![]() |
Erbakan Hocamız, Merak Edilen Soruya İran'da Yanıt Verdi
Erbakan, aktif siyasete dönmesinden sonra partinin başına geçip geçmeyeceği yönündeki tartışmaya İran'da son noktayı koydu.
Yaklaşık bir haftadır İran'da bir dizi temaslarda bulunan Milli görüş lideri Necmettin Erbakan, el Alem'e partideki konumunun ne olacağını açıkladı. el Alam'e bugün Tahran'da yaptığı açıklamasında Erbakan, "Partiye normal bir üye olarak, hizmetçi olarak döndüm. Hedefimiz, Allah'ın rızasını kazanmak ve halkımıza hizmet etmektir" dedi. Diğer yandan bugün akşam saatlerinde el Alem'e yaptığı kısa açıklamasında, Saadet Partisi'nin Arap dünyası sorumlusu Atıf Özbey, Erbakan'ın aktif siyasete dönmesiyle, partinin gücünün artacağını belirtti. Saadet Partisi Başkan Yardımcısı Ertan Yülek ise "Erbakan, siyasi hayata başladığı günden itibaren müslüman dünyasının ve Türkiye halkının hizmetinde oldu. Şimdi de halkın hizmetinde olacaktır. Erbakan, siyasetinde koltuk sevdalası olmamıştır. Diğer yandan yaşı da fazla hareket etmesine imkan tanımamaktadır. Fakat, İslami vahdetin sağlanmasını için nefesinin sonuna kadar mücadelesini sürdürecektir. İslami Vahdet arzusunu gerçekleştirmek için de ilk önce İran'ı ziyaret etmiştir. isra haber |
el Alam'e bugün Tahran'da yaptığı açıklamasında Erbakan, "Partiye normal bir üye olarak, hizmetçi olarak döndüm. Hedefimiz, Allah'ın rızasını kazanmak ve halkımıza hizmet etmektir" dedi
Hoca hakkında iftira atanları Allah affetsin artık :(:(:( |
Alıntı:
|
Hani AKP ''milli görüş'' gömleğini üzerinden çıkartmıştı? yazılanlara ve söylenenlere bakıulırsa, bir giyilern gölek kolay kolay çıkmıyor anlaşılan. Hala daha SP'nin AKP ile birlikteliği mevzu bahis gibi.
|
Alıntı:
Milli görüş: Milletimizin görüşüdür :güzel: |
Alıntı:
|
Yoo hayır benim görüşüm KESİNLİKLE olmadı OL(A)MAZ. Zira bu ülke ne çekti ise Erbakan döneminde çekti. Hala dah kayıp trilyon'un akıbeti belli değil. Erbakan döneminde bu ülkenin başbakanlığına tarikat şeyleri akın etti utanç tablosudur bu ve daha sayayım mı? Milli görüş milletin görüşü diyip, gennelme istersen. Benim demek istediğim AKP Forumda hala daha Erbakan'ın propagandası yapılıyor acab neden. Sevgili muhterem kadayıfın altı çoktan tutmuştur. Boş yere gulu gulu dansı yapmayın.
|
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Arkadaşım ben hiç kimsenin ve hiç bir kurumun propagandasını yapmıyorum. Ben ATATÜRKÇÜ LAİK ve ATATÜRK İLKE ve DEVRİMLERİNE bağlı bir türk vatandaşıyım. CUMHURİYETÇİYİM ve ULUSALCIYIM. Hukukun üstünlüğüne TÜRKİYEW CUMHURİYETİ DEVLETİNİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNE inanıyorum.
|
bir insan inancının gereyini yasamadan sultan alparslan olum bisansın üstüne yürümeden fatih gibi atını denize sürmeden ulubatlı hasan olup sancağı burclara dikmeden canakallede siperlere girmeden kıbrısta beş parmak dağlarına cıkmadan milli görüşün nedemek oldugunu anlayamaz kavrayaz milli görüş milletin aslıdır bir kuru ifade deyildir
|
Alıntı:
bak ne kadar çok ortak noktamız var ben bunlara ilave olarak muhafazakar vede demokratım. |
Necmettin Erbakan'ın başbakanlığı döneminde, Havuz sistemi kurulup ranta giden ve hortum edilen paralara o dönemlik son verildi ve o paralarla %120-150 arası maaş zamları verildi.. Ve bunu yaparken yapma etme ekonomiyi patlatıcaksın hoca denildi.. Aksine, T.c tarihinde hiç yapılamamış denk bütçe kuruldu.. Ve Atatürk den sonra borçlarımız ilk defa azaldı..
O yıllarda çocuk değilsen eğer, Yani eli yüzü iş görmüş çalışmış biriysen o yıllarda, Ne kadar bereketli geçmiş olduğunu bilirsin.. Eğer o zamanlar cocuksan ve o günleri hatırlamıyorsan bir büyüğüne sor o günleri anlatsın.. ve Milli Görüş, Önce Türkiyenin kalkınmasını ve özgürlüklerine tam manasıyla kavuşmasını daha sonra İslam dünyasının geri kalmışlıgına çare bulmayı ve onları çağdaş bir düzeye getirmeyi ve en sonunda Tüm dünyanın huzuru saadeti ve faziletini isteyen mutlak bir görüştür.. Bunu istemiyen varsa elbette milli görüşcü değildir.. Ama isteyen varsa, Liderini beğenmesede hatta milli görüşcü olmadıgını üstüne basa basa söylesede bu sadece Görünürdeki kişileri sevmediğindendir.. Ama aslında ve hak katında Milli Görüşcüdür.. Vesselam.. |
Ben AKP'yi sert dille eleştiririm sevmem Allahın bildiğini kullundan saklmam. Yaptığı bir çok şeyide onaylamam. Ama zamanında erbakan dönemindeki olanlar ise daha beter. Hiç olmassa bu ülkewnin tepesine şeyhler iıhlar takımı sarıkllılar cübbeliler takımı girmedi. Ankaralı değilim Melih Gökçeği hiçmi hiç sevmem ama yaptığı tek iyi şey benim neznimde ASnkara da kullşanılacak yeni otobüsleri ankarada yapılırsa imal edilirse alacağını söylermesi ve yaptırması, paranında bu ülkede kalması. Kadir topbaş gibi yapıpta 50 metrobüs istanbullununelinde patladı. İnancının gereğini yaşamak mı? Erbakan zamnında şeriat çığırtkanlığı yapılduı bu ülkede her cuma cuma namazından sonra. bana cevap ver hal dah o kayıp trılyon ne oldu bana takkiye yapma milli görüş mü milli görgüsüzmü? Milli görüş diyen erbakan ayaklarını bile yanındakilere yıkattırıyor, boynundaki kravattan, ayağındaki çoraba ladar gucci armani. Bu mu milli görüş. Bırak ya. Yemişim böyle görüşü.
|
Alıntı:
Offf be vayt vayt zaten Atatürk'ü bir tek siz seviyorsunuz değil mi... Sizden başka kimse Atatürk'ü sevemez zaten. Bırakın bu işleri madem Akp'den bu kadar nefret ediyorsun ne demeye girdin sitesine hayret bişe... |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Tarantula nasılda işine gelen kısmından alıntı yapmışsın. Diğer mnesajımı neden okumuyorsun? İşinemi gelmedi diğerinde ne yazıyor bak. Dedim ki Melih Gökçeği zerre kadar sevmem benim neznımde yaptıgı doğru tek şey Ankaraya alıunacak otobüslerin ankarada yapılması imalatı ve o paranın türkiyede kalmasıdıer dedim Topbaş gibi istanbula hiç uygun olmayıpta 50 metrobus alıp elımızde patlamadı hıc olmassa dedım.Dahasını da istersen kendın oku. Saadece işine geldiği gibi okuma.
|
Alıntı:
Ah birde söylediklerinin arkasında durabilsen... Konunun başlığına bak ve senin alakasız yorumlarına bak... Bu paragrafları ezberlediğin kesin her yerde aynı şeyleri yazıp duruyorsunuz. |
Alıntı:
|
Alıntı:
|
Alıntı:
Sende o çatallı dilini dişlerinin ardında tutda yazıklarımızı anlamaya çalış... |
Alıntı:
|
Ben gayet iyi anlıyorum ama sen maalesef takiyyeyi perk bir sevdiğinden işine nasıl gelirse o şekilde kıvırıyorsun tarantula. Zmanında Nesrin Topkapı vardı. Ondan mı ters alıyorsun ne?
|
Alıntı:
|
Alıntı:
Kıvaranlar aşikar. (!) |
atatürkü kullanarak onu cıkar ve emellerine alet eten ler özde deyil sadece sözde ataturkcüler pasa kalksa ilk önce sizi bu ülkeden kovardı kitapı okyum eşşek gibi taşımayın onu uygulayın
|
Nutuk atma aslanım burda, bak bu kısmı iyi oku " onların kulakları vardır duymazlar gözleri vardır görmezler" senin durumunda bu anladınmı şimdi, senin amacın ortalığı karıştırmak ama başaramıyacaksın ulusalcı bey.. :)
|
bu tür tartışmalar yıllardır yapılıyor sonuç alınmayacağı için kapatılmalı......
|
Bizler sizin başkanınız gibi karakolda doğru söyleyip mahkemelerde şaşanlardan değiliz. Seçim meydanlarında kimin nasıl nutuk attığı berlli oluyor. Haklısınız. iktidarınız yüzünden bu ülke açlık ve sefalet içinde kulaklarınız duymuyor, başbakanlık onunde yapılan eglemlerı kendılerını yakanları gozlerınız gormuyor. Hatta bu mılletın efendısı olan cıftcıye kufur edılıyor.
|
Alıntı:
bu ülkede açlıktan ölen vatandaş varmı ki bunu edebiyatı yapıyorsun |
evet sizin en azın dan cobanın oyuyile benim oyum birmi demiyorlar millete tepeden bakmıyorlar kimseyi savunmuyorum haktan ve güzel olan herşeyden yanayım
|
Yuh yanı bır de açlıktan olsdunler afrıka ulkelerındekı gıbı. Açlık sınırı ıkı katına cıktı 1500 lıra parası olmayan aylık fakır sayılır hale geldı. bunları devletın kurumu tüik acıkları. Sayenızde avrupa bırıncısı olduk ıssızlık yuzunden. Bu nedenle surekli istatistik kurumu revüze pesınde. yıllık gelır 10 bınm dolarmıs. hadıo canım sonra bır bakıyorsun kı 2007 nın dolar kuru uzerınden hesaplanıyor ve 10 bın doılar cıkıyor.
|
Alıntı:
|
Alıntı:
yaşasın kominizim bende istiyorum ama dünyada köminizimde kalmadı |
Hükümetin oluşturulmasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bakanlar, ilk iş olarak patron örgütlerini ziyaret ederek güvenceler ve sözler verdiler: "Herşey sizin istediğiniz gibi olacak." Başbakan Erdoğan, Ankara Sanayi Odası'nda düzenlenen bir toplantıda daha da ileri gitti: "Sizin güçlü olmanız, güçlü bir ülke demek...İş dünyası olarak bizim sizden tek beklentimizi, kalkınma yolunda hükümetin de önüne geçek ve bizlere ilham verecek bir dinamizm içinde bu yarışı sürdürmenizdir." Diyerek patronlardan hükümetin önüne düşmesini istedi.
Aynı toplantıda, meclisten çıkarttıkları yasal düzenlemelerin tek hedefinin özel sektörü güçlendirmek ve kamu kaynakalarını bu çerçevede kullanmak olduğunu anlatan Erdoğan, devleti küçültmek konusunda hiçbir geri adım atmayacaklarını da dile getirdi. Devletin küçültülmesinden kasıt, kamu hizmetlerinin tasfiyesi, ya da tümden paralı hale getirilmesi idi. Nitekim, bu toplantılarda verilen sözler hızla yerine getirilmeye ve yasalar Meclis'ten birer birer geçmeye başladı.ntimiz, kalkınma yolunda hükümetin de önüne geçecek ve bizlere ilham verecek bir dinamizm içinde bu yarışı sürdürmenizdir" diyerek patronlardan hükümetin önüne düşmesini istedi. Aynı toplantıda, Meclis'ten çıkarttıkları yasal düzenlemelerin tek hedefinin özel sektörü güçlendirmek ve kamu kaynaklarını bu çerçevede kullanmak olduğunu anlatan Erdoğan, devleti küçültmek konusunda hiç bir geri adım atmayacaklarını da dile getirdi. Devletin küçültülmesinden kasıt, kamu hizmetlerinin tasfiyesi, ya da tümden paralı hale getirilmesi idi. Nitekim, bu toplantılarda verilen sözler hızla yerine getirilmeye ve yasalar Meclis'ten birer birer geçmeye başladı. AKP'nin ilk icraatı işçilerin "Kölelik Yasası" olarak adlandırdığı 4857 sayılı İş Yasası'nı yasalaştırmak oldu. Daha önceki hükümetler tarafından da çıkarılmak istenen ama işçilerin tepkisinden çekinilerek, Meclis'e getirilemeyen 1475 Sayılı İş Yasası'nın değiştirilmesine AKP hükümeti cesaret etti. Bu süreçte işçilerin yüzbinlerle gerçekleştirdiği eylemlere, emek örgütlerinin taleplerine kulak tıkayan hükümet, patronlara ise "Hiç merak etmeyin çıkaracağız" diyerek güvence verdi. Sözünü de yerine getirdi. Çıkartılan yasayla işçilerin mücadeleyle elde ettiği yüzyıllık kazanımları birer birer ellerinden alındı. Daha çok sömürü ve daha düşük ücret anlamına gelen "esnek çalışma" yasallaşırken, günlük 8 saatlik iş günü hakkı ortadan kaldırıldı. Böylece fazla mesai ücreti kaldırılırken, haftalık ve yıllık izinlerin de patronun keyfine göre belirlenmesi kabul edildi. Hatta yasayla o kadar ileri gidildi ki, "ödünç işçilik" uygulaması adı altında işçilerin bir mal gibi alınıp satılmasının önü açıldı. VATAN SATILIYOR IMF ile imzalanan Stand-By anlaşmalarının dışına çıkmayan AKP, kendisinden önceki hükümetler gibi hızla özelleştirmelere girişti. Türkiye'nin en kârlı ve en fazla vergi veren kurumları içinde hep ilk 500'e girmiş olan TÜPRAŞ, PETKİM, TELEKOM, TEKEL, THY, limanlar ve SEKA gibi kamu kuruluşlarının birer birer yabancı tekellere vermek için satışa çıkardı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan "Ne bulursam babalar gibi satarım" diyerek hükümetin bu alandaki politikasını açık olarak dile getirdi. Ancak AKP'nin karşısında bir engel vardı; işçilerin mücadelesi. TEKEL işçileri alanlara çıktı. Oy verdikleri Başbakan'ın, bakanların ve milletvekillerinin yolunu keserek taleplerini iletmek istediler, ama polis saldırısına uğradılar. SEKA işçileri aileleriyle birlikte fabrikalarına kapanarak bu peşkeşe izin vermeyeceklerini ve AKP'nin seçimlerden önce verdiği "Fabrikanızı kapatmayacağız, satmayacağız" sözünü tutmasını istedi. Kayseri'de Et Balık Kurumu işçileri AKP üyelik kartlarını yırttılar. Seydişehir'de Alüminyum işçileri toplu olarak üyesi oldukları AKP'den istifa ettiler. Fabrikaya üşüşen firma temsilcilerine geçit vermediler, aileleriyle birlikte direndiler. Yine polis ve jandarma saldırısıyla karşılaştılar. PETKİM işçileri Kemal Unakıtan'ı fabrikaya sokmadı. Samsun, Mersin, Bursa ve daha pek çok ilde Başbakan ve bakanlar işçilerin protestolarıyla karşılandı. İşçiler bu kurumların Türkiye'nin bağımsızlığının simgesi olduğunu ve yabancı tekellerin eline geçmemesi gerektiğini haykırdılar. Hükümetin her kademesinden yetkililer ise, direnişi kırmak ve işçileri halkla karşı karşıya getirmek için akıl almaz yalanlara başvurdular. Hükümet, özelleştirmelere gerekçe olarak diğer şeylerin yanısıra "Dışarıda asgari ücretle çalışacak binlerce insan var" diyordu. "Bunlar halkın, yetimin sırtında yükler. Halkın parasını onlara mı verelim. Artık yatarak para kazanma dönemi bitti", "Bunlar halkın sırtında parazitler", "Bu kurumlar zarar ediyor" diyen hükümet işi; alınteriyle tüm değerleri üreten işçileri, asalak bir sınıf olarak karalama noktasına kadar vardırdı. DIŞ POLİTİKADA: HER ŞEY AMERİKA İÇİN! AKP hükümeti de önceki hükümetler gibi, ekonomisini IMF'ye, demokrasi sorunlarını Avrupa Birliği (AB)ne havale eden bir tutum içindedir. Dış politika ise, tümüyle ABD'nin yörüngesine oturtulmuş bir durumdadır. AKP hükümeti, ABD ile 1 Mart tezkeresi yüzünden "bozulan ilişkiler"i düzeltmek için olağanüstü bir çaba gösteriyor. Bunun için, İncirlik Üssü ABD'nin istediği koşullarda içeriği halktan gizlenen bir kararnameyle ABD'nin kullanımına sunulurken, F 16 uçaklarının modernizsyonu adı altında 1,4 milyar dolar ABD silah tekellerine veriliyor. Yine bu uğurda Başbakan Erdoğan, "devlet terörü uyguluyor" dediği İsrail'e gitmekten ( ki, kendi tabanını teskin etmek için sarf ettiği bu sözlerin bir takiyye olduğu ortaya çıkmıştır ya da diğer bir deyişle Erdoğan tükürdüğünü yalamıştır.) ve 1 milyar dolarlık askeri bir ihaleyi İsrail'e vermekten geri durmuyor. Gezisinin üç gününü İsrail'de Yahudi lobisinin güvenini kazanmak için harcayan Başbakan, Filistin devlet yetkililerine ise sadece 3,5 saatlik bir zaman ayırıyor. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün çeşitli vesilelerle İran, Suriye başta olmak üzere bölge ülkelerine, ABD'nin, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP)'nde dile getirdiği söylemlerle benzer söylemlerde bulunması, hükümetin Amerikancılıkta sınır tanımadığını göstermektedir. Öyle ki, Erdoğan AKP Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye halkının anketlerde gösterildiği gibi ABD karşıtı olmadığını, tersine ABD'yi "dost ve müttefik ülke" olarak değerlendirip "sevdiği"ni söyleyecek ölçüde pusulayı şaşırmış bir halde bulunuyor DEMOKRASİ VE KÜRT SORUNU AKP hükümetinin, demokrasi sicili de en az ekonomi ve siyasettesi sicili kadar bozuktur. AB'den tarih almak amacıyla yapılan yasal düzenlemeleri "demokrasiyi geliştirme" hamleleri olarak sunmaya çalışan hükümet, gerçek yüzünü, -TCK'da olduğu gibi yasanın yürürlük tarihini erteleyerek- en küçük "demokrasi sızıntıya" dahi tahammülünün olmadığını göstermiştir. Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde, temel tehdit "iç tehdit" olarak yine de bu dönemde belirlendi. İşsizliğe, yoksulluğa karşı mücadele, örgütlenme "sosyal patlama" kapsamına alınarak tedbirler alınmaya başlandı. Bu kapsamda emek örgütleri, demokrasi savunucuları, sendikalar topun ağzına kondu. Eğitim-Sen sendikası kapatıldı. En son Seydişehir'de olduğu gibi işçilerin ve halkın üzerine panzerler sürüldü. Seçim meydanlarında "demokrasi için gerekirse tankların üstüne çıkarız" diye demogoji yapan, demokrasi havarisi kesilen AKP, göstermelik AB uyum yasalarına paralel olarak en baskıcı uygulamaları devreye sokmaktan çekinmedi. TCK yasasında yapılmak istenen değişikliklerle, başta basın özgürlüğü olmak üzere kendisine muhalif tüm seslerin kısılması için kararnameler hazırladı. "Kürt sorunu yoktur diye düşünürseniz, yok olur" diyen Başbakan Erdoğan, Kürt sorunu konusunda devam eden asimilasyoncu, inkârcı tutumu sürdürdü. Yeniden bölgede operasyonlar başlatıldı, korucular devreye sokuldu. Barış ortamı geliştirilmek yerine gerilim ve çatışma dönemine dönüş adımları atılmaktadır. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz ve babasını 13 kurşunla katledenler terfi ettirilirken, dava Eskişehir'e alınmaktadır. Kürt sorunu, Ermeni sorunu, Kıbrıs sorunu gibi Türkiye'nin önündeki meseleler, halklar arasında kardeşleşmenin pekiştirilmesi için ele alınıp çözülmesi gerekirken, halkların birbirlerine düşmanlaştırıldığı bir kapsamla ele alınıyor. Kürt sorununun çözümsüz kalmasından zarar görenlerinin başında Türk, Kürt ve her milliyetten işçi ve emekçiler gelmektedir. Emperyalistler, bu sorunu "kaşıyıp" isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmek için bir koz olarak kullanırlarken, Türkiye egemenleri de emek ve demokrasi taleplerini baskılamak üzere şovenizmi ve gericiliği kışkırtmanın bir aleti olarak kullanmaktadırlar. Kürtler Nevwroz ve 1 Mayıs'ta birlik ve kardeşlikten yana bir çözümden yana olduklarını göstermişlerdir. AKP hükümeti sorunun demokratik halkçı tarzda çözümü için girişimlerde bulunmak ve politikalar geliştirmek bir yana, ülkeyi yeni bir çatışma dönemine sürüklemektedir. Şimdi karar sırası bizdedir.22 Temmuz da ülkeyi bu hale getirip çıkar çatışmalarına alet edenlere karşı söz söyleme sırası bizdedir. Ülkesini,Atasını,Cumhuriyetini ve şanlı Bayrağını sevenler hep beraber harekete geçelim! Bu işgüzarlara bir şans daha vermeyelim! Evet açıkcasıda benim bu hükümete karşı bazı karın ağrılarım var,,,örneğin: madde 1:kıbrısta biz evet onlar hayır derse hani bize karşı açılımlar olacaktı..sadece iki tane uçak uçtu resmi olarak elde var sıfır..davamızı savunamadık madde 2:Ermeni meselesi neden hiç bu kadar dünya gündemine gelmemiştide bu hükümet döneminde bir bir ülke senatolarından geçilir oldu? madde 3:neden artık bu ülke barzani ve talabaniden fırça yer durumuna geldi? madde 4:özelleştirme sadece özelleştirme içinmi yapıldı?petkim'in,tekel'in ve tüpraş hangi mantıkla satılır? madde 4:ben müslümanın diyenler hangi akla hizmet büyük israil ve tek güç abd nin en büyük planı olan BOP'a destek verir? Milli Gelir Büyüdü Yalanı Akicraatlar sitesinde; “AKP iktidarında ortalama % 7.3 oranında büyüme başarısı gösterdi.” AKP iktidarında Türkiye’nin gayri safi milli hasılası % 120 oranında artış gösterdi. 181 milyar dolardan 400 milyar dolara çıktı." yazmaktadır. Şimdi eğer ortalama % 7.3 oranında büyüdüyse AKP iktidarında Türkiye ekonomisi 181 milyar dolardan ortalama % 7.3 büyüme bizi kabaca 5 yılda 260 milyar dolara getirir. Ama 400 milyar dolara nasıl çıktığının tutarsızlığını izah eden hiçbir cümle yok. Yani % 7,3 oranında büyüdük diyeceksiniz. Ondan sonra da 181 milyar dolardan 400 milyar dolara çıktık. % 100 oranında büyüdük diyeceksiniz. Kişi Başına Millî Gelirimiz Arttı Yalanı Akicraatlar sitesinde; "Kişi başına düşen milli gelir AK PARTi iktidarında ikiye katlandıve 2 bin 598 dolardan, 5 bin 477 dolara yükseldi." yazmaktadır. Millî Gelirin Hesaplanmasıyla ilgili çelişki için bakınız...Milli gelir büyüdü yalanı Millî Gelir Yanlış Hesaplanınca Kişi Başına Düşen Millî Gelirde Yanlış çıkıyor. Verdikleri rakamlara 2002'ye göre yaklaşık 2 kat zenginleşen ülkemin insanı nedense çöplerden ekmek topluyor, keyfinden hırsızlık ve kapkaç yapıyor (Bu suçlardaki artış oranı Akp iktidarında ortalama %160'larda), fuhuş yapıyor, boşanmalar 2 kata çıkıyor. Karşılıksız çekler; 2002'de 748 bin adet, bugün 1 milyon 535 adet, Protestolu senet 2002'de: 498 bin 748 adet , bugün 2 milyar 803 milyon adet. Bu rakamlar maalesef sitelerinde yazmıyor.... İşsizlikle Mücadele Yalanı Akicraatlar sitesinde; 2002 yılında 10.3 oranında işsizlik oranı, 2006 yılı sonunda yani 4 yılda 9.9 gerilemiş olarak gösterilmiştir. Bu rakamlara göre 4 yıl içerisinde 0,04 oranında; yani her yıl 0,01 oranında işsizlik gerilemiştir. Bu rakamları doğru kabul etsek bile işsizlikte gerileme olduğu doğru değildir. Çünkü nüfus artış hızımız, Tarım Sektörünün İMF'nin talimatıyla kotalı hale getirilmesi tarım işçisini kentlere göç ettirmiş ve işçi piyasasına genç nüfüsumuzdan dolayı 4 yıl boyunca yüzbinlerce kişi katılmıştır. Ayrıca sitede bu gerilemeyi hangi fabrikayı açarak veya hangi istihdam politikalarıyla yaptıkları nedense yazılmamış. Ayrıca resmi rakamlara göre 6 milyon işsiz görünmektedir. Bu 6 milyon işsizin 4 tane geçindirmek zorunda olduğu kişi olsa toplam 24 milyon kişi eder. Bu demektir ki nüfusun 1/3'ü açtır. Ki resmi olmayan rakamlara göre 18 milyon işsiz vardır. (Özelleştimelerden dolayı işini kaybeden veya aldığı ücreti yarı yarıya düşenler ve mevsimlik işçiler hariçtir). Borçlar Azalıyor Yalanı Akicraatlar sitesinde; “AB Tanımlı Merkezi Yönetim kamu borç stokunun milli gelire oranı, 2002 yılında yüzde 93,9 oranında iken, 2006 sonunda yüzde 60,7 seviyesine geriledi.Böylece Türkiye Maastricht kriterini yakaladı" denilmektedir. Burada yine kelime oyunu yapılmaktadır. Nedir bu kelime oyunu: "AB tanımlı merkezi yönetim kamu borç stokunun milli gelire oranı". Yani burada diyor ki, AB tanımlı merkezi yönetim kamu borç stoku diye bir tanım var. Ona göre hesap yapıyoruz diyor. Biz sonra Maastrich Kriteri’ni yakaladık diyor. Nasıl yakaladık. 2006 sonunda % 93,9 borç stoku oranı % 60,7 seviyelerine gerilemiş. Halbuki milli gelirimizden fazladır borçlarımız. Fakat tanım AB tanımı bu hale getirdik. Sonra hemen yine aynı şekilde IMF borçları da eriyor. Neymiş 8,7 milyar dolar gerilemiş. Ama diğer borçlarımızdan bahseden yok. Toplam Borcumuz 2002'de 200 Milyar Dolarken 2007 İtibariyle 460 Milyar Dolara Çıkmıştır. Yani akp iktidarı son 5 yılda 260 milyar dolar artı borçlanma yapmıştır. 80 yılda gelen bütün hükümetler toplam 200 milyar dolar borçlanırken 5 yılda akp hükümeti 260 milyar dolar borçlanmıştır. Peki bu 260 milyar dolar nereye gitti? Asgari Ücret Yalanı 5 Kişilik bir aile bir simit ve çay ile karnını doyurmuş olsa bile asgari ücret yetmiyor." (9 Aralık 2001- Tayyip ERDOĞAN) "Asgari Ücretin 500 milyonu aşması gerekir." (21 Aralık 2003 - Tayyip ERDOĞAN) Dört Yıl Geçti Asgari Ücret Hâla 419 YTL Bir karşılaştırma: Refahyol döneminde Asgari Ücretle 34 tane Mutfak Tüpü alınıyordu. Akparti İktidarında sadece 10 tane alınıyor. (Şu an İstanbul'da mutfak tüpünün fiyatı 39 ytldir.) *********************************** Asgari ücret ve Erdoğan’ın ruh hali! Kapalı kapılar ardında yapılan “bu kadar zam az, daha fazla verirsem batarım” tartışmaları arasında 1 Ocak 2006’dan itibaren geçerli olacak asgari ücret açıklandı: 380 YTL.. Türkiye’nin yeni sefalet ücreti, pardon asgari ücreti, küsuratı hariç 19 adet 20 liralık banknottan oluştu. Bozdur, bozdur harca... Oysa o kadar yazdık, çizdik.. Asgari ücretlinin açlıkla pençeleştiğine dikkat çektik... Yetkililerden, bu kez olsun zam oranını belirlerken ellerini vicdanlarına koymalarını istedik. Belli ki yine bulamamışlar. Neyi mi? Ellerini koyacak vicdanı. Düşünebiliyor musunuz; bir kilo etin ortalama 13 YTL’den satıldığı günümüzde, insanlar gün boyu 12 YTL’ye çalışmak zorunda bırakılıyor. Açlık sınırı 650 YTL’ye, yoksulluk sınırı ise 1500 YTL’ye yükselen Türkiye’de, insanlar 380 YTL maaşa mahkum ediliyor. Asgari ücretli ne yapsın? Eve her gün bir dilim daha fazla ekmek mi götürsün, yoksa bir günde beş ekmek yiyerek mi tüketsin? İnsanlar bu para ile nasıl yaşar, ailelerini nasıl yaşatır diye düşünen yok. Yazık, çok yazık... Asgari ücret yüzde 8.65 arttı. Yüzde 8.65 tek başına düşünüldüğünde, enflasyonun üstündeymiş gibi görünüyor. Doğrudur, ama asgari ücret düşükse, reel artış bir anlam ifade etmez ki! Hele de devletin resmi kurumu, Türkiye İstatistik Kurumu asgari ücretin 508 YTL olması gerektiğini söylerken, iktidarın bu 30 YTL’lik zammı hangi Türkiye gerçeğini karşılar ki? Zaten gerçekten karşılasaydı; 1999’da 100 iken 2005’te 108.2 olan ortalama brüt asgari ücret endeksinin 130 olması gerekirdi. Peki ne oldu? Asgari ücretlinin refahtan aldığı pay sürekli geriledi, insanca yaşamasına imkan tanıyacak bir ücreti alması hayal haline geldi. O halde ‘biz ücretleri reel olarak artırdık’ demenin hiç bir manası yoktur. Ben asıl neyi merak ediyorum biliyor musunuz? Asgari ücret miktarını belirleyen zat-ı muhteremlerin maaşlarının ne kadar olduğunu. Ayda 10 bin YTL gideri olduğunu açıklayan Maliye Bakanı’nın nasıl geçindiğini? Ve en çok da Ocak 2005’te yüzde 10 zammı reva görürken, bizlerin karşısına geçip ‘bu ücretle geçinmek’ zor diyen, ‘çay-simit’ hesabı yapan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ruh halini.. Acaba Başbakan geçmişte yaptığı gibi yine asgari ücretle kaç kilo kuru fasulye, kaç ekmek alındığını anlattığı derin bir ekonomik analiz mi yapacak? Yoksa “Asgari ücret aşırı şekilde arttı ve çalışanlar ne yapacaklarını şaşırdı”mı diyecek.. Ya da Düzce’de seslerini duyurmaya çalışanlara söylediği gibi, ‘Üç sene önce aynı parayla kaç ekmek alıyordun, şimdi kaç ekmek alıyorsun? Az alıyorsan bana bedduanı yap, çok alıyorsan duanı yap...”diyerek bizi başından mı savuşturacak? Erdoğan’dan şu ana kadar bir açıklama gelmedi; geleceğini de pek zannetmiyorum. Zira, kendileri dün “hadlerini bilsinler, savcıları göreve çağırıyorum” dedikleri TÜSİAD’la ‘gece barışı’ yapmakla meşguldüler!!! Neyse; Başbakan ne derse desin, açıklanan asgari ücret; Ekonomide çizilen pembe tabloları yerle bir ettiği.. Her şeyin ateş pahası olduğunu, neredeyse metrekareye bir işsizin düştüğünü söyleyenleri haklı çıkarttığı gibi... “270 dolarla nasıl geçinilir?” sorusuna “Kazancınız oysa onunla geçinmek zorundasınız” diyen IMF Başkanı’nın 1. Yardımcısı Anne Krueger ile “Asgari ücret olmamalı. Herkes hangi ücrete razı oluyorsa onunla çalışmalı” diye buyuran patronları memnun etmiştir. Gerisi ise laf-ü güzaftır!.. |
Off cok sıkıldım bu kuru lafla iftira atanlardan.. 2001 de nasıldık şimdi nasılız bunu idrak edebilseler olay kapancak...
|
Alıntı:
|
All times are GMT +3. The time now is 04:42. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025