![]() |
ABD: Suriye’de El Kaide Var; Muhalifleri Silahlandırmayacağız!
ABD: Suriye’de El Kaide Var; Muhalifleri Silahlandırmayacağız! ABD, muhalifleri silahlandırıyor diyenlere ABD'den cevap gibi açıklama: "Muhalifler el-Kaide ile irtibatlı, silahlandırmayacağız!" http://www.haksozhaber.net/d/news/32539.jpg 29 Şubat 2012 Çarşamba Beyaz Saray, El Kaide'nin, Suriye'deki olaylardan faydalanmaya çalıştığını ve muhalefeti silahlandırma konusunun Washington'un gündeminde yer almama nedenlerinden birinin de bu olduğunu bildirdi. Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, “El Kaide ve diğer aşırılık yanlısı unsurların”, Beşar Esad'ın saldırganlığının neden olduğu durumdan yararlanmaya çalıştığını bildiklerini söyledi. Carney, aşırılık yanlısı unsurların, “bölge halkı ve bu durumda Suriye için, büyük bir özgürlük ve demokrasi savunucuları olarak ortaya çıktıklarını” belirtti. Carney, “ABD'nin, El Kaide'nin Suriyeli muhaliflerle ne derece işbirliği yaptığını açıkça ortaya koymadığını” dile getirerek, sadece bu nedenle olmamakla birlikte, tutumlarının, Suriye'deki durumu daha fazla askerileştirmenin zamanının gelmediği yönünde olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise CBS News programına verdiği özel demeçte, Suriyeli muhalifleri silahlandırmanın şu an çok riskli olduğunu ve Türkiye, Lübnan ve Ürdün sınırlarına tankları sevk etmeyeceklerini belirtmişti. http://www.haksozhaber.net/abd-suriy...iz--28092h.htm |
Alıntı:
|
Daily Telegraph: ABD ve Fransa Silah Temin Etti LONDRA – İngiliz Daily Telegraph Gazetesi; Homs iline bağlı Ksayr Beldesinde kendini sözde özgür Suriye ordusunda sorumlu olarak tanıtan bir şahısın gazetecilere yaptığı açıklamadan naklen, "ABD ve Fransa’dan silah aldıklarını" aktardı. Kamera ile görüntüsü alınmasına izin veren fakat adının açıklanmasını istemeyen söz konusu silahlı şahıs; ABD ve Fransız yardımlar aldıklarını, anti tank ve anti uçak füzelerine sahip olduklarını ifade ederek silahlı eylemlerini sürdüreceklerini söyledi. Gazete, silahların oldukça büyük miktarlarda Lübnan'dan getirildiğine inanıldığını belirtti. |
ABD'yi Irak'tan kovan Suriye'li sünni mücahidleri NATO'cu diye yaftalamaya çalışan münafıklara, ALLAH hidayet nasib etsin. Eğer bunların hidayetten nasibleri yoksa, ALLAH (subhanehu ve teala) bunları kahretsin!.. Irak'ta ABD'ye ve ABD ile işbirliği yapan İran'a karşı savaşan birçok Suriye'li sünni mücahid şimdi kendi memleketlerine geri dönüp Beşşar Esed kafirine ve bununla işbirliği yapan İran'a karşı savaşmaya başladılar!.. Iraklı direnişçilerden Suriyeli muhaliflere destek http://pressmedya.com/?aType=haber&ArticleID=5365 Şeyhu'l İslam İbni Teymiyye: "Ne zaman müslümanlara düşmanlık eden/savaşan bir kafir görsen, rafizilerin onlar ile beraber müslümanların karşısında olduklarını görürsün." ''İsrail'in favori diktatörü Esad'dır'' http://www.timeturk.com/tr/2011/03/3...-esad-dir.html 'Suriye rejimi İsrail ve ABD'nin sigortası' http://www.milligazete.com.tr/haber/...si--209357.htm 'ABD Esad'la uzlaştı' http://www.milligazete.com.tr/haber/...ti--207975.htm ''ABD Esad kalsın istiyor'' http://yenisafak.com.tr/Dunya/?i=327653 ''ABD'li Senatörden Esad Rejimine Tam Destek (Video)'' http://www.pressmedya.com/index.php?...ArticleID=3619 ''Suriye küresel cihad hareketinin en önemli menbalarından birisidir. Günümüzde ve onlarca senedir çeşitli cihad cephelerine gidip gelenler belki bu sözümüze itiraz edebilirler. Çünkü bu kardeşlerimiz gittikleri cephelerde en çok Yemen ve Arap Yarımadasından kardeşleri görmüş olmalılar. Halbuki bunun sebebi Suriye'nin daha az mücahid ve muvahhide sahip olması değil bilakis Yemen ve Arabistan'ın aksine Hama olaylarından beri Suriyeli mücahidlerin faaliyetlerini daha çok kendi memleket ve bölgelerine yöneltmelerinden ileri gelmektedir. Evet yanlış duymadınız, Suriye'de Hama olaylarından beri oldukça geniş bir mücahid kitlesi vardır. Ancak Suriye'deki zalim rejim bunların gizli örgütlenmelerini her defasında deşifre etmeyi, yüzlercesini binlercesini öldürmeye ve esir etmeye muvaffak olmuştur maalesef. Wikileaks belgelerinde Esad'ın Amerikalı muhatabına "Siz istihbarat alanında çok büyük imkanlara sahip olduğunuz halde Terörle mücadelede bizim kadar etkili olamadınız. Bizim istihbaratçılarımız sizinkilerden daha iyi analiz yaptıkları için onlara karşı başarılı olduk" diyerek övünen Esad bugünlerde Allah'ın Nurunu üflemeyle söndüremeyeceğini idrak etmeye başlamış olmalı. Esad, alemlerin rabbinin mühlet verip geciktirdiğini ama asla ihmal etmeyeceği gerçeğinden gafil olarak İslam'la mücadelede büyük gayret gösteriyordu. Öylesine ki, bugün aleyhine komplo kurmakla itham ettiği İngiltere ile sıkı bir işbirliği tesis etmiş, İngiliz gizli servisi mücahidlerle ilgili bilgisine hayranlık duyduğunu açıkladığı Suriye istihbaratından İslam’la savaş konusunda ders alıyorlardı. İsteyenler bu haberi internetten bulabilirler (bende mevcut). En son Irak cihadıyla birlikte Suriye'deki cihad hareketleri en aktif günlerini geçirmişler ve Suriye'deki Nusayri çetenin tüm baskılarına rağmen bir süreliğine de olsa Suriye, Irak cihadının Lojistik merkezi olmuştur. Suriye ve Irak'ta hareket alanı bulan mücahidler Lübnanda da aktif hale gelmişler ancak Allah'ın takdiri ile kardeşlerin çalışma ve örgütlenmeleri Nehrul Barid kampında yaşanan çatışma ile ağır darbe almıştır. Suriye tarafında Nusayri çetenin ağır baskıları sonucu kardeşlerin bu kadar ağır darbe almaları Irak'taki cihadı da etkilemiş. Irak'taki kardeşler zaten hapishaneye döndürülen şehirlerde sıkışıp kalmışlar ancak buna rağmen yıllardır hiçbir lojistik ve dinlenme merkezleri olmaksızın cihadlarını başarı ile sürdürmüşlerdir. Bu açıdan değerlendirildiğinde başta Irak İslam Devletini ve Irak'lı muvahhid cihadi cemaatleri alınlarından öperek kutlamak gerekir. Bugün Suriye'ye karşı dünyanın bu sessizliğinin en önemli sebeplerinden birisi dünya kamuoyu tarafından çok iyi bilinmeyen ama devletler ve İstihbarat Teşkilatlarının oğullarının isimleri kadar iyi bildikleri Suriye'nin sunni direnişin menbaı ve kalesi olması gerçeğidir. Asıl korku, 2007 yılında olduğu gibi Irak, Suriye, Lübnan hattında faaliyet gösteren mücahidlerin bu kez derslerine daha iyi çalışmış olarak bu eksende güçlerini toparlamaları ve ivme kazanmalarıdır. Bu eksenin hali hazırda Gazze'de de kendisine sağlam bir ayak oluşturmuş olması onların için çok vahim gelişmelerdir.Failleri henüz belli olmasa da geçtiğimiz günlerde vukuu bulan Sina Yarımadasındaki saldırı ve Lübnan'da Rumye hapishanesinden beş Fethul İslam üyesinin firar etmesi derin kaygıya sebep olmakta. İki olay İstihbarat çevreleri tarafından Suriye eksenli gelişecek olayların işaret fişeği olarak algılandı. Suriye'de olanlar kimi çevrelerin iddia ettiği gibi Batı'nın İsraile karşı sözde direniş cephesini tasfiye etmek için giriştiği bir komplo değildir. Niye olsun ki ? İsrail’in fiili işgali altındaki Golan Tepelerini savaşarak İsrail'den geri almak dururken 40 senedir bunun için tek bir mermi sıkmayan ama kendi meşruiyetini sağlamak için ağzı her açıldığında İsrail’in düşmanı ve direnişin hamisi olduğunu iddia eden Suriye bugün aslında Hizbullah ile birlikte İsrail'in sınırlarının koruyuculuğunu yapmakta. Hizbullah'ı İsrail’e karşı direnişte bir odak olarak görenlere derim ki; 2008 yılında Gazze yakılıp yıkıldığında Hizbullah İsrail’e tek bir roket attı mı ? Hizbullah, İran'ın bölgedeki kuklasıdır ve ancak İran'ın çıkarlarına aykırı bir durum olursa o zaman İsrail’e roket atacaktır. Roketlerin ateşlenmesini Allah'ın dini, mazlumun inlemesi değil İran'ın ulusal çıkarları belirler. İran ve Hizbullah taraftarları ve Suriye'de yaşanan olayları Batı'nın Suriye'ye müdahale ederek direnişi (Hizbullah'ı) bitirmek için giriştiği bir komplo olarak görenlerin serap gördükleri bunca kan akıtılmasına karşın dünyanın Suriye ve Esad’a müdahaleye sessiz ve isteksiz olmalarından belli değil mi ? Bu durum aslında tezimizi yani Suriye'de asıl korkulanın mücahidler olduğunu güçlendiren en önemli kanıt; çünkü bir taraftan Suriye ve Hizbullah tehdit olarak görülecek ama diğer taraftan tehdit olarak gördükleri bu gücü tasfiye etmek için önlerine çıkan fırsatı kullanmada ayak sürecekler. Batı, şayet Suriye'deki durumu Hizbullah'ı tasfiye etmek için bir fırsat ve kendi çıkarına görseydi şu an kadar bunun için birçok adım atılmış olurdu. Halbuki Obama Esad'ın gitmesi gerektiği açıklamasını bile sözlü olmayan yazılı bir açıklama ile geçiştirip on günlük tatiline çıktı. Suriye'de oluk oluk kan akarken o şu an keyif çatıyor. ABD'nin Suriye ve Esad aleyhine attığı sözde adımların tek bir sebebi var; Suriye'de ABD ve İsrail'in çıkarlarını tehdit eden bir durum ortaya çıktığında müdahale etmek için bugünden zemin hazırlamak. Bu türden açıklamalarla Suriye'deki kimi muhalif çevrelerin ABD'den beklentilerinin tam olarak bitmemesi ve zamanı geldiğinde işbirliği yapılabileceğinin sinyalini veriyorlar.'' Selçuk Yıldız http://www.sutunhaber.com/yazar_4904...GERCEKLER.html |
devrim karşıtları bir bir rezil oluyor çok şükür...
|
Esad’dan iyisi can sağlığı! http://www.milatgazetesi.com/wp-cont...BC-Jay-Car.jpg 01 Mart 2012 Halkına katliam yapan Esad’a uluslararası toplumun neden sessiz kaldığı anlaşıldı. Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, Suriyeli muhalifleri “aşırılık yanlısı” olarak niteleyerek El Kaide’nin de bundan faydalanmaya çalıştığını iddia etti. Carney’in bu açıklaması Esad’ın “Biz laik Arap milliyetçileri olarak İslamcı teröristlere karşı mücadele ediyoruz” şeklindeki mesajlarının yerini bulduğunu gösterdi. Görünürde Beşşar Esad’ın katliamlarına karşı olan ancak Suriyeli muhaliflere yardım etme konusunda isteksiz davranan ABD, sonunda ağzındaki baklayı çıkardı. Esad zulmüne karşı ayaklanan halkı, “aşırılık yanlısı” olarak niteleyen Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, “Bunlar şimdi Suriye için, büyük bir özgürlük ve demokrasi savunucuları olarak ortaya çıkıyorlar” ifadesini kullandı. Esad yönetimin Suriye’de sivil halka yönelik katliamları sürerken ABD’den gelen bu açıklama (ile) Batı’nın ikiyüzlülüğünü bir kez daha tescillenmiş oldu. El Kaide bahane! Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, muhalefeti silahlandırma konusunun Washington’un gündeminde yer almama nedeni olarak El Kaide’nin, Suriye’deki şiddet olaylarından faydalanmaya çalışması gösterildi. Suriye’de Baas zulmüne karşı ayaklanan halkın İslam’la irtibatının çok güçlü olduğuna dikkat çeken uzmanlar ise “ABD’nin asıl korkusu, Esad sonrasında Batı’nın kuklası olmayı reddeden bir yönetimin iş başına gelerek Filistin davasını sahiplenmesidir . El Kaide işin bahanesi” değerlendirmelerinde bulundu. Mesaj yerini buldu! Arap Baharıyla başlayan halk hareketlerinin Suriye’ye sıçradığı günden beri Esad yönetimi Batıya, “Suriye’de ayaklananlar İslamcı Müslüman Kardeşler üyeleridir. Bizler laik Arap milliyetçileri olarak bu aşırıcı unsurlara karşı savaşıyoruz. Suriye’de yıllardır olup biten budur” şeklinde mesaj gönderiyordu. Beyaz Saray’ın, Suriyeli muhalifleri “aşırılık yanlısı” olarak niteleyen bu açıklaması “Esad’ın mesajları yerini buldu” şeklinde değerlendirildi. Clinton da karşı çıkmıştı Carney, “aşırılık yanlısı” olarak nitelediği unsurların, ”bölge halkı ve bu durumda Suriye için, büyük bir özgürlük ve demokrasi savunucuları olarak ortaya çıktıklarını” savundu. ”ABD’nin, El Kaide’nin Suriyeli muhaliflerle ne derece işbirliği yaptığını açıkça ortaya koymadığını” söyleyeren Carney, sadece bu nedenle olmamakla birlikte, tutumlarının, Suriye’deki durumu daha fazla askerileştirmenin zamanının gelmediği yönünde olduğunu söyledi. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ise CBS News programına verdiği özel demeçte, Suriyeli muhalifleri silahlandırmanın şu an çok riskli olduğunu ve Türkiye, Lübnan ve Ürdün sınırlarına tankları sevk etmeyeceklerini belirtmişti. Öte yandan 11 aydır devam eden halk ayaklanmasını bastırmak için 10 binin üzerinde insan öldüren Esad güçleri katliamlarına çaocuk, kadın ya da yaşlı demeden önüne çıkan herkesi katlederek devam ediyor. “Devrimci” Chavez’den katil Esad’a yardım! http://www.milatgazetesi.com/wp-cont.../03/chavez.jpg Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad çocuk yaşlı demeden aylardır kendi halkını katlederken Venezuela’nın Suriye’ye dizel yakıt yardımı yaptığı ve Devlet Başkanı Hugo Chavez’in bu yardımları durdurmaya niyeti olmadığı bildirildi. Venezuela Enerji Bakanı Rafael Ramirez yaptığı açıklamada, Suriye’ye karşı uluslararası yaptırım olasılığının ülkesini Suriye’ye yardım etmekten vazgeçirmeyeceğini belirtti. Ramirez, devlet petrol şirketi “Petroloes de Venezuela”nın Suriye’ye 300 biner varillik iki yakıt sevkiyatı yaptığını kaydetti. Suriye’nin tecrit edilmiş bir ülke olduğunu söyleyen Ramirez, “(Suriye’nin) Eğer dizel yakıta ihtiyaçları varsa bunu yapmamamız için bir sebep yok” dedi. Bab-ı Amr’a “temizlik” saldırısı! http://www.milatgazetesi.com/wp-cont...uriye-tank.jpg Esad güçlerinin, Humus’taki Bab-ı Amr semtine adeta bir soykırım başlattığı bildirildi. Ordu yetkililerinin “temizlik” olarak adlandırdığı saldırıların önceki akşamdan bu yana kara saldırısı şeklinde gerçekleştiği bildirildi. Bir güvenlik kaynağı dün yaptığı açıklamada, “bölgenin kontrol altında olduğunu, ordunun blok blok, ev ev ‘temizlik operasyonu’ yaptığını ve şimdi askerlerin her mahzen ve tünelde silah ve terörist aradığını” belirtti. Bu arada Suriye İnsan Hakları Gözlem örgütü, Bab-ı Amr semti çevresinde, semte bir saldırıyı engellemek için ordu ile çatışmalar meydana geldiğini belirtti. Kentin diğer semtlerinden de patlama ve silah seslerinin geldiği belirtildi. Öte yandan Suriyeli bir muhalif, Suriye ordusunun şu an için Bab-ı Amr’a girmediğini, semtin etrafının sarıldığını ve şiddetli çatışmalar olduğunu söyledi. Suriyeli bir yetkili, güvenlik güçlerinin Bab-ı Amr’a ilerlediklerini belirterek, semtin gelecek saatler içinde “temizleneceğini” söylemişti. Humus, özellikle de Bab-ı Amr semti haftalardır ordunun yoğun bombardımanıyla karşı karşıya. Suriyeli insan hakları eylemcileri, Humus’a saldırıların başladığı 4 Şubat’tan beri yüzlerce kişinin öldüğünü bildiriyor. Turgut Alp BOYRAZ http://www.milatgazetesi.com/2012/03...i-can-sagligi/ |
Libya örneğine bakalım..Libya hala bunun acısnı çekiyor..malesef bu silahların sıkıntısını çekmeyede devam edecektir..
|
El Kaide lideri Şeyh Eymen ez-Zevahiri'nin Suriye Devrimi hakkında yaptığı bir konuşması: '' Suriye'nin Direnişçi Halkına Esed ve Obama'ya Deyin ki : "Korku zincirlerini kırdık, işkence dolu hapishanelerinizi yerle bir ettik. Suriye'nin mücahidleri ve hür insanları olarak şereflice yaşamaya ya da şehidler olarak ölmeye karar verdik." Deyin ki : "Allah'ın izniyle mübarek öfkemiz ve sert direnişimiz muzaffer cihad bayrağı sevgili Kudüs'ümüzün üzerinde dalgalanmadıkça durmayacaktır". Şarkın İzzetli Diyarı Şam'dır "Kendileriyle savaşılanlara, zulme uğramış olmaları sebebiyle, (savaş konusunda) izin verildi.Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir." (Hac 39) Bismillah... Allaha hamd olsun, Salat ve selam Allah'ın Resulüne, aline, ashabına ve onları dost edinenlere olsun... Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi tüm Müslüman kardeşlerimin üzerine olsun... Bu mesajımı ribat, cihad, izzet, yiğitlik ve cömertlikle, zillete başkaldırmış, zulme ve zalimlere karşı koymuş, fedakârlıkta yarışan yüce Şam ehline yöneltmek istiyorum. Sizlere Derim ki: Ey Kahraman Yiğitler, Ey Mücahidler, İyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar! Sizlere Selam Olsun! Ey Zulme ve Katliama Uğramış Mustazaf Mazlumlar Sizlere Selam Olsun ! Ey Kardeşlerimiz! Sizlere Selam Olsun! Sizler zalim, hain ve haddini aşmış bir zorbanın zulmüne, fesadına, ihanetine, küresel zorbalarla işbirliği yapana ve Golan Tepelerini Siyonistlere peşkeş çekene karşı direnişiniz ile ders verdiniz! Selam Sizlere Olsun! Sizler yüce dağlar gibisiniz! Zulmün her türlüsüne uğradığınız halde başı dik durdunuz! Ne zaman sizden biri şehid olsa sizden yüzlerce yiğit şehadet için öne atılmakta... Ne zaman sizden biri esir alınsa sonu esaret olsa da öne atılırsınız... Sevgili Suriye'nin her karışındaki İslam'ın aslanlarına ve yiğitlerine selam olsun! Şu kafiyelerimle mazeretlerimi sunduğum.... Saba rüzgarı ile üşüyen ve gözyaşları dinmeyen.... Uğradığı felaketler vasfedilemeyecek kadar büyük olan.... Uğradığı her felaket ile gönlümde derin yaralar oluşan Şam Ehline Selam Olsun !... Ey kahraman yiğitler! Öne atılmanızla örnek oluşturdunuz. İslam ve Arap alemine fedakarlığınızla, sebatınız ve zulme karşı direnişinizle ders veriyorsunuz. Nasıl olmasın ki! Siz Şamlılar ribat, cihad ve şehadetin erlerisiniz. Sizler Halid Bin Velid'in, Ubeyde Ibni Cerrah'ın (Allah Onlardan Razı Olsun), İmam Evzai'nin, Nureddin Zengi'nin, Selahaddin Eyyubi'nin, İbni Teymiyye'nin, İzzeddin Kassam'ın ve Mervan Hadid'in evlatlarısınız (Allah hepsine rahmet etsin) ! Ey Şam! Sen İslam'ın sütannesi değil misin? Senin İslam'a olan hizmetlerin unutulur mu? Senin için Selahaddin'den daha güzel bir tac olabilir mi? O taçdan daha süslüsü seni niteleyebilir mi? Der'a, Cisr Şuğur, Marati Numan, Banyas, Humus, Kahraman Hama'daki, ribat ve cihad Şam'ının her karışındaki hür, kahraman ve cesur yiğitlere selam olsun! Yalın göğüsleriniz ile tank ateşine, top ateşine ve havanlara karşı koymaktasınız. Geceleri ölüm ve bombalamalarla......Gündüzleri ise esaret ve yıkımla geçer..... Bombalar patladıkça ufku kızarır ve kararır.... Refahını yitirdikten sonra onu sana kim geri verebilir, sorun.... Onun (Esed'in) kalbi ile taş arasında bir fark var mı.... Haklarını arayanlar geldiğinde dediler ki....Kanuna baş kaldıran çeteler birliğimizi hedef aldılar..... Ona (Esed'e) deyin ki: "Bilakis sen suç çetelerinin liderisin, hainlerin önderi ve bozguncuların büyüğüsün, cellatların başı ve terörle savaş adı altında İslam'a karşı savaşta Amerika'nın işbirlikçisi ve İsrail sınırlarının koruyucususun"... Deyin ki : "Zillet dönemi kapanmıştır, aldatma dönemi artık bitmiştir, soygun düzeni iflas etmiştir"... Deyin ki : "Korku zincirlerini kırdık, işkence dolu hapishanelerinizi yerle bir ettik. Suriye'nin mücahidleri ve hür insanları olarak şereflice yaşamaya ya da şehitler olarak ölmeye karar verdik." Bir memleket ki, gençleri yaşamak için ölüme koşmakta......milletinin yaşamı için kendilerini feda etmekte... Ölüm ve hayatın arasında durdunuz....rahattan vazgeçtiğinizde onları zora soktunuz.... Eğer hürler ölüm kasesinden içmeyeceklerse öyleyse kim bu kaseden içer ki.... Fedakarlık olmadan haklar elde edilemez.....Ölüm nice nesillere hayat verir....Esaret nice nesillere özgürlük getirir.... Onu çalacak her el için özgürlüğün kapısı kan kırmızısıdır.... Ey Şam'ın Özgür İnsanları ve Mücahidleri! Zannediyorum ki, dünya müstekbirlerinin oyunlarından ve Haçlıların hilelerinden habersiz değilsiniz. Yönetime geldiğinden beri Beşşar Esed ile işbirliği içinde olan Amerika bugün sizinle beraber olduğunu söylemekte. Öfkenizin Esed'in tahtını salladığını gören, Tunus ve Mısır'da iki büyük işbirlikçisini yitiren Amerika, İsrail'in sınırlarını ihlâsla koruyan Esed'in yerine devriminizi ve cihadınızı işlevsiz bırakacak, Amerika süreci takip edip kendi çıkarlarını gözetecek bir düzen getirmek ve sizlere de az bir özgürlük vererek ümmeti kandırmanın peşinde. Batı'ya güzel duygular besleyen kişiye de ki....Serabı güzel görene bunun ne faydası olur ki.... Muhaliflerin vaadleri sizi kandırmasın....düzelteceğim iddiasıyla ülkeleri gasp ederler.... Vallahi fırsat olursa onlara hazırladıklarımız kabir ve hançerdir....kuzu postuna bürünmüş kurtlar bugün ümmetin kurtarıcısı gibi görülüyor.... Amerika ve Obama'ya deyin ki : "Bizler Fatihlerin evlatlarıyız, mücahidlerin torunlarıyız, mücadelecilerin varisleriyiz"...Deyin ki onlara : "Bizler hürriyet mücadelesi veriyoruz, bozguncu tağutlardan kurtuluş ve İslam topraklarını özgürleştirme mücadelesi veriyoruz"..... Deyin ki onlara : "Allah'ın izniyle mübarek öfkemiz ve sert direnişimiz muzaffer cihad bayrağı sevgili Kudüs'ümüzün üzerinde dalgalanmadıkça durmayacaktır". Ribat ve cihad diyarı Şam'daki Ehlimiz ve kardeşlerimiz! Allah biliyor ki, şayet Haçlılarla sürdürdüğümüz amansız savaşımız ve Sykes-Picot ile çizilen ve yöneticilerimizin kutsadığı sınırlarımız olmasa ben ve kardeşlerim bugün sizinle birlikte ve aranızda olur, sizi ölümüne savunur ve göğüslerimizi sizlere siper ederdik. Ancak bizi sevindiren o ki, Şam'da bunu yapacak yeterli mücahid ve murabitler ziyadesiyle bulunmaktadır. İslam'a ve Müslümanlara olan yardımınıza karşılık Allah sizi hayır ile mükâfatlandırsın. Ey Şam'ın evlatları Celal sahibi Allah size hayırlar versin, Şarkın İzzetli Diyarı Şam'dır. Davamızın Sonu Allah'a Hamd Etmek ve Resulüne Salât ve Selam Getirmektir. Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu.'' Eymen ez-Zevahiri http://www.pressmedya.com/?aType=yaz...ArticleID=3912 |
Werret kardeşim... Seninle aramızda ufak bir fark var ! Cundullah farkı !
Alıntı:
Eyvallah... Elhamdülillah... |
Alıntı:
..... |
''El Kaide'' görünümü altında Cia'nin icad ettiği ''Cundullah'' örgütü ! Amacı Şia-Sünni savaş stratejisi ile Büyük Ortadoğu Projesinde ilerlemek !!!
|
Cundullah, şiilere karşı savaşıyormuş , İran ve Hizbulah! da sünni müslümanlara karşı savaşıyor... Bunların arasında fark var mı?! Cundulah'ı CİA kurduysa, İran rejimini ve Hizbulah! örgütünü de Mossad kurmuş olamaz mı? |
Ayrıca Yemen'li şiilerin adına Suudi Arabistan'a ve Yemen rejimine karşı savaştığını iddia eden İran destekli şii Husilere ''direnişçi'' , İran'lı sünni müslümanların adına İran rejimine karşı savaştığını söyleyen Cundullah'a ise ''CİA mahsülü'' demek hangi aklın ürünüdür?! ??? Bir örgüt şii olunca ''direnişçi'' , sünni olunca ''CİA mahsulü'' mü oluyor senin İran'cı kafana göre , haArP ? ''İran, devriminden sonra İslam dünyasında ideolojik, dini ve siyasi bir tekel kurmak istedi. Bundan dolayı da belirme ve öne çıkma potansiyeli olan Sünni odaklara siyasi ve ideolojik savaş açtı ve onları karaladı. Kara çalmada da maharetini gösterdi ve bütün Sünni kökenli ve bağımsız hareketleri Amerikancılıkla yaftaladı. İran, bölgede Sünni bir siyasi odağın ortaya çıkmasını istemiyordu. Sahanın kendisine kalmasını istiyor ve bunun için de beliren Sünni odakların meşruiyetini sorguluyordu. En temel meşruiyet sorgulama biçimi de Amerikancılık suçlamasıydı. Sünni liderlikle gölgelenmek istemiyordu ve bundan dolayı da Sünnilerin referanslarını sürekli olarak kara çaldı. Bu karalama kampanyasının başında Amerikancılık yaftası geliyor. Bu bağlamda iki örnek vermek mümkündür. Bunlardan birisi Ziya ul Hak’tır ve dünyadaki İran lobisi sürekli olarak Ziya ul Hak’ı karaladı ve onun bir Amerikan kuklası olduğunu ileri sürdü. Lakin Ziya ul Hak’ın sonu İran lobisinin tezyiflerini tekzip eden bir sahne oldu ve genel anlamda kabul gören teze göre Ziya ul Hak hem ideolojik hem de çıkar çatışması sonucu Amerikalılarca öldürüldü. Bunu teyit eden bir husus daha sonra Afganistan’ın Amerikan işgalinin hedefi olmasıdır. Afganistan’a göz diken ABD bu bölgeyi, Ziya ul Hak’a yar etmek istememiştir. * İkinci çarpıcı misal de Taliban ile alakalıdır. İlk günlerden itibaren Taliban’a kara çalmışlardır. Nedeni, dini anlamda Taliban’ın İran eksenine yakın durmamasıdır. Dini anlayışının farklı olmasıdır. Bundan dolayı İran ve dünyadaki lobileri Taliban’ı sürekli olarak Amerikancılıkla suçlamıştır. Lakin Ziya ul Hak gibi Taliban da ABD tarafından devrilmiştir. Yine İran’ı ve siyasi edebiyatını tekzip eden hususların başında Taliban’ın devrilmesi gelmektedir. Taliban devrildikten sonra işgalle birlikte Karzai iktidara gelmiştir. Müseccel marka Amerikancı ve geçmişte beşinci tabur babından Taliban’la da bir biçimde irtibatı olan Karzai İran’ın en önemli bölgesel müttefiki haline gelmiştir. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Hatta buna Amerikalılar bile hayret etmiştir. Zira İran yönetiminin çuvallarla Karzai’ye para sevk ettiği ortaya çıkmıştır. Karzai’nin öldürülen kardeşi Ahmet Karzai de CIA’nın bölgedeki en önemli işbirlikçilerinden birisiydi. Demek ki İran Taliban’ı açıktan Amerikan yandaşlığıyla suçlarken gerçek manada Amerikan yandaşı olan Karzai ile hem açıktan hem de örtülü ilişkiler geliştirebiliyor. Ülkesini ölümüne savunanlar Amerikancı, ülkesini ABD’ye peşkeş çeken ve satanlar yandaş ve müttefik olabiliyor. İran aynı tarzını Suriye’de de sürdürmektedir. Karzai’nin Amerikan yandaşlığını görmezlikten gelen İran, diktatör Esat hanedanlığına karşı çıkan Suriye halkını Amerikan yandaşı olarak göstermeye gayret etmektedir. Gerçek Amerikan yandaşlarıyla iş tutan İran işine gelmediğinde de hasımlarını veya stratejik rakiplerini Amerikan yandaşlığıyla karalamakta ve yaftalamaktadır. İran Sünni odakları Amerikancılık suçlamasıyla itibarsızlaştırmaktadır. '' Mustafa Özcan http://habervaktim.com/yazar/41172/k...ornekleri.html |
Alıntı:
Hizbullah Mossad Düşmanı Lakin Hizbullah'ın hatası Şia ve Milliyetçi olmasıdır ! İran ile bağı kesilmemesi adına İran'a dayanmasıdır...! İran Devleti ise Şia ekseni stratejisinden kurtulmalıdır ! Şia Ekseni Pentagonun projesidir ! İran Devleti Abd tarafından kandırılmıştır ! |
1979 İran devrimi'ni de Mossad ajanlarının örgütlediği İran'lı mollalarının yaptığı söyleniyor... Nasılsa dilin kemiği yok ya , bazıları da senin yaptığın gibi serbest atışlar yapıyor!.. :) ''Bir defa başta İran Devrimi ve İslam dünyasının arasına paslı kama gibi sokulan Şii yayılmacılığı bir projedir. Batının, ABD-İsrail’in İran’la kavgası bir tiyatrodan, mizansenden ibarettir. BOP projesi 1979 İran İslam devriminden çok önce yazılmıştır ve İran devrimi bu projenin ana unsurlarından birisidir. Yahudi-Anglosakson ittifakı İslam coğrafyasının bir gün bir şekilde güçleneceğini ve batı medeniyetinin güç kaybına uğradığını, uğrayacağını gördü. Daha önce binlerce yıl tek başına baş edemediği İslam’ı ve Müslümanları bu defa kendi içinde vuruşturmanın, parçalamanın ve önünü kesmenin yollarını aradı. Müslümanların hakkından gelmenin en verimli ve kestirme yolu onları ayrıştırıp vuruşturmaktı. Bu ise hem İngilizlerin, hem Yahudilerin çok iyi bildikleri ve becerdikleri bir işti. Bu yol, İslam coğrafyasında Şii ve Sünni ayrımını körüklemek ve bunları birbiri ile vuruşturarak hem enerjilerini tüketmek, hem de bu coğrafyaya daha kolay hakim olmak, petrol ve yeraltı zenginliklerini sömürmeye devam etmekti. İşte İran İslam Cumhuriyeti denilen devlet bu hedeften hareketle ve batının bir projesi olarak ortaya çıkarıldı. Şii inançlarına dayanan devrim Müslümanlar arasında çok kabul görmedi. Ama İran dünyadaki bütün Şiilerin toparlayıcısı ve lideri, hamisi haline getirildi. Son yıllarda batının üzerinde en çok durduğu şey İran merkezli bir Şii eksen oluşturmak ve Ortadoğu’yu bu ikilemle, ayrışma ile vurmak, İslam’ın tehdit potansiyelini kendi içindeki kırılmalarla bitirmektir. Batı İran’ı kendisine kafa tutabilen, “mücahit”, “kahraman” bir ülke haline getirerek İslam dünyasında öne çıkarıyor; İran’a ve Şiiliğe karşı hayranlık uyandırıyor.'' Yusuf Gezgin http://www.yusufgezgin.com/suriyede-...e-nasil-bakar/ |
Alıntı:
Aynısını Türkiye ve Erdoğan'da yapıyor diyen şialar var ! Ona ne diyeceğiz ! Mesele Sünni-Şia değildir ! Mesele Kendi içinde İslam Coğrafyasının zayıflatılıp İsrail'i güçlenmesidir !!! |
Alıntı:
İran'dan Türkiye'ye İsrail suçlaması Son dönemde Türkiye’ye sık sık füze kalkanı konusunda eleştiriler yönelten İran’dan bu kez İsrail’le ilgili bir iddia geldi. İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in askeri danışmanı Orgeneral Yahya Rahim Safevi, Türkiye ile İsrail’in perde arkasında görüşmelere devam ettiğini öne sürdü. 27 Eylül 2011 Salı Fars Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Safevi, "Türkiye’nin Siyonistlere karşı çıkışları siyasi bir gösteri. Türkler Siyonist rejimle ilişkilerini perde arkasında yürütmeye devam ediyor" diye konuştu. Ajans, Türkiye’nin görünüşte aldığı İsrail karşıtı pozisyona karşılık, İran ve Suriye’nin, Türkiye’deki NATO füze kalkanının İsrail’i korumaya yönelik olduğuna inandığını belirtti. Tehran Times'ın haberine göre, Hamaney'in askeri danışmanı Safevi konuşmasında ayrıca, Türkiye'ye yerleştirilecek füze savunma sisteminin İran'a değil, Rusya'ya karşı bir tehdit oluşturacağını ifade etti. Safevi, dış güçlerin İran'a karşı bir savaşa girmesi ihtimalinin ise zayıf olduğunu belirtti. İranlı yetkili, "Çünkü Tahran'a karşı dış tehdidi genellikle ABD ve İsrail yöneltiyor. Ama bu ülkeler şu anda kendi içlerinde farklı sorunlarla mücadele ediyorlar" dedi. hurriyet http://www.timeturk.com/tr/2011/09/2...suclamasi.html Alıntı:
Sence Abdulah İbn Sebe isimli yahudi, şia fırkasını neden kurdu ? İslam'ı çok sevdiğinden mi?! |
Alıntı:
Alıntı:
Burada susmak icab eder...! |
Alıntı:
Lakin Füze kalkanı burada biraz bahane!.. Asıl amaç; Türkiye'nin Suriye devrimine destek vermesini engellemek!.. ''Neden İsrail'den önce Türkiye! İran, Türkiye’ye yönelik saldırgan söylemini niye tırmandırıyor? Bunun elbette bahaneleri gibi gerçekçi cevapları da var. Yalın olarak gerçekçi cevabını söyleyecek olursak: Altındaki bölgesel zemin kayıyor. Bunun nedeni de Arap Baharıdır. İran’ın hiç beklemediği bir şey oldu. Arap Baharı ile birlikte sıra Suriye’ye geldi bu da İran’ın bölgesel hesaplarının ve politikalarının iflası anlamına geliyor. 30 yıldan beri tuğla tuğla ördüğü yapı çöküyor. İran yanlış politikalarıyla yüzleşmek zorunda kaldı. 30 yıldan beri uyguladığı yanlış politikalarının bedelini ödeme vakti geldi. 30 yıl önce Hafız Esat rejimiyle Siyam ikizi haline gelen İran bu rejimin çözülme aşamasına geldiğini görünce dengesini kaybetti. Haklı olarak bu hususta Türkiye’yi merkez ve mihver ülke gördüğünden çeşitli bahanelerle öfkesini Türkiye’ye kusmaya başladı. Öfke nöbetlerinde Türkiye’ye yönelik savurduğu tehdidin bini bir para. Bunun altında Suriye rejimiyle kutsal olmayan ittifak bağlarının kopması ihtimali yatıyor. Arapların deyimiyle bu ittifak ‘asım/günah yüklü’ bir ittifaktı. Şii köyü Düceyl davasından dolayı Saddam’ı idam ettirenler Hama olaylarından dolayı Hafız Esat ve yandaşlarına ve iktidarına çıt çıkarmadılar. Aksine onun her adımına kol ve kanat gerdiler. Irak Baas’ını imansız ve kıçı kırık ilan ederken, Suriye Baas’ına ardına kadar sahip çıktılar. Bunda tutarsızlık da görmediler. Saddam’ın zulmüyle Beşşar ve babasınınkini karşılaştırmadılar. Hama olaylarındaki gibi günahlarına da alet oldular. Şimdi de İsrail’den önce hedeflerine Türkiye’yi koydular. Neden acaba? Neden hedef doğrudan ABD’nin Afganistan veya Irak’taki mevzileri veya doğrudan İsrail değil de Türkiye? Türkiye’nin doğru ya da yanlış savunma amaçlı bir projeyi yani füze kalkanını topraklarına kabul etmesi, İsrail’in varlığından veya ABD’nin farazi bir taarruzundan daha mı ölümcül veya kötü? Öyleyse neden önce Türkiye? ¥ O zaman İran’ın pozisyonunu nasıl değerlendirmek lazım? Kur’an gizli maksat veya gündeme ‘haceten fi nefsi Yakup’ ifadesini kullanıyor. Araplar da bu ifadeyi darb-ı mesel haline getirmişler ve günlük dillerinde konuşuyorlar. Bunu İran- Türkiye bağlamında şöyle ifade edebiliriz ‘haceten fi nefsi İran.’ Dolayısıyla Kürecik meselesi bahaneden ibaret. Sadece Türkiye’yi Suriye politikalarından caydırmak için başvurulan bir kart. Yani İran sağ gösterip sol vuruyor. İran zayıf karnı olan bazı meseleleri açıktan gündeme getiremediği için taktik meseleleri gündeme getiriyor. Nedeni, bölgedeki çarkının tersine dönmesidir. İranlı liderler Türkiye’nin politikalarından rahatsızlıklarını üç makamda dışa vuruyorlar. Bunlardan birisi Malatya’da Kürecik mevkiine kurulacak füze kalkanı sistemidir. Bu konuda muhakkak bir tehlike yok ama İran önleyici darbe anlayışıyla Türkiye’ye karşı ‘kamisi Osman/Osman’ın kanlı gömleği’ siyasetini izliyor. İranlı Komutan Hacizade Türk halkının bu komployu önleyeceğini de söylüyor. Bu açıkça Türk halkını hükümetine karşı kışkırtmadır. Buna ilaveten, Rusya gibi ülkeleri de bu füze kalkanının hedefinde göstererek uluslararası alanda da kışkırtmalarını sürdürmektedirler. Halbuki ‘sebr ve taksim’ yöntemiyle (eleme) füze kalkanının münhasıran savunma makamında İran’a yönelik olduğunu farz edilebilir. Meselenin Rusya ile doğrudan veya dolaylı olarak hiçbir irtibatı yoktur. Dolayısıyla bu mesele üzerinden iç kamuoyunu kışkırtmaya çalıştıkları gibi Rusları da Türkiye aleyhinde kışkırtmaya yeltenmektedirler. Haberal’ın Kanalındaki zatın söylediği ifade ile ‘her türlü puştluğu yapın’ siyaseti izlemektedir. İran’ın derdi üzüm yemek değil tamamen bağcıyı dövmektir. İranlılar İncirlik veya benzeri üslerden gelecek saldırılara karşı cevap hakkını saklı tuttuklarını söyleseler mesele nefsi müdafaa makamında veya bağlamında anlaşılabilir. Lakin öncelikli Kürecik’i hedef aldıklarını söylemeleri ve İsrail’den önce Türkiye seçeneğini gündeme getirmeleri dertlerinin başka olduğunu gösteriyor. Size İsrail veya ABD saldıracak ve siz de öncelikli olarak Kürecik’e saldıracaksınız! Burada fiili bir politikadan ziyade kışkırtma ve soğuk savaş taktiği var. İran, Türkiye ile başka cephelerde baş edemeyince kendine göre zayıf tarafına kolluyor. Türkiye de bu durumda açıkça İran’ın nükleer silahlar edinmesi politikasına ve Suriye politikasına karşı olduğunu deklare etmeli ve bu politikasını sistematik bir biçimde sürdürmelidir. Zira İran’ın niyeti anlaşılmıştır. Şii eksenli bölgesel hegemonya arayışındadır. Bunun dışındaki her şey alettir. ¥ Hamaney’in askeri Danışmanı Yahya Rahim Safevi’nin hedef aldığı Türkiye’nin ikinci politikası ise Suriye’dir. Meselenin bam teli de burasıdır. Murat Karayılan’ı salmalarının arkasında da bu gerçek vardır. Yani İran Suriye rejimine açık dostluk Türkiye’ye de gizli ve açık düşmanlık politikası izlemektedir. Safevi’nin yönelttiği üçüncü eleştiri Başbakan Erdoğan’ın Mısır’daki laiklik vurgusudur. Biz de Erdoğan’ın bu konuşmasına itiraz etmiştik (bakmak isteyen Dünya Bülteni’ndeki yazılarımıza bakabilir). Lakin bu da bahane. Türkiye’ye karşı bu itiraz noktasını da Arap İslamcıları Türkiye’ye karşı kışkırtmak için gündeme getirmişlerdir. Ben İranlıların Türkiye’nin laik rejiminden zerre kadar rahatsız olduklarını tasavvur etmiyorum. Bahse de girerim. O durumda Türkiye, İran’a daha büyük rakip olur. İran bunu bilir. Türkiye’nin laik düzeninden rahatsız olsalar 18 yaşından küçük gençlerin camiye girmesine yasak getiren İmam Ali Rahmanov rejimiyle de sorunları olurdu. İsrail ve Amerikalılar gibi camilere ve minarelere saldıran ve iliklerine kadar laik olan Beşşar rejimine eleştiri oklarını yöneltirlerdi. Kaldı ki, Beşşar yönetimine orantısız bir destek verdikleri Ali Cenneti gibi diplomatlarının da raporlarıyla sabittir (http://www.alarabiya.net/articles/20...27/179363.html). İsrail ve İran madalyonun iki yüzü gibi. İsrail de İran da yalnızlığını kırmak için birbirine düşmanlıktan medet umuyor. İsrail yanlış politikaları yüzünden Ortadoğu’da tamamen yalnızlaştı ve bunu kırmak için İran düşmanlığından medet umuyor. Tablonun öbür yüzünde de aynı şekilde İran var. Suriye politikaları nedeniyle duvara toslamış durumda ve imajını kurtarmak ve yalnızlığını gidermek için İsrail düşmanlığından yarar umuyor. Bu düşmanlık tamamen taktik bir düşmanlıktır. Aynen Suriye’nin düşmanlığı gibi. Gerçekse icraatlarını göstersinler. Sadece esip gürlüyorlar. ‘Saldırılırsak vururuz ve İsrail yok ederiz’ diyorlar. Acaba hâlâ İsrail’e vurmak için ne bekliyorlar? Neden ilk adımı İsrail’den bekliyorlar? İsrail bugüne kadar mukabeleyi gerektirecek işler yapmadı mı? İranlı vekil Esedullah Badimciyan İsrail harekete geçmeden ve İran sınırlarına gelmeden kendisini yok edeceklerini söylüyor. Neden ısrarla İsrail’in harekete geçmesini bekliyorlar ki? İsrail’in 62 yıldan beri hareket halinde olduğu malumları değil mi?'' Mustafa Özcan http://www.habervaktim.com/yazar/450...e_turkiye.html |
Alıntı:
İftira atıyorsun; HaArP kardeşim İrancı falan değildir. Bizler Sünniler olarak Şiileri eleştiriyoruz ve oların bazı anlayışlarının doğru olmadığını vurguluyoruz; ama bizler Şiilerin düşmanları değiliz. Şiiler Müslümandır ve onlar bizim Müslüman kardeşlerimizdir. |
Alıntı:
|
Alıntı:
evet israil bilerek yenildi hizbullaha... bakanlarını falan istifa ettirdi sonra... iran rejiminide israil kurdurdu :) çünkü şahlıs sistemi israil düşmanıydı :) israili ilk tanıyan ülkelerden biriydi şahlık,amerika tarafından silahlandırılıyordu ama olsun belki devrimi mossad yaptırmıştır :) sonra saddam köpeğini iranın üzerine salmak falan :) cundullah deyipte Allaha iftira etmeyin... cundamerika cuk oturur... zaten belgeli bişey... siyonizmin kurduğu bi sistem arıyorsanız şu suudi amerikaya bi bakın ;D |
Alıntı:
Ben de onun üzerindeki bu progopandanın etkilerini kırmaya çalışıyorum!.. Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
Yani İsrail, amacına ulaşmış.. Baksana Hizbullah! ın Suriye'li müslümanları katletmesine bile perde çekiyor bu reklam!.. |
Alıntı:
Alakası bile yok ! Hizbullah'ı Sünnilerle cezalandırıyorlar ! Hizbullah İran Devletinin yanlış politikasına sahip çıktığı için eleştirilebilir ! Lakin Hizbullah ile İran Devlet politikasını Şia karşıtlığın kavratmıyor naçizane ! |
Alıntı:
HaArP'in yorumlarını dikkatlice okursan onun hiç de Şia propagandasının etkisi altında kalmadığını rahatlıkla görürsün. Sağol. Ben Müslüman olduğum için gönlümün Müslüman kardeşlerimle birlikte olmasından dolayı mutluyum. Müslümanları kardeşi olarak kabul etmeyenlerden olmadığım için de Âlemlerin Rabbi olan Allah'a hamd ediyorum. |
Alıntı:
hmm evet kendini rezil rusva ederek ;D |
Nasrullah’ın Üç Dili: İdealizm, Diplomasi ve Pragmatizm http://haksozhaber.net/nasrullahin-u...zm-23700yy.htm ''Batı'nın Suriye'deki Katliama Desteği'' http://www.el-aziz.com/koseyazisi.php?id=1939 |
@Cihannur, sana aşağıdaki linkteki risaleyi okumanı tavsiye ederim!.. http://www.shamilonline.org/tr/buelt...ifesidir-.html |
|
Hasan Nasrullah'ın Yalanları
Hizbullah'ın Eski Lideri: İran ve Hizbullah mezhep savaşının sorumlusu Lübnan Hizbullahı'nın ilk sözcüsü ve eski genel sekreteri Tufeyli, Hizbullah'ın Suriye siyasetini değerlendirdi. HİZBULLAH’IN İLK LİDERİ TUFEYLİ: HİZBULLAH YANLIŞ TARAFTA! Lübnan İslami Direniş Hareketi Hizbullah’ın ilk genel sekreteri olan Şeyh Subhi et-Tufeyli yaptığı açıklamalarla Suriye rejiminin düşeceğini, Hizbullah’ın 7 Mayıs 2008 tarihinde Beyrut’u kuşatmasının hata olduğunu belirtti. HİZBULLAH’IN BAAS’A DESTEK VERMESİ MEZHEPÇİLİĞE HİZMETTİR! Faaliyetlerini Sehl el-Beka bölgesindeki Berital’da yürütmekte olan Hizbullah’ın eski genel sekreteri, Suriye rejimine destek vererek Hizbullah ve İran’ın Sünni-Şii fitnesine sebebiyet verdiklerini belirtti. Bugün iç savaşa doğru evrilmekte olan Suriye’deki savaşın alanının genişlediğini ifade eden et-Tufeyli, Suriye halkının çoğunluğunun muhaliflerin rejimle savaşması durumunda muhaliflerin safında yer alacağının bir gerçek olduğunu ifade etti. SAVAŞ ÇIKARSA KİTLELERE KARŞI HİZBULLAH ZAYIFLAR Milyonlarca insanın ve silahın bulunduğunu, bunların kullanılabileceğini ve Lübnan ile Suriye sınırının açık olduğunu sözlerine ekleyen Tufeyli, ne yazık ki Sünni sokaklarının tıkalı olduğunu, Hizbullah’ın veya başkasının silahının bu bağlamda karşı koyamayacağını söyledi. ALEVİLER İSRAİL'LE DEĞİL SÜNNİLERLE UZLAŞMALI Lübnan’daki Şii sokaklarını uyaran Tufeyli, Hizbullah’ın müttefiği birçok liderin Suriye rejiminin düşmesi durumunda “İsrail” ile ittifaka dair yönelmeler olduğunu belirtti. Tufeyli, bu ihtimalin lanetli bir sonuç olacağı şeklinde açıklamalarda bulunarak Alevilere seslendi, “İsrail ile değil Sünniler ile uzlaşınız-anlaşınız” çağrısında bulundu. Tufeyli, şöyle devam etti: “Suriye iç savaşa doğru gidiyor ve sonrasında küle dönecek. Suriye halkının taleplerinden vazgeçmesi caiz değildir; zira bunlar haklı taleplerdir. Suriye rejimi katliamla hatta ölünceye kadar savaşarak kendisini korumaktadır. Suriye’deki durum Libya’dakinden çok daha kötü bir duruma doğru gitmektedir.” SURİYE BİR DİRENİŞ REJİMİ DEĞİL Lübnan MTV kanalına verdiği demecinde Şeyh Subhi et-Tufeyli, Suriye’nin 2000 yılına kadar İsrail’in geri çekilmesini engellediğini ileri sürdü. Hizbullah eski Genel Sekreteri Tufeyli, “Bugün bizler Şii-Sünni fitnesi yaşıyorsak eğer bunun esas sebebi direnişin silahıdır. Direnişe ilk itiraz eden İran'dır. Herhangi bir Arap ülkesinde herhangi bir direniş rejimi yoktur. Suriye rejimi diyor ki eğer bana İsrail tüm işgal edilen toprakları verirse onunla barış anlaşması imzalarım. Dahası asıl bu konuda direten İsrail tarafıdır. Çünkü onlar eğer Suriye ile barış isteselerdi tıpkı Ürdün ve Mısır’a verdiği gibi Suriye’ye de istediğini verirdi. Asıl direnen Suriye falan değil onunla barışı istemeyerek ayak direten İsrail'dir.” şeklinde konuştu. Böylece yakın döneme şahitlik eden ve Suriye’nin stratejik müttefiki olan Hizbullah’ın bir zamanlar en üst düzey makamında bulunan Tufeyli, 40 yıldır işgal edilen Golan Tepelerini geri almak için tek kurşun sıkmayan, İsrail’in öldürdüğünden kat kat fazlası Filistinli mülteciyi Lübnan ve Suriye’deki mülteci kamplarında öldüren, öldürten Esed rejiminin yürüttüğü gerçek politikayı bir kez daha paylaşmış oldu. HİZBULLAH, ARAP BAHARINA HAZIRLIKSIZ YAKALANDI Son olarak verdiği demecinde Tufeyli, ezici bir seçim zaferi kazanarak hükümeti kuran Başbakan Saad el Hariri hükümetinin Hizbullah tarafından düşürülmesinin hata olduğunu söyledi ve ekledi: “Hizbullah'ın Arap Baharı’nın Suriye’ye de ulaşacağını okuması gerekirdi. Hizbullah’a çağrıda bulunuyor, Hariri ile anlayış çerçevesinde görüşmesini ve ülkeyi fitneye bulaştırmaktan kaçınmasını söylüyorum.” 2007’DE DE UYARMIŞTI: İRAN ABD İLE İŞBİRLİĞİ YAPIYOR! Et-Tufeyli, 2007’de Nasrullah ve el-Hekim’e ağır eleştiriler yönelterek şöyle konuşmuştu: “Hasan Nasrullah, tamamen Hamaney’in siyasetinin Lübnan’daki uygulayıcısıdır ve ondan en ufak bir şekilde sapmaz. Abdülaziz El-Hekim de Hamaney’in siyasetinin Irak’taki uygulayıcısıdır.” “Abdülaziz El-Hekim Washington’a giderek ABD Başkanı George Bush’tan Iraklıları boğazlayan 150 bin Amerikan askerinin kalmasını talep ediyor. İnsanlar Saddam’a rahmet okur hale geldi. Biz de burada Amerika’ya karşı direniş iddiasıyla Lübnan’ı yıkıma sürüklüyoruz. Konu, Amerika konusu değil” şeklinde konuşan Subhi et-Tufeyli, “Direnişçi arkadaşlarımı uyarıyorum ve bu uyarım diğerlerinin birçok hatası yok anlamına gelmez. Biz, Amerika’ya düşmanlık adı altında Lübnan’ı yıkıyoruz. Irak’ta ise Amerika’yla ittifak adı altında Irak’ı yıkıyoruz” dedi. IRAK'TAKİ ŞİİLER ve LÜBNAN'DAKİ SÜNNİLER ABD'YLE KAZANAMAZ! Lübnan’daki siyasetin Irak’tan bağımsız olmadığını vurgulayan et-Tufeyli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu cahillere ve hiç bir şeyden haberi olmayan zavallılara söylenecek bir sözdür. Ne Irak’taki Şiiler ne de Lübnan’daki Sünniler Amerika’yla ittifaktan bir şey kazanıyorlar. Hepsi kaybediyorlar. Kazanan tek taraf, Amerika. Lübnan’da ve Irak’ta yapılanların hepsi Amerika’ya hizmet ediyor.” *** Lübnan Hizbullah Hareketi, İran'ın Suriye ile olan stratejik ittifakı çerçevesinde Baas rejimine açık destek veriyor. Hizbullah'ın şu an görevde olan Genel Sekreteri Hasan Nasrullah, 3-4 Şubat tarihlerinde Humus'ta yaşanan katliamı reddetmiş ve Suriyeli muhalifleri suçlamıştı. Şeyh Subhi et-Tufeyli, 1985-1989 yılları arasında Hizbullah’ın resmi sözcüsü, 1989-1991 yılları arasında da Hizbullah Genel Sekreterliği yapmıştır. Hizbullah’ın İran’ın güdümüne girmesine karşı çıkmış ve örgütten ayrılmak zorunda kalmıştır. Kaynak: on5yirmi5 http://www.pressmedya.com/index.php?aType=haber&ArticleID=6677 |
Hasan Nasrallah'ın Yanılgısı desek daha doğru olur !!! Youtube, Al Jazeera stratejisini bilmeyenler anlayamazlar naçizane !!!
|
Alıntı:
|
All times are GMT +3. The time now is 20:36. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025