Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Osmanlı Tarihi (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=137)
-   -   Osmanlı-Selçuklu eserleri (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=178605)

murataltug1985 06-14-2018 03:23

Osmanlı-Selçuklu eserleri
 
Kaynak afilsiz.com

Avrupa’da Osmanlı Mimarisi 17 Eser

Yüzyıllarca Avrupa’da kalan Osmanlı İmparatorluğu birçok eseriyle o topraklarda yaşıyor

Mostar Köprüsü, Bosna-Hersek

Bosna-Hersek’in güzel şehri Mostar’daki Neretva Nehri üzerinde, hilal görünümündeki özelliğiyle dünyanın en zarif köprülerinden birisi köprü Boşnak ve Hırvatları birbirine bağlamış, mostar şehrine ismini veren köprü acılı yılların izlerini taşıyor.

Taşköprü (Üsküp), Makedonya

Taşköprü, Vardar Nehri Üsküp şehir merkezindeki Osmanlı köprüsüdür. Üsküp’ün simgesidir* Fatih Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak bilinir

Beyaz Kule, Yunanistan

Beyaz Kule, Selanik’te şehrin sembollerindendir kule* tarihî bir kule ve müze olarak, şehrin deniz kıyısındadır Osmanlı eseridir Balkan Savaşlarında şehir Yunanlılara geçtiğinde kule beyaza boyanmış O günden sonra “Beyaz Kule“ olarak adlandırılan yapı Selanik’in en çok ziyaret edilen yerlerindendir.

Banyabaşı Camii, Bulgaristan

Banyabaşı Camii, Osmanlı Devleti zamanında, Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da inşa edildi Avrupa'nın en eski camilerindendir.Kuruluş tarihi 1566 yılı kabul edilmiştir Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır.

Sokollu Mehmed Paşa Drina Köprüsü Bosna

Sokullu* Paşa Köprüsü Drina Köprüsü, Mimar Sinan tarafından Sokullu* Paşa adına 1577'te Drina Irmağına yapılan 11 gözlü köprüdür. Köprü* Bosna-Hersek’in doğusunda* Vişegrad’dadır.

Blagay Tekkesi, Bosna-Hersek

Buna Nehri'nin kaynağında bulunan Blagay Tekkesi, Osmanlı mimarisi ve Akdeniz etkileriyle 1520 de inşa edilmiştir ve Bosnalılarca millî anıt kabul edilir.

Belgrad Bayraklı Camii, Sırbistan

Bayraklı Camii, Osmanlı devrinde Sırbistan'ın başkenti olan Belgrad'da* 1575 te yapılmıştır. Kare planlı cami 10,2 m.'lik bir kubbe ile örtülüdür. kesme taştan sade bir minaresi vardır.

Prizren Taşköprü ve Sinan Paşa Camii, Kosova

Prizren Taşköprüsü, Kosova’nın Prizren şehrindeki* tarihî Osmanlı köprüsüdür. Köprünün inşa tarihi bilinmemektedir.* XVI. yüzyılın başlarında inşa edildiği muhtemeldir.Prizren Taşköprünün yanında* Sinan Paşa Camii, Sofi Sinan Paşa Camii adıyla yada Sinan Paşa Camii olarak geçer

Gül Baba Türbesi, Macaristan

Gül Baba Türbesi, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'dedir Gül Baba, Budapeşte'de yüksek tepeye gömülür ve tepeye "Gültepe" adı verilir. Türbenin yanındaki Gül Baba Bektaşi Tekkesi 1686 yılında yıkılmıştır.

Başçarşı, Bosna-Hersek

Başçarşı, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'nın merkezindedir 16. yüzyılda kurulan meşhur Osmanlı çarşısıdır. Bugün kullanımda olup Saraybosna'nın kalbidir Bosna Savaşıında Sırp ordusunun imha etmeye çalıştığı hedeflerdendi. İstanbul camilerinin mimari tarzında inşa edildi* Osmanlı camileriyle çevrili olan Başçarşı'da Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmış bir han, medrese ve çok sayıda imaret bulun

İbrahim Paşa Camii, Bulgaristan

İbrahim Paşa Camii, Balkanlarda Osmanlılar'a ait ayakta kalmış en büyük sanat eseridir. Bulgaristan'ın Deliorman, Razgrad'da bulunur. UNESCO ya kayıtlı cami, Balkanlar'daki üçüncü en büyük camidir.

Manastır Askerî İdadisi, Makedonya

Makedonya'nın Manastır şehrindedir müze olarak kullanılır Atatürk burada eğitim gördü (1896-1898).* ikinci katda Atatürk için ayrılmış bir bölüm vardır.

Üsküp Türk Çarşısı, Makedonya

Üsküp Türk Çarşısı, Makedonya’nın başkenti Üsküp’tedir Osmanlı çarşısıdır. Üsküp’ün kuzey kesiminde yer alır.

Gazi Mehmet Paşa Hamamı, Kosova

Prizren'de Osmanlının 1573 yılında Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Balkanlar'ın en eski Osmanlı eseridir Gazi Mehmet Paşa Hamamı yıkılmaya terk edildi. Kosova’da Balkanlar’ın Osmanlı döneminden kalma en eski hamamlarından Türkiye Cumhuriyeti tarafından yaklaşık 150 Bin Euro bütçeyle UNESCO tarafından onarılan Gazi Mehmet Paşa Hamamı’nın, bütçenin yeterli olmayışı nedeniyle onarımı yapılamıyor.

Kanuni Sultan Süleyman Camii, Rodos Adası

Yunanistan'a* Rodos Adası Sokrates Sokağı’nın sonunda, gül pembesi duvarları* dikkat çeken minaresiyle Kanuni Camisi bulunur. Osmanlı hakimiyetini simgeler 1523’te yapılmıştır Rodos’un en görkemli camisidir. *Rodos Müslüman Türk Vakfı’na ait olan caminin minaresi, tehlikeli olduğu için 1987 de yıkılmıştır. Günümüzde,* müze olarak ziyaretçilere açıktır.Süleymaniye Camii olarak da bilinir.

Mustafa Ağa Camii, Yunanistan

Mustafa Ağa ve Altı Fıskiye olarak da anılan* mimari eser, Atina Voyvodası Cizdaraki Mustafa Ağa tarafından 1763-64 yıllarında inşa edilmiştir.

Sultan I. Murad Türbesi, Kosova

Sultan 1. Murat Türbesi* Kosova’nın*Priştineye 6 km mesafededir. Osmanlı* padişahlarından Sultan I. Murad’ın savaşta şehit olması sonrasında iç organlarının gömüldüğü yerdir. Kosova’daki en eski Osmanlı eseridir. 14. yüzyılda inşa edilmiştir. Bugünkü bina 14. yüzyıldaki binanın aslı değildir. Birçok tahribat ve onarımdan geçmiştir. Yöre halkınca Türklük ve Müslümanlığın simgesi olarak kabul görür.

murataltug1985 06-14-2018 03:24

Kaynak balkanincileri.gen.tr

MOSTAR KÖPRÜSÜ - Bosna Hersek

*Bosna-Hersek Cumhuriyeti'nin Mostar şehrinden geçen, Neretva Nehrinde Mimar Sinan'ın öğrencisi Mimar Hayruddin tarafından 1566 da inşa edilen köprü çevresindeki kente adını verdi. Mostar, Hersekin ana kenti oldu.*Neretva Nehri'nden 24 metre yüksekte 30 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olan Mostar Köprüsü, teknolojiyle inşa edildi. 456 kalıp taş kullanıldı. Köprü, şehirde ticareti canlandırdı Mostar Köprüsü, cesur sporcularca atlama platformu olarak kullanıldı. şehrin erkekleri, nişanlılarına cesaret ispatlamak için düğün öncesi köprüden atlardı....Bosna-Hersek'teki iç savaşda Mostar Köprüsü'ne ilk saldırıyı 1992'de Bosnalı Sırplar düzenledi. 1993'te Hırvat tankları köprüyü yıktılar*Mostar Köprüsü'nün çalışmaları (TİKA) UNESCO ve Dünya Bankası'nın desteğiyle 1997'de başladı. inşaatını Türk şirketi ER-BU üstlendi. Macar dalgıçlar orijinal taşları nehir yatağından vinçlerle çıkardı.suyun içinde bozulan taşlar yapıda kullanılamadı orjinal taşların çıkarıldığı taş ocağı tekrar açılıp ocaktan çıkarılan taşlar kullanıldı. Orijinale sadık kalan şirket, köprünün temellerini* sağlamlaştırdı. 30 metre uzunluğundaki, 24 metre yüksekliğindeki köprüde çalışma Haziran 2002'de başladı. Kilit Ağustos 2003'te İnşaatı tamamlanan Mostar Köprüsü, Türk temsilcilerinin hazır bulunduğu törenle, İngiliz Prensi Charles tarafından 23 Temmuz 2004 tarihinde açıldı.

murataltug1985 06-14-2018 03:24

kaynak yolda olmak.com

Mersin**Anamur**Mamure Kalesi,

*Mersin,*Anamur‘daki*Mamure Kalesi, Anadolu’nun en büyük ve en iyi korunan kalelerindendir Akdeniz*kıyı şeridindeki kale, Anamur’un 6 km doğusunda, Bozdoğan Köyü sınırlarındadır
Yüksek kayalık ve düzlük üzerine inşa edilen kale, Anadolu’daki benzerleri gibi antik temeller üzerine yerleştirilmiştir Yüksek duvarlı iç avlu, batıdaki kale ve güneyinde kayalıklar üzerine inşa edilen iç kale olmak üzere 3 parçadan oluşan Mamure Kalesi’nde, 39 kule, su sarnıçları, cami ve kale dışında hamam yapısı da görülebilir Anamur ve Taşeliyi Hristiyanlar’dan alan Karamanoğlu Bedreddin Mahmut Bey kaleyi ele geçirdikten sonra*kiliseleri yıkıp camiye dönüştürmüş. Kalenin adı da*Mamuriye*olmuş. 16. yy ortaları ve 18. yy onarım gören surlar, son olarak 1960’ da Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış.
*Alanya Kalesi’ne benzeyen Mamure’de Üst kattaki burçlara merdiven ile çıkılırken, köşe burcunun yanında üstü yıkılmış olan fener kulesinin kalıntıları görülebiliyor. Dış kale tek kubbeli bir cami ve çeşme depo, sarnıç ve askerlerin iskan yerinden oluşuyor. kale içinde Hüseyin Gazi’ye ait bir türbe olduğu belirtiliyor.Ana girişteki suyolu, kalenin su ihtiyacı için önemli Kale kuşatılmasında sarnıçlardan yararlanılıyor. Giriş kapısını dışarıya bağlayan köprü, günümüze ulaşamayan eserler arasında.Tarihi*yaklaşık 1,500 yıl geriye giden ve Akdeniz kıyısında en iyi korunan Orta Çağ kalelerinden Mamure Kalesi,*Mersin’de gezilecek yerler*arasında. Türkiye’nin en büyük kalelerinden Roma, Bizans, Selçuklu, Karamanoğulları ve Osmanlı üslubundan izler taşıyor.

murataltug1985 06-14-2018 03:25

Kaynak istanbul.com

Kız Kulesi Efsaneleri ve Gerçek Hikâyesi

İstanbul* Üsküdarda Kız Kulesi’ni ziyaret etmeden gitmeyin. İstanbul’da yaşıyorsanız uzaklardan bakmak ile yetinmeyin. Mimarisine ruh katan efsaneleriyle Kız Kulesi sizi bekliyor.gözlerinizi kapayın ve düşünün: Yüzlerce yıl,* bin yıl önce, belki bir denizci, belki de korsansınız; İstanbul’a yolculuktasınız...*Çanakkale Boğazı’nı geçtiniz,*Marmara’yı aşıp*İstanbul Boğazı’na yaklaştınız. bir siluet karşıladı sizi,*Ayasofya’nın kubbesi tüm haşmetiyle karşınızda! Bir tarafta* Cenevizlilerin*Galata Kulesi, Boğaz’a süzülmeye başladınız ki ne göresiniz? düşmanı tehditkâr, dostu davetkâr karşılayan bir levent var denizin ortasında:*Kız Kulesi! Tarihin eski dönemlerinden beri bilinen bir yer* Kız Kulesi, sadece estetik* ile değil, efsaneleriyle de İstanbul’u zenginleştiriyor.

Amiralin Acısı

Kız Kulesi ile ilgili efsanelerin en eskisi İstanbul’un, eski adıyla*Byzantium’un,*Atina*hükümranlığında* olduğu döneme dayanıyor. Efsaneye göre,*Makedon Kralı Filip’in İstanbul’a saldırma ihtimaline karşı, Atina Krallığı, İstanbul’u korumak üzere*Amiral Hares komutasında gemiler gönderiyor. Hares, çok sevdiği eşi* Damalys’i,* öldüğünde kayalıkların içine oyduğu bir mezara defnediyor.

Leandros ile Hero’nun Aşkı

Yunan efsanesine göre Leandros*adında bir genç,*Hero*adında bir kıza aşık olur. Genç Leandros sevgilisi Hero’yu görmek için, karşı kıyıdan yüzerek buraya gelir. Genç kız* sevgilisine yol göstermek için, her gece Kız Kulesi’'nde* ateş yakar. Fırtınada ateş söner ve Leandros yolu kaybeder. Boğazın karanlık sularında boğulup giden talihsiz Leandros’un acısına dayanamayan Hero kendi elleriyle hayatına son verir

Yılanla Gelen Ecel

Falcılar,*Bizans kralına, ‘Sevgili kızın, yılandan ölecek’ diye, kötü haber veriyor. Kral, kızını yılan sokmasın diye, Kız Kulesi’nin* kayalıklarına* yerleştiriyor. genç bir subay, kralın kızına aşık oluyor. prensese sunmak için bir demet çiçek hazırlıyor. Çiçek demetinin içindeki yılan, talihsiz prensesi sokup öldürüyor.

Kız Kulesi Efsaneleri

Selçuklu*döneminde*Battal Gazi efsanesi* “mutlu son”la bitiyor. Battal Üsküdar*tekfurunun kızına aşık oluyor. Tekfur da kızını kuleye hapsediyor. Battal Gazi, Tekfur’un kızını kaçırıyor.*Evliya Çelebi’nin hikâyesi de*Osmanlıda geçiyor. Çelebi,*Sultan Bayezid- zamanında Kız Kulesi’nde* bir velinin, her gün cübbesinin eteklerini toplayıp denizin üstüne oturarak*Sarayburnu’na gittiğini ve sarayda padişaha ders verdiğini anlatıyor.

Efsanelerden Gerçeğe Kız Kulesi

Üsküdar’da*Salacak’ın*150–200 metre açıklarında, Kız Kulesi kayalıklarında “bir bina bulunduğuna dair ilk kesin bilgi XII. yüzyıla*dayanıyor.*Bizans İmparatoru* Komnenos’un Boğaz’ın Marmara’ya bakan tarafına iki tane savunma kulesi yaptırıyor* Biri Kız Kulesi’nin bulunduğu yerde, diğeri Sarayburnu kıyılarında. kuleler arasına, deniz yoluyla kaçakçılıkları önlemek amacıyla zincir gerildiği bildiriliyor. Deniz feneri işlevi göre kulenin Osmanlıdaki son büyük onarımı*II. Mahmut tarafından yapılıyor.*1832–1833* teki onarımla Kız Kulesi bugünkü şeklini alıyor. Kule 1943*te betonla çevriliyor.*1959*da askeriyeye devredilen kule, radar istasyonu olarak kullanılıyor 1982 de Denizcilik İşletmeleri’ne devrediliyor siyanür deposu olarak kullanılıyor.*Cumhuriyetin ilânını izleyen yıllarda Kız Kulesi uzun süre, deniz ortasında tek başına kal etti. Kule* özel bir kuruluş tarafından restore edilerek uzunca bir süre kiralandı. Restorasyonunda arşivler fotoğraflar, değerlendirildi. daha önceden görülmeyen tarihi bulgular* ortaya çıkarıldı. ilk kez insanlar kuleye ayak basma, onu yakından görme, dokunma imkânı buldu.Kule, restorasyondan* bu yana restoran olarak hizmet veriyor.

murataltug1985 06-14-2018 03:25

Kaynak timetürk.com

Hilafetin son büyük projesi: Hicaz Demiryolu

*Sultan Abdulhamit'in* bağışla düzenlenen kampanyadan gelen paralarla inşa edilen Hicaz Demiryolu, İslam dünyasının büyük fedakarlıklarıyla tamamlandı Osmanlı'nın en çok tartışılan ve büyük yeniliklere imza atan padişahı Sultan I Abdülhamit'in en büyük projesi Hicaz Demiryolu ile Medine'ye ilk sefer 1908 yılının 27 ağustos gününde yapıldı.Hilafetin son büyük projesi kabul edilen Hicaz Demiryolu, İstanbul'dan Medine'ye demiryolu ağı döşemeyi öngörüyordu. Demiryolunun maliyeti 4 milyon liraydı rakam devlet bütçesinin yüzde 20'siydi ve ödemek imkansızdı. Sultan Abdülhamit, ilk bağışı şahsi malvarlığından yaparak büyük bir kampanya başlattı. bu yardımların tek elde toplanması için, “Hicaz Şimendifer Hattı İanesi” kuruldu. *Kampanya sadece Osmanlı topraklarında değil, tüm İslam dünyasında ilgi gördü bağışlar yapıldı.
Fas, Tunus, Cezayir, Rusya, Çin, Singapur, Hollanda, Güney Afrika, Ümit Burnu, Cava, Sudan, Bosna- Üsküp, Kıbrıs, Viyana, İngiltere deki Müslümanlar Hicaz Demiryolu'nun yapımı için bağışta bulundu Hatta Müslümanların dışında, Almanlar, Yahudiler ve birçok Hıristiyan bile bağışta bulundu. Hicaz demiryolu* İslam Dünyasında coşku ile karşılandı Osmanlı, Hindistan İran ve Arap basınında en ağırlıklı konu Hicaz Demiryolu olmuştu. İstanbul'da yayınlanan Sabah gazetesi, demiryolundan kutsal hat ve halifenin en muhteşem eseri olarak bahsediyordu.Hicaz Demiryolu'nun inşaatına Ekim 1903'te başlandı. Demiryolunun* başında Alman mühendis Meissner bulunuyordu

*mühendislerin önemli kısmı Osmanlı milletlerindendi. Hicaz Demiryolu inşaatında 2 bin 666 kâgir köprü ve menfez, yedi demir köprü, dokuz tünel, 96 istasyon, yedi gölet, 37 su deposu, iki hastane ve üç atölye yapıldı.işçiler, askerler, subaylar sıcak, susuzluk, eşkıya saldırıları gibi olumsuzluklara karşı büyük fedakarlıkla çalıştılar.
II. Abdülhamit büyük bir incelik göstermiş* mukaddes topraklarda gürültülü çalışılmamasını Hz. Muhammed’in yüce ruhaniyetini rahatsız etmemesini istemişti. rayların altına keçe döşendi* sesiz lokomotifler kullanıldı Demiryolu yapımına ilk* Şamda başlandı. 1903'te Amman'a, 1904'te Maan'a ulaşıldı. Maan'dan Akabe körfezine Kızıldeniz'e çıkılmak istendi ise de İngilizlerin karşı çıkmaları sonucu gerçekleştirilemedi. *yapımı İngiliz şirketine verilen Hayfa Demiryolu, satın alınarak, 1905'te tamamlandı Der'a, Yermuk vadisinden Hayfa'ya bağlandı. Hicaz Demiryolu Akdeniz'e ulaştı Akka şehrinin küçük kasabası Hayfa, Hicaz demiryolunun ve limanının yapımı ile gelişti önemli bir ulaşım merkezi haline geldi.
Demiryolu'nun Maan'a varmasından sonra işletme idaresi kuruldu ve demiryolunda ilk defa* 1 Eylül 1905 te yolcu ve eşya taşındı. 1 Eylül 1906 da Medâyin-i e ulaşıldı. inşaatın tamamı Müslüman mühendis, ve işçilerce gerçekleştirildi. Medine'ye varıldı. İlk trenin törenle 27 Ağustos 1908’de Şam’dan yola çıkmasıyla Şam-Medine hattı açıldı. batı şaşkına döndü bin 464 kilometreyi bulan Hicaz Demiryolu, Sultan Abdülhamit'in tahta çıkışının 33. yıldönümü 1 Eylül 1908 de resmî törenle* işletmeye açıldı. I. Dünya Savaşı'na kadar yoğun bir şekilde kullanıldı.

*Abdülhamid hanın tahtan indirilmesine kadar "Hamidiye Hicaz Demiryolu" olarak anılan ve 18 Ocak 1909'dan itibaren sadece "Hicaz Demiryolu" olarak bilinen hat 1918'de bin 900 kilometreyi aştı. Medine komutanı Fahreddin Paşa'nın Mondros Mütarekesi'nin 16. maddesi gereğince 7 Ocak 1919'da ki şartname gereği Medine'yi teslim ve tahliye etmesi ile* Hicaz Demiryolu üzerindeki Osmanlı hakimiyeti kalktı. Medine'de bulunan Mukaddes Emanetler, Fahreddin Paşa'nın üstün çabalarıyla Hicaz Demiryolu hattı sayesinde İstanbul'a taşındı Hicaz Demiryolu, kısa ömrüne rağmen, önemli sonuçlar meydana getirdi. Yabancı sermaye tarafından demiryollarında istihdam edilmeyen Mühendislik Mektebi mezunu pek çok Türk mühendisinin* ilk tecrübe ve yetişme yeridir
*Cumhuriyet Demiryolları'nın yapımında gerekli olacak bilgi, beceri ve tecrübe Hicaz Demiryolu ile sağlandı ve teknik eleman yetişti.Osmanlı Devleti'nin bölgeyle haberleşmesini* kolaylaştıran Hicaz Demiryolu, Hacca gitmek isteyen Müslümanların da işini kolaylaştırmış büyük sonuçlar doğurmuştur. Hicaz Demiryolu, insanlarımızın ortak bir hedef ve ideal etrafında yardımlaşma ve dayanışmasına katkı sağlamıştır

murataltug1985 06-14-2018 03:25

Kaynak gezipgördüm.com

Rumeli Hisarı

Sultan Mehmet’in,*İstanbul’un fethini ne kadar ciddiye aldığının kanıtıdır*Rumeli Hisarı. İkizi ile birlikte yüzlerce yıldır boğazı bir koruyucu gibi gözetler hisar, zamanla bu görevini terk edip bölge halkına barınak,*kültürel organizasyonların düzenlendiği bir mekân haline gelmiştir Fatih Hanın boğaz güvenliğini sağlamak için*Anadolu Hisarı’nın tam karşısına yapılmasını emretti inşa süreci*15 Nisan 1452’de başladı Boğazın en dar noktasına* 30 dönümlük arazi üzerine inşa edildi
dört ay da tamamlandı Boğazkesen Hisarı yada* Yenice Hisar” ismiyle bahsedilir* yapı* malzemesi İzmit, Karadeniz Ereğli gibi yerlerden getirtildi Parça taşlar* Bizans yapılarından söküldü hisarın yapımında yaklaşık *300*usta ve*750*civarı işçi* 200 arabacı, nakliyeci ve kayıkçı çalıştı*1509’da deprem,*1746*da ise yangın felaketi sonrasında restore edilen tarihi yapı ahşap evlerle doldu. evler*1953’te Cumhurbaşkanı*Celal Bayar’ın görevlendirdiği 3 Türk kadın mimarın gözetiminde geniş çaplı yenileme çalışmasıyla yıkıldı*yapıya eski görkemi kazandırılarak günümüzde müze ve açık hava tiyatrosu olarak kullanılıyor. Tiyatro bölümü, yerli ve yabancı müzik organizasyonlarına ev sahipliği yapıyor.

Yapının inşasında her bölüm bir paşanın denetimine verilmiş. hisarın 3 büyük kulesine denetim görevini üstlenen*Saruca,*Halil ve*Zağanus*paşaların adları verilmiş. Zağanos Paşa’nın ismiyle anılan küçük kule bulunuyor.
Saruca Paşa*ve*Halil Paşa*kuleleri 9 katlı, Zağanos Paşa Kulesi ise 8 katlı inşa edilmiş. Yükseklik 22 ila 28 metre arasında değişen üç kuleden Halil Paşa ve Saruca’nın çapları 23,30 metre iken Zağanos Paşa Kulesi 26,70 metre çapa sahip.
3 büyük kulenin yanı sıra hisara 13*adet burç eklenmiş. giriş 4 esas ve 1 tali kapıdan sağlanıyor. Ana kapılar Dağ, Dizdar, Hisarpeçe* Sel isimleriyle anılıyor. Tali kapıya Mezarlık ismi verilmiş.
toplar, gülleler ve Haliç’in kapatılmasında kullanılan zincir bahçede sergileniyor.

murataltug1985 06-14-2018 03:26

Kaynak istanbul.net.tr

Anadolu Hisarı

*Yıldırım Hanın İstanbul Boğazının en dar yerinde yaptırdığı ilk hisardır. Göksu deresi ile deniz arasında kireç katmanlarından meydana gelen tepenin üzerindedir. Güzelhisar, Güzelcehisar, Yenihisar, Yenicehisar, Akhisar” isimleriyle* zikredilmektedir. Bizans’a Karadeniz yoluyla yardım gelmesini önlemek maksadıyla inşa edilmiştir. Anadolu Hisarı, asıl kale, iç kale duvarları ve üç kuleden meydana gelir. Asıl kale, üzeri toprakla örtülü yüksek bir kayanın üzerine oturtulmuştur. Dört katlı olan kuleye güneybatıdan girilir. Stratejik bakımdan yeri ustalıkla seçilen yapıyı, batıdan gelen düşmanın görmesi imkansızdır. Dış kale surları, 3 kule ile korunur. Surların güneyindeki kısımları bugün yıkılmış haldedir. *Kuleler kuzeyde, kuzey-batıda ve batıda, çevreye ve yollara hakim silindir biçimindedir Anadolu Hisarının Osmanlı tarihinde önemi Yıldırım Han, Ankara Savaşında mağlup olunca oğlu Süleyman Çelebi burada saklanmıştır. Sultan İkinci Murad devrinde, Haçlı ve Macar ordusunu durdurmak üzere yola çıkan ordunun Rumeli’ye geçmesinde bu hisardan faydalanılmıştır. Sultan Murad Han Yalova yoluyla buraya gelmiş, Çandarlı Halil Paşa da, kıyıdan top ateşiyle padişahı korumuş, Papalık ve Venedik donanmasına rağmen* karşı kıyıya geçilmişti. İstanbul’un fethinden önce Rumeli Hisarı inşa edilmeden kale tahkim edilmiş, böylece iki hisar ile boğaz kontrolde tulmuştur. 1452’de Sultan İkinci Mehmed tarafından yapılan değişiklikler, Anadolu Hisarının mukavemetini inanılmaz şekilde arttırmıştır.

*müdafaa maksadıyla yapılan kale, boğazın* taarruz vasıtası haline de gelmiştir. Kalede, Kocaeli sancağından 200 asker ve Barut depoları vardı
İstanbul’un fethinden sonra şehre, Karadeniz’den gelecek saldırıları karşılamak üzere kullanılmıştır. Karadeniz’in Osmanlı hakimiyetine geçmesinden sonra 16. asır da önemini kaybetmiştir.* on yedinci ve on sekizinci asırlarda Rus Kazaklarının Boğaz’a akınlarını karşılanmada Anadolu Hisarından faydalanılmıştır. Önemini kaybeden ahşap evler ile hisar romantik bir hal almıştır. Anadolu Hisarı, yerleşme alanı olmaya Sultan Mehmed devrinde başlanmıştır. Sultan Mehmed buraya, cami yaptırmış askerler yerleştirilmiş, sivil halk da iskan edilmiştir.1928 de Kandilli Belediyesi* 1991-1993 yıllarında* Kültür Bakanlığı tarafından onarımlar yapılmıştır.* Anadoluhisarı, Beykoz Belediyesi sınırlarındadır Hisarda taşınır kültür varlığı bulunmamaktadır.

murataltug1985 06-14-2018 03:26

Kaynak islam ansiklopedisi.org.tr SEMAVİ EYİCE

İSHAK PAŞA SARAYI Doğubayazıt / Ağrı

*Ağrı ilinin Doğubayazıt ilçesinde şehre hâkim bir tepededir külliye durumundadır. 1785 te İshak Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. İshak Paşa, bölgeye XVIII. yüzyılda hâkim olan Çıldır hânedanından Hasan Paşa’nın oğlu olup vezirlik rütbesiyle Çıldır ve Ahıska valisi oldu. yaptırdığı sarayın ihtişamı, Osmanlı hânedanı ile rekabete girmek düşüncesinde olduğunu gösterdi İran’dan İstanbul’a giderken misafir edilen İran elçisinin padişaha abartılı sözleriyle rekabeti kışkırtması, İshak Paşa’nın gözden düşmesine ve Hasankale’ye sürgün edilmesine yol açtı; İshak Paşa orada öldü. XIX. yüzyılın başında şehirdeki veba salgını saraya sıçrayarak haremde pek çok kişinin ve Doğubayazıt Beyi Mahmud Paşa’nın ölümüne yol açmıştır. Sarayın iç avlusundaki mezarlığa gömüldü*Mahmud Paşa’nın 1805 te öldü 1877-1878 Osmanlı Rus Savaşı’nın ardından bölge Ruslara I. Dünya Savaşı sonunda tekrar Türk idaresine girmiştir. İshak Paşa Sarayı’nda önemli bir yerleşime sahne olmamış harap olmaya yüz tutmuştur. 1950 den* itibaren saray ve külliyesi tanınmaya başlanmış ve 1960 larda Müzeler Genel Müdürlüğü’nde mimarisi yayımlanmıştır.* bu önemli külliye restore edilmiştir. 1982 doktora tezi yapmıştır* Eski yerleşim yerinin 7 km. uzağındadır dikdörtgen bir düzende yaklaşık 7600 m2’lik alanı kaplar saray yanyana üç ana gruptan oluşur. Saraya, doğu yönünde çok gösterişli bir* kapıdan girilmektedir. Selçuklu etkileri ağır basar avluda sivri kemerli bir çeşme bulunur. Avlunun sağında muhafız hücreleri, bodrumu zindan, üstü kışla olarak kullanılan mekânlar yer alır.

*şahane bir iç cephe mevcuttur. avluya açılan kapıları vardır. Burada* hizmet birimleri bulunur İkinci avlu, dört tarafı bina* ile çevrili dikdörtgen bir sahadır. Sağda sarayın mâbeyin dairesinin divan sofası ile selâmlık teşkilâtına* bir camiyle bir türbe yer alır. Mâbeyin dairesinde tahribat fazla olduğundan* 1995 yılı restorasyonunda bu kısımlar temizlenmiştir. Az çok ayakta kalabilmiş mâbeyin yapılarından biri cami kısmıdır. Mâbeyin* holüne açılan kapı ile doğrudan caminin harimine girilir.*
Cami sarayın iki katı yüksekliğinde olup son cemaat yerinin üstü terastır. Terasın kuzey cephesi piramit biçiminde külâhları olan kuleler yer alır.* mihrap çıkıntısı pencere alınlıkları ve çevreleri süslenmiş yapıda taş süsleme görülmektedir.
*Caminin kıble duvarı dışında bir türbe bulunmaktadır. İçinde sanduka vb. bulunmayan esas türbe zemin altında dikdörtgen, üstte ise sekizgen planlı bir yapıdır. yapının köşeleri, yonca biçimli sütunçelerle cepheleri kabarık bitkisel süslerle dolguludur.**Orta avludaki* selâmlık binaları* haraptır burada ikamet ve istirahat yerleriyle sofalar bulunur İçleri moloz dolmuş olan birimler son yıllarda temizlenmiştir. İkinci avlunun karşısında sarayın paşa dairesi harem kısmı bulunur. Duvarın ortasında, süs panolarının yer aldığı muhteşem bir tak kapısı vardır. yapının iç kısmı* haraptır iç avluda kuzey ve batı koridorlarının arkasında* dikdörtgen mekânlar vardır Güneyinde hamam, mutfak, tuvalet, servis odaları yer almaktadır Kubbeli, iki gözden ibaret bir plana sahip hamam odalarının biri soyunma, diğeri yıkanma yeridir.*

murataltug1985 06-14-2018 03:27

Kaynak topkapısarayı.gov.tr

Topkapı Sarayı*

*Fatih Sultan Mehmed’in 1453 yılında İstanbul’u fethetmesinden sonra 1460 yıllarında yapımına başlanan ve 1478 yılında tamamladı Saray; Marmara Denizi, İstanbul Boğazı ve Haliç arasındaki Sarayburnu’nda Doğu Roma akropolü üzerindeki 700.000 metrekarelik* alana kurulmuştur. Sultan Mehmed’den otuzbirinci padişah Sultan Abdülmecid’e kadar dört yüz yıl süreyle imparatorluğun idare, eğitim ve sanat merkezi olarak kullanılmış, padişahın evi olmuştur. 19.yüzyılda hanedanın Dolmabahçe Sarayı’na taşınması ile terkedilmiş önemini her zaman korumuştur.Cumhuriyetin kuruluşundan sonra, 3 Nisan 1924 te müze haline getirilen ve Cumhuriyet’in ilk müzesi olan Topkapı Sarayı Müzesi, günümüzde* 300.000 metrekarelik bir alan kaplamaktadır. *Topkapı Sarayı, mimari yapıları, koleksiyonları ve yaklaşık 300.000 arşiv belgesi ile dünyanın en büyük saray-müzelerindendir.saltanat kapısından girilen Saray’ın etrafı bahçeler ve meydanlarla çevrilidir. Sarayın ilk avlusu ve halkın başvuru için geldiği birinci Alay Meydanı Cebehane olarak kullanılan Aya İrini Kilisesi, Darphane, Fırın, Hastane, Odun Ambarı, Hasırcılar Ocağı gibi sarayın dış hizmet yapıları bulunurdu.Sarayın ikinci avlusu, devlet yönetiminin gerçekleştiği mekanların yer aldığı Divan Meydanı Adalet Meydanıdır. Tarih boyunca* törenlere sahne olan* avluda divan toplantılarının yapıldığı Divan-ı Hümayun Kubbealtı ve yanında Divan-ı Hümayun Hazinesi yer alır. Divan yapısının arkasında* Sultanın Adaletini temsil eden Adalet Kulesi vardır.

*Kubbealtı'nın yanında Harem Dairesi girişi ile Zülüflü Baltacılar Koğuşu bulunur. aynı yönde bulunan Has Ahırlar ise avlu etrafında yer alır. Adalet Meydanı’nın Marmara Denizi yönündeki revakların arkasında saray mutfakları ek hizmet binaları bulunmaktadır. Adalet Meydan’ının kuzey yönünde cülus, arife, bayram ve cenaze törenlerinin yapıldığı, Sancak-ı Şerif’in Serdar-ı Ekrem olarak savaşa giden Sadrazam'a teslim edildiği yer olan Babüssaade yer alır.Üçüncü Avlu, Enderun iç saray padişaha ait mekanların yanında, Sultan II. Murad döneminde kurulan Saray Okuluna ait koğuş ve yapıları barındırır. Padişahın elçileri kabul ettiği Arz Odası, Fatih Köşkü / Enderun Hazinesi ve Has Oda padişaha ait mekanlardır
*Küçük Oda, Büyük Oda, Seferli, Kilerli, Hazineli, Has Oda isimleriyle anılan Enderun Saray okuluna ait koğuşlar, Babüssaade girişinden itibaren avlunun etrafına sıralanmıştır. Avluya diagonal olarak yerleştirilmiş 15. yüzyıla ait Ağalar Camii ile, III. Ahmed döneminde havuzlu köşkün yıkılmasıyla yaptırılan III. Ahmed Kütüphanesi, Enderun eğitimine verilen önemi vurgular. Enderun Avlusu'ndan sonra, padişaha ait köşklerin ve asma bahçelerin bulunduğu IV. Avlu'ya geçilir. Has Oda'nın Mermer Sofa'ya açılan kapılarıyla ulaşılan mekanda Osmanlı sanatının köşk mimarisinin en seçkin örnekleri Sünnet Odası, Bağdat ve Revan Köşkleri ile İftariye Kameriyesi yer alır. IV. Avlu'nun altında asma çiçek bahçesi, ahşap Kara Mustafa Paşa Köşkü, Hekim Başı Kulesi, en alt katta* Sofa Camii, Sultan Abdülmecid döneminde inşa edilen ve Saray’ın son yapıları olan Mecidiye Köşkü ve Esvab Odası vardır.Topkapı Sarayının etrafını kuşatan Hasbahçeler içindeki köşklerden Çinili Köşk, Sepetçiler Kasrı ve İncili Köşk’ün alt yapısı hariç günümüze ulaşmayan çok sayıda köşk ve kasır vardır

murataltug1985 06-14-2018 03:27

Kaynak gezipgördüm.com

Dolmabahçe Sarayı

*Gece ışıklandırıldığında eşsiz görünümü ile boğazın güzelliğine güzellik katan*Dolmabahçe Sarayı,Osmanlı İmparatorluğu’nun saray yaşamını merak edenler için eşsiz bir mekân.saray, sizlere kültürel anlamda uzun yıllar etkisinde kalacağınız bir gezi vaat ediyor.İstanbul Boğazı’nın kıyısındaki Dolmabahçe Sarayı,*1843-1856*da inşa edilmiş. Osmanlı’nın 31. Hükümdarı *Sultan Abdülmecid’in emriyle yapımı gerçekleştirilen saray, gözde mimarı*Garabet Balyan*ve oğlu*Nikoğos’un imzalarını taşıyor. Geleneksel* planın oldukça gösterişli örneği sayılan yapının inşası için bütçe, imparatorluk çöküşte olduğundan Avrupadan alınan kredilerle sağlanmış. Ön tarafındaki geniş koyun 17. yüzyılda doldurulması ile eğlence ve dinlenme alanlarını barındıran has bahçesi oluşturulmuş**Beşiktaş Sahil Sarayı’nın arazisine inşa edilen yapının görkemi, mimariden geliyor. Ermeni asıllı*Balyan Ailesi*sarayı inşa ederken Osmanlı mimarisini Rokoko, Barok ve Neo-Klasik batılı* yaklaşımlarla sentezlemiş.Sarayın ihtişamında iç dekorasyonda kullanılan eşyalar. Dünyanın en büyük saray içi balo salonuna sahip ihtişamı sağlayan mobilyaları, perdeleri, halıları tabloları yakından inceleyin hanedan tarafından yetersiz görülen*Topkapı Sarayı*yerine kullanılan Dolmabahçe,*1924*e kadar Osmanlı’nın yönetim merkeziymiş. Osmanlı Hanedanı yurdu terk edince tüm mal varlıklarıyla* Türk Halkı’nın mülkiyetine geçen saray,*1927-1949 yıllarında Cumhurbaşkanı makamı olarak hizmet vermiş. protokole ve halkın ziyaretine açık tutulan yapı,*1984’te “müze-saray” haline getirilmiş.

*Tasarımında Avrupa’nın sarayları örnek alınan*Dolmabahçe’nin ana binası*Selamlık Tören ve*Harem-i Hümayun*olmak üzere*3 kısımdan oluşuyor. Devletin iç ve dış işlerini yürütdüğü* Mâbeyn,ana binanın en görkemli bölümü ziyaretçilerini büyülüyor. Girişte yer alan*Kristal Merdiven; elçilerin ağırlandığı*Süferâ Salonu*ve padişahın ziyaretçi kabul ettiği*Kırmızı Oda, sarayın Selamlık kısmında mutlaka görün üst katda, padişahın özel odasına geçişine imkân veren*Zülvecheyn Salonu*yer alıyor.Dolmabahçe Sarayı 1856*dan*1924’e kadar 6 padişah ve Osmanlı Halifesi tarafından kullanıldı *Osmanlı zamanında “Valide Sultan Divanhanesi” ve “Balkonlu Sofa” olarak da adlandırılan*Pembe Salon, dekorasyonunun zenginliği ile öne çıkıyor. Valide Sultan’ın ve kadın efendilerin dave için kullandıkları salon tam boy Hereke halıları, Avrupalı ressamlar tarafından çizilmiş kadın portreleri ile süslenmiş.Selamlık ile Harem arasındaki*Muâyede Salonu, 2.000 metrekareyi aşan alanı ve 36 metre yüksekliğindeki kubbesi sayesinde oldukça görkemli Salonun ortasındaki, İngiltere’den getirilen*avize görülmeye değer. 285*odalı ve*43*salonlu Dolmabahçe Sarayı’nın en özel bölümü Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Atatürk’ün*Yatak Odası*oluşturuyor. 10 Kasım 1938’de hayata gözlerini yumduğu* zaman oda son haliyle korunuyor.

Gezginlerin saray gezisinde ilgi gösterdikleri diğer mekânlar bahçedeki*Kuğulu Havuz*iç kısımdaki kütüphane ve koleksiyonların sergilendiği salonlar. Dolmabahçe’yi ziyaretinizde oldukça değerli parçaları barındıran saat, aydınlatma araçları, hat sanatı ve yazı takımları koleksiyonlarını görme fırsatı yakalayabilirsiniz.gezginlerin, tarihi önemi ve değerli koleksiyonları nedeniyle*İstanbul gezilecek yerler*listelerine dâhil ettikleri saray*Beşiktaşta* Taksim’e sadece 15 dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor.Sarayın yakınındaki*Bezmialem Valide Sultan Camii’ni,*Deniz Müzesi’ni ve*Dolmabahçe Saat Kulesi’ni gezi planlarınıza dâhil ederseniz, kültürel anlamda eşsiz bir deneyim yaşayabilirsiniz.

murataltug1985 06-14-2018 03:27

Kaynak ayasofyamüzesi.gov.tr

Ayasofya*camii

*Dünya mimarlık tarihinin ayakta kalmış en önemli anıtları arasında yer alan Ayasofya; mimarisi, ihtişamı, büyüklüğü ile sanat dünyası açısından önemlidir Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yaptığı en büyük kilise olup üç kez inşa edilmiştir. İlk yapıldığında Megale Ekklesia Büyük Kilise olarak adlandırılmış, 5. yüzyıldan itibaren ise Ayasofya Kutsal Bilgelik olarak tanımlanmıştır. Ayasofya Doğu Roma da hükümdarların taç giydiği, başkentin en büyük kilisesi olarak katedral işlevi görmüştür.Birinci kilise, İmparator Konstantios tarafından 360 da yapılmıştır. İmparator Arkadios’un karısı İmparatoriçe Eudoksia ile İstanbul Patriği Chrysostomos arasında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, patriğin sürgüne gönderilmesi üzerine 404 te çıkan halk ayaklanmasında yakılıp yıkılmıştır. patriğin mozaik tasviri, Ayasofya’nın kuzey tymphanon duvarında görülebilmektedir.*Günümüzde ilk kiliseye ait kalıntı bulunmamakla birlikte, müze deposundaki Ekklesia damgalı tuğlaların bu yapıya ait olduğu düşünülmektedir.İkinci Kilise, İmparator II. Theodosios* tarafından 415 te yeniden inşa ettirilmiştir. bazilikadır Kilise, İmparator Justinianos’un* 5. saltanat yılında, aristokrat kesimi temsil eden maviler ile esnaf ve tüccar kesimi temsil eden yeşillerin İmparatorluğa birleşmesi sonucunda çıkan Nika adlı, büyük halk ayaklanmasında 13 Ocak 532 de yıkılmıştır.
1935 teki kazılarda, On İki Havari’yi temsil eden kuzu kabartmaları* bulunmuştur. mimari parçalar ise bahçede görülebilmektedir. Günümüz Ayasofya’sı İmparator Justinianos* tarafından dönemin iki önemli mimarı Miletli İsidoros ile Aydınlı Anthemios’a yaptırılmıştır.

*23 Şubat 532 de başlayan inşa, 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanmış kilise 27 Aralık 537 yılında törenle ibadete açılmıştır. Ayasofya’nın açılış günü İmparator Justinianos’un, mabedin içinde “Tanrım bana böyle bir ibadet yeri sağladığın için şükürler olsun” dedikten sonra, Kudüs’teki Hz. Süleyman Mabedi’ni kastederek “Ey Süleyman seni geçtim” diye bağırmıştır*Üçüncü Ayasofya’nın mimarisindeki Apsisten* nartekse kadar uzunluk 100 m. genişlik 69.50 m.dir. Kubbenin zeminden yüksekliği 55.60 m,dir.İmparator Justinianos Ayasofya’nın görkemli ve gösterişli olması için, tüm eyaletlere haber göndererek, en güzel mimari parçaları Ayasofya’da toplatmıştır. sütun ve mermerler; Aspendos, Tarsus gibi Anadolu ve Suriye’deki antik şehir kalıntılarından getirilmiştir. mermerler Marmara Adası’ndan, Afyon’dan Kuzey Afrika’dan getirilmiştir* sütunlar Efes Artemis Tapınağı’ndan* Mısır’dan getirilmiştir Ayasofya’nın duvarları birbirinden güzel mozaiklerle süslenmiştir. Mozaiklerin yapımında altın, gümüş, cam, pişmiş toprak ve renkli taşlardan oluşan malzemeler kullanılmıştır.

*Ayasofya Doğu Romada İmparatorluk Kilisesi olması nedeniyle İmparatorlar taç giyme merasimleri yapdı. IV. Haçlı Seferinde İstanbul Latinler tarafından 1204- 1261 yıllarında işgal kent, ve Ayasofya yağmalanmıştır. 1261 de Doğu Roma kenti ele geçirdiğinde, Ayasofya haraptı
Ayasofya, Fatih Sultan Mehmed’in 1453’te İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir. Fetihten sonra yapı güçlendirilerek en iyi şekilde korunmuş ve Osmanlı Döneminde cami olarak varlığını sürdürmüştür. depremlerden zarar gören yapıya, Osmanlı Döneminde destek amacıyla payandalar yapılmıştır. Mimar Sinan tarafından yapılan minareler* yapıda destekleyici payanda işlevi görmektedir.Ayasofya’nın kuzeyine, Fatih Sultan Dönemi’nde bir medrese yaptırılmıştır
*en kapsamlı tamir* Sultan Abdülmecid Dönemi'nde yapılmıştır.*Sultan Abdülaziz* Döneminde Ayasofya çevresinin düzenlenme çalışmalarında medrese 1870 te yıktırılmış ve 1874 te yeniden**yaptırılmış 1936 da yıkılmış* Medresenin kalıntıları 1982 de ortaya çıkarılmıştır.Osmanlı, 16. ve 17. yüzyıllarda, Ayasofya’nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü eklenmiştir.Mihrabın iki yanındaki bronz kandiller, Sultan Süleyman tarafından Budin Seferi (1526) dönüşünde hediye edilmiştir. Ana mekâna girişin sağ ve sol köşelerinde MÖ. 4.-3. yy a ait iki mermer küp* Bergama’dan getirilerek, Sultan III. Murad* tarafından Ayasofya’ya hediye edilmiştir.

*Ayasofya’da, Sultan Abdülmecid Dönemi’nde1849 yıllarında, İsviçreli Fossati Kardeşlere onartıldı eski Hünkâr Mahfili kaldırılmış, yerine ahşap yaldızlı korkuluklarla çevrili Hünkâr Mahfili yapılmıştır.
Hattat Kadıasker Mustafa İzzet Efendi tarafından yazılan 7.5 m. çapındaki 8 adet hat levhası ana mekâna yerleştirilmiştir. “Allah, Hz. Muhammed, Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin” yazılı levhalar İslam âleminin en büyük hat levhalarıdır* Aynı hattat kubbenin ortasına ise Nur Suresi’nin 35. ayetini yazmıştır.Ayasofya Atatürk’ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye çevrilmiş ve 1 Şubat 1935’de müze olarak, yerli ve yabancı ziyaretçilere açılmıştır. Ayasofya 916 yıl kilise* kalmış 1453 te Sultan Mehmed tarafından İstanbul'un fethiyle camiye çevrilerek, 482 yıl cami* kullanılmıştır. Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu'nun Kararı ile 1935 yılında Ayasofya müze olarak kapılarını ziyarete açmıştır.

murataltug1985 06-14-2018 03:28

Kaynak kültür.gov.tr

*ANITKABİR

*Türk Kurtuluş Savaşı'nın ve Türk İnkılâplarının önderi Türkiye Cumhuriyeti'n kurucusu Atatürk'ün, vatan bağımsızlığını kazanmak ve Türk milletini çağdaş uygarlığa ulaştırmak amacıyla gerçekleştirdiği inkılâplarla geçen yaşamı 57 yıl sürmüş ve Büyük Önder 10 Kasım 1938'de ebediyete intikal etmiştir.Atatürk, Türkiye'yi çağdaş uygarlığın bir üyesi yapan, insanlık tarihine mal olmuş bir önderdir. O'nu temsil edecek, ilke ve inkılâplarını yansıtacak bir anıtmezar fikri, Atatürk'ü kaybetmenin hüznü içindeki Türk milletinin ortak isteği olarak belirmiş ve yapımına karar verilmiştir.
Anıtkabir yapılmadan önce rasat istasyonu bulunması dolayısıyla Anıttepe'nin ismi Rasattepe idi.*tepede, M.Ö 12. yüzyılda Anadolu'da devlet kuran Frig uygarlığına ait mezar yapıları bulunmaktaydı. Anıtkabir'in Rasattepe'de yapılmasına karar verildikten sonra bunların kaldırılması için kazılar yapıldı. tümülüslerden çıkarılan eserler, Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.Anıtkabirde inşaatın başlayabilmesi için kamulaştırılma çalışmalarına başlandı. Anıtkabir'in inşaatı 9 Ekim 1944'de görkemli bir temel atma töreni ile başladı. inşası 9 yılda yapılmıştır.Toprak seviyesi ve aslanlı yolun duvarının yapılmasını kapsayan birinci kısım inşaata 9 Ekim 1944'te başlamış ve 1945'te tamamlanmıştır. Mozole ve tören meydanını çevreleyen yardımcı binaların yapılmasını kapsayan ikinci kısım inşaat 29 Eylül 1945'te başlamış, 8 Ağustos 1950'de tamamlanmıştır.

*1947 yılı sonuna kadar mozolenin izolasyonu tamamlanmış çöküntüleri engelleyecek* 11 metre yüksekliğinde betonarme sisteminin* montajına geçilmiştir. Giriş kuleleri ile fidanlık tesisi, ağaçlandırma çalışmaları ve arazinin sulama sisteminin tamamlanmıştır.Anıtkabir üçüncü kısım inşaatı, anıta çıkan yollar, aslanlı yol, tören meydanı ve mozole üst döşemesinin taş kaplaması, merdiven basamaklarının yapılması, lahit taşının yerine konması ve tesisat işlerinin yapılmasını kapsıyordu. Anıtkabir'in 4. kısım inşaatı şeref holü döşemesini kapsıyordu. inşaat 20 Kasım 1950'de başlamış ve 1 Eylül 1953'te bitirilmiştir.
*Anıtkabir yapımında beton üzerine dış kaplama malzemesi olarak traverten, mozole kaplamalarında mermer kullanılmıştır. aslan heykelleri ve mozolede kullanılan beyaz travertenler Kayseri Pınarbaşından, kulenin iç duvarlarında kullanılan beyaz travertenler Polatlı ve Malıköy'den getirilmiştir. Kayseri Boğazköpründen* getirilen siyah ve kırmızı travertenler tören meydanı ve kulelerin zemin döşemelerinde, Çankırı Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler* kullanılmıştır. 40 ton ağırlığındaki lahit taşı Adana'nın Osmaniye İlçesi'nden, getirilmiştir.

*Türk mimarlığında 1940-1950 yılları II. Ulusal Mimarlık Dönemi" olarak adlandırılır.anıtsal yönü ağır basan, simetrik, kesme taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır. Anıtkabir bu* özellikleri taşır Anıtkabir'de Selçuklu ve Osmanlı mimarisi ve süslemesine rastlanır.Anıtkabir'in bazı yerlerinde kullanılan ve rozet denilen taş süslemeler Selçuklu ve Osmanlı sanatında da göze çarpar yapıldığı dönemin en iyi örneklerinden* olan Anıtkabir 750.000 m² lik alanı kaplar Barış Parkı ve Anıt Bloku olarak iki kısma ayrılır. Anıtkabir; Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" özdeyişinden ilham alınarak, yabancı ülkelerden ve Türkiye'nin bazı bölgelerinden getirilen fidanlarla oluşturulan Barış Parkı içinde yükselmektedir.*Afganistan, A.B.D., Almanya, Avusturya, Belçika, Çin, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hindistan, Irak, İngiltere, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, Japonya, Yunanistan'dan ağaç ve fidanlar getirilmiştir. Bugün Barış Parkı'nda 104 türden yaklaşık 48.500 adet süs ağacı, ağaççık ve süs bitkisi bulunmaktadır.
Anıtkabir Anıt Bloku üç bölümden oluşur Aslanlı Yol
Tören Meydanı Mozole Anıtkabir'e Tandoğandan girildiğinde Aslanlı Yola ulaşılır. Merdivenin başında istiklal ve hürriyet kuleleri yer alır.
Anıtkabir yapı topluluğunda, on kule vardır. kulelere ulusumuzun ve devletimizde büyük tesirleri olan isimler verilmiştir. Çatı tepelerinde, eski Türk çadırlarında görülen tunç mızrak ucu vardır. Kulelerin iç duvarlarında, Atatürk'ün özlü sözleri bulunmaktadır.

Kaynak kültür.gov.tr

*ANITKABİR

*Aslanlı yolun sağındaki İstiklal Kulesi'nin iç duvarlarında ayakta duran ve iki eliyle kılıç tutan bir gencin yanında kaya üzerine konmuş kartal figürü görülür Kartal, mitoloji ve Selçukluda gücün, istiklâl ve bağımsızlığın sembolüdür Kılıç tutan genç istiklali savunan Türk milletini temsil eder
kule duvarlarında Atatürk'ün istiklalle ilgili şu sözleri yer alır:"Ulusumuz en korkunç yok oluşla son buluyor gibi görünmüşken, tutsak edilmesine karşı evladını ayaklanmaya davet eden atalarının sesi, kalplerimiz içinde yükseldi ve bizi son Kurtuluş Savaşı'na çağırdı." (1921)"Hayat demek savaşma, çarpışma demektir. Hayatta başarı kesinlikle savaşta başarı kazanmakla mümkündür." (1927)*"Biz hayat ve bağımsızlık isteyen ulusuz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı hiçe sayarız.(1921) "İnsaf ve merhamet dilenmek gibi bir prensip yoktur. Türk ulusu, Türkiye'nin gelecekteki çocukları, bunu bir an hatırdan çıkarmamalıdır (1927)"Bu ulus bağımsızlıktan yoksun olarak yaşamamıştır, yaşıyamaz ve yaşamıyacaktır, ya istiklal ya ölüm." (1919) Kulenin içinde Anıtkabir maketi ile Anıtkabir'i tanıtıcı panolar bulunur

*Aslanlı Yol'un sol başındaki Hürriyet Kulesinde elinde kağıt tutan melek figürü ile meleğin yanında şaha kalkmış bir at tasvir edilmiştir. Melek* bağımsızlığın kutsallığını, elindeki kağıt "Hürriyet Beyannamesi"ni sembolize eder At figürü* hürriyet ve bağımsızlık sembolüdür. Kule duvarlarında Atatürk'ün hürriyet ile ilgili şu sözleri yazılıdır.
Esas Türk ulusunun saygın ve onurlu bir ulus olarak yaşamasıdır. Bu esas tam bağımsızlığa sahip olmakla sağlanabilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun bağımsızlıktan yoksun bir ulus, uygar insanlık karşısında uşak olmakdan yüksek bir işleme hak kazanamaz." (1927) bir ulusta şerefin, onurun, namusun ve insanlığın* bulunabilmesi kesinlikle o ulusun özgürlük ve bağımsızlığına sahip olabilmesiyle mümkündür.""Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayandığı ulusal egemenliktir.""Bütün tarihsel yaşantımızda özgürlük ve bağımsızlığa sembol olmuş bir ulusuz."

*İstiklal kulesinin önünde, ulusal giysiler giymiş üç kadın heykeli vardır. kadınlardan* ikisi yere* uzanan kalın bir çelenk tutmaktadır. Başak demetlerinin meydana getirdiği çelenk bereketli yurdumuzu temsil etmektedir. Soldaki kadın, ileri uzattığı elindeki kapla Atatürk'e rahmet dilemekte, ortadaki kadın eliyle yüzünü kapamış ağlamaktadır. heykeller Türk kadınlarının Atatürk'ün ölümünün derin acısı içinde bile gururlu, ağırbaşlı ve azimli oluşunu dile getirmektedir. Heykel grubu Hüseyin Özkan'ın eseridir.*Hürriyet Kulesi'nin önünde üç erkekten oluşan heykel grubu vardır. Sağdaki erkek* miğferi ve kalın kaputu ile Türk askerini temsil ederken, onun yanında elinde kitabı ile Türk gençliğini ve aydın insanı, biraz gerisinde ise yerel kıyafetlerle Türk köylüsü temsil edilmiştir. Her üç heykelde derin acı ile Türk milletinin ağırbaşlılığını ve yüksek irade gücünü dile getirmiştir. Ziyaretçileri Atatürk'ün yüce huzuruna hazırlamak için yapılan 262 m. uzunluğundaki yolun iki yanındaki 24 aslan heykeli Atatürk'ün Türk ve Anadolu tarihine verdiği önem sebebiyle, Hititlerin sanat üslubu ile yapıldı aslan heykelleri kuvvet ve sükuneti temsil etmektedir. Aslanlı yolun sonunda yer alan tören meydanı 129 x84,25 m. boyutlarındadır. 15.000 kişi kapasiteli* alanın zemini; siyah, kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten taşlardan oluşan 373 halı ve kilim deseniyle bezenmiştir.

Kaynak kültür.gov.tr

*ANITKABİR

*Aslanlı yolun bitiminde sağda Mehmetçik Kulesi yer alır. Kulenin dış kabartmasında; cepheye gitmekte olan Mehmetçiğin evinden ayrılışı ifade edilir. elini asker oğlunun omuzuna atmış onu vatan için savaşa gönderen hüzünlü,* gururlu anne tasvir edilmiştir. Kulenin duvarlarında Atatürk'ün Mehmetçik ve Türk kadınları hakkında söylediği sözler yer alır:Kahraman Türk eri Anadolu savaşlarının anlamını kavramış, yeni bir ülke ile savaşmıştır." (1921)"Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ulusunda Anadolu köylü kadının üstünde kadın çalışmasından söz etmek imkânı yoktur." (1923)
"Bu ulusun çocuklarının özverileri, kahramanlıkları için ölçü birimi bulunamaz."*Mehmetçik ve Zafer kuleleri arasında müze, kitaplık ve Kültürel Faaliyetler biriminde "Atatürk ve Türk Devrimi Kütüphanesi" bulunur. Atatürk, milli mücadele ve inkılâplar konulu Türkçe ve yabancı dillerde kitapların bulunduğu bir "İhtisas Kütüphanesi" olarak, hizmet verir. ZAFER KULESİ nin duvarlarında Atatürk'ün en önemli üç zaferinin tarihi ve zaferle ilgili özlü sözleri yazılıdır Kule içinde Atatürk'ün naaşını 19 Kasım 1938'de İstanbul Dolmabahçe Sarayı'ndan alarak Sarayburnu'nda donanmaya teslim eden top arabası sergilenir.İNÖNÜ'NÜN LAHTİ
Barış ve Zafer Kuleleri arasında yanları açık sütunların oluşturduğu galerinin ortasında 25 Aralık 1973 yılında vefat eden Atatürk'ün en yakın silah arkadaşı, Türk Milli Mücadelesinin Batı Cephesi komutanı ve ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün lahdi bulunmaktadır. Mezar odası alt kattadır.

*İsmet İnönü, Anıtkabir'e 28 Aralık 1973'te Bakanlar Kurulu Kararı ile defnedilmiştir. BARIŞ KULESİ nin iç duvarında Atatürk'ün "Yurtta Barış, Dünyada Barış" ilkesini dile getiren kabartması yer almaktadır. çiftçilik yapan köylüler ve* kılıcını uzatarak onları koruyan asker tasvir edilmiştir. asker barışın sağlam ve güvenli kaynağı olan Türk ordusunu sembolize eder. insanlar Türk ordusunun sağladığı huzur ortamı içinde günlük hayatlarını devam ettirir duvarda Atatürk'ün barış ile ilgili şu sözleri yer almaktadır."Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir." (1935) "Yurtta Barış, Cihanda Barış." Ulusun hayatı tehlikeyle karşı karşıya kalmadıkça savaş bir cinayettir." (1923)
Kulenin içinde ise Atatürk'ün 1935-1938 yıllarında kullandığı Lincoln marka tören ve makam otomobilleri sergilenmektedir.

*23 NİSAN KULESİ Kulenin iç duvarında 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışını temsil eden bir kabartma vardır. kabartmada, ayakta duran kadının tuttuğu kağıdın üzerinde 23 Nisan 1920 yazılıdır. Kadının diğer elinde Millet Meclisimizin açılışını simgeleyen anahtar bulunmaktadır. n eseridir. Kule duvarlarında meclisin açılışıyla ilgili Atatürk'ün özlü sözleri yer almaktadır:Bir tek karar vardı: O da ulusal egemenliğe dayalı, hiçbir koşula bağlı olmayan bağımsız, yeni bir Türk Devleti kurmak." (1919)
"Türkiye Devletinin tek ve gerçek temsilcisi yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi'dir."
"Bizim bakış açılarımız kuvvetin, gücün, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır."
Kulede Atatürk'ün 1936-1938 yılları arasında kullandığı Cadillac marka özel otomobili sergilenmektedir.*BAYRAK DİREĞİ Anıtkabir'in tören meydanına giriş merdivenlerinin ortasında, tek parçalı yüksek bir Türk bayrağı dalgalanır. Amerika'da özel olarak yaptırılan 33 m. yüksekliğindeki direk, Avrupa'daki çelik bayrak direklerinin en yükseğidir. Türk asıllı Amerika vatandaşı Nazmi Cemal tarafından, kendi bayrak direği fabrikasında imal edilerek 1946 da Anıtkabir'e hediye edilmiştir. Bayrak direğinin kabartmasında; meşale Türk medeniyetini, kılıç taarruz gücünü, miğfer savunma gücünü, meşe dalı zaferi, zeytin dalı ise barışı simgelemektedir. Türk bayrağı, ulusumuzun yurdunu savunma, zafer kazanma, barışı koruma ve uygarlık kurma gibi yüce değerleri üzerinde dalgalanmaktadır.

murataltug1985 06-14-2018 03:29

Kaynak kültürportalı.gov.tr

SELİMİYE CAMİİ*Edirne

İstanbul’dan önce Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan Edirnenin simgesidir Selimiye Camii dünyanın en büyük* mimarlarından Mimar Sinan’ın eseridir Osmanlının zirve yıllarında yaşayan Sinan gücü mimari ile şekillendiren bir deha olup, Selimiye Camii ile imparatorluğun kudretini yansıttığı Osmanlı mimarisinin zirvesini meydana getirdiği cami dünya mimarlık tarihinin en gözde eserlerindendir Selimiye Camii UNESCO Dünya Miras Listesi’nde İhtişamlı görüntüsüyle kendine hayran bırakan Selimiye Camii’nin yapımına 1568 yılında başlanmış 15.000 kişinin çalışmasıyla ancak 1575 yılında tamamlanmıştır Çok uzakdan* görkemini belli eder asıl hayranlık caminin içindedir kubbe Mimar Sinan’ın mesleğinde doruk noktasıdır

Osmanlı ordusunun Avrupa seferlerinde Edirne’de mola vererek 6.000 kişi ibadet edip* namaz kılmıştır Caminin minareleri dünyanın en zarifleri arasındadır Şaşkınlık uyandıracak bir mimari başarı ile çok uzun ve en ince biçimde yapılmışlardır* Dünya mimarlık tarihine muhteşem eserler bırakan Mimar Sinan bu camiyi “Ustalık Eserim” olarak tanımlar. Ayasofya’nın kubbesini aştığını, minarelerinin eşsiz olduğunu belirtir. Deha ve ustalığı kadar mütevazılığı ile ünlenen Mimar Sinan’ın Selimiye Camii’nden ustalık eseri olduğunu söylemesi tüm deneyimini burada uyguladığının kanıtıdır Selimiye Camii, mimarisi ve* İznik çinileri,* ahşap ve sedef süslemeleri, mermer işçiliğinin şaheseri olarak gösterilen minber ve mihrabı ile de mutlaka görülmesi gereken bir yapı.
külliyeyi meydana getiren yapılardan Dar-ül Kurra Medresesi günümüzde Vakıf Müzesi, Dar-ül Hadis Medresesi ise Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak hizmet veriyor. Osmanlı sultanları, başkent edirnede kapsamlı imar faaliyetleri gerçekleştirmiş bir asır boyunca başkent olan Edirne, görkemli anıt eserlerle donatılmıştır.

Kaynak tariharaştırmaları.com

Mimar Sinan’ın muhteşem eserleri

Selimiye Camii

Edirnede Mimar Sinan’ın 80 yaşında yaptığı* “ustalık eserim” dediği Selimiye Camii, Mimar Sinan’ın ve Osmanlı mimarisinin en önemli baş yapıtıdır* yapımına 1568 de başlanmıştır. II. Selim’in ölümünün ardından 14 Mart 1575′te ibadete açılmıştır. Selimiye’de hiçbir cami ve mabedde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Selimiye Camii 43,25 metre yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir kubbe ile örtülmüş Kubbe 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Sinan, iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla mekanın bir kerede anlaşılmasını sağlar.

İstanbul Süleymâniye Câmii

Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yıllarında inşa edilmiştir. Mimar Sinan’ın kalfalık* eseridir medrese, kütüphane, hastane, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşur*

İstanbul Şehzâdebaşı Câmii

İstanbul’un Şehzadebaşı semtinde Sultan Süleyman tarafından Saruhan valisi iken 1543′de 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır. 18 metrelik kubbesi İkişer şerefeli çift minaresi vardır. İmaret medrese, türbeler cami bahçesinde ve arka sokaktadır.

Haseki Camii

İstanbul’un Fatih ilçesinde Haseki ile Cerrahpaşa semtleri arasındaki Avratpazarı’nda bulunur Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan tarafından Kanuni Süleyman’ın eşi Haseki Sultan için 1538-1551 arasında tamamlanmıştır.

Mihrimah Sultan Camii*

İstanbul’un Edirnekapı semtinde surların* yanındadır Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan tarafından 1562-1565 yıllarında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlıdır etrafında medrese, mektep, türbe, hamamları vardır. 37 m yükseklikteki kubbesi vardır Mihrap ve minber taş işçiliğiyle yapılmıştır.

Rüstem Paşa Câmii – Tahtakale

Kanuni Sultan Süleyman’ın vezir ve* damadı Rüstem Paşa için 1561 de yaptırıldı* Caminin yerinde önce Halil Efendi Mescidi vardı. çukurda kaldığı için Mimar Sinan, mescidin altına dükkânlar yaptı Rüstem Paşa Camii, mescidin yerinde kuruldu.

Sokullu Mehmed Paşa Câmii- Azapkapısı

Sokollu Mehmet Paşa Camii İstanbul’da Unkapanı köprüsünün Galata ayağında, Azap kapı semtindedir Mimar Sinan tarafından 1578′de Sokollu* Paşa adına yapılmıştır. Selimiye Camii stilinde yapılmıştır caminin altı mahzendir. Denize yakın camiler içinde sağlam temellidir.

Sokollu* Paşa Külliyesi,

Mimar Sinan’ın İstanbul Kadırga’da Şehit Mehmet Paşa yokuşunda bulunan ve cami ile külliyeden oluşan bir eseridir. Sinan’ın en güzel eserlerindendir . Üç padişaha sadrazamlık yapan Sırp asıllı Sokollu Paşa adına 1571′de karısı tarafından yaptırılmıştır.

Sokullu Mehmed Paşa Câmii – Büyükçekmece

1567 de Sokullu Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. En önemli özelliği dünyada sadece bir eşinin* bulunduğu minaresidir. Minare yekpare taştan oyularak yapılmış olup bu tip minare bir de Mısır’da bulunmaktadır.

Kılıç Ali Paşa Camii – Tophane

Kaptan-ı Derya Kılıç Ali tarafından Tophane semtinde 1580 de yaptırılmıştır. Türbe, medrese ve hamamdan oluşan* külliyesi vardır. cami Ayasofya’nın küçük boyutta bir kopyasıdır. Mihrap tarafındaki çiniler İznik’in* ürünüdür. Ayasofya model alınmıştır

Sofya Kara Camii,

Sofya’da 1528 de Sultan Süleyman’ın emri ile Mimar Sinan tarafından yapıldı 1903 yılında kiliseye çevrildi. Bulgaristan’da Sveti* Kilisesi olarak bililniyor. İlk önce Koca Mehmet Paşa sonra İmaret Camii olarak bilinir, minaresinin kara taşlarından dolayı Kara Camii olarak bilinir.

Ahî Çelebi Câmii

Fatih ilçesinin Eminönü semtinde. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin arkasında, Yoğurtçular sokağındadır. Bu cami Evliya Çelebi’nin “şefaat ya Rasulullah” yerine “seyahat ya Rasulullah” rüyasını gördüğü camidir. Basık kubbeli, taş-tuğla yapımı olup, kubbe kasnağı demirden bir çemberle çevrilidir. Kapısına merdivenlerden çıkılır.

Sinan Paşa Camii- Beşiktaş Cami

Beşiktaş İskelesi karşısındadır 1550-1553 yıllarında Osmanlı Donanması’nın Kaptan-ı Deryası Sinan Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sinan Paşa 1553 te öldüğünde cami inşa halindeydi Sinan Paşa Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camisi’ne gömüldü. Cami 1555 yılında tamamlandı.

Eski Vâlide Câmii – Üsküdar

II. Selim’in eşi, III. Murat’ın annesi Nurbanu Sultan tarafından Mimar Sinan’a 1583 te yaptırılmıştır. Külliye cami, medrese, tekke, sıbyan mektebi, kervansaray, hamam, darülkurra, darüşşifadan oluşur.

Ferhad Paşa Câmii – Çatalca 1575 te Ferhat Paşa tarafından Çatalca tepesinin eteğine Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.

Molla Çelebi Camii Fındıklı Camii olarak da bilinir. Molla Mehmet Çelebi tarafından 1589′da yaptırılmıştır.

Nişancı Paşa Çelebi Câmii –İstanbul’un Fatih ilçesinde Karagümrük semtinde Nişanca caddesindeki cami, 1584-1588 arasında yapılmıştır.

Piyale Paşa Camii – İstanbul’un Kasımpaşa semtindedir. Mimar Sinan anıtıdır 6 kubbeli ve dikdörtgen plandadır. Caminin üç tarafı kemer ve tonozludur, minaresi bunların üzerindedir.

murataltug1985 06-30-2018 21:58

Kaynak arkeopolis.com

Antalya’daki Anadolu Selçuklu eserleri

Yivli Minare Yivli Minare Sultan Alaeddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Selçuklu sanatının en güzel örneklerindendir. 38 metre yüksekliğindedir 90 basamağı vardır. horasan harcı ve tuğla ile inşa edilmiştir.

Ahi Yusuf Camii 1249 yılında Ahi Yusuf adına yaptırılmıştır. Kare planlı, tek kubbeli moloz taştan yapılmıştır ve oldukça sadedir Kaleiçi semtindedir

Alaeddin Camii kilise olan yapı 1230 da Alaeddin Keykubat tarafından camiye çevrilmiştir..

Kara Molla Mescidi Kaleiçindedir 13. yüzyıl eseridir 1998 yılında restore edildi

Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi medreseden günümüze sadece taç kapısı ulaşmıştır. Medreseyi Atabey Armağan 1239 da yaptırmıştır. Atabey Armağan 2. Giyaseddin Keyhüsrevin idarecilerindendir. Medrese Yivli Minarenin hemen yanındadır.

Selçuklu Medresesi yapım tarihi ve yaptıranı bilinmemektedir. 13. Yüzyıl ortalarında inşa edildiği düşünülür Selçuklu Medresesi; Yivli Minare ve Gıyaseddin Keyhüsrev Medresesi ile aynı avluda

Mevlevihane 1215 yılında Selçuklular yapımına başlamış 10 yıl sonra 1225 de Sultan Alaeddin Keykubat döneminde yapımı sonlanmıştır. Yapıyı 1377 de Zincirkıran Mehmet Bey Mevlevihaneye dönüştürmüştür. yapı Guzel Sanatlar Galerisi olarak devam edilmektedir.


Evdir Han Selçuklu Sultanı 1. İzzettin Keykavus 1210-1219 yıllarında yaptırmıştır. Antalya-Korkuteli karayolu üzerinde bulunur.

Kırkgöz Han 1247 de Sultan 2. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış ve 2007 yılında restore edilmiştir. Antalya-Burdur karayolundadır

Alanya Kalesi denizden 250 metre kadar yükselen bir yarımadaya kurulmuştur.Kale 1221 yılında Selçuklularca fethedilince tamir edilip şuanki haline ulaşmıştır. Kale; Kalealtı, Ortakale ve İçkale olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.

Alanya – Kale Kapısı Koca kapı, Eski Pazar Kapısı olarakta bilinen kapı Selçuklular döneminde iç kaleye girişi sağlamak amacıyla yapılmıştır. Moloz taş, tuğla ve harçtan inşa edilmiş olan kapı Kuzey Suruna bitişiktir.

Kemer Av Köşkü Antalya’nın Kemer ilçesindedir Selçuklu dönemine aittir Av Köşkü.*Anadolu’da bilinen 3 örnekten biridir 1230-1248 yıllarında inşaa edildiği 1925-1930 da onarımların yapıldı restorasyon çalışmaları devam ediyor Köşk bölgedeki tek Selçuklu yapısı

Karatay Medresesi Selçuklu medreselerinin Antalya’daki tek ve en güzel örneğidir. Celaleddin Karatay tarafından 1250 de yaptırılmıştır. Taç kapılı, eyvanlı ve ortası avlulu bir medresedir. restore edilmiştir; günümüze taç kapısı ve iki eyvanından başka bölümü maalesef ulaşmamıştır.

Ahi Yusuf Türbesi Ahi Yusuf Camii ile aynı avludadır. Türbe caminin kuzeyindeki eski kale sur kalıntıları arasındadır. 2 katlı yapı oldukça sadedir. Ön tarafındaki 3 taştan iki tanesi mezardır, üçüncü taş Ahi Yusuf Camii’nin inşa kitabesidir, kitabenin tarihi 1249 yılıdır

Şeyh Suca Türbesi 1238 de yapılan türbe iki katlı ve kare planlıdır. sade olan türbe günümüzde restore edilmiştir. Şehir merkezinde, Kızıltoprak mahallesinde bulunur.

Antalya Kalesi M.Ö. 158 de Bergama Hükümdarı 2. Attalos tarafından yaptırılmıştır. 2 Attalos şehrin kurucusudur. Selçuklular bir kaç kez fethetmiş ve kaybetmiştir. 1207 de Sultan 1. Gıyaseddin Keyhüsrev*zamanında Selçukluların hükümdarlığına girmiştir. Osmanlılarca kullanılıp tamiratlar görmüştür

murataltug1985 06-30-2018 21:58

Kaynak afilsiz.com

Yüzyıllarca Avrupaya hükmeden Osmanlı devleti eserleriyle hala o topraklarda yaşıyor

Mostar Köprüsü, Bosna-Hersek Bosna-Hersek’in güzel şehri Mostar’daki Neretva Nehrinde, hilal görünümündeki özelliğiyle dünyanın en zarif köprülerinden Kentin Boşnak ve Hırvat kesimlerini birbirine bağlamış, şehre ismini vermiş olan köprü acılı yılların izlerini taşıyor.

Taşköprü (Üsküp), Makedonya Taşköprü, Vardar Nehri üzerinde Üsküp şehir merkezindeki tarihi Osmanlı köprüsüdür. Üsküp’ün simgelerinin en başında . Fatih Köprüsü veya Fatih Sultan Mehmet Köprüsü olarak isimlendirilir

Beyaz Kule, Yunanistan Beyaz Kule, Selanik’te ve şehrin sembollerinden Günümüzde tarihî bir kule ve müze deniz kıyısında yer alır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde inşa edilmiştir.
Balkan Savaşlarında şehir Yunanlara geçtiğinde kule beyaza boyanmış fakat zamanla eski rengini kazanmıştır. O günden sonra “Beyaz Kule“ olarak adlandırılan yapı Selanik’in en çok ziyaret edilen turistik yerlerindendir.

Banyabaşı Camii, Bulgaristan Osmanlı Devleti zamanında, Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da inşa edildi. *Avrupa'nın en eski camilerindendir Kuruluş tarihi 1566 yılında Mimar Sinan tarafından tasarlanmıştır. En dikkat çekici özelliği geniş kubbesi ve minare yüksekliğidir.

Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü veya Drina Köprüsü, Mimar Sinan tarafından Sokullu Mehmet Paşa adına 1577'te Drina Irmağı üzerine yapılan 11 gözlü köprüdür. Köprü Bosna-Hersek’in doğusunda Vişegrad’dadır.

Blagay Tekkesi, Bosna-Hersek Buna Nehri'nin kaynağında bulunan Blagay Tekkesi, Osmanlı mimarisi ve Akdeniz tarzının etkileriyle 1520'de inşa edilmiştir ve Bosnalılar tarafından millî anıt kabul edilir.

Bayraklı Camii, Osmanlı devrinde Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da inşa . 1575 yılında yapılmıştır. Kare planlı cami 10,2 m.'lik bir kubbe ile örtülüdür. Caminin kesme taştan inşa edilen sade bir minaresi vardır.

Prizren Taşköprüsü, Kosova’nın Prizren şehrindeki Osmanlı köprüsüdür. İnşa tarihi belgelere göre, XV. yüzyılın sonları veya XVI. yüzyılın başlarıdır

Kosova Prizren Taşköprüsü'nün yanındaki Sinan Paşa Camii, Sofi Sinan Paşa Camii adıyla kaydedilmiştir.


Gül Baba Türbesi, Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de bulunan, Gül Baba'ya aittir. Gül Baba, Budapeşte'de yüksek tepeye gömülür tepeye "Gültepe" adı verilir. Türbenin yanına yaptırılan Gül Baba Bektaşi Tekkesi 1686 yılında yıkılmıştır.


Başçarşı, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'nın merkezinde yer alır 16. yüzyılda kurulmuş meşhur Osmanlı çarşısıdır. Bugün kullanımda olup Saraybosna'nın kalbidir Bosna Savaşında Sırp ordusunun imha etmeye çalıştığı hedeflerdendi. İstanbul camilerinin mimari tarzında inşa edilmiş Osmanlı camileriyle çevrili Başçarşı'da Bosna Beylerbeyi Gazi Hüsrev Bey tarafından yaptırılmış bir han, medrese ve çok sayıda imaret bulunmaktadır.

İbrahim Paşa Camii, Balkanlarda Osmanlılar'a ait ayakta kalmış en büyük sanat eseridir. Bulgaristan'ın Deliorman kesiminde, Razgrad'da bulunur. UNESCO kataloğundadır Balkanlar'daki üçüncü en büyük camidir.


Manastır Askerî İdadisi Makedonya'nın Manastır şehrindedir müze olarak kullanılmaktadır.
Burada eğitim görenlerden biri Atatürk’tür (1896-1898). Binanın ikinci katında Atatürk için ayrılmış bir bölüm vardır.

Üsküp Türk Çarşısı, Makedonya’nın başkenti Üsküp’tedir Osmanlı çarşısıdır. Üsküp’ün kuzey inde yer alır.

Gazi Mehmet Paşa Hamamı, Kosova Prizren'de Osmanlı döneminde 1573 te Rüstem Paşa tarafından yaptırılan Balkanlar'ın en eski Osmanlı eseridir yıkılmaya terk edildi. Türkiye Cumhuriyeti tarafından sağlanan 150 Bin Euro bütçeyle UNESCO tarafından onarılmaya başlandı bütçenin yeterli olmayışı nedeniyle onarım yapılamıyor.


Yunanistanın Rodos Adası'nda Sokrates Sokağı’nın sonunda, gül pembesi duvarları ve dikkat çeken minaresiyle Kanuni Sultan Süleyman Camisi bulunur. Osmanlı hakimiyetini simgeler 1523’te yapılmıştır ve Rodos’un en görkemli camisidir. *Rodos Müslüman Türk Vakfı’na aittir minaresi, tehlikeli olduğu gerekçesiyle 1987 de yıkılmıştır. Günümüzde, müze olarak açıktır.Kanuni Sultan Süleyman Camisi ayrıca Süleymaniye Camii olarak da bilinir

Mustafa Ağa Camii, Yunanistandadır Altı Fıskiye olarak da anılır mimari eser, Atina Voyvodası Cizdaraki Mustafa Ağa tarafından 1763-64 yıllarında inşa edilmiştir.

Sultan I. Murad Türbesi, Kosova’nın*Priştine-Mitroviça yolu üzerinde Priştine’ye 6 km mesafededir Osmanlı Devleti padişahlarından Sultan I. Murad’ın savaşta yaşamını yitirmesinden sonra iç organlarının gömüldüğü yerdir. Kosova’daki en eski Osmanlı eseridir. 14. yüzyılda inşa edilmiştir. 14. yüzyılda kurulan bina onarımdan geçmiştir. Yöre halkınca Türklük ve Müslümanlığın simgesidir

murataltug1985 06-30-2018 22:00

Kaynak turknavy.blogcu.com

Medine'deki Osmanlı Eserleri

Hz. Ebubekir Mescidi

Sevgili Peygamberimizin(sav) bayram namazı kıldırdığı, Hz. Ebubekir(ra)'in halifeliğinde bayram namazı kıldırdığı mescittir. İlk kez Emevi Halifesi Ömer bin Abdülaziz tarafından Hicri 91 de inşa edilen mescit,*Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 de yenilenmiştir. giriş kapısında Sultan II. Mahmut'un tuğrası bulunur ve mescit, Osmanlı mimari tarzını korumaktadır.
Medine'deki diğer Osmanlı mescitleri gibi ibadete kapalı mescit, mahzun bir şekilde ibadete açılmayı beklemektedir.
*
Hz. Ömer Mescidi

Mescid-i Nebevi'ye 450 metre uzaklıktadır ıssız, mahzun ve hüzünlü bekleyişini sürdürür mescitlerden sadece birisi. Sevgili Peygamberimizin(sav) Bayram namazı kıldırdı sonrasında Hz. Ömer(ra)'in bu adeti devam ettirdi Hicri 850 de buraya bir mescit yaptırıldı Osmanlı Sultanı II. Mahmut tarafından Hicri 1254 de yeniden inşa edilen mescit, Hicri 1266 da Sultan I. Abdülmecit tarafından yenilendi bakımsız ve harap durumda*olan mescit, Medine'ye ziyarete gelen hacıların mahzun bakışlarıyla ibadete açılmayı bekliyor.

Hz. Ali Mescidi

Mescid-i Nebevi'ye 300 metre uzaklıktaki mescit, kapalı ve bakımsız İran'lı hacıların yoğun ilgi gösterdiği mescit, Suud askerlerince korunmakta ve kimse*yanına*yaklaştırılmamaktadır. Hz. Ali Mescidi ilk Halife Ömer tarafından Hicri 91 de inşa edilmiş, Hicri 1269 yılında Osmanlı Sultanı Abdülmecit tarafından yenilenmiştir. Dikdörtgen yapı 7 kubbeli ve tek minareli olan mescit, İbadete acılmak için Suudların insafını beklemekte

Gamame Mescidi

Sevgili Peygamberimiz, Mescid-i Nebevi'ye 500 metre uzaklıktaki bu alanda Bayram namazlarını kıldırır ve yağmur duası yaptırırdı. Peygamberimiz Bayram namazı kıldırırken veya yağmur duası yaptırırken kendisini bir bulutun takip etmesi ve gölgelemesi üzerine Musalla Mescidine bulut manasına gelen Gamame Mescidi adı verilmiştir.
Gamame Mescidi ilk olarak Hz Ömer tarafından yaptırımıştır. Sultan Abdülmecit tarafından çok kubbeli ve minareli olarak yeniden inşa edilmiş Sultan IAbdülhamit tarafından onarımdan gecirilmiştir.Dikdörtgen yapı ve farklı 10 kubbeden oluşan mescit, havadan bir bulut görünümündedir.
2009 da Gamame Mescidi onarım amaçlı kapalı idi.

Medine Garı (Osmanlı Tren İstasyonu)

Hicaz Demiryolunun son durağı Medine Garı, Sultan Abdülhamit tarafından Medine'de yaptırıldı Muhteşem gar binası Osmanlı İmparatorluğu'nun acılı alın yazısına benzer şekilde mahzun ve hüzünlü Sevgili Peygamberimizin ruhaniyeti rahatsız olmasın diye Medine şehir girişine yapılan gar binası ve gürültü çıkarmasın diye raylara keçe döşenmesi ecdatımızın Peygamber sevgisini gösteren sadece*iki örnektir. Allah onlardan razı olsun.Peygamber Mescidine 15 dakika uzaklıktaki Medine Gar'ı 2009 da restorasyondaydı


*Anberiye Cami (Hamidiye Cami)*

Anberiye cami Sultanı Abdülhamit tarafından Medine Gar binasının karşısına yaptırılmıştır. Osmanlı mimarisini tüm özelllikleriyle yansıtır cami, iki minarelidir diğer Osmanlı eserleri gibi kapısına kilit vurulmuş ibadete açılmayı beklemektedir.

Medine Surları

Medine Surları tarihte ilk kez Hicri 2. ve 3. yüzyıllarda şehri saldırılardan korumak amacı ile yapılmıştır. surlar en büyük onarımı ve yenilemeyi Sultan Süleyman zamanında görmüştür. Hicri 939 da başlayan yenileme çalışmaları Hicri 946 da sona ermiş surların boyu 3000 metreyi aşmıştır.
Medine Şehrini sıradağlar gibi kuşatan surlar Sultan II. Mahmut, Sultan Abdülaziz, Sultan Abdülmecit ve Sultan II. Abdülhamit zamanlarında yenilenmiştir Medine Şehrini çevreleyen surların meşhur kapıları Baki (Cuma) Kapısı, Kuba Kapısı, Mısır Kapısı, Şam Kapısı, Amber Kapısı ve Mecit Kapısıdır. Şerif Hüseyin'in önderliğindeki arapların*Osmanlı idaresindeki Medine'yi kuşatmasında yıkılan ve harap olan surlar, 1950 de yıkılarak yok olmuştur.

Osmanlı Burcu (Kuba Kalesi)

Kare şeklinde küçük kale olan ve Osmanlı burcu olarak bilinen yapı Medine Komutanı Fahrettin Paşa tarafından yaptırılmıştır. Medine'den Kuba Mescidine giderken yol üzerinde bulunan burç harap bir durumda olup ayakta kalmaya çalışmaktadır.

murataltug1985 06-30-2018 22:00

Kaynak hacumreburada.com

KUTSAL TOPRAKLARDA OSMANLI İZLERİ


Kutsal topraklarda Osmanlı izleri bir çok yerde görülür.* Mekke ve Medine’de Osmanlı eserleri fazladır.* Hac ve umrede bu eserleri görmeyi ihmal etmeyin. Suud hükümeti bu eserleri bakımsız bıraktı biz osmanlı evlatları için tüm osmanlı eserleri görülmeye ve tarihi havayı solumaya değer

*MEKKE ‘DE OSMANLI İZLERİ

Zübeyde Su Yolu Mekke Su Kemerleri

Arafat’tan Müzdelife’ye gittiğinizde sağda ecdadımızın yaptığı su kemerlerini görürsünüz.* zamana meydan okuyan Zübeyde su yolu, çok hizmetler görmüştür.*780 de Abbasi halifelerinden Harun Reşit’in eşi*Zübeyde Hanım*tarafından inşa ettirilen su yolu, Mekke ve hacıların su ihtiyacını karşılıyordu.* harabeye dönen Zübeyde su yolunu*, Osmanlı padişahı Sultan Süleyman’ın* kızı,*Mihrimah Sultan*1560 da,*Mimar Sinan’a* yeniden inşaa ettirir. Arafat yakınlarına gelen Ayn-ı Zübeyde su yolu Mekke’ye kadar getirilerek , şehir merkezinin su ihtiyacını gidermiştir. Mekke su kemerlerinin yaptırılması için 50.000 altın harcanmıştır. Çok değerli bu yapı günümüzde yok olmaya yüz tutmuş, bakımsız bırakılmıştır.
460 yıl boyunca 25 km olan* su kemerleri Mekke’nin ve hacıların su ihtiyaçlarını karşılamıştır. Umarız yakın bir zamanda değerli yapının kıymeti anlaşılır ve tadilatlar yapılarak , turizme kazandırılır.*Kutsal topraklarda Osmanlı izleri* canlanırsa*umre ziyaretlerinde*artış olacak talep umre fiyatlarını düşürecektir.

*Ecyad Kalesi

Osmanlı Devleti’nin*kutsal toraklarda*inşa ettiği en ender eserlerdendir* Ecyad Kalesini. Osmanlı paşası Osman Nuri paşa*1781 de yaptırmıştır amacı, Kabe’yi korumaktı .*Kabe’ye çok yakın bir hakim tepeye kurulan kale, Birinci Dünya Savaşı’na kadar osmanlı Garnizonu olarak kullanıldı.Umre turlarına giden vatandaşlarımız kaleyi göremiyorlar. Maalesef 2002 de Suud hükümeti tarafından yıkılarak,* yerine lüks oteller inşaa edildi

*Osmanlı Kışlası :

Hac yapmak niyetiyle*Mukaddes Topraklar’a gelen fakir hacıların,* barınma ve*sağlık * *ihtiyaçlarını karşılamak için Cennet Mekan* Abdulhamit**Han* tarafından *yaptırıldı.*Mescd-i Haram’a*yakın*Cervel mevkisinde*inşa edilen 600 kişiyi ağırlayan misafirhane , büyük bir hastane ve eczaneden oluşur büyük inşaat, 1894- 1897 yıllarında 50.000 lira ile bitirilmiştir. Yıllarca dışardan gelen fakir hacılara hizmet verdi bina,*II.Abdulhamit’in*tahtan indirilmesi ve Mekke’de kabilelerin kışkırtmaları sonucunda isyan etkisiyle 1908 senesinde askeri kışlaya çevrilmiştir. Şerif Hüseyin önderliğinde 1916 da isyan eden kabileler,* kışlaya saldırdılar 24 günlük bir direnme sonunda kışla düştü 400 yıl boyunca*Mekke’deki Osmanlı hakimiyeti,* bu olayla son bulmuştur.

Kabe’de son Osmanlı izi Revaklar

İlk defa*Abbasi Halifesi Mehdi*tarafından , gölgelenmek amaçlı yaptırılan*revaklar, yıpranmıştır Sultan Süleyman*,Mimar Sinan’a revakları onartmış kubbeler eklemiştir.
Mimar Sinan’nın talebelerinden Mimar Mehmet Ağa , 1590 da revaktaki sütunlara eklemeler yaptı.* ağaçtan yapılmış direkleri ve kemerleri mermer kullanarak yenilemiştir. 2014 te Kabe’yi genişletme projesinde,* revaklar şekilde sökülerek Arafat yakınlarındaki şantiyeye taşınmıştır. resterasyondan sonra,* tekrar yerlerine inşaa edilmiştir.*Kutsal topraklarda Osmanlı izleri*devam edecektir.

murataltug1985 06-30-2018 22:00

Kaynak kabe.gen.tr

Kutsal Topraklarda Osmanlı Eserleri

Müslüman olunca tarihte yepyeni bir sayfa açan Türk milleti, Selçuklular devrinden itibaren İslâm âleminde sözü geçen bir millettir Abbasîler devrinde idarî ve askerî bürokraside önemli vazifeler üstlenen Türkler, Haremeyn'e büyük bir alâka ve hürmet göstermişlerdir.Devlet-i Âliye, mukaddes topraklar Osmanlı hâkimiyetine girmeden önce de Haremeyn'e hizmet etme arzusundaydı asırlar boyunca Osmanlı'nın siyaseti, 'hizmet götürme' ve padişahlar kendilerini Hâdimü'l-Haremeyn olarak görmüşlerdir. Hicaz Memlük idaresinde iken, Osmanlı sultanlarının ve halkın gönderdiği yardımlar, ecdadımızın mübarek beldelere duyduğu muhabbeti ortaya koyar. Yıldırım Çelebi Mehmed 2. Murad devirlerinde Surre Alayları ile hediyeler gönderilmiş geliri yüksek araziler Haremeyne vakfedilmiştir.

Fatih Sultan Mehmed'in, İstanbul'un fethinden elde edilen ganimetten bölgeye para aktarması, Hac yollarının güvenliği ve Hicaz'da yaşanan su sıkıntısının giderilmesi konusunda gösterdiği gayret, Osmanlıların Haremeyn hizmetine verdikleri ehemmiyeti gösterir. Sultan Selim, Suriye, Filistin ve Mısır'ı 1516-1517'de fethetmiş; Hicaz Osmanlıya katılmış ve Hilafet Osmanlı hanedanına geçmiştir. Sultan Selim adına hutbe okunmasıyla, Hicaz'da Osmanlı idaresi başlamıştır. Osmanlı Devleti mübarek beldenin mesuliyetini almış; meselâ Yavuz, Mısır'daki oğlu Şehzade Süleyman'a "Artık bir Hacının dahi başına gelebileceklerden biz mesulüz.diyerek örnek bir tavır sergilemiştir.

Osmanlı Devleti, Mekke'deki otoritesini merkezden atadığı Şeyhü'l-Haremler vasıtasıyla sağlamıştır. mahallî otoriteyi ise, Osmanlı sultanının göreve getirdiği Mekke Emiri Şerifler temsil etmişlerdir. Mekke'ye her mezhebi çok iyi bilen kadılar atanmıştır. Osmanlı'nın gelişmiş düzeni bütün yönleriyle Mekke'de de kendini göstermiştir. 1840'tan itibaren Hicaz Eyaleti kurulmuş ve Mekke, eyaletin merkezi yapılmıştır. 1869'da şehirde Belediye Meclisi oluşturulmuş; sağlık ve temizlik işlerini yürüten ve bir teşkilât kurulmuştur. Hicaz'ın yönetimi Osmanlılara geçince, Hac organizasyonu Devlet-i Âliye idaresinde yapılmış. Hacı adaylarının Mekke'ye güvenle ulaşabilmeleri, için tedbirler alınmıştır.

kafileler İstanbul, Şam, Kahire ve Yemen'de toplanmış; Hacıların yol, su, ulaşım ihtiyaçları dört asır İstanbul'dan sağlanmıştır Mukaddes topraklarda huzur ve asayişe gayret gösterilmiştir. Mekke'yi dış tehditlerden korumak için Yemen'e ve Mısır'ın güneyine hâkimiyet sahası genişletilerek Kızıldeniz ve çevresi kontrole alınmıştır. Osmanlı hâkimiyetinde Mekke'de, sakin bir hayat hüküm sürmüştür. Hint Okyanusu'na donanma gönderebilmek, Uzakdoğu'da yaşayan Müslümanların Hicaz'a ulaşabilmelerini sağlamak maksadıyla, Akdeniz'i Kızıldeniz'e bağlayan bir kanal açılması için çalışmalar yapılmış; önemli proje tamamlanamamıştır.

Mekke'yi korumak için yaptırılan surlara ilâveten, Osmanlılar 1781–1783 yıllarında Ecyad Kalesi yapılmıştır. Mescid-i Haram'a hâkim bir konumda yer alan kale, bütün tepkilere rağmen 2001 de yıkılmıştır. Yine ecdadımız tarafından bedevilerin yoğun olduğu bölgelerde Fülfül (1801) ve Hind (1806) kaleleri inşâ edilmiştir. Osmanlı Hicazın hizmetkarıdır. Mukaddes beldeye hatıralara, Ehl-i Beyt'e insanlara muhabbet ve hürmet göstermiştir. Mekke'deki kalelere, Sultan Abdülaziz devrine kadar Osmanlı hâkimiyetinin alâmeti bayrak çekilmemiştir. Hacıların Mekke'deki su ihtiyacı, için, Osmanlılar su kaynakları sağlanmıştır.

Abbasî Halifesi Harun Reşid'in eşi Zübeyde Hanım tarafından yaptırılan su kanallarının tahrip olmasıyla, Kanunînin hayırsever kızı Mihrişah Sultan'ın himmetiyle, Mekke'nin en önemli su kaynağı Ayn-î Zübeyde'ye, 1524–1530 yıllarında Ayn-î Hanin kanalları eklenmiş ve Cebel-î Rahme'nin etrafına havuzlar inşâ edilmiştir. Arafat ve Müzdelife bol suya kavuşmuştur. Sultan Abdülhamid su kanallarının tamiratını yapmış Arafat'ta Allah Resûlü'nün vakfeye durduğu Cebel-î Rahme'nin eteklerinde Osmanlı'dan yadigâr çeşmelerin izlerini görmek mümkündür.

Hac mevsimi hâricinde Mekke, ticarî hareketliliğe sahip olmadığı için, Osmanlı tedbirler alınmış; yardımlarla şehir halkı desteklenmiştir. Surre Alayları ile gönderilen hediyeler, vergiler ve Cidde gümrük gelirleriyle desteklenen yardımlar, vakıflar ve imarethaneler vasıtasıyla halka dağıtılmıştır.
Mısır'da, Eyyubiler ve Memlüklerden kalan vakıflar muhafaza edilmiş; İstanbul'da, Anadolu'da, Suriye'de, Kıbrıs'ta ve Balkanlar'da Mekke için vakıflar kurulmuştur. vakıflar vergilerden muaf tutulmuş ve vakıf hukukunun ihlâl edilmemesi için, hassasiyet gösterilmiştir. Padişahların, hanedan mensuplarının ve halkın öncülüğünde kurulan vakıflar Asr-ı Saadet'ten hatıralar mübarek mekânlar korunmuş; hükümet konağı, kışla, karakol, postahâne gibi binaların yanında, mescit, medrese, tekke, zaviye, ribat, misafirhane, imarethane, gasilhâne, darüşşifa, sıhhiye idaresi, hamam ve sebil inşâ edilmiştir.

İslâm dünyasından Mekke'ye Hac mevsiminde gelen ulemanın toplanma merkezi Mescid-i Haram olmuş ilim halkaları oluşmuştur. şehre yerleşen âlimlerin evleri ilim merkezi hâline gelmiştir. Osmanlılar zamanında Mekke'de ilmî ve kültürel hayatta kütüphanelerin, medreselerin yanında, tekkeler, zaviyeler, dergâhlar ve ribatlar büyük rol oynamıştır. medreseler onarılıp ihtiyaçları giderildikten sonra yenileri yapılmış Mekke'de, meşhur Osmanlı medreseleri arasında; Sultan 3. Murad, Şehid Mehmed Paşa, Davud Paşa, Hasekiye, Sinan Paşa, Sokulu Mehmed Paşa ve Mahmudiye medreseleri sayılabilir. Osmanlı ülkesinde Tanzimat'la birlikte modern eğitim müesseselerinin açılmasına paralel olarak, Mekke'de de benzer eğitim kurumları açılmıştır.

Osmanlılar devrinde Haremeyn hizmeti devralındıktan sonra Mekke'de imar faaliyetlerine başlanmıştır. verilmiş; Mescid-i Haram'ın ve Kâbe'nin görünümünü bozacak mimarî üslûptan özenle uzak durulmuştur. Mescid-i Haram'ın minareleri, sütunları, revakları, kapıları, ahşap çatısı, tavaf alanının makamlar yenilenmiş ve yüksekliği on iki metreyi bulan bir minber yapılmıştır. Harem-i Şerif'in ahşap çatısı İstanbul ve Mısır'dan getirilen malzeme ile 1576'da çok kubbeli hâle getirilmiş; hüsn-ü hat la süslenen kapılara Mescid-i Haram'la ilgili âyetler işlenmiştir. Kanunî devrindeki çalışmalar, Mimar Sinan'ın desteğiyle 2. Selim (1566–1574) ve 3. Murad zamanında (1574–1595) devam etmiştir.

Altı minareli plânlanan Sultanahmet Camii'nin inşasından evvel, bu büyük eserin bânisi Sultan 1. Ahmed tarafından Mescid-i Haram'a yedinci minare yaptırılmıştır. Böylece Mekke ve Harem-i Şerîf, mimarî açıdan yeni bir kimlik kazanmış hoş g bir estetiğe kavuşmuştur. Sultan 1. Ahmed (1612), Kâbe duvarlarının yıpranan kısımlarını onarmış çatıda biriken suyun aktığı Altınoluk yenilenmiştir. 1629'da yaşanan şiddetli yağmur ve sel felâketi, Mescid-i Haram'da zararlara yol açmış; selin biriktirdiği çamurun baskısıyla Beytullah'ın bazı taşları yerinden oynamış ve duvarlarının yıkılmak üzere olduğu görülmüştür. Sultan 4. Murad Mısır valisi vasıtasıyla haber alır almaz, İstanbul'dan bir heyeti Mekke'ye göndermiş ve şehirde çalışmalara başlanmıştır.

Büyük bir hassasiyetle sürdürülen tamirat sırasında en değerli malzeme kullanılmış ve temellerine inilerek Kâbe-i Muazzama yeniden inşâ edilmiştir. Yapının duvarları, altın levhalarla kaplı kapısı, çatısı, tavanı ahşap sütunları, içeriyi aydınlatan kandilleri ve som altınla kaplanan yağmur oluğu yenilenmiştir. şehrin, şiddetli yağmurla oluşan sellerden zarar görmemesi için tedbirler alınmıştır. İstanbul'dan Kâbe'ye yeni bir örtü gönderilmiştir. Osmanlı devrinde Surre Alayları ile gönderilen hediyeler içerisinde en kıymetli olanları; her yıl değiştirilen Kâbe örtüsü ve anahtarıdır. Kâbe örtüleri, siyah renkli ibrişim ve ipekten dokunmuştur. Eski örtü parçalara ayrılarak Haremeyn halkına dağıtılmış, bir kısmı İslâm âleminin ileri gelenlerine hediye gönderilmiştir.
kalan kısmı İstanbul'a getirilip Eyüp Sultan Hazretleri'nin türbesinde bir süre halkın ziyaretine sunulmuş; ulema, devlet ricâli tarafından tekbirlerle saraya getirilip, Hırka-ı Saadet Dairesi'nde saklanmıştır.

Osmanlı Devleti'nin, gerilediği dönemlerde Haremeyn hizmetleri aksatılmadan sürdürülmüş Sultan 4. Mehmed (1648–1687) zamanında Mescid-i Haram'ın minareleri onarılmış, tavaf alanı genişletilerek zemine yontma taş döşenmiş; Safa ve Merve tepeleri arasına kandiller konulmuş; 2. Mustafa devrinde (1695–1703) Hacerü'l-Esved mahfazası ile Kâbe'nin tavanını tutan üç ahşap direk ve merdiven yenilenmiş; 3. Ahmed devrinde (1703–1730), metafın zemini yenilenmiş; 1. Mahmud devrinde (1730–1754), mescide yeni avizeler ve şamdanlar gönderilmiş; 1. Abdülhamid devrinde (1774–1789), Kâbe'nin, Makam-ı İbrahim'in ve Mescid-i Haram'a ait minarelerin bakımı yapılmış;

Sultan Abdülmecid devrinde (1839–1861) Hatim duvarı yenilenmiş, mescidin dört bir tarafına direkler dikilip sayısı üç bini aşan kandillerle Harem-i Şerîf ışıl ışıl aydınlatılmıştır. Sultan 2. Mahmud devrinde de (1808–1839) Vehhabî hareketinin bölgedeki tahribatının silinmesi için İstanbul'dan ustalar gönderilmiştir.Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı'nda en sıkıntılı zamanlarını yaşamasına rağmen Mehmet Reşad, 1916'da Mescid-i Haram'ın bakımının yapılmasını selden zarar gören sütunların değiştirilmesini istemiştir. ne yazık ki, savaşın maddî sıkıntıları ve Hicaz'daki Osmanlı hâkimiyetinin sona erip, Devlet-i Âliye'nin tarih sahnesinden çekilmesiyle imar faaliyeti yarım kalmıştır.

Osmanlı Devleti, Haremeyn'de yaşayan Müslümanları, ırklarına, renklerine, bakmaksızın eşit görmüştür Medine-i Münevvere'nin idaresi Osmanlılara geçtikten sonra, merkezî ve mahallî idarebkorunmuştur. Önceki devletlerin kanun ve âdetlerinden bir kısmı bırakılmış, bir kısmı zaman içinde ıslah edilerek Osmanlı sistemine entegre edilmiştir. Hicaz eyaletine, diğer eyaletlerden farklı bir statü verildiği için, daima "Şerif" soyundan idareciler tayin edilmiş; Medine'deki Osmanlı otoritesini merkezî hükümetin tayin ettiği Şeyhü'l-Harem ve ordu komutanı temsil etmiştir.
Kutsal toprakların güvenliği için çok önemli tedbirler alınmış; Kanunî zamanında başlatılan imar faaliyetleri kapsamında, yedi yıllık bir çalışmanın ardından 100 bin dinar harcanarak Medine'yi kuşatan surlar inşâ edilmiştir.
hac mevsiminde Bedevî saldırılarına karşı yerli halkın ve hacıların güvenliği sağlanmıştır.

Kanunî devrinde Medine'de askerî kışla, muhabere kışlası ve kale inşâ edilmiştir. Kuba köyünde güvenlik maksadıyla kale tesis edilmiş; ancak askerî yapıların hiçbiri günümüze ulaşmamıştır.
Çok arzu ettiği hâlde Hicaz'a gidemeyen, Allah Resûlü'nün (sallallâhu aleyhi ve sellem) kabir sandukasına konulmak üzere hususî bir mektup yazan Sultan Abdülaziz devrinde (1868) Medine surları tamirattan geçirilmiş Osmanlı'nın son yıllarına kadar Medine'nin sosyal ve kültürel gelişmesi sürdürülmüş; Sultan Abdülhamid devrinde (1902) de şehre ilk defa telgraf getirilmiş; tabya, karakol, istasyon ve postane binaları yapılmıştır. Kanunî'nin hayırsever eşi Hürrem Sultan tarafından yaptırılan imarethanede Medine halkına asırlarca yiyecek ve iaşe dağıtılmıştır.

Suriye, Anadolu ve Balkanlarda zengin gelir kaynaklarına sahip vakıflarla, Medine halkına maddî destek sağlanmıştır.Medine'de mülkî, askerî ve malî teşkilâtlanmanın yanında din, hukuk ve eğitim sahalarında düzenlemeler yapılmıştır. ulema için Medine cazibe merkezi olmuş Anadolu, Suriye, Mısır, Orta Asya ve Mağrib'e kadar uzanan coğrafyadan gelen âlimler, Mescid-i Nebevî'de kurulan ilim halkalarında yer almışlardır. Medine'de ders veren âlimler ve hocalar için Kanunî devrinden itibaren tahsisat ayrılmıştır. Medine'deki kütüphanelerin ve medreselerin etrafında canlanan tasavvufî düşünce, uzun bir süre varlığını korumuştur. Şehrin dinî ve kültürel hayatına katkılar sağlayan tarikatlara bağlı tekkeler, zaviyeler ve ribatlar ilmî faaliyetlerin yanında, hac zamanı dışarıdan gelenlere ev sahipliği yapmıştır.

Osmanlı eğitimindeki gelişmelerle Medine'de de medreselerin yanında; 1885'te Rüştiye, 1909'da İdadî, Darü'l-Muallim ve 1913'te İlâhiyat Fakültesi açılmıştır. Şehrin eğitim ve kültürüne katkı sağlayan kütüphanelerin ilki, Mescid-i Nebevîde kurulmuştur. Medine'ye hizmet etme fırsatı bulan her devletin bu alanda gayreti olmuş; ama Osmanlılar devrindeki çalışmalar daha çoktur Sultan Abdülhamid, Medine'de medrese ve kütüphane yaptırmıştır. Sultan Mahmud, 1822'de inşâ ettirdiği Mahmudiye Kütüphanesi ve Medresesi'ni, 4.569 kitapla zenginleştirmiştir. Şeyhülislâm Arif Hikmet Efendi'nin 1856'da kurduğu ve 5.404 nadide elyazması eser gönderdiği kütüphane de unutulmamalıdır.

Osmanlılar Medine'de, çok önemli imar faaliyetleri yapmıştır. Mirasa sadık kalınmış ve yapılan çalışmalar Mescid-i Nebevî merkez alınarak genişletilmiştir. Kanunî devrinde 1532'de İstanbul'dan usta gönderilerek Mescid-i Nebevî'de tamir ve güzelleştirme başlanmış; mescidin minareleri yenilenmiş; ünlü hattatlar hat ve tezhip çalışmalarıyla kubbeleri ve mihrapları tezyin etmişlerdir. Uhud Şehitliği'nde ve Cennetü'l-Bâki'de kabirlerin üzerlerine türbeler yapılmıştır. Sonraki asırlarda da başta Hücre-î Saadet vr Mescid-i Nebevî'de bakım sürdürülmüş ve mescide çok kıymetli hediyeler gönderilmiştir.19. yüzyıldaki ıslahat hareketlerinin öncüsü Sultan 2. Mahmud, Medine'ye çok önem vermiş 1813'te çalışmalarla Mescid-i Nebevî genişletilmiş ve Memlük Sultanı Kayıtbay tarafından, Hücre-î Saadet'in üzerine inşâ ettirilen ahşap kubbenin yerine, günümüze kadar ulaşan taş kubbe yapılmıştır.

Mescid-i Nebevî'nin sembolü hâline gelen ve üzeri kurşunla kaplanıp; solmayan, özel bir boya ile yeşile boyanan kubbe, renginden dolayı "Kubbetü'l-Hadra" Yeşil Kubbe adıyla anılmıştır. Mescid-i Nebevî'de Osmanlı devrindeki en büyük imar faaliyetleri Sultan Abdülmecid devrinde gerçekleştirilmiştir. 1850-1861 de 700 bin mecidiye harcanarak yapılan çalışmalar neticesinde Mescid-i Nebevî yenilenip genişletilmiş ve zemini mermerle kaplanmıştır. Mescidin, Asr-ı Saadet'ten yadigâr kısımlarına ehemmiyet verilmiştir. Günümüzde Mescid-i Nebevî'de üzeri büyük şemsiyelerle kapatılan iç avlu ile 86 metrelik kıble duvarının arasında kalan kısım Sultan Abdülmecid devrinden kalmıştır.
Bu bölümde Osmanlı'dan yadigâr sütunları, kubbeleri ve tuğraları hâlen görmek mümkündür.

Sevgili Peygamberimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hicret yolculuğunda, Medine'ye yaya olarak yaklaşık bir saat uzaklıktaki Kuba köyünde 14 gün, kalmış ve bu zaman zarfında orada mescit inşâ edilmiştir. Sonraki yıllarda Müslümanlar, Kuba Mescidi'ni ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) misafir edildiği evi ziyaret etmeyi güzel âdet hâline getirmiştir. Kuba Mescidi, Haremeyn hizmeti Osmanlılara geçtikten sonra Kanunî devrinde 1543 te yeniden inşâ edilmiştir. 1699'da Sultan 2. Mustafa döneminde mescidin duvarları ve minareleri yenilenmiş ve Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) devesinin çöktüğü alana dört direkli bir kubbe yapılmıştır. Ayrıca mescidin su ihtiyacını için derin kuyular kazılıp sebiller kurulmuştur.

Sultan 2. Mahmud devrinde (1829) yapılan çalışmalarla mescit, İstanbul'daki selâtin camilerine benzetilmiştir Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Hicret'ten 18 ay sonra Mescid-i Nebevî'nin 5 km. kuzeybatısında Vebere Haresi'nde namaz kılarken kıblenin Kâbe oluşuna dair âyet-i kerîme (Bakara,) nazil olmuş ve Peygamber Efendimiz o gün orada namazın son iki rekâtını Kâbe'ye yönelerek tamamlamıştır. Buraya yapılan mescide, Kıbleteyn Mescidi (İki Kıbleli Mescid) denilmiştir. birçok defa tamir gören Kıbleteyn Mescidi, Kanunî devrindeki (1544) kapsamlı imar faaliyetleriyle mamur hâle getirilmiştir.

Medine tarihinin en önemli hâdiselerinden biri olan Hicaz Demiryolu birçok fayda sağlamıştır. Sultan Abdülhamid'in Almanlarla yürüttüğü proje Şam, Medine ve Bağdat gibi merkezlerin demiryolu ile İstanbul'a bağlanması o günün dünyasında başlı başına önemli bir gelişme olmuştur. Demiryolunun 1908'de Medine'ye ulaşmasıyla şehir, idarî bakımdan İstanbul'a bağlı bir sancak olmuş böylece bölgede daha güçlü bir denetim sağlanmıştır Osmanlılar devrinde yapılan birçok eserde olduğu gibi, Hicaz Demiryolu Projesi'nde de Allah Resûlü'ne duyulan sevgi ve saygıyı ortaya koyan incelikler unutulmamıştır. sanat âbidesi olan Medine Tren İstasyonu öyle bir mevkie inşâ edilmiştir ki, yolcuların trenden kıble istikametine inmeleri ve karşılarında Kubbe-î Hadra'yı görmeleri sağlanmıştır.

Lokomotifler büyük bir gürültü ile ilerledikleri için Sultan Abdülhamid'in talimatıyla trenin Medine'ye sessiz bir şekilde girmesi için tedbirler alınmıştır.
İngilizler Ortadoğuda darbe almış Osmanlı'nın son yıllarında Medinede İngilizler isyana başlamış 1916'da demiryolu devre dışı kalmıştır. Ecdad yadigârı günümüzde eski ihtişamıyla yeniden ihyâ edilmeyi beklemektedir. Medine Tren İstasyonu eski hâline göre daha iyi olsa da, ziyaretçilerini hüzünle karşılar Bir zamanlar Haremeyn âşıklarını Resulüllah'a taşıyan istasyon binasının üzerindeki Osmanlı arması ve "Hicaz Demiryolu-1317" yazılı kitabe maalesef sökülmüştür.

Hicaz Demiryolu'nun bânisi Sultan Abdülhamid, Anberiye semtindeki istasyon binasının karşısına mihrabı, minberi, minareleri ve revakları ile Osmanlı mimarisini yansıtan bir mescit yaptırmıştır. Anberiye Camiî, asırlarca samimiyetle Haremeyn hizmetkârı ecdadımızın, Medine-i Münevvere'ye duyduğu muhabbetin günümüze kadar ulaşan canlı bir misalidir. Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkan Devlet-i Âliye, 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi ile Hicaz'ı, İngiliz himayesindeki Mekke Şerifi Hüseyin'e terk etmek zorunda kalmıştır. kuvvetlerimizin Filistin'e kaydırılması kararıyla Medine'deki Osmanlı hâkimiyeti sona ermiştir. Ancak "Şanlı Medine Müdafii Fahrettin Paşa", mütarekeye uymayarak, 72 gün Medine-i Münevvere'den çıkmamış; işgale fırsat vermemek için Mescid-i Nebevî'deki mukaddes emanetleri İstanbul'a nakletmiştir

Fahrettin Paşa, cephane ve erzak azlığına rağmen, emrindeki bir avuç kahraman askerle birlikte dünyayı şaşkına çeviren bir direniş göstermiştir.
Haremeyn hizmetini üstlenen Osmanlılar, Allah Resûlü'ne (sallallâhü aleyhi ve sellem) ve hatıralarına saygıda kusur etmemişlerdir. Hicaz'ı ziyaret edenler bunu çokça anlatmaktadır. İnsanımız, geriye pek azı kalsa da, ecdadımızın ince bir saygı anlayışıyla inşâ ettiği eserleri görünce, cân-ı gönülden iftihar etmeli Haremeyn hizmetine koşan atalarını rahmet ve minnet duyguları ile yâd etmelidir.

murataltug1985 06-30-2018 22:01

Kaynak yedi kıta.com.tr

Selçuklu eserleri Türk-İslam medeniyetinin Anadolu’da yerleşmesine vesile olan Anadolu Beylikleri coğrafyada birbirinden güzel eserler yaptı Beylikler arasında Anadolu Selçukluları bıraktıkları tarihî mirasla ayrı bir öneme sahiptir. ecdat ellerinden çıkan ve günümüz Anadolusunda hala ayakta kalan 7 mimari miras

Alaeddin Camii Selçuklu Konya’sının en büyük ve en eski camisidir. Şehrin merkezindeki Alaeddin Tepesi’nde yükselen caminin yapımına, Selçuklu Sultanı Rükneddin Mesud’un son zamanlarında başlanılmış İkinci Kılıç Arslan devrinde devam edilmiş, Sultan Alaeddin Keykubad devrinde tamamlanarak 1221 de ibadete açılmıştır.

Alanya Kalesi Bir Selçuklu açık hava müzesini andıran Alanya Kalesi’nde ilk yerleşim izleri çok eskidir bugünkü ihtişamına Anadolu Selçukluları zamanında kavuşmuştur. 1221 de kale, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad tarafından alınırak büyük bir imara girişilir. Sultan, eski surları sağlamlaştırır, yeni surlar inşa eder ve Alanya’ya en parlak dönemini yaşatır. Bugünkü surlar, büyük sarnıçlar, Tersane, Kızılkule, Tophane, ve İçkale’deki saray kompleksi sultan Alaaddin’in yaptırdığı eserlerindendir

Döner Kümbet Kümbet, Alaeddin Keykubad’ın kızı Şah Cihan Hatun için yaptırılmıştır. Halk arasında Döner Kümbet olarak bilinir Şah Cihan Hatun Kümbeti, Kayseri’deki Anadolu Selçuklu eserlerinin en güzel örneklerindendir. 1275 te yapıldığı tahmin edilmektedir.

Gök Medrese Selçuklunun en seçkin eserlerindendir Gök Medrese, süsleme sanatı ile mimarinin bütünleştiği nadide bir eserdir. Sivas’ın sembolüdür Anadolu Selçuklu Başveziri Sahip Ata tarafından 1271 de Mimar Kaluytan’a yaptırılmıştır. Asıl adı Sahibiye Medresesi yapıya minarelerindeki çiniler nedeniyle Gök Medrese denilmiştir.

Hunat Hatun Külliyesi Külliye, Alaeddin Keykubad’ın eşi, İkinci Keyhüsrev’in annesi Mahperi Huand Hatun tarafından 1237-1246 yılları arasında Kayseri’nin merkezinde yaptırılmıştır. Cami, medrese, türbe ve hamamdan oluşan külliye, Anadolu’da bulunan Selçuklu eserlerinin en güzel ve en önemli örneklerindendir.

Sultan Hanı Kervansarayı Aksaray iline bağlı Sultan Hanı Kasabası’nın içinde yer alan Sultan Hanı, Alaüddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Türkiye’de bulunan en ihtişamlı kervansaraylardan olan Sultan Hanı ince ve estetik taş işçiğiyle dikkat çekmektedir.

Yivli Minare Antalya’daki İslâm mimarisinin ilk eserlerindendir. 13. yüzyıl Selçuklu eseridir minare, külliyenin parçasıdır. kesme taştan olup gövde kısmı tuğla ve firuze renkli çinilerden yapılmıştır. 8 yivli minare Antalya şehrinin simgesidir

murataltug1985 06-30-2018 22:01

Kaynak hürriyet.com.tr

Selçuklu eserleri

Anadolu’ya 300 yıl yakın hükmeden Selçuklular bu coğrafyada hanlar, kervansaraylar, medreseler, hamamlar, kaleler, tersaneler ve camiler gibi sayısız eser inşa etti. bunu ‘Moğol İstilası’yla baş etmeye çalışırken yaptılar. paha biçilemez bu mimari şaheserler muhakkak görülmesi gerekir

İnce hesaplar etkileyici motifler DİVRİĞİ ULU CAMİ
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Anadolu’daki tek cami ve külliye 1228-1243’te inşa edilmiş. Caminin güney duvarında darüşşifa, kuzey duvarında türbe konumlandırılmış. Ahlatlı ve Bitlisli ustaların zarif işçilikleriyle taş işçiliğinin en nadide izlerine sahip Detaylardan en önemlisi giriş kapısına ikindi güneşi düştüğü zaman gölgeden rükûda duran bir erkek silueti belirmesi. Evliya Çelebi külliye için, “Methinde diller kısır, kalem kırıktır” demiş.

En büyüğü: SULTAN HAN / AKSARAY*Anadolu’daki ticaret yollarını kervansaraylarla donatan Selçuklu’nun 4800 metrekareye yayılan alanıyla en büyük kervansarayı . 1229’da Selçuklu Sultanı I. Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılan yapı için İlber Ortaylı, “Sultan Han beni çok etkileyen müthiş bir mimariye sahip” diye anlatıyor.

KARATAY MEDRESESİ / KONYA*Medrese taş işçiliğinin şaheseri . Kapısı yazı ve desenlerle ince ince işlenmiş. 1251’de hizmete açılan medrese 19. yüzyılın sonlarına kadar eğitim için kullanılmış kubbenin iç yapısı turkuaz renkli çiniler etkileyici.

İhtişamlı surlar: ALANYA KALESİ Kale, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat tarafından 13. yy’da yaptırılmış. Ertuğrul Günay, “6.5 kilometrelik sur duvarları, 83 kulesi ve 140 burcu ile Asya içlerinden gelen Türklerin, denizlere ulaşan egemenliğinin görkemli bir simgesi diyor. Beş kemerden oluşan tersane Selçukluların Akdeniz’deki ilk tersanesi

EŞREFOĞLU CAMİİ / KONYA*13. yy sonunda Eşrefoğlu Süleyman Bey tarafından yaptırılan cami, Anadolu’da ahşap direkli Selçuklu camilerinin en büyüğü. Sedir ağacından 46 ahşap sütunu, tümü ahşap ve işlemeli tavanı, çinili mihrabı ve kar havuzu yapıyı özgün kılıyor.

Şehrin en eskisi: ALÂEDDİN CAMİİ / KONYA*
Aynı ismi taşıyan höyüğün üzerine 1220’de inşa edilen cami Konya’nın en eski camisi taş işçiliği dikkat çekiyor. Selçuklu Hanedanı’nın büyük kısmının mezarları caminin avlusuna inşa ettirdiği kümbette yer alıyor.

ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE / ERZURUM*
Şehrin simgesi olan medresenin yapımı 38 yıl sürmüş ve 1291’de açılmış. 26 metre yüksekliğindeki rengârenk çinilerle süslü çift minaresi yapıya adını vermiş. Rusların Erzurum’u işgalinde paha biçilmez çini ve oyma taş motifleri sökülerek ne Rusya’ya götürülmüş. Bugün eserler Leningrad Müzesi’nde sergileniyor.

İNCE MİNARELİ MEDRESE / KONYA*Medrese Selçuklu veziri Sahip Ata tarafından 1264’te hadis öğretilmek üzere yaptırılmış. Taç kapısı çok önemli süslemelere ve kabartmalara sahip” 1956’da Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak faaliyette.

Selçuklu.Hayal gücünü zorluyor: AHLAT SELÇUKLU MEZARLIĞI / BİTLİS*Sayıları bin civarında olan mezardan 118’i anıt 3.5 metreyi aşan ve her cephesinde zarif süslemeler bulunan mezar taşlarında eşsiz bir görsellik var. 12 yy’la ait mezarlık Son derece özenli taş işçiliği hayal gücünün sınırlarını zorlayan bir şekilde icra edilmiş” Ahlat.

Taç kapının görkemi: GÖKMEDRESE / SİVAS*
Çifte minareli taç kapısı ve kapının üzerindeki süslemeler medresenin en görkemli kısımları Süslemelerde 12 hayvan, yıldız ve ağaç motifleri kullanılmış. Yapı 1271’de Selçuklu Veziri Sahip Ata Ali tarafından yaptırılmış. İç avludaki havuz, Anadolu’da bilinen en büyük Selçuklu havuzudur.

murataltug1985 06-30-2018 22:02

Kaynak biletall. Com

Kesinlikle Görmeniz Gereken 15 Osmanlı Eseri

Üç kıta da*600 yıl *hüküm süren*Osmanlı Devleti, Türk-İslam sanatını geliştirmiş; İran ve Bizans sanatından etkilenerek özgün bir*sanat* geliştirmiştir. dünya sanat tarihinde önemli bir yere sahiptir. Osmanlı Devleti’nin en önemli özelliği gittiği yerlere kök salarak, yüzyıllar geçse de silinmeyecek izler bırakmasıdır.*Dini mimari ve sivil *olarak Osmanlı mimarisinin en önemli sanatçısı*Mimar Sinan’dır.

Selimiye Camii, Edirne Mimar Sinan’ın ustalık eseridir 1569 – 1575 yıllarında Sultan II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Kurulduğu yerden taşın zarafetine, minaresinden, süslemesine her şeyiyle bir başyapıt mutlaka görülmeli.

Süleyman Paşa Medresesi, Bursa Özgün nitelikli ilk Osmanlı medreselerinden günümüzde Çiniciler Çarşısı olarak kullanılmakta 14. yüzyılın ortalarında Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Şah tarafından yaptırılmıştır. Avlulu medreselerin ilk örneklerinden

İshak Paşa Sarayı, Ağrı Osmanlı İmparatorluğu’nın Lale Devri’ndeki son büyük anıtı sarayın yapımına 1685 te başlanmıştır. Saray 1784 de tamamlanmıştır. farklı dönem ve kültürlerden izler taşır.

Seddülbahir Kalesi, Çanakkale Venedikliler’e karşı savunma amaçlı 1659’da Mimar Mustafa Ağa tarafından inşa edildi tahrip olmuştur Her şeye rağmen tarihte oynadığı rolle, askeri mimarinin önemli örneklerindendir.

İskodra Köprüsü, Bosna-Hersek 5. yüzyılda Mehmet Buşati Paşa tarafından yaptırıldı, Kir Nehri’nin iki yakasını birbirine bağlar Osmanlı eseridir

Yanbolu Bedesteni, Bulgaristan 5. yüzyılın başlarında Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından yaptırıldı, şehrin tam ortasındadır. İnce uzun yapısı ve kubbeleriyle değişik bir yapıdır. Kubbelerinin tepesinde aydınlık fenerleri bulunmaktadır.

Bey Kulesi (Feodalizm Kulesi), Makedonya
Savunma amaçlı yapıldı kule 14 metre yüksekliğindedir. 17. yüzyılda yapılan kule üç kattır. Üsküp merkezdeki en eski yapılardandır kule, hediyelik eşya dükkanı olarak kullanılmaktadır.

Alaca İmaret, Yunanistan 1484 de İshak Paşa tarafından yaptırıldı, *alaca renkli minaresinden bu ismi aldı Selanik Belediyesi tarafından kültürel etkinliklerde kullanılmakta

Hacı Ahmed Bey Sarayı, Cezayir 1825 ile 1835 te inşa edilen yapı, İslam medeniyeti ve Hacı Ahmed Bey’in kahramanlığından izler taşıyor. Avrupa saray mimarisinden de esinlenildi, büyük bir bahçe ve bir fıskiyesi bulunuyor.

Ahmediye Camii ve Medresesi, Gürcistan
Ahıska’ya hakim bir tepede bulunan camii, 250 yıllık İstanbul’daki Selatin camiiler örnek alınarak yapıldı şairlere ilham oldu. İçinde başka dini yapılar da olan Ahıska Kalesi’ndeki camii, Ahıska Beylerbeyi Hacı Ahmed Paşa tarafından yaptırılmış.

Bekiriye Camii, Yemen 12. yüzyılda, Osmanlı’nın Yemen’i aldığı ilk dönemde yapıldı Camii, mimarisi ve süslemeleriyle dikkat çeken bir Osmanlı eseri. Klasik Osmanlı mimarisiyle, yapılmıştır. Tek kubbeli, tek minareli caminin adı camiyi yaptıran Yemen Beylerbeyi Hasanpaşa’nın ölen kölesinden gelmektedir.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camii, Mısır
Osmanlı mimarisinin tüm ihtişamıyla yaptığı Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camii, yaklaşık 500 yıl süren Osmanlı hakimiyetinin en güzel yapılarından biri. Halen canlılığını koruyor, Selahaddin Kalesi’nin içerisinde yer alıyor.

Hacı Ömer Külliyesi, Kosova Yüzyıllarca Osmanlı’nın hüküm sürdüğü Kosova’da tarihi geçmişin tapuları niteliğindeki eserlerden biri 1389 1913 yıllarında Osmanlı hakimiyetindeki Kosova’da ecdadımızın gönüllerde bıraktığı silinmez eserler bizim için gurur kaynağıdır.

Topkapı Sarayı, İstanbul 400 yıl kadar imparatorluğun idare merkezi olarak kullanılan saray, 1478’de Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Saray, idare merkezi olmasının yanında Kutsal Emanetler Dairesiyle İstanbul’a gelen turistlerin ziyaret etmeden dönmediği bir saraydır.

Eyüp Sultan Türbesi, İstanbul Hz. Muhammed’in ordusunda sancaktar olan Ebu Eyyub el-Ensari’nin mezarı fetihten sonra bulunmuş, cami ve türbe 1455 yılında inşa edilmiştir. dini günlerde ziyaretçi akınına uğrayan türbe, İstanbul’un en önemli manevi yapılarındandır

murataltug1985 07-24-2018 21:56

Kaynak birhayalinpeşinde.com

Konya gezilecek ve görülecek yerler açısından çok zengin bir şehrimiz Hangi birisini sayayım bilmiyorum


Konya mevlana Türbesi

“Günaydınlarrr.” diyerek gözlerimi açıyorum. , içimdeki o çocuk kıpır kıpır.ister Japonya olsun, ister Konya. Benim için en güzel duygu, sabahın ilk ışıkları ile bambaşka coğrafyalarda güne başladığımda bilinmezlik hissinin, yolda olma duygusunun uyandırdığı mutluluk Seviyorum bunu. Seviyorum dünyanın en güzel duygusunu. Konyada sabah ilk durağımız Mevlana Celaleddin Rum-i türbesi sadece bizlerin değil, dünya tarihinin de saygı ile andığı, Mesnevi adlı eseri ile, dünyanın takdirini kazanan Hz. Mevlananın türbesi Konya’nın merkezinde Hz. Mevlana’yı, öyle 2-3 satırda anlatamam. Çok ama çok uzun ve, detaylarla anlatmak gerekir.* Muhteşem bir şair ve düşünce adamı Mevlana’yı, özellikle şu sözleriyle çok iyi tanıyoruz :

Gel, gel, ne olursan ol yine gelbİster kafir, ister mecusi, İster puta tapan ol yine gel,Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Hz. Mevlana’nın müzesi, şehrin tam kalbinde Babası ile yanyana türbesi bulunan Hz Mevlana’nın türbe atmosferi çok başka odaların kokusu, havası insanı başka bir ruha sokuyor.Konya demek Mevlana demektir.Mevlana türbesi ziyaret edilmeli
İçeride girdikten sonra, bir çok mezar var Bunlar, o dönemde yaşamış Mevlana’nın akrabaları.bir çok eser sergileniyor. küçük Kuran-ı Kerim örnekleri, görülmeye değer. avlu Kalabalık hınca hınç. ülkemizde en çok ziyaret edilen yerlerden Avlunun ortasındaki çeşme Şeb-i Arus Çeşmesi.

17. y.y.’da yapılan barok tarme nadir camilerden birisi olan ve halk arasında “Pencereleri kapısından büyük camii” olarak bilinen Aziziye camii’ne de uğruyoruz. Gerçekten tarz olarak nadir görebileceğiniz camiilerden kendileri.
Mevlana Müzesi’nde Mevlana’nın felsefesine hayran kaldıktan sonra, sıradaki durağımız çok ama çok enteresan bir camii oluyor. Daha önce hiç böyle bir özelliği olan camii görmediğimi şimdiden belirteyim. Neden mi ?

Efendim İplikçi Camii’nin, Camii kısmından daha önemli özelliği, şadırvanı. 8 adet mermer sütundan oluşan bu şadırvanda, karşılıklı oturan 2 kişi, sessizce konuşsalar dahi, birbirlerinin sesini çok net bir çekilde duyabiliyorlar. Bildiğiniz mikrofondan geliyormuş gibi hemde ! Peki bu nasıl oluyor diye soranlara 17. y.y.’da yapılan barok mimarisi ile nadir camilerden birisi halk arasında “Pencereleri kapısından büyük camii” olarak bilinen Aziziye camii* nadir görebileceğiniz camiilerden İplikçi Camii’nin, Camii kısmından daha önemli özelliği, şadırvanı. 8 adet mermer sütundan oluşur şadırvanda, karşılıklı oturan 2 kişi, sessizce konuşsalar dahi, birbirlerinin sesini çok net duyabilir Şadırvanın tavan ustaca yapılmış, matematiksel oranı ahenk içerisinde kullanılmış ki, yanınızdaki konuşsa duyulmaz tam karşınızdaki kişi sessizce konuşsa ses direk kulağınızda belirir. Şadırvanın bu şekilde inşa edilmiş olmasının nedeni abdest alan kişilerin sessizlik ve huzur içerisinde abdest almaları ve yanlarındaki kişilerin huzurunu bozmamaları İnanın bana, ben böyle bir şeyi daha önce görmedim Konya’ya giderseniz, mutlaka bu şadırvana gelin, bir arkadaşınız ile sırtınızı duvara dayamış gibi konuşun. Şaşıracağınıza ve hayran olacağınıza eminim.

Şerafettin Camii Konya sokaklarında kaybolmaya devam ediyoruz. Sıradaki durağımız, İplikçi Camii karşısındaki Şerafettin Camii oluyor. Konya’da gezilecek yerler, özellikle Konya Merkez bölgesindekiler yürüme mesafesinde.Şerafettin Camii, 1336 da inşa edilmiş Ayasofya Camii’ni andırıyor Şemsi Tebrizi Camii ve Türbesi,*Konya’da gezilecek en önemli yerlerden Çünkü, Hz. Mevlana’nın gönül dünyasında önemli etkilere neden olmuş çok önemli bir din adamı
iran’ın tebriz şehrinde doğmuş, şeyhlerden ders almak için diyar diyar gezmiş Hz. Mevlana kadar değerli bir alim olan Şemsi Tebrizi hakkında çok uzun yazılabilir

Karatay Medresesi tavanındaki efsane çinileri ile büyüleyen bir sonraki durağmıza Karatay Medresesi’ne ilerliyoruz. Konyada Gezilecek Yerler arasında en önemli noktalardan 1251 de inşa edilen Karatay Medresesi, 1955 ten beri “Çini Eserler Müzesi” olarak kullanılıyor Selçuklu ve Osmanlı izlerini taşıyan medrese, vaktiyle eğitim amacıyla kullanılmış.Konya’da mutlaka görülmesi gereken yerlerden Karatay Medresesi hayran olduğum Karatay Medresesi’nin tavanında bakınca küçücük bir çatı ve pencereler var yazın çatısı açılan bu medresenin pencereleri, kışın tam da ortada bulunan küçük alanda yanan dev ateşin dumanlarının tahliyesi için kullanılıyor görmeden dönmeyin

İnce Minare Medresesi, 1254 te Selçuklu veziri Sahib Ata tarafından yaptırılmış Medresenin yapılma amacı ise, röencilere ve hatta halka hadis öğretmek imlçuklu taş işçiliği konusunda şaheser olarak bilinen bu güzel yapı, günümüzde müze olarak hizmet veriyor.İnce Minare Müzesi (Medresesi) İnce Minare Medresesi, 1254 te Selçuklu veziri Sahib Ata* tarafından yaptırılmış Medresenin yapılma amacı öğrencilere ve halka hadis öğretmek selçuklu taş işçiliği konusunda şaheser olarak bilinen bu güzel yapı, günümüzde müze olarak hizmet veriyor.Konya Alaaddin Tepesi Aladdin Tepesi,* Karatay Medresesi ve İnce Minare Müzesi’nin karşısında Konya Merkez’deki tek tepe çok enteresan da bir tarihi var Sultan Alaaddin, Konya’da güzel bir cami yaptırmak istediğini bildirir farklı bir karara varırlar. Camii, şehrin ortasında kurulacak olan yapay tepeye* yapılacaktır. Bu tepe, için tamamen yapay topraklar oluşturulmuştur. toprağın nasıl toplanacağına ise, toprak vergisi alarak* karar verirler. Yani herkes, kendi imkanlarıyla* topladıkları toprakları çuvallarla buraya taşırlar ve tepe, halkın katkısı ile inşa edilir.

tepede, Alaaddin camii, içerisinde Sultanlar Türbesi ve tepenin eteğinde Selçuklu Köşkü kalıntıları vardır. burada , güzel bir çay içerek, Konya manzarasının keyfini sürüyoruz.Konya şehirinde tarih kokan Konya sokaklarını keşfettikten sonra, çokkkkk farklı bir yere gidiyoruz. Avrupa’nın en büyük, Türkiye’nin ise tek kelebek bahçesi Konya Tropikal Kelebek Bahçesi takdir ettiğim, çok beğendiğim* güzeller güzeli tesis Konya’da gezilecek yerler arasında mutlaka listenizde olsun Konyada* efsane bir durak Sille.* “Konya’nın dört bir yanı tarih.” diye. İşte, en güzel örneklerinden Sille

Mevlana Kültür Merkezi Sille’den döndükte sonra, “Akşam, Konya’da olmazsa olmazlardan Sema gösterisi ilk defa izleyecekmişim gibi heyecanlıyım. “Sema gösterisini, asıl Konya’da izle harika bir sema Semazenlerin kendilerinden geçermişcesine süzüldükleri an, derinden etkiliyor. semazenlerin, o kadar uzun uzu boyunca 360 derece etraflarında dönmelerine rağmen başları dönmez ? Hiç merak ettiniz mi ?
Sebebi şu : boyunları 20-25 derece eğik bir şekilde dönerler. İç kulakta 3 tane yarım daire kanalı vardır ve bu 3 kanalın birbirleri ile olan mesefeleri eşittir. Semazenler sema yaparken, başlarını sağ tarafa doğru 20-25 derece eğerler ve bu 3 kanal eşit mesafede uyarıldığı için baş dönmesini engeller.
Sema gösterisinde huzura erdikten sonra, artık Konya gezimiz sona yaklaşıyor. Harika geçen 2 günün ardından, İstanbul’a yine harika anılar ile dönüyorum. Her ne kadar Çatalhöyük’e gidememiş olsam da. Hani olurda siz belki daha uzun Konya’da kalırsınız diye, Konya’da gezilecek diğer yerleri de sizlere anlatmak istiyorum.

Mevlana Kültür Merkezi Sille’den döndükte sonra, “Akşam, Konya’da olmazsa olmazlardan Sema gösterisi ilk defa izleyecekmişim gibi heyecanlıyım. “Sema gösterisini, asıl Konya’da izle harika bir sema* Semazenlerin kendilerinden geçermişcesine süzüldükleri an, derinden etkiliyor. semazenlerin, o kadar uzun uzu boyunca 360 derece etraflarında dönmelerine rağmen başları dönmez çünkü boyunları 20-25 derece eğik* dönerler. İç kulakta 3 tane yarım daire kanalı vardır* 3 kanalın birbirleri ile olan mesefeleri eşittir. Semazenler sema yaparken, başlarını sağ tarafa* 20-25 derece eğerler 3 kanal eşit mesafede uyarıldığı için baş dönmesini engeller. Sema gösterisinde huzura erdikten sonra, Konya gezimiz sona yaklaşıyor.


Harika geçen günlerin ardından, harika anılar ile dönüyorum. Akyokuş Konya dümdüz bir şehir. olur da, şehri biraz tepeden göreyim derseniz, adresiniz Akyokuş olsun.tüm Konya’yı görebilirsiniz.
Konya Arkeoloji Müzesi Konya’ya kadar gelmişseniz ve tarih vazgeçilmezisiniz ise, Konya Arkeoloji Müzesi adresiniz olsun. 9.000 yıllık tarihi eserlerin sergilendiği müzede, insanlık tarihinin her bir gelişimini gözlemleyebilirsiniz Çatalhöyük, M.Ö. 7400 yılından izler taşır Dile kolay neredeyse 9.500 yıllık bir bölgeden Konya’da, Kapadokya’daki gibi yumuşak taşlara inşa edilen bir şehir
İşte onun adı Kilistra Antik Kenti. M.Ö. 3.y.y’da inşa edilmiş kent, içerisinde bulundurduğu şapeller, pazarlar, su sarnıçları ve* nicesi ile günümüze kadar ayakta kalmış. Konya’da yemyeşil bir yer Konya Meram Meram Deresi boyunca yemyeşil bir bölgeye kurulu olan Meram, Konya Merkez’in de en büyük 3 ilçesinden birisi

Nasreddin Hoca Türbesi O’nu, ders niteliğindeki fıkraları ile biliyoruz. Çocukluğumuzun, gençliğimizin, hayatımızın her noktasında adı geçen Nasreddin Hoca, Sivrihisar’da doğmuş, Akşehir’e yerleşmiş ve hayata orada gözlerini yummuş çok önemli bir Hoca’dır.Güldürürken düşündürmesi ile hayatımızın* her anında yer edinen Nasrettin Hoca’nın türbesi, Konya’nın Akşehir ilçesinde Konya’da Kyoto Parkı var Japon Kyoto Parkı. Konya ile Kyoto kardeş şehir* 2010 da böyle güzel bir park kurmuş Konya Belediyesi. Türkiye’nin en büyük Japon parkı imiş.
Japon parkları, dünyanın bir çok yerinde dikkatimi çekmiştir ve Konya’da var olduğunu duyunca sevindim doğrusu.

Sadece Japon Kyoto Parkı mı ? Tabi ki de hayır : Kültür Parkı, Nene Hatun Parkı, Piri Reis Parkı, Sancaktepe Parkı Konya’da mutlaka görülecek yerlerden.Tuz Gölü gün batımında , gölün üzerinde yansıyan güneşin rengarenk dansını görmeden, asla Konya’dan ayrılmayın derim. Ülkemizin tuz ihtiyacının % 40’ının sağlandığı Tuz Gölü, Konya Merkez’e* uzak kalıyor. Kapadokya‘ya gidecekseniz, yol üzerinde* Tuz Gölü’ne uğrayabilirsiniz.


Konya’da bir diğer güzel adres Konya Beyşehir Gölü. Ülkemizin en büyük 2. Gölü Beyşehir Gölü, berrak suyu ile nam salmış. Yaz mevsiminde, halk, Beyşehir Gölü’ne gidip yüzermiş. binlerce kuş türüne de ev sahipliği yapan Beyşehir Gölü, Konya turunda mutlaka görülmesi gereken yer
ülkemin tarih, doğa, kültür, sanat zenginliğine hayranım. Dünyanın neresine gidersem gideyim, ülkem her daim özel kalacak. İnanın bana, önce bu ülkeyi gezmek lazım.çok ama çok güzel yerlere sahip bir ülkeyiz. Konya, sadece bunlardan birisi. Hayal edin. Düşün peşine. Ama önce, ülkemizin güzelliklerinin peşine…

Kaynak gezipgördüm.com

İstanbul En Güzel 20 Yer!

İstanbul gezilecek yerler bakımından dünyanın en güzel şehirlerinin başında. İstanbul Boğazı, Ayasofya, Sultanahmet Camii, Kapalıçarşı, Yerabatan Sarnıcı, Galata ve Kız Kuleleri, İstanbul'da gezilecek yerler listemizdeki en önemli yerler dünyanın en güzel şehirlerinden*İstanbul

Zengin tarihiyle İstanbul’da herkese yönelik İsterseniz gezinizi sadece olduğu tarihi yapılarla doldurabilir isterseniz de her yaş grubuna hitap eden mekânları tercih edip sanata ve eğlenceye odaklanabilirsiniz. Bizans*ve*Osmanlıdan izler taşıyan İstanbul’daki tarihi yapılar, eşine az rastlanır özellikleri ve sayılarıyla gezginleri büyülüyor.*Tarihi Yarımada’nın en görkemli yapısı *Ayasofya, Osmanlı’nın kudretli zamanlarına şahitlik eddi*imparatorluğun son dönemlerine ait*Dolmabahçe*ve*Beylerbeyi Sarayları mimarileri ve zengin tarihiyle kentin ne kadar zengin bir geçmişe sahip olduğunun kanıtı

Kapalıçarşı*ve*Mısır Çarşısı*alışveriş yapacakların yüzlerce yıldır kentte uğradıkları ilk adres *Soğukçeşme Sokağı*birbirinden güzel evleri ile sivil mimariye meraklı gezginlerin vazgeçilmezi İstanbul listemizdeki diğer önemli tarihi yapılara*Yerebatan Sarnıcı,*Yıldız Sarayı,*Galata Kulesi,Kız Kulesi,*Rumeli Hisarı‘nı ekleyebiliriz.
Osmanlı’nın mimari açıdan ne kadar gelişmiş olduğunun bir başka göstergesi ise İstanbul’un görkemli camileri.*Sultanahmet Camii* huzur kaynağı*Eyüp Sultan’ kudretli*Süleymaniye’de imparatorluğun kültürel birikimini yakından görebilirsiniz.

İstanbul gezilecek yerler listelerinize dâhil edebileceğiniz diğer önemli dini yapılar ise*Mihrimah Sultan Camii,*Rüstem Paşa Camii,*Fatih Camii,*Ortaköy Camii,*Yeni Camii*ve*Beyazıt Camii.

sanata meraklılar için de İstanbul’da ziyaret edilebilecek pek çok mekân var. Osmanlı’nın hükmettiği kıtalardan getirilenler ile Anadolu’da keşfedilenlerin bir arada sergilendiği*İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Eczacıbaşı Ailesi’nin önderliğinde Türkiye’nin ilki olma özelliğiyle açılan*İstanbul Modern Sanat Müzesi* en çok ilgi çekenleri.Sanata ve kültüre meraklıysanız *İstanbul Deniz Müzesi,*Sakıp Sabancı Müzesi,*Galata Mevlevihanesi,*Türk ve İslam Eserleri Müzesi gibi yerleri de geziye ekleyebilirsiniz. İstanbul’da yer alan müzeler sadece bunlar değil

İstanbul gezilecek yerlerde yetişkinler kadar çocuklara da keyifli saatler yaşatacak sahip bir kent. ünlülerin balmumu heykelleri ile fotolar çekmek isterseniz*Taksim‘deki*Madame Tussauds Müzesi’ne, çocuklarınızla eğlenceli vakitler geçirmek isterseniz*Alibeyköy‘de Tema Parkı‘na gidebilirsiniz. Sunay Akın’ın kurduğu*İstanbul Oyuncak Müzesi’nde tarihi oyuncaklar aracığıyla farklı bir bakış açısından değerlendirebilir, su altı dünyasının zenginliklerine*Sea Life’da İstanbul Akvaryumu’nda şahit olabilirsiniz. Kentte 18 yaşından büyüklerin yanlarında 14 yaşından küçük bir çocuk olmadan giriş yapamayacakları tek mekân *LEGOLAND Discovery Centre*küçük bireylerin yeteneklerini eğlenerek geliştirmelerine yardımcı oluyor.İstanbul gezip görülecek çok sayıda yeri barındıran, kültürel anlamda her yaş grubuna hitap eden zengin bir şehir. mekânlarda seçim yapmak zor

İstanbul gezilecek yerler listesinin ilk sırasında dünyanın en etkileyici yeri*İstanbul Boğazı*var. İki kıtayı ayıran İstanbul Boğazı, en güzel kent manzaralarını gözler önüne serer dokusuyla hayran bıraktırır. Boğazı gezmenin en keyifli yolu Boğaz Turları Ortaköy,*Eminönü**Üsküdar*gibi noktalardan kalkan turlar 2 saatsürüyor. Turda gezerken çevrenizdeki yapılar hakkında GPS bazlı bilgilendirmeler yapılıyor.Ya da size özel tekne kiralayarak organizasyonlar yaptırabilirsiniz.
Topkapı Sarayı İstanbulda gezilecek yerlerin en başında Sarayburnu’ndaki 700.000 metrekarelik alana*1460-1478*yıllarında inşa edilen*Topkapı Sarayı, 4 yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetim merkezi olarak kullanılmış.4 avludan oluşan saray,*1924*te Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk müzesi haline getirilerek halka açılmış. 300.000 parçalık koleksiyona ev sahipliği yapan görkemli yapının en çok ilgi çeken bölümü Divan-ı Hümayun,*Bağdat Köşkü,*Harem*ve*Kutsal Emanetler. Müzeyi detaylıca gezmek en 3 saat ayırmanızı öneririm.

Müslüman âlemi kadar Hıristiyanlar açısından da önem taşıyan*Ayasofya camii mimari açıdan günümüzdeki şeklini*532-537 yıllarıında*I. Jüstinyen*tarafından 3. kez inşa ettirildiği zaman
Tamamlanmasının ardından 1.000 yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali olan yapı, İstanbul’un fethinin ardından camiye dönüştürülmüş. Görkemli mimarisinin yanı sıra bahçesindeki padişah türbeleri ile ilgi odağı olan Ayasofya, Atatürk’ün isteği ile*1930-1935*arasında çalışmalarla müze haline getirilmiş.
Görkemli iç süslemeleri, mozaikleri ve zemin kattaki dilek sütununu görün. Ayasofyanın *Sultan Kabirleri*için biraz daha süre ayırın

Sultanahmet Camii İstanbul gezilecek yerler listemizdeki en önemli camilerin başında geliyor.İç kısmını süsleyen*22.000*çininin rengi nedeniyle “Mavi Cami” adıyla anılır *Sultanahmet Camii,*1609-1616*yıllarında dindarlığı ile bilinen*I. Ahmet*tarafından Mimar*Sedefkâr Mehmet Ağa’ya inşa ettirilmiştir en önemli özelliği, İstanbul’un tek*6 minareli camisi olması. Ayasofya’nın tam karşısında yükselen kudretli cami, medrese bölümü günümüzde başbakanlık arşivi olarak kullanılan ve mektep, çarşı, darüşşifa, imaret ve türbe gibi bölümleri bulunan geniş bir külliye içerisinde yer alır
Ramazan ayı boyunca cami çevresinde kurulan şenlikler bölgeye ayrı bir hava katar Fırsatınız olursa Sultanahmet ve çevresini bir de Ramazan’da görün.

Kapalıçarşı Istanbulda gezilecek yerler listesinde en değerli 20 mekândan biri tarih ve alışveriş tutkunlarının gözdesi Kapalıçarşı. Tarihi Bizans İmparatorluğu’na uzanan çarşının genişletilmesine* Fatih*döneminde başlanmış.* Sandal*ve*Cevahir*adlı iki büyük bedestenin birleşiminden oluşan pazaryerinin içerisindeki sokaklarda binlerce dükkân yer alıyor.Geçmişteki meslek gruplarından adlarını alan sokaklardaki dükkânlarda lezzetli lokumlar, ustalıkla işlenmiş ahşap ürünler, ilgi çekici süslemeler şifa kaynağı bitki çayları satılıyor.

Dolmabahçe Sarayı İmparatorluğun son dönemlerine ışık tutan en önemli yapı Sultan Abdülmecid’in emriyle dönemin gözde mimarı*Garabet Balyan*ve oğluna 1856*da inşa edilmiş. geleneksel “Türk Evi” mimarisine sadık kalınan yapı Rokoko, Barok ve Neo-Klasik anlayışdan izler taşıyor.*1984’e kadar imparatorluğun yönetim merkezi olan saray,*1924’te müze haline getirilmiş.Atatürk’ün hayata gözlerini burada yummuş Mabeyn,* Harem*ve* Muâyede Salonu*en ilgi çeken bölümler Sarayı belirli saatlerdeki turlara katılarak gezebilirsiniz.*

Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olarak anılan süleymaniye camii 1551-1557 yıllarında inşa edilmiş. Medrese, hastane, sıbyan mektebi, hamam, imarethane ve kütüphane gibi birçok bölümden oluşan külliye Fatih camiinden sonra Osmanlı’da inşa edilmiş en büyük 2. yapıdır bahçesinden Haliç, Topkapı Sarayı ve Boğaziçi’ni görebileceğiniz caminin minare ve şerefe sayıları Kanuni’nin tahta kaçıncı sırada çıktığını belirtir İç mimarisi ile büyüleyen caminin bahçesinde Kanuni ve eşi Hürrem Sultan‘a ait türbeler bulunuyor. Yapının mimarı Koca Sinan’a ait olansa camiye çok yakın bir noktada yer alıyor.

Yerebatan Sarnıcı Yerebatan Sarnıcı, İstanbul gezilecek yerlerden en sıra dışı 9.800 metrekare* kaplar Yerebatan Sarnıcı,532 de Bizans İmparatoru* Justin* tarafından inşa ettirilmiş. 100.000 tona yakın depolama kapasitesiyle* Saray’ın su ihtiyacını karşılaması amaçlanan yapının ün kazanmasına Hollandalı gezgin Gyllius’un keşfi neden olmuş.
Kuzeybatı köşesinde* Medusa Başları ve inşa sırasında ölen yüzlerce köleyi temsil ettiği söylenen işlemeli sütunun en ilgi çekici kısımlarını oluşturduğu yapı günümüzde sanatsal etkinliklere de ev sahipliği yapıyor.
İstanbul’un önemli yapısı


İstanbul Arkeoloji Müzeleri Arkeoloji, Eski Şark Eserleri ve Çinili Köşk isimli 3 kısımdan oluşan İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nin temelleri 1869’da İmparatorluk Müzesi’nin kurulması ile atılmış. 1 milyonu aşkın eseri barındıran müzeyi ziyaret ederek Kuzey Afrika’dan Balkanlar’a, Orta Asya’dan Yakın Doğu’ya geniş bir coğrafyada değişik dönemlerde kurulmuş pek çok medeniyet hakkında detaylı bilgi edinebilirsiniz. Topkapı Sarayı’na çok yakın


Galata Kulesi dünyanın en eskilerinden biri olan Galata Kulesi, ilk olarak 528 de Bizans İmparatoru Anastasius inşa ettirilmiş.** revizyon süreçleri geçiren kuleye günümüzdeki şekli II. Mahmut* vermiş. Turizme kazandırıldığı 1967* den* beri gezginlerin İstanbul gezilecek yerler listelerinin vazgeçilmezi* 70 metre yüksekliğe sahip kent manzarası izleyebileceğiniz seyir terası ve konuklarına lezzetli yemekler sunan bir restoran bulunuyor.

Kız Kulesi Tarihte adından ilk kez*M.Ö. 410 da bahsedilen*Kız Kulesi, Atinalı*Alkibiad tarafından yaptırılmış. Tamamlanmasının ardından yüzyıllarca boğazdaki gemi trafiğini kontrol amacıyla kullanılan kule, karaya yakın ancak şehirden izole olması nedeniyle zaman pek çok efsaneye konu olmuş.
1995-2000*arası gerçekleştirilen çalışmaları sonrasında halka açılan yapı, günümüzde müze ve restoran olarak hizmet veriyor.*Salacak‘tan kalkan ufak teknelere binerek kuleye ulaşabilirsiniz.

Mısır Çarşısı İnşa süreci*1597’de II. Murad’ın annesi*Safiye Sultan’ın isteğiyle başlatılan*Mısır Çarşısı, Sultan IV. Mehmed’in annesi*Hatice Turhan* sultan tarafından*Mimar Kazım Ağa’ya tamamlatılmıştır Osmanlı’dan beri geleneksel lezzetler arayanların geldikleri ilk adres çarşı, “L” planlı 6 kapıdan giriş yapılabilen kapalı pazaryeri, Afrika’dan ve Asya’dan gelen baharatları satan dükkânlardan dolayı*Baharatçılar Çarşısı adıyla anılıyor. yolunuz*Emin önüne düşerse Mısır Çarşısı’na uğrayın, baharat ve çeşit çeşit tatlılardan alın.

İstiklal Caddesi Geçmişin Pera’sı, günümüzün*İstiklal Caddesi nin tarihi Bizansa uzanıyor. Veba salgınının ardından bölgeye yerleşen Fransızların mimari ve ticareti zenginleştirdikleri cadde pasajları, yeme-içme mekânları ve mağazaları ile kente gelen gezginleri kendisine çekiyor. İster* Taksimden isterseniz *Tünel*tarafından giriş yapabileceğiniz caddeye güzelliğini katan unsurlar Gayri Müslim halkın inşa ettirdiği binalar İstiklal Caddesi inşaat çalışmalarının gölgesinde kalsa da çalışmalar sonrası hareketli günlerine kavuşması bekleniyor.

Eyüp Sultan Camii ve Türbesi İstanbul gezilecek yerler listemizdeki en önemli dini yapılardan 1458’de* Sultan Mehmet’in emriyle inşa edilen*Eyüp Sultan Camii ve Türbesi, günümüzdeki görünümüne 1798-1800 de III. Selim tarafından gerçekleştirilen yapım süreci kavuşmuş. Adını*Hz. Muhammed’in bayraktarlığını yapan*Eyüb El-Ensari’den alan cami, İstanbul’un ilk külliyesi Mistik külliyenin içerisinde imarethane, şadırvan, Şerbethane gibi bölümler var. ziyaretçilerin asıl ilgisini çeken kefeki taşı kullanılarak inşa edilen ve mimarisiyle insanı büyüleyen* Eyüp Sultan Türbesi*Özellikle sabah namazında dini günlerde ve Ramazan ayında cami ve türbe popüler.Cami ve türbe hakkında detaylı bilgi ve

Yıldız Sarayı Kanuni döneminden itibaren av sahası olarak kullanılan koruluğa, 18. yüzyılda*III. Selim tarafından annesi*Mihrişah Sultan* adına inşa ettirilen*Yıldız Sarayı’na ilk yerleşen padişah*II. Abdülhamittir
Osmanlı’nın yönetildiği 4 saraydan birisidir önemli birçok siyasi olaya ev sahipliği yapmış. görkemli yapı içerisindeki*Yıldız Sarayı,*Yıldız Saray Tiyatrosu*ve*Sahne Sanatları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir müzeleri ile ilgi topluyor. Sarayı bünyesindeki müzeleri koleksiyonları incelemek ve*Mabeyn*köşklerini görmek, İstanbul listelerinize ekleyebilirsiniz.

Rumeli Hisarı pek çok farklı isimle anılan*Rumeli Hisarı, fetih öncesi boğazın güvenliğin amacıyla sultan Fatih’in emriyle 15 Nisan*1452’de inşa edilmis. 30 dönüm araziyi kaplayan askeri yapının tamamlanma tarihi bilinmiyor.İnşası için 300 usta ve 750 işçinin çalıştığı hisarın en önemli kısımlarını, yapımda denetimlerini yapan paşaların adlarıyla anılan kuleler oluşturuyor. Sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapan tarihi yapıda fetih zamanı kullanılan topları, gülleleri boğazın kapatılması için kullanılan zinciri görebilirsiniz.

Kaynak gezilesiyer.comEdi

Kaynak gezilesiyer.com

Edirne’de Gezip Görülecek 20 Yer

Edirne’de, Şehir merkezi hariç 8* ilçe vardır. Enez, Havsa, İpsala, Keşan, Lalapaşa, Meriç, Süloğlu, Uzunköprü Marmara Bölgesi‘nin Trakya yakasında, doğuda Kırklareli ve Tekirdağ, güneyde Çanakkale ve Ege Denizi, batıda Yunanistan kuzeyde Haskovo Bulgaristan ile çevrilidir 2015 te* 400.852 kişilik bir nüfusa sahipti, Edirne, Türkiye ‘yi Avrupa’ ya bağlayan kara yolu üzerindedir. İklimi karasaldır kışları uzun ve soğuk, yazları sıcak ve kurak geçer. Meriç, Arda ve Tunca nehirlerinin buluştuğu düzlükte kurulmuştur. Edirne’de gezilecek yerler arasında* Osmanlı Türk sanatını yansıtan 612 tarihi eser bulunur.
Edirne güney ilçeleri* Keşan ve Enez; denizi, sahilleri ve doğal güzellikleri ile insanların sıkça ziyaret ettiği yerlerdir.

Adalet Kasrı, Edirne Sarayı’ndadır kasır. Sarayın sağlam tek binasıdır. Kırkpınar Yağlı Güreşlerinin düzenlendiği Sarayiçi semtindedir. Edirne Sarayı’na Kanuni Sultan Süleyman zamanında eklendi. Kanuni’nin kanunlarını burada yazdırdığı söylenir.


Şükrüpaşa Anıtı ve Balkan Savaşı Müzesi: Anıt müze 26 Mart 1913 Balkan Savaşı ve şehitlerin anısınına yapılmıştır Savaş sırasında Şükrü Paşa anıtına yokluk içinde Edirne’yi savunan Şükrü Paşa’nın Edirne’nin savunma yerlerinden biri olan Kıyık Tabya ya mezarı getirilmiş ve anısına bir anıt yapılmıştır. Anıtla birlikte tabyada Balkan Savaşlarını anlatan ve Edirne halkının elinde bulunan eşyalardan bir müze oluşturulmuştur.

Sweti George Bulgar Kilisesi Edirne’nin Kıyık Semtinde 1880 de inşa edilmiştir. 1889 da dekore edilen kilisedeki yazılar slav bulgarcası ile yazılmıştır. aynı yerde bulunan kiliseden bazı tablolar mevcuttur. Halk arasında Bulgar Kilisesi olarak bilinir.Edirne Kent Ormanı (İzzet Arseven Dinlenme Tesisi) kentin yeşil alan sistemini oluşturan önemli bir öğedir. şehir merkezine 2 km uzaklıkta yer alan Edirne-Karaağaç karayolunda Meriç Irmağı kıyısındadır.Edirne Büyük Sinagogu, Edirne’de bulunan ve Avrupa’nın en büyük ve dünyanın üçüncü büyük sinagogu olan ibadethane
Selimiye Cami Edirne’de bulunan, Osmanlı padişahı II. Selim’in Mimar Sinan’a yaptırdığı camidir. Sinan’ın 90 yaşında yaptığı ustalık eserim” dediği Selimiye Camii Mimar Sinan’ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli yapıtlarındandır

Selimiye Arastası III. Murat Selimiye camisine gelir sağlamak için Mimar Davut Ağa’ya yaptırtmıştır. 256 m. uzunluğunda, 73 kemerlidir. İçinde 124 dükkân vardır.*Evliya Çelebi, buranın ‘Kavaflar Çarşısı” olduğunu yazar kubbesinde, burada dükkânı bulunanların her sabah, doğru iş yapacaklarını ant içtikleri ve dua ettikleri bilinir.Edirne’deki Sarayiçi Balkan Savaşı Şehitliği, yıl içerisinde şehre gelen birçok turistin gezi noktalarındandır 1912-1913 Balkan Savaşında vatan topraklarını savunan 300 bin askerin anısına ve aynı zamanda 1913 senesinde Sarayiçi’nde aç ve susuz bırakılarak ölen 20 bin askerin anısı için inşa edilmiştir. 1939 da şehitliğe Balkan Şehitler Anıtı inşa edilmiştir.

Kırkpınar Er Meydanı Türk milleti, binlerce yıllık tarihi boyunca devletler kurdular topraklarda savaşçı bir millet olarak anıldılar. Türk ordusunun savaşa hazırlanırken yaptığı hazırlıkların başında spor ve güreş gelmektedir. Türk güreşinin aslı Hun imparatorluğuna dayanır. O dönemde karşımıza “Karakucak” olarak çıkan güreş, Osmanlı imparatorluğunun Rumeli’ye geçişiyle özünü ve ruhunu kaybetmeden yağlı güreşler olarak düzenlenmeye başlamış ve günümüze kadar sürmüştür

Karaağaç Tren Garı Mimar Kemalettin Bey’in Şark Demiryolları Şirketi adına tasarladığı dört gardan biridir. Diğer garlar; Filibe Garı, Selanik Garı ve Sofya Garı’dır.*IV. Mehmet Av Köşkü Edirne Yeni Saray Saray-ı Cedîd- çok geniş bir av sahasına sahip olduğu, belirtilir. Tunca Nehri’nin iki kolu arasında kalan bir ada görünümündeki Tavuk Ormanı Edirne Yeni Saray Av Sahasında yer alan Av Köşkü, Bülbül Köşkü olarak da bilinir. IV. Mehmed tarafından 1671 de inşa ettirilen Köşk, Edirne Belediyesi tarafından 2002 de restore ettirilmiştir.
Hıdırlık Tabyası Balkan Harbi’nde Edirne’yi savunan tabyalardan Hıdırlık Tabyası, Edirne müdafii Şükrü Paşa’nın karargahıdır. Kentin savunmasına büyük yararları dokunan Edirne tabyaların en görkemli ve büyüğüdür

Hacı Adil Bey Çeşmesi Edirne Meriç Köprüsü’nün bitiminde, Karaağaç yolunun başında bulunan çeşmeyi Edirne Valisi Hacı Adil Bey 1904 de yaptırmıştır. Barok çeşmenin projesini Edirne Evkaf Müdürü Sadrettin Bey ile Dr.Rıfat Osman çizmiştir.Eski Cami, Türkiye’nin Edirne ilinin merkezindedir Edirne’de zamanımıza ulaşmış ilk orijinal abidevi yapıdır Caminin mimarı Konyalı Hacı Alâaddin, kalfası ise Ömer ibn-i İbrahim’dir.

Enez Kalesi Antik Çağda Akropol denilen yüksek bir tepedeki kalenin Balkanlardan gelen barbar akınlarını önlemek amacıyla yapılmıştır. Kalenin yapım tarihi bilinmemekle yapı malzemeleri Bizansa işaret eder MS.VI.yüzyılda Iustinianus’un kaleyi onarmıştır Ana girişi kuzeyde olan kale, doğu-batı doğrultusunda uzanır sur duvarı ile birleşir. Denize bakan tarafta iki tane çok köşeli kulesi vardır. sağdaki yıkılmıştır kalenin yarım kubbe biçiminde olup, Meriç Nehri’nden gelecek tehlikelere karşı savunmayı güçlendirir. Edirne Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Sergileme Paleontolojik döneme ait fosillerle başlar. Edirne ve yakın çevresinde bulunan 3. Zaman sonuna ait fil, gergedan ve at türünden hayvanların kemiği, diş ve omurlarına ait parçalar vardır. günümüzden 30 milyon yıl önce Miyosen Dönemindeki* fosiller ile
deniz hayvanları ve bitki fosilleri yer almaktadır.

Vali Hacı İzzet Paşa Türbesi Edirne’nin en renkli ve eski valilerinden Hacı İzzet Paşa’nın kabir türbesi bulunur. Beş penceresi ve kubbesi vardır. Türbenin içinde, İzzet Paşa tarafından yazılmış iki kitabe asılıdır.

Beyazıd Köprüsü II. Beyazıt zamanında 1488 yılında Mimar Hayrettin tarafından yapılan köprü 6 gözlü ve 115.82 metre uzunluğunda, 5.70 m genişliğindedir. Edirne şehir içinde, Tunca Nehri üzerindedir Beyazıt Külliyesi ile şehri birbirine bağlar


Ahlat Tarihi

Şehir Hz. Ömer döneminde Cezire fatihi Iyaz bin Ganem tarafından fethedilerek İslam Devletine girmiştir (641). Ahlat Beyi vergi vermeyi kabul etmiş antlaşma Hz. Osman döneminde Doğu Anadolu’da harekatta bulunan Habib b. Mesleme tarafından tasdik edilmiştir. Hz. Osman’ın öldürülmesi , Hz. Ali döneminin karışık geçmesi ve Muaviye’nin ölümüyle başlayan karışıklıklarda Ahlat halkı isyan etmiş ancak Emeviler’in Cezire valisi Mervan tarafından şiddetle cezalandırılmışdır bölge Cezire valiliğine bağlanmıştır. Azerbaycan valisi Cerrah Erdebil’de Hazarlara yenilip şehit düşünce halife , Hişam b. Abdülmelik Said el Haraşi’yi Hazarlarla mücadeleye memur etti (730-31). Ahlat’a gelen Haraşi şehir kapıları kendine açılmayınca şehri şiddetli bir muhasaradan sonra almıştır.


Abbasiler döneminde Ahlat’ta ki mahalli hanedanlar idari yapıda aynen korundu. Haricilerin Musul ve Diyarbekir civarındaki faaliyetlerini yaygınlaştırdılar. Ahlat’ta onların saldırılarına ma’ruz kalıyordu. Mahalli idarecilerin 851’de Van Gölü ve çevresindeki olayları bastırmaktan aciz kalmaları yüzünden Samerra’dan gönderilen Büyük Boğa asilerin reisi Zürare’yi yakalayıp bu bölgede dirlik ve düzenliği kurdu. Abbasi hakimiyetinin zayıflamasıyla Bizanslılar 928’de şehri almışlardır. Bundan sonra Ahlat’ta X. yy. sonunda bir Kürt sülalesi olan Mervanoğulları hüküm sürmüşlerdir.

Türkler Anadolu’ya geldiklerinde Ahlat dışındaki Van , Erciş, Malazgirt, gibi şehirler Bizanslıların hakimiyetinde idi. Ahlat ise Hz. Ömer döneminden beri el değiştirse de müslümanların hakimiyetinde idi. bölgeye Türk akınlarının VIII. yy.’da başladığı bilinmektedir. hakim güç Bizans idi ve keşif hareketleri düzenleniyordu. Bizans ile askeri mücadele bölgesi uçlarda Suriye, El-Cezire ve Doğu Anadolu ucu idi. Doğu Anadolu ucunda Ahlat ve Erzurum iki önemli şehirdir.*1040 tarihinden itibaren Ahlat , Anadolu’ya gelen Türkmenlerin uğrak yeri olmuştur.

1018’de Çağrı Beyin yurt edinmek amacıyla Van Gölü kıyılarına keşif harekatı yaptığını, Bizans komutanı Senekherim’i mağlup ettiğini Maveraünnehr’e dönerek buraların fethedileceğine dair kardeşi Tuğrul Beye bilgiler verdi Türkmen Beyleri akınlara devam ettiler. 1040 Dandanakan Zaferinden sonra zaptı zaruri yerlerin başında Anadolu geliyordu. 1040’dan sonra kurulan Büyük Selçuklu Devletine tabi olan Türkmen Boylarına yer sıkıntısı olunca boylar Andolu üzerinde hareketa yönlendirildiler. Türkmen zümreleri burayı yurt edinmek maksadını taşıdıkları için bir kısmı buralarda yerleşmiş Anadolu’nun fethini kolaylaştırmıslardır

İbrahim Yınal 1048 Hasankale Zaferiyle Bizanslıları yenilgiye uğrattı. Tuğrul Bey 1054 te Ahlat üzerinden Malazgirt’i kuşattı ancak alamadı.Sultan Alparslan devrinde Ahlat Selçuklu Devletinin Anadoluya seferlerinde bir üsddü 1066 da Selçuklu Sultanı Alparslan’ın kumandanlarından Gümüştekin, Afşin ve Ahmetşah Anadolu içlerine başarılı akınlar yaparak Türk garnizonu Ahlat’a döndüler.*Sultan Alparslan Malazgirt’e Ahlat’an giderek burayı fethetmiştir. Malazgirt Zaferine katılan Ahlatlıların zengin ganimetlerle döndü ve şehrin Sultan Alparslan tarafından tayin edilen valilerce yönetildiğini kaydetmektedir.

Yavuz Sultan Selim Han döneminde Şah İsmail ile yapılan Çaldıran savaşında sonucunda Ahlat Osmanlıların hakimiyetine girdi (1514). Ahlatta yeni bir dönem başladı. Yavuz göl kenarına bir kale yaptırmıştır. kale Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle büyütülmüştür. kalede Osmanlılardan kalma İskender Paşa Camii ve Hamamı ile Kadı Mahmut Camii bulunmaktadır. kalenin içinde bir mahalle bulunup Kale Mahallesi ismiyle anılır Şehrin kesin olarak Osmanlı hakimiyetine girmesi Kanuni’nin Irakeyn Seferinde gerçekleşir. sefer sonunda Ahlat, Adilcevaz ve Erciş Osmanlı idaresine girer.

Şah Tahmasb buraları tekrar ele geçirerek burada tahribata girişir (1548). kırk yıl süren Osmanlı-Safevi mücadelesi 1555’te Amasya Antlaşması ile son bulmuştur. Fakat çeşitli sebeplerle Moğol istilasından itibaren önemini kaybetmeye başlayan şehir Safeviler ve Osmanlılar zamanında Van Gölü havzasının en sönük şehriydi Van eyalet merkezi olurken Ahlat’ta Adilcevaz Sancağının kazası haline gelmişti. bunda istilaların ve depremlerin payı büyüktür.
Önemli bir şehir olmak kolay değildir. Ahlat’ta önemli bir şehir olmasının sıkıntısını çekmiştir. 1246 ve 1275-1276 tarihlerindeki depremler sebebiyle

Amasya antlaşmasından birkaç yıl sonra yapılan tahrirde Ahlat’ın acıklı durumu görülmektedir. şehrin nüfusunun askerler, vazifeliler ve din adamları dışında 1600 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ahlat Tanzimattan sonra Van eyaletinin Van sancağına, II. Abdülhamid devrinde ise Bitlis vilayetine bağlanmıştır (1892-93).
I. Cihan Harbinde Ahlat 2000’den fazla şehit verdi sırasında Rusların ve Ermenilerin hücumuna ve katliamına uğradı halk zulümden kaçarak başka illere göç eder. Ahlat’tan çıkarak Urfa’ya göç eden 93 kişilik bir kafile Urfa’ya vardığında 13-14 kişiye düşmüştü

1916 yılında I. Cihan Harbinin bütün hızla devam ettiği bir dönemde Ruslar geçtikleri yerleri talan eddi Ahlat’a vardı ve Ahlatta mevzilendiler alaca karanlığında karşıda müthiş Dev bir türk ordusu Ruslar’ın tam önünde dimdik durmaktadır. Rus komutanı ateş emri verir türk ordusu ne kaçarlar ne gizlenir Rus Ordusu ateşi keser ve sabahı beklerler Günün ilk ışıklarında manzara karşısında şok geçirirler. Koca Rus Ordusunu durduranlar her biri insan boyundan uzun mezar taşlarıdır.*
Bu hikaye değil I. Cihan harbinde Ahlat’ta meydana gelmiş anlatılan yaşanmış bir gerçektir. Şahitleri ise her biri birer sanat şaheseri olan mezar taşlarındaki kurşun izleridir. Düştükleri bu gülünç durum, Rusların mezar taşlarına karşı kine dönüştürür ve o güzelim abideleri yol menfezlerinde kullanırlar. mezarlarda çok büyük tahribatlar yaparlar işgal fazla sürmez bir yıl sonra mezarlıklarına bile yenildikleri toprakları terk edip giderler.

Devlete ve millete bağlılığını tarihin her devresinde koruyan Ahlat, I. Cihan Harbinde Ermeniler ve Ruslar tarafından eziyetlere, katliamlara işkencelere tabi tutuldular Milli mücadelede Ahlat. Gazi Atatürk tarafından buraya iki kez telgraf yollanmış ve Ahlatlı tebrik edilmiştir.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 de Ahlat tekrar ilçe olmuştur. en kayda değer hadise İzzet Bey isyanıdır. kürt beyi olan İzzet Bey bölgedeki karışıklıkları fırsat bilmiş ve Muştan gelerek Ahlat’ı almayı tasarlamıştır. İzzet Bey’in dört adamı kaymakam konağına girerek kaymakamı koltuğundan kaldırır ve yerine otururlar, ardından da kaymakama hakaretler ederler.

7’den 70’e tüm Ahlatlı kaymakam konağına toplanır. halkın büyük sevgisini kazanmış bir çavuş olan Hamza Çavuş içeri girer ve bunları kovar. Ve onlara “Ahlatlı bu Ahlat’ı size vermez , vermeyecektir!” , der.isyanda Ahlat halkının devlete olan bağlılığı sayesinde kısa sürede bastırılır. Ahlat büyük bir badire atlatır

murataltug1985 09-11-2018 11:08

Kaynak biletall.com

Kesinlikle Görmeniz Gereken 15 Osmanlı Eseri

Üç kıta da*600 yıl boyunca*hüküm süren*Osmanlı Devleti, Türk-İslam sanatını geliştirmiş; İran ve Bizans sanatından da etkilenerek kendine özgü bir*sanat geliştirmiştir. dünya sanat tarihinde önemli bir yere sahiptir. Osmanlı Devleti’nin en önemli özelliği gittiği yerlerde kök salarak, yüzyıllar geçse de silinmeyecek izler bırakmasıdır.*Dini ve sivil mimaride Osmanlı mimarisinin en önemli sanatçısı*Mimar Sinan’dır.

Selimiye Camii, Edirne Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği camii 1569 – 1575 yıllarında Sultan II. Selim tarafından yaptırılmıştır. Kurulduğu yerin seçimi taşın zarafeti minaresi süslemesi her şeyiyle bir başyapıt olan camii mutlaka görülmeli.

Süleyman Paşa Medresesi, Bursa Özgün nitelikli ilk Osmanlı medreselerinden biridir Çiniciler Çarşısı olarak kullanılmaktadır. 14. yüzyılda Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Şah tarafından yaptırılmıştır. Avlulu medreselerin ilk örneklerindendir

İshak Paşa Sarayı, Ağrı Osmanlı İmparatorluğu’nın Lale Devri’ndeki son büyük anıtıdır yapımına 1685 te başlanmış. 1784 te tamamlanmıştır. farklı dönem ve kültürlerden izler taşır

Seddülbahir Kalesi, Çanakkale Venedikliler’e karşı savunma amaçlı 1659’da Mimar Mustafa Ağa tarafından inşa edilen kale, tahrip olmuştur tarihte oynadığı önemli rolle, askeri mimarinin önemli örneklerindendir.

İskodra Köprüsü, Bosna-Hersekte 15. yüzyılda Mehmet Buşati Paşa tarafından yaptırılan eser, Kir Nehri’nin iki yakasını birbirine bağlar Osmanlı mimarisidir

Yanbolu Bedesteni, Bulgaristan 5. yüzyılın başlarında Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından yaptırılan bedesten, şehrin ortasında yer alır. İnce uzun yapısı ve kubbeleriyle değişik bir yapıdır. Kubbelerinin tepesinde aydınlık fenerleri bulunmaktadır.

Bey Kulesi (Feodalizm Kulesi), Makedonya
Savunma amaçlı yapılan kule 14 metre yüksekliğindedir. 17. yüzyılda yapılan kule üç kattan oluşur. Üsküp merkezdeki en eski yapılardandır hediyelik dükkanı olarak kullanılır.

Alaca İmaret, Yunanistan 1484 te İshak Paşa tarafından yaptırılan imaret, *alaca renkli minaresinden ismini alır. Selanikte kültürel etkinliklerde kullanılır.

Hacı Ahmed Bey Sarayı, Cezayir 1825 ile 1835 te inşa edilen yapı, İslam medeniyeti ve Hacı Ahmed Bey’in kahramanlığından izler taşır. Avrupa saray mimarisinden de esinlenilmiştir, büyük bir bahçe ve fıskiyesi bulunur.

Ahmediye Camii ve Medresesi, Gürcistan
Ahıskada bulunan camii, 250 yıllık bir geçmişe sahiptir İstanbul’daki camiiler örnek alındı camii divan şairlerine ilham olmuş. İçinde başka dini yapılar da vardır Ahıska Kalesi’ndedir Ahıska Beylerbeyi Hacı Ahmed Paşa tarafından yaptırılmış

Bekiriye Camii, Yemen 12. yüzyılda, Osmanlı’nın Yemen’i aldığı ilk dönemde yapılan Bekiriye Camii, mimarisi ve süslemeleriyle dikkat çeker Osmanlı ve Arap mimarisinden farklıdır Tek kubbeli, tek minareli caminin adı camiyi yaptıran Yemen Beylerbeyi Hasanpaşa’nın burada ölen kölesinden gelmektedir.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camii, Mısır
Osmanlı mimarisinin tüm ihtişamıyla yaptığı Kavalalı Mehmet Ali Paşa Camii, 500 yıl süren Osmanlı hakimiyetinin en güzel yapılarındandır Halen canlıdır Selahaddin Kalesi’nin içerisinde yer alır

Hacı Ömer Külliyesi, Kosova Yüzyıllarca Osmanlı’nın hüküm sürdüğü Kosova’da tarihi geçmişin tapu eserlerindendir 1389 – 1913 yıllarında Osmanlı hakimiyetinde kalan Kosova’da ecdadımızın gönüllerde bıraktığı silinmez eserler bizim için gurur kaynağıdır.

Topkapı Sarayı, İstanbul 400 yıl imparatorluğun idare merkezi olarak kullanıldı, 1478’de Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Saray, idare merkezi olmasının yanında Kutsal Emanetler Dairesi ve önemli bölümleriyle İstanbul’a gelen turistlerin ziyaret etmeden dönmediği bir saraydır.

Eyüp Sultan Türbesi, İstanbuldadır Hz. Muhammed’in sancaktarı olan Ebu Eyyub el-Ensari’nin mezarı fetihten sonra bulunmuş, cami ve türbe 1455 yılında inşa edilmiştir. ziyaretçi akınına uğrayan türbe, İstanbul’un en önemli manevi yapılarından biridir.


Kaynak ensonhaber.com


Dünyanın en büyük Türk İslam mezarlığı: Ahlat

UNESCO Mirası geçici listesindeki dünyanın en büyük Türk İslam Mezarlığı Ahlat Selçuklu Mezarlığı, turistlerden yoğun ilgi görüyor.
Urartular'dan Osmanlı'ya birçok medeniyetin izini taşıyan, ülke ve bölgenin kültür turizminde önemli bir yeri olan Ahlat Selçuklu Mezarlığı, ziyaretçilerini tarihi yolculuğa çıkarıyor. 210 dönümde kurulu Ahlat Mezarlığı'ndaki 8 bin 200 mezar taşı ve üzerilerindeki yazılar, kabartmalar oymalar, ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Dünyadaki üç*"Kubbet-ül İslam"*İslamiyet'in kubbelerinden olan, Türklerin Anadolu'ya giriş kapısı ve* "Anadolu'nun tapusu"*olarak bilinen Ahlat, turizmde mesafe aldı. İl Kültür ve Turizm Müdürü Ramazan Gencan, açıklamasında, Selçuklu Mezarlığı'ndaki 8 bin 200 şahideli, sandukalı ve kurgan tarzında mezarların bulunduğunu söyledi.bunlar mezar değil, abide diyoruz.

Göktürkler'de Orhun Kitabeleri'nden sonra yazılı olan Türk İslam coğrafyasının en önemli eserleri ve
Türk İslam coğrafyası için çok önemli. 8 bin 200 mezarı barındırıyor dünyanın en büyük Türk İslam mezarlığı. Dünyada 3 Kubbet-ül İslam merkezi var. Bunlardan biri de Ahlat ilçesidir. çalışmalarımız son yıllarda Cumhurbaşkanımızın himayesiyle hızlandı. mezar odalarımızın restorasyonlarını yapıyoruz. yer altında kırılmış ve dökülmüş mezar taşlarımızı ayağa kaldırıyoruz. Kırıkları birleştiriyoruz. Mezar taşlarında çevre düzenlemesi yapıyoruz. mezarlığı daha güzel hale getirip turizme kazandırmak için çalışmalarımız devam ediyor." UNESCO Dünya Kültür Mirası geçici listesinde bulunan Ahlat Selçuklu Mezarlığı'nın asıl listeye alınması için çalışmalar devam ediyor
Gencan, şunları dile getirdi:"İnşallah UNESCO'ya alınacak. bu muhteşem eser. Dünyadaki Türk İslam mezarlığının en büyüğü. 8 bin 200 mezarı barındırıyor.

Bu büyüklükte bir alan yok. her geçen gün turizme kazandırılıyor. Ahlat'ın Kentsel Tasarımı çalışması var. Bakanlık çok büyük destek oluyor. Ahlat'ı hak ettiği yere ve o tarihi kimliğine kavuşturacağız tarihi dokuyu görmek isteyenler daha çok gelecek
İlçede çok sayıda tarihi eser var ve Ahlat'ta tamamen Selçuklu mimarisi hakim Bitlis'e gelen herkes önce Ahlat'ı ve mezarlığı görmek istiyor."*dedi."DUYGULANMAMAK MÜMKÜN DEĞİL"
Ailesiyle Antalya'dan Ahlat'a gelen emekli öğretmen Niyazi Yenipazar, Selçuklu mezarlığından çok etkilendi Okulların buraya gezi düzenlesin"Burada tarih açısından duygulanmamak mümkün değil. Taşların üzerindeki işlemeler ahşapta bile yapılacak şeyler değil. O zamanki teknoloji ile zor işlemeler taşın üzerine yapılmış. El emeği ve göz nuru insanların birbirlerine saygısını ortaya koyuyor. Muhteşem bir yer. İnsanların daha uzun süre kalarak rehberle gezmesi gerekiyor."*


Kaynak arkeofili.com

Kars’ta Bir Zamanların İhtişamlı Kenti: Ani

Yüzyıllardır birçok uygarlığa ev sahipliği yapan ve savaşlara tanıklık eden Ani, bir zamanlar bölgenin önemli merkeziydi. “1001 Kilise Şehri” olarak anılan Ani’de, bugüne kadar 40 kilise, şapel ve anıt mezar tespit edildi. Kars’a 48 kilometre uzaklıkta Türkiye-Ermenistan sınırına yakın Arpaçay nehri kenarında bulunan kent, Ermeni Bagratuni hanedanlığında önemli bir güç merkezi olmuştu. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Ani Harabeleri’nin, kalıcı listeye girebilmesi için uğraş veriliyor. Sayısız depreme ve savaşa tanıklık eden kent, 2011’den beri kazı ve restorasyonla ayağa kaldırılıyor. Ani’yi çevreleyen surların iç kısmında, tarihi şehrin geniş bir alana yayılmış Bagratuni Ermenilerinden Bizanslılara, Selçuklulardan Gürcülere ve Osmanlılara kadar birçok kalıntıyı görmek mümkün

Aniyi çevreleyen ve Bagratuni ermenilerinin savunma amaçlı yaptığı surlar, Bagratuni ile Bizans ve Selçuklu arasında kanlı çatışmalara tanık oldu. birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Ani, Ermeni mimarisinin seçkin örnekleriyle beraber, Gürcü ve Selçuklu mimarisinden örnekler taşıyor. İpek yolu üzerine kurulması Ani’yi, dönemin zengin kentleri arasına soktu ve önemi artdı.Ani 1319’da depremde ağır hasar görmüş, Timur tarafından tahrip edilmiştir. 1535 Osmanlı-İran savaşında terk edilinceye dek, kentte bir nüfusun barınmış .
1877-78 Osmanlı-Rus savaşında Rusların eline geçen bölge, 1. Dünya Savaşı sonrası Osmanlılar tarafından geri alındı. Ani platosuna kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’ne geçti. 1920’de, Kurtuluş Savaşı sırasında Ani son kez el değiştirdi ve Türkiye Cumhuriyeti sınırlarına dahil oldu.

78 hektarlık bir alanı kaplayan ve 4500 metre boyunca surla çevrili kent en parlak dönemini 2. Smpat (977-989) ve oğlu Gagik (989-1020) döneminde yaşadı nüfus 100.000’i geçti .
Kırmızı taşlarla yapılmış*Ani Katedrali’nin 1319 depreminde tavanı, daha sonraki depremde bir başka köşesi yıkılsa da, bugün bile anıtsallığını koruyor. 1001 yılında Ermeni kralı 1. Gagik döneminde tamamlanan kilise, Ani’nin nüfus ve zenginlik bakımından dorukta olduğu döneme tanıklık etti. kilisenin Ermeni mimarı Trdat Bizans döneminde Ayasofya’nın kubbesini tamir etmişti.
Bölgedeki*başka bir kilise ise Ermeni Bagratuni hanedanlığının sanatsal göstergesi Bir zamanlar 19 kemeri ve kubbesi ile bir mimari harikası olan ve yöresel kızıl kahverengi volkanik bazalt taşından yapılan kilisenin kalıntıları bugün iskele ile ayakta kilisenin aynı zamanda İsa’nın gerildiği çarmıhın küçük bir parçasını da barındırdığı söyleniyor.

10. yüzyıl sonlarında kurulan Aziz Gregor Kilisesi 12 kenarlı şapeli ve kubbesi ile hala görkemli. 1900’lerin başında kilisedeki anıt mezarın Bagratuni Ermenilerinden Prens Grigor Pahlavuni’ye ait olduğu sanılıyor. Ani’deki diğer şeyler gibi bu mezar 1990’larda yağmalandı.
kilisenin karşısında kayalara oyulmuş mağaralar*bulunuyor. tarihçiler bunların Ani’den öncesine dayandığını söylüyor. Anide mağaraların mezar ve kilise olarak kullanıldığına işaret eden izler var ve 20. yüzyılda bu*mağaralarda hala insanlar yaşıyordu. Surp Kirkor Kilisesi. 1215’te inşa edilen kilisenin içi İsa ve Aydınlatıcı Grigor freskleriyle süslü. Uzmanlar Ermeni sanatında ayrıntılı fresklere rastlanmadığını kilisedeki fresklerin Gürcü ressamların yaptığını belirtiyor.

Bizanslıları Anadolu’dan çıkaran Selçuklu İmparatorluğu 1000’ yıllarında bölgenyi ele geçirdi. 1072’de Ani’nin yönetimini Kürt kökenli Müslüman Şeddadi hanedanlığı aldı Bu dönemde uçurum kenarındaki Manucehr Camii inşa edildi. 1000’li yıllarda inşa edilen orijinal camiye Bugün ayakta duran minarenin 1000 12 veya 13. yüzyılda eklenmiş Manucehr camii Ermeni Bagratuni hanedanlığına saray olarak yapılıp, sonradan camiye dönüştürülmüş. cami Anadolu’daki ilk Türk camisi

Kaynak divriğiulucamii.com

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası cami, darüşşifa ve türbeden meydana gelen bir külliyedir. Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlı Mengücek Beyliği inşa edmiştir. Ulu Cami, Süleyman Şah’ın oğlu Ahmet Şah tarafından; Darüşşifa ise eşi Melike Turan Melek tarafından yaptırılmıştır. 1228 de başlanıp 1243 de tamamlanan yapının Baş Mimarı Ahlatlı Hürrem Şah'tır. kapılar ve sütunlar olmak üzere, külliyenin bir çok yerinde, Ahlatlı ve Tiflisli ustaların taş işçiliğinin en nadide ve en ince örneklerini yansıtan motifler tüm dünyanın ilgisini çekmektedir. eseri özgün kılan bir özellik de, uzaktan bakıldığında simetrik olduğu düşünülen, fakat özünde asimetrik olan bezemelerdeki on binlerce motifin hiç birinin bir daha kendini tekrar etmemesi; kâinattaki farklı varlıkların muhteşem bir ahenk ve denge içerisinde olduklarının taşa nakşedilerek gözler önüne serilmesidir.

Mimari üslubu, süsleme ve örtü sistemleriyle önem kazanan şaheser, dünyada, görülmeye değer eserler listesindedir büyüleyici eseri anlatmaya sözler yetersizdir Evliya Çelebi yüzyıllar önce şöyle ifade eder Methinde diller kısır, kalem kırıktır". Görenleri kendisine hayran bırakan muhteşem abide eseri, sanat tarihçileri "Divriği mucizesi", "Anadolu’nun Elhamrası" gibi ifadelerle tanımlar. 1985 te UNESCO tarafından "Dünya Kültür Mirası" listesine alınan, İslam mimarisinin başyapıtı, Cumhurbaşkanlığı makamı korumasında


Kaynak vikipedi.com

Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası

Divriği Ulu Cami ve Darüşşifası,*Sivas'ın* Divriği*ilçesindeki tarihi cami ve hastanedir Cami 1228–29 da*Mengücekli*beyi*Ahmed Şah* tarafından; Dârüşşifa ise aynı tarihte, Erzincan beyi*Fahreddin Behramşah’ın kızı Turan Melek tarafından Ahlatlı*Hürrem Şah*adlı bir mimara yaptırılmıştır.*giriş ile birlikte dört eyvandan oluşur. Darüşşifanın kuzeydoğu köşesinde türbe yer alır. Divriği Ulu Cami 1985 te*UNESCO Dünya Miras Listesine*alınmıştır.


kubbesine geçişte yelpaze biçimli Türk üçgenleri kullanılmıştır. Camide Selçukluların avlulu plan tipi, ve Emevi plan tipini görmek mümkündür.
Plan tipi ve süsleme olarak benzersiz bir eserdir. İki başlı kartal motifini Alaaddin Keykubad’ın arması çift başlı kartal ile Ahmet Şahın arması doğan motifi bulunur. ahşap hünkar mahfili Anadolu’daki en erken örneklerdendir. Abanoz ağacından minber, kabartma sülus yazıları ve yıldız motifleri büyük bir özenle yapılmıştır. mihrabı da önemlidir. Divriği Ulu Cami ve Dârüşşifası, Selçuklu döneminde küçük sayılabilecek yapılardan biri olmasına karşın, dikkat çekicidir. yapı Selçuklu ve Mengüceklilerde ekip çalışması ve kalite anlayışına önemli bir örnektir.

Caminin girişinde ikindi güneşi düştüğünde gölgelerden oluşmuş, ayakta duran, bir erkek silüeti belirir. silüetin önünde dikdörtgene benzer bir gölge daha vardır. gölgelerin Kur'an okuyan ve namaz kılan bir adam olduğuna inanılır.
Evliya Çelebi*bu eser için şöyle demiştir: "Üstad, mermer camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakış eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır."

msabri 09-12-2018 08:29

güzel bilgilerdi. Allah razı olsun.

murataltug1985 09-13-2018 22:12

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı İsfahan Mescid-i Cuma

1072-1092 yıllarında Sultan Melikşah adına Nizamülmülk tarafından yaptırılmıştır.
İsfahan Mescid-i Cuması dikdörtgen plana sahip dört eyvanlı bir yapıdır. Abbasi halifesi El Mansur’un 755 de yaptırdığı ker*** avlulu çok sütunlu caminin yerine, inşa edilmiştir. zamanla genişletilmiştir. ilk eklemeler vezir Nizamülmülk tarafından 1080 de bir mihrap kubbesiyle olmuştur. İsfahan Mescid-i Cuma Selçuklular İlhanlılar, Muzafferiler, Akkoyunlular ve Safeviler zamanında ilavelerle büyük bir yapı haline gelmiştir. Caminin girişi, avlunun güney cephesindeki büyük eyvandan sağlanır.*Giriş eyvanının üzeri kubbeyle örtülüdür. Karahanlı sanatı etkisini göstermektedir.
Yapıya eklenen diğer kubbe ise Tacül Mülk tarafından, Sultanın eşi Terken Hatun için inşa edilmiştir.

İsfahan Mescidi Cuması Terken Hatun Kubbesi
1088 tarihlidir Mekana küçük bir kapı ile karanlık bir koridordan girilir. küçük ebatta olmasına rağmen ayrıntılara yer vermiş olgun bir örnektir Büyük Selçuklu mimarisinin en güzel eserlerinden olan yapı, Terken Hatun’un camiye geliş ve gidişinde dinlenmesi ve namaz kılması için inşa edilmiştir. dört eyvanlı ve revaklı avlusu dikdörtgen plana sahiptir ve harime giriş avludan sağlanır.
Eyvan Büyük Selçuklular’ın gücünün sembolü olarak dört yönü işaret eder.Teknik açıdan oldukça başarılı olan yapı oluşturduğu mimarisi ile gotik bir esinti oluşturur.i Yapı kuvvetli bir eserdir. Çini işçiliğinin en zengin örneklerinin yer aldığı yapının cephesinde geometrik ve bitkisel figürler vardır

Yapının duvarları çiniyle süslenmiştir. Kemer yüzeyleri bitkisel bezeme ile şekillenirken kemer aralarında geometrik kompozisyonlar görülür
Eyvan yüzeyi mavi rengin ağırlıkta olduğu çinilerle bir kompozisyon oluşturmuştur. Eyvan köşeleri turkuaz renkli çinilerle baklava dilimlerine bölünmüş içerisi geometrik desenlerle bezenmiştir.

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Ardistan Mescid-i Cuma


Ardistan Mescid-i Cuma’nın inşa tarihi bilinmez yapının Zevvare Mescid-i Cuma’dan önce inşa edildiği tahmin edilmektedir. en eski kitabesi 1158 yılına aittir. İsfahan’ın 108 km kuzeyinde, Ardistân’ın sehir merkezinde yer alır bânisinin, Tâhir el-Huseyn bin Ahmed olduğu belirtilmiştir.
XII. yüzyıl Selçuklulardan kalma en ilgi çekici camilerdendir Eski bir Abbasi caminin üzerine inşa edilmiştir. Ardistan Mescid-i Cumasının pek çok bölümü yıkılmış, yeni ilavelerle günümüze gelmiştir içerisinde; medrese, kervansaray, su mahzeni ve hamam yer alır.

Ardistan Mescid-i Cuması değişiklik geçirmiş bir medrese eklenmiştir. yazı şeridi ve süslemeler eklenmiştir. eklemeler İsfahanlı mimar üstad Mahmud’un eseridir. Ardistan Mescid-i Cuması, Büyük Selçukluların ilk dört eyvan planlı camilerindendir Zevvare Camiine benzer. kubbe çapı, sekiz kenarlı ayaklar, eyvan düzeni, ortak yönleridir. Ardistan Mescid-i Cuması düzgün olmayan dikdörtgen bir plana sahiptir. Yapı mihrap önü kubbeli bir harim ve dört eyvanlı avludan ibarettir. Bu yönüyle Selçuklu camiisi açık ve kapalı mekandan oluşan camilere örnek teşkil eder
toplam 6 girişi vardır. Yapıya ait minarenin üst kısmı yıkılmıştır. Tuğla malzemeden inşa edilen minare sadedir

süslemeler kubbe içerisinde yoğunlaşmıştır.
baklava dilimi süslemeleri itinalı işlenmiştir. kemer ve kitabe yüzeylerinde alçı süslemelere toplu bir mekan yaratılarak zengin bir görünüm elde edilmiş geometrik ve bitkisel kompozisyon kullanılmıştır Mihrapta bitkisel ve geometrik motifler vardır

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Zevvare Mescid-i Cuma

Zevvare Mescid-i Cuma 1135 te inşa edilmiştir Ardistan’a 15 km mesafede, Zevvare şehrindedir
Selçuklu cami mimarisinde önemlidir Karahanlı ve Gaznelilerde gördüğümüz dört eyvanlı plan şeması Selçuklularda ilk defa Zevvare Mescid-i Cuma ile görülmeye başlanmıştır. Selçuklu camilerinin bütün yeniliklerini gerçekleştiren nadir bir eserdir.
*kuzey güney doğrultusunda uzanır ve planı dikdörtgendir. Mihrap önü kubbeli harim ve kare bir avludan ibarettir. Minare batı yöndedir Sekizgen bir kaide üzerine oturan minare silindirik ve sadedir
Harim kare planlı ve kubbe ile örtülüdür .Kubbe sekizgen bir kasnak üzerine oturur Kubbede sadece bir tane pencere açıklığı yer almaktadır.

Camide tuğla ve alçı malzeme kullanılmış süslemede stukodan faydalanılmıştır. Ayrıca minarede çinilerden yararlanılmıştır Zengin alçısıyla göz dolduran mihrap 1156 da tamamlanmıştır. Zevvare Mescid-i Cuma’nın taban bölümüne kadar yıkılmış olan minaresi, firuze ve turkuaz rengi çinilere sahiptir Duvarların üst kenarında çiçekli kitabe kuşağı yer alır. kubbe içi tuğla istiflemeleriyle hareketlendirilmiştir. geometrik figürler baklava desenleri oluşturmuşlardır.

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Barsiyan Mescid-i Cuma


İnşa Tarihi:*1104 – 1105 yıllarındadır
Isfahan’ın 42 km doğusunda Barsiyan bölgesinde yer alır. Berkyaruk döneminde inşa edilmiştir.
döneminin en önemli mimarisidir yıkık bir cami kalıntısı üzerine inşa edilmiştir.* Barsiyan Mescidi sonraki dönemlerde pek çok ilave ve onarım görmüştür. Bunlardan birini Şah Tahmasb gerçekleşmiştir. Şah yapıya bir nef ve eyvan ekletmiştir.* Yapı harap durumdadır dönem camilerinden daha masiftir kare planlı, mihrap önü kubbeli ibadet mekanı ile güney minaresi ve Safevi döneminde eklenen eyvandan oluşmaktadır.
Harim kare planlı ve üzeri kubbe ile örtülü tek bir mekandan oluşur. Kubbe kalın duvarlar üzerinde yükselir, minarenin kaide ve şerefesi yoktur. İnşasında tuğla malzeme kullanılan minare üst bölümünün yıkıldığı tahmin edilmektedir yapımı** 1097-1098** yıllarıdır

Mihrap minareden daha geç bir zamana tarihlenir ve aralarında 7 yılık bir zaman bulunur. Minarenin başka bir camiye ait olduğu tahmin edilmektedir.* Minarede eşit aralıklarla dizilmiş aydınlatma amaçlı sekiz sıra dikdörtgen açıklık bulunmaktadır.
Yapının içi, dış cepheye nazaran daha bezemelidir. Kubbedeki baklava desenler kubbeyi hareketlendirmiştir. Duvar ve mihrapta tuğla kullanılmıştır. Mihrapta yıldız ve bitkisel bezemeler görülür. Mihrabın yıldız geçmeler ve rumilerin oluşturduğu bir kompozisyonla süskenmiştir dış cephesi basit bir görünüştedir.

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Sultan Sencer Türbesi

Sultan Sencer Türbesi’nin*1153-1157 yıllarında inşa edildiği bilinmektedir. Türkmenistan’ın Merv şehrindedir Yapının mimarı Muhammed bin Atsız’dır. Türkmenistan’ın, Merv şehrindeki *Sultan Sencer Türbesi, Büyük Selçuklu mimarisinin önemli örneklerindendir. Muhammed bin Atsız’ın inşa ettiği Sultan Sencer Türbesi’nin inşa tarihi kesin olmamakla Sultan Sencer’in vefatından önce yapılmışdır. 1153’te Oğuz is*yanı ve sultanın hapsedilmesi göz önüne alınırsa yapımına 1153’ten önce başlanmış ve inşası bir müddet durduktan sonra 1157’de tamamlanmıştır. tamirler geçiren yapı 2001 de Türkiyenin yaptığı restorasyon ile 2005 sonlarında tamamlanmıştır.

Sultan Sencer Türbesi, Selçuklu türbe mimarisinin gerçekleştirdiği gelişme ve yenilikleri bir araya toplar 17 m çapında büyük kubbesi ile dikkat çeker
Sultan Sencer Türbesi Tamamıyla tuğla ile inşa edilen yapı dıştan 27,2 x 27,2 metre yaklaşık 5 m kalınlığında duvar*lara sahip kare planlı bir yapıdır. *
Sultan Sencer Türbesi, günümüzde bir kısmı özgün kalmış tasarımıyla abidevi bir yapıdır Türbenin orijinal süslemeleri yalancı mermer ve firuze renkli sırlı tuğlayla oluşturulmuştur. Süslemede geometrik bitkisel ve yazı şekilleri yer alır.*süslü kubbesi çok uzaklardan görünür çinilerle bezelidir galeri bölümü geometrik desenler ve Selçuklu tarzı yazılarla hareketlendirilmiştir. Galerideki özgün alçı süslemeler daha çok kuzey ve güney galerisindedir süslemeler*de Selçuklu tarzı kufi yazılar, yapraklı bitkisel süslemeler, kıvrık dallar, rumi kompozisyonları yer alır.

Türbenin içi kalem işleriyle bezenmiştir. Kubbe ve tromp içleri beyaz zemin üzerine mavi ve kırmızı renklerin olduğu bitkisel süslemelerle bezenmiştir.
Kubbe içinde birbirine bağlanan rumi, lotus gibi bitkisel desenler şeritler halinde yüzeyi dolanmaktadır.


Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Ribat-ı Şerif Kervansarayı

Ribat-ı Şerif Kervansarayı, 1114/1115 yılında inşa edilmiştir. Nişabur-Serahs* ticaret yolu üzerinde Meşhed ile Serahs arasındaki arazide Selçukluların Merv valisi Ali el-Kumi tarafından yaptırılmıştır.
Büyük Selçukluların en önemli abidelerindendir oğuz isyanlarında tahrip olmuş ve Terken Hatun tarafından onartılmıştır. Terken Hatun’un yaptırdığı kitabe ayaktadır. Tamamen tuğla malzemeden inşa edilen kervansaray dikdörtgen bir plana sahiptir. düzen ve simetri açısından önemli bir örnektir. Dıştan kalevari bir görünüme sahiptir duvarları kalın tutulmuş ve kulelerle desteklenmiştir. Ribat-ı Şerif Kervansarayı çok zengin süslemelere sahiptir. tuğla ve alçı malzemeden yararlanılmıştır. süslemeler Karahanlıların Buhara ve Üzgend’deki 11. yüzyıl süslemeleriyle benzerlik gösterir. Alçı süslemelerde, 11-12. yüzyıllarda Türklerin alçı süslemelerde uyguladığı daireler, kıvrımlar, bitkisel motifleri görmek mümkündür.

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Cihil Duhteran Kümbeti

Cihil Duhteran Kümbeti, 1054-1055 yıllarında inşa edilmiştir. İran’ın Aberkuh şehrinde yer alır.
Tuğrul Bey döneminde inşa edilen kümbet Selçuklunun en eski abidelerindendir. Kırk Kızlar Kümbeti diye de bilinir Pir Alemdar Türbesi’yle benzerlik göstermektedir. 1027 tarihli Pir Alemdar Türbesi Cihil Duhteran Kümbetini.Duhteran Kümbetinde tuğla örgüsü ve şeritler, yapıyı zengin gösterir.tamamen tuğla malzemeden inşa edilmiştir. İçte kubbeyle örtülen kümbet dışta konik külahla örtülmüştür. Kümbet sade bir görünüşe sahiptir. geometrik motifler kullanılarak tasarlanmıştır. Cihil Duhteran Kümbeti’nin gövdesi üzerinde yer alan kufi kitabe kuşağı ve süsleme dikkat çekicidir.

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Kümbet-i Ali

Kümbet-i Ali,*1056 da inşa edilmiştir.
İsfahan’ın güneyinde Abarkuh şehrindedir Tuğrul Bey zamanında inşa edilmiştir Büyük Selçuklularda sık rastlanılan mezar anıtları, kaynağını Gazneli ve Karahanlı mimarisinden almıştır gelişmiş örnekler verilmişdir. Abarkuh şehrindeki Kümbet-i Ali, ve Kırk Kızlar Kümbeti 1056 yılında inşa edilmiştir. iki türbede Tuğrul Bey zamanında inşa edilmiş olup Büyük Selçuklu mezar yapıları arasında en eski tarihli yapılardır.taş malzemeyle inşa edilen Kümbet-i Ali sekizgen gövdeli kubbe ile örtülü bir yapıdır. Bu devirde Türkistan ve İran’da inşaat malzemesi tuğladır Kümbed-i Ali’nin taştan yapılması, yapıyı ilginç kılar bu dönemde tuğla malzeme tercih edilse de az sayıda taş malzeme örnekleride karşımıza çıkar. Tuğrul Bey devrinin önemli devlet adamlarından Şerefül Mealinin yaptırdığı Ribat-ı Anuşirvan ile Türkmenistan ve Özbekistan Sovyet sınırlarının birleşme alanındaki 11-13. yüzyıl eseri Kız Kale’nin blok kesme taştan yapılması, bu konudaki örneklerdir. mezar ve kümbet üst örtüsü içte kubbe dışta piramit külah ile kapatılmıştır. Kümbet-i Ali olarak sade bir görünüme sahiptir. *zengin mukarnas kuşağı yapıya plastik bir değer kazandırır.


Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Demavent Kümbeti

Demavent Kümbeti, 11. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenir İran’ın Demavent şehrinde yer alır.
plan ve süslemesiyle bölgenin önemli örneklerindendir. Büyük Selçuklu kümbetleri içerisinde Karagan Kümbeti ve Kümbet-i Ali’yle benzer üç Selçuklu kümbetide sekizgen planlıdır tuğla malzemeden inşa edilmiştir 9.90 metre boyunda, 4.85 metre çapında ölçülere sahiptir köşeleri yuvarlatılmış payelerle desteklenmiştir.
Dehistan Kümbeti’nin, üzeri içten kubbe dıştan piramit çatı ile örtülüdür. Silindirik gövdeli kümbet, kulevari bir görünüm sergiler. cephe duvarı, her kenarı üç kare bölüme ayrılmış olup her bölüm farklı süsleme programıyla hareketlendirilmiştir.
üst örtüsü piramit çatı ile kapatılmıştır. Süslemesi dikkat çeker süslemede tuğla malzemeden yararlanılmıştır. *süsleme Daha çok balık sırtı ve kilim dokumasını andıran süslemelerin hakimdir

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Harrekan Kümbetleri

Harrekan*Kümbetleri’nden doğuda kalan birinci kümbet 1067-1068, batıdaki ikinci kümbet ise 1093 de inşa edilmiştir. Kazvin ile Hemedan arasındaki Harrekan bölgesindedir kümbetin (Doğudaki) mimarı Zencan’lı Muhammed bin Mekki olup Ebu Sat bin Saad için ve ikinci kümbetin Batıdakinin mimarı Zencan’lı Ebul Meali bin Mekki olup Ebu Mansur bin Tekin için yapılmıştır. Kazvin ile Hemedan arasındaki Harrekan bölgesindeki Harrekan Kümbetleri 29 metre aralıkla inşa edilmiştir. Tamamen tuğla kullanılarak inşa edilen iki binadan doğuda kalan birinci kümbet 1067-1068, ikinci kümbet 1093 te inşa edilmiştir. Kümbetleri plan olarak benzer Sekizgen planlı iki mezar anıt, çifte kubbeli inşa edilmiştir. 13 metre yüksekliğinde ve 11 metre çapındadır. dış cephesi köşelerde kulelerle desteklenmiştir. Türk sanatı için oldukça değerli iki Kümbet zengin süslemesiyle dikkat çeker. zengin çeşitliliği ile de ayrıca dikkat çeker. ikinci kümbet sade tutulurken birinci kümbet daha hareketlidir.
birinci kümbetteki süslemeler tahrip olmuştur. Duvarlarda zincirlere asılı kandil motifleri ile tavus kuşları ve yıldız motifleri resmedilmiştir. iç süslemede cenneti simgeleyen öğeler kullanılmıştır. tavus kuşları, cennet kuşu olarak bilinir ve cennet bahçelerini simgeler.


Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Kümbet-i Kabus

Kümbet-i Kabus, 10. yüzyılda*da inşa edilmiştir.
İran’ın Türkmen sahra bölgesinin Kümbet şehrinde yer alır banisi Kabus Voşmgir’dir. 2012 de Unesco tarafından dünyanın en yüksek tuğla yapısı ilan edilmiştir. mimari ve yapı malzemeleri açısından önemlidir., yerli halk tarafından Kabus Kulesi olarak bilinir. Bunun nedeni yapının kule vari görünümüdür Mimarisi ve dayanıklı yapısıyla dikkat çeker kümbet yaşanan afetler karşısında hasar almadan günümüze gelebilmiştir. banisi burayı *kendi mezarı olarak kullanmayı amaçlamışdır. Ancak cesete ulaşılamamıştır. kümbetin kurucusu gücünü ve ihtişamını göstermek için Kümbet-i Kabus’u inşa ettirmişdir.

Kümbet-i Kabus, 53*metre yüksekliğe sahip olup 15 metrelik suni bir tepe üzerindedir Tamamen tuğla malzemeden inşa edilmiş gövdesi 10 köşeli yıldız şeklinde yivlenmiş üzeri konik külahla örtülmüştür. inşa malzemesi olarak kullanılan kırmızı tuğlalar, sert ve içleri dolu ve dayanıklıdır Tuğlalar kare şeklinde 25X25 boyutunda olup yükseklikleri 5 cm ve 6 cm arasında değişir. Külahın doğu tarafındaki açıklık yapı içini aydınlatır
Kabus ilk inşa edildiğinde temelinde su mahzeni bulunmaktaydı. Kümbet-i Kabus, sadeliği ve yalınlığı ile dikkat çeker. gövdede kufi hatlardan oluşan yazıtlar bulunur. Yazıtlar, uzunluğu 2 metre eni 80 cm olan tuğladan kalıplar içinde yazılmıştır.
Yapı gövdesinin sade olmayıp yıldız köşeli olması estetik gücünü artırmaktadır. Türkmensahra’daki Kabus Kulesi, Dünyanın En Yüksek Tuğla Kulesidir

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı Doğu Radkan Kümbeti

inşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 13. yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülmektedir.
İran’ın Radkan şehrinde bulunmaktadır. İsmini inşa edildiği Radkan şehrinden alır Radkan Kümbeti, Doğu Radkan Kümbeti yada Mil-i Radkan diye anılır. Gazne şehrinde 1114 te inşa edilmiş Sultan Mesut ve Car Kurgan Minaresi, Doğu Radkan Kümbeti gibi yivli bir gövdeye sahiptir. 13. yüzyıl başında inşa edilmiş olabileceği düşünülür. 22 metre boyunda 36 yuvarlak yivle çevrili, içten kubbe, dıştan konik çatı ile örtülü silindirik bir yapıdır. Yapıya giriş iki yönde yer alan simetrik dikdörtgen bir açıklıktan sağlanır. Açıklık sadedir Doğu Radkan Kümbeti gösterişli bir örnektir. Gövdesi ince ince işlenmiştir. süslemede tuğla ve çini malzemeden yararlanılmıştır. firuze çiniler vardır.çiniler bugün oldukça tahrip olmuş ve dökülmüştür.

Kaynak okuryazarım.com

Büyük Selçuklu Sanatı İbn Zeyd Türbesi

Muhammed İbn Zeyd Türbesi, 1112-1113 de inşa edilmiştir. güney Türkmenistan’da Mari Şehri’nin 30 km doğusunda yer alan Sultan Kale eski Merv şehir harabesinin 3 km batısında yer alır.
Yapının banisi Emir Serafeddindir ilk olarak 1890 da incelenmiştir. Bir külliyedir onarımı yapılmıştır. cami olarak inşa edilip sonradan türbeye dönüştürülmüştür bir külliye içindedir Yapıya tek kubbeli bir türbe, ve iki kubbeli bir cami sonradan ilave edilmiştir. Tamamıyla tuğladan inşa edilen Muhammed İbn Zeyd Türbesi, kare planlı ve tek kubbelidir. Dıştan 8.50×8.50 m, içten 5.70×5.70 m ölçülerinde olan yapının kubbesi 20. yüzyılda yıkılmış 1937 de Yapının duvarları ker***lerle örülmüş ve dıştan tuğlalarla kaplanmış olup harç olarak kil tercih edilmiştir. Emir Serafeddin tarafından 1112-1113 tarihinde, şehit Seyid Muhammed ibn Zeyd’in mezarının olduğu yere inşa ettirilmiştir. İbn Zeyd Türbesi, tuğla işçiliğinin önemli bir örneğidir Nişler yıldızlar, geçmeler, baklavalar, fiyonklar, -bitkisel motiflerle işlenmiştir.

Kaynak kültürportalı.gov

HACI ÖZBEK CAMİ BURSA

İznik’te Kılıç Arslan Caddesi üzerindeki mescit, en eski Osmanlı mescididir. 1334 te Hacı Özbek tarafından yaptırılmıştır. 1940’ta son cemaat yeri eklenmiştir. dikdörtgen planlıdır. ibadet yeri Kare planlıdır kubbe örtülüdür. Kuzey ve doğu duvarlarında, ikişer pencere bulunur. Mescit içten sıvalıdır. Kubbesi kiremit örtülüdür.
*

GAZİ ORHAN CAMİ (SULTAN ORHAN CAMİ)

1326 da Orhan Gazi Bursa’yı aldığında kent, Kale içindeki yerleşmeden ibaretti. Osmanlı sultanlarının benimsediği kentleşme modeli ilk kez Sultan Orhan tarafından 1339 da uygulanmış bursada Çakır hamam’dan Set başına kadar Gökdere yatağının fundalık ve bataklık zemininde cami, medrese, imaret, hamam ve handan oluşan bir külliye yaptırılmıştır. Ters T planlı camilerden olan Orhan Camisi’nin giriş eyvanın üzeri ufak bir kubbeyle, eyvanın iki yanındaki odaların üzeri ise tonozla örtülüdür.


Kaynak bursa.com

İznik Yeşil Camii


İznik’in doğusunda, Lefke Kapısı yakınındaki Yeşil Camiyi Çandarlı Hayrettin Paşa adına Mimar Hacı Musa 1378–1391 yıllarında yaptırmıştır. Caminin yapımına Çandarlı Hayrettin Paşa tarafından başlanmış, Onun ölümünden sonra oğlu Ali Paşa 1391–1392 yıllarında tamamlamıştır. Erken Osmanlı mimarisinin en önemli yapılarındandır tek kubbeli, merkez camilerindendir. Kare planlıdır caminin önünde iki mermer sütunlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Bizans mimarisinden esinlenilmiştir. Giriş kapısı üzerinde Arapça yazılı kitabesi bulunmaktadır mescidin yapılmasını ulema ve vüzeranın meliki olan Hayreddin Paşa kabri nurlansın yedi yüz seksen senesinde emretmiştir. Tamamlanması ise yedi yüz doksan dört senesinde gerçekleşmiştir. Yapan Hacı Musa”.
Yazar iki kemer arasına da sülüs yazı ile caminin yapım kitabesi yerleştirilmiştir:“Cenabı Hakka ham dolsun, bu şerefli imareti sırf rizai ilahiyi tahsil maksadıyla büyük melik şehabüddünya veddin merhum Orhan Bey oğlu Murad Bey zamanında ve millet ve dinin hayırlı evladı Cendereli Ali oğlu Halil yedi yüz seksen tarihinde inşa ve imar ettirmiştir”.
Caminin minaresindeki çini süslemelerinden ötürü Yeşil Cami ismi ile anılır ile İznik’in Yunan işgali sırasında harap edilen cami Cumhuriyetin ilk yıllarında onarılmıştır. 1956–1969 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce onarılan camiyi bugünkü konumuna Mimar Süreyya Yücel getirmiştir. minarenin çinileri sökülmüş ve yeni baştan orijinal şekline uygun olarak yapılmıştır.

*
Kaynak gezipgördüm.com

Hüdavendigar Camii ve Külliyesi

Hüdavendigar Camii ve Külliyesi, 1365-1366 yıllarında Sultan 1. Murad tarafından*Bursa‘da yaptırılmıştır. Sultan 1. Murad Külliyesi olarak anılır. Külliye, Bursa şehrinin, Bizanslılardan beri var olan en eski mahallerinden birinde yer alır Külliye; cami, medrese, türbe hamam ve imaretden oluşur. medrese ve cami ile aynı çatı altındadır Klasik ters T planıyla inşa edilmiştir. caminin giriş bölümü ve kemerleri; erken dönem Osmanlı camilerinden, farklıdır. Hüdavendigar Camii iki katlı olup alt katı ibadethane üst katı medrese olarak kullanılır. Caminin ibadethane olan alt katında, namaz kılınan alan ve birer eyvan yer alır. İki eyvan dışında altı adet odası olan caminin, kubbesinin altında şadırvan bulunur. Yapının en ilginç özelliği mihrabın üzerindeki dua edilen odaya açılan penceredir. pencereye ait odanın, Sultan Murad’a ait olduğu tahmin edilmektedir.

Hüdavendigar Camii’nin merdivenle çıkılan üst kattaki medrese bölümünde bir koridor ve koridordan girilen toplam 18 oda bulunur cami taş, tuğla ve devşirme malzemelerle örülen oldukça kalın duvarlara sahiptir. Türbe: Yıldırım Bayezid tarafından 1389 ydan sonra yaptırılmıştır. birçok onarımdan geçmiştir. Türbenin içinde Sultan Murad, Musa , Süleyman ve, Yakup Çelebi, Şehzade Orhan ve Sultan 2.Bayezid’in bir oğlu bulunmaktadır. İmaret iki büyük alandan oluşmaktaydı. İmarette beş ocak ve bu ocakların yüksek bacaları bulunmaktaydı. avlu şeklinde tasarlanan alanın çatısı bulunmamaktaydı. 1906 yılında bir onarımdan geçmiş ve büyük ölçüde değiştirilmiş günümüze ilk halinden eser kalmamıştır. Hamam caminin doğusunda yer alır. Medrese öğrencilerinin için yapılan hamam, kare planlıdır zamanında musluklarından sıcak su akan bir tuvalet ve gusülhane bulunmaktadır.
Şehrin en ünlü camilerinden olan yapıyı*Bursa gezilecek yerler*listenize ekleyebilirsiniz.



Kaynak edirnevd.com

Eski Cami (Cami-i Atik - Ulu Cami)

Edirne'de Osmanlılar'dan günümüze ulaşan en eski anıtsal yapıdır. 15. yüzyılda yapılmış camilerin en önemlisidir. Edirne'de zamanımıza ulaşan ilk orjinal abidevi yapıdır. Devletin büyüme simgesidir. 1403'te Sultan 1. Süleyman tarafından başlanmış, Çelebi Mehmet zamanında 1414'te bitlmiştir. Mimarı Konyalı Hacı Alaaddin, kalfası Ömer İbn İbrahim'dir. Erken Dönem Camileri veya çok kubbeli Camiler grubuna girer. dokuz Kubbelidir. kare planlıdır. 13 m. çapında ve tümüyle yarım kubbe Biçiminde kubbelerden oluşur. Taç Kapı, son cemaat yeri girişi ve minber Ak mermerdendir. Kuzey ve batı Yüzleri süslüdür. İç mekanda ferah bir görünüm verir.

Osmanlı mimarisinde yeni bir aşamayı oluşturur. Camide süsleme yönünden en önemli bölüm minberdir. Kapı üzerindeki yazıtta Çelebi Sultan Mehmet'in adı vardır. Doğu ve batı yüzeylerindeki yıldızlar ve Rumiler ilginçtir. 5 kemerli son cemaat yeri ve iki minaresi vardır. Cami, 1748'de yangından, 1752'de depremden zarar görmüştür. 1754'te Sultan I.Mahmut Döneminde, 1924 ve 1934'te onarılmıştır. II. Murat döneminde Edirne'ye gelen ve Camide vaaz verdiği Söylenen Hacı Bayram Veli'nin anısına saygıdan vaaz Kürsüsü imamlarca kullanılmaz.Kabe'den getirildiği rivayet edilen mihrabın sağındaki Kabe Taşı, özel bir zyaret noktasıdır. Bu taşın önünde iki rekat namaz kılanların duaları kabul edilir inancı yaygındır. Eski Cami Edirne'de duaların kabul edildiği dört yerden biri olarak bilinir. Osmanlı Padişahlarından II. Ahmet ve II. Mustafa'ya bu camide "Kılıç Kuşanma" törenleri yapılmıştır.

Hacı Bayram Veli Edirne'ye II.Murat tarafından getirildikten sonra; bir gün, Eski Cami'ye girdiğinde, kubbe altında ibadetle meşgul olan Hz.Muhammet' efendimizi görür. Efendimiz kendisine: Bu cami benimdir, ümmetimle olurum. Ya Şeyh! Daim gelip hacet dilesinler. Buyurur
Eski Cami'nin yapıldığı dönem Osmanlı Tarihi ve Edirne Tarihi açısından önemlidir. Her yönüyle başkentliğin başladığı dönemdir. Çelebi Mehmet'in kentte inşa ettirdiği yapılarla Edirne; tam anlamıyla bir Osmanlı-Türk kenti olmuştur. Cami, Fetret Devrinde Devlete hükmeden kardeş çelebi Sultanların taht çekişmeleri sırasında yapılmıştır

Sultan Yıldırımın 1402'de Timur'a yenildiği Ankara Savaşı'ndan sonra Edirne'ye geldi tarihçiler Edirne'nin bir siyasi merkez ve başkent oluşunu Süleyman Çelebi'nin buraya gelişiyle başlatırlar. Bursa'nın 76 yıl 4 ay süren "Taht Şehirliği" son bulmuş, Edirne'nin 51 yıllık "Taht Şehirliği" başlamıştır.çelebi kardeşler başlangıçta Süleyman Çelebi'nin padişahlığını Tanımışlardı. Sonradan savaş açmıştı Süleyman Çelebi Eğlenceleri ile ün yapmıştı. kardeşi Musa Çelebi'nin Baskınından kaçarken 1410 da öldürüldüğünde 35 yaşındaydı.
Saltanatı 7 yıl 9 ay 21 gün sürmüştür.
Edirne Eski Sarayı'nı da genişleten Süleyman Çelebi, Eski Caminin yapımını başlatmıştır

Musa Çelebi Süleyman Çelebi'nin yerine geçince ağabeyi Mehmet Çelebi ile savaştı ve onu Çatalcada mağlup etti. 30 bin Kişilik bir orduyla Rumeli'ye geçen Mehmet Çelebi, kardeşi Musa Çelebi'yi yendi ve Musa Çelebi öldürüldü.
Öldüğünde 25 yaşında olan Musa Çelebi'nin Saltanatı 3 yıl 1 ay 3 gün Sürdü. Cenazesi Süleyman Çelebi'nin ki gibi Bursa'ya götürüldü.
Musa Çelebi Edirne'de tahta çıkıp kendine hutbe okutup para bastırmıştır. Eski Saray'a yeni bölümler eklenmiş, Edirne Rumeli'nin merkezi olmuştur.

Çelebi Mehmet Anadoluyu toparlamış Osmanlı Tarihçileri onu devletin ikinci kurucusu hatta ikinci atası sayarlar. Çelebi Mehmetin en önemli olaylarından biri Şeyh Bedreddin olayıdır. Süleyman Çelebi'nin ünlü Mevlid'i Şeyh Bedreddin'in fikirlerine karşı Ehl-i Sünneti ve Hz.Muhammet'i savunmak için yazdığı bilinir. Çelebi Mehmet, 1421 de 39 yaşında Edirne'de vefat etti. Bursada Yeşil Türbesi'ne defnedildi. tarihçiler iç Organlarının Edirne Kirişhane semtinde bir kabristana defnedildiğini ve bu yerin 1829 Osmanlı - Rus Savaşı'nda Hristiyan'larca tahrip edildiğini yazar.
Mehmet Çelebi zamanında Edirne'ye, şimdi izi bulunmayan Tur Paşa Hatun'u Mescidi, Gazi İbrahim Bey Camisi, Şeyh Bedreddin Zaviyesi Ali Hasan Mescidi yapılmıştır. Süleyman Çelebi ile başlayan Eski Cami Yapımını o bitirilmiştir.
Bedesten Çarşısı, Sarı Cami Karaağaç'taki Timurtaş Paşa Cami onun eserleridir.

Kaynak edirnevd.com

Üç Şerefeli Cami

1443-1447 yıllarında, Sultan II.Murat yaptırmıştır. Cami Osmanlı sanatında erken ile Klasik dönem arasında yer alır. Yapı, bir yenilik olarak, enine dikdörtgen bir yapıdır. istenmiştir. Bu planı Mimar Sinan İstanbul camilerinde uygulamıştır. Osmanlı mimarisinde revaklı avlu ilk kez bu Camide kullanılmıştır. Avlunun köşelerine minareler yerleştirilmiştir.Üç Şerefeli Cami, öncü olan anıtsal bir yapıdır. avlunun Sütunları, breş,granit ve mermerdendir. Avlu pencerelerinden ikisi çini süslemedir. Lacivert ve ak renkli çinilerde Sultan II.Murat'ın adı geçmektedir. Revak kubbelerindeki özgün kalem işleri, Osmanlı Camileri'ndeki en eski örneklerdir. Camiye adını veren üç şerefeli anıtsal minare, 67.62 m. yüksekliğindedir. Her şerefeye ayrı yollardan çıkılır.

Üç Şerefeli Cami'nin, süslemeleri ilginçtir. Taçkapı, yan kapılar,minareler, sütunlar ve pencerelerde mermer, ak ve kiremit rengi taş kullanılmıştır. Taçkapıda mukarnaslar ve rumiler göze çarpar. Süslemelerde yazı kuşakları, rumi, motifleri görülür.Kubbe peteğinde Rokoko süslemeler vardır.
Osmanlı Mimarisinde Çığır Açan İlklerin Buluştuğu Camidir camiyi yaptıran Osmanlı Padişah'ı Sulta II.Murat Edirne'yi bir başkent olarak tasarlıyordu. Üç Şerefeli; tasarı o dönem Balkanlardaki egemenliğin ifadesi gibidir. Üç Şerefeli, Selçuklu Mimarisindeki çok kubbeli dönemden tek Kubbeli döneme geçişin ilk denemesidir Osmanlı Mimari Tarihinin ilk büyük revaklı avlusuna sahiptir. Bu avlu da, Osmanlı Mimarisi'nin bu konudaki ilk denemesidir.1438 de yapımına başlanan cami 1447 de bitirilmiştir "Mimarı Muslihittindir
Osmanlı camilerinde harem taşlığı bulunan ilk deneme Üç Şerefeli'de gerçekleştirilmiştir.

Cami'ye girer girmez ana kubbenin altına gelinir ve bu Üç Şerefeli'ye ait bir özellliktir. Kubbelerdeki orjinal kalem işleri Osmanlı Camilerindeki en eski örnekdir. Kubbede çeşitli meyvelerden oluşan "Meyve Sofrası" görülür. Üç Şerefeli Cami, Osmanlı Sanatında Erken ile Klasik Dönem arasında yer alır.İstanbul'daki bir çok ünlü caminin kubbesinden daha büyük olan Üç Şerefeli'nin ana kubbesi 24 m. kendi çapından daha büyük bir dikdörtgen alanı örter. Mimar Sinana örnek olmuştur. Cami camları renklidir. Ses düzeninde eko özelliği belirgindir.
Camiye adını veren üç şerefeli minare, Selimiye yapılana kadar minarelerin en büyüğü kabul edilirdi. 76 m. olup, merdivenindeki basamak sayısı 203'tür. Şerefelerine üç ayrı yoldan çıkılır.
Bu tarzıyla bir ilktir Üç Şerefeli'nin bir başka özelliği; camisiyle birlikte kesme taş kullanılarak yapılan ilk minare oluşudur.Baklavalı minareyi Fatih Sultan Mehmet yaptırmış minareyi Peykler Medresesini yaptırırken ekletmiştir. Kuzeybatıdaki tek şerefeli minare 1610 da Sultan I.Ahmet tarafından; Burmalı minare ise Sultan II.Mustafa tarafından yaptırılmıştır. Caminin ilk ve asıl minaresi Üç Şerefeli'dir. Üç Şerefeli Caminin kapısı özgün durumuyla cami kadar ün yapmıştır.


Kaynak gezipgördüm.com

Muradiye Camii ve Külliyesi

Muradiye Camii ve Külliyesi;*Bursada*gezilecek yerlerdendir*en önemli tarihi yapılarından biri olup şehrin Osmanlı Sultanları tarafından yaptırılan son külliyesidir. 1425-1426*yıllarında Sultan 2.Murat tarafından yaptırılan külliye, yer aldığı semte ismini vermiştir. Fatih, 2. Bayezid ve Kanuni dönemlerinde eklenen şehzade türbeleriyle son halini alan mekan; cami, hamam, imaret, medrese ve türbeden oluşmaktadır. Muradiye Camii: külliyenin en görkemli yapısıdır kemerli giriş bölümü ziyaretçileri büyülemektedir. Mimari açıdan dönemin estetiğini ortaya koyan cami; iki büyük kubbe ve kubbelerin yanındaki iki küçük kubbe ile örtülmüştür.

1790 da yeniden inşa edilen minber ve mihraplar rokoko tarzıdır. Muradiye Camii’nin eyvan kemerinde ve mihrabın solunda firuze renginde çiniler yer almaktadır. Caminin ahşap giriş kapısı ve kapı kanatları, kabartma işlenmiş yaprak ve çiçek motifleriyle süslenmiştir. Caminin dış cephesinde taş ve tuğla işçilikleri göze çarpar
Külliyede yer alan türbeler İstanbul’daki Eyüp Sultan ve Semerkant’taki Şah Zinde türbeleriyle Türk-İslam Dünyası’nın en önemli türbelerindendir Kanuni Sultan Süleyman’ın Konya’da öldürttüğü oğlu Şehzade Mustafa, Sultan Mehmed’in Napoli’de sürgünde ölen oğlu Cem Sultan, Sultan Selim’in boğdurttuğu kardeşi Şehzade Ahmet gibi talihsiz şehzadeleri barındırmasından ötürü ünlü şair Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyimiyle “sabrın acı meyvesi” olarak adlandırılır. Burada ; Gülşah Hatun , Hatuniye Sultan , Mükrime Hatun Gülruh Sultan , Şirin Hatun ve Ebe Hatun Türbesi de yer almaktadır.

Muradiye Hamamı: Uzun yıllar Muradiye semtinin temizlik ihtiyacına hizmet veren Muradiye Hamamı, bir dönem kapansa da restorasyonla eski işlevine döndürülmesi planlanmaktadır. Hamamın girişi doğudan olup soğukluk bölümü tuğla kubbe ile örülüdür. Sıcaklığı iki eyvandan oluşan hamamın ılıklığa girilen güney kapısı vardır.
Muradiye İmareti: Sultan 2. Bayezid tarafından yolculara ve yoksullara sıcak yemek sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Muradiye Camii’nin kuzeydoğusundaki imaretin girişinde geniş bir kapı ve beş adet yuvarlak kemerli pencere bulunur. Dikdörtgen salonunda şömine, fırın ve su kaynağı bulunan imaret; günümüzde Osmanlı mutfağına ait lezzetler sunan bir restorandır

Muradiye Medresesi: Günümüzde sağlık tesisidir Bursa’nın en güzel medresesi olarak kabul edilen medrese; 1425 te inşa edilmiştir. Zamanında öğrencilerin konaklaması için bir avlu etrafında sıralanmış 16 küçük odadan oluşan medrese; 1951 e kadar harabe olarak kalmış, sonra sağlık bakanlığınca restore edilerek dispanser ve sağlık müzesi olarak kullanılmıştır.


All times are GMT +3. The time now is 08:07.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025