![]() |
Kuyuda Bıraktığımız Yusuflar ...
İnlemekte bu gönüller bir anda bertaraf ettiğimiz Yusuflara... Ahlar karışsa da aramıza, deşifre ettirmemişiz; yitirmemişiz duyguları... Issız gölgesini bırakmış bize; unutmayalım diye... Ve bir emare almışız hisli ve buğulu gölgesinden... O'na ait bir emare... Beden burada olsa da maddi; asıl içteki şehrin feveranıyla O'nda bulmuşuz; avare bendimizi... Feryad etseler de bize, bizde feryad içinde olduğumuzdan algılayamamışız o feryad-ü figanları... Bir ben demişiz çoğu zaman... Ene'lik deryasındaki çırpınışlarımızda... Sorular harmanında kaybolsa da bu gönüller uzatamamışız bir dal, bir ses, bir gönül... Kavuşmak mı yaptırmamış bunları yoksa bize... Bilinmez... Sessizliğin sesiyle avazımız çıktığı kadar haykırmışız aslında... Ama gönül diliyle yapmışız bu işi... Hissettirmeden... Hasret yangınlarıyla yanıp tutuşsak da, derd-i isyana meftun olmuşuz; zindanvari manamızla... Yas tutamasak da labirentli zor bir kuytudan geçmiş gibi uzatmışız en sonunda gönül ağlarımızı... Ve en nihayetinde nihayetsiz deryalar ile boğuşa boğuşa ulaşmışız... Yusufvari edalara... Ve keza; Dünya zindanından kurtulma çabasındayken unuttuğumuz Yusufları unutmadığımızı anlamışız; daim şakıyan ahlarımızda... Vesselam... |
MECNUN DEDİ Kİ;
Yusufa el uzatacak insan, kurt kuş, kendisine el uzatır. Kuyudaki evlatlarını görmeyen hangi Yusufun hikayesini anlatır? Bakmasını bilenin bütün alem nefesini keser. Nefsini kurda kuşa yem edenin gördüğünü dert etmek niye? (alıntı) |
All times are GMT +3. The time now is 19:41. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025