Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Haberler (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=120)
-   -   Türker: Türkiye'yi Suriye ile savaşa zorluyorlar !!! (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=160339)

HaArP 02-19-2012 03:02

Türker: Türkiye'yi Suriye ile savaşa zorluyorlar !!!
 
Türker: Türkiye'yi Suriye ile savaşa zorluyorlar



Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, Merhum DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit gibi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da suiskat yapıldığını iddia ederek, "Türkiye'yi Suriye ile savaşa zorluyorlar." dedi.





DSP Genel Başkanı Masum Türker, DSP İl Başkanlığı'nda bir basın toplantısı düzenledi. DSP İzmir İl Başkanı Selçuk Karakülçe'nin de bulunduğu toplantıda konuşan Masum Türker, Türkiye ve İzmir gündemini değerlendirdi. Türker, "Türkiye'ye 2 partili bir model biçildi, ancak seçimlerden sonra 1,5 parti kaldı. Bir parti iktidar, diğeri ise hep muhalefet ediyor. Bu, Türkiye içindeki yabancı siyaset mühendislerinin yaptığı son seçim. Halk, artık gerçekleri görüyor." dedi. Türkiye'nin, ödenecek yurt dışı borcunun yüzde 80'inin Avrupa bankalarına olduğunu savunan Türker, borçların yenilenmedeğini, Katar'a bel bağlandığını savundu. Türker, Türkiye'nin Suriye ile savaşa zorlandığını, geçmişte merhum DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in hastalığının iyileştirilmemesi gibi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a da suikast yapılabilceğini ileri sürdü. Masum Türker, şöyle dedi: "Dış politika çok önemli bir noktaya gelmiştir. Özelikle biz Demokratik Sol Partililer olarak geçmişte biz Irak olayını yaşadığımız için Suriye dolayısıyla Başbakanın bizzat kendisi bile tehlike altındadır. Çünkü dış güçler özelikle ABD, Suriye işinin Türkiye tarafından halledilmesini istemektedirler. Türkiye'nin, bir Müslüman devlete karşı savaş ilan etme noktasına gelmesi için her türlü baskıyı yapıyorlar. Bu konunun Başbakanımızın hasta olduğu bir tarihe gelmesini de biraz manidar buluyoruz." Türker, merhum Ecevit'in de ABD'nin Irak'a müdehale istiğini geri çevirdiği için iyileştirilmesinin geciktirildiğini ileri sürdü. Milli İstibarat Teşkilatı (MİT) Kanunu'ndaki değişikliği eleştiren ve 250. Maddenin değişmesiyle eski Devlet Güvenlik Mahkamlerinin de geri döneceğini iddia etti. 0



http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=244698

EpiVaTeS 02-19-2012 03:10

Tayyip Erdoğan'a dokunmak tabiri caizse makat ister...
Makatı yeten dokunsun bakalım...!!!

EpiVaTeS 02-19-2012 03:10

Tayyip Erdoğan'a dokunmak tabiri caizse makat ister...
Makatı yeten dokunsun bakalım...!!!

werret 02-19-2012 03:20

Alıntı:

Türkiye'nin, bir Müslüman devlete karşı savaş ilan etme noktasına gelmesi için her türlü baskıyı yapıyorlar.
Bu adamın ''müslüman devlet'' dediği Suriye'deki İslam düşmanı Baas rejimi mi ?

Açıkça İslam'a ve müslümanlara karşı savaştığını söyleyen Beşşar Esad da ''müslüman devlet başkanı'' mı oluyor?!

Merak etme HaArp, sen ve Masum Türker gibiler istese de istemese de Suriye'deki İslam düşmanı Baas rejimi ,ALLAH'ın izniyle, yakında yıkılacak!..


''Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.'' (Saff/8)





'Zafer ne Obama'dan ne Erdoğan'dan!'


YouTube Video
ERROR: If you can see this, then YouTube is down or you don't have Flash installed.


Bu videodaki konuşmaların Türkçe'ye tercümesi:

''ALLAH (subhanehu ve teala)'ya yemin ediyoruz ki; Şehidlerimizin kanına karşı sessiz kalmayacağız!

Kadınlarımızı , çocuklarımızı , kardeşlerimizi , alimlerimizi ve şehidlerimizi kanımızın son damlasına kadar koruyacağımıza (savunacağımıza) ALLAH'a yemin ediyoruz. ALLAH'a yemin ediyoruz. ALLAH'a yemin ediyoruz.

Humus'un cesur ruhluların rüyası şudur: biz ya muzaffer oluruz ya da ölürüz!!! Ya zafer ya ölüm! Ya zafer ya ölüm!

ALLAH, bizim ne dediğimize şahiddir. ALLAH, bizim ne dediğimize şahiddir. ALLAH, bizim ne dediğimize şahiddir.

Arap Birliği , (Arab birliği) gözlemciler(i) , Suriye rejimi , Amerika , Obama , Sarkozy , hepsi bizi dinliyor...

Zafer kimden gelir ?

- ALLAH'tan!

Şu an el-Cezire'de canlı yayındayız. Bütün dünya sizi izliyor.

Aranızda zaferi Obama'dan bekleyen var mı ?

Kalabalık: Hayır!

Aranızda zaferi Erdoğan'dan bekleyen var mı ?

Kalabalık: Hayır!

Eğer aranızda zaferi herhangi bir insandan , herhangi bir konseyden veya Arab Birliği'nden bekleyen varsa, böyle düşünen(ler) burayı terkedebilir.

Zafer kimden gelir ?

- ALLAH'tan!

Ellerinizi havaya kaldırın , sadece alemlerin rabbi olan ALLAH'a...

Zafer kimden gelir ?

- ALLAH'tan!

Zafer kimden gelir ?

- ALLAH'tan!

Rahman ve rahim olan ALLAH'ın adıyla...

''Allah’ın yardım ve zaferi geldiği zaman, Ve insanların kafile kafile Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, Rabbine hamd ile tesbih et ve O’ndan af dile. Çünkü O tevvabdır, tövbeleri çok kabul eder.'' (Nasr Suresi)

Rahman ve rahim olan ALLAH'ın adıyla...

''Allah’ın yardım ve zaferi geldiği zaman, Ve insanların kafile kafile Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, Rabbine hamd ile tesbih et ve O’ndan af dile. Çünkü O tevvabdır, tövbeleri çok kabul eder.'' (Nasr Suresi)

Rahman ve rahim olan ALLAH'ın adıyla...

''Allah’ın yardım ve zaferi geldiği zaman, Ve insanların kafile kafile Allah’ın dinine girdiklerini gördüğün zaman, Rabbine hamd ile tesbih et ve O’ndan af dile. Çünkü O tevvabdır, tövbeleri çok kabul eder.'' (Nasr Suresi)


- Ya ALLAH, senden başka kimsemiz yok!

- Ya ALLAH, senden başka kimsemiz yok!

- Ya ALLAH, senden başka kimsemiz yok!''


http://vahdethaber.com/haber/6077-39...an39dan39.html

HaArP 02-19-2012 03:34

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla

''Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.'' (Saff/8)


Werret kardeşim yazdığın tek hakikat budur !

HaArP 02-19-2012 03:36

Esed: Suriye'yi bölmeye çalışıyorlar



Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed, ülkede 11 aydır devam eden krizi, Suriye'yi bölmek amaçlı bir komplo olarak değerlendirdi.







Devlet televizyonunun haberine göre Esed, Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Zhai Jun'la yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, "Suriye'nin bugün karşı karşıya olduğu şey, ülkenin bölünmeye; bölgedeki jeopolitik yeri ve tarihi rolünün etkilenmeye çalışılmasıdır." dedi.

(CİHAN)



http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=244677

HaArP 02-19-2012 03:38

Ne zaman?



'Hemen' düşmeyeceği görülüyor.. Ama düşmesi gerekiyor! iyibilgi Ankara





http://www.iyibilgi.com/images/haber/39946.jpg iyibilgi Ankara
Suriye çıkmazı gittikçe rahatsız edici hale geliyor. Türkiye’nin günlük merakı iç işleri ama dış işlerinde Ankara, Suriye’ye doğru itekleniyor.
İngiltere ve Fransa başta olmak üzere, kimi Avrupa ülkelerinin de teşvikiyle-elbette ABD’nin liderliğinde-Suriye’ye “yardım müdahalesi planlıyorlar. Türkiye buna itiraz etmiyor ama kendi sınırları üzerinden olmasını istemiyor.
Geriye Akdeniz hattı kalıyor ama o daha da karışık bir durum. Rusya ve Çin’in “karşı” pozisyonları da değişmiş değil. Görünen o ki, Şubat sonuna doğru Tunus’ta gerçekleşecek toplantı bir kırılma noktası yaratacak.
Sıkışma noktası ise gayet basit: Esad rejimi öyle bir-iki ayda gidecek gibi değil. Zaten, “bir-iki aya gidiyor” diyenlerin üzerinden daha fazla zaman geçti ve tarih “revize edildi”.
Öte yandan Suriye rejiminin değişikliği gerekli! Batı’nın “tamamı” bu konunun stratejik öneminin farkında. Geriye “nasıl”ı kalıyor. Washington’a göre dış müdehale olmadan ve herhangi bir “Batı askeri” karışmadan mesele halledilmeli.
Bunun tercümesi “Hıristiyan asker”in bölgede yaratacağı infial. Geriye kalan ihtimaller ise Arap Birliği ve Türkiye.
Herkesin ağzından, "aman iç savaş olmasın, dış müdahale olmasın" lafları düşmüyor ama süreç koşar adım o noktaya gidiyor. Özellikle Rusya ikna edilirse büyük kriz ihtimali azalır. Azalır ama Kremlin nasıl ikna edilecek?
İkna edil(e)mez ise bir yardım müdahalesinde dahi Akdeniz’deki ve Türkiye sınırındaki dengeler nasıl olacak?
Çünkü.. Çünkü Ankara, “ne olursa olsun biz karışmayız” demiyor!

http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=244379

werret 02-19-2012 03:40


Orada başka hakikatler de var!..


''Bir Firdevs nakliyecisi; Beşşar Esad''


http://www.habervaktim.com/yazar/477...ssar_esad.html

HaArP 02-19-2012 03:43

Alıntı:

Orada başka hakikatler de var!..

Werret duygusal davranmayı bırak kardeşim... Biz haber paylaşıyoruz ve İnsan kanı üzerinden dönen dolapların neler olduğunu izaha çalışıyoruz ! Esedi bu forumda seven bulursan bana da haber ver kardeşim !!!

Pentagonun Projesi içinde senin duygusallığında dahil bu zamana planlandı !!!

HaArP 02-19-2012 03:52

'Girişimlerimizin dozunu artıracağız'



Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye ile ilgili Tunus'ta oluşturacakları uluslararası platformda Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ndeki vetolardan oluşan boşluğu dolduracaklarını söyledi.





http://www.iyibilgi.com/images/haber/45866.jpgToplantıda Suriye ile ilgili çağrıları güçlü şekilde yapacaklarını belirten Davutoğlu, "Suriye rejimi üzerinde bu rejime destek veren ülkeler nezdinde ki girişimlerimizin dozunu artırmaya kararlıyız." dedi.

Bakan Ahmet Davutoğlu, G-20 toplantısı için Meksika'ya gitmeden öncesinde Atatürk Havalimanı'nda basın açıklaması yaptı. Tunus'ta Suriye ile ilgili geniş katılımlı uluslararası bir platform oluşturacaklarını kaydeden Davutoğlu, "BM Gevenlik Konseyi'ndeki vetolardan sonra ortaya çıkan boşluğu doldurmaya kararlıyız. Biz Tunus'ta yapılacak toplantıyla bu çağrımızı daha güçlü şekilde yapacağız. Suriye rejimi üzerinde bu rejime destek veren ülkeler nezdinde ki girişimlerimizin dozunu artırmaya kararlıyız. Burada çıkacak olan çağrılar karşılıksız kalmaz." diye konuştu.

(CİHAN)



http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=244673

HaArP 02-19-2012 04:20

Suriye krizi ve yine soğuk savaş sesleri



Suriye’deki kriz artık sadece Suriye’nin meselesi değildir. Rusya ve Çin’in BM Güvenlik Konseyi’nde Devlet Başkanı Beşşar Esad’a görevi bırakma çağrısı yapan Batı destekli Arap Karar Tasarısı’nın çıkmasını engelleyen vetosuyla olay 4 Şubat’ta daha geniş bir boyut kazandı.
Bir anda tartışma tamamen Suriye’nin dahili iktidar mücadelesiyle ilgili olmaktan çıktı. Bunun yerine, Moskova ve Pekin, vetolarıyla kendilerinin de Orta Doğu’da çıkarları olduğunu, bunu korumaya kararlı olduklarını söylediler. Artık bölge, ABD ve müttefiklerinin hakimiyeti altında, Batı korumasına özel bir yer değil.
Rusya’nın onlarca yıldır Orta Doğu’da çıkarları vardır, özellikle de Suriye’de. İran petrolünün büyük bir müşterisi olarak Çin de Batı’nın Tahran’a karşı olan yaptırımlarını onaylamıyor. O, Asya-Pasifik bölgesindeki nüfuzunu sınırlandırmak için ABD tarafından yapılan teşebbüsleri de pek hoş karşılamıyor. Havada soğuk savaşın dirildiğine dair işaretler var.
Aslında Suriye’deki kriz, en başından beri iki safhalı bir meseleydi: İç mesele olduğu kadar uluslararası mesele. İç düzlemde, ayaklanma Tunus, Mısır, Libya ve Yemen modellerinde olduğu şekilde rejimi yıkmayı hedefliyordu. Giderek daha da çirkinleşen bu mücadelede her iki taraf da -hem hükümet hem muhalefet- ciddi hatalar yaptı. Hükümetin hatası, -en azından başlangıçta- barışçı şekilde gösteriler yapan sokak protestocularına karşı gerçek mermiler kullanmasıydı. Kriz, belki acil reformların uygulanmasıyla etkisiz hale getirilebilirdi. Bunun yerine, giderek artan kayıplar halkta muazzam acılara yol açtı, bu da müzakereler yoluyla çözüm ihtimalini azalttı.
Muhalefetin hatası ise askerileşmek, silahlı kuvvetlerden kaçanlar kadar serbest savaşçılar ve sertlik yanlısı İslamcılardan oluşan karmaşık Özgür Suriye Ordusu şeklinde silaha başvurmak oldu. Bu ordu rejim hedefleri ve rejim bağlılarına vur-kaç saldırıları gerçekleştiriyor. Sürgündeki muhalefet yönetimi, her biri ayrı telden çalan, sık sık birbirleriyle çekişen gruplardan oluşuyor. Bunlar en iyi Suriye Ulusal Konseyi olarak biliniyor. Müslüman Kardeşler, SUK’un içinde en organize ve en çok finanse edilen muhalif unsurdur. 1977-1982 arasında eski başkan Hafız Esad rejimini devirmek için terörist faaliyetlerde bulunan -bir teşebbüsü Hama’da kanlı bir şekilde bastırılan- kanunen yasaklanmış bu grup, intikama susamış bir halde hareket ediyor.
Siyasi rengi ne olursa olsun hiçbir rejim, tam güçle karşılık vermeden silahlı bir ayaklanmaya müsamaha göstermez. Aslında, silahlı bir muhalefetin doğuşu, daha da kanlı bir şekilde bastırmak için Suriye rejimine ihtiyacı olan haklılığı sağladı.
Son 11 ayda -hem silahlı hem silahsız olarak muhalefetten tahminen beş ya da altı bin ve belki de ordu ve güvenlik kuvvetlerinin bin 500 üyesi- verilen kayıplar ağır oldu. Şüphesiz bu rakamlarda tahminî bir unsur var. Tüm savaşlarda olduğu gibi bilgilerin çarpıtılması çok aşikardır.
Bu yüzden, bugün Suriye’nin içinde bulunduğu durum, her iki tarafta artan şiddet, mezhebî kutuplaşma ve tehlikeli bir beraberlik halidir. Her geçen gün, tam kapsamlı mezhepçi bir iç savaşa doğru kayılıyor.
Yarışın ikinci seviyesi uluslararası arenada oynanıyor. Burada Rusya ve Çin, Hindistan ve Brezilya gibi diğer gelişmekte olan ülkelerin de desteğiyle, Amerika’nın Orta Doğu’daki üstünlüğüne meydan okuyor. Washington’un bu meydan okumadan rahatsız olduğu, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un Rusya ve Çin vetosunu kızgın bir şekilde “gülünç” olarak eleştirmesiyle aşikar hale geldi. Krizi daha da tırmandırarak, Şam’daki “vahşi rejime” karşı uluslararası koalisyonu Suriye muhalefetini desteklemeye çağırdı. O, Beşşar Esad’ın düşmanlarına kaynak ve silah aktarılması gayesiyle “Suriye’nin Dostları” grubu oluşturulmasını teşvik etti.
Uluslararası mücadelenin merkezi, hem İran hem de Suriye’de iktidardaki rejimlerin alaşağı edilmesi için, ABD ve müttefiklerinin ortak teşebbüsüdür. İran’ın ‘suçu’, Körfez bölgesinde ABD hegemonyasına teslim olmayı reddetmesi ve nükleer programıyla İsrail’in bölgedeki nükleer tekeline bir meydan okuma olarak görünmesi oldu. Aynı zamanda, İran, Suriye ve Hizbullah, -son 30 yılın ortakları-, İsrail’in askeri üstünlüğüne bir çentik açmayı başardılar. Bunlar son yıllarda bölgedeki ABD-İsrail hakimiyetinin baş engeli oldular.
İsrail yıllardır İran'ın nükleer programını, kendisine "varoluşsal" bir tehdit ve tüm dünya için de tehlike olarak şeytanlaştırdı ve defalarca saldırı tehdidinde bulundu. Onun ateşli jestleri -bazılarına göre şantajı- ABD ve Avrupa Birliği'ne, İran'ın petrol ihracatı ve Merkez Bankası'na felç edici yaptırımlar uygulanması için baskı yaptı.
Bununla beraber, gerçek mesele bölgesel hakimiyettir. İran'ın nükleer programı İsrail için özel bir tehlike oluşturmuyor. İsrail, geniş çaplı nükleer cephanesiyle her türlü müstakbel saldırganı caydıracak imkanlara sahiptir. İran da nükleer bir karşılaşmada imha olma riskini almaya istekli değil. Bununla beraber, nükleer kapasiteye sahip bir İran -aslında hiç bomba imal etmemiş olsa bile- İsrail'in hareket özgürlüğünü, özellikle de onun komşularını istediği zaman vurabilme özgürlüğünü sınırlandıracaktır.
İsrail, son zamanlarda bir şekilde azalan bölgesel hakimiyetini yeniden tesis etmede sıkıntı içindedir. 2006'da Lübnan'ı istila etmesi, Hizbullah'ın ortadan kaldırılmasını sağlayamadı. 2008-2009 Gazze saldırısı, Hamas'ın ortadan kaldırılmasını sağlayamadı. İsrail açısından daha kötüsü, savaş uluslararası alanda tepki çekti ve İsrail'in Türkiye'yle ilişkilerini zedeledi. Mısır'da Müslüman Kardeşler'in yükselişi de 1979'daki İsrail-Mısır barış anlaşmasını tehlikeye soktu. Bu anlaşma, en kuvvetli Arap ülkenin karşı saflardan çıkarılmasıyla İsrail'in 30 senelik hakimiyetini temin etti.
İsrail'in mevcut stratejisi, Amerika'nın İsrail yanlısı yeni muhafazakarlarının, ABD'yi İsrail'in tehdit edici olarak düşündüğü Irak'a karşı savaşa çektikleriyle aynı şekilde ABD'nin kendi adına İran'a zarar vermesini sağlamak oldu.
ABD de bölgede ciddi gerilemeler yaşadı: Irak'ta felaketle neticelenen savaş; Afganistan'da tamamlanmamış ihtilaf; Müslüman dünyasında, özellikle de Pakistan, Yemen ve Afrika Boynuzu'nda doğan şiddetli husumet. O ayrıca Körfez ülkeleri üzerindeki üstünlüğünü yeniden elde etmeye çalışıyor. Washington'daki bazı şahinler, Tahran'daki rejimin devrilmesinin ABD ve onun İsrailli müttefikini yeniden baş köşeye oturtacağını düşünüyor olabilirler.
Körfez'deki Arap ülkeleri, kendi İran algılarından dolayı ihtilafın içine sürüklenmelerine izin verdiler. Bunların, İran'ın, kendi ülkelerindeki Şii toplulukları tahrik ederek mevcut siyasi düzeni tehlikeye sokabileceğinden korktukları görülüyor. Bunlar Katar'ın liderliğinde, Şam ve Tahran'a saldırılarında ABD ve İsrail'e katıldılar. Ama -belki geç de olsa bölgesel bir savaşın kendileri açısından da felaketle sonuçlanabileceğinin farkına vararak- bir kez daha düşündüklerine dair işaretler var.
Son Münih Güvenlik Konferansı'nda Katar Dışişleri Bakanı Halid El Attiye, "İran'a saldırı çözüm değil. Ambargonun sıkılaştırılması da durumu daha kötü yapar. Diyalog kurmamız gerektiğine inanıyorum" diye bildirdi. İşte sağduyunun sesi budur.
Kaynak: Gulf News
Dünya Bülteni için çeviren: Emin Arvas

http://dunyabulteni.net/?aType=yazar...rticleID=17369

ali1986 02-20-2012 00:48

orda ölen insanlar insanda türkiye suriyeye girerse şehit olacak asker ne oluyor kellemi ?

HaArP 02-20-2012 04:15

Alıntı:

ali1986 Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 991964)
orda ölen insanlar insanda türkiye suriyeye girerse şehit olacak asker ne oluyor kellemi ?

Müslüman Müslümana karşı savaşmaz, onu düşmanına teslim etmez ve bir vucud gibidir...!

Eğer Bir Müslüman ülke mülahazasında hata etmiş yahutta haklı sebeblerden dolayı Müslüman ülke ile savaşa maruz bırakılırsa ki bu kınanır ! Lakin askerlerin Allahualem sorumlulukları yoktur ! Sorumluluk fetvayı ve emri verendedir !!!


All times are GMT +3. The time now is 00:46.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025