Siyaset Forum

Siyaset Forum (https://www.siyasetforum.com.tr/index.php)
-   Yeni Şafak , Akit ve Milat (https://www.siyasetforum.com.tr/forumdisplay.php?f=301)
-   -   AKİT'in Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları.. (https://www.siyasetforum.com.tr/showthread.php?t=99794)

Gönülden 04-29-2009 18:24

AKİT'in Hafızalardan Silinmeyen Habercilik Başarıları..
 
Sevgili arkadaşlar bundan böyle bu bölümde Vakit gazetesinin hafızalardan silinmeyen, habercilik başarılarını paylaşacağız inşallah..Ülkemizde gizli kalan bir çok haberin ortaya çıkmasını sağlayan haberlerin alıntılarını bulacağınız bu bölümde katkılarınızı bekliyoruz..

Ayrıca bu fikrin çıkmasında fikir birliği yaptığımız Faruk ARSLAN kardeşimede haseten teşekkürlerimi sunarım...sorumluluğun büyük bölümünü üstleneceğine eminim çünkü ;1

FarukARSLAN. 05-08-2009 02:28

Vakit, Doğan'ı işte böyle gönderdi
 
http://img24.imageshack.us/img24/4638/resim709361.jpg
8 Mayıs 2009

Aydın Doğan'ın, Yahudi ortağı Axel Springer'a yaptığı hisse satışındaki usulsüzlük nedeniyle savcılığa ifade verdiği öğrenildi. Doğan'ın, hisse satışının yapıldığı tarihlerle ilgili yalan beyanda bulunarak kamuoyunu yanıltmaya çalışmasını belgeleriyle birlikte ilk defa Vakit ortaya çıkarmıştı.

İŞTE DOĞAN'IN TÜM TEZLERİNİ ÇÜRÜTEN O BELGELER

Vakit, Maliye Bakanlığı, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Doğan'ın kendi yönetim kurulu kararlarının yer aldığı belgeleri kamuoyuna sunarak, şirketleri hakkında verilen usulsüzlük cezalarını “siyasi baskı” olarak yutturmaya çalışan Aydın Doğan'ın foyasını ortaya çıkartmıştı. Doğan'ın savcılığa verdiği ifadede, “Şirketteki tüm muhasebe işlemlerini bilmem mümkün değil” diyerek kendini savunduğu öğrenildi.

UZMANLAR SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMUŞTU

Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörlüğü'nün suç duyurusuna gerekçe olan raporu Halkalı Vergi Dairesi müfettişleri tarafından hazırlandı. Doğan Holding'in yüzde 25 hissesinin Axel Springer'e satışıyla ilgili raporda, satışın 22 Aralık 2006'da duyurulduğu, ancak paranın 2 Ocak 2007'de Aydın Doğan'ın hesabına geçtiği bilgisi yer aldı. Tarihlerle oynama yapıldığını belirten uzmanlar, Doğan Yayın Holding yöneticilerinin, hisse satışlarının devriyle ilgili muhasebe kayıtlarında hile yaparak vergi kaçırdığını tespit ederek suç duyurusunda bulunmuştu.

VAKİT, DOĞAN'IN FOYASINI BELGELERİYLE ORTAYA ÇIKARTMIŞTI

Yahudi medya devi Axel'e hisse satışında usulsüzlük yaparak vergi kaçırdığı gerekçesiyle şirketlerinin yüksek miktarda cezalara çarptırılması üzerine Aydın Doğan, Maliye Bakanlığı'nın kendilerine siyasi baskı uygulamak için ceza kestiğini öne sürerek kamuoyunu yanıltmaya çalışmıştı. Vakit, 2 Şubat'ta yayınladığı “İşte Doğan'ın yalanı” başlıklı belgeli haberiyle, Aydın Doğan'ın Axel'e hisse satış tarihiyle ilgili kamuoyuna yalan söylediğini ortaya çıkartmıştı. Vakit'in yayınladığı belgelerle yalanı ortaya çıkan Doğan Yayın Holding A.Ş.'ye bağlı ortaklığı olan Doğan TV Holding A.Ş, sermayesinin % 25'ini temsil eden 90.854.185 adet hisseyi Alman Axel Springer firmasına 584.183.826 YTL'ye satmıştı. Doğan Grubu, bu satışın 2007'de yapıldığını ve vergilendirilmesinin 2007 hesapları üzerinden yapılması gerektiğini belirtmişti. Oysa denetçiler, satışın 2006'da gerçekleştiğini ortaya çıkardılar.

Necip Fazıl 05-08-2009 02:32

Bu bölümde habervaktim'den de paylaşımlar yapabilirmiyiz...

FarukARSLAN. 05-08-2009 02:58

Aslında direkt olarak Vakit'le bağlantılı değil Habervaktim..
Ama Vakit gazetesinde de yayınlanacak yada yayınlanmış haberlerini koyabiliriz..
Mesela bu Mehmetçiğe bunu da yaptılar haberi kesinlikle Vakit'in statüsünde görülebilecek türden..
Hatta "Vakit haberi" diyebiliriz..

Öylesi haberleri de alalım bence..
Yani Habervaktim'de "kısmen" dahil olsun..

Daha doğrusu Vakit Ailesi diyelim biz buna.
Yola Devam (;

Necip Fazıl 05-08-2009 03:11

Alıntı:

FarukARSLAN. Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 604455)
Aslında direkt olarak Vakit'le bağlantılı değil Habervaktim..
Ama Vakit gazetesinde de yayınlanacak yada yayınlanmış haberlerini koyabiliriz..
Mesela bu Mehmetçiğe bunu da yaptılar haberi kesinlikle Vakit'in statüsünde görülebilecek türden..
Hatta "Vakit haberi" diyebiliriz..

Öylesi haberleri de alalım bence..
Yani Habervaktim'de "kısmen" dahil olsun..



Ben Kılıçdaroğlu nun pkklı kişilerle yaptığı görüşmeyi koyacaktım... :güzel:

Benden duyup hemen koyma kınarım seni... :w: ;D

FarukARSLAN. 05-08-2009 17:39

Sinan Aygün de Masonmuş!

http://img13.imageshack.us/img13/2817/resim709442o.jpg

Ergenekon sanıklarının masonik bağlantıları, her fırsatta gözler önüne serdiğimiz ‘kökü dışarıda Ergenekon' gerçeğini ortaya koydu.

Ergenekon Terör Örgütü isimli yapılanmanın, kökü dışarıda masonlarla olan ilişkisine bir delil daha ortaya çıktı. Her fırsatta milliyetçilikten ve muhafazakarlıktan dem vuran, kendisini Anadolu çocuğu olarak niteleyen Ergenekon sanığı ATO Başkanı Sinan Aygün'ün, kökü dışarıda Hür ve Kabul Edilmiş Mason cemiyetine üye olduğu, yapılan üst aramasında loca kimliğinin çıktığı, Aygün'ün emniyet sorgusunda bunu kabul ederek kamuoyunda buranın çok gizli bir birim olmasından etkilenerek mason olmaya karar verdiğini beyan ettiği öğrenildi.

Kendilerini ulusalcı olarak niteleyen Ergenekon Terör Örgütü sanıklarının, kökü dışarıda Masonlarla olan bağlantısı adım adım ortaya çıkıyor. Masonların düzenlediği toplantılara katılıp konuşmalar yapan Ergenekon sanığı emekli Org. Hurşit Tolon ve Mason olduğunu Silivri'de görülen Ergenekon davasının çapraz sorgusunda itiraf eden Ümit Sayın'dan sonra, kendisini milliyetçi-muhafazakar olarak niteleyen ATO Başkanı Sinan Aygün'ün de kökü dışarıda Mason Locası, Hür ve Kabul Edilmiş Masonlara kayıtlı olduğu belirlendi. Hür Masonların ‘Hoşgörü' isimli locasında ‘Entered Apprentice' derecesi ile kaydı bulunan Sinan Aygün'ün emniyet sorgusunda bunu doğruladığı öğrenildi.

LOCA NUMARASI 94/154

Ergenekon iddianamesi ek delil klasöründe yer alan bilgiye göre Sinan Aygün'ün gözaltına alındığında yapılan üst aramasında mason kimliğine rastlandığı, kimlik üzerinde yapılan detaylı incelemede Aygün'ün kökü dışarıda Mason yapılanmasının “Hoşgörü–101” koduyla kurduğu locaya 94/154 koduyla kayıtlı olduğu belirtildi.

94'TE MERAKTAN MASON OLMUŞ SONRA İSTİFA ETMİŞ AMA LOCA KİMLİĞİNİ 12 YILDIR ÜZERİNDE TAŞIYOR

ATO Başkanı Sinan Aygün, İstanbul Emniyeti'nde yapılan sorgusunda kendisine sorulan “Yapılan üst aramanızda Türkiye Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası tarafından 18 Kasım 1994 tarihinde şahsınızın adına düzenlenmiş arkasında imzanızın bulunduğu üye kartı olduğu görülmüştür.
Bu bağlamda siz mason musunuz? Şayet masonsanız su an aktif bir göreviniz var mıdır, değilseniz neden mason üyelik kartı aldınız?
Masonların düzenlediği toplantı ve organizasyonlara katılıyor musunuz? Detaylı bilgi veriniz” şeklindeki soruya karşılık, 1991 yılında Masonluğu çok merak ettiği için şu an ismini vermek istemediği bir arkadaşı vasıtasıyla başvurduğunu, fakat başvurusunun reddedildiğini, kamuoyunda buranın çok gizli bir birim olmasından ötürü kendisinin de ilgisini çektiğini, bu sebepten tekrar başvurduğunu ve masonluğa kabul edildiğini, iki üç sene aralıklarla Ankara Mithatpaşa Caddesi'nde bulunan locaya gittiğini, daha sonra istifa ettiğini söylerken, İstanbul Emniyeti'nde kendisine sorulan Mason üyelik kartını halen hangi maksatla üzerinde taşıdığına ilişkin soruya ise “Herhangi bir nedeni yok. Çok kullanmadığım bir cüzdan içerisinde kalmış” cevabını vermiş.

SAYIN, 3. DERECEDEN MASON

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Doç. Dr. Ümit Sayın da kendisinin mason olduğunu kabul etmiş, Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi'nde görülen Ergenekon davasındaki çapraz sorgusunda savcı Nihat Taşkın'ın, mason olup olmadığına ilişkin sorusuna Mavi Loca'da 3. dereceden mason olduğu cevabını vermişti.

“ATATÜRKÇÜ MASONLAR TOPLANTISINDA HURŞİT PAŞA DA VARDI”

Bu arada; ismi Karargah Evleri yapılanmasında geçen Ergenekon sanığı Kemal Aydın'dan ele geçirilen belgelerde ise emekli Orgeneral Hurşit Tolon'un masonların toplantılarına katıldığı belirtilmiş, "Mart–20 Kent Otel'de Atatürkçü masonlar, Hurşit Paşa da vardı" şeklinde ifadeler yer almıştı.





Necip Fazıl 05-08-2009 17:56

Kılıçdaroğlu'nun PKK’lıyla görüşmesi kayıtlara geçti


Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.



Kılıçdaroğlu'nun PKK'lıyla görüşmesi kayıtlara geçti. Habervaktim, CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'da PKK terör örgütü yetkilisi Mustafa Günel ile görüştüğüne dair şok belgeye ulaştı.

CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Günel'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.

CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz yıl Almanya'dayken PKK terör örgütü üyesi ve uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman Polisi tarafından teknik ve fiziki takipte bulunan Mustafa Günel ile görüştüğü telefon kayıtlarını 1986-1997 yılları arasında Alman Emniyeti'nde görev yapmış bir isim olan Araştırmacı Yazar Talip Doğan Karlıbel, habervaktim.com'a açıkladı.

TEKNİK TAKİP SONUCU ORTAYA ÇIKTI
Habervaktim'in ulaştığı telefon kayıtlarına göre, CHP İstanbul Milletvekili ve 29 Mart'taki yerel seçimlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kemal Kılıçdaroğlu, 9 Eylül 2008'de Almanya'da bulunduğu sırada PKK'lı Mustafa Günel ile görüştüğü polisin dinlemesi sonucu ortaya çıktı. Uyuşturucu ticareti nedeniyle Alman polisi tarafından fiziki ve teknik takipte bulunan Güne'in telefonda konuştuğu Kılıçdaroğlu arasındaki samimi diyaloglar dikkat çekiyor.

BAŞKOMİSERİN ŞEHİT EDİLMESİ OLAYINA KARIŞTI
Daha önce Alman istihbaratında çalışmış olan Talip Doğan Karlıbel'in, Kılıçdaroğlu hakkındaki suç duyurusundan sonra harekete geçen savcılar, Almanya ile irtibata geçerek, Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla görüşüp görüşmediğini araştırdı. Savcıların Almanya'dan aldıkları bilgiler ışığında CHP'li Kılıçdaroğlu'nun 1980 yılında Bakırköy'de Başkomiser Osman Tekin'in şehit edilmesi olayına karışan PKK üyesi Mustafa Günel ile telefonla görüştüğü tespit edildi.

UYUŞTURCU TİCARETİNDEN GELEN TEKNİK TAKİP ELE VERDİ
Frankfurt Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi'nin PKK'lı Mustafa Günel'i 6 ay teknik ve fiziki takibe alması sonucu ortaya çıkan telefon görüşmesinde, PKK'lı Günel, Kemal Kılıçdaroğlu'na ‘Kemal abi' diye hitap ediyor. Adalarıyla birlikte büyük miktarda uyuşturucu ticareti yaptıkları gerekçesiyle teknik takibe alınan Günel'in Kılıçdaroğlu'yla gerçekleştirilen telefon görüşmesi de bu takip sonucu ortaya çıktı.

KALDIĞI OTELDE PARMAK İZİ VE DNA TESTİ YAPILMIŞ

Kılıçdaroğlu'nun kaldığı otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekipleri tarafından kayıt altına alındığına dair roporda şöyle deniliyor:

09.09.2008 tarihinde teknik takibe takılan Mustafa Günel adlı şahıs,

Öncelikli olarak ismini belirleyemediğiz kişiyle birçok kez telefon görüşmesi yapmıştır. Yaptığımız araştırmalarda cep telefonunda aradığımız sabit numaranın bir otel nosu olduğu tespit edilmiştir. Otel müdüriyetiyle irtibata geçilerek, bu şahsın kimlik numaraları alınmıştır. Kimlik bilgilerinden yaptığımız araştırmalar üzerine bu şahsın isminin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu 08.09.2008 tarihinde Almanya'ya giriş yaptığı tespit edilmiştir. Şahıs 11. 09. 2008 tarihin de otelden çıkış yaptıktan sonra otel odasında parmak izleri ve DNA testi olay yeri inceleme ekiplerimiz tarafından alınmıştır. DNA bankasındaki ana bilgisayara bu bilgiler aktarılmıştır.

Bu şahısın Almanya'ya giriş çıkışlarıyla ilgili daha detaylı bilgilerin ileriki zamanda Frankfurt narkotik şubeye verilecektir.

09.09.2008 tarihinde Mustafa Günel'le yapılan bilgiler Frankfurt Narkotik Şubesine ekli dosyada mevcuttur.

Mustafa Günel, 09.09.2008 tarihinde 5 ayrı görüşme yapmıştır.

Tüm görüşmeler aşağıda listelenmiş şeklide ilgili Frankurt Narkotik Şubesine gönderilmesine:


1. TÜ 12134

2. TÜ 12136

3. TÜ 12142

4. TÜ 12149

5. TÜ 12151

DOKUNULMAZLIĞI KALDIRILABİLİR

Öte yandan Üsküdar Cumhuriyet Savcılığı'nın Kemal Kılıçdaroğlu'nun PKK'lılarla yaptığı görüşme dosyasını Meclis'e göndereceği ve dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyeceği bildirildi. Akrabası İbrahim Karabulut'un PKK'nın Hamburg sorumlusu olduğu Kılıçdaroğlu, daha önceki açıklamalarında “Almanya'dayken PKK üyesi hiçbir kimseyle görüşmedim” demişti.

İşte CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu ile PKK'lı Mustafa Günel arasında geçen telefon konuşması:

Kayıt Saati : 07.15

Kayıtta adı geçen kişiler ZP 1 MUSTAFA GÜNEL ZP 2 KEMAL KILIÇDAROĞLU

ZP .1 : Kemal abi hoş geldiniz Frankfurtta.

ZP. 2 : Mustafacım nasılsın sesini duyduğuma memnun oldum ne var ne yok İbrahim de gel dimi. ?

ZP. 1 : Yok o öğleden sonra gelecek saat 14.00 de doğru burada olur. Abi nerde buluşalım seninle bu gün. ? Ali abi de yanındamı. ?

ZP. 2 : Evet o da herhalde kalkmıştır. Sabah mahkemeye gideceğiz sizde isterseniz oraya gelin oradan birlikte beni gezdirirsiniz Frankfurtta.

ZP. 1 : Tama abi ben Tren İstasyonun da ki City Otel deyim bir kahvaltı yapayım ben de direkt adliyeye gelirim İbrahimin cep telefonu kapalı her halde kendisi daha yoldadır. Açılır açılmaz ona da söylerim, o da direkt adliyeye gelsin.

ZP. 2 : Tamam ben de bir duş alayım kahvaltımı yapıp hemen çıkmamız lazım mahkemede basın mensupları olacak, onlarla bir araya gelip müşterek duruşma salonuna gireceğiz.

ZP. 1 : Tamam Kemal abi görüşürüz.

ZP. 2 : Tamam Mustafa kendine iyi bak , Görüşmek üzere.

FarukARSLAN. 05-10-2009 14:35

İşte M.Kemal istismarının şahı!
 
http://img4.imageshack.us/img4/1740/22328035.png



Baz'a Atatürk'ü kalkan yapmışlar: Mersin'in merkez ilçelerinden Mezitli'de bulunan sanat evinin çatısına kurulan baz istasyonunun, Atatürk posterleri ile kamufule edildiği belirlendi. Fırtınada poster düşünce, Atatürk posterleri ile baz istasyonunun gizlendiği ortaya çıktı. Binanın sahibi ise CHP'li Mezitli Belediyesi.

Mersin'de Atatatürk'ün rantçılar tarafından nasıl malzeme yapıldığı ilginç bir olayla kanıtlandı.Mersin merkez ilçelerinden Mezitli'de belediyeye ait sanat evinin çatısında bulunan baz istasyonun Atatürk posterleri ile kamufule edildiği belirlendi. Dört tarafı Atatürk posterleriyle kapatılan bir GSM operatörüne ait baz istasyonunun maskesini, çıkan şiddetli fırtına düşürdü. Fırtına Atatürk posterinin bir cephesini düşürünce, Atatürk posteri ile baz istasyonunun gizlendiği gün yüzüne çıktı. Sanat evi binasının CHP'li Mezitli Belediyesi'nin olduğu belirlendi.

SENELERDİR BİZİ KANDIRMIŞLAR

Mezitli semt sakinleri Atatürk posterleri arasında bulunan baz istasyonunu görünce şok oldu. Yaşanan olaya büyük tepki gösteren vatandaşlar; “Biz onu sadece Atatürk resmi zannediyorduk. Baz istasyonu olduğunu bilseydik tepkimizi gösterirdik, meğer senelerdir orda bir baz istasyonu varmış. Fırtına olup da posterlerden birinin düşmesinden sonra baz istasyonunu gördük. Yerleşim yerinin ortasında böyle bir baz istasyonunu istemiyoruz” dediler. Mezitliler şaşkınlıklarını şu cümlelerle dile getirdiler: “Buna kim, nasıl izin vermiş bilmiyoruz. Meğer bizim çocuklarımız orda senelerdir baz istasyonunun altında kurs alıyorlarmış. Bazı aileler çocuklarını kurstan aldı.. Meğer Atatürk posterleri neyi örtüyormuş” ifadelerini kullandılar.
Başkan da yeni öğrenmiş!

Mezitli'nin CHP'li Belediye Başkanı Uğur Yıldırım ise konu ile ilgili Vakit'e şunları söyledi: Baz istasyonu benden önceki arkadaşım tarafımdan bir GSM operatörü ile yapılan protokol sonucu oraya konulmuş. Atatürk posterlerinin altında baz istasyonu olduğunu şahsen ben bilmiyordum. Fırtına sonrası ortaya çıkan manzaradan çok rahatsız oldum. Hemen arkadaşlara talimat verip kaldırılmasını istedim. Baz istasyonun kim, nasıl koymuş, nasıl bir protokol yapılmış onu araştırıyoruz” dedi.




/ VAKİT

Özgür Çağrı 05-10-2009 14:37

İyiki Türkiyemde bunlar azgın bir azınlık ;)

Ya çoğunluk olsalardı ???

Şükür yarabbi Şükürler Olsun ..:gül:





Yetkili Notu: Herkes başkalarının değer bildiğine ithamla yada gâlizce saldıramayacağını bilecek/ öğrenecek.
İyi niyetli mesajlarınız için TEŞEKKÜR EDERİZ!.

Ertuğrul ÖZGÜL 05-10-2009 14:37

Yaptıkları her üi böyle zaten istisnalar hariç %90 atatürkü böyle kullanan kesim bu yüzden halkın genelinde itibarını düşürüyorlar 80 küsür senedir bu asalaklar bu işleri yapmışlar baz istasyonu daha yaptıklarının en hafifi......

FarukARSLAN. 05-10-2009 22:52

Akşam Gazetesi'nden yalan haberciliğe devam!

http://www.yalanhaberinmerkezi.com/r...0080318_14.jpg

28 Şubat sürecinde halktan büyük ilgi gören kasetleri medya tarafından makaslanıp montajlanarak hakkında soruşturma açılmasına sebep olunan İmdat Kaya, 7 Nisan 2004 tarihinden bu yana Türkiye'de yaşıyor.



Akşam gazetesi, büyük bir yalana imza attı. 7 Nisan 2004 tarihinden beri Türkiye’de yaşayan İmdat Kaya Hocaefendi’nin Amerika’da olduğunu ve yurda dönmek için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yardım istediğini yazdı.

Gazetemiz, Akşam gazetesinin Amerika’da olduğunu öne sürdüğü İmdat Kaya Hocaefendi’ye ulaştı. Vakit’e konuşan İmdat Kaya Hocaefendi, “Bu haberin tamamı yalan. Ben Türkiye’ye geleli 3.5 sene oldu. 7 Nisan 2004 tarihinde Türkiye’ye geldim. Hakkımdaki davaların tamamı sonuçlandı. Benim hakkımda yalan ve düzmece haber yapan Akşam gazetesi yöneticileri hakkında maddi ve manevi dava açacağım. Akşam gazetesi, benim aramadı, bu nasıl habercilik. Bu tamamen masa başı haber. Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz, alçak, şerefsiz, ahlaksız ve müfteri ilan edeceğim” dedi.


Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut’a, İmdat Kaya’nın 3.5 senedir Türkiye’de olduğunu ve kendisinin suçlanmasına rağmen aranmadığını hatırlattık.

Serdar Turgut, muhabirimizin, “Bu doğru habercilik mi? Suçlanan kişinin görüşünü almadan haber yapmak doğru mu?” sorusuna, “Onlara girmeyelim hakikaten. Teşekkür ederim” diyerek telefonu kapadı.

İSPATLAMA ÇAĞRISINA NASIL CEVAP VERDİ?

Akşam gazetesi muhabiri ise, haber hazırlarken İmdat Kaya ile görüşmediğini itiraf etti. Ertürk, İmdat Kaya’nın, “Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz ve müfteri ilan edeceğim” şeklindeki açıklamasına ise, “Telefonunu verir misiniz, ben de ulaşayım…” dedi.

Akşam gazetesi muhabirinin sorularımıza verdiği cevaplar şöyle:

- İmdat Kaya’nın Amerika’da olduğunu ve Türkiye’ye gelmek istediğini manşete taşımışsınız. İmdat Kaya, 7 Nisan 2004 tarihinden bugüne Türkiye’de ve yargılandığı hiçbir dava yok. Buna rağmen nasıl haber yaptınız?

Emre Kahyaoğlu, Başbakanla görüştükten sonra kendisiyle görüştüm. Kendisi bana söyledi.

- Şimdi ben de ‘Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün arkadaşıyım, temsilcisiyim, okul arkadaşıyım’ desem, bana inanacak mısınız?

(…)

- İmdat Kaya Hocaefendi’ye ulaştınız mı?

Hayır. İmdat Kaya’ya ulaşmadım ama Emre Kahyaoğlu Bey’in dediklerine inandım. Yalan söyleyecek hali yoktu herhalde.

- Vallahi yalan söylemiş…

İmdat Kaya’ya ulaşabilecek miyiz?

- Ben kendisine ulaştım. Kendisi size maddi ve manevi tazminat davası açacağını söyledi. “Benim Amerika'da olduğumu ispat edemezlerse, kendilerini namussuz ve müfteri ilan edeceğim” dedi.

Telefonunu verir misiniz, ben de ulaşayım…

- Kendisi size güvenmiyor ve konuşmayacağını, mahkemede hesaplaşacağını söyledi.

Anladım, anladım. Biz de kendisine ulaşmak isteriz tabii.

- Neden haberi yapmadan suçladığınız kişiye ulaşmak istemediniz?

Bu kişi (Emre Kahyaoğlu) Başbakanla görüştü, yanında gazeteciler de vardı. Dediğine inandık Kahyaoğlu’nun.

- Emre Kahyaoğlu kim? Siz tanıyor musunuz. İmdat Kaya ise bilinen ve tanınan biri…

Bu kişi ile görüşmeyi haberleştirdik.

- İmdat Kaya’yı aramanız gerekmez miydi? Bu doğru habercilik mi?

Varsa telefonu seviniriz. Ben de kulaklarımla duyayım. Bu yaptığım habercilik. İmdat Kaya ve avukatlarına ulaşmama yardımcı olursanız sevinirim.

- Habercilikte suçlanan kişiye (konuşsun ya da konuşmasın) ulaşmak gerekmez mi?

Başbakanla görüşen kişiden doğrudan demeç aldık. Araştırdık, soruşturduk. Söyledi işte.

- Gazeteciler işletilemez mi? Komik duruma düşmez mi? Örneğin Yeniyüzyıl gazetesi muhabiri Haki Okutucu’yu bir arkadaşı işletmiş ve ‘Fethullah Gülen evleniyor’ demişti. Muhabir bu bilgiyi araştırmadan haberleştirmiş ve manşet olmuştu. Yalan haberin ardından bir sürü dava açıldı, Haki Okutucu gazeteden atılmıştı… Belki İmdat Kaya ile görüşseydiniz, bu haber bile olmazdı…

Anladım. Teşekkür ediyorum.

/ Vakit
4 Ekim 2007

Necip Fazıl 05-14-2009 15:23

Kendini asma, cevap ver!

Eşinin sık sık Brezilya'ya gittiği iddialarının ETÖ iddianamesine girmesinin ardından TV ekranlarından “Evlendikten sonra biri çıkıp karımın tek başına yurt dışına çıktığını ispat ederse intihar ederim” diyen Uğur Dündar'a; eşinin kendisi yanında olmadan defalarca yurtdışına gittiği yönündeki tarihleri sorduk... Dündar, detaylı açıklama yapmak yerine, asistanı aracılığı ile kaçamak cevaplar verdi.




Ergenekon soruşturmasına yönelik 2. iddianamede karısının Brezilya'ya gittiğine dair iddiaların yer alması üzerine sunuculuk yaptığı televizyonda savcıları eleştirip “Evlendikten sonra biri çıkıp karımın tek başına yurt dışına çıktığını ispat ederse intihar ederim” diyerek şov yapan Uğur Dündar'ın doğru söylemediği belirlendi. Uğur Dündar'ın manken eşi Yasemin Baradan (Jasmin Mroz)'ın yanında Uğur Dündar olmadan defalarca yurt dışına çıktığı belirlendi.

66 yaşında olan Uğur Dündar, kendisinden 28 yaş küçük olan 1971 doğumlu eşi Yasemin Baradan ile ilgili bazı iddiaların yer alması üzerine haber sunduğu televizyon kanalında Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcılara ateş püskürmüş ve “Biri evlendikten sonra karımın tek başına yurt dışına çıktığını ispat ederse intihar ederim” demişti. Yasemin Baradan'ın, Uğur Dündar ile 30 Ekim 1993 tarihinde evlendikten sonra, yanında Dündar olmadan defalarca yurt dışına çıktığı belirlendi.
Vakit'in ele geçirdiği belgelere göre Yasemin Baradan, Uğur Dündar ile evlendikten sonra 031538 ve 760065 nolu pasaportlar ile birçok defa yanında Uğur Dündar olmadan yurt dışına çıktı.

YASEMİN BARADAN'IN DÜNDAR OLMADAN YURT DIŞINA ÇIKTIĞI TARİHLER
Vakit'in ortaya çıkardığı bilgilere göre Yasemin Baradan ile Uğur Dündar'ın, evlendikten sonra ilk yurt dışı seyahatlerini 22 Aralık 1993 tarihinde beraber yaptığı görülüyor. Uğur Dündar'la evlendikten sonra Yasemin Baradan'ın yanında kocası olmadan yurt dışına yaptığı ilk seyahatin ise 31 Ağustos 1995 tarihinde gerçekleştiği görülüyor.

BARADAN'LA İLGİLİ İDDİALAR ERGENEKON'A BÖYLE YANSIMIŞTI
Bilindiği gibi 2. Ergenekon iddianamesinde İlhami Yangın isimli şahıstan Akşam Gazetesi yazarı Gülay Kömürcü'ye gönderilen, Kömürcü'den de Turhan Çömez'e aksettirilen bir elektronik postada Uğur Dündar ile eşi hakkında bazı iddialar yer almıştı. Gülay Kömürcü'ye gönderilen mailde Uğur Dündar'ın eşi Yasemin Baradan'ın sık sık Brezilya'ya gittiği ve birtakım fotoğraflar olduğu öne sürüldü.

İŞTE DÜNDAR'IN CANLI YAYINDAKİ O SÖZLERİ
Bu bilgilerin iddianamede yer alması üzerine ise Uğur Dündar canlı yayında savcıları sert bir dille eleştirmiş, “Benim eşim evlendikten sonra hiçbir zaman tek başına yurt dışına çıkmadığı gibi hayatında Brezilya'ya gitmedi. Evliliğimiz döneminde Brezilya'ya gittiğini biri çıksın ispat etsin. Ben şu dakikada görevimi bırakacağım. Hatta intihar bile ederim. Bu namus meselesi” ifadelerini kullanmıştı.

YASEMİN HANIM LATİN AMERİKA HAYRANIYMIŞ
Canlı yayında eşinin tek başına yurt dışına çıkmadığını iddia eden Uğur Dündar, eşi ve ailesiyle ilgili 13.06.2004 tarihli Hürriyet'te Ayşe Arman'a verdiği bir röportajda eşinin Latin Amerika kültürüne olan ilgi ve sevgisini dile getirmişti.

DÜNDAR CEVAP VERMEDİ, YERİNE ASİSTANI KONUŞTU
Sorularımıza cevap vermeyen Uğur Dündar, kim olduğu tarafımızca bilinmeyen ve asistanı olduğunu iddia eden Türkan Aydınlı aracılığı ile sorularımıza cevaben yolladığı metinde şu satırlara yer verdi: “Anlaşılan birileri sizi fena halde işletiyor! Ben Sayın Uğur Dündar'a 1992 yılından bu yana asistanlık yapmaktayım. Yasemin hanım'ın yurt dışına çıkışlarında -bir zorunluluk olmamakla birlikte- yanında mutlaka eşi veya annesi, ya da çok yakın bir akrabası bulunmuştur. Yakın akrabalarının soyadları tutmadığı için, güvendiğiniz kaynaklar(!) bu gerçeği görememişler! Haberinizi yanlış bilgiler üzerine oluşturduğunuzu bir kez daha belirterek uyarıyor, aile namus ve şerefine iftirada ısrar edilmesi halinde sayın Uğur Dündar'ın her türlü yasal girişimde bulunacağını bilmenizi rica ediyoruz.”

İşte Yasemin Baradan'ın yanında kocası Uğur Dündar olmadan yurt dışına çıkış yaptığı seyahatlerin tarihleri:

Çıkış: Giriş: Havaalanı:
31.8.1995 19.11.1995 Atatürk Havaalanı
09.03.1997 11.03.1997 Atatürk Havaalanı
27.03.1997 31.03.1997 Atatürk Havaalanı
27.11.1997 01.12.1997 Atatürk Havaalanı
14.01.1998 13.03.1998 Atatürk Havaalanı
21.06.1998 02.07.1998 Atatürk Havaalanı
27.08.1998 29.08.1998 Atatürk Havaalanı
30.09.1998 02.10.1998 Atatürk Havaalanı
12.04.1999 25.04.1999 Atatürk Havaalanı
03.01.2004 24.04.2005 Atatürk Havaalanı
07.03.2006 16.04.2006 Atatürk Havaalanı
26.04.2007 05.09.2007 Atatürk Havaalanı
10.01.2009 12.01.2009 Atatürk Havaalanı
http://resim.samanyoluhaber.com/resi...ar_cizelge.jpg


VAKİT

FarukARSLAN. 05-14-2009 15:42

VAKİT'TEN AYDIN DOĞAN'A :

http://img4.imageshack.us/img4/4659/...rnocu23oca.jpg


Gazetemizi `din istismarcısı´ olarak suçlayan Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan `porno yayın yapmak´tan mahkum olmuştu.

Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Tempo Dergisi’ni, “akla hayale gelmez cinsi sapıklıkları görüntüleyen fotoğraflar” yayınlamaktan mahkum etmiş ve ceza Aydın Doğan’ın siciline geçmişti.

SAVCILIK DAVA AÇTI

CNN Türk, Kanal D, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta ve daha birçok yayın organının patronu olan Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Tempo dergisinin 14 Şubat 1996 tarih ve 7 sayılı nüshasında, “tümü porno nitelikte seksi görüntüleyen fotoğraflar” ile “pornografik düzeyde yazılar” yayınlaması üzerine Bakırköy Cumhuriyet Savcılığı tarafından dava açıldı.

Aydın Doğan’ın işyerlerine yapılan tebligatlara rağmen açılan davanın hiçbir duruşmasına katılmayan medya patronu Aydın Doğan, sonunda Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 1996/344 esas sayılı dosyadan Türk Ceza Kanunu’nun 426. maddesine aykırı davrandığından “suçlu” bulundu. Mahkeme Aydın Doğan’ı 1 milyar 867 milyon 590 bin lira ağır para cezasına mahkum etti.



BENZER DAVASI ÇOK!

Davayı karara bağlayan hakim, Aydın Doğan hakkında aynı mahkemede çok sayıda benzer dava olduğu için verdiği cezayı ertelemedi ve herhangi bir ceza indiriminde de bulunulmasına gerek görmedi.

Karar Aydın Doğan’ın avukatları tarafından temyiz edildi. Dosyayı yeniden inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesi, kararda herhangi bir hukuka aykırılık olmadığına karar verdi ve Aydın Doğan’ın cezasını 1998 yılında onayarak kesinleştirdi.

“Porno yayıncılık” suçundan mahkum olan Aydın Doğan’ın bu cezası adli siciline işlendi ve Doğan, para cezasını 1999 yılında ödeyerek cezanın infaz edilmesini sağladı.


BAŞTAN SONA PORNO

1997/1638 nolu mahkeme kararında şöyle denildi: Derginin baştan sona çıplak kadın-erkek fotoğrafları ile dolu olup, bu fotoğrafların tümü porno nitelikte olduğu, cinsel uzuvları görünen... Seks yapan (...) ilişkiler sergileyen kadın fotoğrafları, kadın-erkek cinsi münasebetlerini görüntüleyen fotoğraflar bulunmakla, çeşitli cinsel hareketleri pornografik düzeyde anlatan ve sergileyen yazılar olduğu görülmektedir. Bu anlatımlar halkın ar ve haya duygularını incitici, cinsel arzuları istismar ve tahrik edici nitelikte olup, argo ve edep dışı kelimelerle dolu olduğu anlaşılmaktadır.”


Firikikçi patron

Aydın Doğan, gazetelerinde çıplak kadın resmi kullanılmasını savunmuş ve “Son zamanlarda Atatürk kadını çok kapalı kaldı. Biraz da frikiki falan olsun diyordum” demişti. Aydın Doğan’ın, 9 Eylül 2002 tarihinde Zaman Gazetesi’nde yer alan açıklamaları aynen şöyle:

-TBMM’de porno yayıncılıkla ilgili suçlamaları cevaplandırırken, müstehcenliğe karşı olduğunuzu söylüyorsunuz. Gazetelerinizde ve ekranlarda müstehcenliğin sergilenmeye devam ettiğini düşünen bazı okurlar ve seyircilerin merakını tatmin için soracağım. Mesela, Hürriyet’in arka sayfasında mutlaka haber değeri taşımayan bir çıplak kadın resmi oluyor. Bu hoşunuza gidiyor mu?

- Aşırıya kaçmamak kaydıyla. Milliyet Gazetesi’nde derdim ki Doğan Heper’e, “Her gün birinci sayfada güzel bir kadın görmek istiyorum.” Ama çok apaçık olmayan bir resim olmasını isterdim. Hatta, işte Atatürk kadını falan derdim. Son zamanlarda Atatürk kadını çok kapalı kaldı. Biraz da frikiki falan olsun diyordum.
-Niye peki “kadını” kullanıyorsunuz?


Bu görsel bir şeydir. Ben birinci sayfasında güzel kadın olan bir gazeteye daha çok bakarım. Benim yanımda şimdi bıyıklı, ter kokan bir adam mı olsun, senin gibi güzel bir hanım mı olsun?

-Aman efendim, benim frikikim yoktur, frikik istiyorsanız.

(Gülüyor) Ama bakar erkekler. E kadınlar da daha güzel bir kadına daha çok bakar. Ölçüsünü iyi koymak kaydıyla, bunun bence hiç yadırganacak tarafı yok.


-Arka sayfa güzellerinin ölçüsü iyi yani?...


Arka sayfada da onları Hürriyet bir gelenek haline getirmiş, okurlar da benimsemiş ki, Hürriyet bu kadar başarılı. Ben geldim onu kucağımda buldum. Devam etmesinde bir sakınca görmüyorum.


“BAKAN DEĞİL, MİLİTAN!”

Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan’ın sahibi olduğu Hürriyet gazetesinde Adalet Eski Bakanı Şevket Kazan’a ağır hakaretlerde bulunduğu ortaya çıktı. Hürriyet gazetesi, Şevket Kazan hakkında, “Bakan değil, militan..” demiş ve “İn, yoksa indiririz..” tehditvari manşet haber yapmış. Hürriyet gazetesinin 17 Şubat 1997 tarihli manşet haberinde, Adalet Eski Bakanı Kazan’ın Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı cezaevinde ziyaretini eleştirmiş ve “Bakan değil, militan..” denilmişti. Hürriyet gazetesi, Kudüs Gecesi sanıklarının ziyaretini, “İn, yoksa indiririz..” başlıklı haberle sunmuştu.

/ VAKİT
23 Ocak 2008 Perşembe

FarukARSLAN. 05-17-2009 13:21

SEV de mason kuruluşu çıktı!
 
SEV de mason kuruluşu çıktı!

http://www.habervaktim.com/resim/resim72127_2.jpg
Ergenekon davası kapsamında aranan ve ABD'de olduğu belirlenen Çağdaş Eğitim Vakfı (ÇEV) Başkanı Gülsever Yaşer ile tutuksuz sanık emekli Orgeneral Şener Eruygur'un mütevelli heyetinde bulunduğu Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV), Türkiye Büyük Locası kayıtlarında “Loca kuruluşu” olarak geçiyor. SEV, Ergenekon iddianamesinde de ADD, ÇYDD ve ÇEV ile birlikte eylem birliği içinde gösteriliyor. Daha önce de SEV, ÇYDD ve ÇEV'in Dünya Kiliseler Birliği'nden yüklü miktarda maddi yardım gördükleri ve Protestan misyonerliği ile olan ilişkileri MİT raporuyla ortaya çıktı.

FİNANSÖR MASON LOCALARI

Türkiye Büyük Locası'nın Mimar Sinan dergisinde yayınlanan ve Loca'nın internet sitesinde de yer alan 2008 yılı faaliyet raporunda, “Loca'nın kurduğu kurumlar” olarak şu ifadeler yer alıyor: “Sağlık ve Eğitim Vakfı (SEV), Cüzamla Mücadele Cemiyeti, Yoksul ve Hasta Öğrencilere Yardım Vakfı geçmişte veya günümüzde Türkiye Büyük Locası'nın kurmuş olduğu yardım amaçlı vakıflardır.”

“ATATÜRKÇÜ Ö
ĞRENCİLERE BURS VERİYORUZ”

Loca'nın raporunda SEV ve diğer bağlı kuruluşlar aracılığıyla yapılan faaliyetler şöyle özetleniyor: “Türkiye Büyük Locası Atatürkçü öğrencilere burs vermektedir. Ülkemizde eksik olmayan doğal afetlerde, Türkiye Büyük Locası her defasında insanlık görevini aynî ve nakdî yardım şeklinde yerine getirmiştir. Türkiye Büyük Locası'nın 100. yılı 2009'da kutlanacaktır, o tarihe yetişecek yeni sosyal projeler üzerinde çalışılmaktadır. Yukarıda sayılanların dışında, Localar bireysel olarak muhtelif yardımlar yapmaktadır. Cumhuriyet Bayramı ile onu izleyen Atatürk Haftasında, Atatürk, demokrasi ve laiklik konularında konferanslar verilmekte, halka açık paneller tertip edilmektedir. 16 Aralık Türkiye Büyük Locası'nın kuruluş günü kutlamaları çerçevesinde, halka açık panellerle konserler tertip edilmektedir.

CYDD-ÇEV-SEV'LE İLGİLİ MİT RAPORU


ÇEV ve ÇYDD'nin faaliyetleri ile ilgili MİT raporu ilk olarak, 2005 yılında ‘misyonerlik' haberi yapan Üsküdar Gazetesi'nin sahibi Adnan Odabaş'ın davalık olmasıyla gündeme gelmişti. Türkiye'de Protestan Misyonerliği yapan ve Türkan Saylan'la işbirliği yaptığı ileri sürülen Sağlık Eğitim Vakfı (SEV) haberle ilgili Üsküdar Adliyesi'nde tazminat davası açtı. Dava sürerken Odabaş, SEV'in Dünya Kiliseler Birliği'ne bağlı Amerikan Board ile ilişkili olduğunu ve Türkiye'de faaliyet gösterdiğini savundu. Bu iddialar üzerine Üsküdar 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, MİT'ten bilgi istedi. 2 Mayıs 2005 tarihinde mahkemeye cevap gönderen MİT, Odabaş'ın iddialarını doğruladı. MİT'in verdiği bilgileri değerlendiren mahkeme, SEV'in tazminat talebini reddetti.


/ VAKİT
17 Mayıs 09

FarukARSLAN. 05-24-2009 20:54

Sahte profesör!
 
Sahte profesör!


Laikçi kesimin ve kartel medyasının ‘profesör' diye lanse ettiği, "türban Sümerlerde fahişeler takardı" diyen Muazzez İlmiye Çığ'ın değil profesör, doktor bile olmadığı ortaya çıktı. Vakit'e itirafta bulunan Çığ, “Ben profesör değilim. Bana zorla bu unvanı takıyorlar. Ben müzede uzman olarak çalıştım” dedi.
Masonlar Locası tarafından inançlı kesimlere ve özellikle başörtülülere yönelik bir hakaret ve iftira kampanyası amaçlı bir “proje” olarak devreye sokulan Muazzez İlmiye Çığ olayının gerçek yüzü aralanmaya başlandı. Masonlar Locası'nda verdiği derslerde “Sümerolog Profesör” olarak takdim edilen ve daha sonra laikçi kesim ve kartel medyası tarafından kamuoyuna bu sıfatla lanse edilen Çığ'ın değil profesör, doktor bile olmadığı, Sümeroloji bölümünün kapısından dahi geçmediği ortaya çıkarken, ülkenin gerçek Sümerologları bu duruma isyan ediyor.

“İLMİYE PROFESÖR VE SÜMEROLOG İSE, BİZ NE OLUYORUZ?”

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dekanlığı ve Sümeroloji Bölüm Başkanlığı yetkilileri, bu konuda defalarca basın-yayın organlarını uyardıklarını, ancak ısrarla adı geçen kişiden “profesör” ve “Sümeroloji uzmanı” olarak bahsedildiğini söylediler. Sümeroloji Bölüm Başkanlığı kayıtlarında Muazzez İlmiye Çığ adında ne bir öğrenci kaydı, ne de doktora veya tez çalışması yapmış bir akademisyen adı mevcut. Sümeroloji Bölüm Başkanlığı ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nden Vakit muhabirine konuşan etkili profesörler, “Bu araştırmalar oldukça pahalıdır ve belirli çevrelerin yardımları sonucu ancak yapılabilmektedir. Ancak ne yazık ki aynı çevreler, zaman zaman siyasi birtakım konularda akademik unvanlı kişileri kullanmak isteyebiliyor. Sümerlerde başörtüsüyle ilgili polemikte Sümeroloji Bölümü'nden hiçbir akademisyen, istenilen tarzda görüş bildirmedi. Bunun üzerine İlmiye Çığ adında bir proje devreye sokuldu. Ancak bu konu artık siyasi olmanın da dışına çıkıp, Türkiye'deki gerçek Sümerologları yok sayan bir noktaya geldi. Şayet İlmiye Çığ profesör ve Sümerolog ise, bizler neyiz?” diye sordu.

ÇIĞ İTİRAF ETTİ: BEN PROFESÖR DEĞİLİM, BANA ZORLA PROF. UNVANI KOYDULAR

Hakkındaki iddiaları sorduğumuz Muazzez İlmiye Çığ, kendisini çekemeyen bazı hocaların olduğunu belirterek, “Ne söylerlerse söylesinler. Umurumda değil. Benim yazdığım bir sürü kitap ve makale var” dedi. “Sümerelog olmadığınız, profesörlük unvanınızın olmadığı belirtiliyor?” sorusuna, “Ben Sümer dilinin etimolojisi üzerinde çalıştım. Ben profesör değilim. Bana zorla bu unvanı takıyorlar. Ben profesör olduğumu iddia etmiyorum. Ben müzede uzman olarak çalıştım. Sümeroloji alanında araştırma ve incelemelerim oldu” dedi. “İstanbul Üniversitesi'nden doktora aldığınız söyleniyor. Doktora tezinizin konusu nedir?” sorusuna ise, “Benim doktora tezim yok. Bana şeref doktorası verdiler. Hakkımda daha kim bilir neler söylerler. Ben hayatımı yaşıyorum” diye konuştu.

MASONLUK VE “İLMİYE REFORMU”

Sümeroloji değil, Hititoloji mezunu olan ve hiçbir akademik unvanı olmadığı halde pek çok gazetede “profesör” olarak lanse edilen Muazzez İlmiye Çığ, pek çok yerde konferanslar vermeye devam ediyor. Muazzez İlmiye Çığ ismini ilk meşhur eden Masonlar Locası, Muazzez İlmiye Çığ konferanslarına yeniden başladı. Konferansın duyurusunda “İlmiye Hemşire” ibaresi dikkat çekti. Yakın tarihe kadar Loca etkinliklerine katılmaları bile tartışma konusu olan kadınların yeni dönemde Locada etkin görev aldıklarının göstergesi kabul edilen bu gelişme, kısa süre önce Mason Locasında iktidar savaşını kazanan ve “ulusalcı kanat” olarak nitelendirilen Salih Evcilerli'nin “reformları” arasında sayılıyor.

İLMİYE TARİHİ KATLEDİYOR

İlmiye Çığ, Sümerler'de sadece fahişelerin örtülü olduğunu iddia ederken, Sümer dönemi tabletlerde toplumun bütün kesimlerinin örtülü olduğu gerçeğini örtbas ediyor. Çığ'ın sırf günümüzde başörtülülere hakaret için tarihi tahrif edici iddiaları Sümerologların büyük tepkisini çekiyor. Ankara'da bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde çözümlemesi yapılmış ve sergilenmekte olan kil tabletlerde o dönemin yöneticilerinin eşlerinin de dahil olmak üzere toplumun bütün katmanlarının vücutlarının tamamını örttükleri görülebiliyor. Ancak örtünmenin şekli konusunda sınıfsal farklar olduğu görülüyor. Sümer toplumunda her şey gibi örtünme biçimleri de kanunlarla belirlendiğinden, fahişelik yapanların toplumda belli olması, böylece aileye yönelik korumacı bir tedbir alınması maksadıyla kimin nasıl örtüneceği hususunda belli kıstaslar getiriliyor. Fahişelerin aynı cins kumaştan tek tip ve tek renk bir kıyafet giymeleri zorunlu hale geliyor. Bu nedenle “fahişe kıyafetinin” nasıl olması gerektiği yine kanunla belirlenmiş oluyor. İlmiye Çığ ise, sanki toplumun diğer kesimleri örtünmüyormuş gibi, sadece fahişe kıyafetiyle ilgili kısmı ön plana çıkartarak, Sümerlerde fahişe olmayan saygın kadınların adeta mini etekle gezdiği gibi bir sonuca gidiyor. Sümerologlar, böyle bir tarih okuma ve yazımının kabul edilemeyeceğini belirtirken, “Üstelik Sümerler gibi, bıraktıkları yazılı metinleri dolayısıyla hakkında neredeyse her şeyi bildiğimiz bir medeniyet, bugünkü kısır siyasi çekişmelere alet edilerek, tarih bilimi katlediliyor” diyorlar.


/ VAKİT
23 Mayıs '09

FarukARSLAN. 06-05-2009 16:01

İşte Peşkeş, İşte CHP
http://www.habervaktim.com/resim/resim74531_2.jpg

Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazinin temizlenmesi konusundaki tartışmalar devam ediyor. Mayınlı arazilerin temizlenmesi konusunda; “Bu toprakları İsrail'e peşkeş çekmeye niyetliyseniz referanduma gidelim” diye feryat eden CHP lideri Deniz Baykal'ın, 1996 yılında Türkiye'nin İsrail ile zoraki işbirliğine gitmesi için yapılan askeri eğitim ve işbirliği anlaşmasına göz yumduğu ortaya çıktı.


MEĞER BAYKAL PEŞKEŞE GÖZ YUMMUŞ!..

Gazze'deki İsrail vahşetinin yaşandığı dönemlerde Hamas düşmanı kesilen CHP'lilerin bugünlerde İsrail karşıtı safta yer almaları dikkat çekiyor. Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin “İsrail'e peşkeş çekildiğini” ileri süren CHP lideri Deniz Baykal'ın, 23 Şubat 1996'da imzalanan ve Siyonist İsrail'e hizmet eden Türkiye-İsrail Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması'nın yapıldığı 52. Hükümet döneminde (30 Ekim 1995 - 6 Mart 1996) Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı olduğu öğrenildi. Bugün İsrail'e karşı çıkıyormuş gibi görüntü oluşturan Baykal'ın, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve İkinci Başkanı Çevik Bir ile İsrail Savunma Bakanı David İvry arasında İsrail'de imzalanan ihanet anlaşmasına itiraz etmediği ortaya çıktı.

GAZZE'Yİ HATIRLADILAR

CHP, Meclis Genel Kurulu gündemindeki Türkiye ile Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ve ihale işlemleri ile ilgili tasarıya sert tepki gösteriyor. Tasarıyı “Ver-kurtul” yasası olarak nitelendiren CHP, tasarının yasalaşması halinde Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını dile getiriyor. Gazze'deki İsrail vahşetine sessiz kalan ve Filistin halkının temsilcisi Hamas'ı terörist olarak gören CHP'liler, Türkiye-Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesinin gündeme gelmesi üzerine birden Gazze dostu oluverdi. CHP Muğla Milletvekili Gürol Ergin, tasarıyı Türkiye'nin Güneydoğu'sunda ikinci bir Gazze olacağını belirterek, “Bu tasarıyı yasalaştırdığınızda ülkemizde ikinci bir Gazze'yi bizzat yaratmış olacaksınız” demesi dikkat çekti.

ASIL PEŞKEŞ ASKERİ İŞBİRLİĞİ ANLAŞMALARIDIR

Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli Binbaşı Yakup Evirgen, Vakit'e yaptığı açıklamada, 1990'lı yıllarda Türkiye ile İsrail arasında yapılan anlaşmaların hep İsrail lehine işlediğini söyledi. 1996 yılında Türk-İsrail Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması'yla Türkiye'nin hava sahasının İsrail'e peşkeş çekildiğini söyleyen Evirgen, şunları söyledi: “Nisan 1996'da 8 adet İsrail F-16 uçağı Konya semalarında eğitim uçuşu yapmıştır. Bu tarihten itibaren eğitime ilave olarak her yıl Türk-ABD-İsrail uçaklarının katıldığı birleşik hava tatbikatları yapılmıştır. Siyasilerin geçmişte yaptıkları ile bugün yaptıkları arasında çok fark vardır. Geçmişte yaptıklarını unutan siyasiler, bugün sırf muhalefet olsun diye bazı şeylere karşı çıkıyor. Bunu anlamlı bulmuyorum. 1996 tarihli askeri eğitim ve işbirliği anlaşması asla muhalefet görmedi. Bu anlaşmalardan Türkiye lehine işleyen hiçbir şey yok. Bu anlaşmalardan Türkiye'nin ne kazandığı sorgulanmalıdır.”

İŞTE O ANLAŞMANIN İÇERİĞİ

Yıllardır Türkiye'nin aleyhine işleyen Türkiye-İsrail Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması'nın içeriği şöyle:

¥ İsrail uçaklarının eğitim amaçlı olarak Türk hava sahasını kullanması.
¥ İsrail ve Türk donanmalarının Akdeniz'de ortak tatbikat düzenlemeleri.
¥ İki ülke istihbarat birimlerinin işbirliği yapması.
¥ Ortak eğitim yapılması.
¥ Askeri eğitim alanında karşılıklı bilgi ve deneyimlerin değişimi.
¥ Askeri akademiler ve karargahlar arası karşılıklı ziyaretlerin yapılması.
¥ Savaş gemilerinin karşılıklı ziyaretler yapması
¥ Askeri, sosyal ve kültürel alanlarda bilgi ve personel değişimi ile askeri tarih, müze ve arşiv konularında işbirliği.

/ VAKİT
4 Haziran '09


http://img200.imageshack.us/img200/1...aziran09va.jpg

Necip Fazıl 06-20-2009 18:25

O komutandan AK Parti'ye ağır hakaretler

Daha önce kızının evini askerlere taşıtan, köpeğine emir eri görevlendiren Tümamiral Cem Gürdeniz'den şok sözler... http://www.habervaktim.com/resim/resim76652_2.jpg


Anaların babaların evladını vatanı korumaları için gönderdiği asker ocağında süs köpeğine bakıcı yapan, kızının evini askerî araç kullanarak erlere taşıtan Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz'den inciler:


- Ben bir Cem Gürdeniz'im, Ben bir markayım, ben bir amiral değilim;
Kimsenin masasına meze olamam.

- Zannediyorlar ki amiraller çok bilgili, onları kültürsüz guruplarıyla baş başa bırakıyorum.
Deniz Kuvvetleri benim şanımı kullanıyor.

- Herifler beni yere atıp fırlattı bunu kabul edemem,
Gemilerimi neden vermediniz.

- Halk yaptığı hatayı anlayacak yüzde 46'lık aptal kesim ne yaptığını görecek.
Türk halkı karaktersiz ki, siz ne diyorum en büyük sorun İslamizasyon, al işte islamize ettiler. Bunlar tek şeyden anlarlar devrim. Ama şu ibne AKP mahfetti.


İLGİLİ HABER: MEHMET ÇİĞE BUNU DA YAPTIRDILAR


FarukARSLAN. 07-23-2009 15:26

Aydın Doğan'ı bitiren belge!
http://habervaktim.com/resim/resim75189_2.jpg
Vakit'in ele geçirdiği 3 Nisan 2009 tarihli belgede, Alman ortağı Axel Springer'e hisse satışında hile yaparak vergi kaçırdığı için 1 milyar TL ceza kesilen Doğan Grubu için, “Deniz Feneri e.V davasında bizim lehimize haberler yayınlamıştır ve kendileriyle her zaman işbirliği yapma konusunda güvenebileceğimizi göstermiştir” ifadelerine yer veriliyor.

Ortağı Axel Springer'e hisse satışında usulsüzlük yaptığı tespit edilen ve bu yüzden yaklaşık 1 milyar TL'lik ceza kesilen Doğan Yayın Holding'in, Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı ile işbirliği yaptığı iddia edildi. Ergenekon davasının ikinci iddianamesinde de Aydın Doğan'ın Alman istihbaratı ile olan ilişkisi medyaya yansımıştı. İddianamede SESAR Başkanı İsmail Yıldız'ın, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'e, “Aydın Doğan, Alman istihbaratıyla olan ilişkisinin deşifre edildiğini düşündüğü için zor durumda” şeklinde bahsetmişti. Şimdi de Aydın Doğan'la ilgili olarak Almanya istihbaratı olarak bilinen, Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın Alman İçişleri Bakanlığı'na, “Deniz Feneri e.V. davasında bizim lehimize haberler yayınlamıştır ve bununla birlikte kendileriyle her zaman işbirliği yapma konusunda güvenebileceğimizi göstermiştir” ifadelerini içeren ilginç bir yazı gönderdiği ortaya çıktı.

“KANAL 7 VE STV DİNCİ, DOĞAN MEDYA ALMANYA YANLISI”

Vakit'in elde ettiği şok belgeye göre, 3 Nisan 2009'da Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Heinz Fromm imzasıyla Alman İçişleri Bakanlığı'na gönderilen, “Türk Medyası” başlıklı yazıda, Alman Axel Springer'in ortağı olan Doğan Yayın Grubu'na övgüler dizilirken, ‘dinci' olarak nitelendirilen Kanal 7 ve Samanyolu TV için “Deniz Feneri e.V davasında Anayasamıza aykırı haberler yayınlamışlardır” şeklinde ifadeler kullanılıyor. Aydın Doğan'la ilgili olarak İçişleri Bakanlığı'na gönderilen yazının Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin Doğan'a kesilen vergi cezası nedeniyle verdikleri soru önergesinden bir hafta sonra gönderilmesi ise dikkat çekiyor.
Aydın Doğan Medyası ve Alman devleti arasında ortak çalışma yapılacağı belirtilen Heinz Fromm imzalı şok yazıda şöyle deniliyor: “Aydın Doğan'ın medyası Türk halkı arasında çok sayıda okur ve seyircisi olan önemli bir ortaktır. Adı geçen Yayınevi (Doğan Grubu), Deniz Feneri e.V. davasında bizim lehimize haberler yayınlamış ve bununla birlikte kendilerine her zaman işbirliği yapma konusunda güvenebileceğimizi göstermiştir. Oysa dinci televizyon kanalları Kanal 7 ve STV Samanyolu TV, Deniz Feneri e.V. davasında Anayasamıza aykırı haberler yayınlamışlardır. Bu vesile ile Aydın Doğan Grubu ile Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı arasında yapılan işbirliği sayesinde Almanya'da yaşayan yerli Türk halkının dini ve sosyo-politik entegrasyonunu iyileştirme amaç edilmiştir.”

AYDIN DOĞAN'IN VERGİ CEZASI ALMANYA'DA SORU ÖNERGESİNE GİRDİ

Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın Deniz Feneri e.V davası nedeniyle Almanya'yı koruduğu için Doğan medyasını öven ve işbirliği içerisinde olunduğu belirtilen yazı, Deniz Feneri e.V davasının Alman iç istihbaratı tarafından tertiplendiğine dair iddiaları güçlendirirken, Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin hükümetin cevaplandırması için verdiği önergede Aydın Doğan'ın vergi cezasıyla ilgili sorular ise dikkat çekiyor. 3 Nisan tarihli yazıdan bir hafta önce 27 Mart'ta aralarında Türk asıllı vekillerin de bulunduğu Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin Alman Federal Hükümeti'ne verdiği soru önergesinde, Aydın Doğan'a verilen vergi cezası eleştiriliyor.

ERGENEKON VE DOĞAN'A DESTEK SORULARI…
Alman Parlamentosu Bundestag'da 52 üyesi bulunan ve dördüncü parti konumundaki Die Linke Partisi milletvekilleri tarafından verilen önergede, Alman Hükümeti'nden Türkiye'deki Ergenekon davasının asıl amacının suçluları yargılamak değil de, siyasi iktidarın muhalif entelektüellere, medyaya ve demokratik kuruluşlara karşı kullandığı bir baskı aracı olduğuna dair Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin taşıdığı endişeye katılıp katılmadığının cevaplandırması istenirken, Aydın Doğan'a kesilen vergi cezasının da Axel Springer ortaklığıyla bir ilgisinin olup olmadığı soruluyor. Önergede dikkat çeken diğer sorular şöyle:

İŞTE O SORULAR…

Federal Alman Hükümeti, Doğan Yayın Holding'in vergi kanunlarına aykırı davrandığı için milyonlara varan para cezasına çarptırıldığı hakkında ve vergi kanunlarına aykırılık suçlamasında Doğan Holding'in Axel Springer'e yapılan hisse satışının rol oynayıp oynamadığı konusunda ne derece bilgi sahibidir?
Federal Alman Hükümeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın “Doğan Yayın Holding'e verilen ceza, eleştirel medyayı sindirmek maksadıyla iktidarın siyasi bir kararı olduğu” şeklindeki görüşüne katılıyor mu?
Federal Alman Hükümeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin “Türkiye'de aydınlar susturulmak isteniyor” görüşüne katılıyor mu?

ALMAN BÜYÜKELÇİLİĞİ'NE VE DOĞAN HOLDİNG'E SORDUK

Öte yandan Vakit'in elde ettiği şok belgelerle ilgili olarak Almanya'nın Türkiye Büyükelçiliğine ve Doğan Holding'e; Alman istihbaratının Türkiye'deki bir medya kuruluşuyla ilgili ne tür bir işbirliği içerisinde olabileceği ve Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı'nın İçişleri Bakanlığı'na gönderdiği yazıyla ilgili yazılı sorular yönelttik. Ancak gazetemizin baskıya girdiği saate kadar yazılı sorularımıza cevap gelmedi. Konuyla ilgili Almanya'nın Türkiye Büyükelçiliğinin ve Doğan Holding'in cevapları merak konusu oldu.
Sol Parti (Die Linke) milletvekillerinin Aydın Doğan'a verilen vergi cezasına tepki gösterilen soru önergesinden tam bir hafta sonra Alman iç istihbaratından sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Heinz Fromm imzasıyla İçişleri Bakanlığı'na gönderilen 03.04.2009 tarihli resmi yazıda, “Doğan Grubu'yla yapılan işbirliğinin önemine” değiniliyor

ALMAN İSTİHBARATININ DOĞAN'LA İŞBİRLİGİNİ ORTAYA KOYAN ŞOK BELGE:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/7735283440.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/1446066548.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/5704503431.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/5059714420.jpg


/ Vakit
9 Haziran 2009

FarukARSLAN. 07-24-2009 16:25

Küçük Paşa'ya Nazi yardımı
 
Küçük Paşa'ya Nazi yardımı
http://www.habervaktim.com/resim/resim80647_2.jpg
Vakit, Ergenekon savcılarının Alman resmi makamlarından talep ettiği ve 3. iddianameye de giren ırkçı Alman DVU Partisi lideri Gerhard Frey'in Almanya'daki Azerbaycan Alman Dostluk Derneği üzerinden Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük'e gönderdiği paraların dekontunu ele geçirdi. Dekontlarda, DVU Partisi lideri Gerhard Frey'in Almanya'daki Ergenekoncu oluşumun ismi olan Azerbaycan-Alman Dostluk Derneği üzerinden Veli Küçük'e, 2, 17 ve 25 Şubat 2004 tarihlerinde sırasıyla 4 bin 500, 8 bin ve 7 bin 600 Avro para gönderdiği belirlendi.

“DARBE OLMUYOR, EKSİKLİK GÖRÜYORUM”

Ergenekon savcılarının yakın takibe aldığı Ergenekoncuların Almanya bağlantısı, gazetemizin Alman Gerhard Frey'den Veli Küçük'e gönderilen paraların dekontunu ele geçirmesi ile yeni bir boyut kazanırken, Küçük'le ilgili Almanya'daki ırkçılarla yaptığı görüşmelere dair daha önce de şok eden bilgiler ortaya çıkmıştı. Veli Küçük'ün, 2003 yılında Almanya'nın en ünlü faşistlerinden Gerhard Frey'in sahip olduğu Alman National Zeitung gazetesine verdiği demeçte “Türkiye uzun yıllardır askeri darbe görmemiştir. Bunu bir eksiklik olarak görüyorum” dediği ve Ergenekoncuların 2001'den 2007 yılına kadar Almanya'daki oluşumlardan 1 milyon Avro para yardımı aldığı iddia edilmişti.

KÜRT KÜLTÜR MERKEZİ'Nİ HAVAYA UÇURUP, TÜRKİYE'NİN ÜSTÜNE ATACAKLARDI

Ergenekon tutukluları Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz'in Almanya'daki Türk düşmanı Nazilerle kurduğu yakın ilişkiler neticesinde, Ergenekoncuların en önemli merkezlerinden Türk Ortodoks Kilisesi'ne 380 bin, Noel Baba Derneği'ne 90 bin, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Genel Başkanı Taner Ünal'a 15 bin Avro yardımın yanı sıra, Veli Küçük'e de Hollanda ve Almanya gezileri için para ödendiği bildirilmişti. Vakit'in, Veli Küçük'e ödenen paraların dekontunu ele geçirmesiyle Ergenekoncuların Almanya'dan para aldığına dair iddialar doğruluk kazanırken, Azerbaycan-Alman Dostluk Derneği çatısı altında bir araya gelen Almanya'daki oluşumun, Köln şehrindeki Kürt Kültür Merkezi'ni havaya uçurarak olayı Türk istihbarat birimlerinin üzerine yıkmak ve İstanbul Ermeni Patrikhanesi'ne canlı bomba göndererek kaos çıkarmak istedikleri ifade ediliyor.

İŞTE O BELGELER:

http://habervaktim.com/galeri/resimler/5690400687.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/4510336547.jpg

--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/3712738123.jpg
/ VAKİT
24 Temmuz 2009

Necip Fazıl 07-25-2009 06:36

http://www.habervaktim.com/resim/res...jpg?t=74880405
Akaydın, ALDAŞ'a yoldaş doldurdu!

Yönetim Kurulu Başkanlığını Mustafa Akaydın'ın yaptığı Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı finans şirketi olan ALDAŞ'ın, yönetim ve personel kadrosuna yandaşlar dolduruldu. Daha önceki dönemde 20 olan ALDAŞ personel sayısı 40'a çıkarılarak yandaşlar oraya yerleştirildi

Antalya'nın altyapı problemlerine idari ve teknik çözümler bulmak amacıyla belediye şirketi olarak kurulan ve yönetim kurulu başkanlığını ÜAK eski Başkanı Mustafa Akaydın'ın yaptığı ALDAŞ'ta, son günlerde yönetim ve personel kadrosunda ilginç gelişmelerin yaşandığı öğrenildi. Üniversiteler Arası Kurul (ÜAK) Başkanı iken, Cumhurbaşkanlığı, YÖK Başkanlığı seçimleri ve özgürlüklerin önünü açan kanun değişikliği süreçlerinde rektörleri sık sık toplayıp, “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attırarak birçok provokasyona ev sahipliği yapan Akdeniz Üniversitesi eski Rektörü Mustafa Akaydın başta Akdeniz Üniversitesi'nden olmak üzere 32 arkadaşını, CHP Antalya İl Başkanı'nın kızını, SHP eski İl Başkanını ve daha pek çok CHP sempatizanını belediyede göreve getirdiğini itiraf etmişti.

AKAYDIN DÖNEMİNDE PERSONEL SAYISI İKİ KATINA ÇIKTI


Akaydın şimdi de Antalya Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı, Dünya Bankası'ndan kredi alınması maksadıyla müşavir firma olarak kurulan ALDAŞ'ta Menderes Türel'in yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde 20 civarında olan personel sayısını 40'a yükselttiği kaydedildi.

GELİR GELMEZ VEKİL OLAN GENEL MÜDÜRÜ ASİL YAPMIŞ

Akdeniz Üniversitesi eski Rektörü Mustafa Akaydın, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan hemen sonra Akdeniz Üniversitesi'nden 32 arkadaşını göreve başlatarak dikkatleri üzerine çekmişti. Akaydın göreve gelince ilk icraat olarak içme suyuna yüzde 10 zam yaparak eleştirilere muhatap olmuştu.
Akaydın CHP'li üyeler tarafından ALDAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığına seçildikten sonra Menderes Türel döneminde ALDAŞ genel müdürlüğünü vekaleten yürüten Kıvanç Bülent Kuzay'ı asaleten atadığı belirlendi.

GENEL MÜDÜR YEŞİM KUZAY'IN OĞLU

Ömer Lütfü Topal'ın sekreteri Yeşim Kuzay'ın oğlu olan Kıvanç Bülent Kuzay'ın memurluk kadrosunda henüz on yılını doldurmadan asaleten genel müdürlük görevine getirilmesinin ALDAŞ yönetim kurulu içerisinde bazı üyelerce tartışma konusu yapıldığı kaydedildi.

FİNANS SEKTÖRÜNE ARKEOLOG PERSONEL


Daha çok finans sektörü olarak bilinen ALDAŞ'a Arap Dili ve Edebiyatı mezunundan tutun da arkeoloğa kadar çok sayıda
CHP sempatizanı yeni kadro alımı yapılmasının tepkiyle karşılandığı öğrenildi.


GENEL MÜDÜR İDDİALARI DOĞRULADI



Diğer taraftan konu ile ilgili gazetemize açıklama yapan ALDAŞ Genel Müdürü Kıvanç Bülent Kuzay; yeni kadro istihdamıyla birlikte ALDAŞ'ın personel sayısının 37'ye ulaştığını doğruladı. Genel müdürlüğe birkaç ay evvel asaleten atandığını da doğrulayan Kuzay, “Ben şimdi görevi asaleten yürütüyorum. Birkaç ay önce atandım. Burası belediyeye bağlı bir mühendislik firması, siyasi bir makam veya merci değil. Biz mühendislik yapıyoruz. Proje çalışıyoruz. O yüzden bu aralar çok popüler konular bu konular. Bu mecraya çekilmemeliydi” dedi.



“AKAYDIN YÖNETİM KURULU BAŞKANIMIZ”



Kuzay; Başkan Akaydın'ın kadro istihdamında kendilerine tavsiye ve önerisinin olup olmadığına dair sorumuz karşısında ise gülerek: “Sayın Mustafa Akaydın Yönetim Kurulu Başkanımız. Biz sadece büyükşehir belediyesinin bir şirketi değiliz. Bizim ortaklarımız arasında AKP'li belediyeler de var. Örneğin Hakan Tütüncü yönetim kurulu üyemiz. Biz sadece Antalya'da değil, daha önce Denizli ve Muğla Belediyelerine de hizmet verdik. Bunu hiçbir zaman siyasi parti farkı gözetmeksizin dün de çalıştık, bugün de. Önceki gün Gaziantep'deydim oranın belediyesi de biliyorsunuz AKP'li. Onlarla da görüşmelerimiz devam ediyor. Belediyelere hizmet eden şirketlere bir önyargı oluyor ama burası öyle bir yer değil.”



CHP ZİHNİYETİ DEĞİŞMİYOR



Öte yandan Mehmet Moğultay Adalet Bakanı olduğu dönemde, bakanlıkta kadrolaştığını itiraf ederek, soranlara ‘elbette kendi adamlarımı yerleştireceğim' demişti.



Vakit

Necip Fazıl 07-25-2009 06:46


Antalya'da Düden Parkı işletmeciliğini 2008 yılında ihaleyle 5 yıllığına kiralayan Abdurrahman Bozdaş'ın başına gelmedik kalmadı. Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin CHP'ye geçmesiyle birlikte parkın işletmesini CHP'liler geri istedi. Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, parkın elektriğini, suyunu kestirdi.

Antalya son günlerde, CHP'li Belediye Başkanı Mustafa Akaydın'ın Düden Parkı işletmecisi Abdurrahman Bozdaş'ın üstüne adeta bir “akbaba” gibi çökmesini ve ardından gelişen olayları konuşuyor. Abdurrahman Bozdaş, 2008 yılında ihaleyle Düden Parkı'nı 5 yıllığına kiraladı. Bozdaş; denize sıfır, falezlerin üzerindeki dev parkta birçok işletmeyi de sözleşme gereği çeşitli kişilere kiraya verdi.

CHP'NİN KADROLAŞMASI DÜDEN'DE PATLAK VERDİ

Ancak 29 Mart yerel seçimlerini Antalya'da CHP kazandı. Yeni Belediye Başkanı Mustafa Akaydın hemen CHP'li kadrolaşmaya gitti. Ancak hızlı kadrolaşma, Düden Parkı olayı ile patlak verdi. Kepez Belediyesi'nin CHP'li Meclis Üyesi Serdar Civan Tanrıkulu ve Ekdağ Yönetim Kurulu Başkanı CHP'li Yakup Ocak, Mayıs ayı sonundaki bir görüşmede Abdurrahman Bozdaş'tan parkı boşaltmasını istedi.

ARSIZLIĞIN BU KADARI!

Bozdaş sözleşmesi olduğu için parkı boşaltmayınca seçimlerden hemen sonra belediye, parkın elektrik ve suyunu kestirdi. Ancak Bozdaş'ın yine direnci kırılamayınca parkın yüzde 60'ının işletme hakkı istendi. Bunu da reddeden Bozdaş, kendisinden rüşvet istendiğini söylüyor. Rüşvet talebini gizli kamera ile görüntüleyen Boztaş, görüntüleri basına dağıtınca, Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Yakup Ocak'ın istifasını istedi. Serdar Civan Tanrıkulu ise meclis üyeliğinden ve partiden istifa ettirildi. Haklarında belediyede de iç soruşturma açıldı. Daha sonrada savcılık soruşturma açtı ve rüşvet isteyen isimler tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Dava önümüzdeki günlerde görülecek.

DİRENCİ KIRILMAYA ÇALIŞILDI


Bu süreçte belediye bir adım atarak parkın sadece aydınlatma direklerine elektrik sağladı. Böylece park karanlıktan kurtuldu. Fakat parkta bulunan kafe, restoran, otopark ve işletmeler elektriksiz kaldı. Ücretli otopark halka açtırıldı. İşletmeci Bozdaş, yaşanan bu olaylardan maddi ve manevi büyük zarara uğradı. Boş büfeler elektrik olmadığı için kiralanamadı. Her geçen gün direnci kırılmaya çalışılan Bozdaş, bunun üzerine hukuk mücadelesi başlattı.

“DAVAMDAN ASLA VAZGEÇMEM”


Abdurrahman Bozdaş, yaşanan bu olaylardan sonra, kendisini parktan çıkarmak için parkın elektrik ve suyunu kestiren, paralı otoparkını halka açtıran
CHP'li Büyükşehir Belediyesi'ne savaş açtı. Gerekirse AİHM'e bile gideceğini söyleyen Bozdaş, parka gelen turistlere parktaki sorunu yabancı dillerde anlatan afiş ve el ilanları dağıtacaklarını söyledi. Bozdaş, “Bu pankartları parkın görünür yerlerine asacağız ve el ilanı olarak parka gelen tüm turistlere elden dağıtacağız. Elektrik ve suyum açılmadan yapılan soruşturmanın hiçbir anlamı yok. Konunun peşini bırakmayacağım. 7 Temmuz günü müfettişler geldi. Parkın tamamını gezdiler. Kiracılarla görüştüler. Bütün hukuksuzluğu ve yapılan yanlışları fotoğrafladılar. Bu konuyu sonuna kadar götüreceğim. Bütün hukuk yollarını sonuna kadar kullanacağım” dedi.

Vakit

Necip Fazıl 07-25-2009 06:50

http://www.habervaktim.com/resim/resim80246_1.jpg
Tolon turp gibi!

Ergenekon terör örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla yargılanan ancak, 7 ay tutuklu kaldıktan sonra sağlık sorunları gerekçesiyle tahliye edilen emekli Orgeneral Hurşit Tolon, dün Silivri'de başlayan ikinci Ergenekon davasının duruşmasına katıldı.

Duruşmaya gelişi sırasında Vakit muhabirlerinin sorularıyla karşılaşan Hurşit Tolan, sağlık durumunun gayet iyi olduğunu itiraf etti. Tutuklandıktan sonra sağlık gerekçesiyle GATA'dan tahliye edilen Hurşit Tolon'un, muhabirimizin; “Sağlık durumunuz iyi mi?” sorusuna, “Duruşmada konuşacağım, sağlık durumum sizinde gördüğünüz gibi gayet iyi” diye cevap verdi. Tolon muhabirimizin; “GATA'ya tedavi amaçlı gidiyor musunuz” sorusuna ise “Ara sıra GATA'ya gidiyorum” diye cevapladı. Hurşit Tolon'un gözaltına alınmadan önce sağlıklı olması, tutuklandıktan sonra rahatsızlanması ve tahliye olmasının ardından yeniden iyileşmesi ‘bu nasıl hastalık Tolon'un sağlık durumu da açıklansın' şeklinde yorumlandı.

GATAKULLİ İLE TAHLİYE OLMUŞTU


Dün Silivri'de başlayan ikinci Ergenekon davasının ilk duruşmasına katılan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, 1 Temmuz 2008'de gözaltına alındıktan sonra 6 Temmuz 2008 tarihinde tutuklanarak Metris Cezaevi'ne konuldu. Bir süre Metris Cezaevi'nde kalan Tolon, daha sonra Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi'ne nakledilmişti. Tolon, Kandıra F Tipi Cezaevi'nde kaldığı sırada Genelkurmay Başkanlığı'nın temsilcisi iki komutan tarafından ziyaret edilmişti. Hurşit Tolon; 24 Eylül'de rahatsızlanarak Kocaeli Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Avukatları tahliyesini istedi. Savcılık reddetti. Bunun üzerine mahkeme, Tolon'un Adli Tıp Kurumu'na sevkine karar verdi. Kurum, kilo kaybının strese bağlı olduğunu belirterek, herhangi bir hastalık teşhisi koymadı. Hatta ‘Aspirin kullanmasına dahi gerek yoktur' diyerek geri gönderdi. Bunun üzerine mahkeme, tahliye talebini reddetti. Ancak avukatlarının mücadelesi sürdü. Hakkında “Aspirine bile ihtiyacı yok” raporu verilen emekli Org. Hurşit Tolon, 23 Ocak 2009 tarihinde Haydarpaşa'daki GATA'ya kaldırıldı. “Ergenekon'un hülle merkezi” olarak nitelendirilen GATA'daki doktorların verdiği raporlar doğrultusunda Hurşit Tolon hakkında tahliye kararı verildi.

Sürpriz bir kararla tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen Tolon'un bir süre tutuklu kaldığı Silivri Cezaevi'nin hasta tutuklularını gönderdiği Silivri Devlet Hastanesi'nin sevk zincirinde GATA bulunmamasına rağmen, GATA'ya kaldırılmıştı. Tolon hakkında verilen tahliye kararında, GATA'dan alınan sağlık raporu etkili oldu. Silivri Devlet Hastanesi'nde Uzman Dr. Ali Ulvi Yılmaz, “Tutuklular ilk olarak hastaneye gelirler. İlgili branşa giderler, eğer sorunu çözemezsek, sevk zinciri içinde bulunduğumuz hastaneye bu yönlendirmeyi yaparız. Ama GATA'ya normalde bizim hastanemizden sevk olmaz. Sevk zincirimizde de yok” demişti.

Vakit

FarukARSLAN. 08-11-2009 13:58

Hangisi doğru?
http://www.habervaktim.com/resim/resim58795_2.jpg
Doğan Yayın Holding CEO'su Soner Gedik düzenlediği basın toplantısında, Maliye Bakanlığı'nın Holding'e kestiği 826 milyon liralık vergi cezasına konu işlemler hakkında bilgi verdi.

VAKİT'İN SORULARI GEDİK'İ TERLETTİ

Vakit'in muhabiri Soner Gedik'e, Doğan TV hisselerinin yüzde 25'inin Axel Springer'e satışının Doğan Holding gazetelerinde Kasım 2006'da, Doğan Holding açıklamasında ise, Ocak 2007'de yapıldığının yer aldığını hatırlattı ve ‘Kimin doğru söylediğini' sordu. Soner Gedik, Doğan gazetelerinin doğru yazdığını söyleyemedi.

Gedik, Vakit gazetesi muhabirinin, “Maliye'nin kendilerinize yönelik cezanın sansür amaçlı olduğunu savunuyorsunuz. Peki Aydın Doğan'ın Vakit'e açtığı 1.3 trilyonluk tazminat davası asıl ve daha büyük sansür değil mi?” sorusuna ise, “Böyle bir davadan haberim yok!” dedi.

İşte Vakit muhabirinin Soner Gedik'e sorduğu sorular ve cevapları…

GAZETELERİNİZ VE ŞİRKETİNİZİN AÇIKLAMALARI FARKLI

VAKİT GAZETESİ: Doğan TV hisselerinin yüzde 25'inin Axel Springer'e satışının 2 Ocak 2007 tarihinde olduğunu söylediniz. Doğan Holding gazetelerine bakıyoruz. Örneğin Hürriyet Gazetesi'nde, “Medyada küresel ortaklık imzası” başlıklı sürmanşette satışın 2006 Kasım'da yapıldığı görülüyor. Milliyet Gazetesi, “Doğan TV'nin yüzde 25'i Axel Springer'e satıldı”, Vatan Gazetesi, “Kanal ve Star'a Alman ortak” başlıklı haber yer almış… Milliyet ve Vatan gazeteleri de, satışın 2006 Kasım'da yapıldığını yazdı. Doğan Holding, satışın 2007 Ocak tarihinde yapıldığını söylerken, Doğan Holding'in gazetelerinde, satışın Kasım'da yapıldığı yer alıyor. Hangisi doğru? Gazetelerde çıkan haberler gerçeği yansıtmıyor mu?

SONER GEDİK: “Halka açık şirketseniz açıklama yapmanız lazım. Satma niyetiyle ve alma niyetiyle masaya oturuyoruz demektir bu.. Bir satış anlaşmadır ama satışın bittiği anlaşma değildir. İşe başlama diğer bir adıyla prensip anlaşmasıdır! Ben ‘Böyle bir amaçla yola çıkıyorum' demektir. Kapanış ne zaman yaptım, nisan ayına kadar ben bu işi bitirebilirsem bitiririm. İkimiz de birbirimize başka biriyle böyle anlaşma yapamam. O da Türkiye'de başka bir şirketle anlaşma yapamaz.”

VAKİT GAZETESİ: Doğan gazetelerinde yer alan 2006 Kasım'ında anlaşma imzalandığı haberi doğru değil mi?

SONER GEDİK: Bir işe başlama anlaşması. Satış anlaşması… Satışın bittiği anlaşma değil. Kapanış sözleşmesi yapılmadan işe başlanmaz.

2 OCAK 2007 TARİHİNİN ÖNEMİ NE?

VAKİT GAZETESİ: 2 Ocak 2007 tarihinin önemi ne? Hisse senetlerinin iki sene içerisinde satışından vergi alınmaması maddesi var. Bu haktan faydalanmak için mi, böyle bir yola girdiniz?

SONER GEDİK: Kanun diyor ki şirketler hisse senetlerini 2 tam yıl boyunca elinde tuttularsa 2 yıldan sonraki satışlarda vergiden muaftır diyor. Benim bu sürem 2004'te bitti. Bundan sonraki yıllarda yapılan satışlardan hiçbir vergi muafiyeti hakkım yok..

DOĞAN HOLDİNGİN GAZETEMİZE AÇTIĞI 1.3 TRİLYONLUK DAVADAN HABERLERİ YOKMUŞ

VAKİT GAZETESİ: Maliye'nin Doğan Grubu'na ceza kesmesiyle beraber bütün Doğan medyası iki günden bu yana söz konusu cezanın sansür amaçlı olduğunu savunuyor. Aydın Doğan'ın Vakit'e açtığı 1.3 trilyonluk tazminat davası daha büyük sansür değil mi?

SONER GEDİK: Bilmiyorum böyle bir davadan haberim yok!

VAKİT GAZETESİ: Nasıl haberiniz yok 20 yıldan buyana bu grubun içinde olduğunuzu söylediniz. Gerçekten merak ediyorum Vakit'e tekzip bile göndermeye gerek duymadan 1.3 trilyonluk tazminat davasının açılması sansür değil mi?

SONER GEDİK: Ben bu davadan haberdar değilim!


İŞTE KARTELİN KENDİ KENDİNİ YALANLAYAN 2006 TARİHLİ 'SATIŞ' KÜPÜRLERİ:
http://habervaktim.com/galeri/resimler/3795042335.jpg
-

http://habervaktim.com/galeri/resimler/7741587526.jpg
--

http://habervaktim.com/galeri/resimler/5226485393.jpg


(VAKİT)
21 Şubat 2009

hipermuhafazakar 08-11-2009 14:23

Faruk çok tembelsin.. Vakit'in bu kadarmı haberi var.. Hergün bir bomba objektif haberi var

FarukARSLAN. 08-11-2009 14:27

Öyle de Vakit'in hızına yetişmek ne mümkün?..

"Allah yürü yâ kulum demiş" bizde peşlerindeyiz de, şimdikilerden ziyade şöyle biraz geçmişte kalmışları nakletmeyeydi çabam..
Herbirini toplarız inşallah bu başlıkta, tek başıma kovalamam için 7 gün 24 saatimi ayırmam lazım, o da yetmez.. (:

FarukARSLAN. 08-15-2009 15:41

O rektöre tacizden sınırdışı
http://www.habervaktim.com/resim/resim83144_2.jpg
Türk-Kırgız ilişkilerini geliştirmek için 1995 yılında kurulan Manas Üniversitesi'ne Ahmet Necdet Sezer döneminde atanan Rektör Uğur Oral, emrinde çalışan bayan sekreterleri taciz ettiği gerekçesiyle hakkında başlatılan soruşturma sonucunda ülkeden polis zoruyla çıkarıldı. Oral hakkında hazırlanan polis raporunda üniversitede çalışan bayan personele yönelik ahlak dışı davranışlarının tespit edildiği belirtildi.

Türk-Kırgız ilişkilerini geliştirmek için 1995 yılında kurulan Manas Üniversitesi'ne Ahmet Necdet Sezer döneminde atanan Rektör Uğur Oral, emrinde çalışan bayan sekreterleri taciz ettiği gerekçesiyle ülkeden polis zoruyla çıkarıldı.

Şikayet üzerine ahlak suçlarına bakan Bişkek Emniyeti 9. Şube'de sorgulanan Uğur Oral, Kırgız yasalarının nesil sağlığını korumaya ve zinayı önlemeye yönelik 3-2 ve 19. maddelerini ihlal ettiği gerekçesiyle hakkında yapılan şikayetler doğrultunda soruşturmaya tabi tutuldu.

Sekretere taciz..

Bişkek polisi tarafından telefonları dinlenen ve teknik takip sonucu üniversitede başka bir birimde görevlendirilen eski sekreterini taciz ettiği anlaşılan Rektör Oral'ın sekreterine ağza alınmayacak sözler sarfettiği ve eşi evde olmadığı akşam evine davet ederek ahlak dışı tekliflerde bulunduğu belirlendi. İnternet sitelerinde de yayınlanan rektörün ses kaydında telefonda sekreter ile yaptığı belden aşağı sohbet sırasında kendinden geçtiği ve onu öğlen yemeği arasında odasına gelmesi konusunda ikna etmeye çalıştığı anlaşıldı.

GÖZALTINA ALINIP SORGULANMIŞ

Bu ve benzeri taciz olayları üzerine Bişkek Polisi 9. Şubesi tarafından gözaltına alınarak sorgulanan 67 yaşındaki Uğur Oral'ın, Manas Üniversitesi'nde çalışan bayan görevlilerin ahlaksız teklifleri reddetmesine rağmen kanunları çiğneyerek makamını kullanıp görevlileri ahlaksız ilişkilere ısrarla davet ettiği tespit edildi.
Hazırlanan polis raporunda emekli Albay Uğur Oral'ın suçlu olduğu belirtilirken, iki ülke ilişkileri açısından Kırgızistan'ı terk etmesinin isabetli olacağı, acilen yurt dışına çıkarılması gerektiği ifade edildi.

TÜRKİYE'YE DÖNDÜ..

Uğur Oral, Bişkek Polisi'ne ülkeyi terk edeceğine teminat verip Türk Hava Yolları'ndan aldığı 20 Haziran tarihli bileti de belge olarak sununca ülkeden ayrılmasına izin verildi. Oral 20 Haziran günü 05.40 uçağı ile Türkiye'ye döndü.

Uğur Oral'ın ülkeden ayrılmasının ardından ülkeden sınır dışı kararı verildiği, 5 yıl süre ile Kırgızistan'a ve Birleşik Devletler Topluluğu üyesi ülkelere giremeyeceği yönünde karar alındığı belirtilmesine rağmen, bu bilgi konusunda Dışişleri Bakanlığı bilgi vermek istemedi.

REKTÖR 2 AYDIR ORTADA YOK

Rektör Uğur Oral'ın Ege sahillerinde tatilde olduğu belirtiliyor. Henüz görevden el çektirilmeyen Oral'a Türk Rektör Vekili Prof. Ali Çınar vekalet ediyor. Ali Çınar da Uğur Oral'dan habersiz olduğunu söylüyor. Vekil Çınar, üniversitenin Ankara'daki bürosundan bilgi alınabileceğini söylemesine rağmen, Manas Üniversitesi'nin Ankara Bürosu'ndan da Uğur Oral'ın nerede olduğunu bilen yok.

Manas Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı'na 16 Temmuz 2009 tarihinde DPT Müsteşarı Kemal Madenoğlu getirilirken, Madenoğlu'nun rektörlük konusunda herhangi bir tasarrufta bulunup bulunmayacağı bilinmiyor.
Vakit'in ulaştığı Uğur Oral ise hakkındaki soruşturmanın palavra olduğunu savundu. 2 aydır Kırgızistan'a gitmediğini doğrulayan Uğur Oral, yıllık izinde olduğunu savundu. Sınırdışı edilmediğini söyleyen Oral, muhabirimizin “60 gün yıllık izninizin olması mümkün değil. Nasıl bu kadar Türkiye'de kalabiliyorsunuz?” şeklindeki sorusu üzerine “Bu benim sorunum. Daha fazla açıklama yapmak istemiyorum” dedi.

/ VAKİT
15 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-15-2009 15:44

İstanbul Baro Başkanı Aydın, makale hırsızı!
http://www.habervaktim.com/resim/resim83147_2.jpg
Katsayı uygulamasına tepki gösteren ve eşitlik için yapılan düzenlemeyi Danıştay'a götüren İstanbul Baro Başkanı Muammer Aydın'ın, baroya bağlı avukatlar Aynur Tuncel ve Volkan Gültekin'e ait 3 sayfalık makaleyi kendi imzası ile yayınlattığı ortaya çıktı.

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın'ın baro Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) merkezinde görevli iki genç avukatın kaleme aldığı makaleyi kendi imzasıyla bir dergide yayınlattığı ortaya çıktı.

Skandal, İstanbul Barosu CMK Merkezinde görevli Avukat Aynur Tuncel ve Avukat Volkan Gültekin'e arkadaşlarının oluşturduğu mail grubunda kendileri tarafından hazırlanan bir makalenin Hukuk ve Yaşam isimli dergide Baro Başkanı Muammer Aydın imzasıyla yayınlandığı yönünde uyarıda bulunulması ile patlak verdi. Derginin 2009 yılı 3. sayısı olan Temmuz-Ağustos sayısında 3 sayfa şeklinde yayınlanan yazıyı inceleyen Av. Volkan Gültekin, yazının birebir Aynur Tuncel ile birlikte İstanbul Baro Başkanlığı'na sundukları bir çalışmadan ibaret olduğunu, fakat metnin Muammer Aydın adına neşredildiğini gördü. Gültekin mail grubundaki arkadaşlarına baro başkanının kendi makalesine imza attığını şu cümlelerle anlattı:
“Derginin PDF formatında gönderilmiş olan içeriğine baktığımda, Av. Aynur Tuncel ile iki buçuk ay önce beraber kaleme aldığımız yazının, derginin 11 ve 14. sayfaları arasında tam metin olarak, hiçbir yazışma karakterinin dahi değiştirilmeden Baro Başkanımız imzası ile yayınlanmış olduğunu gördüm... Bunun üzerine Av. Aynur Tuncel'e bu yazının bu şekilde yayınlanması için kendisinden izin alınıp alınmadığını veya dergiden bu yönde bir talep gelip gelmediğini sordum. Olayı bilmediğini ve benim bilgilendirmem üzerine şaşkınlıkla durumu öğrendiğini gördüm... Söz konusu dergi yayın kurulu üyelerine bunun mümkün olamayacağını, bize sormadan bu yazının bu şekilde yayınlanmasının abesle iştigal olduğunu, bu yazının Aynur Hanım ve benden başka kimsenin katkısı olmadan yazılmış bir yazı olması nedeniyle bizlere sormadan, iznimiz olmadan bu şekilde bir yayıncılık yapamayacaklarını belirttim. Kaldı ki bu yazının Baro'nun görüşü olarak yayınlanması halinde dahi bunun İstanbul Barosu Dergisinde yayınlanması gerektiğini ve bu yayında dahi imzacı olarak isimlerimizin belirtilmesinin en doğal hakkımız olduğunu belirttim. Benim serzenişim sonrası derginin henüz basılmadığını, sadece PDF formatında gruba atıldığını belirtmesi üzerine, yanlıştan dönmeleri adına basımda isimlerimizin emeğe saygı adına emrivakiye rağmen olması gerektiğini belirttim. Bunun abesten öte ayıp olduğunu belirttim.”
Avukat Gültekin, söz konusu mail grubuna gönderdiği yazıda, “Yazı, 16.05.2009 tarihinde Barolar Birliği Genel Kurulu öncesi toplanan Sorumlular Kurulunda İstanbul Barosu Yönetimi'nin bizlerden masraf ve ücretlerin ödenmesine dair görüş istemeleri üzerine, yaptığımız çalışmalarının birleştirilmesi sonucu ortaya çıkmış bir yazıdır” diyor.

Avukat Gültekin, yazısında “Hukuk ve adalet duygusu ile ve avukatların haklarının arandığı bir zeminde bunun için kaleme alınmış bir yazının amacına uygun, ancak başkaca bir amaç gözetmeden kullanılması beni mutlu eder. Bu yolda verilebilecek tüm emek ve katkımın sebil olacağını, özellikle belirtirim. Ancak sorun yazının asıl yazarlarının izinlerinin alınmaması veya isimlerin yazının altında bulunmaması değil, asıl sorun emeğe saygısızlıkla bu şekilde yayınlanmış olması ve sonrasında çarpıtmadan ibaret açıklamalarıdır. Takdirleri avukat meslektaşlarıma bırakıyorum” dedi.

Cep telefonundan ulaştığımız Baro Başkanı Muammer Aydın ‘intihal' iddialarıyla ilgili sorularımıza cevap vermeyeceğini söyledi.

Bilindiği üzere Muammer Aydın, son olarak YÖK'ün meslek lisesi ve İmam Hatip lisesi mezunlarına eşitlik getiren ‘katsayı düzenlemesi'ne Danıştay'da açtığı davayla gündeme gelmişti.
/ VAKİT
15 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-18-2009 20:34

Ramazan dincileri!
http://www.habervaktim.com/resim/resim83477_2.jpg
Yıl içinde Müslümanlara her türlü iftirayı atan, ‘İrtica her yerde', ‘Okulun çatısında namaz', ‘Bu kadarı da olmaz, hacılar havaalanındaki mayo resimlerinden rahatsız oldular' başlıklarıyla sözde haberler yapan kartel medyası, Ramazan ile birlikte yeniden kabuk değiştirdi.

İslam'a saldırmayı gaye edinen kartel, Ramazan'a bir hafta kala vatandaşların dinî hassasiyetlerini sömürmenin peşine düştü. Kimisi 10 kupona ‘Peygamber Efendimiz'in Hayatı', kimisi de 7 kupona Asr-ı Saadet cd seti hediye ederken, rutinleştirdikleri taciz haberlerini ise unutmuş gibiler.

İslam'a saldırmayı alışkanlık haline getiren kartel medyası, her yıl olduğu gibi bu yıl da On Bir Ayın Sultanı Ramazan'ın gelişi ile vatandaşın dinî hassasiyetlerinden rant sağlama peşine düştü. Yıl içinde Müslümanlara her türlü iftirayı atan, ‘İrtica her yerde', ‘Okulun çatısında namaz', ‘Bu kadarı da olmaz, hacılar havaalanındaki mayo resimlerinden rahatsız oldular' başlıklarıyla sözde haberler yapan kartel medyası, Ramazan ile birlikte yeniden kabuk değiştirdi. Kimi gazeteler 10 kupona Yaşar Nuri'den onaylı din kitapları verirken, kimisi ise 11 ay boyunca yayınladıkları uygunsuz yarışmaları unutup, Ramazan boyunca yayınlayacağı dinî dizi ve Ramazan programlarının tanıtımlarına başladı.

ÖNCE ‘İRTİCA HORTLADI' HABERLERİ, SONRA ASR-I SAADET SETLERİ

Her yıl olduğu gibi Ramazan fırsatçılığına soyunan Vatan, Hürriyet, Akşam ve Milliyet gibi gazeteler ise mübarek ayın rantını yemek için el birliği ile harekete geçti.

İşte Ramazan'ın gelişi ile Müslüman olan o ikiyüzlüler:
Vatan:Kısa bir süre önce ‘işte o kolej' başlıklı haberi ile başörtülü öğrenci kabul eden eğitim kurumlarını hedef gösteren Vatan, 7'den 70'e herkes için en güzel Ramazan hediyesi ‘Son Peygamber' kitabını 7 kupona veriyor.
Akşam: ‘Lise damında namaz' başlıklı haberi yayınlayarak ibadet ihtiyacını gideren lise öğrencilerini yayınlayan Akşam gazetesi ise ‘İslam belgeseli' isimli CD seti ve ‘Ramazan'da sağlıklı beslen' kitabı hediye ediyor.
Milliyet: ‘Yolda zorunlu namaz molası' şeklinde yalan haber yaparak şehirlerarası yolcu taşıyan bir şirketin namaz vakti cami önünde yarım saat zorunlu namaz molası verdiğini ve yolcuların buna sert tepki gösterdiğini iddia eden Milliyet gazetesi ise Doç. Dr. Nihat Hatipoğlu'ndan 39 kupona ‘Asrı Saadet Seti' veriyor.
/ VAKİT
18 Ağustos 2009

hipermuhafazakar 08-19-2009 12:27

Benim arşivimde BİİİİİR SÜRÜÜÜÜ Vakit'te çıkan bomba haberler var. Bu cephaneliği inşaallah bir sponsor bulabilirsem yeniden toplu halde patlatacağız, dua edin :)

FarukARSLAN. 08-22-2009 12:59

http://www.habervaktim.com/resim/res...jpg?r=63244645
28 Şubat'ın mimarlarından olan BÇG Başkanı Emekli Oramiral Güven Erkaya'nın Alkent'teki 2. lüks dairesi de ortaya çıktı. Etiler'de toplam değeri 3.5 milyon doları bulan 2 daire sahibi olan Erkaya'nın, bu daireleri ‘hangi para ile nasıl aldığı' merak ediliyor.

28 Şubat sürecinde irtica yaygaraları yapan ekibin başı olarak bilinen Emekli Oramiral Güven Erkaya'nın Alkent Sitesi'nde 2. bir dairesi daha çıktı.

Sözde irtica tehlikesi söylentilerinin doruğa çıktığı 1998 yılında satın alınan daire, Etiler Alkent Sitesi'nde Mimoza 1 Blok 19 numarada ve dün yayınladığımız diğer dairesi ile aynı blokta.
Her iki daire de eşi Gülden ile kızı Asuman Kıratlı üzerine kayıtlı. 1998'de satın alındığı anlaşılan daireler, Güven Erkaya'nın 1997 yılında emekli olmasından 1 yıl sonra edinilmiş.

Dubleks olduğu tahmin edilen Erkaya ailesinin ikinci dairesinin fiyatına emlakçılar 2 milyon dolar fiyat biçiyor. Tapu kayıtları Beşiktaş'taki 1415 ada 1 parseldeki 16 ve 19 numaraları dairelerin Asuman ve Gülden Erkaya'ya ait olduklarını belgelerken, Asuman Kıratlı ve Gülden Erkaya'nın Beşiktaş Belediyesi'ne 1999 yılından itibaren söz konusu daireler için emlak beyannamesi verdikleri görülüyor.
Erkaya'nın 2 ayrı dairesi olduğu belirlenen Alkent Etiler dün de belirttiğimiz gibi İstanbul'un en prestijli ve korunaklı sitelerinden biri. Boğaz manzaralı Alkent sitesi, Alarko Holding tarafından inşaa edildi. Sitede birçok ünlü isim ikamet ediyor.

BÇG'NİN KURUCUSU,İRTİCA YAYGARACILARININ BAŞI

Bilindiği gibi Güven Erkaya, 28 Şubat döneminde kebapçıları bile fişleyen Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Batı Çalışma Grubu isimli illegal yapılanmanın başkanıydı. Refah/Yol hükümeti döneminde irtica yaygarası yapan Güven Erkaya, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener'in bu illegal yapılanmayı deşifre etmesi üzerine basın toplantıları düzenleyip televizyonlara canlı bağlantılar yaparak sözde irtica tehlikesini gündeme getirmiş ve Akşener'i hedef göstermişti. 1997 yılındaki tarihi 28 Şubat MGK toplantısında alınan kararların mimarı olarak bilinen Güven Erkaya'nın başında olduğu BÇG'nin fişleme çalışmaları sonrası binlerce öğretmen başörtülü oldukları için memuriyetten men edilmiş ve kamuda çalışan dindar insanlar zor bir dönem yaşamıştı.
Başbakanlıktaki bir toplantıda içki servisi yapılmaması üzerine garsonlardan içki isteyen ve içki eylemi yapan Güven Erkaya'nın irtica yaygaralarının yapıldığı bir dönemde Alkent sitesinden değerleri yaklaşık 3.5 milyon doları bulan bu iki daireyi nasıl aldığı merak konusu oldu. Güven Erkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekli olduğu yıl kuvvet komutanı olarak aldığı son maaş 315 milyondu. Erkaya, emekliliğinin ardından ise 220 milyon maaş almaya başladı.

ARGUN ERKAYA 2. DAİREYE SESSİZ KALDI

Güven Erkaya'nın oğlu Argun Erkaya, tapu kayıtlarından tespit edilen Alkent Sitesi Mimoza 1 bloktaki 2. daireleri ile ilgili sorularımızı cevapsız bıraktı. Argun Erkaya, sahibi olduğu 1481 Restaurant'a not bırakarak defalarca görüşmek istediğimizi bildirmemize rağmen sorularımızı cevaplamaktan kaçındı.

=============
İLHAMİ ERDİL OLAYININ KOPYASI GİBİ

Bilindiği gibi Deniz Kuvvetleri eski Komutanı İlhami Erdil'in de Etiler'de bulunan Alkent sitesinden iki ayrı daire aldığı belirlenmişti. İlhami Erdil ile Güven Erkaya'nın daireleri satın aldıkları zamanlar aynı: 1999… Askerî Savcılık İlhami Erdil'in bu dairelerinin peşine düşünce İlhami Erdil'in haksız kazançla bu daireleri edindiği belirlenmişti. Daireler mahkeme kararı ile elinden alınmış ve Milli Emlak'a devredilmişti. İlhami Erdil'in biri bahçe katı diğeri dubleks olan dairelerinden bahçe katındaki, geçtiğimiz yıl Eylül ayında düzenlenen açık artırma ile 1 milyon 400 bin dolara Sevil Kozmetik'e satıldı. Dubleks daire ise müşteri bulamadı. Hala Milli Emlak'ın elinde bulunan daire, alıcısını bekliyor.



/ VAKİT
22 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-23-2009 16:02

Vergisiz lüks hayat. YE İÇ KEYFİNE BAK!
http://img14.imageshack.us/img14/9024/resim840951.jpg
Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Güven Erkaya'nın oğlu Ömer Argun Erkaya, 1868 Restoran Cafeterya ve Gıda İşl.Tic.Ltd.Şti. adlı şirketi için 2006, 2007 ve 2008 yıllarında hiç vergi beyanında bulunmamış.

Yazarımız Abdurrahman Dilipak'ın evini sattıran Güven Erkaya'nın varislerinden oğlu Ömer Argun Erkaya'nın, birçok şirketi olmasına rağmen vergi fakiri olduğu ortaya çıktı. 1868 Restoran Cafeterya ve Gıda İşl. Tic. Ltd. Şti adlı şirketi işleten oğul Erkaya'nın 2006, 2007 ve 2008 yıllarında hiç vergi beyanında bulunmadığı belirlendi.

MALİYE, İNCELEME YAPACAK MI?

Galatasaray'ın Ayazmadere Caddesi üzerindeki Tellioğlu Plaza'da bulunan tesislerinin içinde faaliyet göstermesine rağmen 1868 Restoran Cafeterya'nın hiç matrah beyanında bulunmaması ve kurulduğu Mayıs 2007'den bu yana hiç vergi vermemesi dikkat çekiyor. Bilindiği gibi; 2 yıldan fazla vergi tahakkuk ettirmeyen şirketlere Maliye inceleme başlatıyor. 3 yıldır vergi tahakkuk ettirmeyen Argun Erkaya'nın şirketine İstanbul Defterdarlığı'nın inceleme başlatıp başlatmayacağı merak ediliyor.

SAHİBİ OLDUĞU TURİZM ŞİRKETİ, 4 BİN TL VERGİYLE YILI KAPATMIŞ

Ömer Argun Erkaya'nın 2004 yılında kurulduğu anlaşılan bir başka şirketi olan 1481 Turizm Otelcilik ve Ticaret Anonim Şirketi'nin ödediği vergi ise devede kulak. 2006 yılında 4 bin TL vergi ödeyen şirket, 2005 yılında ise hiç vergi beyanında bulunmamış. Ömer Argun Erkaya'nın Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı Pahsa Tour'un ise, yıllarca Galatasaray Spor Kulübü'nden nemalandığı biliniyor. Uzun yıllar Galatasaray Spor Kulübü'nün İstanbul dışındaki maçlara giderken seyahatlerini organize eden Pahsa Tour'un, kulüp içerisinde büyük huzursuzluğa sebep olduğu belirtiliyor.

İKİ ŞİRKETİNİN AKİBETİ İSE MEÇHUL

Ömer Argun Erkaya'nın yöneticisi ve ortağı olduğu ve İstanbul Ticaret Odası sicil kayıtlarında bulunan iki şirket daha bulunuyor. Ömer Argun Erkaya'nın Başkan Yardımcısı olarak göründüğü Santral Turizm Turistik Hizmetleri Anonim Şirketi'nin, merkezinin nakli nedeniyle 26.03.2004 tarihinde kapandığı anlaşıldı. İstanbul Ticaret Odası kayıtlarına göre; yine Ömer Argun Erkaya'nın bir dönem yönetim kurulu üyeliği yaptığı Çırağan Tekstil Mobilya Dekorasyon Sanayi ve Dış Ticaret Anonim Şirketi'nin ise kanun gereği üyeliğinin 30 Haziran 2007 tarihinde dondurulduğu belirlendi.






/ VAKİT
23 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-23-2009 16:06

Ankaralıları Allah korumuş
http://img43.imageshack.us/img43/1693/resim840901.jpg
3. Ergenekon iddianamesi ek delil klasörlerinden çıkan belgeler, vatansever olduklarını iddia eden Ergenekon sanıklarının Ankara'da bir alışveriş merkezinde bomba patlatıp sivil vatandaşların canına kıyarak kaos çıkarmaya çalıştığını gösteriyor.

Çarşı bombalamaya giden vatanseverler! Ergenekon sanığı, eski emniyet istihbaratçısı İbrahim Şahin ve ekibinin kaosa neden olacak eylem öncesinde saldırının bütün detaylarını hazırladıkları görülüyor.
Ele geçirilen krokide bombanın koyulacağı kat, bütün detayları ile gösteriliyor. Bombanın konulacağı alanda bir hipermarket, buz pisti ve çeşitli eğlence alanları bulunuyor.

ANKARA'DAKİ OPTİMUM'U UÇURACAKLARMIŞ

İddianamede bütün ayrıntıları ile yer alan planın 83 numaralı ilk belgesinde, Ankara'da bulunan Optimum Alışveriş Merkezi'nin konumu, binanın inşa edildiği malzeme ve aydınlatma durumu bütün detayları ile tespit edilmiş. Saldırı sonrası bölgede bulunan vatandaşların ilk reaksiyonları ile ilgili “Halkın olaylar karşısında tepki vermesi beklenmemektedir. Kendilerini ve ailelerini koruma refleksi gerçekleştirecekleri beklenmektedir” deniliyor.

17 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Güngören'deki patlama ile İzmir-Şirinyer'deki bombalı saldırıya benzer başka planların da yapıldığını gösteren belgeler, Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'den ele geçirildi. Kaos amaçlanan iş merkezi saldırı planının 3. Ergenekon iddianamesi ek delil klasöründe yer alan kroki ve etüt çalışması “Caniliğin bu kadarına da pes” dedirtti.

Ergenekon sanığı İbrahim Şahin'den ele geçirilen ve kaos amaçlanan iş merkezi saldırı planının 3. Ergenekon iddianamesi ek delil klasöründe yer alan kroki ve etüt çalışması “Caniliğin bu kadarına da pes” dedirtti.
Ergenekon sanıklarının ‘darbe için şartları olgunlaştırmak' şeklinde tanımladıkları ele geçirilen iğrenç planlarda, Ankara'da saldırı planlanan Optimum Alışveriş Merkezi'nin bulunduğu semtteki yerleşik halkın özellikleri, en yakın karakolun konumu, özel güvenlik çalışanlarının durumu, binanın güvenlik düzeyi, kamera devreleri, dış aydınlatması ve bomba sokulacak nokta bütün ayrıntıları ile belirtiliyor.
7 kişiyle yapılması düşünülen eylem belgelerinde alışveriş merkezinin krokisi, birçok yönden çekilmiş fotoğrafı ve uzaklaşma planı da yer aldı.

İşte o planın detayları:

İddianamede bütün ayrıntıları ile yer alan planın 83 numaralı ilk belgesinde, Optimum Alışveriş Merkezi'nin konumu, binanın inşa edildiği malzeme ve aydınlatma durumu bütün detayları ile tespit edilmiş. Saldırı sonrası bölgede bulunan vatandaşların ilk reaksiyonları ile ilgili ‘Halkın olaylar karşısında tepki vermesi beklenmemektedir. Kendilerini ve ailelerini koruma refleksi gerçekleştirecekleri beklenmektedir' denilmekte. Binanın 3 kapısında da X-Ray cihazı bulunduğu belirtilirken kapalı otoparktan giriş yapıldığı takdirde bu sistemlerin devre dışı bırakılacağı ifade ediliyor.

1 NUMARA GİRİŞLERİ KONTROL EDECEK, 6 VE 7 İSE BOMBALARI YERLEŞTİRECEK

Planın ikinci basamağında saldırırda görev alacak timin 1'den 7'ye kadar numaralarla kodlandığı, notlarda 1 numaranın açık ve kapalı otoparkın girişini kontrol edeceği, uygun maske ve malzeme kullanacağı, 2, 3 ve 4 numaralı kişilerin girişlerde bulunan güvenlik görevlilerini kontrol edeceği, 5 numaralı kişinin ise gerektiğinde aracı ile alışveriş merkezine doğru giden yolu trafiğe kapatacağı belirtiliyor. Planda 6 ve 7 numaralar ile kodlanan kişilerin şartlar olgunlaştıktan sonra bombaları yerleştireceği şöyle ifade ediliyor:
6 numara: Kendisine teslim edilecek çantayı buz pateni pistinin güneyinde bulunan yürüyen merdivenlere bırakacaktır. Uygun maske ve mazeretler kullanılacak.
7 numara: Kendisine teslim edilen çantayı 1. katta bulunan elektrik kontrol odasının yanına bırakacaktır. WC'nin de o bölgede olmasından faydalanacaktır.

GÜNGÖREN VE ŞİRİNYER SALDIRILARI

Ergenekoncuların tasarladığı bombalama planı incelendiğinde, Güngören'de 17 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 100'ün üzerinde insanın da yaralanmasına neden olan saldırı ve geçtiğimiz yıl İzmir-Şirinyer'deki bombalı saldırı ile neredeyse bire bir aynı olduğu göze çarpıyor. Her iki eylemin de PKK tarafından yapıldığı iddia edilirken Ergenekon operasyonlarında ele geçirilen belgeler, saldırının ardında Ergenekon Terör Örgütü'nün olduğunu ortaya koydu. Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu iddiası ile gözaltına alınan Ulusal Kanal İzmir Temsilcisi Hayati Özcan'ın evinde çıkan belgeler arasında da İzmir Şirinyer'deki saldırının ayrıntılı planlarına ulaşıldı.

PLANDA KİMİN NE YAPACAĞI DETAYLARIYLA ANLATILIYOR

Planın ikinci basamağında saldırırda görev alacak timin 1'den 7'ye kadar numaralarla kodlandığı, notlarda 1 numaranın açık ve kapalı otoparkın girişini kontrol edeceği, uygun maske ve malzeme kullanacağı, 2, 3 ve 4 numaralı kişilerin girişlerde bulunan güvenlik görevlilerini kontrol edeceği, 5 numaralı kişinin ise gerektiğinde aracı ile alışveriş merkezine doğru giden yolu trafiğe kapatacağı belirtiliyor. Planda, 6 ve 7 numaralar ile kodlanan kişilerin şartlar olgunlaştıktan sonra bombaları yerleştireceği şöyle ifade ediliyor:
6 numara: Kendisine teslim edilecek çantayı buz pateni pistinin güneyinde bulunan yürüyen merdivenlere bırakacaktır. Uygun maske ve mazeretler kullanılacak.

7 numara: Kendisine teslim edilen çantayı 1. katta bulunan elektrik kontrol odasının yanına bırakacaktır. WC'nin de o bölgede olmasından faydalanacaktır.




/ VAKİT
23 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-23-2009 18:15

Baykal Yahudi bursuyla okumuş!
http://image.haber7.com/haber/haber7/photos/69679.jpg
Vakit, Başbakan Erdoğan’ın ABD´de okuyan çocuklarını her fırsatta tartışma konusu yapan ve burslu okumalarına laf eden CHP lideri Deniz Baykal´ın, şu ana kadar hiç bilinmeyen bir yönü ortaya çıkardı.

AK Parti Hükümeti’ne karşı en ulusalcı muhalefeti yapan ve özellikle dindar bir cumhurbaşkanına karşı çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, dünyanın en zengin Yahudi ailesi Rockefeller’in bursuyla Amerika’da okuduğu ortaya çıktı.

Baykal, 1963'te Türkiye’deki doktora çalışmalarını tamamladıktan sonra iki yıl Rockfeller Foundation bursu ile ABD'de kaldı ve Columbia ile Berkeley üniversitelerinde çalışmalarını sürdürdü.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’da okuyan çocuklarını gündeme getiren Baykal’ın, Yahudilerin bursuyla Amerika’da okuduğu günleri unutturmak istemesi dikkat çekiyor. Baykal’ın bursuyla okuduğu Rockfeller Vakfı’nın patronu David Rockefeller, dünyayı yönettiği söylenen Council On Foreign Relations, Bilderberg Group ve Trilateral Commission adlı gizli örgütlerin imparatoru olarak biliniyor.

David Rockefeller’e bağlı bu örgütlerin üyeleri üç ayrı gruba ayrılıyor. Bunlar; “Kuzey Amerika seçkinleri”, “Avrupa Seçkinleri” ve “Japon seçkinleri”. Bu oluşumun içersinde Türkiye seçkinleri Bilderberg Grubu’na üye yapılmışlar. Rockfeller Vakfı, yabancılara burs veren kurumların başında geliyor. Vakfın harcadığı paranın üçte birinin CIA tarafından sağlandığı ifade ediliyor.

Bu vakıf, geri kalmış, müttefik, peyk ya da üstü kapalı sömürge ülkelerdeki gençleri elden geçirip değerlendirmek, Amerikan sevgisini, bağlılığını aşılamak amacıyla kuruldu. Vakıf, önem verdiği ülkelerde, kendisine bağlı geleceğin liderlerini kurstan geçirip yetiştirmek üzere bugüne kadar sayısız gence Amerika’da eğitim imkanı sağladı.



/ Vakit
15 Temmuz 2007

FarukARSLAN. 08-24-2009 12:06

'Ana Muhalefet Holding'
http://img269.imageshack.us/img269/3903/resim842141.jpg
Siyasetini gerilim politikası üzerine oturtan ve bu haliyle her seçimde düşüş yaşayan CHP, yüzde 28'ine ortak olduğu İş Bankası ile faizcilikten büyük paralar kazanıyor. İş Bankası'nın 2009 İkinci Çeyrek Raporu'nda yer alan bilgilere göre CHP faiz işlemlerinden büyük paralar kazandı.

İŞ BANKASI'NDAKİ PAYI 3,1 MİLYARI BULDU

Rapora göre, İş Bankası Ocak 2009'dan bu yana aktif büyüklüğünü Aralık 2008'e kıyasla yüzde 6,7 oranında arttırırken, özkaynaklarını ise yüzde 18,2'lik bir artışla 11 milyar 170 milyon liraya yükseltti. Böylece CHP'nin sadece İş Bankası'ndaki varlığı 3 milyar 177 milyon liraya ulaştı. Banka bu iştiraklerden 322 milyon lira temettü geliri elde ederken, CHP de 90 milyon 160 bin liralık temettü gelirinin sahibi oldu.

CHP'NİN FAİZ GELİRİ 1,4 MİLYAR LİRA

Faiz gelirinde 2008 yılının aynı dönemine göre önemli bir artış sergileyen İş Bankası, 2009 Ocak-Haziran döneminde 5 milyar 274 milyon 73 bin liralık faiz geliri sağlarken, CHP'nin faiz gelirinden payına düşen gelir ise 1 milyar 476 milyon 740 bin lira oldu.

ANA MUHALEFET'İN KÂRI YÜZDE 18,8 ARTTI

CHP'nin karlılığı da 2008 yılının aynı dönemine göre yüzde 18,8'lik bir artış gösterdi. Böylece İş Bankası'nın net dönem karı 1 milyar 370 milyon liraya ulaşırken, CHP de bu kardan 383 milyon 600 bin lira pay aldı.

134 MİLYON DOLAR BORÇLANDI

İş Bankası'nın 2009 İkinci Çeyrek Raporu'nda kurumun “en çok tercih edilen özel banka olma” özelliğinin devam ettiği vurgulanırken, aldığı sendikasyon kredileri hakkında da bilgi verildi. Raporda, “İş Bankası'nın mevduat büyüklüğü yüzde 4,6 oranında artarak 66.479 milyon TL'ye yükselmiştir. Bankanın Türk Parası tasarruf mevduatındaki artış oranı ise yüzde 5,6 oranında gerçekleşmiştir. Mevduat dışındaki kaynaklardan da istifade eden banka, ticaretin finansmanı amacıyla Mayıs ayında 255 milyon USD ve 225 milyon EURO tutarında olmak üzere iki ayrı dilim halinde 1 yıl vadeli ve 1 yıl vade uzatma opsiyonlu sendikasyon kredisini ise en uygun maliyetle temin etmiştir” denildi. Böylece CHP İş Bankası'ndaki ortaklığından dolayı uluslararası piyasalara 134 milyon dolar borçlanmış oldu.


/ VAKİT
24 Ağustos 2009

manifesto 08-24-2009 12:30

Süper
Beyler Vakit bu şakası olmaz
Bir daktioları dahi olsa onlara yeter

hipermuhafazakar 08-24-2009 15:16

Alıntı:

FarukARSLAN. Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 659973)
Baykal Yahudi bursuyla okumuş!
http://image.haber7.com/haber/haber7/photos/69679.jpg
Vakit, Başbakan Erdoğan’ın ABD´de okuyan çocuklarını her fırsatta tartışma konusu yapan ve burslu okumalarına laf eden CHP lideri Deniz Baykal´ın, şu ana kadar hiç bilinmeyen bir yönü ortaya çıkardı.

AK Parti Hükümeti’ne karşı en ulusalcı muhalefeti yapan ve özellikle dindar bir cumhurbaşkanına karşı çıkan CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, dünyanın en zengin Yahudi ailesi Rockefeller’in bursuyla Amerika’da okuduğu ortaya çıktı.

Baykal, 1963'te Türkiye’deki doktora çalışmalarını tamamladıktan sonra iki yıl Rockfeller Foundation bursu ile ABD'de kaldı ve Columbia ile Berkeley üniversitelerinde çalışmalarını sürdürdü.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika’da okuyan çocuklarını gündeme getiren Baykal’ın, Yahudilerin bursuyla Amerika’da okuduğu günleri unutturmak istemesi dikkat çekiyor. Baykal’ın bursuyla okuduğu Rockfeller Vakfı’nın patronu David Rockefeller, dünyayı yönettiği söylenen Council On Foreign Relations, Bilderberg Group ve Trilateral Commission adlı gizli örgütlerin imparatoru olarak biliniyor.

David Rockefeller’e bağlı bu örgütlerin üyeleri üç ayrı gruba ayrılıyor. Bunlar; “Kuzey Amerika seçkinleri”, “Avrupa Seçkinleri” ve “Japon seçkinleri”. Bu oluşumun içersinde Türkiye seçkinleri Bilderberg Grubu’na üye yapılmışlar. Rockfeller Vakfı, yabancılara burs veren kurumların başında geliyor. Vakfın harcadığı paranın üçte birinin CIA tarafından sağlandığı ifade ediliyor.

Bu vakıf, geri kalmış, müttefik, peyk ya da üstü kapalı sömürge ülkelerdeki gençleri elden geçirip değerlendirmek, Amerikan sevgisini, bağlılığını aşılamak amacıyla kuruldu. Vakıf, önem verdiği ülkelerde, kendisine bağlı geleceğin liderlerini kurstan geçirip yetiştirmek üzere bugüne kadar sayısız gence Amerika’da eğitim imkanı sağladı.



/ Vakit
15 Temmuz 2007


Aynı şekilde Doğu Perinçek'te onların bursuyla okumuş.
Onu niye koymuyorsun, bu nasıl Vakit okumak böyle, Vakit'in senin gibiler yüzünden değerini bilemiyorlar :)

FarukARSLAN. 08-25-2009 07:11

CHP İŞ'ini bilir
http://img9.imageshack.us/img9/8354/resim843241.jpg
İş Bankası ortaklığı ile dünyada hiçbir örneği olmayan siyasi bir parti konumundaki CHP, bankanın iştiraklerinden dolayı da tuhaf bir mali yapıya sahip bulunuyor.

Bu çerçevede CHP, İş Bankası'ndaki yüzde 28'lik ortaklık payı üzerinden GSM operatörü Avea, Bayındır Hastaneleri, Fora Zeytin, Türkiye Şişe Cam ve Nemrut Limancılık gibi pek çok şirkette İş Bankası ortaklığının içindeki yüzde 28'lik payı oranında söz sahibi bulunuyor.

SELE ZEYTİNİ ÜRETİYOR

CHP'nin iştiraklerinden birisi olan Balıkesir'deki Fora Gıda, tüm zeytin ürünlerini üretebilen tek marka olmasıyla piyasada tanınıyor. Fora'nın ürünleri arasında; zeytinyağı, siyah zeytin, yeşil zeytin, dilimli, dolgulu, çizik, marineli, ezme, çekirdeksiz zeytin bulunuyor.

CHP'NİN 12 MİLYON “ABONESİ” VAR

Cep telefonu operatörü Avea'nın ödenmiş sermayesinde yüzde 14'lük ortaklığı bulunan İş Bankası, pazarın yüzde 17'sine sahip bulunan operatörle 12 milyon cep telefonu abonesini kontrolünde tutuyor. CHP de, İş Bankası'nın yüzde 14'lük hisse bloğunun yüzde 28'ini elinde bulundururken GSM piyasasında önemli bir aktör olarak varlığını sürdürüyor.

İRAN'IN CAMLARI ANA MUHALEFET'TEN SORULUR

CHP'nin en büyük iştiraklerinden birisi olan Türkiye Şişe Cam Sanayi ise onlarca ülkeye yaptığı cam ve cam ürünleri ihracatı ile dikkat çekiyor. Bulgaristan, Çin, Güney Kore, İtalya, Rusya, İspanya, Arnavutluk ve Gürcistan, ihracat yapılan ülkelerden başlıcalarını oluşturuyor. İç politikada sık sık “Türkiye İran olmayacak” söylemini dillendiren CHP, Şişe Cam üzerinden bu ülkeye ihracat yaparken, İran'ın cam pazarının yüzde 30'unu elinde bulunduruyor. CHP'nin İslam ülkeleri ile ilişkileri ayrıca Arap-Türk Bankası ortaklığıyla da devam ediyor.

İŞ'TE CHP'NİN İŞTİRAKLERİ

İş Bankası ve CHP'nin işbirliğinde oluşturulan iştirakler şu firmalardan oluşuyor: İşbank GmbH, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası, Anadolu Sigorta, Anadolu Hayat, Milli Reasürans, İş Dublin, İş Finansal Kiralama, İş Gayrimenkul, İş Yatırım, Türkiye Şişe Cam, Camiş, Çayırova Cam, Avea, İş Net, Antgıda, Bayındır Hastaneleri, Kültür Yayınları, Nemrut Liman, Trakya Yatırım.





/ VAKİT
25 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-25-2009 07:33

MEHMET ALİ BİRAND ve MİT - U. Mumcu Suikasti ve MOSSAD
http://images.cafesiyaset.com/photos/207787355.jpg

Veli Küçük'ün evinde 'çok gizli' kaşeli bir belge çıktı. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı belgede çok önemli bilgiler yer alıyor? Bilgiye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand

Veli Küçük'ün evinde 'çok gizli' kaşeli bir belge çıktı. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı belgede çok önemli bilgiler yer alıyor? Bilgiye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand MİT'e ajanlık yapmış.
Peki, Birand bu iddia için ne dedi?

Ergenekon terör örgütüne yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Veli Küçük'ün evinde çıkan "çok gizli" kaşeli eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı bir belgeye göre, Uğur Mumcu ve M.Ali Birand MİT'e haber kaynaklığı yapmış. Yine aynı belgede Uğur Mumcu'nun MOSSAD tarafından öldürüldüğü dile getiriliyor.

Başörtülü öğrencilere tavrı ile tepki çeken Kanal D Anahaber sunucusu Mehmet Ali Birand’ın Milli İstihbarat Teşkilatı’nda (MİT) çalıştığı Ergenekon operasyonu çerçevesinde ele geçirilen bir belge ile resmen tescillendi.

Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Veli Küçük’ün evinden çıkan bir belgede Mehmet Ali Birand’ın MİT’e çalıştığı açıkça yazıyor. Eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı Gazeteci Uğur Mumcu’nun öldürülmesi konulu belgede Birand’dan “değerli haber kaynağımız” diye bahsediliyor.

BELGEDE NE YAZIYOR?

2 Şubat 1993 tarihli ve MİT tarafından Başbakanlık'a hitaben yazılmış MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı 'çok gizli ibareli' Uğur Mumcu cinayeti konulu belgenin içeriği şöyle: ABD’nin, güvenliğini ve hayat çıkarlarını yakından ilgilendiren Türkiye’nin, gerekli yerlerinde kuvvet bulundurmak ve bu maksatla Orta Doğu’yu kontrol altına alıp, Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla;
ABD Haberalma Servisi “CIA” denetiminde, İsrail Kabine görevlisi Haim Bar-Lev kontrolünde, İsrail “GANDA” birliklerinde eğitim gören altı kişilik özel TİM “Hayf” Deniz Üssü’nden botla Türkiye’ye giriş yapmışlardır.

Mezkur timin ülkemizdeki görevleri, Teşkilatımızın değerli haber kaynaklarından Gazeteci Uğur Mumcu ve Mehmet Ali Birand’ı öldürmektir.

Gazeteci Uğur Mumcu’yu öldüren tim elemanları, ikinci görevleri olan Mehmet Ali Birand’ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmamışlardır. TİM elemanlarının yaptığımız istihbarat neticesinde İsrail Hükümeti’nin Ankara Temsilciliği’nde kaldıkları tesbit edilmiştir.”

BİRAND’A TORPİL GEÇMİŞLER

Belgenin, Uğur Mumcu’nun İsrail’den gönderilen 6 kişilik bir ekip tarafından “Türkiye’nin dine dayalı bir yönetim altına girmesini önlemek maksadıyla” öldürüldüğü, bu ekibin İsrail Büyükelçiliği’nde gizlendiği ile ilgili bölümü bir gazetede yayınlanmış, fakat Mehmet Ali Birand ile Uğur Mumcu’nun MİT’e çalıştığıyla ilgili satırlar haberde yer almamıştı. Söz konusu gazete, belgenin Birand ile ilgili bölümünü makaslamıştı.

MİT’ÇİLER DE BU ÜLKENİN ONURLU İNSANLARIDIR

Vakit’in ulaştığı Mehmet Ali Birand, söz konusu belgeden ve içeriğinden haberdar olmadığını iddia ederek şunları söyledi: “Hiçbir zaman MİT'e çalışmadım. Eğer çalışmış olsaydım da bunu saklamazdım. Zira MİT'e çalışanlar da bu ülkenin onurlu insanlarıdır. Belgedeki iddianın ne olduğunu da bilmiyorum. Bunu bana soracağınıza neden Sönmez Köksal'a sormuyorsunuz?”



/ Vakit
11 Nisan 2008

FarukARSLAN. 08-25-2009 15:28

Kılıçdaroğlu bu dosyayı da açıklayacak mı!
http://img35.imageshack.us/img35/8730/resim843621.jpg


CHP'li Mersin Belediyesi'nin müdürleri rüşvet suçlaması ile Ağır Ceza'da yargılanacak: CHP'li Mersin Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri Müdürlüğü (MESKİ), ortaya çıkarılan rüşvet belgesiyle çalkalanıyor.

MESKİ Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen ve Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Canlı hakkında Mersin 1. Ağır Ceza'da rüşvet aldıkları gerekçesiyle dava açıldı. Rüşvet aldığı tespit edilen iki şahsın 10 yıla kadar hapsi istenirken, görevlerine hala devam eden bu kişiler hakkında ‘Bu iddialar gerçekse MESKİ'de görev yapan bu iki yönetici hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan dolayı gerekli cezai işlemi başlatırım' diyen CHP'li Belediye Başkanı Macit Özcan'ın ne yapacağı merak ediliyor.

CHP'li Mersin Belediyesi Su ve Kanalizasyon İşleri (MESKİ) Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen ve Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Ülgen, ‘rüşvet aldıkları' için şikayet edilmeleri üzerine Mersin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde haklarında irtikaptan dava açıldı. MESKİ'nin okuma işini yapan Lazer Ltd. Şti.'nin eski ortağı Asım İlba'nın 2008 senesinde Mersin Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı şikayet üzerinde başlatılan soruşturma sonunda, Ülgen ve Canlı'ya ‘İcbar Suretiyle İrtikap', yani rüşvet suçundan 10 yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı. Dava, 20 Ekim'de Mersin 1. Ağır Ceza'da görülecek.

10 YIL HAPSİ İSTENEN MESKİ YETKİLİLERİ HÂLÂ GÖREVDE!

Mersin'in CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan, daha önce olayın gazetelere yansıması üzerine yaptığı açıklamada, ‘Önceden haberim olsaydı gereğini yapardım. Kimsenin gözünün yaşına bakmam' demişti. CHP'li Özcan'ın Ağır Ceza'da yargılanacak iki görevlisi hakkında herhangi bir işlemde bulunmaması, ‘Belediye Başkanı Macit Özcan'ın da kirli ilişkilerde parmağı mı var?' sorularını akıllara getirdi. Özcan'ın, haklarında Ağır Ceza'da dava açılan ve 10 yıla kadar hapsi istenen, belediyede görevlerine aynen devam eden Ülgen ve Canlı hakkında herhangi bir işlem yapıp yapmayacağı merak ediliyor.

OLAY NASIL GELİŞTİ?

Bilgisayar şirketi sahibi işadamı, MESKİ'de rüşvet vermekten bıktı, soluğu savcılıkta aldı.

Mersin Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü'nde (MESKİ) sayaç okuma ve dağıtımı işlerini yapan Lazer Bilgisayar Ltd. Şti.'nin büyük hissedarı Asım İlba, şirketinin bağlı olduğu Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Canlı ve Genel Müdür Yardımcısı Kamil Ülgen'e yıllardır miktarını hatırlayamayacağı kadar rüşvet verdiğini öne sürerek suç duyurusunda bulunmuştu. Yürütülen soruşturma çerçevesinde MESKİ'deki 2 görevliye 8 bin YTL'lik çek kesen Asım İlba, rüşveti belgeledi. İlba, Mersin Cumhuriyet Savcılığı'na yaptığı suç duyurusunda da, ‘Rüşvet vermekten bıktım ve iflasın eşiğine geldim, şirketi devrettim' demişti.

“Bu iddialar gerçekse, MESKİ'de görev yapan bu iki yönetici hakkında görevlerini kötüye kullanmaktan dolayı gerekli cezai işlemi başlatırım” diyen CHP'li Mersin Belediye Başkanı Macit Özcan'ın sözünde durup durmayacağı merak edilirken, CHP'li dosya taciri eski müfettiş Kılıçdaroğlu'nun tavrı da merak ediliyor.


/ VAKİT
25 Ağustos 2009

FarukARSLAN. 08-25-2009 15:42

Axel'in İsrailciliği Almanya'yı da vurmuş!
http://img35.imageshack.us/img35/924/resim843731.jpg

Türkiye'nin en büyük medya şirketi Doğan Yayın Holding'in Alman ortağı Axel Springer A.G'nin kurucusu Axel Caesar Springer'in İsrail ile olan bağlarının 1960'lı yıllarda Almanya'da büyük tartışmalara neden olduğu ortaya çıktı. Habervaktim, daha önce hiçbir yerde yayınlanmayan, "1967'deki Arap-İsrail savaşı sırasında işgal altındaki topraklara gelen Axel Springer'in, İsrail'in kurucusu ve ilk Başbakanı David Ben Gurion'un çiftlik evinde buluştuğu"nun belgesini yayınlıyor.

1967 yılındaki Arap-İsrail savaşı sırasında İsrail'i destekleyen ve Almanya'daki Neo-Nazilere hitap eden bir yayıncılık anlayışı sürdüren Axel Springer, o dönemde Almanya'nın en önemli dergileri Stern ve Der Spiegel tarafından eleştirilirken, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan ünlü Alman yazar Günter Grass tarafından da ‘faşist' olarak nitelendirildiği ortaya çıktı.

Türkiye'nin en büyük medya şirketi Doğan Yayın Holding'in Alman ortağı Axel Springer A.G'nin kurucusu Axel Caesar Springer'in İsrail ile olan bağlarının 1960'lı yıllarda Almanya'da büyük tartışmalara neden olduğu ortaya çıktı. 1967 yılındaki Arap-İsrail savaşı sırasında İsrail'i destekleyen ve Almanya'daki Neo-Nazilere hitap eden bir yayıncılık anlayışı sürdüren Axel Springer, o dönemde Almanya'nın en önemli dergileri Stern ve Der Spiegel tarafından eleştirilirken, 1999 yılında Nobel Edebiyat Ödülü sahibi olan ünlü Alman yazar Günter Grass tarafından da ‘faşist' olarak nitelendirildiği ortaya çıktı.

GAZETECİ HANS HABE'İN SPRINGER'İ ÖVEN MEKTUBU

Macaristan Musevilerinden olan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerika'ya sığındıktan sonra Amerikan ordusunda propaganda şefliği yapan Gazeteci Hans Habe'in, Springer'i övdüğü ve Springer'in sahip olduğu Die Welt gazetesinde yayınlanan açık mektubunda ilginç bilgiler yer alıyor. 1968 yılında Amerika'da Almanya üzerine yazacağı kitabı öncesinde Springer'e o dönemde verdiği medya savaşında destek verir mahiyette yazdığı mektubunda Habe, Springer'e “Solcuların saldırısı karşısında ben de sizin tarafınızda yer alıyorum” diyor.

BILD'İN KIŞKIRTMASIYLA ÖĞRENCİ LİDERİ BAŞINDAN VURULMUŞTU

Habe'in mektubundan anlaşıldığına göre o dönemde gazete editörlerini sık sık değiştiren Springer bu yüzden Almanya'da sıkça eleştiriliyor. Habe de bunun üzerine, “Sizi bu konuda eleştirenler sizin okuma yazması olmayan, parasını basına yatırmış biri olarak kalmanızı istiyor” sözleriyle Springer'e destek veriyor. 1960'larda Almanya'daki öğrenci hareketlerinin lideri Rudi Dutschke'nin (beyindeki hasar nedeniyle 10 yıl sonra öldü) 1968'de Springer'in sahip olduğu Bild gazetesinin kışkırtmalarıyla başından vurulmasından sonra Springer'in gazetelerine karşı kampanya başlatanlar için “terör grubu” ifadesini kullanan Habe'in mektubundan Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Günter Grass'ın Springer için “faşist” kelimesi kullandığı da anlaşılıyor.

GÜNTER GRASS'A ELEŞTİRİ…

Springer'i destekleyen ve Grass'ı yeren mektubunda Habe, Grass için şöyle diyor: “Günter Grass, sizin faşizminizden bahsederek, Almanların muhafazakarlık ve faşizm ayrımını bilmediğini ima etmeye çalışıyor. Grass, sizin gazetelerinizi okuyanlar arasında Neo-Naziler olabileceğini unutuyor, ama onun kitaplarını satın alanların çoğu ya okumuyor ya da görüşlerini paylaşmıyordur.”

ALMAN TELEVİZYONU ÇALIŞANLARINI İHBAR ETTİ

Habe'in Springer'e hitaben yazmış olduğu mektuptan anlaşıldığına göre, Alman televizyonunun bazı çalışanlarının İsrail karşıtı olduğu gerekçesiyle haklarında soruşturma açılmasına Springer'in sahip olduğu gazetelerin sebep olduğu anlaşılıyor. Mektupta, o dönemde Demokratik Almanya'nın başında bulunan Walter Ulbrict'in İsrail'e karşı olan tutumuyla ilgili olarak Musevi asıllı yazar Arnold Zweig'in yazmış olduğu yazının Springer'in gazetelerinde yayınlandığı ve bu mektuplardan yola çıkılarak Alman televizyonunda çalışanlara karşı soruşturma açıldığı görülüyor. Habe, bu soruşturmanın sebep olduğu krizle ilgili olarak da, Springer'i aklamaya çalışıyor ve “Hiçbir gazete kusursuz değildir” ifadelerini kullanıyor.

DAVID BEN GURION'UN ÇİFTLİK EVİNDE GÖRÜŞTÜ

Habe'in mektubuyla ortaya çıkan en önemli bilgi ise, 1967'de Axel Springer'in İsrail'in kurucusu ve ilk Başbakanı David Ben Gurion ile olan görüşmesi olarak göze çarpıyor. Ben Gurion'un çiftlik evinde ağırlanan Springer, o dönemde İsrail'e yaptığı iki ziyarette de en üst düzeyde karşılanıyor. Kudüs'te kendi ismiyle açılan bir kütüphaneye bağışta bulunan Springer, Arap-İsrail savaşı sırasında da İsrailli gazetecilere eğitim desteği sağlayarak, savaşı dünyaya nasıl yansıtacaklarına dair kurslar veriyor. Sol eğilimli Alman Stern dergisinin Axel Ceasar Springer'i İsrail ile olan bu ilişkilerini gündeme getirerek eleştirmesi karşısında Habe de mektubunda Stern dergisini eleştiriyor. Habe, ‘İsrail'de iki kez üst düzeyde ağırlandı ve İsrailli gazetecilere gazetecilik yardımı sağladı' diye yazan Stern için, “Sanki Stern, Avrupa kıtasının en büyük asın evi sahibinin gittiği her yerde, hatta Nasır (dönemin Mısır Devlet Başkanı) tarafından bile en üst düzeyde karşılanacağını bilmiyor” ifadelerini kullanıyor.

DHY'YE GETİRİLEN ELEŞTİRİNİN KAYNAĞI

Adı en son Doğan Yayın Holding'e kesilen vergi cezasıyla gündeme gelen Axel Springer Verlag AG'nin sahibi Axel Ceasar Springer'in, 1985 yılında ölmeden önce tüm hisselerini İsrail devletine bağışladığı iddia ediliyor. Yayın ilkeleri arasında “İsrail'in menfaatlerini korumak” maddesi koyduran Axel Springer, DHY'nin de yüzde 25'ine sahip. DHY ve Axel Springer arasındaki bu ortaklık, İsrail'in Doğan Yayın Holding'in yüzde 25'ine sahip olduğu eleştirilerini de beraberinde getiriyor. Doğan Yayın Holding, hisselerinin % 25'ini 22 Aralık 2006'da Axel Springer'e satarken, satışı 2007 yılında gerçekleşmiş gibi gösterdiği gerekçesiyle yaklaşık 1 milyar TL'lik vergi cezası almıştı.

AXEL SPRİNGER VERLAG AG'NİN YILLIK CİROSU

Doğan Yayın Holding'in ortağı Axel Springer Verlag AG'nin yıldızı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra parladı. 1946 yılında kurulan Axel Springer Yayınevi, Almanya ve dış ülkelerde 150 gazete ve dergiyi 27 ülkede çıkartıyor ve 11 binin üzerinde çalışanı bulunuyor. Springer yayınlarının sadece Almanya'da günde 35 milyona yakın okuru bulunuyor. Almanya'nın içinde bulunduğu ekonomik krize rağmen Springer Verlag, 2004 yılında operativ net kazancını 335 milyon 800 bin Euro'ya çıkarmasını başarabildi. 2003 yılında ise bu kar 215 milyon 400 bin oldu. 1985 yılından bu yana borsalarda hisse senetleri satılıp-alınan şirketin yıllık geliri 2 milyar Euro'yu aşıyor.

AXEL SPRİNGER'İN GAZETE VE TELEVİZYONLARI

Almanya'da 35 milyon okuru olan gazete ve dergilere sahip Axel Springer'in çıkardığı bazı büyük gazeteler şöyle: Bild (günlük), Bild am Sonntag (haftalık), Die Welt (günlük), Welt am Sonntag (haftalık), Hamburger Abendblatt ve Berliner Morgenpost. Alman medyasını elinde tutan, aralarında 5 milyon tirajı bulunan Bild dahil olmak üzere 150 gazete ve dergiye sahip Axel Springer AG Yayınevi, Amerikalı medya devi Haim Saban'ın sahip olduğu ProSieben, Sat 1Televizyon grubunu satın aldı. Bertelsman Medya Grubunu, basın-yayın, televizyon, matbaacılık ve dünya çapında yayınevleri ağını elinde bulunduruyor.

İşte o fotoğraf-

1967.
AXEL SPRINGER, ISGALCI ISRAIL'IN KURUCUSU VE ILK BASBAKANI DAVİD BEN GURION'UN CIFTLIK EVINDE:

http://habervaktim.com/galeri/resimler/9062691628.jpg



Alıntı:

İlgili konu: Hangisi doğru ?



/ Habervaktim
25 Ağustos 2009


All times are GMT +3. The time now is 21:11.

Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025