![]() |
Bravo Hocam! Bravo!
Bravo Hocam! Bravo! Hocam, sizin bu partide tek bir rolünüz vardı: O da Erdoğan'a vekalet etmekti. Sonra da başkanlık sistemi için mücadele etmekti. Ama yapmadınız... Bunun yerine AK Parti'nin icraatları üstünden bir seçim kampanyası yürütmeyi tercih ettiniz. "Onlar konuşur AK Parti yapar" diye işin içinden çıkacağınızı zannettiniz. Evet "onlar" konuştular; hem de yekvücut halde; sadece ve sadece Erdoğan hakkında! Ve malum pek de iyi konuşmadılar. "Diktatör" dediler, "hırsız" dediler, "seni başkan yaptırmıycaz! Yaptırmıycaz! Yaptırmıycaz!" dediler. Hasılı kelam, neticede hakikaten onlar sadece konuşmuş oldu, AK Parti de (yüzde 41) "yapmış"... Nitekim "Erdoğan" dediğimizde, tek başına yüzde 52 oy almış bir siyasetçiden bahsediyoruz! AK Parti'nin şu zamana kadar aldığı oyların tamamı yalnızca bu adamın hatırınadır. Bunu Abdullah ve Hayrunnisa Gül çifti anlamadı. Bâri siz anlasaydınız. Anlamadınız. Onun yerine bu adamla cedelleşme yoluna gittiniz. Partiyi aciz gösterdiniz. Anketler dibe vurdu. Sustunuz... Lakin artık işten geçmişti. Seçim sonunda, işte o dipteki anket puanından birkaç puan yukarısını alabildiniz ancak. Ve emin olun: Şayet Erdoğan medyanlara inmeseydi, o fazlayıdı alamaz, kendinizi çok daha diplerde bulurdunuz. Millet bu işin başında hâlâ Erdoğan'ın olduğunu biraz hissetti de muhalefetin gazına gelmedi çok fazla. Ve evet, "ikinci yarı başladı" ama pek iyi başlamadı. İlk dakikada golü yediniz. O kadar çok hata yaptınız ki... hangi birini sayayım? Bilemiyorum: Koskoca İstanbul'da; HDP'nin MHP'den çok oy aldığı İstanbul'da, bir tane bile güçlü Kürt temsiline sahip aday göstermediniz. Bölgedeki Kürtlerin gönlünü okşayacak tek bir söylem geliştiremediniz. Üstüne üstlük Erdoğan'a CHP'den bile fazla muhalefet eden, Erdoğan'ı, yeniçeriler tarafından boğdurulup katledilen III. Selim'le özdeşleştiren Economist gibi mel'un ve bir o kadar Siyonist bir dergiye röportaj verdiniz. Erdoğan'ın o darbedar Aydın Doğan'la savaştığı bir zamanda, bu muhteremin arkasında duran sermaye babalarının ayağına bile gittiniz. Size böyle kötü tavsiyede bulunanlar kimlerdir? Vallahi bilmiyorum. Ama onların sonuna kadar sizin üstünüzden Erdoğan-ötesi iktidar araçlarını temellük etme hayalleri kurduklarından adım gibi eminim. Onlar aldandılar. Sizi de aldattılar. Ben bu etrafınızı saran muhterisler gibi kötü niyetli olsaydım bile, size şunu tavsiye ederdim: "Muhterem başbakanım, sizi Erdoğan'ın yerine geçirmemiz lazım. Fakat bu adamın millette olan karşılığı ve karizması çok büyük. Mücadele edersek zararlı çıkarız. Bu yüzden yapmamız gereken onun gölgesi olmaktır. Onun karizmasına referansla karizma kazanmaktır. Böyle yaparsak hem sizin başkan yardımcılığınızı hem de onun başkanlığı bittikten sonra sizin başkanlığınızı garanti etmiş oluruz." Etrafınızdakilerin kafası bu kadar bile çalışmadı. Size en kötü yolu işaret ettiler. Siz de hiç "tefakkuh" etmeden o yoldan gittiniz. Geldiği günden beri MGK'sından Ergenekonu'na, paralelinden kolonyalist ülkelerine, PKK'sından TÜSİAD'ına kadar her kirli odağın hedef tahtasına oturttuğu bir adama merhametsizce sırtınızı döndünüz. Erdoğan'ın Gül'le 7 sene boyunca yaşadığından daha fazla krizi 3 ayda bu ülkeye tecrübe ettirmeyi başardınız. Yazık ettiniz. Hem de çok yazık ettiniz... Bir hoca olarak size sonsuz bir hürmetim var. Ama ben bundan sonra sizin riyasetinizdeki bir AK Parti'ye katiyen oy vermeyi düşünmüyorum. Benim oyum Erdoğan'a. *** Bu yazıyı seçimin ertesi günü yazmıştım. Sonra köşeme koymaktan vazgeçtim. Şu her zamanki "kol kırılır yen içinde kalır", "aman fitne çıkmasın" işgüzarlığımız işte... Bir de, belki hoca, seçimden sonra boyunun ölçüsünü almış olur da, seçimden önceki hatalarından tövbe eder diye az da olsa bir ümit taşıdım içimde. Fakat gördüm ve anladım ki hocanın iflah olacağı yok. Erdoğan bugün, seçim öncesinden çok daha fazla hedef tahtasında... Hocamda ses yok! Beştepe'deki iftar masasını bile türlü yalan ve iftiralarla dillerine dolayıp Erdoğan'a bel altı ne kadar vuruş varsa hepsini yapmaya kendini adamış bir pislik arsız arsız geziyor ortalıkta.. Hocamda ses yok! Hocamdan seçim sonrasında duyduğum tek bir ses var: O da, Erdoğan'a edilmedik hakaret bırakmayan, bizzat Bilal'i kurban olarak isteyen Bahçeli'yi büyük bir coşkuyla alkışlarken çıkardığı el çırpma sesi... Süheyb Öğüt - 27 Haziran 2015, Cumartesi - Aktüel http://webcache.googleusercontent.co...&ct=clnk&gl=tr |
Not: Davutoğlu'nu eleştiren bu yazı aktüelin sitesinde yayımlandıktan kısa bir süre sonra alelacele yayından kaldırılmış ve sansüre uğramıştır.
Anlaşılan bu ülkede sadece ''diktatörü'' eleştirmek serbest, Davutoğlu'nu bile eleştirmek yasak!.. Cumhurbaşkanımıza hakaretler eden ve Cumhurbaşkanımız meclise geldiğinde ayağa kalmayan ve alkışlamayan Bahçeli'yi aynı gün alkışlayan ve şimdi de CHP koalisyonu peşinde koşan Ahmet Davutoğlu ne yapmaya çalışıyor? CHP ile koalisyon AK Parti'yi bitirir ve şahsen ben böyle bir koalisyon olursa bir daha Ak Parti'ye oy vermem!.. Taban, CHP ile koalisyona şiddetle karşıyken Davutoğlu'ndaki bu koalisyon hevesi nereden geliyor? Tek çözüm erken seçim.. Bir Konya'lı olarak hemşehrim olan ve kendisinin Başbakan olmasını çok istediğim Ahmet Davutoğlu beni hayal kırıklığına uğrattı.. Umarım bu saatten sonra kendisine çeki düzen verir ve Cumhurbşkanımızı tasfiye planlarına destek vermekten vazgeçer.. |
AK Parti'nin Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'dur ve bana göre seçim kampanyasını başarılı bir biçimde götürmüştür. Kimse Ahmet Davutoğlu'ndan emanetçi olmasını da beklemesin. Başbakanımız Ahmet Davutoğlu kişilikli ve karakterli bir kişidir. Genel başkanımızdan son derece memnunuz. AK Parti'nin kongresi muhtemelen eylül ayında yapılacak. Cesareti olan ve söyleyecek sözü olan varsa gelsin AK Parti kongresinde Ahmet Davutoğlu'na karşı aday olsun ve boyunun ölçüsünü alsın.
|
;ı: Kongre'de oy kullananlar, Genel Başkan tarafından atanan il ve ilçe başkanları..
Kemal Kılıçdaroğlu bile 10 Ağustostaki CB seçimi hezimetinin hemen ardındaki kongrede kendisine rakip olan Muharrem İnce'ye fark attı.. Ama o seçim CHP oy veren bütün CHP'liler arasında yapılsaydı Muharrem İnce açık ara kazanırdı o kongreyi.. Şimdiki sistemde Ahmet Davutoğlu'nun karşısına kendsini başbakanlığa atayan Tayyip Erdoğan bile çıksa kazanamayabilir.. Ama seçim bütün Ak Partilililer arasında yapılsa Tayyip Erdoğan, karşısında kim olursa olsun seçimi açık ara kazanır. Ahmet Hoca'yı seviyoruz , sayıyoruz ama ikinci bir Turgut Özal-Mesut Yılmaz vakası yaşanmasını istemiyoruz.. Kişilikli olmak demek kendi siyasi ikbali ve hırsı için lidere baş kaldırmak ve partiyi bitirmek değildir!.. Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle, Anap'ın başına geçen ve Turgut Özal'la kısa sürede ters düşen Mesut Yılmaz Anap'ı batırmıştı... Ahmet Hoca'dan istediğimiz kendsine bir an önce çeki düzen vermesidir ve Ak Parti'nin Anap gibi erimesini engellemesidir. |
Ak Parti - Chp kolisyonu bu ülkede artık şu ötekileştirme hipotezi ve birbirine taban tabana zıt kutupların son bulması için hayırlıdır. Mhp ile koalisyon yürütemezsin, Bahçeli çok dik kafalı bir adam, sorunlu bir adam ve yaklaşımları 6 milyon oy almış HDP'yi hiçe sayıyor. Bu kafayla bu ülkeyi bölersin. 6 milyon oyun sadece 1.5-2 milyonu İstanbul, İzmir Ankara'dan, Mersin Adana gibi büyük illeri de katarsak, aslında GüneyDoğudan aldıkları oy değil barajı geçirten. Mhp'nin bu bakış açısı TEMELLİ bir çözüme ulaşmayı engeller. Sadece süreç uzar da uzar.
Chp bu yüzden daha manıtklı en azından Çözüm sürecine demokratikleşmeye karşı değiller. Sorun CHP'nin tek yapılı değil çok yapılı olması ancak zaten için Kemal Kılıçdaroğlu 132 kişiyi değil 100 kişiyi bile tam olarak kontrol etse yeter. 258+132 ise = 390 Bu da Referandum bile olmadan Anayasa Değişikliği demektir. Bu ülkede bir Anayasa yapılacaksa bunun içinde zaten toplumun aslında en çekirdek ve en belirgin tabanları olan partiler arasında yapılması daha makuldur. Örneğin Ak Parti - Hdp ile bir Anayasa yapamaz, eğri oturup doğru konuşmakta fayda var. Mhp ile de bir Anayasa yapamazsın bu da Kürtler açısından yok sayılan bir Anayasa ve 80 den beri yaşadıklarının tekrar devlet tarafından yok sayılması demektir, kabul edilir gibi değil. CHP ile koalisyon, Ak Parti ve Chp tabanları arasındaki şu nefret ve kindarlık uçurumunu belki kaldırır. Aynı ülkede yaşıyoruz aynı ülkenin vatandaşıyız ama iki tarafta birbirini vatan haini ilan ediyor. Avrupa'da taban tabana zıt çok daha radikal partiler var onlar arasında bile ortak değerlerde uyuşma olabiliyor. Burda bütün mesele Cumhurbaşkanın'da bitiyor. Chp'nin koalisyon yapmam gibi bir tavrı yok bana kalırsa. Sayın Erdoğan nasıl bir Türkiye istiyor ona karar vermeli. Ben erken seçimle tablonun değişeceği kanaatinde değilim. 1-2 puanlık oynamalar hariç genel tablo değişmez. Belki hiç değişmez. İnsanlar inat ve çok keskin pozisyonlarda şuan siyasi olarak. Kararsız söylenildiği kadar çok değil. Ak Parti'nin oyu olağanüstü hal olmadıkça 40'ın altına düşmez. Ama şu bir gerçek ki üstüne de olağan dışı birşeyler olmadıkça zor çıkar artık. Chp Genelde 25 Yerelde 27 alır fix Mhp 14-17 gezer durur Hdp'de artık 10'un alrına inmez bir daha kolay kolay, 13 belki alamaz ama 11-12 lerde. Ak Parti sallantıdan her parti'den 1'er puan alsa (CHP hariç) 42-43 olur. ANDY-AR Başkanı Faruk Acar da 42.6 olabilir bu sallantıdan 1 puan gelebilir demiş (2.5 puan hata payı içinde) 276 yine riskli 268-271 gibi bir rakam olur max 13 vekil artar hesaplanması yapılıyor. Bu da çözüm olmayacak. %44.5 gibi bir oy olmadan 276'nin garantisi yok gibi gözüküyor. Buda %4 gibi bir oy ihtiyacı 2 milyon oy demek. Kısa sürede bu değişim zor. En azından koalisyonu deneyen taraf olmak ve Toplumda bozucu değil yapıcı bir profil oluşturmakta fayda var. Dediğim gibi Karar Erdoğan'ın. Nasıl bir ülke istiyor? Küçük olsun benim olsun mu? Büyük olsun güçlü olsun mu ? |
CHP ile koalisyon ihanettir.
Bugünkü CEHAPE'nin PKK'dan fazla farkı yoktur. Kılıçdaroğlu Ermeni dönmesi bir Kürt Alevi'sidir. Sülalesinde aleni PKK'lılar vardır. Amcasının oğlu PKK'nın almanya sorumlusudur. SSK müdürlüğü döneminde devlete pkk sempatizanlarını yerleştirmiştir. CHP ile kolaisyonu, başta İngiltere ve İsrail olmak üzere Batı, Aydın Doğan gibi medya baronları ve Koç gibi büyük para babaları istemektedir. Bizim istediğmiz erken seçimdir. Ama illa ki koalisyon olacaksa, MHP ile koalisyon olmalı ve bu koalisyon da uzun süreli olmalıdır. Ak Parti-MHP koliasyonu PKK'nın ve diğer bölücü-sol terör örgütlerinin kökünü kazımalı. |
Mhp ile uyum imkansız gibi. Duran terörün tekrar hareketlenmesini toplumda kabul edebilecek kimse yok bence. Terör tekrar başlarsa bunun sorumlusu o an İktidarda olan olacaktır. Pkk sanıldığından çok daha fazla güçlendi son yıllarda. Sayıca kalabalıklaştı ve Kuzey Irak ve Suriye'de hakimeyet alanına aldığı birçok yer var. Yeniden asker ölümleri genç şehitler verilmesinin hesabını veremez kimse, artık Milliyetçilik algısı ile de toplumu buna katlandıramazsın.
Chp genel başkanı beni ilgilendirmiyor. Chp daha uyumlu bir parti, örneğin Anayasa görüşmelerine Mhp gelip oturmadı bile Chp ile 40 maddede anlaşıldı en azından gelip oturdular müzakere oldu. Mhp çok sivri ve uyuşulması çok daha zor. Elbette Mhp tabanı bize daha yakın ama şunu kavramak lazım ki Chp de 11 milyon küsür oy aldı, bunlar vatan haini felan değil. Bu kadar büyük bir kitlenin Ak Partiye düşmanlık beslemesi ülke içinde kalıcı huzur anlamında bir sonuç getirmez. 3 yıl değil 5 yıl sonra yine sorun çıkar. Toplumsal barış istiyorsak Çözüm süreci ile değil, Ülke genelinde bir barış sağlanmalı. Dediğim gibi çok fazla geziyorum ülke içinde, bu 11 milyon insan nefret besliyor ve Bizim 18-19 milyon küsür Ak Parti seçmeni de onlara karşı nefret besliyor. Bu nereye kadar gidecek böyle. Bu tip siyasi kutuplar, ülkelerin özellikle Kalkınmalarına ciddi engel çıkarır. Bir yerde artık bir tarafın mantıklı düşünüp oturup bu kadar zıtlık olmamalı demesi gerekiyor. Kimse kucak kucağa olalım demiyor. Ancak bu nefret iklimi son bulmalı. Türkiye Cumhuriyetinde her yurttaşın ortak 1 paydası mutlaka vardır anlaşabileceği. En azından OLMALI. |
PKK'ya asıl şimdi müdahale edilmeli..
Yoksa yarın çok geç olacak.. Bugün asker kaybetmeme bahanesiyle PKK'ya dokunmazsak, yarın o askerlerden çok daha fazlasını PKK'ya karşı kaybedeceğiz.. Gerçekte şuan PKK ile Türkiye arasında ''Çözüm süreci'' diye bir şey yok.. Hükümetin iyi niyetle ve terörü bitirmek için başlattığı bu süreci, PKK Suriye'deki kantonları için güç ve zaman kazanmak için kullandı ve kullanıyor.. Yarın PKK Suriye'deki devletini kurduktan sonra Türkiye'ye eskisinden çok daha güçlü bir şekilde saldırabilecektir. Suriye'den sonraki amaçları da Türkiye'nin doğu ve güneydoğusunda da PKK devleti kurmaktır zaten. Bunu görmemek için saf olmak gerekir. 6-7 ekim olaylarında gördük, hükümetin kobani'de PKK'ya yardım etmesi için onlarca insanı öldürdüler. bunu üzerine hükümet geri adım attı (ve hayatının hatasını yaparak) kobani'de PKK'ya yardım etti , yardım etti de ne oldu, bu teröristlere yaranabildi mi Türkiye? Utanmadan hala Türkiye ışid'e yardım ediyor iftirasını atıyorlar. Öcalan 3 ay önce bu terör örgütüne tamamen silah bırakma çağrısı yapmadı mı? Daha neyi bekliyorlar? Silah bırakacak olan çoktan bırakırdı. Hükümetin bunca iyi niyetli adımını PKK ve HDP istismar etti. Hükümetin sağladığı özgürlük ortamını fırsat bilerek güneydoğuda kendi diktatörlüğünü kurdu PKK. Çözüm süreci devam edecekse yine etsin, ama PKK ve HDP ile değil bölge halkı ile yapılsın. Teröre ve teröriste ise artık en ufak taviz verilmesin. Bu seçimlerde de gördük ki, güneydoğu'da devlet otoritesi kaybolmuş. Bu arada Bahçeli'ye de güvenmiyorum ve oy kaybetmeyeceğini bilse chp ve hdp ile birlikte koalisyon kurabileceğini ama seçmen korkusundan bunu yapamadığını düşünüyorum. Ama kötünün iyisi olarak koalisyon olacaksa MHP ile koalisyon yapılmalıdır. Ak Parti'nin, CHP veya HDP ile koalisyon yapması durumunda şahsen ben bir daha Ak Parti'ye oy vermem. Bu konuda benim gibi düşünen ve AK Parti'nin CHP veya HDP ile koalisyon yapması durumunda sonraki seçimde MHP'ye oy verecek olan çok ama çok sayıda Ak Parti'li var. |
Alıntı:
Ahmet Davutoğlu emanetçi olmayacak kişilikte ve karakterde bir siyasetçidir. Bunu Erdoğan da bilir. Zaten eğer Erdoğan kendi yerine AK Parti Genel Başkanlığına emanetçi birini önermek isteseydi önereceği o kişi Ahmet Davutoğlu olmazdı! Ben şahsen AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan son derece memnunum. AK Parti kongre delegeleri çok isabetli bir tercihle iyi ki AK Parti'nin 2. Genel Başkanı olarak Ahmet Davutoğlu'nu seçmişler. Ahmet Davutoğlu'nu Mesut Yılmaz'la kıyaslamak çok büyük hata olur. Davutoğlu emanetçi de olmamıştır Erdoğan'a karşı da cephe de almamıştır ve üzerine almış olduğu AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevini başarıyla sürdürmektedir Allah'a şükürler olsun. Kimse Davutoğlu'ndan Erdoğan'ın yörüngesinde bir siyaset izlemesini beklemesin. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'dur ve AK Parti'nin politikalarını temelde Ahmet Davutoğlu'nun liderlik yaptığı AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu belirler. Davutoğlu, Erdoğan'la ters düşmüş değildir ama emanetçi de olmayacaktır. Kimse AK Parti'yi karıştırmaya çalışmasın. AK Partimiz; zihniyetiyle olsun, dünya görüşüyle olsun, ilkeleriyle olsun, iyi yetişmiş kadrolarıyla olsun, geneli itibariyle doğru ve düzgün politikalarıyla olsun sapasağlam ayaktadır ve başarılı olmaya da devam etmektedir Allah'a şükürler olsun. Ahmet Hoca'nın kendisine çeki düzen vermesine de hiç gerek yok; çünkü kendisi düzgün bir kişidir ve işlerini de düzgün bir biçimde yapmaktadır. Süheyb Öğüt'ün o makalesinde söylediklerinin çok büyük çoğunluğuna hiç katılmıyorum ve Davutoğlu'nu başarılı buluyorum. |
FİTNE ÇIKARMAYIN
Üç sene önce, "enseye şaplağı vurup vurup kaçan" ve kendilerine "yanlış yapıyorsunuz" denildiğinde en sık duyduğumuz sözdü Paralelden Fitne çıkarmayın ! Bu sözün "biz ıslah edicileriz" meyanında öyle ustaca altını doldururlardı ki kendimizden şüpheye düşerdik Aynı film şu günlerde tekrar vizyonda .. Kuşkusuz günümüzde "fitne çıkmasın" hassasiyetinde olanların çoğu gerçekten samimi ,dava insanı olan kimseler Ama arkadan kendilerini ustaca yönlendiren "fitne çıkarmayın'cı" networkünün farkında değiller. Son seçimde Ak parti oylarının gerilemesi üzerine yapılan "iç muhasabe" değerlendirmeleri kendilerini tatmin etmiyorsa ( Siz onu Erdoğan'ı suçlu göstermiyorsa olarak anlayın) belli çevreler tarafından ustaca "fitne çıkarmayın" a bağlanıyor. Yazısı sansürlenen bir yazar üzerinden alevlenen bir tartışma da bu yönde Düşündüklerini gönül süzgecinden geçiren ve açıkça yazan ve son seçimde oyların gerilemesini Sayın Davutoğlu'nun izlediği siyasete bağlayan bir yazar. Bildiğim kadarıyla resmi hiç bir görevi olmayan biri Bu yazıdan sonra bir anda "fitne çıkarmayıncılar" ın hedefi oluverdi . Kabak onun başına patladı yani.10 aydır yapılan yanlışların suçlusu oymuş gibi Ne ilginçtir ki, oyların gerilemesini Erdoğan'a bağlayan yazılar ve yazarlara kimse "fitne çıkarmayın" demedi. Kürtleri küstürdü diyen de oldu, meydana inmesi yanlış oldu diyen de 10 aydır danışmanları vasıtasıyla birileri Erdoğan'ın altını oymaya çalışlırırken kimse fitne çıkarmayın demiyordu. Sonradan CB danışmanı olan Cemil Ertem'le birlikte Yiğit Bulut'a ait olduğu iddia edilen özel Twitter yazışmaları itibar suikasti amacıyla "sözde yandaş" internet sitelerinde günlerce servis edilirken "fitne çıkarmayın" diyen kimse yoktu Ulusalcı seküler kesimin jöleli diye itibarsızlaştırmaya çalıştığı CB danışmanını, mermici diye itibarszlaştırmaya çalışanda bu fitne çıkarmayın'cılar değiller mi ? Birçok operasyona rağmen Cumhurbaşkanının hala yanında tuttuğu insanlara , tekrar tekrar taarruz fitne değilse nedir peki ?? Yiğit Bulut iyidir kötüdür orasını bilemem, ama "hami" sinin hiç mi hatırı yoktu? Sahi neydi zorlarına giden Onlar Gezi'de çiçek böcek, "Gezi'nin ilk üç günü" edebiyatı yaparken, Gezi'nin arkasındaki küresel tezgahı deşifre etmesi miydi ? Yoksa batık bankanın Ziraat'e kakalanmasını önleyip , milletin yaklaşık 3 katrilyonunu kurtarması mı ? Merkez Bankası / FAİZ tartışmalarında , haklı olarak Merkez bankasına "faizleri düşür" diyen Erdoğan'a ," Yiğit'in gazıyla hareket eden cahil taşra siyasetçisi " muamelesi yapılırken de bu fitne çıkarmayıncılar'ın sesi yoktu ... Malum medyada boy gösteren yedi yıl önce,"IMF'den koparsak batarız biteriz edebiyatı yapan" "düzenin ekonomi uzmanları" , Erdoğan'ın açıklamalarını eleştirirken bu fitne çıkarmayıncılar' onlarla aynı telden çalmıyor muydu ...? Erdoğan konuştu dolar fırladı yaygarası yapılırken hiç birinin gıkı çıkıyor muydu.? Hedefin Erdoğan olduğunu bile bile "yüce Divan" oylamasını vicdan oylamasına bağlamak, fitne değil miydi peki ? Peki neden hiç birisi Sayın Davutoğlu'na "Kongrede verdiğiniz başkanlık sözünün içini doldurun ,çift başlılık ortaya çıkmasın,fitne çıkar" demedi ? Ak parti "ağır" yöneticilerinin milletle dalga geçer gibi ,anlatmadıkları başkanlık sistemi için destek %40-50'lerde açıklaması neydi peki? Sözcü kafalılar tarafından saray-israf-kaçak linçi yapılırken ,her soruya yarım sayfa cevap ve malum medyaya 3 manşet vermekle maruf "ağır abinin"," az para değil " tarzında açıklamaları neydi peki ? Şahsen CB Sarayı'ndan bağımsız olarak , 7-8 senedir israfın ve makam saltanatının yoğun olduğunu düşünüyorum, peki onlar kaç kez yazabildi kaç söyleyebildi bu güne kadar. İsraf ,yolsuzluk duyarlılıkları muarızlar tarafından surda delik açılınca içeri girip kılıç sallamak mı? O günlerde Erdoğan yağcılığı daha mı popülerdi yoksa ? Diyanetin arabası "Erdoğan'ın inadına" indirgenirken, ne yaptılar peki, bıyık altından gülerek el mi ovuşturdular yoksa algıyı kırmaya yönelik çaba mı gösterdiler ? Fahri danışman 6-7 aydır ustaca ve usturupluca, Erdoğan'ı refüze etmeye yönelik yazılar yazarken niye "fitne çıkarma" demiyordu kimse ? Ödül töreninden hareketle Numan Kurtulmuş ve Nihat Zeybekçi'ye çullanmak fitne değil de ne peki?. Bu liste uzar gider... Ama biz fazla uzatmayalım FİTNE ÇIKARMAYALIM Son sözüm Sayın Başbakan'a; Bilginiz, birikiminiz, derinliğiniz , kıvrak zekanız, enerjiniz ve azminiz gerçekten müthiş....Liyakat sahibi biri olmanız tartışılmaz bir gerçek.... Siz de takdir edersiniz ki "hak bir davada" sadakat liyakatten önce gelir .10 aydır ortaya çıkan çift başlı tablo Ak Parti'ye oy veren çoğu kişiyi rahatsız etti.... Seçilmiş Cumhurbaşkanımız ile entegre olacağınızı düşünürken farklı bir tablo gördük... Anlatmadığınız içini doldurmadığınız başkanlığı, seçim sonrası değerlendirmenizde "Halk istemedi" demenize bir anlam veremedik ....I. YENİ dönemi kapanmadan II. YENİ söyleminize bir anlam veremedik... Zaman zaman biz de kızarız,eleştiririz ama Sayın Tayyip Erdoğan 1994'te İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanmasından ve siyaset sahnesinde yerini almasından bu yana bu milletin duasıdır. Tarih aynı zamanda, aynı ülkede,aynı iktidar döneminde iki lider çıkarmamıştır hiç..Hiç bir değişimin dönüşümün iki lideri yoktur..Bir karar vermeniz gerekiyor atık ,LİDER olmanın mücadelesini mi vereceksiniz yoksa "LİDER KADROSUNDA " olmanın mücadelesini mi ? Tayyip Erdoğan kendisine giydirlmeye çalışılan "Özal gömleğini" yırtıp atar buna şüpheniz olmasın...Sorun o değil..Siz, size giydirlmeye çalışılan Mesut Yılmaz gömleğini ,giyecek misiniz giymeyecek misiniz ? Ve bunca hengame içinde birileri "Sarayın adamları" "kuşatma" gibi argümanlar üreterek sağdan sağdan sizin etrafınızı kuşattılar..Bunların içerisinde ayrıcalıklarını kaybetmiş olanlar ,kendilerini ve ekiplerini yeniden tahkim etmek isteyenler, kerameti kendinden menkul olanlar , hırslarıyla hasetleriyle hareket edenler var. Peki siz bu "fitne çıkarmayın"cı kuşatmayı yarabilecek misiniz? http://mehmet1mehmet1.blogcu.com/fit...mayin/20119330 |
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nu Mesut Yılmaz'la bir tutmaya çalışmak ya da Mesut Yılmaz'a benzetmeye çalışmak çok büyük basiretsizliktir. Kimse Ahmet Davutoğlu'na ya Yıldırım Akbulut ol ya da Mesut Yılmaz ol oyunu oynamaya teşebbüs etmesin çünkü biz bu oyuna gelmeyiz Allah'ın izni ve inayetiyle.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu önemli ve değerli entellektüellerden biridir. Kendisi yapıcı eleştirilere de açık bir insandır; ama yok Mesut Yılmaz gibi oldun yok Erdoğan'ın dediklerini yapmıyorsun gibi saçmalamalara da prim vermeyecek kalibrede bir insandır. Duymayanlar için bir kez daha söylüyorum: Ahmet Davutoğlu'ndan emanetçi olmasını ya da Mesut Yılmaz gibi olmasını bekleyenler daha çok beklerler. Ahmet Davutoğlu gibi kişilikli, karakterli ve sorumluluğunu müdrik bir genel başkan ve başbakan emanetçi olmayı kabul etmez. AK Parti'nin politikalarını da partinin genel başkanı olarak Ahmet Davutoğlu ve partinin en yüksek karar mercii olan AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurulu belirler. Yapıcı eleştirilere evet, ama parti içinde fitne çıkartmaya yönelik saçmalamalara hayır! Partinin iyi yönetilmediğini, parti politikalarının hatalı ve başarısız olduğunu düşünenler 2-3 ay içinde yapılacak olan AK Parti kongresinde adaylarını çıkartsınlar da boylarının ölçüsünü alsınlar. |
Bi sus cihhannur ya..
Senin gibi kraldan çok kralcı tipler, partiye zarar veriyor zaten.. Dershanelerin kapanma olayında ve 17-25 Aralık sürecinde ''hocaefendi'' , ''hocaefendi'' deyip Fetullah Gülen ve çetesini savunuyordun , şimdi de davutoğlu'cu kesildin Başımıza.. Biz parti daha çok kan kaybetmesin , Davutoğlu aklını başına alsın diye uyarı yapıyoz sense kraldan çok kralcılık yapıyon.. Bu seçimde benim kadar çalışmış olamazsın.. Çevremdeki birçok insanın ak parti ye oy vermesi için gece gündüz dil döktüm. Merdiven çıkamayan babaaannemi o haliyle oy vermeye götürdüm. Sonuçta Cumhurbaşkanımız ve Davutoğlu arasındaki Söylem farklılığından , Bülent arınç gibilerin Yüzünden ve güneydoğu da PKK nın bölgeye hakim hale gelmesinden dolayı ak parti ciddi oranda oy kaybetti. Ama bazıları hala bu hezimetten ders almamış ANLAŞILAN. Siz ne derseniz deyin ak parti ye oy verenlerin çok büyük bir kısmı Recep Tayyip Erdoğan ın şahsına ve onun hatırına bu partiye oy veriyor. Cumhurbaşkanımız son ay meydanlara inmeseydi ak parti nin oyu da muhtemelen 30 larda kalacaktı. Bu hezimetten sonra bu gerçeği farkedip ona göre davranacağına hala Davutoğlu na gaz verip iki başlılığın büyümesini istiyormuş gibi davranıyon. |
Alıntı:
AK Parti Forum'da 13 Eylül 2011 tarihinde yani AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 27 Ağustos 2014 tarhinde AK Parti Genel Başkanı ve 29 Ağustos 2014 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olmadan neredeyse tam 3 yıl kadar açmış olduğum bir konuda yazmış olduğum ilk mesajı burada alıntılayayım: Alıntı:
Ahmet Davutoğlu Bölümü Açılması Ahmet Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanı olmadan en az 3 yıl kadar önce bile onun Recep Tayyip Erdoğan'dan sonraki AK Parti Genel Başkanı olmasını, AK Parti'nin 2. Genel Başkanı olmasını istiyordum. Allah'a şükürler olsun ki, Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanı oldu ve onun 1 seneye yakın performansından memnunum ve iyi ki Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanı olmuş. Şunu vurgulamak isterim ki partimizin yönetiminde çift başlılık söz konusu değildir. AK Parti'nin 1 genel başkanı vardır ve o da Ahmet Davutoğlu'dur ve AK Parti'yi de Ahmet Davutoğlu yönetmektedir. 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde AK Parti'nin aldığı başarılı sonucu hezimet olarak değerlendirmen de doğru değil. Her seçime bütün partiler sıfır noktasından başlarlar ve kimsenin oyu kimsenin cebinde değildir. Bunun böyle olduğunun en bariz kanıtı ve misali, DSP'nin, 1999 Genel Seçiminde ve 2002 Genel Seçiminde almış olduğu oylardır. 18 Nisan 1999 Genel Seçiminde % 22 oranında oy alarak 1. parti olmuş olan DSP, 3 Kasım 2002 Genel Seçiminde % 1 oranında oy alarak seçimde 9. sırada yer almıştır. Kimsenin oyu kimsenin cebinde olmadığı için 1999 Genel Seçiminde % 22 oy almış olan DSP, 3 yıl sonra yapılan ilk genel seçim olan 2002 Genel Seçiminde % 21 oranında oy kaybederek % 1 oranında oya ve 1. partilikten 9. partiliğe gerileyerek âdeta tabela partisi durumuna düşmüştür. En iyi, en doğru ve en başarılı siyasi parti olan AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde 1 rekor daha kırmıştır Allah'a şükürler olsun. AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçimini 1. parti olarak tamamlayarak Türk Siyasi Tarihi'nde girmiş olduğu üst üste ve toplamda 4 genel seçimde de 1. parti olmuş olan ilk ve tek siyasi parti olmuştur Allah'a şükür olsun. Türk Siyasi Tarihi'nde AK Parti'den başka hiçbir siyasi parti ülkemizde serbest ve demokratik genel seçimlerin yapılmaya başlandığı 14 Mayıs 1950 Genel Seçiminden bu yana toplam 4 genel seçimde 1. parti olamamıştır. Bu önemli başarı için AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nu ve genel seçim kampanyasında AK Parti'nin başarısı için çalışarak destek vermiş olan bütün AK Partilileri tebrik ederim. Ahmet Davutoğlu'nu Mesut Yılmaz'a benzetmek saçmalığın daniskasıdır ve hem siyaset bilmezlik hem de insan tanımamazlıktır. Ayrıyetten de ayıptır. Çünkü bazı bilgisizlerin Mesut Yılmaz'laşmakla itham ettikleri Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin yetiştirmiş olduğu önemli ve değerli bir entellektüel ve Türkiye Cumhuriyeti'nin gelmiş geçmiş en iyi ve en başarılı dışişleri bakanıdır. İnsan azıcık utanır ya böyle bir iftirayı atarak saçmalamaktan! AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde 12 Haziran 2011 Genel Seçimine göre 9 puan oy kaybetmiştir ve oyu % 50'den % 41'e düşmüştür, doğru; ama bu, AK Parti'nin oy kaybettiği ilk seçim değildir. AK Parti, başında kurucu genel başkanı ve dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bulunurken 22 Temmuz 2007 Genel Seçiminde % 47 oranında oy almışken, bu seçimden 2 sene sonra 29 Mart 2009 Yerel Seçiminde yine Recep Tayyip Erdoğan'ın genel başkanlığında % 38 oranında oy almış ve 9 puan oy kaybetmiştir. Siyaset de hayat gibidir, inişler de çıkışlar da olur. Sonra ne oldu ama? 2009 Yerel Seçiminde Erdoğan liderliğinde % 38 oranında oy almış olan AK Parti, bundan 2 sene sonra yapılan 2011 Genel Seçiminde yine Erdoğan liderliğinde bu sefer % 50 oranında oy aldı. Başka bir misal de futboldan vereyim. 1999-2000 Sezonunda Galatasaray futbol takımının başında teknik direktör olarak Fatih Terim bulunmaktadır. Ve başında Fatih Terim'in bulunduğu Galatasaray, Şampiyonlar Ligi maçında Chelsea'ye hem de kendi sahasında 5-0 yenilmiştir. Galatasaray'ın aldığı bu kötü sonuca bakılarak Fatih Terim başarısızdır denilebilir mi, denilemez. Ne olmuştur peki sonra? Galatasaray aynı sezonda Fatih Terim'in teknik direktörlüğünde UEFA kupasını kazanmıştır. Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti genel başkanlığından da çok memnundum Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti genel başkanlığından da çok memnunum. AK Parti kadroları arasında AK Parti genel başkanlığı için en uygun kişi Ahmet Davutoğlu'ydu ve sağ olsun o da görevi kabul etti ve şimdilerde AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevini başarıyla sürdürüyor. Daha önce de söyledim, yapıcı eleştirilere evet. Ama siyasetin s'sinden bile anlamayan bilgisizlerin saçmalamalarına hayır! Ahmet Davutoğlu gibi Türkiye'nin değerli bir entellektüeline kimse emanetçilik ya da isyancı kılıfı biçmeye kalkmasın boşuna çabalamış olur. Ahmet Davutoğlu, emanetçi de isyancı da olmamış bundan sonra da olmayacaktır inşaallah. AK Parti olarak 2011 Genel Seçimine göre 9 puan oy kaybetttik. Hem CHP'ye hem MHP'ye hem de HDP'ye oy kaybettik. CHP'ye kaybetttiğimiz oylar daha önce AK Parti'ye oy vermiş olan bazı emeklilerin, CHP'nin, Ramazan ve Kurban bayramlarında emeklilere birer maaş ikramiye vereceği vaadi üzerine kaybedilmiştir. MHP'ye kaybettiğimiz oyların önemli bir bölümü büyük ihtimalle Çözüm Süreci'ne ikna edilememiş vatandaşlarımızın oylarını MHP'ye vermeleri sonucu kaybedilmiştir. HDP'ye kaybettiğimiz oylar ise bazı muhafazakâr Kürt vatandaşlarımızın oylarını bu seçimde HDP'ye vermeleri nedeniyle kaybettiğimiz oylardır. AK Parti kaybetmiş olduğu bu oyların önemli bir bölümünü önümüzdeki genel seçimde tekrar kazanabilir; bilhassa solcu HDP'ye gitmiş olan muhafazakâr Kürt seçmenlerin oylarını tekrar kazanma ihtimalimiz çok yüksektir. Çünkü muhafazakâr Kürt seçmenlerin partisi AK Parti'dir ve bu seçimde HDP'ye oy vermiş olan muhafazakâr Kürt seçmenler ile solcu HDP arasında doku uyuşmazlığı vardır. Fethullah Gülen Hocaefendi, Gülen Cemaati ve Bir Kısım Gülen Cemaati olan Paraleller hakkında neler düşündüğümü forumumuzda belirtmişimdir. Gülen Cemaati'ni oluşturan kardeşlerimiz hakkında olumsuz görüşte değilim ama Bir Kısım Gülen Cemaati olan Şantajcı Montajcı Haramzade Paraleller, Türkiye ve insanlık için tehlikelidirler ve o Paraleller'e karşı elimden gelen mücadeleyi yaptım, yapmaya da devam edeceğim inşaallah. Son olarak, dershanelerin kapatılması hakkındaki fikir ve tutumumu burada bir kez daha belirteyim. Demokrasi anlayışım AK Parti'ye göre daha liberaldir. Müslüman demokratım, liberal demokrat değilim, ama AK Parti'ye göre daha liberal bir çizgim var. Dershanelerin zorla kapatılması benim demokrasi anlayışıma ters olduğu için, uygun olmadığı için dershanelerin kapatılmasına karşıyım, yoksa Gülen Cemaati dershanelerin kapatılmasına karşı olduğu için değil! Benim demokrasi anlayışıma göre isteyen istediği dershaneyi açar, istediği dersi orada öğretir, isteyenler de parasını vererek ve o dershaneye gider ve öğrenmek istediği dersleri orada öğrenirler. |
Tayyip Erdoğan dan sonra kim başbakan Olmalı? Konusuna 22 Temmuz 2014 günü (Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden 2-3 hafta önce) aynen şunu yazmışım:
''Tabi ki Ahmet Davutoğlu. Ak Parti içine sızmış bazı paralel hainler son günlerde bilinçli olarak Abdullah Gül ismini ön plana çıkartıyorlar. Ama zalim sisi'yi tebrik eden , gezi de başbakanımızı yalnız bırakan , paralelcilere karşı susan paralel destekli Abdullah Gül'e Ak Parti tabanı destek vermez.'' Bu mesajın üstünden daha tam olarak 1 sene bile geçmemiş. Davutoğlu'nun Suriye politikasını beğeniyordum ama artık onu da beğenmiyorum. PKK nın hamisi ABD nin, Esed e karşı zaten zor şartlar altında savaşan muhalifleri incirlikten bombalamasına izin vermek ihanettir. ABD göz göre sınırımızın dibinde Türkmenleri ve Arapları bombalayarak bir PKK devleti kuruyorken, Ahmet hocanın bu durumu seyretmesi , bırakın fiili bir tepkiyi ABD ye karşı söZlü bir tepkide bile bulunmamasını ben içime sindiremiyorum. Yine içlerinde en gözü kara , cesur olanı Tayyip Erdoğan mış. Değerini şimdi daha iyi anlıyoruz. Davutoğlu da Erdoğan ın yardımcısı ve sağ kolu iken iyiydi , şimdi ise bocalıyor. Davutoğlu Kendisine çeki düzen vermeli. Erdoğan düşmanlarıyla işbirliğine gitmeyi aklından dahi geçirmemeli! Ben bir Konya'lı olarak hemşehricilik yapsam davutoğlu nu desteklemeye devam ederdim. Ama davutoğlu nun yanlışlarını belirtmek durumundayım, çünkü eğer kendini düzeltmezse korkarım ki daha kötü günler göreceğiz. |
Alıntı:
Doğu Ve Güneydoğu Yu hdp/PKK ya teslim eden Davutoğlu mu başarılı? 2011 Seçimlerinde bölgede birinci parti ak partiyken şimdi PKK açık ara farkla birinci parti konumuna geldi. Bölge halkı Tarafından Tanınmayan adaylar gösterilmesi , PKK nın güçlenmesine göz yumulması , seçim güvenliğinin sağlanmayıp sandıkların PKK ya teslim edilmesi bu hezimetin Başlıca sebepleridir. Başkanlık sistemi gelmesin diye Davutoğlu bilerek mi hdp Nin barajı geçmesine yardım etti diye düşünmüyor değilim. Tabi bazı hesaplara göre; hdp barajı geçse de tek parti iktidarı kıl Payı da olsa devam edecekti.. Ama ak parti Nin oyu çok fazla düşünce bu hesap tutmadı. Şimdi ise Cumhurbaşkanımız ve halkın büyük çoğunluğu seçimlerin tekrarlanmasını isterken, davutoğlunun koalisyonda Israr etmesi ne oluyor? Kendince koalisyon hükumetinde Cumhurbaşkanı'nın etkisini ve Gücünü azaltacağını düşünerek böyle yapıyorsa, ülkeye ve parti ye yazık ediyor demektir |
Alıntı:
1. Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti): 4 Birincilik (2002, 2007, 2011 ve 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri) 2. Demokrat Parti (DP): 3 Birincilik (1950, 1954 ve 1957 Genel Seçimleri) 3. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP): 3 Birincilik (1961, 1973 ve 1977 Genel Seçimleri) 4. Adalet Partisi (AP): 2 Birincilik (1965 ve 1969 Genel Seçimleri) 5. Anavatan Partisi (ANAP): 2 Birincilik (1983 ve 1987 Genel Seçimleri) 6. Doğru Yol Partisi (DYP): 1 Birincilik (1991 Genel Seçimi) 7. Refah Partisi (RP): 1 Birincilik (1995 Genel Seçimi) 8. Demokratik Sol Parti (DSP): 1 Birincilik (1999 Genel Seçimi) Yukarıdaki birincillikler listesinden de net bir biçimde görüleceği gibi rekorların partisi AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde elde etmiş olduğu 1.lik başarısıyla Türk Siyasi Tarihi'nde serbest ve demokratik genel seçimlerde en çok 1.lik elde etmiş siyasi parti olma rekorunu kırarak bir rekor daha elde etmiştir Allah'a şükürler olsun. Yukarıdaki listeden de göreceğin gibi Türk Siyasi Tarihi'nde AK Parti'den başka hiçbir siyasi parti 4 genel seçimden 1.likle çıkma başarısını gösterememiştir. AK Partimizi bu büyük başarısı için tebrik eder; ilklerin, rekorların ve başarıların partisi AK Partimize daha nice nice başarılar ve nice nice rekorlar dilerim. Davutoğlu nasıl başarılı değil?! 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde 1. parti olarak çıkmış olan parti hangisi? Ahmet Davutoğlu'nun genel başkanlığını yapmakta olan Adalet ve Kalkınma Partisi. Peki bu seçimde Davutoğlu'nun başkanlığını yaptığı AK Parti, seçimde 2. sırada yer almış oan CHP'ye az puan mı fark atmış yoksa açık ara 1. parti mi olmuş? Davutoğlu'nun genel başkanlığını yapmış olduğu AK Parti, genel seçimde açık ara 1. parti olarak % 41 oranında oy almış ve genel seçimde % 25 oranında oy alarak 2. sırada yer almış olan CHP'ye 16 puan fark atmıştır. Bir soru da şu: 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde 1. sırada yer almış olan AK Parti'nin, bu genel seçimde 2. sırada yer alan CHP ve 3. sırada yer alan MHP'ye göre oy durumu nasıldır? 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde % 41 oranında oy almış olan AK Parti, genel seçimde % 25 oranında oy alarak 2. sırada yer almış olan CHP'nin ve % 16 oranında oy alarak 3. sırada yer almış olan MHP'nin küsuratsız oy oranı olarak toplamı kadar oy almıştır. Evet, AK Parti olarak 7 Haziran 2015 Genel Seçimininde tek başına iktidar olarak seçimi kazanamadık; ama yukarıda yazdıklarımdan açıkça görüleceği gibi başarılıyızdır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde milletvekili listelerinin belirlenmesinde hatalar yapılmış olabilir. Bu tür eleştiriler yapılabilir ve eleştirilerden haklılık payı varsa önümüzdeki genel seçimde milletvekili listeleri hazırlanırken eleştiriler dikkate alınarak daha iyi bir milletvekili listesi oluşturulabilir. Fakat gerçekle uzaktan yakından alâkası olmayan Mesut Yılmaz'laşma türü eleştirileri hiç kaale alacak değilizdir. Herkes şunu anlamalı ki, Ahmet Davutoğlu, ne Mesut Yılmaz'laşır ne Yıldırım Akbulut'laşır ne de bu yönde yapılmış olan eleştiri ya da telkinlere kulak asar! Buradan bir şey çıkaracağını bekleyenler boşa beklerler. Ahmet Davutoğlu hem Erdoğan'la iyi ilişkilerini sürdürmekte hem de üzerine almış olduğu genel başkanlık ve başbakanlık sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmekte olan karakterde bir insan ve siyasetçidir. Bu vesileyle bu gerçeği bir kez daha vurgulamış olayım. |
Alıntı:
Çift başlı başkanlık sisteminin Türkiye'ye uygun olmadığını ve Türkiye'ye faydadan çok zarar getireceğini biliyorum da bilerek karşı çıkıyorum. Başkanlık sistemine karşı çıkmakla ne kadar haklı olduğum 7 Haziran 2015 Genel Seçimiyle birlikte apaçık ve reddedilemez bir biçimde görüldü Allah'a şükürler olsun. |
Bunun Çözümünü yazmıştım daha önce..
Başkanlık seçimiyle parlamento seçimlerini aynı tarihte yaparsın böylece ikisini de aynı parti kazanır. Amerika da başkanlık seçimiyle parlamento seçimi Arasında 2 yıl var bu süre içinde de halkın tercihleri doğal olarak değişebiliyor. Yahu aklımızla dalga geçercesine Davutoğlu nu başarılı göstermek için ak parti nin üst üste birinci olduğu 4. Seçim ve bu da bir rekor diye yazmışsın. Tamam bu rekor da önceki 3 seçimde ak parti nin BAŞINDA Davutoğlu yoktu !.. Ak parti yine açık ara birinci geldi ama oyu da ciddi oran da düştü.. Davutoğlu nun durumu başarılı olmaktan ziyade daha çok babasının mirasını yiyen haylaz çocuğun durumuna benziyor... Genel seçim genel seçimle, yerel seçim de yerel seçimle kıyaslanır.. Bu Açıdan bakarsan Tayyip Erdoğan ın oyu sadece bir seçimde düşmüştür (41 den 39 a) bu da Türkiye yi diğer Ülkelere göre çok daha az da olsa yine de etkileyen küresel ekonomik krizin yaşandığı 2009 da ki yerel seçimlerdir. Tayyip Erdoğan bu seçim dışında Girdiği her seçimde oyunu arttırmıştır. |
Alıntı:
Arkadaşım hesabını doğru yap. Şimdi cumhurbaşkanlığı seçimini iki turlu olarak yapıyoruz; başkanlık sistemine geçilirse başkanlık seçimi de iki turlu yapılır büyük ihtimalle. Ama milletvekilliği seçimini tek turlu olarak yapıyoruz. Başkanlık sistemine geçilirse de tek turlu yapılan milletvekilliği seçimini değiştirecek değiliz herhâlde. Bir de şu var. Parlamenter sistem tek başlı bir sistemken başkanlık sistemi çift başlı bir sistemdir. Başkanlık sisteminde yasama ile yürütme kuvvetleri birbirinden tamamen ayrıldığı için yönetim çift başlıdır. Yasamayı meclis yaparken yürütmeyi başkan ve kabinesi sürdürür. Başkanlık sistemine geçilirse Allah korusun ve parlamentoda şimdiki gibi bir tablo oluşursa sistem kilitlenir. Başkan, meclisten yasa çıkarttıramaz ve istediği bütçeyi meclisten geçirttiremez ve bu da ülke yönetiminde zafiyete sebep olur. Doğruları söylüyorum Özgür Suriye. En iyi, en doğru ve en başarılı siyasi parti olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AK Parti), 7 Haziran 2015 Genel Seçimini 1. parti olarak tamamlayarak Türk Siyasi Tarihi'nden toplamda 4 genel seçimi 1. parti olarak tamamlamış ilk ve tek siyasi parti olarak rekor kırdığı gerçeğini reddetmiyorsun sanırım. Bu rekoru kıran da AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu oldu. AK Parti'nin kırmış olduğu bu rekor ve elde etmiş olduğu başarı benim için önemli ve değerlidir. En iyi, en doğru ve en başarılı siyasi parti olan rekorların partisi olan AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçimiyle rekorlarına ve başarılarına bir yenisini daha eklemiş oldu şükürler olsun. Genel seçim sonuçlarını genel seçimlerle yerel seçim sonuçlarını yerel seçimlerle karşılaştırsak bile, 2007 yılında yapılan seçimden 2 sene sonra 2009 yılında yapılan seçimde Erdoğan'ın liderliğindeki AK Parti'nin küsuratsız olarak % 47'den % 38'e 9 puan oy yitirdiği gerçeğini de görmezden gelemeyiz. Siyasette AK Parti gibi büyük siyasi partilerin bu ölçüde oy kayıpları yaşaması normal ve doğaldır. Bugün oyun düşebilir ama yarın yapılacak bir seçimde oyunu arttırabilirsin. Daha öncede söylediğim gibi, AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'ndan ve onun genel başkanlık performansından memnunum. Ahmet Davutoğlu'ndan ya da onun genel başkanlık performansından memnun olmayanlar varsa 2-3 ay içinde yapılacak olan AK Parti'nin 5. Olağan Kongresi'nde Ahmet Davutoğlu'na karşı adaylarını çıkarıp boylarının ölçüsünü alabilirler. |
Bizdeki Parlementer sistem kokuşmuş ingiliz sistemidir.
Bence 7 haziran seçimleri de bizdeki sistemin ne kadar kullanışsız ve tıkanmaya elverişli olduğunu gözler önüne sermiştir. Başkanlık sistemi gelirse illa her şey ABD deki gibi olcak diye bişey yok. Değişik ülkelerin sistemlerine bakılarak bu sistemlerin işimize yarayacak Yönlerini kendi ülkemize aktarabiliriz. 1.5 ay olacak seçimler yapılalı ortada hala bir hükümet yok. Aslında Koalisyon kurulsa daha da kötü olacak yine karmaşa , kaos ve istikrarsızlık geri gelecek. koalisyonu kuran partiler kısa bir sürede birbirlerine çelme takmaya kalkacak ve yine erken seçime gidilecek. Bu Yüzden en mantıklısı direkt erken seçime gitmek. Ak parti nin kaybedecek bi şeyi yok. Erken seçimde büyük ihtimalle tek başına iktidara gelir ya da en kötü senaryo olarak bugünkü tablo tekrar ortaya çıkar. Şahsen ben ak parti ye CHP yi hükümet ortağı yapsın diye oy vermedim. Davutoğlu CHP ile koalisyon yaparsa da Davutoğlu başında durduğu sürece bir daha da ak parti ye oy vermem Yine hala aynı şeyleri söylüyorsun. Ben Davutoğlu nun istifa etmesini değil kendine çeki düzen vermesini istiyorum. Ne demek beğenmiyorsan Eylül deki kongrede karşısına adayını çıkar demek? Oy Verdiğimiz partinin genel başkanını eleştiremeyecek miyiz? Bu mu senin liberalliğin.. Ama Davutoğlu da bu tutum da olursa merak etme ak parti de ak partililer de Davutoğlu na mecbur değildir!.. Ayrıca cumhurbaşkanı ülkeyi yönetmeyecekse , bakanlar kuruluna başkanlık etmeyecekse biz neden cumhurbaşkanı seçtik geçen sene? Süs olsun diye mi? Kimse direkt olarak halk Tarafından Seçilen ve ilk turda Oyların çoğunluğunu alan bir Cumhurbaşkanı'nın bir şeye karışmadan süs olarak durmasını beklemesin! |
Alıntı:
Başkanlık sisteminde ise yasama kuvveti ile yürütme kuvveti birbirinden sert biçimde ayrılmıştır. Kuvvetlerin sert biçimde ayrılığı ise çift başlılığı getirir. Bu yüzden başkanlık sisteminde gerçek anlamda iktidar olmak için hem başkanlık seçiminin hem de meclis seçiminin aynı parti tarafından kazanılması zorunludur. Başkanlık seçimini kazanan başkanın partisi, yasama seçiminde iktidarı elde edemezse, başkanın meclisten yasa geçirtme gücü olmaz, bütçe geçirtme gücü olmaz. Başkanlık sistemine geçsek ve tek turlu genel seçimlerde şimdiki gibi meclis aritmetiğiyle karşılaşılması ihtimali her zaman mümkündür. Bana şunun cevabını verir misin? Başkanlık sistemine geçtik ve Erdoğan başkan oldu diyelim. Meclis'te Erdoğan'ın partisi olan AK Parti, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminden sonra olduğu gibi salt çoğunluk olan 276'dan daha az sayıda milletvekili çıkardı diye varsayalım. Böyle bir durumla karşılaşıldığında, Başkan Erdoğan, 4 senelik ya da 5 senelik başkanlığı boyunca meclisten ihtiyaç duyduğu yasaları nasıl çıkarttıracak? Hadi yasaları da geçtim, Başkan Erdoğan her sene bütçe döneminde istediği bütçeyi meclisten nasıl geçirtecek? Erdoğan'ın, meclisinden yasa çıkarttıramayan, istediği bütçeyi meclisinden geçirtemeyen zavallı bir başkan durumuna düşmesini istemiyorum. Eğer başkanlık sistemine geçersek ve başkana meclisin yetkilerini gasp edecek yetkiler verilmezse, Başkan Erdoğan'ın partisi salt çoğunluğu elde edemediği durumlarda Erdoğan'ın başına gelecek olan da budur maalesef. Çünkü başkanlık sistemi, doğası gereği çift başlı (yasamada bir baş ve yürütmede bir baş) bir sistemdir ve yönetimdeki çift başın ikisini de aynı zihniyetin, aynı partinin kontrol etmediği durumlarda krizlere açık hatta Türkiye gibi sert siyasi çekişmelerin yaşandığı ülkelerde krizlere gebe bir sistem olarak karşımıza çıkar. Ahmet Davutoğlu'nun eleştirilmesine itiraz etmiyorum ki! Onun konumunun sorgulanmasına ve kişiliğine yapılan hakarete itiraz ediyorum. Ayrıca liberal de değilim, Müslüman demokratım. AK Parti'ye göre daha liberal bir çizgideyim. Ne demek yahu Mesut Yılmaz'laşıyorsun gibi sözler?! Ahmet Davutoğlu'nu Mesut Yılmaz'laşmakla itham etmek hem doğru olmayan bir ithamdır hem de hakarettir. Ayrıyetten ondan talep edilen de kişiliksiz olma talebidir. Davutoğlu'ndan istenilen ne? Mesut Yılmaz'laşma! Tamam Mesut Yılmaz'laşmasın, zaten Mesut Yılmaz'laşmıyor da. Sonra? Mesut Yılmaz'laşma da e peki ne yap? Erdoğan'ın emirlerinden çıkmayan bir uydu ol! Var mı böyle bir şey yaa! Ahmet Davutoğlu, emanetçi bir uydu da olmaz, Erdoğan'a cephe alan bir kadir kıymet bilmez de olmaz inşaallah. Davutoğlu'na yapılacak yapıcı eleştirilere evet, ama onun konumunu sorgulayarak ona karşı yapılan hakaretamiz ve gerçekle uzaktan yakından alâkası olmayan söz ve ithamlara hayır! |
Alıntı:
AK Parti - CHP Koalisyonuna ben de karşıyım; ama AK Parti, CHP ile koalisyon kurarsa AK Parti'ye bir daha oy vermem gibi bir düşünce içinde değilim. Öncelikli tercihim AK Parti - MHP Koalisyonu. AK Parti - MHP Koalisyonu kurulabilmesi için ilkelerimizden taviz verilmeden şartlar zorlanmalı. Eğer AK Parti - MHP Koalisyonu kurulamıyorsa AK Parti - CHP Koalisyonu kurulması için uğraşılmadan erken genel seçime gidilmeli. AK Parti - MHP Koalisyonu kurulamazsa kış gelmeden kasım ayının sonlarına doğru erken genel seçime gidilebilir. Eğer milletimiz bu sefer AK Parti'yi tek başına iktidara getirirse yeni hükümeti kurar ve yolumuza devam ederiz. Eğer milletimiz bizi tek başına iktidara getirmezse, oluşacak yeni meclis aritmetiğine göre koalisyon seçenekleri üzerinde çalışabiliriz. |
Kişilikli olmak seni onlarca kişi içerisinden seçip Başbakanlığa atayan lidere Sırtını dönmek ve onun arkasından liderlik hesapları yapmak değildir !
Kişilikli olmak vefayı da gerektirir , makamını kendisi sayesinde kazandığın lidere sadakati de... Davutoğlu sanki uzaydan gelmiş , daha önce hiç Erdoğan ın emri altında çalışmamış gibi yazıyorsun... Davutoğlu, Erdoğan ın senelerce danışmanlığını ve Bakanlığı'nı yapmıştır. Dışişleri Bakanı iken başbakan olan Erdoğan dan emir ve talimat alan Davutoğlu nun şimdi devletin BAŞINDA olan ve kendisini Başbakanlığa atayan Erdoğan dan Talimat alması neden kişiliksizlik olsun?! Bu davutoğlu'nun karar ve düşüncelerinin Önemi yoktur demek değildir. Kendisinin karar ve düşünceleri elbet önemli ve değerlidir. Ama şuanki tablonun en büyük sebebi kendisinin etrafındaki dar kadro ile birlikte başına buyruk hareket edip , cumhurbaşkanı ile koordinasyonu ve iletişimi gittikçe azaltmış olmasıdır. Erdoğan Davutoğlu na Önem verdiği , sevdiği , saydığı ve GÜVENDİĞİ için Başbakanlığa onu layik görmüştür. Davutoğlu'ndan beklediğimiz bu güveni Boşa çıkarmamasıdır. Bu konuyu daha fazla uzatmak istemiyorum. Son olarak şunu yazayım: koalisyon hata olur en iyisi erken seçim. Ama illa koalisyon olacaksa paralel yapıyla mücadeleden taviz verilmeden MHP ile Olmalıdır. CHP ile koalisyon yapmak ise hatadan öte siyaseten intihar olur Ahmet hoca için. Bir sonraki seçimde oyu yirmilere düşer ve ak parti nin Başında daha fazla kalamaz. Şimdilik koalisyon görüşmelerini takip edelim. Sonrasını ona göre konuşuruz. Şahsen ben, ak parti Nin, CHP ile koalisyon yapması durumunda bir sonraki seçimde Tereddüt etmeden oyumu MHP ye veririm. |
Alıntı:
|
Evet, bu konudaki makalenin başlığını şimdi daha bir gururla söyleyebiliriz. 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde AK Parti'yi % 41 oranında oyla 1. parti çıkararak Türk Siyasi Tarihi'nde AK Parti'ye 4. genel seçim 1.liğini kazandırarak Türkiye rekoru kırmasını sağlayan AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde AK Parti'nin % 49.5 oranında oyla toplamda 4. kez tek başına iktidar olmasını sağlayarak AK Partimizin bir Türkiye rekoru daha kırmasını da sağlamıştır.
Bravo Hocam! Bravo! http://s25.postimg.org/88zzkh3ff/Bra..._Smileyler.gif |
7 haziran dan sonra erken seçime karşı çıkıp koalisyon kurulmasını isteyenlerin bu Zafer'imizi sahiplenmeye çok hakları olduğunu düşünmüyorum.
Maalesef Davutoğlu da koalisyona sıcak bakıyordu veya en azından dışarıdan öyle görünüyordu Cumhurbaşkanı'mızın ve biz seçmenin koalisyon karşıtı tutumu olmasaydı belki de şuan başımızda ak parti - CHP koalisyonu olacaktı Bu konuya eklediğim o yazının da arkasındayım Davutoğlu kendi başına kazanmadı bu seçimi Erdoğan ın manevralarıyla kazanabildi ve ak parti ye oy verenlerin çoğu Recep Tayyip Erdoğan ın partisi diye verdi Cihannur eski defterleri kurcalayıp zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışman da komik oluyor. Erdoğan istese eylül ayındaki kongrede davutoğlunun yerine Binali Yıldırım'ı getirebilirdi o Zaman belki 49 olmazdı oyumuz muhtemelen 45-46 olurdu (belki de daha yüksek olurdu) ama bu yine büyük zafer olarak sayılır ve Davutoğlu nun esamesi okunmazdı Ama siz hala böyle fitneyi körükleyici hareketlerde bulunursanız, ülkemiz ve partimiz için iyi olmaz Davutoğlu Başbakan olmadan önce benim en çok Başbakan olmasını istediğim kişiydi. 2. Sırada Binali yıldırım vardı. Hemşehrim olan Davutoğlu nu eleştirdiysek ve eleştiriyorsak bunun sebebi Başbakan olduktan sonraki bazı hal , tavır ve tutumlarıdır 7 haziran dan önce Arınç ın Cumhurbaşkanı'mıza saldırması ve davutoğlunun bu olaya tepki göstermemesi ayrıca hükümetin Cumhurbaşkanı'mızdan biraz kopuk görüntü sergilemeye başlaması ak parti ye çok oy kaybettirmişti 1 kasım dan önce ise davutoğlunun daha iyi görüntü verdiğini söyleyebilirim. Davutoğlu da umarım 7 haziran öncesi yaptığı hatalardan ders çıkarmıştır |
Alıntı:
Cumhurbaşkanımız Erdoğan, 1 Kasım 2015 Genel Seçimi kampanyasında meydanlara çıkmadı. Doğrusu da buydu. AK Parti'nin 1 genel başkanı vardır ve o genel başkanı şimdilerde Ahmet Davutoğlu'dur. Binali Yıldırım meselesine gelince... AK Parti'nin başına Binali Yıldırım gelseydi o da kişiliğiyle ve çalışmalarıyla başarılı olurdu ve AK Parti genel başkanlığı görevini başarıyla yürütürdü. Net kanaatim bu. Ahmet Davutoğlu'nu AK Parti genel başkanlığı için mevcut şartlarda en uygun kişi, en doğru seçenek olarak görüyorum; yoksa AK Partili diğer değerli siyasetçilerimiz de başarıyla AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık görevini yürütebilirler. Şöyle de izah edeyim. Mesela AK Parti genel başkanlığı için en uygun kişi kim olmalıdan başlayarak şöyle bir listeleme yapayım: 1- Ahmet Davutoğlu 2- Abdullah Gül 3- Numan Kurtulmuş 4- Binali Yıldırım 5- Ali Babacan... Bu liste böyle gider. Mesela yukarıda isimlerini yazdığım 5 değerli siyasetçi de AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık görevini başarıyla yürütürler. Ama dediğim gibi mevcut şartlar muvacehesinde AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık için en uygun kişinin Ahmet Davutoğlu olduğu kanaatindeyim ve bu kanaatimi yıllardır aynen muhafaza ediyorum. 7 Haziran 2015 Genel Seçimi sonucunu bazıları doğru değerlendiremediler. AK Parti'nin, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde almış olduğu % 41'lik oyu başarısızlık olarak gördüler. Oysa AK Parti'nin almış olduğu % 41'lik oy oranı ve 2. sırada yer alan ve % 25 oranında oy almış olan CHP'ye 16 puan fark atması başarıydı ve ayrıca bir de rekordu. AK Parti'nin, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde elde etmiş olduğu rekoru AK Parti Forum'da şöyle anlatmıştım: Alıntı:
Birleşik Krallık'ta 1. partinin aldığı % 37 oy başarı, Polonya'da 1. partinin aldığı % 38 oy başarı, Yunanistan'da 1. partinin aldığı % 36 oy başarı, Türkiye'de ise bütün bu ülkelerin 1. partilerinden daha çok oy alan AK Parti'nin aldığı % 41 oranındaki oy başarısızlık ha! Türkiye'nin acilen seçim sisteminde ve siyasi partiler yasasında değişikliğe gitmeye ihtiyacı var. İşte bütün bu gerçekler sonucunda Ahmet Davutoğlu başarılıydı. Davutoğlu, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde % 41 oyla AK Parti'yi 1. parti çıkararak AK Parti'ye Türk Siyasi Tarihi'nde 4. kez genel seçim 1. liği kazandırarak rekor kırdırmıştı; şimdi de 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde AK Parti'yi 4. kez tek başına iktidara taşıyarak AK Parti'nin, Türk Siyasi Tarihi'nde bir kez daha rekor kırmasını sağladı. Başkanlık sistemini halk istemiyor. AK Parti, başkanlık sistemi diye diye 7 Haziran 2015 Genel Seçimine gitti ve % 41 oranında oy aldı. AK Parti'nin aldığı o % 41 oyun hepsini de başkanlık sistemine destek diye kabul etmek mümkün değil. 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde AK Parti'ye oy veren o % 41'in içindeyim ve başkanlık sistemine karşıyım. Başkanlık sistemi halk oylamasına götürülürse ve oy kullanmam nasip olursa o halk oylamasında hayır oyu kullanacağım inşaallah. |
Cumhurbaşkanı 1 kasım öncesi meydanlara çıkmadı dersen yanlış olur çıktı ama daha az
Mesela İst da teröre karşı düzenlenen mitinge katılarak yüzbinlerce kişiye hitap etti Bunun dışında çeşitli açılışlara katıldı zaten Davutoğlu ve diğer parti Başkan'ları da 7 haziran a göre daha az miting yaptılar Erdoğan akıllıca bir strateji izledi meydanlarda çok görünmeyerek muhalefet partilerinin kendi üzerinden halkı kutuplaştırmasına müsaade etmedi Bu yolla daha önce CHP ye oy veren birçok insanın ak parti ye oy vermesini sağladı Yine meseleyi partiler üstünde tutup meselenin memleket ve istikrar meselesi olduğunu söyleyerek ve teröre karşı başkomutan olarak devletin gücünü göstererek çok sayıda MHP linin ak parti ye oy vermesini sağladı Şu yazıyı bi oku istersen Başkanlığı biz ülkenin geleceği için istiyoruz http://haber.star.com.tr/yazar/tamam...NxPYpl.twitter |
Alıntı:
Arkadaşım ben de başkanlık sistemine Türkiye'nin geleceğini düşündüğüm için karşıyım. Halkın önemli bir bölümü gibi belki de çoğunluğu gibi o sistemin ne olduğunu bilmeyen bir insan da değilim. Başkanlık sistemi yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert biçimde ayrıldığı çift başlı bir rejimdir. Bu sistemi savunanlar bir zahmet niye yasama ve yürütme kuvvetleri arasında gevşek kuvvetler ayrımını öngören tek başlı parlamenter sistemi bırakıp da yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirinden sert biçimde ayrıldığı başkanlık sistemini savunuyorlar anlatsalar da dinlesek. Ben medeni bir insanım. Çift başlı başkanlık sisteminin işlerlik anlamında Türkiye şartlarında tek başlı parlamenter sisteme göre daha işlevsel ve iyi bir yönetim olacağına ikna edebilecek bilgileri gösteren olursa ikna olurum; ama yok böyle bir şey! Parlamenter sistemin yönetim istikrarı anlamında başkanlık sistemine üstünlüğünü al işte 1 Kasım 2015 Genel Seçimi sonucunda bir kez daha gördük. Türkiye'de şimdi yasama sorunu var mı? Yok! AK Parti, 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde elde ettiği 317 milletvekiliyle 2019 Genel Seçimine kadar geçirmek istediği yasaları TBMM'den geçirtebilecek güce sahip oldu. Peki Türkiye'de şimdi bütçe sorunu var mı? Bütçe sorunu da yok! AK Parti, AK Parti, 1 Kasım 2015 Genel Seçiminde elde ettiği 317 milletvekiliyle 2019 Genel Seçimine kadar; 2016, 2017, 2018 ve 2019 Türkiye bütçelerini istediği biçimde belirleyip TBMM'den geçirtebilecek güce sahip oldu. Yani tek başına iktidardasın, yürütme sende, yasamaya da hâkimsin, istediğin bütçeleri de istediğin gibi yasalaştırabilecek gücün de var. Bir de başkanlık sistemine bakalım. 10 Ağustos 2014 tarihinde başkanlık sistemine geçtik ve ilk başkanımız olan AK Partili Recep Tayyip Erdoğan'ı başkan olarak seçtik diyelim. 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde de yasamayı yani TBMM'yi belirledik ve başkanın partisi olan AK Parti'nin 258 milletvekiliyle TBMM'de azınlığa düştüğünü varsayalım. Hadi bakalım TBMM'de azınlığa düşmüş AK Parti ve onun desteklediği başkanla, çoğunluğu elde etmiş olan; CHP, MHP ve HDP ve onların karşı olduğu AK Partili başkanla yönetimde istikrarı sağla! Mümkün mü, değil elbette. Yasama sorunu var mı? Var! AK Partili Başkan Erdoğan, 2019 genel seçimine kadar istediği yasaları TBMM'den geçirtebilir mi? Kendi partisi dışındaki diğer partileri razı etmeden geçirtemez. AK Partili Başkan Erdoğan, ülkeyi yönetmek için istediği bütçeleri; 2016, 2017, 2018 ve 2019 Türkiye bütçelerini TBMM'den istediği gibi geçritebilir mi? Kendi partisi dışındaki diğer partileri razı etmeden geçirtemez. Çift başlı başkanlık sistemine bilerek karşı çıkıyorum bilmeden değil. Yasama ve yürütme kuvvetleri biribirinden tamamen kopartıldığında Türkiye gibi siyasi parti yapısı bulunan ve sert kutuplaşmanın yaşandığı ülkelerde yasama ve yürütme kuvvetleri aynı zihniyetin aynı siyasi partinin elinde bulunmadığı durumlarda yönetim krizlerine açık bir siyasi ortam oluşur. Yasa çıkartamayan, bütçe geçirtemeyen bir başkan, başkan ile parlamento çoğunluğu arasında kavgalar, çekişmeler... Başkanlık sistemini savunanlar önce kendilerini ikna etsinler. Başkanlık sistemini savunanlara soruyorum: Yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden tamamen ayrılmasıyla oluşacak çift başlı yönetimi destekliyor musunuz? Çift başlı yönetimin Türkiye'nin lehine olacağını mı düşünüyorsunuz? Çift başlı yönetimde başlardan birinin (mesela yürütme) bir siyasi partinin elinde olduğu (mesela AK Parti) ve başlardan diğerinin (mesela yasama) AK Parti'ye muhalefet eden siyasi partilerin elinde olduğu (mesela; CHP, MHP ve HDP) durumlarda TBMM'den rahatlıkla yasalar çıkartılabileceğini, ülke bütçesinin rahatlıkla yasalaştırılabileceğini umuyor musunuz? Çift başlı başkanlık sistemini savunanlar önce bu sorularıma cevap verip kendilerini ikna etmeliler. |
Şunu da ilave etmek isterim: 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde Ahmet Davutoğlu genel başkanlığında % 41 oy alan AK Parti'yi başarısız bulanlar oldu. AK Parti'nin, 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde almış olduğu o % 41 oy ki Türk siyasetinde ana rakibimiz olan ana muhalefet partisi CHP'nin tarihinde serbest ve demokratik genel seçimlerde ulaştığı en yüksek oy oranıdır. CHP, 1957 ve 1977 genel seçimlerinde % 41 oranında oy almıştır ve o % 41 oy, CHP'nin serbest ve demokratik genel seçimlerdeki zirve oyudur.
CHP'nin bir de son dönemlerine bakalım. CHP, 2011 Genel Seçiminde % 26 oranında oy almış, 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 genel seçimlerinde ise % 25 oranında oy almıştır. CHP'nin bütün hedefi % 30'a ulaşmak. CHP o kadar uçuk vaatlerle halkı kandırmaya çalışarak yaptığı kampanyada % 30 oya ulaşabilse bayram yapacak, zil takıp oynayacak; ama o kadar uğraşmasına rağmen bir türlü % 30'a ulaşamadı, ulaşamıyor. Demek istediğim o ki 7 Haziran 2015 Genel Seçiminde AK Parti'nin almış olduğu % 41'lik oy oranını küçümsememek lazım. Elin oğlu o % 41 oranında oyun yanına bile yaklaşmayı değil de % 30 oranında oy almayı başarı olarak görüyor ama yine de bütün gücüyle çabalamasına rağmen o % 30 oya dahi ulaşamıyor. |
Cihannur malesef hocanın başını senin gibiler yaktı
|
Alıntı:
Hiç alâkası yok Özgür Suriye. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun zamansız vedasına güçlü cumhurbaşkanı - güçlü başbakan formülünün yürümemesi neden oldu. Cumhurbaşkanımız Erdoğan başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına geçerken kendine bizlerin onun yeni pozisyonu için düşündüğümüzden farklı bir rol belirlemiş. Erdoğan, başbakanlığında olduğu gibi cumhurbaşkanlığında da parti ve ülke politikasına yön veren, partiyi ve ülkeyi yöneten kişinin kendisi olmasını istedi. Genel olarak bizim düşündüğümüz ise cumhurbaşkanlığına geçişiyle birlikte Erdoğan döneminin biterek Davutoğlu döneminin başlayacağıydı. Çünkü mevcut sistemimizde ülkemizi ve milletimizi başbakanlar yönetir ve cumhurbaşkanları ise devleti temsil makamında bulunurlar. 11.5 sene civarındaki başbakanlığı Erdoğan için yeterli olmamış. Erdoğan, cumhurbaşkanı olduktan sonra da ülkeyi ve milleti yönetme arzusunu aynen devam ettirdi. Oysa 11.5 senelik iktidar onun için yeterli olmalıydı. Bak mesela ABD Başkanı Barack Obama bu sene 2. dönemini tamamlıyor ve 8 yıllık iktidarından sonra başkanlığa veda ediyor. Erdoğan hata yaptı. Çünkü mademki iktidarını sürdürmek istiyor öyleyse cumhurbaşkanlığına geçerek sistemi zorlamasına gerek yoktu. AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık görevindeyken kimse ona git demedi, görevini bırak demedi. Erdoğan isteseydi en az 5-10 sene daha AK Parti genel başkanlığı ve halkımız seçtiği sürece de Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı görevinde bulunurdu. Böylelikle iktidarını devam ettirerek hem AK Parti'yi hem de Türkiye'yi yönetmeyi sürdürürdü. Neyse olan oldu yapacak bir şey yok. Şimdi önümüze bakalım. 22 Mayıs 2016 tarihinden itibaren güç merkezi tamamen saraya geçecek. AK Parti'nin 3. genel başkanı ve yeni başbakan olacak kişiye düşen görev de düşük bir profil çizip Erdoğan'ın âdeta genel sekreteri bir pozisyonda bulunarak Erdoğan'ın politikalarının yürütülmesini sağlaması olacak. Ben bu durumdan memnun değilim ama vakıa bu. Erdoğan dönemi devam ediyor ve eğer Erdoğan ve AK Parti başarırlarsa başkanlık sistemine geçilinceye kadar ya da Erdoğan cumhurbaşkanı ve AK Parti de iktidar olarak kaldığı müddetçe böyle de sürecek gibi görünüyor. 22 Mayıs 2016 tarihinden itibaren AK Parti'nin de Türkiye'nin de yönetimi saraya geçecek ve oradan yönetilecektir. Türkiye'de 22 Mayıs 2016 tarihinden sonra göreceğimiz yönetim uygulaması hukuken olmasa da fiilen yarı başkanlık sistemi uygulaması olacaktır. |
Halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanının saksı gibi kenarda süs olarak durmasını beklemek çok gerçekçi değil
Zaten anayasaya göre de cb devletin başı olduğu gibi icranın da başıdır ve istediği Zaman bakanlar kurulunu toplayabilir Eskiden cb ları halk tarafından seçilmediği için bu yetkilerini fiilen kullanmıyorlar ya da kullanamıyorlardı Ayrıca Erdoğan cb seçilmeden önce de ak parti başkanlık sistemini savunuyordu ve Davutoğlu bunu biliyordu ve bunu bilerek ak parti genel Başkan'ı ve Başbakan oldu Zaten Erdoğan Davutoğlu nu Başbakan yapmadan önce ikisinin başkanlık meselesini aralarında konuşmuş olmaları ve Davutoğlu nun Erdoğan a bu konuda söz vermiş olması da çok yüksek ihtimaldir Davutoğlu başkanlığı getirmek istemedi veya en azından oyaladı ve ayak diredi güçlü Başbakan olarak partiyi ve devleti kontrol altına almaya çalıştı , Erdoğan la birçok konuda fikir ayrılığı oluştu sonunda ak parti yönetimi Davutoğlu nun il ve ilçe Başkan'ı Atama yetkisini elinden aldı ve bunun üzerine de Davutoğlu Erdoğan la konuşup kongreyi toplayıp tekrar aday olmama kararı aldı. aday olsa da Erdoğan karşısına bir aday çıkartırsa Erdoğan ın desteklediği aday kazanır Erdoğan tarafından Başbakan yapılan Davutoğlu güçlü Başbakan olmaya çalışacağına , Başkanlık sistemi için uğraşsaydı Erdoğan'dan sonra Davutoğlu Başkan olurdu şimdi bu şansı da azaldı Olay budur Davutoğlu iyi bir insandır Başbakan olmasını çok istemiştim ama iki Başlılıkla da ülke iyi ve rahat bir şekilde yönetilemiyor Bu kokuşmuş parlementer sistemin bozukluğudur ... Bu kadar yakın iki siyasetçi arasında bile böyle sorunlar çıkabiliyor bu sistemde .. Ben sana bu sistemin bozukluğunu anlattığımda bana hararetle parlementer sistemi savunuyordun Cb halk tarafından seçilmese neyse de ama artık halk tarafından seçiliyor ya bu geri alınmalı (ki bu çok zordur ve halk istemez bunu) ya da Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine uygun olarak yarı başkanlık ya da tam başkanlık sistemine geçilmeli Resmen Şimdi zaten dediğin gibi fiilen yarı başkanlık sistemi oluştu |
Parlamenter sistem, başkanlık sistemine göre işlerliği daha iyi ve sağlam olan bir sistemdir. Çünkü yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden gevşek ayrımı söz konusu olduğu için yasamayı elde eden siyasi parti ya da siyasi partiler yürütmeyi de elde etmiş olurlar ve böylelikle tek başlı bir sistemle ülkeyi istikrarlı bir biçimde yönetebilirler.
Oysa başkanlık sistemi, yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden sert ayrımına dayandığı için işlerliği parlamenter sistem kadar iyi ve sağlam değildir. Çünkü sistem çift başlı olduğu için iktidarı elde etmek için sadece yürütme seçimini yani başkanlık seçimini kazanmak yeterli değildir yürütme seçiminin yanı sıra yasama seçimini de kazanmak gereklidir. Türkiye gibi yoğun siyasi kutuplaşmanın bulunduğu ülkelerde başkanlık sistemi geçerliyse ve yasama ile yürütme kuvvetleri farklı siyasi partilerin ellerindeyse yönetim krizleri hatta sistem krizleri çıkma ihtimali yüksektir. Başkanlık sistemi yani yasama ve yürütme kuvvetlerinin birbirlerinden sert ayrımına dayanan çift başlı yönetim sistemi siyasi kutuplaşmanın sert ve yoğun olduğu Türkiye gibi ülkelere uygun bir sistem değildir. Türkiye için uygun sistem parlamenter sistemdir. Yapılacak şey de belli. Cumhurbaşkanının yetkileri azaltılarak sembolik seviyeye getirilir, 2 turlu dar bölgeli barajsız seçim sistemi yasalaştırılarak koalisyonlar olabildiğince engellenir ve böylelikle tıkır tıkır işleyen bir sisteme sahip olunur. |
Halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanının yetkisini azaltma fikri ak parti tabanının değil, hdp ve CHP tabanlarının görüşüdür
Yahu başkanlık sisteminde parlamento ile Başkan arasında uyumsuzluk çıkma ihtimali çok azdır ama yine de bu ihtimali ortadan kaldırmak için gerekli Bi sürü düzenleme yapılabilir En basitinden cb ve bb lık makamları kaldırılır , yerel seçimler dışında tek seçim yapılır onda da partiler yarışır en çok oy olan partinin genel Başkan'ı Başkan olur yani böylece Meclis'in en büyük muhtemelen çoğunluk partisinin lideri Başkan olur ve böylece Meclis ile Başkan arasında uyuşmazlık olmaz Yani şimdiki cb ve Başbakan lık yetkileri Başkan'da toplanır Meclis Te eskisi gibi devam edebilir Başkan icra ve atamaları yaparken meclis de yasaları rahatça çıkartabilir Ve Başkan ın seçildikleri sonra partisiyle ilişkisi kesilmez partinin genel Başkan'ı olmaya da devam eder |
Alıntı:
Başkanlık sisteminde yasama ve yürütmenin belirlenmesi için iki ayrı seçim yapılır. Yasama seçimiyle meclis üyeleri belirlenir yürütme seçimiyle de başkan belirlenir. Başkanlık seçimini AK Partili bir başkan kazanıp meclis seçiminde ise çoğunluğu CHP elde ettiği zaman ya da tam tersi durumda başkanlık seçimini CHP'li bir başkan kazanıp meclis seçiminde ise çoğunluğu AK Parti elde ettiği zaman yönetimde resmen çift başlılık oluşur. AK Partili bir başkan ve CHP'li meclis çoğunluğu ya da CHP'li bir başkan ve AK Partili meclis çoğunluğu oluştuğu durumlarda hadi bakalım kolaysa ülkenin istikrarlı ve uyumlu bir biçimde yönetilmesinin formülünü bul! |
Çok başlılık felakettir. Devletin başında çok başlılık kriz demektir. Baba ile oğul arasında bile olsa bu böyledir. Mesela bir şirketi yönetirken iki ortak anlaşamayıp farklı kararlar alsalar şirket verimli bir şekilde yönetilemez.
Halk tarafından seçilen ilk Cumhurbaşkanı olan Erdoğan ile eski başbakan Davutoğlu arasında da özellikle gittikçe artan bir şekilde uyuşmazlık ve fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Bu da devletin yönetimini zorlaştırdı , ülke ekonomisine patinaj yaptırdı ve bi sürü atamayı aksattı. Bu iki başlılık şimdi Binali Yıldırım ın başbakan olmasıyla en azından bir süreliğine fiilen ortadan kalktı. Ama bunun kesin çözümü başkanlık sistemidir. Çünü yarın yine cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasında sorun çıkmayacağının garantisi yok ! Yine parlemanto filan diye başlama Cihannur. Bunun çok çözümü var. Amerika daki sistemi kopya etmek zorunda değiliz. Şuan bizdeki parlementer sistem batık ve çürük bir sistemdir. Cumhurbaşkanı ile başbakanın yetkileri net bir şekilde ayrılmıyor bu sistemde. anayasada cumhurbaşkanı nın kabineye başkanlık etme yetkisi varsa (ki var) o zaman bakanlara ve başbakan a talimat verme yetkisi de var demektir sonuçta süs olsun diye kabineye başkanlık etme yetkisi konulmamış anayasaya. sen güçsüz ve yetkisiz cumhurbaşkanı ve güçlü başbakan istiyorsun , ben direk halk tarafından seçildiği için güçlü ve yetkili bir cumhurbaşkanı istiyorum bu yaptığımız tartışma bile bu sistemin ne kadar bozuk olduğunu gösteriyor. cumhurbaşkanı ile başbakanın konumları net değil. yarın bi gün chp'li birisi 2. turda da olsa cumhurbaşkanı seçilse başbakan ak partili olsa , ya da tam tersi olsa cumhurbaşkanı ak partili olsa chp'li birisi de koalisyonla da olsa başbakan olsa ne olacak ? cumhurbaşkanı kabineyi toplamak istediğinde ne olacak ? böyle bir yetkisi var sonuçta. başbakan hayır ben gelmem mi diyecek ? derse anayasayı çiğnemiş olur. kabine cb başkanlığında toplansa bile chp'li bakanlar cumhurbaşkanının talimatlarını yerine getirirler mi ? farklı partiden olmalarını bırak aynı partiden hatta başbakanı cumhurbaşkanı seçmiş/atamış olduğu halde yine Erdoğan ve Davutoğlu arasında yönetimde bazı sorun ve uyuşmalıklar çıktı ortaya. Davutoğlu'nu suçlamak için yazmıyorum, bu sistemde baba cumhurbaşkanı olsa oğul başbakan olsa yine aralarında sorun çıkabilir. saçma sapan bir sistem bu. o yüzden başkanlık sistemi çok daha iyidir. (parlemanto örneği verme lütfen yine bunu 50 kez açıkladım ama anlamak istemiyorsun. gerekli düzenlenlemerle başkan ile parlemanto çoğunluğunun aynı partiden olması çok rahat bir şekilde sağlanabilir. ki bunun için özel bir düzenleme yapılmasa bile türkiye şartlarında genelde aynı partiden olurlar) Rahat anlaman için tekrar net bir şekilde söylüyorum: en basitinden cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamları kaldırılıp, genel seçimler şimdiki gibi yapılıp ve seçimde partiler yarışıp parlamento da çoğunluğu sağlayan (ya da en fazla milletvekiline sahip) partinin genel başkanı ülkenin başkanı olur ve kendi kabinesini kurar. yani parlemantonun (meclisin) en büyük muhtemelen çoğunluk partisi ile başkanın aynı partiden olması GARANTİLENMİŞ olur. gerekli düzenlemerle (dar bölge seçim sistemi gibi) koalisyon ihtimali de ortadan kaldırılabilir. şimdiki sistemde hem koalisyon riski var bunun üstüne bir de başbakan ve cumhurbaşkanı anlaşmazlığı riski var. |
Uzun bir tartışma olmuş, foruma yeni üye oldum ama bir çok seçim ve hükümetler görmüş biri olarak şunu diyebilirim ki Türkiye lider ve takım çemberi ekseninde siyaset hayatını sürdürür bu kültürümüzde binlerce yıldır olan bir kodlama.
Diğer yandan liderin kendine has bir imzası ve izi olmalı yada olduğunu hissettirmeli ki karizma ve duruş tamamlansın. Bu bakımdan Recep Tayyip Erdoğan nın eline şu siyasi camiada su dökecek parti başkanı yok. Ahmet hocanın atladığı ya da eksiği olduğu nokta budur, bu yaradılıştan gelen bir özellik olduğu için bir eğer yoksa çalışıp çabalayarak ancak bir nebze edinilebilir. Ahmet Hocanın ilk kürsü konuşmalarına bir de son kürsü konuşmalarını izleyin ses tonu mimik duruş ifade vurgu vb. noktalarda bambaşka olduğunu göreceksiniz, ancak ekranda bir uzun adam duruşu var eskilerin tabiri ile kapı gibi, birde Ahmet hocanın duruşu var. Bunlar basit gibi görünebilir ama vatandaş ekrana yüzünü döndüğünde milletimizin bu binlerce yıldır yazılmış kişilik kodları bu noktada devreye giriyor. Konuyu dağıtmamayı ummakla beraber Cumhuriyet dönemi siyasetimizin tıkandığı ya da kırılma yaşadığı kliklerin %99 u bir çok partinin x bir konuyu bir neticeye bağlayamamasından mütevelliddir. bknz.80 öncesi CB seçemeyen meclis. |
Özgür Suriye arkadaşım sen neyi savunduğunun farkında mısın? Hem çok başlılık felakettir diyorsun hem de tek başlı parlamenter sistemi bırakıp çift başlı başkanlık sistemini savunuyor ve çift başlı başkanlık sistemine geçelim diyorsun.
Bakın arkadaşım, siz ve başkanlık sistemini savunanlar şunu anlamalılar: Başkanlık sistemi yasama ve yürütme kuvvetlerini birbirinden ayıran bir sistem yani sert kuvvetler ayrımı sistemi olduğu için çift başlı bir yönetim sistemidir. Lütfen yazdıklarımı dikkatlice okuyun: Başkanlık sistemi = Sert kuvvetler ayrımı = Çift başlı sistem = Yasama 1 baş ve Yürütme 1 baş. Dikkat çekmek için üstte kalın harflerle yazdım. Savunduğun sistem olan başkanlık sistemi tek başlı bir sistem değil çift başlı bir sistemdir. Bunun böyle olduğunu anla artık. Bana diyorsun ki yasama ve yürütmenin tek elde toplanmasını başkanlık sisteminde de sağlayacak uygulamalara gidilinebilir. İnsaf ya! Yasama ve yürütmenin tek elde toplanabildiği sistem olarak parlamenter sistem var zaten. Sen aslında gerçekte parlamenter sistemi savunuyorsun da başkanlık sistemini savunduğunu zannediyorsun. Benim önerdiğim sisteme itirazın olmaması gerekir. Bak kısaca tekrar anlatayım: 1- Cumhurbaşkanını halk seçer, 2- Cumhurbaşkanının yetkileri semboliktir ve cumhurbaşkanı ülkenin yönetiminde yol gösterici, uyarıcı olarak görev yapar ve devlet kurumlarının etkili biçimde işlemesinde etkili olur, 3- Koalisyonları engelleyip yönetimde istikrarla temsilde adaleti sağlamak için 2 turlu dar bölgeli barajsız seçim sistemi uygulanır. 4- Ülkeyi seçimleri kazanan parti ve başbakan yönetir. Cumhurbaşkanı, başbakanın yönetimini engelleyebilecek güce ve yetkilere sahip değildir. Ülke, başbakan ve partisi tarafından tek başlı olarak rahat rahat yönetilir. AK Parti'nin ve başkanlık sistemini savunan pek çoklarının yaptıkları bariz hatalardan biri şu: Suyun 100 derecede kaynaması gibi her ülkede her toplum için en uygun yönetim sisteminin başkanlık sistemi olduğunu iddia eder minvalde konuşuyorlar. Oysa gerçek bu değil. Başkanlık sistemi her ülkeye her topluma uygun bir yönetim sistemi değildir. Başkanlık sistemi sert ve yoğun kutuplaşmanın olduğu, çoklu siyasi parti yapısına sahip olan siyaseten çoklu bölünmüş ülkeler için uygun bir sistem değildir. Bizim ülkemiz de böyle bir siyasi durumda olduğu için başkanlık sistemi Türkiyemiz için de uygun bir sistem değildir. Başkanlık sistemi dünyada hiçbir ülkede başarıyla uygulanamaz demiyorum. Başkanlık sistemi kutuplaşma seviyesinin düşük olduğu, sert kutuplaşma olmayan, oyların çoğunlukla merkeze yakın iki siyasi partide konsolide olduğu ülkelerde uygulanabilir. Çift başlı başkanlık sistemi mesela Kuzey Avrupa ülkeleri olan Norveç, Danimarka ve İsveç gibi ülkelerde uygulanabilir ve verimli de olabilir; ama Türkiye gibi yoğun ve sert kutuplaşmanın olduğu, çoklu siyasi parti yapısına sahip olan ve uzlaşmaya yatkın olmayan ülkelerde krizlere yol açacak bir sistemdir ve faydadan çok zarar getirir. |
Evet farkındayım ben başkanlık sistemini yani tekbaşlılığı savunuyorum.
Şimdiki sistemde hem Başbakan hem de Cumhurbaşkanı vardır ikisinin de yetkisi çok ve karışıktır , net değildir. Başbakan ile cumhurbaşkanının ufak bir anlaşmazlığında ülke felakete sürüklenebilir. Bu sistem kaostur. İnşaAllah , bu kokuşmuş sistemden 16 Nisan da kurtulacağız. |
All times are GMT +3. The time now is 05:31. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025