..Alİya İzzet BegovİÇ..
 

Alperen hocamı bir başka forumdada takip ediyorum..Orda buraya nakletmediği paylaşımları var..Onun izni olmadan beğendiğim bir konusunu paylaşmak istedm..Umarım bana kızmaz,cezalandırmaz..:utangaç:;1


ALPEREN GÜRBÜZER
15.07.2008

Dile kolay tam yetmiş sekizyıl yaşadı, 2003 yılında vefat etti. Daha küçük yaşta ticaretle uğraşan babasını kaybetti. En büyük teselli kaynağı biricik dindar annesi idi. İlk eğitim anne şefkati ve onun dizi dibinde dini öğretileriyle başladı. Onun için annesine bu yönden çok şey borçlu. 1943 yılında liseyi, 1956’da Hukuk fakültesini bitirdi. Aliya İzzet Begoviç hiçbir zaman avukatlıkla uğraşmadı, bir inşaat firmasında hukukçu olarak görev yaptı.
Gençliği buram buram idealist aktivitelerle geçti. Genç yaşta Mladi Müslimani ( Genç Müslümanlar) teşkilatına üye oldu. Üç evlatının baş harfleri olan ( Leyla, Sabina, Bakir) LSB kod adıyla yazılar yazdı. Derken, kominizmin 1946 yılında iktidara gelmesiyle gençliğindeki faaliyetleri bahane edilerek kendisi ve onunla birlikte 2000’ ini aşkın dava arkadaşları tutuklanarak Bosna –Sirbistan ormanlarında çalıştırıldılar. Tutukluğunun ardından yine boş durmadı, ‘’Doğu ve İslam’’ eserini yayınlamak üzere sponsor bulmasıyla tekrar tutuklandı. Bu sefer ki tutukluluk dünya gündemine oturacak, şu meşhur 1983 yılı davası olarak adlandırılan aralarında yirmi entelektüelinde bulunduğu kişiler birçok gazetelerde başsayfa haber olarak geçecektirler. Bu davada haklarında Müslüman olmayanları temizleme iddiasıyla yargılandılar, derken on iki seneliğine onunla birlikte yirmi aydın tutuklandı. Bilge Kral Aliye İzzet Begoviç Foça cezaevinde altı yıl yattı. Böylece kominizm bütün dünyada etkisini yitirmeye başlayınca erken tahliye olma şansını yakalamış oldu. Yinede İkinci Dünya savaşının son kalıntısı Tito’nun varlığı dinin yaşanmasına engel teşkil ediyordu. Öyle ki Tito’nun gizli hafiyeleri Mladi Müslüman teşkilatının genç üyelerini takibe almıştı, her an faaliyetleri izleniyordu. Hatta Boşnak’ların Kâbe’yi ziyaret etmelerine bile izin verilmiyordu.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen Bilge Kral yılmadı, usanmadı, sürekli yazılar yazmaya devam edip; ‘’ Her Şey Allah’ın elindedir.’’ derdi. Hapishane arkadaşlarını toplayıp Demokratik Eylem Partisini (SDA) kurdu ve başkanlığına getirildi. Parlemanto da konuşmasına ‘’Bismillahirrahmanirrahim’’, yani besmele çekerek başlaması Müslümanların gönlünde yankılandı, hasımlarınca şaşkınlık oluşturdu. Sırp Lideri Miloseviç gelişmelerden rahatsız olarak savaşla tehdit etmeye başladı. Yugoslavya Cumhuriyetinin liderler toplantısında en barışçı yanıyla Aliya İzzet Begoviç dikkat çekmesine rağmen yine de Miloseviç rahat durmadı. Bu toplantıdan bir süre sonra Slovenya ve Hirvatistan Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettiler.
1990 yılında Bilge Kral seçimden başarılı çıkınca Bosna Hersek Cumhuriyetinin Başkanı seçildi. Bir yandan da halkının savunmasız olması gerçeğinden hareketle gizli gizli askeri gruplar oluşturdu. Çünkü her geçen gün baskılar daha da artıyordu. Ki; baskıların yansıması SDA’nın 1991 kongresinde Aliya İzzet Begoviç’in konuşmasınada yansıdı. Konuşmasın da: ‘’ Yemin ederim ki köle olmayacağız’’ sözleriyle tehditlere karşı bir iman abidesi örneği sergiledi. Tavrı; cesurca yürekçeydi. Bu çıkışının ardından Bosna’nın bağımsızlığını ilan etti. Halkın oyuna sunarak %64 çoğunlukla Bosna Hersek’in bağımsızlığını onaylatmış oldu. Onaylattı onaylatmasına ama, Sırplar karara karşı halkın üzerine çocuk yaşlı demeden dünyanın gözü önünde bomba yağdırdı. Sırp Kuşatmasında kaçamayanlar esir kamplarına götürüldüler. Savaş sürecinde Aliya İzzetBegoviç metanetini korudu , bir yandan da barış girişimlerini başlattı. Kolay değil tam dört yıl boyunca Bosna halkı aç, susuz ve elektriksiz vaziyette perişan kaldılar. Tüm dünya bu olayı bir süre sessiz kaldı. Bu görüşmelerin birisinde Dayton’da yapıldı. Dayton anlaşması her ne kadar olumsuz yönleri olmasına rağmen sonuçları itibariyle politik başarı bakımdan meyvelerini verdi. Nitekim, Bosna Hersek’in sınırları korunmuş oldu, bu sayede Bosna Hersek hala varlığını sürdürüyor.
7 Eylül 1993 yılında tekrar Başkanlığı kazanan Aliya İzzetBegoviç ardından Hac vazifesi için Kutsal Toprakları ziyaret eder.
Bilge Kral’ın hayatı hep mücadele ile geçti, bu sefer hasta yatağında ve insanlar Kosevo Hastanesinde gelecek haberi beklerken bir yandan da nereye defnedileceği hususunu tartışıyorlardı. Halk, Begova Camii’nin haremini düşünürken içerden gelen ses; Beni şehitlerin yanına defnedin vasiyeti idi. O çok sevdiği ve özlediği şehit düşen dava arkadaşlarının gömüldüğü Kovaçi Mezarlığına uğurlandı. Bilge Kral Başbakan olduğunda ilk ziyareti Türkiye’ye yapmış, Hastahane’ye kabul ettiği son devlet adamı Tayyip Erdoğan’ın olması manidardır. Kabrine Türkiye’den Fatih Sultan Mehmed’in kabrinden alınan toprağın serpilişi de bir başka güzellikti. O’da uzunbir soluktan sonra ruhunu Allah’a teslim etti, çok sevdiği halkını Yüce Yaratan’a emanet ederek gözlerini yumdu. Ruhu şad olsun.

başka forumlarda özellikle ülkücü forumlarda Tayyip Erdoğan ifadesini çıkarmıştım. Çünkü o isimi gördüklerinde ön yargılı olup yazının bütününe itiraz edeceklerdi yada okumayacaklardı. Oysa Tayyip Erdoğan Hem türkiyenin hem de tüm dünyanın gözde lideri. Köken olarak bende ülkücyüm, ama Özalla birlikte düşünce dünyamda değişime uğradım. Ülkücü arkadaşlarımızın 12 eylül öncesi fikirlerini köklerinden uzaklaşmadan çağın geldiği noktaya uyarlamları kanantindeyim. Dolayısıyla AKPARTİ forumunda başbakanımızı rahatlıkla zikretmekten mutlu olurum açıkcası.

Yalçın kardeşim yüreğine sağlık, yalnız senden ricam Bosna hersekte yakından şahit olduğun anekdotlarını bizimlede paylaşırsanız sevinirim yaşayn biri olarak. Alla senden razı olsun.

slm
 

kızmak olurmu, elbette olmaz. bu yolda kızmak olmaz, olsa olsa gayret olur. Çünkü gayret edenden şeytan kaçar. Konuya olan ilginden dolayı Allah razı olsun senden.

Aliya hakkında yapılan yayınlardan, yayımlardan, anlatılardan çıkan sonuç onun Bilge Kral'lığını onaylıyor. Böyle değerli önderlerimizin unutulmasına göz yumulmamalı, tanıtılmalı, daha çok gence ulaştırılmaları için çaba gösterilmeli ve bu çabayı sarfedenlere dua etmeli.

Resimler çok etkileyici.. Bosnalılar çok beklemişler demek..

Resimler gerçekten çok etkileyici. Onların mücadelesini ve çilesini, hatta şebi arusunu yüreğimizde hissediyoruz. Yalçın Kardeşim teşekkür ederiz bize bu duyguyu yaşattığın için.

değerli paylaşımlarınız için teşekkür ederiz. Allah razı olsun

slm Ne iyi ettin
 

Slm ne iyi ettin duygu yüklü resimleri paylaşmakla, makale daha çok okunur oldu. Allah razı olsun tekrar.

Sevgili hocam , Osmanlılın yetim kızı olarak tabir edilmesindeki bir çok hikmetleri olan bir yere sahip olması üstünde taşıdığı medeniyet kırıntıları ile sabit , belli stratejik hesaplar uğruna katledilen müslümanların Avrupanın merkezinde hayata geçirdikleri soykırım bu gün bütün canlılığı ile bile sokaklarda ve her ilcede mevcut olan hatta eşyada bile bütün canlılığını koruyor , insan tabiiatına aykırı bir vaziyette hırvat ve sırpların ortaklaşa vermiş olduğu mücadeleler ile niçe canların toprağa düştüğü her kare bu gün bile sineleri yakmaya yetiyor . Her tür destek ve insanlık dışı müdahaleye rağmen büyük direniş ile vahşete boyun eğmeyen halk kendi önderleri ile bu soykırıma direnmesi hakikaten bir desdansı mevzudur. Belki savaş ile alınamayan , koca bir medeniyetin her tür tarihsel ve genetik yapısına büyük mücadele ruhu ile sahip cıkılsada bu gün gençlerin geçmişini unutarak belli asimilasyonlar ile homejen bir konuma itilmeleri Bosna şehrinde hissedilir derecede vaki , sokaklarda gezinir iken savaş yıllarından kalma her tür figür hala canlı iken , tarihinden ve değerlerinden kopmuş bir neslin sistematik olarak asimile edilmesine maalesef şahit oluyorduk , belkide büyük mücadeleler ile kazanılamamış olan bölgenin insan zihnini ele geçirme , tv yayınları ile genç dimağları ahlaken çöktürme onları kutsal her tür veriden uzaklaştırma gibi inanılmaz bir mücadelenin soluklarını hissediyorduk , ama her şeye rağmen yeniden osmanlı ve Türk kültürünün canlı kılacak ve özlerine sahip cıkma adına gençleri kazanma bahasına büyüklerimiz abilerimiz adeta önden giden atlıların oralara ulaşarak okul ve eğitim seferberliğine bürünmeleri her şeyin ötesinde çok büyük bir hizmet olarak belirginlik kazanıyor . Hatta geziler esnasında okulların acılışlarında bir çok yaşlı boşnak kadınların bizlere yönelik serzenişlerini unutmak mümkün değil, abilerimize yönelerek oğlum neden daha önce gelmediniz diye haykırışlarını hiç unutmuyorum , geçte olsa yeniden medeniyetimize ve kültürümüze sahip cıkma adına büyük gayretlerin yeni yeni fidan haline gelmesi yarınlar adına çok hoş bir gelişme olduğunu düşünüyorum .Batı ve federe devlet olan hırvat ve sırpların bosna halkını absobe etme mücadelelerin karşın osmanlının mirasına hatta kültürüne ,bosna insanını sahip cıkma adına bu gayretlerin içinde olan bütün ruhlardan mevlam razı olsun. Aslında bir çok şeyler söylenir Bosna adına ama ne bizim bilgi dağarcığımız nede zamanımız buna imkan verir böyle güzel konu için size çok teşekkür eder


Yalçın hocama teşekkürü borç bilirim.Savaşla yoğrulmuş bir milletin,dış mihrakların etkisinde kalarak asimile olma yolunda yol almış,Osmanlının yakınlığını,müslüman kardeşliğini benliklerinden uzak hissettirilmiş bir halkın üstündeki tozdan arındırılması noktasında hizmetin buralara kadar inkişaf etmesi dinin bayraktarlığını buralara kadar zuhur ettirmek her cemaate, her insana nasip olmasa gerek bu mulahaza ile hoca efendiye ne kadar teşekkür etsek az olur.Bu duygularla bizi yoğuran yalçın üstada bu konu için alperen hocama konuyu buraya taşıyan duygu seline teşekkür..

dirilişf ve Hakan duygu yüklü paylaşımın için teşekkür ederim