 2005

Bilal Baştan 04-06-2011 01:58

http://www.nihathatipoglu.com/images...el-kuddus1.jpg


Kuddûs : Her türlü kötülük ve eksiklikten uzak, temiz, kutsal, yüce ve saygın olan

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir.
Allah, (müşriklerin) şirk kostuklarından çok yücedir."(1)

"Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder."(2)

Allah yeryüzünde, gökyüzünde, uzayın derinliklerinde, toprağın altında bulunan herşeyin, kısacası mikro ve makro alemlerdeki herşeyin tek Yaratıcısı'dır. İnsanın gözünü çevirip etrafına baktığında görebildiği ve çıplak gözle göremediği her yerde bulunan düzen, kanunlar, istikrarlı gidişat tamamen Allah'a aittir. "Şüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altında) tutuyor. Andolsun, eğer zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonra artık kimse onları tutamaz..." (Fatır Suresi, 41) ayetiyle bildirildiği gibi var olan tüm sistemin düzenleyicisi ve koruyucusu O'dur.

Allah'ın son derece aciz olarak yarattığı insanlar hata yapar, unutur, yanılır, gaflete düşerler. Aynı zamanda hem bedeni, hem ruhi yönden son derece eksiklik ve acz içindedirler. Ömürleri boyunca bedenlerine bakmak, yaşayabilmek için ona sürekli ihtimam göstermek zorundadırlar. Bedenlerini biraz fazla çalıştırsalar, birkaç gün uykusuz, bir gün susuz bıraksalar son derece aciz bir duruma düşmüş olurlar. Ancak herşeyin Yaratıcısı ve 'en güzel isimlerin sahibi' olan Allah elbette tüm eksikliklerden münezzehtir. Allah'ın sonsuz gücü, Yüceliği, aklı ve sınırsız ilmi Kuran'da insanlara bildirilmiştir. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:

Allah... O'ndan başka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)(3)


Müslüman daima Allah'ı yüceltmeli ve O'nu her türlü noksanlıktan tenzih etmelidir. Sonra da bütün haramlardan, mekruhlardan, şüpheli şeylerden ve yararsız mubahlardan kendisini arındırıp temizlemeli ve Mevla'sına ibadet etmekle meşgul olmalıdır. Kendisi için yararlı olan ilimleri öğrenmeye ve güzel ahlaki davranışlar kazanmaya çalışmalıdır. Beden ve ruhu arındırmanın yolu, Allah'ı tanımak ve yararlı ilimler öğrenip onunla amel etmektir.(4)

Bir kimse bu ismi her gün 100 kere okusa o kimsenin gönlü kederlerden arınmış ve paklanmış olur.(5)



Kaynaklar:
1) Haşr, 23 - Al- Hashr,23 (The Gathering)
2) Cuma,1 -Al-Jumuah, 1 (Friday)
3) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985
7) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 01:58

http://www.nihathatipoglu.com/images.../es-selam1.jpg


Selam : Bütün ayıplardan arınmış. Selâm sahibi‚ yani herçeşit ayıptan selâmette‚ her türlü âfetten berî demektir.

Cenab-ı Hak buyuruyor.

"O Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur. Melik'tir; Kuddûs'tur; Selam'dır; Mü'min'dir; Müheymin'dir; Aziz'dir; Cebbar'dır; Mütekebbir'dir.

Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok yücedir." (1)

Selâmette olan, selâmette kılan. 'Selâm' kelimesi Kur'anı Kerimde 33 defa geçer ama bunlardan yalnız bir tanesi (Haşr 23) Allah'ın ismi olarak geçmektedir

Resulullah buyuruyor: "Ey Allah'ım! Sen Selam'sın; Selâm yalnız sendedir. Ey ikram ve celâl sahibi olan! Sen ne yücesin." (2)

Selâm ismi, Yüce Allah'ın kemalatının tümünün isbatını ve noksan sıfatların tümünün O'ndan uzaklaştırmayı içermektedir. Bunun manası şöyledir: "Subhânallahi ve'l-Hamdu lillah." Bu tesbih, yüce Allah'ın Ulûhiyyette ve tazimde tek olduğunu kapsamaktadır. Ve aynı şekilde "Lâ ilahe illalahu vallahu ekber" de Ulûhiyyette ve tazimde tek olduğunu kapsamaktadır. (3)

Selâm ismi, "el-Bâkiyâtu's-Sâlihât" ları derleyip toplamıştır.

"el-Bâkiyâtu's-Sâlihât"ın manaları , şu âyet-i kerimeden anlaşılmaktadır:

"Mal ve çocuklar, dünya hayatının çekici-süsüdür; sürekli olan 'salih davranışlar' ise, Rabbinin Katında sevap bakımından daha hayırlıdır, umut etmek bakımından da daha hayırlıdır." (Kehf, 46)

Muhakkakki bunlar beş vakit namazdır. Ve birde şunlar olduğu rivayet edilmiştir: "Subhânellahi ve'l Hamdu lillah", "Lâ ilehe illallahu vallahu ekber" ve "Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah"(3)

Her doğan ölüyor, her yeşeren kuruyor, her yapılan yıkılıyor. Yaratılanların en değerlisi insan doğuyor, büyüyor, ihtiyarlıyor, hastalanıyor, acıkıyor, uyuyor ve ölüyor. 'Selâm' olan Rabbimiz bütün bunlardan salimdir. İslâm dinini indirerek selâmet yurdu olan Cennete davet eden, bu dünyada gönüller arasına köprü olan selâmı, nezaket kurallarını öğreten Rabbimiz Mü'minleri Cehennem azabından selâmette kılandır.
Allah'ın Selam sıfatı aynı zamanda cennete kabul ettiği kullarına selam vermesi anlamına da gelir. Cenab-ı Hak:

"Çok esirgeyen Rabb'dan onlara bir de sözlü "Selam" (vardır)" (Yasin,58)

İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. (Furkan, 75) şeklinde buyurarak cennete giren insanlara sözlü olarak selam vereceğini bildirir. Kuşkusuz Allah'ın selamı müminler için olabilecek en büyük müjdedir.

"Yâ Selâm" Her kim bu ismi 161 kere hasta üzerine okusa o hasta sihhat bulur. (4)



Kaynaklar:
1) Haşr, 23 - Al- Hashr,23 (The Gathering)
2) Müslim, 591
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
4) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
5) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
7) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 01:58

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-mumin1.jpg


Mü'min : İnanan ve koruyan

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir." (1)

Allah, kıyamet günü azap gören mü'minleri cehennemden çıkardıktan sonra onlara derki: "Mü'min benim, sizler de mü'minlersiniz" Allah, sözünün doğru olduğunu ispatlayandır, mü'min kullarını imanlarında yanıltmayan, onları doğru yola çıkarandır, kullarına va'dinde sâdık olandır, insan kalbini şüphe ve tereddütlerden kurtararak imana kavuşturan, kalplere iman bağışlayan; yaratıkların zulümden, muminleri azaptan emin kılan; onların şahitliklerini kabul ve tasdik eden; taahüdlerini mutlaka yerine getirendir.

İhlasla "Yâ Mü'min" diye bir müslüman bu isme devam etse, küfürden, şirkten, yalandan, insan ve cin şerrinden emin olur. Her türlü hastalıktan kurtulur. (3)



Kaynaklar:
1) Haşr, 23
2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
4) Islam City
5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 01:58

http://www.nihathatipoglu.com/images...-muheymin1.jpg


Müheymin : Gözetici ve koruyucu olan, doğrulayıcı ve güvenilir

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'ır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir.
Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir." (1)

Görüp gözeten, her şeye şahid olan koruyan ve bekçilik eden de O'dur.

Müheymin kelimesinin aslı "Müeymin"dir. Kolaylık için kelimedeki hemze harfi "ha" harfine dönüştürülmüştür. Arap dilinde bu tür dönüşümler vardır.(2)

Müheymin, kıyamet günü, kendisine ibadet edenlerin ibadetinden ve sevabından bir şey eksiltmeyendir. Allah sevp vermekten aciz kalmadığı gibi onu zorlanarak veren değildir. Sevap vermekle kendisinden ve mülkünden bir şey eksilmez ki, sevabını kısıp sınırlasın. O, mülkünden faydalanan değil ki, başkası faydalandığında mülkünden bir şey eksilsin.

Allah, asilerin de isyanlarından ve hak ettikleri cezadan bir şey artırmaz. Allah, cehennem ehlinin azabını "ceza" (amellerin karşılığı) olarak adlandırmıştır. Bu yüzden günah olmayan şeyin cezası (karşılığı) yoktur. Bu da Allah'ın inkarcıların ve asilerin cezalarını arttırmayacağını göstermektedir.

Müheymin, doğrulayıcı, tasdik edici ve güvenilir anlamındadır. Kur'an, kendisinden önceki kitapları doğrulayan bir kitaptır.(2)

Tüm evrenin kusursuz bir düzen içerisinde var olmasını sağlayan fizik yasaları, onları meydana getiren Allah'ın, kulları üzerindeki İlahi korumasına da en güzel delilleri oluştururlar.

Söz gelimi yer çekimi yasasını düşünelim. Bu çekim kuvveti daha zayıf olsaydı neler olurdu? Öncelikle hafif şeyler yeryüzünde sabit duramayacaktı. En ufak bir esintide yerden kalkan toz ve kum taneleri saatlerce havada uçuşacaktı. Yağmur damlalarının hızı çok yavaşlayacak, yere inmeden yeniden buharlaşacaklardı.

Örnek olarak verilebilecek bir başka yasa Newton'un kütlesel çekim kanunudur. Bu yasa dünyanın, ayın ve gezegenlerin yörüngelerinin içinde bulundukları hassas dengeyi açıklar. Bu dengede meydana gelebilecek en küçük bir bozulma, Dünya'nın ya hızla Güneş'e yaklaşıp sıcaktan kavrulmasına ya da Güneş'ten uzaklaşarak uzaya savrulmasına ve mutlak soğuklukta donmasına sebep olacaktır.

Peki cisimler ve yüzeyler arasında sürtünme kuvveti yaratılmamış bir Dünya nasıl olurdu? Kalem insanların ellerinden kayıp düşecek, kitaplar ve defterler masanın üzerinde kayacak, masa, döşeme üzerinde kayıp bir köşeye çarpacaktı; kısacası tüm cisimler, yanları bir yüzeye gelene kadar kayacak ve yuvarlanacaklardı. Sürtünmesiz bir Dünya'da tüm düğümler çözülecek, çiviler ve vidalar yerlerinden çıkacak, arabalarda fren tutmayacak, ses asla dinmeyip bir duvardan ötekine yankılanıp duracaktı....

Allah'ın canlıların korunmasına yönelik yarattığı özellikler, kuşkusuz sadece fizik yasaları ile sınırlı değildir. Buna bir başka örnek de insanın üzerinde bulunduğu yeryüzünün sağlam ve güvenlikli kılınmasıdır. Dünyanın merkezine doğru inildikçe ısı, her kilometrede 30°C artar. Ve çekirdekte bu ısı 4.500°C gibi inanılmaz bir yüksekliğe erişir. Yerin sadece 1 km aşağısındaki sıcaklığın 60°C'ye yakın olduğu düşünüldüğünde bunun ne kadar büyük bir tehlike olduğu açıkça görülmektedir. Halbuki tüm canlılar büyük bir güvenlik içinde, altlarında kaynayan magmadan habersizce yaşamlarını sürdürmektedirler.

Açıkça görüldüğü gibi Allah içinde bir ateş topu barındıran Dünya'nın yüzeyinde mükemmel bir düzen yaratmıştır. Hiçbir yer için en ufak bir başı boşluk söz konusu olmamaktadır. O, gökleri ve yeri kontrol altında tutmakta, kainattaki tüm canlıları bildikleri veya bilmedikleri büyük tehlikelere karşı her an korumaktadır. İnsanı ise daha cenin halindeyken savunması sağlam olan bir yere yerleştirerek korumaya almıştır.

Görüyoruz ki insanların çoğunluğunun doğal karşıladığı pek çok özellik asıl olarak Allah'ın kullarına olan merhametine ve İlahi korumasına işaret eder. Çünkü düzeni ve birliği sağlayan yüzlerce fizik yasasının şu an oldukları şekilleriyle var olmaları için hiçbir zorlayıcı neden yoktur. Allah koruyucuların en hayırlısıdır. (4)


"El Müheymin" Her kim bunu yazıp üzerinde bulundurursa bütn malı ve rızkı Hak tealanın hıfzında ve emanında olur. Yine demişleerdir ki, bir kimse gusül eyleyip bu ismi 100 kere okusa o kimsenin dışı parlak ve nurlu olur. (3)



Kaynaklar:
1) Haşr, 23 - Al-Hashr, 23 (The Gathering)
2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
4) Allah'ın İsimleri,© 2005 Harun Yahya
5) Islam City
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 01:59

http://www.nihathatipoglu.com/images...a/el-aziz1.jpg


Aziz : Üstün, kuvvetli, güçlü, şerefli, mağlup edilmesi mümkün olmayan, galip olan

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"..O, üstün ve güçlü olandir, hüküm ve hikmet sahibidir."(1)

Kur'an-ı Kerim'de doksanbir yerde geçmektedir. Fakat hiç bir yerde tek başına zikredilmemiş; daima Esma-i Hüsna'dan diğer bir isimle beraber varid olmuştur.

Allah'ın 'Aziz' sıfatı, O'nun hiçbir zaman mağlup edilemeyeceğini, her zaman galip olanın Kendisi olduğunu ifade eder. Allah kainatta mutlak kuvvet sahibidir ve O'ndan üstün hiçbir güç yoktur.

Kainattaki tüm düzeni, insanların sırrını kavramaya güç yetiremedikleri veya yeni yeni keşfedebildikleri her türlü kanunu yaratan Allah'tır. Bunun yanı sıra yeryüzünde bulunan her canlıyı yaratan da O'dur. Allah'ın kainatta kendini gösteren sonsuz gücü ve kudreti karşısında, yarattıklarının acizliği ise apaçıktır. Yarattığı tüm varlıklar ancak O'nun emriyle hareket edebilmekte, yaşamlarını sürdürebilmekte, belirli bir düzen içinde var olabilmektedirler.

Kuşkusuz bu acizlik yeryüzüne hakim olduğunu zanneden insan için de geçerlidir. Bir insan ne kadar güçlü, zengin ve itibar sahibi olsa da, Allah karşısında acizdir, güçsüzdür. Ne malı, ne parası, ne de ona itibar eden insanların sayısı, onu Allah'ın azabına karşı koruyamaz. Ancak Allah'a teslim olan, O'nun emirlerine uygun yaşayan, rızasını kazanmaya çalışanlar hariç.(2)

O hiç bir şekilde ve surette asla yenilgiye uğramayan, her şeye gücü yetendir.

O, haksızlık yapılamayacak kadar güçlüdür.

O en üstündür, en yücedir, şeref ve izzet sahibidir.

Gayet izzetli, onurlu ve şanlıdır. Hiçbir şekilde mağlup edilmez, her işinde gâlibdir. Yahut eşi benzeri yoktur ve gayet yüksektir. Yani . "Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır." (İhlâs, 112/4) âyetinde ifade edildiği gibidir. Yahut dilediğini yapan yani (Hûd, 11/108). Bununla beraber alçaklığı, ahlâksızlığı, küfür, zulüm, fesad, isyan ve küfran gibi fenalıkları sevmez.

O'nun gücünü bilmek, O'nu hatırdan çıkartmamak, günahlardan uzaklaşmayı, yararlı işlerle meşgul olmayı sağlar. Mutlak Hâkimin Allah'tır. Sevk ve idare O'nun elindedir. O'nun koruma ve himayesi olmadan korunulamaz. O'nun yardımı olmadan başarılı olunamaz. Acizliğini samimiyetle kabul etmek, Allah'ın izzetini müşahede etmeyi sağlar.

"Yâ Âzizü" Her kim bu ismi kırk gün sabah namazından sonra 40 kere okursa Cenab-ı Hak hazretleri onu hiç kimseye muhtaç eylemez. (4)



Kaynaklar:
1) İbrahim,4
2) Allah'ın İsimleri,© 2005 Harun Yahya
3) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985
4) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
5) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 01:59

http://www.nihathatipoglu.com/images...el-cebbar1.jpg


Cebbar : Dilediğini zorla yaptıran, ulaşılmaz, azametli, ihtiyaçları gideren, işleri düzelten, derman veren

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'dır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir."(1)

Allah Teâlâ dertlere derman veren, kırılanları onaran, yoksulları zengin eden, perişanlıkları yoluna koyup düzelten en yüce zâttır.

Allah Teâlâ birçok fiilde insana irade vermiş ve hür yaratmış olmakla beraber bütün isteklerini yerine getirmeye mecbur değildir. Dilerse, dilediği anda iradelerini yok eder. Nitekim bir hadiste "Allah Teâlâ kaza ve kaderini yerine getirmeyi istediği vakit, akıl sahiplerinin akıllarını gideriverir ki, kaza ve kaderi onlarda yerine gelsin. Emri yerine gelince de akıllarını onlara geri verir. Böylece de pişmanlık başlar." buyurulmuştur. Dilerse onların akıl ve iradelerini yok etmemekle beraber isteklerinin aksine kendi hüküm ve iradesini zorla üzerlerinde icra eder. Nitekim Allah'tan korkmayan, emirlerine karşı gelmek isteyen âsiler, azaba ve cezaya yanaşmak istemedikleri halde, vakti gelince cezalarını çekmeye mecbur olurlar. Hâsılı Allah Teâlâ'nın mutlak iradesi altında mağlub ve mecbur olmayacak hiçbir şey tasavvur olunamaz.

Ey Cebbar olan Allah'ım! Seni tanıyan birinin, herhangi bir iş için başkasından yardım dilemesine şaşarım. Seni tanıyan birinin, senden başka birisine yönelmesine şaşarım. (3)

İhlasla "Yâ Cebbar diye bir müslüman bu isme devam etse, herkes tarafından sevilir, insan ve şeytanın şerrinden emin olur. (4)



Kaynaklar:
1) Haşr, 23 - Al-Hashr, 23
2) Elmalı Tefsiri, Haşr Suresi, 23. Ayet
3) Tefsiru'l Kurtubi, 10/6771
4) Yüce Allah' (c.c) ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
6) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 01:59

http://www.nihathatipoglu.com/images...utekebbir1.jpg


Mütekebbir : Büyüklük ve ululukta tek olan, her şeyde ve her hadisede büyüklüğünü gösteren

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, O'ndan başka İlah yoktur. Meliktir; Kuddûstur; Selam'dır; Mü'mindir; Müheymindir; Azizdir; Cebbardır; Mütekebbirdir. Allah, (müşriklerin) şirk koştuklarından çok Yücedir."(1)

Kudsi bir hadiste Allah şöyle buyurmuştur: Büyüklük ridam (dış elbise), yücelik ise izarımdır (iç elbise). Bu ikisinden biri üzerinde benimle çekişeni ateşe atarım." Bu durum büyüklük ve yüceliğin Allah'ın kemal sıfatlarından olduğunu ortaya koymaktadır. Diğer varlıkların bu sıfatlara sahip olduklarını iddia etmeleri gerçek dışıdır. Böyle bir iddia onların eksikliğini ve haddi aştıklarını gösterir. (Gazali, 2)


Allah büyüklüğünü ve kudretini Kuran'da verdiği örneklerle anlatır. Bu örneklerden bir tanesi Hz. Musa'nın Allah'ı görmek istemesidir. Hz. Musa Allah'ı görmek istemiş, bu yüzden de O'na seslenerek; "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" demiştir. Bunun üzerine Allah, "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de Beni göreceksin." diye cevap verir. Allah dağa tecelli edince onu paramparça eder ve Hz. Musa bayılarak yere düşer. Kendine geldiğinde ilk söylediği ise "Sen ne Yücesin (Rabbim)" (Araf Suresi, 143) olur.

Hz.İbrahim ise ayetlerde haber verildiğine göre, "Rabbim, bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demiştir. Bunun üzerine Allah, "Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır, sonra onları (parçalayıp) her bir parçasını bir dağın üzerine bırak, sonra da onları çağır. Sana koşarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir" (Bakara Suresi, 260) şeklinde cevap verir. Böylece Allah ona büyüklüğünün bir delilini daha gösterir.

Allah, Hz.Lut'a da sabah vakti kavminden iman etmiş kişilerle birlikte çıkmasını ve kavmini terk ederken arkasına bile bakmamasını söyler. Sabah vaktinde ise Hz. Lut'u ve yakınlarını kurtararak inkarcı kavmi büyük bir azapla helak eder.

Ateşe atılan Hz.İbrahim'e ise ateşi esenlik kılmıştır. Hz.İsa'nın eliyle ölüleri diriltmiş, kör olanları iyileştirmiştir. Denizi yararak Firavun'u ve ordularını suda boğmuştur. Böylece Allah insanlara her olayda büyüklüğünü ve sonsuz gücünün tecellilerinden bazılarını açıkça göstermiştir.

Allah her an, her yerde ve her olayda büyüklüğünü ve kudretini açıkça gösterir. Dünya hayatına ve hırslarına dalan insanların üzerine sabah vakti bir kasırga gönderir. Onların oturdukları şehrin altını üstün çevirir ve bir daha oturulamayacak hale getirir. Mallarını, mülklerini ve sahip oldukları herşeyi ellerinden alır.

Bir şehri yalnızca yağmur yağdırarak suların içine gömer, birkaç saniye süren bir depremle bir kenti haritadan siler. O'nun azabıyla hareket eden yer, gök, rüzgar ve yağmur uğradıkları şehre görülmemiş bir helak getirirler. O şehrin halkı da Allah'ın sarsılmaz gücüne, büyük bir yıkımla şahit olur.

Kuşkusuz Allah Mütekebbirdir. O'nun gücü ve kudreti karşısında, yeryüzünde büyüklenebilecek kimse yoktur; O, önünde secde edilecek tek makamdır.(3)

Müslüman, sevap elde etmek ve cezadan kurtulmak için değil, sadece Hak için hakka ibadet etmelidir. Aksi halde yaradılmış olan bir şeyi amaç edinmiş ve buna ulaşmak için hakkı aracı yapmış olur. Oysa Hak ve doğru oaln bu değildir. Hiçbir karşılık beklemeden yalnız Hak için hakka ibadet etmek, bütün durumlarda Allah'ı yüceltmeyi, büyüklüğüne içtenlikle saygı duymayı, adi ve alçak olan bütün şeylerden uzak durmayı gerektirir.(2)

"Yâ Mütekebbir" Bir kimse karısıyla beraber olmadan önce 10 kere bu ismi okusa ve ondan sonra onunla beraber olsa ona Hak teala hazretleri salih bir zürriyet verir.(4)



Kaynaklar:
1) Haşr, 23 - Al-Hashr, 23
2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) Allah'ın İsimleri,© 2005 Harun Yahya
4) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
5) Islam City
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 01:59

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-halik1.jpg


Hâlık : Yaratıcı

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir başka Yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorsunuz?"(1)

İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı'dır, öyleyse O'na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir."(2)

Allahu Teâlâ her şeyin Halikidir ve bu O'nun subuti sıfatlarındandır. O'ndan başkası için bu sıfat kullanılamaz. Yaratma, örneksiz var etmektir. Allah Teâla yaratan, O'nun dışında her şey yaratılandır. Her şey O'nun emrinde ve hizmetindedir. O'ndan başka bir yaratıcı yoktur. Bütün her şey, gökler, yer, ikisi arasında ve içinde bulunanlar, bunların hareketleri, kımıltıları, rızıkları, ecelleri, sözleri, ve fiilleri yaratılmıştır. Bunların tek yaratıcısı Hz.Allah'tır.Bütün varlıklar sonradan yaratılmış ve yoktan var edilmiştir. Her şey O'ndan başladı ve yine O'nda son bulacaktır.(3)

Yaratıklara nisbet edilen hiçbir sanat, Allah Teâlâ'nın takdir buyurduğu keşf ve icad mahiyyetinden ileri geçemez. Çünkü mahluk, fiilerinin ayrıntısını takdir edemez ve bir atom bile yapamaz. Böyle bir yaratma sonsuz ilim ve kudrete bağlıdır. Mahluk ise bundan ancak sınırlı kısmını elde edebilir. Herşeyi tam anlamıyla takdir ve icad ederek yaratan Ancak Allah Teâlâ'dır.

Bir arı kovanındaki tüm arılar görevlerini eksiksiz yerine getirirler. İşçi arılar kovanın yapımında çalışır, kovanı havalandırarak derecesini hep sabit tutarlar, kovana çiçeklerden topladıkları besinleri getirirler. Kraliçe arı ise kovanın içinde sabit kalarak soyun devamını sağlar. Bir sivrisinek yumurtadan çıktığında erişkin haline hiç benzemez. Sivrisinek larvası gelişimini tamamlayana kadar 4 defa deri değiştirir. Pupa döneminin sonuna doğru derisi açılır ve erişkin sivrisinek pupanın içinden suya hiç değmeden çıkar.

Yukarıda bahsettiğimiz canlılar yeryüzünde yaşayan sayısız canlıdan yalnızca iki tanesidir. Fakat doğumlarını, yaşamlarını ve ölümlerini diğer canlılar gibi Allah belirlemiştir. Bu canlılar, yaratıldıkları andan itibaren Allah'ın tespit ettiği, uygun gördüğü ve emrettiği şekilde yaşamlarını sürdürürler. Kesinlikle Allah'ın kendileri için takdir ettiği görevin dışına çıkmazlar. Çöllerde +50 derecede yaşayan kertenkeleler de, kutuplarda -50 derecede yaşayan penguenler de, denizin binlerce metre altında yaşayan süngerler de aynı durumdadır. Hepsi hayatları boyunca Allah'ın tespit ettiği şekilde yaşarlar. Onlardan önceki nesiller de aynı şekilde yaşamıştır, sonraki nesiller de aynı şekilde yaşayacaklardır. Çünkü Allah canlıların hepsi için bir yaşam biçimi seçmiştir.

Sonuç olarak kainattaki hiçbir canlının kendi yaşam biçimini tayin etme hakkı yoktur. Tüm canlıları Allah yaratmış ve bu şekilde yaşamalarını takdir etmiştir. Onlar da kayıtsız şartsız bu hükme boyun eğmişlerdir.

İnsan da kainatın küçük bir parçasıdır. Allah insanı bir damla sudan yaratmış, ve bir yaşam biçimi takdir etmiştir. Hiçbir insan kendi kararıyla yaşam süresini belirleyemez, yaşlanmayı ve ölümü durduramaz, acizliklerinden kurtulamaz. Tüm bunları belirleyen, dilediği şekilde yönlendiren Allah'tır.(4)

Allah'ın gücünün benzersizliği ve herşeyi hakimiyeti altında tuttuğu ayetlerde şöyle haber verilir:


Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yaratandır. O'nun nasıl bir çocuğu olabilir? O'nun bir eşi (zevcesi) yoktur. O, herşeyi yaratmıştır. O, herşeyi bilendir.(5)

De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır."(6)

Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz."(7)


"Yâ Hâlik" Bir kimse bu ismi gece okusa Hak sübhanehu ve teala hazretleri bir melek yaratır. Bu melek de kıyamet gününe kadar ibadet eder ve sevabı o kimsenin olur.(8)

Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Hâlik" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder."(8)



Kaynaklar:
1) Fatır, 3 - Fatır, 3 (The Originator of Creation)
2) En'am 102, - Al-An'am,102 (The Cattle)
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
4) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 01:59

http://www.nihathatipoglu.com/images...a/el-bari1.jpg


Bâri : Yaratan, kusursuzca var eden

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, Yaratan'dır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (1)

Yaşadığımız evren ile ilgili herşeyde bir denge ve ahenge rastlarız. Özellikle bilim alanında yeni gelişmeler kaydedilip bugüne kadar bilinmeyen pek çok detay ortaya çıktıkça, bu denge ve ahenk daha da netleşmektedir. Görünen odur ki, kainat üzerinde var olan her sistem üstün bir aklın tasarımıdır. Bu üstün aklın sahibi, herşeyi hayranlık uyandırıcı bir düzen içinde var etmiştir. Kainattaki her cisim, yeryüzünde yaşayan milyarlarca canlı müthiş bir ahenk içinde varlıklarını sürdürürler. Doğadaki düzen hiçbir şekilde bozulmaz ve milyonlarca yıldır son derece istikrarlı bir şekilde devam eder.

Yalnızca dünya üzerindeki yaşamı incelediğimizde bile hayranlık uyandırıcı pek çok detayla karşılaşırız. Etrafımız, farkında olduğumuz veya olmadığımız, sayısız yaratılış delili ile doludur. Örneğin, havadaki gazların karışımı tüm canlıların yaşamlarını sürdürebilmesi için en elverişli şekilde oranlanmıştır. İnsanlar ve hayvanlar yaşayabilmek için oksijen alır ve karbondioksit verirler. Ancak bu işlem sürekli devam ettiği halde havadaki oksijen miktarı azalıp, karbondioksit miktarı artarak mevcut dengeyi bozmaz. Çünkü bu noktada çok ince bir düzen var edilmiştir; insanların ve hayvanların tersine bitkiler, yaşamlarını sürdürürken karbondioksit alır ve oksijen verirler. Dolayısıyla insanların ve hayvanların tükettiği oksijen, bitkiler vasıtasıyla tekrar üretilir ve dünyadaki denge korunur.

Kuşkusuz bu örnek dünya üzerinde görebileceğimiz yaratılış delillerinden yalnızca bir tanesidir. Gerek mikro gerekse makro alem incelendiğinde bunun gibi sayısız örnekle karşılaşmak mümkündür. Eğer kainat ve dolayısıyla dünya üzerindeki canlılık varlığını sürdürebiliyorsa, bu, üstün akıl sahibi, herşeyin Yaratıcısı olan Rabbimiz'in 'herşeyi birbirine uygun olarak yaratması' ile mümkün olmaktadır. (2)

Bâri'dir. Yani öyle temiz yaratıcı ki yarattıklarını temiz ve sağlam bir nizam üzere seçip düzenleyerek ve tamamlayarak birbirinden farklı özelliklerle yaratır. Râzi der ki: "Bâri ismi, yaratan ve icad eden gibi olmakla beraber cisimlerin yaratılması mânâsını ifade eder. Onun için halka "berriyye" denilir de, renk ve tad gibi başka bir cevherle meydana gelen hususlara denilmez." "Allah'ın yarattığı şeylerin şerrinden O'nun kelimelerinin hepsine sığınırım." gibi bazı dualarda zikredilen "halaka", "zeree" ve "beree" fiillerine nazaran "bâri" ismi yaratılışın tekâmül mertebelerindeki icadları ifade eder. (3)

Bâri ismini bilmenin faydaları nelerdir?

Allah'ın yaratıcı olduğunu kabul etmek, O'nun aynı zamanda Bâri olduğunu da kabul etmektir. Allah'ın yaratıcı ve Bâri olduğunu kabul eden, kendisinini daima bir halden bir hale geçtiğini ve sonuçta bu varlığının mutlaka son bulacağına inanır. Bu inanç ona, Allah'a tam bir teslimiyetle teslim olmasını sağlar. Olayların gerçek yaratıcısının Allah olduğunu bilen kimse, meydana gelen olaylardan derinden etkilenmez, kalbini derin üzüntüler sarmaz, sırlarının bilinmesinden korkmaz. O'nun yasaklarından şiddetle kaçınır ve daima O'na sığınarak korunur.Bu ismi bilen, her şeyin Allah elinde olduğunu ve O'nun emriyle gerçekleştiini bilir. O'ndan başka yaratıcının olmadığını anlar. O'nun bütün emir ve yasaklarını samimiyetle uygular. (4)

Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Hâlik" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder." (7)



Kaynaklar:
1) Haşr, 24 - Al-Hashr, 24 (The Gathering)
2) Allah'ın İsimleri,© 2005 Harun Yahya
3) Elmalı Tefsiri, Haşr, 24
4) Esma-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Islam City
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985
7) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001

Bilal Baştan 04-06-2011 01:59

http://www.nihathatipoglu.com/images...-musavvir1.jpg


Musavvir : Tasvir eden, herşeye şekil ve suret veren

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O Allah ki, Yaratan'dır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir." (1)

Dünya üstünde yüz binlerce farklı türde canlı yaşar. Bu türlerin hepsi birbirlerinden tamamen farklı görünüşlere ve olağanüstü özelliklere sahiptir.

Mesela bir kelebeğin kanatlarındaki kusursuz simetriyi ele alalım. Her bir kanadın üstü türlü şekiller ve etkileyici renklerle bezenmiştir. Bu şekiller ve renkler ne kadar karışık olurlarsa olsunlar, kanatlardaki benzersiz simetri asla bozulmaz. Öyle ki bütün kelebekler, bir ressamın fırçasından çıkmış gibi, göz zevkine hitap eden bir güzellik oluştururlar. Bu güzellikte tecelli eden aklın bir kaynağı olduğu açıktır. Zira basitçe çizilmiş bir resmin dahi bir ressamı vardır ve resmin kendi başına ortaya çıkması mümkün değildir. O halde kimse, böylesine kusursuz yaratılmış ve bir sanat eseri kadar estetik olan böyle bir canlı için tesadüfen var olmuş diyemez. Bunların tümünü yaratan, tasarlayan, meydana getiren, bütün kainatın Rabbi olan Allah'tır.

İnsanı yaratan, bedeninin dışındaki ve içindeki tüm sistemleri son derece mükemmel bir şekilde tasarlayan Allah, bu kompleks yapıdaki her noktada üstün yaratmasını ve izzetini göstermektedir. Örneğin insan bedeninin çatısını oluşturan iskelet başlıbaşına bir mühendislik harikasıdır. Vücudun yapısal destek sistemidir ve beyin, kalp, akciğer gibi hayati organların korunmasını sağlar, iç organlara destek olur. İnsan vücuduna, hiçbir yapay makina tarafından taklit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti verir. Dahası kemik dokusu çoğu kimsenin zannettiği gibi cansız değildir. Vücudun ihtiyacına göre kalsiyum, fosfat vb. mineralleri depo eder veya daha önceden depo ettiklerini vücuda verir. Bütün bunların yanı sıra kırmızı kan hücrelerinin üretimi de kemikler tarafından yapılır. Ve bu bahsedilen çok fonksiyonlu sistem, insan bedenindeki onlarca mükemmel sistemden yalnızca bir tanesidir.

İşte bunların hepsini eşsiz bir dizayn ile yaratmış olan ve hala yaratmaya devam eden Allah kudretinin tecellilerini bizlere sürekli göstermektedir. (2)

Musavvir, bir şeyi dilediği zaman ona sadece: "ol" der, o da istediği şekil ve biçimde oluverir. "Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Dilediği bir surette seni tertip etti." (8) Bu yüzden musavvir, yaratmak istediğini istediği şekil ve biçim üzere yaratandır.

Musavvir, organları birbiriyle uyumlu halde yaratan ve onlara dilediği biçimi veren anlamına da gelir. Allah, insanı en güzel bir şekilde yarattığını bize şöyle haber verir: "Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık."(9)

Çocuğu olmayan bir kadın, yedi gün oruç tutup iftar vaktinde "Yâ Musavvir, Ya Bari, Ya Hâlik" isimlerini su üzerine 21 kere okuyup üfürse ve o sudan iftar eylese Cenab-ı hak bu isimlerin hürmetine makbul bir çocuk ihsan eder."(7)



Kaynaklar:
1) Haşr, 24 - Al-Hashr, 24 (The Gathering)
2) Allah'ın İsimleri,© 2005 Harun Yahya
3) Elmalı Tefsiri, Haşr, 24
4) Esma-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Islam City
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985
7) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
8) Infitar, 8
9) Tin, 4

Bilal Baştan 04-06-2011 02:00

http://www.nihathatipoglu.com/images...el-gaffar1.jpg


Gaffar : Günahları tekrar tekrar, çokça bağışlayan

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." (1)

"Gerçekten ben, tevbe eden, inanan, salih amellerde bulunup sonra da doğru yola erişen kimseyi şüphesiz bağışlayıcıyım." (2)

"De ki: "Ey kendilerine kötülük edip aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin. Doğrusu Allah günahların hepsini bağışlar. Çünkü O, bağışlayandır, merhametlidir." " (3)

Günahları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günahlarını pek çok bağışlayan.

Gaffar, kulların günahlarını örtmede mübalağa edendir. Öyle ki, bu günahları ne dünyada ne de ahirette ortaya çıkarmaz.

Mümin, tövbe ve mağfiret ile ilgili olarak daima korku ile ümid arasında bulunmalıdır.

Müslüman, ne kadar ibadet ederse etsin, Allah'ın azabından güven içersinde olamaz; ne kadar günahkar olursa olsun Allah'ın mağfiretinden ve bağışlamasından ümidini kesemez. Bundan dolayıdırki; vitir namazının son rekatında okunması vacib olan kunut duaları sonunda "Ya Rabb; rahmetini umar, azabından korkarız" diye dua edilmektedir.

"Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin." (3) Bu âyetin, Kur'ân'da en ümitli âyet olduğu söylenir. Bununla beraber dikkat edilmesi gerekir ki, bu ümit, günaha teşvik için değil, en günahkar kimseleri bile bir an önce tevbe edip Allah'a yönelmeye teşvik için olduğu hemen peşinden gelen iki âyetten açıkça anlaşılmaktadır. (4)

Yüce Allah, bu dünyada güzellikleri ortaya çıkaran, çirkinlikleri ve günahları örten, ahirette ise bu çirkinlikleri cezalandırmaktan vazgeçip onları bağışlayandır.

Hz.Ebu Hüreyre (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v) Rabbinden naklen buyururlar ki:

"Bir kul günah işledi ve:
"Ya Rabbi günahımı affet!" dedi.

Hak Teâla da:
"Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.
"Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve:
"Ey Rabbim günahımı affet!" der.

Alllah Teâla Hazretleri de:
"Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır.
"Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve:
"Ey Rabbim beni affeyle!" der.

Allah Teâla da:
"Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muâhaze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu." (5)



Kaynaklar:
1) Hacc, 60
2) Taha, 82
3) Zümer, 53
4) Elmalı Tefsiri, Zümer Suresi
5) Buhari

Bilal Baştan 04-06-2011 02:00

http://www.nihathatipoglu.com/images...el-kahhar1.jpg


Kahhâr : İsyankarları kahreden, hiç bir şekilde mağlub edilemeyen, üstün gelinemeyen

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O, kulları üzerinde kahredici olandır.O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır." (1)

"...De ki: 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır.' " (2)

Mülkün, üstünlüğün, güç ve kuvvetin tamamı tek ve kahhâr olan Allah'a aittir. O'nun dışındaki her şey, mağlub ve yeniktir. Zalim ve zorbaların belini kıran, isyankar ve haddi aşanların boyunlarını büken, dünyadaki emellerine kavuşmalarına mani olan Allah'tır. Varlıların dilek ve istekleri dahil O'nun dilemesi altındadır. Yüce Allah buyuruyor:

"Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz. Gerçekten Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir" (3)

Müslüman, gücü yettiğince Allah düşmanlarını mağlup etmeye ve onlara üstünlük sağlamaya çalışmalıdır.

Allah'tan yüz çevirip başkasına dayanan mutlaka mağlup olacak, şeytanın elinde birer oyuncak olacaklardır.

Allah insanlardan nasıl sıkıntıyı giderme gücüne ve onların kalplerine ferahlık vermeye kadirse, onları büyük bir azapla kahretmeye de kadirdir. Kuran'da Allah'ın Kendi Katından gönderdiği azaplarla helak olmuş kavimlerden örnekler verilir. Bu insanlar hak dinden yüz çevirdikleri ve Allah'a baş kaldırdıkları için sabah vakti, hiç şuurunda değillerken, üzerlerinde dolaşan büyük bir felaketle yok edilmişlerdir. Allah inkar eden toplulukların üzerine evlerini yerinden söken kasırgalar göndermiş, üzerlerine balçıktan taşlar yağdırmıştır. Uyardığı insanların üzerine onların içinde oturdukları şehirleri yerle bir eden sağanaklar isabet ettirmiştir. Toprağın altını üstüne getiren depremleri üstlerine göndermiş, tek bir çığlıkla hepsini yerin dibine geçirmiştir. Açıkça görüldüğü gibi Allah'ın bir insanı kahretmesi hiçbir şeyle kıyaslanamaz.

Fakat bütün bu sayılanlar Allah'ın dünya hayatında insanlara tattırdığı acılardır. Ve onları yaptıklarından dolayı dünyada yaşarken kahretmesidir. Ama asıl olan, insanın cehennemde görülmemiş bir azapla kahredilmesidir. Allah'ın sonsuz rahmetine karşılık O'nun kadrini takdir edemeyen ve nankörlük eden insanlar ahirette cehennem azabıyla karşılaşacaklardır. Dünyada işledikleri suçların tam karşılığı ahirette kendilerine verilecektir.

Allah onları cehennemin en dar yerine attığında, inkarcılara daha önce hiç karşılaşmadıkları bir acı tattırır; cehennem ateşiyle yanan derilerini yenileriyle değiştirir ve onların üzerine ateşten duvarlar örer. Öyle ki insanın dünyada çektiği acılar cehennemde karşılaştıklarının yanında çok hafif kalır. Nitekim Kuran'da cehenneme giren insanların Allah'ın kendilerini öldürmesi ve azaptan kurtarması için yalvardıkları haber verilir. (4)

İhlasla "Yâ Kahhar" diye bir müslüman bu isme devam etse, düşmanlarına karşı galip gelir, şeytani ve nefsani duygulardan emin olur. (6)



Kaynaklar:
1) En'am,18 - Al An'am,18
2) Ra'd,16 - Ar-Ra'd,16
3) İnsan, 30
4) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
6) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
7) Islam City
8) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 02:00

http://www.nihathatipoglu.com/images...el-vehhab1.jpg


Vehhab : Karşılıksız veren, sonu gelmeyen bağışların sahibi.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Yoksa, güçlü ve üstün olan, karşılıksız bağışlayan Rabbinin hazineleri onların yanında mıdır?" (1)

Kullarına hiçbir karşılık gözetmeksizin tekrar tekrar ve çok çok bağışlarda bulunan.

Bu isim Allah hakkında, kapsamlı ve geniş bağışa; hiçbir karşılık beklemeksizin ve hiçbir amaç gütmeksiizin zorlanmadan daima vermek anlamına gelir. Oysa O'nun dışında bağışta bulunan herkesin dünyevi veya ührevi, er veya geç bir amacı ve çıkarı vardır. Bu yüzden mutlak hibe, yalnız Allah için geçerli olup, bu sıfatın O'ndan başkası için kullanılması doğru değildir. Zira hibeler dünyada ve ahirette hiçbir kesintiye uğramadan ve tükenmeden daima Allah'ın kullarına doğru akar. Allah'tan gelen hibeler, bu şekilde sonsuza dek artarak devam eder. Vehhâb ismii Allah'ın bütün fazlını, ihsanını, keremini, geniş mülkünü ve adaletini kapsar. (2)

Her müslüman Yüce Allah'ın gerçek hibe ve bağış sahibi olduğunu bilmeli, O'nun mutlak Vehhâb olduğuna inanmalıdır. Bu üstün niteliği kazanmaya çalışmalı, insanlara ve diğer varlılara dünyevi veya uhrevi bir karşılık beklemeksizin hibe ve bağışlarda bulunmalıdır.
Müslümanın kendisine vacib olmayan, yalnız Allah'ın rızasını kazanmak için yaptığı hayırlar ve iyilikler hibe sayılır.

Allah'ın sana hibe ettiklerinden sen de başkalarına hibe et..Allah'ın geçici olarak sana emanet ettiği şeylerde sakın cimrilik etme. Zira O, sen verdikçe sana daha fazla vereceğini vaat etmiştir. Cimrilik edip vermeyenin malını da yıkıma uğratacağını bildirmiştir.

Eğer Allah sana, kişileri yüksek derecelere çıkaran önemli bilgiler ve ilimler vermişse sen de hiçbir karşılık beklemeksizin bu bilgi ve ilimleri, ihtiyaç duyanlara öğretmelisin. Ancak gizli sırlar ve bilgileri ehli olmayanlara vermemeye dikkat etmelisin.

Büyük zatlar, bir kimse dua ettiği zaman 7 kere "Yâ Vehhâb" dese o kimsenin duasını Allah teala kabul eder, demişlerdir. Bir şey isteyen, düşman elinde bağlı kalan, rızkında darlık olan, ticaretinde ve kazancında çokluk ve kârlıllık olmayan veya seyrü sülûkünde her hangi bir fethi olmayan kimse üç gece veya yedi gece boyunca gece yarısı abdest alıp ve iki rekat namaz kılıp başını açarak ellerini havaya kaldırarak Yâ Vehhâb" dedikten sonra ihtiyacını Cenab-ı Hakk'a arzetse Allahü teala onun ihtiyacını karşılar, sıkıntısını giderir. (3)



Kaynaklar:
1) Sad, 9, Suad,9
2) Esma-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
4) Islam City
5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 02:01

http://www.nihathatipoglu.com/images...er-rezzak1.jpg


Rezzak : Rızık ihsan edici, tekrar tekrar, bol bol rızık veren.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Allah, diledigine hesapsiz rizik verir." (1)

"Kendi rızkını taşıyamayan nice canlı vardır ki onu ve sizi Allah rızıklandırır..." (2)

Beslenerek yaşamaları için bütün canlıların rızıklarını veren yalnız Allah Teala'dır. O'ndan başka rızık veren yoktur. Eğer Allah rızkı kulları için bolca yaysaydı, yeryüzünde taşkınlık yapar ve azarlardı. Allah kullarından dilediği kimsenin rızkını genişletir ve dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir. Kulun, her istediğini talep etmede helal yollardan hareket ettikten sonra, Rabbine müracaat etmesi lazımdır.

Kuluna karşı çok şefkatli ve merhametli olan Allah, insanları içinde sayılamayacak kadar çok nimetle dolu olan topraklarda yaşatır. Öyle ki insan toprağı ekip biçmeden bile toprak yemyeşil ürünler ve başaklar verir. İçinden sarı, kırmızı, yeşil, turuncu meyve ve sebzeler çıkar. Masmavi denizlerin içi ise yine binlerce çeşit ve lezzette balıklarla doludur. Bütün bunların yanında Allah insanlara hem yerdeki hayvanların etini, hem de gökteki kuşun etini yedirir, hayvanların içinden tertemiz süt çıkarır, arılara bal yaptırır... Bütün bunları insanlara Allah bağışlamaktadır. (3)

Tenbih: Kul, Allah'tan başkasından rızık beklememeli, bu konuda O'ndan başkasına dayanıp güvenmemelidir. Her müslüman, Allah'tan başka rızık veren birmutlak Rezzâk'ın olmadığını bilmelidir. Eğer başkası, geçinmesi için rızık veriyor görünsede gerçekte o, kendisine verileni vermektedir. O halde sen de Allah'ın sana rızık olarak verdiklerinden başkalarına ver ki, Allah sana daha fazlasını versin.

Muhtaç olduğun halde, aşırı düşkünlük göstererek rızık arama. bil ki düşkünlükle rızık aranan sana takdir edilen rızkını kesinlikle artırmaz. Sana ancak takdir edilen rızık ulaşır, fazlası değil. O halde kendini küçük düşürerek rızık aramaktan vazgeç, onurunu ve izzeti nefsini koru.(4)

Bir kimse sabah namazından önce evinin dört bir tarafına batıdan başlamak üzere "Yâ Rezzâkü" diye 200 kere okursa o eve fitne ve kötülük gelmez. (5)



Kaynaklar:
1) Bakara, 212
2) Ankebût, 60
3) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001

Bilal Baştan 04-06-2011 02:01

http://www.nihathatipoglu.com/images...el-fettah1.jpg


Fettâh : Hayır kapılarını açan, hüküm veren

Cenab-ı Hak buyuruyor:

" De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir."

Taraflar arasında hüküm veren; birine yardım edip zafere ulaştıran; hayır ve rahmet kapılarını açan O'dur.

Silah gücü, kelime cambazlığı ve basit mantık oyunlarıyla hakkı batıla karıştırıp, içine zehir, dışına şeker konmuş öldürücü imansızlık tuzaklarına yakalananlar gerçeği anlayamadan giderlerse, ahirette hak ile batılın arasını 'el-Fettâh' olan Rabbimiz açacak ve herkes gerçeği görecek, ama iş işten geçmiş olacak.

Çocuk ana rahminde iken çocuğa rızık kapısını açan, çocuk dünyaya gelince bir kapıyı kapayınca annenin göğüslerinden iki kapıyı açan. Göğüslerdeki iki kapı kapanınca acı-tatlı, yaş-kuru yiyeceklerden dört kapıyı açan O'dur.

Her müslüman, Allah'tan başka Hâkim olmadığına inanmalı ve O'nun hükmünden başka hüküm kabul etmemelidir.

Müslüman, kapalı olan her şeyi ancak Allah'ın açabileceğini bilmelidir. Kullarına rızık ve merhamet kapılarını açan, zor ve kitlenen işleri çözüp açan, hakkı görmeleri için kalplerini ve gözlerini açan, sıkıntı ve darlıktan sonra gönüllerini açıp ferahlık veren, anlaşılmayan kapalı her sorunu kolaylıkla açan O'dur.

Ey Allah'ın kalp kilitlerini açtığı ve kendi katından üzerine nurlar yağdırdığı kişi! Allah'ın kapılarını sana açtığı gibi sen de, ilim anahtarlarıyla cahil ve bilgisiz kimselerin kapalı kapılarını açve onalrın gönüllerini fethet.(2)

İhlasla "Yâ Fettâh" diye bir müslüman bu isme devam etse, bütün zor kapılar açılır, gönlünde büyük fetihler meydana gelir. (4)



Kaynaklar:
1) Sebe, 26
2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
4) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
5) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 02:03

http://www.nihathatipoglu.com/images...a/el-alim1.jpg


Alim : Her şeyi çok iyi bilen,hakkıyla bilen

Cenab-ı Hak buyuruyor:

".Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir." (1)

"Onlar bilmiyorlar mı ki, elbette Allah, onların gizli tuttuklarını da, fısıldaştıklarını da biliyor. Gerçekten Allah, gaybın bilgisine sahip olandır."(2)

"... Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (3)

Allah'ın bilgisine sınır yoktur. O her şeyi bilir.

Kur'an'da Allah'ın ilminin her şeyi kuşattığı ve O'nun herşeyi en ince detayları ile bildiğini belirten birçok âyet-i Ker'ime vardır.

Olmuşları olduğu gibi, olacakları da, olmuşlar kadar açık ve seçik bilir.

Hiç bir şey ilminin dışında değildir.

Yaratıklar, onun müsaade ettiği kadar bilgiye sahip olabilirler. Ötesini bilemezler. İnsanların bilgisi tam ve mutlak değildir; istikbali bilmekte tamamen acz içersindedirler. Oysa Allah'ın bilgisi mekanla kayıtlı olmadığı gibi zamanla da kayıtlı değildir.

Allah'ın kendi durumunu bildiğini bilen kimse içinde bulunduğu duruma sabreder, O'nun verdiklerine şükreder, çirkinlik ve yanlışlıklardan kaçınır.

Allah'ın Bilgisi İle Kulların Bilgisi arasındaki Farklar (4)

1- Allah'ın bilgisi bütün bilgileri kapsar. Kulların bilgisi ise son derece sınırlıdır.
2- Allah'ın bilgisi, bilgilerin değişmesi ile değişmez. Oysa kulların bilgisi böyle değildir.
3- O'nun bilgisi, duyular vasıtasıyla veya düşünce ile elde edilmemiştir.. Kulların bilgisi ise, duyularla veya düşünce ile elde edilir.
4- Allah'ın bilgisi, zorunlu olarak vardır ve asla kaybolmaz. Kulların bilgisi ise kaybolma riski taşır.
5- Allah'ın bilgileri birbirine mani olmaz ve meşgul etmez. Kulların bilgileri ise birbirine mani olabilir ve meşgul edebilir.
6- Allah'ın bilgisi sınırsız, kullarınki ise sınırlıdır.
7- Hiçbir şeyin bilgisi Allah'a gizli kalmaz.. O, açık ve gizli bütün şeyleri bilir. O'nun için gizli olan bir şey yoktur. Kulların bilgisi ise böyle değildir.

İhlasla "Yâ Alim" diye bir müslüman bu isme devam etse, maddi ve manevi ilim kapıları kendisi için açılır. (5)



Kaynaklar:
1) Tâ-Hâ- 7 - Ta-Ha, 7
2) Tevbe, 78 - At-Tauba,78
3) Enfal, 71 - Al -Anfal, 71
4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
7) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 02:03

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-kabid1.jpg


Kabid : Ruhları kabzeden, sıkan, darltan, rızkı belli ölçülerde veren

Bütün canlılara hayat veren, ölüm anında varlıkların ruhlarını kabzeden O'dur.Maddi yönden fakirleştiren ve daraltanında, zengin edip genişleten de Allah'dır. Zenginken fakir olanları, güçlü iken zayıf olanları, yüksek makamlardan düşenleri, bilginken bunayanları gördüğümüz gibi, fakirken zengin olanları, Mekke'de zayıf görüldüğü halde Mine'de güçlenenleri, Bilal-i Habeşi gibi kafirlerin kölesi iken mü'minlerin efendisi olanları, Yusuf (s.a.v.) gibi hapishaneden Mısır'a sultan olanları, Ümmi iken kıyamete kadar gelecek insanlara ilim öğreticisi olan Hz Muhammed'i yaratan O'dur.

Allah, dilediği kişinin imkanlarını artırarak şükredip etmeyeceğini, dilediğinin de imkanlarını daraltarak nankörlük edip etmeyeceğini dener. Dolayısıyla insanların sahip olduğu veya olamadığı şeyler kendileri için bir kazanç değildir. Bunlar sadece geçici dünya hayatını mı gerçek yurt olan ahireti mi istediklerini denemek için Allah'ın yarattığı imtihanlardır.

Eğer kişi bu gerçeğin farkına varmaz ve elindeki herşeyi kendisinin zannedip cimrilik yapar, Allah'ın dilediği şekilde harcamazsa o zaman Allah elindeki imkanları daraltabilir. Tam aksi olarak elindeki herşeyin kendisine Allah'ın rızasını kazanacak şekilde kullanılması için verildiğini bilen kişilerin de imkanlarını artırır, dünyada da ahirette de onlara en güzeliyle karşılık verir.

Bir kimse "Yâ Kâbid" ismini kırk gün kırk lokma üzerine yazıp yese o kimse açlık mihnetinden emin olur. (1)



Kaynaklar:
1) Allah'ın İsimleri,© 2005 Harun Yahya
2) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001

Bilal Baştan 04-06-2011 02:04

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-basit1.jpg


Bâsit : Ruhları bedenlere yerleştiren, genişleten, açan ve bolluk veren

Cenab-ı Hak buyuruyor

"Eğer Allah, kullari için rızkı (sınırsız) geniş tutup-yaysaydı, gerçekten yeryüzünde azarlardı. Ancak O, dilediği miktar ile indirir. Çünkü O, kullarından haberi olandır, görendir." (1)

Dilediği kullarının rızkını genişleten veya ruhlarını cesetlere yayan anlamına gelir.

Allah, Kendisi'ne iman eden, kalpten itaat eden kişilere dünyada maddi ve manevi bolluk, genişlik verir. Onların önündeki zorlukları açar. İman edenler karşılaştıkları her türlü zorlukta, sıkıntıda ve hastalıkta yalnızca Allah'a sığınırlar ve O'nu vekil edinirler. Bunun bir karşılığı olarak Allah inkar edenlerin işlerini zorlaştırırken, müminlerin işlerini kolaylaştırır. (3)

O istediği kulundan ihsan ettiği serveti evlad, hayat zevkini, gönül ferahlığını alıverir, istediği kulunada yepyeni bir hayat, neşe ve rızk bolluğu verir. Rızık, fakir ve zengin herkese ulaştırılır. Allah, rızkın insanlar arasında eşit olmamasında derin ibretler bulunduğunu da beyan buyurmuşturBolluk ve genişliğin en büyüğü, Allah'ın kalplere merhametini yaymasıdır. (4)

Tenbih: Kulun Bâsit ismini kendisine rehber edinerek ihtiyaç içinde olan her insana hatta canlıya iyilikte bulunması gerekir. Her müslümanın Allah'tan başka rızıkları genişleten ve daraltan kimsenin olmadığına içtenlikle inanması gerekir. Kalpleri huzura kavuşturan, dilleri ve diğer bütün organları kötülklerden arındıran, sahiplerini mutlu edenyine O'dur. (5)

Bir kimse "Yâ Bâsit" ismini

Seher vaktinde elini yukarı kaldırıp 10 kere okuyup elini yüzüne sürse hiç bir kimseye muhtaç olmaz. (2)

Bu ismi şerifin 72 defa kıraatı insanın kalbinden gam ve kasveti giderir. Yerine neşe getirir. (6)



Kaynaklar:
1) Şura, 27
2) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
3) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
4) Kurtubi, 1/360-361
5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
6) Esma'ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005 , Mütercim'in notu, 229
Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 02:04

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-hafid1.jpg


Hâfid : Aşağıya indiren, alçaltan, değerini azaltan.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O aşağılatıcı, yücelticidir." (1)

Allah, bu dünyada ve ahirette mü'min kullarını yükselten, inkarcı ve münafıkları da alçaltandır.Allah, dilediği kulunu indirir, dildiğini de yükseltir. Kulların yükselmesi, alçalması, zenginleşmesi ve yoksullaşması Allah'ın elindedir.

Bil ki, asıl alçaltılmış kimse; ilâhi başarı ve yardımdan yoksun bırakılandır. Başarısızlık ve ümitsizlik içinde bulunan, nefsinin isteklerine yenilen, Rabb'inden bir iyilik görmeyen, kalbinde Rabb'ine dönme gücü bulmayan, dualarına güvenme hissini kalbinde duymayan kimsedir. Bu kimse terkedilmişlikle ödüllendirilmiştir. Daima meşgul ve sıkıntı içindedir. (2)

Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor: "Yüce Allah, bu kitapla nice milletleri yükseltir, niceleri de alçaltır. (3)

Dilediğini, kendince bilinen bir hikmet ile bir şekilde alçaltan, özellikle suçlu olanları sonunda mutlaka buna maruz bırakan O'dur. Kendisini tanımayan; emir ve yasaklarını dinlemeyen; yasaklarına açıkça karşı gelen, asi, hain, ve mütekebbirler, müstehak oldukları için nihayet alçaltırlar. Sebep bizzat kendileridir; haklarında Allah'ın geçerli kanunu işlemiş ve suçu oldukları için buna muhatap olmuşlardır.
Her insan belirli bir zeka düzeyi, görme, düşünme ve düşündüklerinden çıkarım yapma kabiliyetine sahiptir. Örneğin kendi bedeninin işleyişindeki kusursuzluğa baktığında detaylı bir yaratılış görecektir. Bu yaratılışın detaylarındaki akıl alametlerini düşündüğünde, bütün bunları bir planlayan, tasarlayan ve var eden olduğunun bilincine varabilir.

Ancak kuşkusuz bu sayılanlar sahip oldukları yetenekleri kullanan kişiler için geçerlidir. Bir de karşılaştıkları olaylar üzerinde hiç düşünmeyen insanlar vardır ki bunlar, yeryüzündeki insanların çoğunluğunu oluştururlar. Bu insanlar dünyaya gelir, büyür, herkes gibi sıradan bir hayat geçirir ve ölürler. Oysa Allah Kuran'da düşünüp öğüt alanları övmüş, diğerlerini ise aşağılık kılacağını bildirmiştir.

Düşünüp öğüt alanlar Allah'ın yücelttiği kişilerdir. Bu kişiler Allah'a kul olmanın gereklerini tam olarak yerine getirirler ve bu yönleriyle diğerlerinden tamamen ayrılırlar. Diğer grup (düşünmeyen insanlar) ise, insani yeteneklere sahip olmalarına rağmen bunları kullanmaz ve basit bir yaşam sürdürürler. Bir nevi hayvan gibi, fiziki ihtiyaçlarını gidermeye yönelik bir yaşamı seçerler. İşte bu insanlar da, Allah'ın yarattığı ancak vicdanlarını kullanmadıkları, düşünmedikleri ve sıradan bir ömrü seçtikleri için alçalttığı kişilerdir. (4)

Tenbih: Eğer iktidar sahibi ise;Cahil, tembel, gafil insanlara asla önem vermemeli ve onları yanından uzaklaştırmalıdır. Halka zulmeden, haksızlık yapan, alenen günah işleyen kimselere engel olmalıdır. aynı şekilde bid'atlere bulaşan kimselere de mani olmalı, onlara değer vermemeli ve kendisinden uzak tutmalıdır. Eğer iktidar sahibi değilse, Allah'ın kendisinden uzaklaştırıp, alçalttığı kimselerden de uzak durmalıdır. Eğer buna gücü yetmiyorsa, Allah'ın yükselttiklerini sevmeli, alçalttıklarından da nefret etmelidir. Çünkü Allah için sevmek veya nefret etmek, imanın bir gereğidir. (2)

Bir kimse üç gün oruç tutup dördüncü gün bir mecliste "Yâ Hâfid" ismini 70.000 kere okusa Hak sübhanehü ve teala o kimseyi düşmanın şerrinden korur. (5)



Kaynaklar:
1) Vakia,Al-Waqia (The Event), 3
2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) Müslim, 817
4) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
5) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 02:04

http://www.nihathatipoglu.com/images...a/er-rafi1.jpg


Râfi : Dereceleri yükseltici, rızkı yükseltici

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Dereceleri yükselten Arş'ın sahibi (Allah)tır...." (1)

Resulullah buyuruyor:" "Kendisine haksızlık yapılan bir kul, buna sabrederse, Allah onun izzet ve onurunu daha fazla artırır. Allah için alçak gönüllü olan kulu, Allah mutlaka yükseltir" (3)

Rafi ismi değişik şekillerde Kur'an-ı Kerim'de geçer. Ancak Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadis-i şerifte geçmekte olup bütün islam alimleri bunu kabul etmişlerdir. Bu dünyada ve ahirette mümin kullarını yükselten O'dur. O dilediğini yükseltir dilediğinide alçaltır. Kalpleri kendisine yaklaştırarak yükseltir, nefisleri de kendinden uzaklaştırarak alçaltır. Allah, kaderine razı olanı daha üstün makamlara yükseltir.

Yükselmek; yüksek makam ve mevkilere sahip olmak, iktidar olmak, miskin ve yoksullara karşı büyüklenmek, malının çok ve işinin düzgün oluşuyla övünmek demek değildir. Bu özelliklere sahip olmak, övgüyü ve yükselmeyi hak etmek anlamına gelmez. Asıl şeref ve onur, yüksek mevki ve makam, Allah'ın başarılı kılmasıyla elde edilendir. Böyle ve onur şeref, Allah'ı tasdik etmeyi, emir ve yasaklarına uymayı, O'nun yolunda yürümeyi, kalbi arındırmayı ve O'nunla sevinmeyi sağlar. Bu onura sahip olan kimse, Rabb'inden karşılık bulur.

Allah'ın insanları yükselttiğini, ahirette müminlerin derecelerini yükselteceğini, böylece onları mutlu kılacağını ve şereflerini artıracağını ifade eder. Kur'an-ı kerim'de isim olarak yer almayan Râfi, esmâ-i hüsnâyı sayan hadiste (Tirmiz, Da'vaat, 82) geçmektedir. Yükselmek isteyen O'nun rızasını kazandıracak amellerle bu yoldaki özlemini ortaya koymalıdırlar. Zira O dilemedikten sonra kimse kendiliğinden yükselemez.(2)

Tenbih: Bu ismi bilen kişi, eğer iktidar sahibi bir kimse ise, Allah'ın yükselttiği ve değer verdiği kimseleri yükseltmeli ve onlara değer vermelidir. Eğer iktidar sahibi değilse, bu ismi kardeşlik ve dostluk için kullanmalıdır. Allah'ın kendilerini yükselttiği ve değer verdiği kimselerle arkadaşlık ve dostluk kurmalıdır. Eğer buna gücü yetmiyorsa, Allah'ın yükselttiklerin sevmeli, alçalttıklarından da nefret etmelidir. Çünkü Allah için sevmek veya nefret etmek, imanın bir gereğidir. (2)

İhlasla "Yâ Râfi" diye bir müslüman bu isme devam etse, maddi ve manevi dereceleri, yükselir, imkanlara kavuşur. (4)



Kaynaklar:
1) Mü'min, 15 - Ghafir, 40
2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) İbn Mace, 202. Bu, hasen bir hadistir.
4) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
6) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 02:04

http://www.nihathatipoglu.com/images...a/el-muiz1.jpg


Muiz : İzzet veren, yükselten

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"De ki: "Ey mülkün sahibi Allah'ım, dilediğine mülkü verirsin ve dilediğinden mülkü çekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alçaltırsın; hayır Senin elindedir. Gerçekten Sen, herşeye güç yetirensin." (1)

Muiz ve Muzil isimleri Kur'an'da isim olarak geçmez, sadece fiiil olarak geçer. Allah kimi yükseltmişse onu aziz, kimi de alçaltmışsa onu da zelil kılmıştır. Aziz veya zelil olmak dünyada geçekleştiği gibi âhirette de gerçekleşir. Muiz, düşmanlarına karşı dünyada dostlarına destek verip onları üstün kılan, âhirette de onları en güzel şekilde ağırlayı aziz kılandır.

Allah dostlarını, kendisine ibadet ve itaat etmede başarılı kılarak onları onurlandırmış ve aziz kılmıştır. Zira Allah'a itaat etmekten daha üstün bir izzet yoktur. Allah dostlarını: kanaatkarlıkla, amellerde samimi ve ihlaslı olmakla, nefislerinin arzu ve istelerini terk etmekle aziz kılmıştır. (2)

Mülkü dilediğine veren O'dur. Herkimin kalbinden perdeyi kaldırıp Cemalini müşahede ettirirse kanaat nimetine gark ederek mahlukatından kimseye muhtaç bırakmazsa, kuvvet ve teyid bahşederek nefsine onu ezdirmezse, işte onu aziz kılmış ve daha dünyada iken ona mülkü vermiş olur. (3)

Bu ismi şerifi 117 defa okumaya devam eden kimse dünya ve ahirette aziz olur. Ona kötülük ve hakaret etmek isteyen fikir maksadından vazgeçmeye mecbur olur. Çünkü Cenab-ı Hakk'ın aziz kıldığı kulunu kimse zelil edemez. İzzet öyle bir nurdur ki, o zalimlerin özlerini görmez kılar. (4)

İhlasla "Yâ Muiz" diye bir müslüman bu isme devam etse, izzet ve şeref sahibi olur. (5)



Kaynaklar:
1) Âl-i İmran, 26 - Al -Imran, 26
2) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
3) Esma'ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005
4) Esma'ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005, Mütercim Notu
5) Yüce Allah'ın (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
7) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 02:04

http://www.nihathatipoglu.com/images...el-muzill1.jpg


Müzil : Alçaltan, zillet veren, hor ve hâkir eden

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Gerçekten Allah, inkar edenleri hor ve aşağılık kılıcıdır." (1)

"O gün, öyle yüzler vardır ki, zillet içinde aşağılanmıştır." (2)

Hor ve hakir edilme, Allah'ın inkarcıları uğrattığı "dünya azabı"nın bir parçasıdır. Tüm hayatlarını başkalarına gösteriş yapmak, onlardan takdir toplamak için sürdüren inkarcılar için 'hor ve aşağılık kılınma', son derece büyük bir azaptır.

Allah pek çok ayetinde, ahirette inkarcılara alçaltıcı bir azap olduğunu haber verir. Bu, inkarcıların dünya hayatındaki kibir ve büyüklenmelerine karşılık Allah'ın takdir ettiği bir cezadır. Çünkü dünya hayatında inkarcıların en büyük hedeflerinden biri, başka insanlar tarafından takdir edilmektir. Bu nedenle de hayatlarını Allah'ı övmekle değil, kendilerine övgü toplamakla geçirirler. Allah da bu beklentilerine karşılık olarak cehennemdeki azaplarını bunun üzerine kurmuştur. Cehennemde en büyük yıkımı ise insanların karşısında küçük düşüp aşağılanınca yaşayacaklardır. (3)

Müzil, inkar edenleri dünyada kölelikle, cizye vermekle, alçaltmakla zelil kılan, ahirette de onları cezalandırmakla ve ebediyen cehenneme de kalmakla zelil kılandır. Allah asilere destek vermeyerek onları zelil kılmıştır. Bu yüzden asiler günah bataklığına saplanmışlardır. Allah, bir kulunu zelil kılmak istediğinde onu arzu ve isteklerine düşkün yapar, kendisiyle onun arasına bir perde çeker ve onu kendisine dua etmekten uzaklaştırır. (4)

Tenbih: Allah'ın emir ve yasaklarına aykırı davranarak zelil olmaktan korkarlar, bu yüzden Allah'a itaatten ayrılmazlar. Buna karşılık Allah da onları aziz kılar. Emir ve yasaklarına aykırı davrananları, kendisinin belirlediği yolda yürümeyenleri ve kendisine düşmanlık edenleri de zelil kılıp alçaltır. (4)

Bu ismi 770 defa çeken düşmanını kahru perişan etmek hususunda Cenab-ı kibriyanın yardımına nail olur. Düşman kötülüğünden, zalimin zülmünden korkmaz. Her gün sabah erkenden bu esmaya devam ederse korktuğundan emin olur. (5)

Bir kimse bir zalimden veya hased eden, kin güden birisinden korksa "Yâ Müzil" ismini 75 kere okusa daha sonra secde eylese ve secde de "Allahım beni filan kişinin şerrinden emin eyle, koru" diye dua ederse Allahü teala onu o adamın şerrinden korur. (6)



Kaynaklar:
1) Tevbe Suresi, 2
2) Gaşiye Suresi, 2
3) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Esma'ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005, Mütercim Notu
6) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
7) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 02:05

http://www.nihathatipoglu.com/images...a/es-semi1.jpg


Semi : İşitici

Cenab--ı Hak buyuruyor:

"Şüphesiz Allah, isitendir, görendir." (1)

"Allah işitendir, görendir." (2)

İşitmekten maksat, sesi idrak etmek, manayı anlamak, kabul etmek ve uymaktır.

Cenab-ı Hak "işitme", "dinleme" ve "uyma" konusunda şöyle buyurmaktadır:

"Allah'tan korkup-sakının ve dinleyin." (3)

"Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin." (4)

"Eğer onlar: "İşittik ve itaat ettik, sen de işit ve 'Bizi gözet' deselerdi, elbette kendileri için daha hayırlı ve daha doğru olurdu." (5)
"Öyleyse kullarıma müjde ver.Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (6)

"Eğer Allah, onlarda bir hayır görseydi muhakkak onlara işittirirdi. İşittirseydi bile, arka çevirenler olarak (yine) yüz çevirirlerdi." (7)

"Yine de işitmiyorlar mı?" (8)

İnsana şah damarından daha yakın olan Allah, herşeyi gören olduğu gibi işitendir de. Allah kainattaki her sesi duyar. Uçsuz bucaksız uzayda büyük bir hızla ilerleyen galaksilerin, gezegenlerin, gök taşlarının seslerini duyduğu gibi, mikroalemde yaşayan ve insanların gözle asla göremeyeceği milyarlarca canlının da sesini duyar. Çünkü Kendisi tüm bunları yaratandır. Allah toprağın altında yarılan tohumun da, gökyüzünde çakan şimşeğin de, yere düşen bir yağmur tanesinin veya uçan bir kuşun kanat sesini de işitir.

Kuşkusuz Allah'ın büyüklüğünün ve kudretinin delillerinden biri tüm kainattaki canlı ve cansız bütün sesleri aynı anda işitmesidir.

Allah yaşayan tüm insanların Kendisi'ne gizlice yönelerek ettikleri bütün duaları aynı anda işitir ve aynı anda icabet eder.Allah Katında zaman ve mekan olmadığı, Allah her an her yerde olduğu için bu, O'na göre çok kolaydır. Aynı zamanda gizli fısıltıların, konuşmaların da hepsini duyar.

Allah kalpleri ürpererek Kendisi'ne dua edenlerin, gizlice yönelip dönenlerin seslerini işittiği gibi isyan edenlerin, kalpleri inkarda direnenlerin de seslerini, kurdukları planların en ince noktalarını da işiterek bilir. O'nun ilmi her yeri kuşatmış, hiçbir canlı O'ndan gizli bir tek söz sarfedememiştir ve edemeyecektir. Bunu ahirette, ağzından çıkan her sözün karşısına getirildiğini görünce daha iyi anlayacaktır. (9)

Bir kimse perşembe günü duha namazını kıldıktan sonra hiç kimse ile görüşmeden, konuşmadan "Yâ Semi" ismini 100 kere okuyup Allahü teala hazretlerine hacetini arzeylerse Hak teala onun ihtiyacını giderir. (10)



Kaynaklar:
1) Mümin, 20 - Ghafir (The Forgiver), 20
2) Nisa, 134 - An-Nisa (The Women), 134
3) Maide, 108
4) Tegabün, 16
5) Nisa, 46
6) Zümer 17-18
7) Enfal, 23
8) Secde, 26
9) Allah'ın İsimleri,© 2005 Harun Yahya
10) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001
11) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
12) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 02:05

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-basir1.jpg


Basîr : Her şeyi gören, çok iyi gören

Cenab-ı Hak buyuruyor:

Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır." (1)

"....Şüphesiz Allah, işitendir, görendir." (2)

"...Allah işitendir, görendir." (3)

Allah her şeyi, herkesin yaptığını görür. Onun görmesine hiç bir şey engel olamaz.

O'nu kendinden başka hiçbir göz O'nu kavrayıp ihata edemez ve fakat O, gözlerin hepsini idrak ve ihata eder, görür, bilir. Gözler kendini anlayamazken, onları anlayan, anlatan, gören, gösteren, gerçeği bilen ancak O'dur. Gözler onu idrak ve ihata edemezken, O gözleri idrak ve ihata eder ve aynı gerçek bütün idrak edilen şeylerde böyledir. Ve O lutuf sahibi ve her şeyden haberdardır. Ve lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan ancak odur. İdrakin nuru gibi her lutuf O'nundur. Her şeyi bilen, her doğru haberi veren ancak odur. Gözler görmüyor diye, gözlerden, gönüllerden uzak, ihtiyaçlardan, dileklerden, doğru doğru haberdar olmaz sanıp da O'ndan dönmemeli, eğri yollara sapmamalıdır. O lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan en görmeyen gözleri görür, en gizli, en duyulmaz sanılan şeylerden, gönüllerin hiç kimselere açılamayan sırlarından ve eğilimlerinden haberdardır. O, onlara kendilerinden yakındır. O'na ibadet etmek ve işleri ısmarlamak için şart, O'nu görmek değil, O'nun görmesi, lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olması ve O'na ihlas ve tevhid ile zât ve sıfatlarına, fiilerine ve lutuflarına iman edilmesidir. (4)

Allah Teâla, yer ve göklerin her yerinde görülebilecek her şeyi Basîr sıfatıyla kuşatmıştır ve onları görmektedir. O'nun için görülemeyen bir şey yoktur.Hiç bir şey ondan gizli değildir. Allah'ın, kalpteki fısıltıları, beyindeki oluşumları, fikirdeki gizlilikleri, kalplerdekini, zifiri karanlık bir gecede kapkara bir taşın üzerinde yürüyen simsiyah bir karıncayı ve çıkardığı sesi görür, duyar, bilir. (5)

Allah'ın her şeyi gördüğünü bilen kimse, gizli ve açık her halini düzeltmeye çalışır. Her durumda Allah'a karşı gelmekten korkar ve O'ndan utanır. Allah'ın kendisini yasakladığı yerlerde bulmasındanveya emrettiği yerlerde bulmamasından kaçınır. Kewndisinin daima Allah'ın gözetiminde olduğğunu aklından çıkarmaz.. O'nun kendisini görmesini Hafife alarak günah işlemez.

İnsanların görmesinden utanıp, Allah'ın görmesinden utanmayan kimse, Allah'ı Hafife almış olur.

Bâsir ismini bilmenin faydası, kişide murakebe hissini yartamasıdır. Murakebe: "Allah'ı görüyormuşçasın ibadet etmendir. Zira sen, Allah'ı görmüyorsan da Allah seni görmektedir.

Bâsir ismini bilen kimse, varlık âlemiyle ilgili ayetlere, yer ve göklerdeki olağanüstü düzene bakarak Allah'ın azamet ve yüceliğin düşünür, çevresine daima ibretle bakar. Allah'ın güç ve kudretrini, hikmetini, derin ilmini ve etkin iradesini gösteren yapılara bakarak O'na daha bir içtenlikle ve güvenle ibadet eder. (5)

Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"...Göklerde ve yerde ne var? Bir bakıverin." (8)

"...Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin..." (9)

"...Kemiklere de bir bak nasıl biraraya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" (10)



Kaynaklar:
1) En'am, 103 - An-An'am, 103 (The Cattle)
2) Hac, 61 - Al-Hajj, 61
3) Nisa, 134 - An-Nisa (The Women), 134
4) Elmalı Tefsiri, Enam,103
5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
7) Islam City
8) Yunus, 101
9) En'am, 99
10) Bakara, 259

Bilal Baştan 04-06-2011 02:05

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-hakem1.jpg


Hakem : Hükmedici, bilgisi ve adaletiyle nihai hükmü veren.

Cenab-ı Hak Buyuruyor:

"Allah size Kitab'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?" (4)

"... Allah aranızda hükmedinceye kadar bekleyin. O hakimlerin en iyisidir." (5)

Allah'ın bu ismi, bütün üstün sıfatları ve güzel isimleri içine almaktadır. Çünkü işitmeyen, görmeyen ve haberi olmayan birinin Hakem olması mümkün değildir. O, bu dünyada ve ahirette açık ve gizli olarak kulları arasında hüküm verendir. Verdiği emirlerin, koyduğu yasaların, icra ettiği hükümlerin, varlıklar üzerinde sözlü vefiili olarak uyguladığı kararların hepsi O'nun gerçek hakim olduğunu göstermektedir. (1)

Hakem ismi, O'nun zati sıfatlarındadır. Hüküm verme yetkisi sadece Allah'a aittir. Hükmü elinde tutan, iyiyi kötüden ayırdeden ve verdiği hükmü kimsenin bozamayacağı yegane merci O'dur. Kimseye zerre miktarı kadar haksızlık yapmaz. Kimseye günahından fazla ceza vermez.

Allah'ın hükmüne karşı, hükmüne müracaat edilebilecek hiçbir hakem tasavvur olunamayacağı gibi, ilâhî hükmü anlamak ve tebliğ etmek için de diğer âyetlerin, mucizelerin delaleti, icazı, kitabın mucizesi kadar kuvvetli, açık ve tafsilatlı değildir. (2)

Kul hüküm yetkisinin yalnız Allah'a ait olduğuna inanmadıkça iman etmiş sayılmaz.

Bir müslüman ihlasla, "Yâ Hakem" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun eserlerine nâil olur. Sözü etkili olur. Davalarında başarılı olur. İlim ve hikmet sahibi olur. (3)

Tenbih: Her müslüman, Allah'tan başka Hakim ve Hakem olmadığını, O'nun bütün fiillerinin dava ve hüküm; bütün sözlerinin hikmet ve vasiyetler olduğunu, peygamberlerin hikmet kaynağı ve hikmet ehli kimseler olduğunu, Allah'ın yalnız onlara hüküm verme yetkisi verdiğini, peygamberlerin dışında herkesin onlara uyması gerektiğini bilmelidir.

Her müslüman, Allah'ın hükümleriyle hükmeden bir mahkemeye çağırıldığı zaman bu çağrıya cevap vermek ve aleyhinde bir hüküm çıkması halinde buna uymak zorundadır. Aksi halde zulmedenlerden olur.

Hakim ve yöneticiler, Allah'ın çizdiği sınırların dışına çıkmamalı ve koyduğu yasaları çiğnememelidir. İnsanlar arasında adil davranmalı, kimseye ayrıcalık tanımamalıdır. Aleyhlerinde bile olsa doğruluktan ayrılmamalı ve hak ile hüküm vermelidirler. (1)



Kaynaklar:
1) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
2) Elmalı Tefsiri
3) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
4) Enam, 114, Al-An'am (The Cattle), 114
5) Araf, 87, Al-A'raf (The Heights), 87

Bilal Baştan 04-06-2011 02:05

http://www.nihathatipoglu.com/images...na/el-adl1.jpg


Adl : Çok adaletli, mutlak adil.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Rabbinin sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamdır...." (1)

Allah bütün söz ve fiillerinde mutlak adalet sahibidir. O'nun kararı doğru, hükmü adildir. Nimet ve ihsanını dilediğine verir veya vermez. Aziz veya zelil kılar, yükseltir veya alçaltır, ikram eder veya etmez, hemen yapar veya veya erteler, yarar sağlar veya zarar verir, korur veya korumaz, zengin veya fakir yapar, sağlık verir veya hastalandırır, bela verir veya beladan muaf tutar. Allah, bütün bunları mutlak iktidar sahibi sahibi olması nedeniyle dilediği şekilde, verdiği karara göre yapar. Eğer Allah, peygamber ve nebilerin, kendisine en yakın meleklerin ve salih kuların da ralarında bulunduğu bütün varlıklara, isyankar ve inkarcılara azap ettiği gibi azap etse bu O'nun adaletinden sayılır.

Allah'ın bütün herkesew azap etmesi adaletinden, merhamet etmesi fazlından, onları iki guruba ayırması da hikmetinendir. Bu yüzden bazı âlimler şöyle söylemişlerdir: "Allah'ın adaletinden Allah'a sığınırız. O'ndan ihsan ve keremini isteriz, hikmetinin de iyi yönünü talep ederiz."

Allah'ın zulmetmeye ve haksızlık yapmaya gücü yeter. ancak O, fazlı, keremi, cömertliği ve kullarına iyiliği nedeniyle asla kimseye haksızlık ve zulüm yapmaz.

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (Maide Suresi, 8)

Allah adalet yapanların en hayırlısıdır. O'nun düzeni tüm kainatı kuşatmıştır. O, adaletini dünyada ve ahirette kullarına gösterecektir. Herşeyi hakkıyla gören, herşeyin içini dışını bilen, herşeyden haberdar olan Allah'ın tüm işleri hikmetli ve adaletlidir.

İnsanların yaşamları boyunca işledikleri tüm fiiller muhakkak Allah'ın adaletine göre değerlendirilecektir. Zulüm yapanların zulümlerinin elbette karşılıksız kalmayacağını, iyi tek bir sözün bile mükafatının verileceğini, Allah Kuran'da bize haber vermektedir. Tüm bunların adilce değerlendirileceği yer ahirettir; Allah'ın sonsuz adaletinin tecelli edeceği yer...

Dünya hayatında inkarcıların peygamberlere ve müminlere çıkardıkları zorluklar, attıkları iftiralar, işledikleri günahlar elbette karşılıksız kar kalmayacaktır. Müminlerin cennetteki derecelerini yükselten tüm bu zorluklar, inkarcıların da cehennemin en alt tabakalarında bulunmalarına vesile olacaktır. Allah hesap gününde son derece duyarlı terazilerle hiç kimseyi haksızlığa uğratmayacak, dünyada onlara verdiği sürenin sonunda sonsuz adaletine uygun olarak hesabını çok seri olarak görecektir. Şüphesiz Allah herşeyi bilen ve vaadine en sadık olandır. İnsanlar dünyada yaptıklarının karşılığını ahirette muhakkak göreceklerdir. Böylece inkarcılar, içinde yaşadıkları inkarın, en acı şekilde karşılığını bulacak, Allah'a imanlarında ve bağlılıklarında kararlı olanlar ise yaptıklarının karşılığını en güzeliyle muhakkak Allah'tan alacaklardır. Ayette şöyle buyrulur:

Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah'a biat etmişlerdir. Allah'ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah'a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)

Ancak burada üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir nokta vardır. Allah'ın adaletini düşünürken kesinlikle bir insanın adalet anlayışıyla kıyaslama yapılmamalıdır. Çünkü inkar eden bir insan isteklerine ve zaaflarına uyabilir, adaleti gözetirken duygusallığa kapılabilir, bir konu hakkında yanlış hükümler verebilir ve yapılanları unutabilir. En önemlisi de karşısındakinin içinden geçirdiklerini bilmesi mümkün değildir. Allah ise asla yanılmaz ve asla unutmaz. Her insan için onun her hareketini gözetleyen ve kaydeden melekler tayin etmiştir. Bu melekler insanların hem içinden geçeni, hem de tüm eylemlerini yazarlar. Sonuç olarak Allah insanın ruhuna tamamıyla hakimdir. En adaletli hüküm verecek olan da Rabbimiz'dir. İsra Suresi'nin 71. ayetinde, Allah'ın sonsuz adalet sahibi olduğu şöyle haber verilmektedir:

Her insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar. (İsra Suresi, 71)

Yapılan tüm kötülüklerin, inananların aleyhine kurulan örgütlenmelerin, hazırlanan tuzakların karşılığı en küçük ayrıntısına kadar ahirette verilecektir. Allah inkarcılara, dünya hayatında aslında yalnızca onların kötülüklerini artırmaya neden olacak mal, mülk, zenginlik ve bunun gibi birçok imkan verebilir. Allah ayetlerinde bunlara aldanılmaması gerektiğini bildirmiştir. Çünkü kısacık dünya hayatının karının, ahirettekinin yanında hiçbir anlam ve öneme sahip olmadığı şüphe götürmez bir gerçektir. Hele sonsuz bir cehennem inkarcılara gittikçe yaklaşıyorken...

Asıl yurt olan ahirette her nefis yaptıklarını karşısında hazır bulacaktır. Allah sonsuz adaletinin tecellisini kullarına, cennetinde ve cehenneminde sonsuza kadar gösterecektir. Allah en sonunda Kendisi'ne inananlarla inanmayanların arasını hak ile ayıracaktır.

Allah, sizinle din konusunda savaşmayan, sizi yurtlarınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)

Şüphesiz Allah, size emanetleri ehline (sahiplerine) teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Bununla Allah, size ne güzel öğüt veriyor!.. Doğrusu Allah, işitendir, görendir. (Nisa Suresi, 58)

Onlar, yalana kulak tutanlardır, haram yiyicilerdir. Sana gelirlerse aralarında hükmet veya onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirecek olursan, sana hiçbir şeyle kesin olarak zarar veremezler. Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz, Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever. (Maide Suresi, 42)

De ki: "Rabbimiz (kıyamet günü) bizi birarada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gerçek hükmünü vererek hak ile batılın arasını) açandır, (herşeyi hakkıyla) bilendir. (Sebe Suresi, 26) (2)


Her müslüman, Allah'tan başka mutlak adalet sahibi kimsenin olmadığını, her adil sahibinin ve uyguladığı adaletinin Allah'tan geldiğini, O'ndan olmayan her hükmün zulüm ve bâtıl olduğunu bilmelidir. Sonra da Allah'ın kendisi için takdir ettiği ve uyguladığı (kaza)her şeyi kabullenmeli ve içtenlikle O'na teslim olmalıdır. Bütün sözlerinde, fiillerinde ve hükümlerinde hiç bir zaman adaletten ayrılmamalıdır.(3)
Yüce Allah şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhinde bile olsa, Allh için şahidler olarak adaleti ayakta tutun". (4)

Zalim senin adaletinden korkmalı, mazlum da senin adaletine sığınmalıdır. Sen de fakir ile zengini, güçlü ile zayıfı, yakın ile yabancıyı, dost ile düşmanı daima eşit tutmalı ve aralarında adaletle hükmetmelisin. Bununla beraber eşlerin ve çocukların arasında da adaleti gözetmelisin. (3)



Kaynaklar:
1) En'am 115, An -Enam (The Cattle) 115
2) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
4) Nisa, 135
5) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
6) Islam City

Bilal Baştan 04-06-2011 02:05

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-latif1.jpg


Lâtif : Lütfedici, gizliyi bilen.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır."(2)

O, yarattığını bilmez mi? O, Latif'tir; Habir'dir. (1)

"Allah kullarına lütufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, güçlüdür." (3)

Allah kullarına karşı lütuf sahibidir. Kulluğunu bilen, vazifesini doğru yapan kullarına çok lütufkârdır. Onları çeşitli lütuflarla öyle mutlu kılar ki akıllar onu kavramaktan acizdir. Her dilediğini bir şekilde rızıklandırır. Kullarından her birini büyük hikmeti içeren "dilemesi"ne göre bir çeşit lütuf ile seçkin kılar. Ve öyle güçlü, öyle azizdir ki her şeye ve herkese karşı dilediği gibi iradesini uygulamaya, vaadini yerine getirmeye kadir ve hiçbir sebep ve şekilde mağlup edilmez, her yönden galiptir. Onun için dinini doğru tutan kullarını o korkunç "saat" geldiği zaman perişan etmez, kuvvet ve izzetiyle türlü lütuflarından nasiplendirir.(4)

O lutuf sahibi ve her şeyden haberdardır. Ve lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan ancak odur. İdrakin nuru gibi her lutuf O'nundur. Her şeyi bilen, her doğru haberi veren ancak odur. Bundan dolayı hem O'nu dürbünlerle, teleskoplarla aramaya kalkmamalı, hem de gözler görmüyor diye, gözlerden, gönüllerden uzak, ihtiyaçlardan, dileklerden, doğru doğru haberdar olmaz sanıp da O'ndan dönmemeli, eğri yollara sapmamalıdır. O lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olan en görmeyen gözleri görür, en gizli, en duyulmaz sanılan şeylerden, gönüllerin hiç kimselere açılamayan sırlarından ve eğilimlerinden haberdardır. O, onlara kendilerinden yakındır. O'na ibadet etmek ve işleri ısmarlamak için şart, O'nu görmek değil, O'nun görmesi, lutuf sahibi ve her şeyden haberdar olması ve O'na ihlas ve tevhid ile zât ve sıfatlarına, fiilerine ve lutuflarına iman edilmesidir. (5)

Kur'an-ı Kerim'de 7 yerde Yüce Allah kendini Latif olarak vasıflandırmıştır.

Hali değişen, fakir, garip, kimsesiz, hasta olan bir kimse abdest alıp iki rekat namaz kıldıktan sonra "Yâ Lâtif" ismini 100 kere okuyup Allah'tan hacet dilerse, ihtiyacının giderilmesini isterse Allah'da onun ihtiyacını giderir. (6)



Kaynaklar:
1) Mülk Suresi, 14
2) Enam Suresi, 103
3) Şûra, 19
4) Elmalı Tefsiri, Şura Süresi, 19
5) Elmalı Tefsiri, Enam, 103
6) Miftahü'l Kulûb, Kalplerin Anahtarı, (Fethiye Evradı Bölümü) Mehmed Nuri Şemseddin Nakşıbendî, Bedir Yayınevi, 2001

Bilal Baştan 04-06-2011 02:05

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-habir1.jpg


Habir : Herşeyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar

Cenab-ı Hak Buyuruyor:

"Allah bilendir, hikmet sahibidir." (1)

"O, kullarının üstünde her türlü tasarrufa sahiptir. O, hüküm ve hikmet sahibidir, herşeyden haberdardır". (2)

"Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır." (3)

"Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (4)

Herşeyi O yaratmıştır. Yaratan yarattığını bilmez mi? Bir duygu duyan, bir şey düşünen, bir niyet eden, bir söz söyleyen, kasıtlı olarak bir iş yapan, onu yaparken ne kadar gizlemek istese kendinden gizleyemez, vicdanında onu o anda duyabilir. O halde onu ve bütün göğüslerin hakikatini, bütün mahlukatı yaratan yaratıcı daha önce ve daha mükemmel şekilde bilir. O göğüsler, o nefisler, o düşünceler, o kuvvetler, o fiiller ve o duygular bilgiyle, hep Allah'ın yaratmasıyladır. O yaratmayınca kimsenin ne eli oynar ne dili, ne hissi yürür ne fikri, ne vicdanı kalır ne kendisi. Bakarsın bir an içinde el çolak olmuş, dil tutulmuştur. Fikir durmuş, akıl boğulmuştur. Gönül kendinden geçmiş, ben böyle yaparım diyen nefis yerle bir olmuştur. Yaratıcının yeni bir yaratma ile imdadı yetişmezse hiçbir yaratık onu kendine getiremez ve o yaratmayı işletemez. Çünkü bir zerre, bir şuur, bir şey yaratmanın dayandığı teferruatı bilemez. O, bütün sebepler silsilesini kuşatan olgun bir ilim ve kudretin eseridir. Yaratıkların, yaratıcıdan bir şey gizlemesine imkân yoktur. Bir yaratık kendinde sonradan meydana gelen bilgiyi ve onun mânâsını ondan önce onu ve onda o bilgiyi bütün hakikatiyle yaratan yaratıcının ilmine borçludur. Mahlûkta herhangi bir hadise meydana gelir de onu, yaratan Allah bilmez olur mu? O, latif ve habirdir.. (5)

Allah'ın bu ismi, O'na imanı olan kullarının yalandan, hilekarlıktan ve edeb dışı hallerden sakındırır.

O'na karşı gizliliğin mümkün olmadığını hatırlatır. Ayrıca da onu; bizzat dua ve ibadet etmek yerine, ihtiyaçlarından doğrudan doğruya haberi olmaz zannıyla kendisine dileklerini sunmak için vasıta ve aracılara başvurmak gibi cahilane davranışlara meyletmekten de alıkoyar.

O, kullarının bütün ihtiyaç ve hallerine, şüphesiz tamamen, her an ve vasıtasız olarak vakıftır.

Tenbih: Kul, bildiklerine aldanıp büyüklenmemeli ve şeytanın oyununa gelmemelidir. Daima güzel ahlakla donanmalı, araştırmalı ve ilmin artırmaya çalışmalıdır. Bütün amellerinde, sözlerinde ve gizli hallerinde Mevla'sından haya ederek O'na isyan etmekten kaçınmalıdır. Allah'ın sıfatlarını, hükümlerini, helal ve haramını öğrenmeli, kendisini O'na yaklaştıracak ve mertebesini yükseltecek şeylerle uğraşmalıdır.(6)

Bir müslüman ihlasla "Ya Habîr" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine mazhar olur. Kötü ahlaktan kurtulur. Zihni açılır. (7)



Kaynaklar:
1) Enfal,71
2) Enam, 18
3) Mülk, 14
4) Haşr Suresi, 18
5) Elmalı Tefsiri, Mülk Süresi, 14
6) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
7) Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş., 2002

Bilal Baştan 04-06-2011 02:06

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-halim1.jpg


Halim : Yumuşak davranan

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir." (1)

"Allah, kesinlikle tam bir bilgi sahibidir, halîmdir." (2)

"Şüphesiz O, halîmdir, çok bağışlayıcıdır." (3)

"el-Halim" kelimesi Kur'an'ın 15 yerinde geçmekte olup bunlardan on birinde Allah'a izafe edilmiştir. "el-Halim" kelimesi tek başına kullanılmayıp altı ayette "bütün günahları bağışlayan" anlamındaki "el-Gafûr", üç ayette "hakkıyla bilen" anlamındaki "el-Alim", bir ayette "her şeyden müstağni olan, kendi dışındaki her şeyin O'na muhtaç olduğu varlık" anlamındaki "el-Gani", bir ayette de "az iyiliğe çok mükafat veren" anlamındaki "eş-Şekür" ismiyle birlikte anılmıştır.

Halim, günahları nedeniyle kullarına nimet vermeyi ve iyilik yapmayı kesmeyendir. O, kendisine itaat edeni rızıklandırdığı gibi isyan edeni de rızıklandırır. Kendisinden korkan ve iyilik yapanlara nimet vermeye devam ettiği gibi günah işlemeye devam eden kullarına da nimet vermeye devam eder. Bela ve musibetlerden koruması için kendisine dua edeni veya ibadetle meşgul olup bu istekte bulunamayanı koruduğu gibi, dua etmeyen ve kendisnden gafil olaan kimseleride belâ ve musibetlerdn koruyabilir. (3)

Hâlim, günahları bağışlayan ve cezalandırmada acele etmeyen, öfkesine yenilmeyen, cahillerin ve asilerin isyanı kendisini öfkelendirmeyendir. Halim ismi, gücü gücü olduğu halde bağışlayana verilir; gücü olmadan bağışlayana bu isim verilmez.(4)

Allah, Halim'dir. Cezaları erteleyen veya tamamen kaldırandır. Cezaların kaldırılması yalnızca, cezayı hak etmiş bazı müslüman günahkarlara yönelik olup, inkarcıların bununla bir ilgisi yoktur.

O, cezayı hak edenleri cezalandırmada acele davranmaz, tevbe etmeleri için onlara süre verir. Dilerse, acil ceza verilmesi gereken günahlar için anında cezalandırır. Ancak, O'nun hilmi, günahkarlara süre tanımayı gerekli kılmaktadır. Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Eğer Allah, yaptıkları yüzünden insanları (hemen) cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar erteliyor. Vakitleri gelince (gerekeni yapar). Kuşkusuz Allah, kullarını görrmektedir."(5)

Yediği yemeğin suyunu mazlumların gözyaşından, sosunu mağdurların kanından temin eden zalimlerin yaptığından haberdar olan. Zalimlerin yaptığından gafil olmayan, ancak onların azabını erteleyen O'dur.

Bizler Halim Rabbimize iman edenler olarak yumuşak huylu tatlı dilli, güler yüzlü, bal gibi sözlü olacağız. Su, yumuşacık ama kayaları deliyor. Kuru ağaçların tepesine çıkıp çiçeğe dönüşüyor. İbrahim'in yumuşaklığı Nemrut'un saltanatına son veriyor."Allah kahretsin" dediklerimizi Allah yok etseydi, tek başımıza kalırdık. "Ya Halim" diyelim.

Bir müslüman ihlasla "Ya Halim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine, eserlerine vasıl olur. Ahlakı güzelleşir. Sinirleri yatışır. Afetlerden korunur. Kazancı artar. (7)

Tenbih : Rabb'inin isyan edenlere karşı Halim olduğunu bilen her müslümanın, emirlerine aykırı davrananlara ve kendisine karşı çıkanlara yumuşaklıkla davranması ve cezalandırmada acele etmemesi gerekir. Nasıl ki Rabb'inin sana yumuşak davranmasını istiyor ve seviyorsan, aynı şekilde sende elinin altında bulunalara yumuşak davran. Sen böyle davranmakla Rabb'inin hoşnutluğunu kazanır ve bol sevap alırsın. (4)

Cenab-ı Hak buyuruyor:
" Bir kötülüğün cezası, ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez." (6)

Bu ismi bilen, Allah'a daha fazla sevgi besler, sözüne bağlı kalır, vaadini yerine getirir. Gördüğü ayıpları örter, kimsenin hak ve hukukuna tecavüz etmez.



Kaynaklar:
1) Bakara, 235
2) Hac 59
3) Fatır, 41
4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Fatır, 45
6) Şura, 40
7) Yüce Allah' (c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ-ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş. 2002
8) Islam City
9) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 02:06

http://www.nihathatipoglu.com/images...a/el-azim1.jpg


Azim : Çok ulu, sonsuz büyük

Cenab-ı Hak buyuruyor.

"O, yücedir, büyüktür." (1)

"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur." (2)

Bir toplumun büyüğü, kendisine karşı çıkılamayan ve emirleri üzerine hareket edilendir. Ancak böyle olmakla beraber bu kimse zaman gelip çeşitli nedenlerle zayıf düşer, aciz kalır, mağlup edilir, sahip olduğu saltanatından ortada eser kalmaz. Oysa Allah Teala, mutlak güç sahibidir ve hiçbir şey O'nu güçsüz kılıp aciz düşüremez. Karşı çıkılıp mağlup edilemez. O gerçek büyüktür. Bu ismin başkaları için kullanılması mecazi anlamdadır. Hakiki büyüklük Allah'a mahsustur.

O, her büyükten daha büyüktür. Bu yüzden hiçbir akıl, O'nun büyüklüğün kavrayamaz. Yaratılan bütün varlıklar O'ndan birçok ilimler öğrenmiş olsa bile, bu bilgiler sınırlı ve sonludur. Akılların, sonsuz nurunu kavramaktan aciz kaldığı, anlayışların izzetinin aydınlığında kaybolduğu Allah ne yücedir. Bütün her şey Allah'ın yüceliğine, büyüklüğüne ve kemaline göre bir hiç gibidir. O'nun azametinin başlangıcı, yüceliğinin sonu yoktur.(3)

Allah hiç bir şeye muhtaç değildir ve yarattığı her şeyde O'nun büyüklüğünü görmek mümkündür.

Allah'ın azametini tefekkür eden insan; O'nun büyüklüğü karşısında gafletten kurtulur, imanı kuvvetlenir; acz ve kusurlarını anlar. Alemin düzenliliğini, yaratılış gayesini, verilen nimet ve güzellikleri, dünyanın geçiciliğini, süt veren hayvanlardaki icazı, gece ve gündüzün dönüşümünü düşünen insan, Allah'u Tealâ'nın sonsuz ihsanlarıyla kullarını nasıl donattığı karşısında O'nun büyüklüğünü idrak eder.
Büyüklük ve ululuk yalnız ve yalnız Allah'a aittir. Bunların gerçekleri kavranılamadığı gibı mahiyetlerinede ulaşılamaz. Resülullah (s.a.v) buyurdular ki: "Allah Teâla hazretleri şöyle dedi: "Büyüklük benim örtümdür, ululuk da elbisemdir. Kim bu iki şeyde benimle çekişirse ona azab veririm." (4)

Allah'ın büyüklüğü ve azameti kuşkusuz bir insanın kavrama sınırının çok üstündedir. Fakat insan yine de kendi aklının sınırları dahilinde Allah'ın ne kadar güçlü ve kudretli olduğunu görebilir, anlayabilir. Zira tüm kainat Allah'ın büyüklüğünü gösteren sayısız örnekle doludur. İnsanın yalnızca içinde yaşadığı dünyayı biraz incelemesi dahi, herşeyi yaratan Allah'ın azametini hissettirecektir.

Tonlarca ağırlıkta bulutları taşıyan gökyüzü, binlerce metre yükseğe uzanan dağlar, içlerinde milyonlarca çeşit canlının bulunduğu denizler, çakan şimşek ve onun ardından gelen gök gürültüsü ve Allah'a boyun eğmiş milyarlarca canlı... Bunlar ve burada sayılamayan sayısız detay Allah'ın büyüklüğünün açık delillerindendir.

Bir de dünyanın biraz dışına çıkıp düşünelim. Evren adını verdiğimiz sınırsız bir mekan içinde yaşıyoruz. Bugün bilim adamlarının ulaşabildikleri bilgi seviyesine göre bu evren, içinde milyarlarca galaksiyi barındırıyor. Peki bu galaksilerin içinde neler var? Yine bilimin bize bildirdiği, her galaksi içinde milyarlarca yıldız bulunduğu. Biz de içinde milyarlarca yıldız içeren milyarlarca galaksiden birinin içinde, Dünya ismi verilen ve saatte 1670 km. hızla hiç durmadan dönen bir gezegen üzerinde yaşıyoruz. Ve kuşkusuz bu rakamlarla düşünüldüğünde, kainat içindeki varlığımızın, bir toz zerreciğinin dünya içindeki varlığı ile dahi kıyaslanamayacak derecede olduğu anlaşılacaktır.

İşte insan, samimi olarak düşündüğünde dahi milyarlarca galaksiyi yaratan ve tümünü kontrolü altında tutan Rabbimiz'in azametini fark edebilir. Rabbimiz tüm kainatı yaratan, milyarlarca yıldızı barındıran, milyarlarca galaksinin tümünü kontrolü altında tutan büyük bir gücün sahibidir.(5)


Bir müslüman ihlasla, inanarak ve yaşayarak "Yâ Azim" diye bu mübarek ismin zikrine devam ederse onun tecellisine nail olur. İzzet ve şerefe kavuşur. Şifa bulur. Korkulardan emin olur.(6)

Bu ismi şerifi 1020 defa okumaya devam edene Cenab-ı Hak müşkülatını giderecek bir kuvvet azime ihsan buyurur. Herkese karşı sözü etkili olur. İtibari olup herkes ona hürmet eder ve saygı gösterir. (7)



Kaynaklar:
1) Bakara, 255
2) Şura, 4
3) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
4) Muslim, 136
5) Allah'ın İsimleri, © 2005 Harun Yahya
6) Yüce Allah'(c.c)ın Güzel İsimleri Esmâ'ül Hüsna, Rauf Pehlivan, İstanbul Dağıtım A.Ş., 2002
7) Esma^ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005, Mütercim ilavesi Sayfa:233

Bilal Baştan 04-06-2011 02:06

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-gafur1.jpg


Ğafur : Kullarının günahlarını çok örten, onları cezalandırmayan ve bağışı bol olandır.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi Allah'tandır ki. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur, dönüş ancak O'nadır." (1)

"Dikkat et! O, azizdir ve çok bağışlayandır." (2)

"Kullarıma, benim, çok bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğumu haber ver." (3)

"Hakikaten Allah çok bağışlayıcı ve mağfiret edicidir." (4)

Allah, kullarını sadece bir kere değil defalarca bağışlar. Öyle ki, O'nun bağışlaması sayılamaz.

Kullarını dünya ve ahirette rezil etmeyen onların günahlarını gizleyen, örten ve günahlarından dolayı cezalandırmayan. Allah, iyiyi-güzeli açığa çıkaran, kötüyü, çirkini örtendir. Allah dünyada üzerlerini örtmek, ahirette de cezasını vermemek suretiyle bunu örter. Allah insanı üç türlü örtü ile örtmüştür.

İlk örtü; insanın ayıp ve çirkin görünen yerlerini gizleyen elbiseleridir.

İkincisi; insanın fikir, düşünce ve hayallerini kalbinde gizlemesidir.

Üçüncüsü ise; Allah kulunun günahlarını örtmüş, gizlemiş; günahlarını sevaba çevirmiş, sanki hiç günah işlememiş gibi ahirette yalnızca sevaplarını yazan kitaplarını vermiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor :(5)

Kul, günahını itiraf eder ve tevbe ederse, Allah tevbesini kabul eder.

Açıktan günah işleyenler dışında ümmetimin tamamı affedilir.

Kim bir müslümanın hata ve günahlarını örterse, Allah da dünyada ve ahirette o kimsenin hata ve günahlarını örter.

Tenbih : (6)

O'ndan başka kulların günahlarını bağışlayan kimse yoktur. İçtenlikle tevbe eden, sanki hiç günah işlememiş gibidir. Kullar için zorunlu olan, bağışlaması pek geniş olan Allah'tan günahlarının bağışlamasını talep etmek ve hiç bir zaman ondan ümit kesmemektir.
Her müslüman, bir günah işlediğinde onu insanlardan gizlemeli ve asla açığa vurmamalıdır. Günahlarını yalnızca Allah'a itiraf etmeli ve ondan bağışlanma dilemelidir.

Bu ismi bilen her müslüman, kendi günahlarını örrtüp gizlediği gibi, başkalarının da günahlarını örtüp gizlemeli ve açığa vurmamalıdır. Yüce Allah'ın şu ayetini akıldan çıkarmamalıdır. "Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız?"(7)

Bu ismi celilin 1286 defa tilavetine devam edenin günahlarını Cenab-ı Hak afv ve mağfiret buyurur. Kendisine karşı gazab ve düşmanlık zarar ve tesir etmez. Gazab anında kendini gören sukunet bulur. Hiddetinden eser kalmaz. (8)



Kaynaklar:
1) Mümin, 3
2) Zümer,5
3) Hicr, 49
4) Hacc, 60
5) Buhari
6) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
7) Nur, 22
8) Esma^ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005, Mütercim ilavesi Sayfa:233-234

Bilal Baştan 04-06-2011 02:06

http://www.nihathatipoglu.com/images.../es-sekur1.jpg


Şekûr : Kullukları kabul edici, az amele çok sevap veren, şükrü kabul edip çok ihsan eden, şükredilen

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Eğer Allah'a güzel bir borç verecek olursanız, onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Allah Şekûr'dur, Halim'dir. " (1)

Şekûr, şükrü devam eden ve büyük-küçük ibadet ayrımı yapmaksızın şükrü bütün itaat edenleri kapsayandır.

Gerçek şükür, nimet verene şükretmekle eksikliğini itiraf etmektir. Bu yüzden Yüce Allah,
"Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın" (2) buyurunca,

Hz.Davud a.s.:
"Ey Rabb'im! Sana nasıl şükredeyim ki? Benim şükrüm bile senin bir nimetindir" demiş,

Yüce Allah da şöyle cevap vermiştir:
"İşte şimdi Beni tanıdın ve Bana şükrettin ey Davud! Çünkü şükretmenin de Benim bir nimetim olduğunu bildin".

Nimete şükürle karşılık vermek, nimetlerin daha da artmasına vesile olur. Cenab-ı Hak buyuruyor:"...Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım.." (3)

Şükrün üç temel şartı bulunmaktadır:
1. Nimet verenin verdiği nimeti kabul edip bunu ikrar etmek.
2. Verilen bu nimeti Allah'a itaat etmede kullanmak.
3. Allah'ın dilemesiyle bu nimetin ulaşmasına vesile olanlara teşekkür etmek.

Cenab-ı Hak şükrü kabul eder ve karşılıksız bırakmaz. Şükrü şükürle ve ondan daha fazlasıyla cevaplandırır. Böylece iyiliklerin çoğalmasına yol açar.

Kullarına, onlar tarafından şükrü ifade edilen nimetleri artıracağına dair Allah'ın kesin vaadi vardır. Şükür yolunu tutanlar; kendilerine gelmiş olan nimetleri, sebeplerden, vasıtalardan değil, ancak Allah'tan olduğunu itiraf ederler. Çünkü onlar hediyeyi getiren uşaklara değil, gönderen efendiye bakarlar. Gönüllerinden inanmışlardır ki, nimeti yaratan, kısmet eden, gönderen, onunla meşgul olacak kuvvetleri, sebepleri veren, tertib eden ancak Allah'tır.

Bazı Allah dostlarına: "Şükür nedir" diye sorulduğunda; "Allah'ın verdiği nimetlerle O'na isyan etmemendir" şeklinde cevap vermişlerdir. (8)

Her müslüman,mutlak Şekûr (Şükredilen)un Allah olduğunu, âlimlerin ittifakıyla O'na şükretmenin farz olduğunu ve Allah'ın azı da çoğu da kabul ettiğini bilmesi gerekir.

Bil ki, her aza ve organın kendisine has bir şükrü vardır.Nasıl ki dil şükür sözcükleriyle Rabb'ine şükrediyorsa, diğer organlarda kendilerine göre Rablerine şükretmelidir. Her aza ve organın şükrü, yaratılış amacına göredir. Her organ, Allah'ın emrine uymada ve yasağından kaçınmakta kullanılmalıdır. Buna göre:

Bedenin şükrü, organları Allah'a itaatin dışında kullanmamandır.
Kalbin şükrü, onu Allah'ı anma ve bilme dışında şeylerle meşgul etmemektir.
Dilin şükrü, onu Allah'tan başka kimseleri övme ve methetmede kullanmamandır.
Malın şükrü, Allah'ın sevdiği ve hoşnut olduğu yerlerin dışında harcamamandır.
Allah'a şükretme konusunda bunları bildikten sonra müslüman, insanlar arasında kendisine iyilik yapanlara teşekkür etmeli ve şu hadis-i şerif-i unutmamalıdır:

"İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a şükretmez" (4)

İhlasla "Yâ Şekûr" diye bir müslüman bu isme devam etse, iyi ameller yapmak nasip olur.



Kaynaklar:
1) Teğabün, 17
2) Sebe, 13
3) İbrahim,7
4) Tirmizi, 1955
5) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
6) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985
7) Islam City
8) Kurtubi, Ebu Abdullah Muhammed b.Ahmed, El-Câmiu li Ahkâmi-l Kur'an

Bilal Baştan 04-06-2011 02:06

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-aliyy1.jpg


Aliyy : Çok yüce, yüceltici.

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O, yücedir, büyüktür." (1)

"Allah yücedir, büyüktür." (2)

"O, görüleni de görülmeyeni de bilir; çok büyüktür, yücedir." (3)

Allah'ın yüceliğinin üstünde hiçbir yücelik yoktur. Bütün dereceler ve mertebeler O'ndan aşağıdır. Allah, her üstün ve yüksek makamın daha üstündedir. Zira varlıklar ya etkileyen veya etkilenendir. Etkileyen etkilenenden üstündür. Allah Teâlâ, her varlığı etkileyendir. Bütün varlıklara O'nun bir eseri ve etkilenenidir. Bu yüzden O, bütün varlıklardan daha üstün ve yücedir.

Allah kendi zatında yücedir. Bu yüzden her şeyden daha yücedir. O'nun bu yüceliği cihet ve mekan bakımından değildir. Zira O, cihet ve mekandan münezehtir.

Allah'ın varlıklar üzerindeki üstünlüğüne, yüceliğine, büyüklüğüne inanıp bunu müşahede eden kimse, bu sıfatın gereği olarak O'na ibadet eder. Kalbinde sonsuzluk nuru ışıldar.

Allah Kuran'da kendisini bizlere tanıtmıştır: Tüm alemleri yaratan, kainatın tek hakimi olan Allah uludur. Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında bulunanların yegane sahibi O'dur. O'ndan başka ilah yoktur, Allah insanların şirk koştuklarından çok yücedir. Tüm mülk O'na aittir; O, herşeye güç yetirendir. O, yüce makamların da sahibidir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk; Allah alemlerden müstağnidir. Kuşkusuz 'en güzel isimler' Allah'a ait olduğu için O'nu eksiksiz olarak tarif etmek bir insan için mümkün değildir. O'nu ancak kendisinin bize bildirdiği ile tanıyabilir, yüceliğini ancak Kuran ayetleriyle takdir edebiliriz. ( 5)



Kaynaklar:
1) Bakara, 255
2) Nisa, 34
3) Rad, 9
4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Allah'ın İsimleri, Harun Yahya, Vural Yayınları, 2000

Bilal Baştan 04-06-2011 02:06

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-kebir1.jpg


Kebir : Mutlak büyük

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"O, gaybı da, müsahede edileni de bilendir. Pek büyüktür, yücedir." (1)

"Doğrusu Allah Yücedir, büyüktür." (2)

"Gerçekten Allah, Yücedir, büyüktür." (3)

"Şüphesiz Allah, Yücedir, büyüktür." (4)

"O, çok Yücedir, çok büyüktür." (5)

"Artık hüküm, Yüce, büyük olan Allah'ındır." (6)

O, her şey kendisinden daha küçük olan ve hiçbir şekilde, hiçbir çerçeveye sığdırılamayan tek ve biricik büyüktür. (7)

Kainatın büyüklüğü; gerçekte Allah'ın kebir ismini gösteren bir delil; sadece onu yaratanın kibriyasını işaret eden bir vakıa olarak anlaşıması gerekir. İnsan için ihate edilmesi hakikaten imkansız bulunan sonsuz büyüklüğü ise ancak Allah'a mahsustur.

Bu sıfat mutlak olarak sadece Allah'a mahsustur. Yaratıklar için sadece mecazi olarak kullanılabilir.



Kaynaklar
1) Ra'd, 9,
2) Nisa, 34
3) Hacc, 62
4) Lokman, 30
5) Sebe, 23
6) Mumin, 12
7) Elmalı Tefsiri, Rad, 9
8) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun Bayrak, Threshold Books, 1985

Bilal Baştan 04-06-2011 02:07

http://www.nihathatipoglu.com/images.../el-hafiz1.jpg


Hafiz : Gözetici, koruyucu

Cenab-ı Hak buyuruyor:

"Ve itaatten çıkmış her azgın şeytandan koruduk;"(1)

"...Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur." (2)

"O'nun (insanın) önünden ve arkasından izleyenleri vardır, onu Allah'ın emriyle gözetip-korumaktadırlar." (3)

"El-Hafiz" ismi Kur'an-ı Kerim'in 6 yerinde geçmektedir.

Melekler insanları Allah'ın emri ile korumaktadırlar. Bunun yanında işlediklerinide kaydetmekte, böylece korumaya almaktadırlar. Allah, dostlarını günah işlemekten ve şeytanın tuzaklarına düşmekten korur.

Allah, sıkıntı zamanında seni şikayet etmekten koruyan, nimet zamanında da seni felaketlerden koruyandır.

Allah'ın bütün varlıkları koruması olmasaydı, varlığı mümkün olan hiçbir şeyin varlığı devam etmezdi. Allah, bütün varlıkları tekrar yokluğa dönmekten korumuştur.

En büyük koruma, kalpleri korumadır. Müslümanın dinini her türlü küfür, nifak, fitne, sınırsız arzu ve isteklerden ve türlü bi'd'atlerden koruması korumaların en büyüğüdür. Çünkü bu sayede müslüman, doğru yoldan ayrılıp başka yollara sapmaktan kurtulur.

Bu ismin manası ancak Allah'ın yüceliğini ve kainatı koruma gücünü uzun uzun düşünmekle bilinebilinir. Yoksa sadece lügattaki manasını düşünmekle değil

Korumak iki yönden olur:

Birincisi, varlıkların belli bir zamana kadar devamını sağlamak, muhafaza etmek ki, Allah gökler, yerler gibi fazla yaşayan varlıkların da, hayvan, bitiki ve insan gibi ömrü az olan varlıkların da hafızıdır.

Mesela, yerden biten otu bile muhafaza etmiştir. Onun özünü korumak için ona kabuk vermiştir. Bir kutu gibi onu, kabuğun içine saklamıştır. Yumuşak kalması için de ona rutubet bahşetmiştir. Yalın kabukla korunmayacak şeyi, ona diken vererek korumuştur.

İkincisi, birbirine zıt olan şeyleri birbirlerinin şerrinden korumak. Allah bunları, kâh eşit kuvvette kılmakta, kâh mağlup olan tarafın imdadına yetişmekle korumuştur. Bunu bir misal ile izah edelim:

Mesela, hararet rutubeti yok eder, kurutur. Mağup olduğu zaman, soğukluk (bürudet) ve rutubet zayıflamaya hatta yavaş yavaş yok olmaya başlar. Hararet ve kuruluk fazlaşır. Bunu önlemek için Allah başka bir cisimle o rutubetin imdadına yetişir. Ona bir susuzluk verir, su içme ihtiyacını duyar. Su içtiği gibi harareti bereraf edilmiş olur. Böylece vücutta gereken denge temin edilmiş olur. (5)

Bu ismi şerifi 988 defa okumaya devam eden; nsan ve cin şerrinden bela ve afattan muhafaza olur. (6)



Kaynaklar:
1) Saffat,7 - As Saffat,7
2) Sebe,21 - Saba',21
3) Ra'd,11 - Ar Ra'd,11
4) Esmâ-ül Hüsna, Karınca Yayınları, Nisan 2004
5) Esma^ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005
6) Esma^ül Hüsna Şerhi İmam-ı Gazali, Mütercim M.Ferşat, Ferşat Yayınları, 2005, Mütercim ilavesi Sayfa:233
7) Islam City
8) Calligraphy, The Most Beautiful Names, Tosun bayrak, Threshold Books, 1985


All times are GMT +3. The time now is 20:49.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025