![]() |
Cübbeli'den Fethullah Gülen'e Destek!
http://www.habervaktim.com/d/news/622532.jpg Cübbeli'den Fethullah Gülen'e Destek! Cübbeli Ahmet Hoca, Fethullah Gülen’in füruat açıklamasının yanlış anlaşıldığını ve Gülen’e haksızlık edildiğini söyledi. Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün, Fethullah Gülen’e füruat açıklaması ile ilgili destek oldu. Gülen'in başörtüsüyle ilgili yaptığı 'füruat' açıklamasını yorumladığı TV kaydı sosyal medyada bolca paylaşılıyor. 'Hocaefendi'ye bu konuda haksızlık ediliyor' diyen Ünlü, 'eğitim gibi zorunluluk durumunda başını açmanın günahı vebali insanları baş açmaya zorlayanlaradır' dedi. Cübbeli Ahmet Hoca Fethullah Gülen’in füruat yorumu için şu açıklamayı yaptı: Hocaefendi’nin füruat yorumunun bir anlamı var. O da şudur. Kasıt şudur itikada taalluk etmiyor. Yani başı açık gezen Müslümandır. Namaz kılmayan da Müslümandır, içki içen de Müslümandır, yeter ki günahını günah bilsin helalini helal haramını haram bilsin. İtikad beyindedir. Hiçbir uzuv da zuhur etmesine gerek yok. Gerek var da kafir olmak için bir gereği yok yani… Dolayısıyla bir insan başını açarsa derse ki ben günah işliyorum ama böyle bir zaruretim var yani günah olduğunu bilirse bu Müslümandır. Şimdi hocaefendi’nin Füruattan kastı şudur; Hocaefendi’nin bu lafı yanlış anlaşıldı da onun ilmi bir izahı var. İtikad meselelerine usül diyoruz. Fıkıh meselelerine füru diyoruz Yani dinde bu var. Füruat da ne demek oluyor. İmana taalluk etmiyor. Ama Hocaefendi burada örtünmek farz değil ya da örtünmeye inanmak farz değil demedi ki… Örtünmek fiili füruattandır diyor… Bu yanlış anlaşıldı. habervaktim |
Hiç şaşırmadım... aziz de desteklerse tam ekip olurlar...
|
Cübbeli Ahmet Hoca, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin başörtüsüyle ilgili olarak söylemiş olduğu füruattır sözü hakkında yorumunu belirtmiş.
|
Mehmet şevki eygi içinde ehli sünnet demişti cübbeli. Nazım kıbrısi içinde aynı şeyi söylemişti. cübbelinin sözlerini dikkate almanıza şaşırdım doğrusu. Oğlu prada giyen bir veli olurmu arkadaş, anlamadığımız bir yön varsa aydınlatınız.
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Sorun yok :)
|
Karşısındaki insana çok kolay bi şekilde kafir diye bilen adamın alimliğiden süphe ederim ben... tekfir kimsenin haddine değildir...
|
Alıntı:
|
Alıntı:
oglu söyle yapti kizi böyle yapti diye bir insan veli olamazmi.??? |
Alıntı:
|
Cübbeli Hocaefendi kendine yakisani yapmis ve hüsnü zanda bulunmus.
Keske ayni hüsnü zanni hocaefndiyi sevdiklerini iddia eden bazi sahislar , cübbeliye iftira edildigindede gösterebilselerdi. |
Alıntı:
|
Bunu ve benzeri şeyleri söyleyen adamın hangi alimliğinden bahsediyorsunuz merak ediyorum???
|
Alıntı:
Oğlu kafir olan bir veli olabilir, oğlu kafir karısı yada tüm akrabaları kafir ola bir veli yada peygamberde olabiir, fakat oğlu prada giyen bir veli olamaz, jetskilerde deniz sefası yapan bir veli olamaz. Körler sağırlar birbirini ağırlar misali, gülende cübbelide terazide birbirlerine ağır gelmezler. Veli kavramımı değişti? Yaradanın evliya veli kavramımı değişti? Yılların geçmesi zamanın modernleşmesi islam kavramınımı değiştirdi? Yeni, araştırmam bu konuda olacak. |
Alıntı:
|
Düne kada Gülen'e bir küfretmediği kalan cübbeli ahmetteki hapse girdikten sonra olan bu değişim şaşırtıcı!
Bildiğim kadarıyla cübbeli nin davası Yargıtay aşamasında... Cübbeli de yargıtaydaki cemaatçi hakimlere şirin gözükmeye çalışıyor olmalı.. |
Alıntı:
Jetskide deniz sefası sürmenin hangi şer'i kurala aykırı olduğunu iddia ediyorsunuz? Jetskide deniz sefası sürmek şeriata aykırı değildir ve jetskide deniz sefası sürmüş olan birisi elbette veli olabilir. |
Alıntı:
|
Alıntı:
ben bir çok vdeosunu izledim ama alim kelimesine layık olduğunu düşünmüyorum... islamda olmayan seyleri süsleyip sunulması alimlikse adnan oktarda alim... |
Alıntı:
|
Cemaatçiler Cübbeliyi pek sevmezler, destekten sonra yine sevmeyecekler.
|
Cübbeli Ahmet Hoca'nın, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Başörtüsüyle İlgili Olarak Söylemiş Olduğu Füruattır Sözü Hakkındaki Yorumu
|
Tesettür meselesini İslâm dinindeki usûl, fürû kavramları çizgisinde nasıl değerlendirebiliriz?
İslâm dininde, inanç ve amel adına mükelleflere teklif edilen hususlar 'usûl' ve 'fürû' diye iki ayrı bölümde mütalâa edilir. Bunlardan hayatî ehemmiyet arz eden esaslar, usûl kategorisine giren hususlardır. Fürûa gelince o, hep bu usûl üzerine bina edilir. Bu açıdan denilebilir ki, usûlün olmadığı yerde, sistemli fürûdan bahsetmek mümkün değildir. Buna göre 'lâ ilâhe illallah; Muhammedün Rasûlullah' başta olmak üzere, sair iman esasları akidede usûldür. İman esasları, muhakkikîn yaklaşımı ile dört asla irca edilebilir ki, bunlar; Allah'a, âhirete, peygamberlere iman; bir de ubudiyet veya adalettir. Namaz, oruç, hac, zekât veya diğer ibadetler, bu asıllar üzerine bina edilen ve asla göre fürûât sayılan amellerdir. Ancak fürûât demek, Türkçemizde anlaşıldığı şekliyle 'olmasa da olur' gibi bir mefhumu akla getirmemelidir. Bunların fürûât olması, asıl ile olan münasebet ve mukayeseleri neticesi ve tamamen yukarıdaki taksim ve tasnif itibarıyladır. Yoksa ibadetsiz imanın tam olmayacağı izahtan varestedir. Tesettür emrini, bu esaslar çerçevesi içinde incelediğimizde, önce onun hicretin yedi veya sekizinci yılı; yani peygamberliğin yirminci senesinde farz olduğunu görürüz. Bu demektir ki, İslâm'ın ilk yirmi yılında kadınlar, cahiliye dönemindeki giysilerini devam ettiriyorlardı.. Burada, hikmet-i teşri açısından dikkati çeken en önemli husus, teşride meselelere ehemmiyet sırasına göre yer verilmesi ve öncelik tanınması ya da geriye bırakılmasıdır. Bu itibarla da, gönüllere 'lâ ilâhe illallah' hakikatinin yerleştirilmesi en önemli mesele olduğu için, öncelik ona tanınmıştır. 13 yıllık Mekke dönemindeki nâzil olan hemen bütün âyetler ve Allah Rasûlü'nün metluv, gayri metluv bütün tebliğatı hep bu mevzu etrafında örgülenmiş gibidir. Öyleyse bizim de, tebliğ ve irşadda daha çok bu önemli noktaya dikkatleri çekmemiz gerekmektedir. Allah'ın büyük gördüğü şeyleri büyük görmek, küçük gördüğü şeyleri de küçük kabul etmek kalbin takvasındandır. Aslında bu, din-i mübin-i İslâm'ın da temel bir kuralıdır. Allah'ın vaz'ettiği şeyleri kendi ölçüleri içinde kabullenme ve hayata taşıma, Allah'a olan imanın, O'nunla olan irtibatın önemli bir göstergesidir. Tesettür meselesi, farziyetinin gereği tartışılmaz olmasının yanında iman ve imanî hakikatlerin önüne geçirilmemelidir. Hele 'tesettür -örtünme keyfiyeti mahfuz- ille de şu şekilde olacak!' denilmemelidir. Zira tesettür başka, çâr ve çarşaf başka şeylerdir. Çarşafın tesettür yollarından biri olduğu muhakkak. O, Osmanlı döneminde bazı yörelerde kullanılmaya başlanmış bir giysi çeşididir. Onun mazisi birkaç asır gibi yakın bir tarihe dayanır. Hatta çarşafın bazı yörelerde kullanıldığı o dönemlerde bile Bağdat ve Şam gibi merkezî şehirlerde kullanılmadığı bilinen gerçeklerdendir. Hakikat böyle iken, bir tesettür türü üzerinde imanî meseleler ölçüsünde durmak ve ona her şeyin aslı nazarıyla bakmak, dinî emirlerdeki ilahî tertibi alt-üst etme demektir. Bu, dinde aslî bir mesele olmadığı halde, daha sonraki dönemlerde ibadetmiş gibi ortaya çıkartılan bir husus olması itibarıyla dinin ruhundaki itidale de münafidir. Ayrıca objektif bir değerlendirme kabul edilmese de, tesettürün belli kostümlerle yorumlanması konusunda şahsî kanaatimi de beyan etmek istiyorum: Müslümanın yemesi, içmesi, oturup kalkması, evi, sokağı, çarşısı, pazarı; onun san'at telâkkisini, ruh zerafetini, gönül inceliğini aksettirici bir mahiyette olmalıdır. Bu açıdan da, bazı kılık ve kıyafetlere avamca bir gözle bakıldığında dahi onda estetik zevkin olduğunu söylemek çok zordur. O halde tesettür emrini hayatına tatbik etmekle mükellef olan bizler, kendi iradelerimizle herhangi bir giyim tarzını seçebiliriz. Manto, pardesü, çarşaf, çâr veya kırmızı, mavi, sarı, yeşil... vs. Bunda bir standartizeye gitme, dinin ruhundaki esnekliği ve dolayısıyla da evrenselliği öldürme demektir. Kaldı ki, tenevvüde de ayrı bir güzellik var... Aynı zamanda hayatı böyle standartize etmek ve bazı kalıplar içine sokmak, halka zorluk çıkarmak demektir. Bu ise kolaylık dini olan İslâmiyet'in ruhuna zıttır. Öte yandan, yanlış bir anlayışın tesirinde kalan bazı kesimler -mâalesef- bazı kılık ve kıyafetler karşısında, kelimelerle ifade edilemeyecek ölçülerde tahrik olmaktadırlar. Dini bilmeyen kimseleri tahrik etmeme, dinde çok önemli bir esastır. Aksi halde, gücü ve kuvveti elinde bulunduran bazı kimseler, bırakın fürûâtı, usûlü dahi yaşama ve yaşatma imkânını vermeyebilirler. Yakınçağ itibarıyla tarihimiz bunun nice örnekleriyle doludur. Netice itibarıyla; usûle ait meselelerin anlatılması ve hayatın her ünitesine girilip, imanla gönüllerin itmi'nâna kavuşturulmasına şiddetle ihtiyaç duyulduğu günümüzde, yukarıda arzettiğimiz ölçüler içinde, usûl sayılmayan meselelerde takılıp kalmak, bırakın inanmayanları, inanan insanların bile cephe almasına vesile olabilir. Onun için günümüz şartlarını idrak edip realitelere sırtımızı dönmeden, İslâmî hakikatleri anlama, yaşama ve anlatma zorunda olduğumuzu bir kere daha hatırlama mecburiyetindeyiz. http://fgulen.com/tr/fethullah-gulen...ru-ve-tesettur |
Alıntı:
Cübbeliye alim diyorsunuz fakat bu alim ne demektir kimlere alim deniz birde onu yazsanız? Cübbelinin geçmişten bu güne yayınlanan videolarını gözardı ederekmi alim diyorsunuz yoksa sakalına ve cübbesinemi? |
Alıntı:
yapmayın Allah aşkına bidatçi olmadığına nasıl karar veriyorsunuz??? mezhebe tabi olduğunu söylemesi hatasız olacağı anlamınamı geliyor?... şu konuda bi anlaşalım ehli sünnetten ne anlıyorsunuz ki ?... adam sahabe idrarı içmiş peygamberimizde seni cehennem ateşi yakmaycak demiş diyor bu ehli sünnete aykırı olmuyor mu... vallahi beni çok şaşırttınız... |
Alıntı:
|
Alıntı:
Tesettürün amacı hem kadınların mahrem yerlerinin örtülmesi ile şeriat kanunlarına uymak hemde örtünürken davetkarlıktan uzak şekilde giyinmektir ve modernize edilmiş islamın ürünüdür şu an anlatılan tesettür. Zaman gelişir insan değişir din değişmez, fakat bazı akımlar sebebi ile islam dininin modern halindeki şeriat kurallarına göre şimdiki tesettür, evet bu yazıdaki gibi. Fakat örnek alınacak anlatım ve kaynak bu hadistir bana göre. Ahir zamanda ümmetimin kadınları vücutlarını gösterecek elbiseler giyecekler, saçlarını da deve hörgücüne benzetecek şekilde topuz yapacaklardır. Onlar lanetliktir. [İbni Hibban] Ayrıca İslam dini esnek bir din değildir, katı kurallara dayalı fakat dinin sahibi olan Rahmeti,Affı,Merhameti bolca olan Ellah c.c. hazretleri tarafından bize ikram edilmiş, affetmeye dayalı iyliği emretmek kötülükten men etmek üzere indirilmiş bir dindir. Kötülüğü emredip iyiliği esnetirsen o zaman çarşı karışır. |
Fethullah Gülen'e "Başörtüsü füruat" sözü üzerinden yüklenmek, Dervişin "Namaza yaklaşmayın" ayetini anlaması gibi bişey.
|
Alıntı:
Cübbeli Ahmet Hoca'nın sakalına ve cübbesine bakarak değil, dinlediğim kadarıyla onun sahip olduğu dinî bilgilerin çokluğuna bakarak âlim olmaya yetecek kadar dinî bilgisi olduğu kanaatindeyim. Alıntı:
O hadisler sahihtir demedim; sahih olup olmadıklarını bilmiyorum dedim. Bazı şeyleri aklımızın almıyor olması onların gerçek olduklarını engellemez, değiştirmez. İki misal vereyim: Misal 1: Ayın İkiye Yarılması "Hicretten beş yıl kadar önce idi. Kureyş'in Ebu Cehil gibi, Velid bin Muğire, Âs bin Vâil gibi, Nadr bin Hâris gibi ileri gelenlerinden bazıları Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz'e: "Eğer sen gerçekten peygamber isen ayı ikiye ayır." dediler. "Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?" diye sordu. "Evet iman ederiz." dediler. Bunun üzerine ayın bedir halinde iyice göründüğü, yeni yeni yükseldiği bir gece Allah-u Teâlâ'ya sığınarak aya şehâdet parmağı ile işaret etti. Ay derhal ikiye ayrıldı, yarısı Safâ tepesi üzerinde, diğer yarısı da Safâ'nın mukabilinde olan Kaykaân tepesi üzerinde göründü, sonra tekrar eski vaziyetini aldı. Resulullah Aleyhisselâm orada bulunanlara bu manzarayı işaret ederek: "Şâhid olunuz!.. Şâhid olunuz!.." diye seslendi." Hadis-i Şerif [Müslim] Misal 2: Hurma Kütüğünün Ağlaması "Peygamber Efendimiz (asm) Mescid-i Şerifte hutbe verirken dayandığı hurma ağacından olan kuru bir direk vardı. Daha sonrasında minber yapılınca Efendimiz (asm) hutbe verdiği zaman onun üzerine çıkıp hutbeye başladı. Tam bu esnada artık üzerinde hutbe okunmayan kuru direk, deve gibi inleyerek ağladı. Ağlama sesini bütün cemaat işitti. Bunun üzerine Efendimiz (asm) minberden inerek direğin yanına geldi, elini üstüne koydu, onunla konuştu teselli verdi. Direğin ağlama sesi bunun üzerine kesildi." Hadis-i Şerif [Buhari] Birileri çıkıp diyebilirler ki, "Hiç aklın kesiyor mu ki, bir kişi, parmağını aya doğru uzatsın ve ayı ortadan ikiye bölsün ve ayın yarısı bir tepenin üzerinde, diğer yarısı da başka bir tepenin üzerinde görünsün?" Başka birileri de çıkıp diyebilirler ki, "Hiç aklın kesiyor mu ki, cansız bir hurma kütüğü, canlı bir varlık gibi ağlasın?" Onlara şunu derim: Aklım almasa da inanıyorum. Aklım almasa da sağlam kaynaktan gelmiş olan doğru bilgiye inanırım. Ben, Âlemlerin Rabbi olan Allah'a ve O'nun, elçileri vasıtasıyla insanlara bildirdiklerine iman ettim; akla değil! |
Alıntı:
Örnek alınacak Kişi Peygamberimiz s.a.v Tabi sizler için tam tersi ise o başka. |
Alıntı:
Alıntı:
Bunlar ta o zaman konuşuldu. Şimdi ısıtılıp tekrar gündeme getirildi. Ne de olsa balık hafızalıyız, hatırlatayım dedim. |
Öyle ise Gülenin yaptığı işleri azcık hadisler ve islam fıkhı ile karşılaştırınız.
|
Alıntı:
Alıntı:
|
Muhammed s.a.v hazretlerini ve Ellah c.c. hazretlerini anlatmasalardı, kimse ne cübbeliye ne gülene itimat etmezdi.
Gülenide cübbeliyide anlattıkları gündemde tuttu her vakit. Garip olan şimdilerde anlatanlar alim olup güvenilir kabul ediliyor fakat işin asıl sahiplerinin buyruklarına kulak asılmıyor Gece gündüz ayet tefsir edilip hadisler yorumlanıyor fakat kimse bu adamlara ''Senin anlattıklarınla hiç alakan yok, sen şu işi yapıyorsun islam dinine uymuyor'' demiyor Dini her anlatan veli olmadığı gibi anlatmayanlarda deli değil. |
Alıntı:
Ertuğrul kardeşim, nasıl ki Peygamber Efendimizin mübarek parmağıyla işaret ederek ayı ikiye böldüğüne inanıyorsak, nasıl ki peygamberimizden ayrı kalan cansız hurma kütüğünün canlı gibi ağladığına inanıyorsak, peygamberimizin mübarek vücudunun bazı özelliklerinin normal insanlardan farklı olabileceği hususunu da göz ardı etmemeliyiz. |
Alıntı:
eski yazılarının böyle bir zamanda yayınlanması iyi niyetli bişeymi sizce??? bakın diğer söylediğiniz şeyler peygamberlere verilen özel özelliklerden ama haram olan bişeyi helal yapmaz hiçbir peygamber... kan haramdır heleki idrar yanı yoruma gerek yok... |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
All times are GMT +3. The time now is 12:39. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025