![]() |
Kuran-ı Kerimi Tek Başına Anlamak Zor mu ??
Şöyle fikirler duymuştum '' tek başına, sadece Ayeti kerimeleri kendisine rehber edinilmesini çok yanlış buluyorum...'' -- '' Kuran'ı anlamak için ; Sünnet, icma, Kıyas gibi konularında öğrenilmesi lazım '' --- '' Kuran'ı sadece peygamberimiz anlar ''
Biraz araştırdım, gerçekten kuran-ı kerim i anlamak bu kadar zor mu ?? yada kuran-ı öğrenmemiz için arapça mı öğrenmemiz lazım?? Yada kuran-ı anlamak için neler yapmamız lazım ?? Şöyle bir yazı buldum, ilgimi çekti ve paylaşayım dedim. Biraz uzun ama umarım sıkılmaz ve okursunuz. Bizler İslamiyeti yaşamaya başlarken,takip ettiğimiz yol,acaba Allahın bizlere emrettiği ve istediği yol mu? İslamiyeti yaşamaya,doğru bir noktadan mı başlıyoruz? Bilgi aldığımız kaynaklardan,ne kadar eminiz? Bilgilerin korunduğu,emin kaynaklardan mı faydalanıyoruz? İşte bu soruların cevabını gelin birlikte arayalım,fakat aklımızı da bir kenara bırakmadan?* Çünkü Allah,rehberinde yüzlerce kez aklımızı kullanarak düşünmemizi emrediyor. Allah bizlere Kur’an ı gönderirken,acaba nasıl göndermiştir? Bizler Kur’an dan mı sorumluyuz,yoksa onun dışından da hükümler var mı sorumlu olduğumuz? Sorumlu olduğumuz konuların açıklandığı,hükümlerin verildiği Kur’an,gerçekten anlaşılması zor bir kitap mı? Eğer gerçekten anlaşılması zor ve sadece yılların eğitimini görmüş insanların anlayabileceği bir kitap ise,bu durumda dini-Kur’an ı anlatan bir ruhban sınıfının oluştuğunun kanıtıdır bu,tıpkı Hıristiyanlarda olduğu gibi? Ama bizlere sorulduğunda hepimiz tek bir ağızdan ”bizim dinimizde ruhban sınıfı yoktur” diyoruz! Fakat bazı grupların dediği gibi,Kur’an herkesin anlayabileceği bir kitap değildir,özel eğitimden geçmiş insanların anlayabileceği bir kitaptır diyorsak ve bunda da iddia ediyorsak,demek ki İslam dininde de bir ruhban sınıfını yaratmışız demektir! Bir arkadaşımız bana şöyle bir soru sormuştu,sizinle paylaşmak isterim,çünkü yaptığımız en büyük yanlış bu sözlerin arkasında yatıyor!* Toplum Kur’an dan adeta bu sorularla uzaklaştırılıyor,korkutuluyor ve emin olmadığımız bilgilere yönlendiriliyor! Kur’an ı, Arapçayı mükemmel bir derecede biliyor iseniz, çok derin bir İslam tarihi bilginiz var ise, senelerce tefsir ilmi üzerine dirsek çürütmüş iseniz tabi ki Kuran-ı Kerim i işte o vakit kendi başınıza anlayabilirsiniz”!* Şimdi,yukarıdaki fikri savunan arkadaşımızın düşüncesinin doğru olduğunu düşünelim.Demek ki Kur’an ı anlayabilmek için,ister türk olsun,ister çinli olsun,ister bir japon,ister bir hintli olsun vs. önce iyi derecede Arapça bilmesi gerekiyor,yani Kur’an bu durumda hiçbir dile doğru tercüme edilmiyor demektir bu,(zaten bu fikir işlenmeye çalışılıyor).Bir başka deyişle sanki bu din sadece araplara ait,sanki bu Kur’an sadece onlara ait,sanki ALLAH ın kulları sadece onlar??? Kur’an ı anlayabilmek için,1-iyi derecede arapça,2-çok derin İslam tarihi bilgisi,3-senelerce tefsir ilmi üzerine dirsek çürütmek,4-,5-,6-,7, vs. gerektiği fikrinin doğru olduğunu var sayalım! Demek ki müslüman olmak isteyen bir hindu(ineğe tapan),bir budist(puta tapan),bir hristiyan,bir yahudi,bir ateist öncelikle çok derin bir İslam tarihi bilgisine sahip olacak sonra senelerce tefsir ilmi üzerine dirsek çüretecek sonra ömrü yeterde sağ kalırsa iyi derecede arapça öğrenecek ondan sonra Kur’an a dokunacak* müslüman olacak! Lütfen aklınızı başınıza alın!ALLAH ın,dünyada yaşayan tüm kulları için indirdiği kitabını dinini islamını kısıtlamayın!Bilerek veya bilmeyerek islam düşmanlarına hizmet etmeyin,islamın önünü tıkamayın!Sonra bunun hesabını veremez pişmanlığa düşenlerden olursunuz! Devam edelim,bu fikre göre Kur’anı anlamak o kadar da kolay birşey değilmiş.Bu durumda bizlere söylendiği gibi,çok özel insanlar yani veli ve âlim müslümanlar ancak Kur’an ı anlayabilirlermiş,bu sözlerden bu sonuç çıkıyor.Yani,İslam dininde de bir ruhban sınıfı var demektir bu! Düşünmeye devam edelim.ALLAH ın adaleti acaba bu durumda nasıl bir hal alıyor?*bu fikre göre onu düşünelim? Şimdi,ALLAH kullarına öyle bir rehber gönderiyor ki,bizler bu rehber kitabı okuduğumuzda hiçbirşey anlayamıyoruz.İşin kötüsü,sizleri Kur’an dan hesaba çekeceğim diyede uyarıyor – tembihte bulunuyor Rabbim! Bu durumda bu kitap bizlere nasıl rehber olacak,düşünen var mı?Bakın farkında olmadan ALLAH ın kitabına yaptığımız saygısızlığı görüyor musunuz? Daha da ilginci,ALLAH bizlere,sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum,bu kitaptan hesaba çekeceğim diye de açıklık getiriyor. Sakın emin olmadığınız bilgilerin peşinden gitmeyin,sorumlu tutarım sizleri diye de uyarıyor! *Birde birçok kez dikkatlerimizi çekmek adına,Kur’an ı yemin ederek anlamamız için kolaylaştırdığını söylüyor.Rabbim neler söylüyor,beşer neler söylüyor? İşte içinde çırpındığımız açmaz! Peki,bizlerin durumu ne olacak bu durumda?ALLAH,hem herkesin anlayamayacağı bir kitap gönderecek hemde daha sonra o kitaptan herkesi sorumlu tutacak,öyle mi? Böyle bir adaleti nasıl olurda Allaha layık görürsünüz,hiç düşünen var mı? Beşerin yazdığı kitaplara dahi layık görmediğiniz bir düşünceyi,nasıl olur da ALLAH a isnat edersiniz! Lütfen aklınızı başınıza alın ve düşünün artık.Yemin ederek bu kitabı kolaylaştırdığını söyleyen Rabbim e inanmak yerine,beşerin yalanlarına inanıyorsunuz.Bizler nasıl bir yanlışın içinde olduğumuzun,hala farkında değiliz! Herhangi bir kitabın yazarıyla karşılıklı konuşurken,bizlere dese ki;Yazdığım kitabı nasıl buldunuz,düşüncenizi söyler misiniz dese ve sizde şöyle bir cevap verseniz,acaba o yazarın bu cevap karşısındaki tavrı ne olurdu? Yazdığınız kitap ta konularda açıklık yok,okuyan herkes bu kitabın ne anlattığını anlayamaz,bu kitabı anlamak için yıllarca eğitim görmek gerek,daha açıkçası bunu anlamak için âlim olmak gerek desek,acaba o yazarın yüzü ne hale girer? Bu sözler karşısında sevinip övünür mü,yoksa üzülür mü? Bakın bu soruya cevap bile vermek istemiyorum,ama bu hakareti-bu saygısızlığı biz hiç farkında olmadan Yüce Rabbim e bizlerin yaratıcısına,gönderdiği kitaba yaptığınızın,hala farkında bile değilsiniz! ALLAH,hiç kimsenin anlayamayacağı bir kitap gönderipte,daha sonrada o kitaptan sorumlu tutar mı ? *Ne dersiniz?* Sizin aklınıza ve mantığınıza uyuyor mu?*Böyle bir adaleti,ALLAH a isnat etmenin korkunçluğunun farkında mısınız?* Bu saygısızlığı yapan milletimizede,ülkemizede Allah,ne huzur veriyor ne de mutluluk.Elbette bu fikirlerle,ALLAH a ettiğimiz dualarda karşılıksız kalıyor. Şimdide Kur’an a bakalım,gerçekten bir insanın (bu ister bir alman olsun,ister bir afrikalı,ister bir amerikalı olsun,ister bir asyalı vb.) Kur’an ın sorumlu olduğumuz muhkem ayetlerini anlamak için yıllarca eğitim alıp,tefsir ilmi hakkında dirsek çürütmesi gerekiyor mu?*Acaba bu konuda ALLAH ne diyor?* Nisa 174 : Ey insanlar! (dünyadaki her bir kul-her bir insan?*) Şüphesiz ki size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik. Yasin 70 : Bu Kur’an,yaşayanları uyarman içindir! Zümer 27 : Andolsun ki,bu Kur’an da insanlar için bütün meselelerden örnekler verdik!Umulur ki böylece insanlarda düşünüp öğüt alırlar!* Nur 34 : Andolsun ki biz size açıklanmış ayetler,sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve takvaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik. Enam 114 : ALLAH Kur’an ı açıklanmış olarak indirmişken,Allah’tan başka bir hakem mi arayayım? Nahl 89 : Sana bu Kur’an ı,her şey için açıklayıcı,hidayete erdirici ve rahmet olarak müslümanlara müjde olsun diye indirdik. İşte,ALLAH yemin ederek bizlere öğüt almamız için açıklanmış bir Kur’an,kesin bir delil,bir uyarı,hidayete erdiren bir rehber,bizlere bir müjde ve apaçık bir nur indirdiğini söylüyor! Peki bizler neler söylüyoruz? Sanki ALLAH ile inatlaşırcasına,ALLAH ın söylediğinin tam tersini söyleyenlere nasılda itibar ediyor ve onlara nasılda inanıyoruz,bunu düşünen var mı?* Devam edelim,bakalım ALLAH Kur’an için daha neler neler söylüyor! Enam 38 : Biz Kur’an da hiçbir şeyi eksik bırakmadık. İsra 89 : Muhakkak ki biz,bu Kur’an da insanlara her türlü misali çeşitli şekillerde anlattık. Araf 174 : Belki inkârdan dönerler diye ayetleri böyle ayrıntılı bir şekilde açıklıyoruz. Bakar mısınız lütfen.ALLAH Kur’an da hiç birşeyi eksik bırakmadığını,her türlü misali çeşitli şekillerde biz insanlara anlattığını buyuruyor.Daha da açıkça söyleyip,inkârlarından dönerler diye,ayetleri açıkladığını belirtiyor,ama bizler bırakın açıklandığını söylemeyi,Kur’anı anlamak için yıllarca eğitim alınması gerektiğini söyleyip,hala Kur’anı anlamamakta inat ettiğimizi gösteriyoruz.Bu inadın sonu sizce nereye varacak dersiniz?*Sanırım hesap gününe!* Ne kötü bir inattır,Rahmanın sözleri yerine,beşerin hurafelerine iman etmek!* O gün pişmanlıkların asla fayda sağlayamayacağını,Rabbim şimdiden hatırlatıyor. Devam edelim Kur’an a bakmaya,acaba söyledikleri gibi bu Kur’an,çok zor anlaşılan ve açıklanmayan bir kitap mı? Yunus 37 : Bu Kur’an,ALLAH tan başkası tarafından yalan olarak uydurulmuş değildir.Kendinden önce inenleri doğrulayan ve kitabı ayrıntılı olarak açıklayandır.Bunda hiçbir şüphe yoktur,âlemlerin Rabbindendir. Yukarıdaki iki ayeti okuduğunuzda,Kur’anın anlaşılması zor bir kitap olduğunu mu anladınız?İşte,Kur’an ı gereği gibi okumayanların,ondan nasıl faydalanacağının bilincinde olmayanların takip ettiği yol budur! Bu gerçeklerin farkına varmanızı istemeyenlerde,işte böyle sizleri Kur’an dan uzaklaştırmaktadırlar. Kur’an ı,ALLAH ın insana özel kıldığı ana diliyle – kendi dillerinde anlayarak okumayanlar,onun ayetleri üzerinde düşünmeyenler,Kur’an dan uzaklaşarak kendilerine göre bir inanç sistemi üretenlerin tuzaklarına düşmektedirler.Tüm korku,liderlerin kendilerine yarattıkları beşeri imparatorluğun sona erme korkusudur.Bunu yıkmak isteyen Kur’an ın ipine sarılır!* Şimdide Rabbimizin bizlere verdiği sırlara gözatalım! Al-i İmran 103 : Hepiniz ALLAH ın ipine-Kur’an a sımsıkı sarılın!Grup grup,cemaat cemaat,tarikat tarikat vs. olmayın!* Ankebut 51 : Kendilerine okunmakta olan Kur’an ı sana indirmiş olmamız onlara yetmiyor mu?* Casiye 20 : Bu Kur’an,insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur.Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o. Muhammet 24: Peki bunlar,Kur’an ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı?Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var? brahim 52 : Bu Kur’an,uyarılsınlar,ALLAH ın tek ilah olduğunu bilsinler,akıl ve vicdan sahipleri düşünüp öğüt alsınlar diye tüm insanlar için bir tebliğdir. Enam 104 : Gerçek şu ki,Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller geldi.Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına,kim de hakkın karşısında körlük ederse kendi zararınadır!* Bizler eğer çıktığımız yola yanlış yerden başladıysak,ulaşmak istediğimiz yere de ulaşmamız mümkün olmayacaktır.ALLAH ın kitabını elleriyle zorlaştıranlar,elbette ondan istifade edemeyecek,onun nuruyla nurlanamayacaklardır.Kur’anı anlayarak okumayanların,aklını kullanmayanların,kalp gözlerine Kur’an ışığı giremeyeceğine göre,doğru anlaması ve ALLAH ın gerçeklerini görebilmesi de mümkün olmayacaktır. ALLAH ın emrettiği gibi,Kur’anı anlayarak okumayanlar,onu inceden inceye düşünemeyecekleri için,doğru anlamaları da mümkün olamayacaktır.Ayetler üzerinde düşünemeyen,aklını kullanamayanların,kalpleri elbette kilitlidir.ALLAH Kur’an ın bir uyarıcı olduğunu,akıl ve vicdan sahibi kimselerin ibret alacaklarını,bu kitabın bir tebliğ olduğunu söylüyor. Anlaşılması zor bir kitaptır diyenlere,aklını ve vicdanını işletmeyenlere elbette sözümüz yok.ALLAH Kur’an ın bizler için gönül gözü olduğunu söylüyorsa,kimler görürse ne mutlu onlara!göremeyenlere tavsiyemiz,Rahmanın ipine Kur’an a sımsıkı sarılmaları ve ona gönüllerini açmaları.Kur’an size gereken ışığı verecektir demekten başka tavsiyemiz olamaz. Kur’an ı bizzat bizler anlamaya çalışmadığımız için,gönlümüze Kur’an ın nuru da,ışığı da girmiyor.Apaçık rehber elimizde olduğu halde,birbirimize karşı ihtirastan,gruplaşmalardan dolayı çekişmelerden,birbirimize düşman olmuşuz.ALLAH ın Kur’an için söylediklerini görmezden gelip,beşerin yanlışları ile ihtirasımızın esiri olmuşuz.Bakın böyle olanlara Rabbim ne diyor?* Al-i imran 19 : Doğrusu Allah katında din,İslam’dır.Önceki kitap verilmiş olanlar,kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki ihtiras yüzünden ayrılığa düştüler. Al-i İmran 103 : Ey Müslümanlar!Hepiniz ALLAH ın ipine-Kur’an a sımsıkı sarılın!Sizlerde Fırkalara ayrılmayın! Sanırım ALLAH ın bu ayetinden sonra,kendimize çekidüzen vermekten,düşünüp yanlışlarımızı görmekten başka yapacak bir şeyimiz yok.ALLAH Zühruf 43 ve 44 ncü ayetlerinde,Öyle ise sen sana vahyedilen Kur’an a sarıl,ileride bu kitaptan hesaba çekileceksiniz!*dediği halde bizler,hala bu kitabı anlaşılması zor yapıp,devre dışı bırakarak,beşerin kitaplarına yöneliyorsak,sonumuzun hiçte iç açıçı olmadığını bilmeliyiz.Şimdi,bu yol ve yöntemi aklınız onaylıyor mu? Onaylıyor diyenlere,artık sözüm yok! Dilerim Rabbim bizleri artık,Kur’an ın nuruna,güneşine,gönül gözüne karşı yaptığımız bu saygısızlıktan,iftiradan ve ALLAH ın adaletini basite almaktan kurtarır.Yoksa pisliğin içinde,çırpınmaktan asla kurtulamayacağız!* Rabbim bizleri bağışla,aklı ve vicdanı işleyen,gönül gözleriyle görebilen,Kur’an ı inceden inceye düşünebilen,yalnız Rahmanı VELİ edinen kullarının arasına al bizleri. ÂMİN. Al-i İmran 190 : Şüphesiz ki,evrenin ve yeryüzünün yaratılışında,gecenin ve gündüzün ardarda gelişinde,akıl ve vicdan sahipleri için elbette işaretler vardır! Enfal 29 : Ey iman edenler!Eğer ALLAH a karşı takva sahibi olur iseniz,O’da size hakkı ve batılı ayırt edebileceğiniz bir anlayış verir! |
Yok zor. iyi güzel giderken illa birileri gelecek kafanı karıştırcak biri öyle biri böyle diyecek kafa karıştırıp ne demek istiyo diye sağa sola danışıp duracaksın.
|
1- Rabbinin fil sahiplerine yaptığını görmedin mi?
2- Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? 3- Onların üzerine sürülerle kuşlar gönderdi. 4- Onların üzerine pişkin tuğladan taşlar atıyorlardı. 5- Nihayet onları yenik ekin yaprağı gibi yapıverdi. fil 1-5 sadece meal okuyarak kurani anliyorsan bu sureden ne mesaj aliyorsun ? ne anlatir bu sure insana bu yaklasimla ne ibret alirsin ? bu olayi tarihi bi arastirmaylada ogrenebilirdin kuran niye anlatiyor,tarih kitabimi kuran |
Alıntı:
öncelikle bunu açıklamak isterim.. orada kasıt tefsir değildi, sünneti seniyyeydi.. Rabbimiz her ibadetin yapılış şeklini usulünü ayetlerde açıklamıyor, hadisi şeriflerle bunlar tamamlanıyor manasında söylemiştim... fakat maşallah yoruma geniş bakmışsınız ve bu manayıda çıkartmışsınız, mutlu oldum gerçekten.. zira gerçektende bizler sığ türkçemizle, hatta belki bir kelimesinden rabbimizin 10 mana çıkartmamızı istediği bir arapçayla Kuranı kerimi tam manasıyla anladık diyemeyiz... Üstad bediüzzaman derki, yazılan tefsir kitapları ayeti kerimelerde çıkarmamız gereken mananın ayinesinin ayinesi olabilir hatta özetinin özetinin özeti olabilir!.. der.. yani bu nedemek sadece bir ayeti kerimenin 100 sayfa tefsirini yapsakta hala o ayeti tam manasıyla anlamış sayılmayız diyor... çünkü Rabbimizin ilmi sınırsızdır, bize verdiği beynin %2 sini 3 ünü kullanarak O sınırsız ilimde olan varlığın, bize gönderdiği mesajı tam manasıyla idrak edebilecek beyne,ilme sahip değiliz,olamayızda... birde meseleye şu zaviyeden bakmak gerekirki, asır enaniyet asrı... yani herkesin ben bana yeterim dediği, başkasının aklına ihtiyaç duymadığı, belki güvenmediği, sadece ben ben ben diyerek benliğinin kölesi olduğu bir asır... bernard shaw ın çok sevdiğim bir sözü var, 'akıllı insan aklını kullanandır, daha akıllı insan başkalarınında aklını kullanandır'der... ama bizler enaniyet dalgalarında sadece doğruyu kendimizin bildiğini zanneder ve aldanırız.. hayır! biz muhtacız... Kuranı kerimi anlamak için bir müçtehide bir müceddide muhtacız... |
Şöyle bir tercüme buldum ;
Ey Muhammed! Kabe'yi yıkmağa gelen fil sahiplerine Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Onların düzenlerini boşa çıkarmadı mı? Onların üzerine, sert taşlar atan sürülerle kuşlar gönderdi. Sonunda onları, yenilmiş ekin gibi yaptı. Yazen bu sure basitçe bir olayı annatığı gözlenmekte. Türkçesine hakim bir insan çok basit bir şekilde anlamını düşünüp anlıyabilir. Gerçekten basit; Ashabı fil; büyüklük satlayan millet topluluk. Yenilmiş ekin; Böceklerin ekinleri yemesi gibi. Anlaşılacağı gibi bu vahi Hz. Muhammed e söymenmekte. Kabe'yi yıkmaya gelen büyüklük taslayan bir topluluğun düzenini boşa çıkarmak ( benim anladığım, yıkmalarını engellemek) Onları üzerine taş atan kuşlar sürüsünün gönderildiği ve sonrada onların böcekler tarafınadan yenilmiş ekinlere benzediği(kuşların atmış olduğu taşlar yüzünden.) Arkadaşlar kuran-ı anlamayı neden bu kadar gözünüzde büyüttüğünüzü hiç mi hiç anlamıyorum. Elinizin altında kos kocamen internet varken ve bilgi çağında yaşadığımızı farz bile ediyorken Allah'ın dediği gibi '' Kuran-ı kerim dışında başka hakem mi arıyayım ? '' |
Alıntı:
Kuranı anlamak,hayatının merkezine yerleştirmek isteyen bir insan ne mesaj almalı bu sureden ? hadi anlat bana... niye inmiş bu ayet,ne zaman inmiş ? inince ne olmuş ? o ordu niye gelmiş,ne iddiasıyla gelmiş,neden helak olmuşlar... hadi anlat bakalım... bunlardan bağımsız hikaye ezberle öylemi... Ne gerek var o zaman kurana ? arapların fil yılı dediği o yıl pekala tarih kaynaklarından okunabilir... |
Alıntı:
Kardesim, Kurani kerim'i anlamak yaratilis gayesini anlamak oldugu icin gözümüzde büyütüyoruz. Öyleki, Kurani Kerim Cenabi Allah'in ayetleri ile olusmustur. Yani, Kelamullahtir...ve vahy edileni herkes kendi kafasina göre yorumlamamali. Bu sebepten, her alanin uzmani oldugu gibi, bu ilminde kendine özgü uzmanlik alani vardir....bir asci nasilki bir hastayi ameliyat edemezse, bir tamircide ayni derecede marangozluktan anlamaz.... Dini konulari müctehidlere, en azindan ilminin ehline danismakta fayda var.... |
Kuran açık mesajlar içerir,fıtrata uygun bi kitaptır...
okumayı,yazmayı bilen her insana okuduğunda bir çok hakikat verir... arkadaş bir noktada haklı müslümanlar kuranı rafa kaldırdı,kurandan bi haber kaldı... bu yüzden kurana uymayan rivayetlere bağlandılar kaldılar... ama arkadaşa şu noktada katılmıyorum... Al eline sadece oku dine dair herşeyi anlarsın... Hayır efendim,o sure ne zaman inmiştir,hangi şartlarda inmiştir,sonrasında ne olmuştur,bu nasıl uygulanmıştır bunlar bilinmeden ''tam anlamıyla '' anlaşılamaz... Peygamber dinin pratik kaynağı,kuran dinin teorik kaynağıdır... Peygamberi ve sünneti yok sayarak doğruya ulaşacığını sayanların düştüğü rezil rüsva durumu tarih kaydetmiştir... Hint Kuraniyyun akımı bunun en büyük örneğidir... |
Hadislerle ilgili bir yazıda ilgimi çekti ;
Elbette peygamberimizin hayatı, yaşamı, Kur’anı hayatına geçirdiği hadis örnekleri, bizler için ibrettir, ondan gereği gibi yararlanmalıyız. Ama onun adına uydurulan, ona atılan iftiraları da, yine KUR’AN ile ortaya çıkarmak, onun ümmeti olan bizlere düşmektedir. Gelin peygamberimizin üzerinden yayılan, ama asla onun sözleri olmayan bilgileri, hadisleri elimizdeki FURKAN ile temizleyelim. Böylece onun gerçek ümmeti olduğumuzu gösterelim. Sizlere günümüze kadar gelen hadis konusunun, önemini anlatabilmek için, bir örnek vermek istiyorum. Hatırlayınız, peygamberimizin veda hutbesini yaklaşık yüz bin kişinin izlediği söylenir. Veda hutbesini bu kadar kalabalık izlemesine rağmen, günümüze kadar 7 den fazla, birbirinden farklı konuların yazdığı veda hutbesi ulaşmıştır. Düşünün lütfen, yüz bin kişinin izlediği bir konuşma, bilgi bu kadar farklı günümüze ulaşmış ise, iki ya da üç kişinin kendi arasında konuştukları, acaba günümüze nasıl ulaşmış olabilir, işte bunun yorumunu da sizlere bırakıyorum. Çünkü herkes kendi inancından, yaptıklarından hesaba çekilecektir. Veda hutbesinin içinden bir örnek vermek istiyorum, gerisini lütfen araştırınız. Bakın peygamberimizin bir sözü dahi, nasıl farklı gelmiş günümüze. —Size iki emanet bırakıyorum. O emanetler, Allah`ın kitabı Kur-an-i Kerim ve Peygamberin sünnetidir. —Size iki emanet bırakıyorum. O emanetler, Allah’ın kitabı Kur-ân-ı Kerim ve diğeri Ehl-i Beyt`imdir. —Size bir emanet bırakıyorum ki, ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah Kitabı Kur`an dır. Sizce hangisi doğru olabilir? Sanırım gönlünü Kur’an ın nuruyla dolduran, gönül gözleri gören, doğrusunu bulacaktır. Dilerim Rabbimden Kur’an gerçeklerini gören, onun nurunu gönlüne doyasıya alan, hakkı batıl ile karıştırmayan, kulları arasında oluruz. |
Gereken cevap burada bulunmaktadır... ''Kuranı hayata dönüştürmek için sünneti,peygamberi anlamak için Kuranı bilmek zorundayız'' kendisine Kuranı rehber edinen bir insan,peygamberin vahiyle çelişmeyen sünnetlerini gayet güzel seçebilecektir... Sünnet deyince aklınıza hemen hadis gelmesin... bu arada yazıları tesadüfen bulmuşsunuz,aslında siz bilmiyormuşsunuz,niyetiniz sadece okuduğunuz bazı yazıların doğruluğunu araştırmakmış gibi rollere bürünmenize hiç gerek yok... önce ciddiyet tamam mı... adama ciddi misin diye sorarlar... |
haklasık 1 haftadır sabah akşam bir ton yazı okuyorum, hangisi doğru hangisi yanlıs diye. Kafama yatanları burada yayınlıyorum. Bakalım yazılan yazı doğru mu yanlış mı diye. Dini bilgimin zayıf olduğunu söylemiştim. Akıl akılldan üstündür. O yazıları yazanlarda insanlar ve hata yapabilirler. Burada yazıya karşıt görüşlü bir çok insan bulunmakta ve çürütmek için kendi manalarını kuran-ı kerim yoluyla vermekte. Bende ona göre kendi fikrimi oluşturmaktayım.
Olayın konusu ben değilim, ciddiyetsiz birşey de yaptığımı sanmıyorum. Yazıların hepsini tesadüfi bir şekilde buluyorum ve begendiklerimi tek tek kopyalıyorum kendime. Bazılarınıda burada yayınlıyorum ki göreyim benim aklıma yatan başkalarınınkine ne sebeplerden dolayı yatmamaktadır diye. Beni veya tavrımı eleştirip durmaktan vazgecersen cok sevinirim, konu benim davranışlarım değil, bir tartışma yapmak ve kanıt olarak ta kuran-ı kerimi gösterip bazı sonuçlar elde etmek. |
Alıntı:
|
uzun kardeş açtığın konuya her bulduğun farklı konuları ekleyerek konunun özünden sapıyorsun
Kur-an'ı kerimi tek başına anlamak zormu? açtınız konuyu paylaşımlarla anlamaya çalışmak yerine bulduğunuz Hadislerle ilgili konuyu paylaşıyorsunuz. paylaşımlarımızı açılan konu üzerinden yapalım daha verimli olur ... |
Alıntı:
Vahiy ve Sünnet çelişmez kardeşim... Kuranı anlayan bir insan,peygamberi doğru anlar... Ve peygamberin mücadelesini doğru anlayan insan Kuranın mesajını doğru anlar... |
Biri bana sünneti anlatabilir mi ? Benim bildiğim 1 tane sünnet var o da allahın sünneti. Affınıza sıgınarak bu sünnetin Hz. Peygamber ile alakasını anlıyamadım çünkü kuran'da peygamberin sünneti ile ilgili birşeye rastlıyamadım. Hz. Peygamber zaten kuran'ın uygulayıcısıysa ve kuran-ı kerimin dışına çıkmamışsa neden peygamberimizin sünneti diye bir kavram var ? Zaten yaptıklarını kuran'ın elverdiği ölçüde yapmamaktamı ?
|
Alıntı:
kimse Kur'ani Kerimi raflarda kalsin demiyor. Bilakis 1400 yildir bu Kitabi mukaddes kalblerde yasasin isteniyor. Arkadasimiz diyorki, iletisim caginda internet varken Kurandan baska hakeme ne gerek var... Bende diyorumki, lütfen kimse tazi olmadan tavsan yakalamaya calismasin. 1400 yildir islam alemi hep bir HAKEMIN veya bir Imamin ilminden istifade ederek bu dini mübini yasamis ve yasatmistir. Hasa bu müctehidler Kuran ve sünnetten ayrimi hüküm vermislerki, ne demek Kurandan baska hakeme ne gerek var? Eger maksat Kurani anlamaksa, Buyurun bir alimin etegine yapisin ve avam olarak en asgariden Kurani yasamaya baslayin. Fakat maksat SADECE Kuran edebiyati yaparak , ya Kuran ya digerleri ise...o zaman sorarim size Imami Azam acaba Kuran ve sünnet isiginda degilde , hasa haftalik mecmuadan kaynak vererekmi fetva ve hüküm vermis? Maksat üzüm yemekmi bagciyi dögmekmi bakin su alttaki mesajdan anlarsiniz.... Arkadasimiz simdide sünneti sorgulamakta.... Alıntı:
|
Al kardeş... ''Araştırmadasınya'' ''tesadüfen'' buna cevap bulabilirsen ona inan... on yıllardır tefsir çalışmaları yapan,tefsir dersini bitirmiş ve tefsirli meal yazmış bir adamdır konuşan...
http://www.youtube.com/watch?v=FFdyK...eature=related http://www.youtube.com/watch?v=LK1Oo...eature=related devamı videoların sağında... |
Alıntı:
arkadaşın niyetini iyi anlıyorum kardeşim... kaçılabilecek yolları tıkamaya çalışıyorum... |
Iyi o zaman....
Deveye hendek atlat bakalim hangisinde muvaffak olacaksin.:) Gazan mübarek olsun. |
daha cevap vermek istemiyorum zaten bu konuda zaten kardeşim...
arkadaş malum ''araştırmacı'' birde bunları araştırsın istedim... daha fazla konuşmaya lüzum görmüyorum... |
Uzun kardeşim sen varsa sorun devam et naçizane yardımcı olalım.
|
De ki: eğer siz Allahı seviyorsanız hemen bana uyun ki Allah da sizleri sevsin ve suçlarınızı mağfiretle örtsün, Allah gafurdur, rahîmdır (Al-i İmran 34. ayet)
Peygamberimizin sünnetleri bukadar basite alınmamalı..bu gibi sorularınızı ehli yerden araştırmak yerine böyle dini ehil olmayan yerlerde cevap aramak itikadı bozar..yok ben sadece Kuranın hükümlerine uyarım demek Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in değerini ve görevini idrak etmemektir.Çünkü Kuranı ilk tebliğ eden ve tefsir eden odur.. Gerçekten konuyu merak ediyorsan bir çok arkadaşımızın verdiği bilgilerden yola çıkıp bir araştırma yap sonrada ehil zatlardan doğru bilgiyi edin...konuyuda amacından saptırma |
Uzun kardesim,
tepki vermekte haddimi asmissam özür dilerim. Sorular biraz sira disi olunca maksadimi asacak sekilde tepki vermis olabilirim.... Siz samimi ögrenmek maksadiyla soruyorsaniz buyurun...size yardimci olunacaktir ins. |
“İNANÇLIYIM” DERKEN KUR’AN’A KAFA TUTMAK, ALLAH’A İFTİRA ATMAK
Şu konuda anlaşalım: Bizler milyonlarca insanın yüzyıllarca yıldır takip ettiğini sürü psikolojisiyle takip edersek aklını işletenler değil, koyunlar oluruz. İzleyeceğimiz yol Kur’an yoludur, ve bu yeter. İkincisi, her müslümanın uyması, dikkat etmesi gereken konularda Kur’an direkt olarak okuyup kavranabilecek düzeyde örnekler ve belirtmelerle bize yapmamız/yapmamamız gerekenleri anlatmıştır. Yani burda kalkıp da o kadar hacı hoca zar zor çözüyor Kur’an’ı sen kimsin de kendi kendine anladığını iddia ediyorsun tutumu bana sadece İslamın ilk geldiği zamanlardaki inanmayanlardan gelen “Atalarımızı başka şey üzerinde bulduk” cümlesini ve Kur’an’ın bu konuda içerdiği ayetleri hatırlatıyor. Fark sadece aradan geçen zaman. Bugün de eğer sen Kur’an’ı eline alıp okumuyorsan, işine geldiğince onun bunun dediklerine göre dini yaşayıp bunu da Allah’ın önerdiği şey diye yaşıyorsan zarardasın, atalarını bulduğun din üzerindesin. Sorgulama vakti gelmiş yani. Kaldı ki eğer Kur’an’ı anlamaya bizim aklımız yetmiyor da hocaya alime ihtiyaç duyuyorsak burda zaten bir terslik vardır. O zaman Allah habire “Aklınızı işletin” demezdi heralde. İşletmemize gerek olmazdı yani, belli bi kesime inerdi Kur’an ve onlara “Bunu insanlara doğruca anlatın” denirdi belki. Ayrıca, bunu savunanlara göre, hiç bir alim sınıfının, eğitim anlayışının henüz oluşmadığı zamanlarda ilk inanalar ile oluştuktan sonra, hatta günümüzde, alimlerden ve imkanlardan uzak olan kendi başına kimseler Kur’an’ı okuyup anlayıp müslüman olmanın gerektirdiği şekilde yaşayamazlar. Böyle bir düşünce olabilir mi? Allah herkese göndermiştir kutsal kelamını ve bizleri cennete/cehenneme götürecek kadar önemli hususları aklını işletebilen/işletecek olan herkesin anlayabileceği şekilde göstermiştir. Benim sınırlarımın dışına çıkmayın, haramımı helal helalimi haram yapmayın diye de uyarmıştır üstelik. O halde nereden geliyor bu “Kur’an anlaşılamaz”, “Kur’an her detayı içermez, bazı şeyler için başka kaynaklara ihtiyaç vardır” gibi yorumları yapma cesareti? Biz kimiz de kelam üstüne kelam koyma cüretini gösterebiliyoruz! Şunu üstüne basa basa söylüyorum ki, Allah’ın sınırlandırmadığı konularda ekstra sınırlar çizip, Allah yerine hüküm vermeye kalkanlar, O’nun bazı detayları vermeyerek sanki bazı konuları atlamış olduğunu farkında olmadan söylemeye çalışanlar ve uydurdukları lakırtıları da Allah’ın hükmü gibi gösterip uyulmaması durumunda günaha/harama girileceğini (hatta daha ileri gidip kafir olunacağını bile söyleyenler var) iddia ederek haddini aşanlar açık açık şu sıraladığım ayetleri reddetmiş oluyorlar: -Rabbin asla unutkan değildir. (Meryem Suresi 64) -Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu? (Ankebut Suresi 51) -Kitap’ ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. (Enam Suresi 38) -Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım? (Enam Suresi 114) -Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz? Hiç mi hatırınıza getirmiyorsunuz? Yoksa sizin apaçık olan bir deliliniz mi var? Şayet doğru söylüyorsanız kitabınızı getirin. (Saffat Suresi 154-155-156-157) -Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler. (İsra Suresi 89) -Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz(Enam 65, Enam 105’te de aynı şey geçer). -Rabbinizden size indirilene uyun; O`nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz. (Araf suresi 3) -Ey iman sahipleri! ALLAH`ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; ALLAH azıp sınırı aşanları sevmez. (Maide Suresi 87) -De ki: “Ne oldu size de ALLAH`ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal? ” De ki: “ALLAH mı size izin verdi, yoksa ALLAH`a iftira mı ediyorsunuz? ” (Yunus Suresi 59) Biraz da Allah’tan korkmayıp hüküm koyan kişilerin lakırtılarına bazı örnekler: -Midye haramdır. Sigara mekruhtur (mekruh kavramı diye bir şey de çıkarılmış belli ki)Kadınla erkeğin gözgöze gelmesi haramdır ama üçe kadar izin var! Üst üste defalarca kan, leş, domuz eti ve Allah’ın adından başkasına kesilmiş her türlüsünü haram eden Allah haşa unuttu da mı midyeyi ekleyip sigaraya da ayrı bir durum getirmedi?? -Kan, karşı cinsle tokalaşmak, vs abdesti bozar. Allah abdestle ilgili zaten konuyu açıp “ayak yoluna” yani tuvalete gidip geldiğinizde abdesti tekrarlayın demişke oraya ekstradan kan ve diğerlerini ekleyemez miydi de bize kaldı eklemeler yapmak!? -Namazı vaktinde kılamıyorsan kaza yap, borcunu öde. Nasıl bir mantık bu, nasıl bi münasebetsizlik.. Orucu tutmadığında kaza yap diyen Allah (ki yılda 30 gün yapılan bir ibadet), her gün her vakit her müslümanın yapması gereken ve Kur’an’da özen ve önemle tekrar tekrar hatırlatılan böyle önemli bir ibadetin kazası vardı da bizden mi sakladı? Hayır, demek ki istemedi öyle olmasını. Vaktinde kılacaksın demek ki, dönüşü yok. Unutmadı Allah o ibareyi oraya eklemeyi. Gereken özeni göstermeni, O`na uymanı istedi. Kılamadıysan tövbe edeceki af dileyeceksin, kaçırmayacaksın o vakitleri. Bu örnekler çoğaltılabilir ne yazık ki. Aklını işletenler elbette ki insanlara ve insan sözüne değil; Allah’a ve O’nun kutsal kelamına kulak verecektir. Unutma, Rabbin unutkan değildir ve kitabı eksik bırakmamıştır! O’nun dışında sınırlar koyup bunu dine maledenler Allah’a iftira edenlerdir: “Allah`a iftira ederek yalan uydurandan veya âyetlerini yalanlayandan daha zalim kim olabilir? Hiç şüphe yok ki zalimler kurtuluşa eremezler. ” (Enam Suresi, 21) |
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Al-i İmran 179 Allah inananları sizin durumunuzda bırakacak değildir, temizi pisten ayıracaktır. Allah size gaybı bildirecek değildir; fakat Allah peygamberlerinden dilediğini seçip, ona gaybı bildirir. Artık Allah'a ve peygamberlerine inanın; inanır ve sakınırsanız size büyük ecir vardır. Süveyd İbnu Gafle (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ali (radıyallahu anh) dedi ki: "Ben size Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)' dan bir hadis söyleyince, Allah'a yemin olsun Aleyhisselâtu vesselâm'ın söylemediği bir şeyi söylemektense gökten atılmayı tercih ederim. Ancak benimle sizin aranızda cereyan eden şeyler hakkında konuşunca, bilesiniz harp hiledir. Zîra ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Ahir zamanda yaşça küçük, akılca kıt birtakım gençler çıkacak. Yaratılmışın en hayırlısının sözünü söylerler, Kur'ân'ı okurlar. İmanları gırtlaklarından öteye geçmez. Okun avı delip geçtiği gibi dinden çıkarlar. Onlara nerede rastlarsanız onları öldürün. Zîra, onları öldürene, kıyamet günü, Allah'ın vereceği ücret var." Buhârî, Fezâilu'l-Kur'ân 36, Menakıb 25, İstitâbe 6; Müslim, Zekât 154, (1066); Ebu Davud, Sünnet 31, (4767); Nesâî, Tahrîm 26, (7, 119). |
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Bakara 106 Herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya unutturursak, onun yerine daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmez misin? |
“Peygamber size her ne getirirse onu alın, sizi neden menederse ondan da sakının.” (Ahzab, 33/21)
“Kim Resûlullah’a itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur.” (Nisâ, 4/80) “Ey iman edenler! Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Kur’ân’ı ve Resûlullah’ın öğütlerini işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!” (Enfâl, 8/20) “Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehidlerle ve salihlerle birliktedir. İşte bunlar ne güzel arkadaştır!” ( Nisâ, 4/69) “Allah ve Resûlü, herhangi bir meselede hüküm bildirdikten sonra, artık inanmış bir erkek ve kadının, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab,33/36) “Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kabul edip, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisâ, 4/65) - İslam bilginlerine göre, "aranızda herhangi bir konuda ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve elçisine götürün" (Nisa, 4/59) mealindeki ayette söz konusu edilen emirden maksat, işi Allah'ın kitabı Kur'an ile, hayatta olduğu müddetçe Hz. Peygamber(asm)'in kendisine, vefatından sonra ise, onun sünnetine göre çözmek demektir. (Abdulğanî, Abdulhâlık, Hücciyetü's-Sünne, 298) İmam Şafiî de bu âyetin yorumunda şunları söylemiştir: Ayette geçen "İtaat" kelimesinin Allah için olduğu gibi, Hz. Peygamber (asm) için de ayrıca tekrarlanması, O'nun Kur'an'ın dışında yaptığı emir ve yasaklarına karşı da itaat etmenin gereğine işaret etmek içindir. "Sizden olan emir sahiplerine de" ifadesinde görüldüğü üzere, emir sahipleri için ayrıca bir "itaat" kelimesinin kullanılmaması, aksine cümle içerisinde (atıf yoluyla) Allah ve Resûlüne karşı yapılması istenen itaate tâbi kılınarak ifade edilmesi, onlara yapılacak itaatin mutlak olmayıp, Allah'ın kitabı ve elçisinin sünnetine uyma şartına bağlı olduğunu göstermek içindir. (Şafiî, er-Risâle, 79-80) |
Ebû Hanîfe (rh.a.) şöyle demiştir: “Allah Teâlâ’nın dininde re’yle konuşmaktan sakınınız! Sünnet’e uyunuz. Sünnet’ten çıkan sapıktır.”(İmâm-ı Şa’rânî, Mîzânül-Kübrâ, Mukaddime, c.1 s. 98. ter. A. Faruk MEYAN.)
İmam Şâfiî (rh.a.)’in şu sözleri bütün İslâm âlimlerinin adına söylenmiş gibidir: “Sözümün Rasûlullah (s.a.s)’in sözüne uymadığını gördüğünüzde Rasûlullah’ın sözü ile amel edin, benim sözümü duvara çarpın.” (Mîzânül-Kübrâ.) İmam Mâlik (rh.a.) de Sünnet’i Nûh (a.s.)’ın gemisine benzetmiş ve: “Kim ona binerse kurtulur, kim binmezse boğulur.” demiştir (es-Suyûtî, Miftâhü’l-Cenne, s. 53-54.) İmam Ahmed bin Hanbel (rh.a.) ise değil Sünnet’in hilafına görüş belirtmek “Rasûlullah (s.a.s)’in, karpuzu nasıl yediği haberi bize ulaşmadı.” diyerek ölünceye kadar karpuz yememiştir. (Mîzânül-Kübrâ.) |
"Sana şüphe veren şeyi bırak, şüphe etmediğini yap.” (Buharî, Büyü 3; Tirmizî, Kıyâme 60.)
"Şüphesiz helâl da bellidir, haram da bellidir. (Fakat) bunlar arasında (helâl mi, haram mı olduğu belli olmayan birtakım) şüpheli şeyler vardır; ben bu konuda size bir misâl vereceğim (bu konuyu size bir misâlle anlatacağım): Şüphesiz Allah (c.c) (girilmesi yasak olan) bir koru kurmuştur. Biliniz ki, Allah'ın korusu haram kıldığı şeylerdir. Şüphesiz hayvanlarını korunun etrafında otlatan kişi, her an oraya dalabilir ve şüphesiz şüpheli şeylere dalan kişi de (harama) her an esaret edebilir.”(Buhari, İman 39) Rasûlullah şöyle buyurur: "Haberiniz olsun ki bedende bir et parçası vardın. O sağlıklı olursa bütün beden sağlıklı olur. O bozuk olursa bütün beden bozuk olur. Dikkat edin o kalptir" (Buhârî, İmân, 39; Müslim, Müsakat, 107) |
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
"Herkes ancak gücü ölçüsünde bir şeyle mükellef tutulur" (el-Bakara, 2/233). |
Sünnet-i Seniyye ve Hadis-i Şerif'in Önemi
Bu yazı Prof. Dr. M. Esad Coşan 'ın Temmuz 1995 de İngiltere'de yaptığı konuşmadan alınmıştır. http://www.iskenderpasa.com/F39B6254...C6D4D148A.aspx |
Alıntı:
Öncelikle acıklamak istediğim olay, benim amacım Hz. Peygamberin yaptıklarını sorgulamak değil yada Hz. Peygamberi görmezden gelmek te değil. Yaptığı söylenilen şeylerin doğru olduğunu kuran-ı kerim ile çelişmediğini görüp öyle inanmak. Çünkü hadislerin bazılarının çok büyük zararlar oluşturabileceğinin kanısındayım. Kendi fikrimce bir çok adetin peygamberin sünneti diye adlandırılması kafamı çok karıştırdı. Örnek vermek gerekirse; 1- ) En çok Pazartesi ve Perşembeleri oruç tutardı. Neden böyle yaptığı Pazartesi ve Perşembe Allah'a sunulur.sorulduğunda da şu cevabı verirdi: " Ameller her pazartesi ve perşembe Allah'a ( c.c.) sunulur. Oruçlu iken amelimin Allah'a (c.c.) arz olunmasını severim. Her Müslüman affedilir. Ancak dargın olan kişi müstesna. Cenab-ı Hak meleklere onlar için "bunları geri bırakın" der. 2- ) Cumartesi ve pazar günleri de umumiyetle oruç tutardı. ve şöyle derdi: " Bu iki gün müşriklerin bayram günleridir. Onlara muhalif olmaktan hoşlanırım. 3- ) Yüzüğü gümüştendi, yüzüğü akik taşıydı. 4- ) Gözleri uyurdu lakin kalbi uyumazdı. 5- ) Ahlakı Kur'an'dı. 6- ) Umumiyetle cuma günü yıkanırdı, bazen de terk ederdi. 7- ) Çocuklara karşı çok merhametliydi. 8- ) Su içtiği zaman 3 defa nefes alır, üç nefeste içerdi ve " Bu daha mutlu, daha afiyetli ve daha sağlıklıdır. " buyurdu. 9- ) Gece kalktığı zaman ağzını misvaklardı. 10- ) Son derece merhametliydi. Birisine bir şey vaad ettiği zaman imkanı olduğunda mutlaka o vaadini yerine getirirdi. 11- ) İçinde su içilen bir cam kasesi vardı. 12- ) Sukunu uzun, gülmesi azdı. 13- ) Hİzmetçiye söyledikleri sözlerden biri de " Bir ihtiyacın var mı? " idi. 14- ) Eza veren kötü huyu olmazdı. Birisinin diğeri aleyhine olan sözünü de kabul etmezdi. 15- ) Kendisine meleklerin gelmesi ve Hz. Cebrail (as) ile konuşması sebebiyle pırasa, sarımsak, soğan gibi şeyler yemezdi. 16- ) Yaslanarak yemek yemezdi. Arkasından iki kişi yürüyemezdi. 17- ) Gece ağzına misvak sürmeden kalmazdı. 18- ) Gusulden sonra abdest almazdı. 19- ) Tebbessüm etmeden kesinlikle konuşmazdı. 20- ) Ramazan Bayramında bir şey yemeden camiye çıkmazdı. 21- ) Kurban Bayramında kurban kesilmeden evvel bir şey yemezdi. 22- ) Üçten sonra sözü tekrar etmezdi. 23- ) Gece veya gündüz uyuyup da uyandığı zaman mutlaka misvak kullanırdı. 24- ) İkram edilen kokuyu geri çevirmezdi. 25- ) Biad esnasında kadınların elini tutmazdı. 26- ) Bir yudum su ile dahi olsa iftar etmeden akşam namazını kılmazdı. 27- ) Gülüşü tebessümlerden ibaretti. 28- ) Hastayı ancak üç günden sonra ziyaret ederdi. 29- ) Şu beş şeyi hiçbir zaman yanından ayırmazdı; Ayna, sürme kabı, tarak, misvak ve ustura. 30- ) Lamba ile kendisine aydınlık yapılmadıkça karanlık evde oturmazdı. 31- ) Bir yerden kalkarken mutlaka " Subhaneke Allahümme Rabbi vebi hamdike la ilahe illa ente estağfiruke ve etübi ileyke" der ve şöyle buyururdu: " Yerinden kalkarken kim bunu söylerse mutlaka mecliste kendisinden südur eden günahları bağışlanır." 32- ) Hiçbir şeye hayır demezdi. Kendisinden bir şey istendiği zaman eğer yapmak isterse evet derdi. İstemezse sükut ederdi. 33- ) Abdestini kendisi alırdı. Kimseden yardım istemezdi. Vereceği sadakayı da bizzat kendi eliyle verirdi, kimseyi bunun için rahatsız etmezdi. 34- ) Ne yemek ne de başka bir şey O'nu akşam namazından alıkoyamazdı. 35- ) Dişlerini temizlemeden uyumazdı. 36- ) Daima misvağı başucunda bulunurdu, öylece uyurdu. Uyanınca hemen onunla dişlerini fırçalardı. 37- ) Kahkaha ile gülmezdi. 38- ) Yemeğe suya üfürmezdi. Kabın içinde nefes almazdı. 39- ) Kendisinden kötü söz işiteceği kimseye yanaşmazdı. ( Buhari ) 40- ) Bir vali tayin ettiği zaman ona sarığı kendi eliyle sarıp giyindirirdi. Sarığın kuyruğunu sağ taraftan kulağa doğru sarkıtırdı. 41- ) Sarığın kuyruğunu sağ taraftan kulağa doğru sarkıtırdı. 42- ) Yanına çocuklar geldiği zaman onları tebrik eder, güzel karşılar ve onalara dua ederdi. 43- ) Hurmayı yer ve çekirdeğini tabağa atardı. 44- ) Buğday ekmeği ile hurma yerdi v " Bunlar pek hoştur. " derdi. ( Tayalisi ) 45- ) Üzümü ağzına teker teker koyarak yerdi. ( Taberani ) 46- ) Hediye edileni yerdi, sadakayı yemezdi. ( İbn-i Said ) 47- ) Üç parmak ile yerdi, onları silmeden iyice yıkardı. 48- ) Hanımlarından biri yatıp uyumak istedikleri zaman ona 33 kere Subhanallah, 33 kere Elhamdülillah, 33 kere de Allahuekber demesini emrederdi. ( Mendi ) 49- ) İnsanları birbirine bağlamak ve sevindirmek için hediyeleşmelerini emrederdi. ( İbn-i Asakiri ) 50- ) Güneş tutulduğu zaman kılınan küsuf namazında köle azad edilmesini emrederdi. 51- ) Nazar değmesinde ( hastalanınca ) Kalem Suresi 51, 52. ayetlerin okunmasını emrederdi. 52- ) İnsana ait 7 şeyin gömülmesini emrederdi: Saç, kan, tırnak, diş, pıhtılaşmış kan, perde, hayız kanı. ( Hakim ) 53- ) Oruçlu iken iftar edeceği zaman ilkin su ile başalardı. Suyu iki veya üç defada nefes alarak içerdi yani bir defada içmezdi. 54- ) Yüzüğünü sağ eline takardı. ( Müslim ) 55- ) Yüzüğünü sol eline takardı. ( Buhari ) 56- ) Yüzüğünü sağ aline takardı sonra sola değiştirirdi. ( İbn-i Asakir, Aişe (r.a. ) 57- ) Cinlerden ve nazar değmesinden Rabbine sığınırdı. Nihayet Muavvizeteyn nazil olunca onları okumaya başladı. Diğer duaları terk etti. Ani ölümden Allah'a sığınırdı, ölümden önce hastalanmasını isterdi. ( Taberani ) 58- ) Her namazdan sonra abdest alırdı. ( Buhari ) 59- ) Kurfuaz şeklinde ( Dizlerini karnına birleştirerek ) otururdu. 60- ) Başına sarık sarıp ona kuyruk yaparak, iki omuzu arasından sarkıtırdı. 61- ) Bütün vakitlerde Allah'ı (c.c.) zikrederdi. 62- ) Gece karanlığında gündüzün ışığında gördüğü gibi görürdü. ( Beyhaki ) 63- ) Enine doğru misvak kullanırdı. 64- ) Sabah namazının sünnetini kıldığı zaman sağ ayağının üzerine yatardı. 65- ) Aksırınca " Elhamdülillah" derdi. Bunu işiten " Barekallah" derdi. Tekrar Efendimiz: " Yehdina ve Yehdikümullah" derdi. 66- ) Aksırdığı zaman elini ya da elbisesini ağzına koyardı, sesini alçaltırdı. 67- ) Ayaktayken öfklendiklerinde hemen otururlardı. Otururken öfkelendiklerinde hemen yatarlardı. Böylece öfkeden teskin olup giderdi. 68- ) Öğleden önce dört rekatı kaçırdıkları zaman onu farzı müteakiben iki rekattan sonra kılardı. 69- ) Arkadaşlarından birini üç gün görmediği zaman onu sorarlardı. Eğer gaib ( kayıp )ise ona dua ederlerdi. 70- ) Dualarının daha şümüllü olanını severdi, diğerlerini terkederdi. ( Taberani ) 71- ) Tabaklanmış koyun postunda namaz kılmaktan hoşlanırdı. ( İbn-i Said ) 72- ) Bahçelerde namaz kılmaktan hoşlanırdı. ( Tirmizi ) 73- ) Duasına " Subhane Rabbiyel aliyyül ağlel vehhab " ile başlardo. 74- ) Açlıktan beline taş bağlardı. ( İbn-i Said ) 75- ) Yeşilliğe akan suya bakmaktan hoşlanırdı. ( Ebu Nuaym ) 76- ) Ağzı kapanan kaptan hoşlanırdı. 77- ) Hediyeyi kabul edrdi. Ona karşılık olarak bir şey verirdi. Sadakayı kabul etmezdi. ( Taberani ) 78- ) Kıraatini ayetlerin başında dura dura icra ederdi. " Elhamdülillahi Rabbil Alemin" der, sonra durur " Errahmanirrahim" der ve yine dururdu. 79- ) Cuma günü namaza gitmeden önce bıyıklarını kırpardı, tırnaklarını keserdi. 80- ) Namazda esnemekten hoşlanmazdı. 81- ) Dağlamak, yani bir nevi tedavi şeklinden ve sıcak yemekten hoşlanmazdı ve şöyle buyururdu: " Soğuk yiyin çünkü bereketlidir. Dikkat edin sıcak yemekte bereket yoktur. " ( Ebu Nuaym ) 82- ) Nübüvvet mührünün görülmesinden hoşlanmazdı. 83- ) Çok sorulmaktan hoşlanmazdı ve bunu ayıplardı. Ama Hz. Ebubekir (r.a) sorduğunda cevap verirdi ve bundan hoşlanırdı. ( Taberani ) 84- ) Yemeği ortasından yemekten hiç hoşlanmazdı. 85- ) Yürüyüşünden aciz ve tembek olmadığı anlaşılırdı. 86- ) Secdede bazen kendisinden geçinceye kadar uykuya dalardı. Gözleri uyuyup kalbi uyumadığı için sonra klakıp abdest almaya ihtiyaç duymadan namazını kılardı. ( Ahmet bin Hanbel ) 87- ) Son sözü şu olomuştur: " Namazı sakın terk etmeyin. Namazı sakın terk etmeyin, elleriniz altında bulunanlar hakkında Allah (c.c )'tan korkun, adaletle muamele edin. ( Ebu Davut ) Bir islam forumlarında Hz. Peygamber adı altında yayınlarmış sünnet listesi. Daha da uzatılabilir. Şimdi bir kaç örnek almak istiyorum. 60- ) Başına sarık sarıp ona kuyruk yaparak, iki omuzu arasından sarkıtırdı. Şimdi bazı insanlar böyle bir davranızı Hz. Peygamber yaptı bizde yapalım sevap işleriz dediklerinde ortaya garip bir durum çıkmakta. 51- ) Nazar değmesinde ( hastalanınca ) Kalem Suresi 51, 52. ayetlerin okunmasını emrederdi. O küfre sapanlar, Zikir'i/Kur'an'ı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. "Bu tam bir cinlidir." diyorlardı. Oysaki o Zikir/Kur'an âlemler için bir öğütten başka şey değildir. Kelam suresi 51,52 Şimdi bunu okuyan bir insan, hastalandığın da buna inanarak başlıyacak bu süreyi okumaya, ki bir çok insanın acıp bu surenin anlamına bakacagını da sanmıyorum. Ki anlamına baktıgınızda malesef Hz. Peygamberimizin böyle bir sözü söylemesinden şüphe duyarım(Süphe duymak haddim değil) ve sorgularım. Tabikide bu örnekler coğaltılabilir. Demek istediğim Cahil toplumlarda bu tarz hadisler (Kusura bakmayın, haddimi aşmak ta istemem) çok büyük bir tahribata yol açabilir. Hadislerin hepsini de yalanlamıyorum ama falanca kişi şöyle demiş, falanca kişi Hz. Peygamberimizin şöyle yaptığını söylemiş gibi yorumlara kulağımı tıkamaktan başka bir şey yapmamaktayım. Peygamberimizin bile veda hutbesinin 7 farklı versiyonunun yaratıldığı ve dinin kuran-ı kerim dışına itilmesini az da olsa görmekteyim. Belki bana kızanlar olucaktır, onlarlara saygıyla '' Allah sizeden de razı olsun '' demekten başka bir sözüm yoktur. Amacım ne Allahın nede Peygamberimizin varlığını sorgulamak ( Zaten aklı selim bir insan sorgulasa bile kanıtlar bu kadar açıkken Allah ve resülüne inanmaktan başka bir çaresinin kalacağını düşünemiyorum) Kendi açımdan, kendi yetiştiriliş tarzımdan ve bir çok kişinin de bunları yaşadığını farz ederek. Mahalledeki bazı insanlar vardır. Dini bilgilerinin fazla olduğunu ve bu insanlara bir kaç soru sormaya çalışmıştım. Bir anda beni Allahın varlığını mı tartışıyorsun. Allah vardır. Bu kadar. Senin burada yerin yok. Kafir misin sen !! Gibi kesin ve korkutucu cevaplarla dinden çok uzaklaşmamı sağlamışlardı ( Allah günahları varsa affetsin). Şimdi amacım gerçek dimi öğrenmek. Adetler, hurafeler yada batıl inançlardan elimden geldiğince dinin saflığını öğrenmek istiyorum. Sanırım bu yazdıklarım hadisleri, hikayeleri veya söylenenleri neden kabul etmediğimin küçük bir göstergesidir. Sakın haa hadislerin sünnetlerin kötü birşey olduğu fikrinide çıkarmayın |
Gerçketende gönderdiğim 2 yazının da ana fikri. Arap adetlerinin, başka adetlerin, hikayerin din ile alakalı olmıyanlarının da olduğu ve sanki bunları dinin içinde varmış gibi kabul etmek ve bunları kuran-ı kerim ile karşılaştırmamak. Söylemek istediğim Kuran-ı (ki kuran'nın bana göre TÜRKÇESİNİ) okumak dinin bir çok özelliklerini öğrenmede çok büyük bir unsur olduğudur ve yazıda bazı hadis/sünnet kitaplarının yanlışı doğruymuş gibi versinden yakınmakta. Yazılar ne peygamberi red edin diyor nede peygamberin yaptıklarını yapmayın diyor. Üstüne basa basa tekrar ediyorum ki, kuran-ı baz alarak dini öğrenmek Peygamlerin saf dışı edilmesini gerektirmiyor. Anladığım kadarıyla peygamlerin dediklerini yapmayın anlamı çıkartılmış olabilir ama yazının bununla bir alakası yoktur.
|
Uzun. senin bu anlattıkların Bid'at tır. Bende bir kopyala yapıştır yapayım belki bişeyler değişir.
Bid’at nedir, ne değildir Sual: Bid’at nedir? CEVAP Bid'at, sonradan çıkarılan şey demektir. Bunlar ya âdette olur veya ibadette olur. Âdette bid'at, sevap beklenilmeden, dünya menfaati için yapılan şeylerdir. Âdette bid'at, bir ibadeti bozmazsa veya dinin yasak ettiği bir şey değilse günah olmaz. Âdette olan bid'at, ceket, pardesü giymek, çay ve kahve içmek gibi dinin yasak etmediği bir şey ise, günah değildir. Peygamber efendimizin papaz ayakkabısı ve Rum cübbesi giydiği hadis-i şerifle bildirildi. (Tirmizi) Fen ve fen bilgileri dinde bid'at değildir. Fenni buluşlara sahip çıkmak, dinimizin emridir. (İlim Çin’de de olsa alın! Fen ve sanat, müminin kaybettiği malıdır. Nerede bulursa alsın) hadis-i şerifleri, kâfirlere uymayı değil, fenni onlarda bile olsa, arayıp bulmayı emrediyor. (Mevduat-ül-ulum) İbadette bid'at, Resulullahın ve dört halife zamanında bulunmayıp da, dinimizde, sonradan meydana çıkarılan, uydurulan inanışlara, sözlere, işlere, şekillere ve âdetlere denir. İbadetlere bid'at karıştırmak büyük günahtır. Bid’ati sünnet diye işlemek haramdır. Bunların hepsini din diye, ibadet diye uydurmak veya dinin önem verdiği şeyleri dinden ayrıdır, din buna karışmaz demek bid'attir. Bid'atlerin bazıları küfür, bazıları büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Her bid'at sapıklıktır) buyuruldu. (Müslim) Bid’at çıkaran, dinde noksanlık görüp bazı hükümleri değiştirmeye, yeni hükümler koymaya çalışır. Sahih hadisleri uydurma zanneder, İslam âlimlerini beğenmez. Bid’at ehli kibirlidir. İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki: Kibrin diğer günahlardan daha büyük olmasının sebebi şudur: Büyüklük ancak Allahü teâlâya mahsus iken, kulun kibirlenmesi, bir kölenin hükümdarın tacını başına geçirerek onun tahtında oturup hükmetmesine benzer. Hükümdarın bir emrini yapmayarak suç işlemekle, hükümdarlığına sahip çıkmak, onun tahtına oturup emirler vermek arasında elbette büyük fark vardır. İşte kibirlenmek, Allah’ın emrini yapmamak gibi bir suç değil, bizzat ilah olmak gibi büyük suç oluyor. Bid’atin de hırsızlık, katillik, fahişelik, içki içmek gibi haramlardan daha büyük olmasının sebebi budur. Günah işleyen kimse, Allah’ın emrine isyan etmiş olur, büyük günah işler. Fakat bid’at çıkaran kimse, Allah’ın, Resulünün ve Resulullahın vârisleri olan âlimlerin bildirdiği hükümleri beğenmeyip yeni hükümler koymaya, bizzat dinin sahibi olmaya çalışıyor. Yani Allah adına, Resulü adına hareket ediyor, hatta onları beğenmeyip kendi görüşünü din gibi ortaya koymaya çalışıyor. Bu bakımdan bid’at ehli, hırsızdan, eşkıyadan, katilden daha büyük günah işliyor. İşte bunun gibi sebeplerden dolayı Peygamber efendimiz, (Ben onlardan değilim, onlar da benden değildir. Onlara karşı cihad, kâfirlerle cihad gibi önemlidir) buyuruyor. (Deylemi) İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: (Bid’at ehli, yapacağı değişikliklerle, dini düzelteceklerini, olgunlaştıracaklarını zannederek bid'at çıkarıyor, bid'atlerin zulmetleri ile sünnetin nurunu örtmeye çalışıyorlar. Bunlar, dinin noksanlıklarını tamamladıklarını iddia ediyorlar. Bilmiyorlar ki din noksan değil, kâmildir. Dini noksan sanıp, tamamlamaya [çağa uydurmaya, çeşitli bid’atler çıkarmaya] çalışmak, Maide suresinin, (Bugün sizin için dininizi ikmâl eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslamiyet’i vermekle razı oldum) mealindeki 3. âyetine inanmamak olur. (m.260) Her bid’at sapıklıktır Sual: Niye faydalı olan bid’atlere itiraz edilir ki? CEVAP Faydalı bid’at olmaz. Hâşâ o zaman Allahü teâlâ dini eksik göndermiş olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Okul, kitap gibi dinin izin verdiği faydalı şeylere bid'at dememeli, Sünnet-i hasene, yani iyi iş demeli. Bid'atler, faydalı görünseler de, hepsinden kaçınmak gerekir. Hiçbir bid'atte fayda yoktur. Bugün kalbler karardığından, bazı bid'atler güzel görünse de, kıyamette hepsinin zararlı olduğu anlaşılacaktır. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.) [Buhari, Müslim, İbni Mace, Nesai] Peygamber efendimiz, Eshab-ı kiram ve şimdiye kadar gelen İslam âlimleri, namazı nasıl kılmışlar, ibadetleri nasıl yapmışlarsa, aynen öyle yapmak gerekir. Eklemek ve çıkarmak, dini değiştirmek olur. İbadetlere bid'at sokmakla daha güzel ibadet edilmiş olmaz. (İbadetleri bizim gibi yapmayanlar, bizden değildir) hadis-i şerifini düşünerek, ibadetlere ilave ve çıkarma yaparak dini değiştirmekten çok sakınmalıdır! Bid’at insan elinin değmesidir Sual: Bid’at, ilahi hükümler topluluğu olan dinimize insan elinin değmesi diye tarif ediliyor. Peygamberimiz de insan, müctehidler de insandır. Peygamberimiz, farklı hükümler bildirmiştir. Müctehidlerin de, birbirinden farklı hükümleri vardır. Biri bir husus için farz derken, öteki sünnet diyebiliyor. O zaman bu insan eli değmesini nasıl açıklayabiliriz? CEVAP Resulullah efendimiz, Allahü teâlânın kulu, elçisi, halifesi ve vekilidir. Vekil, kendisine verilen yetki bakımından asıl gibidir. Yani aslın verdiği konularda yetki sahibidir. Mesela, canları Allahü teâlâ alır. Bunu vekili vasıtasıyla yapar. Bir ayet-i kerime meali: (Sizin canınızı almaya vekil kılınan ölüm meleği, canınızı alacak; sonra döndürülüp Rabbinize götürüleceksiniz.) [Secde 11] Halife ve vekil, yaklaşık aynı anlamdadır. Kur’an-ı kerimde buyuruluyor ki: (Ey Davud, biz seni yeryüzünde halife yaptık.) [Sad 26] (Sizi yeryüzünde halifeler yapan Odur. İnkâr edenin zararı kendinedir.) [Fatır 39] Bu konudaki hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Âdil sultan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.) [Beyheki] (Neslimden gelecek olan Mehdi, Allah’ın halifesidir.) [Deylemi, Hâkim] (Emr-i maruf ve nehy-i münker yapan Allah’ın ve Resulünün halifesidir.) [Deylemi] (Sünnetimi ihya edip yayan halifemdir.) [İ.Asakir] (Sultan, yeryüzünde zıllullahtır.) [Taberani] Zıllullah, Allahın gölgesi demek değildir, Allahü teâlânın emirlerini tatbik etme yetkisine sahip halife, vekil demektir. Allahü teâlâ, hüküm koyması için Resulüne yetki vermiştir. Artık Resulünün koyduğu hükümler, beşeri kanunlar değil, ilahi hükümler olur. Müctehid âlimler de, Resulullahın vekilleridir. Onlara ictihad etme yetkisi verilmiştir. Bu farklı ictihadların rahmeti ilahi olduğu da açıklanmıştır. Bu bakımdan, Resulullahın hükümleri gibi, müctehidlerin her biri rahmet olan farklı ictihadları, ilahi hükümlere zıt kabul edilmez; çünkü ahirette Allahü teâlâ, insanları onların bildirdiği hükümlerle hesaba çekecektir. Şafii mezhebindekine, (Deniz haşaratını niye yedin), Hanefi mezhebindekine de, (Karşı cinse dokunduğun halde niye abdest almadın) diye sormayacaktır. Böyle olunca, onların koyduğu hükümler beşeri olmaktan çıkmakta, Allahü teâlânın emrine uygun gelmektedir. Güzel bid’at olmaz Sual: Bu millet niye çeşitli sapık gruplara bölünmüştür? CEVAP Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Kıyamete yakın ilim azalır, cehalet artar.) [İbni Mace] Demek ki, asr-ı saadetten uzaklaştıkça ilim azalacak, cehalet çoğalacaktır. Cahillik çoğalınca da, sapıklar türeyecek, halkı sapıtmaya çalışacaklardır. Sünneti bid’at gibi gösterecekler, bid’atleri de sünnetmiş gibi cilalayıp halka sunacaklardır. Yani hakkı bâtıl olarak gösterecekler, bâtılları hak olarak sunacaklardır. Böyle yapılınca da, o milletin sapıtması kaçınılmaz olur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Hidayete kavuşan hiçbir topluluk, hakkı bâtıl, bâtılı hak göstermeye çalışmadıkça, dalâlete düşmez, yani sapıtmaz.) [Tirmizi] Onun için sünneti ve bid’ati iyi bilmeli. Yaptıkları sapıklıklara, kılıf bulmak için, (Güzel bid’at) diyenlere karşı uyanık olmalı. İbadetlerde değişiklik olmaz, ibadeti daha güzel hâle getiremeyiz. Bu şu demektir: (Allah bu ibadeti eksik emretmiş, doğrusu böyle olur) anlamına gelir. İbadette güzel bid’at olmaz. İmam-ı Rabbani hazretleri bunu Mektubat'ında güzel açıklıyor. Allah ve Resulü iyi bilememiş de, biz mi daha iyisini bileceğiz? Değişiklik yapmaya ne hakkımız vardır? Âdetlerde güzel bid’at olur, bunun mahzuru olmaz. İbadette güzel bid’at olmaz. Teknolojideki yenilikler âdetler içindir, teknolojinin ilerlemesiyle ibadetlerde değişiklik olmaz. Mesela namaz kılıp bunu videoya alıp, namaz vakti gelince bunu seyretmekle namaz kılınmış olmaz. Kasete alınan Yasin-i şerifi kabre götürüp çalmakla, ölüye Yasin okunmuş olmaz. İbadete sokulan bütün aletler bid’attır. Peygamber efendimiz, (Her bid’at sapıklıktır) buyuruyor. (Müslim) Daha iyi olur sanmamalı, her çeşit değişiklikten çok sakınmalı. |
Uzun kardeşim Kur'an'ın Türkçe Meali bilindiği üzere Şifaen ''Haram-Helal'' sınıflarının öğrenilmesi hatta Rabbinin ne istediğini Şifaen anlaşılabilmesi içindir...! İlimde ilerlemek, Münazara edebilmek için Alimler önce Arapça öğrenmek bunun yanında ;
Lügat İlmi Nahv İlmi Sarf İlmi Mana İlmi İştikak İlmi Beyan İlmi Bedi İlmi Kıraat İlmi Akaid İlmi Usul-ü Fıkıh İlmi Sebe-i Nuzül İlmi Nasih ve Mensuh İlmi Fıkıh İlmi Hadis İlmi Vehbi İlmi gerekir...!!! |
bende tevafuk dün bir hadisi şerife rastladım;
'' Bir zaman gelecek beni yalanlayanlar çıkacaktır, hadisi bırak Kurana bak diyeceklerdir.'' ne kadar sahih bir hadis bilmiyorum ama bunuda araştırmak ve yorumlamakta fayda görüyorum... |
Alıntı:
Bu rivayet, senedinde yer alan Yezid b. Ebân er-Rakkâşî adlı ravi sebebiyle zayıf kabul edilmiştir. (Bkz.: Heysemî, Mecmaü’z-Zevâid, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut, 1988, c: 1, s: 155) Lakin Hadis İlminde zayıf ! demek yalan yahut uydurma demek değildir...!!! |
Alıntı:
|
en son yazdığınızı sonradan farkettim Allah razı olsun çok haklısınız...:)
|
Kur’an da bize anlatılan kıssalardan tüm kavimlerin ve onlara gönderilen Elçilerin karşılaştıkları durumları idrakimize havale eden Rabbimiz İnsanların hep aynı hatada ısrar ettiklerini bize bildirir. Hakikate davet eden Nebi-Elçilerin sözlerine inanan sadece çok az insanın dışında genelde kibirli, büyük ve kodaman kalabalığın hakikati görmezden geldiklerini “Benim Rabbim sizinde Rabbiniz Olan Allah’a iman edin “ diye davet eden Elçilerimizin karşılaştıkları olumsuzlukları Rabbimiz ayetleriyle gözlerimizin önüne ibret alalım diye sererken biz de anlayabiliriz ki hakikate davet edilen kavimler de “ Hakikati yozlaştırma” süreci hep aynı şekilde tekerrür etmiştir.
Yemin olsun ki, resullerin hikâyelerinde, aklını ve gönlünü çalıştıranlar için bir ibret vardır. Bu Kur`an, uydurulacak bir hadis/bir söz değildir; aksine o, önündekini tasdikleyici, her şeyi ayrıntılı kılıcıdır. İnanan bir topluluk için de bir kılavuz ve bir rahmettir. (Yusuf–111) Dinler tarihi “fitne ve fesatlarla” dolu mücadele tarihidir. Âdemle iblisle başlayan hesap gününe kadar bitmeyecek olan bu mücadele de fesadın en büyük örneğini sergileyen ve 1–0 önde başladığını düşünen iblis bir emre uymayarak mücadele fitilini tutuşturmuş oldu Allah buyurdu: “sana emrettiğimde secde etmeni engelleyen neydi?” İblis dedi: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın. “(A’raf-12) Bundan sonra bizi ilgilendiren asıl büyük mesele bomba kimin elinde patlayacak meselesidir. Allahın merhametine sığınan “Doğru yolunun üzerin de oturacağım “ diyen İblis hangi yolun doğru yol olduğunu biliyor olmasına rağmen kendi kibri yüzünden hakikatinin üzerini örtmüştür. Âdeme vesvese veren bir emre karşı çıkmasını sağlayan ilk kâfir olan iblis örttüğü hakikatinin perdesini açmak isterken yani perdeyi aralarken ısrarında direnip, Allahın cc. affetmeyeceği şirkin en büyüğünü âdeme yaptırmak istiyor perdeyi sen arala “ Sen tanrısın ya da tanrının bir parçasısın” fitnesiyle âdemi gözden düşürerek ALLAHA “ORTAK” KOŞTURMAK İSTİYOR. Kullarından O`na bir pay çıkardılar/bir parça isnat ettiler. Gerçekten insanın küfrü açıktır. Zuhruf/15 O gün bugündür devam eden tarihteki tekerrür farklı zaman ve mekânlarda olmasına rağmen Allahın emirlerine ve yasaklarına riayet etmeme hastalığı ve Atalar kültüne sıkı sıkıya bağlılığı ret eden kitabımız olmasına rağmen insanoğlu aynı hatada ısrar etmeye devam etmektedir. “Onlara Allahın indirdiğine ve Elçisine gelin dense; ”Atalarımızda gördüğümüz bize yeter” derler. Ya ataları bir şeyi bilememiş ve doğruyu bulamamışlarsa?” (Mâide 5/104) İşte böyle! Senden önce de hangi kente bir uyarıcı göndermişsek, oranın servetle şımarmış kodamanları mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz, ATALARımızı bir ümmet/bir din üzerinde bulduk; onların eserlerine uyarak yol bulacağız. ” ZUHRUF/23 Günümüz Türkiye sinde hatta İslam âleminde tarih tekerrür etmeye devam ediyor ve Atalar kültüne sıkı sıkıya bağlı olduğumuzu bir kez daha gelecek nesillere bırakacağımız tarihle kanıtlıyoruz. Kitabımız apaçık bir kitap/Mübin /maide-15 olmasına rağmen hala hakikatin üstünü örtmek isteyenler var. Dini kendi çıkarlarımıza göre yorumlamak hatta Allahın dinine ilaveler de bulunmak ya da kısaltmalarda bulunmak isteyenler var. Hesap gününün varlığının üstünü örten bu insanlar mahşer de çok masumane sebepler öne sürecekler. Ve mahşerde diyeceklerdir ki “ben davet ettim o kadar onlar akıllarını kullansalardı ya “… Bu günler de hepimizin şahit olduğu ve televizyonlarda seyrettiğimiz TERAVİH NAMAZI var mı yok mu tartışmaları bu hakikati yine gün yüzüne çıkardı. Herkesi Kur’an Müslüman’ı olmaya ve Nebi-Elçimizin sünnetini takip etmeye davet eden profesörlerimiz (Bizim Elçimiz de “Kur’an Müslümanlıydı” ) prof. Abdülaziz Bayındır ve Prof. Yaşar Nuri beyin Dinimiz de Teravih namazı “var mı, yok mu” açıklamalarına siz de şahit olmuşsunuzdur hatta bu konu hakkında Diyanetin cevabını basından okumuşsunuzdur. Mübin olan kitabımızda her şeyi tafsilatlı(Hud-1-2, Fussilet-3) bir şekilde açıklayan Rabbimizin ayetlerini ve Nebi-Elçimizin uygulamasını delil olarak sunan profesörlerimize diğer profesörlerin de yaklaşımlarına şahit olmuşsunuzdur. 15. 08. 2011 akşamı TNT. tv kanalında davetli olan Sayın Profesörlerimize başka bir profesörün tel bağlantısında yaptığı konuşmayı dinleyince çok şaşırdığımı belirmek isterim. “Evet, TERAVİH namazı diye bir namaz yoktur ama ne yapalım gelenek böyle şimdi halkımıza dinde böyle bir uygulama yok diyemeyizi. ” Demeye çalışan Sayın prof ne dediğinin bence farkında değil. Hatta diyanetin manevi günler yaşadığımız bu günlerde Profesörlerimize açıklamalarınızla manevi iklimi bozmayın uyuyan halkı uyandırmayın dinde biz ne dersek o olur muhtırasını okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim. Bazı profesörlerin ve diyanetin açıklamalarıyla Çağrıldıkları hakikatin üstünü örmeye çalıştığını anlayacaksınızdır… Yazdığı muhtırasıyla diyanet, avamı temsil eden bizlere nasıl bir din anlayışına sürüklendiğinizi anlayamazsınız mı demek istiyor? Öyle bir güzel anlarız ki hatta size ders verebiliriz! Allah’a şirk koşmayın diye! Allah cc ne demişse o mademki bize dini öğreteceksiniz neden yalın kat/kolaylaştırılmış dinimizi bize anlatmıyorsunuz da bir bardak soğuk suyu içer gibi içelim ve şükür elhamdülillah diyelim. Her kesi bu dinin anlaşılması ne kadar kolay bir din olduğunu etrafımıza anlatmaya davet etmek istiyorum. Halkı uyutmak isteyen din istismarcılarına hep beraber DUR DİYELİM. Dinde baskı-zorlama-tiksindirme yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır. Her kim tâğuta sırt dönüp Allah`a inanırsa hiç kuşkusuz sapasağlam bir kulpa yapışmış olur. Kopup parçalanması yoktur o kulpun. Allah, hakkıyla işiten, en iyi biçimde bilendir. (Bakara–256) |
All times are GMT +3. The time now is 14:36. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025