Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Mübarek Gün Ve Geceler (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=146)
-   -   Mevlid Kandiliniz mübarek olsun.. (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=59211)

ankara_bjk 03-07-2009 22:39

Mevlid Kandiliniz mübarek olsun..
 
http://img14.imageshack.us/img14/3913/kandil001.jpg


Bu günlerin feyzi üzerinize, rahmeti geçmişinize, bereketi evinize, nuru ahiretimize, sıcaklığı yuvamıza dolsun. Mevlid Kandiliniz mübarek olsun..




Kutlu Doğum ve Mevlid Kandili

Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu. Herşey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü.

Ruhlar birşey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu.

O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.

İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.

Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?

Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.

O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1)

Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.

Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.

Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,

"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.

Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.

"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2)

Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..

Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."

Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)

Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:

"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."

Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:

"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"

Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.
Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.

Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)

Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.

Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.

Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.

Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.

Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.

Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)

İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.
Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin.

Kaynaklar:
(1)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:60.
(2)A.g.e, 1:162-163.
(3)Taberî Tarihi, 2:125; İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102.
(4)A.g.e., 1:102.
(5)İbn-i Sa'd, Tabakat, 1:102.
(6)Bediüzzaman, Mektûbat,s:161,162.

ulas eryurek 03-08-2009 07:27

Mevlid Kandiliniz Mübarek olsun


http://www.biriz.biz/nebi/resul2.jpghttp://www.biriz.biz/itikat/21_107.gif"Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik."
(Enbiyâ, 107)


İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü'l-evvel ayının 12.gecesi doğmuştur. Milâdî takvime göre ise bu, 571 yılı Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. Bu mübarek geceye "Mevlid Kandili" denir.



O'nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti.



O'nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.O gecenin sabahı gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidâyet meşalesi olan sevgili peygamberimizin gönderilişi, Yüce Allahın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:




http://www.biriz.biz/itikat/3_164.gif"Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler."
(Âl-i İmrân, 164)



Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı "Vesiletün'necat" olan mevlid kitabı O'nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.


Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O'nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.

Bununla beraber, O'nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O'nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.

O âlemlerin Rabbinden, "Alemlere rahmet olarak gönderildi." Asırlara sığmayacak inkılapları birkaç sene içerisinde gerçekleştirdi. Evlâtlarını diri diri toprağa gömen babalar O'na ve getirdiği prensiplere iman ettikten sonra mükemmelleştiler, dünyaya insanlık, adalet ve medeniyet rehberi olacak hale geldiler. İnsanlar O'nun tek emriyle, kökü yüzlerce yıl derinde olan alışkanlıklarını bıraktı.

O, yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta yerleştirdi. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisinden önceki peygamberler gibi sadece bir kavme veya millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. O'nun diğer peygamberlerden en farklı yönlerinden birisi budur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:





"Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler."
(Sebe, 28)


İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber'in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır. O'nu örnek almak, Kur'an'a uymaktır. Çünkü Hz. Aişe (r.a.)'nın ifâdesiyle O'nun ahlâkı Kur'an'dı.(Müslim, Misâfirîn, 139). Kur'an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed'in inananlar için en güzel örnek olduğunu bildirmekte ve bu hususta şöyle buyurulmaktadır:



"Andolsun, Allah'ın rasûlünde sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah'ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır." (Ahzâb, 21)


http://www.biriz.biz/itikat/kuran.jpgBu geceyi nasıl ihya edelim?

Bütün insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan ve âlemlere halis ilâhî rahmet olan böyle yüksek şanlı bir Peygamber'in ümmeti olmakla şereflenmiş bulunan biz müminlere ne mutlu! Bu geceyi vesile bilerek, O'na ümmet olmanın şuuruna erebilmek, Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için en azından bir Tesbih Namazıkılalım, bir de Hatm-i Enbiyâyapalım.

O'na ümmet olan müminlere gevşeklik yakışmaz.

Unutmayalım...

Alemlere rahmet olarak gönderilen muazzez Peygamberimizin, doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhîler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir, sadece bu geceyi yaşamak yeterli değildir. Yüce Allah'ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yegâne yolu, Peygamberimizin yolundan gitmektir...







"De ki: Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın..."
(Âl-i İmrân, 31)


ahmetermiş 03-08-2009 07:36

Mevlit Kandili Peygamber Efendimizin dünyaya teşrif ettikleri gecenin yıldönümüdür.
Peygamber Efendimiz henüz dünyaya gelmeden önce, Cahiliyet çağında insanlık karanlıklar içerisinde bulunuyor, küfür, cehalet, vahşet hüküm sürüyordu. Bir kısım insanlar esir pazarında birer mal gibi satılıyor zayıflar kuvvetlilerin pençesinde inim inim inletiliyordu. Küfür ve şirk gönülleri karartmış, sosyal hayat bozulmuş, ahlakî değerler yozlaştırılmıştı. Kadınlara insani muamele yapılmıyor. Kız çocukları evlat olarak sayılmıyor ve utançlarından diri diri toprağa gömüyorlardı. Emeğin hakkı verilmiyordu.
İşte bu zamanda, bunalan beşeriyetin ufkunda ilahi bir nur doğdu. Rebi’ul evvel ayı’nın on ikinci gecesinde âlemlerin Efendisi iki cihan güneşi, İnsanlığın önderi, rehberi, Hz Muhammed Mustafa (s.a.v.) dünyaya geldi. İşte insanların “Cahiliyet devri” diye nitelendirdikleri bir zamanda Allah Teala Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik”

Can_Dostu 03-08-2009 11:24

http://img1.blogcu.com/images/k/e/l/...ndili_2006.jpg


Mevlit Kandili ya da Veladet Kandili (Arapça: لیلة مواليد, Mavlid (مولد), Mavlid al-Nabi (مولد النبي), İslam dininin peygamberi olan Hazreti Muhammed'in doğum gecesi aynı zamanda Hicrî Rebiul-evvel ayının onikinci gecesidir. Klasik dönemde (Asr-ı Saadet ve Dört Halife Dönemi) kandiller yer almadığı için geçmişi pek eskiye dayanmamaktadır.
Mevlid, "doğum zamanı" demektir. İslam'da Hazreti Muhammed'in doğum günü farklı mezheplerden kutlanır. Sünnilerde Rebiul-evvel ayının 11.sinden 12.sine bağlayan gece, Şiiler 17. günü Mevlid günü ve 17'ye dönen geceyi de Mevlid Gecesi olarak adlandırırlar. Bu iki tarih arasındaki haftayı da Vahdet Haftası ilan etmişlerdir.
Kandil Geceleri İslam'ın ilk zamanlarında var olan bir adet olmayıp, hicrî 3. asırdan itibaren kutlanmaya başlanmıştır. Türkiye'de Osmanlı Devleti padişahı II. Selim'den itibaren bu kutlama gün ve gecelerinde, minarelerde kandil yakılmasıyla birlikte kandil adını almıştır.

ÜMİT-AK 03-08-2009 11:49

http://www.caycicegi.info/web/hatice...il_tebrigi.jpg

*AZRA* 03-08-2009 12:08

http://www.erbakis.com/wp-content/up.../image0021.JPG

Morte 03-08-2009 13:26

http://img385.imageshack.us/img385/9...ndil001cl7.jpg

uğur yılmaz 03-08-2009 13:36

cümle Muhammed ümmetinin mevlid kandili mübarek olsun Allahın rahmeti ve bereketi üzerimizde olsun

emre3410 03-08-2009 13:44

mevlid kandiliniz mübarek olsun.hayırlara vesile olması dileğiyle.

:gül::gül:

AYT@C 03-08-2009 14:21

Tüm Müslüman Aleminin MEVLİD KANDİLİ'ni kutlar. Hayırlara vesile olmasını dilerim..

genç_TÜRK 03-08-2009 14:44

kandiliniz mübarek olsun...:)

the_ghost69 03-08-2009 16:37

herkesin mevlit kandilini kutlarım

Fasl-ı Gül 03-08-2009 20:27

AK PARTİ Forum'un tüm kıymetli üyelerinin kandilini tebrik ediyorum..

Rabbim hayırlara vesile kılsın.. Uyanışa vesile kılsın.. Dirilişe vesile kılsın.. Kendimizn farkına varmaya vesile kılsın.. Teslimiyeti idrake vesile kılsın..

Üç mevsim 03-08-2009 21:56

Kandilinizi tebrik ederiz arkadaşlar. Mübarek günler, kutlu geceler hürmetine Yüce Mevlamızdan niyazımız Din-i Mübin yolunda yürüyen İslam ehli birbirine daha saygılı olsun, taş değil sevgi fırlatsın, çamur değil muhabbet yollasın.. Hocaefendiler sokak kabadayıları ahlakı ile değil, Peygamber ahlakı ile davranmaya özensin..

Tüm AKPartiForum'a kucak dolusu muhabbetler sunarım.. :gül:

***

On Dört Asır Evvel

Ondört asır evvel, yine böyle bir geceydi,
Kumdan, ayın ondördü, bir öksüz çıkıverdi!
Lakin, o ne hüsrandı ki: Hissetmedi gözler,
Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi!
Neden görecekler, göremezlerdi tabii;
Bir kere, zuhur ettiği çöl en sapa yerdi,
Bir kerede, mamure-I dünya, o zamanlar,
Buhranlar içindeydi, bu günden de beterdi.
Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;
Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!
Fevza bütün afakını sarmıştı zeminin.
Salgındı, bugün şarkı yıkan, tefrika derdi.
Derken, büyümüş kırkına gelmişti ki öksüz,
Başlarda gezen kanlı ayaklar suya erdi!
Bir nefhada insanlığı kurtardı o ma'sum,
Bir hamlede kayserleri, kisraları serdi!
Aczin ki, ezilmekti bütün hakkı dirildi;
Zulmün ki, zeval aklına gelmezdi geberdi!
Alemlere rahmetti evet şer-i mübini,
Şehbalini adl isteyenin yurduna gerdi.
Dünya neye sahipse, O'nun vergisidir hep;
Medyun ona cemiyyet-i, medyun O'na ferdi.
Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet
Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.

Mehmet Akif Ersoy

Beritan 03-08-2009 21:59


Feride 03-08-2009 22:10

http://img523.imageshack.us/img523/83/345ko9.jpg

KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN. TÜM MÜSLÜMANLAR İÇİN, HAYIRLARA VESİLE OLUR İNŞEALLAH..

tek_hece 03-08-2009 22:14

http://img1.blogcu.com/images/y/d/0/yd/kandil.jpg

Kandiliniz. Mubarek olsun.. Güllerin Efendisine salat ve selam olsun..

sosyo 03-08-2009 22:54

Yokluğunda seni özledik.

Sana değen rüzgarı, seni örten bu­lutu özledik. Özlemeyi, özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevindirmeyi, sevindirilmeyi özledik Efendim.

Aşkı, gözyaşını, müsamahayı, ah­lakı, adabı, ihsanı, irfanı, iz’anı, fe­raseti, basireti, şecaati, celadeti, adaleti, meveddeti, muhabbeti özle­dik. .

İzzeti, hikmeti, fıtratı, şefkati, hür­meti, devleti özledik.

Senden sonra tefrika meşrebimiz, taklit mezhebimiz, cehalet mektebimiz, atalet fıtratımız, hamakat şöhretimiz, ihanet sıfatımız, küffar velinimetimiz oldu.

Efendim,

Sen kendini ‘abduhu ve rasuluhu: O’nun kulu ve elçisi’ olarak takdim etmiştin. Sana iman eden bazıları sana hürmet adı altında seni kulluktan ‘kurtarıp’ melekleştirerek hayattan dışladılar. Bu ifrata karşı başka bazı­ları da tefrite sapıp seni ‘güzel örnek’ olmaktan çıkarıp bir ‘postacı’, bir ‘ara kablosu’ seviyesinde görerek hayattan dışladılar.

Bunların hepsi sana iman ediyor­du. Ama seni hayatımızdan çıkarma­nın ızdırabını çektirdiler bize. Bu işi, göğe çekerek ya da yere sokarak yapmaları sonuçta hiçbir şeyi değiş­tirmedi.

Allah seni ‘güzel örnek’ olarak gös­terdi. Sen, Kur’an’ın konuşanı, yürü­yeni, hareket edeniydin. Tıpkı bir an­nede spermin insana, bir ağaçta su­yun meyvaya, bir arıda tozun bala, bir tavukta darının yumurtaya, bir ko­yunda samanın süte dönüşmesi gibi, ayetler sende hayata dönüşüyordu.

Allah ısrarla seni örnek gösterirken, birileri ısrarla ‘kitab’ı, kitapları örnek göstermekte direndiler. Öylesi işlerine geliyordu, cansız bir nesneyi ör­nek edinmekle, canlı bir insanı örnek edinmek aynı olur muydu?

Efendim ,

Kitapsızlıktan değil, ‘peygambersizlikten’ kırıldık. Yokluğumuz pey­gamber yokluğu. Seni hatırlatan, se­ni andıran insanların hasretim çeki­yoruz. Çocuklarımız peygamberi so­runca ‘evladım onun ahlakı tıpkı fa­lancanın ahlakı gibiydi’ diyeceğimiz insanlar yok denecek kadar az.

İnsanlık destanıyla yaşıt olan vahiy sürecinde birçok kitapsız peygamber gelmişti de, bir tek ‘peygambersiz ki­tap’ gelmemişti. Sayemizde yaşlı dünya ona da şahid oldu efendim. Peygambersiz Kitab’a, Muhammed aleyhisselamsız Kur’an’a da şahid ol­du. Şimdi Kur’an mahzun efendim , Kur’an öksüz. Seninle Kur’an’ın arasını ayırdık, etle tırnağın, toprakla to­humun, anayla evladın arasını ayırır gibi.

Gel de bir bak Efendim, bu maz­lum ümmetin hali pür melaline. Bı­raktığın din tanınmaz hale geldi. Bı­raktığın sitenin harabelerinde bay­kuşlar tünedi.

Gün geçmez ki ümmetin coğrafyasından feryat yükselmesin, oluk oluk kan akmasın.

Bir olarak bıraktığın ümmetin kaç parçaya ayrıldığının sayısını onu parçalayanlar dahi unuttu.

Bıraktığın kutlu mirası hovarda mi­rasyediler gibi parçalayarak paylaş­tık Efendim.

Nebevi mirasın irfani ve ahlaki boyutuna bir hizip, ilmi ve fik­rî Boyutuna bir başka hizip, siyasî ve hareketi boyutuna ise daha başka bir hizip sahip çıktı. Yüzyıllardır tüm bu hizipler ellerindeki parçanın ‘bütü­nün kendisi’ olduğunu iddia etmekle ömür tükettiler. ‘Her hizip ellerindeki parçayla övünüp durdu.’ Hepimiz hakikatin merkezine kendimizi oturtup ‘hak benim’ dedik.

Oysa ki Efendim, bazen parçalanan hakikat hakikat olmaktan çıkar. Ait olduğu bütün içerisinde anlamlı olan bir parça o bütünden ayrılınca anlamsızlaşabilir. Bunu farkedemedik Efendim.

Efendim ,

İsrailoğulları, peygamberlerini katlediyorlardı. Biz de senin güzel hatıratını, emanetini, adını ve sünnetini katlettik. Seni katlettik Efendim .

Kimilerimiz için sen hiç ölmedin, o ender bahtiyarlar seni hep içlerinde, işlerinde, hayatlarında, düşüncelerinde, duygularında, eylemlerinde, evlerinde yaşattılar.

Kimilerimiz içinde sen hiç doğmadın. Onlar hep senden mahrum yaşa­dılar. Şol mahiler ki derya içreydiler, deryayı bilmediler.

Varlığının kaç bahara bedel olduğunu bilmeyenler yokluğunun ıstırabını nasıl duysunlar Efendim ?

Seni çok seviyoruz, seni çok özlüyoruz.

Bize kırgın mısın Efendim ?...


hayırlı kandiller inş...

Duygu'Seli~ 03-08-2009 23:27

Bütün müslüman kardeşlerimin Mübarek Mevlid Kandilini kutlar bol hayırlı kandiller dilerim..:gül:
Selametle..

dilemma 03-08-2009 23:33

Cümleyle hayırlı kandiller...

Gölge 03-09-2009 01:20


Zeynep 03-09-2009 01:54

kandilimiz mübarek olsun..

Necip Fazıl 03-09-2009 01:58

http://img135.imageshack.us/img135/1...ndil9cpow9.jpg


All times are GMT +3. The time now is 05:59.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025