![]() |
Fransa'nın Katliamları ve Soykırımları
Evet arkadaşlar, bu konumuzda katliamcı ve soykırımcı Fransa'nın tarihi boyunca yapmış olduğu katliamları ve soykırımları paylaşıyoruz. Sizler de bu konuya katkı vererek paylaşımlarda bulunabilirsiniz.
|
Fransa'nın Saint Barthelemy Katliamı
Saint Barthelemy Katliamı, 'Aziz Barthelemy Günü'ne denk düşen 24 Ağustos 1572 tarihinde Fransa'da Katolikler tarafından Huguenot denilen Protestanlara karşı gerçekleştirilen katliam. Bu katliam Fransa ve İspanya'nın Flanderes bölgesini denetim altına almak istemesi nedeniyle ve Katolik ile Protestan asilzadeleri arasındaki iktidar çekişmesinden dolayı meydana gelen olaylardan biridir. Fransa Kralı IX. Charles'ın İspanya'ya yakınlığı ile bilinen annesi Catherine de Medicis'in I. Henry, Duke Guise'i kullararak kralın Protestan yardımcısı Amiral Gaspard de Coligny'ye düzenlediği suikastir. Olaydan yaralı kurtulan ve evinde ağır yaralı yatmakta olan Coligny'i öldürmek için ikinci bir saldırı düzenleyen katolik asilzadeler bunu başarmışlar ancak bu kez önü alınamayan bir katliama sebep olmuşlardır. 24 Ağustos 1572 sabaha karşı beyaz haçlı giysileri giymiş Katolikler evlerinde uyumakta olan Protestanlara saldırdılar. Önce Pariste başlayan katliam daha sonra bütün ülke geneline yayıldı. İki gün süren katliam sonucunda resmi olmasa da onbinlerce Protestanın öldürüldüğü tahmin edilmektedir. 26 Ağustos 1572'den sonra sağ kalan Fransız asıllı Protestan soyluların tamamı dinlerini terkederek Katolikliği kabul etmiş, halk tabakası ise İsviçre ve Almanya'ya sığınmıştı. Kaynak |
Fransa'nın Saint Berthelemy Katliamı'nı Anlatan Bir Tablo
"Katliam'ın Tanıklarından" (François Dubois, (1790 - 1871)) http://img513.imageshack.us/img513/5...emykatliam.jpg Kaynak |
ermeni soykırımına karşı,fransaya,cezayir soykırımını öne sürersen, biz yapmadık asıl siz yaptınız dersen ne farkeder ki..elin fransızıda sana demezmi ee aga ozamanda menderes bizi desteklemişti 1952 yılında,bm genelkurulunda fransayı suçlayan tasarı için türkiye cumhuriyeti devleti soykırımı kabul etmeme yönünde oy kullanmıştı ?? hani bir zamanlar cezayir direnişini destekleyen alimleriniz vardı siz onları teker teker fişleyip mahkemelerde süründürmüştünüz..??
adamın biri çıkmış böyle demiş yaa öyle işte :) |
Alıntı:
Ermeni Soykırımı diye bir şey yok; ama Cezayir Soykırımı var. Fransa, Cezayir'de 1.500.000 civarında Cezayirli Müslümanı soykırıma uğrattı. Ermenilere yapılan katliamlar techir sırasında oldu. Ve karşılıklı katliamlar oldu. Özellikle Kürt çetelerin katliamları olmak üzere Türkler binlerce, on binlerce Ermeni'yi katlettiler. Ermeniler de binlerce, on binlerce Müslümanı katlettiler. Pek çok Ermeni, techir sırasında salgın hastalıklar yüzünden öldü. Pek çok Ermeni de techir edildikleri yerlere ulaştılar. Çoğunluk Müslümanlar oldukları için Ermeni kayıpları daha çok oldu. Ermeni olayı soykırım değil karşılıklı katliamlardır. Türkiye Cumhuriyeti, 1952 yılında Birleşmiş Milletler'de muhtemelen Fransa ile ilişkilerimiz bozulmasın diye Fransa'nın Cezayir'de yaptıklarının kınanması teklifine ret yönünde oy kullanmıştır ve yanlış yapmıştır. |
Alıntı:
|
"Cezayir Soykırımı Fransa'da, Cezayir'de yaptığı katliam ve işkenceleri itiraf eden emekli general hakkında Savunma Bakanlığı'nın disiplin soruşturması açacağı bildirildi. Fransız emekli general Paul Ausaresses'in, yazdığı bir kitapta, Fransız ordusunun Cezayir'de işlediği katliamları açıkça itiraf etmesi, ülke çapında geniş yankı uyandırmıştı. Chirac'ın isteği Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ın, Savunma Bakanı Alain Richard ile görüşmesinden sonra bir açıklama yapan Elysee Sarayı, emekli general hakkında disiplin soruşturması açıldığını resmen bildirdi. Emekli generalin, suçlu bulunması halinde özlük haklarını kaybetmesiyle emekli maaşının indirilmesinin gündeme gelebileceği bildirildi. Dehşete düştü! Chirac, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada, generalin itiraflarından ''dehşete düştüğünü'' belirterek, kendisine daha önce verilen liyakat nişanının geri alınmasını istemişti. Eski gizli servis başkanı 83 yaşındaki Fransız general, bazen kendisinin emir verdiği, bazen de bizzat tanık olduğu, Fransız ordusunun Cezayir'de yaptığı katliam, işkence ve yargısız infazlara, ''Özel Servisler, Cezayir 1955–1957'' adlı kitabında geniş bir biçimde yer verdi. Paris Fransız General Paul Ausaresses'in,kaleme aldığı "Özel Servisler, Cezayir 1955-1957" başlıklı kitapta, Fransız ordusunun Cezayir'de işlediği katliamları açıkça itiraf etmesinin ardından, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, General'e verilen "Legion d`Honneur" liyakat nişanının askıya alınmasını ve askeri disiplin suçu verilmesi gerektiğini bildirdi. Chirac, yazılı açıklamasında, General'in Cezayir'deki işkenceler konusundaki açıklamalarından "tüylerinin ürperdiğini" ifade ederek, "General Aussaresses'in açıklamalarından tüylerim ürperdi, Cezayir Savaşı sırasında yapılan kötü muameleleri, işkenceleri, insanların sorgusuz sualsiz katledilmelerini ve cinayetleri yeniden kınıyorum. Hiçbir şey bu yapılanları haklı çıkarmaz" dedi. Chirac, açıklamasında, General'e verilen liyakat nişanı Legion d'Honneur'ün askıya alınmasını talep ettiğini, bunun yanı sıra Savunma Bakanlığı'ndan General'e disiplin cezaları verilmesini istediğini belirtti. Yazılı açıklamada, Chirac'ın tarihçilerden, dönemin arşivlerini tarayarak, olanları bütün çıplaklığıyla gün ışığına çıkarmalarını istediği de kaydedildi. Fransız Komünist Partisi'ne üye parlamenterler de Cezayir'de işlenen katliamlarla ilgili olarak Meclis araştırma komisyonu kurulması yolunda daha önce ortaya attıkları teklifi yinelediler. Komünist Parti, Kasım ayında da yine Cezayir'deki katliamlarla ilgili soruşturma komisyonu kurulması yolunda bir öneri getirmiş, ancak Başbakan Lionel Jospin'in, "Tarihi konuları, tarihçilere bırakalım" açıklamasından sonra Meclis'te bu teklif kabul edilmemişti. Fransız basınında çıkan haberlere göre, Meclis'in çoğunluğu araştırma komisyonu kurulması yolundaki bu teklife yine sıcak bakmıyor. Fransa Başbakanı Lionel Jospin, dün yaptığı açıklamada, Ausaresses'in kitabında, Fransız ordusunun Cezayir'de işlediği katliamları açıkça itiraf etmesinin ardından, kitapta anlatılan korkunç olayları ahlaki bakımdan bütünüyle kınadığını belirtmiş, generalin itiraflarının ardından hukuki tahkikat yapılabileceğini de söyleyerek, "Beni şaşkına çeviren açıklamaların ardından harekete geçilmesi gerektiğine inanıyorum" diye konuşmuştu. Le Monde gazetesindeki haberde, Cezayir'e 1955 yılında giden generalin, kitabında, Fransız polisinin o tarihlerde sistemli işkence yaptığını, işkence ve cinayetlerin, siyasi iktidarın emirleri ve bilgisi dahilinde yapıldığını yazdığı belirtilmişti. Kitapta, işlenen cinayetlerle ilgili olarak pişmanlık duyduğunu belirtmeyen general, "bu durumun kendisi için hiçbir zaman vicdani bir sorun yaratmadığını" ifade etmiş, işlenen suçlarla ilgili olarak Sosyalist Parti'yi ve özellikle de o dönemde Adalet Bakanı olan eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ı suçlamıştı Paris Mahkemesi, Cezayir'de katliam yaptığını yazdığı kitapta itiraf eden Fransız generale 7500 euro ceza verdi. PARİS 25.04.2003 TSI 18:45 Paris İstinaf Mahkemesi, Cezayir'de yaptığı katliam ve işkenceleri yazdığı bir kitapta itiraf eden Fransız emekli general Paul Ausaresses'i 7500 euro para cezasına çarptırdı. Paris Mahkemesi, 84 yaşındaki generalin anılarını basan Plon ve Perrin isimli yayınevlerine de 15'er bin euro tutarında para cezası verdi. Eski gizli servis başkanı Fransız general, Fransız ordusunun Cezayir'de yaptığı ve bazen kendisinin e verdiği, bazen de tanık olduğu katliam, işkence ve yargısız infazlara, ''Özel Servisler, Cezayir 1955-1957'' adlı kitabında geniş yer vermişti. Ausaresses'in, Fransız ordusunun Cezayir'de yaptığı katliamları açıkça itiraf etmesi, ülke çapında geniş yankı uyandırmıştı. Fransa İnsan Hakları Federasyonu başta olmak üzere, çeşitli insan hakları kuruluşları, duruşmaya taraf olarak katılmıştı. İşkence ve cinayetlerin, siyasi iktidarın emirleri ve bilgisi dahilinde olduğunu belirten general, işlenen cinayetlerle ilgili olarak pişmanlık duymadığını ve bu durumun kendisi için hiçbir zaman vicdani sorun yaratmadığını bildirmişti. Fransa Savunma Bakanlığı, emekli general hakkında itiraflardan sonra soruşturma açarken, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, emekli generale daha önce verilen liyakat nişanın geri alınmasını istemişti. Kitabın Fransa kamuoyunda büyük yankı uyandırmasından sonra Komünist Parti mecliste soruşturma komisyonu kurulmasını istemiş, ancak eski Başbakan Lionel Jospin, ''tarihin tarihçilere bırakılması gerektiği'' gerekçesiyle bu isteğe karşı çıkmıştı. Savaş Suçuna Övgü (General’in yargılanma sebebi) Nitekim Mayıs 2000 yılında çıkan ilk kitabı Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’tan, sokaktaki insana kadar pek çok insanin midesini bulandırdı. Derhal rütbeleri geri alindi, Legion d’Honneur nişanı söküldü. Kınandı, yerden yere vuruldu… Kuşkusuz bir suça övgü getirmek ayrıca bir suçtur. Ama Generale Aussaresses’ten önce iki yıldır Fransa gündeminde sıklıkla yer alan Cezayir Savaşı ve işkence tartışmaları hiç bu kadar yankı bulmamıştı. Bugüne kadar yazılan yüzlerce kitaba, yapılan onca filme karşılık bir başka generalin, mesela Jacques Massu’nun büyük pişmanlık duyarak anlattıkları kamuoyunu böylesine ayağa kaldırmamıştı. Üzüntü yaratmıştı, ama Aussaresses sayesinde, Cezayir Savaşı ve işkence tartışması konusunda kamuoyu ne var ne yok öğrendi gibi. SAYFA AÇILIYOR Tartışma Cezayirli eski bir FLN militanının, geçen yıl Le Monde Gazetesi’ne verdiği mülakatla başladı. Lila diye anılan Louisette Ighilahriz üç ay boyunca maruz kaldığı işkenceyi, annesinin gözleri önünde en küçük kardeşinin öldürülmesini anlattığı bu röportajı aslında kendisini o zaman işkenceden kurtarıp hastaneye yerleştiren bir Fransız asker-doktoru bulmak için vermişti. Ona teşekkür etmek için. Bugün 70 yaşında olan Lila’yı 92 yaşındaki Generale Jacques Massu izledi : "Düşündükçe harap oluyorum. Genelleştirilmişin de ötesinde adeta kurumsallaşmıştı işkence. Fransa bu sayfayı kapamamalı, tersine açmalıdır ” diye konuştu. Sayfa açıldı, gazeteler, dergiler, televizyonlar bütün bu beyanlara genişçe yer ayırırken, Komünist Parti mecliste araştırma komisyonu kurulmasını önerdi, Başbakan Lionel Jospin "Konuyu tarihçilere bırakalım" dedi ama, arşivlerinde tamamının araştırmacılara açılması için genelge yayınladı. General Ausarresses’in kitabi bu tartışmalar devam ederken piyasaya çıktı. “Yaptım, hem de iyi yaptım” mesajı veren General Aussaresses 83 yaşında yazdığı kitabıyla sahneye çıkar çıkmaz, İnsan Hakları Derneği, Ausaresses’in ‘Savaş suçuna övgü’ suçu işlediği iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Hemen ardından, Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu ‘insanlığa karsı suç’ duyurusuyla başvuru yaptı, onu ırkçılık karşıtı bir başka dernek izledi. 5 yıl hapis, 300 bin frank para cezasıyla yargılanan Generale Ausarresses üç gün suren duruşmada, kitabında da anlattığı üzere metodu uygulamaktan değil ama bir seferinde tam istediği gibi olmamasından pişmanlık duyduğunu söyledi. Dedi ki “Bir seferinde daha iyi konuşturabileceğim birini, tam konuşturamadan öldürdüm”. Savunmasını güncelleştirdi de: “Şimdi dünya Usame bin Ladin’i yakalasa n’apacak? Ben de Larbi Ben M’Hidi’yi yakalayınca öyle yaptım” KİM SUÇLU ? Mahkeme öncesinde de yargılanırken de sordu: “Ben suçlu muyum, bir katil miyim?” Hayır, bu açıdan değil, yasalar Ausaresses’i ‘katil’ diye tasnif etmiyor. İşkence yaptığı için de yargılanmıyor zaten. Tarihçilerin iddiasına ve eski bir generalin Jacques Massu’nun beyanlarına ve Ausarresses’in de gayet açık anlattığı üzere Fransa 1955-1957 yılları arasında kurulan ‘özel güçler’ dönemin meclisinde oylanıp kabul edilmişti. Muhataplarınca ‘ölüm birlikleri’ diye anılan özel güçlere, ‘her çeşit aracı kullanma’ hürriyetleri de tanınmıştı. Ausarresses mahkemede dolaylı olarak dönemin içişleri bakanı Francois Mitterrand’in teröre bulaşan bütün FLN militanlarını etkisiz hale getirmesini istediğini de anlattı. Nitekim, geçenlerde yayınlanan ikinci kitabında da 11 Eylül ve Cezayir Savaşı arasında paralellik kurduktan sonra, kendisini de "Fransa için çalışmış, Fransa’nın istediği gibi isini yapan bir asker" diye sunuyor. Kaldı ki, 1968’de çıkan bir yasa da 1954-1962 yılları arasında Fransızlar’in yahut FLN militanlarının operasyonlarına ilişkin suç konularının tümüne af getirilmiş… Yani Fransız askerleri de, aynen Fransızlar gibi Cezayir’de bazen halkı ayaklandırma adına katliamlara giriştiği gizli olmayan bazı FLN militanları da af kapsamına alınmış. Bu nedenlerle Generale Paul Ausaresses yaptıklarından değil yaptıklarını övmekten, 1881 yılında çıkan bir basın yasasına muhalefetten yargılandı. Onun bu ‘övgülerini’ yazdığı kitabı yayınlayan yayınevi de ayni suçtan hüküm giyecek. Mahkemenin son günü “Bazen onursuzluğu sindirmek için onur gerekir” diye özetledi General Ausarresses! İşkence ‘onursuz’ bir eylem de olsa, ‘vatanseverlik bir onurdur’, ‘onunla diğerini sindirirsiniz’ demek istedi. Onun bu kadar rahat, yaptıklarından en ufak utanma ve pişmanlık duymadığı tersine vazifesini yaptığı yolundaki beyanları vatanlarını gerçekten seven Fransızlar’ı etkiledi. Fransa’nın bu suçu tanımasını eskiden beri isteyenler Ausarresses’in ardından bugün artık daha kuvvetliler." (Alıntı) |
Bir Fransız Soykırımı: Vendee
http://img214.imageshack.us/img214/7758/fransa.jpg Fransız Profesör Reynald Secher, kitabında Vendee savaşını tarihin ilk soykırımı olarak nitelendiriyor. 1789 Fransız İhtilali'yle kral ve din adamlarının baskılarından kurtulacağını düşünen Vendee bölgesi halkı, devrime büyük bir umutla sarılır ve destekler. Ancak bu 'yurtseverlik' ek vergiler ve yeni yönetimin bölge halkı üzerinde baskı kurmaya çalışmasıyla 'ödüllendirilir'. Bunun üzerine Vendee halkı isyan eder, ulusal birliklerle çatışmaya girer. Ulusal yönetim, Fransız devriminin vaat ettiği insan hakları, adalet gibi kavramları hiçe sayarak devrimin tehlikeye girdiği gerekçesiyle Fransız tarihine kara bir leke olarak geçecek olan 1 Ekim 1793 tarihli yasayı çıkarır: Eşkiya olarak nitelendirilen Vendee halkı çocuk, kadın demeden "imha" edilecektir. Karar uyarınca General Lazare Hoche'a, Vendee bölgesinde yaşayan halkın “kadın, erkek ve çocuklar” dâhil tümüyle katledilmesi için tam yetki verilir. Reynald Secher: Bu Bir Soykırımdır Fransız ordusu kendi vatandaşlarından oluşan bölge halkına eşine az rastlanan bir katliam uygular, bölge nüfusunun en az %14'ü katledilir. Secher'e göre en az 117.257 kişinin katledildiği bu olay Birleşmiş Milletlerin soykırım tanımına uymaktadır. Fransa'nın Türkiye'ye Verecek Dersi Yok Asılsız Ermeni iddialarıyla ilgili yasanın Fransa parlementosunda kabulünden sonra bazı aydınlar Fransa'nın karanlık tarihine işaret ederek Fransa'nın Türkiye'ye ders veremeyeceğinin altını çiziyorlar. Eğer Türkiye Vendee Katliamını Soykırım Olarak Tanırsa Ne Dersiniz? Türkiye böyle bir karar alır da bize ceza vermeye kalksa ne dersiniz diye sormuştu iktidardaki UMP'li Michel Diefenbacher oylamalar sırasında. Yasanın Senato'ya getirilmesiyle Fransa'daki tartışmaların daha da şiddetlenmesi bekleniyor. Kaynak TRT Haber 26.12.2011 |
|
Erhan Afyoncu
http://img851.imageshack.us/img851/6...hanafyoncu.jpg Fransa'da cumhuriyet düşmanı diye yüz binlerce Vendeeli katledilmişti Kan ve gözyaşı ihtilali olan Fransız İhtilali sırasında cumhuriyet düşmanı diye milyonlarca Fransız katledilmişti. Fransız İhtilali özgürlükle özdeşleştirilmiş bir ihtilaldir, ancak gerçek bunun tam tersidir. İhtilal günlerinde milyonlarca Fransız, cumhuriyet düşmanı diye en vahşi şekillerde öldürülmüştür. Türkiye'nin tek Afrika tarihçisi olmasının yanı sıra Fransa tarihi konusunda da araştırmaları olan nadir tarihçilerimizden Prof. Dr. Ahmet Kavas, "İki Din Arasında Fransa" isimli eserinde Vendée Soykırımını teferruatlı olarak anlatır. Cumhuriyet düşmanları 1789 Fransız İhtilali'nden sonra ihtilalin getirdiği uygulamalara karşı çıkan, kendi dini düşüncelerinden vazgeçmeyen milyonlarca Fransız, cumhuriyet düşmanı diye öldürüldü. Tarihe ilk soykırım diye geçen asıl katliam ise Vendée bölgesinde gerçekleşmişti. 12 bin kilometrekare genişliğinde yüz ölçümü olan Vendée'nin ihtilal öncesinde adı Aşağı Poitou idi. Köylülerin başkaldırısı olarak ortaya çıkan ilk hadiselerin ardından buraya Vendée Askeri Bölgesi denilmişti. İhtilal komitesinin din adamları için hazırlattığı yasaya piskopos ve papazları yemin ettirme girişimi Fransa'nın kuzeyindeki Vendée'de büyük yankı uyandırdı. Vendéeliler ihtilalcilerin kilise uygulamalarına karşı çıktılar. Ancak bunun üzerine cumhuriyet düşmanı damgasını yediler. Artık yok edilmesi gereken cumhuriyet düşmanı haydutlardı. Katolikliğe sıkıca bağlı olan ve geçimlerini topraktan sağladıkları için arazilerinden kopmak istemeyen Vendéeliler sadakatle bağlı oldukları kralın idam edilmesiyle birlikte iyice gerginleşmişlerdi. 24 Şubat 1793 tarihinde ülke genelinden 300 bin gönüllü asker alınması kararı Vendéliler'in başkaldırması için geri dönülmez bir süreci başlattı. 4 Mart 1793'te isyan ettiler. Birinci Vendée Savaşı olarak da bilinen bu ilk savaş 23 Aralık 1793'te bitti. Her türlü zulme ve baskıya rağmen Vendéeliler boğun eğmediler. En ufak bir fırsat bulduklarında savaşı devam ettirdiler. 1832'ye kadar İhtilalciler'le dört defa daha savaştılar. Mezarlık yeri Cumhuriyet Orduları komutanlarından François Joseph Westermann Fransız İhtilali'nin ardından kurulan Kamu Güvenliği Komitesi'ne Vendée'den 23 Ekim 1793 tarihli şu mektubu göndermişti: "Artık Vendée yok, kadınlarıyla ve çocuklarıyla kılıçlarımız altında öldüler. Onları Savernay'ın meralarına ve ormanlarına gömdüm. Bana verilen emirleri yerine getirerek çocukları atların ayakları altında ezdim, bir daha haydutlar doğurmasınlar diye kadınları katlettim. Hepsini yok ettiğim için bana kötülük yapmak üzere yaklaşabilecek bir esirim bile yok." İhtilalciler'in katliamları sonucu bütün Vendée, millî mezarlığa dönüştürüldü. Vendéeliler'i öldürmek için giyotin, suda boğma, kurşun, süngü, kılıç, tüfek dipçikleri kullanıldıysa da bu savaş aletlerinin hazineye belli bir külfet getirdiğini düşündüler. En etkili silah zehir olmalıydı ve hem de az masraflıydı. Vendéeliler'in yiyecekleri, içecekleri zehirlendi, köylülerin sığınacağı ormanlar yakıldı. Vendée Soykırımı Vendée-Vengée şeklinde yer etti ki, intikam alınmış Vendée demekti. Vendée bölgesinde 200.000'den fazla insan öldürülmüştü. Bir bölge insanına karşı yapılan bu toplu kıyım Avrupa'da işlenen ilk génocide, yani soykırım olarak tarihe geçti. Bu katliamda hayatını kaybedenlerin cesetleri, 1814 yılında çıkarılarak düzenlenen dini törenlerle kilise bahçelerine ve mezarlıklara gömüldü. Katliamdan kaçan Fransızlar Osmanlı'ya sığınmak istedi Fransa'daki özgürlük maskesi altındaki katliamlar sırasında canlarını ve mallarını İhtilal ordularının saldırısından korumak için yüz binlerce Fransız köylüsü ve zanaatkâr; İngiltere, Avusturya, Rusya, Amerika ve Prusya'ya sığınmıştı. Ancak hâlâ milyonlarca insanının canı ve malı tehlikedeydi. Viyana'da bulunan Osmanlı elçisine yardım isteyen bir mektup geldi. Katliamdan kurtulmak isteyen Fransızlar, Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki topraklarının herhangi bir bölgesine, Mora yarımadasına veya Girit'e yerleşmek için izin istiyorlardı. Osmanlı padişahı kendilerini kabul edecek olursa derhal Tuna üzerinden ve Venedik körfezinden geçerek bir taraftan büyük bir katliamdan kurtulacaklar diğer taraftan da Osmanlı İmparatorluğu'na birçok alanda hizmet etme sözü veriyorlardı. Elime geçen bütün Vendéeliler'i boğazladım İhtilalciler,Vendéeliler'i cumhuriyet düşmanı yok edilmesi gereken haydutlar olarak görüyordu. İhtilalciler'in Vendée hakkındaki bazı görüşleri şunlardı: 'Vendée'yi yıkınız! Böylece, Avusturyalılar geri püskürtülecek, İngilizler artık Dunkerque şehrinin hayalini kurmayacaklar, Rhin Prusyalılar'a verilmeyecek.' (Ekim 1793) 1792-1795 yılları arasındaki Kurucu Meclis (Convention): 'Hürriyet askerleri, Vendée'nin haydutlarının tamamen yok edilmesi lazım' diye ilan etmişti. Rouger adlı general yardımcısının raporu: 'Elimizin altına geçen esir, yaralı ve hastanelerdeki yaralılardan kim varsa herkesi kurşuna diziyoruz.' Duquesnoy'un raporu: 'Elime geçen bütün ahaliyi boğazladım.' 'Yurtseverler ekmek bulamıyorlar. Bu ip kaçkınları yok olmalılar ve yurtseverlerin ekmeklerini yemesinler. Mahkûmlar cumhuriyeti yıkmak isteyen ip kaçkınlarıdır: Ölmeliler.' Vendéeliler'in yurtsever ve cumhuriyetçi olma şanları dahi yoktu. Çünkü 'Kamu güvenliği için bir yurtseverin ölmesi abartılacak bir şey değildir. Zaten orada bir tane yurtsever kalmadı. Çünkü bu savaş esnasında her Vendéeli az veya çok bu savaşa iştirak etti.' Fransız İhtilali'nin kanlı yüzü 1789 Fransız İhtilali denilince aklımıza özgürlük, eşitlik ve milliyetçilik gelir. Ancak ihtilal dönemi vahşetten başka bir şey değildir. Bir milyondan fazla insan ihtilal sırasında öldürülmüştü. Nüfusun % 5'i katledildi 14 Temmuz 1789'da Fransa'da ihtilal süreci tamamlanmış ve krallık yıkılarak cumhuriyet rejimi kurulmuştu. Kral XVI. Louis, 21 Ocak 1793'te idam edildi. Ancak dökülen kan kralınkiyle sınırlı kalmadı. İhtilal sırasında Fransa nüfusunun % 5'inden fazla bir kısmı öldürülmüştü. Bugün 25.12.2011 |
Alıntı:
ozaman yaşayan ermeni sayısı 1.300.000 ölen ermeni sayısıda 150.000 ve bunların bir kısmı göç esnasında ölmüştür.. |
Alıntı:
1915 olaylarında pek çok masum Ermeni özellikle Kürt çeteler tarafından katledilmişlerdir. Buradaki temel mesele, Ermenilere yapılmış olan katliamlara İttihat ve Terakki Partisi'nin göz yumup yummadığıdır. Ermenilere yapılmış olan katliamlara devlet göz yummuşsa, engel olabilecekken engel olmamışsa, o katliamlardan dolaylı olarak devlet de sorumludur. |
Fransa'ya Soykırım Şoku: Fransa'nın Vendee Soykırımı Tanınsın!
Fransa'ya "soykırım" şoku
http://img194.imageshack.us/img194/7126/iskeletler.jpg http://img834.imageshack.us/img834/7...esoykirimi.jpg "1915 olayları"nın her fırsatta gündeme getirildiği Fransa'da yeni bir "soykırım" kanunu teklifi daha meclis gündemine sokulmak isteniyor. Muhalefette yer alan aşırı milliyetçi Front National (Milli Cephe) ve UMP partilerinden milletvekilleri, Fransa'nın Vendee bölgesinde 1793-1794 tarihleri arasında katledilen Fransız vatandaşlarının yaşamış oldukları olayların "soykırım" olarak kabul edilmesi için bir kanun teklifinde bulundular. Vendee bölgesi milletvekillerinin de desteğini alan kanun tasarısı 16 Ocak tarihinde Ulusal Meclis'e sunuldu. Yasanın kabul edilmesi hâlinde bu, Fransa'nın geçmişinde bir "soykırım" olduğunun resmî ispatı olacak. "Vendee isyanı" olarak anılan olay, Fransız İhtilali sonrasında Vendee bölgesinde meydana gelmişti. İhtilal ile kurulan hükümet, çıkarılan bir yasaya dayanarak o bölge halkını katletmişti. Fransız anayasasına göre, muhalefet partilerine tanınan bir hakla az sayıdaki muhalefet milletvekilleri kanun yapabiliyorlar. 50 VEKİL YETMİŞTİ 2001 senesinde Fransız ulusal meclisi, sözde Ermeni soykırımını tanıma kanun teklifini 50 milletvekili ile kanunlaştırmıştı. Soykırım uluslararası hukukta bir suç olarak nitelendiriliyor ve sadece uluslararası ceza mahkemeleri kararı ile geçerli oluyor. Tarihçilerin "Liberte pour l'histoire" (Tarihe özgürlük) ismi ile kurdukları ve 3 bin tarihçiye yakın üyesi olan dernek, politikacıların tarihi olayları "nitelendirmelerini" tehlikeli buluyor ve politikacıların millet meclislerinde tarih yazmalarını istemiyor. Kaynak Hürriyet 18.01.2013 |
"Fransa, Ruanda'da öngörülebilir bir soykırıma imkân tanıdı"
https://i.hizliresim.com/e8qdcof.jpg ABD merkezli hukuk firmasının raporuna göre Fransa, Ruanda'da öngörülebilir bir soykırıma imkân tanıdı. Paris yönetiminin, Hutu rejiminin soykırım gündeminden habersiz olduğu görüşünün reddedildiği raporda "Fransız hükümeti öngörülebilir soykırımdan ne habersiz ne de bilinçsizdi" ifadesi yer aldı. Ruanda hükümetinin girişimiyle ABD merkezli "Levy Firestone Muse" hukuk firmasının hazırladığı raporda Fransa'nın Ruanda soykırımında ciddi sorumluluğu bulunduğu ve Fransız hükümetinin öngörülebilir bir soykırıma imkân tanıdığı vurgulandı. "Öngörülebilir bir soykırım: Fransa hükümetinin Ruanda'da Tutsiler'e karşı soykırımla bağlantılı rolü" adını taşıyan ve 2017 yılında çalışmaları başlayan 600 sayfalık rapor bugün açıklanarak Kigali yönetimine sunuldu. Fransa'nın 800 bin kişiyi katleden Hutu rejiminin "iş birlikçisi" olarak tanımlandığı raporda Paris yönetiminin, Hutu rejiminin soykırım gündeminden habersiz olduğu görüşü reddedildi. Raporda "Fransız hükümeti, öngörülebilir soykırımdan ne habersiz ne de bilinçsizdi" ifadesine yer verildi. "Soykırım Olacağını Biliyordu" Fransa'nın bir soykırım olacağını bildiği ancak Ruandalı müttefiklerine desteğinde tereddüt etmediği kaydedilen raporda "Fransız hükümetinin öngörülebilir bir soykırıma imkân tanımada ciddi sorumluluğu bulunduğu sonucuna vardık" ifadesi kullanıldı. Milyonlarca belge doküman ve 250'den fazla tanığın ifadelerine dayandırılan raporda Fransız yetkililerin Tutsiler'in öldürülmesine doğrudan iştirak ettiğine dair kanıt bulunamadığı aktarıldı. Raporda Fransa'nın, Afrika'daki çıkarlarını korumak için Hutu rejimine askeri ve siyasi destek sağladığının altı çizildi. "Fransa Hükümetinin Rolü Müstesnaydı" Soykırımın araçları olacak kurumların oluşturulmasında Fransa'nın vazgeçilmez bir iş birlikçi olduğunun altı çizilen raporda diğer hiçbir yabancı hükümetin hem Ruandalı radikal Hutular'ın oluşturduğu tehlikeden haberlerinin olmadığı hem de onlara olanak sağlamadığı ifade edildi. Raporda "Fransa hükümetinin rolü müstesnaydı; ancak o hâlen bu sorumluluğu kabul etmedi ya da kefaretini ödemedi" değerlendirilmesi yapıldı. Ruanda'da 1994'te Hutular, dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttukları Tutsiler'e karşı soykırım başlatmıştı. Ülkede 100 gün süren katliamda 800 binden fazla Tutsi hayatını kaybetmişti. Raporda ayrıca, Fransa hükümeti tarafından tarihçi Vincent Duclert başkanlığındaki komisyona hazırlatılan Ruanda Soykırımı raporunun, Fransa'nın nelerden sorumlu olduğunu açıklamakta yetersiz kaldığı ve raporda yer alan "Paris'in soykırımın ortaya çıkışının bilincinde olmadığı" sonucunun yanlış olduğu ifade edildi. Kaynak NTV 19.04.2021 |
Emmanuel Macron: Ruanda Soykırımı'nda Fransa'nın sorumluluğu var
https://i.hizliresim.com/7adyiih.jpg Ruanda'ya resmî ziyarette bulunan Macron, gerçekleşen soykırımda ülkesinin sorumluluğu olduğunu kabul etti. Fransa Curbaşkanı Emmanuel Macron, Ruanda'ya resmî ziyarette bulundu. Son 10 yıldır Ruanda'yı ziyaret eden ilk Fransız cumhurbaşkanı olan Macron, Twitter hesabından yaptığı paylaşım ile bu ziyaretin Afrika ile ilişkilerde yeni bir sayfa açacağını ifade etti. Cumhurbaşkanı Macron, Kigali Uluslararası Havalimanı'nda Ruanda Dışişleri ve İş Birliği Bakanı Vincent Biruta tarafından karşılandı. Başkent Kigali'de 250 binden fazla kurbanın gömüldüğü Gisozi Soykırım Anıtı'nı ziyaret ettikten sonra burada bir konuşma gerçekleştirdi. Özür Dilemedi 27 yıl önce yaklaşık 1 milyon insanın ölümü ile neticelenen soykırıma ilişkin açıklamalar yapan Macron'un özür dilemesi beklenirken farklı bir açıklama geldi. Macron, bu soykırımda Fransa'nın sadece rolü olduğunu söyledi. "Fransa'nın Siyasi Bir Sorumluluğu Var" Ancak, Fransa’nın suç ortağı olmadığının altını çizerek "Fransa'nın Ruanda'ya yönelik bir rolü, hikâyesi ve siyasi sorumluluğu var. Ve bir görevi var: Tarihle doğrudan yüzleşmek ve çok uzun süre gerçeği araştırmak yerine sessizliğe değer vererek Ruanda halkına çektirdiği ıstırabı tanımak" ifadelerini kullandı. Zamanın Fransız hükümetinin, soykırım uygulayan Ruanda yönetiminin fiilen yanında olduğunu, bu sebeple Fransa'nın sebep olduğu acıları çekenlerin yüzüne bakma ve acılarını kabul etme görevi olduğunu belirtti. "Sorumluluğumuzun Kapsamını Tanımak İçin Geldim" Ayrıca, ülkesinin doğrular konusunda uzun süre sessiz kaldığını kaydederek şu ifadeleri kullandı: "Sadece o geceden geçenler affedebilir ve bunu yaparak bağışlama armağanını verebilir. Bugün bundan dolayı acizane ve saygıyla yanınızda duruyorum, buraya sorumluluğumuzun kapsamını tanımak için geldim. "Fransa Suç Ortağı Değildi" "Fransa, bu yöndeki uyarılara kulak asmayarak soykırımcı bir rejimin fiilen yanında durdu. Bataklıklar, tepeler, kiliselerde insanların peşine düşen katiller Fransa'nın yüzüne sahip değildi. Fransa suç ortağı değildi. Dökülen kan, onun silahlarına ya da askerlerinin ellerine bulaşmadı." Fransa'nın 1990'dan miras kalan çatışmaya dâhil olarak ülkedeki duruma ilişkin uyarıları dikkate almadığını söyleyen Macron, ülkesinin bölgesel çatışma veya sivil savaşı önlemeye çalışırken tüm uyarıları kulak ardı ederek soykırım uygulayan bir kişinin yanında durduğunu ifade etti. Bu şekilde ülkesinin çok kötü biten döngüye dahil olduğunu dile getirdi. "Macron'un Sözleri Özürden Daha Değerli Bir Şeydi" Anıt ziyaretinin ardından Macron'la ortak basın toplantısı düzenleyen Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, Fransa ile ilişkilerin düzelmesini Fransa'nın resmen özür dilemesine tercih ettiğini şu sözler ile ifade etti: "Macron'un sözleri özürden daha değerli bir şeydi. Hakikatti.” Macron ise "Özür dileyecek misiniz?" sorusunu "Özür doğru terim değil" diyerek cevapladı. "Soykırım Hazırlığı Konusunda Kör Davrandı" Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'a martta Ruanda soykırımına ilişkin bir rapor sunulmuştu. O raporda Fransa'nın soykırımda ağır sorumluluğu bulunduğu ancak suç ortağı olduğunu gösteren bir şey olmadığı ifade edilmişti. Dönemin Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın soykırımda önemli rol oynadığı vurgulanmıştı. Raporda "Fransa, soykırım hazırlığı konusunda kör davrandı" ifadeleri yer almıştı. Ayrıca, Fransa'nın soykırımı yapan hükümete silah temin etmesinin ve Fransız askerlerinin Ruanda ordusuna eğitim vermesinin arkasında ülkenin etnikçi yaklaşımının olduğu aktarılmıştı. "Öngörülebilir Soykırıma İmkân Tanındı" Ruanda hükümetinin girişimiyle ABD merkezli 'Levy Firestone Muse' hukuk firmasının hazırladığı raporda ise Fransa'nın, Ruanda soykırımında ciddi sorumluluğu bulunduğu kaydedildi. Fransız hükümetinin, Hutu rejiminin soykırım gündeminden habersiz olmadığı, öngörülebilir bir soykırıma imkân tanıdığı vurgulandı. Ruanda'da Soykırım Ruanda'da 1994'te Hutular, Tutsileri dönemin Devlet Başkanı Juvenal Habyarimana'nın uçağının düşmesinden sorumlu tuttu. Bu olay üzerine Tutsilere karşı soykırım başlatıldı. Ülkede 100 gün süren katliamda 800 binden fazla Tutsi öldürüldü. Fransa ise soykırımı yapan Hutu hükümetinin uzun süre destekçisi oldu. Soykırımcılara Silah ve Mühimmat Desteği Sağlandı Fransa, 23 Haziran 1994'te ülkenin güneybatısında sığınmacılar için güvenli bölge oluşturmak amacıyla Turkuaz Operasyonu'nu başlatmıştı. Fransa, soykırımı engellemek yerine soykırımcılara silah ve mühimmat desteği sağladığı için kınanmıştı. Diplomatik Telgraf Ortaya Çıkmıştı Hutu hükümetine, Fransız ordusunun kontrolü altında olan bölgeden kaçması için emir verdiği diplomatik telgraf ortaya çıkmıştı. Mitterrand, Le Figaro gazetesine 1998'de verdiği mülâkatta ise şu ifadeleri kullanmıştı: "O ülkelerde bir soykırım yaşanması o kadar da önemli bir şey değil." https://i.hizliresim.com/a2ydugj.jpg Kaynak En Son Haber 27.05.2021 |
All times are GMT +3. The time now is 07:31. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025