![]() |
DÜNDEN BUGÜNE PATRİKHANENİN EKÜMENLİK PLANI
Fatih, İstanbul’u alınca Rum Ortadoks cemaatine büyük imtiyazlar bahşetti. Patriği “Milletbaşı” unvanıyla şereflendirdi. Ancak patrikhane, devletin zayıf düştüğü dönemlerde isyanların odağı oldu. Bizans’ı yeniden diriltmek üzere Etnik-i Eterya cemiyetini kurup Mora isyanını çıkarttı, Avrupa’yı kışkırtıp İstanbul’un ortasında Yunan Marşı çalacak kadar ileri gitti. Suiistimalden idam edilen patriklerin kini ise hâlâ kapalı bulunan “Kin kapısında” diri tutuluyor. Şimdilerde ABD ve AB desteğiyle asırlık planında yeni bir aşamaya geçmeye çalışıyor.
Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethinin ardından yaptığı ilk önemli işlerden biri de, boş bulunan İstanbul patrikhanesinin başına Bizans imparatoru Konstantin’i protesto eden Ortodoks bir aydını tayin etmesiydi. Böylece hem Ortodoks tebaanın dini hizmetleri yerine getirilecek, hem de Fatih’in kontrolündeki bir patrik aracılığı ile Ortodoksların Osmanlı’ya bağlılığı sağlanacaktı. Edirne’den Fatih’in emriyle getirilen ve “II. Gennadios” adıyla Patrik ilan edilen Georgios Kurtesios Skolarios; hayatı boyunca sultana bağlılığı ile tanınan bir din adamı olarak öne çıkacaktı. Fatih de bu bağlılığına karşılık, onu sarayına yemeğe davet etmiş, ruhani haklar bahsetmiş. Rum Ortodoks cemaatinin evlenme, defin, miras, vasiyet vb. işleriyle uğraşması için ona “Milletbaşı” ünvanı vermişti. Eline, patriklik esası verilip, başına haç ile süslü patriklik tacı giydirmiştir. Fatih ve daha sonraki Osmanlı Sultanları, “itaat ve sadakatleri” devam ettiği müddetçe bunları huzura kabul etmişlerdir. Bir kaynağa göre 205 yıl içinde ondört sultanın huzuruna çıkarak bağlılıklarını bildirmişlerdir (9 Süreyya Şahin, s.52–62). Osmanlı yönetimi İstanbul’un fethinden sonra her zaman patrikhaneyi kontrol etmiş, yanlış yapan patrikleri cezalandırmış, gerektiğinde patrik seçimlerine müdahale etmiş, ama onların dini faaliyetlerini siyasi olmaması şartıyla serbest bırakmıştı. Zenbilli’nin Fetvasıyla Kurtuldu Osmanlı’nın patriği kontrolü sürdürdüğü ile ilgili çok sayıda örnek belge ve olay bulunmaktadır. Mustafa Nuri Paşa’nın “Netaic-ü’l-Vukuat” adlı eserine göre, Trabzon ve Mora’da krallık yapan Bizans asıllı yöneticilerle ilişki kuran Rumlar patrikhaneye danışılmadan idam ettirilmiş. Yavuz ise patrik ve İstanbul’daki Rumlara ya Müslüman olmalarını ya da İstanbul’u terk etmelerini emretmişti. Ancak Şeyhül İslam Zembilli Ali Efendi’nin araya girmesi ve Patrikhane’ye dedesi Fatih’in dokunmadığını hatırlatması üzerine bu düşüncesinden vazgeçerek patriği huzuruna kabul etmişti. Prof. Dr. Halil İnancık’ın verdiği bilgiye göre Patrikhane Kanuni döneminde biraz gücünü arttırmış, Patrich I. Jeremios “Patrikler üstü bir güçle” Kıbrıs ve İskenderiye patriğini ziyaret etmiş, hatta Bosnalı Katoliklerden bile vergi toplamaya başlamıştı. Ancak Osmanlı, Patrikhanenin iyi niyetini “istismar” etmesine izin vermemiş, 1597’de patriğin yetkileri oldukça kısıtlanmıştı. 1638’de Patrik I. Kirillos “vatana ihanetle” suçlanarak idam edilmişti. 1657’de ise bir başka patrik III. Parthenios, Eflak Voyvodası Konstantin’i isyana teşvik ettiğini bizzat itiraf edince bir başka deyişle faaliyetlere katılınca idam edilmişti. (12. Bülent Atalay, s.4-10) İsyanların Odağı Oldu II. Mahmud döneminde Bab-ı Ali, Rumların çeteleşme faaliyetlerinin içteki merkezinin patrikhane olduğunu anlamakta gecikmemişti. Sadrazam Benderli Ali Paşa, Avrupa devletlerinin tepkisini çekmeyecek ani ve gizli bir baskınla, patrikhanenin aranması kararını Sultan II. Mahmud’a kabul ettirdi. Patrikhanenin etrafındaki duvarlar patrik tarafından yükseltilerek adeta bir “kale” oluşturulmuştu. Yeniçerilerin ani baskınına hazırlıklı olmayan Patrikhane’de kurulması düşünülen “gizli devlet”in hazırlıkları, Fenerli beylerin konu ile ilgili düşünceleri, Rusya’daki hazırlıklar, Etnik-i Eteryan’ın beyannameleri, yardımlara ait makbuzlar; daha da önemlisi Etnik-i Eterya’nın İstanbul’da bir isyan için kullanacağı silahlar ele geçirilmişti. Patrik bu belgeler karşısında inkâr etmeyip, suçu kendi üzerine alarak işbirlikçilerini ele vermek istememişti. Ancak II. Mahmud’un kiliselere yerleştirdiği istihbaratçılar olayı bütün boyutlarıyla ortaya koymuşlardı. Sultan II. Mahmud hemen patrik ve adamlarının idamlarını emretti. Patrik: “Mora İsyanı’nı tertip etmek, sorumlu olduğu Ortodoks tebaanın isyanlara katılmasını engellememek aksine onları teşvik etmekle” suçlanıyordu. Patrik idam edilirken boynuna asılan yaftada “Devlet-i Aliye sayesinde nail olduğu bunca imtiyaz ve yardımlara teşekkür etmesi gerekirken, Rum patriği olan habis öteden beri görünürde sadakat göstermekteyse de bazı müfsitlerinin din ve Devlet-i Muhammediye’yi ortadan kaldırmak hayali ile kurdukları ihanet cemiyetine katıldığı için asıldığı delilleriyle birlikte anlatılmaktaydı. (14. Süreyya şahin. S.190-199) “Orta Kapı” Hâlâ Kapalı 1821’de patrikhanenin orta kapısında V. Gregorios idam edilirken bu ihanet faaliyetlerinde onunla işbirliği yapan Kayseri, Edremit ve Tarabya metropolitleri de Balık Pazarı, Kaşıklar Hanı ve Parmakkapı’da ayrı ayrı asılmışlardı. Patriğin cesedi üç gün ibreti âlem için asılı kaldıktan sonra, Yahudiler tarafından sokaklarda sürüklenerek denize atılmıştı. Rumlar gizlice cesedi denizden çıkararak Rusya’nın Odessa limanına götürüp orada gömmüşlerdi. Bu arada isyana karışan eski Patrik Kirillos ve bazı Rumlar da Edirne’de idam edilmişlerdi (15. Bülent Atalay. S.10) Böylece Patrikhane’nin ekümenik devlet kurma hayali bir kez daha suya düşmüştü. Bu arada V. Patrik Gregorios’un idam edildiği Orta Kapı’nın hâlâ patrikhanece kapalı tutulması; buranın “kin kapısı” olarak tutulduğu ve büyük bir Türk din adamı asılmadıkça açılmayacağı söylentilerinin devam etmesine sebep olmaktadır. Patrikhane de bu kapıyı neden açmadığını açıklama ihtiyacı hissetmeyerek, bu söylentileri teyit etmektedir. Bizans’ı Yeniden Diriltme Girişimleri Sultan II. Mahmud, iktidarda gücünü yavaş yavaş arttırdıktan sonra ilk iş olarak İstanbul’da asayişi sağlamaya çalıştı. Fener Patrikhanesi, 1814’de amacı İstanbul’da patrik yönetiminde Bizans’ı tekrar diriltmek olan Etnik-i Eterya cemiyetinin kurulmasında ve yaygınlaşmasında önemli rol oynamıştı. Patrik ve çevresi, bu gizli örgüte kurucu olarak katılmışlar, örgütün para toplaması ve çeşitli bölgelerde şubeler açması için yazdıkları mektuplarla ve vazifelendirdikleri adamları aracılığıyla katkıda bulunmuşlardı. Patriğin özel kuryesi Dimitri Tomalli, Etnik-i Eterya ile patrikhane arasında irtibat kurduğu gibi patrikhanenin örgüte desteğini tüm Ortodoks Rum metropolitlere ve Milletbaşılara duyuruyordu. İstanbul’daki Rum mektubatı, Rum Müdafa-i Milliyet, Rum Edebiyat, Rum İzcilik, Rum Muhacircin, Rum Küçükasya, Rum Trakya ve Rum Tüccar Cemiyetleri Etnik-i Eterya’nın faal birer şubesi olarak patrikhanenin ekümenliği ve Bizans devletinin kurulması için faaliyette bulunuyorlardı. Patrikhanenin bilim kurulu olan “Silagos Bilimsel Kurulu” da bu faaliyetleri açıkça savunuyor ve izlenecek politikaları tespit ediyordu (13. Süreyya Şahin, s.179-189) Kırım’ın durumu ile ilgili sadrazam Benderli Ali Paşa’ya bir rapor sunan Yunus Bey, Rusların “Ortodoks Kilisesini” kullanarak Osmanlı ülkesinde “Ruslaştırma” politikası izlediklerini, Etnik-i Eterya’yı Rusya’nın kurdurttuğunu, Patrik V. Gregorius’un bu cemiyetin üyesi olduğunu ve Rusya hesabına çalıştığını, kiliselere İstanbul’dan bu emellere uygun olarak yetiştirilen metropolitler tayin edildiğini belirterek bunlarla ilgili belgeler de getirmişti. İttihat ve Terakki Yönetimi Geç Uyandı II. Meşrutiyet’in ilanı ile İttihat ve Terakki yönetimi, tüm etnik unsurlar gibi Rumların da “Kardeşlik” içinde bizimle birlikte hareket edeceğini düşündüler. Hatta bu amaçla Rumeli’de kiliseleri zorla Ortodoks kilisesine bağlamak için çaba gösterdiler. Patrik III. Yovakim İttihat ve Terakki Yönetimi ile 1908 seçimlerinde yolsuzluk yapıldığı iddiası ile görüşmek istedi. Bu istek, İttihat ve Terakki yönetimini, daldıkları derin uykudan uyandırdı. İttihat ve Terakki’nin önde gelenlerinden gazeteci ve İstanbul milletvekili Hüseyin Cahit bu duruma çok sinirlenerek “Patrik dini bir lider olduğunu unutmamalıdır. Bu konuda bir şikayeti varsa gerekli yerlerle görüşür, siyasete karışmak yok!...” diyordu. Patrik III. Yovakim ise, başka bir dünyada yaşıyormuşçasına rahat konuşuyordu. Gerçekten de İttihat ve Terakki hükümetleri Rumeli’de kiliseleri birleştirmeye çalışırken, Yunanistan ve Patrikhane, ayrılıkçı unsurları güçlendirmek için var gücüyle çalışıyordu. Bölgedeki Yunan konsoloslukları ve Rum kiliseleri, Rum eşkıyanın silah deposu, ikmal merkezi ve destek üssü olarak faaliyet gösteriyordu. Rum patriği, 31 Mart sonrası Hareket Ordusu kumandanı Mahmut Şevket Paşayı tebrik için ziyaret edip birçok imtiyaz istedi. Fakat bunları kabul etmeyi “vatana ihanet” kabul eden Türk kamuoyu, patrikhanenin bu yıkıcı faaliyetlerine karşı birlikte hareket ediyordu. Copyright © Arifan Dergisi Tüm hakları saklıdır. |
All times are GMT +3. The time now is 21:45. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Siyaset Forum 2007-2025