![]() |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Koca Mustafapaşa
Koca Mustâpaşa! Ücrâ ve fakir İstanbul! Ta fetihten beri mü’min, mütevekkil, yoksul, Hüznü bir zevk edinenler yaşıyorlar burada. Kaldım onlarla bütün gün bu güzel rû’yâda. Öyle sinmiş bu vatan semtine milliyetimiz Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz. Mânevi çerçeve beş yüz senedir hep berrak; Yaşayanlar değil Allah’a gidenlerden uzak. Bir bahar yağmuru yağmış da açılmış havayı Hisseden kimse hakikat sanıyor hulyâyı. Âhiret öyle yakın seyredilen manzarada, O kadar komşu ki dünyaya duvar yok arada, Geçer insan bir adım atsa birinden birine, Kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine. Serviliklerde sükûn, yolda sükûn, evde sükûn. Bu taraf sanki bu halkıyla ezelden meskûn. Bir afif aile sessizliği var evlerde; Örtüyor fakrı asaletle çekilmiş perde. Kaldırımsız, daracık, iğri sokak, doğru sokak... Her geçildikçe basılmış ve düzelmiş toprak. Kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen, Çeşmeden her su içerken: “Şükür Allah’a” diyen Yaşıyor sade maişetlerin en sâfında; Rûh esen kuytu mezarlıkların etrafında. Bu vatandaş biraz ahşapla, biraz ker***ten Yapabilmiş bu güzellikleri birkaç hiçten. Türk’ün âsûde mizaciyle Bizans’ın kederi Karışıp mağrifet iklimi edinmiş bu yeri. Şu fetih vak’ası, yârab! Ne büyük mu’cizedir! Her tecellîsini nakletmek uzundur bir bir; Bir tecellisi fakat, ruhu saatlerce sarar; Koca Mustâpaşa var, camii var, semti de var. Elli yıl geçtiği günlerde büyük mu’cizeden, Hak’dan ilham ile bir gün o güzel semte giden Rum vezîr, eski manastırda ederken secde, Kalbi çok dolduran îman ile gelmiş vecde, Onu, tek Tanrısının mâbedi etmiş de hayâl, Vakfedip her neye mâlikse, bütün mâl-ü menal, Bir fetih câmii yapmak dilemiş İslam’a. Sebep olmuş bu eser yâd edilir bir nâma. Dört asırdır inerek câmie nûr üstüne nûr Yerde bulmuş yaşayanlar da, ölenler de huzûr. Ona hâlâ gidilirken geçilir bir yoldan, Göze çarpar ölüm âyetleri sağdan soldan, Sarmaşıklar, yazılar, taşlar ağaçlar karışık. Hâfız Osman gibi hattatla gömülmüş bir ışık Bu mezarlıkta siyah toprağı aydınlatıyor; Belli, kabrinde, O, bir nûra sarılmış yatıyor. Gece, şi’riyle sararken Koca Mustapaşa’yı Seyredenler görür Allah’a yakın dünyâyı. Yolda tek tük görünenler çekilir evlerine; Gece sessizliği semtin yayılır her yerine. Bir ziyaretçi derin zevk alarak manzaradan, Unutur semtine yollanmayı artık buradan. Gizli bir his bana, hâtif gibi, ihtar ediyor; Çok yavaş, yalnız içinden duyulan sesle, diyor: “Gitme! Kal! Sen bu taraf halkına dost insansın; Onların meşrebi, iklimi ve ırkındansın. Gece, her yerdeki efsunlu sükûnundan iyi, Avutur gamlıyı, teskin eder endişeliyi; Ne ledünni gecedir! Tâ ağaran vakte kadar, Bir mücevher gibi Sümbül Sinan’ın rûhu yanar. Ne saadet! Bu taraflarda, her ülfetten uzak, Vatanın fâtihi cedlerle berâber yaşamak!...” Geç vakit semtime döndüm Koca Mustapaşa’dan Kalbim ayrılmadı bir an o güzel rü’yâ’dan. Bu muammâyı uzun boylu düşündüm de yine, Dikkatim hâdisenin vardı derinliklerine; Bu geniş ülkede, binlerce lâtif illerde, Nice yıl, cedlerimiz kökleşerek bir yerde, Manevi varlığının resmini çizmiş havaya. -Ki bugün karşılaşan benzetiyor rü’yaya. - Kopmuşuz bizler o öz varlık olan manzaradan. Bahseder gerçi duyanlar bir onulmaz yaradan; Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük; Budur âlemde hudutsuz ve hazîn öksüzlük. Sızlatır bâzı saatler dayanılmaz bir acı, Kökü toprakta kalıp kendi kesilmiş ağacı. Rûh arar başka tesellî her esen rüzgârda. Ne yazık! Doğmuyoruz şimdi o topraklarda! Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Akıncılar
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle! Bir yaz günü geçtik Tuna'dan kaafilelerle... Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan. Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan. Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla Yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla... Cennette bugün gülleri açmış görürüz de Hâlâ o kızıl hatıra titrer gözümüzde! Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik!. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Bir Başka Tepeden
Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul! Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer. Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul! Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. Nice revnaklı şehirler görülür dünyada, Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan. Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Deniz Türküsü
Vala'ya Dolu rüzgarla çıkıp ufka giden yelkenli! Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli, Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça Ve hayalinde dolan aleme yaklaştıkça, Dalga kıvrımları ardında büyür tenhalık, Başka bir çerçevedir, gitgide, dünya artık. Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziya; Mavidir her taraf, üstün gece, altın derya... Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla... Lakin az sonra leziz uyku bir encama varır. Hilkatin gördüğü rüya biter. Etraf ağarır. Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri, Ta uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri... Musikîyle bir alem kesilir çalkıntı! Ve nihayet görünür gök ve deniz saltanatı! Girdiğin aynada geçmiş gibi diğer küreye, Sorma bir saniye, şüpheyle sakın: Yol nereye? Ayılıp neş'eni yükseltici sarhoşluktan, Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan! Duy tabiatte biraz sen de ilâh olduğunu! Ruh erer varlığın zevkine duymakla bunu. Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapayalnız, Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız Yürü! Hür maviliğin bittiği son hadde kadar! İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Duyuş ve Düşünüş
Sevdiklerim göçüp gidiyorlar birer birer Ay geçmiyor ki almayayım gamlı bir haber. Kalbim zaman zaman bu haberlerle burkulu; Zihnim düşünceden dağınık, gözlerim dolu. Kaybetti asrımızda ölüm eski hüznünü, Lakayd olan muhimsemiyor gamlı bir günü. Çok şey bilen diyor:'Gidecek her gelen nesil Ey sade-dil Bu bahsi hayatında böyle bil Hiç durmadan, hayat öğütür devreden bu çark, Ölmek sırayladır, sıralanmakta varsa fark. İlmin derin görüşleri, aklın hükümleri Doldurmuyor boşalmış olan hisli bir yeri. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Düşünce
Ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı, Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı? İnsanlar anlaşıldı cihanın da sırrı yok, Kalsaydı tirkeşimde eğer tek bir altın ok En tatlı bir hayal için atmazdım ufkuma. Dalsın yakından gözlerim artık son uykuma. Gördüm ve anladım yaşamak macerasını Bakiyse ruh eğer dilemezdim bekasını. Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki var, Bitsin hayırlısıyla bu beyhude sonbahar. "Yalnız duyan yaşar" sözü derler ki doğrudur; "Yalnız duyan çeker" derin, en doğru söz budur. Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi, Müşkil budur ki ölmeden evvel ölür kişi. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Endülüste Raks
Zil, şal ve gül.Bu bahçede raksın bütün hızı... Şevk akşamında endülüs üç defa kırmızı... Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir. Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri, İşveyle saçılış, örtünüşleri... Her rengi istemez ,gözümüz şimdi aldadır. İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır . Alnında halka halkadır aşüfte kakülü Göğsünde yosma gırnatanın en güzel gülü.. Altın kadeh her elde,güneş her gönüldedir İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir. Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi; Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi... Gül tenli, kor dudaklı,kömür gözlü sürmeli, Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kereöpmeli. Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle Her kalbi dolduran zile, her sineden "Ole!" Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Erenköyü'nde Bahar
Cânan aramızda bir adındı, Şîrin gibi hüsn ü âna unvan, Bir sahile hem şerefti hem şan, Çok kerre hayâlimizde cânan Bir şir'i hatırlatan kadındı. Doğmuştu içimde tâ derinden Yıldızları mâvi bir semânın; Hazzıyle harâb idim edânın, Hâlâ mütehayyilim sadânın Gönlümde kalan akislerinden. Mevsim iyi, kâinat iyiydi; Yıldızlar o yanda, biz bu yanda, Hulya gibi hoş geçen zamanda Sandım ki güzelliğin cihanda Bir saltanatın güzelliğiydi. İstanbul'un öyledir bahârı; Bir aşk oluverdi âşinalık... Aylarca hayâl içinde kaldık; Zannımca Erenköyü'nde artık Görmez felek öyle bir baharı. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Eylül Sonu
Günler kısaldı. Kanlıca'nın ihtiyarları Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları. Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa... Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa... İçtik bu nadir içki'yi yıllarca kanmadık... Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor, yazık! Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor; Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor. Hiç dönmemek ölüm gecesinden bu sahile, Bitmez bir özleyiştir, ölümden biter bile. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Geçmiş Yaz
Rüya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle Her anını, her rengini, her şi'rini hazdan. Halâ doludur bahçeler en tatlı sesinle! Bir gün, bir uzak hatıra özlersen o yazdan Körfezdeki dalgın suya bir bak, göreceksin: Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde; Mehtap... iri güller... ve senin en güzel aksin... Velhasıl o rüya duruyor yerli yerinde! Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Hayal Şehir
Git bu mevsimde, gurub vakti, Cihangir'den bak! Bir zaman kendini karşındaki rüyaya bırak! Başkadır çünkü bu akşam bütün akşamlardan; Güneşin vehmi saraylar yaratır camlardan; O ilah isteyip eğlence hayalhanesine, Çevirir camları birden peri kasanesine. Som ateşten bu saraylarla bütün karşı yaka Benzer üç bin sene evvelki mutantan sarka. Mestolup içtiği altın şarabın zevkinden Elde bir kırmızı kaseyle ufuktan çekilen Nice yüz bin senedir şarkın ışık mimarı Böyle ma'mur eder ettikçe hayal Üsküdar'ı. O ilahın bütün ilhamı fakat anidir; Bu ateşten yaratılmış yapılar fanidir; Kaybolur hepsi de bir anda kararmakla batı. Az sürer gerçi fakir Üsküdar'ın saltanatı; Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına; Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına, Ezeli mağfiretin böyle bir ikliminde Altının göz boyamaz kalbi kadar halisi de. Halkının hilkati her semtini bir cennet eden Karşı sahilde karanlıkta kalan her tepeden, Gece bir çok fukara evlerinin lambaları En sahih aynadan aksettiriyor Üsküdar'ı. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Itrî
Rıfkı Melûl Meriç'e Büyük Itrî'ye eskiler derler, Bizim öz mûsıkîmizin pîri; O kadar halkı sevkedip yer yer, O şafak vaktinin cihangîri, Nice bayramların sabâh erken, Göğü, top sesleriyle gürlerken, Söylemiş saltanatlı Tekbîr'i. Tâ Budin'den Irâk'a, Mısr'a kadar, Fethedilmiş uzak diyarlardan, Vatan üstünde hür esen rüzgâr, Ses götürmüş bütün baharlardan. O dehâ öyle toplamış ki bizi, Yedi yüz yıl süren hikâyemizi Dinlemiş ihtiyar çınarlardan. Mûsıkîsinde bir taraftan dîn, Bir taraftan bütün hayât akmış; Her taraftan, Boğaz, o şehrâyîn, Mâvi Tunca'yla gür Fırât akmış. Nice seslerle, gök ve yerlerimiz, Hüznümüz, şevkimiz, zaferlerimiz, Bize benzer o kâinât akmış. Çok zaman dinledim Nevâ-Kâr'ı, Bir terennüm ki hem geniş, hem şûh: Dağılırken "Nevâ"nın esrârı, Başlıyor şark ufuklarında vuzûh; Mest olup sözlerinde her heceden, Yola düşmüş, birer birer, geceden Yürüyor fecre elli milyon rûh. Kıskanıp gizlemiş kazâ ve kader Belki binden ziyâde bestesini, Bize mîrâsı kaldı yirmi eser. "Nât"ıdır en mehîbi, en derini. Vâkıâ ney, kudüm gelince dile, Hızlanan mevlevî semâıyle Yedi kat arşa çıkmış "Âyîn"i. O ki bir ihtişamlı dünyâya Ses ve tel kudretiyle hâkimdi; Âdetâ benziyor muammâya; Ulemâmız da bilmiyor kimdi? O eserler bugün defîne midir? Ebediyyette bir hazîne midir? Bir bilen var mı? Nerdeler şimdi? Öyle bir mûsıkîyi örten ölüm, Bir tesellî bırakmaz insanda. Muhtemel görmüyor henüz gönlüm; Çok saatler geçince hicranda, Düşülür bir hayâle, zevk alınır: Belki hâlâ o besteler çalınır, Gemiler geçmiyen bir ummanda. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
İstanbul'u Fetheden Yeniçeriye Gazel
Vur Pençe-i Âlî'deki şemşîr aşkına Gülbang-i âsmâni tutan pîr aşkına Ey leşker-i müfettihü'l-ebvâb vur bugün Feth-i mübîni zâmin o tebşîr aşkına Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-i hilâl içün Gelmiş bu şehsüvâr-i cihângîr aşkına Düşsün çelengi Rûm'un, eğilsün ser-i Firenk Vur Türk'ü gönderen yed-i takdîr aşkına Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar Fecr-i hücûm içindeki tekbîr aşkına� Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
İstanbul'un Fethini Gören Üsküdar
Üsküdar bir ulu rüyâyı görenler şehri, Seni gıptayle hatırlar vatanın her şehri, Hepsi der: "Hangi şehir görmüş onun gördüğünü? Bizim İstanbul'u fethettiğimiz mutlu günü. Elli üç gün ne mehâbetli temâşa idi o. Sanki halkın uyanık gördüğü rüyâ idi o. Şimdi beş yüz sene geçmiş o büyük hatıradan Elli üç günde o hengâme görülmüş buradan, Canlanır levhâsı hâlâ beşer ettikçe hayâl O zaman ortada, her saniye gerçek bir hâl. Gürlemiş Topkapı'dan bir yeni şiddetle daha. Şanlı namıyle "büyük top" denilen ejderha. Sarf edilmiş nice kol kuvveti gündüz ve gece. Karadan sevk edilen yüz gemi geçmiş Haliç'e Son günün cengi olurken, ne şafakmış o şafak. Üsküdar, gözleri dolmuş, tepelerden bakarak, Görmüş İstanbul'a yüzbin meleğin uçtuğunu, Saklamış durmuş, asırlarca, hayâlinde bunu. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Kar Mûsikîleri
Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu; Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu. Bir kuytu manastırda duâlar gibi gamlı, Yüzlerce ağızdan koro hâlinde devamlı, Bir erganun âhengi yayılmakta derinden... Duydumsa da zevk almadım İslâv kederinden. Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta. Birdenbire mes'ûdum işitmek hevesiyle, Gönlüm dolu İstanbul'un en özlü sesiyle. Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık, Uykumda bütün bir gece Körfez'deyim artık! Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Kaybolan Şehir
Üsküp ki Yıldırım Bayazıd Han diyârıdır Evlâd-ı Fâtihân’a onun yâdigârıdır. Firûze kubbelerle bizim şehrimizdi o; Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz’di o. Üsküp ki Şar-dağ’ında devâmıydı Bursa’nın Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın. Üç şanlı harbin arş’a asılmış silâhları Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları. Ben girmeden hayatı şafaklandıran çağa, Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa. İsâ Bey’in fetihte açılmış mezarlığı Hulyâma âhiret gibi nakşetti varlığı. Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için. Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir! Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir! Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Mehlika Sultan
Mehlika Sultan'a aşık yedi genç Gece şehrin kapısından çıktı. Mehlika Sultan'a aşık yedi genç Kara sevdalı birer aşıktı. Bir hayalet gibi dünya güzeli Girdiğinden beri rü'yalarına; Hepsi meshur, o muamma güzeli Gittiler görmeye Kaf dağlarına. Hepsi, sırtında aba, günlerce Gittiler içleri hicranla dolu; Her günün ufkunu sardıkça gece Dediler: "Belki bu son akşamdır" Bu emel gurbetinin yoktur ucu; Daima yollar uzar, kalp üzülür: Ömrü oldukça yürür her yolcu, Varmadan menzile bir yerde ölür. Mehlika'nın kara sevdalıları Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya, Mehlika'nın kara sevdalıları Baktılar korkulu gözlerle suya. Gördüler: "Aynada bir gizli cihan... Ufku çepçevre ölüm servileri..." Sandılar doğdu içinden bir an O, uzun gözlu, uzun saçlı peri. Bu hazin yolcuların en küçüğü Bir zaman baktı o viran kuyuya. Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü Parmağından sıyırıp attı suya. Su çekilmiş gibi rü'ya oldu!.. Erdiler yolculuğun son demine; Bir hayal alemi peyda oldu Göçtüler hep o hayal alemine. Mehlika Sultan'a aşık yedi genç Seneler geçti, henüz gelmediler; Mehlika Sultan'a aşık yedi genç Oradan gelmeyecekmiş dediler!.. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Mohaç Türküsü
Bizdik o hücûmun bütün aşkıyla kanatlı; Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı. Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle, Canlandı o meşhûr ova at kişnemesiyle! Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü; Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü. Gül yüzlü bir afetti ki her bûsesi lâle; Girdik zaferin koynuna, kandık o visâle Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin; En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin! Bir bir açılırken göğe, son def'a yarıştık; Allaha giden yolda meleklerle karıştık. Geçtik hepimiz dört nala, cennet kapısından; Gördük ebedî cedleri, bir anda yakından! Bir bahçedeyiz şimdi şehidlerle berâber; Bizler gibi olmuş o yiğitlerle berâber. Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden; Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
O Rüzgar
Yaşamak zevki nedir bilmez ölümden korkan! Gür bir imanla damarlarda ateşten bir kan Birleşip böyle diyorlardı derin bir sesle, Yeri fethetmek için gelmiş o Fatih nesle. Böyle bir dersi alan ruha vatan dar görünür; Daima başka sefer, başka ufuklar görünür. O nesil duymuş akın zevkini rüzgarda bile; Bu duyuş varmış akınlardaki atlarda bile; Bilmemiş var mı geniş yeryüzünün serhaddi, Yıkmış ufkunda durup karşı koyan her seddi, Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgarına. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Özleyen
Gönlümle oturdum da hüzünlendim o yerde, Sen nerdesin, ey sevgili, yaz günleri nerde! Dağlar ağarırken konuşurduk tepelerde, Sen nerde, o fecrin ağaran dağları nerde! Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi, Hülya gibi yalnız gezinenler köye indi Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi, Gönlümle, hayalet gibi, ben kaldım o yerde. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Rindlerin Akşami
Dönülmez akşamin ufkundayiz, vakit çok geç; Bu son fasildir ey ömrüm, nasil geçersen geç. Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile, Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle. Geniş kanatlari boşlukta simsiyah açilan Ve arkasindan güneş dogmiyan büyük kapidan Geçince başliycak bitmeyen sükunlu gece. Gruba karşi bu son bahçelerde, keyfince, Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül. Ya lale açmalidir gögsümüzde yahut gül. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Rindlerin Hayatı
Bâzan kader gelen bora halinde zorludur ; Dağlar nasıl bakarsa siyah ufka öyle bak, Ba'zan de çevreden nice bir âdem oğludur, Görmek değil, düşünmeğe bîgâne kal! Bırak... Dindâr adam tevekkülü, rikkatle, herkese İsâ'yı çarmıhında, uzaktan, hatırlatır. Bir aslan esniyor gibi engin vakar ise, Rindin belâya karşı kayıtsızlığındadır. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Rindlerin Ölümü
Hâfız'ın kabri olan bahçede bir gül varmış; Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış Eski Sirâz'i hayal ettiren ahengiyle. Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde; Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter. Ve serin serviler altında kalan kabrinde Her seher bir gül açar; her gece bir bülbül öter Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Ses
Günlerce ne gördüm ne de kimseye sordum, "Yarab! hele kalp ağrılarım durdu!" diyordum. His var mı bu alemde nekahat gibi tatlı Gönlüm bu sevincin heyecanıyla kanatlı Bir taze bahar alemi seyretti felekte, Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek'te, Akşam!.. Lekesiz,,saf, iyi bir yüz gibi akşam!.. Ta karşı bayırlarda tutuşmuş iki üç cam; Sakin koyu,şen cepheli kasrıyle Küçüksu, Ardında vatan semtinin ormanları kuytu; Bir neşeli hengamede çepçevre yamaçlar Hep aynı tehassüsle meyillenmiş ağaçlar Dalgın duyuyor rüzgarın ahengini dal dal. Baktım süzülüp geçti açıktan iki sandal. Bir lahzada bir pancur açılmış gibi yazdan Bir bestenin engin sesi yükseldi boğazdan Coşmuş yine bir aşkın uzak hatırasıyla, Aksetti uyanmış tepelerden sırasıyla, Dağ dağ o güzel ses bütün etrafı gezindi: Görmüş ve geçirmiş denizin kalbine sindi. Ani bir üzüntüyle bu rüyadan uyandım. Tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım, Her yerden o,hem aynı bakış ,aynı emelde, Bir kanlı gül ağzında ve mey kasesi elde; Her yerden o, hem aynı güzellikte göründü, Sandım bu biten gün beni ram ettiği gündü. Yahya Kemal Beyatlı | |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Sessiz Gemi
Artık demir almak günü gelmişse zamandan Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol. Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli, Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli, Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu. Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden, Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Siste Söyleniş
Birden kapandı birbiri ardınca perdeler... Kandilli, Göksu, Kanlıca, İstinye nerdeler? Som zümrüt ortasında, muzaffer, akıp giden Firuze nehri nerde? Bugün saklıdır, neden? Benzetmek olmasın sana dünyada bir yeri; Eylül sonunda böyledir İsviçre gölleri. Bir devri lanetiyle boğan şairin Sis'i. Vicdan ve ruh elemlerinin en zehirlisi. Hülyama bir eza gibi aksetti bir daha; -Örtün! Müebbeden uyu! Ey şehr! -O beddua... Hayır bu hal uzun süremez, sen yakındasın; Hala dağılmayan bu sisin arkasındasın. Sıyrıl, beyaz karanlık içinden, parıl parıl Berraklığında bilme nedir hafta, ay ve yıl. Hüznün, ferahlığın bizim olsun kışın, yazın, Hiç bir zaman kader bizi senden ayırmasın. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Sonbahar
Fani ömür biter,Bir uzun sonbahar olur. Yaprak, çiçek ve kuş dağılır, tarümar olur. Mevsim boyunca kendini hissettirir veda; Artık bu dağdağayla uğuldar deniz ve dağ. Yazdan kalan ne varsa olurken haşır neşir. Günler hazinleşir, geceler uhrevileşir; Teşrinlerin bu hüznü geçer ta iliklere. Anlar ki yolcu yol görünür selviliklere. Dünyanın ufku gözlere gittikçe tar olur. Her gün sürüklenip yaşamak ruha bar olur. İnsan duyar yerin dile gelmiş sükutunu; Bir başka musikiiye geçiş farz eder bunu. Teslim olunca vadesi gelmiş zevaline, Benzer cihana gelmeden evvelki haline. Yaprak nasıl düşerse akıp kaybolan suya Ruh öyle yollanır uyanılmaz bir uykuya: Duymaz bu anda taş gibi kalbinde bir sızı; Fark etmez anne - toprak ölüm maceramızı. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Süleymaniye'de Bayram Sabahı
Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede Bir mehâbetli sabah oldu Süleymâniye'de Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan. Gecenin bitmeye yüz tuttuğu andan beridir, Duyulan gökte kanat, yerde ayak sesleridir. Bir geliş var!.. Ne mübârek, ne garîb âlem bu!.. Hava boydan boya binlerce hayâletle dolu... Her ufuktan bu geliş eski seferlerdendir; O seferlerle açılmış nice yerlerdendir. Bu sükûnette karıştıkça karanlıkla ışık Yürüyor, durmadan, insan ve hayâlet karışık; Kimi gökten, kimi yerden üşüşüp her kapıya, Giriyor, birbiri ardınca, ilâhî yapıya. Tanrının mâbedi her bir tarafından doluyor, Bu saatlerde Süleymâniye târih oluyor. * Ordu-milletlerin en çok döğüşen, en sarpı Adamış sevdiği Allah'ına bir böyle yapı. En güzel mâbedi olsun diye en son dînin Budur öz şekli hayâl ettiği mîmârînin. Görebilsin diye sonsuzluğu her yerden iyi, Seçmiş İstanbul'un ufkunda bu kudsî tepeyi; Taşımış harcını gâzîleri, serdârıyle, Taşı yenmiş nice bin işçisi, mîmâriyle. Hür ve engin vatanın hem gece, hem gündüzüne, Uhrevî bir kapı açmış buradan gökyüzüne, Taa ki geçsin ezelî rahmete ruh orduları.. Bir neferdir, bu zafer mâbedinin mîmârı. * Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum; Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum; Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi; Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi, Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim. Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Büyük Allah'ı anarken bir ağızdan herkes Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses; Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi, Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi! * Gördüm ön safta oturmuş nefer esvaplı biri Dinliyor vecd ile tekrar alınan Tekbîr'i Ne kadar saf idi sîmâsı bu mü'min neferin! Kimdi? Bânisi mi, mîmârı mı ulvî eserin? Taa Malazgirt ovasından yürüyen Türkoğlu Bu nefer miydi? Derin gözleri yaşlarla dolu, Yüzü dünyâda yiğit yüzlerinin en güzeli, Çok büyük bir iş görmekle yorulmuş belli; Hem büyük yurdu kuran hem koruyan kudretimiz Her zaman varlığımız, hem kanımız hem etimiz; Vatanın hem yaşayan vârisi hem sâhibi o, Görünür halka bu günlerde teselli gibi o, Hem bu toprakta bugün, bizde kalan her yerde, Hem de çoktan beri kaybettiğimiz yerlerde. * Karşı dağlarda tutuşmuş gibi gül bahçeleri, Koyu bir kırmızılık gökten ayırmakta yeri. Gökte top sesleri var, belli, derinden derine; Belki yüzlerce şehir sesleniyor birbirine. Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı? Üsküdar'dan mı? Hisar'dan mı? Kavaklar'dan mı? Bursa'dan, Konya'dan, İzmir'den, uzaktan uzağa, Çarpıyor birbiri ardınca o dağdan bu dağa; Şimdi her merhaleden, taa Bâyezîd'den, Van'dan, Aynı top sesleri birbir geliyor her yandan. Ne kadar duygulu, engin ve mübârek bu seher! Kadın erkek ve çocuk, gönlü dolanlar, yer yer, Dinliyor hepsi büyük hâtırâlar rüzgârını, Çaldıran topları ardınca Mohaç toplarını. * Gökte top sesleri, bir bir, nerelerden geliyor? Mutlaka her biri bir başka zaferden geliyor: Kosova'dan, Niğbolu'dan, Varna'dan, İstanbul'dan.. Anıyor her biri bir vak'ayı heybetle bu an; Belgrad'dan mı? Budin, Eğri ve Uyvar'dan mı? Son hudutlarda yücelmiş sıra dağlardan mı? * Deniz ufkunda bu top sesleri nerden geliyor? Barbaros, belki, donanmayla seferden geliyor!.. Adalar'dan mı? Tunus'dan mı Cezayir'den mi? Hür ufuklarda donanmış iki yüz pâre gemi Yeni doğmus aya baktıkları yerden geliyor; O mübârek gemiler hangi seherden geliyor? * Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine. Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı. * Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı. Yahya Kemal Beyatlı | |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Şarkı
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden, Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden, Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden! Senden boşalan bağrıma göz yaşları dolmuş! Gördüm ki, yazın bastığımız otları solmuş. Son demde bu mevsim gibi benzim de kül olmuş Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden İstanbul - 1962 Kaynak: Eski Şiirin Rüzgârlarıyla Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Uçuş
Uçmakta, konmadan, kıyısız bir denizde ruh; Benzer mi böyle bir kuşa Tufan içinde Nuh? Üstünde gök, sürekli bulutlarla, yüklüdür; Altında gür deniz ki ezelden köpüklüdür. Çalkaltısında dalgası bilmez nedir sayı; Milyonca dalga sürmede milyonca dalgayı; Hiç durmayan gürültüsü bir türküdür, geniş, Milyonca haykırıs dolu, milyonca sesleniş. Yıldızlar ülkesinde açıldıkça yükseğe, Başlar hayal edindiği alem görünmeğe. Bir ruhu besliyen hava yalnız yukardadır. Hulyayı daima uçuran duygulardadır. Yalnız bu katta mümkün olur daimi uçuş. Her hamlesiyle, ruh, o çelikten kanatlı kuş, Ufkunda bir dakika görunmeksizin kara, Hür gökte, hür denizde uçar, hür ufuklara. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Ufuklar
Ruh ufuksuz yaşamaz. Dağlar ufkunda mehabet, Ova ufkunda huzur, Deniz ufkunda teselli duyulur. Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini. Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce, fakat Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık. Ruh arar kendine bir ruh ufku. Manevi ufku pek engin ulu peygamberler - Bahsin üstündedir onlar-lakin Hayli me'ud idiler dünyada; Yaşıyorlardı havarileri, ashabiyle; Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab! Annemin na'şını gördümdü; Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle, Acıdan çıldıracaktım. Aradan elli dokuz yıl geçti. Ah o sabit bakış el'an yaradır kalbimde, O yaşarken o semavi, o gülümser gözler Ne kadar engin ufuklardı bana; Teneşir tahtası üstünde o gün, Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyaya. Yaşıyan her fani Yaşıyan ruh özler, Her sıkıldıkça arar, Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku. |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Üsküdar'ın Dost Işıkları
Ötmekte fecre karşı horozlar birer birer ; Geçtikçe her dakika belirmektedir seher. Bilmem kaçıncı fecri vatan toprağında, biz , Görmekle şimdi bir yaşatan vecd içindeyiz. Etrafı okşuyor mayısın tâze rüzgârı Karşımda köhne Üsküdâr’ın dost ışıkları... Kimlersiniz? Ya bağrı yanık kimselersiniz! Yâhut da her sabah uyanık kimselersiniz.! Dünyâ yüzünde, bir sefer olsun, tanışmadan Öz çehrenizle sizleri görmekteyim bu an. Sizlersiniz bu ân'ı ışıklarla Türk eden! Eksilmesin şu mutlu şafaklar bu ülkeden. ! Gönlüm, dilim, kanım ve mizâcımla sizden'im; Dünya ve âhirette vatandaşlarım benim. Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Vuslat
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar, Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı Görmezler ufuklarda, şafak söktügü anı... Gördükleri rü'ya ezeli bahçedir aşka; Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka. Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez; Gül solmayı; mehtab, azalıp gitmeyi bilmez... Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi... Zenginler o cennette fakirlerle müsavi; Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler, Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler. Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa Boynunda O'nun kolları, koynunda O varsa, Dalmışsa O'nun saçlarının rayihasiyle, Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle. Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık Bir mucize halinde o gözlerdendir artık. Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe susuzdur Zira, susatan zevk, o dudaklardaki tuzdur. İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan... Bir sır gibidir azçok ilah olduğumuzdan. Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler. Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler? Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden Rüzgar gibi bir şevk alır, oldukları yerden. Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o! Alemde bir akşam ne semavi koşudur o! Dört atlı o gerdüne, gelirken dolu dizgin, Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin, Simaları her lahza parıldar bu zaferle; Gök, her tarafından, donanır meş'alerle! Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda, -Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da- Bir an uyanırlarsa leziz uykulardan, Baştanbaşa, her yer kesilir kapkara, zindan... Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak... Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak... Ey tali! Ölümden ne beterdir bu karanlık! Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık! Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et! Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et! Yahya Kemal Beyatlı |
Yahya Kemal Beyatlı Şiirleri
Yol Düşüncesi
Bu defa farkına vardım ki ihtiyarlamışım. Hayatı bir camın ardında gösteren tılsım Bozulmuş, anlıyorum, çıktığım seyahatte. Cihan ve ben değiliz artık eski hâlette. Mısır ve Suriye, pek genç iken, hayâlimdi; O ülkelerde gezerken kayıdsızım şimdi. Bu gözlerim, medeniyetlerin bıraktığını, Beş on yıl önce, görür müydü, böyle taş yığını? Bugünse yeryüzü hep madde, her ufuk maddî. Demek ki alemin artık göründü serhaddi. Ne Akdeniz'de şafaklar, ne çölde akşamlar, Ne görmek istedim Nil, ne köhne Ehrâmlar, Ne Bâlebek'te Latin devrinin harâbeleri. Ne Biblos'un Adonis'ten kalan sihirli yeri, Ne portakalları sarkan bu ihtişamlı diyâr, Ne gül, ne lale, ne zambak, ne muz, ne hurma ne nar, Ne Şam semasını yalel'le dolduran şarkı, Ne Zahle'nin üzümünden çekilmiş eski rakı, Felekten özlediğim zevki verdiler, heyhat! Bu hali, yaşta değil, başta farzeden bir zat Diyordu: "İnsana çarmıhta haz verir iman!" Dedim ki: "Hazreti İsâ da genç imiş o zaman." Eğer mezarda, şafak sökmiyen o zindanda, Cesed çürür ve tahayyül kalırsa insanda, - Cihan vatandan ibarettir, itikadımca - Budur ölümde benim çerçevem, murâdımca; Vatan şehirleri karşımda, her saat, bir bir; Fetihler ufku Tekirdağ ve sevdiğim İzmir; Şerefli kubbeler iklimi, Marmara'yla Boğaz; Üzerlerinde bulutsuz ve bitmiyen bir yaz; Bütün eserlerimiz, halkımız ve askerimiz; Birer birer görünen anlı şanlı cedlerimiz; İçimde dalgalı Tekbir'i en güzel dinin; Zaman zaman da "Neva-Kar'ı" doğsun, Itrî'nin. Ölüm yabancı bir alemde bir geceyse bile, Tahayyülümde vatan kalsın eski haliyle. Kaynak: Kendi Gök Kubbemiz, s. 79-80 Yahya Kemal Beyatlı |
All times are GMT +3. The time now is 06:02. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025