Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Genel Tarih (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=141)
-   -   Onlar UNUTULMAMALI. (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=8201)

yolcu44 09-13-2007 15:07

Onlar UNUTULMAMALI.
 
KİM Mİ ONLAR??
Onlar Ali,Veli,Ahmet,Hüseyin
http://img458.imageshack.us/img458/5...ny1bm01ca2.jpg

Onlar Mehmet,Mehmetçik..
http://img255.imageshack.us/img255/2...erleri1ij3.jpg

Daha Bıyıkları Terlemeden
http://img255.imageshack.us/img255/4...daszc91hn8.jpg

Daha Gün Yüzü Görmeden
http://img255.imageshack.us/img255/1775/adszhg21rh1.jpg

"VatanElden Gidiyor" Dendiginde Hic Bişey Sormadan
http://img530.imageshack.us/img530/1615/ki0021pw9.jpg

Allaha Kosar Gibi Savasa Kosan
http://img478.imageshack.us/img478/8642/war51mc2.jpg

Süngüyle,Kazmayla,Kürekle,Elle,Tırnakla
http://img211.imageshack.us/img211/8500/f20ze91tt4.jpg

Ve En Önemlisi İMANLA
http://img211.imageshack.us/img211/9...gesmd01fi6.jpg

Gerektiğinde Eriyle Kumandanıyla
http://img383.imageshack.us/img383/3...n1abm91ey4.jpg

Gerektiğinde Kadınıyla Çocuğuyla Savaşan
http://img383.imageshack.us/img383/1539/image71lv0.gif

Akın Akın Gidip Belkide Hiç Biri Geri Dönemeyen
http://img104.imageshack.us/img104/6977/sadfur41mh1.jpg

Anadan Yardan Serden Geçip
http://img50.imageshack.us/img50/4261/f05vt91nb3.jpg

Vatan İçin Canı Pahasına Savaşan
http://img209.imageshack.us/img209/9...fekbirlci1.jpg

KAHRAMAN TÜRK ASKERLER
İhttp://img209.imageshack.us/img209/4138/192761ut1.jpg

EY CANAKKALEDE,TRABLUSGARPTA,BALKANLARDA SAVASAN YUREGI İMANLA DOLU INSANLAR, BAYRAGA RENGINI VEREN ASIL KANIN SAHIPLERI; AZIZ RUHUNUZ ŞAD OLSUN...

Onlar Sizin İçin Gittiler... ONLAR UNUTULMAMALI...


yolcu44 09-13-2007 15:21

Onlar UNUTULMAMALI.
 
.... Ey Şehit! Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"gömelim gel seni tarihe" desem, sğmazsın...



http://img337.imageshack.us/img337/5...skerleryq4.jpg

tua68 09-13-2007 15:37

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Alalh onlardan razı olsun ve Allah rahmet eylesin....

AkSa- 34 09-13-2007 16:03

Onlar UNUTULMAMALI.
 
TEKRAR TEKRAR RUHLARI ŞAD OLSUN.

Evrem 09-13-2007 16:09

Onlar UNUTULMAMALI.
 
amin

cakir89 12-26-2007 13:24

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Alıntı:

..DolunAy_Kadim.. Nickli Üyeden Alıntı
.... Ey Şehit! Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"gömelim gel seni tarihe" desem, sğmazsın...



http://img337.imageshack.us/img337/5...skerleryq4.jpg




Onlar için ölü demeyiniz, bilakis diridirler...

Ruhları Şâd Olsun...

Ama geçen gün haberlerdede çıktı bu iki askerin değil havalanında çalışan iki işçinin fotosu olduğu söylendi.Ne kadar doğru ne kadar yanlış tartışılır ama habere konu olan şahsın verdiği bilgilere gösterdiği resimler kanıtlar nitelikteydi sadece paylaşmak istedim ...

yasinarslanpay 02-23-2008 18:36

Onlar UNUTULMAMALI.
 

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE
.



Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!

Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi

Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer

Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,

Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.

Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...

Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,

Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;

Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...

Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,

Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;

Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;

Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,

Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer

O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,

Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,

Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,

Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...

Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;

Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?

Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;

Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;

“O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme” dedi.

Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...

O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...

Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?

“Gömelim gel seni tarihe”desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...

Seni ancak ebediyetler eder istiab.

“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;

Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;

Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;

Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;

Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,

Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...

Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;

Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,

Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,

Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

MEHMET AKİF ERSOY


yasinarslanpay 02-23-2008 23:39

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Çanakkale Savaşının İbretlik hikayeleri....

1. KINALI HASAN :

Yüzbaşi Sirri Bey, ikindi vakti yeni gelen erati teftiş ederken, içlerinde bir tanesinin saçinin bir tarafi kinalanmiş oldugunu görür ve takilir: “Hiç erkek kinalanir mi? Mehmetçik: Buraya gelmeden evvel, anam kinalamişti komutanim” der ve sebebini bilmedigini ilave eder.Komutanin istegi üzerine anasina haber salar, “Niye benim saçimi kinaladin?” Gelen cevabi mektupta şunlar yazar:

“Ey gözümün nuru Hasan’ım,

Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor.Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın... Ben, senin anan isem.Beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü.Allah, bu vatan için seni besledi. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor...

Sen bu ailenin seçilmiş kurbanisin...

Hasan’ım, söyle zabit efendiye... Bizim köyde kurbanlık ayrılan koyunlar kınalanır... Ben de seni evlatlarımın arasından vatana kurban adadım.Onun için saçını kınalamıştım...

El-hükmü billah. Allah, seni İsmail Peygamber’in yolundan ayırmasın.

Seni melekler şimdiden rahmetle anacaktir. Gözlerinden öperim...

Anan - Hatice”


2. GAZİ MEHMET AŞKIN’IN ANLATTIKLARI:

“İngiliz donanması Saroz’dan top atışları ile bize son derece ağır kayıplar verdiriyordu.Böyle bir atıştan sonra, aynı, birlikte silah arkadaşım Recep Eniştemin iki ayağı kopmuş çalıların üzerinde gördüm, henüz sağ idi.Yanına kadar gidebildim.Onu o vaziyette görünce ağlamaya başladım. Henüz ruhunu teslim etmeyen Recep Eniştem:

“Kardeşim niçin böyle ah edip aglarsin, benim cigerimi daglarsin! Allah’ in verdigine merhaba! Takbir- i Rabbani böyle imiş! Onun kazasi geri çevrilmez ve hükmüne mani yoktur. Elimizden ne gelir.Arzuladigim savaş yolunda oldu.O saadet bana yeter! Sen sag kalirsan, anamin elini benim içinde öp! Emzirdigi sütleri helal etsin!” dedikten sonra:

“Başimi kibleye dogru çevir!” diye bildi... Ruhu çoktan uçmuştu...

“Halil, bölükte süngü hücumuna kalkmıştı, ağır bir yara alarak yanıma yıkıldı.Bir mütted sessiz kaldı ve sonra: “Ahiretlik ölümüm yaklaştı, öldükten sonra cesedimi geriye götürtme, buraya ellerinle göm! Üzerimde harbediniz! Ta ki Gazilerin ayak seslerini Allah! Allah! Nidalarını rahatlıkla duyayım!” dedi ve gülerek ruhunu teslim etmişti

“Karayürek deresi’ne doğru iniyorduk: Bir akşam beni keşif kolu çıkardılar bu derenin yatağında geziniyordum.Çok susamış idim. Dere şırıldıyordu, mataramı doldurdum. Birkaç yudum içtiğimde, içtiğim suyun tadı çok başka idi avucuma mataradan su aldığımda, matarama doldurduğum suyun kan olduğunu anladım.”


5. SAKA HÜSEYİN

"İkinci Anafartalar taarruzundan sonra, Türk birlikleri Anafarta Ovası'na ve tepelere yerleşmişti 35. Piyade Alayı 2.Bölük erlerinden Hayrabolu'lu Hüseyin alayın su ihtiyacını gidermekle görevli idi sabahın alaca karanlığında katırı ile yola çıktı.Bigalı Köyüne gidip, kuyulardan tahta, damacanalara su doldurup geriye dönüşünü akşamın karanlığına denk getirmeye çalışırdı.
Katır önde, bizim Saka Hüseyin arkada ama, yola çıkmadan evvel katırının kulağına eğilir, her defasında söylediği sözleri tekrarlardı: "Haydi, Büyük Anafarta Köyünün üstünden 35. Piyade alayının bulunduğu siperlere" katır gide-gele bu yollara alışmıştır.
Fakat yolda, Hüseyi'nin çenesi durur mu? Savaş var imiş! Yığınla yaralı taşırlar imiş, umurunda mı? O bir türkü tutturmuş gidiyordu:
"Pınar baştan bulanır
İner dağı dolanır
Al başımdan sevdayı
Buna can mı dayanır.

Rinna, rinna yarim
Rinna, rinna."
Saka Hüseyin damacanlarına suyu doldurarak "deh" deyip akşam karanlığında yola koyulur.Siperlerde 2. Bölük su bekliyor.Yaralılar daha da çok su bekliyorlar.Birden bire, yanı başında iki karaltı beliriyor.Gavurca haykırıyorlar!
"Dur! kımıldama!"
Hayrabolulu Hüseyin'in yapacak hiç birşeyi yok akıl almaz, gene de eşi görülmemiş büyük bir zeka kıvraklığı ile; düşman erlerine gevrek gevrek gülümsemeye başlar ve eliyle, koluyla katırının sırtında sallanan su damacanalarını gösterir, "Kumandan, kumandan?..." diye geveleniyor ve büyük bir saygı ile anzak kumandanını selamlayarak "Emret gavur kumandan!" der.Derhal bir tercüman bulunur. Saka Hüseyin anlatmaya devam eder.
"Bu su damacanalarını kendi kumandanım gönderdi. Sizin yaralılarınıza hediyemizdir.Düşmanımız susamıştır, susuz kalmasınlar dedi Mülazım Efendi!" ve arkasından ilave etti.Bu sudan verinde bir bardak ben içeyim der!"
Anzak Teğmeni kıpkırmızı kesilir... Gözleri dolar.İlk iş Hüseyin'i kucaklayıp iki yanağından öpmek.İkinci iş, Hüseyin'i tartaklayan devriyeleri bir güzel fırçalamak, üçüncü iş, Hüseyin'i siperin dibine oturtup soluklandırmak, o " comed bell" kutularından, Oxo et suyu özündeni sarma tütünden, cigara kağıtlarından, Topler çikolata paketlerinden bol bol yağdırmak...Bu aldıkları hediyeleri katırın sırtına vurur, kurnaz bir tilki gibi, siperden sipere zıplayıp kapağı ikinci bölük hattına atınca, bu sefer gözleri fal taşı gibi açılma sırası Mehmetçik' tedir."

Baki Vandemir Paşa
Çanakkale Savaşları Komutanlarından.


berat_2107 02-23-2008 23:43

Onlar UNUTULMAMALI.
 
allah onlardan razı olsun mekanları cvennet olsun.

yasinarslanpay 02-23-2008 23:51

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Alıntı:

berat_2107 Nickli Üyeden Alıntı
allah onlardan razı olsun mekanları cvennet olsun.

Amin

yasinarslanpay 02-23-2008 23:52

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Çanakkale Savaşının İbretlik hikayeleri.... Devam

SAĞ KOLUMU KAYBETTİM AMA SOL KOLUM VAR"

Seddülbahir ve Conkbayır'ın büyük kahramanlarından biride Bombacı Mehmet Çavuş 'tu. Bu kahraman Anadolu çocuğu ,İngilizlerin siperlerimize fırlattığı el bombalarını korkusuzca hemen yakalar,karşı tarafa fırlatır ve zararını kendilerine dokundururdu. İngilizler bunu anlamış olacaklar ki bombaları bir kaç sayı saydıktan sonra fırlatarak Mehmet Çavuş 'un iadesini önlemeye çalışmışlardı. İşte böyle bir bomba Mehmet Çavuş 'un elinde patlayarak sağ elinin bileğinden kopmasına sebep olmuştu. Bu yiğit delikanlı vazife şuuruyla hastahaneden tabur kumandanına yazdığı mektupta şöyle diyordu:

"Sağ kolumu kaybettim, zarar yok,sol kolum var. Onunla da pekala iş görebilirim. Beni müteessir eden ve yüne kıtama iltihak edip düşmanla çarpışmama mani olan şey yaramın henüz kapanmamış olmasıdır.

Hastahaneden kurtularak halen harbe iştirak edemediğim için beni mazur görünüz ,affedeniz muhterem kumandanım.."


yasinarslanpay 02-24-2008 00:15

Onlar UNUTULMAMALI.
 
http://img365.imageshack.us/img365/7458/adsz03rlyi6.jpg

http://img375.imageshack.us/img375/2996/adsz94hior1.jpg

yasinarslanpay 03-01-2008 16:33

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Bir Çanakkale Şehidinin Son Mektubu--

Valideciğim,

Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi!
Nasihat-amiz mektubunu, Divrin Ovası gibi güzel, yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım. Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti. Okudum, okudukça büyük dersler aldım. Tekrar okudum. Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim. Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım. Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi, bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi. Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni, annemden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.
Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı. Nazarlarımı sola çevirdim cıvıl cıvıl akan dere, bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor, oynuyor, köpürüyordu... Başımı kaldırdım, gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım. Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini, yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu. Diğer bir dalına baktım, güzel bir bülbül, tatlı sedası ile beni teşhir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.

İşte bu geçen dakikalar anında, hizmet eri:
-Efendim, çayınız, buyurunuz, içiniz, dedi.
-Pekala, dedim. Aldım baktım, sütlü çay...
-Mustafa bu sütü nereden aldın? dedim.
-Efendim, şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu?
-Evet, dedim. Evet ne kadar güzel.
-İşte onun çobanından 10 paraya aldım.

Valideciğim, on paraya yüz dirhem süt, hem de su katılmamış. Koyundan şimdi sağılmış, aldım ve içtim.
Fakat bu sırada düşünüyorum. Ben validemin sayesinde onun gönderdiği para ile böyle süt içeyim de, annem içmesin, olur mu? Şevket neden içmiyor?
Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu: "Validen kaderine küssün, ne yapalım. O da erkek olsaydı, bu çiçeklerden koklayacak, bu sütten içecek, bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi."
Şevket merak etmesin, o görür, belki de daha güzellerini görür.
Fakat valideciğim, sen yine müteessir olma. Ben seni, evet seni mutlaka buralara getireceğim. Ve şu tabii manzarayı göstereceğim. Şevket, Hilmi de senin sayende görecektir.
O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında, çamaşır yıkayan askerlerim saf saf dizilmişler. Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.
Ey Allah'ım, bu ovada onun sesi be kadar güzeldi. Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi, dere bile sesini çıkarmıyordu.
Herkes, her şey, bütün mevcudat onu, o mukaddes sesi dinliyordu. Ezan bitti. O dereden ben de bir abdest aldım. Cemaat ile namazı kıldık. O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.
Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.
Ellerimi kaldırdım, gözlerimi yukarı diktim, ağzımı açtım ve dedim :
-Ey Türklerin Ulu Tanrısı! Ey şu öten kuşun, şu gezen ve meleyen koyunun, şu secde eden yeşil ekin ve otların, şu heybetli dağların Halkı! Sen bütün bunları Türklere verdin. Yine Türklerde bırak. Çünkü böyle güzel yerler, seni takdis eden ve seni ulu tanıyan Türklere mahsustur.
"Ey benim Yarabbim! Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri; ism-i celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır. Sen bu şerefli dileği ihsan eyle, ve huzurunda titreyerek, böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin, düşmanlarını zaten kahrettin ya, bütün bütün mahveyle!"
Diyerek bir dua ettim ve kalktım. Artık benim kadar mes'ut, benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.
Dünyanın en güzel yerleri burası imiş. Yalnız bu memleketlerde düğün olmuyor. İnşallah düşman asker çıkarır da, bizi de ürürler, bir düğün yaparız, olmaz mı?
Kadir'e mektup yazdım.
Valideciğim, evdeki senet vesaireyi kimselere kat'iyyen vermeyin ve sorarlarsa biz bilmiyoruz deyin.
Çantayı al, sandığa koy. Ben sana vaktiyle anlatmış idim., bu dünya böyledir.
Fakat sen merak etme. O parayı vermese, adliyedeki adam vermezdi. Hani nasıl aldık. Yalnız zaman ister.
Valideciğim, çamaşır falan istemem, paralarım duruyor, Allah razı olsun.

Oğlun, Hasan Etem.
4 Nisan 1331
(17 Nisan 1915)

yasinarslanpay 03-01-2008 23:19

Onlar UNUTULMAMALI.
 
ÇANAKKALE SAVAŞINDA İNGİLİZ OYUNU



Tarih boyunca İslam’a en büyük düşmanlığı İngilizlerin yapmış olduğunu görürüz. Günümüzde ise Amerika, yeni düşman addettiği İslam’a ve İslam dünyasına karşı ahlaksızca saldırırken İngilizler bu saldırılara ve Amerikan projelerine tam destek vermekte ve Amerika ile omuz omuza hareket etmektedirler. Bu yazımızda, Çanakkale savaşında İngilizlerin yaptığı alçaklıkların bazılarını inceleyecek ve bu alçaklıkların günümüzdeki versiyonlarına dikkat çekeceğiz.



İngilizler Çanakkale için sömürgeleri altında olan müslüman ülkelerden asker topluyorlardı. Saf müslümanları, “Sizin halifenizi Almanlar kaçırdı. Biz, sizin halifenizi kurtarmak için Almanlarla savaşıyoruz.” diyerek kandıran İngilizler, bu yalana kanmayan müslümanları, ailelerini öldürmekle tehdit ederek zorla cepheye sürdü. Gelmek istemeyenleri ise öldürdüler. İngiliz’in oyununa gelen müslüman askerler Çanakkale’de, Türklerle savaştıklarından habersiz harp ediyorlardı.



Bir bayram sabahı ilahî bir lütuf olarak Türk siperlerinin üzerini bulutlar kapamıştı. Düşmanın, siperlerimizi gözetleme imkanı ortadan kalkmıştı. Askerlerimiz çok sevinmişti. Zira bayram namazı kılmayı çok arzu ediyorlar fakat komutanları, toplu halde namaz kılmanın düşman için bulunmaz bir fırsat olacağını söyleyerek müsaade etmiyordu. Siperlerimiz bulutlarla kapandığına göre artık namaz kılınabilirdi. Komutanından erine hep beraber saf tuttular ve vecd içinde namaza durdular. Bayram namazını kıldıktan sonra hep bir ağızdan şevkle tekbir getirmeye başladılar. Bu sırada düşman siperlerinden gürültü, arkasından da silah sesleri gelmeye başladı. Meğer, kendileri gibi müslümanlarla savaştıklarını anlayan kandırılmış askerler, düşman siperlerinde karışıklık çıkarmışlardı. İngilizler de onların bir kısmını kurşuna dizmiş, bir kısmını da cephe gerisine çekmişti.



Müslüman askerleri kandırarak cepheye süren İngilizler, müslüman olmayan Avustralya, Yeni Zelanda gibi ülkeleri de propaganda yolu ile kandırıyordu. Hıristiyan devletlerine, dünyayı barbar Türklerden kurtarmanın zamanı gelmiştir, diyorlar. Bu savaşın aynı zamanda bir haçlı savaşı olduğunu ifade ediyorlardı. Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen Anzak askerleri de İngilizler tarafından kandırılmıştı. Çanakkale savaşında Türklerin kahramanlığı gibi insanlığına da hayran kalan Anzak askerleri İngiliz kalleşinin gerçek yüzünü görüyordu. Nitekim İngilizler onlara “Türkler yamyamdır. İnsan eti yerler. Dünyayı bu yamyamlardan kurtarmak için savaşıyoruz” şeklinde propagandalar yapmışlardır. Fakat onlar cephede gördüler ki Mehmetçik kendi hayatını tehlikeye atarak düşman askerini kurtarabilecek kadar, kendi yaralı iken düşman askerinin yarasını sarabilecek kadar, kendi bayat ekmek yerken düşman esirine taze ekmek yedirebilecek kadar insanlığın zirvesindedir. Çanakkale’ye gelirken Türklerden nefret eden Anzaklar, Türklere hayran kalarak memleketlerine dönmüşlerdir.



İngilizlerin Çanakkale’de yaptıkları âdiliklerden birisi de kimyasal gaz kullanma teşebbüsleridir. Bu insanlık cinayeti, Lordlar Kamerasında Çörçil tarafından gündeme getirilmişti. Bunun bir insanlık suçu olduğu vurgulanınca Çörçil, “Türkler insan değildir. Bu yüzden gaz kullanmamızda bir sakınca yoktur” diyerek oradakileri ikna etmişti. Varillerle kimyasal gazlar gemilere yüklenip Çanakkale’ye sevk edildi. Rüzgar, mevsimin özelliğinden dolayı denizden karaya doğru esiyordu. Varillerin kapaklarını açacaklar, rüzgarın etkisiyle karaya doğru esen gazlar Türkleri zehirleyecekti. Fakat Müslüman Türk’e olan ilahî yardım İngilizlerin hesabını bozmuştu. Variller Çanakkale’ye ulaşınca rüzgar yön değiştirmiş, karadan denize doğru esmeye başlamıştı. Bu durum savaş boyunca devam etti.



Zehirli gaz kullanmaya muvaffak olamayan İngilizler başka bir kalleşliğe, başka bir insanlık suçuna imza atmayı başardılar. 28 Haziran 1915 gecesi direk, Sargı Yeri Hastanesini hedef alarak, çoğu parmağını bile kıpırdatamayacak kadar ağır yaralı olan 18.000 yaralı askerimizi şehit ettiler. Mehmetçiğimiz onların hastane gemilerinin hiçbirine tek kurşun bile atmazken, buna mukabil düşmanın yaralı askerlerini bile büyük bir şefkatle tedavi ederken İngilizler Ortaçağdan kalma vahşiliklerini pervasızca sergiliyorlardı. Bir savaş ve insanlık suçu işleyerek 18.000 savunmasız insanı katlediyorlardı.



Çanakkale’de İngilizler ve müttefikleri mağlup oldular. Savaş bitti, fakat İngiliz hilesi bitmedi. Savaştan sonra İngilizler Londra’nın iki önemli caddesine, Oxford ve Cambridge caddelerine birer heykel dikmişlerdi. Hâlen mevcut olan bu heykellerde, Osmanlı askerinin süngüsünün ucunda bir İngiliz askeri tasvir edilmekte ve altında şu ifadeler yazmaktadır: “Türkler, Çanakkale’de babanı böyle öldürdüler”



Şu ikiyüzlü İngilizlere bakın. Aldatmacaları ile yetmiş iki milleti peşlerine takıp dev zırhlılarla, dünyanın bir ucundan gelip ülkemizi işgal etmeye çalışıyorlar, her türlü imkansızlığa mukabil göğüslerindeki imanla savaşan Mehmetçiğe ölüm kusuyorlar, buna mukabil vatanını savunan Türkler hunhar, saldırgan İngilizler mazlum oluyor.



Bugün de yapılan şeyler dün yaşadıklarımızın benzeridir. Dünyanın bir ucundan kalkıp gelen Amerika ve İngiltere, Ortadoğu’yu işgal etmeye çalışmakta, buna mukabil ülkesini savunmaya çalışan bir avuç direnişçiye terörist damgasını vurmaktadırlar. Irak’ın işgalinde yeniden görüldüğü üzere öncelikle müslümanı müslümana kırdırmayı hedeflemektedirler. Bu yüzden etnik farklılıkları ve mezhep farklılıklarını ön plana çıkarmakta, müslümanların birbirine düşmesine çalışmaktadırlar. Dünyayı yanlarına alabilmek için müslüman ülkelerde kimyasal silah olduğunu ve bu ülkelerin dünya barışını tehdit ettiğini iddia etmektedirler. Halbuki dünyayı asıl tehdit eden kendileridir. Nitekim Amerika, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atarak yüz binlerce masum insanı buharlaştırmış, İngiltere ise başarılı olamasa da Çanakkale’de gaz kullanmaya teşebbüs etmiştir. Kimyasal silah kullanmadan yana sabıka dosyaları kabarık olan saldırgan müttefikler, kendilerinin, dünyanın en korkunç kimyasal ve nükleer silahlarına sahip olmasında herhangi bir sakınca görmemekte buna mukabil bir müslüman ülkede bu silahların olabilme ihtimaline bile savaş açabilmektedir. Hayalî gerekçelerle müslüman ülkeleri işgal edebilmektedirler.



Gerek İngilizler, gerek Amerika ve gerekse diğer batılı devletler dün ne iseler bugün de aynısıdırlar. Tarihten ibret alıp yanlış adım atmamamız gerekmektedir. Maalesef bizim içimizde de Amerika, İngiltere ve batılı devletlerle hareket etmeyi savunan gafiller bulunmaktadır. Ziya Gökalp’in bu hususta öğüt veren şu dörtlüğü dikkat çekicidir:



Kardeş dalgın çıkma yola



Bir yol tut ki emin ola



Önde varsa bir İngiliz,



Gitme sakın, fena bir iz.



Şu gerçeği asla unutmayalım ki İngiliz’in, Amerika’nın veya AB’nin izinden gitmek bize az şey kazandıracak fakat çok şey kaybettirecektir. Kaybedeceğimiz şeylerin en büyüğü ise Müslümanlıkla ve Türklükle yoğrulmuş millî şahsiyetimiz olacaktır. Unutmayalım ki, millî şahsiyetini kaybeden milletler millî hakimiyetlerini de kaybetmiş demektir...



Kaynak: Ilkadim dergisi, 04/2005

berat_2107 03-01-2008 23:21

Onlar UNUTULMAMALI.
 
onları kimse unutamaz.:S

yasinarslanpay 03-01-2008 23:23

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Unutmamak için Unutturmamak için

yasinarslanpay 05-13-2008 15:21

Onlar UNUTULMAMALI.
 
BU FOTOĞRAFLAR İLK KEZ YAYINLANIYOR VE SICAĞI SICAĞINA FORUMDA
http://www.itibarhaber.com/images/st...to_renamed.jpg
http://medya.zaman.com.tr/2008/04/09/canakkale-21.jpg
http://medya.zaman.com.tr/2008/04/09/canakkale-21.jpg

Kafes 06-12-2008 17:33

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Allah razi olsun yasinarslanpay tum yazilar icin

BaDe_EsNa 06-12-2008 17:37

Onlar UNUTULMAMALI.
 
paylaşımlarınız için teşekkürler

Rabbim hepsinden razı olsun ruhları şad olsun

kralfk 06-19-2008 13:26

Onlar UNUTULMAMALI.
 
paylaşım için sağol

Beritan 06-19-2008 17:34

Onlar UNUTULMAMALI.
 
Allah hepsinden razı olsun...makamlarını cennet etsin...
paylaşım için teşekürler

FarukARSLAN. 05-23-2009 13:05

Alıntı:

Gerektiğinde Kadınıyla Çocuğuyla Savaşan
http://img383.imageshack.us/img383/1539/image71lv0.gif

Görüyor musunuz..

"Gericiler"in, "ortaçağ kafalılar"ın, "vampirler"in (!!!) yardımlarıyla VATAN KURTARMIŞIZ!...

--
ONLAR; ne bileceklerdi ki bu vatanı canları pahasına kurtarırlarken, sonrasında hor görülüp itilip kakılıp, "vatanı biz kurtardık! hadi siz İran'a Arabistan'a!" sözleri işiteceklerini...

Nereden bileceklerdi ki...

Cihandar 07-12-2016 18:19

Allah tüm Şehitlerimizin mekanını Cennet eylesin. Allah onlardan razı olsun..

Murat Ada 01-27-2020 11:45

Elinize sağlık güzel yazı …..


All times are GMT +3. The time now is 23:46.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025