![]() |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
A
Ahududu ve Özellikleri Çileğe benzeyen ahududu adlı meyvelerini yazın ve sonbaharda veren Ahududu bitkisi, Gülgiller'dendir. Asya, Avrupa ve Amerika'nın birçok bölgesinde yetişen ahududunun anayurdu kesin olarak bilinmemekte; ama, bilimsel adındaki "ida" sözcüğü, akla, Ege bölgemizdeki antik Kazdağı yöresini getirmektedir. Bitkinin kütüğü çokyıllık; dikenlerle kaplı olarak l-2 m'ye kadar boylanabilen sürgünleri ikiyıllıktır. Bu sürgünler, ikinci yılının yaz başlarında her koltuk gözünde salkım halinde beyaz renkli çiçeklerini açmaya başlar. Çiçekler bir yandan olgunlaşıp meyveye dönerken bir yandan da yeni çiçeklerin açması sürer. Ahududunun etli ve sulu üzümcüklerden oluşan toplu meyvesi kırmızı renkli olup üzümcüklerin içinde sert yapılı çekirdekleri yer alır. Ancak beyaz, mor ve siyah renklerde meyve veren, ayrıca sonbahar mevsiminde ikinci kez meyve üreten ahududu türleri de vardır. Çok hoş tadı ve kokusu olan ahududu meyvesi çabuk bozulur. Bu nedenle tazeyken yenilir. Ama dondurulmaya elverişlidir. Ayrıca ahududu, şurup, meyve suyu, şekerleme, reçel, marmelat, jöle, dondurma ve likörleri de yapılarak tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze ahududunun besin değerleri şöyledir: 57 kalori; 1,2 gr. protein; 13,6 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,5 gr. yağ; 3 gr. lif; 22 mgr. fosfor; 22 mgr. kalsiyum; 0,9 mgr. demir; l mgr. sodyum; 168 mgr. potasyum: 20 mgr. magnezyum; 130 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,09 mgr. B2 vitamini; 0,9 mgr. B3 vitamini; 0,09 mgr. B6 vitamini; 5 mgr. folik asit: 25 mgr. C vitamini ve 4,5 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda saydığımız önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Ahududu doku ve damar büzücüdür. Bu özelliğiyle diyareyi keser, peklik verir. o Aynı niteliği nedeniyle: Kadınlarda beyaz akıntıyı keser; aybaşı dönemindeki aşırı kanamaları azaltır ve aybaşı durumunu düzene sokar. Doğum yapacak kadınlarda rahim kasılmalarını düzeltmede, doğum sancılarını azaltmada ve doğum olayını kolaylaştırmada etkilidir. Ancak, bu dönemlerde düzenli olarak alınmalıdır. o Ahududu bedeni güçlendirici bir toniktir. o Terletici, ateş düşürücü ve serinletici etkileri de vardır. Bütün bu etkileri sağlamak için ahududu bitkisinin körpe yaprakları toplanıp güneşsiz ve havadar bir yerde kurutulur. Olgun meyveler ile kurutulmuş yapraklar karıştırılır. Bu karışımdan 2 tatlı kaşığı alınıp üzerine kaynamış su dökülerek 10-15 dakika bekletilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan istendiği kadar içilebilir. o Ayrıca ahududu, boğaz ve bademcik ağrılarına, ağız ülserleri ve kanayan dişetlerine iyi gelir. Bu etkilerinden yararlanmak için yukarıda tanımı verilen infüzyonla ağızda derin derin gargara yapılır. Antepfıstığı « Besinler ve Özellikleri Her nedense dilimizde hatalı olarak şamfıstığı diye de adlandırılan leziz fıstıklarını sonbaharda veren Antepfıstığı ağacı, Sakızağacıgiller'dendir (ya da Antepfıstığıgiller). Anayurdu Ortadoğu olan antepfıstığı, Akdeniz havzasında Türkiye, Iran, Irak, Suriye ile tohumlarının sonradan götürüldüğü Hindistan ve hatta Meksika'da yetiştirilmektedir. Ülkemizde antepfıstığının yetiştirildiği yerler, başta Gaziantep olmak üzere Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya, Diyarbakır ile Siirt illerimizdir. Kısa boylu bir ağaç olan antepfıstığının, beş yaprakçıktan oluşan yeşil yaprakları, salkımlar halinde açan küçük çiçekleri vardır. Bu çiçekler olgunlaştığında, 2-2,5 cm. uzunlukta, dışında kırmızımsı ve yumuşak bir kabuğu, bunun içinde sert kabuğu olan ve bunun içinde de yeşil ya da sarı renkli içi bulunan bir meyve (ya da iç) verir. Yeşil renklileri "daha lezzetli olan için, üzeri de ince bir kabukla örtülüdür. Fıstığın sert kabuğu, kavrulduğunda ya da üzerine sert bir cisimle vurulduğunda çatlar. Elle zorlanan çatlak kabuk ikiye ayrılır. Uzun süre saklanabilen antepfıstığının içi kuruyemiş (çerez) olarak sevilerek yenildiği gibi şekercilikte, pastacılıkta, helvacılıkta ve tatlıcılıkta (özellikle baklava yapımında) kullanılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. antepfıstığı içinin içerdiği besin değerleri şöyle sıralanabilir: 594 kalori; 20,8 gr. protein: 51,6 gr. yağ: 16,4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 2 gr. lif: 500 mgr. fosfor: 136 mgr. kalsiyum; 7,3 mgr. demir: 1,020 mgr. potasyum: 158 mgr. magnezyum; 66 IU A vitamini; 0,62 mgr. B1 vitamini; 1,45 mgr. B2 vitamini: 0,4 mgr. B6 vitamini; 7 mgr. C vitamini ve 5.2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayıları çok önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Antepfıstığından yapıları şurup, balgam söktürücüdür, bronşite de iyi gelir: Bunun için fıstık içi bir havanda içine biraz su konularak ezilir. Sonra içine bir miktar daha su ile şeker katılarak kaynatılır. Böylece hazırlanan şuruptan içilir. o Antepfıstığı, ince bağırsakta glikoz emilimini azaltır ve kan sekerinin yükselmesini önler: Bu bakımdan şeker hastalarına fıstık yemeleri öğütlenir. o Ayrıca antepfıstığı, yapısındaki doymamış yağ oranının yüksekliğiyle kan şekerinin yükselmesi rizikosunu azaltır. o Kolesterol içermediği gibi, kandaki kolesterol düzeyini düşürücü etkisi de vardır: Böylece koroner kalp yetmezliği rizikosunu da azaltır. o Antepfıstığının afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri de vardır: Bunun için fıstık içi bolca yenilir ya da içine fıstık içi katılmış besinler tüketilir. Armut ve Özellikleri Son zamanlarda gelişen soğuk hava depolarının sağladığı olanak sayesinde yılın her zamanında tazeymiş gibi sevilerek yenilen armut meyvesini veren Armut ağacı, Gülgiller'dendir. Anayurdu, Anadolu'muz olan armut ağacının 20 türü ve bilinen 2.000 kadar çeşidi vardır. Bunlardan, ülkemizin hemen hemen her yerinde yetiştirilen armutlar, Pyrus communis bilimsel adıyla anılır. 7-8 m'ye kadar boylanabilen armut ağacının parçasız, yalın biçimli yeşil yapraklarının kenarları çok ince dişlidir. İlkbaharda erken açan beyaz renkli çiçekleri yabani güle benzer. Armut ağaçları, çoğunlukla ikievciklidir. Yani erkek ve dişi çiçek açan ağaçları ayrıdır. Ama, bazı armut türlerinde çiçeklerarası tozlaşma olayı yaşanmadan meyve gelişir ve bu tür meyveler çekirdeksiz olur. Aslında armut kendine özgü biçimiyle ince kabuklu, yumuşak çekirdekli, eti bol sulu ve lezzetli bir meyvedir. Ancak meyvesinin büyüme koşullarına göre etinde, az ya da çok kum (taş hücresi) topakları bulunur. Yazlık armutlar haziran ayı sonlarında, kışlık armutlar ekim-kasım aylarında hasat edilir. Taze olarak yenildiği gibi reçeli, marmeladı, tatlıları ve meyve suyu yapılarak tüketilen armuttan rakı ve likör de yapılır. Armut ağacının kolay işlenen ve iyi cila tutan kırmızı renkli odunu ince marangozluk işlerinde kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze armutta bulunan besin değerleri şöyle sıralanabilir: 61 kalori; 15.3 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,4 gr. yağ; 1.4 gr. lif; 11 mgr. fosfor; 8 mgr. kalsiyum; 0,3 mgr. demir; 2 mgr. sodyum; 130 mgr. potasyum: 7 mgr. magnezyum; 20 IU A vitamini; 0,02 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,1 mgr. B3 vitamini; 0,017 mgr. B6 vitamini; 2.3 mcgr. folik asit: 4 mgr. C vitamini ve 0,5 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayıları besin değerlerinin yanı sıra; o İçerdiği çok miktarda lif ve kum (taş hücresi) topakları nedeniyle peklik çeken kişiler armut yerse rahatlarlar. Avokado ve Özellikleri Bolca yağlı avokado adlı meyvelerini sonbaharda veren Avokado ağacı, Defnegiller'dendir. Anayurdu Orta Amerika olan, ülkemizde Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinin kıyı kesimlerinde yetiştirilen, genellikle yayvan, bazen dikine gelişen, hepyeşil (yapraklarını dökmeyen) avokado ağacı, 6-20 m. kadar boylanabilir. Koyu yeşil renkli, derimsi dokulu; oval, eliptik ya da mızrağımsı biçimli bol sayıda yaprağı olan gösterişli bir tacı vardır. Yeşil, sarımtırak renkli küçük çiçekleri, salkımlar halinde, ağacın çeşitlerine göre sonbahardan yaz başlarına kadar olan dönemde açar. Bu çiçekler 10 ila 18 ay sonra olgunlaşarak koyu yeşil renkli, 200-600 gr. kadar ağırlıkta armut biçimli sert meyvelere dönüşür. Meyvenin eti, açık sarı-yeşilimsidir. Her meyvede, iri tek çekirdek bulunur. Meyveler, örselenmeden yapılan hasattan sonra oda sıcaklığında ya da soğuk yerde bekletilir ve tam olgunlaşmaları sağlanır. Normal oda sıcaklığında (21 derecede) 6-12 gün, soğuk hava depolarında (4-7 derecede) 30-40 gün bekletilen meyveler olgunlaşıp yumuşar, rengi siyaha yakın mora döner ve tüketilmeye hazır hale gelir. Genellikle meze olarak yenilen salatalar ile bazı yemeklere katılan bu meyvelerin tatlısı ve reçelleri de yapılır. Ayrıca kozmetik ve ilaç endüstrilerinde kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze avokado meyvesinin içerdiği besin değerleri şunlardır: 167 kalori: 2,1 gr. protein; 6,3 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 26,3 gr. yağ: 3 gr. lif: 42 mgr. fosfor; 10 mgr. kalsiyum; 0,6 mgr. demir; 4 mgr. sodyum; 604 mgr. potasyum; 45 mgr. magnezyum; 290 IU A vitamini: 0,11 mgr. B1 vitamini; 0,2 mgr. B2 vitamini; 1,6 mgr. B3 vitamini; 0,42 mgr. B6 vitamini; 56.7 mcgr. folik asit: 14 mgr. C vitamini ve 1,2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan değerleriyle avokadonun çok önemli bir besin olduğu görülmektedir. Bu yönden ülkemizde alışılmamış bir meyve sayılan avokadonun sıkça yenilmesinin beden için pek yararlı olacağı anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra; o Lif oranı yüksek olan avokado, peklik (kabızlık) giderici etki taşır; ayrıca kalınbağırsak sorunları ve hemoroit rahatsızlığı çekenler için yararlı olur. o Yüksek oranda potasyum içerdiğinden, yüksek tansiyonu düşürücü etkiler yapar. o Avokado ağacının yaprak ve tomurcukları tanen yönünden zengindir: Yılın her zamanında körpe olan yaprak ve tomurcukları alınıp bunların üzerine kaynamış su dökülerek 10-15 dakika bekletilip hazırlanan infüzyon içildiğinde, diyareyi kesmede yararlı olur. Ayçiçeği ve Özellikleri Çerez olarak yediğimiz çekirdekleri ile çekirdeklerinden çıkarılan sıvı ve katı yağlarını sıklıkla tükettiğimiz Ayçiçeği bitkisi, Bileşikgiller'dendir. Anayurdu bilinmeyen ayçiçeği, dünyada soya ve yerfıstığından sonra üçüncü sırayı alan önemli bir yağ bitkisidir. Türkiye'de tarımı oldukça yeni olup giderek yaygınlaşmaktadır. 1,5-3 m. kadar boylanabilen bu biryıllık otsu bitkinin sert bir sapı; parçasız, üçgen biçimli, tüylü, yeşil renkli, sert ve büyük yaprakları vardır. Bitkinin çiçekliği, çapı 40 cm'e kadar ulaşabilen bir kömeçtir. Bu kömecin ortasında, sayısı 1,500'e kadar çıkan ve daha sonra çekirdekleri oluşturan tüpsü çiçekler ile kömecin çevresinde de altın renkli dil gibi sarkan dilsi çiçekler yer alır. Ayçiçekleri gri, beyaz ya da siyah renkli çizgili selüloz kabukla örtülü olup bu kabuğun içinde aynı biçimli kabuğa yapışık olmayan yağlı bir tohum bulunur. İşte ayçiçeğinin bu tohumları, dişler arasında kabuk çıtlatılıp çıkarılarak yenilir. Preslerde sıkılan ayçiçeklerinin yağı çıkarılır, bu yağ, yemeklik olarak ya da sabun ve boya endüstrilerinde kullanılır. Kalan küspe de hayvanlara yem olarak verilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. kabuklu ayçiçeğinin içerdiği besin değerleri şunlardır: 528 kalori; 46,5 gr. yağ (linoleik asit ve doymamış yağlar); 21,4 gr. lif: l ,4 mgr. B1 vitamini ve 39,2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görüleceği gibi, yüksek kalorisiyle çok önemli bir enerji kaynağı olmasının yanı sıra ayçiçeği, doğal besinler arasında en fazla E vitamini içerenidir. Böylece; o E vitamini ve linoleik asit yönünden zengin olan ayçiçeği, kalbe yararlıdır: Son zamanlarda yapılan araştırmalar, vücuttaki E vitamini düzeyinin düşük oluşunun, kalp krizi geçirme rizikosunu artırdığını ortaya koymaktadır. E vitaminini düşük alan kişiler, angına pectoris denilen kalbin koroner damarları yetmezliğinden oluşan kalp krizi geçirme rizikosunu üç kat fazla yaşarlar. Ayrıca linoleik asit, kötü kolesterol düzeyini düşürür. Damarlarda oluşacak kan pıhtılarının damarları tıkamasını da önler. o Ayçiçeğinde bulunan E vitamini gibi antioksidan maddelerin fazlalığı, vücudun kansere karşı direncini artırmaktadır: Bu etki, kişinin katarakt olma rizikosunu da düşürür. o Ayrıca ayçiçeği tohumunun, idrarı artırıcı ve göğsü yumuşatıcı etkileri de vardır. Ayçiçeği tohumları, ezilip yara lapası yapılarak çıbanları olgunlaştırmada da kullanılabilir. İşte bu etkileri sağlamak üzere ayçiçeği sıvı yağlarının yiyeceklerimizde kullanılması ve çekirdeklerinin (tohumlarının) çerez olarak günde 40-60 gramının tüketilmesinin yararı anlaşılmaktadır. Dikkat: Aşırı ısıtmadan ya da kötü depolamadan ötürü ekşimiş, kokmuş ya da küflenmiş ayçiçeklerini ya da bozulmuş yağını tüketmek, vücutta istenmeyen zararlı maddelerin oluşmasına yol açabilir. Ayva ve Özellikleri Belki de san rengiyle bize sonbaharı ve hüznü anımsatan ama çiği ve pişmişi sevilerek tüketilen ayva meyvesini veren Ayva ağacı, Gülgiller'dendir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen ayva ağacının yabani örneklerine Iran, Kafkasya, Kırım, Yunanistan ve çevre bölgelerde rastlanmıştır. Dünyanın birçok yerinde ayva ağacı ya hiç üretilmez ya da pek az üretilir. Türkiye, ayva üretiminde başta gelen ülkelerden biridir. İsteğine uygun topraklarda 50-60 yıl yaşayan ayva ağacı, müstakil olarak 5-6 m. kadar boylanabilirse de çoğu kez bir ocakta yetişen 2,5-3,5 m. boyundaki büyük çalı ya da ağaççık biçiminde gelişme gösterir. Dalları seyrektir. Kısa saplı yaprakları yuvarlak, yuvarlakça ya da elips biçimli olup üst yüzeyi koyu yeşil, alt yüzeyi açık yeşil renkli ve pamuk gibi ince tüylü, kenarları düzdür. Mart sonu ile nisan başlarında açan açık pembe ve bazen beyaz renkli çiçekleri 4-6 cm. çapında olup yabani güle benzer. Sonbaharda olgunlaşan meyvesi elma ve armudu andırır. Ama daha iri, sarı renkli, çeşidine göre sert ya da gevrek etli, buruk tatlı ve hoş kokuludur. Yumuşak çekirdeklerinin sayısı 20-40 arasında değişir. Ayva meyvesinin çeşitleri, armut ve elmaya göre çok azdır. Bunun nedeni, ayva çeşitleri üzerinde geniş ıslah çalışmalarının yapılmamış olmasıdır. Önemli ayva çeşitleri, ekmek ayvası, şeker (gevrek) ayvası, limon ayvası, tekkeş ayvası ile bardak ayyaşıdır. Ayva taze olarak ya da külde pişirilerek yenildiği gibi etli yemeği, tatlısı, reçeli, marmeladı ve kompostosu yapılarak da tüketilir. Ayva buzdolaplarında hiç bozulmadan üç ay süreyle saklanabilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. dilimlenmiş taze ayvanın içerdiği besin değerleri şunlardır: 57 kalori; 0,4 gr. protein; 15,3 karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 1.7 gr. lif: 17 mgr. fosfor; 11 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; 4 mgr. sodyum; 40 IU A vitamini; 0,02 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0,2 mgr. B3 vitamini ve 15 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Ayvanın meyvesi midevidir: Çiğ (pişirilmemiş) olarak yenildiğinde peklik verir. Külde pişirilmiş olarak ya da kompostosu yapılarak yenilirse bu kez ishale (diyare) iyi gelir. o Ayva meyvesinin çekirdeklerinin sağlığa yararlı etkileri vardır: Bunlardan bolca alınıp suda kaynatıldığında elde edilen dekoksiyon çocuklara içilirse ishali, gargara yapılırsa boğaz ağrılarını geçirir. Haricen kullanıldığında bu dekoksiyon dudak ve meme çatlaklarına, egzamaya iyi gelir. o Ayvanın çiçekleri kalp çarpıntısını keser: Bunun için ayva ağacının çiçekleri kaynatılarak elde edilen dekoksiyondan günde 2-3 bardak içilir. o Ayva ağacının yaprakları öksürüğü kesmede yararlı olur: Bunun için ağacın körpe yaprakları kaynatılarak bir dekoksiyon elde edilir ve günde 2-3 bardak içilir. Ayrıca bu dekoksiyonun alımı hafif ateşi düşürür ve aşırı sinirlilik halini yatıştırır. -------------------------------------------------------------------------------- |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
B
Bal ve Özellikleri 100 gramı 304 kalori içeren bal, hamileler, soğuk havada dışarıda çalışanlar, sporcular ve emzikli anneler için de eşsiz bir enerji ve besin kaynağı. 100 gram bal, 82,3 gram karbonhidrat, 0.3 gram protein, 5 miligram kalsiyum, 6 miligram fosfor, 0,5 miligram demir, 51 miligram potasyum, 0,04 miligram vitamin B2, 1 miligram vitamin C ve 0.3 miligram niasin içeriyor. Ancak sahte bal, doğal balda olması gereken özellikleri taşımıyor. Bal denilince anımsanan doğal baldır ve bu bal bozulmaz. Kristalleşme ile şekerlenme karıştırılmamalıdır. Kristalleşen bal rahatlıkla tüketilebilir. Kristalleşen bal, tenekesi ya da kavanozu ile ılık suda bekletilerek doğal görünümüne kavuşturulabilir. Balık ve Özellikleri Beslenme uzmanları olumsuz hiçbir yanı bulunmayan balık etini hararetle tavsiye ederler. Balıkta bol miktarda protein, vitamin ve mineral tuzlar vardır. Tuzlu suda yaşamasına rağmen balık etinde çok az tuz vardır. Hatta balıkların birçok türünü doktorlar tuzsuz yemek rejimlerinde önerirler. Yağlı balıklarda bulunan lipitlerin insan sağlığı üzerine hiçbir zararları olmadığı gibi vücudu kalp ve damar hastalıklarına karşı da korurlar. Bol miktarda balık tüketilen ülkelerde yapılan sağlık ve yaşam süresi istatistikleri de bu görüşü destekler. 19. Yüzyılda iki Alman kimya mühendisi, beynin zihinsel aktivitesini yürütebilmesi için gerekli kimyasal elementin 'fosfor' olduğunu ileri sürdüler. Hatta bu düşüncelerini 'fosfor olmadan bir beyin sağlıklı çalışamaz' diyerek çok iddialı bir biçimde sundular. Bu arada bir başka bilimci de balık etinin fosfor bakımından çok zengin olduğunu ortaya çıkarınca, bu iki fikir birleşti ve balık etinin beyine dolayısıyla zeka gelişimine çok faydalı olduğu gibi genel bir inanış doğdu. Aslında fosfor insan organizması için gerçekten gereklidir. Gereken miktar et, süt, tahıllar ve sebzelerin yanında balıklardan da sağlanır. Fosfor vücutta kemiklerde ve dişlerde kalsiyumla birleşmiş halde bulunur. Fosforun eksikliği çocuklarda kol ve bacak kemiklerinde biçim bozukluklarına, yetişkinlerde ise kemik yumuşamasına neden olur. Eczacılıkta kullanılan fosfor ise beyaz fosfordur. Eskiden fosforlu bitki yağı ve fosforlu balık yağı şeklinde insanlara sinir kuvvetlendirici ilaç olarak verilirdi. Zamanla bu tip ilaçların zehirlenmelere yol açtıkları tespit edildi ve kullanımdan kaldırıldılar. Günümüze kadar yapılan araştırmalarda fosforun, beynimize gerekli diğer kimyasal elemanların yanında fazladan bir faydasının olduğu ve beynin fonksiyonlarım arttırdığı saptanamamıştır. Sonuç olarak, balıkta ciddi bir oranda fosfor yoktur, olsa bile fosforun fazlası insan zekasını arttırmaz sadece çok ciddi zehirlenmelere yol açar. Badem ve Özellikleri İlkbaharda çağlası sevilerek yenilen ve sonbaharda olgunlaşan içi tüm yıl boyunca çeşitli şekillerde tüketilen badem meyvesini veren Badem ağacı, Gülgiller'dendir. Anayurdu Iran ve Afganistan yaylaları olan badem ağacı, Eski Yunan ve Romalılar tarafından Akdeniz havzasına getirilmiş ve bölgeye çok iyi uyum sağlamıştır. Şeftali ağacına benzeyen ama daha uzun ömürlü ve daha boylu olan badem ağacı, 50-100 yıl kadar yaşar ve 6-12 m'ye kadar boylanabilir. Ağacın ömrü, boyu, yaprak yoğunluğu ve yapraklarının iriliği, badem çeşitlerine göre değişir. Yaygın ya da dik dalları; ince uzun, kenarları dişli, oval biçimli yeşil yaprakları vardır. İlkbahar başlarında açan çiçekleri, genelde beyaz, nadiren açık pembe renkli olur. Badem ağacı çiçekliyken önce beyaz, sonra açık pembe renkli görünür ve daha sonra yapraklanarak rengi yeşile döner. Bu arada gelişen meyveleri çağla olarak yenir. Daha sonra ağustos-eylül aylarında bu meyveler taş-çekirdek biçimini alır. Sert kabuğunun içinde bir ucu sivri, diğer ucu yassı ve geniş bir tohum meydana gelir. Bu tohuma, iç badem ya da badem içi denilir. Bademler, öncelikle tatlı badem ve acı badem türlerine ayrılırlar. Birçok çeşidi olan tatlı badem çok lezzetli ve değerli bir besindir. Kurutularak çerez olarak yenildiği, şurubu yapıldığı gibi tatlıcılık, şekercilik ve çikolatacılıkta da kullanılır. Ayrıca badem içinden çıkarılan bademyağı da kozmetik ve parfüm endüstrilerinde kullanılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ Taşçekirdek kabukları yeni çıkarılmış 100 gr. iç bademin içerdiği besin değerleri şunlardır: 612 kalori; 5,5 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 55,8 gr. yağ (ama bunun %87'si doymamış yağlardır); 0,7 gr. lif; 144 mgr. fosfor: 240 mgr. kalsiyum: 1.3 mgr. demir: 780 mgr. potasyum: 77 mgr. magnezyum; 3,2 mgr. çinko; 0,01 mgr. B1 vitamini; 0,26 mgr. B2 vitamini; 1 mgr. B3 vitamini; 0,03 mgr. B6 vitamini; eser miktarda C vitamini ve 2,4 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerlerin incelenmesi, iç bademin ne denli zengin bir besin olduğunu ortaya koyar. Bunun yanı sıra; o Badem, bedenin kolesterol düzeyini indirgemeye yardımcı olur: Yağ bakımından zengin olan bademin içerdiği yağların büyük bölümü yukarıda belirtildiği gibi doymamış yağlardır. Bu nedenle badem özellikle kötü kolesterol düzeyinin düşürülmesinde etkili olur. o Badem kalp krizi geçirme rizikosunu azaltır: Doğal ve zengin bir E vitamini kaynağı olan badem içerdiği bu antioksidan maddeyle böyle çok önemli bir tıbbi etkiyi sağlar. o Kan şekeri düzeyini ayarlar: Bedenin kansere yakalanma rizikosunu da azaltır. o Bademi bolca yemenin afrodizyak etkiler sağladığı ileri sürülmektedir. o İç bademden çıkarılan bademyağının da sağlığımıza yararlı birçok etkisi vardır: Müshildir, özellikle çocuklarda etkili olur. Yara iyileştiricidir; dıştan yaralara sürülerek uygulanır. Güneş yanıklarına iyi gelir; gene dıştan sürülerek uygulanır. Emzikli annelerde süt gelişini artırır; bunun için sulandırılarak içilir. Öksürük ve boğaz ağrılarına iyi gelir; bağırsakların çalışmasını düzenler. Bu etkileri sağlamak üzere de sulandırılarak içilir. Bakla ve Özellikleri İlkbaharın müjdecisi gibi pazara ve manavlara ilk gelen sebzelerden Bakla'yı veren, Baklagiller'in örnek bitkisidir. Anayurdu Avrupa ve Asya kıtaları olan baklanın, 5.000 yıl kadar önceleri Çin'de yetiştirildiği eski metinlerde görülmektedir. Ülkemizde de bol bol yetiştirilen ve tüketilen bakla, 60-100 cm. boylanabilen biryıllık otsu bitkidir. Toprakta l m. kadar derine inebilen güçlü bir kök yapısı ile dört köşe kesitli içi boş gövdesi vardır. Uygun koşullarda bitki, birkaç gövde birden oluşturup kardeşlenerek ürününü artırmayı sağlar. Bakla bitkisinin iki türlü yaprağı vardır: Asıl yaprakları yeşil renkli, oval biçimli ve bileşik bir sap üzerinde karşılıklı dizilidir. İkincil derecedeki beyazımsı yaprakları oval ya da mızrak biçimli olup kenarları dişlidir. Bunların üzerinde siyah renkli nektar bezleri bulunur. Bitkinin erselik özellikler taşıyan çiçekleri beyaz renklidir. Ama, üzerlerinde kırmızımtırak çizgiler ve morumsu veya siyah lekeler görülür. Kendi kendilerini dölleyen bu çiçeklerden bitkinin bakla ya da badıç denilen meyveleri oluşur. Baklalar yeşilin çeşitli tonların dadır. Sapa yakın bölümünde siyah renkli bir külah oluşur. Bu külah, bakla çeşitlerine göre farklı olur. Baklanın içindeki taneler (bakla içi denilen çekirdekleri ya da bitkinin tohumları) de bakla çeşitlerine göre irilik, biçim ve sayı bakımından çeşitlilik gösterir. Taneler tazeyken yeşildir. Kuruyunca kahverengine dönüşür. Bayat taneler çok koyu kahverengi olur. Taze bakla, zeytinyağlı yemeği yapılarak tüketilir. Taze iç bakla, enginarla birlikte pişirilir. Kurutulmuş ya da dondurulmuş iç baklanın gene zeytinyağlı yemeği ile fava denilen özel bir yemeği yapılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. baklanın içerdiği besin değerleri şunlardır: 45 kalori; 5 gr. protein; 6 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 3 gr. yağ; 1.5 gr. lif: 22 mgr. fosfor; 20 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 85 mgr. sodyum; 110 mgr. potasyum; 150 IU A vitamini: 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini ve 4 mgr. C vitamini. 100 gr. kurutulmuş baklada, protein 23 gr'a ve karbonhidrat 42 gr'a kadar yükselir. Ayrıca, karbonhidrat ile lesitin ve pektin adlı önemli maddelerinde artmalar görülür. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen bazı önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Bakla, baklagillerdeki tüm sebzeler gibi bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. o Bedenin kötü kolesterol düzeyini düşürür. o Bakla içerdiği insülinle kan şekerini düzene sokar. o İçerdiği yüksek orandaki lifle peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelir. o Bakla ayrıca, hemoroit ve diğer kalınbağırsak sorunlarında da sağlığa yararlı etkiler sağlar. Bütün bu sağlığımız için faydalı etkilerinden yararlanılmak üzere taze bakla ya da iç baklanın diyetimize katılması ve günlük olarak bir fincan dolusu baklanın yenmesi yeterli olacaktır. Dikkat: Bakla, bu besine karşı duyarlı kişilerde bakla zehirlenmesine (favizm) yol açabilir. Bu duyarlılık kalıtımsal olup böyle kişiler bakla yememelidir. Ayrıca, çok küçük çocuklara bakla yedirilmemesi yerinde olur. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
Bamya ve Özellikleri
Aslında yaz sebzesi olduğu halde tazesi, konservesi, kurutulmuşu ya da dondurulmuşuyla her mevsimde sofralarımızda layık olduğu yeri bulan Bamya'yı veren bitkisi, Ebegümecigiller'dendir. Anayurdunun Amerika ve Asya kıtaları olduğu bazı kaynaklarda belirtilmekteyse de, Afrika'da şimdiki Etyopya ile Sudan'da çok uzun yıllar ve hatta Amerika kıtasının keşfinden önce bamyanın tanınıp yetiştirildiği bilinmektedir. Bamya, ılıman iklimlerde biryıllık; tropik ve astropik iklimlerde çokyıllık bir kültür bitkisidir. Biryıllık bamyalar 60-90 cm. boylanırken çokyıllık olanlar 1,5-2 m'ye kadar boylanıp ağaççık haline gelmektedir. Gelişmesinin ilk aşamasında pamuk bitkisine benzeyen bamyanın yaprakları da pamuğunkileri andırır. Bitkinin yaprak, dal ve meyveleri oldukça sık tüylüdür. Bu tüylerin diplerindeki bezelerde kaşındırıcı bir madde bulunur. Bamyanın pek gösterişli çiçekleri kükürt sarısı rengindedir. Kendi kendilerini dölleyen erselik özellikli bu çiçeklerden olgunlaşan meyveler, bamyanın çeşidine göre farklı boylarda, piramit ya da yuvarlağa yakın tombulca biçimli ve üzerleri köşeler oluşturan çizgili görünüşte olur. Meyvelerin içinde, saçma iriliğinde yuvarlak ya da hafif basık, çok koyu yeşil renkte tohumları bulunur. Ülkemize özgü üstün nitelikli çeşitleri bulunan bamyaların, sıcak yemek olarak kıymalı bastısı ile asidesi ve zeytinyağlı yemeği yapılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze sebze olarak bamyanın besin değerleri şunlardır: 30 kalori; 2,2 gr. protein; 8,7 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 yağ; 1 gr. lif- 5 mgr. fosfor; 17 mgr. kalsiyum; 0,1 mgr. demir; 20 mgr. sodyum; 18 mgr. potasyum; 5 mgr. magnezyum; 60 IU A vitamini; 0,02 mgr. B1 vitamini; 0,02 mgr. B2 vitamini ve 5 mgr. C vitamini. Bamyanın, başka mineral ve vitaminler içerip içermediği bilinmemektedir. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Sindirimi kolay olduğu için bamya hasta, yaşlı ve diyet yemeği yemek zorunda olan kişilere önerilmektedir. o Lif oranı yüksek olduğu için bamya peklik (kabızlık) çeken kişilere iyi gelir. o Bamyanın çiçeklerinin suyla karıştırılıp ezilmesiyle elde edilen sıvının içilmesi göğsü yumuşatır. o Aynı sıvı, çıbanlara dıştan sürülerek onların olgunlaşmalarını sağlar. Bezelye ve Özellikleri Bezelye adlı lezzetli ve çok besleyici sebzeyi ilkbaharda ve yazın veren Bezelye bitkisi, Baklagiller'dendir. Anayurdu bilinmeyen bezelye bitkisi çok eski çağlardan beri Avrasya'da yetiştirilmiştir. Günümüzde dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye' de de bol bol yetiştirilmektedir. Bahçe bezelyesi (P. sativum) adı verilen bu biryıllık otsu bitkinin birçok çeşidi vardır: Bunlardan bazısı bodur olup en çok 30-40 cm. boylanarak yeşil yapraklarıyla toprağa yayılıp zemini örter. Sırık bezelyesi denilen diğer çeşidi, gövdesinden çıkardığı sülüklerle yüksek boylu ne bulursa ona tutunan tırmanıcı bitkilerdir. Bunların hereklerle desteklenmesi gerekir. Bezelye çeşitlerinden bazılarının yalnızca taneleri yenilir. Oysa kimi bezelyelerin badıcında, parşömen denilen sert tabaka bulunmaz. Sultani bezelye adı verilen bu çeşit bezelyeler kabuğuyla birlikte yenilir. Bir başka önemli çeşit de, taneleri iri olan araka bezelyesidir. Bezelye taneleri, taze olarak sevilerek çok çeşitli yemekleri yapılıp yenildiği gibi, kurutulup, dondurulup ve konservesi yapılıp ileride tüketmek için saklanmaya da pek elverişlidir. Kurutulmuş bezelyeden yapıları un, pek leziz olan bezelye çorbası ile bazı yemeklerin yapımında kullanılır. Ayrıca yalnızca hayvan yemi olarak kullanılmak üzere yetiştirilen yemlik bezelye çeşitleri de vardır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) taze bezelye tanesinin besin değerleri şöyle sıralanabilir: 84 kalori; 6,3 gr. protein; 14.4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,4 gr. yağ; 2 gr. lif; 116 mgr. fosfor; 26 mgr. kalsiyum; 1.9 mgr. demir: 2 mgr. sodyum; 316 mgr. potasyum; 35 mgr. magnezyum; 640 IU A vitamini; 0.35 mgr. B1 vitamini; 0.14 mgr. B2 vitamini; 2.9 mgr. B3 vitamini: 0,16 mgr. B6 vitamini; 35.5 mcgr. folik asit; 27 mgr. C vitamini ve 2.1 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görüleceği gibi bezelye önemli oranlarda içerdiği protein, karbonhidrat, fosfor, potasyum ve A vitaminiyle çok önemli bir besin türüdür. Bunun yanı sıra; o Kolayca çözümlenebilir çeşitli lif maddelerini çok miktarda içerdiğinden, bezelye, özellikle kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürücü etki yapar, kalp krizi geçirme rizikosunu da azaltır. o Gene bu yüksek orandaki lif, midede uzun süre kalır: Böylece kandaki şeker düzeyi artma ve azalmalarını bir düzene sokarak bedenin enerji düzeyini sabit tutar. o Yüksek oranda B1 vitamini içeren bezelye, uykuyu da düzene sokar. İştahı açar ve insanın ruhsal durumunu düzelterek neşeli olmasını sağlar. o Bezelye tüketmenin hayvanlarda kansere yakalanma rizikosunu azalttığı, araştırmalarla saptanmıştır: Aynı etki insanlar üzerinde de araştırılmaktadır. o Bezelyeyi çok tüketen kişilerde akut apandisite çok az rastlandığı gene araştırma sonuçlarıyla saptanmıştır. o Bezelyede, gebeliği önleyici bazı maddeler bulunmaktadır: Bu maddeler, hem kadınlar ve hem de erkekler üzerinde nüfus planlamasına yardımcı olacak etkiler yapmaktadır. Bu önemli tıbbi etkilerinden yararlanılmak üzere bezelyenin bolca yenilmesi yeterli olur. Biber ve Özellikleri Türk mutfağının vazgeçilmez sebze öğelerinden biri olan Biber'i veren bitkisi, Patlıcangiller'dendir. Anayurdu Güney Amerika' dan tüm dünyaya yayılıp ülkemizde de bol bol yetiştirilen biberin, 700 kadar türü vardır. 50-100 cm. kadar boylanan biryıllık otsu bitki biberin sap ve dalları zamanla odunsulaşır. Bazı yerlerde ikiyıllık bitki olarak gelişmekte ve çalmışı görünüş kazanmakta; hatta tropik bölgelerde ağaççık haline gelmektedir. Biber bitkisinin türlere göre değişmekle birlikte, uzunca oval biçimli, kenarları düz yapraklarının rengi, yeşilin açıktan koyuya kadar değişen tonlarında olur. Yaz aylarında açan küçük çiçekleri, beyaz ve ender olarak menekşe rengindedir. Biber meyveleri renk, biçim, büyüklük ve tat bakımından türlerine göre büyük farklılıklar gösterir. Meyvenin kabuğu, disk biçimindeki kirli beyaz renkli ufak tohumlarının kümesinden bir boşlukla ayrılır. Ülkemizde dolmalık, sivri, çarliston, domates, süs vb. türleri yetiştirilmektedir. Biber meyvesi taze olarak salatalara katılır, öylece yenilir; dolması ve turşuları yapılır. Acı biberler baharat olarak sıkça kullanılır. Domates biberinin salçası yapılmakta ve ayrıca biberler, türlü yemeklere katılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. dolmalık ya da sivri taze biberin içerdiği besin değerleri şunlardır: 22 kalori; 1,2 gr. protein; 4,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 1.4 gr. lif: 22 mgr. fosfor; 9 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; 13 mgr. sodyum; 213 mgr. potasyum: 420 IU A vitamini; 0,08 mgr. B1 vitamini; 0,08 mgr. B2 vitamini; 0,5 mgr. B3 vitamini; 0.26 mgr. B6 vitamini; 9.8 mcgr. folik asit; 128 mgr. C vitamini ve 0,7 mgr. E vitamini. Acı kırmızı biberlerin bazı besin değerleri daha da yüksektir. Şöyle ki: 32 kalori; 3.840 mcgr. A vitamini kaynağı betakaroten: 140 mgr. C vitamini ve 0,8 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen ve bazıları oldukça yüksek olan besin değerlerinin yanı sıra; o Biberler, içerdikleri antioksidan ve diğer maddelerle bedenin birçok kanser türüne ve kalp hastalıklarına yakalanma rizikosunu azaltır; felç geçirme ve katarakt illetine tutulma tehlikesini en aza indirger. o C vitamini yönünden zenginliği sayesinde biberler, bedenin hastalıklara direncini artırır, soğuk algınlığının ilk aşamasında iyileştirici olur. o Biberler, içerdiği yüksek orandaki lif nedeniyle pekliğe (kabızlığa) iyi gelir. o Özellikle acı biberler akciğerlerin ilacı olur: Balgam söktürücü işlevleri vardır; kronik bronşit ile anfizemi önler ve hafifletir; solunum zorluklarını giderir. o Gene acı biber, damarlarda pıhtılaşmış kanı çözer, ağrı geçirir ve hastaların kendisini iyi duyumsamalarını sağlar. o Ayrıca tüm biberler mideyi uyarır, sindirim salgılarını artırır. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. İdrarı artırır, tüm bedeni uyana olurlar. Bütün bu önemli etkilerinden faydalanmak için biber türleri günlük diyete katılmalı ve bol bol tüketilmelidir. Dikkat: Acı biber aşırı olarak alınırsa, mide ve bağırsaklarda tahrişlere yol açabilir, hatta böbreklerde, karaciğerde rahatsızlanmalara neden olabilir. Böğürtlen ve Özellikleri Kırmızımtırak siyah renkli, duta benzeyen üzümcüklerden oluşan böğürtlen adlı meyvelerini yaz sonuna doğru veren ve bazen bahçe çitlerini berkitmek üzere yetiştirilen Böğürtlen bitkisi, Gülgiller'dendir. 400'ün üzerinde doğal ya da kültür türü olan Rubus cinsi bitkilerden, burada R. fruticosus adlı olanı ele alacak ve Adi Böğürtlen veya kısaca Böğürtlen adıyla anacağız. 3 m'ye kadar boylanabilen bu türün anayurdu Güney, Batı ve Orta Avrupa'dır. Kütüğü çokyıllık ve sürgünleri ikiyıllık olan bu hepyeşil, çok dallı ve çalı karakterindeki bitkinin yay biçimindeki sürgünlerinin üzerleri, ucu kıvrık sert dikenlerle kaplıdır. Üstü parlak, koyu yeşil kenarları testere gibi dişli olan yaprakları 5 yaprakçıktan oluşur. Bu yaprakçıkların altı gri-yeşil renkli ve beyaz tüylerle kaplıdır. Haziran -temmuz aylarında açan çiçeklerinin rengi beyazdan kırmızıya kadar değişir. Bu çiçekler yaz sonuna doğru olgunlaşıp yuvarlak biçimli, sert çekirdekli üzümcüklerden oluşan kırmızımtırak siyah meyvelere dönüşür. Böğürtlen bitkisinin üzerinde, hem çiçek hem de meyveleri bir arada görülebilir. Çabuk bozulan bu meyveler tazeyken yenildiği gibi reçeli, şurubu, şekerlemesi, pastası, likörü ve sirkesi yapılarak da tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze böğürtlenin içerdiği besin değerleri şunlardır: 58 kalori; 1,2 gr. protein; 12,9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,9 gr. yağ; 4,1 gr. lif: 19 mgr. fosfor; 32 mgr. kalsiyum; 0,9 mgr. demir; l mgr. sodyum; 170 mgr. potasyum; 200 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,4 mgr. B3 vitamini ve 21 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Böğürtlenin doku ve damar büzücü etkisi vardır: Bu etkisiyle diyareyi keser, peklik verir. o İdrar söktürücüdür. o Bedeni güçlendirici toniktir. o Kadınlarda aybaşı dönemlerinde aşın kan gelişini önler. o Gebe kadınlarda sırt kaslarını güçlendirir. Bütün bu etkileri sağlamak üzere böğürtlenin körpe ya da gölge ve havadar bir yerde kurutulmuş yaprakları bitkinin meyveleriyle karıştırılır. Bu karışımdan 3 tatlı kaşığı alınıp üzerine l bardak kaynar su dökülür. 20 dakika süreyle demlendirilerek elde edilen infüzyon günde üç kez birer bardak içilir. o Böğürtlen ağız yaraları, dişeti kanamaları ve boğaz enfeksiyonlarına iyi gelir: Bunun için de, yukarıda hazırlanışı verilen infüzyonla günde üç-dört kez derin gargara yapılır. o Böğürtlen ciltteki ağrı ve yangıları hafifletir, yara iyileştirici etkiler taşır; hafif yanıklara iyi gelir, hemoroitin tedavisinde etkili olur: Bu etkileri sağlamak için böğürtlenin körpe yaprakları ezilerek bir yara lapası hazırlanır. Bu lapa şikâyet edilen yerlere dıştan uygulanır. Börülce ve Özellikleri Büyük kentlerde ev hanımlarımızca pek tutulmayan ama Anadolu'nun bazı yörelerinde sevilip yaygın şekilde tüketilen Börülce'yi veren bitkisi, Baklagiller'dendir. Birkaç önemli türü olan ve bunların kökeni dünyanın çok farklı bölgelerinde bulunan börülcelerden ülkemizde yetiştirilen adi börülcenin (V. unguicilata) anayurdu Afrika kıtasıdır. Türkiye'de Batı ve Güney Anadolu'da yetiştiriciliği yapılan bu börülce türü, 30-300 cm. kadar boylanabilen, biryıllık sarılıcı otsu bitkidir. Yakın zamanlara kadar fasulyeler arasında sayılan ama günümüzde kendi özel cinsi içinde tanımlanan börülcenin gövde ve yaprakları fasulyeninkine benzer. Beyaz, pembe ya da kırmızı renklerde açan çiçeklerinden oluşan badıçlarının kesiti değirmidir (yani yuvarlaktır). Bu badıçların içinde gelişip fasulyeye benzeyen ve sayıları değişen börülce tohumlarının (çekirdeklerinin) göbeği kara renkli olur. Börülcenin taze badıçlarıyla sadeyağlı yemeği ve salataları yapılır. Tohumlarının suda kaynatılıp ezilmesi, bolca limon ve zeytinyağıyla terbiye edilmesiyle fava adı verilen özel bir yemeği hazırlanır. (Börülcenin bulunmadığı zamanlarda fava yapılırken yerine bakla içi kullanılmaktadır.) Büyük kentli hanımlarımızın, börülceyle yapılan yemekleri bilmediğinden, bu çok besleyici sebzeyi kullanmadıklarını düşünüyoruz. BESİN DEĞERLERİ Ortalama 100 gr. kuru börülcenin içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 343 kalori 22.8 gr. protein: 20 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 1,5 gr. yağ; 2 gr. lif: 138 mgr. fosfor: 74 mgr. kalsiyum; 5.8 mgr. demir; 6,7 mgr. sodyum; 260 mgr. potasyum: 30 IU A vitamini; 1.05 mgr. B1 vitamini: 0,21 mgr. B2 vitamini ve 2.2 mgr. B3 vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Çok gösterişsiz ve tutulmayan bir sebze olmasına karşın, yukarıda görülen ve dikkatleri çekecek kadar önemli besin değerlerini içeren börülcenin sağlığa yararlı şu etkileri bulunmaktadır: o Tüm baklagiller gibi börülce de kandaki yüksek kolesterol düzeyini düşürür. o İçerdiği yüksek lif oranıyla kandaki ensülin ve şekeri düzene sokar, bu nedenle şeker hastaları için iyi bir besin oluşturur. o Aynı nedenle pekliğe (kabızlığa) hemoroite ve diğer bazı kalınbağırsak rahatsızlıklarına iyi gelir. o Demir minerali yönünden zengin bir besin olduğu için kansızlığa da iyi gelir. o Potasyum yönünden zengin olduğundan, yüksek tansiyonu düşürür. Sağlığa yararlı bütün bu pek önemli etkilerinden faydalanılmak üzere börülcenin diyetimize sokulması ve diğer baklagillerle dönüşümlü olarak tazesinden günde 100-120 gr. ya da kurusundan günde 55-60 gr. yenilmesi uzmanlarca öğütlenmektedir. Brokoli Özellikleri Bazı kaynaklarda, "Sebzeler arasında bir mucize" diye tanımlanan ama ne yazık ki Türkiye'de çok az tüketilen Brokoli, Turpgiller'dendir. Anayurdu bilinmeyen biryıllık otsu bitki brokolinin tarımı, Avrupa'nın güneyinde ve ABD'de yaygın biçimde yapılmaktadır. Ülkemizde brokoli üreticiliği şimdilik çok azdır. Karnabahara benzetilen bitkiye bazı yerlerde İtalyan karnabaharı ya da karnabahar azmanı adları da verilir. 30-50 cm. kadar boylanabilen brokolinin 5-10 cm. kalınlığındaki gövdesi etlidir. Gövdeye uzun birer sapla bağlanan oval biçimli, yeşil ya da gri tonlardaki yapraklarının üzeri mumla kaplıdır. Brokolinin başının (kellesinin) çapı 5-25 cm., ağırlığı 100-400 gr. kadardır. Bu baş kesilirse, yaprak koltuklarından sürgünler hızla gelişir, üzerinde çiçek tomurcukları bulunan etli sürgünler ortaya çıkar. İşte brokoli, bu çiçek taslakları ve çiçek sapları yenilen bir sebzedir. Brokolinin iki ayrı formu vardır. Biri beyaz karnabahara benzer; baş brokoli ya da karnabahar brokolisi diye adlandırılır. Diğeri, yeşil çiçekli salkımları, Brüksel lahanası gibi gövdede yaprak koltuğundan çıkar. Bu forma da sürgün brokoli denir. Brokolinin çeşitleri, taşıdığı renklere göre de, beyaz başlı, mor başlı ve yeşil başlı çeşit olarak üçe ayrılır. Çiğ ya da pişirilerek tüketilen brokoli, haşlandığında içerdiği vitaminlerin çoğu kaynayan suya geçeceğinden bu su dökülmeyip değerlendirilmelidir. Kalorisi düşük bir sebze olduğundan diyetlerde yer alan brokoli, dondurularak saklanmaya ve sonradan tüketilmeye çok uygundur. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) brokolinin içerdiği besin değerleri şöyle sıralanır: 34 kalori; 2,5 gr. protein; 2,9 gr. karbonhidrat; 0,2 gr. yağ; 0 kolesterol; yüksek oranlarda lif; 76 mgr. fosfor; 100 mgr. kalsiyum; 0,8 mgr. demir; 10 mgr. sodyum; 336 mgr. potasyum; 24 mgr. magnezyum; 0,6 mgr. çinko; 0.10 mgr. B1 vitamini; 0.20 mgr. B2 vitamini; 87 mgr. C vitamini; 1.3 mgr. E vitamini ve küçümsenemeyecek oranda A vitamini kaynağı betakaroten... SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerlerden görüleceği gibi brokoli, besin olarak en yararlı sebzelerden biridir. Bunun yanı sıra; o Brokoli bedeni kanser tehlikesine karşı korur: Yapılan son bilimsel araştırmalar, Turpgiller familyasındaki sebzelerin kansere karşı bedeni koruduğu; özellikle brokolinin yenilmesinin, akciğer, kolon (kalınbağırsak) ve prostat kanserlerine yakalanma rizikosunu iyice azalttığını ortaya koymuştur. o Brokoli, yüksek oranlarda A vitamini kaynağı betakaroten ile C ve E vitaminleri içerir: Kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme ve katarakt illetine tutulma gibi rizikoları da en aza indirger. o Yüksek oranlarda demir ile folik asit içeren brokoli kansızlığı önler. Ayrıca doğum yapacak kadınların, spina bifida (yani omurganın bir yanının açık olması) hastalığına yakalanmış çocuk doğurması rizikosunu en aza indirir. Bütün bu önemli tıbbi etkilerinden yararlanılmak üzere, brokolinin diyetimize konularak öncelikle yenilmesi öğütlenmektedir. Dikkat: Brokoli bedenin iyot emilimini azaltır. Haftada 2-3 kezden fazla brokoli yiyen kişiler, iyotlu besinler ya da iyotlu tuzu almayı ihmal etmemelidir. Özellikle içme suyunun az iyot içerdiği yörelerde, bu önemlidir. Brüksel Lahanası ve Özellikleri Brokoli gibi kansere yakalanma rizikosunu büyük ölçüde azaltan bir başka kış sebzesini veren Brüksel lahanası, Turpgiller'dendir. Anayurdu bilinmeyen bitki, ABD ve Avrupa'da yaygın şekilde yetiştirilmektedir. Türkiye'de de tarımı başlamış olup sebze, halk arasında yavaş yavaş tanınmaktadır. Biryıllık otsu bitki olan Brüksel lahanası, fide durumundayken lahanaya çok benzer. Ama sonra, gövdesi 60-90 cm'ye kadar boylanır, gövde üzerinde kalın sapların ucunda, koyu yeşil renkli, beyaz damarlı iri yaprakları uzar. Bu yaprakların koltuğundan çıkan tomurcuklar, küçük yuvarlak başçıklara dönüşür. Minyatür lahanaları andıran ve kokusu keskin olan başçıklar sıkı sarımlı olup iri bir ceviz kadar büyür ve sebze olarak yenilir. Brüksel lahanası denilen başçıklar iki boyutta görünür. Minik olanları, koyu renkli ve hoş kokuludur. Başçık irileştikçe rengi açılır ve kokusu keskinleşir. Brüksel lahanası, çorbası yapılarak, 2-3 dakika haşlanıp et yemeklerinin yanına garnitür olarak konularak yenilir. Minik olanları dondurulup sonra tüketilmeye daha uygundur. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) Brüksel lahanasının içerdiği besin değerleri şunlardır: 42 kalori; 4,2 gr. protein; 6,4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 4 gr. lif; 72 mgr. fosfor; 32 mgr. kalsiyum; 450 mgr. potasyum: 1,1 mgr. demir: 115 mgr. C vitamini: l mgr. E vitamini ve önemli değerlerde A vitamini kaynağı betakaroten ile folik asit. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Brüksel lahanası, düşük kalori değerine karşılık potasyum ve demir gibi mineraller ile A, C ve E vitaminlerini yüksek oranlarda içeren çok yararlı bir besindir. Bunların yanı sıra; o Turpgiller'deki tüm sebzeler gibi, özellikle akciğer, mide ve kalınbağırsak (kolon) kanserlerine yakalanma rizikosunu en aza indirger. o C, E ile A vitamini (betakaroten) gibi antioksidan maddeleri yüksek oranda içerdiğinden kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme ve katarak illetine tutulma rizikosunu da düşürür. o Yüksek oranlarda demir minerali ile folik asit içerdiğinden kansızlığı ve doğum yapacak kadınların spina bifida (omurganın bir yanının açık olması) hastalığına yakalanmış çocuk doğurma rizikosunu en aza indirir. o Gene yüksek oranda potasyum minerali içermesi nedeniyle yüksek tansiyonu düşürür ve tansiyonu belli düzeyde tutar. Bu önemli tıbbi etkilerinden yararlanılmak üzere Brüksel lahanasının sıkça yenilmesi öğütlenmektedir. Dikkat: Turpgiller familyasındaki tüm sebzeler gibi Brüksel lahanası da bedenin iyot emilimini azaltır. Bu nedenle haftada 3-4 kezden daha sık Brüksel lahanası yiyen kişiler, bunun yanı sıra zengin iyotlu besinler ya da iyotlu tuz aldıklarına emin olmalıdır. Özellikle içme suyunun az iyot içerdiği yörelerde durum böyledir |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
Bakliyeler ve Özellikleri
Bakliyat taneleri, hem protein hem de karbonhidrat veren değerli gıda maddeleridir. Hayvani mahsullerden sonra insana en fazla protein sağlayan gıdalardır. Hayvani proteinin yetersiz olduğu yerlerde protein kaynağını teşkil ederler. Tanelerdeki proteinlerin bazı aminoasitleri noksandır. Bu sebeple proteinlerin değeri düşüktür. Bakliyeler, bulgur pilavı ile birlikte yenilirse, bulgurda fazla bulunan aminoasitleri bakliyelerin eksik olan cinsindendir ve eksikliği tamamlamış olur. Bu nedenle kuru bakliyat pişirildiğinde ikinci yemek pirinç pilavı değil bulgur pilavı veya makarna olmalıdır. Bakliyatın proteini 2. sınıf olup et ve yumurtaya nazaran düşük kalitededir. 100 gr. et veya yumurta, günlük protein ihtiyacının yarısını karşıladığı halde 100 gr. bakliyat günlük protein ihtiyacının ancak %30-32'sini karşılar. Soya fasulyesinin proteini, etten fazladır. Orta ve ileri yaşlarda olanlar, günlük protein ihtiyaçlarının yarısını bunlarla karşılayabilirler. Ancak diğer insanlara 1.sınıf proteinlere yardımcı olarak verilebilir. Bakliyeler, vücutta hayli üre asidi bırakırlar. Bunun birikmeden atılması ve bakliyelerin kolay hazmı için, bakliye ve pilavın yanında çiğ salata, soğan, turşu olmalıdır. İyi vasıfları yanında bakliyat taneleri, insana dokunan maddelere de sahiptir. Bu sebeple fazla yenilemezler. Fazla yenilirse, bazıları kanda alyuvar miktarını azaltır, bazıları guatra sebep olur. Birçoğu da hazım bozukluğuna yolaçar. Bakliyeler kuru tane olarak günde 50 gr.'dan çok yenmemeli. Bunlardaki az veya çok bulunan zararlı maddeleri azaltmak için ılık suda 2-3 saat, bol soğuk suda akşamdan sabaha bekletilir. Suda fazla bekletilirse birçok faydalı maddesi de suya geçer ve atılır. Bakliyeler 1 yıldan fazla bayat olmamalı. Bayat bakliyat, bayat et gibidir. Fayda yerine zarar verirler. Tane, diş ile ortasından kırıldığında kesit cam gibi parlak ise bayattır, tozlu mat görülürse tazedir. Bakliyat taneleri küflüde olmamalıdır. Bakliyeler, mide ve bağırsakta gaz yapar. Bunun sebebi, proteince ve karbonhidratça zengin olmasındandır. Bu gazı azaltmak için bakliye yemeği ağızda çok iyi çiğnenmeli, yemekler salata veya soğanla birlikte yenilmelidir ve bir öğünde fazla yenilmemelidir. Kuru Fasulye Protein bakımından zengindir, vücuda bol kalori ve bol protein verir. Günlük bitkisel protein ihtiyacının karşılanmasında çok işe yarar. Sinirleri kuvvetlendirir. Bedenen ve zihnen çalışanlara çok faydalıdır. Kuru fasulye taneleri, kabuğu ile birlikte pişirilip yenilmelidir. Hazmı sağlayan maddelerin çoğu kabuğunda bulunur. Hazmı zordur. Acı biber, karabiber, kekik eklenerek hazmı kolaylaştırılır. Kuru Bezelye Kuru fasulye gibi, günlük bitkisel protein ihtiyacını karşılamada istifade edilecek bakliyelerden birisidir. Yüksek derecede protein ve nişasta içerir. Bu nedenle komple bir gıdadır. Bedenen ve zihnen çalışanlara çok faydalıdır. Hem enerji verir hem de proteini ile kasların gelişmesini ve tamirini sağlar. Günlük miktar 1 çay bardağı (50 gr.)'ı geçmemeli. Yanında mutlaka çiğ salata, soğan, turşu bulunmalıdır. Mercimek Kan yapıcı ve süt artırıcıdır. En fazla demir içeren gıdalardandır. Ayrıca B vitaminleri ve fosforu ile de çok faydalıdır. Protein miktarı da yüksektir. Bu nedenle bedenen ve zihnen çalışanlara iyi bir enerji kaynağı ve besleyici bir gıdadır. Hamile kadınlara, bebeğin kanlı-canlı olmasına yarar. Anneyi de besleyerek zayıf düşmesini önler. Emzikli kadınlar da sütün miktarını ve beslenme değerini yükseltir. Su ve süt ilavesiyle yapılan mercimek çorbası bunlar için çok yararlıdır. Mercimek, sinirleri kuvvetlendirir. Akşam yemeğinde yenen limonlu mercimek çorbası iyi uyku verir, sinirleri teskin eder, geceleri yıpranmış sinirlerin tamirini sağlar. Mercimek, bağırsaklara hafif yumuşaklık verir ve geçici ishal yapar. Hasta ve zayıf kimselerde bol kan yapımını sağlar. Ağızda iyi çiğnenmeli ve tükürükle karıştırılmalıdır. Yeterli tükürükle karışmazsa gaz yapar. Yemek üzerine sakız çiğneyerek, mideye tükürük gönderilebilir. Karabiber, zencefil ekerek hazmı kolaylaştırılabilir. Marul, havuç salatası, soğan, turşu, mercimeğin hazmına yarar ve gaz yapmasını önler. Midesi zayıf olanlar, mercimeği çorba şeklinde yemelidir. Mercimek, toprak veya demir kaplarda pişirilmeli. Günde yenilecek miktar 50 gr.'ı geçmemelidir. Nohut Vücudu kuvvetlendirir. Anne sütünü arttırır. Bol idrar söktürür, vücuttaki üre asidi ve ürat tuzlarını, fazla yemek tuzunu idrarla dışarı atar. Bol fosfor, B vitaminleri ile beyni ve sinirleri dinlendirir,tamirini ve normal çalışmalarını sağlar. Bedenen ve zihnen çalışanlara çok fayda verir. Mideyi kuvvetlendirir ve iştah açar. Nohut günde en fazla 50 gr. yenmelidir. Salata, soğan, turşu ile birlikte yenmelidir. Soya Uzun yaşamak isteyen herkes mutlaka soya tüketmelidir. Soya; çok kuvvetli (etin 2 misli) proteine sahip bir gıdadır. Bol B vitaminleri ve mineralleri vardır. Hem nişastası ve hem de %30'dan fazla yağı ile çok kuvvetli enerji verir. Adalelerin, sinirlerin, kemiklerin gelişmesini sağlar. Sahip olduğu ve nadir yiyeceklerde bulunan lesitin maddesi ile beynin çalışmasını artırır. Hazmi kolaydır. Çok kuvvetli olduğu için günde 25 gr. yeterlidir. Yemeklerde, çorba ve garnitür olarak yenilir. Salata, soğan, turşu ile yenilmelidir. Guatrı olanlar veya olmaktan korkanlar yememelidir. -------------------------------------------------------------------------------- |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
c-Ç
Ceviz ve Özellikleri Tazesini sonbaharda ve kurusunu yıl boyunca severek yediğimiz çok besleyici ceviz meyvesini veren Ceviz ağacı, Cevizgiller'in örnek bitkisidir. Yapraklarını döken ve 40 dolayında türü olan ceviz ağaçlarının en yaygın bilineni ve ülkemize çok iyi uyum sağlamış olanı, Adi ceviz (J. regia L.) türüdür. 150-200 yıl yaşayabilen, 20-25 m. kadar boylanıp 350-400 metrekarelik alanı yoğun bir gölgeyle kaplayabilen bu türün geniş küre biçiminde tacı vardır. Gençken ağacın gövdesi gümüşi renkte ve düz bir kabukla örtülüyken yaşlandıkça kabuğun rengi koyulaşıp üzeri çatlaklarla dolar. Koyu yeşil renkli bileşik yaprakları ince ve uzun 5-8 yaprakçıktan oluşur. Birevcikli bir bitki olan ceviz ağacının erkek ve dişi çiçekleri, aynı ağacın üzerinde mayıs ayında açar. Eylül-ekim ayında dişi çiçeklerden olgunlaşan ceviz meyvesinin dışını saran yeşil kabuğuna, gövek ya da tetir denir. Bu kabuk soyulunca ve ortaya çıkan açık kahverengi sert kabuk kırılınca, bu kez sarımsı açık yeşil ince bir kabukla sarılmış olan ceviz tohumu ortaya çıkar. Rengi beyaz olan bu tohuma, ceviz içi ya da iç ceviz adı verilir. Ceviz içi tazeyken yemiş olarak yenilir. Sert kabuklu halindeki cevizler kurutulduktan sonra kırılır. Ortaya çıkan tohum öylece yenildiği gibi sucuğu, tatlıları ve mezeleri yapılarak; kek, çörek ile bazı yemeklere katılarak bolca tüketilir. Ceviz ağacının odunundan elde edilen kereste, mobilyacılıkta fevkalade değerli bir malzeme sayılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. ceviz içinin içerdiği besin değerleri şunlardır: 700 kalori; 8-24 gr. protein: H gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 62-75 gr. yağ: 1.5 gr. lif; 145 mgr. fosfor: 200 mgr. kalsiyum: 2 mgr. demir; 0,8 mgr. sodyum; 195 mgr. potasyum: 37 mgr. magnezyum; 0,35 mgr. B1 vitamini: 0.10 mgr. B2 vitamini: 0,3 mgr. B3 vitamini; 0,3 mgr. B6 vitamini; 22 mcgr. folik asit: 6 mgr. E vitamini ile eser miktarlarda D ve P vitaminleri. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerler incelendiğinde, yüksek oranlıları bir yana bırakılsa bile ceviz içinin çok önemli bir yağ ve protein kaynağı olduğu ortaya çıkar. Bunun yanı sıra; o Ceviz yenmesi, kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur: Cevizin içerdiği doymamış yağlardaki linoleik asit, kolesterol düzeyini düşürür. Ayrıca cevizin içerdiği linoleik asidin yanı sıra alfalinoleik asit ile omega 3 yağ asitleri, damar tıkanmalarını önler. Yapılan araştırmalar, düzenli ceviz yiyen kişilerde koroner damar hastalıklarına yakalanma rizikosunun önemli oranda azaldığını göstermektedir. Düzenli olarak dört hafta süreyle ceviz tüketimi, kötü kolesterol düzeyini düşürürken iyi kolesterol düzeyini artırmaktadır. o Ceviz yenmesi yüksek tansiyonu düşürmekte, romatizmal artritte yangıları büyük ölçüde azaltmaktadır. o Ceviz, kansere yakalanma rizikosunu azalttığı gibi kan şekeri düzeyini de ayarlar: Bu son yararlı etkisi nedeniyle şeker hastalarına günde üç adet ceviz yemeleri öğütlenmektedir. o Ceviz ağacının körpe ya da kurutulmuş yaprağı, göveği ya da ceviz içinin çeşitli tıbbi etkileri vardır: Peklik vericidir; iştah açıcıdır; bedeni güçlendirici toniktir; kanı temizler ve kemiklerin zafiyetine karşı etkili olur. Bütün bu etkileri sağlamak üzere, cevizin taze ya da gölge, havadar yerde kurutulmuş yapraklarıyla %2'lik bir infüzyon yapılır. Yani, l litre kaynar suya 20 gr. yaprak atılır, 10-15 dakika demlendirilerek yapılan infüzyondan günde 2-3 bardak içilir. Yaprakların içine, sonbaharda gövek ya da ceviz içi katılabilir. Dikkat: Ceviz içi pek güçlü bir besin olduğundan aşırı miktarlarda yenilmemelidir. Aksi takdirde yağlanma ve şişmanlamaya yol açar. Ayrıca, mide ve bağırsağı bozucu etkiler yaratacağından, anlaşmış ceviz içi kesinlikle yenilmemelidir. Çilek ve Özellikleri İlkbahar ve yaz mevsimlerinde güzel kokusuyla ve üzerine dökülen toz şekerle tadı artırılmış hoş lezzetiyle yemek üzerine yenmek üzere sofralarımızı zenginleştirip beslenme keyfimizi artıran çilek adı meyvesini veren Çilek bitkisi, Gülgiller'dendir. Birçok türü ile çeşitleri bulunan Fragaria cinsi çokyıllık otsu ve sürüngen bitki olan çilekler kök, kökgövde, yaprak, kol (stolon), çiçek ve meyve salkımlarından oluşmaktadır. Kökgövdesinden çıkan ana (ya da birincil) kökleri sertleştiğinde, koyu kahverengileşir ve sayıları 20-30 kadar olur. Yan (ya da ikincil) kökleri çok sayıda ve beyaz renklidir. Çileğin kökleri süzek topraklarda 60-70 cm. kadar derine inerken, ağır topraklarda yüzeysel olarak uzar. Bitkinin kökgövdesi, aslında bodurlaşmış bir gövdedir. Yeşil renkli, kenarları dişli yaprakları, genelde üç yaprakçıktan oluşur. Çilek bitkisi yaprak koltuklarından, yaz boyunca tomurcuklar oluşturarak kollar (stolonlar) çıkarır. Bu kollar, yapraktan aldıkları suyu iletebilecek özellikler taşıyan gerçek gövde parçalarıdır. Köklenip kendi yaşamlarını sürdürebilirler. Bitki ilkbaharda beyaz çiçeklerini açar. Bu çiçekler tozlaşmadan 30-35 gün kadar sonra olgunlaşıp bileşik, üzümsü ve minik çekirdekleri olan kırmızı, pembe ve bazen beyaz renkli meyvelere dönüşür. Çilek makbul bir taze meyve olarak yenildiği gibi; reçeli, marmeladı, meyve suyu, dondurması ve pastaları yapılıp sevilerek tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze çileğin içerdiği besin değerleri şunlardır: 37 kalori; 0,7 gr. protein; 8.4 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,5 gr. yağ; 1,3 gr. lif- 21 mgr. fosfor; 21 mgr. kalsiyum; 1 mgr. demir: l mgr. sodyum; 164 mgr. potasyum: 12 mgr. magnezyum; 60 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,07 mgr. B2 vitamini; 0,6 mgr. B3 vitamini: 0,055 mgr. B6 vitamini; 4,6 mcgr. folik asit: 77 mgr. C vitamini ve 0,2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Çilek, bedenimize sızmış olan bazı virüsler için öldürücü etkiler taşır: Bunlar arasında çocuk felci (polyomiyelit), bazı ağız ve deri yaralarını oluşturan virüsler sayılabilir. Ayrıca geleneksel olarak halk hekimliğinde çileğin akneye (sivilcelere) iyi geldiği kabul edilir. o Çileğin kansere yakalanma ve kanserden ölme rizikosunu azalttığı, son zamanlarda yapılan araştırmalar sonucu kabul görmektedir. o Çilek idrar söktürücüdür. Ayrıca romatizma ve gut hastalığı yangılarını azaltıcı etkileri vardır. o Çilek bitkisinin kökgövdesi, içerdiği tanen nedeniyle peklik vericidir: Bunun için kökgövdesi suyla kaynatılarak elde edilen dekoksiyondan günde 1-2 bardak içilir. Çikolata ve Özellikleri Çikolata; özellikle kan şekerimiz düştüğünde, yani acıktığımızda, hızla kana karışır ve emilir. Ancak hemen ardından negatif feed-back etki ile ilkinden daha fazla acıktığımızı hissederiz. Özellikle kilo muhafaza problemi olanlarda tercih edilmemelidir. Bunun yerine kana daha yavaş karışan meyveler ya da kurutulmuş kuruyemişler tercih edilmelidir. İyi bir çikolata kendini, kokusu, rengi, parlaklığı ve kadifemsi dokusu ile belli eder. Ne çok acı, ne de çok tatlıdır. Hatta biraz tuz katılmalıdır; diğer bileşenlerin de lezzetini ortaya çıkarmak için. Kırıldığında kenarı düz olmalı, kırılma sesi duyulmalıdır. Ağıza götürüldüğünde kolayca erimeli ve dil, çikolata üstünde hiç pürüz hissetmemelidir. Böyle bir çikolata bulup, yediğinizde kanın akışkanlığını arttırır, damarları açar, °°°°bolizmanın ürettiği zararlı moleküllerle vücudun savaşma gücünü arttırır. Bunlar kalp hastalıklarına ve kansere yol açan moleküllerdir. Çikolata yapımında kullanılan kakao tanelerinin sağlık için yararlı olduğu, yeni araştırmalar ışığında geçerli ve inandırıcı görünmektedir. California Üniversitesi tarafından düzenlenen bir araştırmada, gönüllü deneklerden iki aşamada kan örnekleri alındı. Kan örneği, ilk aşamada aç karnına alınırken, ikinci aşamada kakao içtikten sonra alındı. Kakao içtikten sonra alınan kan örneklerinde, kanın pıhtılaşmasında ve kalp hastalıklarının oluşumunda önemli rol oynayan trombositlerin etkinliğinin azaldığı görüldü. Buenos Aires Üniversitesi'nden Dr. Cesar Fraga, çikolatada bulunan flavonoid denilen bileşimin özelliklerini inceledi. Bunun için gönüllülere 80 gram siyah çikolata verildi. 2 ve 6 saat sonra alınan kan örneklerinde anti-oksidan sayısının arttığı gözlendi. Anti-oksidanlar, °°°°bolizmanın ürettiği ve hücrelere zarar veren serbest radikallerin etkinliklerini önlüyor. Dr. Fraga, çikolata yiyenlerin damarlarında, serbest radikallerin yol açtığı zararların, çikolata yemeyenlere oranla daha az olduğunu belirtiyor. California Üniversitesi Kalp Hastalıkları Departmanı'ndan Prof. Tissa Kappagoda'nın hayvanlar üzerinde yürüttüğü bir çalışma da, çikolatanın içinde bulunan flavonoid bileşiminin, damar kaslarını rahatlattığını ortaya koydu; dolayısıyla damarların daha fazla açıldığını tespit etti. Bu sonuç damar sertliği denilen ve kalp hastalıklarına yol açan rahatsızlığın, çikolata ile azalabileceğini göstermesi açısından ilgi çekicidir. Bütün bu sonuçları değerlendiren Nestle Araştırma Merkezi yetkililerinden Dr. Harold Schmitz, ''Bu klinik bulgular, eski bulgularla birleştirildiği zaman ortaya çok umut verici bir tablo çıkıyor. Bu durumda, çikolatanın kalp hastalıklarını önleyip önlemediğine ilişkin daha ayrıntılı çalışmaların yapılması gerekiyor.''diyerek görüşlerini belirtmektedir. Araştırmaların belirli bir firma sponsorluğu ile yapılıyor olması daima gözönünde bulundurulmalı ve çikolata konusunda da aşırıya kaçılmamalıdır. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
D
Dereotu ve Özellikleri Sebze olmadığı halde, çeşni vermesi için yaprak, sap ve tohumları birçok yemek ile besine katılan Dereotu bitkisi, Maydanozgiller'dendir. Anayurdu Akdeniz havzası olan dereotu, ülkemizde bol bol yetiştirilen, 60-70 cm. kadar boylanabilen bir ya da ikiyıllık otsu bitkidir. İçi boş yuvarlak kesitli gövde ve sapları ile ince yapılı, hafif tüylü yaprakları mavi-yeşil renkli ve hoş kokulu olur. Yaz ortalarında bitki, tepesinde 20 cm. kadar genişliğe varan şemsiyeye benzer çiçek salkımlarını oluşturur. Bu şemsiyelerde, sarı renkli, hoş kokulu minik çiçekleri yer alır. Çiçekleri yaz sonuna doğru olgunlaşır ve bitkinin 3-4 mm. uzunlukta, yassı biçimli, hoş kokulu tohumları meydana gelir. Dereotunun yaprak ve sapları çiğ olarak birçok yemek ile besine katıldığı gibi, kurutulan tohumları da çeşni vermesi için aynı amaçla kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze dereotu yaprak ve saplarının içerdiği besin değerleri şunlardır: 28 kalori; 2,8 gr. protein; 5,1 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,4 gr. yağ; 0,5 gr. lif; 21 mgr. fosfor; 100 mgr. kalsiyum: 2,7 mgr. demir: 397 mgr. potasyum: 3.500 IU A vitamini ve 31 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Dereotu, mide ve sindirim sistemimizin dostudur: Sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki gazı söktürür. Özellikle çocuklarda gaz söktürücü etkisi önem kazanır. Karın ağrılarına iyi gelir. Kusma refleksini bastırır. o Dereotu sinirleri yatıştırır ve bedeni rahatlatır. o Sodyum içermediği ama diğer bazı mineraller yönünden zengin olduğu için tuzsuz rejimlerde yer alır. o Hıçkırığı kesici etkisi vardır. o Süt bezlerini uyardığından emzikli annelerde süt gelişini artırır. Bütün bu yararlı etkileri sağlamak üzere dereotu tohumlarından 1-2 tatlı kaşığı alınır. Üzerine bir bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyon yemeklerden sonra birer bardak içilir. o Ayrıca dereotu, nefesin kötü kokusunu giderir: Bunun için dereotu tohumları ağızda çiğnenir. Domates ve Özellikleri Yemek, salata ve sandviçlerimizin yararlı ve lezzet verici öğesi Domates'i veren bitkisi, Patlıcangiller'dendir. Anayurdu Amerika kıtası ve özellikle Güney Amerika'daki (And dağlarında) Peru olan domates, bir-yıllık otsu bitkidir. Tüm dünyada ve ülkemizde çok yaygın biçimde yetiştirilmektedir. 50-200 cm. boylanabilen, pek çok çeşidi bulunan domates bitkisinin, genellikle desteklenmeden büyüyemeyen dik, etli, üzeri pürtüklü ve çok dallı, kalınca bir gövdesi vardır. Bu gövde, bitki gençken yumuşak ve üzeri tüylerle kaplı olur. Gelişmesi ilerleyen bitkide gövde köşeleşir, sertleşir ve odunsulaşır. Bitkinin gövde, dal, yaprak ve çiçek saplarının üzerinde, bastırılıp ezildiğinde kendine özgü değişik bir koku salgılayan bezeleri vardır. Domates bitkisinin bileşik yaprakları, bitki çeşitlerine göre biçim, büyüklük, dilim ve dişlilik bakımından farklılıklar gösterir. Yaprakların üzeri değişik tonlarda yeşil, altı mavimsi kül rengindedir. Bitkinin erselik özellikler taşıyan sarı renkli küçük çiçekleri kendi kendisini döllediği gibi, bitki, balansı ve diğer böcekler tarafından yabancı domates çiçekleriyle de döllenir. Bu çiçeklerde olgunlaşan domates meyvesi de çeşitlere göre biçim, renk, irilik, kabuk kalınlığı, etinin özellikleri, etinin düz ya da dilimli oluşu, çekirdek evlerinin yapısı ve çekirdek sayısı bakımından farklılık gösterir. Genelde kırmızı diye bilinen domates bitkisinin sarı ve beyaz meyveli çeşitleri de vardır. Bu meyveler bahçelerde üretildiği gibi, günümüzde gelişen seracılık sayesinde bütün yıla yayılarak seralarda da yetiştirilir. Taze olarak bol bol yenilip salata ve yemeklere katılan domates, salçası yapılarak da yemeklerde kullanılır. Meyve suyu gibi içilen suyu çıkarılır. Yeşil domatesin turşusu ve bazı yörelerimizde reçeli yapılır. Domates, her haliyle çok sevilen ve bol bol tüketilen sebzelerin başında gelmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze ve olgun domatesin içerdiği ortalama besin değerleri şöyledir: 17-22 kalori; 1,1 gr. protein; 4,7 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,5-1 gr. lif; 27 mgr. fosfor; 13 mgr. kalsiyum; 0,5 gr. demir; 3 mgr. sodyum; 244-250 mgr. potasyum: 900 IU A vitamini; 0.06 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,7 mgr. B3 vitamini; 0,1 mgr. B6 vitamini; 6.4 mcgr. folik asit: 17-23 mgr. C vitamini ve 1.2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen ve bazıları gerçekten önemli olan besin değerlerinin yanı sıra; o Domates, zengin oranlardaki A, C ve E vitamin gibi antioksidan içeriğiyle, kansere yakalanma rizikosunu azaltır: Bu bağlamda, başta meme ve prostat kanserlerini sayabiliriz. o Aynı nedenle domates, kalp hastalıklarına yakalanma, felç geçirme ve katarakt illetine tutulma tehlikesini de azaltmaktadır. o İçerdiği flavon bileşikleri ve lisopen adlı maddeyle sağlığımızı koruyucu bazı etkiler yapar: Yapılan bazı araştırmalar, domatesin akut apandisiti önlediğini ortaya koymuştur. Sağlığımıza pek yararlı bu etkilerinden yararlanılmak üzere domates, günlük diyetimize katılması ve bol bol tüketilmesi uzmanlarca öğütlenmektedir. Dut ve Özellikleri Ak, kara ve kırmızı ya da mor renkli meyvelerini mayıs ayından temmuz başlarına kadar severek yediğimiz Dut ağaçları, Dutgiller'in örnek bitkileridir. 10-15 m. kadar boylanabilen akdut (M. alba), Çin kökenli; 3-15 m. boylanabilen karadut (M. nigra), Iran kökenli ve 15-20 m. boylanabilen kırmızı ya da mordut (M. rubra), Kuzey Amerika kökenlidir. Aslında 12 ayrı türü olan dut ağacının, yukarıda saydığımız üç önemli örneği Türkiye'de bol bol yetiştirilmektedir. Dut ağaçları, çoğunlukla yapraklarını döken bitkilerdendir. Dikine uzayan gövdesi, sık dalları ve almaşık dizili yeşil renkli yaprakları olur. Gövdesi koyu renkli ve çatlaklı yapıda kabukla örtülüdür. İlkbaharda açan ikievcikli yeşil renkli çiçekleri, yaz başına doğru olgunlaşarak ağacın türüne göre renklenen tatlı ya da ekşi, sulu ve lezzetli bileşik meyvelerini verir. Akdut tazeyken yenildiği gibi kurutularak, pekmezi ve pestili yapılarak da tüketilir. Karadulun tazesi ve kurusu yenildiği gibi pek şifalı şurubu yapılarak içilir. Kırmızı ya da mordut, tazeyken yenilir. Akdutun yaprakları ipekböceklerine yedirilir. Genelde dut ağacının odunu, müzik aletleri ile bazı ev eşyalarının yapımında kullanılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze dut meyvesinin içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 93 kalori: 0,9 gr. protein; 19.8 gr. karbonhidrat; 1,1 gr. yağ; 0,9 gr. lif; 60 mgr. kalsiyum; 1.1 mgr. demir; 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,07 mgr. B2 vitamini; 0,2 mgr. B3 vitamini ve 17 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Akdutun yaprakları ateş düşürücü ve idrar söktürücüdür: Bu etkileri sağlamak için taze dut yaprakları ya da havadar ve gölge yerde kurutulmuş dut yapraklarından iki tatlı kaşığı alınır. Üzerine bir bardak kaynar su dökülerek 15-20 dakika demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan günde 2-3 kez birer bardak içilir. o Karaduttan yapılan şurup, ağız ve boğaz hastalıklarına, özellikle çocuklarda sıkça görülen pamukçuğa iyi gelir: Bunun için hafif sulandırılan karadut şurubuyla derin derin gargara yapılır. o Karadut ağacının kökü ya da kök kabuğu müşkil etkisi gösterir, tenya düşürücü olarak da kullanılır: Bu etkileri sağlamak üzere, ağacın kök ya da kök kabukları suyun içinde kaynatılır. Elde edilen dekoksiyondan günde iki kez birer bardak içilir. o Karadut'un yaprakları kaynatılıp suyu içildiğinde şeker hastalarına iyi geldiği ısrarla savunulmaktadır. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
E
Elma ve Özellikleri Sonbahar başından ilkbahar başlarına değin elma adı verilen, bedene çok yararlı ve lezzetli taze meyvelerini severek yediğimiz Elma ağaçları, Gülgiller'dendir. Dünyada en çok tüketilen meyve türü olan elmanın 25 türü ve 6.000 kadar çeşidi vardır. Anayurdu, ülkemizi de içermek üzere Asya olan elma, Türkiye'de iklimi uygun olan pek çok yörede üretilmektedir. Boyu 7-8 m'ye kadar çıkan elma ağaçlarının, türe göre, koyu griden çok pembe renge kadar değişen silindirik muntazam gövdesi vardır. Dalları, odun ve meyve dalı ile obur dallar olmak üzere üç gruba ayrılır. Elma ağacının yaprakları geniş, kenarları dişli olur. Üst yüzü koyu yeşil renkli ve belirgin damarlı, alt yüzü gri tüylüdür. İlkbaharda açan açık pembe renkli çiçekleri yabani gülünkileri andırır. Bu çiçekler yaz boyunca olgunlaşıp eylülden başlayarak elmanın meyvesini verir. Meyve küresel, silindirik ve basık biçimlidir. Kabuğu türlerine göre kalın ya da ince ve farklı renklerdedir. Meyve türlerinin ayırt edilmesini sağlayan en belirgin özellik, kabuğun rengidir. Elmanın çekirdek evinde 5-10 adet yumuşak çekirdek bulunur. Eti tatlı, ekşi ya da mayhoş tatlı ve sulu olup tazeyken yenildiği gibi reçeli, kompostosu, marmeladı, meyve suyu, tatlıları, alkollü ya da alkolsüz içkileri yapılarak da tüketilir. BESİN DEĞERLERİ Dilimlere bölünmüş 100 gr. taze elmanın içerdiği besin değerleri şöyle sıralanır: 58 kalori; 0,2 gr. protein; 14.5 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,6 gr. yağ; 1.8 gr. lif: 10 mgr. fosfor; 7 mgr. kalsiyum; 0,3 mgr. demir; l mgr. sodyum; 110 mgr. potasyum: 8 mgr. magnezyum; 90 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,02 mgr. B2 vitamini; 0,1 mgr. B3 vitamini; 0,3 mgr. B6 vitamini; 0,5 mcgr. folik asit; 10 mgr. C vitamini ve 0,7 mgr. E vitamini... Ama, türlere göre büyük değişkenlik gösteren elmanın besin değerlerinin bu listedekilerden az ya da çok farklı olması doğaldır. Sözgelişi, yeşil ya da sarı renkli elmalarda C vitamini oranı, kırmızı elmadakinden fazladır. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Elma, kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürür: Yapılan araştırmalar, günde 2-3 elma yiyen kişilerde, elma lifinde bulunan pektin adlı maddenin bu etkiyi yaptığını göstermekte, ama söz konusu etki yalnızca pektin adlı maddeyi yapay olarak almakla değil, elmayı bütün olarak yemekle sağlanmaktadır. o Elmanın içerdiği lifler ve meyve asitleri, hafif kabızlığı geçirmektedir. o İçerdiği sıvı jel halindeki pektin adlı madde ile elma asitlerinin antivirüs özellikleri diyareye de iyi gelmektedir. o Elma, içerdiği maddelerle yüksek tansiyonu düşürür ve kan şekeri düzeyini kontrol altında tutar. o Araştırmalarda, elma tüketmenin hayvanlarda kansere yakalanma rizikosunu azalttığı saptanmıştır: Aynı etki insanlar üzerinde de araştırılmaktadır. o Elma, aşırı iştahı normal düzeye indiren bir özelliğe de sahiptir. o Elma, romatizma ve gut hastalığına da iyi gelir. o Elma, bedenin hastalıklara karşı direncini de artırmaktadır. Bütün bu etkilerden yararlanmak için günde 2-3 elmanın, üzerinde tarım koruma ilacı artıkları kalmış olabileceği düşünülerek çok çok iyi yıkamak koşuluyla kabuğunun soyulmadan yenilmesi yeterli olacaktır. Enginar ve Özellikleri İlkbaharda piyasaya çıkan, yazın müjdecisi olan ve besleyici, sağlıklı ve çok lezzetli yemekleriyle sofralarımızı şenlendiren enginar adlı sebzeyi veren Enginar bitkisi, Bileşikgiller'dendir. Anayurdu Akdeniz havzası olan enginar bitkisi, en çok bu bölgenin ülkelerinde ve gösterişsiz miktarda olsa da Türkiye'de yetiştirilmektedir. 50-150 cm. kadar boylanabilen bu çokyıllık otsu bitkinin kısa, kalın bir gövdesi ve bu gövdeden uzayan sürgünleri (çiçek sapları) vardır. Bitkinin rozet biçiminde gelişen almaşık dizili iri yaprakları, düz ya da çok parçalı, sapsız, gri-yeşil renkli ve yumuşak dikenlidir. Her çiçek sapının ucunda, sayısı 3-10 arasında değişen kömeçleri (baş, kelle) yer alır. 10-13 cm. çapa kadar erişebilen her başın çevresi kiremit gibi birbirinin üzerine binmiş morumsu yeşil renkli, sert burgu yaprakçıklarıyla sıkıca sarılıdır. Bu yaprakçıklar koparılıp açılınca, dipte yeralan çiçek tablasının üzerinde bulunan mavi renkli yüzlerce çiçek görülür. Çiçeklerin çevresi de iplikçik biçiminde ot gibi yapılı pek çok burgu yaprakçığıyla dolu olur. İşte enginarın sebze olarak yenen kısmı, bu çiçeklerin altındaki etli çiçek tablasıdır. Çiçek tablası taze olarak yenilmeli, kartlaşmaya bırakılmamalıdır. Bitkinin sürgünleri yani çiçek sapları da körpeyken soyularak yenilebilir. İlkbahar mevsiminde baş bağlayan enginarın Türk mutfağındaki önemli yemekleri; dolması ve bezelye ya da bakla ile birlikte hazırlanan nefis zeytinyağlılardır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze ve çiğ (pişirilmemiş) sebze olarak enginarın içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 80 kalori; 3 gr. protein; 7,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 1.5 gr. lif; 70 mgr. fosfor; 55 mgr. kalsiyum; 0,8 mgr. demir; 45 mgr. sodyum; 330 mgr. potasyum; 30 mgr. magnezyum; 0,5 mgr. çinko; 280 IU A vitamini: 0,15 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0,7 mgr. B6 vitamini ve 10 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerler incelendiğinde enginarın bedenimiz için ne denli yararlı ve vazgeçilmez bir besin olduğu ortaya çıkar. Bunun yanı sıra; o Enginar, içerdiği ciarin adlı etkili madde ile karaciğer ve safra kesemizi destekleyen bir besin olarak uzun zamanlardan beri Batı ülkelerinde büyük kabul görmekte ve bolca tüketilmektedir: Diğer hafif acı-tatlı sebzeler gibi enginar da, safra salgılarını artırmakta ve sindirimi kolaylaştırmaktadır. o Enginar, kandaki yağ ve kolesterol düzeylerini düşürmektedir. o Enginar, güçlü bir idrar söktürücüdür: Böbreklerin çalışmasını düzenlemekte ve bedendeki istenmeyen sıvıların atılmasını kolaylaştırmaktadır. o Enginar ayrıca, içerdiği inülin adlı maddeyle, geleneksel olarak seker hastalarına tavsiye edilen bir besindir: Bu tür nişasta olan bu madde, sindirilmeye dirençlidir. Ve kandaki şeker düzeyini düşürür. o Enginarın körpe yaprak ve çiçek saplarının kaynatılarak suyunun içilmesinin dahi, yukarıda sözü edilen etkileri kısmen de olsa sağlayacağı uzmanlarca savunulmaktadır. Bütün bu etkileri sağlamak üzere enginarın tazesinin ya da konserve edilmişinin bol bol yenilmesi öğütlenmektedir. Ne yazıktır ülkemizde, ekolojik koşullar yani bitkinin istekleri birçok yerde tam olarak karşılandığı halde enginar pek sınırlı miktarda yetiştirilmekte ve bu nedenle yüksek fiyatlarla satışa sunulmaktadır. Enginar üretimimizin artırılıp bu yararlı sebzenin artık zenginlerin besini olmaktan çıkarılması en içten dileğimizdir. Erik ve Özellikleri Çağlasını ilkbaharda, olmuşunu ilkbahardan sonbahara kadarki dönemde ve Kurutulmuşunu yıl boyunca severek yediğimiz erik meyvesini veren Erik ağacı, Gülgiller'dendir. Dünyanın pek çok bölgesinde yetiştirilen çeşitli erik ağaçları, ülkemizin hemen hemen her yerinde de yetiştirilmektedir. Meyvesinin olgunlaşma dönemleri göz önüne alınarak erikler; erkenci caneriği (P. cerasifera), yaz ortalarında olgunlaşan Japon ya da italyan eriği (P. salicina) ve ağustosta olgunlaşmaya başlayan Avrupa eriği (P. domestica) ana gruplarına ayrılır. Bu gruplarda yer alan türlerdeki ağaçlar, 4-12 m. kadar boylanabilir. Erik ağaçları, türlerine göre sık ya da seyrek dallı; kimi türlerde dallar dikenli kimilerinde de dikensizdir. Erik ağacının yaprakları da türlere göre, küçük ya da büyük, çeşitli biçimlerde, yaprak kenarları dişli ve renkleri yeşilin çeşitli tonlarında olur. Yapraklarından önce açan çiçeklerinin çanak yaprakları yeşil ve taç yaprakları beyaz renklidir. Yukarıda açıkladığımız gibi farklı dönemlerde olgunlaşan erik meyvesinin farklı biçim ve büyüklükteki meyvelerinin ince kabuğu, türlere göre yeşil, sarı, kırmızı ya da mor renklerdedir. Meyvenin gene çeşitli renklerde olan eti, sulu, mayhoş ya da tatlı, meyvenin ortasındaki tek çekirdeği serttir. Erik ilkbaharda çok erken döneminde çağla, sonraları taze meyve olarak yenilir. Bazı erik türleri kurutularak kuru yemiş olarak ya da hoşafı ve kompostosu yapılarak yıl boyunca tüketilir. Ayrıca erik, meyve suyu, şurubu, pekmezi, reçeli ve içkileri yapılarak tüketilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze eriğin içerdiği besin değerleri şunlardır: 66 kalori; 0,5 gr. protein; 17,8 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; eser miktarda yağ; 0,4 gr. lif; 17 mgr. fosfor; 18 mgr. kalsiyum; 0,5 mgr. demir; 2 mgr. sodyum; 299 mgr. potasyum: 9 mgr. magnezyum; 300 IU A vitamini; 0,08 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0,5 mgr. B3 vitamini; 0,05 mgr. B6 vitamini; 0.6-0.9 mcgr. folik asit; 4-6 mgr. C vitamini ve 0,7 mgr. E vitamini. Kuru eriğin besin değerleri tazesine göre daha fazladır. Ayrıca pişirilmeden yenmesi daha yararlıdır; kompostosu ya da hoşafı yapıldığında vitamin değerleri düşer, ama içine şeker katıldığından kalori ve karbonhidratı artmaktadır. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Eriğin tazesi ya da kurutulmuşu halk hekimliğinde hafif müşkil olarak kullanılmaktadır. Bu etkileri sağlamak üzere eriğin taze ya da kurusunun bolca tüketilmesi öğütlenir. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
F-G
Fasulye ve Özellikleri Tazesiyle kurusuyla mükemmel bir besin olan ve sağlığa yararlı birçok etkisi bulunan Fasulye'leri veren bitkiler, Baklagiller'dendir. Anayurdu Amerika kıtası olan ve on altıncı yüzyılda Avrupa'ya getirilip oradan tüm dünyaya yayılarak yetiştirilmeye başlanan fasulyeler, genellikle biryıllık sarılgan otsu bitkilerdir. Birçok türü bulunan fasulyeler, sırık fasulyeleri ve bodur fasulyeler olarak iki ana gruba ayrılır. Sırık fasulyelerinin çalı, ayşekadın, şeker ve barbunya gibi türleri; bodur fasulyelerin yer ve ferasetsiz adı verilen türleri vardır. Önceki yıllarda soya ve börülceler fasulye grupları içinde sayılırken son zamanlarda kendi özel başlıkları altında tanıtılmaktadır. Sırık fasulyeleri 3 m'ye kadar boylanabilirken yer fasulyelerinde boylanma çok daha az olur. Fasulye bitkilerinin yuvarlak kesitli dayanıklı gövdeleri; türlere göre rengi yeşilin tonlarında değişen, sapları farklı uzunlukta olan ve uçları sivri yaprakları vardır. Fasulyenin yaprakları güneşten fazla hoşlanmadığı için, yaprak sapının gövdeye bağlandığı yerdeki şişkinlikler sapları hareket ettirerek yaprağın güneşe karşı meyilli durmasını sağlar. Fasulye bitkisinin çiçekleri türlere göre beyaz, sarı, kırmızı ve morumsu renk tonlarında olur. Erselik özellik de taşıyan bu çiçekler, kendi kendini döller. Döllenen çiçekler bir badıç (bakla) oluşturur. Bu badıcın içinde bitkinin tohumları, çeşitli türlere göre sayıları 4-10 arasında değişerek oluşur. Fasulye tohumları (çekirdekleri) gene türlere göre beyaz, bej, siyah, kahverengi, kırmızı ya da vişne renginde veya çok değişen renklerde lekeli olur. Fasulye bitkisinin taze sebze olarak tüketilen badıcında göz önüne alınan en önemli özellik, badıcın yanlarında gömülü olarak uzanan kılçığıdır. Bitkinin ıslah çalışmalarında, kılçığın en ince hale getirilmesi amaçlanır. Fasulyenin kurumuş badıcı ayıklandığında ortaya çıkan tohumları kuru sebze olarak tüketilir. Taze ve kurusuyla fasulye, Türk mutfağının vazgeçilmez sebzelerinin başında gelmektedir. BESİN DEĞERLERİ Çeşitli türlerdeki taze fasulyelerin 100 gramının içerdiği ortalama besin değerleri şöylece sıralanabilir: 25-103 kalori; 1,6-8,4 gr. protein; 5,4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 1-6.7 gr. lif; 37 mgr. fosfor; 37-50 mgr. kalsiyum; 0,6-2,5 mgr. demir; 4 mgr. sodyum; 151-420 mgr. potasyum; l mgr. çinko; 540 IU A vitamini; 0,07 mgr. B1 vitamini; 0,9 mgr. B2 vitamini; 0,5 mgr. B3 vitamini; 42 mcgr. folik asit ve 12 mgr. C vitamini. Oysa, kuru fasulyenin besin değerleri çok yüksektir. 100 gr. kuru fasulyenin ortalama besin değerleri şöyle sıralanabilir: 340 kalori: 23 gr. protein: 21.2 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 1,6 gr. yağ; 1,5 gr. lif; 148 mgr. fosfor: 144 mgr. kalsiyum: 7,8 mgr. demir: 416 mgr. potasyum: 0.65 mgr. B1 vitamini: 0,22 mgr. B2 vitamini: 2,4 mgr. B3 vitamini ve 1.1 mgr. E vitamini. İşte bu nedenle uzmanlar, kuru fasulyenin sıkça tüketilmesini öğütlemektedir. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI o Fasulyeler kandaki kötü kolesterol düzeyini önemli ölçüde düşürürler. ABD'de son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmalarda, diyetlerinde düzenli olarak çeşitli fasulyelere yer veren kişilerin, üç haftalık böyle bir diyetten sonra kötü kolesterol düzeylerinde %19'lara varan düşüşlerin yaşandığını saptamıştır. o Potasyum oram yüksek olan fasulyelerin düzenli olarak alımı, yüksek tansiyonu düşürmektedir. o Zengin lif içeriğiyle fasulyeler, peklik (kabızlık) çeken kişilere iyi gelir, ayrıca kalınbağırsak ve hemoroit sorunları çekenler de fasulyelerden yararlanmalıdır. o Fasulyeler, yüksek oranlı demir içeriğiyle kansızlığı ve folik asit içeriğiyle gebe kadınların spina bifida (omurganın bir yanının açık olması) hastalığına yakalanmış çocuk doğurma rizikosunu en aza indirir. o Fasulyeler, ensülin ve kan sekeri düzeyini kontrol altında tutarak seker hastalarına yardımcı olurlar. o Fasulyeler, yüksek oranlı antioksidan içeriğiyle bedenin kansere yakalanması rizikosunu azaltır: Bu bağlamda, özellikle kadınlarda meme kanserleri ve genellikle kalınbağırsak kanserleri sayılabilir. İşte sağlığa yararlı bu pek önemli etkilerinden faydalanılmak üzere kuru fasulyelerin günde 55-60 gr. ve taze fasulyelerin 100-120 gr'lık bir miktarının günlük diyetimize katılarak alınması uzmanlarca öğütlenmektedir. Fındık ve Özellikleri Sonbaharda tazesini ve yıl boyunca kurutulmuşunu çerez olarak severek yediğimiz fındık meyvesini veren Fındık bitkileri, Huşgiller'dendir. Anayurdu ülkemizin kuzeydoğu bölgeleri olan fındık bitkileri, Antik dönemde Yunanistan'a götürülmüş ve oradan Avrupa'ya yayılmıştır. On yedi önemli türü olan fındığın günümüzdeki üretimi, yabani fındık (C. avellana), badem fındık (C. maxima) ile tombul fındığın (C. pontica) melezlenmeleriyle yapılmaktadır. Türkiye'de yetişen fındık bitkileri, 3-5 m kadar boylanırken yurtdışında yetişen yabani fındık bitkileri 10-20 ve hatta 40 m'ye kadar boylanabilmektedir. Fındık yaprakları genelde kalp biçimli, kısa saplı, almaşık dizili, kenarları dişli, üst düzeyi yeşilin çeşitli tonlarında ve parlak, alt yüzü hafif tüylü ve mattır. Fındığın kış mevsiminde açmaya başlayan tekevcikli çiçekleri, aynı bitkinin üzerinde ayrı ayrı yerlerde bulunur. Dişi çiçek toplulukları kasım ayından itibaren görülür. Erkek çiçekler çok daha geç ve mayıs ayında gelişir. Dişi çiçek döllendikten sonra bir kadehçik oluşturur. Meyve bu kadehçiğin içinde gelişir ve sonbaharda hasat edilir. Fındık meyvesi, kahverengi sert bir dış kabuk ile bunun içinde açık kahverengi bir kabukla sarılı olan fındık içi ya da iç fındık denilen bir tohumdan oluşur, iç fındığın eti sarımsı ya da kirli beyaz renkli ve lezzetlidir. Fındıklar bitkiden hasat edildikten sonra yere serilip kurutulur ve kadehçiklerinden çıkarılır. Daha sonra özel fabrikalarında sert kabuğu kırılıp içi çıkarılır. Fındık tazeyken kadehçikleriyle ya da sert kabuğuyla satılır ve çerez olarak yenilir. İçi çıkarılan fındık, tuzlu ya da tuzsuz olarak kavrulur ve gene çerez olarak tüketilir. Ayrıca fındık içi çikolata, şekerleme ve pastacılık sektörlerinde kullanılır. Fındık ülkemizin en önemli dışsatım ürünlerinden biridir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) fındık içinin besin değerleri şunlardır: 181 kalori: 3,6 gr. protein; 5 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 17,8 gr. yağ bunun büyük bölümü doymamış yağlardır; 0.5 gr. lif; 96 mgr. fosfor; 59,7 mgr. kalsiyum; 0.9 mgr. demir: 0,5 mgr. sodyum; 201 mgr. potasyum: 52 mgr. magnezyum; 0,13 mgr. B1 vitamini; 0.2 mgr. B3 vitamini: 0.16 mgr. B6 vitamini: 17,7 mcgr. folik asit; 24 mgr. E vitamini ve çinko minerali. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen pek önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Fındık; ceviz, badem, antepfıstığı, kestane vb. sert kabuklu meyvelerde olduğu gibi, bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. o Fındık, kalbimizin ve kaslarımızın dostudur: içerdiği yüksek orandaki E vitaminiyle kalp ve kas sağlığımızda etkili olan fındık, aynı nedenle hücre yıkılmalarını (ölümünü) da önler. o Fındık, içerdiği yüksek orandaki doymamış yağlarla kolesterol düzeyinin düşürülmesine yardımcı olur: Bedenin ısısının korunmasını ve yağda eriyen vitaminlerin bedenin en uzak noktalarına taşınmasını sağlar. o Fındık, yüksek oranlardaki B vitaminleri ve demir mineraliyle kan yapımını destekler: Aynı öğeleri nedeniyle alyuvarların parçalanmasını önler, kansızlığa karşı koruyucu işlev yapar ve çocukların beslenmelerine yardımcı olur. o Fındık, yüksek oranlarda içerdiği tüm maddelerle bedensel ve zihinsel yorgunlukları giderir, bedene güç katar, hastaların iyileşme dönemim kısaltır ve gebe kadınlara da yararlı olur. o İçerdiği çinko mineraliyle bedenin büyümesinde ve cinsel hormonlarının üretilmesinde rol oynar. Afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri olduğu da savunulmaktadır. Bütün bu yaşamsal değerdeki etkilerinden yararlanmak üzere, fındığın günlük diyetimize katılması, fındık içinin ya da fındıktan üretilmiş besinlerin tüketilmesi uzmanlarca ısrarla öğütlenmektedir. Dikkat: Yağ yönünden zengin olduğu için yüksek tansiyonu olanlar ya da damar sertliği rahatsızlığını çekenler fındığı az yemelidir. G Greyfurt ve Özellikleri Yaz dışında üç mevsim boyunca acımsı tatlı ama çok şifalı suyunu sıkarak keyifle içtiğimiz greyfurt adlı meyvesini veren Altıntop ağacı, Turunçgiller'dendir (Narenciye). Anayurdu Karayipler denizindeki Jamaika adası olan altıntop ağaçları, oradan 17. yüzyılda dünyanın sıcak bölgelerine getirilmiş ve daha sonra ülkemizde, özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde de yetiştirilmeye başlanmıştır. 4-6 m. kadar boylanabilen altıntop ağacının, toprakta derinlere inebilen sağlam kök bir yapısı ile dik ve düz bir gövdesi vardır. Çok iyi yapılı dallarında, koyu yeşil renkli, sert, parlak ve pürüzsüz yüzeyli iri yaprakları pek sık olarak yer alır. Kışın yaprağını dökmeyen altıntop ağacı, ilkbaharda beyaz renkli, hoş kokulu iri çiçeklerini salkımlar halinde açar. Sonbaharda olgunlaşan ve portakaldan iri olan greyfurt meyvesi, alt ve üstten basık yuvarlak biçimli, kanarya sarısı renginde, kalın kabuklu ve çeşitlerine göre sarı, kırmızı ya da pembe etlidir. Etinin tadı acımsı olan bu meyve genellikle yenilmez. Suyu sıkılıp ya öylece ya da içine şeker veya taze sıkılmış portakal suyu katılarak içilir. BESİN DEĞERLERİ 200 gr. taze greyfurtun içerdiği besin değerleri şunlardır: 82 kalori; 1,1 gr. protein; 21.2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,4 gr. lif; 32 mgr. fosfor; 32 mgr. kalsiyum; 0,8 mgr. demir; 2 mgr. sodyum; 270 mgr. potasyum: 24 mgr. magnezyum; 160 IU A vitamini (kırmızı etlisinde 880 IU A vitamini); 0,08 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,4 mgr. B3 vitamini; 0,64 mgr. B6 vitamini; 4,4 mcgr. folik asit; 76 mgr. C vitamini ve 0,6 mgr. E vitamini. Tadlandırılmak üzere içine şeker ya da portakal suyu katılan greyfurt suyunun kalorisi doğallıkla artmaktadır. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda saydığımız önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Greyfurt sağlığımız için şaşırtıcı derecede önemli bir ilaç gibidir: Çünkü, özellikle kötü kolesterolü düşürücü etkisi vardır. Kılcal damarlarımızdaki kan dolaşımını hızlandırır. Damarlarımızı hastalıklardan korur. o Greyfurt, kansere yakalanma rizikomuzu azaltır: Yapılan araştırmalarda, greyfurtun özellikle mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini önemli ölçüde azalttığı saptanmıştır. o Greyfurt yüksek orandaki C vitaminiyle bedenin hastalıklara karşı direncim artırır. o Ayrıca greyfurt, zengin potasyum içeriğiyle yüksek tansiyonu kontrol altında tutar. Bütün bu sağlığa yararlı önemli etkilerinden faydalanmak ve özellikle kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürmek için greyfurtun meyve suyu şeklinde tüketilmesi değil, aynen portakal gibi dilimlenip etiyle birlikte istenildiği kadar yenmesi öğütlenmektedir. Dikkat: Yüksek tansiyon, artrit (eklem enfeksiyonu), sedef hastalığı, organ nakli, AIDS ve epilepsi (sara) tedavisi görenler, kullandıkları güçlü ilaçların yan etkilerini artırması rizikosu nedeniyle greyfurt meyvesini yememeli ve suyunu içmemelidir. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
H
Havuç ve Özellikleri Besinlerimiz arasında belki de bedenimize en yararlı sayılan ve sözgelişi Belçika'da çocukları yemeleri konusunda yüreklendirmek için meyve sınıfına sokulan Havuç'u veren bitkisi, Maydanozgiller'dendir. Anayurdunun Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika olduğu savunulan havuç, günümüzde dünyanın pek çok yeri ile Türkiye'de bol bol yetiştirilmektedir. Bugün makbul sayılan havucun, birçok yabani türünün yıllarca süren seleksiyonları sonucunda elde edilmiş 8 önemli çeşidi vardır. 50-100 cm. kadar boylanan havuç, ikiyıllık bir kültür bitkisidir. Birinci yılında toprak altında bulunan ve yenilen etki kökleri ile toprak üstü yaprak ve saplarını geliştirir. İkinci yılında bitkinin çiçek ve tohumları oluşur. Bazı yabani havuçlarla birkaç kültür türünde bitki biryıllık olarak gelişmekte, aynı yıl içinde bitkinin tüm bölümleri oluşabilmektedir. Bitkinin besin yönünden pek zengin etli, şişkin kökü, çeşitli biçim, renk ve büyüklüklerde olur. Kökün ortasında bulunan ve halk arasında odun denilen özü de çeşitli çaplarda ve özelliklerdedir. Bu tür, özün bulunmadığı havuç türü elde edilememiştir. Havuç köklerinin rengi genellikle sarı, turuncu ya da çeşitli tonlarıyla pembedir. Ülkemizde Hatay ilimizin Samandağı yöresinde, koyu vişne çürüğü renkli pek nadir görülen havuçlar yetiştirilmektedir. Havuç bitkisinin oluklu gövdesi ve dereotununkine benzeyen ince yaprakları vardır. Erselik özellikli çiçekleri, 60-100 cm. uzunluktaki sapın ucunda şemsiye biçiminde oluşur. Beyaz ya da ender olarak yeşilimtırak renklidir. Havuç tohumları küçük, sarımtırak kurşuni renkli ve hafif çengellidir. Havuç kökleri çiğ (pişirilmemiş) olarak yenildiği gibi yemeklere ve salatalara katılarak, suyu çıkarılarak, tatlıları ile turşusu yapılarak bol bol tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze havucun içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 30-42 kalori; 1,1 gr. protein; 9,7 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; l gr. lif; 36 mgr. fosfor; 37 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; 47 mgr. sodyum; 341 mgr. potasyum: 23 mgr. magnezyum; 8.115-11.000 IU A vitamini: 0,06 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0.6 mgr. B3 vitamini: 0.15 mgr. B6 vitamini: 7,6 mcgr. folik asit: 6-8 mgr. C vitamini ve 0,6 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan gerçekten çok dirimsel besin değerlerinin yanı sıra; o Havuç, düzenli olarak yenildiğinde, sigara içen kişileri de içermek üzere, bedenin akciğer kanserine yakalanma rizikosunu en aza indirgemektedir: Ayrıca havucu sık ve bol tüketen kişilerin gırtlak, mesane (idrar kesesi), rahmin boyun bölümü, kalınbağırsak, prostat ve yemek borusu kanserlerine yakalanma rizikosunun %50 oranında; menopoz döneminin sonrasını yaşayan kadınlarda, göğüs kanserlerine yakalanma rizikosunun %20 oranında azaldığı yapılan araştırmalar sonucunda saptanmıştır. o Kalbin dostu da olan havuç, kandaki kolesterol düzeyini düşürmenin en kolay yoludur. Araştırmalar, havuç yemenin kolesterolde önemli düşmelere neden olduğunu, havuç yemeyi bırakan kişilerde kısa sürede kolesterolün eski düzeyine yükseldiğini göstermiştir. o Havuç bazı türden gıda zehirlenmelerini önler. o Ayrıca, yapılan araştırmalar, havucun menenjit ve ansefalit (beyin iltihabı) ile gebelikte fetüse geçerek düşüğe neden olan listerya adlı maddenin etkilerini yok ettiğini göstermiştir. o Havuç, içerdiği yüksek lif oranıyla peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelmektedir. o Kaynatılarak içilen havucun suyu diyareye iyi gelir. o Ayrıca halk arasında, havucun sindirimi kolaylaştırıcı, gaz söktürücü, idrarı artırıcı, kurt düşürücü, aybaşı olayını kolaylaştırıcı ve hatta gebeliği önleyici, afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri bulunduğuna uzun yıllardır inanılmaktadır. Bütün bu dirimsel önem taşıyan etkilerinden yararlanılmak üzere kişiler özgürce ve bol bol havuç yemelidir. Piyasada toz şeklinde de satılan havucun günlük diyetimizde sıklıkla yer alması, sağlığımıza büyük fayda sağlayacaktır. Hıyar ve Özellikleri Körpesi salataların vazgeçilmez öğesi olan ve de tek başına keyifle kıtır kıtır yenilen Hıyar'ı veren bitkisi, Kabakgillerdendir. Anayurdu Hindistan ile Uzakdoğu'dur. Biryıllık sürüngen otsu bitki hıyarın toprağın üzerinde bir-iki metre uzayabilen gövdesi; yeşil renkli, geniş parçalı, sert ve kaba yapraklan; sarı renkli çiçekleri ve dallarında tutunucu sülükleri vardır. Çiçeklerinin olgunlaşmasıyla yaz aylarında, yüzeyi az ya da çok pütürlü, tüylü ya da hafif dikenli olukları bulunan meyvelerini verir. 20-25 cm. uzunlukta, kabuğu koyu yeşil renkli olan hıyar meyvesinin eti gevrek, sulu ve serinleticidir. Ortasında bol sayıda çekirdeği bulunur. Taze olarak yenildiği gibi salatalara katılır, özellikle kornişon denilen ufak boylu çeşitlerinin turşuları yapılıp sevilerek tüketilir. Hıyarın birçok çeşidi ve acur (C. melo Var. Flexuosus) adı verilen değişik bir türü vardır. Acurun meyveleri hıyardan daha sert ve üzeri tüylüdür. Üzerindeki boydan boya olukları, beyazdan yeşile kadar değişen renklerdedir. 20-100 cm. uzunluktaki bu meyveler, düz ya da yarım daire biçiminde eğri olurlar. Acur tazeyken hıyar gibi yenilir ama hıyardan lezzetsiz olduğundan daha çok turşusu yapılarak tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze hıyarın içerdiği besin değerleri şunlardır: 15 kalori; 0,9 gr. protein; 3,4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,5 gr. lif; 27 mgr. fosfor; 25 mgr. kalsiyum; 1.1 mgr. demir; 6 mgr. sodyum; 160 mgr. potasyum; 11 mgr. magnezyum; 250 IU A vitamini: 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,2 mgr. B3 vitamini; 0,042 mgr. B6 vitamini; 67 mcgr. folik asit ve 11 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Hıyarın hafif yatıştırıcı bir etkisi vardır. o Cildi yumuşatıcı etkileri de bulunan hıyar yüz maskelerinin ve çeşitli güzellik ürünlerinin bileşimine girer. Salt dilimlenilip sulu yüzeyinin yüze sürülmesinin bile teni yumuşattığı savunulmaktadır. Hindiba ve Özellikleri Yaprakları salata olarak sevilip yenilen Hindiba'yı veren bitkisi, Bileşikgiller'dendir. Çeşitli kaynaklarda bitkinin anayurdunun Hindistan, Endonezya ya da Mısır olduğu belirtilmektedir. Ülkemizde yakın yıllara kadar yabanilerinden yararlanılırken son zamanlarda kültüre alınmış ve daha iyi nitelikli hindibalar yetiştirilmeye başlamıştır. Hindiba, 50-100 cm. kadar boylanabilen iki-yıllık otsu bitkidir. Birinci yılında, toprak üzerinde rozet şeklinde yayılan açık yeşil renkli yaprakları; ikinci yılında, bu rozetin orta yerinden uzayan çiçek saplarının üzerinde açan çiçekleri görülür. Açık mavi renkli çiçekleri, pek ilginç şekilde sabah erken saatlerde açar ve açışından tam beş saat sonra kapanır. Biyolojik yönden erselik olan bu çiçekler, kendi kendini döller ve içinde tek tohumu bulunan meyvesini oluşturur. Bitkinin çok sağlam bir kazık kökü ile toprak yüzeyine yakın saçak kökleri vardır. Yabani hindiba (C. intybus) da yukarıda sayılan benzeri özellikleri taşır. Hindibaların, birinci yılında oluşturduğu rozet şeklindeki körpe yaprakları topraktan sökülür, kökleri kesilip atılarak ve bozulmuş yaprakları çıkarılarak salatası yapılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze hindibanın içerdiği besin değerleri şunlardır: 20 kalori; 1,7 gr. protein; 4,1 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0.9 gr. lif: 54 mgr. fosfor; 81 mgr. kalsiyum; 1.7 mgr. demir; 14 mgr. sodyum; 294 mgr. potasyum: 10 mgr. magnezyum; 3.300 IU A vitamini; 0,17 mgr. B l vitamini; 0,14 mgr. B2 vitamini; 0,5 mgr. B3 vitamini: 0,02 mgr. B6 vitamini; 63.7 mcgr. folik asit: 10 mgr. C vitamini ve 2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yenilebilen yabanilerine yol, bahçe ve tarla kenarlarında, otların arasında bile rastlanan hindibanın yukarıda gösterilen ve dikkati çekecek kadar yüksek besin değerleri vardır. Bunun yanı sıra; o Hindiba, içerdiği yüksek orandaki demir vb. maddelerle kansızlığı önler, yüksek oranlı lifiyle pekliğe iyi gelir: Bu etkilerinden yararlanmak için hindibanın, diyete katılıp bolca yenilmesi öğütlenmektedir. o Hindiba, bedeni güçlendirici bir toniktir. İştahı açar. İdrar söktürücüdür, kam temizler, müşkil etkisi de vardır: Bu etkilerinden yararlanılmak üzere hindibanın kazık kökü sonbaharda topraktan sökülür, temizlenip gölgede kurutulur. Kuru kök parçalarından 2-3 tatlı kaşığı alınıp bir bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Sonra ateş kısılarak 15-20 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde iki-üç bardak içilir. o Hindiba, bedende oluşan yangıları hafifletir: Bunun için bitkinin toprak üstü yeşil bölümleri toplanır, ezilerek yara lapası hazırlanır ve dıştan yangılı yerlere uygulanır. Dikkat: Oturduğumuz büyük kentte hemşerilerimizin, en fazla trafiği taşıyan caddelerden birinin refüjündeki çimlerin arasında kendiliğinden yetişen yabani hindibaları bilinçsizce söküp salata yapmak üzere evlerine götürüşlerine rastlıyoruz. Böyle bitkilerin yoğun egzoz gazı nedeniyle yenilemez nitelik taşıdıklarını kendilerine anımsattığımızda, kimi kişilerin bitkileri oraya bırakıp hemen çekildiklerine, kimi kişilerin de hiçbir şey duymamış gibi yabani hindibaları toplamayı sürdürdüklerine tanık oluyoruz. Sağlığımız için yararlı bu tür bitkileri her zaman, trafikten uzak sakin kırsal alanlarda toplamak Hurma ve Özellikleri Ramazanda iftar sofralarımızın vazgeçilmez tatlı yiyeceği hurma meyvesini veren Hurma bitkisi, Palmiyegiller'dendir. iki yüz kadar çeşidi bulunan ve anayurdu Kuzey Afrika ile Arap Yarımadası olan hurma ağaçları, günümüzde Akdeniz havzasının güneyi, Ortadoğu, Kaliforniya ve Avustralya ile ülkemizde Ege ve özellikle Akdeniz bölgemizin kıyı şeridinde yetiştirilmektedir. Ayrıca, ülkemizde yetişen Datça (Girit) hurması ve Gölköy hurması adlı iki alt türü bulunmaktadır. Bu iki türün meyveleri Arap hurmasınınkiyle aynı lezzettedir ama eti azdır. 15-24 m. kadar boylanan hurma ağacının dalı olmayan yalın gövdesinin kalınlığı 30 cm'yi geçer. Dibinden ***ler çıkaran ağacın sert, gri-yeşil renkli ve gösterişli bileşik yapraklarının uzunluğu, ağacın büyüklüğüne göre 2-4 m. arasında değişir. Ağacın üst kısmında, her yaprak koltuğunda bir tomurcuk yer alır. Bu tomurcuktan, başak halinde açan bir çiçek topluluğu doğar. İkievcikli olan hurma ağaçlarının erkek çiçekleri dişi çiçeklerin üzerine getirilip sallanarak ya da erkek ve dişi çiçek açan hurma ağaçları birbirine yakın dikilerek dişi çiçeklerin döllenmesi sağlanır. Döllenen dişi çiçeklerden, sonbahara doğru 6 cm. uzunlukta oval, sarı-turuncu ya da koyu kırmızı-kahverengi hurma meyveleri oluşur. Hurma, ortasında zarımsı bir kabukla sarılı tek çekirdek halinde tohumu bulunan çok tatlı etli ve besleyici bir meyvedir. Taze ya da kurutulmuş olarak yenildiği gibi pastacılıkta da kullanılır. Şekerlemesi ve şarabı yapılır. Bazı hurma çeşitleri daha az tatlıdır. Bunların, kurutulup öğütülerek unu çıkarılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. doğal şekilde kurutulmuş hurma meyvesinin içerdiği besin değerleri şöyledir: 274 kalori: 2,2 gr. protein; 72,9 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,5 gr. yağ; 2.3 gr. lif; 63 mgr. fosfor; 59 mgr. kalsiyum; 3 mgr. demir: 1 mgr. sodyum; 648 mgr. potasyum: 58 mgr. magnezyum; 50 IU A vitamini; 0,09 mgr. B1 vitamini; 0,1 mgr. B2 vitamini; 2.2 mgr. B3 vitamini: 0,153 mgr. B6 vitamini ve 24,9 mcgr. folik asit. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerlerde görüldüğü ve sık sık yinelendiği gibi hurma çok besleyici bir meyvedir. Bunun yanı sıra; o İçerdiği yüksek orandaki lifi nedeniyle hurma, peklik çekenlere iyi gelmektedir. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
I-İ-K-L
Ispanak ve Özellikleri Ünlü çizgi film kahramanı Temel Reis sayesinde çocukların en sevdiği sebze durumuna gelen Ispanağı veren, Ispanakgiller'in örnek bitkisidir. Anayurdu Kafkasya, Iran, Afganistan ve Türkmenistan olan ıspanağın yabani örneklerine o bölgelerde rastlanmakta ve bunlar yerli halk tarafından yemeklik olarak kullanılmaktadır. Ispanak, dünyada ve ülkemizde bol bol üretilen ve tüketilen sebzelerden biridir. Pek çok çeşidi bulunan ve oldukça kolay yetiştirilen ıspanak, biryıllık otsu bitkidir. Güçlü bir kazık kökü ile buna bağlı toprağın yüzeyine yakın gelişen ince saçak kökleri vardır. Yapraklarının biçim, renk, etliliği bakımından ve bir de yaprak ayasının düz ya da kıvırcık olması yönünden ıspanaklar çeşitli tiplere ayrılır. Bitkinin çiçekleri salkım şeklinde olup her salkımda, sayısı 6-12 arasında değişen çiçekleri yer alır. Ispanağın tohumları da, dikenli ya da pürüzsüz olmak üzere iki tipte olur. Türk mutfağında önemli yeri bulunan ıspanağın körpe olanları, salatalara katılarak çiğken yenildiği gibi çorbası, kavurması, püresi, sotesi, kıymalısı, kuşbaşı etlisi, yumurtalısı ve börekleri pişirilip beğenilerek yenilir. Ispanak dondurularak İleriki kullanımlar için saklanabilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze sebze ıspanağın içerdiği besin değerleri şunlardır: 25 kalori; 3 gr. protein; 3,6 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,3 gr. yağ; 2.1 gr. lif; 38 mgr. fosfor; 170 mgr. kalsiyum; 2.2 mgr. demir: 50 mgr. sodyum; 500 mgr. potasyum: 8.100 IU A vitamini: 0,07 mgr. B l vitamini; 0,14 mgr. B2 vitamini; 0.5 mgr. B3 vitamini: 150 mcgr. folik asit; 28 mgr. C vitamini ve 1,7 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukardaki değerler dikkatlice incelendiğinde ıspanağın insanlar için ne denli önemli ve mükemmel bir besin kaynağı olduğu ortaya çıkar. Bunun yanı sıra; o Ispanak, bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır: Yapılan araştırmalar ıspanağı bolca tüketen kişilerde deri, akciğer, prostat ve idrar torbası (mesane) kanserlerine yakalanma oranlarının çok düşük olduğunu göstermiştir. o Ispanak, yüksek oranda A, C ve E vitamini gibi antioksidan maddeleri içerdiğinden, kişilerin kalp krizi geçirme, felç olma ve katarakt illetine yakalanma tehlikesini de azaltmaktadır. o Ispanak, 'Yaşlılık Körlüğü' de denilen Makula dejeneresansına iyi gelmektedir: Ispanağı bolca tüketen kişilerde, sonu körlükle noktalanan bu tür görme bozukluğu hastalığının en aza indirgendiği saptanmıştır. Son zamanlarda ıspanağın proteiniyle l voltluk bir elektrik akımı üretilmekte ve bununla gözlere canlılık kazandırılmaktadır. Bu konuda fareler üzerinde deneylere başlanmıştır. Olumlu sonuçların insanlar için de bir umut kaynağı oluşturması en büyük dileğimizdir. o Potasyum yönünden çok zengin olan ıspanak, yüksek tansiyonu düşürmektedir. o Demir yönünden de zengin olan ıspanağın yüksek oranda oksalat içermesi demir alımını engeller gibi görünürse de, yapılan araştırmalar iki günde bir ıspanak yiyenlerde demir oranının başlangıçta biraz düştüğünü, ancak altı haftadan sonra yükselen düzeylere ulaştığını göstermiştir. o Yüksek oranda folik asit içeren ıspanak, gebe kadınların spina bifida (omurganın bir yanının açık olması) hastalığıyla sakat çocuklar doğurma rizikosunu en aza indirir. o Ispanak, zengin oranlı lifiyle peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelmektedir. o Ayrıca ıspanağın, idrarı artırıcı, müshil, tonik (bedeni güçlendirici) ve yatıştırıcı etkileri de bulunmaktadır. Bu denli çok dirimsel önemi bulunduğu halde yüksek oranda oksalat içermesi nedeniyle ıspanağın her gün değil, haftada iki kez yenilmesi yararlı olur. Taze olmayan ıspanakları yemektense, dondurulmuş ıspanakların tüketilmesi daha iyidir. Ancak, teneke kutularda saklanan ıspanak, folik asidini yitirmektedir. Dikkat: Gut hastalığı, safra ve böbrek taşı rahatsızlıkları çekenler yüksek oranda oksalat içeren ıspanağı yememelidir. İncir ve Özellikleri Tazesini yazın, kurutulmuşunu yılın her zamanında severek yediğimiz incir adlı meyveyi veren incir ağacı, Dutgiller'dendir. Kısmen yaprak döken, kısmen hepyeşil ağaç, ağaççık ya da çalı formunda 750 kadar türü olan incirin anayurdu Önasya ile Akdeniz havzasıdır. Yurdumuzda özellikle Ege bölgesi ile diğer ılık yörelerde incir ağacı yetiştirilmektedir. 8-10 m'ye kadar boylanabilen incir ağacının odunu yumuşaktır. Koyu yeşil renkli, derin girintili beş loplu, bir tür süt salgılayan yaprakları; yazın açan, genelde tek eşeyli yeşil renkli çiçekleri vardır. Yaz başlarından ekim sonlarına kadar değişen zamanlarda olgunlaşan etli ve küçük çekirdekli lezzetli meyvelerini geliştirmesi için tek eşeyli ağaçlarda, baba incir denilen erkek çiçek açan ağaçlarda yaşayan zarkanatlı ilek adlı bir böceğin, dişi çiçekli ağaçların üzerine bırakılması gerekir. Bazı incir ağaçları iki eşeyli çiçek açar ve bu işleme gerek duyulmaz. İncir ağaçlarından iki çeşit meyve elde edilir. Bunlardan ilki, soluk sarı renkli sultan ya da lop inciridir. Bu incirler taze olarak yenildiği gibi kurutulmaya da elverişlidir. İkinci çeşit morumsu renkli incirlere, siyah incir ya da patlıcan inciri denilir. Bunlar taze olarak tüketilir. Taze ya da kurutulmuşunu, yenilmesinin yanı sıra incir, reçeli, pekmezi, ezmesi ve tatlıları yapılarak da tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze incirin içerdiği besin değerleri şöyledir: 80 kalori: 1,2 gr. protein; 20,3 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,3 gr. yağ; 1,2 gr. lif; 22 mgr. fosfor; 25 mgr. kalsiyum; 0,6 gr. demir; 2 mgr. sodyum; 194 mgr. potasyum: 20 mgr. magnezyum; 80 IU A vitamini; 0,06 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0,4 mgr. B3 vitamini; 0,113 mgr. B6 vitamini; 6.7 mcgr. folik asit ve 2 mgr. C vitamini. İncirin kurutulmuşunun yani kuru incirin besin değeri daha da artar. Bunları şöylece sıralayabiliriz; 217 kalori: 4 gr. protein; 55.3 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 1,2 gr. yağ; 6.7 gr. lif: 163 mgr. fosfor: 138 mgr. kalsiyum: 4,2 mgr. demir: 640 mgr. potasyum: 91,5 mgr. magnezyum; 0,073 mgr. B1 vitamini ve 0,072 mgr. B2 vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI o Taze ve özellikle kuru incirin yenilmesiyle insan bedeninin hücreleri yenilenir. İncir, içerdiği yüksek oranlardaki protein, vitamin ve minerallerle hücrelerin yenilenmesini sağlayan bir besindir. Sözgelişi, 100 gr. kuru incir yenilirse bedenin günlük gereksinimlerinden kalsiyumun %17'si, demir ve magnezyumun %30'u, fosforun %20'si, B1 vitamininin %5'i ve B2 vitamininin %4'ü alınmış olur. o İncir, içerdiği yüksek orandaki liflerle bedene giren kolesterolün kana karışmadan atılmasını sağlar. o Sindirimi kolaylaştıran incirin, bedeni bakterilere karşı koruyan etkileri de vardır. o İncir içerdiği yüksek orandaki kalsiyum ve fosforla kemik ve dişlerin oluşumu ile sağlıklarını garantiler: incirin içerdiği kalsiyum, diğer besinlerdekine göre daha kolay sindirilir. Süt içemeyen kişilerin incir yemeleri öğütlenir. o İncir, içerdiği 'benzaldehit' adlı maddeyle kanserli hücrelerin büyümesini önler, kansere karşı etkili olur. o Kuru incirden hazırlanan infüzyon, özellikle çocuklarda korkusuzca kullanılabilen etkili bir müshildir: Bunun için iki -üç kuru incir doğranır. Üzerine kaynar su dökülerek 10-15 dakika demlendirilip bir infüzyon hazırlanır. Bu infüzyondan günde 2-3 bardak içilir. o Körpe incir yapraklarının sütü siğile karşı etkilidir: Bu etkiyi sağlamak için körpe incir yaprağından sızan süt siğile sürülür. o Körpe incir yapraklarının ezilmesiyle hazırlanan yara lapası, çıbanların olgunlaştırılması ve baş verip delinmesinde etkili olur. o Kurutulmuş incir yapraklarıyla hazırlanan dekoksiyon, hemoroit (basur) ve çıbanlara karşı etkilidir: Körpe incir yaprakları, havadar ve güneş görmeyen bir yerde kurutulur. Bu yapraklar parçalanır. 2-3 tatlı kaşığı kurumuş yaprak bir bardak suda 30 dakika kadar kaynatılır. Böylece hazırlanan dekoksiyonla ıslatılan bez basur memesine sürülür ya da çıbanlara sarılır. Hemoroite karşı bu dekoksiyondan günde 2-3 bardak içilir. K Kabak ve Özellikleri Nefis yaz sebzelerinden biri olan Kabağı veren, Kabakgillerin örnek bitkisidir. Anayurdunun Kuzey Amerika olduğu sanılmakta ve Amerikan İngilizcesindeki kabak sözcüğünün Kızılderililerin dilinden alındığı savunulmaktadır. Ülkemizin hemen her yerinde yetiştirilen otsu kabak bitkisinin, boyu birkaç metre uzayabilen köşe kesitli sürüngen bir gövdesi vardır. Bu gövdenin üzerinde, diken gibi sert tüyler ile bitkinin tutunmasına yarayan sülükleri bulunur. Bitkinin yaprakları iri, kaba ve diken gibi tüylerle kaplıdır. Tekevcikli sarı renkli çiçeklerinde, çanak ve taç yapraklarının dibi bitişiktir. Bitkinin kabak adı verilen meyvesi etli ve suludur. İçinde kabak çekirdeği denilen tohumları yer alır. Taze sebze olarak çeşitli sadeyağlı, zeytinyağlı ve etli yemekleri yapılan bu meyvenin iyice olgunlaşmış olan tohumları çıkarılıp kavrularak çerez olarak tüketilir. Ayrıca bazı yörelerde kabağın erkek çiçekleri toplanıp dolma yapımında asma yaprağı gibi kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze kabağın içerdiği besin değerleri şunlardır: 14 kalori; 0,5 gr. protein; 3,1 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,6 gr. lif; 25 mgr. fosfor; 25 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; l mgr. sodyum; 141 mgr. potasyum; 390 IU A vitamini: 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,08 mgr. B2 vitamini; 0,8 mgr. B3 vitamini ve 10 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Kolay sindirilebilen bir sebze olduğu için hasta ve yaşlı kişilerin diyetinde sıkça yer alan kabağın yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Özellikle başta akciğer kanseri olmak üzere, bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltan etkileri vardır: Elimizdeki çok inanılır kaynaklara göre kabak, yemek borusu, mide, mesane (idrar torbası), gırtlak ve prostat kanserlerine yakalanma rizikosunu en aza indirgemektedir. Bu etkisinden yararlanmak için kabağın günlük diyetimize katılması ve bolca yenmesi yeterli olur. o Kabağın olgun ve taze çekirdekleri, aynen tatlı kabaklarınınki gibi hiçbir zehirli madde içermedikleri halde bedendeki tenya ve diğer kurtları düşürücü etkiler taşımaktadır: Bunun için kabuğu soyulmuş ama kavrulmamış çekirdeklerinden yetişkinlere günde 50-100 gr., çocuklara 30-40 gr. aç karnına yedirilir. Alınmasını kolaylaştırmak için bu çekirdekler kabukları soyularak havanda dövülür. Bal ya da şekerle karıştırılıp macun haline getirilir. Bağırsak asalaklarını atabilmek üzere kişiye, çekirdekleri yedirdikten bir saat sonra müshil içirilir. Karnabahar ve Özellikleri Pek lezzetli yemek ve salatalarıyla sonbahar, kış ve ilkbahar sofralarımızı zenginleştiren Karnabahar, Turpgiller'dendir. 20-40 cm. kadar boylanabilen ikiyıllık otsu karnabaharın anayurdu Akdeniz havzasının doğu kesimidir. Ülkemizde de bol bol yetiştirilen karnabahar bitkisinin koyu yeşil renkli, beyaz damarlı iri yaprakları lahananınkine çok benzer. Karnabaharın yenilen kısmı; başını (kellesini) oluşturan çiçeklik ve çiçekleridir. En makbul karnabaharlar başı sıkı olanlardır. Güzlük karnabaharın başı orta irilikte, sıkı ve beyaz çiçekli; kışlık karnabaharın başı iri, sıkı ve beyaz çiçekli ve mart karnabaharının başı ise küçük, sıkı ve beyaz çiçekli olur. Gevşek başlı ve sarımsı çiçekli karnabaharlar makbul sayılmaz. Ancak, son zamanlarda Batı ülkelerinde pembe, mor ve sarı çiçekli karnabahar çeşitleri de yetiştirilmiştir. Karnabahar; çorbası, kızartması, sade ve zeytinyağlı musakkası ile salataları yapılarak tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. karnabaharın içerdiği besin değerleri şöyle sıralanabilir: 27 kalori; 2,7 gr. protein; 5,2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; l gr. lif: 56 mgr. fosfor; 21 mgr. kalsiyum; 0.7 mgr. demir: 295 mgr. potasyum: 60 IU A vitamini; 0,09 mgr. B1 vitamini; 0,08 mgr. B2 vitamini; 0,6 mgr. B3 vitamini ve 55 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Başta potasyum minerali olmak üzere, beden için yararlı önemli besin maddelerini bolca içermesinin yanı sıra; o Karnabahar, tüm Turpgiller'deki sebzeler gibi bedenin kansere yakalanma rizikosunu aza indirger: Özellikle kalınbağırsak ve mide kanserlerine karşı etkilidir. o Antioksidan madde yönünden de zengin olduğu için kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme ve katarakt illetine tutulma rizikosunu da azaltır. o Karnabahar, demir minerali oranı yüksek olduğu için kansızlığı önler. o Potasyum minerali yönünden zengin olduğu için de yüksek tansiyonu düşürür, tansiyonu belli düzeyde tutar. Dikkat: Bu etkilerinden yararlanmak için karnabahar haftada 2-3 kez yenilir. Ancak, tüm Turpgiller'deki sebzelerde olduğu gibi karnabahar da bedenin iyot emilimini azaltır, özellikle içme suyunda iyodun az olduğu yörelerde sıkça karnabahar yiyenler iyotlu besinler ya da iyotlu tuz almaya özen göstermelidir. Karpuz ve Özellikleri Serinletici ve lezzetli bir meyve olan karpuzu yaz mevsimi ile sonbaharda veren Karpuz bitkisi, Kabakgillerdendir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen bitkinin yabani türlerine Kuzey Afrika ile Sudan'da rastlanmaktadır. Ülkemizde karpuz üretimine en uygun yerler Çukurova ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Ege ve Akdeniz bölgelerinin kıyıya yakın yöreleridir. Toprak üzerine yatarak 3-5 m. kadar boylanabilen karpuz bitkisinin iri yaprakları parçalı, küçük çiçekleri sarı renklidir. 5-10 kg. ağırlığa kadar çıkan meyveleri yuvarlak, oval, silindirik ve son zamanlarda üretilenleri dikdörtgen biçimli; kalın kabuğu koyu yeşil düz, açık ve koyu yeşil çizgili ya da benekli olur. Genellikle kırmızı ve pembe, bazen sarı renkli olan eti (özü) çok sulu, serinletici ve meyve iyice olgunlaştığında tatlıdır. Meyvenin içinde dağınık olarak yer alan tohumları (çekirdekleri) irice ya da ufaktır. Son zamanlarda yapılan çalışmalar sonucunda, kısır (çekirdeksiz) karpuz türleri de elde edilmiştir. Karpuz, ülkemizde çok sevilerek çiğ olarak yenilmekte, ayrıca kabuğundan reçel yapılarak tüketilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. dilimlenmiş karpuzun besin değerleri şöyle sıralanabilir: 26 kalori; 0,5 gr. protein; 0,3 gr. lif; 0 kolesterol; 10 mgr. fosfor; 7 mgr. kalsiyum; 0,5 mgr. demir; 320 mgr. potasyum: 590 IU A vitamini ve 7 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerlerin incelenmesinden görüleceği gibi karpuz özellikle potasyum minerali ve A vitamini yönünden yararlı bir besindir. Bunun yanı sıra; o Kanı temizler, böbreklerdeki kum ve taşların atılmasını sağlar: Çünkü içerdiği sıvı oranı nedeniyle karpuz, idrarı büyük oranda artırır. Kavun ve Özellikleri Aslında meyvesi yazın ve sonbaharda olgunlaştığı halde gelişen seracılıkla neredeyse tüm mevsimler boyunca yenilebilen kavunu veren Kavun bitkisi, Kabakgiler'dendir. Biryıllık sürüngen gövdeli otsu bitki kavunun anayurdu Önasya'dır. Ülkemizde, çok soğuk olan bazı yöreler dışında hemen her yerde yetişebilmektedir. Bitkinin gövdesi toprağın üzerinde 3-5 m. uzayabilir. Yaprakları oldukça iri, yürek biçiminde ve belli belirsiz köşelidir. Sarı renkli erkek ve dişi birevcikli çiçekleri, aynı bitki üzerinde yaprak koltuklarında yer alır. Tozlaşma, böcekler ve özellikle halanları sayesinde olur. 80-120 gün içinde olgunluğa erişen kavun adlı meyveleri 1-6 kg. ağırlıkta olur. Eti turuncu renkli, bol sulu ve hoş kokulu olan bu meyveler, erkenci ve kış kavunu olarak iki ana gruba ayrılır. Erkenci kavunların iki önemli çeşidi, topatan ve son zamanlarda ülkemizde bolca üretilmeye başlanan kantalup adlı sarı renkli 2-3 kg. ağırlıktaki ince kabuklu kavunlardır. Geç olgunlaşanlar ise, altınbaş ve hasanbey kavunlarıdır. Altınbaş kavunu, sarı ve yeşil karışık renkli kabuklu, eti turuncu renkli, çok lezzetli ve hoş kokuludur. Ağırlığı 1-6 kg. arasında değişir. Hasanbey kavunu, 3-4 kg. ağırlıkta, koyu yeşil buruşuk kabuklu olup uzun süreler saklanmaya elverişlidir. Serinletici bir meyve olan kavun, taze olarak tüketilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. dilimlenmiş kavunun besin değerleri şöyle sıralanır: 30 kalori; 0,7 gr. protein; 7,5 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,3 gr. lif; 16 mgr. fosfor; 14 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 12 mgr. sodyum; 251 mgr. potasyum: 16 mgr. magnezyum; 3.400 IU A vitamini: 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0,6 mgr. B3 vitamini; 0,86 mgr. B6 vitamini; 8.4 mcgr. folik asit: 33 mgr. C vitamini ve 0,1 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Özellikle yüksek değerde A vitamini ve potasyum minerali içermesinin yanı sıra; o Kavunun, kandaki pıhtılaşma ve dolayısıyla damarlardaki tıkanmayı engelleyen önemli etkileri vardır: Bunun için bol bol yenilmesi öğütlenir. Günümüzde Batı ülkelerindeki insanlar, sabah kahvaltısında kantalup ve diğer kavun türlerini yiyerek güne sağlıklı başlamaya özen göstermektedir. o Kavun, kanseri önleyebilen maddeler yönünden çok zengindir: Birçok kanser türüne karşı bedeni savunduğu uzmanlarca öne sürülmektedir. Kayısı ve Özellikleri Yaz ortasında soframızda taze meyve olarak sevilip yendiği gibi kurusu, hoşafı, kompostosu, reçeli, marmeladı, şurubu, meyve suyu, şekerlemesi, pestili ve tatlısı da makbul sayılan kayısı meyvesini veren Kayısı ağacı, Gülgiller'dendir. Kimi kaynaklarda anayurdunun Çin, kimilerinde de Doğu Anadolu'da bir dönem Ermenilerin yaşadığı bölge olduğu belirtilen kayısı ağacı, Akdeniz havzası ülkelerinden, Kaliforniya'ya ve hatta Avustralya'ya kadar uzanan geniş coğrafyada yetiştirilmektedir. 4-6 m. boylanan ağacının dalları, yayılarak ya da dikine uzar. Yeşil yaprakları yürek biçimini andırır. İlkbaharda pembemsi beyaz renkli irice çiçekleri, yapraklarından önce açar. Temmuz ayında olgunlaşmaya başlayan meyveleri, sarı-turuncu renkli, etinden kolay ayrılan acı ya da tatlı tek taş çekirdekli, eti az tatlı ve hoş kokulu olur. Ülkemizde yetiştirilen çeşitleri içinde önde geleni tazesi ve kurusuyla büyük ticari önem taşıyan Malatya (ya da Darende) kayısısıdır. Zerdali ise, boyca daha ufak ve ekşimsi tatlı meyveler veren türüne denir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze kayısının içerdiği besin değerleri şunlardır: 51 kalori; 1 gr. protein; 2,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,6 gr. lif; 23 mgr. fosfor; 17 mgr. kalsiyum; 281 mgr. potasyum: 12 mgr. magnezyum; 270 IU A vitamini: 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,6 mgr. B3 vitamini; 0,07 mgr. B6 vitamini; 10 mgr. C vitamini; 0,5 mgr. E vitamini ile bir miktar folik asit... SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Betakaroten denilen A vitamini kaynağı maddeler yönünden çok zengin olan kayısı, kalp hastalıklarına yakalanma, kalp krizi geçirme, katarakt ve bazı kanser türlerine yakalanma rizikosunu aza indirger. Kayısı özellikle akciğer kanserini yakalanma rizikosunu azaltır, bu özelliğiyle sigara içenlere kayısı yemeleri öğütlenir. o Kuru kayısı, potasyum yönünden çok zengin bir besindir: 100 gramında potasyumu 1.080 mgr'a çıkar. Bu içeriğiyle yüksek tansiyonu düşürür, tansiyonu düzene sokar. o Kayısının kurusu, yüksek oranda, çözülebilen lifi de içerir: 100 gr. kuru kayısı 8 gr. gibi yüksek lif oranıyla kan şekerini düzene sokarken aynı zamanda bağırsaklarda pekliğe iyi gelir. Ayrıca kolesterol düzeyini de düşürür. o Kayısı kurusu yüksek oranda demir içerir: 100 gr'ında 4 mgr. gibi yüksek oranda demir vardır. Bu nedenle kansızlığa iyi gelir. İşte bütün bu nedenlerle taze ya da özellikle kuru kayısının bolca yenilmesi uzmanlarca öğütlenmektedir. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
I-İ-K-L(DEVAMI)
Kereviz ve Özellikleri Kimimize hoş gelen, kimimizin nahoş bulduğu kokusu nedeniyle sevilen ya da nefret edilen Kereviz adlı kış sebzesi, Maydanozgiller'dendir. Anayurdu Akdeniz havzası ile Kafkasya olan yabani kereviz adlı bitkinin ayıklanması ve ıslahıyla kültüre alınmıştır. 30-100 cm. boylanabilen, her bölümü keskin kokulu ve ikiyıllık otsu bitki olan kerevizin kökü ve/veya yaprakları sebze olarak tüketilmektedir. Bitkinin ilk yılında yumrusu (kökgövdesi) gelişir. İkinci yılında sapları gelişip çiçek açar ve tohum verir. Kerevizin yumru kökü gelişkin olanlarına kök kereviz, çok parçalı ve sapı oluklu yaprakları olanlarına yaprak ya da sap kereviz adı verilir. Kereviz, kişilerin yeğlemesine göre, bu kök ve/veya yapraklarının sadeyağlı ya da zeytinyağlı yemekleri yapılarak tüketilir. Batı ülkelerinde sap kerevizin yaprakları salatalara bolca katılır. Bitkinin körpe yaprakları, güneşsiz ve havadar bir yerde kurutularak havanda ezilip toz haline getirilir ve bazı yiyeceklere, çeşni vermesi için serpilir. Bitkinin tohumları da kurutulup ezilerek kereviz tuzu olarak bazı yiyeceklere katılır. Tuzsuz rejimlerde sofra tuzu yerine kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. sap ya da yaprak kerevizin besin değerleri şöyledir: 17 kalori; 0,9 gr. protein; 3,9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,6 gr. lif; 29 mgr. fosfor; 39 mgr. kalsiyum; 0,3 mgr. demir; 126 mgr. sodyum; 341 mgr. potasyum: 240 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0.3 mgr. B3 vitamini: 0,06 mgr. B6 vitamini; 8 mcgr. folik asit; 9 mgr. C vitamini ve 0,5 mgr. E vitamini. 100 gr. kök kerevizin yukarıdakilerden farklı besin değerleri şunlardır: 40 kalori; 1,8 gr. protein; 8,5 gr. karbonhidrat; 100 mgr. sodyum ve 300 mgr. potasyum. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra, kerevizin sağlığımıza yararlı etkileri bitkiyi şifalı (tıbbi) otlardan saydıracak kadar çoktur. Bunları da şöyle özetleyebiliriz: o Güçlü bir idrar söktürücüdür: içerdiği apiol adlı maddeyle idrar yollarını ve kanı temizler. Bedende şikâyetlere neden olan bazı durumlara (sözgelişi, eklemlerdeki gut hastalığı gibi) iyi gelir. o Sinirleri yatıştırıcı etkisi vardır. Aşırı sinirlilik durumunu yok eder. o Bedene yararlı diğer etkileri de şunlardır: Uyarıcıdır. Bedeni güçlendirici toniktir. Gaz söktürücüdür. iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. o Çok eski çağlardan beri, kerevizin cinsel gücü artırıcı (afrodizyak) etkileri bulunduğu ileri sürülegelmiştir. Bu etkileri sağlamak üzere, kereviz, yemeklerde ve salatalarda bolca tüketilir. Ya da piyasadan satın alınan kurutulmuş kereviz tohumlarından 1-2 tatlı kaşığının üzerine bir bardak kaynar su dökülüp 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyondan günde üç kez birer bardak içilir. Kestane ve Özellikleri Sonbahar mevsiminde piyasaya çıkıp da kebap edilmişiyle, haşlanmışıyla, şekerlemesiyle, pastalarıyla ve bazı yemeklerdeki garnitürünü severek tükettiğimiz kestane adlı meyvesini veren Kestane ağacı, Kayıngiller'dendir. Dünyada üç kıtada, yani Asya, Afrika ve Amerika'da yetişen kestane ağaçlarının 12 türü vardır. Bunlardan en sevilen meyveleri veren Anadolu kestanesinin (C. sativa) anayurdu ülkemizdir. Bu tür, boyu 30 m'yi ve gövde çapı l m'yi aşabilen ulu ağaçlardır. Kısaca kestane diye adlandıracağımız bu türün genç ağaçları dikine büyür. Ağaç yaşlandıkça tacı yayvanlaşır. Gövdesi dik ve düzgündür. Gövde kabuğu önce düzgünken ağaç yaşlandıkça çatlar ve kırışıklarla kaplanır. Toprakta derine inen sağlam kök yapısıyla kayalık yerlerde bile yetişen kestane ağacı, erozyonları önleme bakımından büyük öneme sahiptir. Sık dalları olan kestane ağacının genç dalları kızıl kahverengidir. Bir yaşını aşan dalların rengi açılır ve üzerleri parçalı, girintili çıkıntılı kabukla örtülür. Ağacın yaprakları uzun, mızrak biçimli, ucu sivri ve çok koyu yeşil renklidir. Ağacın yapraklanmasından sonra açan erkek ve dişi çiçekleri, biryıllık dalların üzerinde ve birbirlerine yakın olarak yer alır. Dişi çiçeklerin döllenmesinden 150-170 gün kadar sonra kestane meyveleri, dikenli bir kabuk içinde 1-7 adet olarak olgunlaşır. Kestanenin, dip tarafı açık, diğer tarafları koyu kahverengi, kalınca sert bir dış kabuğu ile açık kahverengi, ince ve yumuşak bir iç kabuğu vardır. Meyvenin eti, açık sarı renkli ve oldukça serttir. İyi nitelikli bir kestane 2,5 cm. genişlikte ve 15-20 gr. ağırlıkta olur. Ancak, kuzu kestanesi denilen türlerin genişliği ve ağırlığı bu ölçülerden daha küçüktür. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. kestanenin içerdiği besin değerleri şunlardır: 194 kalori: 2,9 gr. protein; 42,1 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 1,5 gr. yağ; 1 gr. lif; 88 mgr. fosfor: 27 mgr. kalsiyum; 1,7 mgr. demir: 6 mgr. sodyum; 454 mgr. potasyum: 0,22 mgr. B1 vitamini; 0,22 mgr. B2 vitamini ve 0,6 mgr. B3 vitamini. SAGLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan yüksek besin değerlerinin yanı sıra; o Kestane, kandaki yüksek kolesterolü düşürür. o Kan şekeri düzeyini kontrol altında tutar: Bu bakımdan şeker hastalarına yararlı olur. o Hayvanlarda, kansere yakalanma rizikosunu azaltmaktadır: Bu etki insanlar üzerinde de araştırılmaktadır. Kiraz ve Özellikleri İlkbahar sonu ile yaz mevsiminin en hoş meyvelerinden birini veren Kiraz ağacı, Gülgiller'dendir. Anayurdu Kuzey Anadolu olan kiraz ağacı, antik dönemde Yunanistan'a götürülmüş ve oradan Avrupa'ya yayılmıştır. Yabani kiraz ağaçları 20-25 m'ye kadar boylanabilirken bahçe kirazı (Prunus: Cerasus avium) daha kısa boylu bir ağaçtır. Düz ve dik gövdeleri grimsi siyah ya da donuk siyah renkli ve enine çizgilidir. Dalları düzgün olan kiraz ağacının yaprakları vişneninkinden daha iri, oval biçimli, yaprak ayası buruşuk, alt yüzü tüylü, ucu sivri ve kenarları testere gibi dişlidir. Çiçekleri tek tek değil, bazen altıya kadar değişen sayılarda ve pembe-beyaz renkte, ilkbahar mevsiminde ağacın yeşil renkli yapraklarından daha önce açar. Bu çiçeklerden oluşan ve adına kiraz denilen meyveleri tek tohumlu (sert çekirdekli) olur. Kiraz meyvesi, ağacın bulunduğu bölgeye ve çeşidine göre nisan sonu ile temmuz başı arasında olgunlaşır. Rengi siyah, kırmızı, sarı ya da beyazımsı olan bu meyveler, 1-3 cm. çapında, yuvarlak biçimli, etli, sulu, az lifli, lezzetli ve hoş aramalıdır. Taze olarak çok beğenilerek yenildiği gibi pastacılıkta, şekerlemecilikte ve içki yapımında kullanılır. Reçeli de yapılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze kiraz meyvesinin içerdiği besin değerleri şunlardır: 70 kalori; 1,3 gr. protein; 17.5 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,3 gr. yağ; 0,4 gr. lif; 19 mgr. fosfor; 22 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 2 mgr. sodyum; 191 mgr. potasyum; 110 IU A vitamini: 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,06 mgr. B2 vitamini; 0,4 mgr. B3 vitamini; 0,032 mgr. B6 vitamini ve 10 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Kiraz, bedendeki ürik asit düzeyini düşürerek gut hastalarına yararlı olur: Bunun için kiraz serbestçe ve istendiği kadar yenilebilir. o Kiraz diş çürümelerini engelleyen bazı maddeleri içerir. o Kiraz (ve vişne) meyvesinin saplarının sağlığımıza yararlı şu etkileri vardır: idrar söktürücüdür. İçerdiği mineral ve öteki maddelerle bedenin su dengesini düzenler ve pekliği (kabızlığı) giderir. Ayrıca bedeni güçlendirici tonik etkileri vardır: Bu önemli etkilerinden yararlanılmak üzere, taze ya da kurutulmuş kiraz (veya vişne) saplarından 2-3 tatlı kaşığı dolusu alınır, bir bardak suda kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılıp 10-15 dakika ısıtma işlemi sür- durulur. Böylece elde edilip süzülen dekoksiyondan günde üç bardak içilir. Kivi ve Özellikleri Kivi adlı, ülkemizde yeni yeni tanınan ve C vitamini yönünden çok zengin olan, meyvesini ekim-kasım aylarında bol bol veren Kivi asması, Aktinidyagiller'dendir. Anayurdu Çin olmasına karşın bu bitkiyi ve meyvesini, ülkesinin haberci kuşu Kiwi adıyla dünyaya tanıtan Yeni Zelanda'dır. Kivi asması, yaprağını döken, tırmanıcı ve sarılıcı, üzüm asmasına benzeyen, güçlü bir bitkidir. Ağaçlara ve insan eliyle yapılmış desteklere tırmanarak 5-7 m. kadar boylanabilir. Ekonomik ömrü 20-30 yıldır. Ana gövdesi 20 cm'ye kadar kalınlaşabilir. Genç sürgünleri (dalları), parlak kırmızı renkte tüylerle kaplıdır. Asma gibi sülük çıkarmayıp yatay uzayan bu sürgünlerin, desteklere dayandırılması gerekir. 20-30 cm. çaplı, kalp biçiminde, üst yüzü parlak ve canlı yeşil renkli, kenarları dişli yaprakları vardır. Kivi asması, ikievcikli bir bitkidir. Yaz başında sarımsı beyaz ya da pembemsi renklerde açan ve ayrı ayrı biçimlerdeki dişi ve erkek çiçekleri, ayrı ayrı asmaların üzerinde yer alır. Sonbaharda olgunlaşan kivi meyveleri 40-100 gr. ağırlıkta, oval biçimli, 4-7,5 cm. uzunlukta ve 3-4,5 cm. kalınlıkta, yeşilimsi kahverengi, üzeri kolayca silinip çıkabilen kahverengi tüylerle kaplıdır. Meyvenin eti zümrüt yeşili ya da kahverengi, sulu, yumuşak dokulu, hoş kokulu ve tatlıdır. Normal bir meyve, 100-1.200 adet minik çekirdek taşır. Bu meyveler hasat edildikten sonra, oda sıcaklığında (20 santigrat derecede) 7-15 gün bekletilir. Böylece olgunlaşan meyve, taze olarak dilimlenip öylece ya da üzerine krema konularak yenilir. Salatalara konulduğunda çeşni ve renk katar. Meyve suyu yapılır ve pastacılıkta sıkça kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze kivi meyvesinin besin değerleri şöyle sıralanabilir: 66 kalori; 17.5 gr. karbonhidrat; 0,79 gr. protein; 0,07 gr. yağ; 0 kolesterol; 0,45 gr. lif; 64 mgr. fosfor; 0,51 mgr. demir; 16 mgr. kalsiyum; 226 mgr. potasyum: 30 mgr. magnezyum: 175 IU A vitamini: 100-400 mgr. C vitamini: 0,02 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0,50 mgr. B3 vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan değerlerden görüleceği gibi kivi, çeşitli maddeler yönünden zengin bir besindir. Üstelik; o C vitamini yönünden çok zengin olduğu için 1/3 adet kivi yenilmesi bedenin günlük C vitamini gereksinimini karşılar. o Kivinin, zengin C vitamini ve türlü enzimler içermesi nedeniyle insan bedenini gençleştirdiği bilim adamlarınca ileri sürülmektedir. Kuşkonmaz VE Özellikleri Sağlığımıza çok yararlı etkileri olduğu halde ülkemizde ne yazık ki pek az tanınan ve tüketilen kuşkonmaz adlı sebzesini veren Kuşkonmaz bitkisi, Zambakgiller'dendir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen kuşkonmazların 150 kadar türü vardır. Bunlardan bazısı pek ince yapraklı süs bitkisiyken, bazısı da Ege ve Akdeniz bölgemizin kıyı kesimlerinde doğal olarak yetişen ve halk tarafından toplanıp sarmaşık adıyla sebze gibi değerlendirilen türdür. Burada konumuza giren ve sofralık sebze olarak tüketilen, tıbbi kuşkonmaz ya da kültür kuşkonmazı (A. officinalis) türüdür. Bu çokyıllık bitkinin toprak altında 50-100 cm. kadar uzayan güçlü bir rizomu (kökgövdesi) ve toprak üzerinde 50-150 cm. kadar boylanıp sebze olarak tüketilen gövde sürgünleri vardır. Kuşkonmaz bitkisinin yaprak oluşumları, gövde üzerinde üçgen biçimli pulcuklar halinde, küçük ve önemsizdir. Yaprak işlevini, iğne biçimindeki sürgünleri yapar. Kuşkonmaz, genelde ikievcikli bir bitkidir. Erkek çiçekleri ayrı bitkide, dişi çiçekleri de ayrı bitkide yer alır. Dişi çiçekli bitkiler daha kalın ve güçlü gövde sürgünleri verirken erkek çiçekli bitkiler ince ama daha yüksek ürün verimi sağlayan sürgün verir. İşte kuşkonmaz bitkisinin sözü edilen bu sürgünlerinin tazesi, dondurulmuşu veya konserve edilmişi Batı ülkelerinde makbul bir sebze türü olarak benimsenmektedir. Bu sürgünler, soyulup suda haşlanarak ve üzerinde tereyağı gezdirilip maydanoz serpilerek sıkça yenmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) kuşkonmazın besin değerleri şöyle sıralanabilir: 13-16 kalori; 2,2 gr. protein; 3,6 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,7 gr. lif; 50 mgr. fosfor; 21 mgr. kalsiyum; 0,6 mgr. demir; 1 mgr. sodyum; 110 mgr. potasyum; 900 IU A vitamini: 0,16 mgr. B1 vitamini; 0,15 mgr. B2 vitamini; 1.4 mgr. B3 vitamini: 26 mgr. C vitamini ve 0,56 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıki değerler incelendiğinde kuşkonmazın kalorisi düşük olduğu halde fosfor ve potasyum gibi minerallerle özellikle A vitamini ve öteki vitaminler yönünden yararlı bir besin olduğu ortaya çıkar. Bunun yanı sıra; o Kuşkonmaz, güçlü bir idrar söktürücüdür: Bedende kalp yetmezliği nedeniyle oluşan ödemlerin atılmasına yardımcı olur. Kalbi güçlendirir. Bedende bulunan fazla sıvıların atılmasını sağlar. Kanı temizler. Kum dökücü etkisi de vardır. o Kuşkonmaz sindirimi kolaylaştırır. o Kuşkonmazın yatıştırıcı ve afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri olduğu öteden beri savunulmaktadır. Bütün bu tıbbi etkilerinden yararlanmak için kuşkonmazın körpe sürgünleri bol bol yenilmelidir. Dikkat: Gut hastalığı çekenler kuşkonmazı hiç yememelidir. Böbrek rahatsızlığı olanlar ise, kuşkonmazı seyrek ve az yemelidir. Lahana ve Özellikleri En önemli ve konumuzu ilgilendiren türü, ağırlığı 5-6 kg'a kadar çıkan baş ya da beyaz lahanadır (B. oleraceae Var. Alba). Lahananın yapraklarındaki antosiyanın oranı artırılarak kırmızı lahana (B. oleraceae rubra) ve yaprak tomurcukları başçıklar şeklinde geliştirilerek Brüksel lahanası (B. oleraceae gemmifera) melezleme yoluyla ve insan eliyle elde edilip üretilmiştir. Bir başka önemli lahana türü de özellikle Karadeniz bölgemizde çok yetiştirilen karalahanadır (B. oleraceae acephala). Baş lahana taze olarak salatalara katıldığı gibi kapuska adlı yemeği, dolması ve turşusu yapılarak da tüketilir. Kırmızı lahana salatalara katılır. Karalahananın da çeşitli yemekleri yapılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze sebze lahananın içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 26 kalori; 1,3 gr. protein; 4,4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,8 gr. lif: 29 mgr. fosfor; 52 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 20 mgr. sodyum; 270 mgr. potasyum: 13 mgr. magnezyum; 130 IU A vitamini; 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0.3 mgr. B3 vitamini; 0,16 mgr. B6 vitamini; 75 mcgr. folik asit: 50 mgr. C vitamini ve 0,2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Lahana, içerdiği antioksidan ve diğer bazı maddeleriyle bedenin hastalıklara karsı direncini artırır: Yapılan araştırmalar, lahanayı sık yiyen kişilerde özellikle mide, kalınbağırsak, akciğer ve deri kanserlerine pek seyrek rastlandığı sonucunu ortaya koymuştur. o Lahana ayrıca içerdiği antioksidan maddeleriyle kalp hastalıklarına yakalanma, felç geçirme ve katarakt illetine tutulma rizikolarını azaltmaktadır. o Lahananın sıkılmasıyla elde edilen suyu, Batı ülkelerinde mide ülserleri için geleneksel bir tedavi yöntemi olmuştur: Yapılan deneyler, lahana suyunun mide ülserlerini önlediğini ve iyileştirdiğini ortaya koymaktadır. o Lahana, bedenin bağışıklık sistemini uyarmakta, bazı bakteri ve virüs türlerini yok etmektedir. o Bedenin gelişme etkinliğini uyarıp destekleyen lahana, içerdiği zengin folik asitle kadınların spina bifida (omurganın bir yanının açık olması) hastalığına yakalanmış çocuk doğurma rizikosunu en aza indirir. o Mayalandırılmış lahana hazımsızlığa ve gut hastalığına iyi gelir. Bütün bu önemli etkilerinden yararlanmak için lahananın diyetimize katılması ve daha sık yenilmesi uzmanlarca öğütlenmektedir. Dikkat: Lahana tüm Turpgiller gibi bedenin iyot emilimini azaltır. Haftada 2-3 kezden çok lahana yiyen kişiler, iyotlu besin ya da iyotlu tuz almayı ihmal etmemelidir, özellikle içme suyunun az iyot içerdiği yörelerde durum böyledir. Limon ve Özellikleri Geliştirilen saklama teknikleri ve yatak limonculuğu sayesinde, yılın her zamanında limon adlı meyvesini piyasada bulabildiğimiz Limon ağacı, Turunçgiller'dendir (Narenciyeler). Anayurdu Hindistan ile Uzakdoğu ülkeleri olan limon ağacı, 12. yüzyılda Sicilya'ya getirilmiş, oradan Akdeniz havzasına ve daha sonra tüm sıcak ılıman iklimli bölgelere yayılmıştır. Ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinde bolca yetiştirilen limon ağacı, 3-6 m. kadar boylanır ve kışın yapraklarını dökmez. Gövde ve dallarının kabuğu koyu gridir. Almaşık dizili, açık yeşil renkli, elips biçimli iri yapraklarının dokusu sert ve ucu sivri olur. Bazı limon çeşitlerinde ağacın yaprak koltuklarında sivri dikenler bulunur. İlkbahar aylarında tek tek ya da birkaçı bir arada açan çiçeklerinin dışı pembemsi, içi beyaz renklidir. "Yediveren" limon çeşitleri, neredeyse yıl boyunca çiçek açar ve meyve vermeyi sürdürür. Genelde sonbahar mevsiminde olgunlaşan dışı açık sarı renkli limon meyvesi yumurta biçimli, bir ucu sivri çıkıntılı, içi sekiz-on bölümlü eti çok ekşi tatlı ve bol suludur. Meyvenin içinde beyaz tohumları (çekirdekleri) yer alır. Bu tohumların biçimi oval ve bir ucu sivridir. Limon meyvesinin sıkılmasıyla elde edilen suyu, bazı çorba, yemek ve salatalara katılır. Limonatası yapılıp serinletici olarak içilir. Kimi sebze yemekleri ve reçeller yapılırken kararmamaları için içine limon suyu eklenir. Limon kabuğundan elde edilen esans, kozmetik maddeleri ve içki yapımında kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 mi. taze sıkılmış limon suyunun içerdiği besin değerleri şöyle sıralanabilir: 7 kalori; 0,3 gr. protein; 1,6 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; eser miktarlarda yağ ve lif; 10,3 mgr. fosfor; 0,4 mgr. kalsiyum; 0,14 mgr. demir; 1,5 mgr. sodyum; 142 mgr. potasyum; 6,6 mgr. magnezyum; 0,02 mgr. B1 vitamini; eser miktarda B2 vitamini; 0.1 mgr. B3 vitamini: 0,06 mgr. B6 vitamini; 7 mcgr. folik asit ve 50 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda saydığımız besin değerlerinin yanı sıra; o Limon, zengin C vitamini içeriğiyle iskorbüt hastalığını önler ve iyileştirir: Bu etkisinden yararlanmak için diyete bolca limon suyu katılır. o Gene yüksek C vitamini oranı sayesinde birdenbire yükselen tansiyonun düşürülmesine yardıma olur: Bunun için yarım limon meyvesi bir bardak suyun içine sıkılır ve bu su içilir. o Limon, içerdiği antioksidan maddelerle bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. o İdrar söktürücüdür. İdrar yollarını temizler. Bu etkisinden yararlanmak için her şekliyle bolca limon suyu alınması yeterli olur. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
M-N
Mandalina ve Özellikleri Erkenci türleriyle sonbaharın başlarında piyasaya çıkan ve kış ortasında son turfandaları yenilen mis kokulu, hoş tatlı mandalina meyvesini veren Mandalina ağacı, Turunçgiller'dendir (Narenciyeler). Anayurdu büyük olasılıkla Çin ya da Laos olan mandalina ağacı, ülkemizde başta Akdeniz ve Ege bölgelerinin kıyı şeridi olmak üzere Karadeniz ve Marmara bölgelerinin bazı kesimlerinde yetiştirilmektedir. 5-8 m'ye kadar boylanabilen bu hepyeşil ağacın, toprakta derine uzayan sağlam bir kök yapısı, ince ama dikine boylanan bir gövdesi vardır. Düzgün yapılı dallarında koyu yeşil renkli, portakalınkinden küçük ve sivri, üzeri parlak ve düz olan yaprakları yer alır. ilkbaharda ağacın biryıllık sürgünlerinin ucunda ya da yaprak koltuklarında açan çiçekleri beyaz renkli ve çok hoş kokuludur. Bu çiçekler, mandalin türlerine göre sonbahar başı, ortası ve sonunda olgunlaşıp mandalina meyvesine dönüşür. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze mandalinanın içerdiği besin değerleri şunlardır: 46 kalori; 0,8 gr. protein; 11.6 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,5 gr. lif; 18 mgr. fosfor; 49 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 2 mgr. sodyum; 126 mgr. potasyum: 7,8 mgr. magnezyum; 420 IU A vitamini: 0,06 mgr. B1 vitamini; 0,2 mgr. B2 vitamini; 0,1 mgr. B3 vitamini; 0,067 mgr. B6 vitamini; 7,4 mcgr. folik asit ve 31 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Mandalina, içerdiği zengin ve doğal C vitaminiyle, bedenimizin hastalıklara karşı direnme gücünü artırır. o Yüksek orandaki potasyum içeriğiyle yüksek tansiyonu düşürmeye yardımcı olur. o İçerdiği antioksidan maddelerle bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. o Kalp hastalıklarına karşı şaşırtıcı bir ilaç olma özelliği taşır: Çünkü kötü kolesterol düzeyini düşürür. Kılcal damarlardaki kan dolaşımını hızlandırır. Damar hastalıklarına karşı bedeni korur. Sağlığa yararlı bütün bu önemli etkilerinden yararlanmak için mandalinanın taze olarak istendiği kadar yenilmesi öğütlenir. Marul ve Özellikleri Yılın her mevsiminde salatalarımızın gevrek, lezzetli ve besleyici öğesi Marul ve benzeri baş salataları veren bitkiler, Bileşikgiller'dendir. Anayurdu Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika olan marul ve benzeri salatalar, günümüzde dünyanın pek çok yeri ile ülkemizde yaygın şekilde yetiştirilmekte ve bol bol tüketilmektedir. Marulların, toprakta oldukça derine inen kazık kökü ile bunun çevresinde gelişen çok sayıda saçak kökü vardır. Marullar, yapraklarının renk, biçim, irilik, uzunluk, genişlik ve etlilik özellikleriyle düz ya da kıvırcık yüzeyli oluşu bakımından çeşitlerine göre farklılıklar gösterir. Bitkinin üzerinde, yaprakların arasında uzayan birden çok sayıda çiçek sapı bulunur. Saplar, 60-120 cm'ye kadar boylanabilir ve çiçekler bu çiçek saplarının üzerinde demetler halinde dizilidir. Her demette, 15-25 ve hatta daha çok sayıda sarı ya da kırmızımsı sarı çiçek bulunur. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. marul vb. salataların içerdiği ortalama besin değerleri şunlardır: 14 kalori; 0,9 gr. protein; 2,9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,9 gr. yağ; 0,5-0,8 gr. lif; 22 mgr. fosfor; 20 mgr. kalsiyum; 0,5-0,7 mgr. demir; 9 mgr. sodyum; 175-220 mgr. potasyum; 330-355 IU A vitamini: 0,06 mgr. B1 vitamini; 0,06 mgr. B2 vitamini; 0,3 mgr. B3 vitamini; 0,005 mgr. B6 vitamini; 10-55 mcgr. folik asit; 5-6 mgr. C vitamini ve 0,2-0,57 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen ve bazıları cidden yüksek olan besin değerlerinin yanı sıra; o Marul vb. salatalar, özellikle mide kanseri başta olmak üzere, bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. o İçerdikleri A, C ve E vitamini gibi antioksidan maddeler sayesinde kişileri, kalp krizi geçirme, felç ve katarakt illetine yakalanma tehlikesinden korur. o Demir ve folik asit içerdiklerinden kansızlığı önler ve gebe kadınların spina bifida (yani omurganın bir yanının açık oluşu) hastalığı taşıyan çocuklar doğurma rizikosunu en aza indirir. o Marul vb. salatalar, sindirim sistemini uyarır. İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırıcı etkiler yapar. o Marul vb. salataların bedeni yatıştırıcı etkisi vardır; bu nedenle uykusuzluğa iyi gelir. İşte sağlığa yararlı bütün bu önemli etkilerinden faydalanmak için marul vb. salata çeşitlerinin bol bol yenmesi uzmanlarca öğütlenmektedir. Ama, bunlarla yapılacak salatalara terbiye olarak konulacak yağların miktar ve nitelikleri göz ardı edilmemelidir. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
M-N (DEVAMI)
Maydanoz ve Özellikleri Eski Yunan ve Romalılar döneminden beri sofraları süsleyen, sebze olmadığı halde birçok yemekle salatalara çeşni vermesi için yaprakları katılan Maydanoz, Maydanozgiller'in örnek bitkisidir. Anayurdu Akdeniz havzası olan, dünyada ve ülkemizde yaygın şekilde yetiştirilen maydanoz, ikiyıllık otsu bir bitkidir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze maydanozun içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 34 kalori; 7,7 mgr. demir; 760 mgr. potasyum; 200 mg. kalsiyum. 4.040 mcgr. A vitamini kaynağı betakaroten: 10 mgr. folik asit ve 190 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan bazıları çok önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Maydanoz güçlü bir idrar, balgam ve safra söktürücüdür: Günde yalnızca 25 gramlık maydanoz alımı, bedendeki aşırı sıvı birikimlerini yok eder. (Ama, ödemlerin nedeni konusunda uzman doktorlara başvurulmalıdır.) Bu işleviyle maydanoz gut hastalığı tedavisi ile böbreklerin yavaş çalışmasının hızlandırmaya yardımcı olur. Maydanoz, C vitamini ile A vitamini kaynağı betakaroten gibi antioksidan maddeler yönünden çok zengindir. Bu nedenle maydanozu bolca tüketen kişilerin kanser, kalp hastalıkları ve katarakta yakalanma; felç olma rizikosu azalmaktadır. o Maydanoz, içerdiği yüksek orandaki demir, folik asit ve C vitamini ile kansızlığı önler, bedeni güçlendirici etkiler yapar. o Maydanoz çok zengin ve doğal bir kalsiyum kaynağıdır. o Ayrıca maydanozun, sağlığa yararlı su etkileri de vardır: Kadınların aybaşı ağlarını azaltır, aybaşı dönemini düzene sokar. İştahı açıp sindirimi kolaylaştırır. Mide ve bağırsaklardaki aşırı gazı söktürür. Karın ağrılarını hafifletir. Soluğun kötü kokusunu yok eder. Grip hastalığının atlatılmasına yardımcı olur. Afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri olduğu da ileri sürülmektedir. Bütün bu çok yararlı etkileri sağlamak üzere körpe maydanozların gündelik diyetimize katılması ve günde 25 gr. alınması yeterli olur. Dikkat: Maydanoz dölyatağını (rahmi) uyardığından, gebelikte aşırı miktarda alınmamalıdır. Mercimek ve Özellikleri Kırmızı tanelileriyle yapılan çorbasını severek içtiğimiz; yeşil taneleriyle hazırlanan salata, yemek ve köftesini keyifle yediğimiz doğal protein kaynağı Mercimek bitkisi, Baklagiller'dendir. Anayurdu Akdeniz havzası ve Anadolu olan biryıllık tarım bitkisi mercimek, buradan dünyanın öteki kesimlerine de yayılmıştır. Türkiye, mercimek üretiminde dünyada başta gelen ülkelerden biridir. Kısa boylu, sarılgan, gösterişsiz bir bitki olan mercimeğin sapında, karşılıklı dizili birleşik yapraklan, yaprak saplarında sülükleri ve beyaz renkte açan çiçekleri vardır. Bu çiçeklerin döllenmesi ve olgunlaşmasıyla büyüyen geniş ama kısa boylu badıcın içinde, ikişer adet tohumu oluşur. İşte bu ufak, yassı ve yuvarlak biçimli tohumlara mercimek denir, iki önemli çeşidi olan mercimeklerin kırmızı tanelileri daha küçük, yeşil tanelileri biraz daha büyük ama ince olurlar. Kuru sebze olarak sıkça tüketilen mercimeğin protein bakımından zengin olan tüm bitkisi, taneleri hasat edildikten sonra hayvanlara yem olarak verilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. kuru mercimeğin içerdiği besin değerleri şunlardır: 340 kalori; 24.7 gr. protein; 22 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 1,1 gr. yağ; 1,5 gr. lif: 145 mgr. fosfor; 79 mgr. kalsiyum; 6,8 mgr. demir; 6,8 mgr. sodyum; 370 mgr. potasyum; 60 IU A vitamini; 0,37 mgr. B1 vitamini; 0,32 mgr. B2 vitamini; 2 mgr. B3 vitamini ve yüksek oranda folik asit. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görüldüğü gibi yüksek oranlı besin değerleri olan mercimek, bu özelliğinin yanı sıra; o Kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürür: Böylece kalp krizi geçirme rizikosunu azaltır; kalp dostu bir besin olduğunu kanıtlar. o Yüksek oranda lif içermesi nedeniyle mercimek, şeker hastaları için değerli bir besindir: Çünkü insülin ve kan şekerini düşürür. o Yüksek lif içeriğiyle pekliğe iyi gelir ve kalın bağırsakların çalışmasını düzene sokar. Hemoroit ve diğer kalın bağırsak sorunlarında iyileştirici etkiler yapar. o Mercimek, içerdiği yüksek orandaki demir ve folik asit nedeniyle kansızlığı önler. o Zengin potasyum içermesi nedeniyle yüksek tansiyonu düşürücü etkiler yapar. o Mercimek içerdiği maddelerle bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. Sağlığımızı destekleyici bütün bu önemli etkilerinden yararlanmak üzere, mercimeğin günlük diyetimize katılması, olabildiğince sıkça ve bolca yenilmesi öğütlenmektedir. Mısır VE Özellikleri Yaz mevsiminde kebap edilmişini ya da haşlanmışını, kışın patlatılmışını çerez olarak zevkle yediğimiz mısırı veren Mısır bitkisi, Buğdaygiller'dendir. En çok 3-4 m'ye kadar boylanabilen biryıllık bu iri tarım bitkisinin anayurdu Güney Amerika'dır. Oradan denizciler tarafından Avrupa, Afrika, Çin ile Hindistan'a getirilmiş ve daha sonra tüm dünyada yaygın biçimde yetiştirilmeye başlamıştır. Ülkemizde, Mısır'dan getirildiği için bitkiye bu adın verildiği sanılmaktadır. Mısır bitkisinin 4 cm. çapa erişen sert ve dik gövdesi, boğumlu ve bu boğumlar arasında gövdenin içi boştur. Gövde üzerinde, almaşık dizili yeşil renkli, üstü paralel çizgiler şeklinde damarlı, şerit biçimli yapraklarının ucu sivridir. Bitkinin iki farklı çiçeği vardır: Erkek çiçekleri bitkinin üst ucunda salkım başak biçiminde, dişi çiçekleri yaprak koltuğundan çıkan ve olgunlaştığında 25 cm. uzunluğa erişen koçanlar üzerinde yer alır. Dişi çiçeklerin yaz mevsiminde olgunlaşmasıyla meydana gelen mısır tohumları (taneleri), kalın bir sap olan bu koçanlar üzerinde düzgün sıralar halinde dizilmiştir. Koçan, yapraksı bir bürgüyle sıkıca sarılıyken tanelerin arasında uzayan esmer kahverengi ipliksi uzantılar (stigmalar) burgunun ucundan çıkar. Bunlara da mısır püskülü adı verilir. Mısırın taneleri, yukarıda belirttiğimiz gibi çerez olarak yenildiği gibi; yağı çıkarılarak; unu, irmiği ve nişastası yapılarak; haşlanıp yemeklere katılarak ve dondurulup saklanarak tüketilir. Çok besleyici olduğundan, kökü dışında bütün kısımları hayvanlara yem olarak verilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. mısır tanesinin besin değerleri şöyle sıralanabilir: 83 kalori; 3,2 gr. protein; 18,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,7 gr. lif; 89 mgr. fosfor; 3 gr. kalsiyum; 0,6 mgr. demir; 165 mgr. potasyum; 400 IU A vitamini: 0.11 mgr. B1 vitamini: 0,1 mgr. B2 vitamini: 1.3 mgr. B3 vitamini ve 7 mgr. C vitamini. Tanelerin ezilmesiyle yapılan mısır ununun kalorisi 368 grama, karbonhidratı 76 grama ve yağı 3 grama yükselmektedir. Bu undan yapılan ekmek ve diğer hamur işleri, Karadeniz bölgemizde sıkça tüketilmektedir. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda verilen değerlerin incelenmesinde de görüleceği gibi mısır kalorisi, karbonhidratı ve potasyum minerali yüksek oranlara erişen yararlı bir besindir. Bunun yanı sıra; o Mısırdan elde edilen mısırözü yağı, damar sertliğini önleyici etkiye sahiptir: Çünkü doymamış bir yağdır. Kullanmaya alışkın özellikle yaşlı kişilerin, yüksek kan kolesterolünü düşürerek sağlığına büyük yarar sağlamaktadır. o Mısır, kanseri önleyici maddeler içermektedir: Etkili olduğu kanser türleri arasında kalınbağırsak, göğüs (meme) ve prostat kanserleri sayılabilir. o Mısır püskülünün sağlığımıza yararlı birçok etkisi vardır: Bu etkileri şöyle sıralayabiliriz: Bedeni güçlendirici toniktir. Sakinleştiricidir. İdrar söktürücüdür. Mesane taşlarını düşürür. Çocuklarda böbrek sorunlarının atlatılmasına yardımcı olur. Üretrit (idrar yolları enfeksiyonu), sistit (mesane enfeksiyonu), prostatit (prostat bezi enfeksiyonu) ile romatizmanın tedavilerinde etkili olur. Bütün bu yararlı etkileri sağlamak üzere mısır koçanındaki döllenme olayının gerçekleşmesinden önce (yani koçanın tam olgunlaşmasından önce) ortaya çıkan mısır püskülleri alınır. Kurutulduğunda birtakım etkilerini yitireceğinden bunların taze olarak kullanılması daha iyidir. 2 tatlı kaşığı taze ya da kurutulmuş mısır püskülünün üzerine bir bardak kaynar su döküp 10-15 dakika demlendirilerek elde edilen infüzyondan günde iki-üç bardak içilir. Muz ve Özellikleri Genellikle diğer meyvelerden daha pahalı olduğu halde lezzetli oluşu ve besleyiciliği nedeniyle yeğlenerek tüketilen meyvelerini sonbahardan başlayarak bazı yıllarda nisan ayına kadar veren Muz, Muzgiller'in örnek bitkisidir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen, dünyanın sıcak yerlerinde ve ülkemizde Akdeniz bölgesinde yetiştirilen muz bitkisinin 40 türü ve 250 kadar çeşidi bulunmaktadır. 1-15 m. kadar boylanan, ödünsüz iri gövdeli, geniş yapraklı çokyıllık otsu bir bitkidir. Gerçek gövdesi soğan biçiminde ve toprağın altındadır. Yaprakların iç içe geçmiş kınları, toprak üstünde muzun "yalancı gövde"sini oluşturur. Yalancı gövdenin ortasından ve yaprak demetinin arasından çıkan çiçek topluluğu da bir demet oluşturur. Bu demetin dibinde önce beliren çiçekler dişi karakterdedir. Daha sonra demetin tepesinde erkek çiçekler ortaya çıkıp yere doğru eğilir. Dişi çiçeklerin tozlaşıp olgunlaşmasıyla hevenk biçiminde meydana gelen meyve kümeleri, yukarı doğru dikilir. Bu meyve hevenkleri üç ay içinde olgunlaşmalarını tamamlayıp kurur ya da üretici tarafından kesilerek hasat edilir. Muz meyvesi taze olarak yenildiği gibi pastacılıkta, tatlıcılıkta ve dondurma yapımında kullanılır. Likörü de yapılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. soyulup dilimlenmiş taze muzun içerdiği besin değerleri şöyle sıralanabilir: 85 kalori: 1,1 gr. protein; 22.2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,5 gr. lif; 26 mgr. fosfor; 8 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; l mgr. sodyum; 370 mgr. potasyum: 33 mgr. magnezyum; 190 IU A vitamini: 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,06 mgr. B2 vitamini; 0,7 mgr. B3 vitamini; 0,5 mgr. B6 vitamini; 7 mgr. C vitamini; 10 mcgr. folik asit: 7 mgr. C vitamini ve 0,4 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerlerin incelenmesinden görüleceği gibi, muz, bedene yararlı bir besindir. Muzun besin değeri, meyve olgunlaştıkça artar. Sözgelişi, ham bir muz yenildiğinde meyvenin içindeki karbonhidrat kolayca şekere dönüşerek, bitkinliğe karşı bedene hızlı enerji sağlar. Oysa, olgun muz yenildiğinde, bedene daha yavaş ama uzun süreli hareketlilik verir. Bunun yanı sıra; o Muz içerdiği büyük orandaki potasyumla yüksek tansiyonu önler ve tansiyonu belli düzeyde tutar. o Ham muz kabızlığa, olgun ve tatlı muz diyareye iyi gelir. o Olgun muzun yenilmesi, kişiyi psikolojik yönden güçlendirir, daha sonra da uykuyu düzene sokar. o Muz, ülseri önler ve ülser yaralarının tedavisine yardımcı olur. o Muzun, yüksek kolesterolü düşürücü etkisi vardır. N Nane ve Özellikleri Ülkemizde de bol bol yetiştirilen bu nane, 30-40 cm. kadar boylanabilen çokyıllık otsu bir bitkidir. Dört köşe kesitli, kırmızımsı renkli gövdesi ve dalları; karşılıklı dizilen kenarları dişli, keskin ama hoş kokulu koyu yeşil yaprakları vardır. Bitki temmuz-ağustos aylarında leylak, pembe ya da beyaz renklerdeki küçük çiçeklerini açar. Bu çiçeklerden minik taneli, küremsi biçimli minik tohumları oluşur. Nanenin taze ya da kurutulmuş yapraklan, bazı yemek ve besinlere katıldığı gibi ilaç, besin ve parfümeri endüstrilerinde de kullanılır. Likörü yapılarak içilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. kuru nanenin içerdiği besin değerleri şunlardır: 245 kalori: 15.1 gr. protein: 29,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 4,9 gr. yağ; 755 mgr. kalsiyum: 30.2 mgr. demir: 52 IU A vitamini; 0,49 mgr. B1 vitamini; 0,98 mgr. B2 vitamini ve 3,7 mgr. B3 vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Nane, midemizin dostu olan bitkilerden biridir. Çünkü, sindirim salgılarını artırarak mide ve bağırsaklardaki sindirim işlemini kolaylaştırır. Ayrıca, mide ve bağırsaklardaki gazı söker. Mide bulantılarını keser. Gebelikte ve yolculukta oluşan kusma reflekslerini yok eder. o Bağırsaklardaki kolit yaralarını iyileştirici etkisi vardır. o Bedeni güçlendirici bir toniktir. o Grip sırasında oluşan yüksek ateşin düşürülmesine yardımcı olur. Bu etkileri sağlaması için nanenin yaprakları bitki çiçek açmadan önce toplanır. Çok sıkmadan demet halinde bağlanır. Gölge ve havadar bir yere asılarak kurutulur. Kuruyan yapraklar elle ezilerek parçalanır. İşte böylece kurutulmuş ve ezilmiş yapraklarından bir tutam alınıp üzerine bir bardak kaynar su dökülerek 10 dakika demlendirilir. Bu şekilde elde edilen infüzyon, hiçbir yan etkisi olmadığı için istendiği kadar içilebilir. Ya da aynı etkileri sağlamak üzere, piyasada satılan naneruhundan alınıp 2-10 damlası bir kesme şekerin üzerine damlatılarak bu şeker emilir. Nar ve Özellikleri Bitkinin ince, eğri ve toprak düzeyinden başlayarak birçok sürgün vererek dallanan gövdesi, âdeta bir çalı görünümünde olur. Üst yüzeyi yeşil ya da koyu yeşil renkli yaprakları ince, uzun ve mızrak biçimli olarak dallarda karşılıklı dizilidir. Nisan-mayıs aylarında açmaya başlayan özel nar kırmızısı ve ender olarak sarı ve beyaz renkli çiçekleri, sürgünlerin uçlarında 1-5 adet olarak bulunur. 50-70 gün kadar çiçekli kalan ve bir süs bitkisi gibi güzel olan nar ağacının meyvesinin gelişme dönemi 120-160 gündür. Sonbaharda olgunlaşan nar, üstten basık küre biçiminde ve iri portakal büyüklüğünde olup 1-5 mm. kalınlığında sarı, yeşil-sarı ya da kırmızı renkli derimsi yapılı bir kabukla kaplıdır. Bu kabuğun altında, her meyvede ortalama 1.000 adet olan ve yenilen nar taneleri bulunur. Taneler, kabuğun içe doğru uzantısıyla oluşan odacıklarda yer alır. içlerinde, meyvenin tohumu olan çekirdekleri vardır. Olgunlaşan narlar tatlı, mayhoş ya da ekşi tatta olup tazeyken yenilir ya da sıkılıp suyu çıkarılarak, meyve suyu, şurubu ve şerbeti yapılarak tüketilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze narın içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 63 kalori; 0,5 gr. protein; 16 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,3 gr. yağ; çekirdekleriyle birlikte yenilirse yüksek oranda lif; 8 mgr. fosfor; 3 mgr. kalsiyum; 0,3 mgr. demir; 3 mgr. sodyum; 259 mgr. potasyum; eser miktarda A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0.3 mgr. B3 vitamini ve 4 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıdaki değerlerin incelenmesinden görüleceği gibi nar, özellikle potasyum ve karbonhidrat yönünden değerli bir besindir. Bunun yanı sıra narın, sağlığımıza yararlı şu etkileri de vardır: o Nar meyvesinin kabuklan, doku büzücü etkisiyle peklik vericidir: Bunun için nar kabukları iyice kıyılıp bunlardan 2-3 tatlı kaşığı alınarak üzerine bir bardak kaynar su dökülür. 10-15 dakika kadar demlendirilerek bir infüzyon elde edilir. Bu infüzyondan günde iki kez, sabah ve akşamları birer bardak içilir. o Yukarıda tanımı verilen infüzyonun aynı dozda içilmesi, bedende tenya düşürücü etki de yapar. o Nar kabuklan, aynı etkilen nedeniyle şiddetli diyare ve dizanteriye karşı da kullanılır: Bu etkiyi sağlamak için narın taze ya da güneşsiz, havadar bir yerde kurutulmuş kabuklarından 2-3 tatlı kaşığı alınıp bir bardak suyun içinde kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra kısık ateşte ısıtma 10-15 dakika daha sürdürülüp bir dekoksiyon elde edilir. Bu dekoksiyondan günde iki kez, sabah ve akşamları birer bardak içilir. o Kurutulmuş ve öğütülmüş nar kabukları, yine aynı etkisi nedeniyle yaralara serpilerek kanı kesici olarak kullanılır. o Olgun nar tanesinin sıkılıp suyunun içilmesi ya da nar taneciklerinin bolca yenilmesi idrar söktürücü, sindirimi kolaylaştırıcı ve tonik (bedeni güçlendirici) etkiler yapar. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
P
Pancar ve Özellikleri Yemeklik pancar diye de nitelendirilen Pancar'ı veren bitkisi, Ispanakgiller'dendir. Pancarların, aralarında konumuzu ilgilendiren yemeklik kırmızı pancardan başka, şekerpancarı ile hayvanlar için yem pancarı da dahil olmak üzere 15 kadar türü vardır. Çiçek saplarıyla l-15 m. kadar boylanabilen ve anayurdu Avrupa kıtası olan kırmızı pancar, ülkemizde de bolca yetiştirilen ikiyıllık otsu bir bitkidir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. pişirilmiş ve suyu süzülmüş kırmızı pancarın içerdiği besin değerleri şunlardır: 32 kalori; 1,1 gr. protein; 7,2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,8 gr. lif; 23 mgr. fosfor; 14 mgr. kalsiyum; 0,5 mgr. demir; 43 mgr. sodyum; 208 mgr. potasyum; 23 mgr. magnezyum; 20 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; OJ5 mgr. B3 vitamini ve 6 mcgr. folik asit. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen besin değerlerinin yanı sıra; o Kırmızı pancar yüksek oranda potasyum içerdiği için yüksek tansiyonu düşürücü etki yapar. o İçerdiği yüksek oranlı lifiyle pekliğe (kabızlığa) iyi gelir. o İştah açıcıdır. Dikkat: Oksalat içerdiği için böbrek taşı rahatsızlığı çekenler kırmızı pancarı yememelidir. Patates ve Özellikleri Nişastaca zengin patates adlı yumruları insan yiyeceği ve hayvan yemi olarak kullanılmak üzere yetiştirilen Patates bitkisi, Patlıcangiller'dendir. Anayurdu Güney Amerika'daki And dağları bölgesi olan patates, 16. yüzyılda Avrupa'ya ve iki yüz yıl önce ülkemize getirilmiştir. Önce Doğu Anadolu bölgemizde yetiştirilen bitki, yüz yıl kadar önce Batı illerimizde de yaygınlaşmaya başlamıştır. Biryıllık otsu bitki olan ve 50-100 cm. kadar boylanabilen patatesin zayıf bir kök yapısı vardır. Bitkinin gövdesi üç bölümden oluşur: Toprak üzerine çıkan sapları üç köşe kesitlidir. Toprak altındaki yumrularında bulunan gözlerden yan dallar (ya da daha yaygın deyişle stolonlar) sürer. Stolonların uç noktaları genişleyip şişerek gene yumrular oluşturur. Toprak üzerine çıkan stolonlar, bitkinin yeşil kısımlarını meydana getirir. Patates bitkisinin sapı üzerinde yer alan yapraklarında, 3-13 adet yaprakçık bulunur. Yaprakçıklar yaprak ekseninin üzerinde karşılıklı çifter çifter sıralanır. Uçta öteki yaprakçıklardan büyük olan tek ve ucu sivri bir yaprakçık yer alır. Yeşil renkli yaprağın yüzü düz, kabartılı ya da buruşuk olur. Her dalın ucunda açan mor-pembe renkli çiçeklerindeki erkek organ altın sarısı renklidir. Döllenen dişi organ yeşil, mor ya da koyu renkli domatesi andıran meyveler verir. Fındık ya da ceviz büyüklüğündeki bu meyvelerde tohumlar meydana gelir. Patatesin yeşil kısımlarında, renksiz filizlerinde ve hatta yeşil yumrularında solanin adlı hafif zehirli bir alkoloid bulunduğundan, bu kısımları yenmez. Patatesin, yalnızca sarı ya da özel renkli toprakaltı yumruları yenilir. Birçok çeşidi bulunan; kabuk rengine göre sarı, kırmızı ya da pembe patates diye adlandırılan yumruların, bir de tatlı patates diye adlandırılan türü vardır. Patates, etli ve kızartma yemekleri, salataları yapılarak; birçok yemeğe garnitür olarak ya da püresi katılarak her mevsimde bolca tüketilir. BESİN DEĞERLERİ Kabuğuyla haşlanmış 100 gr. patatesin içerdiği besin değerleri şunlardır: 93 kalori; 2,6 gr. protein; 21,2 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,6 gr. lif; 65 mgr. fosfor; 9 mgr. kalsiyum; 0,7 mgr. demir; 4 mgr. sodyum; 503 mgr. potasyum; 23 mgr. magnezyum; eser miktarda A vitamini; 0,1 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 1.7 mgr. B3 vitamini ve 20 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen bazı önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Patates, içerdiği maddelerle bazı virüsleri yok eder ve ayrıca bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. o Patates hazımsızlığı giderir ve sindirime yardımcı olur: Bu etkisi nedeniyle gastrit, ülser ve kolit rahatsızlığı çekenlere patates yemeleri öğütlenmektedir. Dikkat: Patates, içerdiği nişastalı maddelerle bedende insülin ve şeker düzeyini hızla yükseltir. Bu nedenle yenmesi, bazı şeker hastalarına kısıtlanabilir. Patlıcan ve Özellikleri Besleyici değeri çok fazla olmadığı halde Türk mutfağında hazırlanan nefis yemekleri pek beğenilerek yenilen Patlıcan'ı veren, Patlıcangillerin örnek bitkisidir. Anayurdu Hindistan olan otsu patlıcan bitkisi, normal koşullarda 45-75 cm., bitkiye çok uygun koşullarda 1,5 ve hatta 2 m. kadar boylanabilir. Uzun ve sağlam bir kazık kökü ile buna bağlanan yan kökleri vardır. Yuvarlak kesitli otsu gövdesi, kısa sürede sertleşip odunlaşır. Kenarları düz olan yeşil renkli yaprakları ufak, ince ve uzun ya da büyük ve geniş olur. Bitkinin erselik özellik taşıyan mor renkli çiçekleri kendi kendisini döller. Ancak balansı ya da diğer böcekler aracılığıyla yabancı patlıcan çiçekleriyle de döllenebilir. Patlıcanın, rengi ve biçimi çeşitlere göre değişen meyvelerinin kabuğu serttir. Kabuğunun rengi koyu mordan siyaha kadar değişirse de açık renkli ve hatta kırmızı patlıcan çeşitleri de vardır. Biçim olarak ülkemizde en çok yetiştirilenleri, ince uzun kemer patlıcanı, orta boy ve ucu sivri halkapınar patlıcanı ile yuvarlak ve küt olan bostan patlıcanı çeşitleridir. Patlıcan bitkisinin tohumları, meyve etinin içine yerleşmiş durumda küçük, hafif yassı ve parlak sarımtırak kahverengidir. Bir patlıcanda, ortalama 500-5.000 adet tohum bulunur. Patlıcan çeşitlerinden kemer ve halkapınar patlıcanıyla sade ve zeytinyağlı yemekler; bostan patlıcanıyla kızartma ve salataları yapılır. Ayrıca patlıcanın reçel ve turşuları da yapılıp tüketilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze patlıcanın içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 24 kalori; 1,1 gr. protein; 5,5 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 2 gr. yağ; l gr. lif; 37 mgr. fosfor; 15 mgr. kalsiyum; l mgr. demir: l mgr. sodyum; 15 mgr. potasyum: 30 IU A vitamini; 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,05 mgr. B3 vitamini; 0,081 mgr. B6 vitamini ve 5 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Patlıcan, damarları yüksek kolesterolün yarattığı kötü etkilerden korur. o Patlıcan yedirilen hayvanlarda, özellikle mide kanserine çok seyrek rastlandığı gözlenmiştir: insanlarda da aynı etkiyi yapıp yapmadığı araştırılmaktadır. o Patlıcan, istemsiz kas kasılmalarını önleyen maddeler içermektedir. o Patlıcan, içerdiği yüksek orandaki lifiyle pekliğe (hazımsızlığa) iyi gelir. Sağlığımıza yararlı bu etkilerinden faydalanmak için patlıcan diyetimize katılmalı ve tüketilmelidir. Dikkat: Olgunlaşmamış patlıcanda solanin adlı bir madde bulunur. Böyle patlıcanları çiğ olarak yemek, bu madde nedeniyle zehirlenmelere yol açabilir. Ancak patlıcan pişirildiğinde bu madde parçalanarak yok olur. Ayrıca, güç sindirilen bir besin olduğundan çocuklara, patlıcan yemesi için ısrar edilmemelidir. Pazı ve Özellikleri Kış ya da yaz mevsimlerinde yaprakları beğenilip sebze olarak yenilen Pazı bitkisi, Ispanakgiller'dendir. Anayurdu Akdeniz havzası, Anadolu, Kafkasya ve Ortadoğu olan bitkinin yabani örneklerine ülkemizdeki kırlarda rastlanmaktadır. Bunlar, fakir halk tarafından toplanır ve yaprakları yenilir. Kültür bitkisi olarak pazı, ülkemizde sıkça yetiştirilmektedir. BESİN DEĞERLERİ Pazı, A vitamini kaynağı betakaroten, C vitamini ve folik asit yönünden zengin bir bitkidir. Özellikle yaprak sapları kırmızı renkli olan pazılarda A vitamini oranı yüksek olur. Pazının diğer besin değerleri ıspanağınkine çok yakındır. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Besin değerleri ıspanağınkine benzeyen gösterişsiz pazı bitkisi, önemli bir besindir. Bunun yanı sıra; o Pazı yaprakları bedeni güçlendirici (tonik) etkiler taşımaktadır. o Pazı yaprakları, içerdiği demir ve folik asitle kansızlığı önler. Ayrıca pazının yenilmesi gebe kadınların spina bifida (omurganın bir tarafının açık olması hastalığı) taşıyan çocuklar doğurma rizikosunu en aza indirir. o Pazının tohumları, geleneksel olarak halk hekimliğinde yarı lapası şeklinde ve kan kesici olarak kullanılagelmiştir. Pırasa ve Özellikleri Aslında makbul bir kış sebzesi olduğu halde yaz mevsiminde de zaman zaman pazarlarda görebildiğimiz pırasayı veren Pırasa bitkisi, Zambakgiller'dendir. Anayurdu kesin olarak bilinmeyen pırasa bitkisinin yabani örneklerine Akdeniz havzasında rastlanmaktadır, l m'ye kadar boylanabilen bu ikiyıllık otsu bitki, ülkemizde bol bol üretilip tüketilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) pırasanın içerdiği besin değerleri şöyle sıralanabilir: 25 kalori; 1,8 gr. protein; 4,6 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 1.3 gr. lif: 27 mgr. fosfor; 60 mgr. kalsiyum; 2 mgr. demir; 6,4 mgr. sodyum; 278 mgr. potasyum: 12,5 mgr. magnezyum; 0,07 mgr. B1 vitamini; 0,4 mgr. B3 vitamini ve 15 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görüleceği gibi, içerdiği potasyum, demir, kalsiyum mineralleri ve özellikle yüksek orandaki lifi nedeniyle önemli bir besin maddesi oluşunun yanı sıra; o Pırasa şurubu göğsü yumuşatır ve öksürüğe iyi gelir. Güçlü bir balgam söktürücüdür: Bunun için pırasanın beyaz ve yeşil kısımları ince ince kıyılarak suda iyice kaynatılıp süzülür. Böylece elde edilen şuruptan günde 2-3 bardak içilir. o Ayrıca pırasa idrar söktürücüdür. Sindirimi kolaylaştırır: Bu etkilerinden yararlanmak için bolca pırasa yenilmelidir. Pirinç VE Özellikleri Beslenmemizde çok önemli yeri bulunan pirinci veren tarım bitkisi Pirinç (ya da üreticinin deyişiyle çeltik), Buğdaygiller'dendir. Yirmi kadar türü bulunan ve anayurdu kesin olarak bilinmeyen, ancak dünyanın ılıman sıcak bölgelerinde çok yaygın olarak yetiştirilen çeltik bitkisinin tarımı, ülkemizde de geniş ölçüde yapılmaktadır. 50-80 cm. kadar boylanabilen bu biryıllık bitkinin her başakçığında, altı erkek organı bulunan bir çiçek açar. Döllenen çiçekle olgunlaşan taneye, pirinç ya da çeltik adı verilir. Kurutulup tüketime sunulan pirincin geniş bir kullanım alanı vardır: Çorbası, çeşitli pilavları ve sütlacı yapılarak; dolma ve diğer yemeklerle besinlere katılarak tüketilir. Çeltik bitkisinin hasattan geriye kalan sapları taze olarak hayvanlara yedirilir ya da yeşil gübre olarak kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. pişirilmiş beyaz pirincin besin değerleri şunlardır: 109 kalori: 2,4 gr. protein; 24,2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,1 gr. lif; 28 mgr. fosfor; 10 mgr. kalsiyum; 0,2 mgr. demir; 374 mgr. sodyum; 28 mgr. potasyum; 0,02 mgr. B1 vitamini; 0,01 mgr. B2 vitamini ve 0.4 mgr. B3 vitamini. Esmer pirinç denilen türün besin değerleri, beyazınkinden daha yüksektir ve 100 gr. pişirilmiş esmer pirincin besin değerleri şöyle sıralanabilir: 282 kalori; 3,6 gr. protein; 26.7 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 3, l gr. yağ; 1.6 gr. lif; 94 mgr. fosfor; 98 mgr. kalsiyum; l mgr. demir; 71 mgr. sodyum; 177 mgr. potasyum: 220 mgr. magnezyum; 1.4 mgr. çinko; 110 IU A vitamini; 0,3 mgr. B1 vitamini ve 0,04 mgr. B2 vitamini. Bu değerlerin kıyaslanmasından sonra, tüketilmek üzere esmer pirincin seçilmesi çok doğal olacaktır. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Dünyadaki insanların yarısının ana yiyeceği olan pirinç, değerli bir besin oluşunun yanı sıra; o Yüksek tansiyonu düşürür. o Kan şekeri düzeyini sabit tutar: Şöyle ki, pirinç, ekmek ve patatese göre kan şekerini biraz daha fazla yükseltir. Ama, pirinç alımı, kanda kararlı bir şeker düzeyi ve dengeli bir enerji kaynağı sağlar. Bu enerjiyle hareketlenen şeker hastalarına yararlı olup onların kilo almalarını önler. o Pirinç, böbrek taşı oluşumunu önler: Son zamanlarda Japonya'da yapılan araştırmalar, günde iki kez onar gram pirinç kepeği yenmesinin böbrek taşları oluşumunu engellediğini ortaya koymuştur. o Pirinç, içerdiği maddelerle bedenin kansere yakalanması rizikosunu azaltır: Bunun için gene pirinç kepeği alımı yeterli olmaktadır. o Pirincin lapa olarak yenilmesi, yüzyıllardır geleneksel olarak diyarenin giderilmesinde kullanılagelmektedir. o Kilo düşmek için pirinçle yapılan diyetlerde uzun yıllar boyunca yapılan ilaç tedavisiyle iyileştirilemeyen ve sedef hastalığı yüzünden pullanan deri bölgelerinin temizlendiği gözlemlenmiştir. o Ekmeğin içerdiği glütenden ötürü alerji çekenler için pirinç seçenek bir nişastalı besini oluşturur. Bütün bu sağlığımızı destekleyici önemli etkilerinden ötürü özellikle esmer pirincin diyetimize katılması ve sıkça tüketilmesi uzmanlarca öğütlenmektedir. Portakal ve Özellikleri Portakal adlı meyvelerini sonbahardan ilkbahar sonuna kadar severek yediğimiz, sıkma meyve suyunu neredeyse yıl boyunca kana kana içtiğimiz Portakal meyvesini veren ağaç, Turunçgiller'dendir (Narenciyeler). Anayurdu Himalayalar'ın güneyindeki ülkelerden Çin'e kadar uzanan bölgeler olan portakal ağaçları, ülkemizde Akdeniz ve Ege bölgelerinin kıyı şeridinde bol bol yetiştirilmektedir. 10 m'ye kadar uzayan boyuyla portakal ağacı, Turunçgiller içinde en yüksek ağaç ve en uzun yaşayandır. Sağlam kök yapısı, dikine uzayan düz bir gövdesi ile düzgün bir dal yapısı vardır. Koyu yeşil renkli deri gibi sert ve dayanıklı olan yapraklarının kenarı düzdür. İlkbaharda açan beyaz renkli mis kokulu çiçekleri incedir. Bu çiçekler olgunlaştığında, çeşitlerine göre sonbahar ortasından kış sonlarına kadar portakal meyvesini verirler. Önemli portakal çeşitlerinden Vaşington, erkenci, sulu, lezzetli ve çekirdeksizdir. Yafa, orta mevsim çeşidi olup çekirdeksiz ve üstün nitelikler taşıyan bir çeşittir. Valensiya portakalı, geç mevsimde olgunlaşıp ağaçta uzun süre kalabilir. Az çekirdekli ve bol suludur. Bunlardan gayrı kan portakalı adlı eti ve suyu kırmızı renkli olan çeşit ile diğer yuvarlak ve küçük boylu yerli portakal çeşitleri giderek önemini yitirmekte, yalnızca sıkmalık portakal olarak değerlendirilmektedir. Portakal, taze meyve olarak bolca yenildiği gibi reçeli, marmeladı, konservesi, tatlıları ve meyve suları yapılarak da tüketilir. Kabuğundan ve suyundan çıkarılan esans, parfümericilikte kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze portakalın içerdiği besin değerleri şunlardır: 49 kalori; 1,2 gr. protein; 12.2 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0,5 gr. lif; 20 mgr. fosfor; 41 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; l mgr. sodyum; 200 mgr. potasyum: 11 mgr. magnezyum; 200 IU A vitamini: 0,1 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,04 mgr. B3 vitamini; 0,03 mgr. B6 vitamini; 5 mcgr. folik asit; 50 mgr. C vitamini ve 0,2 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Portakal, bazı kanser türlerine yakalanma rizikosunu en aza indirger: Portakalı bolca tüketen kişiler, yapılan bilimsel araştırma sonuçlarına göre mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini en az taşıyan grubu oluşturmaktadır. o Portakal, içerdiği yüksek orandaki C vitaminiyle bedenin hastalıklara karsı direncini artırmaktadır: Çünkü bazı virüs türleri üzerinde öldürücü etkisi vardır. o İçerdiği pektin adlı maddeyle kötü kolesterol düzeyini düşürmektedir. o Portakal, kılcal damarları güçlendirmekte, bu damarların oluşturduğu sistemdeki kan dolaşımını hızlandırmakta, ayrıca damar tıkanıklıklarını önlemektedir: Bu ve yukarıda sözü edilen kolesterol düşürücü etkisiyle portakal, kalbimizin dostudur. o Ayrıca içerdiği zengin potasyumla yüksek tansiyonun düşürülmesine yardımcı olur. Bütün bu etkileri sağlamak üzere portakalın taze meyve olarak bolca ve istendiği kadar yenmesi gerekir. Portakalın suyu, C vitamini, potasyum ve folik asit yönünden pek zenginse de bunu içmek taze meyveyi yemenin yerini tam olarak tutamaz. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
S-Ş
Semizotu ve Özellikleri Bahçelerde yetiştirilen kültür çeşitleri ile doğada kendiliğinden yetişen yabanileri sebze olarak yenilen mayhoş tatlı Semizotu'nu veren, Semizotugiller'in örnek bitkisidir. Anayurdu Hindistan olan semizotu, tüm dünya ile ülkemizde yaygın olarak yetişmekte ve yetiştirilmektedir. Semizotu, en çok 30 cm. kadar boylanabilen bir ya da çokyıllık otsu bir bitkidir. Yuvarlağa yakın oval biçimli, yeşil renkli etli ve sulu yaprakları vardır. Bu yapraklar ile yine etli ve sulu olan yaprak sapları yenilir. Bitkinin küçük çiçekleri genellikle sarı, bazen eflatun, pembe ya da kırmızı renkli olur. Erselik özellikler taşıyan çiçeklerinin döllenmesiyle olgunlaşan küçük kapsül durumundaki meyvelerinin içinde çok sayıda siyah renkli minik tohum bulunur. Kültür çeşitlerinin yaprakları daha irice ve yabanilerininki küçük olan semizotunun kıymalı ve pirinçli yemeği yapılır. Ayrıca semizotu yapraklan, çiğ olarak öylece ya da salatalara katılarak yenilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze semizotunun besin değerleri şunlardır: 32 kalori; 2 gr. protein; 3,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,4 gr. yağ; 1,4 gr. lif: 4 mgr. fosfor; 40 mgr. kalsiyum; 0,2 mgr. demir; 80 mgr. sodyum; 45 mgr. potasyum; 180 IU A vitamini; 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B2 vitamini; 0,03 mgr. B6 vitamini ve 8 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Semizotu, içerdiği yüksek oranlı lifiyle peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelir. o Yaşlı, hasta ve diyet yapan kişiler için çok uygun bir sebzedir. o Semizotunun içerdiği omega 3 doymamış yağlar, balıklarınkiyle kıyaslanabilecek düzeydedir: Geleneksel olarak gut hastalığına, baş ağrısı ve bedendeki diğer ağrılara iyi geldiğine inanılmaktadır. Günümüzde yapılan bilimsel araştırmalar, semizotunun sağlığa yararlı bu etkisinin varlığını doğrulamaktadır. Sayılan bütün bu etkileri için semizotu, diyete katılıp bolca yenilmelidir. Sarmısak ve Özellikleri Sert ve keskin kokusu, acı tadıyla bazı yiyeceklerimize benzersiz bir çeşni ve lezzet katması amacıyla kullanılan Sarmısak'ı veren bitkisi, Zambakgiller'dendir. Anayurdu Asya kıtası olan sarmısak, ülkemizde bol bol yetiştirilip tüketilmektedir. Soğanın yakın akrabası olan ve l m'ye kadar boylanabilen sarımsak, ikiyıllık otsu bir bitkidir. Birinci yılında toprak içindeki birçok 'diş'ten oluşan 'baş' kısmı ile toprak üzerindeki yapraklarını; ikinci yılında soğanda olduğu gibi çiçek sapı ile bunun ucundaki çiçeklerini oluşturur. Sarımsağın soğandan farkı, çiçeklerde tohum meydana gelmemesidir. Ama, bazı durumlarda çiçekler, ebesoğanı denilen küçük başçıkları oluşturur. Bu başçıklar tohumluk olarak işe yarasalar da, uygulamada tohumluk olarak kullanılmazlar. Sarmısak bitkisinin kın biçimindeki düz yapraklan, bitkinin toprak altında gelişen baş adlı bitki soğanından uzarlar. Baş, sayıları 5-30 arasında değişen ve yan yana birbirinin üzerine yığılarak gelişen diş adlı soğancıklardan meydana gelmiştir. Bu dişler sarmısak yetiştiriciliğinde tohumluk olarak kullanıldığı gibi, Türk mutfağında koku ve tadıyla çeşni katması için birçok yemek, meze, turşu vb'ye katılarak tüketilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. (diş) sarmısakta 90 kalori: 5,3 gr. protein; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 1.1 gr. lif; 13,3 mgr. fosfor; 38 mgr. kalsiyum; 1.4 mgr. demir: 0,2 mgr. B1 vitamini; 0.8 mgr. B2 vitamini: 0.3 mgr. B3 vitamini ile 8 mgr. C vitamini vardır. Ama, sarmısak az miktarlarda tüketildiğinden, bedenin enerji, vitamin ile mineral gereksinimlerinin pek az bir bölümünü karşılar. Ortalama 9 gr. gelen irice iki adet sarmısak dişinin bedene sağladığı yalnızca 9 kaloridir. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda belirtildiği gibi, tüketilen sarımsağın besin değeri ihmal edilecek değerde olmasına karşın, sağlığımıza yararlı etkileri çok fazladır. Şöyle ki; o Sarmısak, bedenin bağışıklık sistemini uyarır, yani antibiyotiklere benzer etkiler yaparak bedendeki enfeksiyonlara karşı savaşır: Bu bağlamda nezle, soğuk algınlığı, uçuk; mide, bağırsak ve mantar iltihapları, arpacık gibi bakteri, virüs ve mantarların oluşturduğu enfeksiyonlar sayılabilir. o Kandaki kolesterol düzeyini düşürür: Yapılan araştırmalar, günde iki diş sarımsak yiyen kişilerin kolesterol düzeyinde, kısa dönemde %10'luk düşüşlerin gerçekleştiğini ortaya koymuştur. o Sarmısak, kanı sulandırır ve kan dolaşımını hızlandırır: Bu sayede sarmısak, kalp krizi ya da felç geçirmeye neden olabilecek damar tıkanıklıklarını önler. o Yüksek tansiyonu düşürür: Araştırmalar, makul düzeyde sarmısak alımının bile bu etkiyi sağladığını göstermektedir. o Sarmısak, kan sekerinin düzeyini düşürür: Bu sayede bazı şeker hastalarına sarmısak yemenin iyi geldiği yapılan bilimsel araştırmalarla saptanmıştır. o Bedenin kansere yakalanma rizikosunu azaltır. Yapılan araştırmalarda sarmısak tüketen kişilerde, özellikle mide kanserine yakalanma tehlikesinin azaldığı belirlenmiştir. o Sarmısak kronik bronşiti önler, etkisini azaltır. o Balgam, idrar, safra ve gaz söktürücüdür. o İştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. o Sarmısağın, afrodizyak (cinsel gücü artırıcı) etkileri bulunduğu, Doğu ve Batı kültürlerinde savunulmaktadır. Sağlığımıza yararlı bu etkilerinden faydalanmak için, sarımsağın diyetimize katılması ve günde iki diş sarmısak yenmesi gerekir. Daha fazla tüketilmesi sarımsağın yararını artırmaz. Ayrıca sarımsağın yüksek sıcaklıklarda pişirilmesi sağlığa yararlı etkilerini azaltmaktadır. Kokusundan şikâyetçi olanlar için piyasada sarmısak kapsüllerinin satılmakta olduğunu da anımsatırız. Soğan VE Özellikleri Yemeklerimiz ile salatalarımıza çeşni katan, sağlığımıza yararlı pek çok etkileri bulunan acı sebze soğanı veren Soğan bitkisi, Zambakgiller'dendir. Anayurdunun Güneydoğu Asya olduğu sanılmaktadır. Birçok türü olan soğan bitkilerinden sofralık soğan (A. cepa), dünyanın pek çok yeri ile Türkiye'de yetiştirilmekte, ürünü olan kuru ve yeşil soğanlar bol bol tüketilmektedir. Soğan, 40-80 cm. kadar boylanabilen ikiyıllık otsu bir bitkidir. Birinci yılında, 40 cm'ye kadar yükselen içi boş koyu yeşil yapraklarını verir. İkinci yılında bu yapaklardan daha uzun bir sapın tepesinde beyaz ya da bazen leylak rengi küçük çiçeklerden oluşan top biçiminde bir çiçek salkımını oluşturur. Bitkinin birinci yılının ortalarında yaprakların dip bölümü şişkinleşerek toprağın altında bir baş meydana getirmeye başlar. Bu haliyle topraktan sökülürse özellikle salatalarda kullanılan yeşil soğan denilen taze soğan ürünü elde edilir. Sökülmeyip toprakta kalan başlar, bitkinin ikinci yılında sökülüp kurutularak bu kez kuru soğan elde edilir. Soğan, salataların yanı sıra çeşitli yemeklere, krem peynirlere ve hamburgerlere katılır, çorba ve yahni gibi sevilen yemekleri yapılır. Mutfakların vazgeçilmez bir öğesidir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) kuru soğanın içerdiği besin değerleri şunlardır: 38 kalori; 1,5 gr. protein; 9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,6 gr. lif; 56 mgr. fosfor; 27 mgr. kalsiyum; 0,5 mgr. demir; 10 mgr. sodyum; 157 mgr. potasyum: 12 mgr. magnezyum; 40 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,2 mgr. B3 vitamini: 0,l mgr. B6 vitamini: 10 mcgr. folik asit: 10 mgr. C vitamini ve 0,3 mgr. E vitamini. Yeşil soğanın bazı besin değerleri kuru soğandan daha yüksek, bazıları da daha düşüktür. Yeşil soğanın besin değerleri şöyle sıralanabilir: 45 kalori; 10,5 gr. protein; 1 gr. karbonhidrat; yağ ve lifi eser miktarlarda; 40 mgr. kalsiyum; 5 mgr. sodyum; 231 mgr. potasyum; 20 IU A vitamini ve 25 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Soğan, bedenin savunma sistemini güçlendirir: Soğuk algınlığı, öksürük, bronşit ve gastrit gibi enfeksiyon hastalıklarına iyi gelen ve geleneksel olarak bu nedenle tüketilen bir besindir. o Soğan, yağlı yemeklerin yenmesinden sonra bedende kolesterol yükselmesi ve kanın pıhtılaşması olaylarını önler: Çok fazla yağlı yemek yiyen kişilerde meydana gelen bu gibi sakıncalı durumlar, yemeklerde bol soğan bulunması halinde ortadan kalkar. o Soğan bedende bulunan kötü kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürür, ama iyi kolesterol düzeyini artırır. o Bol bol soğan yemenin, bedenin kansere yakalanması rizikosunu azalttığı savunulmaktadır. o Son zamanlarda yapılan bazı bilimsel araştırmalara göre, soğanın kalbi güçlendirdiği ve koroner damarları genişlettiği ileri sürülmektedir. o Soğan idrar söktürücüdür: Bu etkisiyle bedendeki toksinlerin atılmasına ve kanın temizlenmesine yardımcı olur. o Soğan midevidir: iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca müshil etkisi de vardır. Ş Şalgam ve Özellikleri Hafif acımsı-tatlımsı kökleri sebze olarak yenilen Şalgam'ı veren bitkisi, Turpgiller'dendir. Anayurdunun Kuzey Avrupa ile Kuzey Asya olduğu sanılan şalgam, ikiyıllık otsu bir bitkidir. 50-120 cm. kadar boylanabilen ve ülkemizde de yetiştirilen bitkinin birinci yılında kökü ve toprak üstü yeşil kısımları; ikinci yılında çiçek sapı, çiçekleri ve tohumları oluşur. Bitkinin sebze olarak değerlendirilen bölümü, şişkin kökleridir. Basık, yuvarlağımsı ya da uzun silindirik biçimlerde olan kökün sertçe etinin rengi beyaz ya da mavimtıraktır. Ama, kökün toprak yüzeyine yakın kısmı kırmızı, mor, beyaz, sarı veya yeşil renklerde olabilir. Bitkinin oval biçimli yaprakları yeşil renkli, yaprak kenarları düz ya da testere gibi dişlidir. Şalgamın çiçek sapları 50-120 cm. kadar uzar. Erselik özellikli çiçekleri, parlak sarı ve bazen beyaz renkte olur. Tohumları lahananınkilere çok benzediğinden, satın alırken aldanmamaya dikkat edilmelidir. Şalgam, günümüzde hem insanlar hem de hayvanlar için üretilmektedir. İnsan yiyeceği olarak yetiştirilenleri yumuşak etli, hayvan yemi olanları ise sert etlidir. Şalgam, bazı çorba ve soslara katılır, yemeklerde garnitür olarak kullanılır. Bazı yörelerimizde suyu sevilerek içilir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze şalgamın içerdiği önemli besin değerleri şunlardır: 23 kalori; 0,8 gr. protein; 4,9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,2 gr. yağ; 0.9 gr. lif: 24 mgr. fosfor; 35 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 34 mgr. sodyum; 188 mgr. potasyum: 20 mgr. magnezyum; eser miktarda A vitamini; 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0,3 mgr. B3 vitamini ve 22 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Şalgam, patates yaygınlaşana değin, büyük önem verilerek tüketilen bir sebzeydi. Günümüzde geri plana itilmiş olan şalgama, içerdiği yüksek besin değerleri nedeniyle layık olduğu önem verilmelidir. Şalgam, söz konusu besin değerlerinin yanı sıra; o Tüm Turpgiller gibi, bedenin kansere yakalanma rizikosunu en aza indirgeyen bir besindir. o Zengin potasyum içeriğiyle yüksek tansiyonu düşürmektedir. o İçerdiği zengin orandaki lifi sayesinde peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelir. o Ayrıca şalgam, halk hekimliğinde bedene dinçlik sağlayan, mide ve siyatik ağrılarına iyi gelen bir besin olarak bilinmektedir. Şeftali ve Özellikleri Yaz mevsiminde hazirandan eylüle kadar pek sevilen meyveleri Şeftali ve Nektarin'i veren ağaçları, Gülgiller'dendir. Anayurdu Doğu Asya ve Çin olan şeftali ağaçları, 3-5 m. kadar boylanabilir. Çok sayıda olan ve ağacı örten yaprakları, sapında 2-5 adet balozu bezi bulunan kenarları dişli, yeşil renkli ve ok ucu biçimlidir. İlkbaharda erkenden ve yaprağından önce açan pembe renkli çiçekleri yabani güle benzer. Çeşitlerine göre hazirandan eylül ayına kadar olgunlaşan şeftali meyvelerinin pek çok çeşidi (Türkiye'de 64 çeşit) vardır. Meyve sarı, krem ya da yeşil üzerine morumsu kırmızı renkli, ince tüylü ve ince kabukludur. Beyaz, kırmızı (kana benzer lekeli) ya da sarı renkli olan eti bol sulu, tatlı ve hoş kokuludur. Meyvenin eti, ortasındaki iri ve sert çekirdeğine yapışık (et şeftalisi) ya da çekirdeğinden ayrı (yarma şeftali) cinsinde olur. Şeftali, taze olarak ya da derin dondurucuda dondurularak yenildiği gibi meyve suyu, şurubu, dondurması reçeli, marmeladı ve kompostosu yapılarak da tüketilir. Pastacılıkta da yeğlenerek kullanılır. Nektarin, türlü doğal değişimler (mutasyonlar) sonucu, insan eliyle şeftaliden elde edilmiş tüysüz şeftali türüdür. 13 çeşidi vardır. Günümüzde taze olarak ve yeğlenerek tüketilmektedir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze şeftalinin içerdiği önemli besin değerleri şöyle sıralanabilir: 38 kalori; 0,6 gr. protein; 9,7 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,6 gr. lif; 19 mgr. fosfor; 9 mgr. kalsiyum; 0,5 gr. demir; 1 mgr. sodyum; 202 mgr. potasyum: 10 mgr. magnezyum; 1.330 IU A vitamini; 0.02 mgr. B1 vitamini; 0,05 B2 vitamini; 1 mgr. B3 vitamini; 0,024 mgr. B6 vitamini; 2.3 mcgr. folik asit ve 28 mgr. C vitamini. Beyaz etli şeftalinin A vitamini içeriği düşüktür. 100 gr. nektarinin içerdiği önemli besin değerleri ise şöyledir: 46 kalori; 11,4 karbonhidrat; 0 kolesterol; l gr. lif; 22 mgr. fosfor; 3,6 mgr. kalsiyum; 0,42 mgr. demir; 8,4 mgr. sodyum; 247 mgr. potasyum: 11,6 mgr. magnezyum; 1.650 IU A vitamini; 0,02 mgr. B6 vitamini; 20,1 mcgr. folik asit ve 23,1 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Şeftalinin çiçek ve yapraklarının, yumuşatıcı (hafif müşkil) ve hafif yatıştırıcı etkileri vardır: Bu etkileri sağlamak için şeftali ağacının körpe yaprakları ve çiçekleri alınıp karıştırılarak kıyılır. Bu karışımdan 3-4 tatlı kaşığı alınıp üzerine bir bardak kaynar su dökülerek 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Böylece elde edilen infüzyondan günde 2-3 bardak içilir. o Nektarinin bazı besin değerleri şeftaliden daha yüksek olduğu için hastalık sonu nekahet döneminde, güçlenme diyeti yapan kişilere ve çocuklara yemeleri tavsiye edilir. o Şeftali (ve nektarinin) cinsel isteği artırıcı (afrodizyak) etkileri olduğu ileri sürülmektedir: Bunun için sabahları aç karnına bu meyvelerin bolca yenilmesi tavsiye edilir. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
T-Ü
Tatlı Kabakları ve Özellikleri Türleri: Balkabağı ve Helvacıkabağı ya da Kestanekabağı Genellikle tatlıları yapılıp beğenilerek yenilen bu iki kışlık Tatlı Kabak türü, Kabakgiller'dendir. Balkabağının anayurdu Amerika, helvacıkabağı ya da kestanekabağının anayurdu Asya ve Amerika kıtalarıdır. Tatlı kabakları, biryıllık otsu bitkilerdir. Birkaç metre boylanabilen ve bitki yapısı daha iri olmak koşuluyla genelde yemeklik kabaklara benzeyen tatlı kabakları, dünyanın birçok yeri ile ülkemizde bol bol yetiştirilmektedir. İki önemli kabak türünün iri meyveleri, biçim ile kabuk ve et rengi yönünden birbirinden çok farklıdır. Balkabağı (C. moshata), silindiriğe yakın ya da yuvarlakça basık biçimlidir. Kabuk ve et rengi turuncudur. Üzerleri uzunlamasına hafif oluklu olan balkabaklarının ağırlığı, 15-25 kg. kadardır. Helvacıkabağı ya da kestanekabağı (C. maxima), yuvarlağa yakın hafif basık biçimli, kabuğu kurşunimtırak beyaz, eti sarı renkli ve çok lezzetlidir. Uygun koşullarda iyice irileşenleri, 30-50 kg. kadar gelebilir. Günümüzde helvacıkabağı ülkemizde daha çok yetiştirilmekte, her iki tatlı kabak türü, genellikle tatlı ve bazen börek yapımında kullanılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ Besin değerleri birbirine oldukça yakın olan bal ve helvacıkabaklarının ortalama 100 gramının içerdiği besin değerleri şöyledir: 33 kalori; 1 gr. protein; 7,9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,3 gr. yağ; 1.3 gr. lif; 26 mgr. fosfor; 25 gr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 2 mgr. sodyum; 280 mgr. potasyum: 6.400 IU A vitamini: 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,05 mgr. B2 vitamini; 0.6 mgr. B3 vitamini: 15 mgr. C vitamini ve 1,8 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda görülen önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Yüksek oranlarda A, C ve E vitamini gibi antioksidan maddeleri içerdiğinden, tatlı kabakları bedenin kansere yakalanma, kalp krizi geçirme ve katarakt illetine tutulma rizikosunu en aza indirger: Bu kanser türleri arasında özellikle akciğer kanseri başta gelmektedir. Bu etkisinden yararlanmak için günde yarım çay fincanı büyüklüğünde tatlı kabağın yenilmesi yeterli olur. o Tatlı kabaklan, yüksek oranda lif içerdiğinden peklik (kabızlık) çekenlere iyi gelir. o Tatlı kabaklarının çekirdekleri, erkeklerde, prostat bezinin büyümesinin yarattığı idrar yapma zorlukları, idrar miktarı ve idrara çıkma aralıkları konusunda kişilere büyük rahatlama sağlar. Bu etkisinden yararlanmak için günde 25 gr. çiğ çekirdek içinin iyice çiğnenerek yenmesi öğütlenmektedir. o Tatlı kabaklarının çekirdekleri, böbrek taşlarının oluşumunu önler ve taş düşürmeye yardımcı olur: Bunun için de günde 25 gr. çiğ kabak çekirdeği yenmesi öğütlenir. o Tatlı kabaklarının çekirdekleri, içerdikleri çinko mineraliyle (25 gr. çekirdekte 1,6 mgr. çinko vardır), bedenin bağışıklık sistemini güçlendirir ve yine bedenin gelişmesini destekler: Bu etkilerinden yararlanmak için günde 50 gr. çiğ kabak çekirdeği yenmesi öğütlenmektedir. o Tatlı kabaklarının çekirdekleri hiçbir türden zehir içermedikleri halde, bağırsak asalaklarına karşı kullanılır: Bu etkisinden yararlanmak üzere de, iki gün üst üste 30-40 gr. kadar tatlı kabak çekirdeğinin çiğ olarak yenmesi ve asalakların düşürülmesinin hızlandırılması için ardından bir saat sonra müshil içilmesi tavsiye edilmektedir. Tere ve Özellikleri Baharlı çeşnisinden ötürü yaprakları yemek ve salatalara katılarak ya da öylece yenilen Tere bitkisi, Turpgillerdendir. Anayurdu Asya kıtası olan ve 20-50 cm. kadar boylanabilen biryıllık otsu tere bitkisi ülkemizde bolca yetiştirilmekte, Anadolu'da yabani örneklerine kırlarda rastlanmaktadır. Bitkinin, yeşil renkli çok parçalı yaprakları ve beyaz ya da pembe renkli çiçekleri vardır. Yapraklarının tadı biraz acı ve yakıcıdır. Kokusu da hoş olmadığı halde vitamin ve mineraller yönünden çok zengin ve iştah açıcı olan bu yapraklar, salatalara çeşni vermesi için katılır. Kemikli kuzu ya da koyun etiyle, tere kebabı adı verilen özel bir yemeği yapılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze terenin içerdiği besin değerleri şunlardır: 32 kalori; 2,6 gr. protein; 5,5 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,7 gr. yağ; 1,1 gr. lif; 76 mgr. fosfor; 81 mgr. kalsiyum; 13 mgr. demir; 14 mgr. sodyum; 606 mgr. potasyum: 930 IU A vitamini; 0,08 mgr. B1 vitamini; 0.26 mgr. B2 vitamini; l mgr. B3 vitamini: 0.24 mgr. B6 vitamini: 69 mgr. C vitamini ve 0,7 mgr. E vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Hiç önemsenmeyen ve hatta küçümsenen tere bitkisi, yukarıda görüldüğü gibi çok önemli oranlarda doğal vitamin ve mineral içermektedir. Bunun yanı sıra; o Tere iştah açıcı bir besindir. o Lif oranı yüksek olduğu için peklikten şikâyetçi olan kişilere iyi gelir. Turp ve Özellikleri Değişik çeşnileriyle iştah açıcı Turp adlı kök sebzesini veren, Turpgiller'in örnek bitkileridir. Anayurduna ilişkin çeşitli görüşler ileri sürülen ve bu konuda Eski Mısır'dan Çin ve Japonya'ya kadar pek çok yerin adı sayılan, ülkemizin hemen hemen her yerinde bol bol yetiştirilebilen Turpların birçok türü ve çeşidi vardır. 60-90 cm'ye kadar boylanabilen çiçek saplarıyla turplar, çeşitlerine göre bir ya da ikiyıllık otsu bitkilerdir. Taşıdıkları birçok özelliğe göre sınıflandırılan turpları en pratik sınıflandırma yöntemi, yetiştirilme mevsimlerine göre ayrılmalarıdır. Buna göre turplar ilkbahar çeşitleri, yaz çeşitleri ve kışlık çeşitler olarak ayrılırlar. Genelde turp bitkisinin alt yaprakları yayvan ve genişçe, üst yaprakları tırtıklı ya da çentikli olur. Çiçekleri mor, beyaz veya sarı renklerde açar. Turpun meyvesi, hardalınkine benzer: Küçük, küremsi biçimli, kırmızımtırak kahverengi ve yakıcı kokuludur. Yabani turpların kökü kazık biçimindeyken yenebilen bahçe turplarının kökü yumru biçimindedir, işte bu kökler, yılın çeşitli mevsimlerinde yetiştirilebildiği, baharlı ve lezzetli olduğu ve zamanında hasat edildiği takdirde önemli besin değerlerinin yanı sıra gevrek ve iştah açıcı özellikler taşıdığı için sofralarımızda çerez olarak ve beğenilerek yer alırlar. En tanınmış turp türleri kırmızı turp ile kara turptur (bayırturpu). BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze turpun içerdiği besin değerleri şunlardır: 15 kalori; 1 gr. protein; 2,8 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; eser miktarda yağ; 0,7 gr. lif; 27 mgr. fosfor; 43,7 mgr. kalsiyum; 1.9 mgr. demir: 59 mgr. sodyum; 241 mgr. potasyum: 11 mgr. magnezyum; eser miktarda A vitamini; 0,04 mgr. B1 vitamini; 0,02 mgr. B2 vitamini; 0,2 mgr. B3 vitamini; 0,1 mgr. B6 vitamini; 10 mcgr. folik asit ve 25 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan ve bazıları çok önemli oranlara varan besin değerlerinin yanı sıra; o Turp, familyasındaki diğer sebzeler gibi, bedenin bazı kanser hastalıklarına yakalanma rizikosunu en aza indirger: Bu kanser türleri arasında akciğer ve kalınbağırsak kanserleri sayılabilir. o Yüksek oranda içerdiği antioksidan maddelerle kalp hastalığına yakalanma, felç geçirme ve katarakt illetine tutulma rizikolarını da önemli ölçülerde azaltır. o Turp, içerdiği yüksek oranda demir ve folik asidiyle, kansızlığı ve ayrıca gebe kadınların spina bifida (omurganın bir yanının açık olması) hastalığı taşıyan çocuk doğurma rizikosunu en aza indirir. o Turp, içerdiği yüksek orandaki potasyumla, yüksek tansiyonu düşürür. o Turpun halk hekimliğinde geniş bir uygulama alanı bulunmaktadır: Bu uygulamaları şöylece özetleyebiliriz: Böbrek ve safra kesesinden taş düşürmede, ses kısıklığında, bademcik enfeksiyonunda, romatizma yangılarının hafifletilmesinde ve emzikli kadınlarda süt gelişini artırmada kişilerin bolca turp yemeleri öğütlenmektedir. Ayrıca sıkılarak elde edilmiş turp suyu, öksürüğe ve bronşite iyi gelir. Dikkat: Turpgiller familyasındaki diğer sebzeler gibi, turp da bedenin iyot emilimini azaltır. Haftada 3-4 kezden daha sık turp yiyen kişilerin, iyotça zengin besinler ve iyotlu tuz almalarında yarar vardır. Özellikle içme suyunun az iyot içerdiği yörelerde bu durum dikkate alınmalıdır Ü Üzüm ve Özellikleri Tazesi yaz mevsimi sofralarında yaygın şekilde yer alan, kurusu yıl boyunca çeşitli şekillerde tüketilen üzüm meyvesini veren Üzüm asması, Fundagiller'dendir. Dünyanın beş kıtasında elmayla birlikte meyve üretimi için en çok kültürü yapılan bitkilerden biri olan üzüm asmasının anayurdu Anadolu'dur. Burada İÖ 3000 yıllarında bağcılık yapıldığına ilişkin bulgulara rastlanmıştır. Binlerce çeşidi bulunan, yapraklarını döken çokyıllık tırmanıcı bir bitki olan asmaların, kökgövde, yan kökler, dip kökler ve kılcal köklerden oluşan sağlam ve ayrıntılı bir kök yapısı vardır. Kökgövdesinin uzantısı gibi görünen gövdesi toprak yüzeyinden başlayıp bitkinin tacında sona erer. Gövde, her yıl enine doğru gelişerek kalınlaşır. Bitkinin kol, sürgün yaprak ve meyve ağırlığını taşıyacak duruma gelmesi 3-5 yıl alır. Bitkinin, taç kısmında iki ya da daha çok yaşlı organları olan ve yapısıyla gövdeye çok benzeyen kolları bulunur. Bunlar biryıllık çubukları, göz ve sürgünleri taşır. Bitkinin yeşil sürgünleri, kollardaki gözlerin sürmesiyle oluşur; günde birkaç santim büyüyerek gelişme sezonu sonunda metrelerce uzunluğa ulaşır. Üzüm bitkisinin yaprak, sülük (tutunma organı) ve çiçek salkımlarını yeşil sürgünler taşır. Asma yaprakları, genellikle beş parçalı, üstü mumsu tabakayla örtülü ve yeşil renklidir. Çiçek salkımları, yeşil sürgünün 4.-6. boğumlarında ve bir yaprağın karşısında yer alır. Erdişi olan asmada, erkek ve dişi çiçekler aynı bitki üzerinde bulunur. Salkım halindeki çiçeklerin olgunlaşmaya başlaması için sıcaklığın 16 dereceye yükselmesi gerekir. 18-21 derece sıcaklıklarda tam olgunlaşan çiçeklerde tozlaşma başlar. Böylece döllenen dişi çiçek salkımlarının %50'si tane tutar, döllenmeyen çiçekler kuruyup dökülür. Salkımlar halinde olgunlaşan üzüm meyvesinin kabuğu, bitkinin çeşidine göre beyaz, siyah ya da bu iki rengin farklı tonlarındadır. Gene üzüm çeşitlerine göre ince ya da kalın olan kabuk, rengin yanı sıra meyvenin koku ve tanen maddesini taşımaktadır. Meyvenin ortasında, sayısı 0-4 arasında değişen çekirdeği yer alır. Taze üzüm sofralık olarak pek makbul bir meyve olduğu gibi, kurutularak hoşaf, çeşitli tatlı, kek, çikolata ve pastaların yapımında kullanılır. Ayrıca çok geniş bir kullanım alanı olan üzüm çeşitleri şaraplık olarak değerlendirildiği gibi sucuk, pekmez, bulama, meyve suyu, şıra, sirke ve rakı ile diğer alkollü içkilerin yapımında kullanılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. taze üzümün besin değerleri şunlardır: 69 kalori; 1,3 gr. protein; 15,7-20 gr. karbonhidrat: 0 kolesterol; l gr. yağ; 0,6 gr. lif; 12 mgr. fosfor; 16 mgr. kalsiyum; 0,4 mgr. demir; 3 mgr. sodyum; 158 mgr. potasyum: 13 mgr. magnezyum; 100 IU A vitamini; 0,05 mgr. B1 vitamini; 0,03 mgr. B 2 vitamini; 0.3 mgr. B3 vitamini: 0,08 mgr. B6 vitamini; 5.6 mcgr. folik asit; 4 mgr. C vitamini ve 0,7 mgr. E vitamini. Yukarıdaki ortalama değerlerin çok geniş ürün yelpazesi olan üzüm çeşitlerine göre farklılık göstermesi doğaldır. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan besin değerlerinin yanı sıra; o Üzüm, geleneksel inanışlara göre midevidir; sindirim sorunu olanlara iyi gelir. o İçerdiği tanen ve diğer maddelerle bazı virüs ve bakterilerle savaşır, onları yok eder. o Üzüm, diş çürümelerini engeller. o İçerdiği yüksek orandaki bazı maddelerle bedenin kansere yakalanması rizikosunu azaltır. o Son zamanlarda yapılan bazı bilimsel araştırma sonuçlarında, üzüm çekirdeğinin sağlığa pek çok yararı olduğu ileri sürülmüştür. Bütün bu etkilerinden yararlanmak için, taze ve kuru üzüm, günlük diyete katılarak bolca tüketilmelidir. Dikkat: Çok şekerli bir besin olduğu için, şeker hastaları üzüm yeme konusunda uzman doktorlara danışmalıdır. |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
V-Y-Z
Vişne VE Özellikleri Vişne adlı kirazdan ekşi meyvelerini yaz ortalarında veren Vişne ağaçları, Gülgiller'dendir. Anayurdu Anadolu ve Balkanlar olan vişne ağaçları, 5-7 m. kadar boylanabilir; 4 yaşındayken meyve vermeye başlar ve 40-50 yıl yaşar. Vişne ağacı, yuvarlak taçlı ve kiraza göre daha çalımsı görünüşlüdür. Gövdesi kırmızımtırak gri benekli, donuk ya da parlak renklidir. Dalları kirazınkinden ince ve yay gibi olup sarkıktır. Yaprakları da kirazınkinden daha küçük, ayası düz, parlak yeşil renkli ve tüysüzdür. İlkbaharda erken açan çiçekleri beyaz renklidir. Bir salkımında birden fazla ve altıya kadar değişen sayıda çiçek açar. Temmuz ayı ortalarında olgunlaşmaya başlayan meyveleri, kirazdan biraz basıkçadır. Olgun vişneler, bol sulu ve siyaha yakın kırmızı renklidir. Ülkemizde iki önemli vişne ağacı türü yetiştirilmektedir. Bunlardan meyvesi her tür kullanıma elverişli olan Kütahya vişnesi, uzun saplı, iri boyda, ucu hafif sivrice, koyu kırmızı ince kabuklu, çok sulu, ekşi ve kırmızı etli meyveler verir. Macar vişnesi ise, kısa saplı, ince, koyu kırmızı renkli kalınca kabuklu, ekşi ve kırmızı etli meyve vermektedir. Her iki türün ağaçları da, temmuz ayından başlayarak bol ürün verir. Vişne meyvesi, sofralıktan çok meyve suyu, şurubu, reçeli, marmeladı, kompostosu, likörü ile diğer bazı içkileri, pasta ve tatlıları yapılarak tüketilir. Ayrıca kurutularak da yenir. BESİN DEĞERLERİ Vişnenin besin değerleri kirazınkine benzer. Ancak şeker oranı daha düşük olduğundan, vişnenin tadı ekşi ya da mayhoş olur. Aynı nedenle kalorisi de kirazınkinden düşüktür. Ortalama 100 gr. taze vişnede, 58 kalori ile 14,3 gr. karbonhidrat vardır. Oysa, vişnenin A vitamini yüksek olup 1.000 lU'ya kadar varır. Vişnenin diğer besin değerleri kirazınkine çok yakındır. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Bedenimize yararlı besin değerlerinin yanı sıra; o Vişne meyvesinin taze ya da kurutulmuş saplan, aynen kiraz sapları gibi sağlığımıza yararlı etkiler yapar. Y Yenidünya ve Özellikleri İlkbahar ve yaz meyvelerinin müjdecisi sayılan etli, sulu, mayhoş ya da tatlı ve iri çekirdekli meyvelerini mart ayından başlayarak hazirana kadar bizlere cömertçe sunan Yeni-dünya ağaçlan, Gülgiller'dendir. Anayurdu Japonya, Çin ve Hindistan olan yenidünyalar, Çin ve Japon kökenli iki ana grup içinde sınıflandırılır. Çin grubu ağacın meyvesi iri, armut biçiminde ve koyu portakal renkli sıkı etli olup geç olgunlaşır. Japon grubunun daha erken olgunlaşan meyveleri soluk sarı renkli, daha küçük boylu ve beyazımsı yumuşak etlidir. Yenidünya ağaçları 5-10 m. kadar boylanabilir. Biryıllık dalları tüylerle kaplı ve gevrek yapılıdır. Dalları yaşlandıkça tüyleri dökülür ve yapısı sertleşir. 12-30 cm. uzunlukta ve 5-8 cm. genişlikteki iri yapraklarının üst yüzü koyu yeşil, alt yüzü kül-rengimsi, kabarık damarlı ve tüylüdür. Hep-yeşil (yapraklarını dökmeyen) olan bu ağaç, güzel yaprakları ve gösterişli yapısı nedeniyle bazı yerlerde süs bitkisi olarak da benimsenir. Yenidünya ağaçları ekim ayı sonu ile kasım ayında çiçek açmaya başlar ve neredeyse kış boyunca çiçekli kalır. Bileşik salkımlar halindeki krem ve beyaz renkli çiçekleri güzel kokulu olup balozu (nektar) bakımından zengindir. Bu nedenle halanlarını kendine çeker. İlkbahara doğru olgunlaşan çiçekler, salkımlar halinde meyvelerini verir. Yenidünya ağaçları, genellikle aşılandıktan 2-3 yıl sonra meyve vermeye başlar. 23-25 yaşına kadar en yüksek verimle meyve verir. 30 yaşından sonra ekonomik ömrü sona ererse de ağaçlar 60 yıl kadar yaşayabilir. Bu ağaçların odunu, çalgı aletlerinin yapımı için makbul sayılır. BESİN DEĞERLERİ Yenidünya meyvesi, yüksek oranda A vitamini içerir. Eti ve kabuğunun rengi, meyvenin A vitamini kaynağı karoten yönünden zengin olduğunu gösterir. Ayrıca B ve C vitaminleri; fosfor, potasyum ve kalsiyum gibi mineral maddeler ve şeker yönünden de zengindir. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda açıkladığımız gibi yenidünya meyvesi, pek değerli besin maddelerini içermektedir. Bunun yanı sıra; o Ağacın yaprakları tanen içerir ve peklik vericidir: Bu tıbbi etkiyi sağlamak üzere ağacın taze ya da güneş ışığı almayan havadar bir yerde kurutulmuş yapraklarının üzerine kaynar su dökülüp 10-15 dakika kadar demlendirilerek bir infüzyon hazırlanır. İshal durumunda, tehlikesiz ve etkili olan bu infüzyondan günde 2-3 su bardağı içilebilir. Yerfıstığı ve Özellikleri tohumu ülkemizde kuruyemiş olarak sıkça tüketilen Yerfıstığı, Baklagillerden aynı adı taşıyan biryıllık otsu bitkinin meyvesidir. 20-70 cm. kadar boylanabilen ve birçok türü olan yerfıstığının anayurdu Güney Amerika'dır. Bitkinin karşılıklı ve ikili olarak dizilmiş yeşil renkli küçük yaprakları, sarı renkli ufak çiçekleri vardır. Bu çiçekler döllendikten sonra yere doğru eğilerek oluşan meyvelerini toprağa gömer. Bolca ürün veren yerfıstığı bitkisi, küçük bahçelerde yapılan aile tarımı için pek uygundur. Kuruyemiş olarak tüketilmesinin yanı sıra özellikle Batı ülkelerinde, yemeklik olarak ve sabun yapımında kullanılan yağı çıkarılır. Preslerde yağı alınan tohumun küspesi azot bakımından çok zengin olduğu için hayvanlara yem olarak yedirilir. Ayrıca ürün alındıktan sonra toprakta kalan bitkinin sap ve yaprakları da iyi bir hayvan yemi olur. Batı ülkelerinde yerfıstığı, tatlıcılıkta ve çikolatacılıkta da kullanılmaktadır. BESİN DEĞERLERİ Yağ ve protein yönünden pek zengin bir besin olan yerfıstığının 30 gramının tuzla kavruluşundan sonra içerdiği besin değerleri şunlardır: 167 kalori: 7.4 gr. protein: 5,4 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 14.2 gr. yağ; 0,7 gr. lif; 114.6 mgr. fosfor; 21,5 mgr. kalsiyum; 119 mgr. sodyum: 193 mgr. potasyum; 50 mgr. magnezyum; 0,09 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini ve 5 mgr. B3 vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda saydığımız, bazıları cidden yüksek besin değerlerinin yanı sıra; o Yerfıstığı, kandaki yüksek kolesterol düzeyini düşürür. o Kan şekeri düzeyini kontrol altında tutar, bu nedenle seker hastalarına yardımcı olur. o Yerfıstığının hayvanlarda kanseri önleyici etkileri saptanmıştır: Aynı etkileri insanlarda gösterip göstermediği araştırılmaktadır. V Zeytin ve Özellikleri Kahvaltılarımızda vazgeçilmez katığımız olan zeytini ve en sağlıklı bitkisel yemeklik yağ olan zeytinyağını veren Zeytin ağacı, Zeytingiller familyasının örnek bitkisidir. Anayurdu Anadolu olup buradan tüm Akdeniz havzası ülkelerine yayılmıştır. Önemli türü, Avrupa zeytinidir (O. europea). 12-15 m. kadar boylanabilen bu ağaç çok uzun ömürlü olup 1.000 yıl kadar yaşayabilir. 7-8 yaşında zeytin denilen meyvesini vermeye başlayan ağacın, 35'inci yaşına kadar verimi artar. Sonra, meyve veriminde azalma görülür. 100 yaşındaki zeytin ağaçlarının yenilenmesi gerekir. Hepyeşil (yaprağını dökmeyen) bitkilerden olan zeytin ağacının oval biçimli, ince uzunca yapraklarının üstü koyu yeşil ve altı gümüşi renktedir. Yaşlanan gövdesinin aldığı ilginç biçimler ve yapak renginin güzelliğiyle pek gösterişli bir bitki olan zeytin ağacının beyazımsı yeşil renkli küçük çiçekleri, yaprak koltuklarında, salkımlar halinde ilkbaharda açar. Bu çiçekler genelde kasım ayına kadar olgunlaşarak oval biçimli, uzunca, siyaha çalan koyu yeşil renkli, taş çekirdekli ve tadı acı meyveler verir. Zeytin meyveleri, özel yöntemlerle salamura edilerek sofralar için hazırlanır. Yağı çıkarılacak zeytinler ocak ayına kadar ağacında bekletilip rengi iyice karalaştığında toplanır. Fabrikalarda preslerle sıkılarak yağı alınır. Ayrıca zeytin ağacının san renkli, esmer dalgalı olan çok sert odunu marangozlukta kullanılır. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. salamura yeşil zeytin 30 kalori; 0 kolesterol; 3,1 gr. yağ; 3 gr. lif; 4.8 mgr. fosfor; 26 mgr. kalsiyum; 6.2 mgr. demir: 639 mgr. sodyum: 26 mgr. potasyum; 17,4 mgr. magnezyum; eser miktarlarda A, B1 ve B2 ile 0,01 mgr. B6 vitamini, ayrıca folik asit ve E vitamini içerir. Salamura (kalamata) siyah zeytinin besin değerleri yukarıdakilerden biraz daha da yüksektir. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan kimisi cidden yüksek besin değerlerinin yanı sıra; o Zeytinden elde edilen zeytinyağı kalp dostudur: Zeytinyağı kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürür. Damar tıkanıklıklarını önlemede yardımcı olur. Tansiyonun kontrol altında tutulmasında önemli rol üstlenir. Zeytinyağını bol bol tüketen Ege bölgemizin insanında, özellikle Ayvalık ve civarında kalp hastalığı riskinin düşük olması bir rastlantı değildir. o Zeytin ile zeytinyağı, kanseri önleyici maddeler içermektedir. o Zeytin ve zeytinyağının yüksek tansiyonu düşürücü etkilen de vardır. o Zeytinyağı, bedenin yaşlanmasını geciktirir: Besinler bedenimizde enerjiye çevrilirken oksidan denilen bazı maddeler ortaya çıkar. Zeytinyağı, içerdiği çok sayıdaki antioksidan maddeyle hücrelerimizi yeniler, doku ve organlarımızın yaşlanmasını geciktirir. Bedenimizdeki kireçlenmeleri önler. o Zeytinyağı, sindirimi kolaylaştırır: Sindirim için gerekli olan mide asitlerini azaltmaz. Sindirime yardımcı olan salgıları destekler. Safra kesesini kolesterolden temizler. Kabızlığı önleyerek bağırsakların daha düzgün çalışmasını sağlar. o Zeytinyağı, çocukların beslenmesinde dirimsel rol oynar: Bu yağın içerdiği yağ asitleri ana sütününkine eşdeğerli olup çocuklarda kemikleri güçlendirir. Zeytinyağının içerdiği E vitamini, çocukların sağlıklı büyümelerini sağlar. o Zeytinyağı, güzelliğimize katkıda bulunur: Cildimizi ve saçlarımızı besleyen zeytinyağı, cildin genç görünmesini ve saçlarımızın gürleşip parlamasını sağlar. o Son olarak zeytinyağı ağacının yaprağı ile eczacılıkta tansiyon düşürücü ilaçlar yapılmaktadır. EMEĞE SAYGI LÜTFEN SAYGINIZI +1 LE GÖSTERE BİLİRSİNİS |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
birgün paylaştiğim konuya bakıp bir besinin etkilerini aliçağimi hiç ummaz dim
|
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
+1 de
keske aynı sayfada açmasayydın hepsini :) |
====BESİNLERİN SAĞLIĞIMIZDAKİ YERİ====
BOLE DAHA İİİ HEPSİ BİR ARADA
|
All times are GMT +3. The time now is 03:50. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025