![]() |
Kardavi’den İran’a ve Hizbullah’a karşı birlik çağrısı
Kardavi’den İran’a ve Hizbullah’a karşı birlik çağrısı UMAB Başkanı Yusuf El Kardavi, Suriye rejimi yanlısı İran ve Hizbullah’a karşı birlik olunmasını istedi. Suriye halkına ise ‘yalnız değilsiniz’ mesajı verdi. http://www.timeturk.com/resim/tr/201...ik-cagrisi.jpg 17 Mart 2012 Cumartesi - 15:45 Uluslararası Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf El Kardavi İran ve Hizbullah’a yüklenerek bölgedeki tüm ülkelerde Hizbullah ve İran’a karşı bir hendekte birleşme çağrısında bulundu. Şeyh Kardavi Mısır Basın Sendikası’nda düzenlenen Suriye devrimi ile dayanışma festivalinde yaptığı konuşmasında şöyle dedi: ‘Bölgedeki tüm ülkelerin İran ve Hizbullat’ın karşısında durması gerekir. Suriye devrimi karşısında aldıkları konumdan ve Beşşar Esad’ı desteklemelerinden ötürü Arap ülkeleri kendilerine karşı birlik olmalıdır.’ Şeyh Kardavi Suriye halkına ise şöyle seslendi: ‘Yalnız değilsiniz. Mısır, Suriye iledir. Libya Suriye iledir. Tunus Suriye iledir. Fas, Ürdün; dünyadaki tüm onurlular ve özgürler Suriye halkının yanındadır. Ey Suriyeliler yolunuzda yürüyün ve hakkınıza sarılın. Size parçalanmamayı tavsiye ediyorum. Hepiniz tek bir el olun.’ Şeyh El Kardavi Suriye devriminin kazandığını belirterek kazanmanın prensiplerle olduğuna işaret etti. Ayrıca Suriye devriminden bahsettiğinde Müslüman-Hıristiyan, İslam’a yakın-uzak devrime katılan herkesten bahsettiğini ifade ederek tüm Suriyelileri haksızlığa ve Beşşar Esad rejimine karşı olmada birliğe çağırdı. Şeyh El Kardavi halkların yöneticilerden daha güçlü olduğunu, Beşşar Esad’ın silahları ve tanklarıyla güçlü olmadığını, bu silahların işin hakikatinde Suriye halkının hizmetinde olması gerektiğini söyledi. Sonra Suriyelileri bu rejime karşı koymanın yollarını öğrenmeye çağırdı. Şeyh El Kardavi’nin konuşmasında Mısır’da yaşayan Suriye devrimi aktivisleri, Suriyeliler ve Kahire’deki Ulusal Konsey üyeleri hazır bulundu. Varol Sarıyüce / TIMETURK http://www.timeturk.com/tr/2012/03/1...k-cagrisi.html |
Meseleyi Şialık-Sünnilik olarak okumanızı öğütlemem...! Mesele siyasidir...!!! Siyasi manada İran ve Hizbullah Haksızken Haklı olmuş ! bu manada Haklı iken yılana sarılmıştır...! Bu Manada Karadavi Haklıdır !
a) Suud doğrudur zan etmeyin ! b) Katar doğrudur zan etmeyin ! Bu perspektifte okumanızı istirham eder öğütlerim naçizane...! |
Yani sonuç olarak; Şeyh Yusuf Kardavi'nin böyle bir konuşma yapması haklı ve doğru oluyor , değil mi? Bizim, İran dini lideri Ali Hamaney kadar da mı haysiyetimiz ve onurumuz yok?! Adam Suriye'li müslümanlara alenen savaş açtı!.. |
19 Mart 2012, Dera, el-Sura beldesi... ''ALLAH'ın laneti üzerine olsun , ey Nasrullah!''
|
Şeyh Muhammed el-Arifi: ''Beşşar Esed, perslerden , şiilerden , hainlerden , canilerden ve Hizbullat'tan yardım istiyorsa , bunlardan zafer bekliyorsa, biz de, ALLAH'tan (c.c.) yardım ve zafer bekliyoruz!..''
Mısır'lı alim Şeyh Muhammed Hasan'ın Suriye hakkındaki bir konuşması...
|
Alıntı:
İran ve Hizbullah'ın Şia ve Milliyetçi yapısı, Vatan ve Şia Hilalleri Dinden ve Mazlumlardan önce geldiği açıkça ortaya çıkmış oldu !!! Karadavi Haklıdır...! Lakin Karadavi Suud, Ürdün, Katar Krallık ve Yöneticileri hakkında da aynı Hakikatleri belirmesse ! Hak dairede konuşmuş olmasına rağmen eksik ve yanlı görülür !!! Onuda gözlemek şarttır ! |
Şeyh Muhammed el-Arifi'nin 16 Mart 2012 tarihindeki son Cuma Hutbesinden... ''Ey Suriye (halkı), sizinle birlikte savaşacağız !'' ''Kalplerimiz sizinle... Servetimiz sizinle... ALLAH'ın izniyle, yakında silahlarımız da sizinle olacak!..''
|
|
Karadavi'nin İran isyanı Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı Şeyh Yusuf El Karadavi’nin bugüne kadar İran, Hizbullah ve Şii yayılmacılığıyla ilgili birçok açıklaması oldu. Ama geçen hafta Perşembe akşamı Kahire’de Gazeteciler Sendikası’nda düzenlenen Suriye devrimine destek toplantısındaki sözleri gibisini hiç duymamıştık. Mısırlı ünlü alim, Suriye’de devrimi dört gözle beklediğini şu sözleriyle dile getirdi: “Tunus’ta devrim başlayınca elimi kalbime koyup, “Suriye halkı ne zaman ayağa kalkacak?” dedim. Mısır’da devrim başlayınca aynı şeyi tekrarladım. Libya’da devrim başlayınca yine elimi kalbime koyup “Suriye halkı ne zaman ayağa kalkacak?” dedim. Suriye halkının kulluğu kabul etmesi ve onurunun çiğnenmesine izin vermesi mümkün değil.” Yusuf El Karadavi’nin geceye damgasını vuran sözleri ise İran ve Hizbullah hakkında söyledikleriydi. İran’ın ve Hizbullah’ın Suriye’de Baas rejimine verdiği desteği eleştiren El-Karadavi, “Tüm bölge ülkeleri İran’a karşı aynı cephede birleşmeli” dedi. “El Lât” ve “El Uzza”, Mekkeli müşriklerin İslam öncesi taptıkları en büyük putlardan ikisidir. Ortadoğu’da uzun süredir “Allah’ın hizbi / partisi / taraftarları” anlamına gelen “Hizbullah”a “El Lât’ın hizbi / partisi / taraftarları” anlamına gelen “Hizbullât” deniliyor. Şeyh Yusuf El Karadavi de Kahire’deki konuşmasında “Hizbullah”tan bahsederken bu ismi kullandı ve tam olarak şöyle dedi: “Kendine “Hizbullah” adını veren (örgüt) için Lübnan’dan gelen Suriyeli bir kardeşimiz “O Hizbullât’tır” dedi. Gerçekten de o “Hizbullah” değil, “Hizbullât”tır. Çünkü “Hizbullah” sadece Allah’a çağırır. Evlatları yaşarken Allah için yaşar ve ölürken Allah için ölür.” Yusuf El Karadavi, bölgeyi ve insanını en iyi tanıyan, Arap sokağının nabzını tutan ve gelişmeleri en sağlıklı şekilde okuyan isimlerden biri. Ümidini kesene kadar uzun süre İran’a ve Hizbullah’a destek verdi. İran rejiminin mezhep ihracı çabalarına hizmet etmekten başka bir işe yaramadığını anlayıncaya kadar “takrib” toplantılarına katıldı. Samimi bir şekilde, “Müslümanlar arasında fitne çıkarmayın” diyerek çok uyarıda bulundu. Fakat hiçbiri işe yaramadı. Suriye’de işlenen vahşet ise Yusuf El Karadavi’nin İran’a karşı isyanının zirveye çıkmasına neden oldu. Kafasına “İran çuvalı” geçirilmiş Türkiye İslamcılarının birçoğu, bugün Suriyeli Müslümanlara “Beşşar’dan başka ilah yok” sloganıyla yapılan vahşi katliamların arkasında gerçekte İran ve Hizbullah’ın olduğunu göremiyor. Dolayısıyla, onlardan “İran’a karşı birleşin” diyen Yusuf El Karadavi’yi anlamaları da beklenemez. Türkiye’de maalesef güçlü bir İran lobisi var ve devrimden beri “Humeynicilik” ekolünden yetişenler İslami kesimin her yanına yayılmış durumdalar. İslami cemaatlerde, resmi ve sivil medya organlarında, sivil toplum kuruluşlarında, siyasi partilerde ve hatta iktidar çevrelerinde… Suriye konusunda en büyük kara propagandayı ve gerçekleri sulandırmayı da onlar yürütüyor. Hamas lideri Halit Meşal’in “ümmet için dönüm noktası” diyerek övdüğü “Arap Baharı”na “Kanlı Bahar” diyen Baas sözcüsünü de aynı kesim cilalayıp parlatarak Türkiye’nin başına bela etti. Hükümetin İran lobisiyle yüzleşmeden Suriye konusunda sağlıklı adımlar atabilmesi mümkün görünmüyor. Suriye’deki katliamlara verdiği doğrudan destek nedeniyle İran ve Hizbullah’ı eleştiren Yusuf El Karadavi şimdi İran lobisinin “itibarsızlaştırma” ve “iftira” kampanyasıyla karşı karşıya kalacak. Mısırlı alimi çoktan hedef tahtasına oturtmuşlardı fakat yukarıdaki sözlerinden sonra atılan çamur oranı mutlaka artacaktır. Daha önce Suriyeli alim Said Havva’ya da yaptıkları gibi… İsmail Yaşa - 21 Mart 2012 - Milat |
Sarkozy'den Karadavi'ye yasak hazırlığı Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Toulouse'da yedi kişinin öldüğü saldırılar ardından, aşırı görüşlü olarak tanımladığı bazı din adamlarına ülkeye giriş yasağı koymaya hazırlanıyor. Karadavi de bu isimler arasında... http://www.pressmedya.com/resim/250x...13-350-300.jpg 26 Mart 2012 Pazartesi Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy "aşırı ya da militan eğilimlere sahip Müslüman din adamlarının" ülkeye girişini yasaklamak istediğini açıkladı. Sarkozy, bu girişimi Toulouse kentinde bir Yahudi okulunu ve Fransız askerleri hedef alan silahlı saldırılar ardından gündeme getirdi. Sarkozy, yaşananlar ardından militan eğilimli din adamlarının Nisan ayında ülkede düzenlenecek bir konferansa katılmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısıyla çeşitli medya kuruluşlarına bir dizi mülakat veren Sarkozy, açıklamalarında özellikle İslam Örgütleri Birliği'nin yaklaşan konferansına dikkat çekti. "Bu konferansa davet edilen ancak Fransa topraklarında istenmeyen bazı kişiler var" dedi. Sarkozy özellikle Katar'da yaşayan Mısırlı Sünni din adamı Yusuf Karadavi'yi hedef aldı. Karadavi diplomatik pasaport sahibi olduğu için Fransa'ya giriş için vize başvurusu yapması gerekmiyor. Ancak Sarkozy bu konuyu Katar Emiri ile görüştüğünü ve din adamının Fransa'ya gelmek için ülkeden ayrılmasına izin verilmeyeceğini söyledi. Daha önce Filistinli canlı bomba eylemcilerini ve Irak'taki Amerikan güçlerini hedef alan saldırıları destekleyen açıklamalar yapan Karadavi'nin 2008 yılında da İngiltere'ye girmesine izin verilmemişti. http://www.pressmedya.com/?aType=haber&ArticleID=7664 |
26 Mart 2012, Şam, Duma beldesi.. ''Lebbeyk , lebbeyk , lebbeyk ya Allah !'' ''İran'a hayır! Hizbullah(!)'a hayır!''
Humus, Dir Balabe semti... ''ALLAH'tan başkasına boyun eğmeyiz!'' ''ALLAH'ın laneti üzerine olsun , ey Nasrullah!''
|
Bu nazariye “İran’ın Dış Siyasetini” belirleyen en temel nazariyedir. Bu nazariyenin savunucuları İran’ı islam dünyasının Halifesi görmekte tarihi ve coğrafik konumunu ileri sürerek her ülkede etkili bir kuvvet olmasını istemektedir. بسم الله الرحمن الرحيم İslam dünyası; uzun vadeli iki hain planın tehdidini yaşıyor. Biri Siyonistlerin kurmak istediği “Büyük Yahudi Devleti” diğeri de; onlardan geri kalmayan vicdansız eli kanlı fitneci Şiilerin, İslam dünyasında ve özellikle Ortadoğu’da kurmak istedikleri “büyük Şia devleti” İslam ümmeti, bu iki acımasız kuvvetin kıskacındadır. Söz konusu iki kuvvet hedefe giden yolda her şeyi mubah gören yayılmacı, acımasız, sinsi, necis bir siyaset izlemektedir. Bu iki kuvvetin özellikle İslami kimlikli! Olanı “Sapık ve münafık Şii yüzü” İslam coğrafyasında korkunç hayaller beslemektedir. Bu hayalin gerçekleşmesi içinde utanmaz münafık yüzünü açıktan ortaya koymaktan çekinmemekte, Suriye ve Irak düzleminde kan dökmekte, İslam ülkelerinde fitneler çıkarmaktadır. Bu çalışmada İran’ın ırka dayalı Safevi Farisi Şii merkezli hayallerine ve bu hayallerin pınarı konumundaki Ummu’l Kurâ nazariyesine değinmeye çalışacağız. Bu çalışma, İran’ın hayallerini, hedeflerini, kendi içindeki tartışmalarını, en kötüsü de iğrenç sinsi yüzünü göz önüne serecektir. İran’ın iki siyasi bakışı bulunur. Biri Safevi bakışı, diğeri de Şii bakışı. Safevi Şiası; milliyetçi ve Şii kaynaklı mezhebi bakış açısını temsil eder. İran’ın dini ve siyasi kurmayları; bu iki çizgiyi muhafaza eder. Tahran’ın siyasi ve dini kurmayları; bu yoldan uzak bir yol izlemez. Arapları ve acemleri kendi siyasi emellerine mahkûm etmek Şiileştirmek mücadelesi taşırlar. İran yayılmacı ve fitneci dış siyasetini kimden almıştır? Neden böyle bir nazariyeye önem vermektedir? İran, niçin kendi sınırlarını korumak ve güçlenmek yerine Şii devrimini her ülkeye ihraç etmeye çalışmaktadır? İran’ın uzun vadede hedefi nedir? Suriye direnişine karşı takındığı batıl ve necis siyasetle münafık yüzünü deşifre eden Mürşidi’l Âlâ! Hamâney iğrenç hayallerini Lârîcânî’nin nazariyesinden almaktadır. Mürşidi’l Âlâ! Hamâney bir gün Lârîcânî’den, İran’ın müstakbel haritasını çıkartmasını talep eder, el-Ricani de bunun üzerine meşhur nazariyesini yazar. Şimdi bu nazariyenin mimarından bahsedeceğim. Lütfen bu kişiyi iyi okuyalım, tanıyalım, hedefini ve İran’da estirdiği rüzgâra bakalım. Kendisini ve İran’ın dış siyasetine şekil veren nazariyesini tanıtacağım kişi; Muhammed Cevad Lârîcânî’dir. Lârîcânî; Mürşidi’l Âlâ! Hamâney’in siyasi ve diplomatik müsteşarı, yanı sıra Fizik uzmanı, Bilim araştırmaları merkezinin de başkanıdır. Humeyni döneminde Dış işleri bakanı yardımcılığı yapan Lârîcânî, ABD’de Fizik alanında çalışma yaptığı için Liberal bir ABD hayranıdır. Lârîcânî, ABD’yle siyasi-diplomatik ilişki kurma düşüncesini savunduğu için daha önceden görevden alınmıştı. Yanı sıra İran Üniversitelerinde verdiği konferanslarda gizli tutması gereken “Ummu’l Kurâ” nazariyesini ifşa etmekten dolayı 18 ay hapis yattı. Bu nazariye İran’ın komşu ülkelere ve islam ülkelerine yönelik sakladığı gizli bir ajandaydı. Ajandanın ifşası Lârîcânî’yi zor duruma düşürdü. Zira bu nazariye Arap ülkelerinde İslam ülkelerinde Şii İran Devletinin müstakbel hedefini ortaya konuyordu. İfşa sonrası büyük tartışmalar oldu, İran’ın gerçek kirli yüzü zuhur etti. Bugün Bahreyn’in Sitre köyünde mukim Ayetullah İsa Kasım’ın liderliğinde idare edilen “Bahreyn ayaklanması” Şii hedefi olan necis bir direnişti. Ayetullah İsa Kasım direktifleri direk Kum’dan almakta ve Ummu’l Kura nazariyesini uygulamaktadır. Keza Irak, Lübnan, Suriye’de bu nazariye uygulamaya konulmuştur. Liberal, Şii, Safevi düşüncesi taşıyan Lârîcânî’; İran’da en kültürlü birikimli siyasi diplomat olarak tanınıyor. Lârîcânî’nin Arap ve İslam dünyasında bilinen “Ulusal Strateji hakkında makaleler/mukaddimeler” adlı bir kitabı var, Lârîcânî kitabında; İran’ın Kum şehrini “Ummu’l Kurâ/şehirlerin merkezi/anası” konumuna erdirmek niyeti taşıdığı bilinmektedir. Bu nazariyesinin ismi de “Ummu’l Kurâ” nazariyesidir. Lârîcânî “Ummu’l Kurâ” nazariyesini 3 kısımda tartışır. 1-Şii İran Devletini İslam Dünyasının merkezi etmek, yani Ummu’l Kurâ’ya çevirmek. 2-Şii İran Devletinin güvenliğini korumak. 3-Şii İran Devletinin büyümesini sağlamak. Bizim üzerinde durduğumuz ve tehlike arz eden 1.nazariyedir. Bu nazariyenin temel gayesi; Ortadoğu’da Safevi Farsi Şii esaslı güçlü bir İran Devleti kurmak, Mürşidi âlâ! denilen Hamâney’in velâyeti fakihliğinde İslam dünyasını ve Ortadoğu’yu içine alan “Büyük bir Şii Devleti” tesis etmek, Tüm İslam Dünyasını “Şii bir Emire’l müminin!” etrafında toplamak böylece tek merkezden idare etmektir. Bu nazariye Tahran’ı islam dünyasının başkenti, Hamâney’i Halife, Ehl-i Sünnet mensuplarını da Şiileştirecek kobay görmekte, bu nazariye kapsamlı ve uzun vadede ortaya konulan bir plandır. Bu nazariye “İran’ın Dış Siyasetini” belirleyen en temel nazariyedir. Bu nazariyenin savunucuları İran’ı islam dünyasının Halifesi görmekte tarihi ve coğrafik konumunu ileri sürerek her ülkede etkili bir kuvvet olmasını istemektedir. Bu nazariyenin sahipleri;“İran olmazsa İslam olmayacaktır” fikrini savunmakta, her ülkede İrancı lobilerin olması gerektiğini ateşli bir tarzda savunmakta, Dünyaya İslam’ı takdim ettiklerine inanmaktadır. Bu nazariye Safevi Farisi milliyetçiliğini yüceltiyor, kutsal bir kimlik olarak değerlendiriyor. Türkiye’de, Arap ülkelerinde ve Körfez devletlerinde büyük fitneler oluşturuyor, acemlere ve araplara nefret duymakta, arapları islamın önünde engel görmekte, uluslar arası düzlemde soğuk savaş vermektedir. Bu nazariyenin büyük savunucuları aralarında :“Biz dünyaya kutsal bir mesaj taşıyoruz bu kutsal mesajın ilki “Şii İran İslam Cumhuriyeti! Diğeri de Ummu’l Kurâ düşüncesi, bu uğurda maddi harcamalar gerekiyorsa hedefe giden yolda asla mühim değildir. Bu teklif İslam için yapılmaktadır. Başarımız İslam’ın başarısı olacaktır, o halde yapacağımız masrafları neden gündem edelim? Bu yüzden İslam Dünyasını yönetmek için Ulusal Güvenliğimizi koruyarak bu adımı atmamız vaciptir.” görüşünü tartışıyor. İşte bu Nazariyenin babası Lârîcânî’dir. Aslında Lârîcânî, çok tehlikeli bir adamdır, adı sürekli Dışişleri Bakanlığı için geçmektedir. Bu nazariye “Şii Devletinin sınırını genişletmeyi, her coğrafyada İran’a hizmet eden bir Şii lobi oluşturmayı, Safevi farsi Şii merkezli İran devletini dünyada en güçlü devlet etmeyi amaçlıyor. Lârîcânî, Osmanlının bölünmesi esnasında Ortadoğu ülkelerinin taksimatını mantıklı görmüyor. Her ülkede akıllıca bir sınır çizilmediğine inanıyor. Örneğin Irak-Suriye-Lübnan-Bahreyn düzleminde Şii Nüfusun yoğun olduğunu, buralarda Şianın güçlenmesini amaçlıyor. Bunun dışında kalan ülkelerde Şiileştirme eğilimlerine ağırlık verilmesini mezhepler arası yakınlaşma komiteleri kurulmasını, Şii-Sünni kardeşliğinin ileri sürülmesini öngörüyor. İşte bu siyaset İran’ın fitne ateşini yakmasına sebep olmaktadır. Yakılan bu ateşe karşı mücadele eden Ehl-i Sünnet mensupları, İran İslam Cumhuriyetine! Karşı mücadele eden emperyalist Sünniler ve selefiler yahut Suud Kralının desteklediği “Vahhabiler” olarak tanıtılıyor. Bu iftirayı da yüzleri kızarmadan atmaktadır(lar). Ehl-i Sünnetin, Suriye’de veya diğer islam coğrafyasında akidesini savunma hakkı yok mudur? Ayetullahların ve Mollaların ülkesi Şii İran, coğrafyamızda kan dökerek “Şiileştirme çabaları” ortaya koyarsa yapılanlar meşru mu oluyor? Suriye’de dökülen kanlar, kirletilen namuslar, tecavüze uğrayan kızlar, tarumar olan evler ve mallar kimin eliyle yapılmaktadır? Bu katliamlara yeşil ışığı kim yaktı? Kim masum kadınların ve çocukların kanlarının helal olduğuna dair fetva verdi. İşte bu sayılan her şey; Lârîcânî ve Hamâney denen lanetli -güya masum kişinin- emriyle gerçekleşmiştir. Yeryüzünde Hamâney’e muhalif her fert ve devlet küfür içindedir, kanı helaldir, zira masum imamın doğru görüşünün dışına çıkmış, vacibi terk etmiştir. Bugün bu nazariye sahibinin bakışına göre; Hamâney’in Suriye’de izlediği necis siyaset masumdur, onun kanları akıtan, namusları çiğneyen katliamları meşrulaştıran bakışı, müstakbelde kurulacak “Büyük Şii Devletinin” kurulması için caizdir. İşte bu Safevi Farisi Şii eksenli siyaseti görmek her müslümanın üzerine vaciptir. “Ummu’l Kurâ nazariyesi” aslında katliamlara ve batıl akidenin yayılmasına sebep olan batıl bir nazariyedir. Bu nazariye, Şii İran Devletinin gerçek yüzünü tanıtan, en büyük resmi gerçek bir belgedir. Bu belgenin İran atmosferinde büyük savunucuları bulunmaktadır. Tabi İran içinde; bu nazariyenin karşısında olan sadece İran sınırlarının korunup beynelmilel hudutları aşmamayı, yayılmamayı, uluslar arası fitnelere ve kavgalara düşmemeyi, sadece “Şia akidesine davet etme” gayesi taşıyan siyasiler ve düşünürlerde bulunmaktadır. Bu düşünce mensupları, İran Devrimini güçlendirmeyi, iç siyasette birliği, ekonomik ve siyasi kalkınmayı hedefliyor. Bunlar daha çok İran merkezli düşünen daha güçlü bir İran oluşturmak hayali taşıyan kimselerdir. Tabi pek çok kimsede bu düşünceyi doğrulamaktadır. Ancak bu siyasiler şu aşamada manipüle edilmişlerdir. O halde şu an ki Şii İran Devletine hâkim olan siyasi düşünce, Safevi Farisi Şii merkezli yayılmacı bir düşüncedir. İran, bu nazariye çerçevesinde islam ülkelerinde -ilk aşamada- 10 yıl aralıklarla toplam 50 yıllık bir proje tasarlıyor. Bu hedef yolunda; İslam dünyasında ihtilaflar oluşturup, emniyeti, istikrarı bozup sonra da kendi lehine körükleyerek adım adıyor. Bu uğurda Ehl-i Sünnet mensuplarının beynini bulandırıp şüpheler ekiyor, sağlam bir akide izlemelerine mani oluyor, ayrıca kendisine bağlı mensupları emperyalist söylemlere karşıymış gibi tanıtıp Siyonist düşüncenin ve devletin hasımı olarak gösteriyor. Bu yol haritasıyla kitle kazanıyor. Ayrıca maddi yardımlarla, sosyal yardımlaşmalarla, genel İslami taleplerle, bidat kandil ve kutlu doğumlarla mazlum halkı batıl Şii akidesine davet ediyor. Ülkemizde Şii âlimlerin kitaplarını değil, tanınmış yerli âlimlerin eserlerini okutarak ilerliyor. Bunu da geçmişte yaptığı hatalara düşmemek için yapıyor. En çok kitleyi; maddi ve radikal söylevle elde ediyor. Radikalizmi büyümede en büyük besin olarak görüyor. Kandırılmış mazlumlarda radikalizmi haklı görüyor. Oysaki akidede, amelde, usulde hiçbir ilim almayan bu mazlum mensuplar, maddi imkânlara boyun eğiyor ilme değer vermiyor, İran’ın gerçek yüzünü ve yöneten kişileri hakikatte tanımıyor. Şia; Ülkemizde çeşitli görevler ve amaçlar altında çalışıyor. Bu nazariyenin Türkiye ayağı çeşitli derneklerle idare ediliyor. Bu derneklerin mensupları asla İran hakkında olumsuz bir şey söylemiyor, Nasrullah’ı ve Hizbullat’ı kutsuyor. Hatta mazlum Suriye halkının direnişini emperyalistlerin ve batının oyunu görüyor, kirli haberlerle ümmetin birliğini baltalıyor, muhalifleri ABD’ci olmakla suçluyor. Ancak büyük çoğunluğu ise hiçbir şey bilmiyor maddi geleceğini ve cemaatsel çıkarını düşünüyor. Bu nazariye ehli; islam ülkelerinin Sünni bölgelerinde sonradan dönmüş kandırılmış Şiileşmiş kişileri safına çekerek, onlara antiemperyalist konuşmayı emrediyor, ashaba sövüyor, onların dinden çıktığını iddia ediyor, Filistin edebiyatına ve direnişine ağırlık vermelerini istiyor. Bu süreç olumlu gelişip büyüyünce de, Sünni âlimlerin eserlerini ve siyasi çıkışlarını örnek göstererek, savunarak safına çektiği fertlere ve cemaate şia akidesini yavaş yavaş aşılıyor. Bugün bu yolla; on binlerce kandırılmış müslüman topluluklar vardır. Örneğin Ayetullah İsa Kasım liderliğindeki Bahreyn ayaklanması, Hizbullah’ın ve İran’ın Beşşar el-Esed’e siyasi ve askeri destek vermesi, Nuri el-Maliki önderliğindeki Irak Yönetiminin Sünni katliamları, Yemen’de Husilerin ayaklanması, Türkiye’de saadet partisine sızan Şiileşmiş Türklerin siyasi çıkartması Lârîcânî’nin çizdiği haritanın yansımasıdır. Bu faaliyetlerin tümü Lârîcânî’nin “Ummu’l Kurâ” nazariyesine hizmet etmektedir. Hülasa İran; İslam dünyasına iki yüzle çıkıyor, Şiileştirme planlarını gizliyor, “Ummu’l Kurâ” nazariyesiyle İslam dünyasını Kum’a taşımak istiyor, her ülkede Şii lobisi oluşturuyor, bu lobiler Şii çıkarlarına hizmet ediyor, Hamâney bu uğurda müslüman kanının akıtılmasına cevaz veriyor. Müslümanlar olarak uyanık olalım. Suriye’de bu lanetli akide mensupları, nasıl kan akıtıyorsa, yarın da Türkiye’de torunlarınızın kanlarını akıtmaya kadirdir. Suriye’de acele ederek saklı ve kirli yüzlerini deşifre ettiler. 30 yıldır Filistin edebiyatı yapan takiyyeci Şiiler artık tanınmalıdır. Bugün hamd olsun dün savunanların yavaş yavaş gerçek yüzlerini gördüklerinde lanet okuduklarını gördüm. Bu gelişme düşmanı tanıma açısından çok önemli bir adımdır. Bugün İran devletini ve Hizbullat’ı desteklemek islam dininin dışına çıkmaktır. Salât ve selam Resulüne olsun. Ubeydullah Arslan İslamabad İslamic University 21 Mart 2012 Çarşamba [1]Siyasi ve dini açıdan şehirlerin merkezi/anası… http://ubeydullaharslan.blogcu.com/i...riyes/12074867 |
Alıntı:
Yalancının Mumu Yatsıya Kadar Bile Yanmadı! Bir haftadır yoğun bir şekilde bazı sitelerde Yusuf el-Karadavi hakkında karalama kampanyası sürdürülüyor. İşte Karadavi'ye yapılan iftira... http://www.haksozhaber.net/d/news/29461.jpg 17 Mayıs 2012 Perşembe 21:42 Suriye’de stratejik işbirliği adına Zalim Esed diktatörlüğünün lehine yayınlar yapan malum çevreler İslam dünyasının tanınmış alimlerinden Yusuf el-Karadavi hakkında da karalama ve iftira kampanyası başlattılar. Bir web sitesinde “Şeyh Karadavi Utanmadan Resulullah’ı Natocu Yaptı“ başlığıyla yayınlanan haberde şöyle deniliyor: "Dünya Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Yusuf El-Kardavi, “Doha Hükümeti’nin liderliğinin reddedilmesi halinde, İslam dairesinin dışına çıkılır” cihetinde şaşırtıcı bir fetvanın altına imzasını attı. Kardavi bu fetvanın içerisinde bulunduğu konuşmasını, Tunus’ta, Raşid El-Gannuşi’nin de içerisinde bulunduğu bir organizasyonda yaptı. Ayrıca Kardavi, Haliç ülkeleri üzerinde, birçok siyasi oyun olduğunu, bunları reddetmenin dinen sakıncalı olduğunu ve bu noktada Katar Kralı Şeyh Hamad bin Halife el-Sani’den yana olmanın gerekli olduğunu ifade etti. Kardavi’nin şaşkınlık verici başka bir açıklaması da şu yöndeydi: “Eğer Rasulullah (SAV) tekrar gönderilseydi, elinin NATO’nun elinin üzerine koyardı.(NATO ile hareket ederdi)." Söz konusu haberin başlığı gelen tepkiler üzerine daha sonra “Yusuf El Karadavi Gerçekten Bu Sözleri Söyledi Mi?” şeklinde değiştirilse de haberin içeriğinin değiştirilmemiş olması haberdeki iddiaların doğru kabul edildiğini gösteriyor. KARADAVİ AÇIKÇA YALANLADI! Kendisine telefonla ulaştığımız Üstad Yusuf el-Karadavi söz konusu ifadeleri asla kullanmadığını, NATO ve Katar hakkında kurulan bu cümlelerin karalama maksatlı yalanlar olduğunu vurguladı. İFTİRANIN KAYNAĞI: BOZACILAR VE ŞIRACILAR Karadavi'ye atfedilen bu çirkin sözler iki gün önce İran’dan yayın yapan yarı-resmî “Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA”da yayınlandı. Türkçe sitesinde yayınlandı. ABNA da kendisine yönelik kaynak sorgulamalarına karşı adres olarak Irak’ta yayın yapan Nakhel Ajansını gösterdi. Oysa bırakınız uluslararası, yerel bir saygınlığı dahi olmayan bu adres Iraklı bir Şii grubuna aitti. Kaynak konusunda ancak bu kadar titiz olabilen ABNA cevap haberinde dahi Yusuf el-Karadavi hakkında şu cümleleri kurmaktan çekinmemiştir: “Çünkü Kardavi’nin kimlerin kuklası olduğu, kimlere hizmet ettiği gün gibi açıktır artık. Hatta ne yazık ki kendi emelleri uğruna Peygamber efendimize bile iftira atabilecek bir seviyeye gelmiştir.” İşin ilginci, ABNA’nın Arapça sayfasında aynı haber içeriği farklı biçimde bulunuyordu. Arapça ABNA haberinde sadece Habeş’in Karadavi’ye yönelik eleştirileri mevcut iken Karadavi’ye isnat edilen NATO ve Katar Şeyhiyle ilgili ifadeler yoktu… Peki, Karadavi’ye Peygamber’e iftira gibi bir ithamı kolaylıkla yakıştırabilenlerin bu ciddi ithamı kesin biçimde teyit etmeleri gerekmez miydi? Bunu yapamadıkları takdirde kendilerinin müfteri duruma düşeceği İslam fıkhına göre apaçıkken… ABNA’dan haberi sorgulamadan alıntılayan malum Türkiyeli kaynaklar ise kaynak olarak İran yanlısı Lübnanlı Sünni örgüt Tevhid Hareketinin sitesini gösteriyordu. Tevhid Hareketi ise okuyucusuna kaynak olarak İran’a yakınlığıyla tanınan Kudüs merkezli el-Menar Gazetesini gösteriyor. Menar’daki haber de Türkçe ABNA’daki haberin tıpatıp aynısı. Daha sonra Türkiye'deki dezenformasyon kaynakları haberin gerçek olduğuna(!) dair iki kaynak daha verdi: Mısır’ın İran finanslı Mısr el-Yevm ve Lübnan’ın Hizbullah’a yakın El-Ahbar gazeteleri de aynı metni kaynak gösterrmeksizin kopyalayan yayın organları. Haberin içeriğinde ismi geçen Mahmud El-Habeş, Karadavi'nin"Filistinliler dışında diğer ülkelerde yaşayan Müslümanların Kudüs'ü ziyareti haramdır” fetvasına karşı çıkan bir isim. El-Habeş, bu haberde Karadavi'yi Filistinli esirlerin durumunu düşünmemekle itham ediyor. Kudüs'ün işgalinin meşrulaştırmamak için İsrail vizesiyle Kudüs'ün ziyaretini haram kılan bir insanın Filistinli mazlumları düşünmemesi mümkün mü? Malum kaynaklar belirtemeden ABNA'nın haberini alıp Mahmud el-Habeş'in sözde kelimeleri isim belirtmeden yayınlıyor ve son olarak yalan haber üzerine inşa edilen 16.05.2012, 00:23:39 tarihli bir yazının başlığı şöyle: “Hz. Resulüllah'ı Nato'cu İlan Ettikten Sonra, Size Nato'cu Demek Az Bile Gelir” İran eksenli dezenformayon ağının Türkiye'deki şubesi hızını alamayıp Yusuf el-Karadavi’ye iftira atan “haber”den yola çıkarak kendisi de iftira ve karalama korosuna katılıyor: “Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanı sıfatını taşıyan Şeyh Kardavi’nin Katar sultanının vaizi olduğunu söylerdik; zira kendisi “Katar Emiri’nin öncülüğünü kabul etmeyenler Müslüman değildir” diyerek, sultanına hizmette kusur da etmiyor.” Gelen haklı tepkiler karşısında sitenin editörü yazdığı makaleyi sitesinden kaldırmak zorunda kaldı. Ancak söz konusu iftirayı web sitesinde yayınlamaya devam ediyor… Sonuç olarak Habeş, Karadavi’nin NATO ve Katar'la ilgili şeyler söylediğini ifade etmemiş. Karadavi de böyle bir söz serdetmemiştir. Söz konusu iddia İrancı bir merkezde hazırlanmış sonra da yine İran merkezli ya da İran ekseninde olan yayın organlarında elden ele kopyalanarak yayılmıştır. Hiçbirinin isnadı ne haberin dayanağı olan Habeş’e ne de Karadavi’ye dayanmamaktadır! Her biri birbirine pas atarak kendi kendilerini kaynak göstermektedirler! Kaynakları araştırma gayretinde olmayan kitleler nezdinde çamur at izi kalsın taktiği gütmektedir. Aksine Yusuf el-Kardavi bu iftirayı çok açık bir dille yalanlamaktadır! İlginç olan Karadavi’ye karşı İsrail, İngiltere, Fransa ve ABD'nin yürüttüğü kampanyaya İran da maalesef katıldı. İsrail, İngiltere, Fransa ve ABD Karadavi'nin ülkelerine girmesine izin vermiyor. Yakında İran da galiba Karadavi’ye ülkeye giriş yasağı getirebilir… http://www.haksozhaber.net/d/other/k...0120517-01.jpg http://www.haksozhaber.net/d/other/k...0120517-02.jpg HAKSÖZ-HABER |
Ümmetin evlatları Suriyedeki Oyunun hedefi Arap coğrafyasında Suriye üzerinden Türkiye Hükümetini örselemek ve Türkiyenin Arap kardeşlerine yardım edemediği imasını yerleştirmek ve Araplar üzerindeki Abilik ve GÜÇLÜ Türkiye İmasını zedelemektir
Nihayetinde ise İranı ve Türkiyeyi İTİBARSIZLAŞTIRMAK ve FİTNE yaratmaktır.. KAFİRLER İran Devletinden ve Türkiye Hükümetinden RAHATSIZLAR.. BAASÇI Katiller ve Oyuna getirilmiş Muhalifler yüzünden koskoca bi Ümmeti FESADA vermeyelim ve Alet olmayalım sonra HEDER oluruz ve Haçlı Batı dünyası leş kargaları LEŞLERİMİZE HÜCUM EDER |
@barayev Şu linklerdeki videoları izle de senin büyük bir hararetle savunduğun İran'ın tam destek verdiği Baas güçlerinin yaptığı katliamlardan bazılarını gör!.. Böylece İran'ı desteklemenden dolayı belki insanlığından utanırsın; tabii insanlığın varsa!... http://www.haksozhaber.net/suriyede-...deo-29736h.htm http://pressmedya.com/?aType=haber&ArticleID=8887 http://www.haksozhaber.net/hulada-ka...deo-29884h.htm ''Oyuna getirilmiş muhalifler'' ne demek? İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine karşı ayaklanan Suriye'li Mazlum müslümanlara ''Oyuna getirilmiş muhalifler'' mi diyorsun sen? Siyonist İsrail rejimi de senin çok sevdiğin ve hararetle savunduğun İran rejimi gibi, İsrail'in favori diktatörü olan Beşşar Esed kafirinin devrilmesini istemiyor! İsrail Esad'ın devrilmesini istemiyor! İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkilisi tümgeneral Gilad, Esad'ın devrilmesi halinde İsrail'in ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağını açıkladı http://www.dunyabulteni.net/resim/25.../16/israil.gif Suriye’de meydana gelen isyan ve gösteriler devam ediyor. Arap dünyası başta olmak üzere dünya kamuoyu Suriye’deki olayları yakından takip ederken; İsrail’in tutumu ise dikkat çekiyor. İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad, Suriye’de meydana gelen iç karışıklıklar ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. "ESAD'IN DEVRİLMESİ İSRAİL İÇİN BÜYÜK BİR KRİZE NEDEN OLUR" Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını istiyen Gilad; Beşar Esad rejiminin devrilmesi halinde İsrail’in zor durumda kalacağını ifade etti. Ayrıca Tümgeneral Gilad, Esad’ın devrilmesi halinde Ortadoğu’da bir İslam İmparatorluğu kurulacağını da iddia etti. İsrail Savunma Bakanlığı üst düzey yetkililerinden Tümgeneral Amos Gilad GOLAN TEPELERİ YILLARDIR İSRAİL İÇİN EN GÜVENLİ SINIR Suriye ile İsrail arasındaki sınırı ise Golan Tepeleri oluşturuyor. Uzmanlar ise İsrail'in Golan Tepeleri'ndeki güvenliğe karşı Esad rejimine ses çıkarmadıklarına dikkat çekiyor. Dünya Bülteni / Haber Merkezi |
Alıntı:
|
MOSSAD,ın düzmecelerini buraya Belge diye kakalamak doğru ve ahlaki ve islami asla değildir.
Suriyede ki Nusayrileri ve BAASÇILARI destekliyen benim indimde asla Makbul değildir... Ben Suriyede ki Operasyonun hedefinin İran ile Türkiyenin KAPIŞTIRILMASINA yönelik olduğuna inanıyorum... İran İslam DEVRİMİ aşamasında nasıl ki Abd ,Ab, ve İsrail tarafından İrakın İrana saldırtıldığını ve 8 sene savaşa mahküm edildiğini BİLİYORUM.. İran Halkı DEVRİM aşamısında kendi GENERALLERİYLE ve onların Askerleriyle İÇ SAVAŞ yaparken İran arkasındaki KAFİR ve Emperyalist Batının desteği ile İRANA Girdiğini ve 8 sene savaştığını ve kimyasal silah kullandığını biliyoruz. |
İftiracılık ve sahtekarlık yapma! Kimmiş mossad'ın düzmecelerini buraya belge diye getiren?! Alıntı:
ALLAH'ın laneti Beşşar Esed kafirinin , bu kafirin sadık askerlerinin ve İran Şia Cumhuriyeti'nin pis çıkarları gereği Türkiye'de Beşşar Esed'i desteklemeye ve Beşşar Esed'in progopandasını yapmaya devam eden hainlerin üzerine olsun. Amin. ALLAH (c.c.) Suriye'li mazlum müslüman kardeşlerimizin yardımcısı olsun ve onlara, Baas rejimine karşı zafer nasip etsin. Amin , amin , amin. ABD'nin Afganistan'ı ve Irak'ı işgalinde ABD ile işbirliği yaparak müslümanlara ihanet eden İran, şimdi de Suriye'deki İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine karşı ayaklanan müslümanlara destek vermek yerine , İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine ve ALLAH düşmanı Beşşar Esed kafirine destek vererek müslümanlara ihanet ediyor. ABD'nin el altından , sinsice İran Şia Cumhuriyeti'ni desteklediğini biliyoruz. Sünni Taliban'ı devirmek için Afganistan'a , Irak'ta da İran destekli bir şii devleti kurmak için Irak'a giren ABD, İran ile de danışıklı bir şekilde laf dalaşı yaparak İran'ın popülaritesini arttırmaktadır. Birileri de hala sahte ''vahdet'' söylemleri ile bizi kandırmaya çalışıyor. Suriye olayları turnusol kağıdı oldu ve sahte vahdetçi rafizilerin bu vesileyle gerçek yüzlerini tanıdık! |
İran Şahı'nın devrilmesi , kanlı devrim olayları ve Fransız uçağıyla Humeyni'nin İran iktidarına gelmesi... Üstad Kadir Mısıroğlu, sözde anti-emperyalizm söylemleri ile takiyye yaparak müslümanları kandırmaya çalışan İran Şia Cumhuriyeti'nin emperyalistler tarafından nasıl kurulduğunu ve Humeyni denen adamın Fransa'da nasıl beslendiğini anlatıyor. Alıntı:
|
Hz Musa Peygamberde Fıravunun sarayında büyüdü ama Firavunun saltanatını yıkmıştır...
Fitnecilik ve Mezhepçilik Münafıklık alametleridir ve bunu bu ülkede Tsk mensubu Darbeciler ve İslam karşıtları destekliyorlar... |
@barayev
Yanlışın var. Ergenekoncular ve darbeciler de senin yaptığın gibi İran'a destek veriyorlar. Sen de onlardan mısın? ??? ODATV'DEN İRAN VE ESAD'A TAM DESTEK! http://www.aktifhaber.com/odatvden-i...ek-478490h.htm |
Alıntı:
ALLAH ŞAHİDTİR Kİ Dedikleriniz Külliyyen YALAN ve İFTİRADIR... Ulusalcı ve odatv ciler siyaset yaparak Ümmeti FESADA düşürmeye çalışıyorlar ...BÖL-PARÇALA taktiğini uyguluyorlar... Bu şirretler Akp yi iktidardan indirebilmek için Saadet partisine destekleyen konuşmalarda bulunuyorlar bunlar KÜLLİYEN FİTNECİDİRLER KAFİRDİRLER bunların beyanlarını buraya taşımak da asla SAMİ bi uslup değildir... |
Palavra ve iftira atan sensin.
Son aylarda Cumhuriyet Gazetesi'nin ve Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek'in sahibi olduğu Aydınlık gazetesinin nasıl bir çabayla Suriye'deki İslam düşmanı Baas rejimini ve Beşşar Esed kafirini savunmaya çalıştıklarını biliyorum. Eskiden İran'dan pek hazzetmeyen veya en azından öyle görünen bu gazetelerde nedense son aylarda İran Şia Cumhuriti'ne karşı bir sempati oluştu!.. Ulusal Kanal'ın defalarca fanatik İran'cı Kenan Çamurcu'ya ev sahipliği yaptığını da biliyorum. Ama sen bu gerçekleri saklamaya çalışıyorsun. Çünkü sen bir İran'cısın!... |
[QUOTE=Özgür Suriye;1009808]Palavra ve iftira atan sensin.
Son aylarda Cumhuriyet Gazetesi'nin ve Ergenekon tutuklusu Doğu Perinçek'in sahibi olduğu Aydınlık gazetesinin nasıl bir çabayla Suriye'deki İslam düşmanı Baas rejimini ve Beşşar Esed kafirini savunmaya çalıştıklarını biliyorum. Eskiden İran'dan pek hazzetmeyen veya en azından öyle görünen bu gazetelerde nedense son aylarda İran Şia Cumhuriti'ne karşı bir sempati oluştu!.. Ulusal Kanal'ın defalarca fanatik İran'cı Kenan Çamurcu'ya ev sahipliği yaptığını da biliyorum. Ama sen bu gerçekleri saklamaya çalışıyorsun. Çünkü sen bir İran'cısın!...[/QUOTE- - EVET Ben İrancıyım ve AKP liyim... ama asla ulusalcı,Darbeci, Aydınlıkçı ,Alisiz sağcı veya solcu vede Statükocu DEĞİLİM. |
Alıntı:
Sevgili şehidler bayramınız mübarek olsun Şehidlerin, ölüm meleğini tebessümle karşılamaları ahiret inancımın altını çizerek şöyle bir dipnot düşer: ‘’ Şehidler bayram ederler…” İnternete düşen her şehid görüntüsü bana büyük bir moral verir… Onların o gülen yüzleri en küçük bir acı bile hissetmediklerinin delaletidir… Evet, Resulullah aleyhisselam’ın ‘şehidlerin çektiği acı bir haşerenin ısırması gibidir.’ hadisinin ne kadar da sahih olduğunu bizlere gösterir… Şehidleri severim ben… Neden sevmeyeyim ki! Bana iki farklı hayattan bahsederler; ‘Ölümün sana uğramasının’ istendiği bir hayat… Ya da ‘senin ölüme uğramanın’ istendiği bir hayat… Her iki hayatın akışını ve o hayatın nasıl sonuçlandığını Allah’a hamdolsun ki görebiliyoruz… Her iki son, insana bir hayat yaşam tarzı mönüsü verir… ‘Nasıl ölmek istersen öyle yaşarsın’ gibi… Şehidlerin hayatını dinlemek ya da okumak da bana büyük bir moral verir… Cesaretimi artırır ve bana yeni salih amellerin adresini gösterir… Hayatımı, değer yargılarımı, sarı çizgilerimi, iman ve amellerimi tekrardan gözden geçirmemi sağlar… Ya Rabbi bu ne büyük bir davet!!! Sen cihad beldesinde göğsünü kurşunlara açıyorsun, bilmem kaç kilometre uzaklıktaki bir kardeşin akidesinin ve amellerinin gözden geçirmesine vesile oluyorsun… Ya rabbi bu ne güzel bir davet… Abdullah azam Takva yayınlarından çıkan ‘’Hurilerin âşıkları’’ isimli bir kitabında şöyle der: “ Nice ölü kalpler var ki şehidlerin ilginç hayatını dinleme suretiyle dirilmiştir. Nice kahraman gençler bir şehidin hayat hikâyesinden etkilenmek suretiyle birçok olumsuzlukları aşıp cihad beldelerine gelmiştir. Nice yolunu kaybetmiş kimseler şehidlerin hayatını okuduktan sonra doğru yolu bulmuştur. Nice fasık ve günahkârlar şehidlerin hayatından etkilenip rabbine dönmüştür…” Şehidlerin hayat hikâyeleri insana bir yol pusulası olurken şehadetle tanışmalarına vesile olanların (Kurşun sıkanların) da hayat hikâyeleri insanın islamı sevmesine katkıda bulunur… Özelliklede bugün Suriye’de İranlı keskin nişancıların varlığının bilinmesi, Hizbullah liderinin Esad’ı destekleyip Suriye’deki Ehlisünnet olan kardeşlerimizi terör gibi gösteren açıklamalarda bulunması Ehli Sünnetin tek düşmanının ehli kitap olmadığını da gösterir… Mehmet Emin Akın hocamızın kaleme aldığı bir Suriye’den en son haberler başlıklı bir yazıdan birkaç paragraf sizinle paylaşayım: “Şam mahalleleri kuşatma altında. Evler tek tek aranıyor. Çeteler ve Hizbullat’ın desteğindeki Şebbihalar kadın erken ve çocuk demeden tutukluyorlar. Mahalleleri sırasıyla kuşatıyorlar. Her kuşatmada binlerce kadını ve erkeği tutuklayıp götürüyorlar. Arananlar verilmediğinde çocukları esir alınıyor. İstenenler teslim edilmediğinde evdeki bütün kadınlara tecavüz edecekleri tehdidinde bulunuyorlar ve bunu fiilen de yapıyorlar. Camilere baskınlar devam ediyor. Teravih namazları basılıyor ve uzaktan keskin nişancılar rastgele camilerden çıkanlara ateş ediyorlar. Cuma günleri sokaklara çıkmak çok zor. Halk gıda depoluyor. Hastaneleri tamamen İran, Hizbbullat ve Rusya’dan gelen paralı askerler koruyor. “Abbasin Stadyumu” tamamen İran komandolarına ayrılmış. Hastaneleri Hizbullat’ın milisleri koruyor ve askeri hastaneleri onlar koruyor. Askeri hastanelerde Hizbullat’ın filamaları ve armaları asılı. Sokaklara İran askerleri alenen dolaşıyorlar ve Farsçayı açıktan konuşuyorlar.” ,,, Ya rabbi! Hala ehli sünneti şiayla kardeş görenleri sana havale ediyorum!!! Feyzullah Birışık |
Alıntı:
Suriye İhvânı'ndan İran'a Tepki! Suriye İhvânı tarafından yapılan açıklamada İran'a tepki gösterildi. Açıklamada, İran Esad'a yardım etmekle suçlandı http://e1206.hizliresim.com/y/2/7bvgl.jpg Suriye Müslüman Kardeşler Hareketi (İhvân-ı Müslimin), ''Suriye'de yaşanan katliamlara, Irak ve Lübnan'daki mezhep çatışmasına destek verdiği'' suçlamasıyla İran'ı kınadı. Dünya Bülteni'nde yer alan habere göre, Hareketin Basın Bürosu'ndan yapılan açıklamada, İran'ın Beşşar Esed yönetimini destekleyen tutumunun bölgedeki bölünmeye hizmet ettiği belirtilerek, bu tutumun kınandığı belirtildi. Açıklamada, İran'ın tutumuna karşı Ortadoğu'daki sivil toplum kuruluşları, siyasetçi, aydın ve alimler İslam birliği konusunda tavır almaya davet edildi. TimeTurk |
Bu OYUN Müslümanları KAPIŞTIRMA OYUNUDUR Akıllı olalım ve Emperyalist Haçlı Avrupasının ve Siyonist Rejim İsrailin bu oyununu BOŞA çıkartalım.
|
Alıntı:
|
Zalimden yana olmaktan Allaha sığınırım.
Fitneci olmaktab Allaha sığınırım Yalancı ve İftiracı olmaktan Allaha sığınırım BOZGUNCU olmaktan Allaha sığınırım. |
Ben de iftiracı münafıkların şerlerinden ALLAH'a sığınırım.
|
sen çok samimi de olabilirsin doğrudur fakat KAFİRLER Suriyenin Katil veCani BAASÇILARIN üzerinden MEZHEP SAVAŞI çıkartarak ve bu mezhep savaşını islam coğrafyasının tümüne YAYARAK Müslümanları ATEŞE atar ve onlar bir birleri ile BOĞUŞTUĞU müddetçe KAFİRLERDE Sömürgeciliklerine rahatça ulaşırlar...
Gavurların hedefi İran ile Türkiyeden KURTULMAKTIR çünkü her 2 delette Emperyalist ve Sömürgeci güçleri RAHATSIZ ediyor.... Bizlere düşen OYUNU BOZMAKTIR yoksa Ateşe BENZİN dökmek değildir. |
@İran'cı barayev
PKK da , İsrail de , İran Şia Cumhuriyeti de , ergenekoncular da ve CeHaPe lideri Kılıçdaroğlu da Beşşar Esed'e ve İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimine destek veriyorlar. Suriye'deki İslam düşmanı Nusayri-Baas rejimini senin çok sevdiğin ve yalanlarla yalakalığını yaptığın İran Şia Cumhuriyeti destekliyor anladın mı? Senin amacını da çok iyi biliyorum. İran'cılık ve İran progopandası yaparak Türkiye'nin önünü kesmeye çalışıyorsun. Şah İsmail'in ve yandaşlarının Osmanlı'ya karşı yüklendikleri hain misyonu senin gibi İran'cılar bugün sinsice devam ettiriyorlar. Sen de Şah İsmail gibi zavallı bir piyonsun, haçlıların piyonu!.. Sen İsrail'in ve haçlıların taşeronluğunu yapıyorsun barayev!.. |
Alıntı:
|
bazılarının İran Şia Cumhuriyeti'nin pisliklerini örtmek için Üstad Şeyh Karadavi gibi bir ehli sünnet alimine bile iftira ve çamur atma cüretinde bulunmaları gerçekten ibretliktir.
|
Alıntı:
|
|
Şeyh Kardavi: Suriyeli Mücahidlere Silah Göndermek Farzdır ! http://www.haksozhaber.net/kardavi-s...ir--32290h.htm |
Alıntı:
''Bütün Suriye'liler kabul ediyor ki; Suriye'de onlara karşı savaşanların bazıları Farsça konuşuyor! İran , Rusya , Çin , Lübnan'daki Hizbuşşeytan , (Irak'taki Şii) Mehdi Orudusu , Mukteda el-Sadr , (Irak'taki Şii) ''Bedir Tugayları''; bütün bu topluluklar Suriye'nin kadınlarını ve çocuklarını eziyorlar! Ey İslam Ümmeti! Peygamber'in (sav) şu hadisinde belirttiği gibi: “Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeşitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleşmeleri yaklaşmaktadır.” Ashabtan biri “Ey Allah’ın Resûlü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleşecekler)? diye sordu. Resûlullah (s.a.v) “Hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden size karşı duyduğu “mehâbeti” (korkuyu) çekip alacak ve kalbinize “vehn” (dünya sevgisi ve ölüm korkusu) atacak (bu sebeple düşmanınız sizden çekinmeyecek ve korkmayacak) tır” buyurdu. Ama bu Ümmetin içinden öyle bir taife (grup) çıkacak ki; bu taife ALLAH'ın izniyle Ümmet'in onurunu geri kazanmasını sağlayacak! Çok zafer işaretleri var; Suriye'deki mü'minler birleşiyorlar , Mücahidler iletişime geçip kendi aralarında koordinasyonu sağlıyorlar ve silahlar içeriye (Suriye'ye) giriyor. Mücahidler diyor ki: ''Biz herhangi bir yiyecek veya içecek istemiyoruz , çünkü Şam toprakları mübarektir ve bu topraklar kimsenin açlıktan ölmesine izin vermeyecektir. Biz Silah istiyoruz! (Sizden) Silahtan başka birşey istemiyoruz! Biz onurumuzu ve kendimizi savunmak , korumak isityoruz! Ey İslam ülkeleri bize silah gönderin!'' Ve müslümanların liderlerine benim son mesajım şudur: İran şuan askerleriyle , silahlarıyla , Körfez'deki ajanlarıyla açıkça Suriye'deki halkımıza karşı savaşıyor! Ey İslam ülkelerinin liderleri, ya siz Suriye'deki halkımıza yardım etmek için ordularınızı gönderirsiniz ve Özgür Suriye Ordusu'nu silahlandırırsınız ya da hepiniz sahtekar hainlersiniz!'' |
Kardavi: İran bizim düşmanımızdır ! Cuma hutbesinde Suriye'de ki olaylara değinen Uluslararası Müslüman Alimler Birliği Başkanı Şeyh Yusuf el Kardavi, İran'ın, Arapların düşmanı olduğunu söyledi. http://www.timeturk.com/resim/tr/201...dusmanimiz.jpg Kardavi'nin, Hac'da, İran'a karşı beddua edilmesini istediği belirtilirken, "Suriye'de 30 bin kişiyi Beşar Esed ile birlikte İranlılar, Rusyalılar ve Çinliler öldürmüştür" dedi. Karadavi'nin açıklamalarından satırbaşları: "Ey İranlılar Müslümanlar, kelime şahadet getiren hiç kimseyi öldüremez. Bu islam değil. Peygamberin mesajını hatırlayın, Ey İranlılar Allah'tan korkun. Suriye'de Müslümanlara merhamet edin. Çocuklara, kadınlara, erkeklere merhamet edin." "Türkiye, suriye'de zalim ve katilleri destekleyen Rusya'ya karşı duruyor. Uçaklarını indiriyor ve silah olup olmadığına bakıyor. Arap ve İslam dünyasının Rusya'ya karşı ambargo uygulaması lazım. Onlar BM'de Suriye'nin yanında yer aldılar. Rus Uçaklarıyla halkı bombalıyorlar. Neden engellenmiyor. Ruslar ve İranlılar hem silahlarını hem de askerlerini göndererek Suriye halkı ile savaşıyorlar. Moskova İslam'ın düşmanıdır, İran ise Arapların düşmanıdır. Onların silahıyla 30 binin üzerinde Suriyeli katledildi!" |
Alıntı:
Suud'lu din adamı baskılara rağmen Suriye için konuşmaya devam ediyor Arabistan'da yaşayan ünlü davetçi Muhammed el-Urayfi, Arab uyanışının başlangıcından bu yana başta Suriye olmak üzere Ortadoğu ülkeleri ile ilgili olarak halkı bilgilendirme amaçlı konuşmalar yapıyor, yardım çağrılarında bulunuyor, mesajlar veriyor. Fakat gelinen noktada el-Urayfi, Suudi rejiminin baskı ve engellemelerini üzerinde hissediyor. kaynak ve devamı içim: http://www.pressmedya.com/haber/9517...am-ediyor.html |
All times are GMT +3. The time now is 01:24. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025