![]() |
İlker Başbuğ Tam Bir İmam-Hatip(li) Düşmanı..
ödev araştırması yaparken bir haber dikkatimi çekti. 14 ekim 2003 tarihli milliyetin haberinde ilker başbuğ, hükümetin imam-hatip lisesi açmasını çok sert bir dille eleştiriyor ve ilginç yorumlarda bulunuyor. o zaman genelkurmay 2.başkanı olan başbuğ: imam hatip mezunlarına üniversiteye giriş kolaylığı sağlayan tasarının Anayasa'ya uygunluğu konusunda "ciddi endişeleri bulunduğunu" söyledi.
bununla da yetinmeyen Başbuğ, başbakanımızı kastederek "Mezunların ne olduğunu takdirlerinize sunarım" deme cüretini göstermiş. 'Aklı selim galip gelsin' Başbuğ, Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 32. maddesi ve Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun 4. maddesine uyumlu çözüm üretilmesinin önemine değinerek "32. maddenin gerekçelerini, incelerseniz, temel amacın, 'İHL mezunlarının kendi alanlarındaki yükseköğrenime devam edebilmesinin sağlanması' olduğunu görürsünüz. Bu konuda temennimiz, aklıselimin galip gelmesidir" dedi. |
İmam hatip liseleri neden artırılıyor?..
Asker de hükümetin imam hatip planına tepki gösterdi. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Başbuğ,"İmam hatip liselerinin sayısının daha da artırılmak istenmesini anlayamıyoruz" dedi http://www.milliyet.com.tr/2003/10/1...esim/siy06.jpg ANKARA Milliyet Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, imam hatip mezunlarına üniversiteye giriş kolaylığı sağlayan tasarının Anayasa'ya uygunluğu konusunda "ciddi endişeleri bulunduğunu" söyledi. Başbuğ, ihtiyacın çok üzerinde olan imam hatip liselerinin (İHL) sayısının daha da artırılmak istenmesini de anlayamadıklarını belirterek "Mezunların ne olduğunu takdirinize sunarız" dedi. Başbuğ, Genelkurmay karargâhındaki Irak brifinginin ikinci bölümünde, toplum içinde gerginlik yaratacak girişimlerin ülke çıkarlarına uygun olmadığını düşündüklerini" söyledi. YÖK konusunda Üniversitelerarası Kurul ile hükümet arasında uzlaşı yolunun açılmasından ümitlendiklerini belirten Başbuğ, şöyle konuştu: "Ancak, hazırlanan kanun tasarısının TBMM'ye sevk edilmiş olması, uzlaşı ümitlerinin azalmasına neden oldu. Tasarının Anayasa'nın ilgili maddelerine uyumlu olduğu konusunda ciddi endişelerimiz vardır. Amaçları açık şekilde topluma anlatılmayan konuların neden öne çıkarıldığını anlamakta güçlük çekiyoruz." Başbuğ, milli eğitimin temel sorunlarından ilkinin normal lise öğrencilerinin durumu olduğunu söyledi. 2003'te normal liselerden mezun öğrencilerin ancak yüzde 8.2'sinin üniversiteye girdiğinin görüldüğünü belirten Başbuğ, "Bu çok ciddi bir sorundur" dedi. Komutandan tespitler: 'İhtiyacın kat be kat fazlası' Diyanet'in din hizmetleri için yıllık tahmini kadro ihtiyacının 5 bin 500 olduğunu anımsatan Başbuğ, "imam hatiplerden mezun yaklaşık 2 bin kişi kendi alanında yükseköğrenime devam ediyor. İHL'lerden yıl itibariyle mezun öğrenci sayısı 25 bin. Durum böyle olmasına karşılık, 25 binin neden artırılmak istendiğini anlamakta güçlük çekiyorum. Mezunların nerede kaldığını, ne olduğunu takdirlerinize sunarım." 'Erdoğan da İHL'li' iması mı? Başbuğ'un, "Mezunların ne olduğunu takdirlerinize sunarım" demesi, Erdoğan da İHL mezunu olduğu için ilginç bulundu. Başbuğ'un, İHL mezunlarını, kilit noktalara yerleştirme planlarını kastettiği belirtilirken, "Engellendikleri öne sürülen İHL mezunlarından biri başbakan bile oldu, diye düşünülüyor" yorumları yapıldı. Maliyetleri çok daha fazla Başbuğ, normal lise mezunlarına göre meslek lisesi öğrencilerin maliyetinin devlete 5 - 6 kat daha fazla olduğunu da ifade ederek, "Bu boyutu ile meslek okullarından mezun olanların neden kendi alanları dışına yönlendirildiğini anlamakta zorluk çekiyoruz" diye konuştu. 'Aklı selim galip gelsin' Başbuğ, Milli Eğitim Temel Kanunu'nun 32. maddesi ve Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun 4. maddesine uyumlu çözüm üretilmesinin önemine değinerek "32. maddenin gerekçelerini, incelerseniz, temel amacın, 'İHL mezunlarının kendi alanlarındaki yükseköğrenime devam edebilmesinin sağlanması' olduğunu görürsünüz. Bu konuda temennimiz, aklıselimin galip gelmesidir" dedi. milliyet http://www.milliyet.com.tr/2003/10/1...set/siy06.html |
başbuğ 5 yıl önce başbakanımız için "Mezunların ne olduğunu takdirlerinize sunarım" demişti. şimdi ise ağzını bıçak açmıyor. asker, çok değil 5 yıl öncesine kadar hükümetin meclisten geçirdiği her yasayı, görüştüğü her konuya müdahale ediyor ve haddi olmadan yorumunu yapıyordu, yeri geldiğinde tehdit ediyor, yeri geldiğinde bazı maddelerin geri gönderilmesini veya iptal edilmesini sağlıyordu. günümüzde ülkemiz tam anlamıyla olmasa da demokratikleşme yolunda önemli adımlar atarak askerin sesini önemli ölçüde kesmeyi başarmıştır. bu da partimizin sayesinde olmuştur.
|
ilker paşa laik Ataturkçü paşadır zorunu giden susar askeri suturmasınız.asker gerektigi yerde konusutur tsk güvenimiz sonsuzdur tsk yıpratanları yuhluyoruz:@
|
(Silinen mesajların sahipleri için)
Yorumlarımıza dikkat ediyoruz arkadaşlar. Ak Parti Forum'da mesaj yazdığınızı unutmayınız. Her ne olursa olsun bazı değerlere karşı saygımızı koruyalım. |
Evet bizde ülkemizdeki değerlerin düşmanlarını indiriyoruz aşağıya bilginiz olsun biz kimiz diye sorarsanız biz halkız .....;;) |
iyide tsk yı kendi içindeki çürükleri dışında kim yıpratabilirki....
|
Alıntı:
|
Alıntı:
içlerinde bitane sağlam yok ki... masumu oynuyolar... ne yıpratması... |
Alıntı:
|
Alıntı:
bu benim kişisel düşüncemdir ak parti forumla alakası yok bunu her yerde söyleyecek cesaretede sahibim... ayrıca dinime karşı olan herkese karşı olmam imanımdan gelen bişey... ve böylede sürecektir... |
Alıntı:
ak partili arkadaşlara saygılar sevgiler sunarım |
Peki turep Eşref bitlisin Katledilmesini neye bağlıyorsun???
|
Alıntı:
sadece omu kardeş o kadar darbe var TÜRKİYE'yi aolarca yıl geriye gütüren... bide kalkmış halk tsk ya güveniyor diyo yaa nesine güvenelim tsk nın... geçen ben bir haber izledim bir gazi anlatıyor diyor ki... 14 kişiydik bizi tsk bir minibüse bindirdi ve bile bile ölüme yolladı... herşeyden haberi vardı tsk nın diyor... gelde bunları açıkla sen... :@ :kızdım: |
Alıntı:
|
34. Asker Saldırı Anını Anlattı
33 erin ölüme gönderildiği Bingöl saldırısında ağır yaralanan Erdal Özdemir onbeş yıl sonra bilmek istiyor: Biz neyin kurbanı olduk. Özdemir henüz 20’sindeyken kendisini tekerlekli sandalyeye bağlayan saldırıyı anlattı: Malatya İl Jandarma Alayı’nda, yerden ve havadan eskort kuralı çiğnenerek korumasız araçlara bindirildik, silahsızdık. Denizli’nin Karakova köyünde günlerini tüp bebek yöntemiyle hayata gelen oğlu Vatan’la geçiren Özdemir Ergenekon’dan şüpheleniyor: Tutuklu komutanlara bakıp yaşadıklarımız çeteyle bağlantılı mıydı diyorum. Hayatını değiştiren Bingöl saldırısında “kurban edildiklerine” inanan Özdemir bu kuşkusunu dile getirip sorular sorunca tehdit telefonları almış: Konuşan gazinin başına dert açarlar... Erdal Özdemir, 1993’te 33 silahsız erin şehit edildiği Bingöl’deki kanlı saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulan beş erden biri. Vücuduna aldığı yedi kurşun yarasıyla altı ay yoğun bakımda kaldı, yaşamla ölüm arasında gidip geldi. Hayatta kalmayı başarabildi ancak, ömrünün geri kalanını tekerlekli sandelyede sürdürmeye mahkum oldu. Özdemir, Denizli’nin 1000 nüfuslü Karakova köyünde, annesi, eşi ve oğlu Vatan’la birlikte yaşıyor. Vatan üç yaşında. Özdemir, Vatan’ın annesiyle 1999’da evlenmiş. Üç yıl önce de tüp bebek yöntemiyle Vatan’ı dünyaya getirmişler. Özdemir, günün büyük bölümünü akülü sandalyesiyle, dışarıda, köyün içinde dolaşarak geçiriyor. Vatan da, babasının yanından bir an olsun ayrılmıyor. Özdemir’in evinin önünde pamuk tarlaları uzanıyor. Tam karşıda ise Pamukkale görünüyor. Özdemir, bir gününün nasıl geçtiğini şöyle anlatıyor. “Sabah erken kalkarım. Köyde bir kaç bakkal var. Tek tek bu dükkanları ziyaret ederim. Her dükkanın önünde bir kaç saat kalırım. Çünkü en iyi sohbet yeri bakkal önüdür. Oğlum da yanımdan ayrılmaz. Özdemir, haber izlemiyor. Doğu ve Güneydoğu’daki çatışma haberlerini özellikle takip etmiyor. Gazi arkadaşlarının da aynı şekilde haber izlemediğini anlatıyor. Nedenini ise, “Psikolojik olarak rahatsızlık veriyor” diyerek açıklıyor. Az rüya çok gerçek 15 yıl önceki katliamın izlerini bedeninde taşıyan Özdemir, o günün kanlı sahnelerini rüyalarında tekrar tekrar gördüğünü belirtiyor: “İlk yıllarda sık sık kabus görürdüm. Aslında kabus dediğim zaten kurşuna dizildiğimiz, yani yaşadığımız olayın kendisi. Rüyada bindiğim otobüsün şoförüne ‘geri dön’ diye bağırıyorum. Sonra bizi kaçırdıklarını görüyorum. Ama ben, bizi nasıl öldüreceklerini önceden bilmenin dehşetiyle titriyorum, çıldıracak gibi oluyorum. Uyanıyorum işte, olup biten bir rüya diyorum, ama önceden yaşadığım bir rüya.” http://www.habervakti.com/img/FmE8Lcmn.jpg Erdal Özdemir, askerliğe gitmeden önce şoförlük yapıyordu. Arabalara duyduğu sevgiyi, “Şoförlük uçmak gibi” diye tanımlıyor ve sözünü şöyle sürdürüyor: “Askere gitmeden önce servise çıkardım. ‘Benim işim budur’ diyordum, mutluydum. Askerlik dönüşünde dolmuş alacak ve bu işi yapacaktım. Ama gel gör ki işte bu akülü sandalyeye şoförlük yapıyorum şimdi.” Daha yirmisindeydim Özdemir, bir daha hafızalardan silinmeyecek olan yakın tarihimizin en kanlı katliamını, 15 yıl önceki günü şöyle anlatttı: “Hatay Serinyol’da acemi birliğin ardından dağıtım izni için köyüme gelmiştim. Usta birliğim Bingöl’e çıkmıştı. Ben 20 yaşındayım, aslan gibi askerliğimi yapıp dönerim diye köyden ayrıldım. Malatya’da er toplanma merkezi vardı. 24 mayıs günü Malatya’ya indim. Sabahtı. Garajda inzabatlar benim gibi oraya gelen erleri alıp Malatya İl Jandarma Alayı’na götürdü. Sivildik, üzerimizde asker kimliği, boynumuzda künyelerimiz vardı. Hemen yola çıkacağımız söylendi, geceyi orada geçirmek isteyenler olunca, ‘sabaha kadar dayak yersiniz, herkes şimdi gidecek’ talimatı verildi. Sevk kağıtlarımız imzalandı. Yol parası için her askerden beşer bin lira toplandı. Yaklaşık elli askerdik. İki midübüs kiralanmıştı. Bunlara Alay’ın kapısından bindik. Koruma olarak hiçbir eskortun olmadığını kısa sürede anladık. Yani ne araba dışında güvenlik vardı ne araba içinde silahlı bir asker; hiçbir güvenlik önlemi alınmamıştı.” Yol kesilmişti Özdemir bindikleri otobüsün akşam 18.00’da Bingöl’e yakın bir mevkide yolu kesen PKK’lılar tarafından durdurulduğunu şöyle anlattı: “Hiç anlam veremedim, birden yolun kesildiğini ve etrafta silahlı insanlar gördük. Anladık ki, teröristler yol kesmiş ve tehlikedeydik. Herkeste askeri kimlik vardı, bizi aşağı indirip onarlı gruplar halinde topladılar. Yüzlerce sivil vatandaş vardı. Bizleri bir köye inen patikada yürüttüler. Biraz yürüdükten sonra çalılıklar vardı, orda durduk. Helikopter sesi gelince bizleri çalılıkların içine soktular. Daha sonra tekrar yürüttüler. Bir köyün içinden geçirdiler, orda teröristlerin sayısı da çoğalıyordu. Üzerimizde ne kadar değerli eşya, para varsa aldılar. Tahminime göre gece üçe geliyordu. Bizi düz bir patika yolun üzerine topladılar. Bizi öldüreceklerini anladık. Biz kol kola girmeye başladık. Bazılarımız dua ediyor, şahadet getiriyordu. Tarama başlayınca kendimi yere atmıştım. Askerlerin altında kalmıştım. Tarama ne kadar sürdü bilmiyorum. Önce gittiklerini duydum, sonra iki kişi gelip yeniden bizi taradı. Ben yedi kurşun aldım bu taramada. Her yanım kan ve asker arkadaşlarımın parçalanmış bedenleriyle doluydu. Sabaha kadar yarı ayık ve yarı baygın geçti. Daha sonra kurtarıldım.” 15 yıldır cevap bekliyorum Erdal Özdemir, birliklerine kendi başlarına gitmelerine izin verilseydi, böyle bir olayın başlarına gelmeyeceğini söyledi: “Yol parasını bizden aldılar, sivil araçla gönderdiler, yolda yerden eskort, havadan helikopterle güvenlik önlemi alınmamıştı. Oysa zırhlı araçlarla güvenlik eskortu bize eşlik etmesi gerekiyordu. Kurallar böyleydi. Ama yerine getirilmemişti. O halde ne diye bizi kendi başımıza bırakmadılar? Biz birliklerimize daha güvenli teslim olurduk kesinlikle.” Özdemir, dönemin Jandarma Asayiş Komutanı Necati Özgen’e bu soruları yönelttiğini, ancak, ne Özgen’in ne de başka biri bu soruları yanıtlayamadığını söyledi. Bizi çoktan unuttular Erdal Özdemir gazilerin çoktan unutulduğunu söylüyor ve ekliyor: “Yılda bir bayramdan bayrama bir tebrik kartı gelir ya da gelmez. Bilim hergün ilerliyor, yeni tıbbi teknikler gelişiyor. Gaziler bu tıbbi gelişmelere göre yeniden rehabilitasyon merkezinde kontrol altına alınabilir, tedavi edilebilir. Ama olmuyor. Hastaneden çıktık, işimiz bitti gibi yaklaşılıyor. Mesela TSK’nın bakım ve rehabilitasyon merkezi var. Ben ailemle gidip orada kalamıyorum. Üç öğün yemek parası kalan kişi ödemek zorunda. Yanında eşi kalamıyor, erkek refakatçi olmak zorunda. Benim eşim bana bakıyor, erkeklerin işi gücü var, ama bunlardan dolayı hizmet alamıyoruz.” “En son geçen eylül Ankara’ya gittim. Hastanede yer yok, otelde kal dediler. Nasıl kalırım otelde. Ben itiraz edince de ‘Gelirken bize mi sordun’ diye azarladılar. Yani bir yük olarak görülüyoruz her yerde.” Türlü türlü zorluk Erdal Özdemir, yaşadıkları pekçok sıkıntıyı artık anlatmak, dile getirmek istemediğini, bundan utandığına da dikkat çekiyor. Ancak, başına gelen akıldışı zorluklara değinmeden de edemiyor: “Üç ayda bir gazi maaşım var. 2 bin YTL alıyorum. Devlet tekerlekli sandalyenin sadece az bir kısmını ödüyor. Yani iyi bir tekerlekli sandalye 5 bin dolardan az değil. Devlet beş yılda bir bin 700 YTL’sini ödüyor tekerlekli sandalyenin. Bana tekerlekli sandalye bu köy yolunda iki yıl ancak dayanıyor. Devlet yapacağı ödemeyi günlerce süren bürokrasinin ardından yapıyor. Yani her yönüyle bir sürü külfet giriyor işin içine.” Ergenekon şüphesi Erdal Özdemir, saldırıda yanıtsız kalan soruların aklına Ergenekon’u getirdiğini belirtiyor: “Bazı komutanlar tutuklanmış, adları pekçok karışık işlere bulaşmış. Ben de düşünüyorum acaba yaşadığımız olayla da birgün bunların bağlantısı çıkar mı çıkmaz mı? Biz neyin kurbanı olduk diye aklıma takılır bu sorular.” Sorular başına dert açtı Özdemir, katıldığı bir TV programında bu soruları yönelttiği için tehdit telefonları almaya başladığını anlatıyor: “Bana tehdit telefonları geldi. Terörist olduklarını söylüyorlardı. Ben savcılığa verdim. Bişey çıkmadı. Gaziler konuşmaz, konuşamıyor, konuştuğunda başına dertler açıyor. Mesela bazı gaziler konuştukları için hastaneye alınmamıştı.” (ben 14 diye hatırlıyodum özür dilerim)... bak işte tsk nın gerçek yüzü... :@ :kızdım: |
buda kapak olsuna girdi ama artık kusura bakmazsın kardeş... biz belgelerle konuşuruz... ;;) |
ARKADAŞALR LÜTFEN YANLIŞ DÜŞÜNCELERE YÖNELMEYİN...RESİMİN HEPSİNE BAKIN..İLKER BAŞBUĞ'UN DA GAZINI ALIP SIRTINI SIVAZLAMASI GEREKTİĞİ CUNTACILAR VAR...BU OLAYA BİRDE BU YÖNÜYLE BAKIN....İLKER BAŞBUĞ CUNTACIDIR DEMİYORUM AMA TSK İÇERİSİNDE VE DIŞARISINDA OLAN CUNTACILARIN KONTROL EDİLMESİ GEREKİYOR....
|
İlker Başbuğ'un aslının ne olduğu ;
1- Kayınvalidesinin ismi görüldüğünde, 2- Büyük Kulüp Üyesi olmak için dilekçe vermesinde (Ergenekonun yöneten çekirdek kadroda Büyük Kulüpün başındaki kişilerin olduğunu söylüyor kilit isimler) 3- Sık sık İRTİCA VAR çığrtkanlığı yaptıında, 4- Ergenekonun yıllanmış aslerlerine Kandırada ziyarette bulundurmasında 5- AKTÜTÜN Bakını sonrası yaptığı açıklamada, vs vs anlaşılmıştır.. |
Alıntı:
buda sana kapak olsun kahrolsun şeriat yaşasın laik asker |
Alıntı:
madde3 evet şeriat irtica tehlikesi var bunuda engellecegiz islam ne kadar büyük dinse diger dinlerde laik devlet önünde eşittir.. |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
laikliğin ne olduğunu bilseydiniz şimdi üniversite kapılarında kimse kalmazdı... laiklik her dine her görüşe eşit yaklaşmaktır orasını burasını açanı kayırmak değildir yobaz herifler sizi... din düşmanları sizii... siz ne kadar dine düşmanlık ederseniz aynı ölcüde karşılığını alacaksınız... |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
• Vatanın çıkarlarını daima herşeyden üstün tutacağımıza, • Vatanı Mustafa Kemal ATATÜRK ve Kuvvayi Milliyecilerden aldığımız kutsal bir emanat olarak koruyacağımıza, • Hiçbir koşulda bize emanet edilen cumhuriyete ihanet içinde olanlara geçit vermeyeceğimize, • Asla emperyalizme tutsak olmayacağımıza, • Emperyalizmin yerli iş birlikçilerine asla ödün vermeyeceğimize, • İktidar koltukları uğruna ilkelerimizden ve ideolojimizden taviz vermeyeceğimize, • Faşizme ve faşizmi kurumsallaştırmak isteyenlere yurdu dar edeceğimize, • Oligarşinin ve kurumlarının haklımızın üzerniden uygulamaya çalıştığı sömürü düzenine son vereceğimize, • Teokrasiyi getirmeye çalışan şeriatçılara karşı ve kesin ve keskin mücadelemize devam edeceğimize, • Şartlar ne olursa olsun kendi ikbalimiz ve hırslarımızın uğruna partimize zarar vermeyeceğimize, • Hangi makamda olursak olalım en kutsal görevin parti neferliği olduğnu asla unutmayacağımıza, Onurlu bir partinin, onurlu ve devrimci gençleri olarak and içeriz... BU ANDI KALIN KAPAN SOK |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
konuda sadece haberden alıntı yapılmış. alıntıladığım gazetenin adı da Milliyet. tsk yı yıprattığımız nereden anlaşılıyor? haberde yorum da yapılmamış, bu ne korkaklık? ne olsa tsk yıpratılıyor diyorsunuz. bu kadar basit mi yıpranıyor bu tsk ? |
Alıntı:
Kahrolsun İslam dediğinin farkında bile değilsin neyse ağzının payını verip banlamışlar zaten.. |
Alıntı:
aklı anca bu kadar basıyor garibimin. salla gitsin hocam :) |
konuyu temize çekmek gerekli arkadaşlar :D arkadaş kendi aklı yettiği düzeyde atıp tutmuş neyin ne oldugundan haberi yok garibin.TSK nin daha kimlerden oluştugunu bilmiyor.Türk Silahlı Kuvvetleri baştaki komutanlardan oluşmaz 514 bin aktif personelin sadece 14 bini komutan olsa geriye yarım milyonluk müslüman bir nefer sayısı kalıyor.Ben şunu demiyorum komutanların hepsi gayri müslimdir diye.Ama içlerinde olanda var olmayanda.turep gibi zihniyetleri görmek yabancı güçlerin cidden etkili oldugunu gösteriyor.yani para çoğu kişiyi satın alabiliyor.
|
All times are GMT +3. The time now is 15:31. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025