![]() |
..:: Osman Nuri Topbaş Hoca'dan DAMLALAR ::..
http://www.osmannuritopbas.com/images/arsiv/10.jpg Allâh yolu, gönülleri harâb etmekten değil, ihyâ ve âbâd etmekten geçer.. Bir kimsenin sevdiğiyle beraber olması demek; onunla sözde, özde ve davranışta aynı duyuş, düşünüş, hissediş ve yaşayış hâlinde olması, yâni “sevdiğini” gösterecek aynîlikler ve beraberliklerin mevcut bulunması demekti.. Bakış ve görüşlerin seviye kazanması, sayfalarındaki esrar ve hikmeti gerçek mânâsıyla telâkkî edebilmek, ancak gönül âleminde derinleşerek gerçek dostluğu yaşayabilmeye muvaffak olabilen ilâhî aşk ve vecd kahramanlarının işidir.. |
Tefekkür, sadece insana değil, bütün mahlûkata verilmiş, hayâtî bir kâbiliyettir. Bu kâbiliyeti, her varlık kendi dünyası içinde ve kendi yaratılışına uygun bir şekilde kullanır. Ağırlık merkezi de daha ziyade ten ve nefsâniyet plânına âittir. Yiyip içmek, daha iyi, daha rahat yaşayabilmek ve nesli devam ettirebilmek gibi hususlar ön plândadır. Bunun için bir yırtıcı mahlûkun tefekkürü, ancak avını parçalayıp mîdesini doyurmaya yöneliktir. Bunun dışında onun hayat, kâinat ve istikbâle dâir herhangi bir düşünce ve endişesi yoktur. Zaten ona verilen tefekkür kâbiliyeti de, ancak bu kadarına kâfî gelir.. |
Cehâlet, şehvet, kibir, gurur, hırs, cimrilik, hased, israf ve öfke gibi fıtrî temâyüller, gafletin helâk edici tezâhürleridir. Bu girdaplarda boğularak insanlık şerefine vedâ etmek, büyük bir hüsran ve aldanıştır. Bu aldanış sebebiyledir ki, içlerdeki nefs denilen âleme gâfilâne ve mecnûnâne bir sûrette temâyül neticesinde meydana gelen günâhlar, Hakk ve hakîkate perde olur. İnsanlık şeref ve haysiyetine halel gelir. Rûhlar, karanlığa bürünür. Yaratan unutulur, günâhlara gark olunur. |
Meçhul bir âlemden birer birer gelen ve bir müddet imtihan şartları içinde yaşadıktan sonra yine teker teker dünyâ sınırından çıkıp uhrevî âleme göçen insanoğlunun bu geliş ve gidişindeki hikmet ve sırrı anlamak istemeyen gerçek bir mütefekkir ve münevver düşünülemez.. |
Hakîkî bir muhabbet, zahmetleri rahmete inkılâb ettirdiği için, sevilenin meşakkatleri de güzellikleri gibi hoş karşılanır. Bir kimsenin muhabbetinin hakîkî olup olmadığını anlamak ve seviyesini ölçmek için, sevdiğinin meşakkatlerine ne kadar tahammül gösterebildiğine bakmak kâfîdir.
|
''İnsandaki bütün haslet ve istidatlar, bir yönüyle nîmet, diğer yönüyle âfet olabilecek özelliktedir. Bunlar, insanın olgunluk seviyesine göre ortaya çıkar. Yani Cenâb-ı Hak, bizlere bütün kabiliyet ve imkânları, tabiri câizse, müspet veya menfî her iki şekilde de işlemeye müsait bir "ham malzeme" olarak vermiştir. Yine insanoğluna lutfedilen her bir nîmet, ayrı bir külfet ve sorumluluk yükler. Sorumluluğun derecesi, nimetler nisbetindedir. Bu durumda insana düşen, sahip olduğu bütün kabiliyet ve imkânları, en doğru bir sûrette ve tam yerinde kullanabilme maharetini göstermek ve onları nîmet hüviyetinde değerlendirebilmektir. Aksi hâlde başını âfet ve musîbetlerden kurtaramaz..''
|
Nefsine mağlûb gâfil insanların dünyâlık evleri, âdetâ yaşayan ölülerin âile kabristanıdır. Düşünmezler ki ölüm, ne gecinden ne de erkeninden gelir. Ancak ve ancak vaktinde gelir..
|
ellerine saglık...
|
EyvAllah..:gül:
|
Muhabbetin Allah’a yöneltilmesi, önce nûr-i Muhammedî’yi, sonra Hazret-i Peygamber’in muazzez varlığını, Hak dostlarını, daha sonra da bir huni gibi genişleyerek Allâh katında makbûl her varlığı, makbûliyet derecelerine göre sevmeyi îcâb ettirir.. ..Osman Nuri Topbaş.. |
İnsanların en bahtiyarları, kalblerini Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye iklîminde mânevî bir dergâh hâline getirerek, mahlûkâtı onun içine alabilenlerdir..
Ne mutlu, kalblerine îman vecdini, sadırlarına Kur’ân rûhâniyetini, ruhlarına hizmet neşesini, vicdanlarına güzel ahlâkın berraklığını yerleştirip ebedî saâdetin bitip tükenmez mânevî hazzı içinde ömür süren mü’minlere... |
ELİNİZE SAĞLIK ALLAH RAZI OLSUN.
|
Hizmet ehli bir ırmak gibidir ki, uzun yollar boyunca binbir canlıya; insana, hayvanâta, ağaca, güle, sümbüle, bülbüle hayat vererek akıp gider. Bu ırmağın varacağı menzil de Cenâb-ı Hakk’ın ebedî vuslat deryâsıdır. |
http://www.osmannuritopbas.com/image..._sohbeti/3.jpg Milletlerin bekâsı, hassas, duygulu ve seviye kazanmış bir kalbe sâhip olan nesiller yetiştirmekle mümkündür. Çocuklarına, Çanakkale destânını ninni yapan nesil, îmânının, milletinin ve bütün maddî ve mânevî değerlerin sâhibi olacaktır.. |
Her hâlimizi mîzân etme durumundayız: “Benim bu hâlim Allah rızâsına uygun mu, değil mi?”, “Peygamber Efendimiz yanımda olsa bana tebessüm eder miydi?”, “Kardeşlerime karşı hissiyâtım nasıl?”... Bir kul, bu uhrevî muhasebeler içerisinde kalbî hayatını, içtimâî hayatını ıslah ederse; ilâhî mükâfâtın müjdesine nâil olur. |
http://www.osmannuritopbas.com/images/arsiv/7.jpg Takvâdan uzak bir gönül, nefs-i emmârenin girdapları arasında intihar edip ebedî hayatını ziyan etmiş olur. Allâh’ın rızâsına uygun düşmeyen bir hayat yaşar da ömür boyu çöllerdeki seraplara aldanır. Dolayısıyla takvâ, ebedî kurtuluş için yegâne çıkar yol ve mutlak bir mecbûriyettir. *** Kalbler, ancak Hak Teâlâ ile beraberlik sâyesinde, yâni kalbin bir nazargâh-ı ilâhî hâline gelmesi neticesinde uyanır. Bunun en feyizli yolu ise bilhassa seherlerde îfâ edilen zikirlerdir. |
http://www.osmannuritopbas.com/image..._sohbeti/5.jpg Her sene başında kendimizi muhasebe etmeliyiz: Acaba geçirdiğimiz bir seneyi kirâmen kâtibîn ne ile doldurdu? Acaba güzel zannettiğimiz amellerimiz, içlerine riyâ karışıp fire mi verdi, ziyade mi oldu? Acaba imkânımız olduğu hâlde ne gibi mânevî fırsatlar kaçırdık? *** Kıyâmette herkesin hayat kitabı önüne konulacak. Hayat senaryomuzu yeniden seyredeceğiz. Kim bilir nice şaşkınlık ve pişmanlıklar içinde olacak ve; «Eyvah! Vah vah!» diyeceğiz. |
Zâhirî vâkıaları ve hâdiseleri tetikleyen bâtınî sebeplerin olduğunu unutmamak îcâb eder. Düşünmeli:
Acaba yaşanan felâket ve dramlarda bizim ne gibi kusurlarımız var? Toplumların huzur ve sukûneti için nasıl bir kulluk kıvâmında olmalıyız? Hâlimizi muhasebe ediyor muyuz? Toplumumuzun gidişâtından gücümüz nisbetinde kendimizin mes’ul olduğunu tefekkür hâlinde miyiz? Zira âyet-i kerîmede buyurulur: “İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde nizam bozuldu...” (er-Rûm, 41) |
http://www.osmannuritopbas.com/images/arsiv/10.jpg Hazret-i Peygamber’in muazzez varlığı, beşer için bir muhabbet melcei ve feyz kaynağıdır. Ârifler bilirler ki, mevcudâtın varlık sebebi, Nûr-i Muhammedî’ye duyulan muhabbettir. Bu sebeple bütün kâinât, Varlık Nûru Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e ithaf edilmiştir. |
http://www.osmannuritopbas.com/image...sohbeti/12.jpg Dünyanın her yerinde nice hidâyet bekleyenler bize emânet, muhtaçlar bize emânet, yalnızlar bize emânet; garipler, kimsesizler, yetimler bize emânet... Az veya çok dünya malı bize emânet, bütün mahlûkat bize emânet... Din bize emânet, vatan bize emânet, evlâtlar bize emânet, her şey bize emânet, velhâsıl biz bize emânet.. |
http://www.osmannuritopbas.com/images/arsiv/12.jpg Sevgiler, kalp âlemlerinin durumlarına göre derece derecedir. Kimi durgun, kimi de çağlayanlar misâli coşkundur. Durgun olanlar, sevgiliye vuslat yollarını aşamaz. O yollardaki yorgunluğa ve çilelere katlanamaz. Ancak coşkun bir sevgi ile sevenler, dağları ve taşları aşan ırmaklar gibi nice mesafeleri katedip vuslat deryasına ulaşmaya muvaffak olurlar. |
http://www.osmannuritopbas.com/image..._sohbeti/1.jpg İnsanlar, en büyük bedeli ve fedâkârlığı muhabbetleri uğrunda öderler. Çünkü herkes, sevdiği uğrunda, sevgisi nisbetinde fedâkârlığa katlanır. Aşk kemâle erince fedâkârlık ve bunun neticesi olan cefâ da zirveye ulaşır. O zaman artık cefâ da safâ hâline gelir. Bu bakımdan sahâbe-i kiram bir ömür, Hazret-i Peygamber r Efendimiz’in en ufak bir arzusuna bile; «Malım, canım ve nefsim Sana fedâ olsun yâ Rasûlâllah!» diyerek koşmuştur. |
All times are GMT +3. The time now is 06:03. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025