![]() |
İmralı sürecini masaya yatırıyoruz, Hükümetin imralı sürecini destekliyor musunuz?
Epeydir sürdürülen bir süreç var
Az çok haberdarız PKK elebaşı Öcalan ile yürütülen bir süreç bir kaç yıl önce PKK ile masaya oturmayız , "oturan şerefsizdir" gibi söylemler ortada dolaşıyorken bugün İmralı ile PKK'nın silah bırakması müzakereleri yapılıyor. Peki ne olacak? Ben şahsen APO ile bu işin yürümeyeceğini PKK'nın içeride oluşan bir oluşum dil dışarıda oluşan bir oluşum olduğunu düşünüyorum ve PKK silah bıraktım geri çekildim dese dahi bunu dedirtmek için hükümetten alacağı tavizler pkk'nın silah bırakmasına değecek tavizler mi olacak? yoksa silah bırakmasaydı da biz de bu tavizleri vermeseydik dedirtecek olaylar mı yaşayacağız. Şimdilik gönlüm başarılı olmasından yana Ama ciddi şüphelerim var |
PKK devletten taviz koparamazsa silahlarını susturmayacaktır.Ahan da buraya yazıyorum...
|
Akp ekonomik anlamda,idari anlamda,askeri anlamda birçok konuda yanındayım ve desteklerim ama bu olayın sonuna kadar karşısındayım.Olayın ne kürtlerle alakası var nede başka milletlerle.PKK kürt örgütü değildir marksist-leninist fikriyatta,birçok gayrimüslimin ve yabancu uyruklu insanların desteği ve hem yurt içi hem yurt dışı bağlantılar ile ve yaptığı birçok pis iş ile ayakta duran açık ve net bir terör örgütüdür.Bu ülkede kürt kökenlere kimse 2.sınıf insan muamelesi yapmaz yapmıyor.Hak verelim diyenleride anlamıyorum yahu benim sizin bu ülkedeki birçok insanın kürtlere verilmeyen ne hakkı var ki hak vermekten bahsediyor birileri ? Adamlar alenen PKK vekili,alenen PKK sempatizanı işlerine gelmediği an kan dökmekten çekinmeyen cani sürüleri siz gidip bu canilerle barış ve demokrasi için görüşme yapacaksınız yahu bu dünyayı düşünmüyorsunuz anladım Allah katına çıkınca nasıl vereceksiniz bunun hesabını yok yere öldürülen polisi,askeri,öğretmeni,çoluğu,çocuğu iki yakanızada yapışmayacak mı sanıyorsunuz ? Bu kadar basit mi ya herşeyi unutup eli kanlı katillerle oturup pazarlık yapabilmek pazarlık ettiniz şeyin farkındamısınız acaba ???????????????????
|
İmralı tutanaklarını baştan sona okudum.
Apo kendisini kurucu gibi görüyor Eğer Apo üzerinden bir pazarlık yürütülürse yanlış olur Türkiye terörle mücadele edebilecek güçte bir ülke Verilecek ciddi siyasal tavizler ülke bütünlüğüne de zarar verebilir Bu konuda süreç şeffaf olmalı bence İşleri gizli kapaklı yürütmeye çalışınca sorumluluk paylaşılamıyor. Aponun serbestliği ile ilgili en ufak bir taviz verilmemeli Bu taviz Türkiye'nin bütünlüğünün sonunu getirir Apo İmralıdan GANDİ gibi çıkar bir ÖNDER olarak Kürdistan devlet başkanı olarak DİYARBAKIR'a yerleşir Umarız her türlü senaryoya karşı önleyici tedbirler de düşünülmüştür. |
30 yıldır terör sorununa kim çözüm bulabildi acaba? kaç hükumet geldi geçti,
terörü bitirme adına bu yapılan görüşmeleri ülke adına destekliyoruz...kim ne derse desin... |
İşin ilginç olanı ise basına yansıyan görüşme tutanaklarında yine Gülen'in ve Said Nursi'nin isminin geçmiş olması.Yani bunca mesele içinde Gülen ve Said Nursi gündemlerine nasıl girmiş şaşıyorum.Kurgusallık var gibi.
imralı tutanaklarından ; GÜLEN NUR HAREKETİNE SIZDI Cemaatin merkezi ABD’dir. Benim buraya alınmamla birlikte Fethullah da ABD’ye alındı. Bir yazar (yazarın adını hatırlayamadı) ‘Fethullah Gülen, Nur hareketine sızdı’ diyor. ‘Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması’ diyor. Nur hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski Nurs köyündendir. Eski bir Ermeni köyüdür. Teşkilatı Mahsusa’ya girdi, sonradan Mustafa Kemal ile takıştı. EMRE USLU KONTRGERİLLA MERKEZİNDE YETİŞTİRİLDİ Fethullah Gülen ABD’de yaşıyor. 120 devlette okul açmış, para nereden. Florida kontrgerillanın eski merkezidir, Türkeş ve Latin Amerika’daki kontrgerilla, orada yetiştirildi. Yeni merkez ise Utah’tadır. Emre Uslu vs. orada eğitildi. Sağda ve solda örgütleri kontrgerilla ele geçirdi. ------------------ Böyle bir adama süreci emanet etmek.? Umarım ben yanılırım. |
Alıntı:
|
ÖCALAN ÖZGÜR OLACAK ve HALKIYLA BULUŞACAK!
BDP eş başkanı Gülten Kışanak'ın sözleri Buyur buradan yak Gerekirse bir 30 yıl daha savaşırız bir 30 bin şehit daha veririz ama APO itini o delikten canlı çıkarmayız Bu da bizim manifestomuz! http://f1303.hizliresim.com/17/3/kqfg4.jpg "ÖCALAN ÖZGÜR OLACAK, HALKIYLA BULUŞACAK" "Bugün barışa doğru bir adım atılacaksa, cezaevlerinin de kapısı açılmalıdır" diyen Gültan Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kürdistan'da özgür ve eşit olmak istiyoruz. Özerk bir yönetim istiyoruz. Bunlar Türkiye'yi barışa götürecek taleplerdir. Bu süreci adım adım yürütürken, özgürlükler büyüyecek ve özgür bir ülkede yaşayacağız. Biz yaparsak doğru yaparız. Biz kazanırsak büyük kazanırız. Kürt halk önderi bu meydanda sizlerle halkımızla buluşacak bir gün. Sayın Öcalan özgür olacak. Sayın Öcalan halkıyla buluşacak. Hep beraber kazanıp özgürleşeceğiz." -Çözüm süreci- Kadınlara, ''Sizler aynı zamanda başlayan İmralı sürecini merak ediyorsunuz, ne oluyor, acaba nereye gider? İmralı sürecinden bir özgürlük çıkar mı demokratik bir yaşam çıkar mı? bunu merak ediyorsunuz'' diyen Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Öncelikle milletvekili arkadaşlarımızın İmralı'da Öcalan'la yaptıkları bu görüşmeye dair çok şey konuşuldu, yazıldı, çok fazla spekülasyon üretildi. Ama bütün bu 3,5 saatlik görüşmenin özeti var; Öcalan, 'Ben herkesin kazanacağı bir strateji ile hareket ediyorum. Herkesin kazanacağı bir yol, bir kapı aralamak istiyorum. Bunun yol haritasını çizmek istiyorum. Benim burada yürüttüğüm görüşmelerin, diyaloğun ana temeli budur. Herkesin kazanacağı, herkesin hassasiyetinin dikkate alındığı, özgür olabileceği bir gelecek arzuluyorum. Bunun için demokratik bir cumhuriyet inşa etmek, bu görüşmelerin temelinde yatıyor' diyor. Sevgili kadınlar, 'Eğer bu süreç başarıya ulaşırsa demokratik bir cumhuriyet kurulacak ve bu demokratik cumhuriyet kadınların, emekçilerin ve çevrecilerin cumhuriyeti olacak' diyor. Bu cümlede üç temel özne var. Kadınlar, emekçiler ve doğal çevreyi koruyan, ekolojik yaklaşım içerisinde olanlardır. Bu nedenle biz kadınlar bu sürecin ilerlemesi için, bu süreçten herkesin, halkımızın, kadınların, özgür bir yaşama kavuşması için üzerimize düşen görevi layıkıyla yapmalıyız.'' -''Yeni bir sürece, yeni bir yola adım atmaya çalışıyoruz''- Barışın, canından çok sevdikleri yakınlarını yitirenlerin talebi olduğunu ve sürece sahip çıkmak gerektiğini vurgulayan Kışanak, şöyle konuştu: ''Görüşmeler ve diyalog başlamıştır. Barışı, çözümü herkesten çok biz arzu ediyoruz. Bizim bire bir belki de şu anda meydanda bulunan kadınların, insanların her birinin canından çok sevdiği yakınlarını yitirenlerin talebidir barış. Barış anneleri, evladını yitiren annelerimiz, yüreklerindeki acıya, yangına rağmen beyaz tülbentleriyle direnişin en önünde yer aldılar. 'Biz barış istiyoruz, özgürlük istiyoruz, Kürt sorununun diyalogla çözülmesini istiyoruz' dediler. Şunu çok iyi biliyoruz, dünyadaki bütün barış süreçlerinde de böyle olmuştur. Bir yola çıkıyoruz, yeni bir sürece başlıyoruz. Bunu doğru temelde yürütürsek hep beraber kazanırız. Doğru temelde yürütmek istemeyen, çarpıtmak isteyen, başka yollara saptırmak isteyenler her zaman olacaktır. Bu konuda hepimizin uyanık, bilinçli, kararlı ve iradeli olması lazım. Sürece yön verecek, gelişmeleri ilerletecek olan, sizlerin, bizlerin, halkımızın tutumu olacaktır. Bizler yeni bir sürece, yeni bir yola adım atmaya çalışıyoruz. Ancak her şey bitmiş değildir.'' İmralı'dan gönderilen mektuplara ilişkin, ''Doğru adreslerine ulaştırdık. Kandil'de, Murat Karayılan'ın başkanlığındaki bir heyetle görüşme yaptık, Öcalan'ın mektuplarını kendilerine ilettik ve bu konuda görüşlerini, önerilerini hazırlayarak süreci ilerletme temelinde kendilerinin de katkılarını beklediğimizi ilettik'' ifadesini kullanan Kışanak, bu görüşmenin diyalog sürecinin bir parçası olduğunu iddia etti. BDP Genel Başkan Yardımcısı Gülten Kışanak, şunları kaydetti: ''Bu mücadeleyi güçlü, doğru yürütmek için herkes katkısını yapmaya hazırdır. Bizler BDP olarak sizden aldığımız yetkiyle müzakere sürecinin ilerletilmesi için, adımların doğru atılması için, doğru sonuçlar alınması için en güçlü katkıyı bugüne kadar verdik, bundan sonra da sürece katılacağız. Şunu açıkça ifade etmek istiyoruz ki, önümüzdeki günlerde KCK, resmi olarak kendi görüşünü iletecektir. Orada edindiğimiz izlenim ve yaklaşım açıkça şudur; kimse yanlış hesap yapmasın. Kimse Kürt hareketinin parçalı, bölünük yaklaşacağını zannetmesin. Kürt hareketi tarihinde hiç olmadığı kadar birlik ve beraberlik içerisindedir. İkincisi de şudur; biz açıkça şunu orada yaşadık ve gördük ki Öcalan; tartışmasız, amasız, fakatsız bu sürece yön verebilecek en temel aktördür. Başka hiçbir tartışma yoktur, tüm halkımız, Türkiye kamuoyu bunu açıkça bilmelidir. Demokratik siyaseti büyüteceğiz. Spekülasyonlara, ortalığı karıştırmak isteyen sözlere, laflara, haberlere kulaklarımızı kapatacağız. Hep beraber halkımızın ve halklarımızın birlikte, yan yana, eşitlik hukuku içerisinde olacak demokratik bir cumhuriyeti inşa etmek için mücadele edeceğiz.'' Kaynak: AA |
Ben AK Parti HÜKÜMETİNE ve Sayın Başbakanıma GÜVENİYORUM..
|
Referanduma gitsin o halde konu millet herşeyin en doğrusunu biliyorsa yapsınlar referandum çıkan sonuç başımız,gözümüz üstüne diyelim var mı bu cesaret bu konu için ?
|
Ciddi kaygılarım olmasına rağmen çözüm için girilen süreci destekliyorum...bir yolu denemeden baştan kestirip atmaktan yana değilim... PKK kendi içinde tek başlı değil...bunu son olarak Avrupadaki 3 pkk'lının öldürülmesiyle iyice anlamış olduk...anlaşma uzlaşma PKK dediğimiz örgütün hangi koluyla yapılıyor orda biraz endişeliyim.. Ayrıca bu sürecin sonunda Apo'nun serbest bıraklıması, kabullenilir bir durum değil..ki ben böyle bir şeyin olacağını sanmıyorum...başbakanımız grup toplatısında yaptığı konuşmasında "Müsterih olun. Biz şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak, milletimizin başını öne eğecek, mahcup edecek hiçbir girişimin içinde olmadık ve olmayız" cümlesini kullanması kendisine olan güveniminden ötürü içimi rahatlattı Yani ankette ciddi şüphelerim olsada tek seçenek hakkım olduğu için süreci destekliyorum |
DESTEKLİYORUM!
DURMAK YOK YOLA DEVAM! |
Alıntı:
Daha önce de, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda da, bu ve benzeri cümleler ile halka seslenmişti ama, bu konuda ne düşünüyorsunuz ? |
Ekrem Dumanlı güzel bir yazı kaleme almış..
Barış dili dediğiniz bu muydu! ‘İmralı zabıtları' diye piyasaya sürülen ve sızdırılması ile psikolojik harp planına dönüşen bilgilerin çok katmanlı analizlere ihtiyacı var. Bütün analizin, o katmanlardan sadece birine, ‘MİT tarafından yürütülen çözüm süreci'ne inhisar edilmesi hata olur. Sızdırılmasındaki sabotaj maksadını iyi görmek gerekiyor en başta. Sonra da sızdırılmış belgelerde yer alan bir kısım ayrıntıların mercek altına alınması gerekiyor. Gazetede neşredilen ‘İmralı zabıtları'na BDP'nin yaklaşımı çok önemli mesela. Sızdırma konusunda kıvrak cümleler kuruyorlar. Muhtevası konusundaki gevşek ve sırıtkan tavırları daha vahim. ‘Bizdeki notlara çok yakın' derken ağızları kulaklarına varıyor. Demek ki muhtevanın arkasında duruyorlar. Hal böyle olunca bize, “Bu muydu sizin barış dili dediğiniz çirkin söylem?” demek kalıyor. Bu söylemi masaya yatırmak gerekiyor ki gerçek bir barış dili örgülenebilsin; yoksa bu tavır eninde sonunda feci bir kazaya neden olur. Ancak nedendir bilemiyorum; bazıları Öcalan'ın gevelediği lafları ısrarla göz ardı ediyor. Halbuki o laflar yenilecek yutulacak cinsten değil. Çözüm süreci tabii ki önemli. Gerçekten çözüm sağlanacaksa Apo'nun bazı hezeyanlarına da katlanılabilir. Ancak meselenin dar bir alana mahpus bir şekle getirilip hatta eleştirilemez bir kutsama zırhına büründürülmesi yanlış sonuçlara taşır Türkiye'yi. Öcalan'ın örgüt üyelerine yönelik üst perdeden konuşması anlayışla karşılanabilir. Zaten o konuşmalar sızdıktan sonra BDP'lilerin ve PKK'lıların mutluluğu yüzlerine yansıyor. Liderin esaret ve çaresizlik içinde davayı sattığını düşünmekten uzaklaşmış gibi görünüyorlar. Belki de esaret havasını dağıtmak için sızdırıldı bu konuşmalar. Deniyor ki, “Öcalan'ın BDP'lilerle ne konuştuğu, nasıl hava attığı bizi ilgilendirmez; önemli olan, örgüte gönderdiği mektup.” Mantıklı. Ancak bu durum, görüşme yapılan kişinin mantığını, inancını, felsefesini görmezden gelmeyi gerektirmiyor. Uzun bir zamandan beri Öcalan'a önemli bir sivil toplum bilgesi gibi bir muamele yapılıyor. Sanırsınız barışçı bir adam var karşımızda. Sanırsınız akıl ve hikmet sahibi bir kişiden bahsediliyor. Yok böyle bir şey! Görüşecekler görüşsün, konuşacaklar konuşsun; ancak 4 saat boyunca BDP'li vekilleri taciz eden adamın coşkun (!) lafları psikiyatrik bir analize tabi tutulsun. Eğer bu adamın örgüte gönderdiği mektuplara yansıyan ‘uzlaşmacı' portresi ile örgütü temsilen kendisini dinlemeye gelen BDP’liler karşısında takındığı pervasız ‘çehresi' bir arada düşünülmezse, kanaatimce süreçten AK Parti de, MİT de, devlet de, ülke de zarar görür. Her şeyden önce adam küstah. Narsist. Bu zihniyetle bir ‘barış dili' inşa edilemez. “İktidarı AKP'ye altın tepsi içinde ben verdim!” diyen adama parti yönetimi (bir hikmete binaen) bir şey demese bile milyonlarca oy veren “Haydi oradan!” demez mi? Adam kendini dünyayı boynuzunda taşıyan varlık sanıyor. Ve bu psikolojiyle başkanlık sisteminin gelmesine, Tayyip Erdoğan'ın başkan seçilmesine müsaade ettiğini (!) iddia ediyor. Üstelik bu konularda asla taviz vermeyeceğini yüzlerce kez tekrar etmiş Başbakan Erdoğan'ı zan altında bırakacak ifadeler kullanıyor. Bir insanın egosu bu kadar mı şişik olur! Tehdit ediyor. ‘Özgürleşme planı' tutmadığında 50 bin adamla savaş başlatacağını söylüyor. Ve aydınlarımızın önemli bir kısmı, “Bakmayın öyle dediğine, çok barışçı bir adamdır kendileri...” şeklinde özetleyebileceğim iyimser yaklaşıma devam ediyor. Bazılarını yadırgamıyorum; çünkü öteden beri sol ayağı üzerine fazlaca aksayan bazı yazar çizer takımının PKK'ya sempati beslediğini; hatta bölünmeye taraftar olduğunu biliyorum. Soldaki şiddet ve terör özentisi hiçbir dönem azalmadı ki! Marazi bir hal... Esas anlamakta güçlük çektiğim nokta şu: Bu ülkenin bölünüp parçalanma ihtimali karşısında yüreği tir tir titreyen duyarlı kitlelerin bir Stalin özentisine bu kadar bel bağlaması... Tamam; onlarca yıldır çözülemeyen ve kangren haline gelen ‘Kürt sorunu'nu çözmek için bazı istiskal ve istihfafları sineye çekelim; ancak madalyonun sadece bir yüzünü göstererek tarihi bir yanılgıya sürüklenmeyelim. Apo'nun nutkuna şaşırmadım aslında. O hep buydu. Kendine tapınan bir megaloman. Kendisi ‘tescilli ajan' ama tertemiz insanları ajanlıkla suçluyor. Su katılmamış bir emperyalist kuklası; ama Allah'tan başka hiçbir güce zerre kadar boyun eğmemiş insanları kendisi gibi takdim edebiliyor. Ve bütün bunlar ortaya çıkarken ne yazık ki bazı müminler bu vahim söylemden hiç mi hiç rahatsız olmuyor. Yazık, hem de çok yazık! Hayatı boyunca ırkçılığa karşı mücadele etmiş Bediüzzaman gibi bir müceddid-i azama karşı tersten bir ırkçılık yaparak onun ruhunu muazzep edecek bir söylev karşısında nasıl sükut edilebilir? Allah korusun. Adam bir çeşit ırkçılık yaparak kendi kafasına göre fitne atıyor... Ya da Fethullah Gülen gibi hayatı boyunca bu ülkeye ve insanlığa hizmet için çırpınan ve şu fani dünyadan hiçbir şey beklemeyen bir düşünce adamına bir ırkçı soytarının söylediklerini duymazdan gelenlerin dünyada da ahirette de mahcup olmasından korkarım... Sözün özü şu: Kürt sorununun çözümü için kan kusup kızılcık şerbeti içmeye ve çözüm yollarını zorlamaya, evet. Ancak kiminle karşı karşıya olduğumuzu unutmadan! Çözüm Öcalan’sız da olur mu? Meseleye hep şu şekilde bakıyoruz son günlerde: Devlet Öcalan'sız bu sorunu çözemez. Doğru mu? Tartışılır. Karşımızda kibri Himalaya dağlarını aşan ama çapı kendi eksenciği ile sınırlı bir adam var. Yine de zorlanabilir bu kapı. Zira bu kişi etrafında bir mit oluşturulmuş. Bakalım örgüt mensuplarınca oluşturulan ‘mit' ile devlet kurumu olan MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) baş edebilecek mi? Meseleyi doğru okuyabilmek için bir de Öcalan açısından bakmak gerekiyor aslında. Onu bekleyen alternatifler ne? Eğer muhatap alınmazsa 14 yıldır yaşadığı hapishanede son nefesini verecek. Sadece bu mu? Hayır tabii ki. Öcalan, kendini bekleyen büyük tehlikeyi biliyor. Şayet devlet ‘bebek katili' söylemine devam eder ve onu muhatap almazsa gelişen süreç Öcalan'ın tasfiyesine yol açacak. Örgüt içinde dengeler değişiyor. Zaten hem ‘ak saçlılar'dan oluşan PKK Merkez Komitesi içinde bir güç kavgası var; hem de genç kadrolar her biri arkeolojik görüntü haline gelmeye namzet ve pek çoğu hasta olan bu kadrolara karşı içten içe isyan duygusuyla bezenmiş durumda. Yani? Devlet mi Öcalan ile görüşmeye muhtaç; yoksa Öcalan mı devletten medet umar durumda; bunu iyi teşhis etmek gerekiyor. Öcalan ile görüşerek bir çözüm bulma çabası tek seçenek değil. Ama şimdilerde bu deneniyor. Denenmeli de. Ancak bunu tek çare gibi görmek ve Öcalan'a mahkûmuz havası uyarmak korkunç bir hata olur. PKK tipi örgütlerin çözülüş ve çökertiliş seyri dünyadaki tecrübelerle sabittir. Devlet Öcalan'a sırtını döndüğü an, süreç bir şekilde kendine yeni mecralar bulur; ancak Öcalan çifte tasfiye (devlet-örgüt) sonrasında gireceği depresyondan bir daha düzlüğe çıkamaz. Bu gerçeği görmeden yapılan görüşmeler 1-0 mağlubiyetle başlayan maçlar gibidir. Psikolojik üstünlük sonuca tesir eder çünkü... |
inşallah sayın başbakanım bu sorunu cocecektır turkıyemız huzura kavuşacaktır ulkemıze huzur refah gelecektır
|
Başbakanıma güveniyorum..
Elbet bir bildiği vardır... |
Alıntı:
Esas meselede bu ya zaten.Yapmayız denileni yaparıza çevirmek ülke siyasetimizin en büyük yarası. |
Ben desteklediğimi söyledim ama bir korkum var.
Sadece İmralı süreci için değil. Aynı zaman da AB için de. Eğer seçimlerden sonra bunlar gündemden düşer, İmralı ve AB süreci yavaşlarsa bir daha heyecanlanıp heves etmeyeceğim. Ama İmralı ve AB süreci seçimlerden sonra da gelişerek sürerse o zaman zorunlu askerlik de Yeni Anayasa yapılırken ortadan kalkar. Terör bitince savaşmaya gerek kalmayacak. AB sürecinde de ilerlersek, zaten tüm AB üyeleri zorunlu askerliği kaldırdı. Yunanistan da bu sene kaldırıyor. Otomatikman biz de artık bunu kaldırma yoluna gideceğiz. Yeni Anayasa'da uç ideolojiler de olmasın zorunlu askerlik de. İnşallah gittikçe daha da demokratikleşiriz ve insan haklarını koruyan bir devlet oluruz. Devlet için insan değil insan için devlet! |
kesinlikle hayir türk milleti ikna edilmeli diyorlar ama kandiriliyor . Türk Milliyetciligini ayaklar altina aliyormus,bdp ile anayasayi yazmak istiyormus ve anayasa da türk kelimesini cikartiyorlar bunun sonu cok kötü olacak buradaki akpli arkadaslar süriyede ypg yapilanmayi takip ediyorlar mi ?
Iyi arastirin pkk silah birmiyor geri cekilebilir ama daha da güclenmek icin imrali tutanaklarda öcalan diyor 50 bin kisi ile halk savasina gireceklermis . KESINLIKLE KARSIRIM AKP OY VERDIM O ELLERIM KIRILSAYDI !!! |
Alıntı:
Türkiye icin asla vize kaldirmazlar cünkü türkler akin eder diye korkiyorlar cünkü bu sosyal sistemin icinde 300binden fazla Türk var . En cok korktuklari ama Islam dinimiz 75Milyonluk Müslüman abye girerse franza ve almanya 10-20 sene sonra iflas eder Türkiye abye hüküm eder diye onun icin sadece Türkiyeyi oyaliyorlar russya ,cin eksenine kaymasin diye . Türkiyede pkk sorunu olmasaydi Türkiye bügün cokdan süper güc olurdu ama abd ,ab buna izin vermiyor türkiyeyi dost olarak istiyorlar ama cok güclü türkiye istemiyorlar onun icin bi yandan pkk yi destekliyorlar . |
Ben hizmet için bu kadar risk alan bir hükümet görmedim. Tüm sorunları çözmek için AK Parti kolları sıvamış durumda. Erdoğan, beyaz kefenimizi giyip bu yola çıktık, demişti. Herhalde sadece darbe tehlikesine atıfta bulunmadı. Diğer tüm sorunlara atıfta bulundu. Eğer başaramazsa elbette ayaklar altına alınacak. Hepimiz alacağız. Ama başarırsa tarihe geçecek. Atatürk gibi. Eğer başaramasa idi vatan haini ilan edilip, sıradan bir çeteci, terörist olarak görülecekti fakat başardı ve ATA oldu, tarihe geçti. Şimdi Erdoğan da tarihe geçti ve bu süreçler içinde sonu ne olacak hepimiz göreceğiz. Sonu iyi olursa ülkenin sonu da iyi olur ama başarısız olursa ülke de başarısız olur. Bu yüzden tamamen destekliyorum, başka da alternatif yoktur.
Heyecanlanma demişsin, AB konusunda ben çok ümitliyim, AB'ye gireceğiz. Kimse giremeyeceğiz diyor ama gireceğiz. Çok sürprizli bir dönemdeyiz. Başbakan'ın net tavır koyuyor, bu yüzden de süreç hızlanıyor. Ama her halükârda Türkiye büyüyor, AB'ye girersek orada büyürüz, almazlarsa vizyonumuzu belirler ve o doğrultuda büyürüz ama her türlü, maşallah Büyük Türkiye ideali gerçekleşiyor. Ama bence eğer AB'ye girmezsek Putinvari, Rusya gibi büyük bir ülke olacağız. Benim isteğim, AB'ye girerek hem büyük hem de demokratik, modern bir ülke olmak. Ayrıca AB'li olarak, Kemalist-laik (dine-kültüre-halka soğuk) değil, kendi tarihi ile barışık bir laik devlet olacağız. Bu hükûmet en azından onurlu. Ya al ya da almayacaksan söyle, ona göre, diyor, tavrını ortaya koyuyor. |
Alıntı:
PKK, 2012 yılını final yılı olarak ilan etmişti ve o yıl Türk Ordusu'ndan hak ettiği cevabı aldı. 2012 yılında 100 küsur şehidimize karşılık 1.000 civarında teröristi öldürdük ve çok sayıda PKK'lıyı da diri biçimde etkisiz hâle getirdik ve böylelikle PKK terörüne karşı büyük başarı kazandık. AK Parti'ye oy verdiniz ve oy vermiş olduğunuz AK Parti, Türk Ordusu'nu tarihinin en güçlü durumuna getirdi Allah'a şükürler olsun. AK Parti'nin güçlendirdiği ordumuzun PKK'yı perişan etmesinden dolayı vicdanen AK Parti'ye minnettar olmalısınız. PKK, 50.000 kişiyi terörist yapsa ve 50.000 terörist, vatanımıza ve milletimize saldırırsa, Türk Milleti'nin ve Türk Ordusu'nun o teröristlerin hepsini etkisiz hâle getirebilecek gücü vardır hamdolsun. Faşistlerin yalanlarına ve kara propagandalarına kanmayınız. Kürt sorununun çözümü ve PKK terör örgütünün ortadan kaldırılması için başlatılmış olan çözüm sürecini destekleyiniz. Çünkü Kürt sorununu çözmeden PKK'yı tamamen etksiz hâle getirsek bile 10 yıl sonra 20 yıl sonra Kürt sorunundan kaynaklanan yeni bir etnik terörle karşılaşma ihtimalimiz yüksektir. Faşistler, Kürt sorununu reddedip meselenin sadece PKK meselesi olduğunu söyleyerek halkımızı kandırmaya çalışmaktadırlar. PKK bitince bu mesele bitecek ve etnik terörden kesin olarak kurtulmuş olacağız diyen faşistlere aldanmayınız. Kürt sorununu büyük oranda çözüme ulaştırmadan PKK'yı bitirsek bile Kürt sorununun kaynağını oluşturan milyonlarca BDP'li Kürtçü Kürt yok olmayacaklardır. |
Burdan anlıyoruz ki bu ülkede kürt sorunu olmadığına inanan pkk sorunu olduğuna inanan milyonlarca insan FAŞİST oluyor ondan sonra çıkar insanlara iftira atıyorsunuz diye maval okursunuz iftiranın ağababası değilde nedir bu ? Size göre sizin gibi düşünmeyen herkes ya faşist ya ateist ama sor herkes demokrat herkes mütedeyyin.Farklı fikirlere(fikir diyorum bakın ülkeyi bölmek,parçalamak,talan etmek fikir falan değil) sevmesinizde saygı duymayı öğrenmeden lütfen akıl vermesin kimse kimseye.
|
Kürt sorunu diye birşey yoktur bence bunu böyle pomplayanlar ülkede PKK varlığını bitmesini istemeyenlerdir. Kürt kardeşlerinde net bir tavır koyarak pkk ve teröre karşı mesafesini belli etmelidir. çözüm o zaman bölgenin huzur ve güvene kavuşması olacaktır...
|
Alıntı:
Alıntı:
Kürt sorunu gerçekliğini reddedenlere sorulması gereken bazı temel sorular şunlardır: Farzedelim ki 5.000 civarında PKK'lıyı etkisiz hâle getirdik; oy verenleri 2-3 milyon civarında olan, oy kullanamayacak yaştakileriyle birlikte 3-5 milyon civarında olan Kürt milliyetçilerini ne yapacağız? PKK etkisiz hâle getirildi diye Kürtçüler etnik hak taleplerinden vaz mı geçecekler? Etnik hak talepleri şiddet ve baskıyla sindirilmiş olan milyonlarca Kürtçü, haklarını talep etmek için yeniden şiddete ve teröre başvurmayacaklar mı? Kürt sorununu çözmeden PKK'yı bitirirsek 10 sene kadar sonra 20 sene kadar sonra tekrar ve belki de günümüzde yaşamakta olduğumuzdan daha şiddetli bir etnik terörle karşılaşmayacak mıyız? |
Kürtler, devlete kolay kolay güvenmeyecektir çünkü çok hakları yendi. Devlet güven ortamını zamanla sağlarsa silahlı bir kuvvet olan PKK'ya gerek kalmayacak ve PKK silahları bırakarak barış sürecine girecektir. PKK ileride silah bırakarak çekilebilir eğer hükûmet demokratik açılım ile Kürtlere verdiği haklarını sağlamlaştırır ya da daha da genişletirse.
Demokrasi yerleştikçe sadece Kürtler değil herkes kendi hakkına, insan hakları gereğince kavuşacaktır. İrlanda'da IRA süreci yaşanmıştı. Ama İngiliz halkı ve siyasetçisi çok olgundu ve ayrıca İngiltere demokrasinin beşiğidir. O yüzden kendi terör sorununu çözerken asla terörü siyasete alet etmediler ve tüm partiler ortaklaşa kendi sorunlarını çözdüler. Bizde öyle mi? CHP ve MHP sürece destek vermediği gibi savaş devam etsin, analar ağlamaya devam etsin istiyor çünkü maksatları terörün bitmesi değil hükûmetin düşmesi. Hükûmet düşsün de nasıl düşerse düşsün, ister darbe ile, ister terör sorunu arttırılarak. İngiltere IRA sorununu çözdü. Tüm partiler tek kuvvet oldu, IRA silah bıraktı, IRA elindeki vatandaşları bıraktı, İngiltere de hapishanedekileri bıraktı ve barış sağlandı. Biz buna hazır değiliz çünkü siyasetçilerimiz olgun değil. Hep fevri davranışlar içindeler. Eğer İngiltere'deki gibi olacaksa, Abdullah Öcalan ve tüm PKK'lılar serbest bırakılacak, PKK silah bırakacak, ellerindeki esirleri bırakacak ve mücadelelerini sadece parlamentoda yapacaklar. |
Vay arkadaş ne kadar çok ingiliz hayranı,batı hayranı,katil,terörist hayranı varmış ülkemizde de bizim haberimiz yokmuş.
Alıntı:
|
İngiliz hayranı değilim. Vatandaşına gözü gibi bakan, insana değer veren devletlerin hayranıyım. AB'ye girmemiz şart değil, o değerlere erişmemiz yeterli. Zaten AB Bakanı Egemen Bağış da bunu söylüyor. Bu konu bu kadar önemli olmasa Başbakan Erdoğan AB Bakanlığı diye bir bakanlık açmazdı. Zaten bu değerlerle de dinimiz ve tarihimizle yüzleşip Kemalist zulümden kurtuluyoruz.
Siz söylediklerime bir yapıcı bir eleştiri getirmemişsiniz, ayrıca bir alternatif de sunmamışsınız, o yüzden cümlelerinize verilebilecek bir cevap yok. Asıl siz ciddiye almaya değmezsiniz. Yazık. APO'nun serbest bırakılması şart değil ama eğer İngiltere ve IRA terör örgütünün barış süreci örnek alınırsa bu doğrultuda ilerlenir. Ama bu kolay değil. Fevri davranışlardan uzaklaşıp CHP ve MHP'nin çözüm sürecine destek vermesi gerekir. |
Söylediklerinizin yapıcı bir tarafı yok ki yapıcı cevap verelim.Siz bu ülkeyi ingiltere ispanya sanıyor saçma sapan örnekler veriyorsunuz.PKK ile Etanın İRA nın ne kadar benzerliği var ki onlar gibi düşünmeye birşeyler yapmaya çalışıyorsunuz.PKK aleni şekilde dış destekli bir örgüt ve oluşum amacı bu ülkeyi bölmek ve birilerinin Arz-ı Mevud hayaline alt yapı hazırlamaktan öte birşey değil açıkça bu ülkede binlerce insanımızın kanına girmiş akla gelebilecek hertürlü suç çeşidine sahip bir örgüt siz gidip bu şerefsizleri bu çapulcuları sözde Kürt sorunu ile kürtlerin avukatı yaptınız saçma senaryonuzla oyun oynuyorsunuz.Sonra yok barış için taviz verilir el ayak öpülür mantığınızda hergeçen gün bu ülkedeki vatandaşların sinir uçları ile oynuyorsunuz.Yok oslo yok imralı yok habur hergeçen gün dahada batıyorsunuz.
Benim çözüm önerime gelince bu çok uzun ve ayrıntılı bir soru ama öncelik olarak cevap vermek lazımsa hayallerden önce gerçekleri görmek lazım tek bir madde söyleyeyim en kısa zamanda İdam cezasının geri gelmesi ve vatana ihanet edenlerin ihanete destek olanların kan dökenlerin can alanların günahsızın günahına girenlerin hepsinin idam edilmesi sonra eğer sorun var ise ortada gider halka sorarız günahsızlara,kandırılmışlara sorarız isteğiniz derdiniz nedir diye(bütün herkese tabi sadece tek bir etnik unsura değil) İmralıda yatan ite kandilde yatan şerefsizlere değil.........!!!!!! |
Sizin zihniyetinizdeki MHP'liler de idam taraftarıydı ama kendi dönemlerinde idam etmediler. Şimdi çıkıp da idam idam diye bağırmanın alemi yok. Biz Avrupa Birliği yolculuğunda olduğumuz için idamı kaldırdık. Biraz daha gerçekçi, olabilecek çözümler üretin, olmayacak şeylerle laf kalabalığından başka bir şey yapmıyorsunuz.
|
'PKK-BDP' ile 'IRA-Sinn Fein'
Cengiz Çandar / Radikal Gazetesi IRA-Sinn Fein denklemi, elbette ki, PKK-BDP denklemine birebir uygulanamaz. Arada önemli farklar mevcut. Ancak bu çarpıcı benzerlikleri de ortadan kaldırmıyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile birlikte ‘Kürt Sorunu’nun Çözümü’ yoluna koyulduğum 1991’den ve özellikle benim de hazır bulunduğum, Abdullah Öcalan’ın Lübnan’ın Bar Elias kasabasında PKK namına ‘ilk ateşkes’i ilan ettiği ve dolayısıyla ‘askeri çözüm dışında’ çözüm ihtimalinin birdenbire yeşerdiği 1993’ten beri ‘Kürt Sorunu’nun ‘şiddeti dışlayarak çözümü’ne, yani ‘siyasi çözümü’ne kafa yoruyorum. Bu doğrultuda birçok faaliyette yer aldım. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle ‘Çözüm Süreci’ni de çok önemsiyorum ve ‘Türkiye’nin selameti’, ‘Türklerin esenliği, Kürtlerin özgürlüğü’ bakımından bir ‘kazan-kazan’ sonucuna evrilmesi için ne gerekiyorsa yapılmasından yanayım. ‘Süreç’in bugüne dek elde ettiği en önemli ve değerli sonucun, Kandil yakınlarında çekilmiş ve medyada yer almış olan PKK-BDP heyetlerinin görüşme fotoğrafı olduğu kanısındayım. Bu ‘fotoğraf’, bundan bir-iki ay önce hayal bile edilemezdi. Bundan sonrasında ‘Süreç’in başarısı’ için başlı başına bir ‘sigorta’ gibi görülmeli. Hükümetin önemli bir ismi, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, katıldığı bir televizyon programında söz konusu fotoğrafa ilişkin, yani şu sık sık hatırlatılan ‘Türk duyarlılığı’ konusunda son derece çarpıcı bir tespitte bulundu. Şöyle dedi: “Şehit cenazelerinin görüntüleri, ağlayan annelerin görüntüleri var. Peki, bu görüntülere tahammül etmek daha mı kolaydı?” Çok doğru. Çünkü tahammül edilemeyen ‘şehit cenazelerinin görüntülerine, ağlayan annelerin görüntülerine’ son vermek için ‘o fotoğrafa’ tahammül etmek gerekiyor. Çünkü PKK-BDP görüşmesini gösteren o fotoğraf, ‘barışa giden yol’un açılmasının tartışıldığı bir toplantının fotoğrafı. Çünkü masada oturanlar, Tayyip Erdoğan’ın ‘risk’ ve ‘sorumluluk’ alarak başlattığı ve bugüne kadar ‘kararlılık’ ortaya koyduğu, ‘çözüm arayışı’nda, ‘Süreç’in üzerine inşa edildiği Abdullah Öcalan’ın ‘barış yolunun açılması’ için PKK’ya yaptığı çağrıyı görüşmek üzere, fotoğraftaki o masada oturmaktalar. PKK, silahı temsil ediyor. BDP’liler ise silahın bırakılması sürecine dair Abdullah Öcalan’ın önerilerinin taşıyıcıları. Söz konusu fotoğraf, benim aklıma AK Parti, CHP ve BDP’li parlamenterlerin katılımıyla ‘Kuzey İrlanda Çözümü’ konusunda Londra, Belfast ve Dublin’de, DPI (Demokratik Gelişim Enstitüsü) çalışması çerçevesindeki temasları getirdi. En öğretici temaslardan biri Belfast’ta eski IRA liderlerinden olan, daha sonra Sinn Fein’in müzakere heyetinde yer alan Gerry Kelly ile Belfast’ta yapıldı. Şu anda Kuzey İrlanda Parlamentosu’nda milletvekili sıfatı taşıyan ve aynı zamanda Sinn Fein MYK’sında yer alan Gerry Kelly, ‘IRA-Sinn Fein karşılıklı bağımlılığı ve ilişki mekaniği’ni anlatırken “IRA sürece dahil edilmese hiçbir şekilde süreç olamazdı” demişti. Ve, tam bu konuda ‘Kuzey İrlanda Çözümü’nü getiren ‘Süreç’e ilişkin olarak şöyle devam etmişti: İnsanların öldürülmediği bir ortam olmadan, müzakere yapılabilmesi çok zordur. IRA, kendisini İrlanda tarihinin garantörü olarak gördü ve İrlanda tarihi için savaştı. Sinn Fein ayrı olmak zorundaydı. Ama IRA’yı da beraberinde getirmek zorundaydı. Çünkü John Major (dönemin Britanya Başbakanı) müzakereye (IRA ile) oturamıyordu ve ateşkesten sonra müzakere yapma sözünden caydı, bunun üzerine IRA da sözünden döndü. Karşılıklı etki (IRA ve Sinn Fein arasında) olması mantıklıdır. IRA bağımsız olmalıydı ama aynı zamanda Sinn Fein önderliğine de güveniyordu. Onlar (Sinn Fein önderliği) bir üniversiteden gelen akademisyenler değildiler. Mücadelenin içinden gelen insanlardı. Bu, önemlidir.” IRA-Sinn Fein denklemi, elbette ki, PKK-BDP denklemine birebir uygulanamaz. Arada önemli farklar mevcut. Ancak bu çarpıcı benzerlikleri de ortadan kaldırmıyor. Dahası, içinde bulunduğumuz aşamada, -bir kenara not edin- şu söylenebilir: Mevcut Türkiye ölçeğinde ‘Türkiye Sinn Fein’i’ tek başına BDP değilse bile, Abdullah Öcalan’dır. Ya da ‘Abdullah Öcalan+BDP’. Bu ‘denklem’den yola çıkarak, Kandil civarındaki ‘PKK-BDP görüşmesi’ni okuyun ve ‘barış yolunda’ ne kadar önemli bir ‘istasyon’ olduğunu kavramaya çalışın. ‘Kuzey İrlanda Çözümü’nde nasıl IRA’nın katılımı olmadan bir ‘Süreç’ten söz edilemeyecek idiyse, Türkiye’nin ‘Kürt Sorunu Çözümü’nde PKK ‘Süreç’e dahil edilmeden ‘Süreç’ ilerleyemez. Zira ‘çözüm’ son tahlilde ‘silahlı mücadelenin son bulması’ ve ‘silahlı mücadeleyi gereksiz kılan bir demokratik ortam’ın sağlanmasıyla PKK’nın -kendisi ve yandaşları nezdinde- varoluş şartlarının ortadan kalkması demektir. Dolayısıyla, ‘silahların gömülmesi’ demek, bir anlamda ‘PKK’nın ortadan kalkması’ demek. PKK ortadan kalkabilir ama PKK’lılar ortadan kaldırılmayacağına ya da ortadan kaldırılmamaları gerektiğine göre, ‘Barış Süreci’ ya da ‘Çözüm Süreci’ de son kertede, PKK’lıların, PKK ortadan kalktığı gün BDP saflarında siyaset yapmaları, Türkiye siyaset ve yasal ortamının buna uygun olması demek. ‘Kazan-Kazan’ şeklinde ifade edilebilecek bir nihai hedef zaten bu demek. ‘Taraflar’ın hiçbirinin kaybetmeyeceği, sonunda hep birlikte herkesin kazanabileceği bir ‘Süreç’. Yani, Kürtler, ‘Süreç’i ‘Devlet’in ‘böl-yönet’ yöntemiyle ‘PKK’nın tasfiyesi’ gibi görmemeli. Daha önce hep böyle oldu çünkü ve sonuç da vermedi. Bu kez böyle olmamalı. Bu nedenle, İmralı’da Abdullah Öcalan ile başlatılmış temaslar, ‘müzakere’ye evrilmeli ve bu da olabildiğince ‘şeffaf’ olmalı. Yine, Gerry Kelly’ye dönelim: “1993’te gizli görüşmeler yapıldı. Britanya hükümeti, Sinn Fein’e İngilizlerin Kuzey İrlanda’yı terk edeceklerini söyledi. Ama biz bunun doğru olmadığını biliyorduk. Ders şudur: Müzakerelerin tek garantörü kamudur, halktır. Müzakeler özel, mahrem alandan çıkarılmalı ve kamuoyunun önüne getirilmelidir ki halk tarafından güvence altına alınsınlar. Kamuoyu olmadan mümkün değildir. En büyük müzakere, karşıtlarınızla değil, her zaman kendi halkınızla sizin aranızda olandır. Eğer çok ileri giderseniz desteği kaybedersiniz. İleri doğru hareket etmelisiniz ama halkı da beraberinizde getirmelisiniz.” Belki Tayyip Erdoğan’ı bu ‘ders’ ve ‘ipucu’ üzerinden anlamak gerekir. Kendisine son yarım yüzyılın ‘en güçlü siyasi lideri’ olma gücü veren ‘Türk muhafazakâr kitlesi’ni ‘çözüm yolu’na taşımadan ‘Kürt Sorunu’ çözülemez. Yani, askeri yol terk edilerek siyasi yoldan çözülemez. Bunu da o, Tayyip Erdoğan sağlayabilir. Yeter ki ‘Süreç’in devamında kararlı olsun. Şimdilik, öyle gözüküyor. Tabii ki bu ‘Süreç’, uzun bir yol ve daha gidilecek çok mesafe var. Yolun üzerindeki mayınları temizleye temizleye ve olması muhtemel ‘yol kesme girişimleri’ni aşarak ilerlemek söz konusu. ‘Aşamalar’ ile yol alınacağı besbelli. Ve, Nevruz yani 21 Mart tarihi, bu ‘uzun yol’un ilk aşaması olarak önümüzde. 21 Mart’a kadar önümüzdeki hafta, İmralı-BDP ve BDP-Kandil ve Avrupa (yani PKK) temasının sıklaşması beklenebilir. Bu yüzden, Abdullah Öcalan’ın görüşleri ve yaklaşım tarzı ile Murat Karayılan’ın son açıklamasını birlikte okumak gerekiyor. Çıkardığımız sonuç, ‘Süreç’in, şimdilik, gitmesi gerektiği gibi ve iyi gittiği yolunda... |
Alıntı:
Bugün APO İmralı'dan çıksa Diyarbakır'da onu 1 milyon insan karşılar.Seçime girse 6 milyon insan ona oy verir. Sen böyle bir tavır görebiliyor musun? 12 milyon kürt seçmenin 6 milyonu Apo'ya 6 Milyonu Erdoğa'a oy verir. Bu mesele Kürtleri aşan bir mesele Küresel oyuncuların oyunlarını sahnelediği bir alan. Dikkatli olmak gerek en ufak hata ülkeyi bölünme psikolojisine sokar. Türklerle olmuyor ayrılalım sözleri gelecek 10 yılda sıkça dillendirilir |
|
Bakalım Abdullah Öcalan'a iki taraftan da gelecek olan cevaplar nasıl olacak. Bu cevaplar gelince kaldığımız yerden değerlendirmeye devam ederiz.
|
Banane arkadaş aptallık yapan mhp lilerden Akp bugün bu kanunları bu otoriteyi sağlayabilecek güçte mi değil mi ben buna bakarım.
Bir ikincisi Allahını seversen bana ister faşist deyin ister cani hiç umrumda olmaz Allah'ın huzurunda vereceğim hesap umrumda lakin laf kalabalığı yapıyorsunuz diyen sizler Cengiz Çandar denen amerikan mandası hayranı adamı örnek alacak kadar düştü iseniz vay akp gençliğine.Ermeni Soykırımını kabul etmeden Dersim soykırımını kabul etmek mantıksız diyen adam gelipte bana akıl veremez bozuk saat bile günde 2 kere doğruyu gösterir ama Cengiz Çandar gibi her devrin adamı kadrolu amerikan uşağı gelip akıl falan veremez......!!!!! |
İdam getirmek saçma. AB yolunda idamı kaldırdık. Ayrıca Apo'yu asmak değil onu kullanmak siyasi olarak daha akıllıca. Çok da bunu tartışmaya gerek yok, zaten hükümet akıllıca bunu kullanıyor.
BBP de MHP de Türkeş çizgisinden gelme. Ne fark var? Aynı. Ben AKP genci falan değilim. Ayrıca Cengiz Çandar'ın şahsına ne söylerseniz söyleyin umrumda bile değil. Ben oradaki fikirlere olan bakışınızı kaale alırım ki zaten ona dair de hiç bir cevabınız yok. |
Saadet partisi ne kadar Akp ile aynı çizgide ise Bbp de o kadar Mhp ile aynı çizgidedir ama bu beni ilgilendirmez ben Muhsin Yazıcıoğlunun şahsına bir hürmet ve saygı besliyorum aksi halde Akp forumda değil Bbp forumlarında olurdum. İdamın gelmesini ise tartışmasız desteklerim sadece vatana ihanet ve terör olaylarında değil tüm ağır ve aşşağılıkça işlenen suçlarda hemde. Dervişin fikri neyse zikri de odur anladım ki sizde zikri fikri olanlardansınız.Birde benim iyi veya kötü fikirlerim mevcut sizin gibi ne olduğu aşikar olan sözde yazar özde ajan olan adamların yazılarını,fikirlerini copy+paste yapmıyorum yoksa bu işin en kolay olanı.Yani koyun değiliz ki çobanların her lafını doğru kabul edelim birileri gibi.... |
Bu kadar uzatmaya lüzum yok...
Adamı ben de pek sevmem ama ben tarafgirlik yapıp da yazarları okumamazlık etmem, her görüşü değerlendiririm... Öyle acayip şeyler söylemiyor... Yazının ilk cümlesi şu: (yani birebir aynı demiyor, farklar var ama benzerlikler de var) çok uzatmaya gerek yok... IRA-Sinn Fein denklemi, elbette ki, PKK-BDP denklemine birebir uygulanamaz. Arada önemli farklar mevcut. Ancak bu çarpıcı benzerlikleri de ortadan kaldırmıyor. |
Ülkelerle barış yapılır, eline silah alan çapulcularla değil, aksi halde mafyalarla da barış yapılması gerekir.
Barış demek, ileride çatışma ortamının tekrar olacağı anlamına gelir zaten. Bu yüzden, terörün kökleri kurutulmadan huzur gelmez, haliyle çatışmaya ve iti köpeği öldürmeye devam edilmeli. Zaten pkk bağımsız bir örgüt değil, dışa/dış ülkelere bağlı bir örgüt, bunu bazıları çok çabuk unutmuş. pkk hadi diyelim silah bıraktı, töbe etti, sanki dhkpc devam ettirmeyecek bu terör sürecini, veya başkaları devam ettirmeyecek. pkk içinde bile iç çekişme varken, milyar dolarlarla oynanırken, ne pkk silah bırakır ne de dış güçler buna müsade eder, ne de silah kaçakcıları. israil yıkılmadıkça terör sorunu çözülemez. Terörü kurutmak gerekiyorsa önce israile savaş açmak gerekir. Zaten terör devam edecek, başbakanın sürekli tekrar ettiği bir ifade var bunu da herkes çok çabuk unutmuş, ''pkk silah bırakmadıkça bu iş böyle devam eder. Asker silah bırakmaz, sınırları korumak için mecburen görev başında ve dağlarda sınır hattında olacaktır.'' Buna benzer ifadeyi her zaman kullanmıştır. Haliyle it puşt bdp takımı köpek aponun salı verilmesi, içerideki pkklıların salı verilmesi, özerklik verilmesi gibi isteklerde bulunacak bulunuyorda. Şimdi ellerinde polis ve askerleribırakacaklar, devamıdna ''haydi devlette pkklıları bıraksın'' diyecekler. Devlet tabi ki bırakmayacak, bunlarda ''biz sözümüü tuttuk devlet tutmadı madem öyle işte böyle'' diyip pkk saldırılarına devam edecek. pkk daha evvel yok dil hakkı, yok şarkı dinleyemiyoruz, tv yayınımız yok, gazete yayınımız yok, anadilde savunma hakkımız yok, kürtçe eğitim yok diye kalkı kandırıyordu, şimdi bunların hepsi gerçekleştiği halde neden pkk devam ediyor peki ? Dış güçlere, israile vs. bağlı olduğu için. Bunların göbek bağını kesmedikçe, o göbeğide delmedikçe pkk veya pkk gibi örgütler her zaman olacak, alışın buna. Gereksiz bir süreç. |
Alıntı:
Azda olsa gerçeği görebilen Akplileri görmek güzel birşey. |
All times are GMT +3. The time now is 21:51. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025